Bulunduğunuz şehirdeki sorunlar neler? bir soruna çözüm bulmak hep iyi bir fikir gibi gelmiştir bana.

engelli vatandaşlar,
sokak hayvanları
kadınlar ve yaşadıkları problemler
sanat
trafik
hastalıklar
beslenme ile ilgili problemler
kitap okuma alışkanlığı
makerspace
tasarım ve sanat atölyesi


aklıma gelen ilk keyworlder

@duygusuzromantik destek almadım. Uygun bir proje üretirsem destek alabileceğim yönünde söz aldım.

istihdam yaratacak, insanlara iş öğretecek bir şey yapmanı öneririm özellikle. günümüzün en büyük problemi insanlarda para edecek skill'ler olmaması. çilingirlik, marangozluktan tut grafikerliğe kadar her şey olabilir.

Neresiydi tam hatırlamıyorum, Kayseri Bünyan olabilir. Böyle önceden dokuma halılar meşhurmuş da sonra zayıflamış mı ne, sonra da belediyenin teşvikiyle canlandırılmış galiba. Hem ev kadınlarına iş güç, hem ekonomi, hem de ilçeye değer katan bir şeydi. Baya sallıyor olabilirim şu an ama böyle bişeylerdi.

Ana fikir de şu, eğer bölgede unutulmaya yüz tutmuş ama canlandırılsa güzel sonuçlar verebilecek bir şeyler olabilir.

Ben olsam şehirdeki tüm taksileri bir çatı altında toplayacak bir uygulama yapardım.
Ya da yabancıların şehire gelirse ne yiyeceklerini, nereyi gezeceklerini, nasıl toplu taşıma kullanacaklarını detaylı gösteren bir uygulama.

çocuk tiyatrosu yapın

yaratici degil ama parklara satranc masalari yaptirmak

yaşanılan anlamsız olmuyor mu? ben hiç kullanmam onu. hep "yaşanan" derim. "yaptırtmak" gibi olur öteki türlü.

yaşa - n - ıl - mak şeklinde ayırınca oradaki 'n' edilgenlik getirmiyor mu tek başına?

bana şöyle geliyor yaşanan durum... --> bir olay var siz içindesiniz yada şahitiniz olayı biliyorsunuz birileri birilerini kırıyor siz dışarıdan yorum yapıyorsunuz.

yaşanılan durum---> direk olay sizin üzerinizde dönüyor siz birisini kırıyorsunuz.

allah allah, enteresan bir duyuru ya kural ne acaba gerçekten. bana da sanki şöyleymiş gibi geliyor çünkü:

yaşanan bazı olaylar > şahitiz ya da olayın içindeyiz.
yaşanılan bazı olaylar > böyle bir duyum var, şöyle böyle diyorlar.

net kural olmamakla beraber tamlamaya göre veya nesneye göre kullanım alanı değişiyor gibi geliyor.

"yaşanılan yer", "yaşanan olay" gibi.

yaşamak fiili etken bir fiildir. -l ve -n ekleri de edilgenlik eki.fiili edilgen yapmak istediğinizde yaşa-n-mak olur. üst üste çatı eki kullanmak gereksizdir, anlatım bozukluğu yapmış olursunuz. yani tek ekle anlatabiliyorsanız derdinizi gerek yok. yaptırmak-yaptırtmak gibi. dil bilgisinde kesin kurallar pek yok açıkçası, sonuçta dil canlı bir varlık, kullanıldıkça evriliyor.

hastanelerin bebek yoğun bakım servislerin desütü gelmeyen bir sürü anne var. mama ile beslemek zorunda kalıyorlar. bir görüşün tavsiye edin derim ben.

donuk olarak bekliyorsa bağış ypabilirsiniz.

Kendiniz değerlendirmek isterseniz yoğurt yapıp bebenize yedirebilirsiniz. kefir bile yaparsınız.

yok 1 sene oldu sağılalı. 1 senedir buzlukta. artık içirilemezler, bozuldular. o nedenle içme veya yeme dışında değerlendirilmeli.

yogurt yapip tuketebilirsiniz

buzlukta istediği kadar beklesin, kesilmediği sürece rahatlıkla yoğurt yapıp çocuğunuza yedirebilirsiniz.

@wolfg: anne sütünden ne yapıldığını duydun ki başka?

Sabun yapmıştı birileri, tarifi vardı vi yerde, çöpe gitmesinden iyidir.
Dünya sağlık örgütüne göre - 18-24 derece arasında kapağı seyrek açılan derin dondurucuda en fazla 6 ay saklanabilir anne sütü.
Yoğurt olmaz anne sütünden.

iş sağlığı ve güvenliği derim ben.

çalıştığım kurumda oldukça ihtiyaç duyuluyor. ayrıca çoğu firmanın isg uzmanı çalıştırması veya kontrolör olarak sözleşme yapması zorunlu olduğu için ek iş olarak da size maddi getiri sağlaması muhtemel.

mühendisler isg sertifikası alıyorlar ve isg alanında onlar çalıştırılıyorlar genel olarak.

İlla lisans olsun demiyorsanız şunlar da var.
sosbilens.anadolu.edu.tr

iş sağlığı güvenliği.

firma bağlarsan parası güzel.

devletin işine gelip gelmemesinden ziyade dediğim gibi ekonomik göstergelerde ne gibi olumlu ya da olumsuz şeye sebep olur onu merak ediyorum.

ekonomik açıdan yorumlayacak bilgiye pek sahip değilim ama sosyolojik açıdan kaos olur. hükümet düşer.

insanlar aldıkları zam miktarından çok zam almayı seviyorlar. susmaları ve mutluymuş gibi yapmaları için yetiyor. enflasyon yüzde kaçmış kimsenin iplediği yok. enflasyonun %20 arttığı bir yerde memura %10 zam versen bile mutlu oluyor.

mesela memura zam yapmazsan, o memur çalmaya başlar. devlet kesesinden götürür. bu genel meslek gruplarında da böyledir. çalma yolları arar insan.

az da olsa zam verilmezse vatandaş tepkisini direk sandıkta gösterme yolunu seçiyor. bugün de bunun sinyallerini görüyoruz. ha hükümet değişmedi ve aynı mantıkla devam mı? işte o zaman gerçek bir kaos olur.

insanlar daha tutumlu olur, para harcamaz. orta vadede ekonomi daralır. iş yapamayan esnaf daha çok eleman çıkarır, işsizlik diğer senaryoya göre daha çok artar.

mantıklı düşününce ilk vadede büyük tepkiyle karşılaşsa da 2020 içerisinde dolar 5'in altına inerse, enflasyon azalırsa bu olumsuzluk gidebilir.

ancak 2020'de alınan maaş sabit oldugunda dolar artmaya devam ederse ve enflasyon da artarsa kazanç hiç artmamış olacağı için problemler yaşanmaya başlar.

her ne kadar yıllık zamlar enflasyona kurban gitse de vatandaşın eline çok para geçmesi (birim olarak) refah artıyormuş gibi bir hissiyat veriyor. O yüzden zamdan vazgeçmek çok zor türkiyede. Ne zaman enflasyon 5%in altına iner, dolar yılda 5-10 kuruş oynayacak seviyeye gelir o zaman zamlar da çok çok az olabilir.

Kimse para harcamak istemez, zaten tüketim ve vergiler üzerinden giden ekonomi daralır, petrol, dolar fiyatı yükselirse üretim ve ithalat maliyeti yükselir, illa ki bir şeylere zam yapmak zorunda kalınır. Ee zaten kimse zam alamamıştı. Güya enflasyon etkisi kaldırılıp alım gücü korunacaktı, bu sefer hem vatandaş battı hem ticaret hacmi düştüğü için devlet zarar yaptı.

Memura yapılan zam bir ekonomi politikasıdır memura zam yapılmadığı zaman tüketim düşer ve piyasa durgunluğa girer herkes ağlamaya başlar . Özel firmalar para kazanamaz ve onlar da kimseye zam yapmaz o yüzden memur atamak devletin işsizliğe çözümüdür ve memura zam yapmak Maliye politikasıdır

insanların alım gücü azalır, alım gücü azaldıkça talep düşer talep düşerse enflasyon belki bir nebze azalır ama zincirleme etkisinden dolayı şirketler satış yapamadığı için zora girmeye başlar, onlar işçi çıkartmak zorunda kalır işsizlik artar, ekonomi küçülmeye başlar.. not: ekonomist değilim :)

Saçma sapan bir şey olur.

Piyasada bir şeye müdahale etmek birden fazla sonuç doğuruyor her zaman.
Bu senaryoda olacak ilk şey, otonom maliyetin halkın bütçesinin içindeki payı yükselecek. Yani sabit, ödemek zorunda olduğu paraların, örneğin kira, doğalgaz, su, elektrik, mutfak vs. gibi masrafların toplam bütçesinin içindeki payı %60 olsun. Bu uygulamayla beraber fiyatlar ortalama %20 civarı artış olduğunu varsayalım, toplam bütçedeki payı %70-75 aralığına geldi diyelim.

Yoldan geçen vatandaşın sabit gideri bütçesinin 3/4ü olduğu bir senaryoda evet, muhtemelen talep düşecek ve enflasyonu da düşürecektir ama dünya enflasyonun etrafında dönmüyor maalesef. Vatandaşın tasarrufları düşecek çünkü artık sabit giderlerine verdiği para yüzdesel olarak daha fazla. Tasarrufların düştüğü bir ortamda, yatırımlar da aynı şekilde düşecek haliyle.
Bu demek oluyor ki, böyle bir senaryo gerçekleştiği taktirde ekonomide yatırımlar yavaşlayacak ya da tamamen duracak.

Tüketim tarafında, artık halkın çıkıp harcamaya daha az parası olacak ve talep düşecek dedik evet. Arz-Talep grafiğini hepimiz görmüşüzdür. Talep düşse de arz ile bir noktada buluşacak elbet. Bu da fiyatlarda düşüş demek, enflasyondan kurtulduk yihu oley demek.
Peki bütün bunlar olurken şirketler tarafında ne olacak? Adamların belli bir üretim, stok tutma ve operasyon maliyetleri var. Böyle bir senaryo oluştuğu zaman şirketlerin ürettikleri ürünleri zararına satmasını bekliyoruz demektir bu. Ki zaten alım gücünde negatif değişim olduğunda belli başlı sektörler direkt olarak etkilenecek. Kültür sanat harcamaları örneğin, direkt insanların kısacağı bir taraf. Aynı şekilde lüks harcamalar, hizmet sektörü vs. bunların hepsi zaten kafadan insanların sırt çevireceği sektörler.
Yani özel sektör borçluluğuna da hiçbir faydamız olmadı, aksine zararımız oldu böylece. Güzel.

