işyerinizde,ilişkinizde ya da diğer yakın çevrenizde karşı tarafa karşı yaşadığınız ciddi bir güvensizlik var.

herhangi? gerekçeniz yok mu?

kullanmamış olduğunuz sürece ve ürününe ve firma iade şartlarına göre pakedi de bozulmamışsa 1 ayın üstünden bikaç gün geçse de iade etme şansınız var. koçtaşta 1 ayı kaçırdığım ürünleri iade edebilmiştim. boynerde de fişini ve slibini bulamadığım bir gömleği farklı modeliyle değiştirdim ama onu aldıktan 4 gün sonra götürmüştüm. bunu anlatmamın sebebi ise şu, iade alan adam alırken gömleği kokladı. Evet kokladı :D

(bkz: Intermittent Fasting)

Sadece öğlen ve akşam yiyorum. Ara öğün falan gibi eski moda adetlerle uğraşmayınca her şey çok daha kolay. Tavsiye ederim.

proteini biraz daha artırman gerekiyor. spordan sonra antibiyotikli tavuk denen yaratığı yiyeceğine yarım ölçek protein tozu al daha sağlıklı.

simdi nasil bir programla calistigina bagli. eger kilo verme icin calisiyorsan ve agirlik yerine kardiyo yapiyorsan y=diyet programin fena degil. ama agirlik calisiyorsan cok kotu yemek yiyorsun, kas yapcam derken mevcut kaslarindan da olursun. eger agirlik calisiyorsan gunde en yaklasik vucut agirligin %.1 'i kadar protein alman lazim. yani 80kiloysa yaklasik 80gr protein alman gerekiyor. By yediklerinden de o cikmaz.

Sabahlari 2-3 haslanmis yumurta, peynir, sut.
Oglenleri tavuk, kirmizi et, yada protein degeri yuksek sebzeler.
aksamlari 150gr kadar yagsiz ton baligi

yaklasik bole bi yemek progmramin olmasi lazim.

Bir adet karatay diyeti kitabı al. denilen her şeyi yapmanın zaten imkanı yok fakat o kitaplara yazılanlara uyduğun sürece (spora devam edersen elbet) çok çok iyi kilo verirsin.

bir de en son yemeğini uyumadan 4 saat önce falan yemen lazım zaten. öyle spordan sonra yemek ye uyu falan yanlış şeyler.

spordan sonra yemek ve sonrasında uyku yanlış bir şey değil.
ne yediğinize de bağlı tabii.
protein yiyebilirsiniz gayet ve hatta yemelisiniz.
işin uzmanları da yazar birazdan.

@arnold abi senin vücudu bişından biliyorum az çok. bu senin kaldırabileceğin ama beni yıkabilecek bi tarz olmasın? araştıracağım ama ilk boş zamanımda ayrıntısıyla. sağolsunlar.
@dahili meddah, protein tozunu ilk etapta düşünmüyorum. min. iki üç ay spor yaptıktan sonra alırım belki.
@crucio, amacımı yazdım ilk postta. zaten başlangıç programları hep aynı oluyor. ön kol - arka kol- enseye çekiş falan da var, mekik ya da twist falan da var. neye göre karar versem bilemedim şimdi. sabah çay yerine tavsiye ettiğin gibi sütü deneyeyim, sağol.
@godsparticle, abi karatay hanımefendiyi güven verici bulmuyorum pek. çok baktım ama.

Sen de yaparsın. Başta biraz zorlar, sonra alışılır. Low carb ile kombine edersen, açlık problemin de olmaz.

karatay'ı güven verici bulmuyorsan bir şey diyemem. ben kendi tecrübelerime dayanarak söylebilirim ki denedim %100 çalışıyor.

Ben de kendi rutinimden bahsedeyim:

Sabah kahvaltıda 50 gram yağsız beyaz peynir, 4 yumurta beyazı (biri bütün), 2 dilim light ekmek. 4 bütün ceviz + multivitamin hapı.

Ara öğün: protein tozu

Öğlen yemeği: Şirkette etli bir yemek varsa sadece etli(türü fark etmez) yemekten, patatesine/pilavına/makarnasına/ekmeğine bulaşmadan. Yanında sadece yoğurt ve salata.

Ara öğün: protein tozu.

Akşam yemeği: tavuk göğüsü ve sebze haşlaması, sıfır yağ ile yapılmış haşlama yemeği, yoğurt ile karıştırarak tadını yumuşatıp ancak yenilebilir kıvama getirebiliyorum. Yanında iki dilim light ekmek. + bir miktar fındık ve badem.

Antrenman olan günlerin farkı: ikinci ara öğün olarak gözüken protein tozunu antrenman sonunda soyunma odasında içmekten ibaret.

Kural: Her iki öğün arasında en az 3 saat olmalı.

Yukarıdaki düzen işe yarıyor mu? Kesinlikle. Zaten dünyada vücut geliştirme yapan bütün beyaz yaklar benzer bir düzeni takip eder (sistemi ve mantığı anlayanlar, ciddi yapanlar). Kimisi protein tozu yerine yanında ızgara tavuk yemeyi tercih eder ve evde hazırlayıp yanında götürür; onlara saygımız sonsuz. Ama mantık aynı. En profesyonelinden (Mr. Olympia yarışmacıları) bizlere kadar sistem bu mantıkta işliyor. Ama o proteini, kardonhidratı ve yağ asitlerini hangi kaynaktan/nasıl alabileceğini para/imkan belirliyor.

@hiko hocam peki akşam yemeğini ne zaman yiyorsun ve spora ne zaman gidiyorsun? dediğim gibi ben iş çıkışı direkt salona gitsem bile yedi buçuk oluyor. bittikten sonra evde yesem geç olacak, spordan önce yiyip öyle gitsem hiç olmayacak.

protein tozunu dediğin gibi bu aşamada başlaman pek doğru değil.

bu arada katı bir diyet programından ziyade vücudumu sıkılaştırmak ve belimi inceltmek amacım, tekrarlayayım. 177 boy, 80 kiloyum. bu verileri vermeyi unutmuşum eheh.

Ben de is cikisi spor salonuna gidiyorum. 19:30'da protein tozunu icip antrenmani bitiriyorum. Aksam yemegini de 22:30-23:00 gibi yiyorum.

Gece gec saatlerde yemek yemekten tereddut etme. Konu gunluk kac kalori aldigin ve bu kaloriyi hangi formda (protein, karb, yag) aldigindan ibaret.

Jay cutler bile gece yatmadan once karbonhidrat yemekten korkmam, yeter ki beslenme duzenime uysun yani programimda olsun der.

Yatmadan once yersen yag olur bir sehir efsanesidir.

Antrenmani siddetli ve tuketici yapman gerektigini soylemem gerekmiyor. Hakkini vererek calis, yaptigin proteine dayali beslenme kas uretiminde kullanilsin.

o halde hepinize teşekkürler, bayağı doyurucu bi duyuru oldu en azından benim açımdan. =)

son olarak belini inceltmek istemissin. bir erkek icin bu en zor olan sey. cunku karin bolgesindeki yaglar en son harcanan yaglar. yani gogus, kol, bacaktaki yaglar gidecek, sonra karin bolgesine sira gelecek. aklinda bulunsun

bu beslenme cesidi bastan asagi hatali. bi kahvalti kurtarabilir.
galetayı sil, "light" kavramını hayatından cıkar.
sebzeyi istedigin kadar ye hiç sorun degil, az miktarda yemen gerekmiyor.
spordan sonra "azcık salata" mı ? 100 gr et mi?

el özet geçiyorum, yediklerini en az 2 ye katlamalısın. hem yag yakarsın hem kas verirsin, bu bildigin eziyet kendine.

@sage, spordan sonra salata yiyordum da, et yemeye başladım. arada yine salata yiyebilirim, bilmiyorum. bir de neden bu kadar yüklendin beslenme programına yahu? beş günde bir buçuk kilo gitti bile halbuki. biraz sancılı oluyor benim için ama kaldırılamayacak bir şey değil.

gece gec saatte yemek ye diyen arkadaşlara uyacaksan eğer leptin hormonunu bir araştır derim. şehir efsanesi mi değil mi anlarsın.

ara öğünler yanlış. neden yanlış olduğunu da leptin hormonunu araştırınca öğrenirsin.

kilo vermeyi sadece kaloriye bağlarsan sonuç alman çok zor. sadece aç kalırsın. bu kadar "aç kaldım ama kilo veremedim" diyen insanla aynı hataları yaparsın.

@john,
öğle yemeğinizi değiştirmeniz lazım. protein kaynaklarınızı artırmanız lazım.
galeta yerine badem şahane bir değişiklik olur mesela bence.
sebze yemeği ve çorba yerine de 5de yediğiniz ton balığının daha çokçasını ve light olmayanını yiyebilirsiniz.

gece yemek/yememek konusuna tekrar girmeyeceğim, araştırıp kendi kararınızı verirsiniz zaten. ikisinin de ayrı savunucuları var.
ancak beslenme sistemi kişiye uygun olmalı her şeyden önce, 9.30da evde oluyorum diyorsunuz, mecburen geç yiyeceksiniz akşam öğününüzü.
gece yenmez diyenlere bunu sorun, "e spor mu yapmayayım o zaman?" deyin. :)

spor yapmasın demiyoruz fakat gece yemek yiyip ondan sonra da "eee spor yapıyorum ama yağ oranım aynı noluyo ya" diyor insanlar. ben onun için uyardım. yoksa isteyen istediği saatte yesin sportunu yapsın bana ne. ne haddime insanlara spor yapma demek. ben sadece yanlışı düzeltmeye çalıştım. mantığını da söyledim. leptin hormonu.

ama sizin elinizde başka argüman varsa onu da incelemek isterim.

www.amazon.com

www.amazon.com

@gods, abi dediğim gibi eve dokuz buçukta geliyorum ve hafif bişeyler yemek zorundayım. başka bir seçeneğim yok gibi geliyor bana. zaten dediğim gibi salata ya da yağsız tavuk yiyorum. karatay hanımefendiyle paralel şeyler söylüyorsun ama ona kalsa doğal diye tereyağını da götürmem gerek. biraz mesafeliyim açıkçası.

@neyleyeyim, öğle yemeğini değiştireceğim ilerleyen zamanlarda ama pat diye tüm düzeni değiştirmek istemiyorum şirketteki. nihayetinde sanayide çalışıyoruz, mutfaktaki abla radikal değişiklikleri pek sevmiyor =) ama galeta-badem takası iyi. onu yaparım. peki bu kavrulmuş tuzlu bademler oluyor pakette hazır satılan, onlardan olsa olur mu?
gece yeme meselesine gelince, salondaki hocayla konuşurken bi iki kere aynen sorduğun şekilde söyledim ben de, hemen goygoya kaydı muhabbet. adamdan net bilgi alamıyorum ahaha. bir kere laf arasında lapa pilav falan yiyeceksen sıkıntı yok dedi şimdilik.

karatayla paralel şeyler söylememin sebebi altta verdiğim iki kitap. ilk linkteki kitap 2002'de yazılmış bir kitap. karatay adını daha hiçbiriniz bilmiyorken yazılmış bir kitap.

karatay savunucusu değilim. zaten beslenme tarzımı da yukarıda verdiğim iki linkteki kitaba göre geliştirmiştim. karatay kitabı okuyunca da iyiden iyiye ikna olmuştum.

