Suryani gunumuzdeki ismi ve hiristiyanlar. Asuriler ise zamaninin bir devleti, uzerinde asuri milleti yani simdiki suryani milletinin yasadigi.

www.google.com

kardes o dyson'lari, rainbowlari zebella gibi makineleri alma. Onlari aliyorsun, bir sure bir heves kullaniyorsun, sonra kullanilmiyor. supurgenin hafif, pratik bir sey olmasi makbul.

dyson supurge almistim, muhendislik harikasi, sahane. Sonra bir yeri bozuldu simdi hatirlamiyorum, agirligindan oturu tamir ettirmedik, attik gitti.

Bunlar yerine kediyi sik sik tara, iyi besle. tuy o kadar problem degil. Benim evimde her zaman kedi oldu.

2 uzun tüylü kedim ve 1 golden'ım var. Evim dubleks. Geçen sene 3500 liraya aldığım sulu süpürürgeden illalah geldiği için idareten aldığım şu bit.ly makinadan inanılmaz memnun kaldım. Haznesini haftada bir bulaşık makinasına atıyorum. Süngerlerini de çamaşır makinasına. Oh mis.

Ben Dyson cinetic bigball animalpro kullanıyorum. Memnunum.

Ne olursa olsun kesinlikle sulu süpürge almayın. Yıkaması, kokusu vs o kadar problem ki hayvan tüyüyle gezerim daha iyi diyorsunuz bir ayın sonunda.

Bence de o kadar para vermeye değmez. the she ronin'inkine benzer Fakir marka bir süpürgem var. Memnunum.

oncelikle su tuy toplayicidan aliyoruz. koltuklarin ustunden fiyti fiyt bunla gecince mis gibi oluyor.

www.rossmann.com.tr

sonra yerler parke ise bunla yerleri siliyoruz, ikinci turunu elektrostatik bezle geciyoruz. tuyler yapisiyor.

www.rossmann.com.tr

bir tane de sarjli el supurgesiyle koselere, duvarlara falan girisiyoruz.

www.koctas.com.tr

dyson v8 ile miele c3 cat&dog arasında kalıp miele aldım, gayet memnunum. tüyleri çok güzel topluyor halılardan, koltuklardan.
miele tercih etme sebeplerim: dyson'ın batarya ömrü konusunda çok fazla şikayet olması (2 yılda batarya ölüyormuş ve yenisi çok pahalı)
hazneli süpürge temizliğinden bıkmış olmam ve toz torbasının daha sağlıklı olması
iki model arasında yaklaşık 1000 tl fiyat farkı
haftada ortalama 2 kere süpürüyorum, 3 ayda torbası henüz dolmadı.
internetten aldım, mağaza fiyatından %20 daha ucuzdu.

ben en ucuzundan bir öneriyle geleceğim fantom pratic s diye bir süpürge aldık geçende evdeki hayvan tüylerini toplamak için özel üretilmiş şarjlı süpürgemiz bozulunca. sanırım 110 120 lira arası bir şeydi. şimdi masraf yapmayalım büyük süpürge de ha deyince açılmıyor evde de bebe var tüyler uçuşup yerde gezerken çocuğa musallat olmasın diye geçici çözüm olarak aldık fakat ciddi söylüyorum o kocca süpürgelerden çoook daha iyi. bu kadar ucuza bu kadar güzel çeken bir süpürge olacağını tahmin edemezdim. tipine bakınca oyuncak gibi duruyor ama çalıştırınca halıları yerinden söküyor resmen. bizim kızçe geze dolaşa yemek yediği için kırıntıları da süpürmek için günde 8 10 defa süpürmek gerekiyor salonu. hem hafif, hem güçlü, hem ucuz. elimizin altında duruyor sürekli fişe takılı vaziyette. resmen büyük temizliğin yükünü hafifletiyor her gün birkaç kez süpürülünce ne toz ne tüy birikemiyor evde. pahalı süpürge almadan önce bunu bir deneyin derim.

tek kötü tarafı kablosu kısa. eviniz büyükse habire fişi ordan çıkart oraya takla uğraştırır sadece. en pahalı parçası olan motoru bile bozulsa yenisi 30 liraymış.

2 kediyle bundan aldim cok memnunum.
www.amazon.com.tr

dyson myson bence de sacma, instagram ozentiligi. normal bir supurgeden islevsel farki yok. burada olay evi sik ve duzenli/disiplinli bir sekilde supurmek. marka esya alinca kendi kendine supurmeyecek gene netiecede.

hepsini alt alta toplayınca bir şeyler oluyor gibi de, benim matematik orada bitti. :D

Inşallah doğrudur :)

eksiup.com

soruyu yanlış yazmışsınız ilk işlemde :) -4ussu b olacak

evet -4 olacak o. ben de 5 üssü c 9 buldum orada pes ettim. ya soru hatalı ya da biz baya küflenmişiz.