Son olarak, biz halkın elindeki parayı kısıtladık. Haliyle piyasada dönen para miktarını da kısıtlamış olduk. Bu durum bankalar için nasıl bir sonuç doğuracak peki?
Tasarruflar azaldı, mevduat girişi olmuyor bankaya. Yatırımlar da durdu, kredi talebi gelmiyor. Belki bir ihtimal mevcut kredilerin geri ödemelerinde sıkıntılar da yaşanıyor. Bankalara para girmiyor yani özetle.

Sonuç olarak neler oldu bakalım
Halkın yaşama maliyeti yükseldi, refah seviyesi düştü.
Özel sektör zarara girdi.
Bankalar kan ağlıyor.



Son olarak, asgari ücrete yapılan zam enflasyonu tetikler denmesinin sebebi, asgari ücrete normalden çok daha fazla zam yapıldığı içindi. Dengesizlik yaratır, piyasadaki para miktarını normalin üzerinde arttıracağı için enflasyon yaratır dendi. Yoksa kimse atıyorum memur maaşlarının artışında "eyvah enflasyon geliyor" demiyor zaten.

Entry'i hatırlıyorum, ama nerede olduğunu bilmiyorum.

Ben de hatirladim ama bulamiyorum.

yine kendi göbek bağımı kendim kestim arkadaşlar :) aramaya inanınca oluyor.

eksisozluk.com

Mahvettin beni burty salya sümük ağladım iş yerinde. Sanırım şarkıyı ve fotoğrafı silmiş değil mi?

evet şarkı linkini paylaştığını yanlış hatırlıyorum ben kendim açmıştım ama fotoğrafı silmiş.

ben de daha önce okumuş olmama rağmen yıllar sonra aynı hüznü yaşadım. hemen kardeşime yazdım "sakın benden önce ölme" diye.

sanırım antalya'da belediyede mimar olan, kırmızı tuborg güzellemesi yapan abinin girisiydi. Tuborger olması lazım twitter'da

en güveniliri ets'dir. oteller ets müşterilerine kolay kolay yamuk yapamaz.

pbs.twimg.com :large

(bkz: öğretmenlik ile fahişelik arasında fark olmaması)

ilgili başlık buydu

İcerigi neydi peki? Hatirlayan var mi?

içeriği önemli değil ki. ilk entry boş yapıyor zaten. olay başlığın hakaret olması. sözlük böyle şeylerde ilk entryi siliyor başlık duruyor. belirli kişi ve kurum ve inanışlara hakaret olmadığı sürece başlık silinmiyor. yoksa öğretmenmiş, atatürk'müş tık geldiği sürece müdahale etmiyor sözlük hakaretlere.

''Son zamanlarda iyice ortaya çıkan durum'' gibi bir şey yazmıştı.

türkiye'de paypal kullanımı maalesef yasak.

btc vs. sanal para ödemesi almak daha mantıklı. paypal ile işlem yapamazsın.

paypal çalışmadığı için biz türkler olarak payoneer kullanıyoruz, bir de skrill var ama payoneer e göre çok kazık.

ödeme için en büyük kolaylığın internet bankacılığından oluşturduğumu sanal kart olduğunu düşünüyorum.

o yüzden mestro ve visa yaparsan başka hiç bişeye gerek kalmaz.

abd'de stripe var. siteye mastercard ve visa sanal pos koyun stripe aracılığı ile çekin.

login.payoneer.com

çok duygusal düşünüyorsun
gösterme çabalarında sorun var demek ki

başkasına dönüşüp kendini farklı tanıtmana gerek yok. neyse ne olursan ilerde sorun yaşamazsın.
cool davranmak diye birşey yok. cool'san cool görünürsün zaten.

duygusal düşünüyorsun. piçlik elbette ayrı bir müessese ama yerinde, zamanında ve kararında bir gösterme biçimini reddedecek insan da az. öyle noktalarda atış yaparsan karşılık vermeme ihtimali bırakmazsın.

kendin gibi olmalısın ama kendini de geliştirmen lazım. cool olmak çok genel bir kavram. sevgiyi görselliğe indirgeyen insanların anlattığı gibi yaşamaya çalışma. gerçek değil o.

Kafanda fazla büyütüyorsun.

"çip" ile doğru şeyi anladıysam anaokuluna gidiyorsunuz. O yüzden böyle şeyleri düşünmek için henüz erken, ilerleyen zamanlarda kafa yorarsınız bunlara. şimdilik arkadaşlarınızla oynamaya ve hayattan keyif almaya çalışmanızı öneririm. =D

ne yapalım elledan, ben bilirim diye yola çıkanlardan olmaktansa, ya da senin gibi saygısız birine dönüşmektense, anaokulunda takılırım kafam daha rahat.

duygusallıkla olmuyor, duygusallık biraz da itici kadınlar için. geliştir kendini, zamanla öğrenirsin.

@elladan'a gelince, laf sokmaya çalışıp sonra sonuna smiley veya :D ekolojisi koyan tipler genelde özgüvensiz tipler oluyor, siktir et.

Duygusal ilişkilerdeki her başarısızlığı "piç olmadığım için böyle oluyor"a bağlamamak lazım. Seçtiğin insan yanlış olabilir, sen yanlış davranıyor olabilirsin bir sürü etken var. Hoşlanıp da kendini geri çeken biri zaten pek doğru bir seçenek değildir. Duygusallığı bilmem ama içtenlik her zaman iyidir ve geri tepmez kolay kolay.

@redeath, ben istiyorum ki seni ve diğer herkesi kısıtlayan şu saçma, "elalem ne der" duygusundan kurtulun. hoşlandığın insana duygularını belli edersen senin hakkındaki düşünceleri değişir diye korkuyorsun. aynısını o da yapıyor. herkes yapıyor. sonra da gelip, ilişkilerde samimiyet kalmadı hacım, diye ağlıyorlar burada.

"piç" de, ne olacak? yoksa biri çıkıp, "aaa, piç dedi. ne ayıp!" demesinden mi korkuyorsun? siktir et ya. rahat ol, kendin gibi ol.

@KaraSakal ne alakası var amk ya? laf sokmaya çalışıp sonuna da yumuşatmak için gülümseme mi koymuşum? lafımı sokup sonra gülmüşüm. "=D" = kahkaha. çünkü okuyunca ilk tepkim gülmek oldu. ne yapsaydım, "muhahahahaha" diye erol taş gülüşü mü yazsaydım senin için?

ayrıca vereceğin tavsiyeye sokayım. "zamanla öğrenirsin." zamanla kendin gibi olmayıp, başka kadınların istediği gibi davranan biri olmayı başarırsın. harika öğüt valla.

genel cerrahi bakar.

büyük bir şey değilse poliklinikte beş dakkada hallederler.

Ablamın aynı durum olmuştu. Genel anestezi yapılmıştı. Hepsi öyle olur mu bilmem. Ama çok zorlu geçmişti. İlkinde anestezi etkisini göstermedi. Ameliyat esnasında çığlık çığlığa kestiler Kızı. İkinci bir ameliyat daha oldu . Meğer ilkinde kesip geri kapatmışlar. Hiçbir şey çıkarmamışlar. Bunlar Ankara’nın en köklü en eski özel hastanelerinden birinde gerçekleşti.

48 ay vadeli vakıfbank'tan çekin. Aylık 500 civarı ödemesi olacak, kredi kartını dizginlerseniz siz sağ biz selamet. 48 ay çok gelebilir gözünüze ama 2 yıl sonra o para pul olur maaşınıza yansıyanlarla.

borç borçla ödenmez derler ama senin borcun miktarı düşük. bence bu mantıklı. ama sonrasında kredi kartına bulaşmaman lazım.

en doğru planı sen çizersin. aylık harcamalarını bilmeden doğru yönlendirmemiz pek mümkün değil ama ben de hemen hemen senin durumundaydım. kredileri tek bir yerde toplama planını hangi bankacı arkadaşımla görüşsem bir sene idare et daha iyi dediler. idare edebilecek durumun varsa bir sene idare et. edemiyorsan da kredi kartını kapatacak kadar kredi çek. ben kredi kartımı kapatmak için ve miktarı en yüksek olan 600 liralık kredimi kapatmak için çekip ayda 600 ödeyecek şekilde vadesini uzatmıştım. aynı kredi miktarına kredi kartını kapatmış oldum.

hayatımda yaptığım en doğru işlerden birisi kredi kartımın limitini 500 liraya düşürmek oldu. cepte para olmadığı zaman ufak ufak harcanıyor.

bence mantıklı düşünüyorsun tek bir kredi borcu ile kafan da rahat olur .

eğer dayanacak gücün varsa sekiz ay dayan, sonrasında rahatlayacaksın. boğulmaya başladıysan yapılabilir. ancak toplam ödeyeceğin borca baktığında 10K krediye vadeye bağlı olarak 10K'da faiz ödemek saçma olabilir.

Esasında ben de dayanmaya çalışırım diyordum yılbaşından beri. Aylık 1000-1200 liralarla geciniyordum ama iki aydır borçlardan sonra hesap bakiyesi sıfır oluyor. Yani dayanabilecek para da kalmadığı için bunu düşündüm yapılabilecek.

1000 lirayla bile iyi kötü dayandiysam 2500 lirayla kenara para bile atarım. O kadar az harcamam oluyor aslında.

ay sonu elde sıfır kalması müthiş bir şey benim için. şuan ki durumumda bile sık sık eksilere düşüp kredilerle tekrar kapatma derdine giriyorum. ayağını yorgana göre uzatan biri olamayacağım maalesef.

ay sonu eksilere düşmüyorsan sabretmeni öneririm.

Ay sonu sıfır kalmıyor :D daha ay başı ödemeleri yaptıktan sonra 1 ay harcama yapacağım para kalmıyor. O yüzden daha ilk günden eksiye düşüyorum maalesef.

Bundan 6 yıl önce benzer bir baş belasıyla boğuşuyordum, hem ödediğim kredi hem de kredi kartı borçlarım vardı, bankalar da kredi vermiyordu bana, sağolsun kayınbaba benim için kredi çekti parayı aldık kredi kartlarını toptan kapattık krediyi kapattık tek yere borçlandık, her ay bir sonraki ay ödememiz gereken sabit borcumuzu bildiğimizden düzene soktuk ekonomik durumumuzu.

