o zor biraz gitmeden önce alabileceğim bir yer yok :(

türk kahvesi

aklıma rakı geldi

Nargile

hangi sehirde oldugunuzu bilmiyorum ama yoresel bir sey de goturebilirsiniz.. mersindeyseniz cezerye kerebic gibi ya da izmirdeyseniz midye dolma demeyecegim bozulur mu bilmiyorum, hmm boyoz olabilir tabi
sehirden sehre degisir yani

Nazar boncugu , turk kahvesi ve ikili kahve takimi ve bir de bakir cezve. Oldu oldu kahve mangalini da kucakla :p

el dokuması kilim(adamlar geldiklerinde bundan alıyolar)

duty free'den rakı.

Bratislava 1, haftasonuna denk getirin. Haftaici bratislava yozgat gibi bi yer :). Beklentinizi dusurun.
Budapeste 4 gun
Viyana 3 gun
Prag 3 gun

bal.

bu arada acuka ne lan?

oncelik sirasina gore:

bal kaymak

ikinci olarak

tahin pekmez

nutella

acuka

ACUKA.

Her sabah acuka yiyorum. Beyin digerlerine bile bakmadan onu secti. :))

bal + kaymak. geberene kadar yerim.

yemeyeli çook uzun zaman olduğu için tahin-pekmez diyorum şu anda.

ama her an nutella vs tahin pekmez çekişmesine dönüşebilir.

bal. olmazsa pekmez. işçiyim kalori lazım.

şeker komasına girene kadar bal

neden hepsi tatli?

zeytin, peynir domates tercih edebiliyorsak bunlar, yok sadece listeden secebiliyorsak cilek receli

tahin pekmez +111
Cok ozledim!

recellerden frambuaz veya visne recelini tek gecerim.
nutella da ilk sirada gelir.
acuka ne yahu?

muhammara. tatlı yemem derken tek seçenek kaldı ama kendisini severim zaten çokça.

1. bal-kaymak
2. nutella

diğerleri dünyada olmasa da olur.

kaymak-bal

nutella.

reçelle, pekmezle işim olmaz. balı da belki tereyağı olsaydı 2. sıraya koyardım.

Bal- kaymak

tahin pekmez!!!

acuka,tatlı delisi diyor ki ; sabah tatlı ıyk.

tahin-pekmez.

çilek reçeli tabi ki

acısı az, bol cevizli olursa acuka (yanına tere-roka isterim)
değilse tahin pekmez.

bal-kaymak ve tahin-pekmez

ben o villalara değil de yazlık arkadaşlaklarına özenirdim hep. yaz tatilinden gelince anlatıp dururlardı şunu yaptık bunu yaptık diye. çılgın partiler dönüyor gibi hayal ederdim.

dogdugumdan beri her yaz yazliga gittim. yazlik dedigin zaten bir iki katli, kucuk/kompakt, balkonu veya terasi olan deniz manzarali, plaja yakin, aksamlari site bebeleriyle takilip ask yasadigin bir yer. mesela en ilginc olaylar hep yazlikta basima gelmistir (akrep, asena-ibo, sezlong kavgalari vs.) yazlik hakkinda fikirlerim ve algim bu.

(bkz: aktur)
(bkz: bodrum aktur)

compu da bizim yazliktaymis sanirim kucukken. belki onunla kumdan kale yapmisizdir.
edit: yazlik evimiz plaja tam 80 basamak uzaklikta, benim icin mesafe algisi bu.

evet. benden başka herkes giderdi. o yüzden yazlığı hep böyle havuzlu, kızlı, erkekli yerler olarak hayal ederdim.

Bizim yazlik aslinda iyi olmasina karsin kotu bir olayla hatirladigim icin, hep ufff iyi ki ben yazliga gitmiyorum diye sevinirdim
Bahceli bahcesinde meyve agaclari olan hortumla hadi simdi de yagmur yagiyomuuuus diye salak salak oyun oynadigim bi ev gelir aklima
Bir de salak bi kopecik, gelme pesimden diye kactigim, akil akil gel gotume takil. Cocukluguma bak.

Bu arada koy de 1950leri yasayan, 5 6 tane yasli.
Harp zamani, kitlik var, giran geldi... diye devam eden savas hatiralari

Benim ortalama olmam nasil beklenir ki.

ben koye giden fakir kesimdendm. yazligimiz yoktu. ama yazligi olanlari byle villa, denize sifir olarak hayal ederdim.

aynen, ben de bu şekilde kuruyordum ki öyleymiş zaten. anneannemlere gidiyorduk biz, denizi görüyordu ve şehrin içinde köy gibi acayip hoş bi' yerdi en azından o zaman yaşadığımız yere kıyasla, ama denize uzaktı yine de. manzarası vardı sadece.

yazlığımız olsaydı çok mutlu olurdum ama little miss rejectee'nin anlattığı türdeki yazlık hikayelerine uyuz olurdum, içten içe kıskandığım içindir belki. fazla zengince, yapmacık, kibirli, uzak geliyordu benim gözüme. orta direk ailenin çocuğu olmanın böyle dezavantajları var bence. bi' yerde fakir, bi' yerde zengin hissediyosun. halbuki hiçbiri değilsin.

bizim yazlık vardı, denize de çok yakındı ama o hikayeleri yaşayamadım ben hiç

bende problem var sanırım

hee ya. hep kiskanirdim kucukken butun arkadaslarin vardi yazligi. buyudugum sehrin cok disinda degildi cogu ara sira giderdim arkadaslarin yazligina oyle bi ortamim olsaydi buyurken cok daha iyi olurdu. neyse sonradan telafi ettim ama yine de.. cok kral ortamlar olabiliyordu iste

Goyver gitsin be yav.

ben de niçin böyle yazdığınızı çözemiyorum. yazı dilinde ne şive olur ne ağız ne de aksan. nie ki bölee yaziorsunus?

Ayçacım goyverdik de, meşaz üstüne meşaz alıyom. Raadsız oluyo millet! Bööle deşarz oluyodum ben yaa!

ben de sorucaktım neden böyle konuştuğunu da sonra vazgeçtim :(

(bkz: yapma demiyorum hobi olarak yine yap)

Sen onları sallayacaaan olm, kim ne derse desin. Saane onlardan, onlara ne senden.

sen şu "los angeles" duyurusu ile mi başladıydın buna?

aramızda en düzgün türkçe yazanlaran biri sensin aslında. böyle yazınca sarkastik duruyor haliyle.

nirenin şivesider bu gulüm?

İspanya'da uyarı tabelalarını yerel halk için o eyaletin dili ne ise onunla yazıyorlar, turistler için de İspanyolca ekliyorlar. Sen de bir şiveli yaz yerel tatlar için, bir de İstanbul ağzı ile. Şimdilik aklıma bu geldi. Pratik değil ama çözüm çözümdür.

Bunla alakali sozlukten mesaj aticaktim sanirim atmamisim neden diye sorucaktim acikcasi. Sana yakistiramiyorum :(

ermanen,

los angeles daha dünkü hadise, ben ne zaman başladığımı unuttum bile. ingilizce konuşmak zorunda olmak ve sürekli gak guk etmek çok şişiriyo içimi, duyuru mahallesine kapağı atıp, iki geyik de ben yapıyım, azcık gevşiyim diyodum ama insanlar rahatsız oluyolar.

Angara da var, Orta Anadolu da var, Urfa da var, Gastamonu da var...

Ayçacım çok zarifsin ve her daim çözüme çalışıyo o beynin. Gurban olduum Cenâb-ı Rabbim nası yaratmış seni! (Pardon! Kendimi tutamadım birden, döndüm İstanbul'a).

Melisçim bana niye yakıştıramadığını anlayamadım. Ben organize sanayi lokantasında çalışan komiden hallice bi âdemoğluyum. On senedir gurbetçiyim, şurda iki satır deşarz olsam, çok mu?

Ruhi abim beni sen annıyon...

der maister (şaka la şaka!) meister, Amerika'da bana bi kız, bi cümle bişey söyledi. Senin IQ'un 140 mı dedim ona, ağzı bi karış açık kaldı, nerden bildim diye...

douchebag abim Allah da seni güldürsün İnşallah!

duyurunun en sevilen, sayılan insanlarının başında geliyorsun. insanların bu kadar sevdiği, bilgisine güvendiği bir insan olarak benim hakkımda olumlu yorumlarda bulunman beni de ayrıca mutlu ediyor. kafam bozulunca falan "compadrito zeki diyosa zekiyimdir olm, bi şeyler yaparım yani kesin" diye kendimi motive edebiliyorum.

yani sen buranın önemli adamlarındansın, ağır abilerindensin. rahatsız olmak, yakışmamak değil de... potansiyelini gizliyor diyebilirim. gerçek compadrito bu değil!

rahatsız olanlardan biri bendim mesaj attığım üzere fakat "duyuru mahallesine kapağı atıp, iki geyik de ben yapıyım, azcık gevşiyim diyodum ama insanlar rahatsız oluyolar." ise olay sıkıntı yok. yurtdışında yaşadığını bilmiyordum. ben bir hafta boyunca ing dersten sonra bile cozutuyorum ki komple öyle yaşadıktan sonra özlüyordur insan tabi.

tescilli abim, 10 senedir gurbetçiyim, Sennheiser, ayfon, Müslüm baba, acılı Adana kombosuynan gözyaşlarımı çenemden damlatıyom pardon damlatıyorum.

canın sağolsun senin o zaman.

bazen anlasilmiyor 2-3 kez okumak gerekiyor. birazcik daha "mild" olabilir sanki. onun disinda nasil icinizden geliyorsa oyle yapin tabii ki ////de.

edit: hahahhaha pardon. uyak olmasin diye yazdim o -de'yi. yanlismis. yeni bir sey ogrenmis oldum!
edit2: gurbet o kadar da kotu degil. sehrimizin iyi taraflarini dusunun ve sukredin.

uff snne be slk diye sen de onlara mesaj at.

little, ah o son de'yi koymayacaktın! teşekkür ederim, çok naziksin.


rock n roll,

tescilli abiye ne cevap yazmışım diye baktım şimdi.

özür dilerim yazmışım.

istediğin gibi yaz, siz mesaj atanlar atar yapmayın.
saygılar abi :)

rahatsız olannardan değilim
olan ölsün

ermanen +1

dalga geçiliyormuş gibi hissediyorum :(

Rahatsız değilim.

Yazı dilinde şive kullanılmadığı için alışkın değiliz bu nedenle başlarda garip geliyordu sonra alışmaya başladım. Kimi kelimeleri anlamak biraz zor olabiliyor, bu da benim için zihin jimnastiği oluyor.

Her cevabınız şiveli olmuyor, konuya göre nasıl yazacağınızı biliyorsunuz. Verdiğiniz cevaplardan yararlanıyorum, burada olmanızdan memnunum. Badi uygulaması olsaydı ilk ekleyeceğim kişilerden biri olurdunuz.

