istanbulu seçerim, avrupayı sevmedim ben aga soğuk memleket, ne kadar eleştirirsen eleştir toprağı gibi olmuyor hiçbir yer.

1.yi seçer oradan gelen parayla da dünyada gezmedik yer bırakmazdım

3 bin euro fena değil. sevdiğim bir işi yapıyorsam yükselme alçalma sorun değil. zaten mutlu olurum.

türkiyedeki ise 15 bin lik bi işse ciddi stres vardır. rekabet vardır. garantisi yüksek görünmüyor. ve metropol şehirlerden birindedir. sürekli kalabalık içinde şirket arabasıyla hergün 2-3 saat ev-iş arası trafikte geçirip haftasonları sırf yorgunluğumu gidermek için evde kapalı kalıp yatarak geçirecekmişim gibi.


avrupa diyorum.

1

bu biraz şeye benzedi iki buton var birinde bir milyon dolar ama %50 ihtimalle diğerinde 500.000 dolar ama garanti senin.

kesinlikle 1'i seçerim. 15-20 bin gelir istanbulda rahat yaşamak için ideal

avrupada nerede çalışacağınız önemli, bi de tabi çalışma saatleri..

istanbulda haftada 6 gün, günde 9-10 saat çalışırken, avrupada günde 7-8 saatten haftada 5 gün çalışacaksam avrupa tabi..
ayrıca, senelik izin de önemli.

ikisini de eşit şartlarda kabul edersek; istanbul olurdu tercihim.

tartismasiz avrupa.

yasam kaliten daha yuksek olur, rahat edersin, dil ogrenir kendini gelistirirsin. mis gibi yasarsin. emeklilige kadar hic yukselmemek psikolojik olarak zor birsey. kulturel anlamda cok daha fazla firsat var avrupa'da. ayrica diger butun avrupa ulkelerine vizesiz gecersin (oturma izninle), trenle cok guzel tatillere gidersin. pahaliya da gelmez cok. trafik olmaz, toplu tasimada laf yemezsin, insani daha duzgundur. aklima bunlar geliyor avantaj olarak.

ama ben zaten turkiye disinda yasadim, zorluk cekmedim. seviyorum farkli sehirlerde yasamayi. bu yuzden hic dusunmeden giderdim. herkesin karakteri buna uygun degil. dogup buyudugun ulkeden, dilden uzakta yasayamiycagini dusunuyorsan bosuna o tasinma stresine sokma kendini.

2. kesinlikle 2.
en büyük sebebim ülkenin gidişatını sevmemem. hem de kendini sınırlarımı aşarak farklı bir yaşam tarzına sahip olma şansım olduğu için. üstelik Avrupa'nın birçok yerinde çalışma şartları Türkiye'dekinden çok daha iyi. İstanbul'un gürültüsü, kabalığı, trafiği uzun vadede çekilecek gibi değil. Hayatımı plaza çalışanı gibi geçirmek istemiyorum.

Kesinlikle 1.

İstanbul paran varsa harika bir yer. 20bin gelirle istanbul sana cennet olur.

1. seçenekteki rakamın dolarıyla ABD'de yaşadım yıllarca ama bayıp döndüm İstanbul'a. Ha şimdi 2. seçenekteki rakamla yaşıyorum ama yine bunları bilip aynı yol ayrımında olsam yine dönerim İstanbul'a.

kağıt üzerinde bakıldığında 2. seçenek daha iyi gibi duruyor ancak yurtdışında yaşamak ve çalışmak herkese göre değildir. bir çok kişi türkiye'den kurtulup yurtdışına kapak atma peşinde ama bazı durumlarda bu ters tepebiliyor. orada yalnızlık çekebiliyorsunuz, daha kötü hissedebiliyorsunuz. aile ve akrabaları özlediğinizde ha deyince gelemiyorsunuz. bir çok ülkede 2. sınıf vatandaş olarak görülebiliyorsunuz. bunları da değerlendirmeniz lazım (söz konusu ülkeye göre) ancak işlerinizi rayına oturtursanız bir daha türkiyeye uğrama ihitmaliniz bile olmaz :)

ben şu iki seçenek arasından 1.yi seçerdim çünkü miktar yüksek ve risk almaya değmez. atıyorum yurtdışında 3bin euro istanbulda 10bin tl olsaydı o zaman yurtdışı derdim.

3000 euro para mi ulan it oglu it!

:)))

20 kagidi tasarruflu harcarsan 20 seneye bir suru yatirimin olur kendi isini bile kurarsin. 3000 euroile paris amsterdam vs de ortalama, londrada da ortalamanin biraz alti bi hayat yasarsin. Hem yabanci memleket. Hic yoktan iyidir evet ama 20k varken degmez. Turkiyede parasi olana da cok elit kulturlu guzel ortamlar var, jipinden inmez alt sinifa gozunu kapar keyfine bakarsin.

kesinlikle 2.

torpilin olmadigi, her seyin duzgun ilerledigi bir ortamda ve her aksam rte ve tayfasini, oruc tutmayanlara saldiran tipleri gormedigim bir yerde cok daha mutlu ve basarili olurum diye dusunuyorum. bu performansima da yansir, alir yururum ben.

bence bu.
www.herveleger.com

her şeyi de biliyorum sanırım.

edit: neyse emin değildim zaten, bilemediğime çok da üzülmedim eheh. öğrenmiş oldum.

hahaha hayır bu değil :D doğru cevap gelince senin de tikini vericem :)

us.asos.com

bence ben her şeyi biliyorum. :P

Eveeeeeeeeet :D Teşekkürler ve öpücükler :*

ben verdim o öneriyi dessy'ye.

barbara var yaa.

www.eksiduyuru.com

haha douchebag, üzgünüm :)

özel mesajla itiraf etti barbara.

ben bildim!

dur dessy'yi çağırcam, gelsin neymiş söylesin.

ahahahaha yanaklarım ağrıdı :D valla çok güzel bulmuşsun tebrikler. aslında bu elbiseden başka bi elbiseye ulaşmıştım ben, ona giden yolda buna ihtiyacım vardı da hala onu arıyorum akshdlskjha :D

dediğin elbiseyi ben mi önerdim acaba pandispanya? ben hatırlıyorum, benim paylaştığım bi elbiseyi beğenmiştin.

us.asos.com şöyle bi şey miydi?

Hatta bu:

us.asos.com

pandispanya yaz düğünü için dessy'nin açtığı duyurudaki siteyi ve o elbiseyi arıyor. dimi pandispanya?

alala.

kahramanımız elbette douchebiiig <3

ve evet, lacivert elbiseyi satın alan, ecnebi düğününde tüm dikkatleri üzerime çeken benim :P

elbise, barbara'nın dediği elbiseydi bi de.

arkasının böyle olduğuna eminim de bu elbiseyi beğenmiş olamam diye düşünüyorum çünkü önü hiç güzel değil: us.asos.com

Ama gönderdiklerinizin hepsi süper, alıcam bunlardan birini. İlk elbiseye aslında çok bayıldım ama omuzlarım geniş sayılır. O yüzden böyle içeri geçen yakalar biraz fazla omuzlu oluyo :D pff. kararsızlıktan ölme zamanım.

elbiseyi ben sana söylemiştim dessy!

naaptın ya. barbara demişmiş.

yaw dur, cool down! barbara'nın ilk paylaştığı linkteki elbşise demek istemiştim :P yoksa evet, ben başka elbise düşünürken douchebag bunu önermişti bana, iyi de yapmıştı <3

dessy, senin o duyuru hala duruyo mu? çünkü ben o duyuruda bu önerilerin arasından -galiba 3 taneydi- 2.si ya da 3.sü diye direkt belirlediğimi hatırlıyorum :)

buyrunuz efenim: www.eksiduyuru.com

BARBARA!!!! VERDİĞİN LİNKLERİ SİLMİŞSİNN!! :D:D allahımm. iyice csi:duyuru'ya döndü :D

ve elbiseyi buldum: us.asos.com

evet, ilk başta bu elbiseyi istemiştim bende pandispanya ama resmin altında view runaway kısmı var. orada görünce öyle göründüğü gibi durmadığını düşündüm. benim aldığımın videosunu bakınca içime daha çok sindi. karar verirken sadece fotolara değil videolara da bak bence.

Tamamdır dikkat edicem, çok sağol. Peki dessy son bişey daha sorucam. Bu senin aldığının omuzları nasıl durdu?

omuzları gayet güzel durdu bence. özel bir duruş şekli tanımlayamam yani buradan :) resimde nasılsa, öyle. omuzların genişse bu model sanki daha çok uyar. öbürü her taraftan V şeklinde, pek uymayabilir.

ya öyle "sıla omuzum" yok da :D belime göre geniş kalıyo, o yüzen hep kaçınıyorum bu modellerden. Neyse du bakalım deniycem :D Teşekkürler.

beğenmezsen geri iade edersin. iade ettiğinde paranı iade ediyorlar.
ben senin dediğin o elbise ile aldığım elbise arasında kalmıştım çok. videoları izledikten sonra aldığım elbiseye daha çok kaydım fakat öbürü hala aklımdaydı. o yüzden her ikisini alıp, beğenmediğimi iade etmeyi planlamıştım fakat neyse ki benim bedenimden kalmamış o elbisede :P o yüzden bunu aldım. bedenler uyarsa ve kararsız kalırsan her ikisini de alıp, beğenmediğini iade edebilirsin sende.

dessy, valla billa son sorum olucak :D kaç günde geldiler? bi de ben aslında 3 tane elbise aldım bile. Ama onlar uzun. Bi de böyle şifon, kısa bişey almak istediğim için aklıma bu geldi. Duruma ve havaya göre birinden birini giyinicem :/ Sana onları gösterebilir miyim bi de? :D

göster göster :) maille bana linkleri.

express ile bir hafta içinde geldi bana. normal posta ile sipariş vermedim ben.

superonline veya doping'in digiturklu kampanyası vardı. halen daha reklamlarına denk geliyorum.
telefonsuz şu anda sınırsız internet + digiturk'e 59-tl ödüyorum.

Teledünya kullanıyorum. Halk TV yok ama ben de belgesel kanalları için TV açıyorum.

ÜST PAKET / SD SİNEMA
10 Mbps 50 GB EKOSINIRSIZ

Aylık 59 TL ödüyorum.

herşey dahil dsmarta 25 tl ödüyorum 50tlde superonline 10 mbps fiber AKKSız kullanıyorum. akk sorunu olmasa 20 mbps kullanıcam ama yapçak bişi yok

fiber hattı yokmuş bizim orada. ne yapsam? akk falan anlamıyorum cidden ne anlama geldiğini.

A5 e baskı alabileceğin bir printer bul istediğin haritayı internetten indir bas. Daha ucuz olur. Hem istediğin kadar basar istediğin kadar nt alırsın.

Onun dışında sokak arası kırtasiyeler dışındaki orta büyüklükte bir çok kırtaiyeden temin edebilirsin Cağaloğlu tarafında bir çok yer var temin edebileceğin veyea Akmar Pasajı da işini görür.

Asmak için A5 çok küçük değil mi? A4'ün yarısı?

a3 yazmak istemiştim, pardon :D

bu durumda en mantıklısı poesidon1'in söylediği. Ben de böyle bir şey yapmıştım.

dionized water hariç hepsi. Ama çok çok az, ama fazla.

not: kimya okuyorum.

:( bunu doğal ürün satışı yapan bir yerden almıştım. :(

kimya okuyan sevgili arkadaş bırak sen okulu, coco glucosid hindistan cevizi yağından yapılan organik bir temizleyicidir. disodium coco amhodiacetate hindistan cevizi yağının sodyumla esterleştirilmesinden elde edilen doğal kaliteli bebe şampuanlarından elde edilen bir temizleyicidir. biosaccaride gum doğal bir sakızdır kıvam verir sekerlidir nem tutar d panthenol b5 vitaminidir sodium lactate laktik asit yoğurtta bulunan bir asidin sodium tepkimesiyle elde edilen hafif soyucu ve nemlendirici gıda hammaddesi doğal bir malzemedir, lactic acid doğal süt asiti, xhuntum gum yemek jölelerinin yapımında kullanılan bir maddedir. her gün milyonlarca insan pastalarda yiyor bunu, citric acid asitlik düzenleyicidir, gene milyarlarca insanın tükettiği gıdaların asitliğini düzenler phenethly alchol, gül yağından elde edilen bir asittir koruyucu maddedir, ki bu madde ab standartlarında koruyucu sıfatı içermeyen sınıfta ve ruhsatlı hafif bir koruyucudur.

sevgili fug, sanıyorum bahsi geçen firmada çalışan sendin. cevaplar için teşekkürler de olumsuz yorum yapılınca direkt saçların dikilmesine ve başkalarına da diktirtmeye gerek yok.

www.gidaraporu.com

şuradan aratabilirsin:
www.ewg.org

"Coco" iceren maddeler hindistan cevizi kaynakli. Eger hindistan cevizine karsi bir hassasiyetiniz ve/veya akneye yatkin bir cildiniz varsa iyi olmayabilir. Cunku hindistan cevizi turevlerinin yuksek komedojenik yani gozenek tikayici ozelligi vardir.

kış güneşi

www.youtube.com
beni anlama

kış güneşi.

kuş güneşi
sanıyorum bir yıldız tilbe şarkısı

kır zincirlerini

dön bebeğim

Ölürüm sana, kis güneşi.

dön bebeğim +1

ölürüm sana

inci tanem

kış güneşi

ölürüm sana.

biiiiz nereyeeee

www.youtube.com

kış güneşi
solosundan dolayı biz nereye

hüp

sevdanın son vuruşu

ananın amı galatasaray

ölürüm sana.

gitti gideli

kış güneşi.

komple yıldız tilbe şarkısı değil. güfte yıldız tilbe, beste nurhat şensesli.

ben bu soruyu sormustum zamaninda. en cok cikan cevap "kis gunesi, beni anlama ve olurum sana" idi.