şimdi soruyorum misal neden karatay sana mantıklı gelmiyor? yani bu bir önyargı mı araştırdığın öğrendiğin bir şey mi var? öyleyse eğer ben de öğreneyim ki yanlışlarımı düzelteyim. misal tereyağı neden zararlı? galeta yemişsin mesela. hepten bomboş bir yiyecek o. galetanın mantıklı tereyağının mantıksız gelmesinin sebebi nedir?

galetaya bu kadar takılmayın bence. çünkü öyle üzerine pek düşünüp almadım. dediğiniz gibi bomboş bir şey. öğleden sonra o açlık hissini bir iki saat ötelesin, biraz da psikolojik olarak açlığı düşündürmesin yeter dedim. başka da bir amacım yoktu. galeta yiyerek zayıflama peşinde değilim =)

karatay meselesine gelince, çok doktordan kolestrol hastalarının karatay nedeniyle tedaviye bağlı kalmadıklarını duydum mesela. doğaldır bir şey olmaz diyip yediriyor insanlara tereyağını. bu da bende bi önyargı oluşturdu. yoksa öyle etraflıca araştırmadım.

Tereyağını zaten ana besin maddeniz yapın demiyor karatay. şunu diyor. gidip de light ürünlere abanacağına tereyağı ye daha iyi. yani sucuğu yaparken yağ koymayayım deme. tereyağı koy. ama tutup da ekmeği al üç öğün tereyağı ye demiyor.

onun dışında ara öğün işinin neden kilo vermek istemeyenlere uymadığını o linkini verdiğim iki kitaptan okuyabilirsin. eminim internette pdfleri falan da vardır. ama kesinlikle araştırıp okumadan sağdan soldan duyacağın bilgilerle hareket etme derim. bu işlere çok uzun zaman ve emek harcadım. saçma sapan beslenme şekillerim oldu. doğru yolu buluncaya kadar çektiğim işkenceleri anlatsam ayrı kitap olur. ama o dediğim kitapları çok önce okumuş olsaydım bu sorunlarla hiç karşılaşmayacaktım.

sen de bu kitapları ya da benzerlerini oku bence. karatayı tavsiye etmemin sebebi (ben bile aslında tam olarak onun dediklerini yapmıyor olmama rağmen)okumak kolay (türkçe) ve dili çok daha ikna edici. yani orada neden öğün arası yememen gerektiğini çok net anlatıyor. aklında soru işareti kalmıyor. tereyağı yiyebileceğini neden söylediğini okumadan öğrenemezsin.

kilo verme işinin %75'i düzgün beslenme %25'i spordur. hatta bunu bilinçli bütün spor hocaları bilir. fakat ben şimdilerde dikkat ediyorum spor salonlarında yeni spor hocası tipler türemiş. bu adamlar ders yazdığı insanlar kadar prim ya da para bir şeyler kazanıyormuş. neyse en kolay av olarak kendilerine kiloluları seçmişler. geçen gün 1.55 boyunda 110 kilo bir hanımefendiye ders yazmışlar. hanımefendiyi deli dana gibi koşturuyor ilk günden. dedim hanımefendi biraz zorlanıyorsunuz gibi sanki biraz seviyeyi düşürüp hızlı yürüme hızına geçseniz. yok dedi hoca illa bunu yapmam gerektiğini yoksa zayıflayamayacağımı söyledi. peki beslenme olarak? istediğini yiyebilirmişim eğer böyle koşarsam.

sinirlendim gittim üyeliğimi iptal ettimo salonda. zaten sonra da bir salona yazılmadım. dediğim gibi sağdan soldan alacağın bilgiler yüzde yüz doğru olmayabilir. yanlış yönlendirme hem moticasyonuna yazık ede hem de zamanına. oku dememin sebebi bu. neyse bu konu hakkında diyecek başka bir şeyim yok. umarım hedefinize en doğru yoldan ulaşırsınız :)

oo muhabbet kızısmıs :) dostum light tan neden uzak durmalısın, cünkü light demek, biz bunu işledik, bu artık dogal degil demektir. dogal olmayan bir şeyi yeme. ha işin derinine inersek yogurtta tamamen kimyasal zaten bizm para verip aldigimiz, ama bu kimyasallarda bile X yarar göreceksen eger, Light yediginde o yarar daha da azalacaktir :))

tereyag işi ise, evet tereyagi yararlidir. kuyruk yagi da yararldir. karatay bunları uydurmaıms, kitabına baktıysanız onlarca yüzlerce kaynak/referans veriyor ve hepsi de ciddi.

yedigin saat, "spor sonrası" oldugu için önemli degil. yiyebilirsin. hatta spordan sonra yediklerini abart bile diyebilirim. ayrıca en saglikli beslenme yontemi için sırrı veriyorum;

corba + ızgara et + yeşillik.
ızgara etten korkma. yagsız olsun diye ugrasma, al yaglı etini, pişir mis gibi ye. corbanı da sulu girsin midene diye dedim. yeşillik istedigin kadar yiyebilirsin ancak bu yan besindir, yani sen ana besin olarak yeşillik yersen olmaz. vucut zayıf kalır.

ha vucut adapte olur ama cebinde paran varsa neden gidip düzgn yemek yemeyesin ki.

ara ogun mecburi degil. bi yerde okumustum, adam oyle bir yiyeceksin ki4 saat acıkmayacaksın diyor. ama ben de4 saatte 1 yeme taraftarıyım. ozellikle fitness acisindan düşünelim, kas yapmak istiyorsan vucuda düzenli olarak protein sokmak elzemdir. cünkü anabolik acıdan farklı zamanlarda alınan protein daha etkili 1 ogunde alınana göre.

dedigim gibi light i hayatından cıkar. galeta tarzı seyler de yeme. ara ogun diye salata ye mesela hani yemek istiyorsan,ama ara ogun olarak et yesen gene zararı yok onu demek istiyorum.

et candır :)

tamam yahu çıkardım hayatımdan galetayı, mutlu musunuz ha mutlu musunuz? =)

bu arada konu uzadıkça motivasyonumu da uzatıyor resmen, sağolsunlar. bir haftada iki buçuk kilo vermişim =)

ben burayı sevdim, müsadenizle çetele tutucam burada ehheh. kilo verme işi vites düşürdü anlaşılan. 16. günde toplamda 2.7-2.8 kilo vermişim. tekrar okuyunca gaza geldim. hıaağ.

arkadaşlar müjde, dört kilo oldu kehkeh. öte yandan bu halimi gören arkadaşlarım zayıflamamışsın küçülmüşsün diyolar. ibneliğine diyor da olabilirler, kafamda deli sorular.

evet duyurunun üzerinden yüz gün geçmiş. yaz yaklaşırken bir çok insanın aradığı soruların cevabı bu duyuruda olduğu için uplıyorum. bu yüz günün sonunda, çok kasmadan, hatta kafadan 10-12 pizza, 5-6 hamburger menü falan yiyerek toplamda sekiz kilo vermişim.

yaptığım şey burada yazılanları hafızaya atıp, birebir aynılarını uygulamasam da yeme alışkanlığımda bunların hepsini gözetmek oldu. herkese tekrar teşekkür ederim.

kısmen wikipedi.

bu saatte farketmez. akşam saati ise, emiönününü tercih edebilirsiniz.

evet bu saatte farketmez. kendi aracınızla mı toplu taşıma mı? toplu taşıma olacaksa taksim'den otobüs yerine sarı dolmuşlarla da gidebilirsiniz.

1 milyon civarında yolcu taşıyor o hat günde.

tüm dünyadaki en iyi ulaşım sistemi yeraltından raylı sistem.

Şişli-Aşağı Dudullu arası akşam 22:30'da şahsi araçla harcanan süre: 20 dakika (Ortalama hız 60 km)
Aynı akşamın sabahı (08:00), Aşağı Dudullu-Beşiktaş arası 1 saat 25 dakika

Şimdi çok alakasız duruyor gibi ama..
Ben o olayın bi tarafına koyayım.
Şahsi arabayla çıkmaktan tiksiniyorum.
Ailenin bütün bireylerini taşımak zorunda olmasam arabayı değil sokağa çıkartmak, benzinciye götürmem.

Yazık günah yollarda harcadığımız zamana.
O otobüslerin bu kadar dolu olması, şehir merkezi dediğimiz şeyin bokunun çıkması benim kanaatimce.
Şehrin bokunun çıkması da diyebilirim.

Açılın ben trafik mühendisiyim.

Metrobüslerin dolu olacağını daha henüz çok tıfıl bir trafik mühendisiyken 2006'nın sonlarında projeyi duyduğumda öngörmüştüm. Çünkü o hattan minibüsler temizlendi, otobüs hatları kaldırılacak yerine metrobüs yapılacak dendi.

Diğer bir sürü teknik sorunu atlayıp sorunuza geleyim.

İnsanların alternatifi ne? Diyelim ki avcılardan zincirlikuyuya gideceksiniz. Metrobüs durağına gittiniz. Aaaa çok kalabalık dediniz. Küfür ettiniz. Peki zincirlikuyuya nasıl gideceksiniz? Alternatifiniz yok. Mecbur bineceksiniz. Eğer otobüs hatları kaldırılırsa metrobüs kullanıcılarının bireysel araba sahipleri değil de o kaldırılan otobüs ve minibüs hatlarının yolcuları olacağı belliydi. Ben bunu o zamanki az bilgimle bile öngörebilmiştim.

Bu olayın çözümü artık yok. Yani hatalarını kabul etmedikleri sürece yok. Kadir Topbaş metrobüs hattına paralel yeraltı metrosu yapacağız tarzı bir şeyler söylemişti. Bu hatasını kabul etmektir ama yapacaklarını sanmıyorum.

Eğer planlı bir büyüme olsaydı çözümü var derdim. Fakat şehri halkalı tarafına doğru büyütmeye çalışıyorlar bu durumda da yapacak bir şey yok. Bunlar iyi günlerimiz diye öngörebilirim şimdiden.

