ben bu kadar bilgiyle cok birsey soyleyemezdim, bu kurum kimlere hitap ediyor sorusunun cevaplanmasi gerek, ondan sonra belki verilecek tavsiyeler anlamli olur. Kimlere hitap ediyr derken; hangi gelir seviyesi, hangi demografi etc

@hewit bölgenin pahalı yerlerinden biri olacak. En pahalısı olmasa da onların bir tık altında gibi düşünün. Muhtemelen orta üst gelir grubu çift ya da aileler tercih edecek.

uzun yıllar otelcilik sektöründe çalıştım. sohbet edebiliriz isterseniz. burdan şunlar şunlara dikkat edin veya önemseyin yazamıyorum çünkü detay yok yeterince :).

11 yıllık turizmci ve otelci tanıdığı bol biri olarak mesaj atarsanız sohbete ben de açığım.

işin biraz mutfak ve teknik kısmıyla ilgili olarak genel birşeyler şeyler yazmak gerekirse;

1-İlk olarak işini düzgün yapan, dürüst, çalışma isteği olan personeller bulmaya çalışın.

2-menüleri belirleyin, tarif reçetelerini hazırlayın, maliyet hesabı yapın, tüm yemekleri hazırlayın, tadım yapın,

3-tedarikçileri araştırın, hangi malzeme nereden temin ediliyor, ne kadar sürede geliyor, ödemeler nasıl yapılıyor (nakit, çek, vade v.b)

4-projeler hazırsa temel mutfak malzemelerine karar verilmiştir diyorum (bulaşık mak, derin dondurucu ve buzdolapları, fırınlar, ocaklar, fritözler) , bunun haricinde mutfak ta yemek hazırlarken pratik olması açısından sebze ve et doğrama, parçalama, dilimleme makinalarına, mikserlere göz atın derim.

5-Mutfak için düzgün bir havalandırma sistemi mutlaka olsun.

6-Otel kısmı için online rezervasyon siteleri ile iletişime geçin.

7-Otel ve restoran genelinde düzgün çeken bir wifi sistemi kurun.

8-Odalarda kartlı giriş, otomatik çalışan havalandırma, ışıklar, merkezi tv sistemi, telefon v.b sistemler olacaksa boru ve kablo altyapsını şimdiden belirleyin.

9- Mutfak kısmı için ekipmanların tüm güçlerini hesaba katarak düzgün bir proje çizdirin.
Tüm cihazların prizleri yanlarında olsun.
Yüksek güç çeken cihazlar için ayrı hat çektirin, sigortası ayrı olsun.
Aydıntlatmaları mümkün mertebe fazla linye yaptırın, kısım kısım açılıp kapatılabilsin.
Pos konulacak noktalar için enerji + cat6 data kablosu çektirin.
Data ve telefon kabloları için ortak bir alan belirleyin burada toplayın tüm kabloları.

10- Mutfak kısmı tavana kadar fayans yapılsın.

daha da yazacak çok şey var da ilk aklıma gelenler bunlar oldu. spesifik birşeyler varsa yeme içme ve teknik kısımlarla alakalı yardımcı olmaya çalışırım.

Sektörde tecrübem yok, müşteri ve gözlemci olarak fikirlerimi söylüyorum.

- İsmini kolay söylenen bir şey yapın. Türkçe olması daha da iyi. Bunu "dilimiz yozlaşmasın" sebebiyle değil, insanlar birbirine kolay söyleyebilsin, tavsiye edebilsin diye diyorum.

- Mümkünse işletmenin önüne bir heykel,figür, resim, farklı bir şey koyun. "Ananas heykelinin oradaki restoran, kırmızı filin oradaki cafe" şeklinde insanların aklına kazınsın.

- Restorana bir farklılık getirin. Çok maliyeti olmayan bir farklılık. Atıyorum (ama siz bundan daha iyisini bulun) her müşteriye bir adet salatalık soyup, dikine kesip yanında tuzla verin. Hıyarla, hıyarlıkla ilgili yapacakları birbirinden farksız esprilerin hepsine gülün :)

- İnsanların içeri girmeye korkacağı kadar fazla para harcamayın, çok pahalı görünen yere hem insanlar girmekten çekinir hem de siz o dekorasyonun parası çıksın diye fiyatları artırmak zorunda kalıp kendi işinizi baltalarsınız. Dekorasyona para harcama işini yıllara yayın. Sizin ve müşterilerin tercihlerini öğrendikçe devam edin.

- Güleryüz çok önemli . En beceriksiz bir servis elemanı bile güleryüzü sayesinde müşterinin mekandan mutlu ayrılmasını sağlayabilir. Personel bulmanın kolay bir iş olmadığını tahmin ediyorum ama müşteriye güleryüzlü davranmaya çok önem vermeyi unutmayın. Restoranın arka kısımlarında, mutfakta bu güleryüzün başlayarak müşterilere yansıması en güzeli, elinizden geldiğince siz de çalışanlara o şekilde davranın.

- Konseptinize bağlı, özellikle rahatsız sandalye de seçmek isteyebilirsiniz ama mümkünse rahat, en rahat sandalyeleri seçin. Usta size 40 yıldır sandalye yaptığını, işinde çok iyi olduğunu söylese de mutlaka sandalyeyi kullanacağınız masanın önünde deneyin, test edin. Bazen binlerce lira harcanmış mekanlarda bile sandalye-masanın uzunluğu birbirini tutmuyor, rahatsız ediyor insanı.

- Yüzlerce yemek seçeneği yerine çok daha az ürünü hem daha iyi hem de daha düşük maliyetle üretmeye odaklanın. Vegan-vejetaryen seçeneklerinizin de olduğunu görünür bir yere yazmak iyi bir fikir olabilir. Bir vegan 4-5 kişilik bir grubu restorana getirebilir ve sadık bir müşteri olabilir.

- Cep telefonu şarj etme konusunda bir çözüm getirmenizi öneririm. Telefonu şarjda olan bir müşteri, mutlu bir müşteridir.

- Tuvaletlerin temizliği (özellikle de orta-üst gelir grubuna hitap ediyorsanız) çok önemli. Kadınlar tuvaleti daha da önemli.

Her sektörde tecrübe çok önemli ama hizmet sektöründe çok daha önemli diye düşünüyorum. Öyle bir imkan bulabilirseniz 1-2 ay benzer bir işletmede bedava da olsa çalışın derim.

Aile mekanımız var.

İmkan ve zaman varsa msa'nın restoran işletmeciliği eğitimleri var. Mutlaka gidin. Çok iyi ipuçları ve aklınıza gelmeyecek detayları anlarsınız.

Otelciliği bilmiyorum ama yemek tarafını anlatayım. Bazıları oteli de ilgilendirir gerçi.

-Personel personel personel. Personelin kadar iyisin. Dekorasyon menü vs bir yere kadar. Müşterinin muhatap olduğu adam ya da yemekleri yapan adam iyiyse sorun yok. Değilse geçmiş olsun. Şikayetlerin önünü alamazsınız. Müşteriyi geçtim siz de uğraşırsınız. Personeli çok iyi seçin.

-Gıda işinin en büyük sorunu stoklarının çok çabuk bozulması. Çöpe giden her şey zarar. O yüzden menüyü, haftalık tahmini satışı stokları çok iyi ayarlamak lazım. İyi bir aşçı burada çok işinize yarar.

-Sosyal medyayı önemseyin. Başından itibaren en büyük vitrininiz olacak. Bizim en büyük müşteri kaynağımız instagram.

-Zomato, tripadvisor gibi yerlere direkt girin.

-Otopark işini halledin. En büyük sorunlardan biri bu oluyor:)

Tanıdığım çok sağlam bir usta var, İstanbul beylikdüzü gürpınar tarafında. Fiyat konusunda onun kadar insaflı kimse görmedim.

Yardımcı olabilirim.

Özel mesaj atar mısınız?

her türlü enstrümanı, çalanın seviyesine uygun olmak kaydıyla sadece enstrüman saten yerlerden bilen birinin yönlendirmesi ile almanızı tavsiye ederim.

duyduğum en mantıksız şey.

neden mantıksız olsun ki? danimarka'da mı yaşıyoruz?

muhtemelen mutsuzdur o memur, mantıklı bir hareket olur. sabah zorla kalkıp mutsuz eve döneceğine, mutlu olduğun yerde yarı maaş alman daha değerli kendin için. hayat bir kere.

Türkiye'de niteliksiz işçi olarak çalışmış ve bu yaşam tarzını benimseyebilecek ise (sadece iş ekseninde) mantıksız diyemeyiz.

"Gidebilmek" durumunun tamamen konu dışı olduğunu varsayıyorum.

%2 mantıklı. Garsonluk mal eşya taşımacılık öyle kolay işler değil. Farkında değildir arkadaş ama daha bunun emeklilik planlaması var sağlık sigortası ıvır zıvırı var.

Türkiyeden çok fazla göç oluyor ama dönen de çok oluyor. Göçüp mutlu olan arkadaşlarım iyi şartları oluşturup gidiyor. Yurtdışına gitmek 3-0 geri de başlamak demektir. Öncelikle en az 3 şartta burdan iyi koşulları oluşturup gitmek olmalıdır amaç

Bu soruyu ancak sen yanıtlayabilirsin. Ben mesleğimi bırakıp beden işçiliği yapsaydım mutsuz olurdum çünkü yaptığım işi seviyorum ve aldığım para beni tatmin ediyor. Sen memnun değilsen niteliksiz bir işte çalışsan dahi mutlu olabilirsin. Bilemeyiz. Doğrusu veya yanlışı yok bunun. Tercih meselesi. Biraz bile şüphen varsa dene derim.

10+ yildir almanyadayim.

bu sekilde gelen arkadaslarin 90% i geri dönüyor.

sadece memur degil, az bucuk plaza, iyi is yeri, devlette is tecrübesi olan arkadaslar gelip vasifsiz isler yapip tutunamiyorlar. dedigim gibi böyle hayallerle gelen kisilerin 90% i geri dönüyor.

Yapilir edilir diyen vasifsiz is yapmamistir büyük ihtimalle hayatinda.

vasifsiz calismak kolay degil. ben ögrenciligimde cok calistim almanyada, dönercide, firinda, depoda, fabrikada filan. iyiyi görmedigimden pek sallamadim ama simdi yapamam diyorum. ayni psikoloji ile türkiyede iyi isler yapmis arkadaslarda aynisini diyip mutsuz olup dönüyor.

yurt dışında vasıfsız çalışacak birinin buraya kıyasla daha mutlu olacağını zannetmiyorum, hele ki memur ve düzgün maaşı varsa. özelde çalışsaydınız, maaşınız düşük olsaydı veya vasıfsız olsaydınız gidin diyebilirdim ama burası her türlü daha iyi. yurt dışında garsonluk yaparak mutlu olacağınızı zannetmiyorum, mutlu olsanız da 2 gün sürer.

