15 saat uykuyla rekorumu kırmıştım. evdekiler doktor çağıracaklarmış nerdeyse, depresyonda olduğum bir dönemdi. ilacımı da 3 gün içmemiştim, ağır bir ilaçtı.

uykusuzluk anlamında 49-52 saat arası bir şeydi tam saatini hatırlamıyorum, benim için ayırt edici noktası arazide, %90 hareketli olmamdı, iki günde bir yıl yaşlanmış gibi hissetmiştim kendimi.

19 saat uyudum. hiç uyanmadan üstelik. uykusuzluk rekorum da 78 saat.

edit: 78 saatin sonunda ağır hastanelik oldum.

2 gün uyumamıştım da tam kaç saat etmişti hatırlamıyorum. en fazla da 14 saat falan uyudum heralde. ilaçla falan değil yalnız.

En fazla 18 saat uyudum tek seferde aralıksız. Şurda anlatmıştım eksisozluk.com

Uykusuzlukta da rekorum 60 saat gibi bi şeydi. Stresten uyuyamamıştım 2 gece.

67-68 saat uykusuz kaldım lise zamanımdaki bir okul gezisinde, dönüşte 19 saat uyumuştum.

65 saatti galiba uyumadan geçirdiğim süre. Adeta mala dönmüştüm, tavsiye etmiyorum asla. En fazla uyuduğum da 12 saat falandır.

Yaklasik 60 saat uyumamistim. Halusunasyon gordum bildiginiz. Gercek olmadigini esrtesi gun anladim gorduklerimin. Gercekten halusunasyon diye birsey varmis:)

Bircok kez 24 saat uyumadigim oldu, bildigin balik hafizali oldum her seferinde.

12 saat kadar uyumuşluğum var, arada uyanarak. 36 saat kadar da uykusuzluğum var.

Ne kadar uyudum bilmiyorum. 1 haftalik bir surecti. Arada 15dk-30dk kestirdiklerim oldu. Yani ben o kadar vardir diye umuyorum.

Halusinasyon gormeye baslamistim. Kac saat uykusuzluk sonrasi gorulur bilmiyorum. Ama sonunda uyuma zamanim geldiginde Uykum yoktu artik. Yorgundum ama uykum hic yoktu. Sanirim uyuyamayip olecegim demistim. Uzanmistim. Saatlerce ugrastim uyumaya. Arkadasim uyku icin bir hap filan vermisti. Oyle uyumustum.

--
Cok uyumada da sureci hatirlamiyorum. 24 saat diye tahmin ediyorum. Ama onunda sonunda kalp atisim hizli geliyordu artik. Uyandigimda sabah gunes doguyor saniyordum. Insanlar neden ayakta filan anlamaya calistim. Kahvalti yaptim. Anne ben gec kaldim filan dedim.. insanlar beni ben insanlari anlamiyordum. Saate bakiyor anlamiyordum. Cok sonra aksam gunes batisi oldugunu anlamistim.

üniversite yıllarında ikinci öğretim olduğum için ve ortam da uyumaya müsait olmadığı için uyku düzenim yoktu.
perşembe akşam okula gitmek için 5 gibi uyanıp pazar geceyarısına kadar uyumamıştım. 80 saate civarında.

uyuma - 12 saat
uykusuzluk - 69 saat

kaç saat uyuduğumu bilmiyorum ama uyandığımda 1 gün geçmişti (24 saat) izci kampından dönmüştüm güneş falan çarpmıştı galiba, çok yorulmuşum.

uykusuzluk: aralarda 15 er dakika gözümü kapatarak 72 saat. tabii ki tez dönemi.

uyuma 22
uykusuzluk 30

iyi uyumuştum.

uykusuzluk 48,

uyku 16.

40 saat civarı bir uykusuzluk dönemi yaşamışlığım var, kendimi oyunlara kaptırdığım bir dönemdi.

uyku rekorumsa sanırım o 40 saatin arkasından gelen 32 saatlik uykuydu :D evet cidden 38 saat uyumuşum. sabaha karşı 5 falandı sanırım yattığımda, bir uyandım saat 6-7 civarı, oha dedim 2 saat mi uyumuşum sadece, ama dışarıdan sesler geliyordu, uyuduğumdada karanlık uyandığımdada karanlıktı, baktım dışardan sabah 6-7 ye göre daha çok ses geliyor, akşam olmuş sanırım dedim, tarihe bakıp ertesi günün akşamında uyandığımı anlayınca şok olmuştum :D

Uyuma: 22 Saat (nedense normal dışı pek bir sebep olmadan bu kadar uyudum uyandığımda ertesi günün akşamında olduğumu farketmiştim)

Uykusuzluk: 43 Saat (bunu defalarca yaptım çeşitli neden/nedensizliklerden, konsantrasyon bozukluğu, ve son saatlere doğru algıda bozulmaya yol açıyor, ciddi anlamda halüsinasyonluk bir durum olmadı ama saat biraz daha ilerletilirse olabileceğini hissediyordum)

bir de 12 saat uyudum falan diyenler var canlarım benim ya :)

30 günde 26 finale girdiğim zamanlar 2,5 saat uyur 2-3 saat ders calısır geri 2,5 saat uyur böyle böyle polifazik uyuyarak 1 ay geçirmiştim.

Bunda sorun yoktu da bi tanesine hiç uyumadan girmiştim yani 48-52 saat filan hiç uyumamıştım rezaletti.

uyuma rekorum da hemen akabinden gelen gün : 13 saat :D

Duş almadığım gün kendimi çok pis hissediyorum.mutlaka hergün

Hergün. Yıkamasam ertesi gün yağlanır. Ben de alıştırmaya çalıştım ama olmuyor. Kısa saç, ince tel, erkek.

Yıkadıktan bir gün sonra mutlaka yağlanıyor

benim yağlanmıyor iki günde. yazın her gün yıkıyorum misal, şimdi iki günde bire düşürdüm bi sıkıntı yok.

ben her gün duş alıyorum ama saçlarımı iki günde bir yıkıyorum. alıştırmam zaman aldı ama şu an gayet normale döndü saçlarım. aksi halde günün sonunda yağlanmaya başlıyordu.

eğer saçlarınızı iki günde bir yıkamaya alıştırmak istiyorsanız yağlanmanın başladığı gün için bebe pudrası kullanabilirsiniz. bebe pudrası yağı emiyor, garip bir şey. yağlı görünümü de ortadan kaldırıyor. hatta 'aceleniz mi var, acil dışarı mı çıkmanız gerekiyor, saçlarınız yağlı mı, o zaman bebe pudrası kullanın, yihuuu!' derler mesela. gugıllayın, görürsünüz.

2
2. gün yapışık görünmeye başlıyo ufaktan

bi hafta yıkamasam ancak başlar yağlanmaya.

yazın her gün, kışın iki günde bir yıkarım.

haftada maksimum 2 (şampuanlı). doktor öyle söyledi.
1 haftada ancak yağlanır.
mümkün. ben de öyleydim.

Her gün. Yoksa yağ içinde kalıyor cidden.

her gün sabah spor yaptıktan sonra.

yazın her gün, kışın iki günde bir yıkarım +1

gün aşırı. yoksa hemen yağlanıyor.

3-4 günde bir. haftada iki diyelim. (vücudumu her gün yıkıyorum)

her gün yıkamak saça zararlı. ben de eskiden 1-2 günde bir yıkanıyordum. cilt doktoru söyleyince haftada ikiye düşürdüm. ilk başlarda zor oldu ama saç alışıyor.

sürekli duş alsam da haftada 2 hadiiii çok geberdim 3ten fazla yıkamıyorum saçımı. seboreik dermatit var feci azıyo sık yıkayınca kaşıntıdan kafayı yicek gibi oluyorum.

ergenlikte ben de hergün yıkardım sonra bu meret yüzünden doktor tavsiyesi üzerine az yıkamaya başladım. 2 ayda o sık yağlanma kesilmişti. şimdi çok terlemedikçe yağlanmaz saçlarım. gerçi genelde kafama bişiler takarım ondan rahatım.

her gün kesinlikle duş alıyorum. Nadir' de olsa 1 gün almadığım olabiliyor. Çevresel şartlardan ötürü.
saç için hacı şakir sabun kullanıyorum.

her gün duş alıyorum, saçımıiki günde bir, bir kez şampuanlıyorum

bir gün şampuan bir gün kuru şampuan yapabilirsin.

her sabah yıkıyorum. gece saat 10'dan sonra yağlanmaya başlıyor.

her gun, okuldan geldıkten sonra

%100 bitkisel şampuan kullanıyorum. hafta sonu pek yıkamam saçımı, onun dışında her sabah.

hemen hemen her gun, yazin bazen gunde 2 defa

saçın yağlanması gerekiyor. aslında 5 günde bir yıkanmalı ama. 2-3 günde bir

2 çoğunlukla
ben saçımı 2 günde bire alıştırdım ama yoğun spora da gidiyorum. sporun günleri değiştiğinde bazen hergün bazen 3 günde bir de yıkadığım oluyor. her gün yıkamak kötü ama.

Wax kullandigim zamanlar mecburen hergun. Yazin yine hergun. Hic yikamasam 1 haftaya ancak yaglanir. Kisin wax kullanmazsam 2-3 gunde bir yikarim.

bir bucuk gunde yaglaniyor. yani dun sabah dus almissam, bugun ogleden sonra falan yaglanir. o yuzden her gun dus aliyorum kisin bile :/

oynamazsam eğer 4 gün yıkamasam yağlanmaz ama ben rahat edemiyorum. her gün yıkıyorum

2-3 günde bir banyo yaparak.

izmirde 3500'e çok güzel yaşarsın, neredeyse krallar gibi.

istanbul'da ise hayattan zevk alacak vaktin bile kalmayabilir koşuşturmacadan, hep stres hep stres. ve istanbul'da tutacağın ev iyi bir yerde, güzel bir ev olursa zaten maaşının büyük kısmı ona gidecek. izmir'de bu şartı çok daha ucuza sağlarsın. izmir'de huzur bulursun diye düşünüyorum.

ama şu zamana kadar istanbulda yaşamış ve oranın koşuşturmasını, her gün/hafta başka bir yere gitmeyi seven bir insansan izmirde bir süre sonra sıkılabilirsin.

bence paradan daha önemli şeyler var. izmir'de istanbulda biriktireceğiniz paranın daha azını biriktirir ancak daha sakin bir yaşam sürersiniz.

domates ekmek peynir karşılığında istanbul dışı her yerde yaşarım.

istanbulda, net yıllık 17 bin TL daha fazla geçeceği düşünülürse, gelecek planları ve ev- araba hayalleri varsa, ona göre değerlendirilebilir.
yükselme ve terfi gibi şartlarda göz önünde bulundurulmalı tabii.
ama elbette istanbul diyen biri ile de tartışmam, tartışılacak şeyler değil bunlar zira.
özet, izmir.

İstanbul
Boğulacaksan büyük denizde boğul derler. 6bin maaş, tekneyle denize açılmaya benzedi. Koşulların makul. İstanbul'da her halükarda başarılı olursun.

bu konu hakkinda yorum yaparken iki parametre atlanmis.

1 - istanbul'un neresinde calisacaksiniz?

istanbul, devasa bir sehir ve calisacaginiz semtin neresi oldugu cok onemli. nerede ev tutacaginizi ve istanbul'u istanbul yapan guzelliklere nasil ulasacaginizi bilmeniz lazim. istanbul hakkindaki olumsuz yorumlar hep bunlardan kaynaklaniyor. mesela bir arkadasim besiktas'ta deniz manzarali bir evde oturuyor, minibusle 10 dk suren bir mesafede calisiyor. izmir'in disinda bir fabrikada calisip her sabah iki otobus degistirip 1.5 saatte evden ise giden insanlar var. hangisi daha iyi?

2 - yapacaginiz iki is birbirinin kopyasi iki is mi? tahminen degildir. bahsi gecen bu iki isin gelecekleri nasil? hangisini daha keyifle yapacaksiniz? hangi firma daha iyi? sadece para ve yasanacak sehir degil, haftada 5 gun, gunde 10 saat gecireceginiz isyerinin onemi de cok yuksek.

tabii istanbul deyince akliniza surekli eglence gelmesin. her aksam taksim'de kopmuyoruz, her aksam bogazda raki-baliga oturmuyoruz ama yine de izmir'den daha fazla eglence vardir. bu tarz seyler istiyor musunuz? yoksa doga adami misiniz? istanbul'da oturan birisi olarak izmir'dekileri tek kiskanma sebebim cesme'ye ya da denizi cok guzel olan, dogasi cok guzel olan bazi yerlere cok kolay ulasabilmeleri. (yazin her haftasonu gunubirlik ya da bir geceligine gidebilmek)

yoksa aradaki para farki, dogrudan istanbul demem icin yeterli sebep.

Bütün şartları sabit kabul edersek, O paraya istanbul. Aynı ya da en fazla 1000 lira fark olsaydı izmir.

iki şehirde de 0'dan başlayacaksın anladığım kadarıyla. o yüzden istanbul diyorum.

40 yaşından gençsen tabi ki istanbul.

3000tl olsaydı da istanbul diyecektim.
arkadaş izmirde 3500 alsan ne, 1000000 alsan ne. o parayı kullanacak bi sik olmadıktan sonra.

istanbulda 6000tl'ye kral gibi yaşarsın. kral gibi.

izmir. ama spor, sağlık, sosyallik vb.. koşulları nedeniyle.
istanbulda o paraya 2-3 seneye tipin kayar, sağlığın bozulur.

ha ama kariyerine çok etki edecek bir firmadır 1-2 sene istanbul çekilebilir.