Eğer nasıl olsa borcum bitti diye gaza gelip yeni ve plansız alış verişler yapmayacaksanız en mantıklı şeydir bu yazdığınız ama tekrar söylüyorum kontrolü elden bırakmamanız en önemli kriter.

Kredi kartini hayatindan cikarmayacaksan tek fark yeni cekecegin krediye bos yere odeyecegin faiz olur.

Mevcut kredilerin+kredi kartini komple kapatip sana ay sonuna kadar yetecek parayi birakacak kadar kredi cekip kredi kartini iptal ettirirsen olabilir.

Ama bunun hastaligi var ani gelisen durumu var dugunu var dernegi var. Aksama ihtimali var bu planin ve 2. Kez kredi cekeyim dediginde de sonsuz donguyu baslatmis olursun.

5-6 ay sagdan soldan idare etme durumun olsa cok tatli olur aslinda. Rakam kucuk de olsa 30-40 aylik borctan yirtarsin.

Benim de aynı şekildeydi hatta birebir aynı :) Bütü borçları kapatmak için kredi çektim, kredi kartını da kapattım. Çektiğim krediyi 8 ay ödedim. Sonrasında şirketin verdiği primle kalan krediyi kapattım. Bütün borçları sıfırladım. Tekrar kredi kartı çıkarmaman gerekiyor ama.

Kredi kartını dediğim gibi ya kesin kapatıcam ya da çok çok cüzzi bir miktara çekicem. Bu zamana kadar kartı kullanma sebebim nakit olmamasıydı, şimdi en azından nakit olacağı için kartı kullanmak zorunda da kalmam zaten.

Ek: Krediyi çektim, borçları kapattım. Kartın 15 bin lira olan limitini 3 bin liraya düşürmek için talep oluşturdum. Aylık 600 lira ödemeli, 48 ay vadeli çektim. Önümüzdeki 3-4 ay içerisinde çıkması muhtemel 2-3 bin liralık birkaç harcamayı düşündüm. Onları da kattım (araç için sigorta ve kasko ücreti) bunu katma sebebim kredi kartını kaskoda da sigortada da kullanmamak için. İnşallah patlamam :D

Sadece kredi kartına her ay 120 lira alışveriş faizi ödüyordum asgarisini ödediğim için. bu da 48 ayda yine 6 bin lira ediyor neredeyse. Faizden değil de, kredi kartına tekrar yönelmekten çekiniyorum. Onu şimdilik 3 bine çektim, yazdan sonra da tamamen kapatmak gibi bir plan yaptım.

en azindan kafa olarak rahatladin.

onumuzdeki 4-5 ay kenara bir seyler atip ara odeme yaparsan en az bi 10-15 ayini sildirirsin kredinin.

gecmis olsun

limit dusurmekle olmaz, kredi kartini kapatmazsan patlarsin. bu borcu yapmis olman kaza degil, mevcut borcunun ustune tekrar yapacaksin, o gun gelecek ve kredi karti anlik "kurtaricin" olacak. ama basina yine bu sefer daha cok bela olacak.

sevdiğim işi yapmıyorum ama yapmam için çok şeyden vazgeçmem lazım.

sevdiğim işi şanssız bir dönemde yapıyorum.

gazeteciyim. kariyer hedeflerim başından belliydi. yurtdışında da konu üzerine eğitim aldım. burada da havada kaptılar.

Kariyerim yok. Ama kafam rahat, genel olarak memnunum. Boyacıyım. İşe bayıldığımı söyleyemem ama sevmiyor da değilim. Dinamik ve keyifli bir iş. Müdürüm ve ekip arkadaşlarımla iyi anlaşıyoruz. İş ortamı huzurlu olsun diye de elimizden geleni yapıyoruz. Şirketin insani yönü çok iyi. Kariyerden vazgeçtim. Kariyerim ve yüksek maaşım olup mutsuz olacağıma kafam rahat olsun dedim.

sevdiğin işi yapmak konusunun abartıldığını düşünüyorum
çalışmak iyi bir şey olsa üzerine para vermezlerdi neticede

en başta nefret ettiğim işi şimdi çok seviyorum, artık kendimi çok net ifade edebiliyorum
ve devamlı kendimi geliştiriyorum

burası öyle bir ülkeki çok sevdiğim işi yapmaktan nefret ettim ve bıraktım şimdi biraz daha az sevdiğim bir işi yapıyorum. muhtemelen 2-3 sene sonra bundan da nefret edeceğim. kısacası böyle bir şey yok. en azından bu ülkede.

yaptigin isi sevmeye guzel taraflarini gormeye calisabilirsin, herkes sevdigi isi yapacak kadar sansli ve rahat olmayabilir

Sevdiğim işi yapıyorum.

İş hayatında 4. yılım. 4. şirketim.

Sevdiğim iş= standart olmayan, her işe el attığım, kendi hatamı toparlayabilecek bilgi seviyesine sahip olduğum iş.

Bunu sağlamak için güzel bir maaştan vazgeçtim. Hem de düğün ve bedelli borcu varken. Zor bir karardı. Daha sonra geçtiğim şirket bundan pişman ettirdi beni. Sabah işe gitmemek için dua falan ediyordum öyle sevmediğim bir yerdi asdfasdf. Fakat orası bana bir fırsat kapısı açtı. Şu an olduğum şirkete geldim. Hedefimi baştan koymuştum ben taa üniversitedeyken "ben erp ile ilgili bi iş yapmalıyım ya" dedim. Bi şekilde de onun içinde buldum kendimi. Özellikle çaba göstermedim açıkçası.

Her sabah işe lanet etmeden gitmek güzel bir his valla. Her gece uyumadan 15 dakika önce yarının planını falan yapıyorsun çok güzel bir şey lan.

sevdigim isi yapiyorum, sabahlari erken kalkip ise gitmek ve her gun gitmek elbetteki insan dogasina aykiri ama lanet olsun neden bu isi yapiyorum hic demiyorum. canim isim diyorum. mutlu mesut ise gidiyorum.

sevdigi isi yapma olayinin coook abartildigina inaniyorum, zira oyle bir hale geldi ki bu akim, ozellikle yeni kusak herkes bir alternatif yasayayim, yaratici olayim, kendi isimi yapayim kafasina giriyor. bir 'plaza hayati cok korkunc, beyaz yaka igrenc' pompasi var. cok anlamsiz bir dunya fikri olusuyor insanlarin kafasinda. bu birileri tarafindan yapilmasi gereken ve sunulmasi gereken hizmetlerin insanlarin gozunde degerini dusurdugu gibi bunu yapan insanlari da mutsuzluga surukluyor. ssk bankoda oturmak isteyen cok insan olmayabilir ama bu isin yapilmasi gerekiyor, siz herkese 'sevdigi isi yap, her gun ise heleloy hoppala diye git' diye pompalarsaniz bu isi yapan adami asagi cektiginiz gibi isi de degersizlestirirsiniz. ya isimi yapayim, fazla sorumlulugum da olmasin, parama bakayim, cok fazla mesai yapmayim kafasinda aslinda o ise uygun bir insani da isinden sogutursunuz.

sevdigin isi yapmanin sirri, spesifik bir yeteneginiz yoksa, nasil bir karakteriniz olduguyla alakalidir bence ve onemli olan mesleginizle karakterinizi ortak paydada bulusturabilecek bir is yapmaktir. yalniz calismaktan hoslaniyorsaniz mesela akademisyen olarak, istediginiz bir alanda fevkalade mutlu olabilirsiniz, insanlarla calismayi seviyorsaniz buyuk bir takim icinde calismaktan keyif alirsiniz. ornegin her insaat muhendisi santiyede calismaktan mutlu olmaz, bunu seven olabilir, bu demek degil ki insaat muhendisi olan herkes mutsuz olacak, hayir bu kisi beyaz yakali koca bir sirkette mesela satin alma departmaninda cok mutlu olur gibi gibi. ama mimarsinizdir, cizim yapmaktan da buna kafa yormaktan da zerre hoslanmiyorsunuzdur o zaman baska alanlara bakmak lazim.

iş güzel de insanlar bok.

işimden çok memnunum, herkesin hayali olan bir iş yapıyorum ve çok iyi kazanıyorum. bunun için yıllarca çok çalıştım. asla ve asla kaytarmadım, iş seçmedim.

Sevdiğim işi, sevmediğim insanlarla yapıyordum ve az kalsın meslekten soğuyordum. Bıraktım. Kısmen de olsa sevdiğim işle bağlantılı bir konuda yurtdışına freelance çalışıyorum, huzurluyum. Bu sıralar düzenli olarak kenara koyduğum birikimle ilerde sevdiğim işe dair bir şeyler yapacağım.

Sevdiğim işi yapıyorum. Sigorta ekspertiz. İşini sevmemek büyük eziyet. Daha önce hiç sevmediğim, evlat olsa bile sevilmeyecek işler yaptım.

Bu biraz şansla alakalı. Mesela sigortacılık mezunuyum aynı zamanda. Okulda hiç sevmezdim ama hasar işlerine girince bu bölümü sevdim.

6 yaşından beri bilgisayarla uğraşıyorum. Çok alakasız bir meslek için okul okumama rağmen sürekli bilgisayarla uğraştım. Hayatımdaki tek hobim ve ilgi alanım bilgisayar, dolayısıyla yaptığım iş, iş gibi gelmiyor. Haftasonu veya akşam dahil bilgisayarla uğraşabiliyorum, hiç para vermeseler bile bilgisayarla uğraşırdım.

neyin yavrusu olduğunu kestiremedim ama oldukça kendini kurtarmış. anne ve babası yakınlarda olabilir. kedi köpekten uzak tutun gözlemleyin. gelen giden yoksa beslemeye karar verin. ben de bir zamanlar buna benzer arap bülbülü bulmuştum ilk başta şırıngayla bol sullandırılmış cicibebe verdik. mısır ununu falan sulandırıp verdik. bir hafta sonra doğal hayatına dönüyorlar.

Düştüğü yerde çimleri biçiyorlardı o yüzden almak zorunda kaldım. Uçamıyor.