Basit toplamalar yapınca; 3^a=1, 5^c=9 ve 4^b=-3
3^a=1 denkleminden a=0 çıkar, c=1,3'lü bi şey.
a+c=1,3...çıkması lazım
Bence soru yanlış:))

Soru yanlis b tanimsiz cikiyor

Soru hatalı?

evet biz de böyle düşünmüştük

nalmes dogru yazmıs aynen. hatalı soru

bundan cacik olmaz diyordur herhalde. atiyorum.

Hasta veya sakat olanları beslemek yerine diğer yavrularını daha iyi besliyor bazı türler.
Bir belgeselde izlemiştim. Anne ve bana kuşun iki yavrusu var. Gizli gizli bu ikisini gözlemliyorlar. Daha güçsüz olan yavruyu terk ediyorlar. Başına gelecekleri anlayan güçsüz yavru çığlık çığlığa bağırıyor. Anne ve babanın yüzlerinden kötülük akıyor. Tövbe estağfirullah. Bu sahneden sonra doğa belgeseli izlemeyi bıraktım.

tek seferde 3-5 yada 10 tane doğurdukları için bakabilecekleri kadarına bakıyorlar. bakamayacaklarını kaderlerine terk ediyorlar veya direk öldürüyorlar. örneğin bir anne en fazla 3 yavrusuna yetecek kadar avlanabilir, süt verebilir vs. o sebeple geri kalanını terk ediyor veya öldürüyor. böylece en azından 3 yavrusu adam akıllı beslenecek büyüyecek.

cevaplarızı ben de düşündüm. Ve aynı sonuca vardım zaten. Ama şunu merak ediyorum bir inek veya bir at tek yavru yapıyor ve onu da terk edebiliyor. bunu nasıl açıklıyorsunuz ?

Zayıf yavrudan vazgeçmek dışında, doğar doğmaz yavruyu reddetmek psikolojik bir şey değil midir? Bu annenin yavruyla bağ kuramadığının göstergesi değil midir? Benzer durumu insanlar ve bebekleri için de görebiliyoruz, öyle değil mi?

haklısın. doğunca psikolojij bunalıma girip bebeğini öldüren anneler var evet. Ama canlıları buna iten sebep nedir ? Yavruyu neden kabullenemiyor?

benzer sikayetlerden muzdarip esim bir sure hormonal iud kullandi. mirena sanirim adi. bir iki ay icinde sikayetleri azalmaya baslayip bir sure sonunda hayati normale dondu. bizde agri siddetli olsa da esas sorun genel olarak bunun mental etkileriydi. bizim sorunlarimizi cozdu. siz de bir arastirabilirsiniz denemediyseniz.

Alternatif tıbba ya da doğal tedaviye bakışınız nedir?

alternatif tıp da denedim olmadı çuha yağı hapı kullanıyorum pilates yapıyorum ama sıfır etki :(

Evlenene kadar çektim bu illeti. Okulda herkes bilirdi hangi gün regl olduğumu, feci bir şey. Hap map bana mısın demez, anca iğne olurum, kendimden geçerim, bir bakarım ki annem gelmiş. Sakinlemişim onunla eve dönüş...
Bu dediğim neredeyse 40 sene önce oluyor. Ağrıyı biraz azaltmanın tek yolu o ağrıya teslim olup yatmak yerine yürümek. Bana o iyi geldi diyeyim. Çok zor biliyorum. Zaten bacaklarım tutmazken kalkıp yürümek, ama yarım saat içinde çözülüyor kramp. Hapı yine içiyorum ama en azından etkisi oluyor.
Bütün bunlar bekaret zarı sebepli olduğu ortaya çıktı bende. Çikolata kistinden emin olun, onun başka yan etkileri var ve ameliyatı mümkün.

Bir başka jinekologla görüşün, doğum kontrol hapı veya spiral tedavisinin size uygun olup olmayacağını sorun.

Karına koyulan sıcak su torbası ağrıyı epey bi azaltıyor diye biliyorum? Bir de düzenli alınan çörekotu yağı.

Normal doğum da ağrılara son veriyormuş bilginiz olsun

Regl olmadan birkaç gün önce ağrı kesiciye başlamak öneriliyor. Öncesinde hafif hafif ağrınız oluyorsa dayanmaya çalışmak yerine ağrı kesici almayı deneyebilirsiniz.
Rahim migreni denen bir rahatsızlık var, onu eledi mi doktorunuz?

regl olmadan 1-2 gün önce çörekotu demleyin bir kupa zaten tadı yok için bi güzel onu çok güzel adet sökücü. belki regl olmak kolaylaştıkça ağrınız hafifler. bide 5-10 dakika bacakları duvara dikip sırt üstü yatın. kist bende de vardı ameliyat oldum sonuç yine ağrı sızı. ama ben asla ağrı kesici içmiyorum ağrıları sevin dayanmaya çalışın yoksa ağrı kesici bağımlısı olarak yaşamaya devam :S

Rahim migrenini ilk kez duyuyorum. Sıcak su torbası önceden ilaç almak işe yaramıyor.çörek otunu deneyeyim

Ölüyordum ben de ağrılardan, sonra hormonal sebeplerle doğum kontrol hapına geçtim, kesildi ağrılar süreç içerisinde. Bir iki ay kullanmayınca geri geliyor valla sonsuza kadar kullanıcam sanırım.

