önce online olarak nüfustan yeşil pasaport randevusu
randevu saatinden yaklaşık 1 saat önce il milli eğitimdeki yeşil pasaport bürosuna başvurma. orada evrak ve imza işleri.
alınan belgeyle nüfus müdürlüğüne geçiş. bu arada mobil bankacılıktan pasaport defter bedelini ödeme. vereceğiniz biyometrik fotoğraf kimliktekiyle aynıysa ve kimliği 6 aydan önce çıkarttıysanız sistem fotoğrafın eski olduğunu anlıyor. onun dışında çok bir şey yok, basit işlemler.

Nasıl alıyor derken önce memuriyette 3. Dereceye gelmeniz gerekiyor. Bu tamam ise bruges'un verdiği işlemleri yapabilirsin.

her şeyden önce kadronuzun bulunduğu okul yönetimine başvuruyorsunuz, okul sizden talep dilekçesi alıyor. bir form var okul onu elektronik ortamda il milli eğitim müdürlüğüne gönderiyor. sonrasında bruges'in dedikleri.

İleri yaşta bir kediyi sahiplenseniz dahi şu anda 4 küsür bin lira (en son baktığımda) cezası var. Yahu dün sokaktan buldum deseniz dahi bu şekilde.

6 aylıktan ufak kedileri veterinerler çipleyebiliyor yalnızca, 6 ayı geçikler il tarım + ceza.

yakınlardaki veterinerlere sorun. çoğu aralık 2022 doğumlu olarak kayda geçiriyor bu durumdaki kedileri. gençleşir hem -_-

hem çip hem de gitmişken bir iki aşı falan 500 civarına çıkarsınız muhtemelen.

İyi, bir sıkıntı yok. Mehmet'le devam. Video çekmeye üşeniyormuş. Bir ara niyetlenmişti ama vazgeçti sanırım.

kafanız niye karıştı ki, mebbis'teki kişisel bilgiler modülüne baksın :D

sözleşmeli öğretmende asaletin tasdik olması gibi bir durum yok, kadrolu atananlar
içindi o, eski mevzu yani. 1 yıldan fazla çalışmış sözleşmeli personelin çalıştığı süre göz önünde bulundurularak kadroya geçince otomatik olarak asaleti tasdik olur.

bu arada seçim ayağına sözleşmeliler kadroya geçmek için dilekçe yazıp başvuru yaptı. ya geçtiler ya da nisanda geçerler herhalde.

akpliler inceye imza verdi mesela. imza, oy değildir

2018'de de chpliler önce merale, sonra temel'e en son hadi seni de geçirelim diyip perinçek'e imza vermişti. Bunda da sırf aday sayısı artsın diye veren vardır. İmza oy demek değil

Kısmen katılıyorum.
Bu seçimleri çok baz almamalı: İnce örneği.
Dünya genelinde demokratik bir yaklaşım olabilir ama; örgütlenme yoksa, kişi kendi iradesiyle gidiyorsa çoğu rengini belli ediyor diye düşünüyorum.

Sırf renkli adaylar olsun diye, gidip imza verecek duyarlı ve demokratik insanların sayısı eminim giderek azalıyor

degil, oylar bolunsun diye erbakan'a imza atmistik bir kac sekuler arkadasimla beraber. ama cekildi adam.

haklı bir soru. imza oy değil tabi ama sonuçta birinin aday olmasını istemek de siyasi bir tutum ve ben bunu devletle veya herhangi biriyle paylaşmak zorunda değilim. "sen paylaşma, paylaşan 100 bin kişi çıkar elbet" doğru bir mantık yürütme değil, oraya girersek muhabbet uzar.

neyse, bu sorunun ideal düzende ve kağıt üzerindeki cevabı: ysk, sizin bu imzalarınızın gizli tutulmasını ve bunları herhangi bir yerde, herhangi bir devlet kurumuyla paylaşmamayı taahhüt eder. mesela bir devlet memuru siyasi parti üyesi olamaz ama cb seçimleri için imzacı olabilir, çünkü bu imzalar da oy gibi gizlidir aslında.

değil.
ne gerek var? o bir kimlik aynı zamanda. bir çok konuda kapı açar. kaybolması çalınması durumunda başınıza da bir çok iş açar :)
sorun olmuyor artık çevirmelerde ama taşıma zorunluluğun var. tc kimlik numarasından bakıp görüyor her şeyini.

@erty Yani kendi kimliğim de var o zaman :) ayrıca arabayı patlatırlarsa ehliyetten daha büyük dertlerim olur gibi geliyor. Bunlar bir kenara Cüzdanımı unutmaya meyilim var ondan soruyorum aslında.

Milyonda bir ihtimal ama araba depremde bina altında kalabilir.

zaten "arabayı patlatırlarsa ehliyetten daha büyük dertlerim olur" diye düşünüyor ve cüzdanı ekseriyetle unutuyorsan ehliyetsiz yakalansan da çok da kafanı takacağını sanmıyorum. bence ehliyeti nereye istersen oraya koy. en azından için rahat olur :)

Cezası 951 TL (Ehliyetinizin olması ama yanınızda olmamasının cezası)
Cüzdanım hep yanımda, ehliyet de orada olduğu için ben arabada bırakmazdım.

Ehliyetim yanimda yokken TC no ile cozuyodum isimi. o kadar da birakmaya gerek duymuyorum cuzdan iyidir. polise gostermekten cok baska yere kimlik yerine kullaniyorum

ehliyet ve tc kimlik karti yeniyse nufus mudurluklerinde birlestirebiliyorsunuz bu arada. hatta siraya girmeden nufus idaresindeki kiosklardan da ayni islemi yapabğilirsiniz. ben birlestirdim ve ehliyet tasimiyorum.

sizin durumunuzda ise ehliyeti arabaya birakmazdim üzerimde dursun (cuzdanda)

benimki de uzun süredir arabada, vitesin önündeki boşlukta. burada çok sık çevirme olduğu için pratik oluyor. araba kullanırken lazım olan bir şeyi, araba kullanmıyorken taşımak bana mantıksız gelmişti.

bir kere ehliyeti bir sınava girmek için kullanmıştım, pantolonun cebinde kaldığı için ehliyetsiz yakalandım çevirmeye. polise anlattım, ha tamam o zaman kimlik no alayım dedi, oradan sorgulattı, hiçbir şey demedi. bu ceza işi baya standartsızmış o zaman

exlibris +1

ayrıca telefonda bunların resimlerini klasör yaptım illa gerekirse diye

can

Durumunuz musaitse veterinerden evinize gelmesini isteyebilirsiniz. Ek ucret alir. Bu arada tasima kutusunu da surekli kedinin oldugu yerde tutun. Icine girsin, uyusun, kutuyu sadece veterinere giderken gormesin.

Bir de kutuyla goturecek olursaniz kutunun kapagina dort kosesinden plastik kelepce takin. Kediler o kutulari acabiliyorlar panik modundayken.

korktuğu zaman salgıladığı hormonlar kutuya siniyormuş. tekrar girdiğinde o zamanki duyguları depreşiyor. o yüzden her veteriner dönüşü (sizin için şimdi) kutunun içini güzelce yıkamak gerekiyor.

kutuyu evin içinde görünür yerde tutun +1. altına minik bir polar battaniye benzeri bir şey serin. catnip dökmeyi deneyebilirsiniz, kutusunu sevsin, benimsesin.

kutuya yerleştirdiğiniz zaman etrafı görüyor olması sanılanın aksine daha büyük bir stres oluşturuyor. etrafta tanımadığı bilmediği yüzlerce cisim, insan vs. o yüzden kutuyu bir örtü ile kapatıp yola çıkmak ona kendini daha güvende hissettirir.

Veterineri eve getirin +1
Biz öyle yapıyorduk.

Kutuyu bir ortu ile kapayin disariyi gormesin.

Aklıma gelen seçenekler;

-Vet.hekimi eve çağırmak
-sedapet kullanmak
-feliway kullanmak
-kediyi kliniğe götürmek dışında da evden çıkararak fobisini yenmek (zamanla)
-kedi ve köpek muayene salonları ayrı olan klinik tercih etmek. (Bu da bir stres sebebi olabilir)

Tam olarak 1 ay.
Kahveyle çok seviyeli bir ilişkim var.

15-20 gün.

20 gün kadar gidiyor. İki kişiyiz. Ama bizde haftaici sadece akşamları iki fincan demleniyor.

Tek başıma içersem ortalama 1 ay gidiyor.

Günde 1 mug = 8 gr.

250 gr / 8 gr = 1 Ay

5-6 gün. Iki kisi.

Tek başıma bir haftalık süreyle sanırım sorun bende. 2 yemek kaşığı kahve koyuyorum, günde ortalama 3 kupa içiyorum.

İki kişi, bir hafta. Ayda ortalama bir kilo çekirdek kahve tüketiyoruz.

günde 27 gr. 9-10 günde bitiyor. oha ya :(

1 ay

Teoride 20-25 gün olması lazım ama daha az gidiyor sanki. Her gün tek ölçek (10-12gr) filtre kahve yapıyorum.

Valla direkt kac gunde bitiriyorsunuz sorusu cok da saglikli sonuc vermez gibi. Niye oyle dedim? Cunku ben 250 gr kahveyi ortalama bir ayda bitiriyorum ancak sadece hafta sonu yaparak bir ayda bitirebiliyorum. Yani gercek gun hesabiyla 8 gun falan oluyor ancak toplam gun itibariyle ise 30 gun yapiyor. Simdi 8 gun mu dogru cevap yoksa 30 gun mu bilemedim.

her gun 30 gram kahve ve 500ml su
1 hafta nerdeyse

kupa için 20 gr ve günde 1 kupa

ofise çok gidersem 3 ay, genelde evdeysem 1.5 ay içinde bitiyor.

Her gün 20 gr v60 için nitelikli çekirdek
Haftada 2 3 gün 10'ar gramdan elimde olan cekirdeklerden biri ya da 2 çekirdek harman yapıyorum Türk kahvesi için

Bazı zamanlarda elimde omni kavrum varsa moka potta da 16 gr kadar kullanıyorum, o gün v60 es geçiyorum

2 günde 1 de 50 gr fiyat/performans çekirdek cold brew için. Bunu kilogramlık paketlerde alıyorum 6 hafta falan gidiyor ara verdiğim günler oluyor vs.

250 gr 10-12 gün anca yetiyor

Hangi yöntemle demleyeceksiniz, içme sıklığınız ne olacak bunlara göre değişir. Arkadasim filtre kahve makinasinda 10 gr kullanırken ben v60'ta 20 gr kahve 300 ml su kullanıyorum mesela, bazen çekirdeğe göre 15 gr kahve 240 ml su 1/16 yapıyorum

2 kişi her gün birer kupa içiyoruz genelde, 10-11 günde bitiyor.