Gurbetlik zor iş.. Bu gün sizin kulaklarınız çınlattım. Malumunuz İzmir'deyim, bahar havası vardı burada, yaşadığınız yerin çok soğuk olduğu ile ilgili duyurunuzu anımsadım, memleketimi bir kez daha sevdim, dışarıda olanların da dönüp bu güzellikleri yaşamalarını diledim.
Gözyaşlarınız çenenizden damlattığınızı okuduktan sonra belki bunları yazmamam gerekirdi, sorunuzla aynı güne denk geldi yazmadan edemedim.
Getçek olanlağa meşaz ossun gari dedğn.

kim o atarlı artist ergenler, söyle 2 dk da muma çeviririm hepsini :))

little, şehrimizin iy tarafları çok da, ''gurbetçilik çekiyon, gel yiğenim sana Güllüoğlu'nda bi çay bi su böreği ısmarlayayım'' (ısmallayım yazmamak için çok zorladım kendimi) demişliğin var mı?

bunun için ciddi anlamda mesaj mı aldınız?
höykürerek konuşun şivenizle.

yuvarlanan kapak,

bi daha böyle yazarsan, bacaana sıçarım senin! şeklinde bi mesaj gelmedi de,

çok itici oluyo,
neden bu kadar kasıyosunuz,
biz bişeyler okuyup anlamak istiyoruz, ama siz böyle yaptıkça, anlamamız güçleşiyo

mealinde mesajlar geldi.

biri de,

kusura bakma ama lüzumsuzluğun midemi bulandırıyo

yazmıştı

emedur iç geçer

yazdım

meğer intörnmüş, bana böyle salak espriler yapma mealinde bi cevap verdiydi

Panpa az onceki bi cevabina, gormus gecirmis guzel bi insansin su siveli yazma tarzin da olmasa..., yazacaktim ama mobildeyim diye yazamadim. Sen hesap et.

Oysa ben Emedur esprisini sevmiştim. Bak şimdi.

ben çok seviyorum reis, orjinal adamsın!

compadrito yazdığı için sıkıntı olmuyor. ilgi çekmek için yapmadığını biliyorum zira. başkası olsa napıyor acep derdim ama sen olduğun için sıkıntı yok ağabey.

@compadrito
demedim ama neden acaba?

hayat aklını filozof - eyvallahın var apla! o nası güzel bi Ege aazı ööle!

içim ürperiyor - annadım abim. durum o kadar ciddi diyosun...

Ayçacım - espri zekâ işidir. esprimi senin gibi zekânın sevmesi önemli ve yüreklendirici.

Zeta - Ayça'nın çözüm önerisine uyarak arada bi cozutacam gibi görünüyo. Onun dışında İstanbul klavyesiylen yazmaya kasacam heralde.

Gipsın reyiz seni bi türlü çözemedim gitti ama seviyorum bu hâlini. Sağol, varol!

armagan - şuraya yazan herkes, sorusuna adam gibi bi cevap alsın, icabında gururu okşansın, hakarete, aşağılanmaya, laf sokulmasına maruz kalmasın ister. bunları sallamayacak derecede aşmış birileri var mıdır? belki cosmicstring hocam vardır. yalan yok, popüler olmayı ben de severim. ama buraya yazdığım bissürü şeyin, beni bırak popüler yapmasını, 'degrade' etmesini göze alarak yazıyorum. hak-ket-ten de bissürü adama iğrenç geliyo tarzım.

little - çok ağır oldu bu şindi. ben bunu bi ay unutamam. ama hak ettim di mi? peki duyuru huzûrunda özür dilesem kabul olur mu ki? olmazsa da, senin güzel canın sağolsun.

olayi ve nedenini ben cozemedim hala ama ozur dileyecek bir durum yok. kendince hakli olduguna inaniyorum.

Kreuzberg'de bi döner ekmeğe de fitim.

Bir yere gittigim yok :) you're going to have to bear with me for a while

gitme gı zaten! attan inip eşşaa mı bineceen?

inceldiği yerden kopsun bence

Degrade olarak ilgi çekme olayı da var hacı ağabey. (bkz: andy kaufman)

Tabii ben seni bundan ayrı tuttuğumu da belirttim. Sen duyurunun İsviçre çakısısın.

Edit: andy kaufman sözlük yazarı olan değil, gerçek andy bu arada.

armagan - kültürüm arttı abicim. o nası bi âdemoğluymuş öyle yaa? çok teşekkürler... bi de teveccüh gösterdin, çakı makı dedin de, ben de hep üzülüp duruyorum, bi baltaya sap olamadım, sapın ucuna kazma oldum diye...

der meister'in de benim gibi ziyan olmasını istemiyorum.

Bi de bazen alaycı mı ciddi mi konuştuğunu anlayamıyorum :)

ben gülüyorum.
ben kimim? vallahi ben de bilmiyorum. sldkjfsjdflkgj

sendeki bu bilgi-kültür birikimi varken, senin böyle, bu şiveyle konuşman çok anlamsız.

ben bilerek böyle konuştuğunu düşünüyorum:)

rahatsız olmuyorum ama neden böyle bi yol izlediğini de merak ediyorum.

ben compadrito'nun ajan olduğunu düşünüyorum. herkesi tanıyor, her şeyi biliyor ama ben compadrito hakkında kayda değer bilgisi olan kimseyi görmedim ki ben de bayağı insan tanıyorum burada sanırım. bu şive olayıyla da tüm bölgelere hitap edebilmeyi amaçlıyor. ayrıca, tüm birikimine rağmen bir baltaya sap olamadığını düşünmesi ve ısrarla bundan bahsetmesi de "bak uçak geçiyo!" taktiği.

oyuna gelmeyin.

seni bilmiyor olsam ben de çok rahatsız olabilirdim tarzından.
kasmamak güzel tabii, istediğin gibi davranmak şahane ama nedense sanki -okurken- kasarak öyle yazıyormuşsun gibi bir izlenim uyanıyor bende.
hani kendini saldığından değil de aksine kastıra kastıra şiveli yazıyorsun gibi. öyle olmadığını söylüyorsun ama yansıması öyle işte.

aslında cevaplara baktığımızda burada epeyce bir kişi de benzer şekilde yorumlamış: "sen olduğun için sorun değil" vs.
bence bu yeterli bir cevap sana.
yani alt metninde "rahatsız oluyorum ama sana değer" yatıyor. ki ben de aynen böyle düşünüyorum.
kredin yüksek.

kedidir o kedi ve icemint -

fıskolocideki regresyon gibi düşünün. 10 senedir amerika'dayım. iş dışında ingilizce konuşmadığım, seyretmediğim, okumadığım ve dinlemediğim için ingilzce konuşurken hâlâ gak guk ediyorum. hâlâ gak guk ediyor olmak içimi şişiriyo. gene fıskolocideki tabirnen frustrated oluyorum. duyuru maallesine yani bizim maalleye geri gelince, ipinden kopmuşa dönüyor ve şımarmak istiyorum. Dilimde de olsa, ülkeme, köyüme hatta ana rahmine geri dönme isteği, kendi dilimi değil doğru düzgün yazabilmek, onu eğip bükerek, kesip biçerek onunla oyunlar bile oynayabildiğimi kendime ispatlama isteği, kendime 'bak! sen o kadar da mal değilsin, ingilizcen gak guk ama, Türkçe'de oyunlar bile oynayabiliyosun' diye tesellide bulunma isteği hâsıl oluyor.

Brooklyn'de doğmuş büyümüş bi mesai arkadaşım bana geçenlerde, You are the king of emails dedi. Yazdığım emailleri çok beğeniyo ve o benim gibi yazamıyo. Ama bu bana yetmiyo tabii. Konuşurken de, ishal sıçar gibi konuşmak istiyorum. Ama yok! Onlar 3 Amerikalı. Kendi aralarında geyik çevirdikleri zaman, hergün en az iki kere, geyiklerini bozup, wait a sec! what does that mean? diye geyiklerine limon sıkıyorum. Sağolsunlar öğretiyolar onlar da...

Bi de dertliyim ve böyle yazınca, dertlerimi biraz unutuyorum.

der meister - lütfen benim gibi ziyan olma. lütfen bi baltaya sap ol. lütfen sana verilmiş bu şansı iyi kullan. sen henüz teenagersın. Türkçe hocalarına taş çıkarttıracak derecede Türkçeye hâkimsin. Muhakeme yeteneğine ve analiz becerilerine hayrânım. Konuşma ve şarkı söyleme, beynin gerçekleştirebildiği en karmaşık faaliyetler. Simultane tercümeye hiç girmiyorum zaten. onlar bu gezegenden değilmiş gibi geliyo bana. Zaten onların beyinlerinde yapısal bozukluklar meydana geliyo bir zaman sonra. Ama bu dediklerimin hâricinde, gâvurun reasoning olarak adlandırdığı muhakeme yeteneği, beynin son derece üstün bir yeteneği. olanı biteni iyi ve doğru 'okuyabilmeyi' ve olandan bitenden doğru sonuçlar çıkarıp, doğru kararlar almayı sağlayan bir yetenek bu. Senin fabrika ayarlarında da bu yetenekten kepçeyle koymuşlar. Yazı yazdığın elinin ters tarafında, yani sağ elle yazıyosan, beyninin sol yarıküresinde, sol kaşının hemen arkasında kalan beyin bölümünün kabuğunda gerçekleşiyo bütün hadise. Dolayısıyla, eğer sağ elinle yazıyosan, seni sol kaşının üzerinden, sol elinle yazıyosan da sağ kaşının üzerinden öpüyorum!

Haa, iş için Barcelona'ya gitmiştim. Orda bi Danimarkalı yöneticiyle temastaydık. Adam eskiden diplomatmış. Bana gelip, sen gizli servis hesabına mı çalışıyosun, istihbaratçı mısın? diye sormuştu. Yok mok dedim ama pek inanmış görünmedi. Şimdi onu hatırladım, sen böyle yazınca!

Dursun, Temel'e 'Aaa bak, uçak geçiyur!' demiş,
Temel de Dursun'a, 'Elleme, geçsun!' demiş.

aynen devam.

rahatsızlık bir yana sempatik buluyorum.
bazen anlamıyorum, kulağımın arkasında kalmış şeyleri hatırlıyorum seninle.

güzel. rahatlarken, rahatlatıyorsun.

Her şeyimiz ingiltere amerikayla aynı da bi bu mu farklı :)

@vfgerty, her seyimizin ayni olmasina gerek yok. Ekonomimiz ve yonetimimiz ayni prensipler uzerine kurulu.

Bu gerçekten ciddi yapısal bir sorun. Burada kovulmamasından bahsetmiyorum, ben de bir devlet kurumundayım ama tam olarak devlet memuru değilim; sözleşmeliyim. Memurların bir kısmı çılgınca çalışırken, bir kısmı geç gelir, çay arasını 1.5 saat tutar. Burada ilk olarak denetimin dandikliğini söyleyebiliriz, denetim tanıdıktan, torpilden ve yöneticiye yakınlıktan geçiyor. Sağlıklı bir denetim yapılamaz hale geliyor.