Memur olsam gitmezdim. Memurluktan kastım masa başı memurluk

bence gidilir, motivasyonla ilgili. mantıksız olduğunu sanmıyorum. türkiye'de en büyük problem ülkenin bir şey vaad etmiyor olması. geleceğe umutla bakabilen var mı çevrenizde? yarın bugünden daha iyi olacak, bugünleri atlatalım her şey düzelecek diye düşünen?

kazandığın paradan bağımsız bir umutsuzluk veriyor bu ülke özellikle belli bir düşüncedeki insanlara.o parayla güvenle, sağlıklı ve huzurlu bir çevrede yaşayamıyorsan neyleyeyim parayı diye düşünüyorum ben.

Hangi ülke olduğuna bağlı. İskandinavya'ya gidilir.

avrupa'da nereye gidecegine gore cok degisir. norvec de avrupa romanya da avrupa. daha once bu tarz bir iste calismamis el bebek gul bebek buyuduysen, cevap cok net: tutunamazsin, cok mutsuz olursun. bu sekilde olup work and travel yapamayan turkler var. ilk hafta ucaga binip geri eve donuyorlar.

biraz da kisiye bagli, daha once bu tarz islerde calismis bir memursa da neden olmasin.

10 yıllık katibim.

2 yıldır yeşil pasaportu kovalıyordum, geçen hafta cebime koydum. bu süre zarfında ehliyetimi yükselttim, src lerimi aldım, önümüzdeki hafta bi kaç iş görüşmesi yapıp olumlu olursa (uluslararası tır şoförlüğü) çat basıcam istifayı. mümkün olursa yurt dışında bir takım referanslar edinip oraya çökmeyi planlıyorum. becerebilirsek :)

Hic mantikli degil.

Avrupada is yapan birisi olarak yanit yazayim.italya limanda vasifsiz isciye 1800-2000 euro civarinda maaslar odeniyor.gencsen veya bunyen bu calisma modeline aliskinsa amenna ama 30 lu yaslarda agir iste calismamis,konforu yerinde olmus adamin bu tempoya ayak uydurabilme imkani yok.ki bizim iste gelen gemiyi karsila inen konteynerleri organize et,arac tamirlerine yardimci ol,yuk dengelemesi yap seklinde.bunu her gun yapiyorsun cogunlukla sigarayi tam icebilecek kadar bos vakitleri olmuyor.aksam is bitiminde paylasimli evlerine gidip yikanip bayiliyorlar.bu evler surekli sirkulasyon oldugu icin bakimsiz,insanca yasamaya uygun degil.

bu orta agirlikta bir is,daha kolayini soyleyeyim.lastik degistirmek.ne kadar zor olabilir ki.8-10 civata sokuyorsun,lastigi kenara cekip stepneyi takip olayi bitiriyorsun.hatta bu bijonlari sokmek icin sana kompresorlu tabancada veriliyor.bunu aksam serinliginde agacin altinda hobi olarak yaparsin.ama avusturya otobaninda viyadukte kar yagarken yapiyorsun bunu.sansina bijonlar kaynamis oluyor.elinde taslama aletiyle bijon kesiyorsun.içinden abidin bana üşümenin resmini çizebilirmisin duyguları geçiyor.

Herkeste bir kuzey avrupa rüyası var,uzaktan hoş görünüyor işte.güzel imkanla gidiyorsan başım üstüne ama ne iş olsa yaparımda bu iş depresyona çıkar.abartmadan söyeleyebilirim gelenlerin çoğu mutsuz,homesickler mi ararsın,arabeske bağlayanlar mı.bütün gün türk internet sitelerinde takılıyorlar,şekil 2a ben.gelmişsin işte zaten kurtulsam diyordun ne işin var türkiye deki siyasetle uğraşıyorsun hala,kapat o sayfayı ama olmuyor işte.sadece eksiduyuruda bile yurtdışına çıktıktan sonra duyuruda eskisine oranla daha fazla vakit geçiren bir sürü arkadas var.gelecem diyene gurbiler gibi köstek olmak yerine doğru yolu gösteriyor,yardımcı oluyorlar ,sor hepsine aynı şeyi söylerler vasıfsız gelme.

Kimse dememiş neden vasıfsız işçilik diye?

Vasıfsızlık süresi ne kadar devam edecek? Bunun planı belli mi? 1-2 yıl dayanıp, dil veya iş niteliği kazanabilecek misiniz? Ömür boyu vasıfsız işçi mi olacaksınız? Yani her şeyi geçtim tamamen vasıfsız olarak başlasanız aynı işte devam edip yine öğrenirsiniz bişeyler.

Ama yukarıda yazanlara katılıyorum, ben trdeki gibi oturayım be ileri ne geri ööyle takılayım. Dil öğrenmeye de gönlüm yok, kültüre se adapte olamam derseniz olmaz.

duygusuzromantik, dupts +1.

ben 23 yaşındayım, şuan aktif ılarak okulum devam ederken 4 aylığına ingiltereye geldim ( şuan londradayım ) tr’de el bebek gül bebek büyüyen, vakıfta okuyan, altında 400 bin tl’lik arabası olan biriydim, profili kafanda sen hesap et hayatımda zorluk görmedim desem yeridir.

burada vasıfsız iş yapıyorum ( 4 aylığına gelip tecrübe kazanma amacında olduğum için bunu bilerek geldim ) ilk hafta hiç yakıştıramadım kendime ve bol bol küfür ettim, ellerimi kir içinde görünce gözlerim bile doldu. ama şuan alıştım. iş vasıfsız evet ama ağır değil, çok rahatım çünkü akrabamın şirketindeyim. yaş olarak da en küçük ben olduğum için gocunmuyorum. diğer türlü kesinlikle ama kesinlikle çekemezdim, çalışma saatlerim çok rahat ve en az 1-1.5 saat molası oluyor işin.

Görece iyi şartları olmasına rağmen o işi yaparak hayatımı idame ettiremem, tek amacım bu sene mezun olup diplomayı aldıktan sonra burada kendi mesleğimi yapmak, ki yapabilirim. Diğer türlü yapmam, yapamam. Ama şöyle bir şey var, yaptığın işte gerçekten iyi olursan iyi paralar alıyorsun ve şansına bağlı rahat bi yer de bulabilirsin.

Bence önce mesleğine karar ver, ben ne yaparım ne yapmam de sonra yap. Yaşın varsa ki vardır 10x daha zor, uzaktan göründüğü gibi ne iş olsa yaparım sakın deme.

Yurtdisi memur zihniyetli, Turkiye'de kendince "duzgun" maasi birakip yurtdisinda cikip vasifsiz isci olacak adam icin hic de uygun bir yer degil. Benim tecrubem boyle tipler ya 5 seneyi goremeden kesin donus yapiyor, ya da balatayi siyirip yokolup gidiyorlar. Kosullar agir, hayata karafatma kontenjanindan girip yukselmeye calismak herkesin altindan kalkabilecegi birsey degil.

Yurtdisinda hiç yaşam deneyimi olmayan insanlar genelde vasıfsız isçilerin bile 'kral gibi' yaşadığı bir izleniminde oluyor fakat iş öyle değil. Avrupa ülkelerinde de bir garson, temizlikçi ya da bulaşıkci olarak rahat bir yaşam suremezsiniz, para hesabı yaparsınız. Turkiye'deki vasıfsız isciye göre rahat yaşarsınız evet ama 'iyi ki avrupadayim, çok mutluyum' gibi bir şey olmaz. Üstelik ağır sartlarda çalışıyorlar gerçekten.

Tr de turizmci ile uğraşıyordum mis gibi işim güzel kazancım vardı ama tr’de mutlu değildim. Kaçtım gittim çok şükür işçilik yapıyorum ama mutluyum. Tamamen size bağlı olay mutsuzsanız artık gidip şartları umursamadan adapte olabilirsiniz.

hastaneye gidip belirtilerinizi anlatıp yapıyorlarsa test olmalı ve test sonucu çıkana kadar kendinizi karantinaya almalısınız. test sonucunuza göre zaten hastane sizi yönlendirecektir.

Corona cikti diye dunyadaki tum soguk alginligina yol acan bakteri ve virusler ortadan kalkmadi.ates 37.5 uzeri olmadigi surece bir sorun yok, keza ates olcumu yapan insanlara verilen bilgi de bu yonde.

mevcut önlemlere devam. ateş 37,5 üstüne çıkarsa parasetamol (parol vb.) alabilirsiniz. hala iyi hissetmiyorsanız, koronavirüse karşı önlemleri uygulayarak sağlık kuruluşunu ziyaret edebilirsiniz.

36.5 normal insan ateşi. Hastaneye gidip kendinizle dalga geçtirtmeyin. Orda kaparsınız bir de.

Adıvar +4

arkadaşlar, hepinize teşekkürler
yemek yiyince fark ettim, maalesef tat almada bariz bir kayıp var. ayran içeyim dedim su içmiş gibi hissettim. :( yemek de keza öyle.
kokuda sorun yok.

tatta sorun varsa olabilir. Diğer türlü, şu sıralar havalar serinledi üşüten de çok var.

ben görmedim ama tanıdığım 2-3 kişi oldu pozitif olup evde tedavisi yapılan. 2-3 ilaç alıyorlardı günde, tedavi olarak bundan eksik kalmış olursunuz bu yüzden.

Geçmiş olsun. Pozitifim yatarak tedavi aldım. Birçok hastanin negatif olduğunu ama cigerlerinde buzlu cam görüntüsü olduğu için pozitif değerlendirildiğini gördüm. Giderseniz de Çift maske ile gidin, test yapılsın, tomografi çekerler belki ya da direkt ilaç tedavisine baslayabilirler. Çok çok geçmiş olsun

Tek fark favipavir diye verilen ilaç. Yoksa yine evdesin yani.

kira sözleşmesinin noterde yapılması ya da bildirilmesi zorunluluğu yoktur. eğer taraflardan biri imzayı inkar etmezse kira sözleşmesi taraflar için bağlayıcıdır.

valla ben de güvenebilsem yapacağım da böyle şeyler popüler olunca iyi/kötü demeden herkes bir şekilde pay kapma peşine düşüyor.

yüzyüze yaparken gereksiz sessizlikler oluyordu ama online'da daha büyük sıkıntı o :D

bu konuda farklı fikirler var. benim tanıdığım ve işini iyi yaptığını düşündüğüm birçok terapist acil ve kritik durumlar dışında online görüşme yapmıyorlar. yaptıkları görüşmeye de terapi adını vermiyorlar. yüzyüzeliğin, mimiklerin, sessizliklerin, göz kaçırmaların vs vs terapide anlamı büyüktür. online yapılan görüşme ile bunları elde etmek çok zor.

diğer şeyleri bilemeyeceğim ama özellikle seans ücretinin online olduğu için daha ucuz olduğunu soyleyenlerden ben olsam almazdım randevu. çünkü neden, piyasayı düşüren iş yapamiyordur ve bahanesi hazır olduğu için bunu çaktırmadan yapıyordur diye düşünürdüm.

yurur niye yurumesin, gecmise takilmayin hatta sorgulamayin

Çocuk olsa daha fazla düşünmek gerekir belki, şu haliyle boşanmış olmak sorun değil.

Yahu neden yürümesin. Hiçbir handikap yok, gayet de güzel yürür.

Uzman değilim ama kadın için durum yaş farkı nedeniyle biraz dezavantajlı görünüyor.