2 kişi aylık tüketimimiz 500-600 gr.

Küçük kas gruplarında işe yarar büyüklerde işe yaramaz.

www.youtube.com

kasın bir beyni yok, ben ağır yükle yıprandım daha fazla büyümeliyim demiyor. bu işin raconu 12 14 tekrarı anca çıkarabildiğin ağırlıkla çalışmak.

yani dediğiniz gibi yapabilirsiniz ama daha da pratik olmak istiyorsanız düdüklü tencere alın.
ıslatmaya falan gerek yok, ne istiyorsanız 15 dkda pişer.

Mercimek, kurufasulye, buğday, nohut bunları haftasonu sabahtan suya koyup öğlen düdüklüde haşlıyorum. Soğuyunca suyunu süzdürüp bir yemeklik/salatalık buzdolabı poşetine atıp buzlukta saklıyorum. Hem yerden tasarruf hem kolay çözünme için yassı şekilde koyun buzluğa. Kullanırken de soğan kıyma salçadan sonra atarım donmuş halde 15 dk da sofrada.

Düdüklü tencere fobim var o topa asla girmem. O yüzden fasulye / nohut hazır haşlanmış olanları alıyorum marketten.

Düdüklü tencere topuna girmeden bu işi çözmenin yolu yok mu?

Benim yöntemi düdüklü olmadan da yaparsınız ama uzun sürer. Suyunu kontrol edin dibi tutmasın. Haşlama kısmı bir saati geçer muhtemelen.

bütçeniz yeterliyse fissler alın, patlamama garantisi var.
basınç patlama noktasına gelince lastiğini atıp hava çıkarıyor.
ben o korkuyu fissler'le yendim.

eğer fissler alamayacaksanız eski tip kapaklı olmayan herhangi bir düdüklü alırsanız o da olur.
patlamama garantisi olmaz ama çalışma mantığını anlayınca rahatlarsınız.
düdüklü patlatmak kolay bir şey değil.

düdüklü olmadan da yukarıda yazdıklarımızın hepsini yapmak mümkün tabii.
ama işten gelince olmasa bile, başka bir gün mutfakta yine birkaç saatinize mâl olur.
düdüklüyle 30-40 dkda üç çeşit falan yemek yapılıyor, dünyanın en büyük konforlarından biri.

ben bir kere kaynatıyorum, kara suyunu süzüyorum sonra da yapıyorum yemeğimi çeşitli şekillerde. youtube'dan böyle görmüştüm zamanında, gayet güzel de oluyor etli metli. düdüklü, ıslama vs. şart değil

ama yine de uzun sürüyor yapması, öyle ha deyince olmaz. müsait bir zamanda yapıp porsiyonlara bölüp buzluğa atıyorum. mikrodalga marifetiyle 4 dakikada yemeye hazır.

webihlaltakip.kgm.gov.tr

15 gün içinde hgs alıp plakana tanımlatırsan ceza ödemeden hgs bakiyenden düşülür.

Hgs almadan da ödersin. Ben de geçen yaz kullandım aynı yolu.Yukarida verilen linkten hallolur.

Genelde 6-7 gram 200 ml olarak hesap ediyorum.

30 kupa

Kupa şu :
www.trendyol.com

@mirket, kaç gram veya ölçü koyuyorsun?

filtre kahve yaparken 15 gram/kisi
espresso ve moka pot icin 18 gram

yarım litrelik termosum için 28 gram koyuyorum.

300-320 ml demlenmiş kahve için 20g kahve kullanılıyor genelde ordan hesaplayin

8 - 8,5 gram civarı kahve alan eski bir ilaç kaşığım var. Ölçek olarak onu kullanıyorum.

Kahve makinem de şu:
www.hepsiburada.com

200lük kupa basına 10gr gibi atıyorum ben. Kahve makinesinde olcu olarak 6-8arası su kıydugumda 30gr civarı kahve koyunca oransal olarak iyi geliyor damak tadıma.

nasıl demlediğine bağlı. ideal bir v60 demlemesinde gram kahvenin 16-17 katı su konur; bu da yaklaşık 4250 litre/14 kupa yapar.

işin içine matematiği sokunca, olmaz öyle şey demeyince, bir de diğer takımların sonuçları ne olursa olsun deyince çok bir alternatif kalmıyor. çünkü kesin kümede kalma puanını bulmak için tepedekileri de aşağıya yaklaştırmak gerekiyor.

1. 17g 1b 16m
2. 17g 1b 16m
3. 17g 0b 17m
4. 17g 0b 17g
en sona kadar böyle gidecek. 52 puanlı iki takım, 51 puanlı 16 takım. küme düşmesin dedik şampiyon oldu mecburen :D fantastik oldu ama bundan daha kötü bir performansta küme düşme ihtimali var. o yüzden sorunun cevabı 52

bonus soruya cevap: son sırada olabilir. arsiv.ntv.com.tr

edik: ben son 2 takımı sıfırlamayı unutmuşum. düzeltme için teşekkürler.

Averaja bakılmayacaksa puan eşitliği durumunda ligden kimin düşeceği muallakta kalıyor. Mesela her maç berabere biterse 18 takım da 34 puana ulaşacak. Bu durumda ligden düşenler nasıl belirlenecek?

Ligde kalmayı garantileyebilmek için tüm takımların olabilecek en yüksek puanlarla (yani yakın puanlarla) bitireceğini düşünmemiz lazım. 18 takımlı bir lig için bu durum her takımın 17 galibiyet 17 mağlubiyet aldığı yani 51 puan topladığı bir senaryoda olur. Ki bu da ligden kimin düşeceği sorusunu sorduruyor.

Soruya "Ligden kesin düşenler olacak" koşulunu eklersek bu durumda 51 puanlık eşitliği bozmamız gerekir. son sıradaki 3 takımdan ikişer puan alıp 49 puanla düşeceklerini varsayıp, bir takım 51 puan toplarsa düşmemeyi garantiler diyebiliriz.

diye düşünüyorum.

49 puan alırsa her türlü ligde kalmayı garantilemiş olur.

son iki takım 0 puan alsa o 51 puan artmaz mı ki

lig de kalmayi garantilemek gerekiyorsa 16.dan en az 1 puan fazla almasi lazim. o zaman sorumuz "16. en fazla kac puan alabilir?" oluyor. bu durumda bruges'in yaklasimi dogru ama ufak bir duzeltme yapmak lazim. son iki takimin puani bizi ilgilendirmiyor. o yuzden onlar 0 puan alirsa 16. daha fazla puan alabilir. 16 takim 19g 15m, son iki takim 34m alirsa butun takimlar 57p almis olur. tabi bu durumda kim ligden dusecek belli degil. lig sampiyonu vs olmasi icin bu esitligin bozulmasi lazim. demek ki bir takim 15maglubiyetten birisinden en az beraberlik almis demek. bu durumda o maci kazanacak olan en az iki puan kaybetti ve 55puanla 16. oldu. demek ki 57 puan alanlar ligde kalmayi garantiledi

1. 19g 1b 14m 58
2. 19g 0b 15m 57
3. 19g 0b 15m 57
...
15. 19g 0b 15m 57
16. 18g 1b 15m 55
17. 0g 0b 34m 0
18. 0g 0b 34m 0


soruyu genellestirirsek son y-1 takim 0 puan almali. geri kalan (x-y+1) takim birbiri ile (x-y)*2 mac yapacak. butun takimlar bu maclardan x-y galibiyet, x-y maglubiyet almali ki puanlari esit olsun. sonra takimlardan birisi bir takima karsi icerde ve disarda yenilmeyerek bu esitligi bozacak ve sampiyon olacak, diger takim da ligden dusen son y.nci takim olacak. diger takimlar toplamda (x-y)+2*(y-1) galibiyet ve (x-y) maglubiyet alarak toplamda (x+y-2)*3 puanla ligi bitirmis olacaklar.

x=18 y=3 icin (18+3-2)*3 = 57 ilk buldugumuz sonuc ile ortusuyor

@crucio ben şöyle düşünüyorum;
3 grup halinde incelersek;
a) son 2'ye kalan 2 takım
b) son 3'e kalmak istemeyen 1 takım
c) geriye kalan 15 takım

Son 2'ye kalanlar diğer takımlara karşı kaybediyor.
15 takım kendi arasında oynadıkları 14*2 maç için alabilecekleri en yüksek, eşit paun 42 oluyor.(14g 14m; 14*3). Bu 15 takım, son 2 takımdan 2*2*3=12 puan daha alıyorlar ve 54 puana ulaşmış oluyorlar. (önceki cevabımda hatalı olarak 12'yi +6 hesapladım)

Bizim takımımız 55 puan aldığı noktada, 54 puan almış 15 takımdan birisinin önüne geçiyor.

Ek olarak şu tabloda galibiyet ve malubiyet sayıları birbirlerine eşit değil;
1. 19g 1b 14m 58
2. 19g 0b 15m 57
3. 19g 0b 15m 57
...
15. 19g 0b 15m 57
16. 18g 1b 15m 55
17. 0g 0b 34m 0
18. 0g 0b 34m 0

galibiyet sayısı 303 (15*19+18)
malubiyet sayısı 307 (14+15*15+34+34)

Bu arada yanlış yönlendirdim. son iki takımında puanı aynı anda 0 olamaz, birbirleriyle oynayacağı maçlar var

Çünkü cikolatanin sana bir yarari yok, protein vs olarak. Şekerli bir ürün.
Aksine ne bileyim makarna yesen en azından biraz protein ve karbonhidrat olur.

Zaten diyetlerde söylenenler kendisini kontrol edemeyen adam için. Kendini kontrol edebilen adam cikolata yese de birşey olmaz. O sebepten genelde herşeyi yasaklarlar ki kişi kilo verebilsin. Diyetlerin hepsi farkli yollar denese de amac kişinin yemek yiyebileceği süreyi azaltmak ya da kalorisi fazla yiyecekleri yasaklamak vs diye gider, hepsinin sonucu kalori açığı yaratmak.