Bizde kovulma şöyle var, ilkinde uyarılıyor, ikincisinde sürülüyor, sonrasında bir süre ücretsiz izin veriliyor ve sonra kovulabiliyor bir memur görevini kötüye kullanırsa (örneğin rüşvet, vb). Ayrıca bazı ülkelerde kovulma yok, örneğin İspanya, Portekiz ve Yunanistan, ki biz buna sosyal devlet diyoruz. Şahsen liberal ekonomi yolunda sosyal devleti bir köşeye atmamızın daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Gereksiz görülen memurun atılmasını anlamıyorum açıkçası, üstelik performansı yüksek bir memursa, onun yerine görev değişikliği yapılabilir. Burada memurluğa girişin gerçekten zor olması ve denetimin ciddi olması bile bir fark yaratacağını düşünüyorum. Daha da büyük yapısal bir sorun, devlet kurumlarının halkın olmaması, halk tarafından işletilmemesi bence. Bu biraz köklü bir değişim ama devlet kurumları halk iştirali haline gelirse, performans illa arttırılmak istenecektir.

gadanallah şu ekşiduyuru'da ne zaman ne saçma ve gereksiz bir düşünce dediğim bir soru olsa hep sen çıkıyorsun karşıma.

cevabını vereyim. o saydığın ülkelerde memurların bir işi vardır. bizdeki memurların yarısının işi yok. neye göre atacaksın? karayolları yol yapmaz ihale yapar oldu amk. elinde doğru düzgün karayolu aracı kalmadı. TCDD yol yapmıyor ihale açıyor sadece. E memura ne iş verecen de performansını ölçecen? Devlet kurumuna performans değerlendirmesi yapsan kurumlar çalışmıyor ki memuru çalışsın.

Şöyle avrupa'da böyle amerika'da böyle diye diye saçma sapan şeyleri getirmeyin rica edeceğim.

bu konunun çözümü bağımsız(devletle iş yapmayan devletle en ufak ticari ilişkisi olmayan/yani politikacılarla iş tutmayan ) tek konusu denetim olan gazetecilik yaparken fabrikaları varken denetim işinede girmeyen bir kurum tarafından denetlenmekten ve bu kurumun işten atma yetkisine sahip olmasından geçer. performansı bu kurum belirlemeli müdürlerde dahil herkes denetlenmeli. o zaman kimse yatış yapamaz. şikayetler bu kuruma iletilmeli vs.

Bu turkiyeyi amerika ve avrupa ile kiyaslama merakina da ayrica hayranim.

Tuy siklet ile agir siklet neden hic mac yapmaz sence?

Illa kiyas yapacaksan ekonomik gostergeleri, siyasi gecmisi, cografyasi ve belki de kulturu bile bize yakin bir ulke bulup yapmalisin.

Ekonometrik analizlerde 70lerde turkiye hep guney kore ile kiyaslanirmis, simdi sinanay elbette guney kore aldi vurdu, biz sittin sene gelismekte olan ulke.

Ps. Detaylarda yanilma payim sakli.

Sen daha padisahim cok yasa derken insanlar demokrasi insan haklari anayasa gibi kavramlari universitelerde yaratti, yasayarak diyetini odedi.
Burda tiz kellesi vurulsun dendiginde kudretinden sual olunmaz hunkarim diyorken birileri, oralarda adalet yargi hukuk yaratildi.
3 tane cumhuriyeti kurup yiktilar gelistirdiler.

Velhasil dusunce akisin sakat, dolayisiyla sana verilecek cevap yok.

@godspaticle saygisiz insan, senden izin mi alacagim soru sormak icin?

Cevap da bombaymis. Onlarin isi varmis. Lan biz de onu diyoruz iste, isi olmayanlari isten cikartiyorlar ki, sadece isi olanlar calisiyor. Neyse, duyuruyu kirletme mantiksiz yanitlarinla.

@aychosvsky, tesekkurler. Sosyal devlet ve liberalizm arasinda ince cizgi var evet. Ama bu omur boyu dusuk performansta calisan birisini, yerin metrelerce altinda calisan bir insandan aldigin parayla beslemek de pek sosyal devletlik bir durum degil sanki?

sorunun tartışıldığı bir yer;


forum.memurlar.net

benden izin alacaksın dedim mi? sorunu saçma bulduğumu söyledim. kaldı ki cevap verenler de saçma bulmuş zaten :)

Ama sen benim yazdıklarımı okumamışsın anlaşılanç. Önce oku istersen. Adamların devlet kurumları iş yaptığı için memurlarının çalışıp çalışmadığını denetleyebiliyorlar. Bizim kurumların kendisi iş yapmıyor anlıyor musun? Kurumun kendisi iş yapmıyor. Daha sade bir Türkçe ile nasıl anlatılır bilmiyorum.

Karayolları örneğini verdim, Demiryolları örneğini verdim. Örnek mi yetersiz geldi?

@theknight akli basinda bir insanin orada 10 dk kalmayacagini dusunen birisiyim, okuyacagimi zannetmiyorum.

Baska yorum yapacak kimse yok mu?

gadanallah söylediğine katılıyorum, fakat yolladığım link yani sadece 3. sayfada bu konu var

bu ulkelerdeki issizlik yardimlari, evsizlik / ev yardimlari, calisan haklari ve sendikalar hakkinda da bilgi vermeyi dusundunuz mu?

ayrica suc oranlari, sokakta hayatin / hayatta kalmanin guclugu vb.

kucuk bir misal verelim:
unlu turkiyeli yapi firmalarindan biri, britanya'nin bir bolgesinde buyuk ihaleler almisti 2000'lerin basindan baslayarak.
yurt disinda is alan cogu diger turkiyeli firma gibi kendi sistemleriyle gittiler. iscileri, calisanlari kopek gibi ezmeye calistilar, calisma sartlari, iletisim, izin ve haklar ile vb.
ancak hesaba katmadiklari, bu bolgede isci sendikalarinin gucu ve halk tarafindan kabul gorusuydu.
bu firma bu bolgedeki islerinden esek yukuyle para kaybederek, britanya'nin ulusal medyasina cikacak derecede rezil olarak ve burnu surtulerek kacti.
hala daha o zamanki yoneticiler, bunu aldiklari bir ders olarak anlatirlar (bolgedeki isci haklarinin, sendikal durumun iyi analiz edilmeden ise girilmesine iliskin; isiclere insanca yaklasilmasina iliskin degil).

Anne sütü emmemiş biri olarak takipteyim. Çocukluğumda hastalıktan kurtulmadım hiç.

engin geçtan'in insan olmak kitabinda amerika'daki bi arastirmadan bahsediyordu bi dönem orda modaymis emzirmemek. o dönemde dogan insanlar üzerindeki bi arastirmaydi. ilgini cekebilir.

@farabi, mutlaka okuyacağım kitabı teşekkür ederim.

18 ay emmisim.
Ciddi anlamda grip olup da ilac icmisligim yok.
Bir iki saat sumugumu cekerim, ay ben grip miyim ki derken gecer.

Ilaclarin yan etkileri bana pek islemez hatta ilaclar bana pek islemez.
Cilt icin kullandigim roccutanne da bu durumu cok net yasadim.
Gunluk 30mg da millet serilirken ben 60mg da kullandim.

10 yasina kadar peynir ekmekten baska birsey yememisim. Yesem de hep kusarmisim. Ama butun fotograflarimda arkadaslarim icinde en uzun en etli butlu benim.

Bir de sesim gurdur, konusurken bile coskuluyum :))
Annem bunu "18 ay emdin ya bogazin delik degil yarik" diye ozetler.

anne sütünü 6 ay almış biri olarak bünyem acayip kuvvetli. kolay kolay hasta olmam, olsam da çabuk iyileşirim.

ben 1 ay bile anne sütü içmemişim sanırım. ablam 6 ayı doldurmuş. hiç hasta olmam, soğuğa çok dayanıklıyımdır. ablam ise en küçük rüzgarda hasta olur.

want2die, sen çok yaşa emi :)
her gün bir saatlik emzirme iznimde kilometrelerce yol tepip emzirmeye gidişlerimi hatırlattın. yağmur çamur yorgunluk uykusuzluk... herşeye rağmen o gücü nasıl bulur bir insan, ancak anne baba olunca ve anne sütünün önemini bilince.
sanki bir asır geçti üzerinden, demesen hatırlamayacaktım.

anne sütü önemli, emzirmeseydim nasıl olurlardı bilmiyorum, ancak anne sütü tek başına belirleyici değil. üç çocuğumu da emzirdim, fiziksel ve psikolojik durumları birbirlerinden epeyce farklı. çocuk, genetiğinden, yediğinden içtiğinden, aileden, çevreden, yaşadığı zamanın koşullarından etkileniyor. aynı şeyi veriyorsun biri alıyor diğeri almıyor öbürü istediği kadarını alıyor.

bu konuda uzman değilim tabii ama benim çevremde gözlemlediğim kadarıyla bir fark yok (kendi çocuğum da yok arkadaşlarımın çocuklarını karşılaştırıyorum)

yakın çevremde 4 bebek var 2 si anne sütü ile beslenmiş en az 1.5 yıl, 1'i hiç almamış, 1 i de ilk hafta almış. şimdi en büyüğü 2.5 yaşında. biri bir hafta hastaysa diğeri öbür hafta hasta. hiç hasta olmama gibi bir şey yok.

içlerinde en enerjik yerinde duramayan, kilosu normal olan ve diğerlerinden bir adım önde giden (konuşma-yürüme-zihinsel gelişim anlamında) yaş olarak en küçüğü olup, anne sütü hiç almamış olan.

şunu da farkettim; ilk 6 ay yani sadece mama ya da anne sütü alınması gereken zamanda fark oluyor kilo bakımından. ama ek gıdaya geçildiği zaman anne sütü içmeyen çocuk arayı kapatıyor.

tabii bunu genele yaymak yanlış olur, bilimsel araştırmalara bakmak lazım.

Öncelikle anne ile bebek arasındaki bağ kuvvetleniyor, anne sütü alan çocuklar daha az güven sorunu Yaşar diye bir rivayet var. O sebeple anne mama verse bile yakın temasla vesin denir.
Anne sütü güzel bir şey, insan yavrusu için en doğru besin ama içen hastalanmaz diye bir şey ne yazık ki yok, grip oluyorlar. Ama kronik rahatsızlıklar, sindirim problemleri daha az olur deniliyor, bu bilgi de net değil.
Anne sütü az maliyetli, bebeğin gelişimi ve sindirim sistemi için en uygunu, en tazesi ve en doğalı. Ilerde çok daha fazla lehine araştırma sonuçları çıkacaktır. O sebeple anneler gerekirse ücretsiz izinlerini alsınlar ve çocuklarını emzirsinler. Kim ne derse desin en önemli sorumluluk ve görev insanın çocuğudur.

dayımın oğlu içmedi , 7/24 hastanede.