Benimse Pare Pare. :)

Beni Anlama gibi bir şarkı daha gelmedi dünyaya.

Gecemin ürkek kanatlarında

kış güneşi tabii ki.

inci tanem.

taş. daha sonra kartel rap cover yaptı.

Biz nereye

Öp

beni anlama.
harikadır!

hele o götüne yaptıkları iğne fena sakinleştiriyor adamı. ameliyat için sabırsızlanıyorsun hatta:)

ameliyattan çok korkuyorum. en çokta ameliyat sonrası saçmalama durumları olabiliyor. saçma sapan şeyler söyleyebilirsin. ameliyattayken rüya görülür mü, görülüyorsa ne tip şeyler olur bunlar, o da bana çok ilginç geliyor.
en çokta eniştem ameliyat olduğunda utanmıştım. ameliyattan çıktı yanında bekliyorum. doktorların, hemşirelerin arkasından hareket çekiyor, sürekli 'gel öpeceğim' diyor. öptürmekten bir hal oldum. o sessiz sakin adam gitti, deli gibi bişey geldi. neyse ki 1-2 saate eski haline döndü. ben bunları mı yaptım deyip çok utandı :))

Evet, ilginç bir şey. Beynin en ilkel yerine kadar uyuşturuluyor. Sonra kaldığın yerden devam ediyorsun.

Ameliyat sonrasi da ayri zor be. Aglayarak cikiyorsun sedyedesin seni odana goturuyorlar gozunu ilk actigin anda yukari bakiyorsun bir serum var yavas yavas damlayan sonra etrafina bakiyorsun bir suru onluklu insanlar neler oluyor diye sorgulamaya basliyorsun. Ruya gibi bir girdigini hatirliyorsun bir de cikisini oysa o ara saatler gecmis oluyor falan degisik cidden.

zamanında askeri hastanede bunu yaşamıştım hatta öncesinde ve sonrasında yalnızdım. kabus gibiydi.

Anestezi aldıktan sonra heyecan oluyor mu ?
Uyumaya benziyor mu ?

Uyumaya benziyor bence. Ve evet, gerçekten heyecan verici bir an. Ama aldıktan sonra olan tek bir şey var, o da senin orada olmaman.

doktor olarak çok daha farklı herşey. hepsi aynı geliyor, hiç de soğuk değil :)) hatta çoğu zaman esas eğlence içeride oluyor.

ilginç.

bir kere ameliyat oldum, cidden soğuktu mekan. anestezi ise mükemmel birşey. ayda bir alsa herkes, ne dert kalır ne tasa :p o ilk gidiş anı bilincin. profesyonel uykucuyum, böyle tatlısı yok, yaşamadım. ben asansörde odaya çıkarılırken uyandım ilk, uyanma denirse. ezel yayınlanıyordu o dönem, ezel başladı mı diye sormuşum afdfads eşim de odanın anteni bozuk, söyledim bakacaklar demiş, skerim böyle hastane mi olur diye söylene söylene bayılmışım geri. ikinci uyanmamda telefonu isteyip millete mesaj atmaya çalışmıştım, merak etmeyin diye. herkese afdsfsdagfdsdkjn şeklinde mesaj atmışım. çok eğlenmiştim ben :p

Anestezi almak iyi bir şey mi kötü bir şey mi şimdi ?

Ya da kimler için eğlenceli kimler için sıkıntılı ?

ameliyat faydalı bi eser. genellikle hayat kurtarıyo. bazen de ölüme sebep oluyo.

fayfim haklı beyler. ben ameliyat olduğumda henüz daha o derin ve güzel uykuya dalmamışken doktorlar kendi aralarında geyik şamata yapıyorlar, bir yandan da net göremediğim şekilde beni ameliyata hazırlıyorlardı. Bir an anestezide farkındalık yaşadığımı düşünüp 'siz orada eğleniyorsunuz ama ben burada farkındalık yaşıyorum' demiştim sarhoş ağzıyla :))

uyanma sonrası ben herşeyi çok güzel hatırlıyorum ya. çiçekler, böcekler, kafa fena güzel, acayip bi duygu! bence anestezi rulez!!

bu duyguyu geçtiğimiz aylarda yaşayan bir zat olarak ben de bunları hissettim.

özellikle ameliyathanede geyik yapan sağlıkçı arkadaşları hayal meyal hatırlıyorum da, ne sinir olmuştum lan!

hele ki yoğun bakımda uyanman için senin adını sayıklayıp dürtüp duran hemşireler yok mu! gözünü açamıyorsun lan!

ama hiç unutayacağım bir şey var ki; ameliyattan sonra elimi yıkamak için sıvı sabuna basacak gücüm yoktu. ne kadar acı lan!

o maç akşam 19'daydı ve 2-1 bitti. belçika yendi.

belçika maçı bitti ya :( şimdi brezilya-meksika var.

puhahahaaa :)))

ağız dolusu güldüm.

kimse yazmamiş bütün maçlar TRT1 de

:( :( :(

bu duyuruyu ibretlik olsun diye silmiycem :(

Uzaklaş, kaç diyorum. Herkesi kurtaramazsın kendini daha fazla batırmadan kaç. Sonra demişlerdi dersin.

benim eski erkek arkadaşım borderline idi. borderline üzerinde tez yazdım neredeyse. cidden kaç. 2 senem boşuna gitti.

kaç kaç kaç. arkana bile bakma

run ipmus run

arkadaşlar nooldu ya neden herkes kaç diyor tırstım ha :S

Amerikayı ikinciye keşfetme diyoruz kısaca..

Yahu kaçmayın. Eğer git-gelleri kaldırabilirim diyorsanız, kaçmayın. Kendinizi de kötü hissetmeyin ama bu kendisiyle ilgili, bunu bilmek lazım. Sizdeki ufak bir şeyden rahatsız olup kaçmış da olabilir tabi. Borderline'lar insanları tamamen iyi ya da tamamen kötü görür. Ufak bir kötülük (kime göre neye göre) sizden kaçmasına sebep olmuş olabilir. Ayrıca terapiye gidiyorsa stabil olmaya çalışıyor anlamına gelir bu. Genel olarak rahat, esnek ve çok kaygılı değilseniz olabilir de yani. Eğer mesajlara, aramalara cevap vermiyorsa da bırakın yazmayı, o dönerse tekrar konuşursunuz, bence...

Edit: Bu arada alkol, uyuşturucu, seks gibi konularda aşırılıkları, bağımlılıkları olması muhtemel, aklınızda bulunsun.

Ayrıca Borderline'lar da insandır ulan!

oh.. sevindim şimdi. bencede borderline da insan. ama eskisi gibi yazmıyor hatta cevap vermiyor. bir ara fiziken yakınlaşmak istedi biraz sanırım yeni tanıştığımız için ben yakın davranamadım ondan kızmış olabilir. aramasını beklicem artık, cevap vermiyor.

Burada 5 kişi kaç dedik, 1 tane anladığım kadarıyla kendisi de borderline'dan muzdarip bir arkadaş geldi (saygılar) hemen tav oldun. İyiliğin için diyoruz kardeşim arkana bakmadan kaç. Yoksa daha çok "ne yaptım ki, neden mesaj atmıyor ki, ne oldu ki şimdi" dersin kendi kendine kafanı duvarlara vurursun.

ya, birakin, ne borderline'i, be... oyle kolay sey degil borderline. bir suru vaziyet var gelinceye ona.

benim eski sevgilim bir gün 'kalk, hemen ailenle tanışmaya gidiyoruz, seni onlardan isteyeceğim' der, ertesi gün ise 'bence buradan gitmelisin' diye beni postalardı. ilk başlarda çok üzülür, sinirlerim bozulur, ağlardım. sonradan borderline ile ilgili ve bu kişilerin yaşadığı gelgitler hakkında baya bir araştırma yapıp kendime hep telkinde bulundum. rahatsızlığı iyice biliyorsan o kişinin gelgitlerine karşı çok daha esnek olabiliyor, hareketlerini kişisel algılamaz hale gelebiliyorsun. tabii bu benim deneyimim. ama yine de, uzun vadede çok sağlıklı bir ilişki için uygun bir aday değil bu arkadaşlar. benim eski erkek aradaşım da terapilere falan giderdi ama tabii adamların gelgitleri çok olduğu için bir gün sıkılıp tedaviyi yarıda bırakır, canları istediği gün devam eder, o yüzden de tedavi sürecini daha da zor hale getirirler. bir zamanlar çok çok büyük bir zaaf noktam olan bu eski sevgilim seneler sonra geçen bana mesaj atmıştı. o kısır döngüye bir daha asla girmem. içimden de gelmiyor zaten. o yüzden 'sorrrriiii, görüşemeyiz anacım' dedim. tutku on numara ama güven sıfır.

risk budur :)

şaka bir yana kızın aslında çok sağlam bir duruşu vardı yani bu sorunun üstesenden gelebildiğini düşünüyordum, gerçi artık yazmıyor zaten

bir musibet, bin nasihattan iyidir derler eskiler. :)

Evet, Tr'de öyle.

evet tr'de öyle, ama geçenlerde okuduğum bir şikayete göre sri lanka'da da öyleymiş. bu arada son 2 gün içinde 7 tane "tanışalım mı" mesajı aldım, artık birilerinin trollediğini düşünüyorum.

telefon numarasını yolladıktan "beni neden aramıyorsun?" diye çemkirenini bile gördüm.

amele derken ziyaretçi anlamındamı yoksa ev sahibi anlamında mı?

Siteye takılmıyorum, çevremde takılan kişilerin hepsi (kız/erkek) işi gücü seks olmuş, her konuyu sekse bağlayabilen, genciz çılgınız kafasındaki insanlar. Doğaldır yani.

yurtdışında aşırı işlevsel halen. malesef türkler olayı cok yanlıs anlamıs durumda.

utanıyorum oraya yazılan cevapları gördükçe. hepimize büyük görevler düşüyor aslında. kaliteyi arttırmak ve abazaları report etmek gerek.

Gayet güzel olur ve hiç ezmene gerek yok. Normal tarifi ezme süreci olmadan uygulayabilirsin.

Suzgec ya da kevgirden gecir, kasikla suzgecten veya kevgirden gecirirken ezer gibi yap

olur salçalı yaparsanız daha iyi olur.

annem hiç kullanmaz bu aleti mercimek çorbasında. ki öyle daha güzel oluyor bence.

Bok gibi oldu arkadaslar, ben de bastim salcayi aciyi keci peynirini, neyse mercimek yemegi yiyorum en azindan. Anneye bir sorayim en iyisi

hocam bir şeyde yanlış yapmışsındır anamın yaptığı mercimek çorbası yani blenderdan geçirmeden yaptığı enfes oluyor hatta düdüklüde bile yapmıyor geçmiş olsun benim humus enfes oldu misal.

ben de 1-2 kere denemiştim her defasında bok gibi olmuştu. sonra tövbe ettim blender olmadan mercimek asla dedim.

edit: benim anamın yaptığı da bok gibi oluyor blendersız.

humus demişken ben blender ile humus yapmaya çalıştım o bile bok gibi oldu millet blendersız enfes humus yapıyomuş vay anasını ya. ne kadar beceriksizim amk.

blendersız hiç yapmadım ve açıkçası yapmaya da girişmezdim yani :) özleşme dediğimiz olayı onsuz beceremezdim.

keşke ezogelin yapaydın. neyse geçmiş olsun.

@proletarier aller lander vereinigt euch nasil yaptin anlatir misin hocam yapayim ben de marketten alinca cok pahali oluyor humus. gecen sene denemistim de kotu olmustu blendersiz

ben blenderden geçirilmemiş severim kardeşim gene geçirilmiş. çorba aynı çorba hatta tadı da aynı oluyor ama ben mercimeklerin pütür pütür ağzıma gelmesini seviyorum o sevmiyor. eğer tadı kotüyse senin tarifte sorun var gibi.

@kuzeyli bence o puturun gelmemesi tadini fazlasiyla degistiriyor. yoksa tadi kotu olmadi ama corba gibi olmadi iste pek. sevmiyorum ben icinde kati seyler olan corbayi. smooth olacak krema gibi olacak, o da blendersiz zormus tabi.

@babamasoliimbananickaldirsin damak tadı keske bir süzgeçten süzseydin.

önce kuruyken ezebildiğin kadar eziyorsun kabuklarını soyduğun nohutları, kuruyken çok daha iyi eziliyor daha zor ve yorucu ama daha iyi bi ton şey denedim en iyi sonucu çatalla aldım kaşık da olabilir daha sonra daha da iyi ezmek için ben yoruldum yapmadım sonra işte biraz su koyup biraz da öyle ezdim çatalla sonra aldım mikseri hayvan gibi en üst ayarda çırptım tabii bu çok büyük bir şey fark ettirmedi ama olsun nispeten işe yaradı sonra sarımsak tahin limon tuz da koydum bi de öyle mikserden geçirdim ve oldu. evet bir blenderın yapacağı kadar püre kıvamına getirmedi ama anca bu kadar oldu. bi de sarımsakları iyi dövmek lazım bende dövecek de olmadığı için 1 litrelik kola şişesinin kafasıyla vura vura dövdüm ama tek sorun ara sıra sarımsak parçaları geliyor blender olmayınca ağza o kadar. ama kolay olmadı ya hakkaten çok uğraştım çatalla blender lazım olmaz diye almadım ama böyle kırk yılda bir de hakkaten arıyor insan.

@kuzey li geciriyordum da cok uzun surecegini anladim biraktim.

@proletarier aller lander vereinigt euch cok tesekkurler!

ben hiç ezmeden yapıyorum. blender kullanmadan. çok güzel oluyor.

Okuyunca ben de kötü oldum.
Eğer böyle bi ekşın varsa ve elemanın meyili varsa ayrıldıktan sonra kıza yazabilir sevgili bile olabilirler doğa kanunu

abartmıyorsun, defolup gitmesi lazım hayatından.