1- Kapasite yeterli değil
2- Duraklar kapasiteyi taşıyacak şekilde yapılmıyor
3- Bizim toplu taşıma kültürümüz yok sadece doluşuyoruz.

ve son olarak kanımca bu sistem yapılsa çok rahatlayacak,

Sabahları özellikle mköy ve z.kuyu'ya gidiyor insanlar buraya ayrı hatların gitmesi lazım z.kuyuya giden mköy de durmayacak böylece oraya giden insanda binip yoğunluk oluşturmayacak

nasıl olsa metrobüs yaptık diye metrobüs güzergahı üzerinde işleyen otobüs hatlarını kaldırmayacaklardı. 3. köprü de marmaray da çözüm değil çünkü güzergahları alakasız. her geçen gün daha kötüye gidiyoruz, paralel raylı sistem şart.

bazı sabahları altunizade'de 45 dakka metrobüs bekliyorum ya diyorum ulan bu sabah işe erken gidicem hadi iyisin 45 dakika binemeyince geç kalıyorum bu sefer.

UYARI:sabahları o yoğunlukta dolu metrobüse binmeyecekseniz istasyonda en öne geçmeyiniz.

metrobüs karşıya geçmek için pratik bir yöntem fakat söğütlüçeşmden beylikdüzüne hat mı olur mu allaaşkına? beylikdüzü yerine mecidiköye kadar gitse ondan sonra farklı hatlarla avrupa yakasının çeşitli yerlerine gitse günün sadece belli saatlerinde beylikdüzü yönüne giden ekspress seferler olsa onlarda her durakta değilde bazı önemli duraklarda dursa bu kadar yoğun olmazdı

evet hayırlı olsun.

tabi ki oyuncu hocam:)

yani bence de figüranlar. bu en son, maske çıkartmayla ilgili vidyoyla sanki onlarmış gibi lanse etmiş bazı gasteciler. keza barış atay'ı da oradaki oyuncuyla karşılaştıranlar olmuş vs. bir ihtimal ben mi yanlış anlıyorum acaba dedim.

türkiye'de ibrani karşıtı olanların ibranice'yi anlayabilecek kültürde olabildiğini sanmıyorum.

Niye olsun ki!
Hem Ibranice'yi muhtemelen "arap" harfleri zannedecek insan sayısı düşündüğünden bile çoktur. :)

İbranice harflerin, Yahudilik, İsrael veya benzeri bir konuyla bağlantılı olduğunu anlayacak kesim, toplumun 3 veya 4binde biri şeklinde.. Dert etmeyin.. O anlayanlarda zaten "Pis yahudi" demeyecektir.

yukarıda belirtilenlere ek olarak anca şu "stigmata" filmini izleyenler anlar bir de kolundakinin ibranice olduğunu ama şahsım adına çok estetik bir alfabe, yaptırmak istiyorsan sırf bundan dolayı cayma, benim de kolumda ejderha rünleri var, şeytan alfabesi mi o diyen bile oldu.

manga karakteri dövmemi görüp "yahudi misin?" diye soran oldu bu memlekette. sana da denk gelebilir. anlamadıkları ve onları rahatsız eden ne görseler siyonist oluyor zaten. atıp, tutturup, denk getirebilirler ama sıkıntı olmaz.

yaptırdım. ibranice olduğunu bilen zaten öküz olmuyor, öküz olan da ibranice olduğunu anlamıyor. bu öküzlerden birine yazının "buharalı müslümanların gizli yazışma dili"nde olduğunu söyledim, bi de keyiflendi üstüne.

sözünü tut. ya da kalıbının adamı ol, aga o menü değiştiyse ben yapamam o işi götüm yemiyo de.

yardımcı ol bence. bir şekilde karşılığını bulursun.

soz tutmakmis, mertlikmis, vefaymis, cartmis curtmus... boyle romantik kavramlar icin, istemediginiz, hem de hic istemediginiz bir seyi yapmayin.

acliktan olecek hale gelseniz bile, icinizden kalkip mutfaga girmek, kendiniz icin dahi bir seyler hazirlamak gelmediyse, bu cok onemli bir kriter.

bu durumda, o mutfaga girmek iskence olur. degil eski patron, ana baba hatiri icin bile yapilmaz.

biraz bencil olmayi ogrenin.

yalan uydurmaniza da gerek yok. acik acik deyin ki, ya ben 3 aydir mutfaga giremiyorum. sogudum bu isten. bir sure daha dinlenmek istiyorum, baska seyler yapmak istiyorum. o zaman oyle demistim, onu da inkar etmiyorum ama simdi mutfaga girmek bana zul gelecek. cok zorlanirim, cok mutsuz olurum. ozur dilerim, yapamayacagim...

yalana gerek yok! hissettikleriniz bu. mutfak su anda size uymuyo. o zaman eski patron, baska asci bulacak... bu kadar basit.

bence geri arayıp ne istediğini bir sorun, duruma göre "hemen bişey diyemem ben sana dönerim" falan dersiniz. bir talebe zart diye cevap vermeniz gerekmiyor, aradan kaç ay geçmiş, belki işiniz var gücünüz var.

size bir iki günlüğüne, noel gecesi vb gibi kalabalık bir günde ihtiyaç duyuyorsa belki sözünüzü tutup içinizi rahatlatabilirsiniz. ama daha uzun süreli bir destek bekliyorsa açıkça konuşup yapmak istemediğinizi söyleyebilirsiniz. sonuçta küfrede küfrede yapacağınız işten hayır gelmeyeceğini herkes bilir.

belki bambaşka bişey söyleyecek, boşuna kuruntu yapıyorsunuz :)

compadrito +1

zorla güzellik olmaz. olsa da o işten hayır gelmez. açık açık anlat durumunu, insansa anlar. anlar bence.

bana yemek yap. olur mu?

aradim soyledim panpalar. istemiyom, sevkim yok, kafamda bitirdim diye. dostane bir sekilde konustuk. sorun yok!

@ermanen, bu saatten sonra bir tek raki sofrasi kurarim raziysan :) 2 hafta once hastaydim ki kendime yemekle, corbayla bakmayi cok severim, cok cabuk iyilestiri beni mutfak ama bu sefer hic bir sey yapmadim, gittim mikrodalga corba aldim vallahi. artik gece disarda kari-kiza asciyim bile demiyorum. seneye bu zamanlar bir ani olarak kalicak iste, bi zamanlar yaptik dicez.

Patron milletinin hepsi öyle. Bende tee lise-üni arası calistigim mekana ne zaman gitsem, haftasonu gelebilir misin, gurup gelecek vs diyo. Lan ne zaman gitsem ayni şey. İlk bi kaç sefer gittim baktım alıştı, simdi ankaraya gittiğimi duysun pat ariyo. E paraya ihtiyacım yok, ne diye o stresi çekim? Gitmiyorum artik, sende gitme isim var de. Harbiden cçekilecek is değil, ki 1ay cok bence. Bide dediğin menü degisiyo sıkıntı oluyo.

Ama şöyle bi şeyde var, söz vermen kötü olmus. O yüzden istemiyorum deme, bence yalan söyle çünkü yarin birgün isin düşer. Sonuçta bildiğin ettiğin mekan. Ne sis yansin ne kebap;)

iyilik yapmanın verdiği iç rahatlığı,yorgun ya da isteksiz olmanın verdiği sıkıntıya baskın gelir bende her zaman. tabi iyilik yapmaya değer görüyorsanız. o kriter size ait.

sözünü tut.

iş hayatında şöyle bir jargon var, bir işi yapmak istemiyorsanız ve aynı zamanda müşteriyi kaybetmek istemiyorsanız müşterinin istediği iş için yüksek fiyat çekersiniz. Anlaşamama sebebi tamamen profesyonel olur ve müşteriniz gücenmez. Bu durum için de uygulanabilir diye düşüyorum.

sözünü tut. vefa diye bişey var. demek ki zamaninda sevmissin ki meslek edinmissin. ocagin,tencerenin,kepcenin de mi hatri yok. ben olsam giderdim. nasil olsa gecici. gecici oldugunu bildigin tüm zorluklar kolaydir.

fena değil. son 20 dakikası iyiydi.

Tiyatroda mükemmeldiler tek kelimeyle. Filminin kötü olacağını düşünmüyorum açıkçası.

Giden arkadaşlarım çok zorlama olmuş demişlerdi .

opel Corsa 0.

polo bluemotion sıfır

net konuşuyorum kardeşim, alma. araba köyü diye değil, parası çok diye.

polo ya 42 000 tl nasıl verebiliyorsunuz abi adamlar almanyada yüzüne bakmıyo o arabaların. Astra/Bravo/Focus derim

Merhaba;

Sözleşmeyi istediğiniz gibi belirlemekte serbestsiniz. 3 sene yazıyorsa kural olarak 3 seneden önce iki tarafta sözleşmeyi feshedemez. Siz nasıl bir madde istiyorsunuz? Yani erken çıkabilmek mi yoksa kolay çıkarılmamak mı?

hakli sebep disinda (kirayi ödememek, evin tamirat islerinde ev sahibinin ödeme yapmamasi gibi) sözlesme süresince evde kalinmasi durumudur. ev sahibi evden cikin derse ya da siz cikarsaniz sözlesme bitene kadarki kirayi alirsiniz / ödersiniz.

Eğer ev sahibine kira sözleşmesinin 2'nci senesinde tahliye davası açması için haklı sebep yaratmadıysanız sözleşme sona ermeden size evi boşaltın diyemez.

Şöyle bir risk var; ev sahibiniz evi kiraladıktan sonra bu 3 yıllık süre içerisinde evi satarsa yeni malik size konut veya işyeri ihtiyacına göre tahliye davası açabilir. Burdada süreler çok önemli ve yeni elemanın ihtiyaç konusunda samimi olduğunu ispat etmesi gerekir. (bu tip davalarda hakim ihtiyaç konusunda çok somut,açık,net delillere bakar ispatı bazen zor olabilir).

Siz birinci sene dolduktan sonra evi boşaltırsanız sözleşme sonuna kadar kira borcundan sorumlu olmazsınız. Eğer bu ev sizden sonra tekrar kiraya verilirse bu süreye kadar, (ev sahibi kıl çıktı kiraya vermiyor ise) söz konusu taşınmazın bulunduğu muhite göre taşınmazın tekrar kiraya verilebilmesi için geçecek makul süre kadar kira bedelinden sorumlu olursunuz. Genelde uyuşmazlık çıktığında alınan raporlarda emlakçı bilirkişi bu süreyi aynı mahalle ve apartmandaki kira bedelleri, taşınmazın bulunduğu yer, taşınmazın değeri gibi faktörleri dikkate alarak 2 veya 3 ay diye hesaplar. Örneğin kışın ortasında evi boşaltırsan bu süre uzayabilir.

Özetle efendim sözleşme sona ermeden evi boşaltırsanız sözleşme sonuna kadar kira borcundan sorumlu değilsiniz.