Şimdi saydım, 72 çıktı.

88 çıktı. kahve içiyorum belki ondandır. bi de kahve içmiyoken bakıyım sonra fark oluyor mu bakalım.

10 sn x 6 olmuyor mu?

66

15 sn sayım yanıltabiliyor 30 sn x 2

56 benim

yaş: 26- k

85. bol bol kahve ve sigara

74

nabız ölçerle baktım 78

30 saniyede 48 atıyo * 1 dakikada 96 yapar . normal mi ?

kimse yaş cinsiyet söylememiş.
benimki 110-120 arası yaş 28 erkek

65.

100 ustu.gecen ay holter testinde max 175 cikti

100 ustu tasikardi oluyor

yemeklerden sonra 100 civarı, normalde 80 civarı, 29 erkek

üniversitede dakikada 27'ye düşüyordu.

şimdi 55-60,

30 erkek.

60

55-60

72

Tam simdi su an 3 saatlik oturmadan sonra 68

64. sigara kullanmıyorum.

benim her zaman 80-90 gibi. öliciiim.

hatırlıyorum. ancak o aracın girebileceği genişlik ve yükseklikte bir geçite sokmuşlardı aracı. ama o kadar. başka ayrıntı hatırlamıyorum.

Hatirliyorum :)
Nefessiz izlemistim

Zari Havas'di ekibin basi

tr.m.wikipedia.org vikinin yonlendirmesiyle 2000 de yonettigi bahriya oasis kazisi olabilir mi ki diyorum. Belki de giza

Buldum :) www.drhawass.com

hatırlıyorum, içeriden kilitli bir kapıyı açmak için havalandırma kanalından girmişti sonra önüne duvar çıkmıştı. duvarı delince bi duvar daha çıkmıştı sanırım.

herkesin az çok hatırlamasına çok sevindim. o zamanlar evimizde o kanal olmadığı için izleyememiştim. verilmiş olan linkleri inceledim ama video bulma ümidi var içimde. hatta birde türkçe altyazılı veya dublajlı olursa tadından yenmez.

www.facebook.com şu yazıdan yola çıkarak belki bir şeyler bulabilirsin.

www.youtube.com bu onunla alakalı sanırım.

fırsat sitelerinde bile tek bölge 1 yıllık 100 lira diyor (diode lazer/ütüleme için ve bacak hariç) bacak için de tek seans 100-200 arası tek seans.
öte yandan 50 liradan az isteyen ağdacı bilmiyorum.
işe gir, biriktir, lazere git.

Aile geçmişimde cilt kanseri olduğu için lazere gitmekten çekiniyorum. Henüz yeterli istatistiği ve verisi yok benim gözümde. Ağda yapıyorum evde kendim, zaten 14 yaşından beri kendim yapıyorum, elim alıştı artık. Ağdacılarda olan makinelerden aldım kaç yıl önce, hem kartuşlu hem yuvarlak olanı. Süper iş grüyor. Taş çatlasa tüm vücut 1.5-2 saat sürüyor ve sürekli yolunuyorum. Birtakım ayva tüyü dediğimiz şeyler için ise iğneli epilasyona gidiyorum.

Lazere guvenmedigim icin agda.
Bedavaya yapiyoz gel deseler de "bakariz" diyecegim

lazere neden güvenilmiyor?

Tuylerimiz belirgin degil
Erkekler kadar hizli ve pratik sonuc alinmiyor
Ureticiler bunu yenmek icin yok oyle isikli makina yok bizdeki makina boyle ziriltili makina diye diye derinin altindaki kokleri yakmak icin insan sagligina etkilerini denemeden suruyorlar piyasaya

Bir ilac bu gun kansere cagre dense insanlar uzerinde kullanimi 20 yili bulur, onu da cayir cayir recete etmezler, yeni deniyoruz falan diye cekinceli olunur

Ama is kozmetik olunca bas anasini satiym, zaten piyasasi da dehset.

Guvenmiyorum.

Ilerde bir gun hepimiz kanser olucaz kabul ama bu lazer etkisi eksik kalsin, BENCE

ağda gerçekten süper bir şey bence.

bi yakınım bir araştırma yapmış bazı doktorlar bundan 15-20 yıl sonra lazer yaptıran kişilerde kanser hastalığının çıkması gibi bir furya doğacak demiş. kesin konuşmamış ama öngörüyorum demiş. ben de kol atı için yaptırıyorum. çok memnunum ama pişmanım. bundan sonrası için kesinlikle düşünmüyorum.

hijyenik koşullarda yapılırsa sağlıklısı ağda gibi görünüyor.

not: kendi kendine ağda yapmayı başaranları tebrik ediyorum.

ben ağdayı da cildimi mahvettiği için bırakmıştım. sarkma riski de var biliyorsun. amerikalı ev arkadaşım jilet kullanınca ben de jilete döndüm. peki bu durumda ağdaya mı döneyim? çok kararsızım.

normal klasik ağda, üstelik hamamda. sauna ve hamam keyfi üstüne bonus. şöyle ki ağda, masaj, kese ve hamam&sauna kullanımına toplamda 40 civarı ödüyorum. lazer konusunda da birkaç salona gittim görüşme için, her biri o kadar farklı ve birbirinden alakasız söylemlerde bulundular ki vazgeçtim.

Biraz da size ve genlerinize bağlı. Bazısı ağdayı bir kereliğine bıraksa ve jiletlese Barbie bacağı Ahmet Kaya'nın sakalına döner; bazısı tüm ömür jiletlese yine sarı sarı çıkar.
Bir de şu var, bu coğrafyanın kadınlarının genleri karışıktır. Orta Doğu, Kafkas, Türk ve Balkan genleri çorba olmuş durumdadır. Balkan genleri olan şanslı, onlar o kadar kıllanmazlar, jilet milet genelde idare ediverirler ama Kafkas kökenleri olan kadınlara yazıktır. Çünkü Kafkas ırkları dünyanın en kıllı ırklarından biridir. Jiletlenince Ahmet Kaya olan güruh genelde bu kesimden çıkar (iki tarafın da istinası azımsanamayacak kadar var, o da ayrı) Amerika'lılar da karmakarışık olmalarına rağmen, onlarda kıllı ırkların karışımı çoğunlukta değil. O nedenle rahat jiletlenebiliyorlar. Aynı Kuzey Avrupa ırkları gibi.

Gda sarkma yapiyor diyenlere de ben hayranim, deriyi cekip donlastigi gibi oyun oynamiyorlar.
Hizli ve tek hamlede cekilir bildiginiz gibi, aksi halde caniniz daha cok yanar ve deformasyon ile sarkar.

Profesyonel yerlere gidin.

ben de kışın sir ağda yazın epilator kullanıyorum ama bikini bölgesi için her zaman 1.5 ay ara ile profesyonel bir yere gidiyorum orası da sir ağda ile yapıyor. lazer konusunda emin değilim. alıştım bi de yıllardır. bir dönem kafayı yeme noktasındaydım ama.. hallediyoruz.

ya aslında bu lazer zımbırtıları yurt dışında bizden çook daha önce kullanılmaya başlanmıştı, yok mu acaba bu konuda araştırma kanser oranı vs.

ben ergenliğin başında alıştım ağdaya kendimi bildim bileli ağda yapıyorum bu konuda anneme çok minnettarım jilet konusunda ödümü kopartmıştı. o bölgeye yapmak maks. 15 dakikamı alıyor, senelerdir başka bir şey yapmadığım için azaldığını da farkediyorum. ağda bezini malzemelerini falan toptancıdan alıyorum ucuza geliyor baya. bacakları da genelde epilatörle alıyorum arada ağdayla alıyorum moduma göre.

Ağdanın acısına dayanmakta çok güçlük çekiyordum, ağda yaptıracağım vakit mutlaka bir havlu mavlu ısırarak dayanıyordum o derece acıyordu canım.
Epilatör desen komple bacağımı 2 3 saatte zırlaya zırlaya alıyordum.

Canıma tak etti gittim pat diye başladım 1 sene evvel lazere. Şindi var ya o kadar rahatım ki.... %85 bitti tüy derdim. 2 3 seanslık rötuşlar atılıyor bebek gibi oldum komple. Elbiseyi üzerime geçirip çıkacağım yaz günlerini bekliyorum.

Tavsiyem jilet yapmaman, 20 30 lira taksitle braun'un makinelerinden alabilirsin. Ağdaya vereceğin parayı makineye ver, tatile falan gidersen yanında götürürsün ya da paran olmadı mı kendi kendine hallediverirsin.

lazer epilasyon amacıyla ilk kez 1970lerde kullanılıyor. yani ilk uygulamaların üstünden 40 seneden fazla geçti, kansere yol açsaydı çoktan ortaya çıkmış olurdu. saygılar.

bizim arkadaş kolonyayı döküp ateşliyor. lazer falan boş.

muk'a katılıyorum lazer konusunda. onca yıldır porno yıldızıdır mankenidir hep yaptırıyorlar, eğer öyle 15-20 yıl sonra kanser furyası olacak bir şeyi olsaydı şimdiye çıkardı diye düşünüyorum.

Epilasyon cihazı. saolsun yıllardır idare ediyor. korku yok, acı yok. 2-3 hafta rahat..

lazer cihazından "kıllanıyosanız" cihazın markasını ve modelini sorun ve gugıllayın. FDA onayı alıp almadığına bakın. FDA onayı almamış cihazın altına yatmayın.

o lazerle kıl tüy yok ettirennere en ufak bi bok olursa, FDA, o cihazı imal edenneri çıktıkları deliğe geri tıkhar!

sakalı arkadan mı bırakıyorsun :) niye bayan diyemesinler

3 numara daha iyi kalsın gitsin böyle.
cevap: uzatma.

gerek yok kısa saç 10 numaradır.

uzat panpa ben de ayni durumdayim. 3 vuruyordum hep bu ne lan dedim bi uzatayim sunu.. guzel guzel bu yaslarda uzatmicaz ne zaman uzaticaz olum. yeter onkusur sene okulda asker gibi gezdigimiz.

abi 90 kiloluk vücutlu bayan yoktur be ehehe

tinypic.com

şu hiza çok mu demode laaaan

@babamasoliimbananickaldirsin ya dimi aq bide zaten eşşek gibi gür saçım var kel adam gibi 3le gezmekten sıkıldım

Nayn, no , ciks, i-ih, olmaz, hayir, etme, ...

uzatma bence :)

Uzatma lan boşver

zamanında uzatıp nasıl bir şey olduğunu da görmüşsün, hiç uzatma bence siktir et. omzumda bile değil benim, böyle eziyet görmedim. sırf kısa saçlıyken göte benzediğim için uzattım ama yemek yerken ağzıma giriyo, yürürken gözüme çarpıyo pis pis. bunlar niye oluyo? toplamaktan nefret ediyorum. toplayacaksam niye uzatayım? çok çirkin saç toplamak.

bana kalırsa hiçbir erkek uzatmasın. çirkin mirkin artık kısa saçla gezek. ki sürekli 3 numaraya vuruyorsan "ay ben bununla çok tipsiz oluyorum" tribine de girmiyorsundur. düzeni bozma, 3 akar.

içinizde kalmasın hevesiniz varsa uzatın .

uzatma dostum. hiç uğraşılmaz. kısa gibisi varmı yahu.

uzatta oyle omuzlara gelmesin.