Yalnızca ilk andaki kız çok güzel tepkisi normal.

Hayat aslında basit-tir
Zor gelirse bas-ittir
Baktın olmuyo hassssss.-tir :)

Kızı güzel bulması normal de sonrası öküzlük.

İlk tepkisi normal, sana demesi normal, arkadaşına bahsetmesi de normal ama devamı fazla.

Sen çocuğa aşık gibi davranmadığın için kıskandırmaya çalışıyor olabilir mi?
www.eksiduyuru.com

@r_u_h hayir zannetmiyorum cunku kiz gercekten cok guzel, onun cok begendigi bir oyuncu var ona benzettiğini söyledi arkadaşına hatta. Kiskandirmak icin yapmadigina eminim ona da kendisini sevdigimi soyledim cok defa, böyle şeyler yapmasını gerektirecek kadar ilgisiz falan da değilim.

ilk andaki tepkisi ve sonra arkadaşına anlatması normal. geri kalan herşey için budaklı odun.

hayır anlamadığım gidip konuşup ne diyecek. olumlu yanıt alırsa kızdan, gelip seni defedecek demek ki. ondan önce davranır, anında ayrılırdım. gitsin onunla birlikte olsun o zaman.

Söylemekle gösterip hissettirmek arasında çok fark var. Önemli olan hissettirmek, sözlerle hareketlerle mutlu etmek. Ben hala kıskandırmaya çalıştığını düşünüyorum. O aktrisi beğendiğini bildiğini biliyor, bunu kullanıyor olabilir. Biraz sahiplen, biraz sarıl bağrına bas istiyordur belki sadece. Yani kimse sevgilisinin yanında "oğlum çok güzel bi kız var onunla konuşucam" demez.

herkesin dediği gibi, ilk iki hareket normal. bizde ben gösteriyorum adama "bak bak şu kız ne kadar güzelmiş" diye. evet ya güzelmiş diyip geçiyoruz. bu kadar.

sonra tekrar görmeye çalışmak, bir de görmeye gittiğini sana söylemesi seni sevmemesini geçtim, sana saygı duymadığını gösterir.

konuş ama kendine güvenmiyormuşsun gibi değil. ben böyle bir saygısızlığa katlanamam diye konuş.

ilk andaki tepkisi normal gerisi öküzlük+1

uzaklaş o adamdan, seni sevmediği için filan değil, bu saygısızlığı sen onun elini tutarken, gerek senin yanında gerekse arkadaşlarınız yanınızdayken yapabildiği için. Bu umursamazlıkta ve boşboğazlıkta olduğu için. Yol ver.

Çok samimiyim, kolay kolay yol ver demem kimseye, ama sadece dış görünüşünden etkilendiğim bir adam için yanımdaki adamın canını yakacak kadar kafasız olmam.

yok artık. insanın izzeti nefsine dokunur artık bu kadarı. sebebi kıskandırmak bile olsa ayrılık sebebi. yuh ya.

Cevaplari okumadim, buyuk ihtimalle ayni seyler yazilmistir. Yoldan gecerken ben de birine "masallah ya ne guzellik" derim ama devami icin konusuyorum, su an ayril. Bir saniye bile bekleme. Aldatmaktan baska bir sey yapmiyor. Oyle aglayip "askim ama bu yaptigin dogru degil" triplerine bile girmeden su an ayriliyorsun. Baska bir ihtimali aklinin ucundan bile gecirme bak, onuncu kez soyluyorum. Ben sinirlendim cunku. Insanlar nasil bu kadar piskin olmus ya.

Allah allah. İnanamıyorum. Umarım yanlış anladığın hiçbir şey yoktur. Olanlar aynen bu şekildeyse getirsene buraya bi gün hep beraber bir dövelim.

Burada sen dibine kadar haklısın.

abartmıyorsun da, pandispanya +1 demek istiyorum. acaba parçaları yanlış mı birleştiriyorsun diyeceğim çünkü bir tuhaflık var bu durumda.

burasi ne garip bir yer benden daha iyi açıklamış. değmez bu gibi bir insan için üzülmeye.

@icemint neden gariplik var diye dusundun? Aynen bu yazdigim gibi olaylar, hatta baska bir arkadasina sordum simdi ona da bahsetmis kizdan

haydaaa, iyice çirkinleşti. adam ilk görüşte aşık mı oldu noldu, beyin bedeni terketmiş, uçmuş gitmiş. normal bir durum değil kesinlikle. yani sevgilin var, bu ne pervasızlık. terkedecek bence seni, dediğim gibi önce davran.

başka biri için de dünyanın en güzel insanı olduğuna/olacağına eminim.

incitylife, yanlış adamla berabersin. belki o da yanlış kadınla beraberdir. yaptığı şerefsizce, bu bir gerçek ama bu onu bağlar. Bu onun karakteriyle alakalı; senin herhangi bir eksikliğinle değil!

Bu işlerde güzellik değil, karşı tarafın karakteri önemlidir.

@incity
çünkü senin yanında bu muhabbeti yapmaktan sakınmıyor.

@icemint ben ona rahatsiz oldugumu hala belli etmiş değilim, söylemeyi düşünüyorum zaten etseydim ne dusunuyorsa rahatca soyleyemezdi. Kendim de ozellikle kizin guzel oldugunu onayladim, bu olayı büyütmedim. Cunku aynı konu 4-5 kez geçti daha öncesinde rahatsız olduğumu belli etmedim, bu konuyu açmayı yeni düşünüyorum.

@icemint ustelik beni gectim baska herkesin yaninda da bahsetmis kizdan anladigim kadariyla.

Bence erkek arkadaşınla fazla yüz göz olmuşsunuz bu ne askerlik arkadaşıymışsın gibi yanında ya da senin duyup duymayacağını umursamadan yaptığı muhabbete bak.

İlişkinizin içeriğini, dinamiğini bilemem bu yüzden ayrıl/ayrılma diyemem orası senin bileceğin iş. Ama bu elemanın aşırı rahat olduğu kesin.

@incity
kızı senin de güzel bulman ile bir ilgisi yok bu tavırların. yanlış düşünüyorsun.
"sevgilim de kızın güzelliğini onayladı, o zaman kızı paso görmeye çalıştığımı falan bilmesinde sakınca yok" diye düşünmez kimse.
evet başkalarıyla da konuşmuş olması da sıkıntı elbette.
olay aynen böyle olduysa, boşuna vakit kaybetme. kendini de üzme. gerçekten değmez.

ilk tepkisinde ve arkadaşına bahsetmesinde bir sıkıntı yok ancak devamında yaptıkları hiç normal değil. ayrılmak istemen çok olağan, abartmıyorsun.

hala kendini ne diye sorguluyosun? niye ağlıyosun be güzel kızım?

güzelse güzel amk bi kere bakar biter orda. ne diye peşinden koşuyo kızın? ne bileyim gözüne güzel der saçını beğenir bi seferliğe mahsus görmezden gelinebilir de arkadaşına falan bahsetmek ne ya? saplantı haline gelmiş. yakında kızın facebookunu instagramını falan da bulmaya çalışırsa şaşırma.

yakışıylıymış-güzelmiş bunlar sevgili kriterleri değil be yavrum. azcık adam olsun.

sevdiğini düşünmemesinin nedeni başka birine aşık olmak için kendince bahane bulmak.

pandispanya +1 getir bi dövelim.


huh ne sinirlendim. biraz sert oldu ama kusura bakma.

ayrıca senin tavrın yanlış falan değil. seninle her konuda konuşabilmeli ki karakterini anla.

pek sana uygun biri değil gibi geldi bana.

bak ayrılırken hiç kendini yıpratma. başkasına bakmayacak kadar aşık olduğunuz zaman sevgili olun. yoksa fwb'ten farkı ne?

Şerefsize bas tekmeyi, nası sinirlendim bak!

abartmıyorsun açıkça kıza karşı fırsat kollamış ilk fırsatta aldatır derim.

İlk tepki normal, ben kadın olarak daha aşırı tepkiler verebiliyorum, kitlenebiliyorum. Sonrası çoook garip; tekrar gidip görmek istemesi, vb. normal değil. "Ayrılalım da git rahat rahat yavşa, yapayım bir ablalık sana" derdim ben olsam. Dayaklık olmuş senin erkek arkadaşın.

abartma yok, siktirebilir.

kendi bildiği gibi yapsın diye bekledim ama bunu söylemeden edemeyeceğim:

Lütfen ayrılık konuşması yaparken ama sen o kıza baktın, geldin bir de bana anlattın gibi şeyler sunma önüne, kendini kıskançlık krizindeymiş gibi gösterme, sıç ağzına onun. Hata da yüzsüzlük de onda, unutma.
Ağlama da.

İlk muhabbeti hiç yadırgamıyorum, "şu kadın da çok güzelmiş" muhabbetini sizinle de yapabilmesi aranızda gereksiz kıskançlık olmadığını gösterir. Ama sonradan yaptıkları tek kelimeyle saygısızlık. Ona ulaşmayı takıntı hâline getirmiş anladığım kadarıyla, ee sonra? Ki sonrasına bile gerek yok, bu kadarı bile sizi yok saydığını gösteriyor.

Bence kesinlikle abartmıyorsunuz. İnsanlara "evet ayrılmalısın" demekten nefret ederim ama arkadaşların da dediği gibi çok saygısız bir insanmış.

Ve lütfen bu saygısızlığı kişisel almayın. Karşınızdaki doğru düzgün bir adam olsaymış bunlar yaşanmazmış zaten, bu olanlar tamamen onun terbiyesizliği.

Kendine saygısı olan bir kız olarak size bunu reva görenden uzaklaşmalı ve bunun kendinize güveninizi sarsmasına asla izin vermemelisiniz. Ki tecrübelerime göre de asıl hasar o değersizlik hissi ile yaşarken ayrılmazsanız başlayacak ve giderek büyüyecek. Buna izin vermeyin.

Ve kaymaktutmayansicaksut +1

Alıp karşınıza konuşacaksanız lütfen duygusal davranmamaya çalışın, "ben seni çok sevdim de, sen beni sevmedin" falan filan muhabbetine girmeyin. Saygısızlığı asla hak etmediğinizi vurgulayın yeter.

Gitsin o kızın kapısında sabahlasın özgürce.

çok sinirle yazacaktım neyse ki doğru kararı aldığınızı gördüm. sonuç ne oldu peki?

iğrenç bir insanmış. sahi diyorum, noktasından virgülüne kadar rezil ve iğrenç bir insanmış.

çok çocukça gelebilir ama: bir süre çok yakışıklı birini gördüğünden bahset ve arkadaşlarınla konuşurken de ortak ortamda o kişiden bahset. sonra pat diye ayrıl ve içine otursun ibnenin.

öküzmüş harbi.ayrıl net

konu kapanmış ama hortlatayım yine de.
barışmak isteyecektir muhtemelen. yapman gerekeni biliyorsun.

ilk gördüğündeki tepkisi tamam da sonradan sıçmış

Kitapçının adresini ver gidip o kızı tavlayım, seninki de avcunu yalasın.

Konu sahibi ne yaptın, ayrıldın mı? Adam ne cevap verdi naptınız çok merak ettim gelişmelerden haberdar et

Yarin gorusucez, haftasonu sehir disindaydi. Yapacagi aciklamayi yazicam buraya, yapici olmak istiyorum ama bir degil surda kirk insan ayni seyi soyluyor bu yaptigi seyin yanlış olduğuyla ilgili. Gelismeleri ileticem.

Sen bu kafayla daha çok üzülür, ezilir ve ağlarsın haberin olsun. Dikkat et de yarın seni kandırmasın.

Bugun konustuk, birini gorsel olarak begenmenin illa ona asik olmak anlamina gelmedigini soyledi. Insanlari tanimayi sevdigini, sadece guzel oldugu icin degil ayni zamanda kitapcida da tanistigi icin iletisim kurmak istedigini, arkadas olmaktan ote bir durum da olmasi gerekmedigini anlatti konusmasi durumunda da. Simdi firsatim olsa yine goresim gelir, konusma firsatim olsa konusmak isterim ama farkli bir niyetim yok dedi. Ama benim yanimda surekli soylemesinin kirici oldugunu o da kabul etti. Ayrilmadik, kafamda tamamen olmasa da bu aciklamasi uzerine sorun cozulmus oldu durum boyle arkadaslar.

''Simdi firsatim olsa yine goresim gelir, konusma firsatim olsa konusmak isterim''

bak hele bak! benim sevgilim bunları diyecek ben de oturup dinlicem öyle mi? pes.

siktir git kiminle konuşmak istiyosan konuş der geçerim bu ne pişkinlik?

valla sinirlendim.

bu konuşmanın üstüne ayrılmadın mı?? gerçekten çok iyi niyetlisin.

Incity ya olay senin anlattığın kadar abartı değil, ya da sen gerçekten salaksın. Biz seni oraya karar vermiş olarak gittin sanıyorduk, senin hiç ayrılmaya niyetin yokmuş meğerse.

ilk aldatma karşı tarafın suçudur, ikincisi ise senin. Sakın unutma bunu.

iki gün sonra bi kızın elinden tutup biz aşığız senle ayrılalım dediğinde hiç şaşırma, o kız olmasına gerek yok, nasılsa sen müsaade ediyorsun.

ya çok safsın ya da çok aşık. ikisi de olabilir tabii.

birini ilk görüşte "bu benim arkadaşım olmalı" gibi bir kategoriye sokamaz hiç kimse, kaldı ki kızın güzelliğinden dolayı açılmış bir konuyken. konunun ilk seyrine rağmen şu konuşma içini rahatlattı mı gerçekten? kusura bakma ama böyle de saf olunmaz be incitylife. yazık etme kendine.

adam ne güzel sallamış, sen de gitsin tanışsın takılsın diye izi vermişsin. sonra sevişirler, "ne olacak canım arada olur öyle şeyler seks aldatmak sayılmaz" derse o zaman da ayrılmazsın sen bu kafayla.