Ver kurtul. Çocuksuz erkek işte. Bir kere ağzı da yanmış. Kedi gibi olur kedi. Yapıştır nikahı

Her şey kısmet. Burada benim gözüme çarpan net bir olumsuz bir şey yok

Erkeğin boşanma nedeni hiçte öyle basit durmuyor. 1 senelik evlilikten bahsediyoruz. Hadi 2 seneyi de tanışma, sevgililik, nişan, düğün oldu diyelim. Mutlaka yurtdışı işi bu beraber geçen min 3 sene içersinde konuşulmuştur. Zaten adam da eşi de gitmek için planlar yapmışlar. Evlilikleri, ilişkileri nasıl bu kadar kısa sürede hasar görüp, hızlıca boşanmışlar?

Sevgili olsalar sorun değil. İkiside kendi yoluna gitmiş derim. Ama evlilik gibi bir yükün altına girip, yurtdışı planı yapıp, 1 seneye yakın sürede ilişkiyi bitirip, boşanmak garip.

Bana kalırsa kadın tarafı bu adamdan uzak dursun. Daha ilişki yürür mü yürümez mi diye endişe ederken kafasında evlilik fikri var. Bana daha çok karşısına azıcık düzgün biri çıksa ya da duygusal bir şeyler hissettiği herhangi biriyle kafasında hemen evlenir miyiz acaba diye düşünen biri gibi geldi. Bence ilişki anca zorlarsanız yürür. İki tarafta yıpranır. Pek evliliğe gidecek ilişki gibi durmuyor.

Aşık olmanın eşiğinde derken buna mı takılmış çok absürt

Çocuk yoksa sevgililikten bi farkı yok ki. Hiç bir bağ kalmadıysa; nafaka, ailelerle görüşme vs. hiç sorun yaşamazsınız.

Evlilik ile gerçek bir sevgililiğin gerçekten farkı yok. Ben de bekarken çok abartıyordum da hayatımda neredeyse hiç bir şey değişmedi desem yeridir. Bi tek çocuk acayip değiştiriyor bu denklemi, o da yoksa bence sıkıntı yok yav.

Bir şey farklı olmak zorunda değil. Birlikte yaşayan çiftler de var onlar da aynı şeyleri yaşıyorlar. Ben olsam bosanmissa kafaya takmam. Bir de aşk mutlu etmeli, o yüzden var. Biz olayı yanlış anlıyoruz bazen

Bence kadının yaşı ve biyolojik deadline'i gelmiş, onun aşk olduğuna inanmak istiyor.

Bu sene nasıl başladı ve geçiyor anlamakta zorlanıyorum. Sanki sürekli "bir şey" bekliyormuşuz da o beklenen şey bir türlü olmuyormuş gibi bir his. Özetle, ortalama haldeyim, bazen daha kötüyüm.

2020'nin her günü ayrı ayrı üstümden geçti/geçiyor. Kuyruğu dik tutmaya çalışıyorum:)

2020'de düzlüğe çıktığım bir dönem olmadı..

Tüm zamanların en yükseğindeyim.

Ben iyiyim ya, güzel gidiyor. Maddi açıdan zor günlerde olsam da huzurluyum.

Ayakta kalmaya çalışıyorum

İşsizlik, yalnızlık. Covid19 derken ne ara Ağustos oldu, sonrasını görebilecek miyim falan...

hem iyi hem kötü.

benim gözlediğim kadarıyla herkesin psikolojisinde ufak/büyük bir takım olumsuzluklar oldu bu covid döneminde.

benim de çok zor günlerim, huzursuz, mutsuz, umutsuz, bıkkın günlerim oldu. ama geneline bakarsak yıllardır içime hapsettiğim, kurtulmak istediğim sağlıksız davranış ve düşüncelerimle yüzleşme fırsatı ve cesareti buldum. bu sağlıksız düşünce ve davranışların bir kısmından da kurtuldum. kendimle gurur duyuyorum. zor oldu, hala zorlanıyorum ama kendime güvenim tam. bunları da atalacam.

İçime sinmeyen hiçbir işi yapmayan ben, en yapmam dediğim şeyleri yaptım. Çok huzursuz ve pişmanım. İyi durumda olacakken şans gülüyorken yüzüme yapmamalıydım.
He geçer ama düzelinceye kadar uyku yok. Böyle böyle anlatarak hafifletmeye çalışıyorum.

Genel olarak mutluyum da boş vakti verimli değerlendirememekle ilgili bir vicdan azabım var. Korona olayı hayalimdeki çalışma yöntemine kavuşturdu beni desem yeridir.

Fena değil ya. Pandemi oldu evde oturdum, o esnada ailemle baya vakit geçirme şansım oldu, iyi insanlarmış sevdim, baya muhabbet ediliyor.

Çok iyi bir işte çalışıyorum ama ondan bile sıkıldım. Şirket batsa da başka bir şeyler yapsam diye bakıyorum. İnsanoğlu doyumsuz.

öncesinde işimden kovuldum haksız yere sonra bi şekilde pilot lisansı aldım ama elimde patladı malum. sonra en azından eski işime geri dönebildim. buna şükür diyorum. ailemin geçimini sağlayabiliyorum şimdilik. eskiden şükür kelimesinden nefret eder ve kesinlikle söylemezdim. son 2-3 yıldır içimden her şeye şükür diyorum. sağlığımız yerinde şükür diyorum.
aslında moralim çok bozuk çünkü 3 ay sonra ülke olarak ne durumda olacağımızı kestiremiyorum. ama şimdilik sıkıntımız yok şükür.3 ay sonra kıyamet kopacak deseler şu andan daha rahat olurum. çok huzursuzum.

kötü, durumlar ne olacak vs ekonomi, ülkeden gitmek isteme. sevgiliden ayrılma vs

2020'nin üstünden geçmediği kimse kaldı mı acaba ?

İnişlerde. İne ine bitemeyişlerde.

Morali iyi kimse yoktur cidden. Cok bunalmis durumdayim ben de. Hayir olay sadece salgin da degil ulke de her gecen gun kotuye gidiyor gelecege umidim kalmiyor hayat kalitem yasimla kosut olarak artmasi gerekirken tam tersi azaliyor.

doyuruculuğu ve lezzeti geçtim, bulgurla yapılan ve çiğ köfteden başka her şeye benzeyen çiğ köfte zincirlerinden çok daha mantıklı.
en azından adında da, içinde de mercimek var.

Şu anda siz söyleyince düşündüm bence de çok mantıklı; çiğ köfte yerine mercimek köftesini tercih ederim de sevmeyeni de çok var. Bir de içindeki yeşillikler yüzünden muhafaza etmek güç olabilir. Gerçi ona da bir çözüm bulunur.

Bence de ya keşke olsa

Mercimek koftesi cidden underrated.

Yurtdisinda yasadigim icin pek disarida bulma imkanim yok,arada canim cekince kendim yapiyorum. Ancak ev yemekleri yapan tek tuk restoranlar haricinde Turkiye'de de cok bulunmuyor disarida.

Yalniz cig koftenin hakkini yemeyelim, onun yeri ayri.

doyurucu olabilir ama zevk - renk meselesi olduğu kadar sağlıksal açıdan zorladığı durumlar da var. Ben asla yiyemem mesela, direkt bağırsaklarıma dokunur. Önünden bile geçmem bir yerde yapılmışsa.

mercimek köftesi çabuk bozulur, öteki çiüköfteler gibi 15 gün durmaz dolapta.

Mantıklı ama @ hem şişko hem deli' nin dediği gibi çabuk bozulur. Biz mercimek köftesi yaptığımızda 2.gün tadı değişmeye başlıyor. O yüzden hızlı satmak lazım.

Mantıklı fikir. Bozulması falan sorun değil, günlük üretir ve satarsınız.

Ama bilginiz olsun zincir şeklinde olmasa da mezecilerin çoğu bunu satıyor. Sizin düşündüğünüz form sanırım.ekmek/marul arasında çiğ köfte gibi satmak.

bi vapura atlayıp karşıyakaya geçersen tam senlik bir kafe önerebilirim. bütüngün oturur çalışırsın bir yandan da gelen kafe sakinleriyle hoş muhabbet edip oyunlar oynayıp goygoy yapabilirisin. akşam mesai sonrası birileri illaki seni bostanlıya bira içmeye vs çağırır takılırsınız. çok kısa sürede onlarca kişiyle kaynaşabilirsin. ilgilenirsen yeşillendirebilirsin.

olur geçerim internet ve elektrik varsa. öğle ara vaktimi kullanırım

karşıyaka philia cafe veya pan kitabevi cafe önerebileceğim yerler şayet bilmiyorsanız.

Çalışmak için alsancak kabuk kitabevi, karşıyaka kafe bengisu, philia olabilir.

Mesai sonrası yapılabilecek çok bir şey yok aslında, izmiri bilmiyorsan gezilecek belli başlı yerlere gidip görebilirsin en fazla.

hoşgeldiniz.

çalışmalık yer olarak;

alsancak'ta doğa kafe, yakın kitabevi, kabuk kitapevi'ni önerebilirim. hepsi de sakin ve çalışmaya uygun yerler. yine hepsinin hem açık hem de kapalı alanı mevcut.

mesai sonrası aktivite olarak;

aracınız varsa;

- karaburun'da dolungaz, iskele, incirli koy, boyabağ gibi koylara deniz için gidebilirsiniz. bir çok pansiyon ve kamp alanı var, isterseniz haftasonu için kalabilirsiniz de eğer imkanınız varsa. yine karaburun'da nergis kafe benim çok sevdiğim yerlerden. hem çalışma hem de serin havada keyifli vakit geçirmek için birebir. fiyatları da uygundur.

ayrıca karaburun'da tüplü dalış eğitimi veren yerler de var, ilginiz varsa en azından bir deneme dalışı yapmanızı tavsiye ederim.

- şirince'de nesin matematik köyü diye bir yer var; nesin vakfı tarafından kurulan muazzam bir yer. orada bazen kursiyer dışındaki misafirlere de konaklama şansı veriliyor eğer müsaitse. bir arayıp öncesinde sorabilirsiniz. bence insanın 2-3 gün kafa dinlemesi için daha güzel bir yer bulunmaz. günübirlik de gidip gelebilirsiniz elbette ama biraz mesafe uzak, ona göre kendinizi ayarların. şirince'yi ben pek sevmem ama seviyorsanız oraya da gidebilirsiniz.

- eski foça'yı da görmediyseniz görmenizi tavsiye ederim. çok fazla aktivitesi yok ama rakı balık yapabilir bir günü geçirebilirsiniz.

yukarıda saydıklarım şehre görece uzak yerler. aşağıdakiler ise şehir merkezi için önerilerim;

- kemeraltı'na girip aynı istanbul'da tahtakale sirkeci'de gezer gibi gezebilirsinizç her köşesi ayrı bir tarihle doludur. gastronomik anlamda bence şahane bir yer bu arada. çok güzel hanları var. bunlardan biri de abacıoğlu han , benim çok sevdiğim ve aslında çok da bilinmesini istemediğim bir yer. hanın içinde çeşitli mekanlar var ama hepsi güzel ve keyifli. her taraf taş olduğu için de oldukça serin. çalışmak için de müsait bir yer.