Yerel gazeteler.

karayolları genel müdürlüğü


yakınında olan karakollar

jandarma bölgesiyse jandarmada da güzel istatistik tutuyorlar

(bkz: ibda-c)

ibda-c lideri. necip fazıl kısakürek'in "büyük doğu" başlığı altındaki fikirlerini benimsemiş bu amaca yönelik örgütlenmeler yapmıştır. ibda-c adı altında çeşitli silahlı eylemler olmakla birlikte bildiğim kadarıyla kendisi şiddet içeren bir eyleme katılmamıştır. devlet geleneklerine aykırı bir biçimde islamcı gelenekten olmasına rağmen sistematik işkence uygulanmıştır kendisine ve operasyonlar sonucu içeri atılan arkadaşlarına. görüşlerine katılmıyorum ve desteklemiyorum ancak enteresan ve araştırılması gereken bir kişilik.

türkiye'de devlet borçlanın kim ödüyor? tabi ki vergiler aracılığıyla halk.

varlıkları açık arttırma yoluyla satılır. borç o yolla kapatılmaya çalışılır.

işten çıkarmalar, public service cut lar oluyor, sonra bi bütçe yapılıyor sanırım, kimi varlıklar satılır, bond satıyorlar mı bilmiyorum, fakat iyileşme uzun sürer sanırım.

su anda yapacaklari bir sey yok. ancak bir plan dahilinde hareket ederek;
kenti sanayi kimliğinden cikarip, daha hizmet merkezli (okul, turizm vb.)haline dönüştürmek,
bir cok eski binayi yikarak, modern binalar yapmak, böylece klasik olarak insaatin basi cekecegi bir buyumeyi gerçekleştirmek.
eski, tarihi ve buyuk binalari da muze, tiyatro, konser salonu gibi alanlarda kullanmak

gibi adimlari atabilirler.

sonra da oraya gidişleri ucuzlatarak, kente "müşteri" çekebilirler.

ya da Detroit halki "bagimsizligini" ilan edebilir.

en olmadi kanada'ya satarlar!!!

Kısa vadede klorhex gargara ile bir hafta günde bir kere yatmadan önce gargara yapın. Diş etlerinizi iyice fırçalayin

tuzlu suyla gargara yapın evde gargara-ilaç yoksa, iyi geliyor.

online.turkishairlines.com

Cuma günü hangi paralel evrende trafik tenha oluyor?

cuma günü yoğunluk olur.

cuma günü ve tenha mı? bayburt'un neresinde oturuyorsunuz?

trafik asla tenha olmaz. Çağrı merkezleri vs. ye gelince, insanlar cuma gününün rehavetiyle goy goy yaptıkları için, koy götüne rahvan gitsin tarzı bir söylemde bulunuyor olabilirler.

Ama genelde bu olaylar cuma günü öğleden sonra başlıyor

Açılın ben trafik mühendisiyim.

Cuma günleri trafik olur. Trafik akşam yoğunluğu cuma günleri diğer günlere göre daha erken başlar. Ve akşam trafik zirvesi daha yayvandır (y ekseni araç sayısını x ekseni zamanı gösterecek bir grafik düşün). Akşam saatlerindeki tepe biraz yayılmıştır. Bunun sebebi de cuma akşamı işten erken çıkmaların diğer günlerden fazla olması (plazalar gibi servislerin yoğun kullanıldığı işlerden bahsetmiyorum). Aynı zamanda işten çıktıktan sonra gezme tozma oranı da cuma günü diğer haftaiçi günlerden fazladır.

cuma günü olan trafiği ben çektiğim için iyi biliyorum. Korkunç trafik oluyor,
İstanbul için konuştum.

CIA diye bi application var. ordan sorgulat

Android için buna özgü uygulamalar var. Bir kısmını bulabiloyorim ben.

eğer kayıtlarda gizlenmesini istemediyse bulabilirsin. 118li hatlar da yapıyor bunu operatörlerin servisleri de var.

cia denen app işe yaradı teşekkürler.

işin ne olduğuna bağlı. yemek sektöründeysen aç birini bulmak yeter

aga iş ne onu söyle ona göre tavsiye gelsin.

ama bence en önemli kural, gelen müşteriyi memnun et ki o da tanıdıgına söylesin. bu işler böyle

-iyi bir mekan
- sektorde olmayan ya da az yapılan bir iş bulmak
- kaliteli bir iş yapıp fiyat kırmamak
- ucuzcu olmak
- kampanyayla girmek
- düşük karla piyasada sürüm ve yer edinmek
- sosyal çevreyi iyi kullanmak

çok uzun zamandır ticaretin içinde biri olarak söylemem lazım;
şu meşhur anayasanın fırlatıldığı ve dövizin uçuşa geçtiği günden beri ticaret de çok değişti.
artık dükkanda oturup müşteri bekleme devri geçti (sanatkar veya zanatkaar değilsen)
bişeyler satmak için seninde müşterinin ayağına gitmen gerekiyor artık haberin olsun.

Firma batırmış biri olarak zaten o olayı çözseydim su anda altımda amg vardı.

yani: zordur.

tam yaşıdır müzik için ve ısrarla spor.

müzik ve bale çok güzel olur.

Valide sınıf öğretmeni olduğu için biliyorum, müfredat haricinde harf kelime çalıştırmak doğru değil. Okuma yazma konusunda o süreci öğretmenine bırakın.

İlerde sizi iyi anmasını istiyorsanız sesini sevdiği bir ensturman çalmasını sağlayın. Şahsım adına çok kızıyorum aileme bu konuda. Zamanında yönlenemedik müzik işlerine acısını çekiyorum hala.

müzik kulağı için bir teste girebilir bence, spora mutlaka yönlendir ama satranctan falan sıkılabilir çok sosyalse.

yüzme diyorum ben de.

yahu niye cikmiyorsunuz size verilenlerden?

bu is icin özel kurumlar var, cocuk ileri zekali olabilir, zevk aliyo olabilir okumaktan, niye engelliyosunuz?

kesinlikle spor olmalı. ve tariften anladığım kadarıyla grup takım sporu olmalı.
eğer sanatla ilgili olacaksa bale güzel bir seçenek olabilir.
ayrıca ne güzel çocuğunuz varmış :)

takım sporlarından biri olabilir diyorum ben de.
o yaşta alışılan spordan kolay kolay vazgeçilmiyor.
ekstra disiplin de kazanır.
beraber karar verin bence, o söylesin yani "basket istiyorum" falan diye.

bir de haddim olmayarak: kardeş de iyi olabilir, uzun vadede çok çok iyi olur hatta :)

@serabetan
ben tutamıyorum zaten, zorla el yazısıyla yazılmış hikayeler aldırdı bana. okuyup duruyor kendisi. bu arada işin saçma tarafı diğer ders kitaplarında el yazısı yok. sonraki sınıflarda durum nasıl bilmiyorum.

Resim yapmayı seviyorsa ona yönlendirin derim ben de :)

@neyleyim
kardeş konusu da ayrı bir sorun. kızıma haksızlık ediyormuşuz gibime geliyor. o da olacak inşallah.

sosyalleşip aynı zamanda sıkılmadan disiplin kazanabileceği bir alana yönlendirin bence. tabii ki kendi yetenekleri ve ilgisi doğrultusunda olsun bu yönlendirme. birlikte karar verin. dans, enstrüman öğrenme ya da takım sporlarından biri olabilir.

merhaba. telefondan gördüm duyuruyu, resmen uzandigim yerden kalktim gittim bilgisayari actim sirf buna yazmak icin, onemli bir konu cunku.

4 senedir devlet ve kolejde müzik ogretmenligi yapiyorum istanbul'da. bu sene itibariyle birakmis ve farkli muzikal (yine cocuklarla alakali) aktivitelere giriyor olsam da, onlarla yeterince zaman gecirip deneyim sahibi oldum. cocugum yok fakat yüzlerce cocugum oldu her sene. (erkegim bu arada)

öncelikle, kesinlikle "şu enstrüman olsun, sanatın şu dalı olsun" vs. gibi bir yaptiriminiz olmamali. çocuğun kendisi sevmeli ve istemeli o enstrümani veya sanatin o dalini. bu piyano olur, keman olur, bale olur, seslendirme olur, her şey olabilir. basliklar halinde biraz bunlara deginmek istiyorum.


1- enstrüman: piyano şu bakımdan güzel. her türlü müzik (pop, klasik, senfonik, vb.) piyanoya uyarlanabilir öncelikle zengin bir şekilde. üstelik, müziği, armonik yapiyi, en iyi görebileceği enstrümanlardan birisi. dijital piyanolar da artik bolca kullanildigindan, komşularla sıkıntı yaşama derdi de yok. diğer enstrümanlarin bana sorarsaniz babasi gibi. düşünün, biz konservatuvarlarda, senfonik eserleri de, operaları da, ilk başta hep piyano eşlikli calisiyoruz.

ama onun disinda, diger bütün enstrümanlarin da kendisine has güzellikleri var. nefesli enstrümanlar mesela hep cezbetmistir beni, tabi onlarin da kendilerine has zorluklari var. "şan"da olduğu gibi soyut düşünme, diyaframin kullanim ve geliştirme zorlugu, vb..

tek tek tüm enstrümanlara değinmeyeceğim ama eğer kendisini bir "çocuk orkestrasi" veya orkestrali bir çocuk oyununa götürürseniz ve daha sonrasinda "canım, izledigin konserde en cok sevdigin enstrüman neydi, bunlardan bir tanesini öğrenmek ister misin" şeklindeki sorunuza alacağınız yanıta göre yönlenebilirsiniz. daha sonra bir enstrümanın öğrenilmesi ile ilgili zorluklardan, aşılması gereken noktalardan vs. bahsederiz ona, bu tabii ikinci aşama. gerçekten de bir enstrümanı kalpten severek, isteyerek çalışmak ister mi, bunu bir yoklayın.

önerim, kadıköy süreyya operasında haftasonları bazı çocuk oyunları var orkestralı. onlara götürün mesela. içinde hem enstrüman, hem tiyatro, hem şarkı söyleme, hem bale var bu bazı oyunların. böylece neye yönlenmek istediğini, neyden daha çok büyülendiğini görürsünüz.

veya doğuş senfoni orkestrası, beyoğlu gençlik orkestrası gibi orkestraların konserlerine götürün.


2)
bizim bu haftasonu (pazar günü) CRR konser salonunda bi konserişmiz var. dünya koro günü. orada bizim büyük korolar dışında, idso çocuk korosu da yer alacak. eğer koroda şarkı söylemeyi isterse (sakın okul korolarıyla karıştırmasın, bu korolar profesyonel oluşumlardır) onumuzdeki seneler icin ben hocalariyla tanistirip sinava hazirlama ve sokma işlerini üstlenirim.

bu konserin detaylari, ekşi duyuruda en üstte sabitlenmiş duyurumda var zaten. mutlaka "çokseslik"i duyması ve kaliteli zengin armonili eserleri dinlemesini sağlayın. size hatta çocuk korosundan veli olan arkadaşımla da tanıştırırım ve koronun çocuğu üstündeki etkileri ile alakalı bilgilendirmesini sağlarım.