Eğer tek amaciniz kalori takibiyse; evet almaniz gereken kalorinin altında aldığınız sürece kilo verirsiniz. Kas vs hiç hesaba katmiyorum.

kilo vermede başta insülin olmak üzere çeşitli hormonların payı büyük ve tükettiğin şeyler bunları farklı şekillerde etkiliyor. birincisi sağlık sorunun yoksa sık sık yemek zaten iyi bir şey değil çünkü kan şekerini dalgalandırır, bu da kilo vermeyi yavaşlatır/durdurur.

kilo vermek için aldığından daha fazla enerji yakman gerekiyor, bu kısmı doğru ama biz bilgisayar değiliz. kalorisi kalorisine hesaplamak her zaman mümkün olmuyor. kaldı ki sürekli 1800 gidersen bu sefer vücudunun o miktara alışıp bu sefer 2000 yerine 1800 yakmaya başlama ihtimali var, vesaire...

süper sağlıklı beslenmek zorunda değilsiniz, ara sıra kek ve börek yerken de uzun vadede kilo verilebilir ama konuyu kalori hesabına indirgerseniz olmaz. 1500 kalorilik tatlı-börek diyeti yapın mesela. bir ay sonra kilo verseniz bile fiziksel ve ruhsal olarak perişan olduğunuzu, sürekli aç dolaştığınızı, bunun sürdürülemez olduğunu göreceksiniz.

ihtiyacımız olan şey vücuda ihtiyaç duyduğu enerji ve besinleri sağlamak. bunu yaparken perişan olmamamnın, acıkmamanın, sağlıklı kalmanın en iyi yolu da genel olarak sağlıklı şeyler (protein, kaliteli yağ vs.) tüketmek ve mümkün olduğunca az öğün yemek.

Alman gereken kalorinin altında kalori aldığın sürece bilimsel olarak kilo verirsin çikolata buna engel olmaz. Şöyle oldur böyle olur tipi konular sadece birer ihtimal. Yolda yürürken kafana uçan daire düşebilir bu da bir ihtimal.

(bkz: skinny fat)

yahu kakao oranı yüksek, kaliteli bitter çikolata zaten tüketilmesi faydalı olan bir şey. zararlı, sağlıksız vs değil ki.

ama bi düşündüm, ben diyetisyen olsam ben de programa yazmazdım herhalde. 1) bu ne biçim diyetisyen, çukulata yazmış diyenler olur. 2) insanlar kontrolü kaybeder, fazla tüketir, ne fark eder deyip başka çikolatalar da tüketir, disiplinden kopar falan. gerek yok yani. illa biri çikolata diye tutturursa anlatırdım işte bitter mitter.

Okulunuz sizi bilgilendirir. Yazı okula gelir, tek tarih olmaz, her bölge farklıdır. Seminer döneminde de okul zamanı da olabiliyor. Planlamaya göre, sizlik bir durum yok. Ama muhtemelen öncelik seminer döneminde olmasıdır.

Salı günü okul sene başı toplantısı
Çarşamba okul zümre
Perşembe ilçe zümre
Cuma il zümre olur. Başka da zaman yok zaten. Bu konuda tecrübesiz olduğunuz için uyarayım, ilçede zümre başkanlığını size kitlemeye çalışacaklar, uyanık olun :p

pisi pisi bentonit kum

Clean Paws ince taneli pudralı kedi kumu. 25 TL/10 Lt.

Silica kumların kedilerin sağlığına zararlı olduğu söyleniyor bu arada.

Proline güzel.

üstüne para verseler bile silica kullanmamanızı tavsiye ederim. proline bence de güzel ama kedim birkaç kez hapşırınca rahatsız oldum, orga kitty'nin mısır koçanlı olanına geçtim, uzun bir süredir kullanıyorum, acayip güzel.

Evercleani oneririm. Pahali ama cok kaliteli

silika kum kullanmayın, kedi için bentoitten kat be kat zararlı olduğu söyleniyor, pelet kum karıştırıp oranı azaltarak tamamen pelete geçebilirsiniz kullannalar çok memnun kokusuz kolay kullanımlı kedi sorun çıkartmazsa inanılmaz kolaylık

ps. illa kum dersenizde proline EXTRA olanı hem tozsuz hemde iyi topaklaşıyor

kedinizi silikozis yapmak isterseniz silica kum kullanabilirsiniz. onun yerine vancat aktif karbonlu bentonit kedi kumu kullanmak daha iyi bir çözüm olabilir.
aktif karbon önemli. kum temizlerken koku kökenli burun hassasiyetini (!) azaltıyor.

9 aylık kedili hayat tecrübemde çeşit çeşit kum denedim. catwalk, proline, vancat, prime, paticat, ak kum. hepsi bentonit, hepsi kokusuz. içlerinde en memnun kaldığım, en güzel topaklaşıp en az tozutan, fiyatı da uygun olan migros'larda satılan ak kum.

vancat de iyiydi ama hem pahalı, hem de bi ara bulunmaz oldu. onun yerine prime verdiler, paticat verdiler, topaklaşması kötü, tozutması kötü, hiç beğenmedim.

bi de yine migros'tan aldığım catwalk var. kediyi sahiplendiğimde ilk aldığım kum oydu. çok güzel topaklanıyordu ama herif de daha küçüktü, azıcık işiyordu. kakasını bahçeye yapıyordu. iyi gibiydi. şimdi eşşek kadar oldu, yumruk kadar çiş topağı, kolum gibi kaka topağı topluyorum. yine aldım denemek için, daha sıra gelmedi. deneyince onunla ilgili düşüncelerimi de yazarım.

kullanmayın, zararlı dendiği için silika hiç kullanmadım. silika dediğimiz galiba şu elektronik aletlerden çıkan, üstünde "do not eat" yazılı ufak paketlerdeki nem alıcılardan. bana pek sağlıklı gelmiyor.

Yok ya, işini bilen pencereciler tavuk telinden çok güzel kafes yapıyorlar. Mahallenizin facebook grupları varsa oraya isim danışın derim ya da lokasyonunuzu yazın biri bilir belki.

suzionline'ın instagram sayfasında profile sabitlenmiş 3 farklı hikaye klasörü var. orayı inceleyebilirsiniz. tonla alternatif var.

www.instagram.com

sendika üyeliği bir sene daha devam ediyor. bir sene içinde aynı sektörde tekrar işe girerseniz üyeliğiniz devam eder. başka sektörde işe girerseniz üyeliğiniz düşer.

aracını kullanıyoruz geziyoruz eğleniyoruz çok güzel ama bu masrafı eşit olarak ben de karşılamak istiyorum de, nasıl olacağını kararlaştırırsınız, sırayla mı ödersiniz ortak bir kasa mı oluşturursunuz birlikte karar verin daha pratik çözüm neyse denersiniz

Öder misiniz ödemez misiniz bilmiyorum ama sürekli arabayla gidiyorsanız bir yerlere hiç hamle yapmamak ayıp bence. Sadece sevgililik müessesesinden değil. Ben arkadaşlarımla arabayla çıkınca zaten onları alma, otopark bulma stresini yaşıyorum bir de onlar hiç ellerini ceplerine atmayınca baya bozuluyorum.

Arkadaşlar arasında da sürekli arabayla gezme halinde bu hamle yapılır. Sevgiliyle mutlaka yapılmalı bence.

Valla sanki samimi olunmayan bir iş arkadaşıyla falan yaşanan durum gibi aktarılmış olay. Samimi şekilde konuşamadığın, hareket edemediğin bir ilişkinin olması çok ilginç geliyor bana.

Neyse, kafanda detayda boğulmaya gerek yok, rahatsızsan yap bişeyler. Otur @free'nin dediği gibi konuş ya da git sen öde direkt. Hamlenden memnun olmazsa sen de bişey yapmamaktan rahatsız olduğunu söylersin orta yolu bulursunuz.

şahsen uzun yol harici yapmadım bunu yapmam da heralde. ama teklif edilebilir. otopark parası verilir mesela. arada dur ben depoyu doldurayım diyebilirsin.

sen fikrini belirt o olmaz derse de yemekleri öde.

gerçi benim arabam olsa ve içinde ben olduğum müddetçe kimseye benzin parası ödetmem. ben zaten gidiyorum seni de yanımda götürüyorum.

Ya bunun için bi plan yapmaya gerek yok ki, ödeme yapılan sırada sen önce davran sen uzat kartı veya parayı.

ara sıra değil, seninle birlikte iken bu masrafları direk senin ödemen lazım.

bu bence sevgililer arasında konuşulacak mesele değil. örneğin arabayı almak için otoparka girerken görevli senin taraftan gelirse ya da ödeme yapılan kulübeye sen daha yakın konumdaysan (içeri doğru yürürken yani) hemen ödeyiverirsin biter gider.

yakıt ise daha yüklü olacağı için kabul edilmemesi daha olası ama tabi ki teklif et, ters tepecek bir şey de yok, en fazla kabul etmez. öyle olursa da pinti imajı vermemek için tabi ki yemeği vs. ödemen güzel olur.

yalnız her seferinde de göze sokar gibi yapmak abes olur otopark sponsoru gibi.

bana benzin muhabbeti iğrenç geliyor. ciddi bir uzun yol değilse biri ortak/destek olmayı teklif ettiğinde bile rahatsız oluyorum. gittiğiniz yerdeki hesabı siz ödersiniz olur biter. böyle durumlarda kabaca fitleşmek daha makul. diğer türlü benzin/otopark parası gibi ince hesaplar muhabbeti hoş olmayan yerlere götürür.

Benzini kabul etmeyebilir ama otoparkta direkt sen muhattap olabilirsin

universitede surekli ben yoldan alan, hafta sonlari da genelde birlikte takildigim arkadasa bile "dur, bu sefer benden olsun" diyordum benzincide adam kapiya yaklasinca. aksi takdirde yuk oluyorsuj bence karsi tarafa.
bunun konusma hesaplamasini yapmana bile gerek yok. direkt cikar parayi ver yani.

maddi olarak bir dengesizlik olduğunu düşünüyorsan dışarıda hesap ödeme kısmında sen daha fazla "atik" ol. bir şekilde bölüşmek güzel ama bu işin matematiğe dönüşme ihtimali yok ve hoş durmuyor. Benzini bilmem ama duruma göre aracı sen alabilirsin herhalde. Benzini ödemeye kalksan "hayırdır ya" diyebilir ama "sen kim oluyorsun yahu" da demeyecektir herhalde. nazikçe geri çevirir diye düşünüyorum. Bunları düşünüyor olman yeterli bence hödük olmadığın sürece.