- karşıyaka bostanlı sahili de haftasonları çok kalabalık olsa da haftaiçi akşamları çok keyifli oluyor. biranızı/kahvenizi sandalyenizi alıp keyifle vakit geçirebilirsiniz. kordon'u maalesef artık önermiyorum. haddinden fazla kalabalık ve bence artık bir miktar tekinsiz bir yer.

- bisiklet sürmeyi seviyorsanız izmir bu anlamda çok iyi imkanlara sahip. inciraltı kent ormanı'ndan başlayıp sasalı doğal yaşam parkı'na kadar neredeyse kesintisiz ve büyük kısmı sahilden ilerleyen bisiklet yolu mevcut. bisikletiniz yoksa bisim'den kiralayıp gayet keyifli vakit geçirebilirsiniz.

bunlar şimdilik aklıma gelenler, yine sormak istediğiniz şeyler olursa yazmaktan çekinmeyin.

İzmir'in neresinde?

karsiyaka bornova taraflari tercih sebebi ama surasi güzel derseniz orasi da olur.

Bahçeden kastınız açık alan sanıyorum. Balık dediğiniz için ben aslında Foça ya da Karaburun'u öneririm. Mekanlar birbirine benzer ve hemen hepsinin açık alanı var.

İzmir merkez diyorsanız Kordon'da biraz tuzlu olmakla birlikte yengeç restoran var. Bornova'da da vardır muhakkak ama ben bilmiyorum.

bornova küfelik meyhane

güzelbahçe'de denizin bittiği yerde masaları olan çok tatlı yerler var, uzak kalabilir ama o tarafa da bakabilirsiniz.

Tayfa balık evi

Sonuçta onca yaşanmışlık, beraber geçirilen zaman var. Birbirimizi yok sayacak, kötülüğünü isteyecek değiliz. Yarın bir gün karşılaşırsak en azından birbirimize merhaba diyebilir, ayaküstü sohbet edebiliriz. Ama daha da fazlası olmaz.

Nasıl bittiği çok önemli bence. Eğer iki taraftan birini ta da her ikisini birden yaralayıcı bir süreç olmamışsa medeni olan asgari iletişimi sürdürmek bence de. Ama işin içine duygular girdiği için bu işlerin mutlak doğrusu ya da olması gerekeni yok.

Kötü olmayalım selam verirsen havada bırakmam ben de selamımı veririm, yaşanmışlığımızın hatrı var demiş, ama halt etmiş... selamlaşacak kadar pozitifiniz varsa evli kalırdınız.

kendisine biz diyen insanlara çok gülmekle birlikte yeterince açık olduğunu düşünüyorum.

@j r r tolkien hayrani +1

boşandık ama düşman değiliz, 2 selam verdik diye sevişmeye başlamayız korkma demiş

Tamamen analog ve tamamen loseless olan başka bir format yok. Elektronik ya da pop falan dinliyorsa anlamsız ama düzgün bir ses sistemiyle dijitaldekinden çok daha iyi camel dinleyebiliyoruz plak sayesinde.

Bana tam da dediğiniz gibi nostaljik ve romantik geliyor. Ama annem muhtemelen gençliğinde aynı cızırtı ile dinlediği için başka anlamlar yüklüyor ve çok seviyor dinlerken.

Mevcut teknoloji içinde bugüne hitap eden bir yanı olduğunu sanmıyorum.

bence çabuk tüketilip bir kenara atılabilen bir şey olmadığı için, bir nevi zevk ve alışkanlık etkisi olabilir.
kaset ve cd, plak gibi nostaljik değillerdi, teknolojik ürünler olarak hayatımıza girdi. o yüzden neden kaset? neden cd? sorularını sormuyorsunuz.
aynı soruyu "neden kitap?" diye de sorabilirsiniz, e-book'ların ve internetin hayatımızın bir parçası olmasından sonra kitaplar da fiziksel olarak nostaljik öğeler haline gelmeye başladılar.

gereksiz romantizm.

plak dinleyenler sanıyor ki o kayıt mikrofondan plağın tracklarına hiçbir işlemden geçmeden ulaştı veya plağı çaldıkça izler mikron mikron azalıp ses değişmiyor. ya da pikap kafasından sonraki analog bloklarda hiç gürültü yok vs. vs. 80lerden sonra satın alınan - üretilen tüm plaklar digital remastered.

şu hi-fi denen olgu tamamen adam yolmak için çıkarılmış bir akımdır. iyi kalite ürün alınabilir tabi ama dediğim adam 3 metre kablonun 1000 dolar edeceğine ve kullandıkça kablonun açılacağına sesin değişeceğine falan inanıyor.

müzikal anlamda bir eğitimim ya da herhangi bir profesyonelliğim yok ama iyi bir dinleyici olduğumu düşünürüm. Ben de sizin gibi bu insanlar plaktan ne keyif alıyorlar cızır cızır hiç hoş değil diye düşünür, plak dinleyenleri gizlice küçümserdim. Plaktan gelen sesin çok temiz ve gerçek olduğunu yıllar yıllar sonra anlayabildim. nasıl ki bir şarkının canlı performansını dinlemek ve albümden dinlemek arasında çok fark vardır, plaktan dinlemek de neredeyse öyledir. Sanki şarkıcı elinde mikrofonuyla salonunuza gelmiş gibidir. Bilmiyorum bu benim şahsi görüşüm. Belki şuan dinlemek için uğraşmayıp, beş altı sene sonra tekrar bi tadına bakmanız gerekebilir.

ben evde rakı masası kurduğumda ortamı tamamlayıcı olarak kullanıyorum. eski 15-20 plak var elimde. Onları 3-4 ayda bir ortam olursa kullanıyorum. onun dışında yeni çıkan şarkıları, albümleri plak olarak almıyorum. kayıpsız ses falan pek işim yok benimki keyif pezevenkliği :D

Diyetisyen doğru adres tabi ama basit mantıkla bazal metabolizmanız ve spor nedeniyle harcadığınız enerjinizin günlük 400-500 kalori fazlasını almak olarak düşünebilirsiniz.

Tabi bunları kompleks karbonhidrat ve sağlıklı yağlardan almak doğru olan.

ellerinizi yikadiktan sonra dezenfektan kullanmayin, acilan hücrelerden girerek ele daha da zarar veriyor. Bunun disinda el kremi kullanin.

aynı durumdayım sık yıkama, kolonya sürme sebebiyle 3 aydır ellerimin tüm derileri kalkal oldu avuç içinde.

normal krem denedim bi fark yaratmadı, ayrıca elleri yapışkan bir hale getirip daha çok mikrop tuttuğunu düşünüyorum.

mutlaka çok kişinin başına gelmiştir, varsa önereceğiniz ilaç ben de kullanmak isterim.

mümkün olduğunca dezenfektan yerine el yıkamayı tercih edin ve vazelin kullanın.

Senelerdir elde vıcık vıcık kalmayan, cildin gerçekten emdiği, ellerimiz ıslanınca tekrar kaygan şekilde ortaya çıkmayan tek krem bence bu: www.nivea.com.tr
Bunu gün içerisinde veya uyurken sürerseniz müthiş olur.

Bir de şu var tırnak etleri ve sertleşen deriler için, ayaklarda da kullanılabilir. Tırnaklara sürerseniz manikürlü gibi uyanırsınız: www.watsons.com.tr

Bepanthol merhem de çok başarılı diye düşünüyorum. www.bepanthol.com.tr uyumadan önce ellerinizin tamamına bol bol sürerseniz sabah muhteşem uyanırsınız. Etrafa bulaşmasın derseniz bez eldivenler satılıyordu sanırım gratis’te.

her hafta değil elbette ama aslında doğal sebepler yüksek, akdeniz havzası geçmişten günümüze çok sık orman yangınları ile karşılaşmıştır. çoğu ülke ve şehrin tarihine baktığınızda hepsinde çok fazla yangın olduğunu görürsünüz. bitki örtüsü de buna yönelik gelişmiş, hepsi yangın sonraki özellikle maki kendini yenileyecek bitki topluluğudur.

yangın da doğal afetlerden biri aslında. yani insanın katkısı olmadan da oluyor. fakat insanların neden olduğu yangın illa ki insanın kasten ya da taksirle neden olduğu yangın demek değil. küresel ısınmaya neden olmak, su kaynaklarını bilinçsiz ve kendi faydası için kullanmak nedeniyle ortaya çıkan yangınlar da doğrudan olmasa da dolaylı yolla neden olduğu yangınlardan bence.

özetle %99 iddialı bir rakam olsa da %60-70'i bence insanın doğrudan ya da dolaylı nedenlerle sebep olduğu yangınlardandır.

portekiz'de her yil onlarca dogal yangin oluyor.

yüzde 99 realistik bulmadığım bir oran.

eskiden okullarda öğretirlerdi, orman yangınları su damlası ile bile çıkabilir derlerdi. yaprak üzerinde birikmiş olan bir damlanın içinde güneş ışığının geçmesiyle yakıcı etkiye ulaşabilirmiş.

atılan çöplerin de etkisi büyük. mesela yıllar önce bir cam su şişesi atıldı ve yıllar sonra camı büyüteç etkisiyle yangına sebep oldu. bu durumda bu yangına kasıtlı der miyiz? desek bile yüzde 99'a ulaşacağını düşünmüyorum.

ama yine de türkiye'de kasıtlı çıkarılan yangınlar da, önemsememek yüzünden çıkan yangınlar da azımsanmayacak kadar yüksek gibi görünüyor.

eski işyeriniz kurumsal bir firma ise insan kaynakları birimi işe iade davanızın kesinleşmesi sonrası fesih gerekçesini sgk'ya bildirecektir. henüz bildirmemişse sizin ya da avukatınızın irtibata geçerek hatırlatması doğru yol olabilir.

bu bildirimi yalnızca işveren yaptığı(onun beyanına dayandığı) için sizin bildiriminizle çıkış sebebini düzeltemezler.

iş yeri eskiden kurumsal bir firma idi ama TMSFye devir edildiği için şuanda içinde istedikleri gibi at koşturuyorlar ve dava kesinleşmiş olsa bile ödeme yapmıyorlar icraya başvuruyoruz.

bu sebeple bizim veya avukatımızın aramasıyla değiştirecek zihniyette insanlar değiller.

bu şartlar altında izlememiz gereken yol ne olabilir?

teşekkürler

bu durumda hem işvereninize bir ihtarname gönderip talebinizi yazılı olarak iletip makul bir süre için (diyelim 10 gün) çıkış sebebinizin düzeltilmesi için gerekli başvuruların yapılmasını talep edebilirsiniz. bu sürenin sonunda sgk il müdürlüğü'ne bir dilekçe ile başvurup işverenin yasal olarak yapması gereken bildirim ve düzeltme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenlerle hem kaydın düzeltilmesi için işverenden ilgili belgelerin istenilerek düzeltilme yapılmasını hem de yasal yükümlülüğe uymayan işvereniniz hakkında gerekli sürecin işletilmesini talep edebilirsiniz.

tabi en doğrusu, hali hazırda davanızı yürüten avukata danışarak ilerlemeniz olur.

davamı yürüten avukata danıştım çok sallamadan üstün körü cevap verdi, iş yeri ile görüş dedi, iş yeri çıkardığı mahkemelik olduğu adamı niye dinlesin ki.

avukatın iş yeri ile görüşmesi daha doğru gibi geliyor benim görüşmemdense.

yanlış mı düşünüyorum?

ayrıca verdiğiniz detaylı bilgiler için çok teşekkür ederim.

avukat arkadaşın görüşmesi gereken bir durum değil aslında ama rica ederseniz yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

Böyle durumlarda sıkı yönetim ya da seferberlik gibi olağanüstü rejimler düzene girer geçici olarak ve nasıl uygulanacağına dair mevzuat yayınlanır. Sandığınız gibi mutlak bir sokağa çıkma yasağı olmuyor ama epey sınırlandırılmış bir şekilde çıkabiliyorsunuz. Sokaklarda kolluk güçleri ve muntemelen her sokak ya da mahalleden sorumlu birimler kurulur ve o şekilde uygulaması denetlenir.