3- seslendirme - dublaj.
ben küçükken bu işte bir süre yer almıştım ama daha sonra başka alana yöneldim. bu da, çocuğunuzun karakteristik bir ses tonu varsa, yönelebileceğiniz alanlardan birisi. bir kayıt yapıp onunla, dinletebiliriz birilerine.

4- resim - bale.
okulda ogretmenleri bu anlamda sizi yonlendiriyor olmali ama yonlendirmiyorlarsa eğer, bu alanlardaki eserleri izlemeye/gormeye gidin beraber cocugunuzla ve ilgisini takip edin, bu konular uzerine konusun kendisiyle. bakalım ne hissedecek yaşıtlarını izlediginde.

5-
ilkokuldan itibaren konservatuvarların yarı zamanlı sınavlarına sokabilirsiniz. kendi okuluna giderken, bir yandan da yarı zamanlı olarak konservatuvara gfidip müzik egitimi alabilir. 2 okul bi arada okuyor yani, haftada belli günler.

bunun tabi yetenek sinavlari var. hangi bölüme gireceğine göre, sinavin icerigi değişir. bale, piyano, flüt, vb.... bunla ilgili ayrintili ayrica konusuruz. pek cok aile bilmez bu yarı zamanlı olayını.

6- spor.
benim alanım olmadığından cok ahkam kesmeyeceğim ama inanilmaz yararlarini görüyorlar eski okulumdaki öğrencilerimden spora başlayanlar. takım sporları ozellikle inanilmaz katki sagliyor. cocuklarin sosyal yaşantıları için de harika.

7- çocuk koroları

2 numarada bahsettim biraz ama burada açayım biraz. istanbulda olduğunuzu farz ederek yazıyorum ama her şehirde de vardır.
idso çocuk korosu, trt çocuk korosu, istanbul üniversitesi çocuk korosu gibi korolar var.
ben 12 yaşımda idso çocuk korosu ile müziğe başlamış ve akm'de büyümüştüm. bir çocuğun, o yaşlarda geçirebileceği en güzel zamanları geçirdim diyebilirim abartısız.

orkestralı, piyanolu, solistli, a capella, pek çok türde eserlerde sahneye ciktik. daha minik yaşta dünyanin sayili şefleriyle, solistleriyle calisma firsatiniz olabiliyor boylece. üstelik bu korolarda şarkı söylerken, opera ve tiyatronun çocuk kadrolarına veya sözleşmeli kadrolarına da geçiş yapabilir, sinavlara girebilirler.

ayrica, sosyal ilişkiler açısından inanilmaz katkilar yapacaktir çocuklara bu korolar. hayatlarindaki en güzel dostluklari bu korolar sayesinde yaşayacaklar ve çekirdek arkadaş kadroları bu kaliteli ailelerden ve onların çocuklarından oluşacaktır.

yapılacak çoksesli müziğin kalitesi ise, bu kazançlardan sonra gelecek bir artıdır elbet.


aklıma tonla şey geliyor ama sizin ufaklığı tanımadığım için çok bir şey diyemiyorum.


sportif veya sanatsal alanlarda mutlaka başarılı olacağı şeyler vardır, olacaktır. yeter ki yönlendirin.

çok teşekkürler arkadaşlar. fikirlerinizi tek tek gözden geçireceğim, kızımın istekleri ön planda olacak tabi ki.

satranc, tenis, yuzme, piyano. gerisi fasa fiso.

bir spor yapmayı, bir de bir müzik aleti çamayı bilsin.

masa tenisi, satranç vb neye ilgi duyarsa artık.

750-1000 arası.

söylediğiniz şartlar için piyasa ortalaması 1000 TL. ancak 500 veren olduğu gibi 2.000 verenini de duydum.

abi şaka mı bu maaşlar ya, dalga mı geçiliyor. stajyer avukat olup yurtta mı kalacağız yani, yurda bile yetmez o para aq.

@dahili meddah, 750 nedir hocam ya? etrafınızdaki yeni mezun avukatlar cidden böyle paralar mı alıyorlar?

@vedat chili peppers:

"yeni mezun avukat" ile "stajyer avukat" kavramlarını birbirinden ayırmak lazım. evet, hem avukatlar hem stajyer avukatlar hak ettiklerinden daha az alıyorlar. ama stajyer avukatlık farklı bir süreç. avukatlık gibi düşünmemek lazım.

stajda 1.000 TL alan stajyer avukat, stajı bitince bir anda 2.500 TL almaya başlayabilir.

tamamen ofise ve stajyerine / avukatına göre değişir.

hocam dediğin gibi gerçekten düşük ücretler veriliyor. stj avukatların statülerinin ve haklarının yasalarla yeterince düzenlenmemesi bu sonuca yol açıyor. ben stajyerken sigortamızın bile yatması yasaktı düşünsene:) bu da işveren meslektaşlarımıza bahane oluyor işte.

bu durumun b12 eksikliğinden kaynaklandığını nereden biliyorsunuz? demir eksikliği kansızlık mangezyum eksikliği vs vs de yapabilir bu sorunları.

bununla birlikte b12'nin en az 2 ay düzenli kullanılması gerekiyor,belirgin faydasını görebilmek için.

animal pak alırsan garanti olur. spor yapmayan için gereksiz olacak seviyede yüksek değerleri vardır. senin uyku ve dikkat dağınıklığı sorunlarına da fazla gelecektir. ama tek ve kesin çözüm arıyorsan animal pak.

bol su içmek şart.

supplement takviyesi olduğu için kullanabileceğin herhangi bir ilaçtan daha masumdur.

b12 eksikliğin varsa bile bunun altında yatan neden başka olabilir ve hiçbir şekilde ağızdan vitamin alarak bunu takviye edemezsin.

kan değerlerinde bir sorun olduğuna inanıyorsan direkt vitamine yüklenmek yerine kan testi yaptırman çok daha doğru olur.

icra hukuku'nda 3 günlük bir süre yok bildiğim kadarıyla. evrakın icra müdürlüğü'nden geldiğine emin misiniz?

@dahili meddah evet icra müdürlüğünden geldi. Ben de 3 günlük süre ile ilk defa karşılaştım. o yüzden şaşırdım. araştırdım ama net bir ibare de bulamadım. fakat 7 gün diye biliyorum.

3 günlük olan ödeme muhtırasıdır muhtemelen. diğeri ise ödeme / icra emridir.

@nesilsiz yok öyle değil. şöyle anlatayım. aynı şahıs adına atıyorum 2013/1 ve 2013/2 esas sayısıyla icra takibi başlatılmış. sonra takibe itiraz edilmiş ama itiraz ederken her iki dosyayada itiraz edenin değil şahsi vekaleti yerine kızı adına velayeten verdiği diğer vekaletname sunulmuş. haliyle icra müdürlüğü muhtıra çıkartmış ve şahsi vekaletin sunulması için her iki dosya için de süre vermiş.

konu aynı,
taraflar aynı,
icra müdürlüğü aynı
her şey aynı

ama muhtıralardan birinde 3 gün diğerinde 7 gün süre verilmiş. o yüzden burada bir usulsüzlük yok mudur?

o halde verilen süre kanunla belirlenmiş bir süre olmaktan çıkıp tamamen icra müdürünün takdirinde olan bir süreye dönüşüyor.

muhtemelen gün sayıları yazılırken maddi bir hata yapılmış.

ben usulsüzlük olduğunu düşünmüyorum. müdür 3 veya 7 gün takdir etmekte özgür.

işte ilgili kanun metnini bulamadım. bir bulaydım net olarak şöyle ya da böyledir diyebilirdik ama. neyse. teşekkür ederim yine de.

acıbadem.

kağıthane devlet hastanesi var ama randevu olayından emin değilim. bir bakmak lazım

devlet olacaksa en yakını istinye devlet hastanesi.

annen dedenin oğullarındansa, daha karışık işler var hacı

mirasa itiraz etmek, sattırmak? sorunuzu biraz açarsanız yardımcı olmaya çalışayım. neye itiraz edeceksiniz? üvey kardeşlerin miras hakkına mı?

Diğer 3 kişiden hiçbiri satılmasını istemeyecekleri için mecbur böyle biş yapmak gerekecek. yani ortak mallar olan o 2 evden annem pay alabilir mi?

pay almasına alır da, sattıramazsınız. malların hissesi verilir size. satma kararı için herhangi bir malın yarısından fazlasının size ait olması lazım. değil se kim çoğunluksa kararı o verir, bir gün satılırsa siz payınızı alırsınız.

satılma değil de ortaklığın giderilmesi davası açabilirsiniz. eğer ki aynen taksim yani herkesin payına örneğin bir daire düşecek şekilde ayrım mümkün değilse, ortaklığın satış yoluyla giderilmesini isteyebilirsiniz.

@yakuza; payla ne ilgisi var anlayamadım?

tapu mevzularından az çok anlayan biri olarak cevaplayayım.

dedenize ait iki adet %50 tapu hissesi var anlıyorum. iki evin ayrı ayrı yarım hissesi.

ölen kişinin hissesi tapuda otomatik olarak yasal mirascılarına bölünür.

3 çocuk birde eş olmak üzere, dedenizin %50 olan hisesi 4'e bölünecek.

annene her evde (ayrı ayrı tapu var olarak düşünüyorum, tek bir arsa tapusu olup bu iki ev iskansız eski yapı olabilir.)

ne diyoduk, annene %12.5 hisse düşüyor. diğer kardeşlerede %12.5.

eş'e de düşen hisse %12.5, 50 de kendi hissesi vardı toplamda %62.5 oldu hissesi.

siz hakkınız olan 12.5 hisseyi başkasına yada diğer hissedarlara satabilirsiniz. arada büyük problemler çıkarsa rızayı şüyu (yanlış yazmış olabilirim, ortaklığı bitirme davası işte) davası açarsınız. ya siz ya onlar hisseleri toplar, kimse almazsa satışa çıkarır mahkeme. satıldıktan sonra herkes hakkını alır.

bunlar kesin net bilgiler değildir, hukukcu değilim ama az çok olacak olanların bunlar olduğunu tahmin ediyorum.

kolay gelsin.

Bilgl veren herkese çok teşekkürler anladım olayı.

@borçlar kanunu

Tam anlamadım ne demek istediniz? Eşi resmi nikahlı ama neyi alır?

Psikiyatri bölümü olan bir devlet Hastanesine gidin sizi yönlendireceklerdir.

Geçmiş olsun. İstanbul'u bilmediğim için isim veremeyeceğim ama bir devlet hastanesinin psikiyatri bölümüne gidebilirsiniz.