@shiranai olay anlattigim gibi, kendisi tanisma ve konusma istegini bu sekilde acikladi ben de iliskide olsak bile birinden etkilenmis, hoslanmis olabilirsin bunu anlarim ama benim yanımda söylemen ve haftalardır bu konunun sürmesi hoş olmadı boyle bir durum varsa ayrilalim seklinde konustum ama benimle bu olayi hic ayni yere koymadigini, tanimaktan ote bir niyetinin olmadigini eger farkli bir sey dusunseydi benim yanimda da rahatca konusamayacagini soyluyor.

bu şekilde 30 kez ballandırarak anlatması öküzlükten başka değil, normal de değil.
insan sevgilisine biraz saygılı olur, manken olan barbarayı görse bile bu şekilde konuşmaması lazım yani.

abartmıyorsun kesinlikle.

ben direkt soğurdum.

zorla benle değil, gitsin daha güzellerle birlikte olsun o zaman.

@incitylife emek vermişsin, 7 aylık ilişkin var, sevdiğin adam söz konusu, çok haklısın seni anlıyorum. öyle pat diye bırak diyince bırakılmaz tabi. kolay değil.

bak son dediğinde şöyle bir şey geçiyor arada "tanimaktan ote bir niyetinin olmadigini". sevgilisi olan bir insan tanımak istemez, isteyemez. basit bir beğeni olsa anlarım ama tanımak istemek farklı boyut ya. insan bunun devamını bekler, ümit eder, hem bi de erkek bu. bu lafı bile masum değil. sen bilirsin, pişman olmazsın umarım.

değil bir erkeğin, bir insanın kendini yanında değersiz hissettirmesine izin verme. yoksa çok kalbin kırılır.

Ooof of valla "ben demiştim" demek hiç adetim değil de dikkat et kandırılma der demez kandırılmışsın be kızım.

"iliskide olsak bile birinden etkilenmis, hoslanmis olabilirsin" ne demek ayrıca? Elbette birileri ilk bakışta bizi etkileyebilir. Ama eğer açık bir ilişkide değilsek bunu bilinçli olarak kontrol etmekle yükümlüyüz. Bu durumda etkilenilen kişinin peşinden gitmek çok açık bir biçimde şerefsizlik olur.

"Öyle bişey hissetsem senin yanında konuşamam" da dünyanın en kabak gibi yalanıdır. Tekrar ediyorum, şu an aldatılıyorsun ve bu kafada daha çok aldatılacaksın.

"sadece guzel oldugu icin degil ayni zamanda kitapcida da tanistigi icin iletisim kurmak istedigini, arkadas olmaktan ote bir durum da olmasi gerekmedigini anlatti konusmasi durumunda"

halihazırda senle sevgiliyken çok etkilendiği bir kızla tanışmak istiyor, sadece arkadaş ^^ ayrıca sırf güzel olduğu için değil, kitapçıda da tanıştığı için. yani hem güzel hem kitapçıda çalışıyor inanabiliyor muaun? arkadaş olmak istemesin de napsın? :(

incitylife belli ki aşıksın, ama yapma kardeşim. burda doğa kanunlarına son derece aykırı bir vaziyet var. hiç kimse görünce afalladığı birinin peşinden arkadaş olmak için koşmaz. hiçbir erkek demiyorum bak, hiç kimse.

yapabilse "nolur yap bi güzellik, şu kızı bana ayarla" diyecek. ama yapamıyor. yani zor durumda bu yüzden destek olmalısın...

"yerleriniz ayrı" :)
herkese göre yerler mevcut beyefendide.

şunu sormalıydın: hani tanımak istiyormuş ya... kızla gidip konuşsa ve kız da kendisini çok beğense, "dışarıda görüşelim" dese, ne yapacak? görüşecek mi görüşmeyecek mi? bu birbirini fiziksel olarak çok beğenmiş olan iki kişi dışarıda "arkadaşça" görüştüklerinde mevzu boyut değiştirir mi, değiştirmez mi?

seni üzmek istemiyorum ama sevgilinin gözü dışarıda. şansını, şanslarını denemek istiyor. olmazsa seninle devam edecek. olursa ya ikinizle birden devam edecek ya da seni bırakıp onunla, duruma göre. şimdi sonu belli olmayan ve belki de çok da şansının bulunmadığı bir kız için mevcut sevgilisinden olmak istemiyor.
bu çirkin.


tabii kendin vereceksin kararını. ama bu adama çok bağlanma. tek diyebileceğim bu şu an.

emm + 1500


yapma kadın, olan biteni gör. 3-5 aya kalmadan çok ağlayacaksın. Aşık olduğun adamın gözünde ''basit bir kız arkadaşsın''. Sana aşık değil, seni çok filan da sevmiyor, seninle idare edecek kadar seviyor. Ben söylediklerinden bunu anladım. Bana söylese biri yüzüne bile dönüp bakmam giderken.

Kimsenin gözünde ''sadece bir kız arkadaş'' olma! Kızla tanışmış, telefonunu almış, konuşuyordur o ben diyeyim sana.

ya, cekin s... deli misiniz, ya hu?

Erkek arkadaşının boynu altında kalsa da kurtulsak artık.

son duruma göre bu şekilde aldatılmayı hak ediyorsun. tebrikler.

benimki de porno izlerken buna çakmak istiyorum diyor :D yalnız diilsin

değil,bana da porno izlerken şunu ne s*kerdim demişliği vardır. :@

ülkesine göre değişiyor olabilir belki ama benim gördüğüm kadarıyla doğumgünü gibi davranılıyor.

ülkesine ve hatta kişisine göre değişiyor. bazısı kutlanmasını gereksiz buluyor mesela, bazısı ise hediye alınmasını da seviyor. arkadaşını tanıdığın kadarıyla içinden geleni yapabilirsin bence.

ilk defa birinin gorusune sorgusuz sualsiz katiliyorum.
bkz: eksisozluk.com

kutsalbok +1

normalde devletten çok hazzeden bir insan değilim ama kalekol'un vs. yapımına karşı çıkmak safi gerizekalılık. ne alaka yani yok mezarlıklar üzerine yapılıyormuş vs. eğer illegal bir şey yapmıyorsan ve asker de illegal bir şey yapmıyorsa (ki artık daha azdır diye tahmin ediyorum) buna karşı çıkmanın hiçbir nedeni yok. devlet bir yerde yanlış yapıyorsa her yerde yanlış yapacak değil.

genelde olayları desteklemeyenlerin milliyetçi, kürt düşmanı vs. olması da çok hoş değil tabi. benim çok bi tarafımda değil bayrağa bir şey olması gibi şeyler.

"eğer illegal bir şey yapmıyorsan ve asker de illegal bir şey yapmıyorsa hiçbir nedeni yok"

askere guvenmek <3
devlete guvenmek <3
polise guvenmek <3

fakat katil bir devletin evladi olmak <33

bak bir de facebook'ta biri şöyle bir şey paylaşmış: "O karakollardan Kürtlere kurşun yerine gül bile atılsa Türk devleti Kürdistan'da işgalcidir. Ülkemizde işgal, ‪#‎Licedekatliamvar‬."
çogoş bence. oradaki insanların illegal bir şey yapma ihtimali>askerlerin illegal (daha doğrusu insan haklaırna aykırı) bir şey yapma ihtimali.

ben elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum bunu, her gün ya da her önüme çıkan fırsatta. günde 1'e bağlı kalmak da doğru değil bence, ne kadar çok o kadar güzel.

bugün için henüz bir şey yok önümde, ama yarın mesela kimsesiz çocuklar için bir etkinliğe gidicem. piknik gibi bişey olacak, oynıycaz, mangal yakıcaz, güzel vakit geçiricez diye umuyorum. yani umarım eğlenirler.

bazen kısacık bir şarkı, minik bir espri bile mutlu edebiliyorken karşıdaki insanı, neden esirgeyelim ki?

ayrıca lütfen: www.youtube.com

resim kursunda bir arkadaşımız vardı, kilo problemleriyle uğraşıyordu. arkadaşları da bununla uğraşıyor. bu arkadaşta yemek yememeye başlamıştı, çok çok az yiyordu, insan bünyesine yetmez o yedikleri. hatta bir kere bayılmıştı bu yüzden. bir keresinde modelimiz rahatsızlandığı için gelemedi ve hoca herkesi sırayla model yapıyor. sıra bu arkadaşa geldi, ben de bu arkadaşı abartmamak kaydıyla zayıf olarak çizdim. özellikle göbeği biraz az çizdim. ders bitiminde herkes çizimini gösteriyor. bütün arkadaşları olduğu gibi çizmiş arkadaşı gülüyorlar bir de. benimkine bakınca şaşırdı, ben böyle zayıf değilim diye. ben de 'arkadaşların sana takılıyor, abartıyorlar göbeğini, seni kızdırmak için' dedim. sonra öğle yemeğinde pizza yedi. iyilikten sayılır mı ama yaptım işte böyle.

Denk gelirse yapiyorum iste. Oyle iyilik yapmalıyım diye gezmiyom.

benim artık kimseye iyilik yapacak halim kalmadı. bitti.

zvonimir, şşşşt!!! arkadaşım, noluyööö??

*hugs*

@rock n roll bence kötülük yapmışsın.

bir de zaten burası da bunun için yok mu? burda da birileri için iyilik yapmıyor muyuz her gün? :)

İyilik yapmayı düşünmek, planlamak olmaz ki. Denk gelir, fırsat olursa yaparsın. Çok büyük şeyler yapmıyorum ama yaşlı birinin yükünü taşımak, birinin derdini dinlemek, moral vermek, sokak çocuğuna yiyecek bir şey ısmarlamak gibi şeyler genelde. Bugün denk gelir mi bilemem, gelirse yaparım, gelmezse zorla iyilik yapacak insan avına çıkmam :)

Ayrıca kasiyer ve mağaza çalışanlarına gülümseyip girerken "merhaba kolay gelsin", çıkarken "teşekkürler, iyi günler" demeyi unutmayın. Sizin için o an zor gelebilir, önemsemeyebilirsiniz ama bütün gün orada suratsız müşterilerle uğraşan çalışan için önemli bir şey.

Yahu arkadaş, bugün planlarınız arasında iyilik var mı diye sormuyoruz ki. Elbette böyle şeyler planlayarak olmaz, içten gelir, imkan varsa yapılır vs.

Ancak bir çoğumuz da unutmuyor değiliz böyle şeyleri. Ben sadece bir nevi bize bugün için hatırlatsın istedim.

O kadarzi.

düşünmüyorum. o tavuk suyuna çorba stayla yazı ve kitapları da komik buluyorum.

ben yapıyorum elimden geldiğince. hiç bir fırsatı kaçırmam.

Dünya hep böyle bir yer bence. Biz sadece medya ile daha rahat ulaşabiliyoruz bu tür haberlere. Tabii bir de ulaşamadıklarımız, görmediklerimiz, duymadıklarımız var. Kim bilir neler var hatta.

Umudunu yitirme. Bir çok insanın hayatına dokunabilir, onların hayatı için inanılmaz önemli biri olabilirsin. Unutma ki kötü insanlar kadar iyi insanlar da var bu dünyada.

...dedi Güzin Abla.

Ben hep bunu hatırlamaya çalışıyorum. :)

dünya çok berbat, o konuda herhalde hemfikirdir herkes ama hala anlayamadığım bir şekilde çocuk sahibi olmaya çalışıyor insanlar. böyle leş bir dünyaya doğacak bu çocuklar işte. fakat o derece bencil ki insanlar hala çocuk dünyaya getirmeye çalışıyorlar. benim hayattaki en büyük korkum çocuğumu koruyamamak mesela. onun için de asla çocuk doğurmayacağım. düşünsene psikopatın birinin çocuğuna musallat olduğunu.

Dünya hiçbir zaman güvenli bir yer olmadı ki. bence şimdi teknolojinin gelişmesiyle daha fazla haberdarız sadece. ve de daha duyarlıyız.
eskiyi biraz kurcalarsan daha da kötü hikayeler var.
30-40 kişiyi öldüren seri katiller, soykırımlar fln. böyle geldi ve böyle gidecek.

eskiden dünya çok iyi bir yerdi ama şimdi mi bozuldu diyorsun?

Çare Kanada

yav tamam yine çok kötü bir yerdi ama iyiye gitmesi gerekmiyor mu mantıken? bu kadar yaşanmışlıktan sonra bile bir ders çıkarıp, üzerinde kafa yorup çözüm bulunamaz mı?

ne bileyim, eğitim sistemini değiştirmek, farklı bilinç aşılamak, vs vs.

eskiye göre ne kadar fazla imkan var elimizde, bunları azaltmak için kullanılamaz mı hiçbiri? bunca zamandır bu kadar mı ilerleyemedik?

eskiden daha kötüydü. bu iyiye gitmiş hali bana sorarsan.

cehennem bu dünya, ölünce de cennete gideceksin dedikleri bence tam da bu. burada bir şekilde cehennemi yaşıyoruz, sömürülüyoruz, dayak yiyoruz, hor görülüyoruz, aşağılanıyoruz, ego kurbanı oluyoruz ya da bütün bunları biz yapıyoruz vs vs. herkes bu hayatını deneyimleyince ulaşabilecek cennete.

(dini bir yorum değil, genel bir yorum yapmak amacım)

Yazik ya.

kabus gibi bir akademi anlayışımız var.

olayı tek taraftan dinliyoruz burada yalnız. iki taraftan da dinlemeden akademisyene yapılanlara utanmak için henüz erken. ama laboratuvara, öğrencilere her türlü yazık olmuş.

ben üzüldüm şahsen, utanacaklar başka ama onlar da utanmaz.

Bilimin bir takım görüşlere (hangisi olursa olsun), siyasete alet edilmesi kadar öfkelendiğim bir şey yok şu dünyada.