Bence ortak bütçe hesaplamak falan hiç hoş olmaz. Yorumların çoğuna katılıyorum kibarca sen de başka bir şey ödeyebilirsin veya sevgiliyle yakınsın sonuçta atıyorum durumunun sıkışık olduğunu bildiğin zamanlarda benzin için hep birlikte kullanıyoruz ben boş durmak istemiyorum diyebilirsin. Oturup hesabını kitabını konuşmak beni çok irrite ediyor. Sevgiliyle olabilir ama özellikle arkadaşta en sevmedigim şey. Üniversitede arkadaş grubumuzda bir kişinin arabası vardı ve gruptan bir diğeri hep bi yere gidildiginde veya sadece onu goturdugunde hemen şey derdi x ben sana ne kadar tuttuysa vericem benzini. Aaa vermezsem olmaz. Biz de yemeğiyle filan hallederdik o da ekstra bi yere götürürse yani sadece kendi şahsi işimiz için arabayla bi yere birakirsa. Ama bu kız hep lafını ederdi bizim yanimizda da ben ödeyeceğim diye. Bence asiri itici bi hareket ödüyorsan da nazikçe öde. Hepimizin gideceği kafeye okula aynı evden giderken de benzine ortak olmak saçma bence. Ki kizin benzinini babasi dolduruyordu zaten saçma değil mi biraz bana da cevap vermek isteyen olursa :) aklıma geldi konu acilmisken:)

Arabayı kızcağızın elinden alma da ne yaparsan yap. (Bazı arkadaşlar, "ödemen bir tuhaf olur, sen sürüp fulle" filan gibi şeyler önermiş).
Benzin önermekte ne var ki, benim kızkardeşlerim bile arada ödemeye kalkışır, kabul etmem o ayrı. Otopark parasını ise siz ödeseniz daha şık olur bence. Ona sormaya gerek yok, direkt hamle yapın otoparkçıya.

ABC sayısının 9 ile bölümünden kalan A ise A+B+C=9+A ya da 18+A olmalı. 18+A olduğunda B ve C ikisinin de 9 olması gerekiyor ama rakamları farklı dediği için A+B+C=9+A'ya eşit oldu. bu ilk durum. A'lar birbinirini götürünce B+C=9

5 ile bölümünden kalan B ise C=5+B olmalı ki farklı rakamlar olsun.

iki denklemi birbirine eşitleyince 5+2B=9 oluyor. B=2 C de 7 oluyor.

arkadaşın yaptığı elbette doğru ve ideal çözüm ama sözelci yöntemini de söyleyeyim:

5 ile bölümünden kalan B ise ve rakamlar da farklıysa C'nin B'den 5 büyük olması şart. seçeneklerde çarpanları arasında 5 fark bulunan yalnızca 14 var. bitti soru. eğer böyle başka bir seçenek daha olsaydı A'yı bulmaya giderdik ama gerek kalmadı.

zorluğu konusunda haklı ama durum o kadar da kötü değil. londra'da maç izleyebilmek için çeşitli yollar var:

belki istisnaları vardır ama biletlerin tamamı kombine olmuyor. her maç için bir miktar bilet satışa sunuluyor. fakat kulüp üyeleri gibi ayrıcalıklı gruplara öncelik tanınıyor. nadiren genel satışa bilet kalıyor, bunu kovalarsanız bir ihtimal olabilir.

karaborsadan iki-üç katına alabilirsiniz. bu da bir alternatif.

en mantıklı ve kolay yol uzaktan gelen bir deplasman takımının kendi sitesinden yaptığı genel satışı yakalayıp deplasman tribününden bilet kapmak. daha ucuz oluyor üstelik.

çok şaşırdım ya. diğer londra takımları da mı böyle peki ? west ham, fullham falan vardı galiba. genel bilet satışı neredeyse imkansız o halde

West ham, Wembley’de oynuyor orda bilet bulabilirsin. Ama bilet fiyat politikaları yıllardır eleştiriliyor.

west ham'inki london stadium, olimpiyat stadyumu :) her sezon kombine satıyorlar görüyorum, 2 hafta önce duyurdular hatta bu sezon için.

bunun dışında evet zor ama imkansız değildir

pandemiden hemen önce gitmiştik. gerçekten bilet bulmak inanılmaz zor. bunun temel nedeninin bizdeki passolig gibi merkezi bir bilet satış sistemlerinin olmamasından kaynaklanıyor, her takımın kendi internet sitesinden bilet satışı mevcut ve üyelik sistemleri de baya karmaşık olabiliyor.

diğer bir konu hem kombineliler çok fazla hem de sınırlı sayıdaki biletler de çok hızlı tükenip üstteki arkadaşların dediği gibi karaborsaya düşüyor. hatta büyük takımların maç günlerinde stadın önündeki karaborsacılar neredeyse bir memur gibi çalışıyormuş hep aynı kişiler vs. bunla ilgili epl'de karaborsacılığı anlatan bir belgesel de vardı galiba.

öneri: Crystal Palace maçına gidin, bilet bulması daha kolay.

ne yazık ki elimizdeki dandirik bilgileri toplayıp çarpıp kendimiz yaklaşık bir sayı bulmak durumundayız.

4 haziran'da toplam 30 milyon doza ulaşmışız. haziran ayına kadar elimizde olan biontech 6.1 milyon dozmuş. sinovac'ın bir süre daha devam ettiğini düşünürsek yaklaşık 30 milyon doz sinovac gelmiş diyebiliriz. daha fazla da olabilir.

şimdiye kadar toplam uygulanan doz 71 milyon. sinovac'ı çıkarırsak yaklaşık 40 milyon doz biontech yapılmış demek ki.

bakana güvenmeyip özlem türeci'nin eşine güvendiğimiz için temmuz sonuna kadar elimizde olması gereken biontech aşısı tam olarak 66.1 milyon doz.

geldik sonuca. elimizde şu an bekleyen 25 milyon civarı biontech var. üstelik ağustos ayında da 30 milyon gelecek anlaşmaya göre. hiç aşılanmamış 25 milyon civarı (bundan emin değilim) 18 yaş üzeri insan var. ucu ucuna yetiyor gibi.

sözelciyim arkadaşlar, yanlışlık varsa düzeltirsiniz, yolu açayım dedim :P

1- tabii ki. sizin için büyük tehlike oluşturur zaten kutusunda değilse. kutunun üzerine bir tül gibi bir şey sermenin daha mantıklı olduğunu söylüyorlar. etrafı tamamen kapalı olduğunda kendilerini daha güvende hissediyorlarmış. denemedim, aklınıza yatarsa deneyebilirsiniz.
2- arka daha iyi, onun için fark etmiyor zaten, sizin dikkatiniz dağılmasın.
3- kediler dayanıklı hayvanlardır. 4 saat mesele değil. zaten yolculuk stresi var, yemek falan aklına gelmez.
4- kediler soğuğa da sıcağa da dayanıklı hayvanlardır.
5- yol boyunca miyavlayabilir. arada susar, meraklanmayın dinlenmek için susmuştur, üç beş dakika sonra tekrar başlar.

ben olsam cantasinin icinde arka koltuga koyarim. tipki bebekler gibi. ve bir sekilde emniyet kemeri takarim. arabam olmadigi icin bir yol yazamadim su an. illaki bir cozumu vardir.

2 saat sonra su ve mama molasi verebilirsiniz. belki de tuvalet molasi. belki de biraz da sevip sarilirsiniz. kedilerin butun bunlara ihtiyaci olur mu o surecte, bilmiyorum. ama benim yapasim gelir kiyamam.

sevdigi bir oyuncak, bir peluş falan varsa yanina koyabilirsiniz. catnipli bir oyuncak belki? bende 2 kedi var. birisi yalniz da olsa vet yolunca miyavlamaz. ama digeri sizinki gibi hep miyavlar. ikisini yanyana koyarsam o da miyavlamaz. yalniz olmadigini hissetmesi lazim sanirim.

Kafesin altına ped serin, altına işeyebilir. Yedek de olsun yanınızda.

Dün iki kedimle yolculuk yaptım.
1. Kutusundan kesinlikle çıkarmayın.
2.Arka koltukta ve kemerler bağlı olarak: bazı kedi taşıma kutularının üst kısmında kemeri geçirebileceğiniz aralıklar var. Oradan geçirerek kemeri takmalisiniz. Bu kısım yoksa kemerin alt parçasını kutunun ön tarafına geçirerek olabildiğince gerin.
3. Gözleri su ve yemek görmüyor.
4. Tüm yolda klima açıktı molalarda araçtan ayrilacaksaniz camları hafof aralık bırakmayı unutmayın.
5. Dinleye dinleye gelmekten başka yol yok. Yorulunca ara ara susuyorlar.

Hayvanları sersemleten ilaçlar var. Uysal bir kediyse gerek kalmayabilir ama hırçın bir kediyse daha fazla stres yaşamaması için veterinerine sorup kullanabilirsiniz.

Merhabalar gerekli şeyler söylenmiş ben de size davranış danışmanı veteriner hekimden şu postu artayım belki faydası dokunur (git:www.instagram.com )

Müzik teknolojisi öğrencileri bayram eder kitaplık dolduracak cinsteyse, tersleme koyup akustik düzenleme için ilaç olur o kitaplar içerik olarak kıymetsiz kağıtta kıymetli :)

O ne lan derseniz kağıt geridönüşümcüleri karton toplayanlar da akşam bi hayır duasına oturur, cidden de geri dönüşüme gitmiş olur hem.

okullar geri dönüşüm için kitap defter topluyor bu ara. maddi beklentiniz yoksa yakınınızdaki bir okula bırakabilirsiniz.

Foça tarafının denizi cok pis artık. 4 sene önce falan bembeyaz olan deniz les gibi açıkçası.

Sığacık. Ekmeksiz plaji tam istediğiniz gibi. Ama arabayı park edip yurumeniz lazım bir 5dk bayır aşağı. Eski bir tesis ama su an kapalı.

Hatta yan tarafında sit alanının ortasında değişik bir villakent-otelimsi bir yer var.

İzmir'e yakın olarak beğendiğim tek deniz burası.

kosova plajının denizi çok güzeldir dibi fethiye ölüdenizdeki gibi yuvarlak, ayağı acıtmayan mini taşlardan oluşur bu yüzden suyu cam gibidir

plaja giriş parası alıyorlar maalesef, içeride ufak bir büfe var, su çay tost kola vs

şöyle biyer youtu.be

eski foça - yeni foça yolunda birkaç tane kamp yeri var. günübirlikçileri de alıyorlar. "bi denize bakabilir miyiz" deyip içeri girin. beğenirseniz girersiniz. biz ilkini hiç beğenmemiştik, çok yosunluydu. ikincisinin denizi ve plajı güzeldi, epey sakindi. ama ne yazık ki adını falan hiç hatırlamıyorum. bir yarım saat gezinin, içinize sineni bulursunuz.

edik: hah valla freebird'ün attığı yerdi.