Tabii ki izmir. Tartisilmaz.

görşleriniz için çok teşekkür ederim. sanırım izmir'i seçeceğim bu durumda. huzur istiyorum :)

6000tl alıp istanbulda huzursuz olan mı var mk

@kamera motor abi o kadar insan birarada yaşamamalı bence ya. kurbanlık pazarındaki keçiler gibi istiflenmiş millet istanbul'da.

sen bilirsin bişe diyemicem. toplu taşıma kullanmıcaksın nasılsa, insan istifi olsa ne olmasa ne.

bin tane konser, etkinlik, festival olan yer istanbul. parası olana en güzel yer istanbul

kahvaltıdan sonra dotaya girecem sorarım eğer cevap gelmezse o zamana kadar.

kievde mahallesi falan vardır ama yahudi nüfusunun en önemli yeri uman. ukraynanın tam ortasında. belki ordan bahsediliyordur. bayaa önemli çünkü.

Ben giymezdim. Cok tipsiz.

bu tarzın adı aklıma gelmiyorda yıllar once eli yüzü düzgün modellerini giyordum.

Böyle tipsiz görünüyor da bu gibi sorular aslında kişiden kişiye değiştiriyor. Normalde mağazada görüp de "Kim giyiyor bunu, bez olur bundan" dediğim t-shirt'leri başkasında görünce yakıştırabiliyorum da. Yani bu da tipsiz de, uydurabilenin ayağında güzel olabilir.

ben aldım aynısından 2 sene önce hala giyiyorum, etrafımda da giyen insanlar var 2-3 tane. çok yumuşak değil biraz sert.
tekne ayakkabısını bilmiyorum.

fotoğraflara aldanma. kotun altına harika gidiyor. tekne ayakkabısını bilmiyorum. yalnız bu ayakkabı çok rahat değil. en azından bir new balance kadar rahat değil.

ispanyadan alsan? belki portekiz biletini yakıp ispanya bileti almak zorunda kalırsın ama en azından toplantıya katılabilirsin.

Benim biletleri de Italya yakmisti 2 ay once. Portekiz'e ne sovuyorsan al benden de o kadar Italya'ya! Ohhh icimi doktum bende:)

Gerci gecikmeli olsa da gittim:)

niye başka schengen ülkesinden alıp gitmeyi denemiyorsun? italya çok kolay veriyor diye duymuştum mesela, keza polonya da fena değil, ya da ispanya?


edit: biletini değiştirmene de gerek yok, rezervasyon yaptırsın yalandan, sadece vize görüşmesinde göstermek için. sonra iptal ettirirsin. pasaport kontrolde de sorarlarsa -atıyorum- "vizen ispanya'dan ama niye ilk buraya giriyorsun?" diye. "toplantı ilk olarak orada yapılacaktı, sonra iptal edilip buraya değiştirildi" dersin. %100 çalışıyor, denendi, onaylandı, yayalım ;)

@letheavendangered, İspanya'ya turist olarak gitmem gerekir o zaman. O zaman da şirket benim masraflarımı karşılayamıyor-muş turistken.

Başka ülkeye gitmek için davet mektubum olmadığından, o başka ülkeye vize almak için "iş" değil, turist vizesi almam gerektiğinden, şirket masraf karşılamıyor, proje bütçesinden kullanamıyormuş. Bu yüzden başka ülke üzerinden vize alamıyorum. :/

sizin şirketin de tek ülkede mi şeysi varmış arkadaş? amaan o zaman boşver gitme zaten :D

biletler de yanmaz, cüzi bi ceza karşılığı tarihini değiştirirsin en kötüsünden, ya da açığa aldırırsın.

gerçek portekiz konsolosluğu olmadığındandır bence.
ben fahri konsolosu tanıyorum hafta sonu sorayım bi. xx.

ben çözüm olarak artık elimi eteğimi avrupadan çektim. nalet olsun şu vize kuyruklarına. o kadar çile çekeceğime ingiltereden alırım. en azından 10 yıl vize veriyor. israilden alırım vize parası almıyor. japonyaya giderim vize istemiyor. batsın bu şengen.

" :D " " :D " döktüm.

adrenalinli.

yolyemeksigorta

Haftasonu tatili 2 gun
abuk sabuk saatlerde is telefonlari mailleri yasak olacak ( evropada bu konu is kanununda na böyle bir madde )

tatmin.

SERBEST.

dünya kupası, avrupa şampiyonası falan bunları kaçırmak istemiyorum ben mesela. şu ana kadar günümün 7 saati maçlarla geçti örneğin. ben haftanın 5 günü 8 saat çalışırım eyvallah ama kalan 7'sinde o maçları izliycem.

şükür şimdilik zaten işim maç izlemek ama ilerleyen yıllarda da böyle bi şeyler olur umarım. maç sadece bi örnek. başka şey de olabilir. istediğim şeyi yapabilmek, görebilmek istiyorum ben. "o zaman çalışıyo olcam yaa" demek istemiyorum.

öğrenecek yeni şeylerin olması

işyeri huzuru

sorumluluk, karsilikli güven, serbestlik.

1.huzur
2.huzur
3. iyi maaş

huzurluyum çok şükür.

iş yerinde spor salonu, diyetisyen, hekim, hemşire, restoran, uyku odası, meditasyon odası, güzellik odası, hobi odası, psikolog olsun.

maaş yüksek olsun, mesai derdi olmasın, istenildiği saatte girip çıkılsın, mesai odaklı değil proje odaklı çalışılsın.

çalışan motivasyonu için sık sık event'ler düzenlensin, boğazda partiler, eventgarden'da piknikler oyunlar olsun, kıbrıs'a yurtdışına, güney'e tatile gidilsin.

bebek yapınca bir maaş prim verilsin. evlenene bir maaş prim verilsin.
şirket içinden evlenene 2 maaş prim verilsin. vefat edenin varislerine 20 maaş tazminat verilsin. kendi emekli sandığı olsun, emekli maaşı olsun.
emeklilik primi 500 bin tl üzerinde olsun. bireysel emeklilik yaptırırsan, senin ödediğin prim tutarının iki katını sisteme versin. özel sağlık sigortası olsun, her şeyi kapsasın. limiti olmasın. araba versin, araba almayana arabanın parasını versin.

aslında tek cümleyle şu olabilirdi: başka şirketler ile iş görüşmesine gittiğinde biz sizin benefitlere yaklaşamayız desinler.

Toprakla ya da hayvanlarla uğraşabileceğim bir iş. Küçük bir yerde bi de, şehir merkezinde ya da büyük metropollerde değil.

freelance olsun çamurdan olsun.

tek kelime diyorsun

vurdukırdı

Tek kelime ise; tatmin.

Tatil izin. Izni istedigim zaman kullanabilmek. Hatta istedigim zaman kazancimdan feragat edip cikip gezebilmek.

Edit: tek kelimeymis, "tatil"

rahatlık.

1. Mobbingsiz ortam
2. Çalışma saatlerinin belli olması, gündelik hayatını aksatacak şeylerin çıkmaması, son dakika iş gelmemesi vb...
3. Kılık kıyafet saç serbestliği

Mankenler
bir maden işçisinin 5 yılda biriktiriceği parayı 2 saatlik fotğraf çekiminde kazandıkları için bu sistemden ve bu sistemin parçası olan mankenlerden nefret ediyorum

Futbolcular ( sadece rüşvet alanlardan )

Kendilerine ve takıma inanmış milyonlarca insanı hiç sayarak rüşvetle oyun oynayan şerefsiz futbolculardan ve kazandıkları kolay paradan dolayı

Şarkıcılar

Bir konserde binlerce lira gelir ettikleri halde ,1 tane jip i eksik olacak diye internetten mp3 indiren dar gelirli vatandaşlara dava açma peşinde olan kuruşçu şarkıcılardan da nefret ediyorum

Politikacılar ( belirli bir kısmı )

Onlar bu boktan sistemin en kolay para kazanan kravatlı yalakalarıdır gözümde, ciğerleri beş para etmez kimi topluluklar her ay binlerce lirayı ceplerine havadan indiriyorlar.

(edit: Az çalışıp çok kazanan tüm meslek gruplarından nefret ediyorum)

dedemin güvenmediği 3lü listesi vardı:

dişçi
emlakçı(o komüsyoncu derdi)
din adamı

taksi/dolmuş şöförleri: sebebi malum
müdürlük: sebebi malum götler. personeli sikip işi ben yaptım demek müdürlük oldu.
siyaset: fakir adamın siyasette işi yok biliosunuz, e fakirin hakkını kim korucak ozaman he?
asgari ücret belirleme komisyonu: ne desem gg.
akgerzekler/aktroller: 100 lira için ülkenin sikildiğini görmezden geliyorlar.

ergenlerin ayakkabılarına zorla boya sürüp ceplerindeki harçlığı göz dağı vererek alan boyacı piçler; daha izaha gerek yok bence.

minibüs şoförleri: sıra kavgasını abartıp direksiyon başındaki şoförü yumruklayıp duraktan yollayanları var. yumruklanan şoför avcılar-esenyurt arasında seferi tamamlayana kadar sesli sesli küfretti, yediği dayağı hazmedemedi bi türlü gavat evladı. özet: içlerinde bi tane adam yok.

eminönünde turist sikmeye çalışan rehberler. bunlar da sık sık birbirine girer.

eminönünde boğaz iskelesi önünde vapurdan kısmetlerine düşecek turistleri bekleyen taksiciler (bu piçler de vapur iskeleye yanaşmadan arabalarının iskeleye bakan cephesinde tekerleğine kadar temizler. arabanın öbür tarafı pistir. turisti hunharca sikerler.

market sahipleri: işçilerini öldüresiye çalıştıran kaliteli o.çler.

minibüs şoförleri (sebepleri malum)
taksi şoförleri (yazmaya luzüm bile yok)
emlakçılar (bir tane de dürüst olanına rastlamadım )
polisler (malumunuz)
politikacılar (artık tahmin edin)
Evet bu kadar.

hukukçular (ego)
emlakçılar (malum)
müzisyenler-özellikle operacılar (sanatı en önemli şey zannetmeleri)
tiyatrocular
öyp yle atanan araştırma görevlileri

Reklamcılar-dünyayı yok eden markaların göğe çıkaranları
Politikacılar-pislik savaşçılar
Polisler-.....

emlakcı(bunu açıklamaya bile gerek yok)
veteriner(bu adamlar kadar geçirmeye çalışan insan tanımadım)
ego şoförleri (çok kaprisli ve tehlike arz eden mizaçlara sahipler)
taksi şoförleri (...)
seçim arabası süren o gizemli insanlar (...)

avukatlar: para için seri katilden en pis dolandırıcıya kadar herkesi savunmaya meraklı insan grubu. bir de avukat ücretini karşılayamayan fakir insanların evini arsasını alanları var.

polis: dünyanın her yerindeki sebeplerden

patron/fabrikatör tayfası: kendisi tripleks yatlarda boğaz turu yaparken eldiveni, elbisesi yırtılmış kaynakçıya elindekiyle idare et deyip, o sağlıksız koşulda çalışan işçiye 1000 lirayı çok görenler.

paparaziler: 3 kuruş muhabir maaşı için bir insan sırf ünlü diye yaptığı her şeyi reklam ederler ve fakirlerin beynini uyuştururlar, haysiyetlerini gazete binasının girişinde bırakmışlardır.

siyasetçiler,mankenler falan filan daha orjinal bişey gelmedi aklıma

orospu çocuğu taksici

orospu çocuğu dolmuşçu

orospu çocuğu emlakçı

orospu çocuğu müteahhit

orospu çocuğu diktatör (böyle bir meslek grubu var mı emin değilim :P)

Doktor: Ego
Toplu taşıma şoförü: Kabalık
Manken + Yeteneksiz oyuncu + şarkıcı bozuntuları: Popüler kültür sayesinde paranın dibine vuranlar
emlakçılar: Şark kurnazı
Polisler: No comment

doktorlar

emlakçılar ( 10 dakkika ev gezdirip, kiradan nemalanmak dünyanın en büyük ahlaksızlığı olsa gerek )

gebze-harem dolmuş şöförleri

polisler, polisler, polisler.

öğrencilerine bir pislik gibi davranmaya çalışan akademisyenler.

bir asistan olarak, götü kalkık asistanlar.

ve 1 numara kesinlikle,

proje koordinatörleri!

asistana, saha çalışanına, ofis çalışanına hayvan gibi davranan, öğle arasında siktir olup gidip sizi dosyalarla başbaşa bırakan, akşam aldığın tiyatro oyunu için ''kusura bakma özel sektör böyle, iş bitmeli'' deyip önüne dosya yığan, anket başına coca coladan 40 tl almasına rağmen saha çalışanına sadece 7 tl verip sokak sokak dolaştırıp görüşmeci buldurmaya çalışan bütün kordinatörlerin allah belasını versin.

5 tane sayamıyorum, siyasetçiler dışındakilerin hepsini bireysel değerlendiririm ama siyasetçilerin hepsinin çıkarcı olduğunu düşünüyorum. hizmet bahane, ayrıcalıklar şahane.