Bi de, hiçbir şey sizden önemli değil. Hayatta sorunlarımız olur, çözeriz; sonra yeni sorunlarımız olur, onları da çözeriz... Böyle devam eder gider, hayat bu, hiçbirimizinki toz pembe değil. Benim de bir sürü problemim var, hatta 3-4 yıldır hayatımda iyi giden bir tek şey bile yok. Yani kendinizi öyle bırakmayın tamam mı?

kendinize zarar vermeyi düşünecek kadar probleminiz olduğunu düşünüyorsanız psikiyatristle işe başlayp psikoloğa da ek olarak gidebilirsiniz bence daha faydalı olur. yalnız devlette iyi bir doktor bulmaya gayret edin. devletteki çalışma şartları nedeniyle doktorlar hastayla çok fazla ilgilenemeyebiliyor.

spatula

Falcata ile kesin.

spatula ve falçata çözüm olmuyor. onlar sadece üst kısmındakileri alıyor bana kökten bir çözüm lazım.

ısıtıp sağlam bir bezle silmek çözüm olabilir gibi geldi şu an. keza kalıcı bir lekeye de sebep olabilir, dikkat etmek lazım.

büdüt: ısıtma işini doğrudan yapmazsanız muhtemelen lekesiz çıkartabilirsiniz. mesela bi bıçağı ısıtıp dibinden kesebilir, kalan parçaları da dokundurup eriterek temizlersiniz hallolur.

Acaba sıcak silikon kurumuş silikonu eritir mi?bi yerde deneyin,olursa bu çıkarmak istediğiniz silikonu eriterek çıkartmayı deneyin.fikir sadece.denemedim.

silikon remover adında silikon sökücü kimyasallar varmış. türkiye'de mutlaka vardır... çoğu forumda tek yolu kazımak diyorlar...

Porçöz diye satılan asitler var marketlerde. O silikonu eritiyor.

ps: cevaplara tik atmamak büyük günah.

Hayır yahu. O sadece laf olsun diye söylenmiş. Sözlüğe baksana:

eksisozluk.com

eksisozluk.com

izafiyet ile o algı konusu tamamen alakasız. somut örnek olarak gps uyduları sürekli senkranizasyona ihtiyaç duyarlar çünkü yer çekimi azaldıkça zaman hızlanır(gerçek anlamda hızlanır) işte izafiyet teorisi bunu ifade ediyor yani zaman diğer etmenlere göre değişebilen bir olgu(hız, kütle vs) sizin dediğiniz ise psikolojik bir durum, iyi geçirilen zamanlar kısaymış gibi gelir çünkü zamanın nasıl geçtiğini anlamaz insan meşguliyet ve eğlence ile orantılı, sıkıntılı zamanlar ise geçmesini istediğimiz için sürekli algılandığından yani farkındalık durumundan mütevellit daha yavaş geçiyormuş gibi algılanır aslında iki durumda da geçen zaman aynıdır algı farklıdır, izafiyet teorisinde ise direkt zaman değişir zaman algısı ile alakası yok durumun yani.

olay tamamen fiziğe dayanıyor zaten, psikolojiye değil. kanepe'yi dinle.

zaman var olan bir kavram değil ki arkadaşlar, zamandan maddesel birşey gibi bahsediyorsunuz. zaman nasıl hızlansın?

peki hacılar insan çok hızlandığında zaman yavaşlıyorsa insan o sırada zamanın yavaşladığını hissedebiliyor mu? yoksa normal zaman gibi mi geliyor ona? mesela adam uzayda onun zamanı yavaş geçiyor. biz onu buradan gördüğümüzü farzedelim. onu slow motion olarak mı izliyoruz?

Ona da zaman normal geçiyor, sana da. Zaman uzayda yavaş geçiyor değil bu arada. Ama uzaya giderken çok hızlı gittiği için zamanda biraz geride kalıyor. Sonra durduğunda tekrar aynı şekilde ilerliyor zamanımız.

Slow motion olarak mı izliyoruz? Işık hızında giden bir şeyi nasıl izleyelim ki? Ama ona yakın hızda giden bir cisim düşünürsek, yine normal hızında (artık ne kadar hızlıysa) gidiyormuş gibi gelecek bize. Yine de ışık hızına yaklaştığında bile izlemek çok zorlaşıyor.

hocam yeni sorular çıktı şimdi. zaman bizi nasıl takip ediyor yahu? zaman bizim adlandırdığımız bir kavram değil mi? somut olarak var olan bir şey midir zaman?

zaman, fizikte, "fiziksel miktar" olarak geçiyor. ayrıca "Uluslararası Birimler Sistemi"nin bir parçası.

onun dışında fizikçiler zaman konusunda farklı fikirler de sunmuşlar tarih boyunca.

tek cümlede bitirlecek şey değil zaman konusu. okumak lazım ayrıntıları. var veya yok diye geçiştiremeyiz.

izafiyet teroisindeki kavram "uzayzaman".

J.Paul Nahin idi yanılmıyorsam, tuğla gibi bir kitap.
Al ve oku. Gayet iyidir. Olabildiğince basite indirgenmiş olarak anlatır olayı.
""Zaman Makineleri""

yalnız adam iki dakikada kuantum fiziği anlatmamızı istemiş iyi güldüm.

işte bunlar hep fizik.
algı olayı değil malesef, zaman değişiyor dostum...

@guver...: bağa mı didin? makale okumak isteseydim google da edu uzantılı arama yapardım dostum. bunun tadı başka.

gülümsedim ya okuyunca, alınma yani bir saldırma durumu yok. valla. savaş olmasın duyuruda <3

bu arada zaman derken izafiyet olarak uzay-zaman tabi ki ve uzayda zaman bizimle aynı geçmiyor yani off çok üşendim ve ciddi olarak anlatılabilsek bile akılda o anlamın vuku bulması çok zor. ilgi varsa makale de okumalı insan mecburen.

sıkma canını hocam,yoksa katil olursun.

hep bu kurtlar vadisi yüzünden.
koca bir neslin beynini siktiler.

Haklısın benim de default modum hafifçe dönerek kimseye değmeden geçmek şeklinde ayarlanmış durumda nedense. Konu hakkında düşünmediğimde herkese yol vererek veya yan dönerek ilerliyorum.

Bazen bu durumu farkediyorum ve sinirlenip düz yürümeye başlıyorum. Kapı gibi adam olduğumdan çarpıp yamulmaya başlıyor ülkemin pis cahil terbiyesiz ve kavruk insanları.

Avrupada bulunduğum zamanlar ise zevkle normal modumda takılıyorum çünkü neredeyse herkes öyle.

bana kimse çarpmıyor. dimdik yürü ve ciddi görün. vücut dili çok önemlidir.

ha arada sırada dangalaklar üstüme üstüme geliyor, ona yapacak bir şey yok. beyinsizlik.

İnsanlara yol vere vere yürüme huyumdan,huyumuzdan vazgeçene kadar bu iplemeyen insanlara sinir olup durucaz..

bende bunu sordumdu, iyi lan yalnz değilmişim
İnsanlar saygısızlaşttı beyim şaka değil akp yüzünden
(git: 360089)

bizim ülke sıcak kanlı olduğundan teması severiz. git kapalıçarşıya mısır çarşısına olur öyle ufak temaslar. samimiyet göstergesi. ben seviyorum.

@kelepir, ama dokunma meselesi değil ki. o farklı bence. kalabalıkta özellikle, çarpışacağın belli oluyor karşındakinle. o durumda biraz yol verirsin gelen kişiye, aksi takdirde omuz atmış oluyosun baya ve sert oluyor. senin dediğin çok başka bi şey bence kapalıçarşıdaki falan.

Ben avusturyadayim kac senedir, burdaki insanlar da öküz abicim, yol vermeyi bilmiyor kimse karsilikli yuruyosun mesela yok arkadas yol verme kulturu adabi, normal yuru hayvan gibi de omuz yiyosun, istanbuldan kat kat fazla.

Sahsen ben yolumda yuruyorum her zaman onume cikan olursa da o yol versin modundayim artik, benim onume lonk diye cikip omuz atan sonrada laf atana sehirde yasamayi ogrenin diyip geciyorum. Ordaki gecis benimse o yol vericek.

oh lan yalnız değilim. Arkadaş insanların hep acelesi var, hep bir telaş halindeler topluluk olarak. Eve giderken, işe giderken. Dışarı çıkıp ağız tadıyla yürüyemiyorsun kesin biri önüne geçmeye çalışıyor.

haklısın. ben pasif agresiflik yapıp üstüme gelen adam görünce duruyorum. adam omuz atarken hafifçe ben de omuz atıp yürümeye devam ediyorum. ben durmuş o çarpmış gibi oluyo ama onun da dikkatini çekiyorum.

İrlandalı bir hatun Türkiye'de hep ben kenara çekilmek zorunda kalıyorum demişti bana. Bizde böyle anlaşılan. Takma, arada sen de omuz at.

hayal kurmak doğaldır.

Sıkıntı hayal kurmakla ilgili, insanı eylemden alıkoymasıdır. Kişi aslında yaparak mutlu olur. Hayal kurmak dediğimiz şeyin içinde saydıklarınızın hepsi var. Kaçış, dinlenme, savunma, terapi hepsi ama kararında olacak. Her 10 gr değil kastettiğim ama kişi kendinin farkında olacak, ikisinin ayırabilecek. Ayırmak istemiyorsa da bilinçli şekilde ayırmayacak. Hayal kurmak güzeldir, enerji tasarrufu sağlar.

hayal kurmak iyidir. en azından ne olmayacağını görürsün.

hayatta her şey zehirdir, önemli olan dozaj..

Hayal kurmak çok güzel bir şeydir ancak o hayallerin içinde kaybolmamak kaydı ile gerçek ile hayali ayırt edebildikten sonra hayal kurmak kadar güzel bir beyin jimnastiği olamaz.

sık dokunmamış yün içlik tavsiye ederim ısrarla.

yün alacaksan etiketine mutlaka dikkat edin. dışında yün değil de "yünlü" yazıyorsa yün oranı az olabilir. polyesterli ise problem olur.

biraz pahalı olabilir ama kalitesi bariz ortada. spor yapmam terlemem rahat ederim önemli değil diyorsan bu kadar para verme tabi.
(git: www.kutupayisi.com)

Ben dagi'den termal içlik aldım geçen kış, çok iyi tuttu. yün içlik beni kaşındırıyor. alt içlik 35-40 gibi bir şeydi, üst içlik biraz daha ucuzdu. erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı ürünler var. Abim de geçen kış oradan aldı, memnundu.

para durumuna göre sıralıyorum, en büyükten küçüğe randıman olarak;

jack wolfsin
columbia
lafuma
puhu
saydığın markalar

adidas nike alma da... laylon bi işe yaramıyorlar.

Columbia kullanıyorum gayet iyi ve kullanışlı.