Sığırcık gibi bi veterinere gotursene

ebabil yavrusu mu dedim ama pek belli olmuyor fotografta.
instagramda birddetective diye bir hesap var. postlarini geriye dogru biraz inceleyin. bir kus buldugunuzda ne yapacaginizi, nasil besleyeceginizi de anlatiyor. gerekirse mesaj atin. gagasinin tipinden otcul mu etcil mi oldugu anlasilabiliyor. ince uzun gagalar etcil, kalin kut gagalar otcul. bulgur verilmesi iyi degil diye hatirliyorum mesela. enerji icecegi veren var ama o da yanlis. sporcu icecegi olan mavi sividan verebilirsiniz. guc toplamasi icin.

ebabil kesin degil. sigircik olabilir?
Kedi mamasi aliyorsun. Iyice islanip, suyla sismis mama tanelerini hayvanin kursagina atiyorsun. Suyu da elinle gagasina damlat.

Evet sığırcıkmış. Veteriner bebek maması ve yumurta sarısını ılık suyla karıştırarak lapa yapıp enjektörle vermemi söyledi. Öyle yapıyorum. Beni görünce ağzını açıyor zaten, sorun olmadı.

mersin için birkaç önerim var.

anamur'da anamurium benim gördüğüm en güzel denizlerden birine sahip. tarihi kalıntılar içinde tertemiz suda denize girebilirsin. oldukça geniş bir alan müzeye çevirilmiş ve girişte müze ücreti ödüyorsun. müzeye girdikten sonra arabayala sahile kadar gidebilirsin. malzemelerinizi de alıp mutlaka orda denize girin.

aydıncık'ta bulunan gilindire mağarası'nı da kesinlikle görmelisin.

yine silifke civarında sahile çok yakın cennet cehennem görülecek yerlerden birisi. silifkeye kadar gitmişken akşamında narlıkuyu'ya da uğrayıp balık yersiniz. biraz tuzludur ama best oflarınıza ekleme garantisi veriyorum.

hızlıca düşünüp ilk aklıma gelenleri yazdım. iyi tatiller.

dalaman havaalanı'ndan araçla çıkınca yaklaşık 30 dakikalık bir yolculukla sarsala koyu'na ulaşabilirsiniz. dalamandan muğla yönüne doğru 30 dakikalık bir yolculuk sonrası aracı parkedip akabinde 1 km orman yürüyüşü ile toparlar şelalesi'ne ulaşabilirsiniz. veya dalyan yönüne doğru giderek arı koyu'na ulaşabilirsiniz.

doğuya doğru ilerlediğinizde yol üzerinde karşılaşacağınız kaş koylarında duraklayıp denize girebilirsiniz.

çıralı ve olympos'a uğrayabilirsiniz. hatta adrasan'a da uğrayıp biraz doğa yürüyüşü ile gelidonya feneri'ne çıkabilirsiniz. civarda bulunan korsan koyu ve papaz koyu'na uğrayabilirsiniz.

üşenmezseniz manavgat'a varmadan kuzey'e dönüp köprülü kanyon'a uğrayıp rafting yapabilirsiniz. hiç bilmeyen birisinin dahi yapabileceği bir aktivite.

anamurium ve narlıkuyu +1 hatta narlıkuyu'da lagos restaurant: yörük apo'nun yeri.

yine yemek önerisi olacak ama narlıkuyu'dan 20 dk öncesinde silifke var. otogarın karşısındaki birahaneden yengeç temin edip onun da tadına bakabilirsiniz.

cok tesekkurler, emek verip yazmissiniz, yapmaya calisicam

Bisey olmaz ama kapida tartabiliyorlar, bankoya gitmedim diye 12-15 kilo doldurmayin :)

Yasal olarak tarttırman şart ama kim öper yasayı :) bugüne kadar hiç sıkıntı yaşamadım. Kafana göre gir.

Kabini hiç tarttırmadım ben de. Hep etiketsiz bindim, Hiç sorun da yaşamadım.

geçmişte şöyle bir duyurum var: www.eksiduyuru.com Bu duyurunun üstünden 1.5 yılın üstünde zaman geçmiş. O zamandan beri 2 ryanair, 2 pegasus, 2 easyjet uçuşu daha yaptım sadece kabin bagajı. Hpsinde direk kapıya gidip uçağa bindim, kimse ölçelim, tartalım demedi. Ya ben çok şanslıydım ya da hep yaz sezonlarında, yoğun dönemlerde uçtuğumdan dolayı böyle atraksiyonlarla uğraşmadı personel. Sadece kişisel tecrübe, Yatırım tavsiyesi değildir, herhangi bir sorumluluk kabul edilmez:)

Geçen de aynısı soruldu. sadece kabin bagajım olduğu halde kontuarda sıraya girip tartirmak zorundaysam neden online check-in diye bişey var ki? Mantığa aykırı.

Direkt kapıya yani.

5 Mayıs'ta Aleslere giderim

Her ne kadar Kapadokya'yı istesem de, her ne kadar sınavdan düşük not alma ihtimalim olsa da her türlü Ales'i seçerdim büyük ihtimal.

farzetki kendi imkanlarınla gideceksin, 2 günlük kapadokya turu sana ne kadara patlar?

çıkaracağın ücret, alese girip hayatına yön vereceğin ihtimal ile boy ölçüşürse git geziye. ama meblağ düşük kalıyor diyorsan alesi tercih et. ben olsam alese girerdim. düşük ihtimal de olsa ales'in sonuçları hayatımı çok daha güzel etkileyebilir.

sınav parası ödeyip 3 kere girmemiş biri olarak kapadokya.

1 gün geziye gidip diğer gün sınav seçeneği yok mu? varsa o şekil yapardım ben.

Ales.

"Sinava hic hazirlanmadim!" dedigine göre senin icin bir önemi yok ALES'in. Aksi takdirde en azindan birkac tane deneme cözerdin.

Kapadokya'ya git.

Ağırlık antrenmanı yapıyorum. Protein ağırlıklı beslenmeye çalışıyorum.

Alkol sigara kullanmıyorum. Hergün en az 30dk 40 dk yürüyorum. Fastfood yemiyorum. Öğün atlamamaya çalışıyorum. Bir de faydasindan ziyade sade sıcak su içiyorum. Garip:/ Nasıl hasil oldu ben de bilmiyorum.

Gunes her ciktiginda 40km bisiklet suruyorum.

- sebze ağırlıklı beslenmeye çalışıyorum
- şekerli şeyler yememeye çalışıyorum
- akşam 7'den sonra bişey yememeye çalışıyorum
- alkol çok nadir
- d vitamini takviyesi alıyorum, d vitaminim düşük diye
- omega 3 takviyesi alıyourm, geleceğe yatırım niyetine
- b12 takviyesi alıyorum, bu da düşüktü
- güneş kremi kullanıyorum
- 8 saat uyumaya çalışıyoum
- kullandığım bilimum kimyasalı daha doğal alternatifleriyle değiştirmeye çalışıyorum, şimdilik sirke-karbonat seviyesindeyim sadece

sigara içmiyorum. merdivenleri yürüyerek çıkıyorum, günlük yürüyüşlerimi ve aktif olduğum dakikaları arttırmaya çabalıyorum. su tüketiyorum. haftada birkaç gün spor yapıyorum. arada yoga yapıyorum. stresimi azaltmaya çalışıyorum.

pakete girmiş hiçbir şey yemiyorum. ne olduğu önemsiz.
aşırı derecede su içiyorum.
aşırı derecede sebze yiyorum.
antrenman yapıyorum.
şekerli hiçbir şey yemiyorum. meyve hariç.
alkolü haftada 1 belki alıyorum.
fast food yemek aklımın ucundan dahi geçmiyor. yediğim en büyük fast food, gerçek hamburgercide hamburger.

alkol sigara kullanmıyorum..
bol su içiyorum.. çayı kahveyi şekersiz içiyorum..

kış mevsimi hariç 2 günde bir 70km bisiklete biniyorum..
yani bir gün bisiklet + bir gün dinlenme şeklinde ilerliyorum..
tabi 7 yıldır düzenli pedallıyorum.. ilk zamanlar 15-20km ile başlamıştım..

Ekmeği evde yapmak. Çocuk için. Kefir mayalamak. Her gıdanın en iyisini almaya çalışmak. Çok mecbur kalmadıkça ilaç içmemek.

Sigarayı az içmeye çalışıyorum. Etin yağlı yerlerini tavuğun derisini yemiyorum. Mangalda bazen çok güzel kızardıysa birazcık tırtıklıyorum. Belimde boynumda fıtık var, çok ağır şeyler kaldırmamaya çalışıyorum. Alışveriş yapınca poşetleri 2-3 seferde eve çıkartıyorum. Dikkat eksikliği ve anksiyete bozukluğu var, araba sürerken kaza yapmamaya ve kavgaya karışmamaya azami çaba gösteriyorum. Saç kurutma makinesi, matkap, testere gibi kıvılcım çıkartan elektrikli aletleri ıslak elle tutmamaya dikkat ediyorum.

Çayı ve kahveyi şekersiz içiyorum. Asansörü kullanmayıp merdivenden inip çıkıyorum. 10 15 dakikalık mesafelerdeki işimi yürüyerek hallediyorum. Bunlar gibi ufak çaplı bir sürü alışkanlık edinmek lazım.

Canımın istediklerini yapmaya özen gösteriyorum.
Canımın çektiğini yemek, istediğini içmek ya da hoşuma giden aktiviteleri yapmak gibi.
Bence vücut ve zihin sağlığını bu şekilde korumak mümkün.

-İyi spor yapıyorum.
-Pakete girmiş hiçbir gıda maddesini almamaya gayret ediyorum. Ama Ekmeğimi yapmak
için aldığım unun da mayanın da içtiğim suyun da pakete girmiş ürün olduğunu biliyorum.
-Maya besini dışında şeker kullanmıyorum.
-Sigara içenlerden uzak duruyorum.
-Dışarıdan yerli tohum dışında hiç bir gıda maddesinin alınmadığı bir çiftlikte yaşama
hayalindeyim. Gerekli bilgi birikimini sağlama gayretindeyim.

sigara içmiyorum, yüzüme yaz-kış fark etmeden güneş kremi sürüyorum, fiyatı uygun diye hiçbir kozmetik ürüne ya da yiyeceğe atlamıyorum mutlaka içerik kısmını okuyorum.

şeker tüketmiyorum, akşam yemeklerini salata, sebze şeklinde hafif yemeye çalışıyorum. yürüyebileceğim her durumda yürüyorum.