Elektronik çünkü Sene 2021

Durdugun yerde emniyet kemerini cikarirsan kendi cekiyor bu guzel.
Gaza basarsan da otomatik indiriyor bu kotu, guvensizlik hissi veriyor.

manueldi önceki arabam, zamanla halat sıkıntı çıkarmıştı. el frenini çekiyorsunuz, araç gitmeye devam ediyor, bir yerden sonra iki elle el frenini çekmeye başlıyorsunuz. o yüzden kesinlikle elektronik diyorum.

arkadan itişli bir bmw 5 aracım olsaydı kesinlikle manuel derdim ama :)

sene 2019. eniştemde passat var. yolda gidiyoruz, hız 120 civarı. Baktım, iki koltuğun arasında bir düğme var pencere açma kapama tuşu gibi. "Bu ne lan?" deyip bir yokladım, araba durdu-kalktı, facianın eşiğinden döndük. Bu da böyle bir anımdır. Manuel el freninin öyle çok sık sorun çıkaran bir şey olduğunu sanmıyorum. İkisi arasında ben olsam ben de elektronik olanı seçerdim ama yani çok da elzem değil bence. Alt tarafı arabayı durdurduğun zaman şanzımana yük binmesin diye çektiğin bir dalga. Mekanizması da basit, akmaz kokmaz.

manuel olan cozurt diye ses çıkardığı için zamanla yıpranma, bozulabilme ihtimali varmış gibi geliyordu bana. teknik olarak doğru mu bilmiyorum. elektronik olandan memnunum, daha premium bir hava veriyor. onun dışında insanın el freninden nasıl bir beklentisi olabilir :D

Manuel artık çok eski geliyor ya. O cart sesi acayip demode.

elektronikte "auto hold" da oluyor mis gibi. o yüzden tabi ki elektronik.

Artik modern araclarda manueli unut, yavas yavas tamamen yok olacaklar.

Giderken cekince takla atmak gibi bir durum yok, kiralik araclarla farkli markalarda denedim cunku el freninin olmamasi cok sakincali. Kesinlikle arka lastikleri kitlemiyor, kontrollu bir sekilde fren yaparak araci durduruyor, ki zaten oyle olmasi gerekir. Dolayisiyla bence manuel frenden daha guvenli. Bu tarz fonksiyonlar fool proof yapilir, yoksa hergun onlarca arac takla atardi.

Obur taraftan, arka frenlere bagli iki servo motorla calisiyor. O motorlar ilerde bozulursa kesin degisimi pahaliya patlar. Arabalarin teknoojisi arttikca tamiri pahalilasiyor.

Ozetle eger driftci degilsen elektronikte sikinti yok.

Manuel diyorum. Ben garanticiyim, durduktan sonra o tuşa basınca devrede gibi gözüküp aracı tutmuyor olabilir. Çocuk genç veya sen yanlışlıkla basabilirsin tekrar.Ayrıca kilitli şekilde yolda kaldığında klasik çekici aracı halatla çekerek alamıyor. Yerden kaldırıp alan çekici gerekiyor.

Auto tabi ki. Manuelin o kocaman kolu bile sıkıntı, cok yer kaplıyor. Elektronik freni devreye aldığımda çıkan dizzzzt sesi de çok hoşuma gidiyor ayrıca. :)

bunun en temizi pendik-yalova araçlı feribot 110 lira, araçtaki her kişi için +3 lira (köprü 170 küsür + benzin),

yalova sonrasında da full paralı gelirsen 170+22 yani totalde 300 lira civarı.

istanbul - izmir 367 lera.

izmir - aydın otoyolu da 18 gibi bir şeydi en son.

bruges'in bahsettiği sanırım osmangazi köprüsü ve bağlantılarını kullanıyor, bu nedenle benim bahsettiğim yoldan yaklaşık 90 lira fazlaya denk geliyor.

dülger balığının ölümü

Önce Ekmekler Bozuldu

gazoz ağacı

(bkz: Öpücük balığı)

bir garip adam

Istakoz

Sarhoşlar

Sal

Vapur

dülger balığının ölümü

(bkz: sekiz ayaklı sisiphus)

Tutkulu Perçem
Uğraşsız

Pandomima | Samipaşazade Sezai

suzionline geçen hafta kedi ile uçak yolculuğu hakkında bütün detayları deneyimleyerek paylaştı, profile sabitledi. oraya göz atabilirsiniz.

www.instagram.com

Çip taktırmak zorunlu değil uçak için, biz çip taktırmadan önce uçağa bindirmiştik.
Kuduz Aşısı şart, karne yanınızda olsun.
Uçak biletinizi alırken onun için de ücreti dahilinde bir rezervasyon yaptırmanız ve uçaktaki diğer evcil hayvan sayısına göre kabul görmeniz gerekiyor.


suzionline oldukça geniş kapsamlı anlatmıştı ben de özet geçeyim dedim.

google mapste paralı yol görünmüyor.

HGS daha avantajlıdır. Basit bir etiket veriyorlar ve aracınız ön camının ortasına okunacak şekilde yapıştırıyorsunuz.

Çalıştığınız bankanın kredi kartına bağlayarak otomatik bakiye doldurabiliyorsunuz ya da hgs doldurabileceğiniz yerlerde nakit abonelik doldurabiliyorsunuz.

geçenlerde ben de sordum bu soruyu. ogs desteklenen bir sistem değil. hgs nin yaygın olmasını istiyorlar. hgs yi kart olarak al etiket olarak değil. daha dayanıklı. her araç değiştirdiğinde plakayı değiştiriebilirsin. yapıştırmaya falan da gerek yok. plakadan tanıyor sistem.

çok sık kullanmayacaksanız ikisine de gerek yok aslında. ihlalli geçiş yapıp 15 gün içinde kullandığınız karayolunun internet sitesinden plaka no. ile ödeyebilirsiniz. ben bir daha hgs'ye para yüklemeyeceğim, keriz gibi komisyon veriyoruz bir de, ne gerek var.

webihlaltakip.kgm.gov.tr

dünya kupasına katılım henüz belli değil. dünya kupasına katılım eleme gruplarındayız. grupta yeterli sıralamayı alırsak, katılım hakkı kazanıyoruz.

euro 2020'deyiz şu an sadece.

dünya kupası da büyük bir terslik olmazsa olacak gibi bu sefer. 20 yıl olmuş dile kolay. dün gibi 2002 dünya kupası.

başarı değil. avrupa şampiyonasına 24 takım katılıyor. e bi zahmet artık.
dünya kupasına 14 avrupa takımı katılıyor. futbol ekonomisinin büyüklüğü bakımından türkiye'nin de orada yer alması gerekiyor. başarısızlığa alıştığımız için normal olan başarı olarak görülüyor kimilerince.

avrupa sampiyonasina 24 ulke demek zaten san marino vs gibi 50 bin nufuslu ulke takimlarini cikarinda 35 ulke kaliyor demek 35 ulke arasinda 24'e girmek buyuk basari degil. bence direkt avrupa sampiyonasi yapsinlar ya da eskiden oldugu gibi 16 takimli yapsinlar.

benim de çevremdekiler hep "6-7 sene önce 10 bitcoini üç kuruşa okuttum"cu valla. o yok ama 4-5 senedir kripto kripto diye etrafta gezip ayısıyla boğasıyla sarmaş dolaş olup ufaktan hile kodlarını bulan var, saylanır mı? dileğim, hile kodları bulayım derken ana haber bültenlerine eski yeşilçam yıldızı gibi acıklı müzik eşliğinde konu olmamaları :D

bizim millet sabırsız olduğu için o zamanlardan alan yükselince satmış hep. ama yabancılarda çok var.

Yani alıp unutmak lazım, ki bunu unutanların pekçoğu cüzdan/borsa şifrelerini de unutuyor. Öteki türlü takip eden insanın eli kıyır kıyır sat butonuna gidiyor zaten. Bugün olmasa yarın satıyor ama hiçbiri dur lan bu daha 1000 katı olur demiyor. Yani ben demiyorum en azından :) En son elimde npxs vardı sattım, 10 katı daha yükseldi.

olamadık :)

şunu şöyle bırakayım
i.hizliresim.com

o kadar kolay olmasa da uğraşıp öğrenip yapan var ama illa ki sonraki bear markette tekrar yatırıp tekrar kazanmak istiyor. Bu arada 2m tl falan demişsin buna gülecek çok insan var Türkiye'de bile. Ki Hollandalı birini tanıyorum milyon eurolar az geliyor bu bull'da çok daha fazlasını yapmak istiyor.

2018'de, sadece askere gittiği için elindeki ltc'ler 100k dolar olmuş bi tiple tanışmıştık(o ara hiç bakamamış, ki en iyi yatırımcı ölü/bekleyen yatırımcı), sonra scam bi projeye atıp çoğunu kaybetmişti falan. Hani Türkiye'de bile durduk yere 100-200 bin dolar kazanan tipler var, batıda bizim kadar "kolay para"cı yok ama giren tam giriyor onların da sermayesi çok.

ek olarak, 1000x beklemez çoğu kişi demişler doğru, fakat Türkiye'de insanlar bu işin mantığını da bilmiyor, "oynamak" demeleri bile kumar gibi görüp rasgele bişeyler aldıklarının göstergesi. Elindeki şeyi ve potansiyel değerini bilen biri bekler/bekliyor. Kimse en tepeyi veya en altı bilemez ama yakın tutturan var.

Ayrıca 2014'deki şeyler için üzülmeyin. O dönem kimse bilmiyordu daha cycle kavramı oluşmamıştı falan. Herkes bir tur *** sonra öğreniyor neyin ne olduğunu :)

olay ileriyi görmek değil bence. riske atılabilir para miktarın, sabır, irade, o günkü şartların gibi onlarca faktör var.

iki çocuklu öğretmen bir ablamız bnb'ye 10 bin tl atmıştı. bir baktım, onun attığı zamandan bu yana 18 kat artmış. noldu diye sordum, 18.5 bin lera olunca çıkmış :D

ben paramı üçe katladım, normalde 3-4 sene sonra alabileceğim arabayı 5 ay önce aldım. fakat parayı bozdurmasaydım bugün aynı arabadan 4 tane daha alabiliyordum :D sizce ben karda mıyım zararda mıyım? güleyim mi ağlayayım mı? paran katlanmış, kârımı alıp kaçayım diyorsun, çünkü 2017'de olanların bir benzeri yaşanabilir diye düşünüyorsun o anın içinde.

bu arada 2014'te bitcoin alan ergen 2016'da sevgilisiyle yurt dışı tatiline gitmek için hepsini bozdururdu. pişmanlık duymaya gerek yok o konuda.

Arkadaşım 50 bin lirayı 3 haftada 1 milyona çıkarıp ev aldı. Şahit olduğum en uç hikaye bu.