"İki gün sonra 40 yaşıma giriyorum. Evliya olacağım da yok. Bilimdi, lab’dı memleketi artık siz düşünün. Bu kadar pis adamın arasında debelenip durmaktan bıktım. Üstelik hem kendimi hem de bana inananları hayal kırıklığına uğratmaktan da bıktım.”

Bilim bilimdir felsefe de felsefe. Felsefecilerin inandıkları, bilim adamının çalışmaları değerlendirilir.

Ve evet, her iki tarafı da dinlemeden karar vermek olmaz. devilred+1

konusunu vs. soylemeyim ama ablamin olmekte olan bir tarihi mirasimizi kurtarmak uzere tasarladigi tubitak da dahil suruyle odul almis projesi para vermeyelim ya kimse bakmiyo zaten denilip uygulanmadi. su an o tarihi eser yok.
oyle bir ulkeyiz iste amk. ne bekliyorsunuz ki?

not: abla da sonra amerika'ya kacti zaten. cok senelerdir orda :(

Hangi sebep utanmayıp 'eh hak edilmiş ama' demenize neden olurdu, merak ettim.

Sebebi ne olursa olsun ben utandım.

Bu ülkede bilime ve sanata önem verilmediğini bildiğimiz için şaşırmadım ama.

Yazık.

iyi olmuş. akıllı adamlar tr'de durmasın zaten.

vay ake dedim okurken dava ustune dava acmis okul ota boka. bunu dedim diye bana da acarlar kesin. yazik valla bu zihniyete

Okul yönetimiyle lab'ın kurucusu ters düşüyor, lab. kapanıyor, adam Almanya'da çalışmaya başlıyor, okul lab'ı açıyor, adam "lab. benim üzerime zimmetli açamazsınız" deyip engel oluyor.

Her iki tarafı dinlemekten söz ederken, okul "zaten bilimden ziyade başka amaçla kullanılıyordu" gibi bir açıklama da yapabilir. Yani her şey mümkün ve ne yazık ki hiç birine şaşırmıyoruz artık. Kanıksadık.
.

birkaç yıl önce yurtdışında çok sağlam bir hoca memleketime faydalı olayım diye türkiyeye döndü, sakarya üniv.da göreve başladı. sonra aylarca tübitakın, bakanlıkların ve kurumların kapısını aşındırdı ve konusunda türkiyeye çağ atlatacak bir proje için 8 milyon liralık yardım aldı. bununla labaratuvar kuracaktı.

sonra rektörlük, dekanlık, bölüm başkanlığı vs. bu para çok sana diyip dalga geçer gibi paranın büyük kısmına el koyup adama 500 bin lirasını verdiler. adam da aq sizin gibi adamların diyip yurtdışına geri gitti.

okul ise kesinti yaptıktan sonra makam odalarının mobilyalarını ve bilgisayarlarını değiştirdi. artık daha rahat koltuklarda daha hızlı solitaire aynayabiliyorlar.

kas gevşetici kullan bence. rahatlar biraz. ılık bir duş akşam da.

muscoril ve yakı

2 kez otopsiye katıldım ve çok rahatsız etti beni. sürekli katılan kişiler var genellike söyledikleri şey "bir süre sonra aynı hislerle yaklaşmıyorsun" oluyor.

bende çok şaşırıyorum, herhalde biraz katı bir ruh halinde olmak lazım. resim kursundayken hocamız tıp öğrencilerine de kadavra dersi veriyordu, iskeleti, dokuları falan çalışıyorlardı. hatta bana seni de götüreyim kadavra dersine dedi, istemedim. kusarım, psikolojim bozulur, bakamam ölüye.

adli tıpta doktor olan arkadaşım var sırf senin için ptesi yanına uğrayıp sorucam sorularını.

yani ama ölüyü görmek var, ölüyü görmek var. hadi alışıyorlar ölüyü görmeye. mesela münevver karabulut olayında aklıma cesedi görmek zorunda kalanlar geldi. bu haberde olduğu gibi. vahşice parçalara ayrılmış bir ceset. nasıl normal kalabilir ki bir insan? kabus yaşatmaz mı? psikolojiyi bozmaz mı?

indescribable, bu duyuruyu silmiycem, bizi nolur bilgilendir!

ben bile internette gördüklerim nedeniyle artık etkilenmiyorken mesleği bu olan insanların rahatsız olacağını hiç sanmam.

insan öyle bir canlı ki her şeye alışıyor. cevap alışıp duyarsızlaşma ganja.

şimdi şöyle söyleyeyim: hayatında umumi tuvalete girmemiş, çöp tenekesinin yanından geçmemiş, başkasının su içtiği yerden su içmemiş ben

askere gittiğimde bir süre sonra; umumi tuvaleti fırçayla temizlediğimi, kocaman bir çöp dağının üstüne çıkıp elimde kürekle çöp arabasına çöp attığımı ve dünden kalan yemek izlerinin çıkmadığı tabldottan yemek yediğimi farkettim.

insanoğlunun kusursuz bir adaptasyonu var yani. ilk zamanlar bunları yaparken midem bulanırdı, yeterince zaman geçtiğinde gayet doğal bir şeymiş gibi karşılamaya başladım.

yok yok, ben hala akıl erdiremiyorum. hadi dışkı vs. doğal yaşamın bir parçası. aynı ölüm gibi aslında. hadi diyorum, alıştıkları için ruhsuzlaşıyorlar. o zaman da diyorum ki, parçalara ayrılmış bir ceseti gördüklerinde nasıl oluyorlar? ya da ne bileyim kazaya uğramış küçük bir çocuk? gibi gibi. yok mu bu işleri yapan, şu tarz şeyler yaşadım diyebilecek birileri?

bizim üni'de bi hademeyi teknisyen niyetine kullanıyolardı. zaten yapılı bi abimizdi, gayet güzel yapıyordu "kabasını". ülkemiz maalesef yeterli personele sahip değil pek çok konuda, artık elinden iş gelen birilerini bulup iş öğretince ne olursa olsun kullanıyorsun adamı mecburen

solunum fonksiyont testini de bi hademe yaptıyordu. ama abla süper yaptırıyodu valla :)

kişisel olarak, adli tıp stajında çok etkilenmiştim. cesetten falan değil de çocuk istismarı konularında. bir de hoca bikaç çürümüş ceset gösterdi, onlar fenaydı. ben şubatta yaptım adli tıp stajımı, 2 otopsi gördüm, ikisi de nispeten temizdi. yazın cesetler çabuk çürüyor maalesef, bikaç saatlik bile olsa koku vs oluyormuş

hocalarımız ama alışmışlardı artık. bu da bi meslek yani, her mesleğin çirkin tarafları var

senin benim gördüğüm gibi görmüyorlar onlar o cesetleri.
"iş" olarak görüyorlar. bağ kurmuyorlar. insan olarak değerlendirmiyorlar.
ruhsal olarak "çok normal" kaldıkları söylenebilir mi bilmiyorum ama mümkündür. ayrıca psikolojik eğitim de alırlar... otopsi yapanlar kesin de, morgda çalışanları bilemiyorum. onlar için de kurumların psikolojik destek birimi falan vardır sanırım gerektiğinde yönlendiriliyorlardır.

ben mesela "bones" falan tarzı dizileri de izleyemem. hastalıklı ölümlü filmleri çok zor izlerim, bakamam vs...
sci-fi devreye girdi mi izleyebiliyorum ama... gerçeğe yaklaştıkça izleyemiyorum.

Benimde ceset ve kadavralarla sorunum yok ama bir hayvana eziyeti izlemeye dayanamam.

1 kez anatomi dersine girdim ki otopsi ile alakalı bir şey değildi sadece masada içleri açık bi şekilde yatıyordu cesetler, etkisinden çıkmak biraz zor oldu, günlerce burnumda o kokuyu hissettim.

lakin alışmış kudurmuştan beterdir diye bi laf var. alışıyorsun. maruz kaldıkça, gördükçe yaşadıkça alışıyor ve hissizleşiyorsun.

adli tıbbı boşver, daha basit bi örnek veriyim;
Ölüm haberini vermek ya da almak bizim için dünyanın en yıkıcı olaylarından birisiyken doktorlar için son derece sıradan olabiliyor. (elbette ki bu genellemeye her doktor dahil edilmemiştir)

kasapla aynı mantık bence.
bir yerden sonra duyarsızlaşıyorlardır.

Bu tarz işlerde çalışan kişilerinde karakter yapıları ve psikolojik yapılarının önemli olduğunu düşünüyorum.

düşününce cerrahların yaptığından daha farklı değil bence. bir ikincisi de meslek olarak daha farklı yaklaşıyorsun. normalde fare görünce çığlık atan kızlar biyoloji bölümünde derste fareyi kendi elleriyle kesip bağırsaklarını elden ele dolaştırıyor.

keşke bu mesleği yapan biri gelip bi konuşsa da rahat etsem.

hiçbir zorluğu yok. sadece tanıdığın öldüyse onu kesmek zor. psikolojik eğitimi falan yok maalesef tr.de hiçbir şeyin olmadığı gibi. dikkat ederseniz bu tür meslekleri yapan insanların yüzü güler hep. çünkü en beterini görüp hayatın değerini anlarlar.

aa bi dk çürümüş falan çok kötü kokan şeyleri unutmuşum o zor olabilir. dediğin o parçalanma falan hikaye çünkü zaten patologlar tarafından her türlü parçalanıyor

bir de gassallar var ki onlarin da isi cok soguk. ama birilerinin bu ilseri yapmasi gerekiyor. hepsine saygi duyuyorum. siradisi isler yaptiklari icin

duyuruda adli tıp teknikeri olan bi arkadaş vardı ama artık yazmıyor en iyi o anlatırdı herhalde...
fare bağırsağını elden ele dolaştıran biyologlardan biri olarak -bence- zaten yapı olarak soğukkanlı insanlar bu işleri seçiyor bizim bölümde fare görüp çığlık atacak bi tane kız yoktu. kan tutan biri tıp seçmez ya da tiksinen kaldıramayan biri de böyle bölümleri seçmez seçerse de çok zor olur onun için.
bu tarz mesleklerin öyle aman aman bi mesleki eğitmi olmuyor en azındn türkiyede, alaylı oluyorsun genelde.

"kitli" yerine "kilitli" yazanlari ben de aynen.

sağ ol. eksisozluk.com

yazmayı geçtim ben öyle söylüyorum bile.

Bilmukabele.

hiç huyum değil ama bunu yapmadan duramayacağım:

(bkz: #37160137)

ek: gerçi üstteki entry silinmiş. direk sokmak lazım demişti kendisi :)

Ben de sizi seviyorum!

telaffuzda direk, yazarken direkt!
bir de indirekt var bu başka bir başlık konusu.:)

gerçekti o. saklanmıştır yatağın altına falan bak.

gerçek olma olasılığı hala vardır onun

bu arada; dessy :(

tavandaki örümcek ben yatakta yatarken yüzüme bungee jumping yapmıştı.. yataktan nasıl kendimi yuvarlayıp yere attığımı hatırlamıyorum.

:( o kelimeden de, o kelimeye ait her şeyden de nefret ediyorum.

Ben evi ilaclattim. 30tl. Evde su ana kadar 3 dakikadan uzun sure yasayabilmis bocek olmadi. En azindan cesetlerden anladigim bu..

şart mıdır denemek bunları?

van gogh müzesine git. bulldog'da hafif bi ciğara iç. paradiso'ya git gece. redlight'ta bi tur at, sadece tur at ama. ekstrem takılan deneysel şeyleri seven arkadaşsan casa rosso'ya git. tramvaya bin öyle gez. voldenpark'a git. tur at. bi dünya şey var lan yapılacak. nası sevmedin.

abartıldığı kadar inanılmaz değil tek başına gidince kardeş.

geçenlerde başka bir amsterdam sorusuna verdğim cevabı kopyalayım o zaman:

tren istasyonundan şehir merkezi istikametine doğru sırasıyla gideyim.

istasyondan çıkınca zaten kalabalığı takip ederseniz, en işlek caddede bulursunuz kendinizi. sağ tarafta dünya pahası hediyelik eşya dükkanları, sol tarafta da büyüklü küçüklü çeşitli müzemsiler var. büyük genişçe bir meydana çıkacaksınız; orası dam square. kraliyet sarayımsı bir şey var. gezmeye çok değer mi bilmiyorum ama 25 euro gibi bir ücreti olduğundan ben hiçbir zaman girmedim içine. daha doğrusu içine girdim, girişten bakıp çıktım. onun hemen arkasında, cadde üzerinde tarihi, mükemmel bir binaya kurulmuş bir avm var. bizdekilerden çok farklı. orada da şöyle iki dönülebilir.

geri geldik o meydana. sarayımsıyı arkamıza aldık, karşıda bir dikilitaş var. o tarafa geçtik, ara sokaktan hafif sol yaparak girdik, de oude kerk var (the old church). ben ne zaman gitsem içeri giriş yoktu hiç. sürekli mi yasak, yoksa geçici bir şey miydi bilmiyorum. o kilisenin hemen alt tarafında da red light başlıyor zaten. hem gündüz hem gece görmek gerekir diye düşünüyorum. gece ben çok tedirgin oluyorum oralarda. o yüzden adam akıllı nerde ne var keşfetmek için gündüzden bi ön hazırlık yapılabilir. red light'tayken kanalın diğer tarafına geçince de çok abidik gubidik sevimli dükkanlar başlıyor. mesela bir condom shop var. vitrindeki her parça görmeye değer :) onun dışında ikinci el dükkanlar falan, çok güzel şeyler bulabileceğiniz dükkanlar var o sırada.

neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken (ha bu arada o meydanda madam tuso müzesi de var ama ben ona da girmedim) sağ tarafında çiçekçiler olacak. o araya girip çiçekler, tohumlar falan bir süre takılabilirsin. sokaktayken sol tarafında çiçekçiler, sağ tarafında da küçük küçük peynirciler olacak. o peynircilere girip peynirleri tat, ama alma. çünkü (yol tarifini hatırlayamadım şimdi) de pijp denen mahallede aynı bizim pazarlar gibi pazar kuruluyor. ben 500 gr baby gouda'yı 4 euroya almıştım ordan. en ucuz peyniri o pazarda bulursun.

ucuz demişken, illa ki hediyelik almak istenir. onu da watrelooplein'ın oralardaki bit pazarından bulabilirsin. dükkanların yarı fiyatına her şey.