Uzat gitsin,bir kere geliyorsun dünyaya,benim uzun ve memnunum.

Edit: Rüzgarda ahenkle dans eden saçlarını düşün ama arkadan esen ters rüzgarları düşünme hevesin kaçmasın.

aleyküm selam kardeş. uzat.

vay anasini duyurudaki herkes kisa sacciymis la.

kanka sen beni dinle heves dedin mi akan sular durur.

olm tamam ya kızlarımız istemedi uzatmıyorum.

hevesimi katlettiniz zaten :(

asci adamin saci kia olur. 3 numero iyidir. temiz temiz

u-zat-ma lütfen ya hele omuz hizasında cidden olamaz.yapma etme eyleme.

kafam güzel ya, yamuk yada dikişli değil

@babamasoliimbananickaldirsin doğru diyorsunda duyuru insanlarının bi bildiği vardır be hacı.

3 numara çok yakışıyor sana, ama madem istemişsin uzat o zaman.

Uzatma. Kimse uzatmasın.

tabii ki uzat bence güzel bir şey. ben de kazırdım kendi saçlarımı artık uzatmaya başladım iyi ki de uzatıyorum diyorum. iki yıldır kesmedim hiç.

ikinci uzatmamda ilkinde aldığım tadı alamadım. ama sen uzat yinede. içinde kalmasın :)

hangi alanda calisiyorsunuz?

en azından bi seçimleri beklesen iyi olur.

elde bir iş olmadan, yani bir başka işi garantilemeden edilen istifa her zaman zamansızdır.

riske atmayın derim. tabii deneyiminize uzmanlığınıza da bağlı ama yukarıdaki çoğu zaman geçerlidir.

Onumuzdeki 4 5 yilda ozel sektorde ciddi daralma olacak

Ulan ben transfer ediliyorum, beni koklaya koklaya bulur yine de ise alirlar diyemiyorsan cikma derim. Su cevabima bak derim www.eksiduyuru.com

reklam sektöründeyim, alanımda iyi durumdayım, normal şartlarda iş bulma sıkıntım olmuyor.

mümkün

Akilli telefon kilifini binliraya satip taksitlendirip telefonu hediye veren ticari zeka var. Cok etkileyici ;)

Olur.

ama herhangi bir yerden değil, teknosa, bimeks gibi yerlerde olur mu?

aylık ödeyeceğin taksit bedeli aynı olacak ha 3 bankaya yüzer yüzer ha tek bankaya 300?

kartları teke düşürüp yıllık kart ücreti masrafından kurtul bence.

3 ayrı kartla ödeyebilirsin ama 9 taksit firmaya ve bankaya göre değişebilir.

4.bp.blogspot.com bence bu hiza iyidir.

oturduğunda çatalı göstermeyecek seviyede olmalı derim ben.

Uzunluk göğüs, omuz yapısına göre değişir bence kişinin.

Misal boyunuz kısa/orta/uzun olabilir fakat omuzlarınız ve göğsünüz geniş/dar olabilir, bu durumda small/large sizi sıkacaktır/ bol gelecektir small, medium ya da large giymek zorundasınızdır. E beden değiştiği vakit gömleğin uzunluğu da artacak ya da azalacaktır.

Catal gorunmesin oturunca +1

Arkadan sinsice yaklasip gazeteyle beli popoyu sarasim geliyor

sipariş üzerine gömlek diktirmeyecekseniz, hazır gömlek alacaksınız demektir. bunun için de, gömlek bedeninizi öğrenmeniz gerek. yok sipariş yaptıracaksanız, onlar alırlar ölçüsünü. siz nasıl bir model istediğinizi söylersiniz sadece. gömlek bedeninizi bulmak ve diğer giysiler için ölçü tablosu var aşağıdaki linkte. okuyunuz efendim.

www.pierrecassi.com

siz beden ölçünüzü bulun ve buna göre gömlek seçin.

erkeklere giyim kuşam önerilerinde bulunmak için blog açan ekşi sözlük yazarı dis kapinin nahit mentesesi' nin sitesini ziyaret edin, size çok yararlı olur.

www.bunugiyin.com

kulaklığı takıyorum, açıyorum güzel müzikler, mümkünse hareketli falan. alıyorum yapmam gereken işi de karşıma, pıtır pıtır yapıyorum genelde. ama bazen de müziğe kaptırıyorum kendimi...

Paşa paşa pomodoro tekniği kullanıyorum. Olay zaten "25 dakika kesintisiz çalış, sonra 5 dakika mola ver" üzerine kurulu. Öyle bir ciddiyet olduğunda ben kolay motive olabiliyorum ama bazı arkadaşlarım da "Zaten o 25 dakikada çalışamıorum, sorun orada" diyorlar. Ben şu anda Pomodoro'nın 5'indeyim htta :)

Bazen toplu pomodoro yapıyoruz, o zaman da ona Shut Up and Write deniyor. Biri konuşmaya kalktığında ona kesecekmişiz gibi baktığımızdan kimse konuşmaya yeltenmiyor. Ya çalışıyorsun, ya da hayal kuruyorsun; kaçışın kalmıyor.

Çalışırken ya müzik, ya daha önce 30 kere izlediğimden bir daha bakmamı gerektirmeyecek film veya dizi dinliyorum. Çok çok stresli bir iş ise kafamı havuz problemi gibi düşünüp dolan kısmı boşaltabilmek için Banu Alkan, vb kullanıyorum. Şu anda da radiotuna.com 'da bir online radyo dinleye dinleye çalışıyorum.

Internet çalışmamı engelliyorsa, eskiden cold turkey diye bir program vardı, (eksisozluk.com ) onu kullanıyordum ama formattan sonra bir daha bulamadım onu. Orası benim irademe kaldı artık. Yine de onun benzeri programlar var. Atıyorum Facebook'tu, Sözlük'tü, Duyuru'ydu, giriyorsun sitenin adını ve yasaklı olmasını istediğin saat sayısını; o süre boyunca istesen de giremiyorsun.

Bazı çok sevdiğim cafe gibi birtakım yerler var, haftasonu gibi ise onlara kapanabiliyorum. Hatta iki çalışıp, bir kitap okuyup mutlu olabiliyorum.

Benim 5 dakika bitmek üzere, döneyim artık.

etmiyorum. çalışmıyorum, kendime izin veriyorum:)

Çalışmıyorum. Ta ki keyfim yerine gelene kadar.

Kutuphaneye gidip tipcilarin yanina cokuyorum.
Adamlar yorulmuyor , sikilmiyor

işi bırakıyorum. yenisini arıyorum.

edemiyorum. depresyonun dibine vuruyorum. yumurta kapıya dayandığında mecburen yapıyorum gerekeni ama bazen kurtarmaya yetmiyor. sevdiğim bir iş yapmadığım için zaten içimden çalışmak pek gelmiyor.

Hicbir seyi dusunmuyorum. Canim isterse yiyorum direkt. Spor yapiyorum, kilomdan memnunum. 18/k/44 kg

Edit: Boyum 1.60 ama

Uyumaya yakın saatlerde sadece yoğurt yerim. Çocukluktan gelen alışkanlık belli bir saatten sonra yemek yemem istisnalar haricinde. Erkeğim, kilomdan memnunum.

Söz konusu yemekse gerisi teferruattır. 23/K/50kg

Ek: ye gitsin bacım, meyveden ne olucak ya. Afiyet olsun.

bazen vazgeciyorum hep degil.. nadiren vazgeciyorum aslinda
kalorisine bakmiyorum, bazen merak ediyorum bakiyorum ama
erkek, spor artik yapmiyorum, kilodan memnun degilim gobek var. ama neden var vazgecmemekten iste
meyveden bir sey olmaz ya yiyin gitsin 2 tabak yemeyecekseniz tabi

Düşünürüm. "Bu saatte bir şey yenmez ama..." derim ve kendime bi bahane bulur yine yerim. Yani düşünürüm ama pek engelleyemem kendimi. Vicdan azabı duya duya yerim yiyeceğimi.
Kadınım. Spor yapmıyorum. Kilomdan da memnun değilim. Kısacası benim yaptığımı yapma sen.

yarın spora başlıyorum, yiyebilirim. çok düşünmem. kilo problemim var ama az. 1 aya normale gelirim. kadın/29

Her istediğimde yerim diyen insanların kemiksiz 30 kilo olması kahır sebebi değil de nedir? Ben düşünürüm, yatmadan önce yemek yemem pek zira uyku kötü geçiyor. Ama meyveyi her saat yerim. Kalori saymam, mümkünse işlenmemiş şeyler yemeye çalışırım.

bakmam, yerim.

19 / E / 271

(80 kiloyum, yemeyi 3-4 saat önceden kesmeye çalışırım ama genelde kesmem. kalorisine de bakmam. kilomdan memnun değilim, 7-8 vermem lazım. alt tarafı meyveymiş, göm gitsin bence, bi şey olmaz)

az sonra patates kızartması ve sarma yiyeceğim. gece için de ekler siparişim var. hiç düşünmüyorum.
k, spor az, memnumum

zayıf olduğum için sorun olmuyor fakat paketlenmiş ürünleri yemeden önce düşünüyorum. hepsi kanserojen sonuçta. sonra diyorum 55-60'tan sonra yaşasam ne olur yaşamasam ne olur. yemeye devam ediyorum.

hazır ürünleri yemem üstteki arkadaşın dediği gibi. onun dışında canım yemek isteyecek de duracağım ı ıh olmuyor öyle yiyorum bir güzel.
kadın-yapmıyorum maalesef-memnunum.

asla düşünmem ama belli başlı yemekten hoşlanmadığım şeyler var.abur cubur ve tatlı gibi.onun dışında tam tersi gece yiyen biriyim yıllardır.sabah 4-5 gibi canım mantı bile istese yapar yerim üzerine yatarım da.spor da yapmıyorum.dans pilates yapmıştım bi ara.yaş 27/45kg

-evet, aç karna dişimi fırçalayıp uyuduğum çok olmuştur.
-ambalajlı şeyleri satın alırken ve yemeden önce hep okurum.
-Kadın, 23, memnunum. Spor yapıyorum. Yapamadığım zamanlarda elimden geldiğince hareketli yaşarım.
-oluyor ama küçük bi meyveyle kalabilceksem vazgeçmem, yerim

bacım, herkes spor yapıyormuş. kadınlar hep 44, 50 kilo falan baksana boy-kilo indeksi de muhteşem. diyeceğim o ki inanma sen bunlara, ciddiye alma.

spor sürecinde yemem. su içerim. o kadar göt veriyoruz sonuçta, uzatmaya gerek yok süreci.