2018'den beri bu işin içinde olan tanıdığım biri var. coinleri al-sat yapa yapa parayı vurdu. şimdi tahminim 7-8 milyon dolara yakın parası var. ama genç değil işte yaşı 35 üzeri. kendisi başka işle uğraşmıyor.

Kendi gözlerimle gördüğüm en büyük bitcoin yatırımı 47 coini olan bir iş arkadaşımdı. Al/Sat da yapmıyordu, zaten yaptığı harcamayı elindeki coinleri satarak çıkarmış çoktan. 2019 yılı itibariyle cüzdanındaki miktar buydu. Yani şu anda aynı miktarda coini olsa hiç yoktan 2 Milyon $'dan fazla parası vardır. Nice :)

bir şey olmaz. ufak bir gecikme cezası ödersiniz. muayene ücretinin yüzde 5'i oranında bir cezası vardı aylık olarak. tabi arabanın yatacağını varsayıyoruz, trafikte yakalanırsanız iş başka.

Polis durdurursa muayenesiz olduğu için ceza yazabilir. Ayrıca muayene ücretinin belli bir gecikme faizi oluyor. Artmadıysa aylık yüzde 5.

Gecikme faizi ödersiniz. Trafikte muayenesiz yakalanırsanız 1.seferde para cezası kesip 7 gün mü ne az bir müddet süre veriyorlar muayeneyi yaptırmak için. 2. kez yakalanırsanız arabayı çekerler.

İkinci kedim geldiğinde kum kapları ayrıydı. 2-3 ay o şekilde kaldı. Baktım her ikisi de diğer kabı kullanabiliyor. Teke indirdim.

Mama kapları ayrı hala. Ayrı odalarda tutuyorum hatta ama yine ikisi de iki kaptan yiyor. Bazen yaş mama veriyorum. İkisi de yesin doysun diye ayrı tutuyorum kapları.

Bu arada ikinci kedi gelecekse mutlaka youtube'dan iki kediyi alıştırma videolarına bakmanı öneririm. Zaten birbirine alışana kadar yan yana gelmemeliler. O yüzden 2 ayrı kum kabı ve mama kabı olmalı bence.

Benim fıstık doğum yaptığı zaman birkaç hafta ortak kullanım oldu ( ilk iki ay zaten yavrular mama yemiyor, tuvaleti kullanmıyor ) bir ay kadar iki üç mama kabı, iki de tuvalet koydum. Kardeş kardeş kullandılar :) sonra da sahiplendirdik zaten

eğer kedin yetişkinse, yanına gelen kediye çok farklı davranışlar sergileyebiliyor. bizimkiler mama için de, kum kabı için de, oturdukları yer için de sürekli kavga ediyorlar 3 senedir, hiç huzurları yok hep gerginler maalesef. o yüzden ikisi de bebek değilse 2. kediyi almak problem olabiliyor bu konuda.

çok güzel bir mülakat. aklınıza takılabilecek başka sorulara da cevap bulabilirsiniz:

www.suzionline.com

Bizde de iki kedi var baba(10) ve kızı(4). Baba kedi çok uysal kızını 3 aylıkken aldık anneden. İlk başta ufak bir kap hazırladık yavru için ama baktık ki ikisi de aynı kaba yapıyor. Hatta yerlerini bile belirlemişler biri kabın ön tarafına diğeri arka tarafına yapıyor :)
Mama ve su kapları ayrı bir tek. Kavga ettiklerinden değil o da. Taze mama koyunca ikisi de koşturarak geliyor ve beraber yan yana yemeklerini yiyorlar :)

i.redd.it

tam olarak böyle oluyor

En sevdiğim: Bir zamanlar Anadolu'da
En az sevdiğim: Iklimler

Bir zamanlar anadolu’da en sevdiğim
Ahlat Ağacı’nı da çok sevdim ama sırf Onur Ünlü’nün sevgilisi olan kızı oynatmak için senaryoya alakasız bir karakter eklemeleri hoşuma gitmedi.
Mayıs sıkıntısı en sıkıldığım film.

kuş uykusu sanırım en sevdiğim. bir zamanlar anadoluda sinema sanatı açısından daha başarılı bir film ama filmdeki aydınla özdeşleştirdiğim için kendimi, bana daha çarpıcı ve etkileyici geliyor aydının içinde bulunduğu her diyalog.

uzak
bza
ahlat ağacı
kış uykusu
üç maymun
iklimler

şeklinde sıralıyorum.

en sevdiğim: bir zamanlar anadolu'da.
en az sevdiğim: kış uykusu ve 3 maymun başa baş.

sıralama istememişsiniz ama yine de en sevdiğimden başlayarak gidersem şöyle oluyor:

bir zamanlar anadolu'da
kış uykusu - mayıs sıkıntısı (ikisini de ikinciliğe koydum)
kasaba
ahlat ağacı
üç maymun
iklimler

uzak ve koza'yı izlemedim henüz.

bu soruya net cevabım: bir zamanlar anadolu'da

ama ben nbc'nin erken dönem filmlerini de çok severim. mayıs sıkıntısını kimse sevmez ama ben müthiş keyif alırım. mesela kasaba'ya bayılırım. ama dublajları berbattır, o ayrı.

en sevdiğim: ahlat ağacı
en sevmediğim: kış uykusu

Üç maymun en sevdiğim sanırım. Bir zamanlar Anadolu'da da iyiydi.

Kış uykusunu pek hatırlayamadım. Sanırım en az etkileyici o gelmiş.

1-)bir zamanlar anadoluda
2-)uzak, kış uykusu
sevmediklerim : kasaba, mayıs sıkıntısı, iklimler

En sevdiğim; Bir zamanlar Anadolu'da
Sevmediğim: üç maymun (bu filme üç kez izlememe rağmen ısınamadım, NBC filmi gibi gelmiyor hiç, onun imzasını hissedemiyorum. Demirkubuz çekse tamam derdim)

en iyisi: iklimler
en kotusu: ahlat agaci

kış uykusu'nu çok severim.

kasaba ve mayıs sıkıntısı arasında kaldım. mayıs sıkıntısı'ndaki ufaklığı çok sevmiştim. kasaba'daki bazı çekimler aklımda daha fazla yer etmiş. kararsızım.

Yapabiliyorsanız sabit ücret isteyin. Saat başında mutlaka bir hile hurda çevirirler.

bunlar tam zamanlı çalışanına bile aylık 3 bin falan veriyor ya, oradan hesap edin. devlette ücretli öğretmen 18 alıyor saatlik. sizin ne istediğinizi dikkate alacaklarını sanmıyorum, bir ücret söylerler ona göre bir cevap verirsiniz.

bitcoin büyük yükselişler sonra %30'ar düzeltmeler (düşüşler) yapar. Grafikleri inceleyip geçmişini görebilirsiniz. Yine büyük ihtimalle böyle olacak. Fakat all time high'ı geçince de şimdiye kadar hiç orada kalmadı, 2017'de eskiden beri içeride olanlar korkup satarken ben aldım. Onlar 6000 dolarda çok iyi diyip sattılar 19bin küsur dolara gitti.

Ben bu sefer de 60 bin doları geçeceğini düşünüyorum ama uzun vadeli (2022 başı vs) tahminim bu. Arada düşer çıkar, ki geçen yıllarda 3500 dolarlara kadar düştü geri bu noktaya çıktı örneğin.

Fakat, bu genel bilgiler dışında al-satçı patlatmak üzerine kripto dünyası. Düşükten alıp tutsan daha iyi kar edebilirsin. Çünkü stop loss patlatmak için manipülasyon yapan da var (büyük hacimlilerde görece daha zor tabii). Genelde her tradercı 5-10 düzgün şey yapsa 1 kere terste kalınca ya kaybeder ya da çok büyük kar imkanını kaybeder (satıp dolarda beklersin sonra uçan şeyin arkasından bakarsın) Veya hep stoploss ile garantili gidiyorsundur, bir sefer loss patladıktan hemen sonra %30 artar, koymamaya başlarsın, bu sefer %40 içeri girersin vs.

patlarsan 2-3bin kaybedersin üzülme :)

arkadaşınız al-sat yapmasaydı bile yine aynı miktarları kazanırdı bence, belki daha fazlasını kazanırdı. benim kenara attığım, hiç dokunmadığım birikim yüzde 40 arttı mesela son on günde. bütün para birimlerinde bir yükseliş var. suların durulduğu zamanlarda al-sat işi kumar gibi geliyor bana.

bu arada uzun zamandır takip ediyorsanız şunu fark etmişsinizdir. işin uzmanı gibi görünen, "şurası direnç noktası, buradan düzeltme olacak, şuradan tekrar yükselecek" diye sayıklayanların bütün söyledikleri patladı, patlıyor. nadiren dedikleri çıktığında da ben demiştim havasına giriyorlar. kimsenin tavsiyesine kulak asmayın yani. kendi risk alabilme kapasitenizi ve kripto paraya olan inanç seviyenizi göz önünde bulundurun yalnızca.

arkadasınız siz kandırıyor büyük bir ihtimal. her zaman kar edemezsin. btc'den para sıfırlayan cok gördüm. arkadasın en fazla kardan zarar ediyordur onu da soylemiyordur.

hiç kimse zarar ettim, ediyorum demez. her zaman kazandığı miktarları söyler.

bitcoin alayım mı diye soranlara her zaman online casinoda rulet tavsiye ediyorum. zira bir farkları yok. kırmızı-siyah basarsın %50 şansın var (sıfırı saymazsak) gelirse kazanırsın. bitcoin, hiçbir sebebi, temeli, dayanağı olmadan yükselen/inen bir kumar sistemi.

bitcoinden şu kadar kazandım diyen kişi bunu sadece ve sadece şans eseri yaşamıştır. bu coinlerde öngörü, analiz vs. bir şey yok. şansını denemk isteyen dener. ya patlarsın ya çıkarsın. ben olsam rulet oynarım btc alacağıma.

analiz olmaması okey (çünkü halen küçük hacimli) fakas sadece şans da diyemeyiz. Bir şeyin miktarı sabitse (ve tutanlar yüzünden satış miktarı azalıyorsa) ona talep varsa (bu kısmı insan faktörü ama haklısın) fiyatı artar. Buradaki kumar insanların bunu isteyeceğini öngörmek. Buradaki analiz de şu olabilir, ABD para basıyor, bizim gibi fakir ülkeler zaten parasının değerini koruyamıyor, herkes parasının değerini korumak ve hatta üstüne kazanmak için yollar arıyor. Bu nedenle bu tür şeyler artabileceğini öngörebiliriz.