Bira falan içilecekse de "brouwerij 't ij" var yine şehir dışına doğru bir yerlerde. bir değirmenin içine kurulmuş bar. bahçesi de çok güzel beer garden şeklinde. karşı tarafında böyle limanımsı falan, güzel yerler var. tam hatırlayamıyorum, gidip bakman lazım :)

ya bir de sarpathistraat üzerinde amsterdam üniversitesinin öğrenci yurdu var. oralarda çok güzel bir kültür merkezi vardı. giriş katında akşamları çok güzel konser salonları oluyordu. ama adını unuttum onun da.

bu arada, hooop diye amsterdam centraal'e geri gittik. arka tarafında deniz var. bir de köprü var. o denizin ortasında java eiland diye bir ada var. köprüden yürüyerek oraya git, otur orda saatlerce denizi izle, limanı izle, mis gibi havanın tadını çıkar. çok fazla bir manzarası, özelliği falan yok ama çok huzurlu, şehrin kalabalığından uzak. belki sadece sen bile olabilirsin o an orada oturan.

şimdi böyle anlatınca gerçek dünyadan kopup oralardaymışım gibi hissettim. annem odaya girince kendime geldim. çok üzülüyorum.

not: bunlara ek olarak bir de vondelpark var.

edit: daldan dala atlarken atlamayı abartmışım biraz. "neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken" diyip bırakmışım.

evet, neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken, ama baya gideceksin rembrandtsplein tabelasını takip et. çok yakın zaten. orası da çok güzel, alternatif bir meydan. ben en son gittiğimde resim yarışması vardı. ressamlar eserlerini hem sergiliyor hem de bir yandan yeni tablolar yapıorlardı.

oradan da devam ettiğinde, meşhur iamsterdam yazısının oraya çıkacaksın, museumplein yani. ama yine orda da çok bir şey bekleme. yazının da bir nanesi yok. yazının ordaki rijksmuseum dünyadaki en güzel müzelerden diyorlar ama, fakirlik. ona da girmedim. vondelpark da o müzenin arka tarafında zaten.

edit 2: zaten amsterdama gdip kafa olursan, haliyle amsterdamdan tat almazsın, sonra da bi bok yok dersin. öyle güzelim bir şehire gitmişsin, neden ziyan edesin ordaki vaktini mantarla şunla bunla? içmeyin kardeşim. ya da akşam inzivaya çekildiğinizde için. gününüzü de gezerek değerlendirin. içecekseniz de ütopia var, oradan alın ne alıyorsanız.

bir de, couchsurfing'de adamın biri geçen yıl free canal tour'lar düzenliyordu külüstür bir tekneyle. ona katılırsan insanların saatlik 60 euro verdiği geziyi daha az konforlu bir teknede sen bedavaya yapabilirsin. tur sonunda 3-5 euro bahşiş bırakmak ya da bir bira ısmarlamak da opsiyonel.

vallahi turistik olarak bi bok yok, arkadaşlarinla kafa olmaya gidiyosun.

biz 3 gun kaldik, sansimiza hostel odamizda japon bi öğretmen vardi ama adam acaip unique bir sey. 3 gun boyunca sabahtan aksama hostelin önündeki bankta oturup, kafa olup japona gulduk. cokdegisik bi kafa idi. yalniz deli gibi pada gidiyor malum seylere. mantar, kekvs bunlar para ziyani.

Amsterdam'ın pek bir özelliği yok turistik anlamda. Ancak mutlaka Anna Frank'ın evini görmelisin.

Anna Frank evi ve ücretsiz şehir turunu da öneririm evet. Ben de tek gitmiştim, manyak gibi de eğlenmiştim, üstüne neredeyse hiç de kafa olmamıştım ona rağmen yani.

www.xtracold.com

muhtemelen tek başıma olduğum için pek bir şeye benzetemedim. yine de ben öyle gezmeyi falan çok seven biri değilim. belki de ondandır. ne bileyim böyle dağ olsun, kır olsun, hatta tarla olsun. ben yakayım mangalı, açayım bir ufak rakı, arkada hafiften neşet ertaş çalsın, tek başıma bile olsam bundan zevk alıyorum. yok mu şuan amsterdam da olan, takıl bana diyen? masraflar benden.

mesafeyi bilmiyorum da lisse diye bi yerde keukenhof bahçeleri varmış. fotoğrafları on numara. bahçeye birazcık ilgin varsa gidip gör bence uzak değilse tabi.

7 ay yaşadım hollanda'da. kek yemedim hiç.

müzeler var bi sürü bi sürü.
partylerin en güzelleri orada. gece hayatı muazzam. çok fit güzel insanlar çoğunluğu.

Magic trufflesı dene eğlence ayağına gelecek, emin olabilirsin.

Ben 15 grama yakın mexican denemiştim 1 saat sonra turkish airlines, saatlerce gitmeyen gülme krizi ve hafif halüsinasyonlar.

zenginlik anılarını sorarsan anı olarak daha cok bilgi gelebilir.

jamswety abicim ya herkes mi zengin :D

açlıktan ölmek üzereyken 250 bin'e çeyrek tost almıştım bir kere. onun da cebimde kalan son para olduğunu fark etmeyip eve yürüyerek dönmüştüm.

şuan arkadaşımdan 1 lira istedim bir püskevit aldım ki sabaha kadar karnım acıkmasın diye. yarın allah kerim.

illa ki vardır hacı aklımda değil çok beteri olmadı sanırım ama parasızlıktan sevgilimle buluşamadığım olmuştur eskilerden

gectigimiz yaz bir gun is bankasinin atm'leri calismaz olmustu, is bankasi kartları pos makinelerinde gecmiyordu. cebimizde de 10-15 lira vardi. kiz arkadasimla ziraat bankasi'na gittik, bakiyeye baktik, sonra kalan 1.73, 1.85 gibi kusuratlari tansas'ta pos makinesinden gücün çektirip marmara gold almistik 4 tane.

ayın son 3-4 günü,cüzdanda var 5 tl. arkadaşım dedi ki (birlikte kalıyorduk o zaman) 5 tl verebilir misin akbilimi dolduracağım. çok zor durumdayım, kadıköy'e gitmem gerek vs.vs.vs. bugün çekeceğim zaten sana para akşam veririm. o an verdim.. sonra düşündüm benim de akbil boş, evden kıpırdayamam. neyse kız akşam gelecek, bekliyorum. gelmedi. sevgilim diyor buluşalım yok diyorum biraz keyifsizim. ertesi gün, diyorum ben bugün dinleneyim.
o gün takı tuku kutularının içinden 5 kuruşlardan 10 kuruşlardan topladım 1 lira çıktı. 1,5 litre su aldım. 3 gün onu içtim. sonra tabi erkek arkadaşım gel dedi ben seni bugün yemeğe götüreceğim azıcık et yedireyim sana. gittiğimiz yerde benim birlikte kaldığım kız ve sevgilisini gördük. donatmışlar masayı. baya keyifliler. o an acayip fakir hissetmiştim kendimi. üç günün ağırlığı zaten. öyle işte.

Fukaralıktan akbil yükleyecek param yoktu, akbili iade edip 6 lira alıyodun o zaman depozito gibi. O parayla eve gitmiştim ;'(

babam iflas etmiş ben daha 4-5 yaşındaymışım.sokakta balon görmüşüm baya da istemişim niye şımarıklık yaptıysam :( babam cebini karıştırmış ve simdinin parasıyla 50 kuruş gibi bişey, 50 kuruşu bile yokmuş.annem babamı ilk ve son kez ağlarken görmüş o gece.duygulandım ben de şimdi anlatırken :(

Arkadaşımdan hatıra diye uzun süredir cüzdanımda sakladığım 20 euro'yu bozdurup yemek yedimdi.

Cebimde 50 kuruş olduğu zaman okula 3 gün boyunca yürümüştüm, tabi eve de. (Darphane-Beyazıt)

Bir keresinde kız arkadaşımla parasız gezerken, normalde para olmadığını bildiğim iş bankası kartımı atm ye daldırdım ve içinde 30 tl olduğunu farkedince havalara uçmuştuk. Karnımız doymuştu.

Lisede kaç kızla parasızlıktan çıkamadım hatırlamıyorum bile..

Domates alırken gecen gün, yeşil sapları mi kocanları mi ne olur ya, onlari temizleyip öyle tarttim ki tartarken daha hafif gelsin. Vay mk iyice boka batmisim.

okulda girmem gereken 2 ders var ve 2 saat boşluk var aralarında. param olmadığı gibi evde de ekmek bile yok. yani okulda geçireceğim 5 saat içerisinde bir şey yemezsem bayılırım heralde. sonra aklıma hala pişman olduğum bir fikir geldi. evde, avrupayı gezerken biriktirdiğim drahmi, forint, kron vs bozuk paralar vardı. bizim okulda da abur cubur veren otomatlardan var. lan dedim o alet en fazla boyutunu anlayıp ona göre anlıyordur kaç tl attığını. ben de o paraları deneyerek aletten tutku almayı başarmıştım. 20 çek kronunu 1 tl mi ne sanmıştı. peh..

numuneden etimesguta yürümek.

kız erkek toplu pikniğe gitmiştik. tüm parayı savurduk , en son içkide aldı arkadaşlar benden para istediler ben de verdim. 0 kaldı. yağmur yağdı üstü kapalı yeri kiralamıştık ona verceğimiz parayı unuttum.parayı veremedik en çok ben utandım sevdiğim kızda oradaydı :D
gitmeden öncede en yakın arkadaşım al şu 50yi lazım olur demişti boşver moruk demiştim :)

babam aylik akbil alayim diye para veriyordu lisedeyken. ilk ve son ay okula fazla gitmiyorum diye yuruyerek geliyordum eve (nisantasi-ortakoy arasi). artan parayla da muzik cd'si filan aliyordum. babamin yine issiz oldugu bir donem olmustu ortaokuldayken. kiz arkadasim oduyordu hesaplari. liseden once dersler iyiydi, dersanemizi kendimiz kazanip gidiyorduk da lisede dersaneye de gidemedik. liseden sonra para kazanmaya basladim, ondan sonra isteyip de yapamadigimiz seyler olmustur, ama fakirlik cektim dersem fakirlik cekenlere ayip etmis olurum.

liseye kadar babamdan neredeyse hiç harçlık almadım. lisedeyken haftalık harçlığım 5 milyon liraydı. bunun 2 milyon lirası yol parasına giderdi, geri kalan 3 lirayla 3 defa simit-çay alma şansım vardı. kardeşlerimse 5 lira harçlık alabildiğim için beni kıskanırdı.
markete aylık alışveriş yapmaya gittiğimiz zaman tek bir çikolata, cips vs alma hakkımız oluyordu. bazen bir şeyi canım çok isterdi gidip babama sorardım bunu da alsam olur mu diye. hiç alma demezdi.
ilkokuldayken bir uzaktan kumandalı araba yarışı gibi bir oyuncak vardı. 800 bin liraydı fiyatı. ne heves etmiştim. hala fiyatını da o an düşündüklerimi de hatırlarım.
zengin değildik belki ama çok fakir de değildik yine de çok şükür. yine orta okuldayken eve bir gün kerhane tatlısı denen tatlıyla geldiğimde ağlamıştı babam. çocukken canı çekmiş, alamamış. benim elimde görünce koskoca adam ağladı. o ağladı, ben şükrettim.
şimdi istediğim her şeye ulaşabilecek bir seviyedeyim çok şükür. ve bunun için allah'a şükretmediğim tek bir gün bile yok. çok şükür.

Isınmak için odun çaldım.

Londra'daydım, param yavaş yavaş tükenmek üzereydi, gurur yapıp evdekilerden de istemiyorum. Tesco, Sainsbury's gibi marketlerden alışveriş hak getire, kaldığım yerden yürüyerek 30-40 dakika uzaklıktaki 99p (bilmeyenler için: ne alırsan 99pence) denen ucuzluk marketinden alışveriş yapıyorum. Bir gün gittim kampanya mı ne varmış meyve suyunda. 1 litrelik meyve sularından 4 tane alırsan 99p. Önce dedim 8 kutu alayım lan şunlardan. Sonra dedim 12 kutu olsun, sktret 16 alayım su niyetine içerim her gün, zaten yaz günü. Bir daha git gel olmaz, 2 saate kalmaz fakirler üşüşür bitirir stokları. 16 kutu meyve suyu ile marketten çıktım. Normalde insan kasiyerden falan utanır, ama o marketin çalışanları full Hintli olduğundan hiç gocunmadım:) Bir elimde 8 kutu, diğer elimde 8 kutu poşetlere paylaştırdım, ama nasıl ağır geliyor bir de yaz günü. 30-40 dakika yürüyerek, dinlene dinlene kaldığım yere ulaştım. Otobüs desen marketin önünden kalkıp gene evin önünde indiriyor, ama fakirlik işte otobüse 1,5 pound verirsem ne anladım ben bu indirimden:)

cebimde bir liram vardı, arkadaşlar yemek yemek istemişti. küçüktüm de bayağı, "fakir ama gururlu" diye sandviç vardı. onu sipariş etmek zorunda kalmıştım... patatesli ekmekti... :(

adam londra'daydım diye başlayıp fakirlik anısı yazmış ya la. saygılar.

Fakir değildik , babam cimriydi....

lisede büfede herkes sosisli yerken büfeciyi veresiye için ikna etmeye çalısmam acınası bir durumdu.. Ama lise kafası işte. simdi olsa yemezdim o sosisliyi.