Tek yaşayan kişiler ve hastalar için durum gerçekten kritik ve zor olur böyle bir durumda. Dayanışma ile üstesinden gelmek lazım. Örneğin apartmanınizda yaşayan yaşlı ve hastaları tespit edip, gerekirse yardımcı olabileceğinizi söyleyebilirsiniz.

Üst solunum yolu hastalığı belirtileri yoksa ve bu sık oluyorsa alerji testi yaptırın.

Hastalık belirtileri varsa doktora gidin.

Uğraşamam doktorla diyorsanız zencefil/bal/limon. Bunlar da yoksa c vitamini olan herhangi bir şey

ben koşuya çıkınca düzeliyor.

Ben az kaya tuzunu eziyorum suyun içine katıyorum. Boş burun sprey şişesi var o yoksavelinle burnuma yolluyorum. Oh mis ferah bir dünya.
Eşimde gitti aynı şişeden aldı o da yapıyor. Başta beni saćma buluyordu. Şimdi de kaya tuzu normal tuz hepsi aynı iddaası yapıyor. Valla ben yemek tuzu da kullandım ama o iri iri parlak tuzlar kadar açmadı hiçbiri.

(bkz: kaleydoskop)

Kitap al abi, Çocuk Kalbi falan gibi klasik olanlardan.

Resime ilgisi varsa mandala
Müziğe ilgisi varsa melodika ya da mızıka

Ben şu kitabı almıştım

www.dr.com.tr

Satranç takimi alabilirsin.

açıkları tercih etmiyorsan hiç tuzlu fıstık yememişsin zaten.

kaliteli bir tuzlu fıstığın fıstık rengi açık olur, boyutu iri olur ve ağzında dağılır anlarsın zaten.

kapalı olan markaların hepsi traş.

Fıstık rengini nasil görüyoruz ki? Üstünde tuzlu olan kabuk var

Yerken ayıkla bak, zaten ağzında dağılır

bu tuzlu fıstık uğruna ben de az marka denemedim. uzman görüşüm benim de kapalı'lar dan uzak durmak olacak. açıp bitiremediklerim oluyor. bir kere sıcak yemek diye bir durum da yok kapalı olunca. o yüzden kuruyemişçilere girip tadına/tazeliğine/kavrukluğuna bakıp öyle alıyorum.

carrefour'da kuruyemis bolumunde acik satilan kabuklu (pembe olan kabuk) tuzsuz fistiklar benim bugune kadarki favorim.

Yanlış tercihler yapmışsın gibi. Biraz düşün geriye bakıp gerçekten ne istediğinin farkında mıydın bugüne kadar?

Psikoloğa gitmelisin

İnsan içindeki boşluğu dışarıdaki şeylerle dolduramaz diye düşünüyorum. Bir süre oyalanir ancak.

Gerçekten neyi istiyorum? Gerçekten neyi seviyorum? Gerçekten ne ile mutluyum? Sorularına bir cevabın varsa bunları belirleyip bunları yapmalısın. Tamamen değilse bile aşama aşama.

Eğer bu sorulara bir cevabın yoksa bir uzmandan yardım alabilirsin. Bu bir depresyon da olabilir

Sanata yönel bence. Kitap oku en azından. Ruhsal boşluk, olmamışlık duygu ve düşüncelerin ifade bulamamasından ileri gelir.

Aynısı bende de var.

5 vakit namaz kıl, senede bir defa kurban kes, paran oldukça zekat ver, hacca git, kuran oku

Ya tercihlerin karşısında kendine dürüst değildin ya da çevrenden beklediğin takdiri göremedin bence. Şunu yapayım geçer bunu yapayım geçer diye düşündün ve geçmediyse derim ki tercihlerini yanlış yapmışsın. Ne bileyim istediğin bölümü okumamış, istediğin ortamlara girmeyi atlamış, istediğin eşi seçmemişsin vs. Ha diyorsan ki seçimlerimde hiç bir yanlışlık yok, o zaman diğer seçenek olan başarıların karşısında takdir görememen derim. Seni destekleyen, onaylayan insanlar azdır çevrende belki. Ya da kişilik bozukluğun vardır içinde birini memnun etsen diğeri olmuyordur.

Beklentilerin ve koşulların farklıdır muhtemelen. Bir de kimsenin hayatı dışarıdan göründüğü kadar mutlu ve eğlenceli değil merak etme.

Benim anlamadığım insan hayatta kaç kere temelli yurt dışına yerleşir? Her defasında derken 6. Deneyişinizde yine olmamış gibi anladım. Ya da yurt dışı tatili mi iyi gitmedi? Nasıl yani

yukaridaki yoruma katiliyorum. ne yanlis yaptigini soyleyebilmemiz icin biraz detay vermen lazim. bazi duyurucular cok tripli/gizemli takiliyor.

yok öyle bir şey, insanlar hayatlarını öyle allayıp pullayıp gösteriyolar ki sürekli herkesi hayatı birbirine özenerek ama birbirinin farklı versiyonları olarak geçiyor. evet bu ülkede bazı şeyler diğer yerlere göre daha zor ama yurtdışına gidince herşey şahane oluyor diye bir şey yok, her yerin zorluğu kendine, herkesin beklentisi ve bulduğu farklı...

Benim de b.ka sarmıştı. Hatta o kadar kötüydü ki en yaşanmayacak şeyleri yaşadım en düşük olasılıklı şeyler geldi beni buldu. Sonra döndüm rahatladım ama "Çok güzel gidiyo, manyak gidiyo, woooaa" diye başlayan bütün akadaşlarım tek tek benden önce TRye kalıcı olarak döndü. İnsanlar nası gözükmesini istiyosa öyle anlatıyo maalesef. Halbuki heşey ortada da bırakalım kendilerini tatmin etsinler :)

herkesin hayatı yurt dışına gidince süper değişmiyor. bazısı rol yapıyor niyeyse.

süper değiştiğini sanmıyorum.

yurtdışında yaşamak çok zor bir olay. ortama uyum sağlamak zorundasın, memleketten uzaktasın, sevdiklerinden uzaktasın.

çoğu ülkede arkadaşlıklar ülkemizdeki gibi değil. herkes çok içine kapanık.

christmas dönemine girdiğimiz bu dönemde patır patır mental health ve destek konularda konuşmalar, eğitimler vs. alıyoruz. haftada bir birinin kendini trenin önüne bıraktığını okuyor, izliyor bazen de şanssızsak görüyoruz.

buna rağmen bu zorlukların farkında olmadan ben yurtdışına gitçem ya diyen bir sürü vatandaşımız oluyor. bunların bir çoğu geri döneceklerdir çünkü sıkıya gelemezler. bazen de işler umduğun gibi gitmez.

mesela ben arkadaşlarıma açık açık buraya geldiğinde para biriktirmek bir yana birikimlerini harcayacaklarını söylediğimde gelmekten vazgeçiyorlar. burada birikim kültürü de yok kazandığını harcıyorsun. yılda 3-4 avrupa tatili yapıyorsun çünkü herkes yapıyor. eksik kalmak istemiyorsun.

çok para alıyorsun ama çok da para harcıyorsun dolayısıyla birikim imkansız çoğu insan için.

ayrıca iş ortamın ne olursa olsun sen yabancısın. besin piramidindeki yerin ne yazık ki tabanda ve bunun değişmesi 1-5 yıl sürebilir. sürekli gizli ya da açık ırkçılık yapacaklar ve bunu görmezden gelebilecek misin?

misal türkiye'de genel müdür yardımcılığı yapıp mercedes c200d şirket aracına binerken burada arabası bile olmayan ve eleman olarak çalışan bir arkadaşım var. kendisinde ego sıfır olduğundan gayet iyi uyum sağladı ama sen bunu yapabilecek misin?

en önemlisi ben gelirken yanıma sadece 1 valiz aldım (dayalı döşeli ve bir odası oyun odası olan bir evim olmasına rağmen). bütün hayatını bir valize sığdırıp gelebilecek misin?

bence de beklentiyle ilgili. benim için türkiye gündeminden kafi miktarda uzak kalmak, gürültüsüz bir semtte oturmak gibi şeyler bile yetiyor mesela, artık daha az stresli hissediyorum. kısacası süper diyemem ama benim beklentim türkiye'de hayat kalitesini düşüren şeylerden uzaklaşmaktı, onu da bir nebze olsun başardım. mesela artık vergilerimin bir avuç görgüsüze gitmediğini görmek bile beni rahatlatıyor.

Ben yolcu gemisinde çalışıyorum. Geminin hem yolculara hizmet verilen pırıltılı yüzü ile tüm işlerin yapıldığı kapalı kapıların arkasını bizzat yaşıyorum. Haliyle mürettebattan arkadaşlarımın yaşamlarını birincil elden biliyorum çünkü ben de onlardan biriyim. Aynı masada yiyip içtiğim kişiyi tanımayıp sadece sosyal medya hesabına baksan hergün dünyanın ayrı bir noktası farklı farklı mekanlarda eğlencenin dibine vuruyor, tatmadığı zevk keşfetmediği şey kalmadı sanırsın. Oysa bu sadece onların sunuş biçimi. Televizyon gibi düşünmelisin :) Asıl önemli olan senin neyden keyif aldığın, başkalarının yolundan gitmek zorundaymışız gibi hissetmek bence mutsuz olmamızın en büyük sebebi.

Yüzleşerek

Yüzleşmek ya da isteğini dışında maruz kalmak gerçekten etkili bir çözüm.

Ya da nedenini bulmaya çalış.