Al satçıların şans olduğunu ben de düşünüyorum ama komple öyle değil kesinlikle. Ben 2018'deki düşüşten beri 2020 sonrası artacak diyorum ve arttı. Önemli sebebi de yarılanma.

Ayrıca küçük yatırımcı kaybettim demez ama büyük yatırımcı arasında herkes kaybettiğini her zaman söyler bu dünyada. Çevremde var, sırf private key'ini bulamadığı için milyon doları kilitli kalan da var, stop loss koymadığı için inat edip %90 düşüp elinde patlayan da.(ben dahil:D)

Aradaki fark şu, kazananlar aslında bir şey söylemez. Onlar toplayabildiği kadar şey topladı düzgün bir kârla satmayı bekliyor. Onlar tek satışla deli paralar alırken al-satçılar ayda bilmemkaç bin -belki- kazanacak. Size bunu övenler de genelde size bir şey satmaya çalışıyordur. Ben babama-arkadaşlarıma gir diyemedim. Çünkü çok kazansam da bunun yeri geldiğinde çakılabilen bir şey olduğunu biliyorum.

Gece yarısına doğru el ayak çekilince çift maske takarak ve hiçbir yere dokunmadan atıyorum çöpü.

üzerine tıbbi atık yazmakla tıbbi atık olmuyor. tıbbi atık toplanması yakılması vs vs çok ciddi bir iş.

işyerlerinde yapılanı söyliyeyim:

tıbbi maskeleri ayrı bir çöpe atıyorlar. siz daha şüphelisiniz. pozitif değilsiniz. biraz bekletip atın. yeterli bir önlem olur bence.

72 saat ağzı kapalı şekilde balkonda bekletip atmak gerekiyor.

şimdiye kadar öğrenciler okulla ve dershane ile idare ettiği için önceki yıllarla aynıydı gözlemlediğim kadarıyla. şimdi ikisi birden kapandığı için önümüzdeki günlerde ihtiyaç artacak mutlaka.

öğretmenler açısından soruyorsanız bazıları virüsten çekindikleri için hiç bulaşmadılar, bazıları da doğan açıktan faydalanarak yamyam gibi özel derslere abandı. marttan beri ders peşinde koşan yamyam arkadaş arabasını değiştirdi mesela :D

@bruges hocam siz veriyor musunuz :)

hayır ama öğrenmek istediğiniz başka bir şey varsa özelden sorabilirsiniz. sizin için öğrenirim.

www.youtube.com

tilki küfür etti denildiğinde intak (konuşturma) sanatı yok, teşhis (kişileştirme) var yalnızca. intak olması için sözün mutlaka söylenmesi gerekir. @j r r tolkien'in söylediği teşhisin tanımı.

bruges +1

yolun açık olsun paşam yazarak bir yazarın uçurulmasına sebep olmasaydı muhtemelen millet kanzuk manitasını yazar yaptı seviyesinde geyik dönerdi ama kız bildiğin hanımağa gibi giriş yaptı siteye, milleti de gazlamış oldu böylece.

nedir?

site kimsenin babasının malı değil.
son birkaç yıldır zaten inci sözlükten hallice bir yere dönüştü. bir yazarın diğer yazara daha esnek bir sı nır dahilinde söyleyebileceği şeyler var burada.
ben de ilk yazar olduğumda saçma entryler girdim, ikaz ettiler, zor anladım ortamı. anlamadan dinlemeden "bana böyle yazmış yaa" olmuş hatun. bu kötü.

ikincisi, biri uçurulduğunda, "yolun açık olsun paşam" denilemez. heleki bu uçma nedeni tamamen kişisel bir konuysa. altın bilezikli bir yeni gelin oluyorsun, kafa show tv, ortam ekşi gibi duruyor.

kız belki süper iyi biridir. ama yaptıkları yanlış. kocaş üzerinden birine "ahaha gördün mü" yapılmaz. trafikte yanındaki kaslı adama güvenip kornaya abanan, ya da sevgilisinin kaslarına güvenip barda "bu adam bana mı bakiyi yeaa" diye mızmızlanan biri gibi olmuş. şık olmamış.

bu ortamı anlamak için uzun zaman geçirmek gerekiyor. kalbim kelimesiyle dalga geçilir, din sorgulanır, ama yeni gelin kötüdür burda. bunu öğrenecek kadar susmalıydı.

her şey bir yana, kimliğini bu kadar açık ederek yazmak nedir. bize ne senin kocandan, kalbinden, kim olduğundan. 16 yaşında da çıkabilirsin, 58 de. ilgilenmiyoruz. entrylerinde direkt dikkat çekme çabası sezinledim. bu da hoş değil. ilerde, sözlüğe daha sık gelip, okuyunca fark eder bence. sonuç olarak, ezmiyorum, ama girişten hazzetmedim.

Olan biten bence çok garip. Kızın neden ilişkisi üzerine yapılan eleştirilere açıklama yapma gereği duyduğunu hiç anlayamadım. Bir mesleği, kariyeri olan birisinin internette bu şekilde anılmak isteyeceğini sanmıyorum. Adıyla soyadıyla yani kendisini belli ederek hesap açmasını, yazmasını da garipsedim.

Az bile yapılıyor.
O saçma sapan entreyleri girmeseydi eminim kimse kendisini farketmezDi bile. Ama o ve eşi olan kişi tam tersini yapmayı tercih etti. İstedikleri buymuş demekki. Çünkü kanzuk ya da ssg gibi birinin, olabilecekleri tahmin etmemesi mümkün değil.

Planlı bir olay bile olabilir.

beyefendiye duyduğu aşkı anlattığı vıcık romantizmle kalplerimizi eriteceğini düşünmesi çok komik. insanların "vay be ne büyük aşkmış. arkadaşlar, toplayın eleştirileri, geri dönüyoruz" diyeceğini düşündü herhalde. sırf bu yüzden, yapılanlar az bile :D

fakat "dayımın oğlu 6 senedir çaylak, bu kadın hiç beklemeden yazar olmuş" eleştirileri çok anlamsız. çünkü bugüne kadar hiç beklemeden yazar olmuş insan sayısını bilmiyorlar. ben de bilmiyorum. ama çok. baya çok.

saçma sapan bir gündem. ekşi özel bir şirket, demokratik olmak gibi bir iddiası yok. eşini de alır kardeşini de, isterse şirketi eşinin üstüne de yapar. işine gelen okur gelmeyen bi daha girmez. bu tarz gündemler işsizlik ve boşluktan dolayı gündem oluyor zaten. bir de insanlar mutlu ve varlıklı birilerini görmeyi çekemiyor.

ssg bunu defalarca yapti kimse iplemedi, zaten iplenecek bir durum da yok. sirf benim gordugum 2-3 hatun geldi gecti, ssg basligina ahu dudum, zeka kupum yazan. kacirdiklarim olmustur.

burada bir perfect storm olayi var. durumcu zaten kil bir tip, hatun cuneyt hiyari sayesinde bilinen bir tip, sirada binlerce caylak var, insanlar gercek hayattaki esitsizlikten bikmis kendine sosyal medyada yer bulmaya calisiyor, hatun bunlarin ustune canim cicim kocacim diye mevzuya girince patladi :)

durumcuye de uzuldum ya onun da isi zor. binlerce dolarlik yuzuk alisin ise yaramaz sozluge yazar yap beni derler. Yapamam, ya da yapacam ama ses cikartma dese yuzugu bir yerine monte ederler...bu isler boyle :)

hakaret şeklindeki tepkinin kabul edilir tarafı yok.
olayın gelişimine gelirsek içi boşaltılıp ticarileştirilmiş bir sosyal paylaşım sitesinde bile olsa bazılarının daha eşit olması hali bu ülkede artık ciddi bir tetikleyici unsur.
kızın belli ki sözlükle ilgili bir deneyimi yok, pek fikri de yok. olmak zorunda da değil. belki sırada bekleyen çaylaklardan haberi bile yok. kanzuk'a olan aşkını anlatan, format bükücü bir tanıtım yazısıyla giriş yapıyor ki hakikaten sözlükte biraz vakit geçirse, kanzuk'Un başlığının altına falan biraz bakınsa bu tarz bir yaklaşımın ne doğuracağını belki anlayacak, yapılan geyiklere cevap verecek bir durum olmadığını görecek.
asıl tuhaf olansa kanzuk'un bunu öngörememesi. profesyonelliği, sözlüğü geçtim kendi özel alanını koruma refleksi bile gösterebilse çoğunluğun iyi dileklerini iletip geçtiği bir konudan ibaret olacaktı.

bu mu acaba?

www.youtube.com

www.youtube.com

96, tabi ki ilk seferde.
Teorik sınavdan, kafası asgari düzeyde çalışan bir insan, çalışmadan, ilk seferde geçebilir.

86 almıştım ben. önceki yılların sorularına baktım, hea kolaymış dedim, hiç çalışmadan girdim. motor ve trafik bölümlerinden pek yanlış yoktu ama ilk yardım kısmını epey sallamıştım. sonra ilk yardım kursuna gidip vicdanımı rahatlattım :p

çıkmış soru, kitap vs hiçbirini açmadan 80 falan aldım galiba hatırlamıyorum 2017'de girdim. İlkinde geçemeyenin akli melekelerinde sorun vardır.

Vites küçülterek

Hiç birinci vitese düşüp durmadım ben.ışığı görünce ayağımı gazdan çekip yavaşlayıp bardığım noktada fren yapıyorum,sonra kalkış için bire takıyorum.

3-2 şeklinde vites küçülterek duruyorum. 1. vitese inmiyorum, çünkü araç "rev match" yapılsa bile öne çok fazla yığılıyor.

Edit: 2. viteste yeterince düşük bir hıza ulaştıktan sonra boşa alıp duruyorum.

bunun olmasi gerekeni sudur:

fren yaparken deviri takip ederek daha da guzeli sesi dinleyerek hacmi kontrol etmektir. yani once 2 ye sonra yavasladikca 1 e. bu sayede sadece frenle degil, motoru da kullanarak yavaslarsiniz.

araciniz 1.2 bir aracsa 1 e inmek mantikli cunku 2 de kaldiramazsiniz. genel olarak da 1.5 dci min ve uzeriyse 2 ye dusup 2 de kalkabilirsiniz tabi bu biraz daha debriyaj gaz ayari ister.

Boşa alıp süzülüyorum arabayla

Yanlış bir şey mi yapıyorum bilmem ama ben boşa alıp duruyorum genelde.

3-2 yapiyorum ben.