Sigara içmiyorum
Spor yapıyorum
Ambalajlı şeyler tüketmiyorum

sağlıklı biri değilim ama alkol, sigara kullanmıyorum.
yüzüme düzenli aralıklarla maske yapıyorum. düzenli güneş kremi kullanıyorum.
düzenli diş kontrolümü yaptırıyorum.
saçlarımı boyamıyorum, boyanın saçı zedelediğini düşünüyorum.
sebze ağırlıklı besleniyorum.
d vitamini eksikliğim var onun ilacına başladım. her ağrım olduğunda ilaç içmiyorum.
sık sık ceviz,fındık, gün kurusu yiyorum.

farklı saatlerde alsan da olur ama aynı saatinde almak daha iyi.

normalde olmaz ama düzen her zaman iyidir.

Fark etmez antibiyotik kadar amA en azından sabah dediyse öğlene geçmesin içmem mesela

Aynı antibiyotik gibi değil, ama aynı saatte al zorun ne. demek uykuya olumsuz etkisi var ki sabah al demiş , geçmiş olsun.

Xiaomi redmi 5. Kullanıyorum. 1.5 senedir tek bir problem yaşamadım. 64gb hafızanın 50gbsi dolu ama hiç donma yaşamadım.

Mi6 128gb kullanıcısıyım. Burty'nin dediği gibi donma yok, takılma yok. Pubg'yi ilk çıktığında en yüksek ayarlarda oynadım en ufak bir takılma yapmadı. Donanımsal özellik olarak iki telefonun farkını bilmiyorum ama marka fiyat performans efsanesi.

Diğer sorunuza da yazdım buna da yazayim. Xiaomi ürünlerini resmi garantili bile alsanız problem yaşarsınız servis konusunda. Distribütör firma evobt(evofone) şikayetlerini açıp okuyabilirsiniz. Garanti önemli değilse xiaomi fiyat/performans kralıdır. Ha ben olsam almam. Orta sınıf aletler baya alternatifli.

mi 6 kullanıyorum. nifak tohumunun dediği şekilde pubg oynadım. onun dışında oynadığım tek oyun into the dead. ikisinde de donma sorunu yaşamadım. alalı da bir sene oldu, herhangi bir problem yok. ben intenetten almıştım, servise işim düşmediği için bilemiyorum.

Xiaomi mi 8kullanıyorum, memnunum. Fiyatını hakeden markalardan biri gözümde. Reklam olayı en ciddi handikapi. Yine de bir oneplus değil.

alkol ve yemek ihtiyacını casinolarda çok rahat giderebilirsin. arada git 50 100 liralık oyun yap ve birkaç saat masalarda online kal. kimse sana kimsin necisin diye sormaz.

gezmeye gidişlerimde gördüğüm kadarıyla yaşamak için muhteşem bir yere benzemiyor. önce onu söyleyeyim.
casino olayı doğru. gidip vakit geçirebilirsin, yiyip içebilirsin ama şans oyunlarına özel bir ilgin yoksa bir süre sonra sıkılırsın muhtemelen.

akşam yemeği için peanut mı ne öyle bir yer vardı kalenin hemen yanında, orası güzel. gece takılmak, bir şeyler içmek için ego diye bir yer var marina tarafında. gayet güzel bir ortam.
denize girmek için kratos'un plajına giriş geçen yaz 50 liraydı ve çok iyiydi, kaliteli bir ortamdı. fiyat performans istersen escape beach var biraz daha ileride.

yaşamaya değil, yiyip içip gezmeye yönelik oldu ama yapacak bir şey yok.

astarı yüzünden pahalıya gelir yazıcı fiyatları uçmuş. dışarıdan alın.

haftada 10 sayfa çıktıyı almak 5 liraya mal olur sana. Ayda 20, 15 ayda 300 lira.
Paramın her kuruşunu değerlendirmeliyim hırsına sahip bir insansan bir yazıcı alıp, 15 ay sonra işin bittiğinde satabilirsin. Bence satma, yazıcın olur bu sürede kırtasiyeye vereceğin paraya. Olmayacak iş değil. Başta biraz ön yargılıydım ama sevdim ben bu işi, al sen al.

(bkz: hesaplayan adamlar)

10 yildir HP 2060 kullaniyorum. Haftada 8 - 10 sayfa ben de cikti aliyorum. Acelem varsa kirtasiye aramak hos olmuyor.

aynı durumdayım. yazıcı var (canon mp-560). sadece siyah kartuş aliyorum. ucuz (10 tl) ama kaliteli yerler var bu kartuş için. yerimden kalkmadan önlü arkalı basıyorum. orjinal kartuş ile pahalıya gelebilir. ama replika ile halloluyor.

250-300 liraya bir yazıcı alırsın. haftada 10 sayfa toner de 1 yıldan fazla idare eder. etmezse de 70 80 liraya doldurur ya da muadil bir tane alırsın. yazıcı almak çok daha mantıklı.

hp'nin kablosuz, tarayıcılı falan modeli var bende. 220 lira. bana kırtasiyeye gidip çıktı almak çok zor geldiği için bunu koydum eve, lazım oldukça çıktı işini hallediyorum.

telefondan çıktı almak falan hakikaten büyük kolaylık.

www.hepsiburada.com

Parası için değil rahatlığı için aldım. Lazım olunca gece bile alıyorsun uğraştırmıyor.

Tamir bakım toner dolumu yapan birinden ikinci el al.

Kartuşlularda,kartuş kuruyor.Ricoh marka laser almıştım Bimden,90₺ ya.Ayda 3-5 sayfa basıyorum.Birkaç yıl oldu,toner bitmedi de kurumadı da.Uygun laser yazıcı alınabilir.

Tamamen sizin kullanim hacminize bağlı. Ben kendi cok kullaniyorum ama yine de yuklu miktarda ciktilarimi baski merkezinden alirim mutlaka. Ama surekli elimin altinda 4 renk baski alabildigim kaliteli bir yazici olmasi lazim.

Orijinal kartuşlar şu anki kurlarla fahiş rakamlara geliyor. Zamanında 3 takım cmyk kartuş almıştım uygun fiyattan, bitene kadar kullanacagim sonra bakacagiz bir caresine.
Yazici phaser7100

25 +- 5. E.

Toplam 28x18=504 futbolcu var.

350 tanesini tanırım. (Erkek)

25 Fenerbahçe
30 gs bjk
10 başak konya
+ diğerleri

80 küsür

5 şampiyon + başakşehirden 100 futbolcuyu geçer, tanırım herhalde.

anadoludan da katarsak 150 falan olur. (erkek)

50-55 daha fazlasını tanımam sima olarak.

Erkek -gs fb bjk'ta oynayanları tanırım, çoğunu en azından. kalanlardan da 5 10 tane çıkar herhalde. 60 falan diyeyim.

15-20 falandir diye tahmin ediyorum. Erkek.

ya foto olarak gösterirsen tanımayabilirim çünkü çok rezil bir yüz hafızam var maalesef :/

ama isim olarak sorsan çoğunu bilirim fm oynamamdan dolayı.

edit: sayı olarak fotolu şekilde 50-60, isimden tanıma desek minimum 2/3'ü.

Erkek

fotoğrafla fazla tanımam ama isim olarak fm sayesinde birçoğunu tanıyorum:)

18 takımdan ortalama 10 bilsem en az 180. erkek

isim olarak hemen her takımın ilk 11'ini bilirim.

soru üzerine fenerbahçe kadrosundan 27 kişiyi tanırım. üç büyüklerden bursa ve ibb'nin her birinden ortalama 10 futbolcu tanıyabilirim. diğer kulüplerden de 5'er kişi tanırım. hatta 5 kişi minimum rakam. süperligden 100 futbolcu falan yapıyor işte.

30 yaşındayım erkekim

0 belki 1

kadın

saatleri ayarlama enstitüsü

gelenek / modern çatışması

Aylak Adam - Yusuf Atılgan

Zamanının çok ötesinde oluşu hem betimlemeleri hem de karakterleriyle

Küçük Ağa-tarik Buğra

Müthiş bir empatiyle yazılmış ve karakter incelemeleri çok derinlemesine işlenmiş, heyecan , merak, bilgi, duygu hepsi çok tatmin edici şekilde işlenmiş bir kitap.kac kere daha okurum bilmiyorum.

(bkz: puslu kıtalar atlası)

okuduklarım arasında en iyisi. çok iyi bir kurgusu var ve oktay ihsan anar'ın müthiş dilinden dolayı akıp gidiyor.

ince memed

tehlikeli oyunlar

saatleri ayarlama enstitüsü

aylak adam fena değil.

Yaban - Yakup Kadri

Türkiye Cumhuriyeti tarihi, sosyolojisi, politikası, günümüzde çok büyük tartışma konusu olan "çomar" "svihs" vb konuları, bunlar ile ilgili öğrenmeniz gerekenlerin %50sini öğrenebileceğiniz bir kitap. Ciddiyim Yaban'ı 3-4 kere okuyun, 2-3 kere de Zeytindağı okuyun (roman olmadığı için yazmıyorum). Gazetelerde TVlerde konuşan profesörlerden daha çok şeyi anlarsınız.

bence şüphesiz ki saatleri ayarlama enstitüsü .


ben küçük yaşlardan beri çalışırım ama ''profesyonellerin'' iş dünyasını ilk lise yıllarında görmüştüm. Kitabı ise üniversiteye ara verdiğim bir dönemde tekrar okumuştum.

Okurken, lisede birlikte çalıştığım adamları okuyordum sanki.

Sonra okul bitti kendi profesyonel iş hayatıma başladım. Daha da büyülendim. Adam yıllar önce karşılaşacağım insanları yazmış, nerede nasıl davranırlar-ne refleks verirler açıklamış.

işte bu yüzden sae benim için gelmiş geçmiş en iyi türk insanının fotoğrafını çeken kitaptır.

etkilemez. kan tahlili yapmadan önce aç karnına gelin derler, bir şey yediniz mi veya içtiniz mi derler ama hiç sigara içtiniz mi diye sormazlar. esrar içip kan tahlili normal çıkanları biliyorum.

günde 4 kupa içiyorum. sıfır etkisi var.

etkisiz bir rutin olması için 2-3 ay kısa bir süreç

Kafeinsiz kahve içersen uyarıcı etkisi söz konusu olmaz :)

illa bir şeye bağımlı olman şart mı? neden kendini herhangi bir şeye endeksliyorsun

kahve ve çaya bağışıklığım var benim, eskiden evet uyku açar, uyarırdı.