- Kapalıçarşı esnafı (normal şartlarda tuvalet temizleyip asgari ücreti alması gereken yavşaklar orda esnaflık yapıp turist kazıklayarak akla hayale gelmeyecek paralar kazanmakta yabancıların gözünde ülke insanımızın imajını yerle bir etmektedir)
- Taksici, minibüs şoförü tayfası
- Noter: Adamların suçu yok ama bir iki damga basıp hayvan gibi para almaları çok dokunuyor be, cinnet geçirip pıçaklıcam bigün birini:)
- İnşaat sektörü kodamanları, rantçıları, mimarı, mühendisi. Ülkenin de çevrenin de mına koyanlar hep bunlar işte. İnşaat sektöründe kaliteli insanlar olsa yeminle tüm ülke yaşanılır hale gelir.
- (bkz: lüks mağazada kendini bir şey sanan tezgahtar )

ögretmen.yatıyolar devlettekiler.bide hemşire sanırsın doktor bi havalar havalar

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com (mike masse abinin coverları çok hoş)

www.youtube.com

joan baez, simon and garfunkel, bob dylan

tam olarak olmasa da şunlar benim sevdiğim aynı playlistte bulunduracağım şarkılardan.
www.youtube.com

www.youtube.com

edit. tracy chapman eksik kalmış o da eklenmeli.

www.youtube.com

saydığım isimleri biraz detaylandırmak gerekirse;

simon and garfunkel
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

tracy chapman
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com


www.youtube.com (biraz konu dışı gibi bu)

joan baez
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

bob dylan
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

dip not: ne more than words ne de sound of silence'ın yerini tutacak parçaya denk gelmişliğim yok benim. çoğu zaman ikisini de ayrı ayrı loop halinde dinliyorum. var böyle eşi benzeri olmayan şarkılar.

tanışmadım ama 3 sene üstüste yazlıklarında kiracı kaldık Bayramoğlunda..bütün duvarlar orhan Pamuk'un tablolarıyla doluydu,eşyalı tutmuştuk,annesiyle tanışmıştık,sene 1981 galiba,ilk defa onun evinde buzlu çay(ice-tea) içtim...ben de merak ediyorum...alsaydım evden bir tablo :X

abisi şevket pamuk hocamdır. kendisinden bir sürü ders aldım. hatta yüksek lisans başvurum için tavsiye mektubu yazmıştır.

süper kalite bir insandır, çok başarılı bir akademisyen ve hocadır. türkiye'deki en başarılı iktisat tarihçilerindendir kendisi. güleryüzlü, bilgili, ilgili, hatırşinas, adam gibi adamdır yani.

bir de birbirlerinin tam tersiler. birisi sıkıntılı, elinde sigara, hep karamsar düşünceli. abisi epey uzun boylu, sağlıklı görünüşlü, hareketli ve güleryüzlü :)

ben de orhan pamuk'la ilgili herşeyi şevket hocayla ölçerim. benim adım kırmızı da filan abisini kıskanır ya, başarılı bir insan kıskanılmayacak gibi değil ama yine de okurken amma atmış derim :)

bir gün arkadaşımın evini arıyordum gümüşsuyunun arka taraflarında. kasketli, entel bir amca gördüm karanlıkta adresi sordum. o da o yaraflara gidiyormuş. konuşarak yürüdük beraber 5 dakika. ayrılırken yüzüne baktım orhan pamukmuş.

tabii ki erkek.

ben yine kadın olmayı seçerdim. ama bu ülkede sırf kadın olduğun için bile öldürülebilirsin.

zenginsen erkek olmak tabii ki. ama zengin ve erkek olsam hiç kızlı şeylerle, sevgiliyle falan uğraşmazdım.

Bi saniye bile düşünmeden erkek :D

erkek tabii ki

vay anasını cogu kişi erkek demiş bende tam tersi ya. kız olsam aynı ailemle aynı okulda falan daha iyi olurdu. hayat size güzel haspalar :P

hayat bize mi güzel, kadınlar rahat mı ediyor? şaka yapıyor olmalısınız.

"1 milyon doların olacağına fındık kadar amın olsun" demişler.
tabiki kız olmak iyi.

tabii ki kız / kadın / hatun.
pozitif ayrımcılığın meyvelerini yemek için , kuku'ya tapan erkek egemen toplumu yönetmek için.

erkek tabii.

ataerkil bir ülkede kız olmanın avantajlarından bahsetmek kadar abes bir şey yoktur.

Kız: Ortalama bir kız isen bile az biraz bakımlı olduğun takdirde 7'den 70'e evli-bekar herkesler bir kibarlaşıyor, yardım etmeye kastırıyor. Senin ilgi alanlarına yöneliyorlar, konuşmaya başlayınca dört kulak dikkat kesilmeye başlıyorlar. (Otobüste 20'lik kıza yer veren kaç tane 70'lik adam gördüm ben bile unuttum). İş yerinde de, spor salonunda da, metrobüste de bu böyle. Yine, fiziksel olarak kusurlu sayılabilecek statüde(çok şişman, çok çirkin-elbette toplumun maalesef kabul ettiği normlara göre, yoksa Allah vergisi özelliklere laf söylemek ne haddime) değilsen az biraz bakımlı ve az biraz kültürlü-eğitimli bir kızsan geniş bir fizik ve sosyal statü aralığında eş seçim imkanın oluyor.

Türkiye'de erkek-kız ilişkilerine bakarsak:

bakımlı ortalama kız: en az filinta gibi, yakışıklı bir erkek ister.
bakımlı ve güzel kız: en az filinta gibi, yakışıklı, paralı veya sadece çoook paralı erkek ister.
bakımlı, güzel, zengin kız: en az filinta gibi, yakışıklı, çook paralı, statülü erkek ister.

ve genelde bulurlar da.

Gerçi dünya geneline de baktığımızda erkek tarafı mutlaka kızın en az bir gömlek üstüdür(fizik, statü, yetenek vs.).

Tüm bunlar da kadınların suçu değil bu arada. Ben de bu kadar bir tarafı kaldırılan bir tür olsam bu avantajımı köküne kadar kullanırdım. Aklıyla, emeğiyle bir yere gelen kadın erkek herkese saygım sonsuz.

erkek tabi. cok cok varlikli aile olursa da erkek, isin basina ben gececeksem erkek olmak yine isime yarar.

erkek tabii ki.

Hala erkek ustunlugunun devam ettigi bi ulkede yasiyoruz. Kadina yapilan siddetler vs. bi dunya sey.

biz kadınlar kadın olmamız ya da görselliğimizle bir yerlere gelmiyoruz arkadaşlar.

trixi + 1

evlenmezse / sigortalı işte çalışmazsa ölene kadar sağlık sigortasından faydalanma , babasının emekli maaşını cebe atmaca.


toplumsal olarak beklentilerin kadınlar için daha az stresli oluşu /// bir kadına ev al , ev kur , çocuk okut denmiyor , bunlar erkeklerden bekleniyor .

rutin polis kontrollerinde bile polislerle muhattap olanlar erkekler kadınların üstleri başları aranmıyor.gbt ye pek girmiyorlar

askerlik en az 6 maksimum 12 ay bir erkeğin hayatından çalınıyor ama kadın için böyle bir sorun yine yok.

sosyal deney olarak yapılmasını öneririm - > istanbul veya ankara yada izmir'den yada herhangi bir anadolu şehrinden ortalama bir kadın taksiye binsin x noktasından y noktasına gitsin ve cüzdanı olmadığını söylesin.. aynısını erkek yapsın bir karşılaştıralım sonra tepkileri.

son yazılan yorumların hepsi +1000

türkiye'de kadın olmak kadar avantajlı bir şey yok bencede.

Allah aşkına orta-üst düzey bir insandan bahsedilmiş zaten, ne emekli maaşı, ne askerlik derdi. Evet gbt için polisler kadınları pek durdurmuyor doğru. Ama azıcık sivrilip de polise işiniz düşecek olursa, her türlü taciz, tecavüz, çıplak sorgular vs'yi yapmakta kendilerine hak görüyorlar.

Zengin-fakir farketmeksizin çok küçük yaşlardan itibaren her türlü tacize uğrayanlar yine kadınlar. Öldürülenler kadınlar.

Erkek evet para kazanıyor da kadın para kazanıp bir de üstüne gelip evde yemek, çamaşır, bulaşık, çocuk vs uğraşıyor. Bunlar zengin kadınlar bile olsa en azından bilmesi, kontrol etmesi kendilerinden bekleniyor.

Çocuk doğurma, büyütme kısımlarına girmiyorum bile.

Erkekler 7/24 victorias secret mankenlerinden filan bahsetseler hiçbir sorun yokken; bi kadın "uu biscolata" dedi mi kezban, ucube, utanmaz, kaşar. (Bence her ikisi de leş de, şu an bahsettiğim nokta buradaki eşitsizlik)

Ayrımcılık olarak bakmak yerine, bu kadınlar ne tehditlerle karşı karşıya kalıyor da devletler bunu biraz olsun eşitleyebilmek adına bir şeyler yapmaya çalışıyor diye düşünmek gerekli.

Hiçbir hak ve hukuk durduk yere ortaya çıkmaz.

Kaldı ki bu ülkede hak hukuk filan diye bir şey de yok zaten her iki cins adına da. O sebeple verilen sözde "ayrıcalık"lara odaklanmak yerine, bunları ortaya çıkaran sorunları nasıl ortadan kaldırabiliriz, nasıl daha eşitlikçi, her iki cins için de daha özgür ve daha güvenli bir dünya yaratabiliriz diye düşşünmek lazım.

evet kadın olmak daha avantajlı katılıyorum. 2. sınıf insan muamelesi gören hatta insan muamelesi görmeyen biz kadınlar, 13-14 yaşımızda takma dişi ağzından fırlayan dedelere satılırız. sevmediğimiz insanlara parasıyla veriliriz. yine bu yaşlarda daha kendimiz çocukken çocuğumuz olur. dayak yeriz, hakaret işitiriz, üstümüze kumalar gelir. sapıkların fantezilerine malzeme oluruz. sokak ortasında kocamız bizi koyun gibi keser polis sadece izler. koruma istersin devlet korumaz.erkek istediğini yapar kadın yapamaz. erkekle kadın birlikte olur. kadın öldürülür, erkek hayatına devam eder. gerçekten çok rahatız.

türkiye'de erkek olmak daha avantajlı.

bu ülkede kadın avantajlı demek için kör olmak lazım. her dert onların sırtında, rahat rahat istediklerini yapamıyor birçoğu bizler kadar. daha say say bitmez.

bir kez daha doğsam yine erkek olmak isterim elbette.

varlıklı bir aileden geliyorsa kesinlikle erkek. fakir bir aileden gelecekse kesinlikle kadın.

kırsalda erkek
şehirde kesinlikle kız.

çalışmama gibi bir imkanın var lan. evlenene kadar baba, evlendikten sonra koca bakıyor.bak askerlikten bahsetmedim bile!

(çalışan hanımkızlarımızı tenzih ederim, bu ihtimalin sadece varlığı bile bir avantaj)

Paran varsa fark etmez, ama yoksa tabiki kadın.

5,5 ay askerligi ne abarttiniz lan, cinsiyet onemli degil belirli bi refah seviyesine ulasmak tum mesele. ben yasadigim cevre ve sartlar geregi bin kere gelsem hepsinde yine erkek olmayi isterdim.

Zenginsem erkek, fakirsem kiz olmak isterdim.

pandispanya +1500

taciz diyorsunuz tamam da erkek taciz yapınca ortalık (haklı biçimde) ayağa kalkıyor. ama istemediğin kız bişeye bakma bahanesine bile sırtına koluna heryerine dokunuyor, yılışıyor bir de beğenmiyorsan her önüne geleni beğenmek zorundaymışsın gibi ibne diyorlar. kız çirkinse midenin kalktığıyla kalıyorsun. ayy çüküşüm diye ortalığı ayağa kaldıramazsın.

soruda varlıklı diyor. varlıklı kız mercedes'in arka kapısından iner eve girer. alüminyum folyo gibi ceket giyen türkücülerle takılmazsa tacize de uğramaz.

seviyenin düşük olduğu (töre vb) yerlerde erkek olmak iyidir. seviye yükseldikçe kız olmak iyidir. büyükşehirlerde yaşıyorsan çok çirkin değilsen kız olmak çok kolay. çirkinsen de çirkin erkek olmaktan yine kolay.

babasının parasını yiyip de ben erkeğim kız daha zor diyen hemcinslerime ise hiç bir şey demiyorum. seçim verilse cinsiyeti bırak doğmak istemezdim. çocuğunun cinsiyetini seçebilsen türkiyede yaşayacaksa erkek seçeni siksinler o kadar diyorum.

erkek olmak iyi tabi.

zeka, güç, testosteron... oo süper.

herkese tavsiye ederim erkek olmayı.

Arkadaş çok komiksiniz ya :D

Çocukken, bak çocukken diyorum. Maksimum 6-12 yaşlarım arasında bile uğradığım tacizin haddi hesabı yok. Ve bunu bu ülkede hangi kadına sorsan muhakkak geçmişinde bu izler vardır. Bunlar için kimse ayağa filan kalkmadı. Çocuksun zaten anlayamıyorsun ki, söyleyemiyorsun bile kimseye.