@mirafiori, @buff +1

hakkaten yanlış mı yapıyoruz?

fren, debriyaj ve 3'ten boşa alıyorum

tembel gunumdeysem bosa alip suzulurum. eger Colin Mcrae gunumdeysem, 3-2-1 yapma olasiligim artar.

yağmurlu karlı sıkıntılı bir havaysa 3-2 yapıp boşa alıyorum, kuru ve sıcaksa direkt boş + fren.

eğer yeni kırmızı yandıysa kalkmadan önce boşta duruyor, sarı yanınca 1'e alıyorum. kırmızının sonuna yetiştiysem 1'deyken ayak debriyajda duruyor. ama bu kötü bir şey sanırım, araba 65 bin km'deyken debriyaj balatasını değiştirdim.

yanlış yok tabi ama vites küçülterek yavaşlamanın minik avantajları var.

araç boşta yavaşlarken yakıt tüketmeye az da olsa devam eder, viteste tüketmez.
motor freniyle yavaşlamak fren balatalarının ömründen yemez.

soruya cevap: ben bazen yapıyorum, genelde üşeniyorum.

3. vites çok yüksek hız değil demek. Böyle durumda direkt boşa almak çok büyük hata değil. Ama yakıt sarfiyatını artırır. Araç viteste iken gaza hiç basmazsan sıfır yakıt tüketir. Ama boşa alırsan motor, 800 devir civarında çalışabilmek için yakıt tüketir. Yine de dediğim gibi 3. vites çok yüksek hız olmadığından vitesi hiç değiştirmeden frenlemeye başlayıp motor devri 1000'in altına düşerken boşa alıp tam duruş yapılabilir. 2. vitese alıp yavaşlamak hem daha güvenli hem daha ekonomik. 1. vitese almak doğru değil. Birinci vites sadece aracı kaldırmak içindir araç 2 km/sa hızda gidiyor olsa bile ikinci vitese alınıp devam edilir normalde. Yavaşlarken birinci vites kullanılmaz. Şanzımana yazık. Zaten yürüyen araçta birinci vitese almak, duran araca göre biraz daha zor olur.

İşin bir de güvenlik boyutu var. Atıyorum 40 km/sa ile gidiyorsunuz 3. viteste. Direkt boşa alıp yavaşlamak isterseniz araç stop edebilir. Nasıl oluyor demeyin, yüksek devirden bir anda 800 devire düşmeye çalıştığında stop edebiliyor. Birkaç kez başıma geldi. Giden araç stop ederse birçok sistem doğru çalışmaz. Direksiyon hidrolik poması durur ve direksiyon çok sertleşir. Fren keza düzgün çalışmaz. Pedal en üstte sertleşir ve çok zor tutar ki en tehlikelisi bu.

@himmet dayi, 3. viteste 150+ yapan ortalama binek araçlar var. Yani arabasına göre değişir.

Bu sorunun cevabı aslında oldukça uzun, tecrübeli bir şöför bu kararları melekeleriyle yapar, düşünmez. Cevabın uzun olmasının sebebi karşılaşılabilecek bir sürü durum olmasından kaynaklı.

Kırmızı ışık yandı :
1) En önde sen duracaksın 3-2-arkadan gelen durabilecek mi kontrolü-stop-boş.
2) En önde sen duracaksın, ışıklarda saniye göstergesi var ve hızını ayarlarsan durmadan geçebileceksin 3-2-gazla
3) Önünde araba var, ama en önde durabileceğin bir şerit var, aynayı kontrol et-şerit değiştir-3-2-gaz veya stop
4) En önde sen duracaksın, saniye göstergesi yok ama diğer kavşakların ışıklarını görebiliyorsun ve nereye kırmızı yandıktan sonra sana yeşil yanacağını biliyorsun 3-2-gazla
5) Arkadan birisi sıkıştırmış veya süratli geliyor, sarı yandı, niyetin durmak ama arkadan sellektör/korna geldi, duramayacak veya seni zora sokacak kavşağı kontrol edip 3-2-gazla
6) Yokuş yukarı ışık koymuşlar, kırmızı yanıyor ama hızını ayarlarsan geçebileceğine inanıyorsun, 3-2-1-gazla

Diğer sorun için de bir kaç seçenek var

1) Işıkta durdun, saniyeden veya diğer kavşakların ışıklarından sana ne zaman yeşil yanacağını biliyorsun, 10sn kala vitese takarım.
2) Işıkta durdun yeşilin yanmasına daha çok var ama torpidodan bir şey alacaksın, sigara arayacaksın, telefondan bir şeye bakman lazım vs. Bu sırada 1'e takar hazır beklerim, bu sayede en öndeysem en kötü ihtimal korna yerim veya sağımdaki solumdakiler hareket eder etmez ben de hareket edebilirim
3) Kırmızıda duracağım ama aynadan bakıyorum hızlı sayılabilecek bir araç geliyor özellikle kamyon, otobüs gibi ağır vasıtalar. Birinci viteste beklerim en öndeysem kaçabileceğim bir fırsatım olsun isterim. Önümde araç varsa da diğer şeritlere kaçabilecek manevra için mesafe bırakırım
4) Sarı ışık arkasına anında kırmızı yandı ve ben durmak için çok hızlıyım 3-2-1 ile kompresyon sayesinde abs'yi mümkün olduğunca devreye sokmadan durmak için vites düşürürüm.

Daha aklıma gelmeyen bir sürü ihtimal ve bunlara göre davranış şekli(m) vardır.

Yakıt sarfiyatı hariç güvenlik sebebiyle araç hareket halindeyken boşa alınmamalı.

Boşa almak fren güvenliği açısından tehlikeli, fren sistemi motor kompresyonundan aldığı hava ile destek görür, boşa atarsak bu basınç azalır ve fren etkisi yumuşar.

Fren pedalına ayağımızla bastığımızda westinghouse fren yağını merkezlere basarken motordan hortumla ile alıdığı basınçlı havayı kullanır, araç boştayken kompresyon düşeceği için bu basınç az olur.

Yapılması gereken ayağı gazdan çekip yavaşlamayı beklemek, mesafeye göre hız fazlaysa frenle yavaşlamaya destek olmak.

Durmaya yakın da boşa almak gerekli, yani araç "lan al artık şu aracı boşa" diyene kadar vitesde kalabiliriz.

Vitesi sürekli düşürmek zorunda değiliz.

sinegin yagini cikartmaya gerek yok. uzun mesafe ise debriyaj fren yapin vitesi bosa alin. ayaginizi debriyajdan cekin durana kadar. durdunuz. kalkarken bire takin. ya da yesil yandi hiza gore tekrar vitesi takin.
ufak mesafelerde bosa alarak fren yapmak size zzarar vermez. eskiden otobusler ve araclar arabanin bosta daha fazla yaktigini bilmiyordu. rampalarda hep bosa alirdi. az yakmasi icin, bu durumda da fren yapilinca sisme ve duramama sorunu olur. isiklarda yapacagin fren seni zorlamaz yani. zaten kapaga kadar vurur araba ucuncu vitesten durma hizina kadar debriyajsiz zaten inme sansin yok 5 kmye geldin mi araba vuruntu yapar tekler. seve sebe debriyaja basacaksin yani bosa gececek araban.

niye zarar olsun sadece güvenlik için atıyor o pompa.

www.youtube.com

senin sorunu 7.dakikadan sonra cevaplıyor

pompa attıktan sonra doldurmayın, genleşme tankına gider o benzin.
yelkenokulu.com

2-3 lt için gerek yok, yakıt tankında genleşme payı kalması lazım. ben gereksiz buluyorum.

Fiat Punto'da fazla doldurulan yakıt aracın altından akmıştı. Nerden baksan 1-1,5 litre mazot aktı. İlk önce aklımız gitti bir şey oldu diye. İstasyon görevlisi "bir şey yok abi fazla doldurmuşuz" dedi. Gerek yok bence.

tabii ki var. faul. sarı kart da alabilir.

biz çocukken bu tarz hareketlere topa faul derdik. bence mantıklı.

forma elin uzantısı sayılıp elle oynama verilir muhtemelen.

Hatırlarsınız belki, Beşiktaş Kasımpaşa maçında şimdi Galatasaray'da oynayan Ryan Donk, beşiktaş hücumdayken ve top Kasımpaşa cezasahası içindeyken, elindeki saha dışına atması gereken topu Beşiktaşlı futbolcunun önündeki topa atmıştı. Hakem hava atışı vermiş, maçı Kasımpaşa kazanmıştı. Sonra Beşiktaş kural hatası gerekçesiyle itiraz etti ve haklı bulundu, maç tekrarı oldu ve Beşiktaş kazandı.

Bu pozisyonda kural olarak Donk'un attığı topu elin uzantısı olarak görmüşlerdi ve penaltı olması gerektiğini söylemişlerdi. Aynı şekilde formayı elle tutup topu içine almak da formayı elin uzantısı yapar ve elle oynama olur.

futbolda top taşıma endirekt serbest vuruş olarak değerlendiriliyor, faul değil. yanında rakip oyuncu olan poposu yerde topa yakın bir futbolcu hatırlıyorum. topu ondan kurtarmak için topu iki ayağı arasına alıp poposu üzerinde yarım tur atıp başka tarafa ilerledi, hakem oyunu durdurmuştu.

9 kişi kolkola girip 10. oyuncu bunların ortasında kaleye kadar gidebiliyor mu :D

my.matterport.com

merdivenlerden yukarı çıkıp sola dönün :D

Bence hem test hem panik için acele etme şimdilik. Hele test icin devlet hastanesine gideceksen kesinlikle bekle.

baş ağrısı muhtemelen bir anda sigaraya abanınca olmuştur, bende öyle oluyor.

bu dönemde her insanın covid pozitifmiş gibi düşünerek hayatına devam etmesi lazım aslında. her birimiz belirtisiz taşıyıcı olabiliriz. o yüzden birkaç kat daha dikkatli bir şekilde böyle devam edin bence.

bir de bu aralar hastanenin önünden bile geçmemek lazım ciddi bir belirti yoksa :/

Bir müşterime epey rahatsizken satış yapmıştım adam öksürüyor, ateşi var boğazı ağrıyor vs. Aramızda bir metre kadar mesafe tuttum. Fakat bazı ürünleri tabletten sunmak için ara ara yaklaştım sonra tableti eline aldı.
Neyse o gün ipadi kolonyayla yıkadım bildiğin kendim de kolonya banyosu yaptım. Bir kaç gün sonra duydum müşteriyi hastaneye yatırmışlar. O atlattı çıktı ben negatif devam ettim hayatıma çok şükür. O gün pozitif olduğu besbelliydi. Mesafeyi koruduk hijyen kurallarını dibine kadae uyguladık. Dikkat edin ama evhamben yapmayın derim kısaca.
Geçmiş olsun.