şimdi kalp krizinden geberene kadar kahve içeyim litrelerce, banamısın demiyor.

zor bir dönemde illa bir şeye bağımlı olman gerektiğini düşünüyorsan doktora git. 2-3 aydan uzun sürer bu arada.

hayır ötekiler daha çıkmamıştır, bekleyin.

bu bahsettiğin her tüp farklı cihazlarda farklı yöntemlerle test ediliyor. o yüzden farklı tüplerde kan alıyorlar. ayrıca her testin süresi farklı. bazı hastaneler teknolojileri yetersiz olduğu için başka hastanelere veya labaratuvarlara gönderirler. senin diğer testler bu yüzden uzamıştır.

gross marketlerde hiç görmedim ama metroda ürünlerin son kullanma tarihi yaklaşmaya yakın indirime sokarlar.

Doğrudur, sürekli olmuyor fakat. Her hafta bir birada indirime denk geliyorum ben.

ben zamanında bunu almıştım;www.csystem.org

herhangi bir aşçılık kursu çok şey öğretir.

Ingilizce biliyorsan udemy'de gayet kaliteli baslangic/orta/ileri duzeyde excel kurslari var.

istanbulda meditasyon dersleri veren budist bir hoca var, onun egitimlerinden oldukca memnun kalmistim. hayat kalitemi kalici olarak %70 falan arttirdi diyebilirim

Her ne kadar yarım bırakmış olsam da yüzme ve tenis.

Capoeira.
Enerjim ve zamanim yetseydi eglenceli gidiyordu. Epeyce de hareketli bir aktivite oldugu icin kondusyonunu koruyorsun. Vucudunun hareket etmedik parti kalmiyor.

Markov zincirini tarif ediyorsun gibi geldi ama her zaman %50'yi veren bir sey ise aradigin tam olarak bu degil.

Büyük sayılar yasası

bahsettiğim şey monte carlo simulasyonu imiş. teşekkürler.

ailece başvurmuyorlar. içlerinden biri mağdur sıfatıyla başvuruyor. herkes suçsuz gibi takıldığı için ben zaten suçsuzum ayağına çıkmak zorunda kalıyorlar.

alakası yok müge anlıya çıkan bütün konukların durumu savcılık ve polis te belli bir aşamaya gelmiş konular..mügeye birazda zorla çıakrtıyorlar ki görgü tanıkları daha çok olsun ve baskı altında kalıp sonuçlansın..
seni beni çıkartamazlar ama cahiller çıkabiliyor savcı het höt dedi mi..

programa hava palu başvurmuş - kızım kayıp müge anlı bulur diye, arkası çorap söküğü.

Bu guzel dusuncenizden oturu tebrii ediyorum oncelikle ama fikrimi sorarsaniz bu tip islerde ben katilim gormedim. Bi is arkadasim dediginizi yapti. Calisanlardan spora giden gormedim. Fitness salonuna bagis yapmaktan oteye gecmez bu yaptiginiz.
Ilk aklima gelen soyle birsey: spor salonuna uye olan calisan ayda 20 gun spora gitmesi halinde, sirket o ayin spor salonu ucretinu oder.

böyle işveren kaldı mı? helal olsun diyorum. keşke ben de spor yapabilmek için işime 1 saat geç gelebilsem.
topluca trekkingle başlayabilirsiniz, sonra bir bisiklet binme günü, devamında da fitness üyeliği hediye edilebilir.
bravo!

Fikir güzel ama çalışanların 18-19 yaşında insanlar değilse böyle bir şey aşılayamazsın, gerçekçi bir hedef değil. Sporun köpeği olan insanlar bile zaman zaman "Lan acaba bugün salona gitmesem mi" diye düşünürken 40 yaşına gelmiş götlü göbekli insanları ayın minimum 20 günü fiziki aktiviteye ikna edemezsin, çok zor, boşuna bu işlere girip de moralini bozma. Bu tür alışkanlıklar küçük yaşlarda edinilen alışkanlıklardır sonradan düzenli bir şekilde bu iş yürümez.

İkincisi, adamın belki bilmediği bi hastalığı var ne bileyim damarları tıkanık vs, şimdi bu adam bu vaadlerle gaza gelip koşu bandına çıkıp kalp kirizi geçirirse ne olacak, önceden bi sağlık taraması falan yaptırmak lazım. Hadi sağlık taramasında problem çıkmadı, hayatında hiç spor yapmamış biri 2 kiloluk dumbbell'la çok rahat bir şekilde omuz tendonunu yırtabilir, nerden baksan 1 sene sürer iyileşmesi, bu da başka bir risk.

Bunun işe yarayan şöyle bir versiyonunu gördüm, katılan tüm çalışanlarda adımsayar akıllı bilekliklerden var, takımlara ayrılmışlar, her ay en çok adım atan grup kazanıyor, ne kazanacağı size bağlı tabii.

ayda 20 gün beklentinizin çok fazla olduğunu düşünüyorum. bizim insanımız üşengeçtir tembeldir böyle konularda. işinizi ispatlayacak şekilde yapmadığınız takdirde suistimal edenler de olacaktır. evinin yanındaki ormanda spor yaptım der, adım sayarı eliyle sallar vs vs nerden bileceksiniz.

ayrıca insanın kişiliğinde farklı spor çeşitleri yatar. kimi tenis sever kimi fitness kimi futbol. bu konuyla alakalı bir toplantı gerçekleştirin, onların beklentileri neymiş onları bir öğrenin ve değerlendirin.

aylık 20 gün olmasa da ayda bir iki toplu organizasyonlar düzenleyebilirsiniz. bilardo, masa tenisi turnuvası gibi. voleybol maçları halısaha maçları gibi. işi ilerletip maraton takımı kurabilir her hafta koşu idmanları yapar şehir şehir maraton yarışlarını kovalarsınız. kendi aranızda en iyi derece elde edenlere ikramiye veya izin verebilirsiniz. buna benzer dernekler var, toplu şekilde onlara kayıt da yapabilirsiniz.

fikir çok işte ama öncelikle çalışanlarınız sizden nasıl bir ödüllendirme ve teşvik beklerler bunu onlardan öğrenin. daha sonra da bunu iyi kontrol edin ki suistimal edilmesin.

Açıkçası ben pek sıcak yaklaşamadım bu teşvik sistemine. Onun hali hazırda spor yapmak isteyen ve/veya sporla iç içe olan çalışanlara imkanlar sunmak daha mantıklı diye düşünüyorum. Çünkü kendi içinde spor yapma arzusu olmayan birini en fazla 1 ay için motive edebilirsiniz, sonra yine eski hayatına geri dönecektir.

Değerli fikirlerinizden sonra aklımda büyük resim şöyle oluştu. Çalışan sayımız şimdilik 18 ve yaş aralığı en fazla 34. Aşağıda yazdıklarımı uygulamaya geçireceğim, bakalım nasıl olacak.

1. Spor yapma maksadıyla kendi kullanımları için alacakları spor ayakkabı,bisiklet, fitness aleti vs gibi şeyler için anlaşmalı olduğumuz Türkiye'deki büyük spor giyim ve malzeme mağazalarının birinde geçerli olacak hediye çekleri.

2. Haftada üç gün belirli gruplar halinde eğer sabah spor yapıyorlarsa geç mesaiye başlama imkanı.

3. Ay'da 12-15 gün arasında kendilerinin kayıt olacakları spor merkezine katılım sağlamaları durumunda fitness merkezi üyelik hediyesi.

4. Özel sağlık sigortası (bunu araştıracağım toplu alımda uygun bir fiyat verirlerse bunu da yapmak istiyorum.)

5. Farkındalığı arttıracak, ekip uyumu takım çalışmasını destekleyen toplu organizasyonlar.

Bu çalışma sonucunda çalışanların veriminin artacağını, hastalıklar yüzünden işe gelmeme gibi iş kayıplarını azaltacak bir etki yaratacağını ve genel olarak verimi arttıracağını düşünüyorum ama önce dediğiniz gibi nasıl bir ödüllendirme ve teşvik beklerler bunu tespit edeceğim.

Gene katkıda bulunmak isteyen olursa sürekli bu konu başlığını takip edeceğim. Herkese ayrı ayrı değerli ve cesaretlendirici fikirleri için teşekkür ederim.

düşünce çok güzel. ben iş yerinde 3 kişiyi spora başlattım. 5 kişi sağlıklı besleniyor sayemde.
geçen yere 10 tl attım. max kaç şınav çekersin diye sordum elemanlara. türk egosu işte hepsi 50 30 20 yardırıyor. güzelce çektirdim hepsine max şınavlarını çıktığı kadar. söyledikleri sayı çıkmadığı için paramı da geri aldım :))

bence daha temel sportif faaliyetler ile başlamalısınız. yürüyüş en güzel seçim olacaktır bence de. adım sayar olayı mantıklı, takibi kolay ve eğlenceli. tasdiklemek için de doğa yürüyüşü benzeri aktiviteler düzenlenebilir. birincilerin zorunlu katılımı ile olursa hile olayı da ortadan kalkar.
veya
walking at home tarzı basit ve ayakta yapılabilen egzersizleri ofiste hep beraber yapmak. katılanlara küçük ödüller verip oyuna dönüştürmek veya eve erken yollamak.

İsmi lazım değil büyük bir mağaza çalışanlarına yıllık belirli bir miktar spor yardımı yapıyor. Onlarda bunu kullanarak iş yerine faturasını ibraz ediyor.

gercekten bu duyurunun dogru olduguna inanamiyorum :)

benim fikrim oglenleri (eger yer varsa) sirkete yoga/pilates/vs. hocasi getirin, haftada iki gun mesela. sabah gec gelmeleri yerine ogle arasini uzatirsiniz. hem kimin yapip yapmadigini gorursunuz hem de usengeclik olayi minimize olur. bizim sirkette vardi, yeni sirkette de var, haftada 2 gun spor yapardik, parasini biz verirdik gerci ama sirket yeri sagladigi icin epey ucuza gelirdi. tavsiye ederim.

ingilizcelerini geliştirmeleri için çalışanların ingilizce öğretmeni de tutma kararı da verdik hacı hoca bakıyoruz bakalım

Maalesef kamera şakası sanıyor insan, sizin gibi işveren ne kadar az. Sağlıklı ve doğal beslenme konusunda da bilgilendirmek ve teşvik kampanyaları yapabilirsiniz. Öğle yemeğinde fast food yerine daha doğal bir şeyler yiyenlere ekstra x TL sodexo yüklemesi gibi ya da yemeğini evden getirenlere bir internet gıda alışveriş sitesinden hediye çeki vs gibi. Sonuçta spor kadar sağlıklı beslenmek de önemli.