Neymiş, beğenmedği kızlar omzuna dokunuyomuş filan erkeklerin :D

Evet, elbette kadın erkek farketmeksizin istemediğin bir insanın sana dokunması her zaman kötüdür. Ama beğenmediği kızın omzuna dokunmasını bu kadar önemseyen adamlar, gerçek anlamda leş olayların vehametini nasıl farkedemiyorlar ben anlayamadım. Sosyolojik açıdan çok enteresan bir duyuru oldu bu başlık.

yav burdaki feministlere sorarsan tabi erkek diyecek. doğuda olacaksam erkek olarak kalayım ama batıda kesinlikle kız

her türlü, ülkenin neresinde olursan ol erkek olmak çok daha avantajlıdır. kaldı ki kadın olmanın avantajı olarak genelde eş bulma, evlilik kolaylığı gösterilmiş. bu ülkede günlük hayatlarında yaşadıkları zorlukları uzaktan görüp, nasıl oluyor da sadece eş bulma üzerinden bu kanıya varılıyor anlamak güç.

sağlıklı olayım da..

yaşadığın şehre, ailene, maddi durumuna göre değişir.
ben kadın olarak yaşamayı seven biriyim ve yine kadın olmak isterdim.
ama ikisinin de zorlukları değişken olabiliyor.

bir erkek olarak cevaplıyorum; "türkiye'de" dediğin anda, yine erkek, yine erkek, hep erkek olmayı seçerim. Tabii ki yaşadığın yere bağlı olarak, en azından üç kuruşluk özgürlüğün var, manyaklığın eşiğine gelmiş bir millette, en azından sokağa çıktığımda biraz olsun güvenlik hissim var, cinsiyetimden dolayı saldırıya uğramıyorum, biraz da yapılıysan, kolay lokma olmuyorsun. Türkiye tamamen "gücü gücü yetene" ülkesi. Yine erkek olmanın avantajı, -ayakta işeme dışında, eheh- kariyer ve hayal kovalama potansiyelin var, kadın mühendis hala yadırganıyor, herkeste kadın öğretmen, sekreter vs. beklentisi var, erkeksen sevdiğin işi yapma şansın hala çok düşükse de, yine de var. Hala Anadolu kafasını atamamışız, aileden torpillisin, kurallar sana hiç tam işlemiyor, ilişkilerinde hep haklı sen olabiliyorsun, yahu daha ne. Üstelik toplumun senden tek beklentisi para kazanman, onun dışında vasatı tutturan görünüm de kabul, mesleğini icra et, bir toz almayı becereme, sorun yok.

Kadın olmanın avantajlı olduğu yerler yok demiyorum, pozitif ayrımcılık illa ki var, sosyal adaletsizliğin tavana vurduğu bir ülkede, güzel/bakımlı kadının sınıf atlama şansı var, erkek için imkansıza yakın bu. Erkekleri, yani popülasyonun yarısını manipule edebileceğin vajina, sevimlilik yapma gibi gizli silahların var. Ancak bunlar sadece çevrendekiler insan rolü yapmak zorundaysa geçerli güçler, çevrende çok sayıda Berkcan, Pelinsu isimleri varsa kadın olmak iyi olabilir ancak. Onun dışında, her türlü kötü muameleye, eziyete, tecavüze daimi gönülsüz adaysın kadın olarak.

En güzeli Türkiye 'de hiç yaşamamak.

Bu saydıklarına ek olarak gerçek şehir olsun, her şey elinin altında olsun istiyor musun? Yoksa pastoral takılayım, köyde falan yaşarım mı diyorsun?
İkincisi ise Kuzey Avrupa küçük şehirleri ve köylerinin hepsi neredeyse böyle. Birincisi ise Hamburg derim.

İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İspanya'nın kuzey kesimleri hep saydığın tarzda yerler.

belçika öyle bir yer değil. iskoçya ve norveç öyle bir yer. izlandaya gitmedim.

ek olarak: kanadada bazı yerler öyle.

güneydoğu asya.

@ whoosie, sadece görmek için değil bir sure yasamak için hatta belki de calismak için olursa şehir olmasi önemli sanırım. Yoksa tabiki köyleri de çok güzeldir..

O zaman yine Hamburg :)
Hem huzur hem çılgın gece hayatı, hem iş güç hem dev yeşil alanlar, ormanlar falan ve istediğiniz yağmurlu hava bir arada.

Isvicre o zaman. Luks diyebilirsin ama, burada kazancina gore normal fiyatta her sey. Diger ulkelere gore cok pahali tabi ki. Bir de cok duzenli oldugu icin her sey tikir tikir isliyor. Bence cok rahat bir ulke, doga desen sehirden uzaklasmana bile gerek yok, ve her turlu imkan var. Iklimi ve bitki ortusunu Karadeniz'e benzetiyorum. Ne sicak kavuruyor, ne nem boguyor, ne de kisin cok soguk oluyor. Yas ortalamasi belki en yuksek ulkedir, Turkiye'de 'eski toprak' dedikleri dedeler nineler burada basket filan oynuyorlar..
Ozellikle baharda gelirsen zaten asik olursun eger dogayi o kadar seviyorsan.

iskandinav ülkeleri "biraz" ın baya baya ötesinde soğuk. helsinki yakınlarındaki arkadaşım 1-2 hafta önce -26'lardan bahsediyordu.

bu tanıma en çok uyan yer birleşik krallık topraklarındaki küçük şehirlerdir sanırım. iskoçya-irlanda falan hoş olabilir.

çok lüks olmasın demişsin ama hep iskandinav ülkelerini vermişsin

@gibson, dediğim gibi çok fazla bir bilgim olmadığı için..

çok lüks olmasın diyorsan, baltık takılcan hacı. hatta letonya ve estonya'nın parası pahalı, o yüzden geriye litvanya kalıyor. ülkenin adının anlamı bile yağmur ülkesi demekti sanırım. alytus, druskininkai yemyeşil, nehirler akan şehirler. bir de romanya'nın kuzey tarafları dediğin gibi olabilir.

@hayirsiz, link için teşekkürler. Luksten kastimi ben ifade edemedim sanirim, haklisin. Hani illa pahalilik değil söylemek istediğim ki bu konuda soylediklerine katiliyorum. Koca koca gökdelenler olmasin mesela koca koca ağaçlar olsun. Hala ifade edemiyorum, şöyle bir ornek vereyim, belki fikir verir.. Cesmede mi tatil yapmak istersin olymposta mi diye sorsan olympos derim çünkü daha mutevazi ve daha salaş. Lüks oteller yoktur orda. Umarim anlatabilmisimdir demek istediğimi..

Bütün öneriler listeme eklendi, ayri ayri tesekkur ederim hepinize. Bakmaya basladim.

tabii bu ülkelerde bir türk göçmen olarak yaşamak nasıldır, bunu da düşünmek lazım. bu yüzden benim tercihim iskandinav ülkeleri kadar doğa güzelliğine sahip olmasa dahi bir merkezi şehir için bu yönden gayet yeterli olan berlin'dir. yani klasik ırkçılık muhabbeti vardır elbet ama o bölgenin dilini konuşan, hayatın içerisinde yer alan, uyum sorunu yaşamayan bir kişinin durup dururken bir tepkiyle karşılaşacağını düşünmüyorum. kaldı ki, çok çeşitli yerlerden göçmen barındırıyor şehir zaten. hem çok lüks de değil, söylenen yerlere nazaran daha ucuz, doğa desen dediğim gibi var, havası kapalı. haksız mıyım dostlar?

izlanda.

peru, sili?

bu ülkeleri toplayıp ne yapacaksın onu merak ettim ben? nasıl hayatlarınız var ki böyle oturup gidecek ülke seçebiliyorsunuz? nasıl yapıyosunuz olm bunları? atın ulan bizi de bavula atın bir şey yapın. okuyan adamız yabancı dilimiz var sıkıldım artık. ben de istiyorum isviçreymiş isveçmiş hamburgmuş. yol bilmeyen iz bilmeyen bir sürü sikiğe vatandaşlık veriyorlar, bize gelince niye böyle oluyor? yanlış anlama tabii sana demiyorum bunları.

"öylesine soruyorum, hangi ülkelere gitsem mutlu olabilirim onu merak ettim" de de içim rahatlasın. kıskanıyorum. çok fesatım.

hollanda, almanyanın kuzey batısı, belçikanın kuzeyi.

@ der meister itnesi, haset etme ne olur, çalış senin de olur! sendeki bu zekâ bende olaydı, Manhattan'da bile yaşardım.

@ enkaz
Aradığın yer Seattle, WA

Yılın 6 ayı non-stop kapalı ve yağmurlu.

Bu kadar yağmur yağınca ne olur? Orman olur.

seattle national parks yaz Google görsellere/images'a ve bi bak.

Ahan da bi örnek:

guidepal.blob.core.windows.net

@der meister, yapmak istediklerimin çoğunu yaptım bu zamana kadar. ne kadar kıt imkanlarla yaptığımı sen biliyorsun. bunu da yapmak istiyorum, çok mu? hem bak seçtiğim ülkeye gideceğim yazmadım duyuruya, belki bir gün imkanım olur dedim, rahatla :)

@exlibris, sanırım pek bana uygun iklimler değil (soğuk olmaması açısından), ilgine teşekkür ederim.

diğer öneriler için de teşekkürler, insan baktıkça bile mutlu oluyor:)

keyfimden. düşünmedim. istemediğim zaman içmiyorum zaten.

vücudumun verdiği duygusal tepkilerle sigarayı bağdaştırdığım için

yemeğin üstüne çok iyi gidiyor . ondan .

param var.

7 senedir içiyorum ve bu soruyu çok sordum kendime.
yapacak başka bir şey yok ondan içiyorum galiba.

Hoşuma gidiyor.

Kız arkadaşımın artan tepkileriyle bırakmıştım, ayrıldı 1 ay sonra geri başladım ben de.

sohbet ortamında ve kahveyle iyi gidiyor. bırakmayı düşünmüyorum

Sigara değil ama keyif verdiği için puro içiyorum.

boş duruyormuş hissini yaşamamak için. sosyalleştirdiği için. çok içmediğim için.
gerçekten sigara içme arzusu çektiğim gün sayısı senede 1 haftayı geçmez. o da ya hayatımda çok kötü bir şey olmuştur ya da ilginç bir doğa olayı falan görmüş gaza gelmişimdir. onun dışında hobisine içiciyim.

bırakmayı düşündüm, bırakmak istiyorum. ama insanlar "sen zaten içine çekmiyon" diyollar.

stres olunca içiyorum. kafamda kederle bağlantılı sigara.

@devilred: keyif için başka neler yapabiliyorsun?
@mayhamdemon: hayatında sigaradan daha eğlenceli şeyler var mı?
@thunderbirds: duygusal tepkilerini başka şeylerle bağdaştıramaz mısın? Mesela resim yapma yeteneği ile? Ya da müzik? Ya da herhangi başka bir şey?
@metal69: bir de tatlıyı dene! :)
@veys zimmer: parayla daha güzel şeyler yapabilirsin bence. mesela biriktirip yeğenlerine oyuncak alabilirsin.
@sadegazoz: duyularından yoksunluk seni daha normal bir insan mı yapıyor? baharın kokusunu doya doya içine çekmeyi istemez misin?
@durbikonusucaz: balığa gitmek en güzeli. ya da akşamları aileyle sohbet etmek. yapacak çok şey var aslında, geriye dönüp bir bak hayatına..
@materyalist imam: hoşuna giden diğer şeylerle kıyasladığında, en çok bu mu hoşuna gidiyor? kız arkadaşın neden istemişti bırakmanı?
@adventchant: sigara içmeyen 3 arkadaşınla sohbet ederken yakmayı denedin mi? sohbet anında yine de güzel gidiyor mu?
@cocodancer: arkadaşlarınla gittiğin bir disco'da sigara içmek seni ne kadar sosyalleştiriyor? oradan çıkıp dışarıda tek başına sigara içmek, ne kadar sosyalleşmek?


Not: kimseyi yargılamıyorum. İsteyen bu yazdıklarıma cevap verir, isteyen vermez. Alınma gücenme yok merak etmeyin.


edit: @durbikonuscaz

klavyemin üzerine uzun zaman önce kola dökülmüştü. laptop olduğundan temizleyemedim tam olarak. ara sıra böyle azizlikler yaşanıyor. aff'ola.

evet. 3 ay içip 1 ay bırakıyorum 6 yıldır.

@h.a.t: zaten içerde içemiyon dışarda içicen
şimdi barda, gürültüde, kapalı alanda dışarı çıkma ihtiyacı duyuyor insan. şimdi tek başıma oksijen almaya çıksam, ordaki tiplerle konuşsam aranıyor falan diyecekler. elime sigara alınca bir mazeret oluyor yeni insanlarla konuşmak için.

iş yerinde nefes almaya dışarı çıksam ve biriyle konuşsam boş boş her yer kamera "işini savsaklayıp, dedikoduya çıktı" denir. elime sigara alınca insanlarla daha rahat iletişim kuruyorum.

ayrıca evde sigara içilmiyor. o yüzden bahaneyle arkadşları ziyaret ediyorum. kahveye uğruyorum falan. sigara olmasa insan ziyaret etmektense internette candy crush oynarım. zaten günde maksimum 3 tane içebiliyorum.

o gibi şeyler. ama sigara güzel bişey değil tabii. keşke bunları sigarasız yapabilsem.

bana verdiğin cevapta neden nickimin başına "@" koymadın :(

teşekkürler ve eyvallah editi :)

günde 1 tanesini keyiften, geri kalanı can sıkıntısından içiyorum.

senelerdir tütün içiyorum, hatta neredeyse onunla sigaraya başladım. onun dışında paket sigara tek tük içmişimdir şimdiye kadar ama ondan tütündeki kadar keyif alamıyorum. tütün bittiğinde, eğer alabileceğim bir yer yoksa, gidip paket sigara almak yerine hiç içmemeye çalışıyorum.

tütün içmek hoşuma gidiyor. kahveyle, alkolle, yemekten sonra, soğuk ama rüzgarsız havada şöyle ince bir sigara sarıp içmek keyfime keyif katıyor.

asiri stres ve can sikintisi. 2 yil once 1 seneligine birakmistim, hayatim duzenli ve daha verimliydi. nasil yaptigimi hatirlamiyorum, simdi kesinlikle yapamam bir seyler duzene girmeden.

@hamurumdaki ayrilik tozu; en çok sigara diyebilirim. Muhabbette yalnizken çayla kahveyle alkolle her şeyle gidiyor. Kendime zarar verdiğimi, ilerde erken ölüp onu yalnız bırakacağımı vs söylüyordu.