Su gece yiyip
Spor yapmayan
44 kilo olanlar adres versin lan, dinamit koyucam evinize


Cok degil 3 gun kafama gore takilsam got gobek ayri canlaniyor

Genelde düşünürüm, nadiren vazgeçerim, ama çok kalorili ya da yağlı ise yemem sabaha bırakırım. Meyve filan çekerse canım hiç acımam. Özellikle gece canım kahve, cips, çikolata gibi zararlı şeyleri fazlasıyla istiyor, gidip dişlerimi fırçalıyorum yemeyeyim diye.

K/arada/normal, ama az versem iyi olur.

Düşünmem. Çok açsam illa yerim bi şeyler. Ama bazen o kadar üşeniyorum ki, "amaan yatayım sabah kahvaltı ederim" diyip yatıyorum. Sırf tembellik. Ama çok açsam da affetmem asla.

Kilomdan da gayet memnunum. Spor yapmıyorum hem de hiç. Ama çok yürüyorum, sevdiğim için. Uzun-kısa mesafe fark etmez. 23/k/51

Oha 44 kilo olanlar var lan. Ciddi misiniz? Saygıyla eğiliyorum valla. :/

ac isem o sirada saatin kac olduguna bakmadan yerim hic acimam.. kalorisine de bazen bakarim ki o da tamamen merak amacli yani..

erkek, spor yapmiyorum, memnun sayilirim kilomdan..

düşünüyorum ama senin sorduğun anlamda değil, ne yesem diye düşünüyorum :D şu saatte üşenmesem patates kızartıp yiyebilirim hatta. fizik yerinde, spor yapıyorum ama yapmasam da yerinde :)

bana pek olmuyor eğer bikini giymem yakın değilse

vazgeçerim.
bakarım.
erkek / spor yapıyorum / memnunum
oluyor. ya yemeden/içmeden yatıyorum ya da ballı yağsız süt içiyorum

dusunmem. acsam yerim ama bazen hakkaten cok uykum varsa ya da is, acele vs. varsa daha sonraya ertelerim. kalori falan alakam yok.

30, erkek, 175/63, haftada 1-2 gun kosarim.

yemeden önce düşünürüm. kalori saymam. şekerli ve unlu şeyler yemem. şekerli şey deyince sadece tatlı falan gelmesin aklına, meyvelerin şeker açısından tatlıdan bir farkı yok. meyve de çok yemem. karbonhidrat ihtiyacımı çiğ kuruyemişten karşılarım. fındık içinden falan ya da zeytinden.

akşam 7'den sonra hiçbir şey yemem içmem. arkdaşlarla 2 ayda bir dışarı çıktığımız zamanlar mecbur yerim. sadece su içerim.

erkek, yaş 29, kilo 63, boy 1.72

saat nedeniyle meyveden vazgeçmenizi de takdir ettim. doğru olanı yapmışsınız. gece gece insülini coşturmanın ne alemi var şimdi değil mi.

25 yaşına kadar düşünmezdim, sonra zıvanadan çıkıyor. Artık haftasonları dışında yemiyorum. 25 yaşından küçüksen bile dikkat et, vücut sonra intikam alır. Özellikle kadınlarda skinny fat dediğimiz vücut yapısı ve selülit hep bunların eseri. Sonra sözlükte midye tava geyiği yapan obezlere dönersin.

Ya saçmalama. Valla büyük hakaret bence. İki yöntem var:

- ya teklif gelinceye kadar zamanın varken, enine boyuna bi düşün ve karar ver
- ya da teklif gelmesini beklemeden, eğer hazır hissetmiyorsan, bunu kesin bir dille belli et erkek arkadaşına günlük hayatta, laf arasında.

Ama o şekilde teklifin geleceğini hissedip bilerek, teklif gelene kadar beklemek ve o esnada "düşünmem lazım" demek kırıcı ve yanlış bence.

pandispanya +1

eger teklifin gelecegine eminsen, simdiden belirt. o an reddedersen, cok yaralayici olur.

1. Şu an mı evlenmeye hazır değilsin?
2. O adamla evlilik mi düşündürücü?

Ona göre yanıtlayacağım da..

pandispanya +1
o an duraklatma düğmesi olamayacağı için şimdiden düşün veya evlenme teklifi vs içeren bir film videoya denk gelirseniz ''ben anlamıyorum hemen nasıl evet diyorlar, düşünmek ister insan, ben isterdim en azından. evlenmek istiyor belki ama enine boyuna düşünmeden evet demek istemiyor ise ne diyecek kadın?'' filan diye bir soruyla karışık cümle at ortaya ki anlasın.

evlenmeye hazır olup olmama durumu değil bu anladığım kadarıyla naz yapıp kendinizi ağırdan satmak istiyorsunuz ama erkek tarafına şok etkisi yaratabilir

olay naz ise evlilik teklifinde olmaz o kesinlikle. tamir edilemeyecek sorunlar yaratabilir.

pandispanya doğru söylemiş, istemiyorsan sinyalleri gor ve ona gore mesaji ver.

herkese cevapları için teşekkürler.

yok yahu naz değil. zaten öyle nazlı bi insan da değilim ki böyle bi durumda naz yapayım.

4 senelik bi ilişki. ev alındı, eşyalar bakıldı, 2 taraf da karşı tarafın ailesiyle falan yazın başında tanışmıştı. ve ben bundan bi 2-3 ay öncesine kadar deli gibi istiyodum zaten bunu. ama son aylarda beni o kdr çok üzdü ki yaptıklarıyla söyledikleriyle, emin olamıyorum. uzun bi süre görüşmedik etmedik yalvar yakar ben gittim, aradım vs. sonra yine beraberiz işte. ama bu ayrı kalınan sürede uzaklaştım sanıyorum ondan. bir de ne zaman boş bi anım olsa beni ne kdr üzdüğü ve bundan sonra da yine ne kadar üzebileceği aklıma geliyo. onu affedemiyorum sanırım. aşamıyorum yani bunu.

beni çok üzdün dediğimde de "sen şunu şunu yapmasaydın şu anda çok daha farklı durumdaydık" diyo. tabi ki ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim lütfen yanlış anlaşılmasın. yani o zaten bnm doğum günümde bana evlenme teklif etmeyi planlıyodu ama işte o ara görüşmediğimiz o döneme denk geldi, olaylar olaylar..

sonuç olarak bugüne kadar beraber hayal kurduğum adamla artık hayal kuramadığım için şu anda buna evet demenin doğru olduğunu düşünmüyorum. zaten geçenlerde bi tartışma esnasında ona yazarak "sen bana evlenme teklif etseydin de cevabım hayır olacaktı zaten. bu her şeye çözüm değil" demiştim. bu da bir anektod

4 sene az bir zaman değil. Beraber 4 sene geçirecek kadar bu insanı sevdiyseniz bir sebebi vardır.

Her iki tarafın da hataları neler, bilemiyorum. Ama arada aldatmak ve şiddet yoksa, çok da halledilemeyecek şeyler değildir? Hangimiz kusursuz ilişkiler yaşıyoruz ki? Hangimiz hiç kırılmıyoruz ya da hiç hayal kırıklığına uğramıyoruz? E bunlar olacak, sonuçta her iki taraf da insan.

Ama diyorsanız ki "yok benim gururum çok zedelendi, artık karşımdakini sevemiyorum, isteyemiyorum", öyleyse evlenmeyi düşünmeye değil, ayrılmaya ihtiyacınız var zaten.

Ama ayrılmak gibi bir isteğiniz yoksa, bu evlilik mevzularından önce çift olarak bir terapiye gidip, karşılıklı olarak dökülebilirsiniz bence.

Böylece sorunları gerçekten arkada bırakarak; bunca senedir sevip beraber olduğunuz, beraber bir sürü hayaller kurup planlar yaptığınız bir insanla temiz bir geleceğe devam edebilirsiniz.

Şindi 4 yıllık değil 444 yıllık bir ilişki dahi olsa mutsuzluklar deryasına kulaç atacak değilsin. O kadar çok yönlü düşünmelisin ki.

Seni suçlar ifadeyle mi konuşuyor,
İkinizde de kabahat olduğunu kabul ediyor mu,
O yeterince hevesli mi yoksa girdik bir işe devamı gelsin mi diyor,
Sana aşkla sevgiyle mi bakıyor, boş gözlerle mi bakıyor,
Anlaşmazlıklarda nasıl yaklaşıyor

vesaire.......

Çok çok iyi düşünmelisin ve evliliğin hakikaten mühim bir adım olduğunu bilmelisin.
Evlenmek çok kolay fakat boşanmak cidden zor. Boşanmaya karar vermek dahi inanılmaz zor, inan kafandaki soru işaretleri ve kararsızlıklar sebebiyle delirebilirsin.

Evlilik teklifi geri çevirmek bana kalırsa büyük kabalık, eğer o teklifi çevireceksen o ilişki bitmeli. Yok bitmiyorsa hayır denmemeli.

Tavsiyem; madem teklif gelecek diyorsun tatlı dille ötele.

Sacma sapan bir tepki verdiginde o adamin ruhunu sikip atacagini asla unutma.

Olursa eger senden sonrasinda toparlanamayacak ve onun icindeki iyiligi ayaginin altinda ezip atmis oldugun icin eserekli, degisken, dengesiz ve yarali bi erkek olacak.

Ee o zaman napiym diyorsan, herifi evlilik teklif edebilecek kivama getirmeyeceksin. Kafan karisiksa ona bu isigi yakmayacaksin.