Düşüncenin içeriğine bağlı olarak değişir. Obsesyonun gelişme tarihçesini bilmeden öneride bulunmak zor. Altta yatan nedenleri, tetikleyicileri bilmek önemli. Mesela obsesyona eşlik eden bir kompulsif durum var mı? Bunların hepsini bir psikologla konuşmak size yardımcı olacaktır. Ancak psikolog da size öneride bulunmaz, sizin hayatınız üzerine yapmanız gerekenlerin kararını kendiniz vermelisiniz.

yazın. yazamazsanız ses kaydı alın. silersiniz dinledikten sonra. bunu düşünüp durmak bana ne sağlıyor ki devam ediyorum, diye de sorabilirsiniz bir ara... nefes çalışması yapmayı deneyin. dikkatinizi dağıtmaya bakın.

mevzuat öyleyse bir yanlışlık yok. mantıken de bence bir yanlışlık yok. sizin dediğiniz gibi harcı yatırıp sınırsız kayıt yapmak imkanı olsa yurtdışında buna dair hazır harcı yatırılmış ve türkiye'ye satmaya hazır bir telefon pazarı oluşur ki, devlet de bunu haliyle istemez.

eğer ailenizle kira 27'sinde başlar diye anlaşmadılarsa evet 10 günlük kirayı da yatırması gerekir. basit şekilde istenir, 17'sinde girdiniz o aradaki farkı da yatırır mısınız? şeklinde.

dahili meddah +1 ne eksik ne fazla

Çıkarken de 17sinde çıkarsa alacak verecek kalmaz. Bunun anlaşmasını yapsın eğer fark verme işini yokuşa sürerse.

normalde alınabilir, almak isteseniz haksız olmazsınız. ama bence 10 günün peşine düşmeyin, kiracı 10 gün geç girmiş gibi düşünün geçin.

petunya +1

size sorun çıkarmayacak birisi ise 10 günü dert etmeyin derim ben

arkadaşlar neden bırakayım? kiranın 3'te 1'i. garip bir şekilde bu sözlükte kiracılara karşı aşırı tölerans var. benim için önemli bir para. ben de kiradayım başka şehirde. ev sahibi söylemeden aradaki farkı verirdim.

Arkadaş millet fikrini söylemiş işte, niye kızıyorsun? Ben olsam ben de bırakırdım. İhtiyacın varsa bırakma zaten. Hatta ihtiyacın olmasa ve yine de bırakmak istemesen de bırakma. Buna kimse bir şey diyemez. Direkt olarak söyleyeceksin. Aynı böyle buraya yazdığın gibi.

Adam pasif agresif çıktı rıza baba.
Madem istenir mi istenmez mi sorusunda istenmez diyenlere çemkireceksin, soruyu hiç sorma. Hatta şöyle sor, kiracıdan paramı isteyeceğim ama özgüvenim yok bana biraz gaz verir misiniz?

2 seçenek var:

1- Ev ayın 17'sinden 17'sine kiralanır, kira ödeme periyodu 17-27 gibi aralık olarak belirlenir.

2- Ev 27'sinden 27'sine kiralanmış gibi başlanır, ilk kira 30 değil 40 günlük alınır, sonra düzene girer.

Ben de ev sahibi söylemeden 10 günü fazladan yatırırdım hatta bunu arayıp konuşurdum. Ama herkes sizin veya benim gibi düşünceli olmayabiliyor böyle konularda. Çok da kafaya takmayın. İki seçeneği de kiracıya söyleyin, ikisi de bence kabul edilebilir şeyler. Yeter ki zamanında yatırsın ve sorunsuz bir kiracı olsun.

duyuruya cevap verdik diye dayak yiyeceğiz bir de üstüne. almak istiyorsan al, neden almam gerekiyor değil mi diye soruyorsun madem onu da anlamış değilim.

çok değişiksiniz.

Genelde o tur kira alinmaz. Mantigi da sudur, kiraci ye yeni fln yerlesir tam oturamaz daha, ondan alinmaz, ay basindan baslatilir.

Karar size kalmis

mesaj olarak yazdım.

nöron'da Feride Hanım var.

EVET

Kale anahtar bu. Gidip anahtarı cogaltiyorsun. Cogaltirken bu boş anahtarı veriyorsun adama. Vida sökmeyle alakası yok. Bilyalı çelik kapı anahtarı yani bu

canlıbalık denen yerde balık ve salata yemenizi tavsiye ederim. çok büyük bir yer değil zaten ve merkezinde çok güzel yerler var. 5-6 saat içinde tüm şehri gezebilirsiniz.

hayır maalesef. suni gözyaşı damlası ve olabildiğince güneşten,rüzgardan kaçınmanızı tavsiye ederim.

56:00'dan itibaren başlıyor.

teşekkürler @dahili meddah

youtube'da da buldum o sahneyi www.youtube.com

Spor?

Et yiyorum, tatile gidiyorum. Bu ara gidemiyorum gerci.

Maddi manevi bana zararı olan insanı hayatımdan çıkarıyorum

spor : haftada 4-5 gün
beslenme : paket gıdaları, şekeri ve basit karbonhidratları tüketmemeye çalışıyorum. alkolü epeyce sınırlandırdım.
uyku : düzenli en az 6-7 saat uyumaya çalışıyorum.
hobi-tatil : gelirimin içinden bir kısmını tatil ve hobilerim için tasarrufa ayırıyorum ve sonrasında istediğim, hayatımı kolaylaştıracak şeyler alıyorum (kindle, bisiklet, tatil gezi vs) bunu özellikle tavsiye ederim.
az insan : çok fazla insanla zaman geçiriyordum eskiden, şuanda daha az insanla zaman geçirip daha keyif alıyorum. fazla insanların çoğunu hayatımdan çıkarttım ya da bir şekilde onlar çıktılar.

hedef olarak da sigarayı yeniden bırakmak ve dilimi geliştirmeyi planlıyorum.

şekerden olabildiğince uzak duruyorum. abur-cuburu ve ağır hamur işlerini yemiyorum. ayda bir kendimi ödüllendiririm. beslenme olarak bir tek alkolden vazgeçemedim. onun da zamanı gelecek gibi görünüyor.

haftada min. 3 idman yapmaya gayret gösteriyorum. ama futbol ama koşu ama fitness.

denyo insanları ayıkladım hayatımdan. olağanca kafamı dinç tutmaya çalışıyorum.

tatil olayını da çadır-kamp şekline geçirdim. 1 haftalık otel tatilinin yarı parasına enfes kamp malzemeleri aldım. evladiyelik gibi duruyorlar. hem ekonomik hem de insanoğlunun en iyi hissettiği yerle yani doğayla buluşmasını sağlıyor. 1 kere kamp yaptı mı insan, tadı damağında kalıyor.

minimalizmle alakalı araştırma yaptıktan sonra birçok şeyi değiştirdim ve eledim hayatımdan. minimalizm ekolünü araştırmanı öneririm.

-Disarida, mevsim elverdigi surece acik havada vakit gecirmek (trekking, bisiklet turu, parkta güneslenmek-kitap okumak)... Ozellikle havanin hep gri ve bulutlu oldugu bir yerde cok onemli benim icin.

-Sade yasam. Cok cok az tüketerek yasiyorum, arasinda kayboldugum kiyafet dolaplarim, ayakkabilarim, makyaj malzemelerim yok. Market alisverisi bile yapmiyorum. Bu konuda aktif calistigim projeler var, sadece kendi hayatimi degistirmedigimi biliyorum ve cok mutlu oluyorum.

-Cocuk yapmayacak olmak. Herhalde bunun kadar hayatimi yasanilir kilan ve hayat standartimi yukselten baska bir karar yoktur.

ciceklerimle evimle ilgileniyorum.
motora binip geziyorum, kamp yapiyorum, iciyorum.
insanlari olduklari gibi kabul ediyorum.
spor da yapiyorum arada.

Minimalizm, spor, kindle, yemek yapmak.

az insan, az eşya, az düşünmek, tatil yapmak, kendimi geliştirmek

-Bencillik yapıyorum. Hayatta hep kendimi ön plana koyuyorum. Kendi mutluluğumu devam ettirmek üzerine yaşıyorum. Fedakarlık ve sorumluluk olayına çok gerekmedikçe girmiyorum.

-Aileme çok vakit ayırıyorum. Onların kıymetini biliyorum, gönüllerini hoş tutuyorum. Böylelikle onlar mutlu ve huzurlu olunca evde gergin, tartışma dolu bir atmosfer olmuyor. Zamanında çok çekiştim onlarla sonuç olarak herkes yıprandı.

-Beni üzen biri varsa onu hemen çıkarıyorum hayatımdan. İkinci bir şans vermiyorum çoğu zaman.

-Yürüyebildiğim her yere yürüyorum. Hemen her yere yürüyerek gidiyorum. Arabam yok. Araba alacak imkanım var ama uğraşmak istemiyorum. Toplu taşımaya da çok gerekmedikçe binmiyorum.

-Beslenmeme dikkat ediyorum. Abur cubur, asitli içecekler, hazır gıdalar hayatımda yok. Bir tek şekeri (ev yapımı kurabiye, kek vs.) tam bırakamadım ama onu da çok çok az tüketiyorum zaten.

-Resim yapıyorum. Boş zamanlarımda, kendimi kötü hissettiğimde, bir fırsatını bulduğumda hemen resme sarılıyorum. Saatlerce çiziyorum, boyuyorum, kafam rahatlayana, aklımda hiç negatif bir düşünce kalmayana kadar devam ediyorum.

-Akordeon çalmayı öğreniyorum. Bu sayede daha pek çok şey öğreniyorum aslında. Notaları, farklı müzisyenleri, değişik terimleri... Pek çok şey. Ayrıca onu çalmaya konsantre olduğumda moralimi bozan şeyler de kafamdan uçup gidiyor.

-Her gün kendimle ilgili gurur duyduğum, iyi ki yaptım dediğim şeyleri bir deftere yazıyorum. Her gün en az 3 şey. Sonra geri dönüp bunları okuyorum. Kendimden şüphe duyduğum zamanlarda, kendime güvenimin azaldığı dönemlerde bana inanılmaz yardımcı oluyor bu. İnsanlarla ilişkilerimi, kendime bakış açımı güçlendiriyor.

-Farklı kültürlerden, farklı ülkelerden kişilerle konuşuyorum bol bol. Onlarla konuştukça çok enteresan şeyler öğreniyorum, ufkum genişliyor. O ülkelere dair ilginç bilgiler ediniyorum.

-Keyif pe....enkliği yapıyorum. Hayatım hep keyif üzerine kurulu. Hayatta sadece bana keyif veren şeyleri yapıyorum. Kendimi temizlik yapayım, her yer bal dök yala olsun diye kasmıyorum mesela. Ya da tasarruf yapmıyorum. Dişimden tırnağımdan artırayım da şu kadar para biriktirip bi ev, araba vs. alayım diye bir planım yok. Bugün bulduğum parayı bugün yiyorum. Yarın ölmeyeceğimin garantisi yok. Hazır gençken ve imkanım varken yiyorum, içiyorum, geziyorum, günümü gün ediyorum. Ha, kendimi zora sokmuyorum tabii bunları yaparken. Ayağımı yorganıma göre uzatıyorum.

-Her yıl bir haftalığına hiç görmediğim bir yere gidip orada tatil yapıyorum. Gidip tek başıma kafa dinliyorum.

-Sırf hayatımda biri olsun, sevgilim olsun diye bana hiç uymayan saçma sapan insanlara tahammül etmiyorum. Dertsiz başıma dert almıyorum.

is yerimin dibine tasidim evi, yuruyerek ise gidip geliyorum. hayatimdan toplu tasimayi cikardim tamamen, gercekten onlarca maddelik listeden daha fazla refah point getiriyor.

spor yapıyorum
yüzüyorum
meditasyon yapıyorum
okuyorum
gülüyorum
arada içiyorum
masaj yaptırıyorum

calisthenics'le uğraşmanın ve çalışmamanın daha yaşanılır kıldığını düşünüyorum hayatımı. "yaşıyorum" diyebilmek adına da mevsimleri olabildiğince hissetmeye çalışıyorum. kışın evde kalorifer yakmam, yazın kamp sürelerimi uzun tutarım. ayrıca yaz-kış soğuk suyla yıkanmak da "yaşıyorum" dedirtiyor insana.

internet ve müzik. bazen bir film.

izin günlerimde özellikle, kendime bayağı kıyak geçiyorum.

düşünmem gereken ve düşünmemem gereken o kadar çok şey var ki... alkol de çok yardımcı oluyor.