Ama zararlı birçok şey va soludugumuz havaya kadar. Birtakım şeyleri görmezden geliyorum işte anlık tatminlerim için. Ilerleyen zamanlarda bırakmayı düşünür muyum bilmem, belki baba vs olduğumda.

sıkıntı.
anksiyete.
depresyon.
keyif.

8 ay bıraktım ve devam edemedim sigarasız yaşama. İlaç desteğiyle bırakmak istiyorum lakin en az 10 kilo alma ihtimali de korkutucu. Aç karna, tok karna, her şeyle iyi gidiyor meret. :(

kolon kanseri riskini sıfıra indirmek için.

paşa keyfim istediği için. içmeyenlerle içenlerin sosyalleşmesi değil, muhabbeti aynı olmadığı için (bunu açıklamak sayfalar sürer, ayrıca sosyalleşme derdim yok, zaten konu bu değil). içenlerin sağlığına kasteden, zekası düşük, küllük kokulu azgelişmiş ülkenin gerikalmış insanı olduğunu falan düşünmediğim için. kanserin sebebi görmediğim için (bu da uzun, kanser bir hastalık mı diyen bir onkolog var ve gayet dikkat çekici bir abi; kentleşme, sanayileşme, kar güdüsü, gereksiz ve abartılı hijyen pompalaması olmasa her şey aynı olur muydu, değilse her koşulda olmayacak ve sebepleri bilinebilir bir şeyi tipik hastalık tanımına koymak mümkün mü, böyle düşünmemizi isteyenler neye çalışıyor, vb). sağlığa zararlı olduğu için sigaradan vazgeçmem isteniyorsa, egzozdan da, radyoaktiviteden vb.den de herkesin vazgeçmesi gerektiğini düşündüğüm için.

içilmemesi gerektiğini düşünenlerden daha fazla bu konuda düşündüğümden emin olduğum, katı pozitivist olmadığım, bu konunun ayrıca birçok başka şeyi düşünmeyi gerektirdiğinin farkında olduğum için.

lafı uzatmamak için içeyim bi tane daha...


not: bence sorunuz ya bir kendi çapında (yahut olmayan) araştırma veya gerekçeleri çürütmeye güdümlü, merak sorusundan ibaret değil. bence dediğim için aksini açıklamanıza gerek de yok.

evet sıkıntı olur. baban hakkında idari soruşturma açılır. süre bitmemiş olsa da mezuniyetten dolayı o hakkı kaybettin.

Babam emekli:) benim merak ettiğim yurt dışına çıkarken pasaport numarası falan sisteme girilip sorgulanıyor mu

teorik olarak olur ama bir şey demiyorlar. aşırı kıllanıp bakmaları lazım. aynı durumdayken en az 20 kere yurt dışına çıktım. bişey olmadı.

baba emekliyse nasıl bir yaptırımı olur bilmiyorum o zaman. çıkışta bir sorgulama illa ki yapılıyordur, ama ben mezuniyetimden 2 hafta sonra çıkmıştım yeşille, bir şey olmamıştı. ama o zaman daha çalışmıyordum ve taze mezundum, bir etkisi varsa :)

evet olur. kesinlikle olur.
lütfen konuyla ilgili eski duyurulara verdiğim cevapları okuyun.

burda önemli olan sigorta kaydının olup olmaması sigortasız çalışıyorsan sorun olmuyor

25 yaşı geçtiysen ve sigortalı çalışıyorsan sorun olur.

Ben 25 yaşın üstündeyken kullanmıştım süresi devam ettiği için ama sigortam yoktu, yaştan dolayı bir problem olmadı.

@Gı hocam yanlışınız var. son kullanım tarihi zaten 25.yaş gününüzden bir önceki gün oluyor.

Ben ilk aldığımda 25 yaş sınırı yoktu, o sayede kullanabildim geçerlilik tarihine kadar zaten.

mardin + urfa diyoruz

bibip: tabiiiiy ki! sıra gecesi!!!

bostana yimeden de olmaz!

+hasankeyf diyoruz.

Mardin, diyarbakır öneriyorum. Diyarbakır urfadan daha sosyal. Ayrıca mardinle urfa benziyor. Ama urfanın yemesi içmesi daha güzel. Bir sonraki 4 güne urfa-antep diyorum.

mardin ve urfa. balıklıgöl'ü görmeden olmaz, göbeklitepe'ye gitmeden, eyüp peygamber'in sabırtaşını görmeden, sıra gecesine katılmadan, halfeti'ye uğrayıp karagül'ü görmeden hiç ama hiç olmaz.

Mardin diyorum.

2 gün urfa 2 gün mardin yapın.urfa'da ciğer kebabı ve (mevsimi olmasa bile)patlıcan kebabı yiyin.
diyarbakırı görmeseniz de olur.

Kieslowski

asghar fahradi
www.imdb.com

Darren Aronofsky

haneke,jarmusch,leigh,inarritu,demirkubuzkirsten sheridan...

en iyi sanatsal filmleri çeken kişi diyemem ama ridley scott un her filmini keyifle, heyecanla izlerim. vasat filmi yok...

Aronofsky +1
Wes Anderson

Tim Burton

bahman ghobadi, abbas kiyarüstemi

nbc

steven spielberg, quentin tarantino ve martin scorsese.

heneke

mahsun kırmızıgül
özcan deniz

reha erdem.

Milos Forman

Spielberg un yapimlarini basarili bulurum

Alejandro Amenábar

steven spielberg

beynelmilel;
charlie chaplin.

törkiş;
nbc



iyi bir yönetmen aynı zamanda iyi öykü de yazabilmelidir. (kanımca)

Alfred hitchcock .

Htchcock diyenlerle sohbet etmek isterim, bir mesajla ses etsinler.

sinan çetin

Tony Gatlif!!!

Alexander Payne, Darren Aronofsky, Steve McQueen, Spike Jonze, Wes Anderson

bu sıralar Kristoffer Borgli'ye aşırı hayranlık duyuyorum.

Lars Von Trier, Gonzalez Inarritu, Terrence Malick

Omuz kamerası çekimleri ve montaj tarzları çok hoşuma gidiyor.

david cronenberg
john carpenter
stanley kubrick
quentin tarantino
kevin smith

rock n roll

senialanaglasınsikiniçalıyabağlasın.

ay kendi yorumlarımı beğeniyorum valla.

uzun uzun, entel dantel yazmayanların.

ermanen +1
soruda arkadasım dendiyse ve cevapta ısrarla 'sen şöyle yap' diye dediyse okumuyorum bile.
bir de jim'li bir nik var tam hatırlamadım şimdi, onun yorumlarını da genel olarak beğeniyorum.

devilred

ben de @zlatanibrahimovic demek isterdim ama okudum mu onu bile hatırlamıyorum.. teşekkürler..

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin sana mesaj atamıyor muyuz?

@nıç atabiliyor olman gerekirdi.. bir sorun varsa da benden kaynaklı değildir..

pandispanya

gibsonrules beni yazmış, canım benim, çok özledim ya. farketmemişim herhalde bu duyuruyu:(
gibson'ın yorumları iyiydi ama fazla maçolukları vardı :) gibson dışında pandispanya, ayçovski iyidir. mantıklı, uzlaştırmaya yönelik yazarlar.

pandispanya, ruh, yeşilimtrak, siyam kedisi, aycaovski, seksen9, yalnux vb..

Ben de senin gibi dusunuyorum

soru tam net değil. başlıkta kilolu yazıyor ama soruda aşırı kilolu diye sormuşsunuz.

edit:

aşırı kilo büyük bir eksi. yüzü güzel olabilir, kendine bakabilir ve bu sayede güzel, tatlı vs. olabilir ama ne yaparsa yapsın akılları alacak bir çekiciliğe sahip olamaz bence.

fakat skinny diye tabir ettiğimiz 0 bedenler de aynı durumda bana göre.

kilolu fazla problem değilde aşırı kilolu olunca ben çekici bulmuyorum

kilolu bir kadının çekici olma ihtimali yoktur.
ben kilolu kadını görmem bile, gözlerim filtrelidir.

maalesef katılmak zorundayım. ama çok sıska mı yoksa balık etli mi dersen de balık etliyi tercih ederim.

aşırı kilolu kadınlar çekici olabilir ama olamıyorlar çünkü

- büyük beden ve şık kıyafet bulmak çok zor
hepsi yaşlı işi giyinmek zorunda bırakılıyor
- el, yüz, vücut terlemesi kötü bir şey, hele koku varsa...

herkesin güzellik algısı farklı bunu bilmek gerek bi kere.
bunun dışınd BBW denen bir porno kategorisi var. pornosu olan bi tür elbet bi kesimin ilgisini çekiyodur zaten.

o bbw'dekilerin hem boylar 1,80 hem de aşırı şişko değiller. onlar için katana daha doğru bir ifade olur.

aslında bakımlı olmanın bu kılo olaylarını da ıcıne aldıgını dusunuyorum. yanı asırı kılolu bırı bakımlı olamaz bana gore. eger rahatsızlıgı yoksa ıstedıgı halde kurtulamıyor degılse bakımlı da degıldır.

balik etli kiz candir ama biraz yukarisi kotu oluyor... Hic bi sekilde cekici degil.

Aşırı kilolu kadınların hepsi gözüme annem gibi geliyor. Cevap olumsuz malesef.

ben hayatımda aşırı kilolu olup da çok güzel tek bir kişi gördüm. onun da yüzü çok güzeldi ve diğer yerine göre daha zayıftı. değişik şeyler giyiyordu, üzerine uyduruyordu. güzel makyaj yapıyordu. bi de özgüveni yerinde gözüküyordu.

bütün doğru şartlar birleşse çekici gelebilirler diye düşünüyorum.

her topal atın bir kör alıcısı vardır.

ama hepimiz çok güzel, çok fit, çok çekici olduğumuz için bize çekici gelmez.

"bakımlı" diyorsun, sonra da kilolu diyorsun. nasıl oluyor ki o? kendine bakan insan kilosuna da dikkat etmez mi? aşırı kilolu bir kız çekici olamaz bence. bence de bir kadının dış görünüşünden daha önemli olan şey karakteridir, dış görünüş olarak tanrıça olmasına, 90-60-90 olmasına lüzum yok ama aşırı kiloluysa çekici gelmez yani.

mea maxima culpa

tavrından zaten belli bi şeyler seni üzüyor. ama ben kimseyi üzmek istemediğimi başta belirttim. insanların kendini önemli olan yalnızca iç güzellik diye kandırması beni üzüyor. ha bu arada ben erkek değilim. ama kilolu arkadaşlarımı da boşver sen böyle güzelsin diye kandırmak bana kötü geliyor. herkesin beğendiği kendine güzel ben beğenmiyorum. iç güzellik de elbette önemli ama dış da önemli. alındıysan kusura bakma. ama ben kimsenin yalancı pohpohcusu olamam.

yok alınacak bişi yok, korkma. banyoya gidip karanlıkta ağlamadım senin yazdıklarını okuyunca. :)

eleştirmek gibi olmasın da herkesin bir havaları var, ama o havalar doğru havalar değil arkadaşım.

önemli olan sağlık. insanın fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı olması ve mutlu olması. onun dışında hiç umrumda değil ergenin biri beni beğenmiş mi beğenmemiş mi?

aynen dediğim gibi önce sizi beğensinler de siz onu bunu aşağılayın böyle.

feci şekilde nefret seziyorum bu yazdıklarınızda. insanları fiziksel olarak dışlamak falan. şişmanı beğenmem filan.

bak şöyle ifade edin olayı. ben insanları manken olabilme özelliklerine göre değerlendiriyorum. manken gibiyse insan yerine koyuyorum. değilse alay ederim, aşağılarım.

ayrıca yatacaksam mankenle yatarım hacı. gerisi fasa fiso.

mea maxima culpa

tavra göre tavır aldım. cevapta "sen beğenme kiloluyu, şuyu, buyu annem. de seni beğenen var mı acaba onu çok merak ediyorum?" bunu yazdığın için ben de öyle bi cevap verdim. insanları da fiziksel görünümüne göre dışlamıyorum. insancıl ve doğru olan pembe bir dünya çizip "önemli olan iç güzellik" diyerek aşırı kilosu olanları kandırmak mı? bence bu daha büyük bir dışlama. ben sadece bunu diyorum. sağlık demişsin o kilonun sağlık getirmeyeceği ortada zaten. ha ama sağlık sebepleriyle bu şekilde olan insanları ayrı tutuyorum. böyle mutlu olanları da hiç karıştırmadım zaten. ama çıkıp da kimse bana adriana lima ile akrep nalan aynı çekicilikte ve her yerde aynı tavrı görür demesin. benim ettiğimden büyük kabalık o olur asıl.

kimseyi dışlamıyorum gerçekleri soruyorum.

cigerdelen

elbette ona katılıyorum. sırf güzel diye birinin diğerinden daha insan olduğunu söylemedim asıl önemli olan biridir diğeridir de demiyorum. ama gerçekçi olursam yansıtılan "senin kalbin güzelse yeter"den ötesi yaşanıyor hayatta herkes biliyor bunu. ha bu da doğru haklı demedim. ama bu var yok mu diyorum..

arkadaslar hepımız asırı kılolu ve cırkınız burda dıslama falan yok herkes kendınden bılıyor olayı bakımlı olmak saglıklı olmayı/gorunmeyı akla getırıyor oyleyse fazla kılo saglıksızdır ve bakımsızlıktır bu durumda ıstedıgın kadar makyaj yap guzel gıyın guzellesmıyorsun. cunku kocaman kıclarımız var ve kullandıgımız kapatıcılar bunu kapatmıyorlar.

ben de biraz daha açayım.

eğer sen arkadaşına, arkadaşça olarak bile sevgili arkadaşım bunlar önemli şeyler değil diyemiyorsan, içinde o samimiyeti hissetmiyorsan çok yanlış bir yoldasın.

tamam insan doğası gereği güzele bakar, güzeli ister ama arkadaşını bile kilosuna göre seçiyorsan, arkadaşınla empati kuramıyorsan insanlıktan çok uzaksın.

yazdıklarınızdan bunları alıyorum ve üzülüyorum arkadaşlar.

bir de şunu ekleyeyim. şişmanlık yani kilo çok komplike bir olay. bunun resmen bir hastalık olduğunu söyleyebiliriz. artık tıp olaya böyle yaklaşıyor. hem fiziksel hem de psikolojik boyutları var ve kilo vermek hiç kolay değil.

yani kimse canı istediği için, oturduğu yerde düşünce gücü ile ne şişmanlıyor ne de zayıflayabiliyor. o yüzden böyle internet başında işkembeden onu beğenirim bunu beğenmem, sonra porno açarım şurası şöyle olan hatunu seyrederim diyene kadar bunları düşünün biraz.

aşırı kilolu ve çirkin değilim. bu konuda kompleksim filan yok.

ancak "çekiciliğin" "seksapelin" insanın içinden geldiğini biliyorum.