Yemekhane'den yemek yiyecek param yokken son paramla poğaça alıp yemekhaneden çaldığım ( çalmak da sayılmaz iki dilim aldım sadece) ekmeğin arasına koyup yemiştim. Neyse ki evim çok yakın da yol sıkıntı değil.

Bir de küçüklüğümden bir anı. Babam iflas etmişti ve annemin memur maaşı ve bir yığın ödemeyle ortada kalmıştık. Annem işe gitti babam da beni anneanneme bırakıp bir iş görüşmesine katılacaktı sanırım. Ama ay sonu ve babamın cebinde yol parası bile yok. Eskiden hatırlayanlar olur cam 5 lt lik depozitolu su şişeleri olurdu, hala vardır belki ama damacana geldi mertlik bozuldu, bakkala onu satıp dolmuş parası yapmıştık. Aklımda kalan tek şey bakkaldan bir tane sakız almak istemiştim ama babam alamamıştı, demek ki para ucu ucuna yetiyordu. Şerefsiz bakkal verseydi bedavaya bir sakızı ne olurdu ki. Lan bak aklıma geldi yine sinirlendim.

Hayir yok..

Fakirlik anım yok ama dedem sağolsun fakir adamın yaptığı birçok işi yaptım zamanında, hayatı öğrenmek açısından. Varlık içinde yokluk çektim yani. Şöyle ki, yaşıtlarım hatta imkan olarak kendilerinden kat kat iyi olduğum yaşıtlarım denizde muza binerken ben bılaşık yıkadım, sanayi de çalıştım, tuvalet bile temizledim. Komik tarafı da işe son model arabayla bırakıp alırlardı. Daha önce de yazmıştım, ne zaman diplomamı elime aldım o zaman ağanın torunu oldum.

7/24

3-10 (1984-91) yas arasini gaziosmanpasaya bagli olan arnavutkoy'un 15-20 haneli bir sokaginda gecirmistik, sokakta elektirik ve su yoktu. su ihtiyacimizi bir kac km otedeki yalaktan doldurdugumuz sular ile karsilardik, bu durum kis aylarinda tam bir eziyet oluyordu.

kira olan evimiz 2 oda ve bir holden olusan bir gecekondu idi. badana, boyasi ve disardan sivasi olmayan evin sag tarafta kalan odasinda cam/cerceve ve zeminde harc bile yoktu. acik pencereyi cuvallar ile kapatmistik, zemini de toparkla doldurmustuk. tuvaletimiz de yoktu, yaklasik 30-40mt ilerdeki komusunun tuvaletini kullandik tum bu zaman boyunca. banyo ihtiyacimizi ise toprak olan odada legende yikanarak karsilardik.

isinmak icin komur kullanilan o donemde komur alacak paramiz olmadigi icin 2-3km ilerdeki ana caddeden gecen terkos tarafindaki komur ocaklarindan gelen as900 vs gibi kamyonlarin dusurdugu ufak tefek komur parcalarini topardik. bir arkadasim bu kamyonlardan birinin arka tekeri tarafindan parcalaranak oldu gozumun onunde.

sadece biz degil mahalle komple fakir ya, boklu dere dedigimiz bir dereden balik tutmaya ve en azindan bununla kendisinin ve ailesinin karnini doyurmaya calisan bir arkadasim da bulundugu yerdeki topragin dereye kaymasi sonucu balciga saplanip gozlerimizin onunde boguldu, su siralar ona dair hatirladigim tek sey ise mahallenin en iyi kalecisi oldugu..

bir keresinde amcam misafirlige gelmisti, gelirken de peynir zeytin getirmis kahvatiyi zengin goren ben laps laps gotururken zeytinleri kulagimin cekilmesiyle beraber "cursedcim, zeytini bir kerede degil, yarisini bi lokmanla diger yarisini da sonraki lokmanla ye" diye uyari almistim amcamdan. 33 yasina geldim hala zeytini yarim yarim yerim bilincsizce.

amk hangi birisini anlatayim bitmezki. bunlardan milyonlarca var bende.

tum bu yasadiklarimdan sonra birileri gelip bana dertliyim, sorunlarim var diyor, bana imkanim yok diyor. :')

o kadar fena şeyler anlatılmış ki benimkine fakirlik demeye utandım. sabah kalktım deli gibi açım, ekmek mekmek bi cacık yok evde. o gün süt alacak param olmadığı için nesquick kahvaltılık mısır gevreğini tane tane yemek suretiyle karnımı doyurdum. sonraları bakkala gitmeye üşendiğim zamanlarda yine tane tane yedim, öyle de güzel oluyor leblebi gibi. işte yokluğun insana öğrettikleri!

ilkokul dershane çıkışı. arkadaşla ben deli gibi açız eve yürüyerek gitmemiz lazım ve beş kuruş para yok ciddiyim beş kuruş yok. neyse yürürken yerde para bulduk 50bin miydi 100bin miydi hatırlamıyorum dedik olum bi tane daha bulursak çubuk kraker alır yeriz. o gün o beynimiz o kadar çalıştı ki o kadar stratejik noktalara gittik ki fazlasını bile bulduk ve bi nebze de olsa karnımızı doyurduk. şu belediyenin parklara kondurduğu kondüsyon aletleri var ya hah oralara bakın bozuk lazım olursa.

var. o anıları hiç unutmayacağım.

Fakirlikten sayılmaz pek ama o anda başka param olmadığı için açlıktan ekmek arası soğuk pilav yemiştim. Hatırladıkça hala midem bulanıyor :D

çocukluğumda çok var, evet.

üniversitede öğrenciyken üç arkadaş evde kalıyorduk. Su faturamız klozette arıza olduğu için çok uçuk bir miktarda geldi. Ödeyebildiğimiz kadarını ödedik ama yetmedi. Elimizdeki parayı bu faturaya yatırdığımız için paramız bitti. Önce suyumuz kesildi, ardından elektrik faturasını da yatıramadık o da gitti. Evde su ve elektrik olmadan yaşamaya çalışıyorduk para biriktirine kadar. Klozette olan arıza sebebiyle wc de tıkandı. Bi iki hafta böyle idare etmeye çalışmıştık. En son daha ne olabilir diye düşünürken tek olan anahtarı evin içinde unuttum, kapıda kaldık. Çilingire para verebilmek için kaç kişiyi aramıştık.

eksiduyuru
siberalem.com
gayet.net

resim kursumda karşılaştım. oradaki 2 hocam ve arkadaşlarım benim hayatımda çok önemli yeri olan insanlar. şimdi iletişimimiz yok onların hiçbiriyle ama hiçbirini unutmayacağım. olur da çok tanınmış bir ressam olursam, öldüğümde hayatımı anlatırlarsa kesin onlardan bahsederler :)

Okulda, iş yerinde, kursta.

Hayat sokakta.

onları derken sevgiliyse kastın valla bulamıyorum ip man master. millet nasıl yapıyor seri halinde aklım almıyor. ama çevremden genellikle gördüğüm kadarıyla ya arkadaş ortamı samimi olan ya da facebook (evet gerçekten öyle). hayat adil dağıtmıyor herkese ama...

%70 okulda.

okul, iş yeri, sokak, internet.

Önemli yer etmiş kimse yok. Yer edenleri de sokakta, durakta, otobüste, cafede, orada, burada...

mahallede, okulda, işte, tatilde, sözlük'te, duyuru'da.

hayat sokakta +1

doktorum anestol kullanabileceğimi söylemişti. ancak henüz denemedim. denersen ve faydasını görürsen bana da haber verir misin? <3

bu haftasonu haber veririm dessy :)
@hernezıkkımsa, bu sıcakta 45 dk kremle streçle oturamam sanırım ama diğer kremleri süreyim kaç dakika önceden mesela? bir de ciltte krem olması sorun olmuyor sanırım dessy'nın doktoru onerdıyse?

Ben de emla'yı biliyorum.

Bu arada bir şey sormak isriyorum lazer epilasyonun -genital bölge açısından- iyi bir şey olmadığını söylüyorlar siz ne düşünüyorsunuz ?

bu arada bu anestol denilen şeyin sanıyorum jel gibi bir kıvamı varmış. nette bakarken öyle bi şey görmüştüm. sen yine de uygulamadan önce bence bi araştır. öyle olursa epilasyonu etkiler mi, emin değilim. ancak doktorum söylemişti, hani yanlış bir şey söylemez bence, kendisine de çok güvenirim :)

@prinz, bu konuyu jinekologa danıştım. elimizde 50-60 yıllık veriler olmadığı için kesin bir şey söyleyemem dedi. ama lazerin atış yaptığı derinlik iç organlara, yumurtalıklara ulaşamayacak mesafedeymiş. direk bir etkisi olmuyor dedi. kendisi de yaptırıyormuş. ben de bıktım ağdayla uğraşmaktan. gittim. insanlar böyle sorunca ben de çok korkuyorum. böyle antin kuntin bir sebepten doğurganlığımı kaybetsem, ölümcül bir hastalığa yakalansam üzüntüden mahvolurum ama ne yapayım, bıktım kılla tüyle uğraşmaktan. doktor da ben de yaptırıyorum diyince... :)

Emla ve türevi kremler ise yaramaz boşa para verip alma. Epilasyon icin ağrıyı kesecek bir alternatif yol yok.ben de cok aradım. Mecbur çekiyoruz.

ben de doktoruma sormuştum, o da aynı şeyleri söylemişti. şu aşamada 50-60 yıllık bir süreçte herhangi bir sağlık probleminin yaşandığı yansımadı çalışmalara, diye de eklemişti.

bir tek özellikle siyah benin olduğu alanların az işlem görmesi gerektiğini çünkü siyah benlerin değişme özelliğinin daha kolay olduğunu söylemişti.

ben de en kısa sürede yaptırmak istiyorum lazer ve fakat koltuk altım için işlem yapmayacağım. doktor değil, uzman değilim fakat koltuk altı gibi ter bölgesinde işlem yaptırmak istemiyorum.

ben serum'un acısını azalttığını duydum, uyuşturuyormuş sanırım bir nevi. bildiğimiz serum, süreceksin. yine de bir sor. lazer yapan kadın söylemişti bana da

Benim gittigim yerde 1 den fazla lazer cihazi oldugu icin hic canim yanmadi,gerektiginde her bolgeye yada asama asama farklli cihazlarda calistilar,aci nedir bilmeden kurtuldum cok sukur.birde ozel bolge ve koltuk altinda bi problem yasanmiyormus bende arastirdim,direk deri altina kil koklerine atis yapiliyor,ter bezlerinede zarar vermiyor ama secici olup iyi bir merkeze gidin

Öncelikle; anestol ve emla hemen hemen aynı işi görüyor. Lazere talep arttıkça emlanın fiyatı da arttığı için anestol tercih edilmeye başlandı. Farkları yok gibi. 45-60 dk önceden sürmek yeterli oluyor ve lazeri kesinlikle engellemiyor. Zaten yıkanırsa etkisi kalmaz bence. Ağrı kesici işe yarıyor ve pms öncesi acı eşiği düştüğü için zamanlama da acı açısından etken. Tüm bunlara rağmen acımıyor mu? Maalesef çok acıyor.
60 senelik veri yok ama 20 senelik araştırma sonuçlarına göre lazerin adı geçen hastalıklarla doğrudan bir bağı bulunmamış. Ancak dünya sağlık örgütünün açıklamasına göre kıl olan bölgelerde kanser hücresi üremesi daha nadir gözüküyormuş. Kıl, tüy ne işe yarıyorsa..Eldeki tek bilimsel veri bu.
Bir de, genital bölgede neden diode kullanıldığını anlamadim. Genellikle alexandrite tercih edilir. Doğru makine ve dalga boyu seçilmezse kıllar direnç kazanabilir ve sonra kurtulması çok çok zor olur. Bazen de bitmez. Doğru tercih yapılmalı. Ayrıca diodenin yanlış ellerde kullanımından oluşan yanıklar iyileşmeyebilir.Dikkat etmek lazım. Hepimize kılsız tüysüz günler dilerim :)

@kırmızıkaşekaban senin verdiğin bilgileri doğrusu bilmiyordum mikrop açısından bir şeyler duymuştum o yüzden sordum .

Cevap için teşekkür ederim :)

yoğurt ve kuru meyveler. ama kuru üzüm falan sevmem mesela ben. kuru elma, ananas, kayısı iyidir. tropik olanları şekerle kurutuyolar, onlardan kaçınmak lazım tabii.

ben içine muz ezip mama haline gelene kadar karıştırıyorum. çok güzel oluyor.

e peki ıslanması gerekmiyor mu bu yulaf ezmesinin? bir de kaç kaşık koyuyorsunuz siz? Ne kadar süre tok tutuyor?

ben kuru üzüm atıyorum, bazen de küçük küçük kesip kayısı parçacıkları.

yoğurt la karıştır, çilek doğra üzerine afieytle ye

kuru meyve

light sütle karıştır, tat vermek istiyorsan biraz üzüm çiğ fındık v.s. atabilirsin.

yoğurt ve bir ara eti'nin lifalif'ini kullandım fiyatı uygundu.

yarım kase yoğurda 1-1.5 kaşık yulaf ezmesi koyuyorum ben. elma, muz, kivi, çilek, şeftali, avokado, mango, kuruyemiş, kuru meyve ne varsa ekliyorum kase dolana kadar. ıslanmasını beklemeden yiyorum:D baya tutuyor ya saat belirtemiycem ama.

Ben şöyle yapıyorum, yulaf ezmesini bir tavaya koyuyorum istediğim miktarda. Sonra yulaf ıslanacak kadar süt döküp altını açıyorum. 1-2 dk pişince lapa halini alıyor zaten yulaf, sütü emiyor. Onu kaseye alıp biraz daha süt ekliyorum.(Siz bu kısımda yoğurt ekleyebilirsiniz.) Sonra üzerine muz doğrayıp tarçın döküyorum. Varsa badem ekliyorum ve diğer taze meyvelerden doğruyorum.