1- spor yapiyorum. resmen kendime bir hayat amaci edindim.
2- duzgun besleniyorum. abur cuburu cikardim, sigara-alkol-gazli icecekler-cikolata-cips-biskuvi vs yok.
3- amsalakligi biraktim, tinderi sildim, kizlara artik deger vermiyorum, dating veya online dating tamamiyla erkegi somurme amacli, yozlasmis zaman kaybi araclari. bu kadar emegi hicbir insan hak etmiyor. herhalde gorucu usulu vs evlenirim, her ne kadar cagdas ve bilgili bir insan olarak tanimlasam da kendimi. anneme soylim bari :D hauhasuh.
4- kitap okumaya basladim yeniden. cok zevkli
5- yemek yapmakla kafayi bozdum bu aralar. o da cok zevkli.
6- yeni bir dil veya enstruman calmayi ogrenecegim insallah yakin zamanda.

simdilik bunlar.

en fazla 4 saatlik mesafe şu ara çokta kalabalık değildir.

akyaka/gökova körfezi
marmaris
datça/eski datça (biraz yoldan sapmanız lazım).
dalyan
fethiye'yi geçmeyi düşünürseniz eğer kabak koyunu ve kaş'ı da plana ekleyebilirsiniz.

Patara,
Kelebekler vadisi,
Kayaköy,
Letoon antik kenti,
Yakapark,
Çalış Plajı,
İztuzu plajı,
Kaunos ören yeri,
kleopatra koyu.

şöyle oldu şimdiden. 2 hafta lazım galiba en az :)

1. Didim
2. Bodrum
3. Bodrum /Mazi
4. Akyaka
5. Marmaris
6. Dalyan
7. Dalaman
8. Fethiye
9. Ölü Deniz
10. Kabak Koyu

tapu harcı tamamen anlaşmaya bağlı. en başta konuşmadıysanız satıcı ödemeye yanaşmaz, o yüzden ya pazarlığı ona göre yapın ya da pazarlık harici tapu bedelini bölüşelim diye konuşun.

Harçlara satıcı karışmaz usul budur. Satın alırken önce belediyeye gidip emsal bedel alınması gerekiyor. O esnada evin önceden kalan borçları satıcı tarafından ödenir. Sonra emsal ile tapu dairesine gidilir orada tapu harcı ve döner sermaye bedeli çıkarılır. Alıcıda gider bankaya öder hepsini sonra tapu yapılır.

Son iki yılda iki ev alıp sattıp satarken alıcıya aitdedim alırken de bana ait dedim öyle usul

yeni ev sattık. alıcı ödedi ikisini de. 4 er binden 8 bin ödedi

Arada emlakcı varsa onun komisyonu da %3 - %3, ama kurumsal bir firma değilse üç aşağı beş yukarı anlaşırsınız.

Merhaba, aklıma www.theshambala.com geldi. Hiç gitmedim ama giden arkadaşlarım çok memnun bende bu yaz gitmeyi düşünüyorum.

kabak koyu leş gibi ayrıca gitmesi çok zor, kafa yapıcı şeylerle alakan yoksa hiç gitme

bütçen ne kadar? kafa dinlemelik yer istiyorsan palamutbükü, bozburun gibi yerler çok güzel. palamutbükü'nde otel mavi beyaz var(mış). çocuk dünyaya gelsin, birazcık toparlasın direkt gidicem oraya :) 2016 mayısta da bozburun'da karia bel var.. balayı otelimizdi ve baya memnun kalmıştık.

mayısta hangi tatil yöresine gidersen git sakindir. sadece kuşadası haftasonları saçma kalabalık oluyor.

Kabak koyu baya huzur enjekte eden bir yer. Bence bir göz at. Evet yolu kötü ama değiyor. Kafa yapıcı şeylerle pek alakası yok, zaten bir kaç fotoğrafına baksan anlarsın. Bu mevsimde çok kalabalıkta değildir. Shambala'ya bu şubatta gitmiştim, el değiştirdikten sonra biraz ticarileşmiş ama genel olarak tüm koy bizimdi ve çok zor geri döndük. Tavsiye ederim.

- datça, özel olarak hayıtbükü.

- karaburun

- genel olarak sakin olmasa da mayıs'ta kaş da sakin olur.

erciyes dağı eteklerindeki tekir yaylası. deniz meniz yok. ama çadır kurup keçi sütü içsen, geceleri yıldızları izleyip o temiz bahar havasını içine çeksen bir daha akdeniz'e, ege'ye tövbe edersin.

Edit: Bütçe hakkında da bilgi vereyim. Çift kişi 1 gece 300-350 tl civarına kadar uygun olur benim için. Gidiş de arabayla olur.

Tüm cevaplara teşekkür ederim şimdiden. Eve gidince hepsini tek tek inceliycem. Başka fikri olan varsa da seve seve almaya devam ederim:)

Ayvacık tarafında www.sokakagzimotel.net kalmadımama gidip gündüz vakit gecirmiştm. Yemekleri zeytinyağlıları inanılmazdı. Cok ufak bir köyde ve koyda sakin asırı tatlı bir yer

panpa sana en uygun turu söylüyorum rehberli fethiye - likya turu. pişman olursan paran iade.

www.jollytur.com

Instagram'da şunları görmüştüm: mavikeci.com

Kuşadası'nda ama tam deniz kenarı değil www.bahabguesthouse.com

www.mavizeytinbutikotel.com

Buranın balkonu baya güzel: www.lilithcamping.com

dizel mi?

Merak edip sahibinden.com'a filtreleyip baktım. Mantıklı bir fiyata alıyorsun, tabi km doğru ve sorunsuzsa.

kaza sorgulaması yapın mutlaka şasi no üzerinden.

tanıdıktansa al..kıllanmalık bir fiyat ama.

expertiz + tramer temizse iyidir.

Tramer exper temiz
Şasi nodan da sorguladım.
Araç dizel evet.
Daha bi bebek ☺️

hiç bakmadım ama 82-85 piyasası olan bir arabayı 72 ye asla almazdım. babam satsa yine almam o derece. kesin konuşmayı sevmiyorum ama muhakkak bir şeyi vardır.

@giovanne yapma :(

Sahibinden’de o fiyat aralığında fiyatlar ortalama 5-6 bin yüksek. Aynı özellikte olanları arayın muhtemelen 78 79 bırakacaktır. Ama arkadaşınız 75 dese yine satar. Size 72 demesini anlamadım. Vitesinde sıkıntı olmasın. Servis sorgulaması yaptınız mı?

İs kanunu is yeri tasinmasi diye google a yazdim. Baya sonuc cikti ozetle anladigim baska ile tasinmasi gerek tazminat icin.

Mesela ali tezel yorumu :
m.haberturk.com

ali tezel'in yazısında şöyle bir bilgi var. ama sanırım bu bilginin yasal net bir karşılığı yok. bu konuda tecrübe yaşamış olan var mıdır?

Bu arada hizmet akdinde gitmek zorunda olduğunuz yazıyorsa da işveren yeni adrese göre işe gidip gelmek zorlaşmışsa uygun yol masrafları vermek zorundadır. Yoksa hizmet akdinde yazsa bile gitmek zorunda değilsiniz. Bakın bu konuda Yargıtay ne güzel bir karar vermiş.
Yargıtay 9'uncu Hukuk Dairesi'nin 2004/27850 esas, 2005/18819 karar ve 17.05.2005 günlü kararına göre;
* Kıdem tazminatının ödetilmesi
* İş sözleşmesinde nakil serbestisinin bulunması
* Nakille iş koşullarının ağırlaştırılması
Taraflar arasında iş sözleşmesinde her ne kadar nakil serbestisi var ise de, davacının önceki işyerinden 35 km. uzakta bir işyerine kendi ücretinden fedakârlık yaparak yol parasını karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla iş sözleşmesinin esaslı bir unsurunda aleyhine değişiklik olmuştur. İş koşulları zorlaşmıştır. Davacının Pınarbaşı'na yol parası verilmediğinden gitmediği bu durumun iş şartlarında ağırlaştırma olarak kabulü gerekir. Bu durumda davacının iş akdinin 1475 sayılı yasanın 16/II-e maddesi uyarınca feshi nedeniyle kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerekir. (1475 s. İş K. m. 14, 16) (4857 s. İş K. m. 17, 24)

iş koşullarında esaslı değişiklik nedeniyle iş akdinizi tek taraflı olarak feshetme şansına sahipsiniz ama detayları bilmek gerekiyor. bu her durumda uygulanabilen bir şey değil ama sizin durumunuza uygun olduğunu düşünüyorum.

araba olacaksa eski datça'yı tavsiye ederim. çevrede gidilebilecek sakin çok güzel yerler var.

@dahili meddah arabam yok maalesef. Gittiğim yerde günlük kiralık motor bulursam ehliyet ve ekipman var o şekilde gezebilirim belki..

Bu hafta erken rezervasyon indirimi için son diyorlar bu arada.

araçsız eski datça sıkıntılı olabilir ama hallederim derseniz datça çok güzeldir.

diğer bir alternatif olarak da kaş'ı önerebilirim. merkezi yeterince tatmin edici, güzel yeme içme yerleri ve tekneyle gidebileceğiniz çok sayıda güzel koy mevcut.

tamamen sakin, denize girip çıkayım sağa sola gitmesem de olur derseniz, son dönemde tadı kaçmış olsa da kabak koyu da fena değildir.

Kaş çok güzel bi yer ama ulaşım biraz sıkıntılı. zaten ulaşım biraz sıkıntılı olduğu için öyle çok kalabalık olmuyor. olur da gidersen eğer benim yerime frenk inciri ye :(

marmaris sizin için uygun olabilir.

www.youtube.com

bir köpek ya da karınca böbrek ve diğer organları ile birlikte her ne ise, sen de organlarınla birlikte osun. kendi açından ise "hissettiğin" kişisin, başkalarının gördüğü ya da organların/hormonlarından bağımsız olarak.

her sabah işe giderken taksiye binmek, gözden çıkardım 300 lirayı kafam rahat.

Lazer epilasyon
Spor salonu
Sağlıklı besin alışverişi
Kitap alışverişi
Konforlu yatak
Cilt bakımı
Diş bakımı

Spor salonu
Personal trainer
Netflix ve Spotify
Kindle’a aldığım kitaplar

bisiklet
bluetooth kulaklık
güçlü bir powerbank
günlük hayatta kullanmalık sırt/bilgisayar çantası
kindle
ortopedik taban ayakkabı

yurtdışına çıkmak
arada bir taksiye binmek
kaliteli içki ve gıda alışverişi
steam, spotify gibi üyelikler
eve temizlikçi çağırmak

Kaliteli, rahat ayakkabi icine tabanlik attin mi on numara.