çok zayıf kız görüyorum hiç kadınsı değiller, resmen erkek gibi itici geliyorlar bana. sopa etrafına kumaş sarmışsın gibi görünüyorlar.

bazısının yüzünde bir gülümseme yok, nur yok.

ha karakter desen o zaten yok.

siz daha insanları kilolu, kilosuz diye ayırmaya devam edin.

mea maxima culpa

arkadaşlarımı fiziksel görüntülerine göre seçmedim hiç. ama arkadaşlarıma zayıflamaları için destek olurken de onlara sen böyle dünya güzelisin demedim demem de. ben de dünya güzeli değilim kimsenin bana dünya güzelisin demesini beklemiyorum. sadece bir soru sordum.

üzülerek yine bazısı evet sadece pisboğazlık ettiği için kilo alıyor. sağlık sorunu yoksa. neyse konular bunlar değil. insanları dışlamıyorum. aşırı kilolu kadın çekici gelir mi size gelmez mi? tek sorum bu. insanlar hayır gelmez dedi diye dışladı demek de saçma. yine de kusura bakmasın kimse. amacım kimseye saygısızlık etmek değil.

bence sen kiloluları çekici bulmuyorsun, kiloluların çekici olmalarının imkansız olduğunu düşünüyorsun.

ve bunu onaylatmak için duyuru açmışsın.

:) olay bu bence.

evet düşüncem öyle yazdım zaten gizlemedim. fikirleri merak ettim ama bi benmişim gibi böyle düşünen olay bana patladı. yolda görürseniz yumurta da atacaksınız heralde. bazı gerçekler acı ne yazık ki. zalim de olsalar iğrenç de olsalar. bu da o gerçeklerden bi tanesi benim için. ben kilolu da demedim aşırı bi kilodan bahsediyorum. ilk benden duymadı bu yargıyı kimse heralde?

niye bunu onaylatma ihtiyacı duyuyorsun ki?

insanların böyle hissettiği, böyle yaşadığı bilinen bir gerçek zaten.

kahrolsun bütün aşırı kilolular, evde oturun, kimsenin karşısına çıkmayın. engelliler gibi saklayalım onları da. aman gözden ırak gönülden de ırak olsun. nütfen nütfen bunu istiyoruz.

çok kişiselleştirdiniz. evde oturmayın lanet olsun aşırı kilolular hakettiğiniz güzellikleri görmek için boğazı kesin. başka sıkıntısı olan da mesaj atsın burdan laf yetiştirmeyelim.

dur bir de düzgün cevap vereyim.

bazen öyle güzel giyinen, bakımlı ve epey kilolu kadınlar görüyorum ki ağzım açık kalıyor.

yani bakım ve çekiciliğin kilo ile alakası yok.

ancak kilo arttıkça sağlık kötüye gidiyor, fiziksel rahatsızlıkla mutlaka oluyor, ne kadar isteseniz de kilo vermek çok zor bir süreç. hele ki aşırı kilodan bahsediyorsak.

en önemlisi belli bir boy ve kilo için uyun olan iskeletinizin üstüne aşırı yük biniyor ve o yükü hareket ettirecek enerjiniz olmuyor.

yani aşırı kilolu insanlarda fiziksel ve ruhsal sağlık ve de hayat enerjisi olmuyor ne yazık ki. hayatla barışık olamıyorlar. :(

e böyle olunca içlerinden kendilerine bakmak, güzelce yaşamak gelmiyor.

ya adam ne sormuş, karakteri güzel, içi güzel gibi konulara ne gerek var?

mea maxima culpa bu tip sorularda hep isyankar, muhalif cevaplar veriyorsunuz ama konuyla alakasız oluyor genelde.

soru gayet basit, aşırı kilolu kadınlar size çekici geliyo mu gelmiyo mu?

@baldur canım sıkılıyor napiiim.

burası sözlük değil. gıcık olsun diye bişiler söylüyorum. en çok siliniyor cevap :)

mea maxima culpa

son kez yazıyorum buraya dediğim gibi mesajdan yazılana cevap veririm. kimseyi böyle olduğu için yargılamadım bu bir. ikincisi kilolu insanlar var yakınımda nedir ne değildir biliyorum. üçüncüsü benim hayatımda kilolu erkekler de oldu zayıf da oldu normal de oldu benimle alakası yok. ama bi kadın olarak için güzelse dışın fark etmez klişesi bana yalan geliyor. dışın güzelse herşey olur da yalan. gelip burda bana insanlık dersi vermek saçma olur. gerçekçilik benim için insanlıktan ağır basar. bi gerçek var ortada. yüzüne bakılmayacak bir kadının fiziği güzeldir çekici bulunur. ama yüzü güzel diye fiziği kötü bi kadına aynı ilgiyi görmedim. bakımlı kızlar da biliyorum kilolu ama yine olmuyor yine olmuyor. burdan ne görüyorum "olmuyor". bunu bir ben mi görüyorum bugün konuşuldu aramızda buraya da geldim sordum. kendimi onaylatma ya da insanları ezme gibi bi amacım yok. hayat enerjisi güç neşe yoktur olabilir. kilo vermek zor bi süreçtir olabilir. ablam 42 kilo verdi ve şu an çok mutlu. isteyen yapıyor. bahanelerin perdelerin arkasından insanlık dersleri benim için yeterli değil. ben de bilirim kilo nedir nasıl yorar nasıl üzer. kilolu insanı dışlamıyorum ama cinsel çekim söz konusu olunca bir numaraya oynamadıkları da kesin diyorum. bunun tartışmaya açık bir yanı varsa buyrun gelin örneklerle. benim çevremde yok örnek.

gıcık olmuyorum ve de. sabaha kadar beraberiz o zaman.

baldur

aynen tek sorum bu teşekkürler onu anlatmaya çalışıyorum ben de.

bence çekici olmuyorlar. bulanlar da bulur o başka.

bence yüzde 10 çekici olabiliyorlar.

insandan insana değişir. ama çok zor kilolunun çekici olması.

(işte istediğiniz cevabı da verdim)

aşırı kilonun ölçütleri ne ki? norbit diye bir eddie murphy filmi vardı, oradaki kadın karakter tipinde bir aşırı kilo ise hayır. Galiba kilonun vücuttaki dağılımına bağlı, abartı derecede aşırı olmadığı sürece estetik durebiliyor bazı kadınlarda.
Örnek olarak rönesans döneminde yapılmış tabloları verebilirim, o tipte yani. Balık etli dedikleri şey de biraz vücut yapısıysa alakalı, benim bahsettiğim o değil. Umarım anlatabilmişimdir.

dafaiss

balık etinden fazlasını dedim :)

evet, ben de onu diyorum; sen daha doğru ifade etmişsin, yani formülize edersek şöyle:
balık etli< benim bahsettiğim<aşırı kilolu
Ama yazıyla tarif etmek çok zor, yani bazı kadınlara ciddi ciddi çok yakışıyor, yüz yapısı ve kemik/vücut yapısı vb. ile bağlantılı sanırım bu da.

önemli olan iç güzellik falan değildir.
önemli olan iç dış güzelliktir.

çok iyi niyetli, şahane iç güzelliği olan karının bacağında kıl varsa neyleyim? bacakta kıl olmasıyla kilolu olmak arasında da fark yoktur ayrıca. zayıflarsın olur biter. zayıflamıyorsan, kendine bakmıyorsundur. çok net

Kilolu hatun cekici değildir.
Klişelerle hareket etmeyelim. Ic güzellik dis guzellik olayı, yok efendim onemli olan insanlık iyi olmak falan filan diye cok bilmis bilmis konusmaya gerek yok. Kadin erkek arasindaki ilislinin ana noktasi cekimdir o çekimde cinsel cekim ile olusur bilincaltinda.

Kimsenin sismanlari disladigi falan yok ama işsiz parasız lise mezunu kultursuz bir erkeğin begenilme ihtimali neyse oda odur. Aradaki istisnai halamin teyzesinin kizi vb harici asiri kilolu hatunlar cekici olamıyor. Erkeklerde de ayni. Farkli degil.

kilo olayı karışık bir şey. 18 yaşında ve 42 beden birisi mi, 30 yaşında 36 beden birisi mi dersen 18 yaşında 42 bedeni tercih ederim erkek olsam. ya da 36 beden ama çatlaklı, selülitli biri ve 42 beden ama dolgun biri arasında ikincisini tercih ederdim. hatta sanırım 34-36 beden ve 40-42 beden arasında 42yi falan tercih ederim. bi yere gideceksin yemek yemiycek, mızmızlancak, içindekileri seçecek, sigara üstüne sigara, kahve üstüne kahve falan içecek- hiç çekemem.

ya da 20 yaşında 40 beden biri kendi yaşıtlarına/öğrencilere şişman/çirkin falan gelebiliyorken, 40 yaşında ve çok zengin birine acayip güzel/çekici gelebilir.

bide balık etli olmak zayıf olmaktan daha büyük emek/bakım istiyor. onların spor programları daha zor. zayıflamak için günde 40 dakika kardio yetiyorsa balık etli olmak için 3 saatlik program yapıyorsun günde. ayrıca diyet listeleri daha masraflı ve komplike.

+ giydiği kıyafet daha çok yakışıyor kilolulara (dekolte, kot vb...)

@pinkylips

ben burda saygımı korumaya çok çalışıyorum gerçekten her türlü saldırıya rağmen. şekilcilik değil bu ortada böyle bir şey var bilinen ama dile getirildiğinde insanın şekilci, ırkçı, sığ olduğu bir gerçek bu. ben böyle görüyorum arkadaşım kadın kısmına kiloyu konduramıyorum, ama şekilci değilim. kilonun fiziksel çekim mevzu olduğunda büyük bir engel olduğuna inanıyorum. ama kilolu insanları çok seviyorum ve kilolu erkek arkadaşlarım da oldu. öğk möğk de diyen kimse olmadı. bu kadar kişiselleştirip alınacak bir şey yok bu konuda. olabilir balık etlilikten bahsetmiyorum ben burada bıngıl bıngıl et diye tabir ettiğimiz etten bahsediyorum. ilk defa böyle bir fikri benden işitir gibi sanki çok medeni ve gelişmiş bir ülkede yaşanıyormuş gibi bana giydiren giydirene de bir bakın bakalım insanların seçimlerine yüzdeye dökünce neler oluyor. ben sadece soru sordum. soru sorarken de beğenmediğimi söyledim. ne alındınız ne büyüttünüz.

Sevginin dozajini irade ile kontrol etmek diye bir sey yok. Nedir ki, o seni daha cok seviyorsa hirs yapip sen daha mi cok seveceksin?

Benim icin makbul olani benim daha cok sevdigim durumdur. Sikmadan, sikilmadan, uzun ve uzadiya. Her zaman icin sevgimi ona alternatif yollarla duyurabilme imkani guzeldir.

mal gibiyim'e katılıyorum ama bende tam tersi. böyle daha güzel geliyor bana. hayır ben az sevmiyorum, o gereğinden fazla seviyor.

ikisini de istemezdim. beni daha çok sevdiğini fark etsem onu yeteri kadar sevmediğimi düşünüp kendimi suçlu hissederdim. benim onu daha çok sevdiğimi biliyor olsam da, sanki onu zorla tutuyor gibi hissederdim. eşit olsun demiyorum elbette ki, bu çok zor bir şey ama arada fazlaca fark olursa bu beni rahatsız ederdi.

elbette ki ben daha çok seversem acısı daha fazla olur. ilişki süresi olarak da, bence dediğim gibi aradaki fark azaldıkça ilişki daha uzun soluklu oluyor.

benim daha çok sevmemi tercih ederim.
nedeni karakter meselesi. ilgiden-sevgiden- bana ulu anlamlar yüklenmesinden/bakılmasından hoşlanmam. ama ilgilenmekten hoşlanırım. zaten benim sevgim çok abartılı duygular değil mantık içereceği için uzun sürecektir.

o daha çok severse acısı daha fazla olur. çünkü bir insanı kırmak, kırılmaktan daha zor. kozmik olarak bir insanın kalbini kırınca başıma kötü şeyler geleceğine inanıyorum.

o beni daha çok sevsin isterdim.

~erkek tarafı "daha çok sevilen" olunca, gitmeye daha meyilli oluyor. sebep bu.

herşey. eric clapton falan bak. rok bara, blues bara git

acil işim yoksa her gün 30 dakika yıkanıyorum. acil işim varsa da biraz bekler.
(şaka tabii ki.) 15 dk sürer bir yere yetişeceksem. her seferinde kese yapar, 2 kez saçımı şampuanlarım. 2 yıkamadan birinde saç uçlarımı kremlerim.