Haftada 2 mi?

haftada 2 banyo yetmiyor demek ki...
bir de kalın mı giyiniyorsunuz da terliyorsunuz acaba?
kıyafetleriniz sık yıkanıyor mu? kışın o hataya da düşülebiliyor...
duş jeli/kremi kullanıyor musunuz?
hepsi tamamsa sadece bünyeden kaynaklı diyeceğiz o zaman.
yanınızda roll-on taşıyabilirsiniz, bir çözüm yolu olarak. terlemeye başlayınca koltuk altına sürersiniz. etkisi olur diye düşünüyorum.

en başta doktora git. belli ki bünyen bu şekilde çalışıyor. eğer ilaç verilecekse bari doktor versin. hatta bence en az 2 ideal olarak da 3 farklı doktora git durumunu anlat. sonra kullan ilaç milaç.

haftada 2 banyo az. kışın en az gün aşırı yapın, yazın da hergün yapmak şart zaten(istanbul için konuşuyorum)

terlemeyi engelleyecek roll-on'lar var ama tavsiye etmem. baharatlı ve yağlı yiyeceklerden uzak durup, koltuk altınızı banyo yaparken sabunla ve lifle mutlaka yıkayın. banyo yapmadığınız günler ise sabun ve lif aracılığıyla iyice silin. şikayetiniz %70 azalır.

kalın giyinmiyorum.
duş jeli/kremi kullanıyorum.
bir giydiğimi bir daha giymem.

kışın hergün banyo nedir yahu :)

yedikleriniz de önemli. alkol, sigara, baharatlı ve soğan, sarımsak gibi ağır kokulu yiecekler de terlediğinizde kötü kokmanıza sebep olur.

birader haftada 2 nedir? o yapmadığın günlerde hayat başlıyor vücudunda. Türkiye'de yaşıyorsun ve herşeye rağmen sıcak+kirli bir ülke. her gün duş şart

ha banyodan kastın küvet ise ve her gün duş alıyorsan doktor +1

banyo yaptıktan 4-5 saat sonra ter kokmaya başlıyorsan ve haftada sadece 2 defa banyo yapıyorsan, kendini değil etrafındakileri düşün biraz.
madem böyle bir sorunun var, hergün banyo yap, veya en azından suyun altında terini akıt kafanı ıslatmadan. çok sıcak suyla değil ama, sıcak suyla yıkanırsan banyonun hemen sonrası terlemeye başlarsın)

yediklerine dikkat et. alkol sigara tenini senin algilayamayacgin sekilde kokutur. onun disinda pastirma sogan sarimsak bol baharatli seyler cok sik yiyorsan o da vucudunu kokutur.

bir de kis geldi artik sokaga cikar cikmaz terlemek de ne ola ki?

(bkz: deotak)

deotak+1

çok geçmiş olsun. hiç moralinizi bozmayın, bizzat yakınlarımdan birebir teşhis koyulup iyileşen çok kişi var.

cerrahpaşa'nın onkoloji servisinin iyi olduğunu biliyorum, diğerleri için de sağa sola herkese sorun,hiç de moralinizi bozmayın.

öncelikle moraliniz yüksek olsun. tedavi edilen bir kanser türü. benim halam da geçirdi, şu anda gayet iyi durumda çok şükür. sorularınız olursa öğrenebilirim.

çok geçmiş olsun. 1 yıl önce annemin memesinde kitle bulundu. daha sonra kanser olmadığı anlaşıldı. şu anda takip altında. o dönemde çok doktor araştırmıştık. prof. mahmut müslümanoğlu'nu bulmuştuk. ünlü biri bu alanda. araştırmanızı tavsiye ederim. umarım en kısa zamanda anneniz sağlığına kavuşur.

geçmiş olsun, arkadaşların da söylediği gibi moral, motivasyon çok önemli. cerrahi operasyona yatkınlığı nedeni ile iyileştirilebilme olasılığı yüksek bir tür. benim de teyzemde vardı, operasyonla kitle temizlendi ve şimdi gayet sağlıklı kendisi. gerekirse teyzemi arayıp doktorun hastanesini ve ismini alabilirim. size de çok geçmiş olsun diyorum tekrardan.

kanser önlenebilir ve iyileştirilebilir bir hastalıktır, korkmayın ve moralinizi yüksek tutun lütfen.

www.kanser.org

cerrahpaşa'nın onkolojisi iyi ancak cerrahpaşa'da annenizin yanında mutlaka yardımcı olacak birinin gitmesi gerekiyor (refakat için değil, koşuşturmaca için). bu arada bilginiz olsun; annenizin sgk'sı varsa, acıbadem'e de sgk ile gidebilirsiniz. geçmiş olsun. sorunuz olursa mesaj atabilirsiniz.

komşumuz geçirmişti, şimdi gayet sağlıklı. moral bozmak yok.

Akrabalarımdan 2 kişiye bu teşhis konulmuştu. İkisi de şimdi canavar gibi. Şimdiden gelmiş geçmiş olsun.

Moral bozmak yok. Hele erken donemde yakalandiysa, lay lay lom karşılayacaksınız. Cok gecmis olsun. Uzulmeye degil, yapilacak islere odaklanma zamani simdi...

Bol sarmisak ve yesil sogan tuketecek. Bol zerdecal tuketecek.

Keten tohumu ve soyadan uzak duracak. Uzun yuruyusler yapmasi ve sekerden uzak durmasi lazim.

Bunlari, ameliyat, belki ilac tedavisi, belki isin tedavisine ilave, destekleyici tedbirler olarak yaziyorum.

kadınlarda görülen en sık kanserlerden biri. geç evrelerinde değilse tedaviye(kemoterapi,radyoterapi) yanıt verir ve tamamen iyileşir canınızı sıkmayın.

kanserin türüne, metastazına, reseptör pozitifliğine göre durum belli olur.
1 yıldan 50 yıl yaşama kadar geniş bir yelpazede

bunların standart bir değeri olmaz. koleksiyonucusuna ilgilisine,satılan ürünün durumuna,orjinalliğine,enderliğine ve kondisyonuna bakılır.

ortalama fiyat için 4-5 koleksiyoncu gezmenizi tavsiye ederim.

Nümismatik dernekleri var

www.turknumismatik.org.tr

ebay da ve gittigidiyorda arat benzerleri varsa fiyat kıyaslaması yaparsın oralardan.

valla ben her mesaiye kaldığım saatin parasını alıyorum.
Akşam 8 den sonra ise 2 kat gündüz ise 1.5 kat yazıyor.
Normal mesaim yemek dahil günde 8 saat.

Fazla çalışma ücreti
MADDE 41. - Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır. 63 üncü madde hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile, bazı haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz.
Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir.
Haftalık çalışma süresinin sözleşmelerle kırkbeş saatin altında belirlendiği durumlarda yukarıda belirtilen esaslar dahilinde uygulanan ortalama haftalık çalışma süresini aşan ve kırkbeş saate kadar yapılan çalışmalar fazla sürelerle çalışmalardır. Fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yirmibeş yükseltilmesiyle ödenir.

Hayır öyle bir madde yok. Yalnızca çalışanın en fazla ne kadar fazla mesai yapabileceğine dair(kendi onayıyla) bir madde var. ÜCretsiz fazla mesai diye birşey yok. Yaptığınız 1 saat fazla mesainin ücretini dahi 1.5 katı olarak ödemek zorundadır işveren.

öyle bir madde yok, ücretsiz mesai yasak. ücretlisinin de yıllık sınırı var.
aylık ücrete dahil olan haftalık çalışma süresi azami 45 saattir.

çalıştığım işte borçlar kanununa tabi değiliz. Mesai ücreti, resmi tatil falan hepsi yalan. Anca o şekilde almazsın.

haftalık ortalama 45 saat olacak.
max 4 aya kadar ortalama alınabiliyor.
günlük 11 saati geçmemek koşulu ile haftalık ortalamada 45 saat tutturulduğu sürece sıkıntı yok. (yani o gün 10 saat çalıştın diye fazla mesai ödemeyebilir eğer ortalamada dengeyi tutturuyorsa)
bir de yıllık limitler de var, hatırlamıyorum kaç idi.
istisnalar kaideyi bozmuyor tabii.

Metro aksaray, oradan Yusufpasadan taksim minibüs otobüs. Tahmini 30-40 dakika

28o beşiktaş-otogar otobüsü mecidiyeköy'den geçer. oradan metroya atlanabilir. ama süresi uzun olur.

otogardan taksime direk otobüs vardı kalkmadı ise ona bin.
Direk mecidiyeköy e de vardı.

83O OTOGAR-TAKSİM

otogarın içinden metroya bin, 2-3 durak sonra merter'de in. merter metrodan çıkınca direkt karşında metrobüs var.ona bin mecidiyeköyde in.mecidiyeköy metrobüs çıkışında da metro var direkt taksime çıkıyor. uzun gözükebilir ama değil.

önce genel af sonra bedelli.
genel af secimden önce çıkar , bedelli ise sandığa göre şekillenir.

çıkar, şubat mart gibi bence.

dedikleri gibi 25 yaş sınır yapsalar ne de güzel olurdu di mi.

numan kurtulmuş benim fikri falan dedi ama başbakandan yeşil ışık almadan böyle açıklama yapmazlar bence, benim fikrim 25 yaşa düşürüp son bi bedelli çıkaracaklar 1 sene içerisinde ama 15 bin hayali olur fiyat düşmez.

@golgi
fiyat düşer bence. önceki bedellinin sıkıntısı fiyatıydı. 200 küsür bin başvuru bekleniyordu 70 bin de kaldı. burada devletin kasasına para girmesinin yanı sıra kaçak-bakaya sayısının da azalması önemli.

adi bir kere anildi mi bedellinin cikar o, hele bu denli yetkili kisilerce zikredildigine gore.

Hayirlisi, 2014 basi gibi cikacak, kacari yok.

fiyat 50 olsun yas sinirida 25 sonra kimse aglayamaz bedelli ciktida ben yararlanamadim diye...

Bir Mahkeme evrakı konusunda benim de başıma gelmiştir. Noter tarafından ingilizce belgeye aslı gibidir yaparken sözleşmenin çevirisinin gerektiğini hatta bunun noter onaylı olması gerektiğini söylediler. Yasal dayanağı nedir bilmiyorum.

peki ben de şunu sorayım: sadece noter onaylı tercüme yaptırsak bu aynı zamanda aslı gibidir yerine geçiyor mu? (ne de olsa noter tercümeye aslının fotokopisini ekliyor).

@iskencecorbasi mantıklı bir soru oldu bu da :)

(bkz: apostil)

uluslararası düzeyde evrakın geçerli olduğunu göstermenin tek yoludur.

belge yurtdışına gitmeyecek sadece türkçe olmasına gerek yok. pek zaman kalmadığından tercüme vs ile uğraşmak istemiyorum açıkçası.

Yapılamaz, mutlaka çeviri gerekiyor. Diploma konusunda başıma geldi, birebir bu yorumu aldım başkatipten.

Kesin bilgi, yayalım.