Sut sevmiyorsan su ile pisirebilirsin. Az seker ve tarcin katarsan hos olur.

kimse yazmamış sanki ama yoğurtla o tür yulaftır müslidir yerken az bir şey (yarım tatlı kaşığı belki) bal ile tatlandırmak iyi olabiliyor. daha fantaziye kaçacak ama yarım tatlı kaşığı kadar da fıstık ezmesi böyle yoğurda karıştırınca da güzel oluyor, tabi sevmiyorsanız fıstık ezmesi o başka, bir de bunun kalorisi var kardeşim de diyebilirsiniz tabi :)

hazır konusu açılmışken, neden yulaf ezmesi bu kadar önemli? ve sağlıklı diye bilinir? çok araştırma yapmadım, baş ağrısından ölmek üzereyim. yarın google'ın gücüne inacağım fakat bilen varsa merakımız az biraz giderilse?

yoğurtla yapacaksan
- yatmadan önce yoğurt ve yulaf ezmesini bir kasede dilediğin miktarda karıştır
- buzolabına koy , sabaha kadar yulaflar yumuşuyor
- sabah da üzerine sadece bir çay kaşığı reçel gezdirerek tüketebilirsin

ikinci tarifimi akşamdan hazırlamaya gerek yok ( aşure gibi bir tadı oluyor :) )
- kasenin içine 3 çorba kaşığı yulaf ezmesi
- üzerine kaynar suyu ekle ve yulaflar suyu emene kadar karıştır (miktarı sana kalmış, sulu ya da lapa nasıl olsun istiyorsan )
- üzerine yarım çay kaşığı tarçın serpebilirsin, bir çay kaşığı bal gezdirebilirsin ya da kuru meyveler de ekleyebilirsin

yoğurttan bıkarsan organik soya sütü veya badem sütü ile deneyebilirsin. bir de meyvelerle püre yapabilirsin fena olmuyor.

ben yarım kiloluk lifalif'i 4 liraya aldım. birkaç gündür süt ve balla karıştırıp yiyorum. başlıktaki tüm tavsiyeleri deneyebilirsin, herkes güzel tavsiye vermiş.

ben bazen portakal suyuyla karistiririm, oyle yerim. yogurtla karistirilinca en guzeli cilekle ya da biraz balla tatlandirmak.
cilek yogurt ve esmer kristal sekerle harika olur tabii.
meyve dilimi istememistiniz... o halde, recellerle tatlandirin, ya da balla iste. ama hazirliginizi sabah yapin bence, yoksa yulaf siser siser siser, mutfaga bile giremezsiniz.
cok az sutle islatip fistik ezmesiyle karistirinca da cok guzel olur.
bir de yulaf ezmenizin icine, bugaday ruseymi mi ne oyle bir sey var, onu karistirmakta fayda var, besin degerini artirirsiniz. ya da ari sutu mu ne diyorlar, ondan da alabilirsiniz arada.
benden bu kadar. afiyet olsun

bu sabah ilk kez yedim yulaf ezmeli+yoğurtlu karışımı. içine bal ve muz koydum, hatta biraz da baharat ekledim. ancak tadını sevmedim :( zorla yedim yani :( alışır mıyım sizce?

ne eklediniz baharat olarak?

kekik :)

tarcin deseniz bir derece de, kekik, bal ve muz karisimini zorla yemeniz gayet normal geldi bana.
kekigi cikarin icinden, yarin bir daha deneyin, en fazla badem tozu, hindistan cevizi vs ekleyin. hazir meyveli yogurtlardan da alip karistirabilirsiniz. ama kekik nein

tuzsuz yemek olur mu? olmaz olur mu? ama olmaz olsun...

ceyhun yılmazdan alıntıdır.

Ben hicbir seye tuz atmiyorum, tuzsuz da gelmiyor. Zaten hemen her besinin icinde tuz mevcut, oradan vucudun ihtiyaci olan tuzu alirsiniz. Fazladan attiginiz tuz sizin damaginizin aliskanliklari ile alakali.

teyzem bir ay boyunca tuzsuz yemiş çok kötü geliyomuş tadı ve bir ayda alışmış artık her şeyi tuzsuz yiyo. ben de yıllar önce şekersizliğe bir haftada alışmıştım. çaya, kahveye filan atılınca sütlaç mı bu diyordum bi hafta sonra. sebzelerdeki yetermiş. geçenlerde bir nefrologa sordum. hiç tuz katmamak hiç sorun değil. böbreklerin kazanır dedi.

tansiyon falan sorun olmaz mı peki?

İhtiyaç duyulan tuz miktarı zaten ekmekte vs. var.. Bu yüzden damak tadı haricinde bir sıkıntı olmaz, ona da zamanla alışıyorsunuz..
Ben aşırı tuzlu yerdim, daha yemeğin tadına bakmadan tuz eklerdim bilirdim benim için az olduğunu, sonra dedemin sağlık durumu dolayısıyla evde yemekler tuzsuz yapılmaya başlandı, ben de tuz eklememeye karar verdim, bir süre sıkıntı yaşadım ama çabuk alıştım.. Dedemden sonra annem normal yapmaya başladı, alışamadım çok tuzlu geldi, şimdi benim için tuzsuz yapılıyor diğerleri ekliyor..
Torunu sayesinde sigara bırakan adam kamu spotu gibi oldu ama durum bu..

Tuzsuz yerken zorlanılacak iki şey var; birisi patlıcan, diğeri sahanda yumurta.

Patlıcanı sadece közlenmiş, tava ya da kızartma şeklinde yiyorum artık. Ancak sahanda yumurtaya bir çare bulamadım. Tuzu bıraktığımdan beri sahanda yumurta yemiyorum. Ha bu arada haşlama yumurtanın da tuzsuz en çekilir hali; kayısı kıvamı.

Dışarıda yemek yerken zaten kaçma şansınız yok tuzdan. Evde uygulayabilirsiniz ancak. Ama steroid kullandığınız için tuzu kesmeniz gerekiyorsa, çantanızda tuzsuz etimek taşıyın, dışarıda yemek yemeyin.

@istinyede bekle'nin dediği gibi steroid kullanıyorum. ekmeğin üzerine tuz döküp yiyen biriyken 0 tuza döndüm. zor oluyor ama alışıyor insan. 12 seneden beri steroid kullanıyorum eskisi kadar sıkı olmasada hala tuzsuz yiyiyorum. kıvırcık salata, çorba ve haşlanmış yumurta haricinde tuz ihtiyacı hissetmiyorum.

vücudun tuza ve tuzdan gelen (iyot katılmış tuz tabii ki) iyota ihtiyacı var çünkü besinlerde yeteri kadar iyot yok bu bir, ikincisi vücudun sodyuma ihtiyacı var, işlenmemiş besinlerde sodyum sanıldığı kadr çok yok.

abartmadığın sürece tuzun zararı değil faydası var.

chriskresser.com

salçalarda zaten belli bir miktar tuz var ayrıca vücudun tuza ihtiyacı vardır..
çok uzun süre süre tuz almazsanız elleriniz ayaklarınız titremeye başlar..

hayatından tuzu tamamen çıkarırsan hastalınırsın. guatr'a kadar yolu var. o iyodu alacaksın. tuza da ihtiyacı var vücudun.

Ben hiç tuz kullanmıyorum gayet güzel bir hayatım var. 0 tuzla süper sebze yemekleri yiyebiliyorum. Alışmak gerek biraz. Salata filan tuzsuz ayrı güzel.

ter attıran bir iş ya da spor yapıyosan, biraz tuz tüketecen. yoksa başın döner, tansiyonun düşer.

ama masabaşı iş yapıyosan, ihtiyacının fazlası olan sodyumu, tükettiğin katkı maddelerinden alıyosun zaten.

minimal tuzla idare etmeye devam et. tuzu minimum kullanıyosan, asıl korkman gereken şey, şeker.

alıştıktan sonra mümkün. alışana kadar mümkün değil.

ihtiyacımızdan daha fazla tuzu zaten normal besinlerle alıyoruz. o billur tuzuna sofra tuzuna hiç ihtiyacımız yok aslında

Valla gelişmiş ülkeleri bilmem ama gelişmemiş ülkelerde (Türkiye, Hindistan vb) ihtimal her zaman var. Küçük bir ilçede yaşıyorum. Daha geçen yıl 70 küsür yaşında bir kadıncağıza tecavüz etmişler. Var gerisini sen düşün.

bu devirde büyükşehirlerde çok az. heryerde mobese, atm, market vs..kameraları, polis devriyeleri vs..hani tecavüz'ü kafaya koyan insan bu nüfusun yüzde 0,01'ine tekabül etse bu kişi ile tenhada karşılaşma ihtimali ise bu oranı düşüren diğer bir unsur. uzun lafın kısası, kurban kendi dikkatsizliği(gece 3'de sokağa tek başına mini etekle çıkmak) ile tecavüze uğrama ihtimalini arttırır. diğer türlü çok şanssız olması gerekir ki o şanssızlık yolda yürürken başa taş düşüp felç kalması gibi bişey.

gece 12'den sonra şehir merkezleri bile güvenli değil. adamlar tecavüz için pusuya yatıyorlar.

ya güzel hoş mantık kuruyorsunuz da tecavüzlerin bir çoğu birbirini tanıyan iki insan arasında oluyordur diye tahmin ediyorum (akraba, arkadaş vs.) İstatistik ya da bilimsel bir veri bilen var mı onu merak ediyordum.

doğrudur bence. ülkenin caddeleri 7/24 aydınlık değil. çok kuytu köşe var. hava karardıktan sonra her yer tehlikeli. hoş, istiklal caddesinin ortasında tutup tecavüz etseler bi allah'ın kulununda dönüp yardım edeceğine olan inancım sıfır şu saatten sonra. vurdumduymaz, umursamaz bir toplumuz maalesef. bana dokunmayan yılan anlayışı hakim.

Genelleme yapmak böyle konularda yanlış değil mi ya ? Ben de geçen de düşünüyodum hoca derste dedi ""herkes hayatında 1 kere nöbet geçirir.""istatistik bilgisiymiş tabi bu.ya adamın hastalığı yoksa neden nöbet geçirsin.sonra yakınlarımı düşündüm..amcam babannem dedem falan hepsi nöbet geçirmeden öldüler..yani bu tecavüz oranı da yaşanılan yere ordaki suç oranına ne biliyim bir sürü şeye göre değişmiyo mu bunu bu kadar genellemek ne kadar doğru ki.ben emek emek tedbirli gezsem de tecavüz ihtimalim 1/6 inşaattan gece 4 de elimi kolumu sallaya sallaya geçsem de 1/6 mesela öyle mi? Bence değil..belki çok yanlış bakıyorumdur ama şu aşırı genelleme yazılarını kendimce doğru bulmuyorum..(ben kimsem :PP)

tecavüz değilde aile içi cinsel ilişki (ensest) bakımından türkiye dünyada birinci sırada gelir.(kesin bilgi)Bu ensest ilişkinin çoğuda tecavüze dayanıyor. bir şekilde araştırması yapılsa çok korkunç boyutlarda ensest ilişki çıkar ama toplumsal baskı ve kol kırılır yen içinde kalır inançı yüzünden çok çok çok küçük kısmı gün yüzüne çıkıyor.

kardeşim ensest ilişki en çok japon toplumunda görülür. eşek osurdukça yalan söylemeyin, kesin bilgi diyor birde.

her kadın tecavüze uğrar. bu kocası bile olabilir istek dışı cinsel ilişkiye zorlanır her kadın hemde. ama sokakta yürürken en fazla cinsel tacize uğrar o kadarda abartmayın.
mini etek giyip sarhoş olan kadın tecavüze uğrar diyede bir algı yok gelişmemiş ülkeymiş mişiz hindistan ne lan? @!

evet tecavuzlerin buyuk kismi birbirini taniyan insanlar arasinda oluyor. oyle sokakta pusuya dusurulerek degil.
ama bu cok genel bir istatistik ve cok anlamsiz bence. yasadigin yere, cevrene, hayat tarzina gore cok degisir bu oran. kimi ulkelerde bu oran 100de 1ken baska ulkelerde 3te 1 olabilir. hatta ayni ulkede sehirden sehire bile degisir.

maalesef bu ülkede 2 yaşındaki bebeklere bile tecavüz edilmişti.

buradan gitmek istiyorum :(

bir arkadaşım avukat olduğu için ve ek olarak da birçok yakın kız arkadaşımdan duyduğumdan biliyorum(en yakınlarından) doğru bir ihtimalmiş gibi duruyor. hele bir de geç yaşta evleniliyor farklı insanlarla yakınlaşılıoyor sürekli, çok daha artar bu oran.

gelişmiş toplularda kadınlar tecavüzün kendi suçu olmadığını bilir ve cezalandırılması için polise başvurabilir. türkiye gibi ülkelerde ise kuyuk sallamazsan olmazdı(!!!) gibi bir bakış açısı olduğu için kadın şikayet edemez ve istatistiksel olarak o ülkede daha az tecavüz olur.

edit: soruya tam cevap vereyim oran çok fazla değil özellikle son bir kaç yılda duyduğum olaylardan sonra. sadece bireyler sikayet edemiyor veya bir şekilde engelleniyorlar, veya şikayet edebilecek biri bu durumdan haberdar olduğunda oda korkup edemiyor son yazdığım özellikle ensest ile ilgili.

bir erkeğinde tecavüze uğrama ihtimali var, niçin ayrımcılık yaparsınız.

türkiyede ne kadar sağlıklı istatiksel çalışma yapılabilir ki, toplumsal tabular buna ne kadar izin verir bir düşünün.

@Thunderbirds sen japonyadaki gibi araştırma yap anadoluda neler neler çıkar aklın hayalin durur.

hala iddalıyım türkiye ensest ilişkide(sadece kan bağıyla kalmayıp) dünyada birinci sıradadır. Ama bunun araştırmasını yapmazsın.