-Yazın her gün,kışın 2 günde bir yaparım.
-Her banyoda lif yaparım çünkü yapmayınca kendimi tam banyo yapmış gibi hissetmiyorum :/
-Ortalama 14-15 dk sürüyor

-iki günde bir
-her yikandigimda liflenirim
-ortalama yarim saat

aksilik çıkmadıkça her gün yaparım. 20-80 dakika sürer. enderen liflemem kendimi.

hergun yikanirim.
15 dk civari suruyor. hafta 1-2 kez daha uzun surer.
her banyoda vucudumu keselerim.

her gün. ~15dk. liflerim.

yazin her gün, kişin 2 günde 1, lif+sampuan, 20 dakika

- Kisin misafirim yoksa gunde bir, varsa iki. Yazin hep iki.
- Her yikanmada komple muamele.
- 10 dakika.

- haftada 2 kere. 2 hafta yıkanmasam zor kokuyorum, saçım yağlanmıyor, vücut sistemim öyle çalışıyor. ayrıca duş almayı sevmiyorum. sauna/hamam seviyorum.
- ayda 1 kesin sauna/spaya/hamama gidip kese yaptırırım. her yıkandığımda liflenirim.
- yarım saat falan. hamam olayı girince 4-5 saat oluyor.

acelem yoksa 15-20 dakikadan aşağı sürmez.. keyfini çıkarmam lazım yani..

25 dk
3 günde 1

yazın her gün kışın 2 günde bir
genelde liflerim
45dk. - 1 saat arası

-saçımın yağlanmasını bağlı(maalesef) yani banyo yapmam gerektiğimi ordan anlıyorum o da çok değişiyor ama bu sıralar 3 günde bir onun dışında acil duşlarım var ve sadece 1 dk sürüyor(new world records)
-fazla uğraşmadan liflerim
-30-45 dk

Kışın haftada 2 kere duş alıyorum.10-15 dk sürüyor.
Yazın ise 2 günde 1.

-2 günde bir
-kesinlikle evet. (eğer aynı gün 2. kez duş alıyorsam hayır)
-20 dakika max.30 dakika

banyo yapıyorsam 40dk-1 saati buluyor.
duş alıyorsam 20-30dk.

Dışarı çıkmadan önce mutlaka duş alırım, 10-15 dakika sürer, lif-kese hiç yapmam, her gün duş aldığımdan liflenecek bir kir oluşmuyor, saçımı 1 kez şampuanlar, bütün vücudumu duş jeliyle mıncıklar, çıkarım.

iki günde bir, 3 dakika. bir kere şampuan bir kere de lifle sabunlanıyorum.

Sık banyo yapmanın iyi bir şey olmadığını bildiğim için 3 günde bir yapıyorum 10 dk.

sıklık: 5 günde bir
süre: 1 saat

süre ve sıklık ters orantılıdır
araya spor girerse sıklık artabilir

Kedilerden nefret ederdim. Köpekleri acayip severdim. Bi gece kedilerden bi tanesi benim kafam iyiyken kapımda miyavladı. İçeri aldım ve o günden sonra o kaybolana dek hiç ayrılmadık. Onunla birlikte kedilere hayranlık ve büyük bi sevgi besledim. Bilgisayarda masaüstü resimlerimi arada bi kedi resmi bile yapıyorum, o derece.

Erkek.

Ben de 3 köpekli bir evde büyüdüm ve köpekleri çok seviyordum, kedilerden de pek hoşlanmıyordum. Eve kedi getirmek isteyen babama hep karşı çıktım, çünkü tek gördüğüm kedi kaçan, kıslayan sokak kedileriydi. 3 yıl önce falan bir arkadaşımın yanında 2 hafta kadar kadım ve kedisine aşık oldum diyebilirim, hiç tahmin ettiğim gibi değildi kediyle yaşamak. zaten o gün bugündür de hem babamların evinde en sonunda bir kedileri oldu hem de benim.

Valla bir tane bakmıştım gençken, buyuyunce siniroldum. Kibirli kustah bir hayvan. Simdi kediden de kopekten de nefret ediyorum. En iyisi papagan.

Ben hiç sevmem mesela,çok itici hayvanlar bana gore.

çünkü geceleri koynuma alıp seviyorum böyle ihhiiiiiii götünü yerim onların çok tatlı o yüzden seviyorum

Kedisine göre degisir bence, aptal aptal bacagima sürünürse hic sevmem mesela, miyaklayip duruyosa falan. Hatta ben sadece yavru halini severim. Onun disinda köpek tercihimdir

kendi başına buyruk. özgür ruhlu "köpek gibi" olmadığı için seviyorum.

şuan iki kedim var ve bugune kadar kaç tane kedim oldu sayısını bilmem. Kediler çok komik bana göre, karizma görünmeye çalışırken en şaşkoloz ifade bu dingillerde.

allah sanki köpekleri müsvedde olarak yaratmış da sonra onun eksiklerini tamamlayıp kediyi yapmış gibi gelir bana hep. kedileri neden sevdiğimi bilmiyorum çünkü kendimi bildim bileli seviyorum, deli gibi saldırıya da uğramış olsam filan bu fikrim hiç değişmedi. gerçekten düzgün, güçlü karakterli bi kedi bilge gibi bişi esasen, ondan öğrenecek çok şeyim var.

her kızın kedi sevmesi mümkün değil ben sevmiyorum. ha gördüğümde yine oynaşmıyor muyum, ya da arkadaşımın kedisiyle oyunlar oynamıyor muyum, yapıyorum bunları. ama kedi olduğu için değil, bizden ilgi bekleyen canlılar oldukları için. fare gelip de benden ilgi beklercesine kafasını sürtse bacaklarıma, onunla da oynarım.

aga evde var bitane. böyle kedi değilde insan gibi. ne sevdiriyo ne ele avuca geliyo. ama seviyoruz evcek. böyle bi ihtiyacı olunca geliyo miyavlıya, noldu la diyip kalkıyosun. sonra gidiyo işte işi lazım olan yere, istediğini yaptırıyo. vay arkadaş deyip şaşırıyoruz. bu yüzden we love cat.

genel olarak hayvanları çok seven (böcek familyasıyla aram kötüdür, o ayrı) ve kedi sahibi olan bir insanım. özellikle kedi manyaklığım yok, hayvanları seviyorum ama bunun kadın olmamla da ilgisi yok. insanın içinden gelen şey. insanları genel olarak seviyor musun mesela? öyle bir şey.
ayrıca kediler saçma sapan zırvalandığı gibi duyguları olmayan, söz dinlemeyen hayvanlar değil. 4 yaşındaki kedim söylediklerimi anlıyorsa, beni arkadaşlarımdan misafirlerimden kıskanabiliyorsa, geceleri yanıma gelip boynuma sarılarak uyuyabiliyorsa, biz yemek yemeye başlayınca o da bizimle birlikte kendi mamasını yemeye başlıyorsa, 1-2 gün görmediğinde eve gelince bana yerlerde yuvarlanarak "seni çok özledim" diyebiliyorsa, annemi kendi annesi sanıp bazen onun ilgisine özellikle ihtiyaç duyuyorsa, sebepsiz yere kafasına bir öpücük kondurdum diye minicik patileriyle elimi tutup avuçlarımı yalıyorsa, biz evde yokken canı sıkılıyor ve asla uyanmadan uyuyorsa, korktuğunda başını göğsüme gömüyorsa, onunla konuştuğumu veya ona kızdığımı anlayabiliyorsa, beni kapılarda karşılayabiliyorsa, birinden korktuğunda sadece bizim dibimize gelip saklanıyorsa, sevmediği birinden kucağımıza kurulup ona tıslayarak bize de sarılarak bizi korumaya çalışıyorsa kimse bana duygusuz ve başına buyruk diyemez onun için.
kedileri hiç sevmezdi annem 4 yıl öncesine dek. 5 haftalık, avcum kadardı geldiğinde yavrum. şimdi sanki annemin 3. çocuğu. benim zaten canımın parçası. bu kafayı anlayabilmek çok farklı bir olay, içinde yoksa anlaman imkansız.

ki dayımın köpeklerine, en yakın arkadaşımın köpeğine aşık olan ve köpekleri de çok seven bir insanım. tavşanım varken onu da öyle severdim, kaplumbağalarımı da, muhabbet kuşlarımı ve hatta balıklarımı da.

Yalnızlığını paylaşabildiğin tek canlı kedidir.

kedi tekmelerim köpek severim. aynen kopek +1

kediler kendilerini sevdirmekte başarılı.benim annem kediden korkan, yemek yerken masaya gelince ayaklarını altına toplayıp pist diye kedi kovalayan bir kadındı, ben kedi aldığımda eve nasıl yaşıyacam ben bu evde diye ağladı, kediyi 1 ay odadan çıkarmadı, kedi ise yavaş yavaş şirinliklerle, ayağına dolanmakla, karşısına geçip göbeğini açıp masum masum yatmakla, daha ilk günden tuvalet terbiyesi saatlerce yalanıp temizlenmesi, annem eve gelince seslenerek ona koşmasıyla falan kendini sevdirdi. bunu da cidden yavaş yavaş ama belki de içgüdüsel bir bilinçle yaptı, hani bu kadına kendimi beğendirmem şart, diğeri zaten beni seviyor bu da sevsin der gibi.gelir benim kucağımda mırlar arada anneme bakardı, zamanla annem gelip ben severken sırtına falan dokunmaya başladı kedinin, minnacık kalp atışlarıyla, traktör gibi purrlamasıyla büyüledi kadını.
şimdi annem her sabah kalkıp akşamdan kalan tavuk balık et artıklarını sitenin kedilerine veriyor, sitedeki müdavim kedilere isim takmış durumda, 2-3 sene önce abim de kedi aldı, sırf benim kedimle aramdaki bağı kıskandığı için, otomobil tamircisi, futbol izleyip bira içen, öküz gibi adam evde kucağında kedisiyle oturuyor. kediyle bağıra miyavlıya maç izliyor. kediye takımın atkısını sarıyor. kedisi de kendi gibi hafif pis, göbekli, gebeş bir şey oldu, bence bu dünyada herkese göre bir kedi var ve kediler, hani hep derler ya eve hapsediyorsunuz falan, aksine insanların evine hayatına girmek, kendilerini sevdirmek, baktırmak isteyen onlar.
ben genel olarak hayvanları seviyorum bu arada, bir insanın sadece kedileri sevip diğer hayvanlara ölsün pis yaratıklar diyeceğini de sanmıyorum. aklı başında bir insan, hiç bir kötü niyet taşımayan, düşünce ve davranış yapıları küçük bir çocuğu andıran bu hayvanları neden durup dururken sevmiyor olsun ki?

önceden kedi sever, köpek sevmezdim. gecenin bir yarısı izmirde sokakta kalmışken, moralim de bozukken bir köpek benimle sabaha kadar sokakta oturdu, nereye gidersem yanımda geldi. beraber alsancaktan üçkuyulara kadar yürüdük. bunları karşılık beklemeden yaptı. sonra köpeklere bakış açım değişti. bunun gibi bir kaç olay daha yaşadım.

yıllarca kedi beslemiştim ama köpekleri tanıdıktan sonra anladım ki ben boşuna kapris, trip çekmişim. kedileri sevmem küçük hesapçı ve uyanıklar.

karakter sahibi hayvan. gel deyince gelmez git deyince gitmez kafasına göre takılır. kedileri sevmemin en temel sebebi bu
diğerleri:
bakımı en kolay hayvan. mamasını ver kumunu değiştir başka derdin yok.
diğer bütün kediler gibi çok karizmatik bir havyan. basit bir yürüyüşünü izlemek bile modunu havanı değiştirebilir, ki oyununa, sırnaşmasına girmiyorum bile bak.
en gergin en yorgun en çaresiz halinde bile kucağına oturup gurrr laması yeter, her şeyi unutursun. stress paratoneri bir hayvan.
hatta hızımı alamadım kediler bu dünya üzerindeki en güzel formdaki canlılardır. sadece izlemek için bile edinebilirim. yazıkki evde alerjili var
:(

etrafımdan gördüğüm kadarıyla bilgisayar programcılığı.
ancak ben lisede sayısalcı olsaydım bile endüstri ürünleri tasarımı bölümünü seçerdim, kendisi sayısalda olmasına en çok üzüldüğüm bölümdür.

bence en iyisi işlek bir cafenin patronu olmak. her sabah gazete, laptobunu alıp cafeye gideceksin. sınırsız menüden istediğini seçip personel, müşteri, işler vs..nasıl gidiyor diye gözlemliyeceksin. garsonluk yaparken en büyük hayalimdi. gerçi hala öyle.

home office çaycı.

rahatlık ve kazanç oranı açısından öğretmenlik. illa maddi tatmin ama kısmi düzensiz iş hayatı falansa bilgisayarlı işler, grafik, tasarım falan galiba. plaza mühendisliği de fena olmayabilir yönetici değilsen.

ama gönlüm pilotluktan yana. pilotluk iyi gibi.

erkekler için doktorluk. kadınlar için resim öğretmenliği.

kazanç, çalışma yoğunluğu, öncesinde harcanan emek bakımından öğretmenlik gibi duruyor.

aylak olmak en iyisi be (bkz: aylak adam )

çiğ köfteci

(biri diyecekti, ben olayım dedim)

eczacılık, çünkü bakkal gibi başında durmana gerek yok, temiz ve güzel parası var, kendine ailene zaman ayırabilirsin maddiyat sıkıntın olmaz (ortalama bir mevkide eczanen olsa, güzel bir mevkide olursa zilyoner olursun)

yüzme kursu hocalığı, tercümanlık olabilir.

bi de müdürlük hacı. herhangi bi yerin müdürüysen iyisin.

toplayıcı-avcı. o olmazsa uzun yol korsanı.