Not: özgeçmişi nereye gönderiyoruz?

www.youtube.com

türkü klasmanına girer mi bilemedim. ederlezi.

www.youtube.com

rocky road to dublin

youtu.be

Dona Dona

www.youtube.com

www.youtube.com

en güncel bu bende.

rembetikolar sayılırsa şöyle iki örnek verebilirim.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

ayrıca balkanlardan birtakım şarkılar.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

çok var ya bitmez.

www.youtube.com

Çatı katında bile otursanız, hergün bağımlı gibi asansör de kullansanız o gideri ev sahibi öder.

Asansör demirbaş, ne alakası var kiraciyla?

her türlü demirbaşın satın alınması ve kalıcı bakım yaptırılması gibi masraflar ev sahibine aittir. asansörün elektriği, temizliği vs gibi genel geçer masraflar kiracıya aittir.

dolayısıyla ev sahibinize durumu anlatın. kat mülkiyeti kanunu çıkarın önüne koyun.

ev sahibine aittir. borç da onun adına tahakkuk ettirilmiştir zaten.

ödemezse kendisinin başı yanar.

Arkadaşlar doğru demiş

Ödemeyin. Eninde sonunda kendisinden tahsil edilecektir.

Ödeme sakın. Demirbaş seni ilgilendirmez

ödemeyin kiradan kesin, sifonun iç aksamını bile değiştirdiğinde kiracımız kiradan kesiyor.

asansör, mantolama, çatı aktarımı vs demirbaş bakımıdır. mülk sahibinin sorumluluğundadır.

bina yıkılsa siz oturuyordunuz verin parasını mı diyecekler?

asansörün aylık bakımını zaten aidat ile ödüyorsunuz. ama devre kartı gibi bir kalıcı bir değişimi ev sahibi ödemelidir.

Apartmanda yapılan bütün demir baş masrafları her daim ev sahibim ödüyor.eger bana ode derse kiradan düşüyor. Cunku doğrusu bu.

yönetici sizden mi istiyor ? benimle ne alaksı var git es sahibinden iste dersiniz ? sakın ama sakın ödemeyin

Yukarda kat mülkiyeti kanunu demişler, siz ona bakmak yerine emlakçı denen hıyarağalarını araryıp bilgi almışsınız :)

Madde 22 – (Değişik birinci fıkra: 13/4/1983 - 2814/10 md.) Kat malikinin, 20 nci
madde uyarınca payına düşecek gider ve avans borcundan ve gecikme tazminatından, bağımsız
bölümlerin birinde kira akdine, oturma (sükna) hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı
bir şekilde faydalananlar da müştereken ve müteselsilen sorumludur. Ancak, kiracının sorumluluğu
ödemekle yükümlü olduğu kira miktarı ile sınırlı olup, yaptığı ödeme kira borcundan düşülür.
Kat malikinin borcu bu yolla da alınamazsa, mahkemece tesbit edilen borcunu ödemiyen
kat malikinin bağımsız bölümü üzerine, varsa yöneticinin yoksa kat maliklerinden birinin yazılı
istemiyle bu borç tutarı için, diğer kat malikleri lehine kanuni ipotek hakkı tescil edilir.

emlakçı kim ki, bu konu hakkında ne biliyor ki sizin kullanımınızda diye zırvalayabiliyor?

emlakçı dediğiniz kişinin yetkinliği hangi noktada, hangi alana dayanıyor merak ediyorum.

emalakçıya sorup bilgi edindiğinize göre gönül rahatlığı ile ödeyebilirsiniz o zaman.

avukata sormayı deneseydiniz ödemezdiniz.

Demirbaş masrafları ev sahibine aittir şeklinde genel bir kural yok.Demirbaşların satın alınması ev sahibine aittir ancak bunların bakımları,kullanım nedeniyle eskiyen parçalarının değişimleri kiracıya aittir.

Ben ev sahibiyim.Kiracım aidat veriyor.Asansörle ilgili masraflar(bakım,arıza giderimi vb.) bu aidattan karşılanır.Birkaç sene sonra bu asansör eskidi yeni asansör alalım derlerse bu sefer ev sahibinden karşılanır.

site yöneticisiyim, aidat, apartman giderleri, demirbaş hasarları veya onarımları mülk sahibine aittir. daire 1. katta dahi olsa çatı tamiratı, asansör bakım onarım gibi faaliyetlere mülk sahibi katılmak zorundadır.

Enteresan olan ne biliyor musunuz? Kanun var mesela, yukarıda da belirtilmiş. Hatta bir arkadaş maddeyi de koymuş buraya, üşenmeyip sağ olsun. Ama hala böyle bir kural yok denilebiliyor.

Emlakçılara inanmayı seçiyorsanız, ödeyin siz. Kiradan da düşmeyin bu parayı, hakkınız olduğu halde. Çok isteklisiniz çünkü.

stand by me? idigaliba.

stand by me doğru. teşekkürler.

blind guardian - the bard's song

Bard's song +1

Puscifer - simultaneous

Bob Dylan - Joey

Buika-El Mundo

geciktirici, kayganlaştırıcı, azdırıcı, şişme bebek, dildo vs.

şaka yapmıyorum, gayet ciddi geliri var.

fotograf olmadan bir sey soylemek zor

Çekomastik 805 mermer silikonu ya da buna benzer bir silikon işinizi görür. Uygulama yolları nette mevcut.

yapıştırılan kısımda bir sorun yok, sorun olacak bir yer de değil
sadece rengi tutturmam gerekiyor sadece rötuş.

bence rötuşunu yapsanız dahi ev sahibine bildirin. madem kullanıma engel değil, anlayışla karşılamalı.

@burty

önceki kiracı kırmış fakat biz 50 liraya tamir ettirdik ev sahibine de söylemeye o zaman gerek görmedik. fakat şu an adamla aramız açıldı neredeyse bizi dövecek evden çıkıyoruz diye.

söyleriz de depozito kesinkes yanar.

boyayın, mermerin tonunu tutturacak şekilde pastel boyayla bile boyayabilirsiniz.

Sİyah tondaki parçayı beyaz malzemeyle yapıştıran ustayı da Allah bildiği gibi yapsın.

Yakın tonda oje kullanabilirsiniz.

oje demeye gelmistim.

Oje.

Biz şişede en az 2-3 hafta bekletiyoruz sen çok erken açmışsın.

dur daha olmamış ki

7 gün bile az. 2 hafta en az

21 gün bekletmen idealdir. 2 gün de buz dolabında dik bir şekilde bekletirsin. gazı da köpüğü de yerinde olur.

en az 2 hafta beklicek ama süreyi uzatırsan daha da güzelleşiyo. 4 gün çok erken :)

öyle ağır oyun oynamıyorsan 4 5 yıl daha götürür.

10 sene kullanırım bunu

Gtx 1060 en az 2 sene daha götürür. Ama işlemci i7 olaydı iyiymiş. 1080p için konuştum. 720p çözünürlükte çok daha fazla idare edebilir. Şu sıralar güncel tüm oyunları neredeyse full ayarlarda 60 fps oynayabilmeniz lazım.

i3 6600 diye bir işlemci yok. i5 6600 mü acaba? 5 6 yıl rahat götürür.

@signore i3 6100 imiş evet :)

günlük işler için kullanılacaksa bozulana kadar götürür gibi.

Şu an bu cevabı C2D işlemcili, 256 mb GPU'lu 2009 macbook'tan yazıyorum. Bu yazdığın makineyi normal şartlarda 8-10 sene kullanmamak için hiçbir sebep yok.

iyi yapmışsın
derdi olan yol kurtarmayı arasın
ben cevap bile vermem

En iyisini yapmissin. Lambaya yapabilecegin bir durum yoktu zaten.

En basiti cep telefonu, en büyüğü araba hırsızlığı olabilir. Kontağı almadan arabadan inmeniz ve 3. bir kişinin arabayı kaçırması vs.

Ama bunlar için daha spesifik bir senaryo ve yalan gerekli, bu çok basit olmuş.

Size göz mü koydu acaba :)

"Araba çalışmıyor bi bakar mısınız?" denir, ama "ışık yanıyo patinajla ilgili galiba" ne demek?

iyi yapmışsınız.
bundan sonra otoparkı kullanırsınız.

Tuhaf durum. Sanırım sizin yaptığınızı yapardım. Saat şüphelenmek için ideal, ayrıca mazereti de tuhaf geldi. Uyarı lambasını sormak için başka arabaya gitmek...

Bence de iyi yapmışsın gecenin o saati kim olduğu belli değil, ayrıca kapıları kilitlemek mantıklı bir hareket olmuş. Ben olsam internetten araştırmasını söylerdim.

devam et hacı güzel hareket.

arabadan inmeden bilginle vereceğin bir cevabın varsa verirsin yoksa boşverirsin.

gerçekten yardıma ihtiyacı olan biri olabilir ama gecenin bir vakti havalimani yolunda arabadan inip gitmeyi gerektirecek, risk alacak bir durum değil. araçta tek başınasın ve yolda dışarı çıkıyorsun. her şey olabilir.

doğrusunu yapmışsın.

ben camı bile açmazdım.

Araba kiralıktır, adamdan önce kiralayan veya farkında olmadan kendisi esp'yi devre dışı bırakmıştır.

Ben en fazla" Konsolda kayan araba resmi gördüğün tuşa basarsan silinir." derdim, kimseye güvenim yok, inip yardım etmem.

yardim isteği karşıdan geliyorsa hep bi şey çıkıyor altından.

Okurken sandalyede pısdım. Korku filmi gibi olmuş hakikaten.

kapı kitlemek falan çok bir çözüm değil. zarar vermek isteyen azıcık açılmış camdan da verebilir. adam iyi niyetliyse ve farkederse çok abes bir durum olur.

ben de iyi yaptığınızı düşünüyorum. ben olsaydım direk "hiç anladığım konular değil kusura bakmayın" diyerek geçiştirirdim.

Cok buyuk ihtimalle hicbir yardimin dokunmayacakti zaten, sadece bakip gececektin anlamayacaktin. O an icin cok cok acil olan bir konu da degildir zaten ariza isigi. Hani adami orada yuzustu birakmis falan degilsin.

ben biraz saf olduğum için yardım etmeye inebilirdim.

ama kesinlikle en doğrusu seninki.