Anadoluda super bi laf var "ne kirigi kusturuyor, ne kapiyi bastiriyor"
Kirik=sevgili, herif, er
Kapiyi bastirmak= reddetmek

Bozma onun ayarlarini.

zor durum hakikaten, o kadar önemli bir karar ki ancak sen bilirsin buna hazır olup olmadığını.

bana kalırsa en kötü biraz zamana bırakılması gerektiğini ima et, ama iş teklife dökülürse reddetmeyi düşünme. onun tamirinin olacağını sanmıyorum.

bir de unutma ki iş teklife geldiyse de erkek arkadaşınız da bu işi yeterince tartmış ve o kararı kendisi vemriş olacak.

yanlış anlama;
ilkinde yazmamışsın, ikincisinde yazmışsın bazı detayları.
4 yıl, aileler tanışmış, ev alınmış, eşyalar bakılmış ve baya baya bir hazırlık yapılmış. (bu zaten evleniyorsunuz yolu, teklif ne bu durumda onu anlamadım zaten!!)
şimdi olaya şöyle bakıyorum; çocuk bu dönem ev, eşya vs.vs. gibi hadiselerle uğraşırken adamı boğdunuz mu! yani masraf, o alınsın, yok bu alınsın, vsv.s.vs.
o sizi kırma ve üzme dönemi buralara denk gelmiştir muhtemelen diye düşünüyorum.
zor bir karar ama iyi düşün ve kararını ver adamı da psikoza sokma.
saygılar.

yok aileler tanışmadı da 2 taraf da diğerinin ailesiyle tanıştı. ev alınması daha da önceden oldu, bina yapılmadan proje üstünden alınmıştı, yeni bitti zaten.
eşyalar için de öyle ciddi anlamda şu alınacak bu alınacak denmedi. hani böyle genel şu koltuk bu yatak bu dolap vs. zaten ev 1+1, çok az eşya olacak. ve bu eşya muhabbetleri ev alındığı günden beri süregelen bir şekilde konuşuluyor, yeni olmadı yani. ayrıca 2 tarafın da durumu iyi, maddi anlamda masraf oluyor vs yüzünden tartışma olmadı, olmaz da

"beni çok üzdün dediğimde de "sen şunu şunu yapmasaydın şu anda çok daha farklı durumdaydık" diyo. tabi ki ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim lütfen yanlış anlaşılmasın."

hatalarımı yüzüme vurmuş olduğu için adamdan soğudum diyorsun ve 4 yıla/maddi yatırımlara/ailelere/adamın duygularına rağmen evlenmek istemeyebilirim kafasındasın.

kesinlikle tavsiyem ne kendinin ne de adamın hayatını mahvetme. hemen söyle ve yatırımları durdurun, gerekirse ayrılın.

ikimiz de hatalıyız ve o da ben de bunu kabul ediyoruz zaten. hatalarımı yüzüme vurduğu için değil, beni bu fikirden uzaklaştıracak kadar üzdüğü için soğudum sanıyorum. yani soğumak mı bilmiyorum, dediğim gibi aşamıyorum bunu. bu düşüncelerden sıyrılamıyorum. aldatma, şiddet yok. ama sanki o aşkı kaybetmiş gibiyim. bu yüzden dedim bu duygulara sahipken evet demek doğru değil gibi. ama evlilik teklifi de gelecek gibi. bunu nasıl öteleyebilirim diye sordum zaten

siz bi 10/15 gün görüşmeyin, telefon falanda olmasın bak bakalım ne hissedeceksin.

Gotun gobegin bagimsizligini ilan ettiginde gorurum ben seni.

hemen doy! zaten 14dk önce doydun sen, haberin yok! tamam yeme daha, serdar ortaç gibi yığılacaksın sonra oraya...

şeker olabilir dikkat et

burda vakit mi kaybediyorsun hala? bulduğunu göm! ben gece 2'de 3 kek, 1 bardak kola, 1 tane de çikolata götürdüm.

devam et, yakında tek amacı yemek yemek olan ve götünü kaldıramayan sağlıksız, çirkin insanlar olarak göbek tokuşturup kebap yeriz. pislik.

der meister, sence de ağır olmadı mı bu sözlerin yuh artık

ha sen terbiyeli demişsin, kusura bakma. etkilen, üzül, kendine gel diye sert gittim ben.

gözüm doldu

boşver ye gitsin. kocaman gobegınle de cok guzel olacaksın bence...

bordo klavye kullanir.

esmerlere yakıştırmıyorum bi de kısa boylu olanlara.yok ya ben sevmiyorum türk erkeklerinde genel olarak.evet.

Yakisir
Dar paca olmazsa cok sugar olur

renk uyumunu ayarlayabiliyorsa yakışır.

Çok yakıştırıyorum, kardeşime ve kuzenime tutturuyorum alın diye ama almıyorlar (sabit fikirliler biraz), geçen gün diğer kuzenimde gördüm çok yakışmıştı.. Üzerine lacivert gömlek giymişti galiba unuttum şimdi, gayet iyiydi..

bu kardeşin kırmızı dahi giyiyor.

uyumu yakala yeter. for egzempıl;
lookbook.nu
lookbook.nu
lookbook.nu

gibi gibi...

ba-yı-lı-yo-rum!

erkek rengi değil. yakıştırmıyorum, çok net

galeri7.uludagsozluk.com

kırmızı ,pembe neyse de bordo gayette erkek rengi bence.
dediğiniz gibi fitseniz, bacak boyu uzunsa yakışabilir , ama üstü sade ve güzel bir üstle tamamlamak lazım.

1.70 boyunda tombik bir arkadaşım var, ona çok gidiyor mesela. gerçi kendisinin rengarenk pantolonları var: yeşil, mavi -kot değil-, kırmızı, bordo vs. vs. ona gidiyor misal. tarz meselesi.

Yakıştırmıyorum, ayrıca ayağa düştü artık.

mmh. leziz.

yakışıyor.

cok yakisiyor

Yok, yakıştırmam...

bana göre, renkli pantolon giymek explorer kullanmayıp başka tarayıcıları hayatına almak gibi.
açık zihin işi.

çok yakıştırıyorum.

Acik havada bir iki tur at

Saran bir flash oyun bul kendine. Ona takıl birkaç saat.

heyecanlanırsan uykun kaçar. ya da çok sinirlenirsen.

soğuk yeşil elma yiyiniz. açık havada ufak bir yürüyüş yapınız. rehavetten kurtulmak için birebir yöntemlerdir. saygılar.

elma kahveden çok uyku açıyormuş diye okumuştum ben de.

yeşil elma ye.

lafı geçmişken söylemek gerekir; kısa vadede (günün ilk anları), elmanın 100-120 mg kafein içeren bir bardak filtre kahveden daha fazla uyku açması pek mümkün değil. ama uzun vadede (günün geri kalan kısmında), enerji vermesi açısından elma, içerisindeki fruktozdan dolayı kahveye göre daha da etkilidir. insan kendisini daha uzun süre canlı hisseder. zaten bir kahveden sonra insan kendisini iyi hisseder ama ilerleyen saatlerde bu his kaybolur ve kişi yeniden içmek ister. elmada ise dediğim gibi daha farklı.

sonuç olarak, istersen bir fincan daha kahve içebilirsin tabii ama ondan fazlasını içme, sonrasında da elma ye.

(bkz: toprakçılık)

babanın kütük nereyse oralısın. orada hiç yaşamamış olsan dahi.

genelde hepsini siraliyorum. bende de ayni sorun var, bir de gocmenlik var vs...

ya dunyanın en gerizekalı olayı,sorusu. yine bu salak ülkede. nerelisin ? ebenın ..mndanım.

Ana babanin memleketi. Genelde tipten memleket tahmin edip acaba dogru mu cikacak dusuncesiyle soruyolar. Suhayatta en kil oldugum sorudur. Istanbulu cevap olarak kabul etmeyen insan tipi de en kil oldugum insan tipidir.

kürt müsün demek istiyorlar. ne hissediyorsan onu söylemelisin.

Millet babayı soruyor ama bence asıl büyünülen yer burası. Bana ne babasının 40 yıl önce terk ettiği memleketinden.
Ama en üstten bakınca soru başlı başına anlamsız. "Ailesi ne iş yapıyormuş" ile birlikte bitsin bu soru.

Benim de annemin böyle karışık durumları var. Baba memleketini görmemiş hiç, anne-baba kendileri de gençken ölmüşler. Üstelik ölene kadar mesleği gereği şehir şehir gezmiş. Ondan sonra da annem kendi mesleği için gezmiş 27 yaşına kadar. Göçmenlik de var. Bir şehirde 4 yıldan fazla durmamış. Biri "Nerelisin" deyince, "Türkiye'liyim" diyor. Bazen karşıdan ısrarcı sığır "Hepimiz öyleyiz de sen nerelisin" deyince annemin suratından, ağzına gelen ama söyleyemediği "Eşeğin şeyindenim" ifadesini çok net okuyabiliyorum.

o insanı ayıplama, garipseme.
o soruyu soran insan iyi ve sıcak bir insan.
muhabbet konularından birine denk geliriz diye oltasını atıyor.

ya ben şuralıyım da hiç gitmedim nüfusta adı var, dediğinde , ee biz şu tarihte tur yaptık tüh ya sen de geleydin, bak bileydik. o zaman aklımızda bulunsun seni de listemize alalım çok eğleniyoruz. der belki

ya da sen ben şurda yaşadım büyüdüm çok da severim benim memleket burası dediğinde, ay ben hep merak etmişimdir anlatsana biraz, der girer sohbete

ya da aslında bir çok şehirde yaşadım da ben de bilmiyorum nereliyim, hiçbir yeri tam benimseyemedim, dediğinde, dünya vatandaşı en güzeli. ben de hede hödö
diye tutar sohbetin ucundan.

o insan bu tip bir amaçla soruyor bence ki her zaman don buz gibi suratsız insandan 50 kat evladır.

baban nereliyse sen oralısın resmiyette.

canın nereyi istiyorsa oralı olduğunu söyle.

aptalca bir soru. ve böyle olduğunu düşünen insanları görmek de beni mutlu ediyor. ben en uzun yaşadığım şehre bile ait hissedemiyorken, babamın çocukluğunu, gençliğin, hayatının çoğunluğu yaşadığı yere kendimi katmak aptalca geliyor.

ama unutmamak gerekiyor ki, bu memlekette kütüğünün yazılı olduğu yer yüzünden insanlar işkenceler gördü, itildi, yok sayıldı.

bunu aşmak zor. ancak aşılacak zamanla.

ben arada memleket sallıyorum, olmadığım yerleri söylüyorum. bir şekilde inanıyorlar. bu derece de aptal bir durum işte...

bizim coğrafya insanının bir özelliği sanırım. muhabbet açmak için bunu kullanıyoruz. avrupalı böyle mi bilemiyorum, belki konuşacak çok şeyleri olduğu için, çok kültürlü oldukları için buna gerek duymuyorlardır. çünkü nereli olursanız olun, tüm memleketlerin ve memleketlilerin bir şekilde dirsek teması oluyor ve o zaman karşındaki adam da seviniyor "hah! babasının gomşusu bizim kazadanmış" diye. bence mesele bu. şahsen ben de anlamsız buluyorum.

Avrupada daha çok ülke muahbbeti dönüyo o da ingilizce konusursaniz merak ettiklerinden yoksa kimse kimsenin sikinde değil. Bizdeki tam bir mallik. Nerdensin kimlerdensin diyip adam seçecek aklı sıra. İşleri güçleri olmayan adamlar teyzeler sever. geldiğin şehirden vuracak seni ya da tutacak. Ona gore kafasında etiketleyecek ayristiracak.

babamın kütüğüne koyayım. ben en çok vakit geçirdiğim, büyüdüğüm, kültürüne sahip olduğum şehri söylüyorum sana da tavsiye ederim.

ben bilecik diyorum. (ciddiyim)

1 veya 3 diyorum

3.

siyah

1 güzelmiş. peresini verıyım banada getırsene.

şindi bizimkiler ibonun fotosunu yapıştırıp hastahane önünde birikince kıro dedik. 2 ye ne diyek sen söyle.

freekara+1 hatta best of amele.