Kurumlar açtıkları kadrolarda belirli bir yüzdeye kadar engelli çalıştırmak zorundalar. Askerliği yapması tabiki engel olamaz. Bununla birlikte özel kurumların da böyle bir yükümlülük var. En güvenilir bilgiyi İşkur'dan alabilirsiniz. Müşteri hizmetleri oldukça aktif çalışıyor.

olursa şöyle dezavantajı olur: söz gelimi sahada çalışması gereken bir mesleğe sahiptir ama sahaya çıkacak durumda değildir bu yüzden kendi mesleğini direkt olarak yapamaz. fakat düz memur olmasına vs engel değildir. engelliler için ayrı olarak kpss gibi sınav yapılmaktadır. oradan sınava girip atama isteyebilir.

büyük geçmiş olsun efendim.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53’üncü maddesinde; kurum ve
kuruluşların toplam dolu kadro sayılarının (yurtdışı teşkilatı hariç) %3’ü oranında engelli
çalıştırmak zorunda oldukları ve engellilerler için sınavların, engelli kontenjanı açığı bulunduğu
sürece engel grupları ve eğitim durumları itibariyle sınav sorusu hazırlanmak ve
ulaşılabilirliklerini sağlamak suretiyle merkezi olarak yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Memur olmak isteyen engelli vatandaşlarımızın, engelli kontenjanı çerçevesinde ve 657 sayılı
Kanunun 53’üncü maddesine istinaden engelliler için yapılacak olan merkezi sınavda başarılı
olmaları halinde de memur olarak istihdam edilmeleri mümkün bulunmaktadır.

görevini yapmasını engelleyecek bi engeli yoksa ki yok diyosun o zaman memur olabilir. sınavı farklı oluyo onun. ama sınavın da koşulları vardır ona da bakmak lazım.

her isyeri belli sayida engelli istihdam etmek zorunda. bu sebeple de bu durumu kendi lehine de cevirebilir.

engelli raporu aldiginda zaten engelinin ne olduğu ve nerelerde görevler alamayacağı belirtilecek.
muhendislik,tekniker gibi işlerde çalışacağını sanmıyorum o zaman %40 gibi yüksek bir oran vermezler.
askeri seçmeler farklı, gitmez dediğin adam asker olabilirken turp gibi dediğin adamı çürük sayabilirler.
çalışma hayatına gelince özel sektör ve devletin çalışan elamanın %10 u oranında engeli çalıştırma zorunluluğu var ve özellikle özel sektör yana yakıla engelli eleman arıyor çünkü vergisel avantajları var.
avantaj ve dezavantaj kısmını kendi belirler bir insana geçmiş olsun deniliyorsa zaten bu onun hayatta dezavantj lı bir konumda olduğunun göstergesidir diye düşünüyorum.

27 nisanda ekpss(engelli kpss) var, ona girip memur olması daha kolay olur, yalnız raporu alması biraz zor olabilir, bir hastaneyle kalmasın farklı hastanelere de gidip denesin, bir problem olursa da bana her zaman yazabilirsiniz

Şehirler arası biraz daha az yakmasını beklerim.

1.6 motor yakabilir ama tabi aracın yüküne ve kullanışa bağlı olarak. yine de biraz üstlerde denebilir.

@dahili meddah: şehir içi en fazla ne kadar düşer peki lpg ayarı yaptırsam? 25 olur mu?

1.5 hyunda accent 2000 model ve manuel araç . şehirler arası sabit hızlarda -90-100-120 km/s- 7lt/100km'de yapıyorum. şehir içi çok yoğun trafiğe girmiyorum 8lt/100 km civarı.
bir yerde duymuştum, ilk takıldığı zaman lpg çok yakar filan demişlerdi.

açıkçası lpg ayarı ne kadar etki eder bilmiyorum hocam ama en fazla %5-10 etkiler gibi geliyor.işin matematiği değişmiyor çünkü. ne kadar çok güç o kadar fazla yakıt.

1.6 golf 5 2006 model. şehir içi 100 km 10 lt ortalama yakıyor. lpg 2.80 desen 28 kuruş. yakıtın çok değil lpg pahalı.

Aracın kağıt üzerindeki şehir içi ve dışı yakıt verisine bak. Buna +0,5l /100km ekle. LPG'li araç ise benzinde yaktığının 30% fazlasını yakar, buna göre hesap et. Misal olarak şehir içi 7lt/100km benzin yakarsa bu LPG'de 9,1lt/100km yakar bu da LPG'nin litresi 2,8TL imiş (aygaz'ın websitesinde öyle yazıyor) 26krş/km gibi bir değer yapar.

marka modelini vs. yazarsan daha net yardımcı olabiliriz. Çünkü aracın ağırlığı,bakım durumu,yaşı hepsi yakıta etkendir.

aracın ne kadar yaktığı "kuruş" hesabıyla yapılmaz. araba "kuruş" yakmıyor, benzin yakıyor, lpg yakıyor, mazot yakıyor.

lpg fiyatı her yerde değişir. 2,50 tl'den alan da var, 2,90 tl'den alan da. 100 km'de kaç litre yaktığını öğrenin. ya da en azından lpg fiyatının kaç olduğunu söyleyin.

pi sayısı değil yakıt fiyatı.

bir de aracın şehir içindeki yakıt tüketimi ölçü değildir. şehir içi değişkenler çok fazladır ve herkes için farklılık gösterir. şehir dışı ne yaktığı önemlidir. bununla kıyaslanabilir.

Güvenmediğiniz kişiye neden vekalet veriyorsunuz o ayrı bir soru. Neyse İİK gereği takibe konu senet aslının icra müdürlüğü kasasında bulunmaması takibin iptali sebebidir. Senet aslı olmadan olmaz.

senedin aslı ile takip başlatılabilir ancak. güvenmiyorsanız güvenebileceğiniz avukatlarla çalışın +1

söylenenlere ek olarak; senet aslının avukatınıza teslim edildiğine dair yazılı bir belge alabilirsiniz. avukatınız zaten senedi kaybetmeyecektir ama sizin de içiniz rahat eder böylece.

Senedin bir kopyasının noterden onaylanmış suretini verebilirsiniz. Notere de güvenmeyecek değiller herhalde. Ancak bunun hukuki prosedürdeki boyutunu bilmiyorum.

Enteresan, okulda da mı yoktu?
Yani dalga geçilecek bişi değil elbette ama komik olmadan anlatması da zor. Çömelicen işte.

edit: Al resimli açıklama fc07.deviantart.net
edit 2: Bol, uzun paçalı falan bişi giyiyorsan başka tuvalet bul derim.

Daha hijyeniktir bir kere onu bilin. Tek sorun o pozisyonda dengeyi sağlama meselesi.

Çömelip salıyorsun kardeş işte. Öğrenilecek neyi var?

kasma
askerde öğrenirsin

pantolonu dizin altına indirip iki avucunuzla toplayın ve çömelin. pantolon araya sıkışacaktır. sonra pantolonu bırakıp bevl uzvunuzu yönetin.

Ben de hiç yapamıyorum. Çocukken de yapamazdım zaten. Normal ortamda bile tam çömelince ayaklarım tamamen yere basmıyor. Hem parmaklarım hem de topuğum aynı yere basınca arkaya düşüyorum. 2 sene önce bacağımdan ameliyat geçirdim, ondan sonra çömelememeye başladım zaten.

Bir yere tutunup yavaş yavaş bırakarak antreman yapılabilir.

evdeki tuvaletin uzerine tuneyerek egzersizler yapin, su sicrarsa sorumluluk kabul etmem.

Sarı dolmuşlar var üsküdar-taksim arası çalışan.

Kadıköy'den beykoz dolmuşu var çengelköy için, 2'ye kadar çalışıyor sanırım. İskelede Ziraat Bankası'nın çaprazından kalkıyor.

dahili meddah

abi ben taksim kadıköy'ü biliyordum. Taksim üsküdar da mı var sarı dolmuşta?

110 hafta içi ve cumartesileri sabaha kadar, pazar günleri de gece 2'ye kadar hareket ediyor. 110'la bağlarbaşı'na kadar gelip oradan minibüs veya yürüme yoluyla üsküdar'a geçebilirsiniz.

teşekkürler ama 'üsküdar-taksim' sarı dolmuş yok sanırım..

gram altın,banka kasası.

alacaksan eski tarihli al bugün yeni alırsın yarın eski olacak.
tam altın al yada düğünlerde buradan takarım dersen çeyrek al, ama nerede saklayacağın konusunda dikkatli ol.
Eve altın dedektörü ile gelen o.çocuğu hırsızlar var. Arkadaşımın evini bir çırpıda soydular. Aman.

yılbaşını bekle daha da düşecek. hiçbir şeye bulaşma direkman gramlık al. evde saklama kesinlikle, banka kasası öneririm.

altın deppo hesabı açtırıp gram altın almak...
deli misiniz? yapmayın böyle falsolu işler.
altın depo hesabı, yastık altı ile aynı mantıkta çalışır. banka senin yatırdığın parayla altın alır ve deposunda saklar.
riske girmeyin...
100 gr ve üzerinde vadeli altın hesabı açılıyor şimdilerde.

22 ayar alman gerekiyor. Tanidigin kuyumcu varsa ondan alip onun kasasinda birakabilirsin. Ayrica iyi pazarlik yap.

banka ile is yapmak istemiyorum.

Takipsizlik kararı, suç konusunda yeterli delil vs olmadığı için verilen karardır. Takipsizlik kararıyla birşey yapamazsınız. Takipsizlik kararına itiraz edin(şikayetçi sizsiniz diye düşünüyorum)

Emniyet savcılık ya da mahkeme kararı olmadan birşey yapamaz.

aynı alana farklı kartvizitler bırakılıyor. bu da aslında bunun tek elden yapıldığını ispatlıyor. yani 1 tanesine telefonla ulaşıp buluşma bahanesiyle göz altına alsalar onun ifadesiyle diğerleri de çok rahat tespit edilebilir.

ama polisin işine gelmiyor demek ki. neden gelmediği noktası da aslında belli ama onu çok dillendirmemek lazım.

polisin çok masum mu olduğunu düşünüyorsun hocam? bu memlekette olan hukukdışı işlerin %90'ı polis kontrolünde zaten.

bu işten sakal alıyodur onlar da. o yüzden.

hocam artık sinema görevlisine numarayı falan vermen gerekiyor.
şunu okusan iyi olur: eksisozluk.com

bizzat gişedeki kişiye başkasının şifresiyle de girebilir miyim diye sordum ben, evet yanıtını verdi. belki yere göre değişiyordur hocam.

bence sorup işkillendirmeyin görevlileri :D

Evet istenebilir ama bir suça konu olması gerekiyor. GSM operatörlerinin 6 aylık kayıtları saklama yükümlülüğü var ondan öncesine ulaşamazsınız.

telekomünikasyon iletişim başkanlığı bu kayıtları tutmakla mükellef. ancak veriler savcılık veya mahkeme talebiyle ve en fazla 6 aylık bir aralığı temin edilebiliyor.