Dis bakimi

Spotify, aslinda programin bircok eksigi var ama yoklukta gidiyor.

Saglikli beslenmek

Spora gitmek

katki maddesi bulunmayan kisisel temizlik urunleri. spor yaparken yardimci olacak urunler, pilates topu, roller vs.

sinema, dizi vs. icin bircok farkli yol mevcut, bunu halledebiliyorum

saglikli yiyceklerle beslenmek. abur cuburu hayattan cikartmak

kulturel bilgi ve yabanci dil kitaplari

etraftaki kayda deger etkinlikler

kendi is alanima giren girmeyen bolumler icin yurtdisi gezisi, arastirma

motosiklet. hayatima girdiginden beri onemli bir zaman bana kaliyor

çift usb girişli şarj aleti. ŞARJIM BİTİYO BEN TAKICAM ŞARJA olaylarına son veriyo. Çok mutluyum.

bisiklet
kahve
kitap
single malt

Mcfit üyelik
Lazer epilasyon
Sağlikli gida alisverişi
Kaliteli saç bakım ürünleri (insanın görünüşüne büyük etkisi oluyor.)

yurtdışı seyahatleri
sevdiğin bir sanatçıyı canlı canlı dinlemek
thai masajı

bedelli askerlik

Motosiklet
Haftada yarım gün temizlikçi
Spor üyeliği

Önceden akbile hep 20 lira yüklerdim, son 6 aydır 50 lira yüklüyorum, resmnen yaşam kalitem arttı, artık akbilim bitti bitecek endişesi yaşamıyorum.

kalın - kapşonlu bir kaban ve iyi bir bot kışın biraz kaygıyı alıyor

evet temizlikçi gelmesi.

14-15 derece civarında soğuk olur, girilse bile hızlıca çıkmak lazım.

kasimda anca antalya, bodrum cok zor olur.

girilir, ben altinoluk'ta giriyorum.

200-300 yıla belki olur. Çünkü istanbul'u istanbul yapan kültür birikimi.

Kısacası olmaz diyorum.

hangi yönüyle bir istanbul'u kastediyorsunuz? güzelliği bakımından imkansız. fakat yaşanan kaos, kirlilik ve plansızlık bakımından diyorsanız, aynı oranda göç alırsa hemen her şehir aynı sorunu yaşar.

1- sıfırdan bir istanbul yapılmak istense mevcut istanbul'u geçebilir bile. doğru planlama, doğru alt ve üst yapı vs vs

2- kesinlikle olmalı

3- siyasi gidişattan daha ötesi bir durum. ekonomik anlamda bu kadar yatırımın çekilebilmesi ve insanların buraya teşvik edilmesi zor.

izmir bu yolda emin adımlarla ilerliyor, keşke ilerlemese.

1)böyle işler çok uzun vadeli planlamalar gerektirir, hadi planladın plana sadık kalmayı gerektirir. doğulu milletler böyle şeyleri pek beceremez. o yüzden olmaz.
2)kesinlikle olmalıydı
3)siyasi gidişat tek sebep değil bkz 1.

olsa da kurtulsak.

Olmaz.
Olmamalı.
Siyasi gidişattan ziyade kozmopolitanlığını yitiriyor istanbul artık. Çevre kirliliği, çarpık kentleşme, göç, işsizlik vs...

İstanbul artık refah istanbul değil(zaten hiç olmadı) Dünya şehri evet ama yöneticilerin işbilmezliği yüzünden çöplük oluyor git gide...

Olay sadece istanbul değil, türkiye zaten boka doğru gittiği için bütün büyükşehirlerde bok yolunda...

Belki Mersin olabilirdi doğru adımlar atılsaydı. Keşke başka illerimiz de cazibe merkezi olsa da kalkınma.

Aslinda Canakkale de iki kita uzerine kurulu. Oraya da bir miktar sanayi gitse de Istanbul rahatlasa.

Gelecekteki istanbul depreminden sonra izmir olacak

Öyle gibi. Kışın artıyor benim.

teşekkürler. peki acaba sebebi nedir? Kışın daha nemli değil mi ortam? Aslında yazın kuruluğun artması gerekmez mi?

aslında yazın da olabiliyor ama kışın özellikle soğuk nedeniyle sanıyorum dudaklar kendini korumak için bir kalkan geliştiriyor.

nemlendirici ile desteklemek lazım.

hava soğuyunca cilt kuruyor, dudaklardaki deri daha ince olduğu için ordaki kuruma daha yoğun oluyor, kabuklanma bu yüzden.

sapiens
oblomov
tol-har-bazuka
oğullar ve rencide ruhlar
yaşar kemal ince memed ve bir ada hikayesi serileri
ursula le guin mülksüzler, yerdeniz serisi
muhteşem gatsby
sinek tanrısı
parfümün dansı

okumakdıklarınız varsa her biri gayet sürükleyici, güzel kitaplardır.

Ben uzunca bir süredir roman falan okuyamıyordum. Sarmıyordu hiç. O yüzden hep psikoloji, bilim, sosyoloji içerikli şeyler okudum.

En son Danny Wallace - I Can't Believe You Just Said That okudum. İnsanlar neden kaba davranır hakkında.
Ondan önce Selfish, Shallow, and Self Absorbed diye bir kitap okudum Meghan Daum'dan. Neden çocuk sahibi olmadıkları hakkında yazmışlar insanlar.
Going Solo diye bir kitap okudum, insanlar neden yalnız yaşar içerikli.
Ondan önce "F*ck Feelings" diye bir kitap okudum, Harvard'lı bir psikiyatr neden çok da duygusal meselelere takılmamalıyız hakkından yazmış.
Sue Grafton'ın alfabe serisinden bir şeyler okuyorum arada vakit olursa.
Bunları son üç haftada okudum, o yüzden "şu sıralar" cevabı olarak verdim.

Şimdi sevdiğim bir yazar yeni bir gerilim romanı yazmış, onu okuyorum. Arada da Skeptic dergisindeki makalelere bakıyorum.

(git: www.idefix.com)

(git: www.idefix.com)

(git: www.idefix.com)

(git: www.idefix.com)

en son bunlar. önümüzdeki günlerde okumayı düşündüğüm ise bu:
(git: www.idefix.com)

çok güzel yorumlar var hakkında. ilginç bir şeye benziyor. yukardakilerden öncelikle ilk gönderdiğimi tavsiye ederim. epey güzeldi.

uludağ. sıcak şarap. sucuk.

Murat özün?

avm ve şehir kriteriniz olmasaydı kapadokya'yı önerirdim. kışın gerçekten çok güzel oluyor ama avm yok. istanbul,ankara ve izmir'i zaten biliyorsunuzdur diye onları eleyerek seçenek sunuyorum;

- edirne (güzel yeme içme olanakları ve şehrin güzelliği nedeniyle)
- kayseri (yine yeme içme ve kayak imkanı)
- bursa (yeme içme, uludağ ve şehir güzelliği)

@chihirovekohaku o deyilim ben :)

Bolu abant

Avmli yer ise antalya, tahtali teleferik vb gezwrsiniz.

Ankara

Kapadokya ve kayseri (avm kontenjanindan)

Bursa. Hem avm, hem kultur, hem doga. OH.

sosyal medyanın gelişmesi ile insanlar hayatlarını görsel işaret,yazı ve fotoğraflarla teşhir etme derdine düştüler. sadece iş anlamında da değil, sosyal hayatla ve hobilerle ilgili şeylerde de öyle. ve evet haklısınız herkes kendini olduğundan daha iyi gösterme derdinde.

Aldatıcı, ben son pozisyonumda proje koordinatörüydüm(daha nasıl yazıldığını bilmiyorum). yuh artık! Şirket yetkisinde olan bütün sıfatlar aldatıcı. Daha önce de defaatle başıma gelmişti.

bizim sektörde çok şükür "e göster bakalım yaptığın işleri" şeklinde işler yürüdüğünden öyle saçmalıklar çok yok.

adam aranjörse aranjman yapıyor. bok gibi yapıyor orası ayrı.

kişisel sosyal medya hesaplarından paylaşım yapmak epey etkili oluyor kendi dışınızda yardımsever bulmak için.

kimseye para gondermeyin. cok cebe atan serefsiz var. kime guveneceginizi bilemiyorsunuz. bi arastirmaya kalksaniz her hayvansever/dernek digerini kotuleyip hirsizlikla sucluyor. direkt mama yardimi yapin.

Yaşadığınız sokaktaki kedilere köpeklere mama veren yoksa 15 kiloluk mito mama alip her gün Bi tabak kapının önüne koyabilirsiniz.

Patifood mama kumbarası çok iyi
Haysev de öyle

bizim okulda da öğrencilerin topluluğu var, destek oluyoruz ama çoğu zaman yetmiyor, ilgilenirsen eğer.

haykonfed'e bağışta bulunabilirsiniz mesela

Bagista bulunmak bir opsiyon, ama mama bagisi olsun.

Diger secenek de; 15'er kiloluk mamalardan alip her gun kapinin onune 1 kap birakmak ya da -manevi tatmini en yuksek olarak- haftada 2-3 kere sokaklarda dolasip mamayi kendin dagitmak.

Bu arada guzel dusunceniz icin de bol bol tebrik ediyorum.

herkese teşekkürler. evimin önünde maalesef hiç hayvan yok, iş yerinin önündekilere de mama veriliyor zaten.
ofiste herkesin görebileceği bir yere küçük bir kumbara koydum, insanlar cebindeki bozukları atsınlar diye, ayda 20 TL civarı da orada birikecek gibi gözüküyor. crazy cat lady muamelesi görsem dahi, işe yarıyor tavsiye ederim :)

sanırım mama bağışında bulunacağım. patifood'un mama kumbarası hoşuma gitti.

Mama bağışı ve tedavi masraflarına yardımcı oluyorum ben. Tedavi yardımını veterinerin hesabına göndereceksem yapıyorum sadece, açıklama da yazıyorum. Bence tedavi daha önemli tabii ama güven mevzusu olduğu doğru..

Kumbara da iyi fikirmiş:)

her ay 15-20 kg mama alıp besleme yapın. büyük yardım.
besleme yaparken gözünüze çarpan hasta vs hayvan görürseniz sosyal medya hesabınızdan veya belediye veteriner hizmetlerinden yardım isteyin.
bunlar yeter de artar bile

Gerçekten en ufak bağışlara bile ihtiyacı olan Umutlu Patiler Derneği(umutlupatiler.com) ya da Çakbipati Derneği(www.cakbipati.org)

Genel bir hata degil. Sanal kartinizin limitine ve guvenlik ayarlarina bakin. Yurt disina ya da internete kapali olabilir. Limit olarak da kurusu kurusuna gereken miktari ayarlamayin, bazen guvenlik icin farkli cekimler yapip iade ediyorlar.

ben de aynısını yaşamıştım, bilgisayar üzerinden üyeliği yeniden deneyin. müşteri hizmetleri öyle yönlendirmişti.

@dahili: bilgisayar üzerinden deniyorum ve hata veriyor.
@crown: sanal kartta hata olabilir diye bankayla iletişime geçip yeni sanal kart tanımladık.yine olmadı.direkt kredi kartı blgilerini de girmek istemedim doğrusu.