3 diyeyim. o da birini söylemem gerektiği için.

schwarz

3 ün grisi

1 ve 3

gerisi çöb. :'(

kan

enerji

kırmızı diyince : sarı .
bordo diyince : mavi .

harbi bunlar geliyor aklıma .

bordo deyınce 8. neden bılmıyorum

boğa

###bu nasıl bilinçaltı?

oje

Kırmızı biber, hele bir de közleyeceksin :(

Elma

bordo sarap
kirmizi kan

şarap

oje

bordo: ruj (bu aralar ruj icin bordonun mukemmel bir tonunu ariyorum o yuzden galiba).

kan

bordo - çarşaf
kırmızı - aşk

Kulot - yılbaşı.

kırmızı duvar

ruj, oje

Kırmızı- araba
Bordo- ceket

"ah" nidası, bir kadın sesi ama maskülen bir yanı var; acıyla zevkin karışımı gibi.

Ateş geliyor benim aklıma. Niye sordun? Bir çeşit kişilik testi mi?

bordo: mont
kırmızı : ruj

bordo: oje
kirmizi: sarap

pastel. sadece kırmızı renkte pastel boya geliyor direkt aklıma.

bir de merak ettim, lohusa şerbeti cevabını vermiş biri ama tick atmamışsın diğerlerine tick atmana rağmen. o sayılmıyor mu yoksa hayatında hiç mi lohusa şerbeti görmedin?

uzun süre bakıldığında tansiyonu yükselten bir renktir.

benim de aklıma ilk biber geldi.

kırmızı - ruj
bordo - kadife elbise

kırmızı, oje.
bordo, bere. (kaybettim de içimde kalmış meğer)

kırmızı ile bordo farklı renkler ama ya?

kırmızı: seks (bilinçaltına gel)
bordo: şarap

ha bir de kelime olarak değil de, ne bileyim kırmızı denince benim için keskin, köşeli bir yapı, üçgen mesela, geliyor aklıma. ayrıca genç bir kadın -gezi'deki kırmızılı kadınla alakası yok, renklerin cinsiyeti denince kırmızının cinsiyeti kadın gibi gelmiştir hep bana-, ayrıca siren ya da alarm sesi -gene bilinçaltı :D -, cumartesi akşam 6'den gece 12'ye kadar olan süre -sonrası bordo renk mesela-, ve re notası geliyor aklıma.

bordo ise daha do notası gibi, koyu mavi tonlarla birlikte, ayrıca bordo denilince kafamda paradise circus çalmaya başlıyor ve kadife hissi duyuyorum. ayrıca 6 sayısının karşılığı mor renk ile birlikte. ha bir de cumartesi gece 12'den sonrası.

louboutin

kirmizi : boga
bordo : babamin eski arabasi.

tutku net.

Ferrari

Kırmızı: enerji, tutku.
Bordo: Fransa, Fransız kadın imajı.

isimler nerde?

bunlar isim değil ki.

şeyime diye isim var hakkaten diğerlerini bilmiyorum

pürlent

Neylan hariç diğerlerinin isme benzer hali yok ki?

Neylan isminde tanıdığım olmasına rağmen hiçbiri kulağa hoş gelmiyor..

(bkz: abiş hatun)

ed: entry yazdırdın. yine sinirim bozuldu.

ahmet

ermaaaaan bunlar çok kötü. üfff.
içim bulandı bea.


hiçbiri isim olmasın çok rica edicem ama yok ille biri olacak, olmuş, hangisiymiş dersen leylüfer. meeööh yani.

gümgüme

adule

şeyime

bunlar hangi kültüre ait isimler hocam ? belki orada bişeyler ifade ediyordur ama ben olsam hiçbirini seçmezdim herhalde çünkü çoğu dalga geçilmeye müsait isimler maalesef .

Renginar bence...

çükübik

www.ismididikle.com

sanki burada bir eleştiri söz konusu.

aduket

Neylan ismi ile birkaç kere karşılaştım. Bir tanesi Scarlet Johansona benziyor hatta

renginar

bence çocuk doğmadan öldürün gitsin, bu isimlerle yaşayamaz fazla :(

hepsi birbirinden guzel

renginar favorim bir de aduket pardon aduleymis

bu duyuruyu silme favorilere ekledim :)

aduket.

bir konuda uzmanlaşmak gerekir.

Bir seyden cok

Rahmetli Sakıp Sabancı'nın bu soruya uygun, yıllardır kulağıma küpe olan bir sözü vardır:
"Hayatta başarılı olmak istiyorsanız, bir şey hakkında her şeyi, her şey hakkında bir şeyi bilmeniz gerekir."

bir şeyden çok bilmek

herseyden biraz bil ama birşeyi de çok iyi bil

:/
hayatımın ikilemi lan bu.

şöyle kendime bakınca her şeyden biraz olmuş. oluyor. :/

bu poroblemi çözünce bana da bi meşaz at.

Cahil ölmeyelim yeter. Her şeyden biraz bilsek idare eder.

her şeyden biraz bilmek. ama o bildiklerin kulaktan dolma bilgi değil, doğru olan olmalıdır bence.

Bir sey hakkinda hemen hemen her seyi bilince otomatik olarak baska baska seyler hakkinda da bir seyler ogreniyorsun zaten.

"Ne diyon lan" demeyin hemen de, kucucuk bir seyi merak edip iki okurken bile eger gercekten merakliysaniz ordan oraya atlayip "aa, bu da boyleymis" diyorsunuz. Bir de bir sey hakkinda "her seyi" bildiginizi dusunelim ki bu daha baya bir merak duygusu ister, otomatik olarak baska baska bircok seyi de ogrenirsiniz.

bir şeyden çok iyi bilmek
diğer şeylerden haberi olacak kadar bilmek.

uzmanlaşmak

barbara adına cevap veriyorum : mezdekesiz olmaz

kendi adıma da burhan öçal işinize yarar

kınayı getir aney

ben annemi özledim

www.youtube.com ilk parçaya hürrem gibi dans etmek lazım ama :)
ikincisine şopar gibi hatta araya bi kaç şopar alın :)

www.youtube.com diş fırçasıyla yapılmış bu kayıt.

www.youtube.com

perküsyon (böyle yazılıyor di mi?) ve zırıltı ağırlıklı oluşu mühim gibi.

hep balkan ayarından gittim. bu işte bi iş var.

Daha yeni 150 liralık kitap aldım, sıkıntı yok.

Ben hiç tavsiye etmem d&r'ı ne zaman tedarik eder ne zaman gönderir belli değil. Sipariş ile ilgili bilgi almak için müşteri hizmetlerini aradığınızda canından bezmiş insanlarla konuşuyor, sorununuza çözüm bulamıyorsunuz.

İade etmek istediniz diyelim, o da apayrı bir macera.

Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Özellikle dışarıdan temin edebileceğiniz ürünler için D&R'dan online alışveriş yapmamak gerek bana göre.

Azcik kargo suresi sikintili

Temin asamasinda 4 gun geciyor kargoda da 3 gun oluyor 10 gun. 7 degil 10. 3 gun de islem askida oyle bekliyor.
Ama geliyor.

Himmet abeye katiliyorum, benim kitaplarim da hep havali pakette gelir. Kirilacak esya muamelediyle.

ben de kitap almıştım, kitaba bile kırılacak ürün gibi paket yapıp göndermişlerdi. memnun kaldım.

kulaklık da kitap da aldım. stokta varsa hemen gönderiyorlar.
son kitap alımımda kitapları kabarcıklı poşete koymamışlar, biri bayaa yıpranmış, iade ettim. ama kulaklığı bayaa sarmalamışlardı diye hatırlıyorum.

bir tane kitap için d&r'da cebelleşmediğim insan kalmadı. hiç tavsiye etmiyorum.

aldığınız kitaplar türüne göre 1-3 gün arası teslim ediliyor. onun dışında hiç bir ürün için kefil olmam. aldığım kitapların tamamı belirttiğim sürede teslim edildi. elektronik eşya, hobi ürünleri, kutulu oyunlar falan 5 günün üzerine çıktığı oluyor...

yas kac?
25 uzeri ise haftanin her gunu 30 dakika, yapabilirsen 40 dakika hizli tempo yuruyerek yapabilirsin. yurume ve kosma arasi tempo en cok yag yaktiran tempo diye biliyorum. biraz komik gozukebilir disardan, hoplar gibi, ama umrunda olmamali.

ondan sonra da kardiyosu yuksek bir program yaparim. bunun gibi: www.youtube.com
bu agir gelirse, bir sure daha ayni sekilde hizli yuruyebilirsin. sonra baslarsin.

Gos.

Salonda mı yapacaksınız evde kendi ekipmanınız mı var dışarda mı ?

Beslenme düzeninizle de desteklemeyi unutmuyorsunuz, değil mi? :)
Başarılar!

20 yaşındayım, salonda yapacağım, hali hazırda uygulamaya çalıştığım bir beslenme programım var :)

(bkz: hiit)

@lndn salondaki hocalar size en uygun programı yapacaktır zaten ?

O gulucuk ney gercekten, burda bi yerde bi geyik var ben anlamadim diye huzunlendim.


Uyumadan once, dusta , yalniz olmak muhim de ben icime atmam ki. Kirar dokerim, sonra toplamaya calisirim yaa sen beni yanlis anladiiin, yalaaan..

uyandıktan sonra.

hep öyle oldu.

Ben bi gün yakın bi erkek arkadaşımla okuldan çıkınca yemek yemeye gittim.

Neyse, hayatımda da biri var gibiydi o aralar. Hatta varla/yok arası. Ben tabii çok seviyordum ama saplantılı bi hâle gelmişti, vazgeçemiyordum ondan. Sevgili değiliz ama sevgili gibiyiz. Neyse işte, o gün yakın arkadaşım yemekten çıkınca bana "onu unut, o çocuk seni hiç sevmiyor." vs. tarzında acı gerçekleri söyleyince(tüm arkadaşlarım diyordu ama içime atıyordum.) yolda ağlamaya başladım bi anda.

Ardından park gibi yeşillik bi alanda banka oturduk. Ağladım ama nasıl ağladım. Konuşamadım, kelimeler boğazımda düğümleniyordu cidden. Yanımdaki arkadaşım da, çok kötü olmuştu. Yarım saat ağladım. Konuşamadım hiç. Sonra ekler yedik, ayrıldık.

Kendimi koyverdiğim ve deli gibi ağladığım tek gündür. :| 1-2 sene önceydi. Şu an ise aile durumları dışında pek bi şeye ağlamam, umursamam. Ağlarsam da hemen o olay anında ağlarım. Ne zaman etkilenmişsem. (Aile meselelerinde sadece)

uyumadan önce ve duşta

var böyleleri. kullanma amacı gütmek çok küçük insan davranışı bence. ama hep derim, kıymetli olan onlar oluyor.

oha arkadaşlarını çağırıp hesabı yıkmaya çalışmak nedir ya. böyle bir niyetle gelmişlerse vay amk. ama senin yanlış anlama ihtimalin de göz önünde bulundurulmalı.