Tekell bayii

insanın üstüne yakışanı giymesidir.

hobin olan bi iş bulup o iş üzerine kendi işini kurmak. cafe, restaurant açmak, takı tasarım vs tarzı hobi kursu açmak, kitapçı ya da sahaf açmak gibi.

mimarlik

konsolosluktan alamazsın. illa vfs. ben istanbul/ankara vb. gitmemek için acenteyle almıştım. onlar vfsye gidip halletti. vfsnin sitesine bakacaksın gerekli evraklar için de. ben bir tek ailemin tapularını gösterdim. hatta kendimi çalışmıyor göstermiştim. veriyollar direk 6 ay.

şu entryde biri konsolosluktan aldığını belirtmiş: #29051320. ama ben kasmadım gittim vfs'den aldım. zaten entryyi yazan da 50 lira için değmez demiş.
hatta ben arttırıyorum; 30 liraya filan vize danışmanlığı yapan yerler var. onlardan bulursan sen de bulaşma hiç. zaten git gel, yemek ye, işten ol; 30-40 liradan fazla eder.

Öncelikle ne için gideceğini belitmen lazım. Turist vizesi mi? Öğrenci vizesi mi? Çalışan mısın, Öğrenci misin? Çalışan isen ve Turist vizesine başvuracaksan standart belgeleri götürmen halinde kolaylıkla veriyorlar. Giriş seçeneğini multi olarak işaretle.

Artık çoğu ülke bir aracı şirketle anlaşmış durumda, yavaş yavaş tüm başvuruları oralara kaydırıyorlar, kendi büyükelçiliklerinden/konsolosluklarından başvuru kabul etmiyorlar. VFS Global çok büyük bir firmadır. Evrak eksikliği/yanlışlığı gibi bir sebep yüzünden vize talebinin reddedilmesini engellerler (tabii vize itaası tamamen ülkenin içişleri bakanlığının inisiyatifinde, şirketlerin söz hakkı yok). Schengen artık ince eliyor, sık dokuyor, vfs'ye git, kafan rahat etsin.

dediğin tarihlerde açık olur.
xmas 24-25-26 aralık tarihlerinde oluyor her yıl.

şahane olur. christmas sonrası boxing day başlıyor tam indirim dönemine denk gelmiş olursunuz.

aynen, 26 aralık'ta her yerde %75'e varan indirim başlıyor, tam zamanı. sadece çoğu mağaza 31 aralık'ta birkaç saat erken kapanır ve 1 ocak'ta öğlene doğru açılır.

karatay. yiyecekler daha güzel, çeşitler daha fazla

Dukan, yapması kolay, kilo vermesi kesin, verdikten sonra alınmıyor, alır gibi olursan hemen atak yapıp orjinal kilona dönüyorsun.

karatay derim ben de
dukanın ne olduğunu tam olarak bilmiyorum
karatay teyze ise sürekli tvye çıkıyor ve söylediği şeyleri çok mantıklı buluyorum + olarak anneme bayağı bi kilo verdirdi

Karatay daha sağlıklı, bizim yemek alışkanlıklarımıza ve ağız tadımıza daha uygun.

eeüü o zaman bizim oramızdan buramızdan karı kız fışkırması lazımdı.

hobi olarak gene fakir olda. doğru düzgün insanlarla ilişki kuruyorsan alakası yok.

çok önemlidir. kızlar öyledir çünkü. çok zengin de olsa senin ödemen lazım. ama istisnalar da vardır.

bence her iki tarafın da kendini idare edecek kadar parası olması lazım. her iki taraf da kendi yediğini, içtiğini, ne bileyim sinemasını ödeyebilmeli. ama gönlünden kopar, sen ısmarlarsın, sonra o sana ısmarlar filan. bunlar da olur.

çok doğru yapıyorsun kardeşim. sakın bulaşma. sonra delikanlılık olsun diye kıza bişey ısmarlayıp 15km yürüme bizim gibi. hiç bulaşma hajıeli.

Sizin ilişkilerinizde nasıldır bilemiyorum ama ben straight bir ilişki yaşıyor olsaydım ve erkek tarafı tüm hesapları ödüyor olsaydı ciddi şekilde rahatsız olurdum. Rahatsız olmayacak kadar geniş kadından da siz rahatsız olun bence.

Ama devilred'in de dediği gibi tabi arada o sana ısmarlar, sen ona ısmarlarsın.

üniversite sonrasında elzem hale gelir.
üniversite dönemi ve öncesi flörtlerde opsiyoneldir.

esasında karşındaki insanın yetiştirilme tarzına, çevresine(ff/family-friends), ideallerine, ve benzeri birçok sosyal faktöre bakan bir durumdur.

detaylar:
-çok veya az fakir erkekler nasıl yapıyor bilemiyorum.
-merhametli zengin kız sevgili diye bir şey de dünyada var, o da ayrı mesele. fakat ben o kızlara haksızlık yapıldığına inanıyorum ve bu durumu hoş görmüyorum. yani her hesabı ödeyen erkek için ne geçerliyse -pozitif ayrımcılığın anasını ağlatmak sureti ile- bu konuda kızlar için 100 katı geçerli oluyor. centilmenliğe sığmayan, bir tür yüzsüzlük kız arkadaşa 2den fazla kez bir şeyler ısmarlatmak.

vaktinde "paylaşmak" diye bir şey vardı. şu andaki insanları göz önünde bulundurursak, böyle bir şey yok. olması da çok zor. olunca zaten gelip, sen buraya mesaj atmazsın, ilişkini yaşıyor olursun. ama artık öyle bir ilişki yok: hesabı bölüşmek, alman usülü falan yalan bunlar hep.
-ne 90lar punkları, rakçıları, ön2000ler gotikleri şu anda kocalarından/sevgililerinden hatta datelerinden maddi anlamda her istediklerini koparan tipler oldular. ha iyisini her zaman golddiggerlar yapıyor. günde 5000 lira harcayan adamlar var, bu adamları ortaya çıktığından beri bütün insanlar bir afalladı. çok değişik ilişki çeşitleri var artık. neyse çok uzun yazdım. şu anda hemen dünyayı kurtaramam. sadece ilişki biçimleri falan hep değişti, bunu aklında tut. ve her ilişki kendi gerçekliğinde oluşur.

-son olarak eğer bu konuda çekincelerin varsa, para kazanmak zor değil. bir cafede, kütüphanede, vs. de çalışarak da ek gelir sağlayabilirsin. bu kadar zor değil. açıkçası, bu durumda çulsuzum demek kolaya kaçmak.

bu söylediklerim özellikle istanbul üzerinden söylediğim şeyler. en fazla ankara dahil olabilir ucundan. küçük yerleri tanımam etmem. yani hükmü istanbul-azıcıkankara sınırları dışında geçersiz olabilir.

biz erkeklerin daha taşaklı görüneceğimiz diye geleneksel olarak var ettiğimiz ilişki içindeki bir şeydir bu para mevzusu.

he değen vardır, değmeyen vardır. ama parayı herkes çok sever sevgili kardeşim. sen sadece, paranın neresinde duruyor karşımdaki insan diye bir cevap bul, sonra yoluna devam et. yoksa aşk da para da biten bir şey. unutma önemli olan sensin, sen!

bence en önemli şey ama önemsemeyenler de vardır. sadece kızlar değil artık erkeklerin çoğu da öyle. hatta daha beter. zaten mesele onun/bunun parasını ödemek değil. parayı karşı tarafa ödetmek için yapılan küçük hesaplar, çıkarcılıklar, yalandan cüzdan/para aranmalar, hasta numarasıyla kendini evden aldırmalar, kendini olduğundan zengin göstermeler itici yapıyor karşı tarafı.
doğru yoldasın reyiz böyle şeylerden uzak durmak lazım.

yanlış yapıyorsun , bilgi'nin bilkent in boyalı kaşarlarını görmezden gel geri kalanı paraya pula bakan tipler olmuyor % 60 - 70 . konusabiliyor musun ? ağzın laf yapıyor mu ? zeki misin ? yatak performansın nasıl ? penisin kaç cm ?? bunlar daha önemli artık. zekiysen hedeflerini doğru seçersin zaten. şımarık ,boyalı ,yüksek egolu ,kendini bir halt sanan özel universite kaşarına bakmazsın çapın yetmiyorsa.. akbil kullanan yemekhane sırasına giren kıza bakarsın .. yukarda saydıgım nitelikler varsa sende paranın önemi düşer.. ha bu nitelikler yoksa para bu niteliklerin yokluğunu kamufle için olmazsa olmazdır.

Temelinde sevgi olması gereken bir konuda (kadın-erkek ilişkisi) parayı bu kadar dert eder ve paradan bu kadar söz eder hale gelmemiz ne acı. Yapılan her şeyde kendinizi kahramanlar gibi öne atmayın beyler. O devir bi kapansın artık. Öne atmayın derken, bazen durup hesabı kız ödesin diye beklemekten ya da bunu teklif etmekten söz etmiyorum. Böyle şeyleri hiç akıl edemeyen hatunları uzun süre yanınızda bulundurmamaktan söz ediyorum. Karşısındaki insana yolunacak kaz gözüyle bakmak ciddi kişilik bozukluğudur. Keşke bu insanların azalarak bitmesinin bir yolu olsa.

ilişkinin ilk zamanlarında öğrenci olsan da olmasan da sen ödemelisin her şeyi.Fakat daha sonradan kız destek olmuyorsa ayrıl gitsin.

Zaten sürekli ödemek çalışana bile koyar.İnsanın sadece gezme tozma ihtiyacı yok ki.Bugun tek yaşayan bir insan ev kirası,elektrik,su,doğalgaz + yeme-içme derken rahat 1000-1500 lira harcıyor.Araba,yol vs. masrafını katmadım dikkat edersen.Ayda 2500 lira kazanan birisinin hatunla takılmaya harcayabileceği max. para 300 ü geçemez.

ilişkide paranın önemli olup olmaması yaşanılan şehire göre de değişiyor.Şu ana kadar 3 farklı şehirde yaşayan biri olarak,küçük şehirlerde bu tarz sorunların pek yaşanmadığını söyleyebilirim.

çok önemlidir bro, eğer hafif giderin varsa(çok az bile olur) 25 yaşından sonra bmw 5,20ni görüp de senden hoşlanmayan kadın yok gibidir nerdeyse...

Göz bozukluğundan bu ağustos ayında muafiyet almış birisi olarak şöyle diyeyim: her iki gözün miyop dereceleri ve astigmat derecelerinin yarısının toplamı 14'ü geçerse muaf OLABİLİRSİN. Olursun demedim bak. Ne kadar geçtiğine bağlı. Benim geçen seneki muayenede toplam 14.25 çıkmıştı, 1 sene sevk erteleme verdiler. Bu sene toplamın ne kadar çıktığını söylmediler ama muafiyet verdiler. Hatta doktor "aslında senin geçen sene muaf olman gerekiyordu, sevk geciktirme vererek boşuna oylamışlar seni bir sene" dedi.

göz numaraıs olayı şöyle: diyelim ki sağ gözde 6 miyor, 2.5 astigmat var. o zaman sağ göz 6+2,5/2=7,25 derece.

sol göz 5 miyop 2 astigmat.Sol göz 5+2/2=6

toplam 7,25+6= 13,25 muaf olmaz.

Ama bu durum sadece numarayla ölçülebilen bişeyde değil. Başka değişkenlerde olabiliyor.

(bkz: askerlikten göz hastalığıyla muaf olma/@quaker)

Kesin net cevap veriyorum başka yere sorma...
Tek göz 10 yada iki göz toplamı 14 ve üzeri olmalı...
Miyop ve hipermetrobun tamamı , astigmatın da yarısı alınır hesaplanırken,
Ayrıca askeri muayenede göz derecen oldugundan 0.25-0.50 küçük çıkabiliyor.
bu derecelerle çok zor muafiyet ama 4 yılda insan muayeneye gitmez mi, önce muayene ol tam numaralarını öğren, sorun varsa başka sor...

@arnatuile ağustosta askere giden arkadaşım oradaki bir askeri doktorun, ilk muayenede (bir tek donla kalınan) göz numarası toplamı 10 olanların gelmesini söylemiş. Nöbet mi tutturmayacaklardı muafiyet mi vereceklerdi anlayamadım. asal daki yönetmelikte 11 derece deniyor siz 14 derece diyorsunuz. B,C,D diye sınıflandırmalar varmış. Kafam iyice karışıyor.

4 senede 14 dereceye çıkacak kadar gözün ilerlemez. 18 yaşından sonra zaten neredeyse sabitleniyor göz.
toplamı 14 derece olacak diye biliyorum. kardeşimin toplam 11 dereceydi ve renk körlüğü çıktı. sadece gece nöbetinden muafiyet vermişler ama askerde dinlememişler, gece nöbeti yaptırmışlar.

Bana 14 diyen askeri doktorun kendisiydi.

radio killer - lonely heart

System of a down - lonely day

www.youtube.com

www.youtube.com

eddy calvert - lonelyness
zamfir - the lonely shepherd
ocarina - lonely singer

"ronery" de kabul görür ise:

www.youtube.com

priestess - lay down

www.youtube.com

sanıyorum böyle bişey kastetmemiştin :)

the black keys - lonely boy

yes - owner of a lonely heart
bobby vinton - mr. lonely

akon-lonely