Dogrusunu yapmissiniz. Tanimadigin insanlara güven olmaz.

Benim salak anıma denk gelse inerdim, ama bahsettiğin şekilde şüpheli durumlar art arda gözümün önünde sıralıysa da senin yaptığını yapardım muhtemelen.

O ıssız yerde gasp ve daha kötüsü olabilir kimse de durup yardım etmez, başına geldiğiyle kalırsın. İyi yapmışsın boşver, amacını bilemeyiz belki iyi niyetliydi ama öncelik kendini korumak olmalıydı sen de öyle yapmışsın.

O değil de en ayar olduğum araç tipi he. Yolcu alacaksan içeride 1 saate kadar mı ne otopark ücretsiz zaten. Neden yol kenarında bekler ki insan.

@roket adam

degil. 0-1 saat 14.50 tl.

www.sabihagokcen.aero

1 saat için ~2 litre benzin parasi vermeye değmez..
o paraya yol alırız :D

Hmm, yanlış hatırlamışım demek ki. pardon.

urolojiye görünün

bazı şeker hastalarında olabiliyor. bunun dışında herhangi bir uyuşturucu madde alıyorsanız bu da sebebiyet verebilir. ürolojiye görünüp sebeplerini araştırmak mantıklı.

bel fıtığında da olabibliyor. gerçi o seviyede olsa bacaklarda parmak ucuna kadar uyuşma olur. ağrı olayı değişik, kimisi çok ağrı çekiyor, kimisi hiç çekmiyor.

hocam ürolojiye git, o gerekirse nörolojiye yönlendirir.

bankamatik ile çiş arasında bir ilişki olduğuna yemin edebilirim. hafiften çişim olsa bile atm karşısında altıma kaçıracak gibi oluyorum. bilinçaltım orayı pisuvar gibi mi algılıyor yoksa evrimsel olarak duvar dibine işeme güdüsü mü edindik, bilemiyorum.

Risksiz kazanç olmaz. Başkasının parası ile hiç olmaz.

+1 retire.

Bu süreçler genellikle suistimal ve zimmetle biter. girme hiç o toplara.

şöyle ki bu durumdan para sahibinin haberi var aslında böyle bir şeyler yapabileceğim fikrini ortaya atan da kendisi ortada kesinlikle habersiz bir durum yok belirtmeyi unutmuşum tşk.

bir gunde batirabilecegin max. parayi biriktirip bir kenara ayirip oyle birseyler yapmaya basla.

olur da parayi batirirsan aninda yerine koyma sansin olur. obur turlu meblag buyuk olmasa da yanlisa girebilir insan. (cokca yasanan bir durumdur bu)

parayi kullanabilecegin gun sayisi 1 oldugu icin hareket alanin cok kisitli zaten. malum vadesi uzun, dolandiricisi bol bir ticaret sahasi var ulkemizde. aklima gelirse eklerim ama.

(iddia, kumar gibi seylere bulasacak kadar dusuncesiz olmadiginizi varsayiyorum ki bu sayede isletme sahibinin guvenini kazanmissiniz zaten)

4. Yazan arkadaş mantıklı konuşmuş önce biriktir kesinlikle şans oyunu oynama gecelik faiz olabilir

şans oyunlarına ilgim hiç olmadı o topa hiç girmiyorum

günlük repoya koyabilirsin. istediğin gibi risksiz değil ama çok da riskli sayılmaz.

repodan hiç anlamam ama az da olsa riske girmek istemiyorum

sakın ama sakın böyle birşeye girme derim.
benim işyerimde (cafe) günlük nakit işletme müdüründe kalıyordu.
(tam seninkiler kadar.)
bu hıyar her zaman günlük getirdiği parayı bir iki gün geciktirmeli getirmeye başladı.
gel zaman git zaman kafasında senin gibi bişeyler kurmuş olacakki, adam şimdi şehir dışına kaçtı, saklanıyor, peşinde onlarca bunu paket etmek isteyen adam oluştu.

parayı ordan alıp buraya aktarırken arada sorun çıktığı zaman yan yollara giriyorsun.
derken bir bakmışsın çakma walter white olup çıkmışsın.

Ortalama günlük tutar: 3000
istenen getiri: 50 TL

oran: 50/3000= %1.67 net
yıllık basit eşiti: %608

İstediğiniz şey yıllık %608 mevduat faizi almak demek. O kadar mükemmel bir yöntem bulursanız söyleyin biz de kullanalım :) Para o kadar kolay kazanılmıyor. Sopalı tefeciler yıllık %70-100 arası alıyor.. bankada mevduat yapsanız yıllık neti %20'lerde... (günlük 1.6 TL yani) (sıfır risk ile para kazanma piyasasında durum bu. risk alırım diyorsanız olay değişir)

bu devirde 100 tl ile alınacak fazla bir hediye yok gibi :)
giyim üzerine şeyler en mantıklısı.

aranızda duygusal bir bağ ya da oluşma ihtimali var mı bilmiyorum. ben olsam minik bir bukete çok daha değerli bir mektup ya da bir kartpostal yazardım. eski günlerdeki gibi.

So Chic, indirimli bölümden bir takı alabilirsiniz.
www.sochic.com.tr

masaj spa paketi al indirim sitelerinden ikiniz için.
hem o mutlu olur hem de sen.

belediye çalışanlarını belediye çalışanı diye ayırarak maaş analizi yapmak yanlış olur. belediye çalışanlarını kabaca anlatmak gerekirse devlet memuru, sözleşmeli memur, kadrolu işçi ve taşeron işçi olarak ayırabiliriz. son yasayla taşeronları tek bir şirket altında topladılar, sözde kadro verdiler.

belediye tarafından veya devlet tarafından karşılanıyor demişsin ama belediye de bir devlet kurumu zaten. sormak istediğini şöyle açıklayabilirim. burda çalışan memur ve işçilerin maaşları ilgili bakanlık tarafından karşılanır. her sene belediyelerin talep ettiği kadar ödenek gönderilir.

belediye memurlarının çoğu düşündüğün gibi yan gel yat modundalar. bu siyasi olmaktan kaynaklanıyor diye düşünüyorum ama aynı mantıkla siyasi oldukları için de seçim kaybetme korkusundan çok çalışanları da var. çalışan personelin belediyedeki iiktidar partisini destekleyip desteklememesi işleri yönlendiriyor.

atamayla gelenler kpss b kadroları ile atanırlar. siyasi gelenler sözleşmeli veya taşeron olarak gelirler. boktan bir çalışma ortamı vardır. acayip torpil döner hatta bankamatikciler vardır işe bile gelmezler. maaş zamanı atm den paralarını çekerler. bu tipler genelde başkanın veya üst yönetimin adamlarıdır yada partinin neferleridir. Belediyeler, içişleri bakanlığına bağlıdır. iller bankasından ödenek alır. bunun yanı sıra paranın geldiği özkaynakları vardır. (iski, aski, otobüs, metro işletmeleri, büfe kiraları vs.. gibi) kadrolu ve sözleşmeli maaşları, müteahhitin parası vesayre bu şekilde ödenir. nereye ne harcadığı sayıştaş denetimine tabii olsada fırıldak çok olduğu için fırıldaklıklar bitmez. belediyeden belediyeye değişkenlik göstersede teşeronun 3-4 ay maaş almadığı olurdu şimdi nasıl durumlar bilmiyorum. maaşlar fixtir.

(bkz: şile)

son zamanlarda temiz ve sakin.

şile - akçakese. dalgasız ve tertemiz ayrıca tenha.

silivri var. bayramda da girilecek tenha yerler arayınca bulunuyor.

ikame araç olarak 1 günlüğüne kullandım. beğenmiştim. kullandığım araç kiralık olduğundan ortalama tüketim 7.9 civarıydı (yol bilgisayarını sıfırlamamışlar neredeyse 40 bin km boyunca ortalaması). bastın mı da gidiyordu. araçta tektim ve ekstra yük yoktu tabi.

klima çalıştırmıyorsan ve yokuş çıkmıyorsan problemsiz ve rahat bir araç fakat, özellikle klima açıkken çekişi çok aşırı düşüyor.

130'un üzerine çıkmamak için direniyor, uzun yolda çile çektirir.

1.3 multijet motorlar b segment araçlara daha uygun. aynı motoru opel astra modellerinde kullandı ancak motor kasaya küçük geldi. egea çok ağır bir araç değil, ancak 1.3 multijet bence yetersiz. eğer yakıt tasarrufunu düşünüyorsan sıkıntı yok.

Sosyal bilimler alanında okumuş olmak zaten bir negatif hele sifir is tecrubesi... hele bu ekonomide, issizlik yuksekken... bol sans diliyorum.

staj teorik olarak çok önemli olsa da pratikte stajyerleri evrak getir götüre zorladıkları için çok önemsenmiyor. sizin alanla ilgili söylüyorum; iş görüşmelerinde konusunun bile geçeceğini zannetmiyorum.

Isveren olarak onume 100 tane cv geldiginde stajdir istir gozume cazip gelen tecrubeleri olan 3 5 adayi gorusmeye cagiririm. Hic tecrubesi olmayan biri kolay kolay is gorusmesine cagirilmaz ki konusu gecmez diyorsunuz.

ucuz bir şey almanın yoluna bakmak yerine tasarruf etmeyi düşünmelisin. krize hazırlık bu şekilde olur çünkü her kriz dönemin neye ihtiyaç duyacağını bilemezsin ve nakite ihtiyaç üst düzeyde olur.varsa paran yatır mevduat hesabına en azından değerini korusun.

burty'ye tasarruf konusunda katılmakla birlikte parayı bankada saklama fikrinin doğru olmadığını, bankaların güvenli olmayacağını düşünüyorum.

macbook pro aldım.
3300 dolar olan aleti 18000tl'ye aldım suan. amerika kuruyla 22-23bin ediyor. hatta kur zammıyla beraber 25binden ucuz olmaz.

niye aldım: çünkü yazılıcıyım ve elimdeki macbooku en geç 6-7 ay sonra değiştirmem gerekecekti.

macbook pro cok mantikli. yani su yonden mantikli, bir daha bu rakamlara alinamayacak asla.

yoksa isi olmayan adam gidip de almasin tabi ki

1 ay önce parlement karton kıbrıs freede 110 liraydı. burda da 130 liraydı. kur yükselince dutty free de yükselmiştir.

Bakkaldan pahalı şu an