Kesinlikle uygulanmaması gereken gayrı-tıbbi bir yöntem olarak, daha gençken ağrım fecileştiği zaman voltaren ampulü kırıp içerdim (bir yudum bir şeyin içine dökerek). Daha hızlı etki ederdi sanki. Umutsuzluk ve ağrı insanı çılgın çözümlere itiyor.

eksisozluk.com

Eve göre değişir. potansiyel kirası 2500 olan yerde 3500-4000 arası ödeme mantıklı. Ama 2. ev hadi neyse de 3.4. ev falan alınacaksa saçma biraz. Zaten ileride o ödemeler kuş olacak enflasyon gerçeği var.

Benimki 10 yıllık, 4,5 yılı bitti. Faiz 0,85. Kiraya vereceğime krediye veriyorum parayı işte. Güzel zamanda denk getirdim. İlk başta biraz zorlandım, 700 tl kiradan çıkıp 1300 tl kredi ödeyince ama hala 1300 tl olduğu için şimdi rahatım. Bence benimki mantıklı oldu.

kasım 2010'da 170.000 tl'ye ev aldım. nakit 15.000 tl verdim, ev daha bitmemiş, garanti'den 150.000 tl kredi çektim, 120 ay, toplam ödemesi 243.000 tl. ev daha bitmemişti, dolayısı ile ev sahibi 15.000 + 110.000 tl para aldı, 40.000 tl bankada blokeli kaldı. mayıs 2011'de taşındım evime.

ocak 2011'de 2030 tl olarak ödemeye başladım. o zaman evi kiraya versem 900-1000 tl'ye kiraya verebiliyordum, şimdi 1750-2000'e kiraya verebilirim.

şu anda 13 taksit kaldı. ev şu anda 450.000-500.000 tl civarı eder.

taksit kira farkını elimde tutsam, eldeki para ile beraber, şimdi en fazla 100.000 tl vardı. ancak bu şekilde elimde en az 450.000 tl'lik ev var.

edit : şimdi baktım da farkı dolar olarak tutsam 36.000 dolarım varmış. güncel olarak 205.000 tl.

bu ay aldım 96 ayım var.

elimizde biraz nakit vardı, 250 bin kadar kredi çektim. 8 yılda kiraya vereceğim parayı hesapladım. bir de kredi için ödemem gereken faizi hesapladım. krediye vereceğim faiz daha az oluyordu. o yüzden bana mantıklı geldi.

sonuçta 8 yıl kirada kalsam en az 160 bin kira verecektim ve elimde hiçbişey olmyacaktı. 8 yıl sonra 140 bin civarı faiz verip evim olmuş olacak.

90 ay

6 yıl önce 0.45 faiz oranıyla 120 ay vadeli kredi aldık. Şu an evi kiraya versek kredi taksitinin 3 katı getirisi oluyor. Defalarca devalüasyon olduğu için sonuç bu. Mevcut şartlarda mantıklı mıdır, bilmiyorum.

Morpass üyeliğiniz varsa e-posta adresinize geliyor indirim kodu.

Bir işlem yapmaya gerek var mı gelmesi için?

Morhipo'ya mail göndermesi için izin vermişseniz başka bir işleme gerek yok. Bana kod geldi mesela.

Yeni üyelik açsam gelir mi?

Çiko, Morpass ile Morhipo ayrı şeyler. Morpass var mı sende? Çok lazımsa benim kodumu kullanabilirsin kişiye özel değilse. Ben kullanmayacağım.

Özelden yazıyorum.

pardesü en sevdiğim giysilerden birisidir, çok asil durur ve takım elbise üzerine kışın olmazsa olmazlardandır.

duyurunu görünce aradım taradım, hakkkaten eski uzun pardesülerden eser kalmamış karşıma böyle şeyler çıktı

www.network.com.tr

olm lan ben beymen'e kigılı'ya falan gidip pardesü sorunca bana bu yukarıdaki linkteki gibi bişey getirseler, evire çevire döverim onları siz benimle t...k mı geçiyorsunuz diye...

kaşe kabanın da bokunu çıkardılar artık, pardesüsüz olmuyor arkadaş.

istanbuldaysan sana bir erkek terzisi söyleyebilrim.

pardesü denenmeden alınmamalı. optimum outlet çok iyi. bence oraya bir şans verin. beymen vakko ve daha uygun markalar bir arada.

Gadget'ınkine trençkot denmiyor mu? Morhipo'da var bolca.

@auroraaurora: kısa var hocam, uzun yok. bir de yakası çok dar onların. geniş yaka yok.

edit: aradığım tam olarak şu images.app.goo.gl linki varsa çok makbule geçer.

hocam sabahtan beri işsizlikten size pardesü arıyorum, bir aşağıdakini bulabildim:

www.vakkorama.com.tr

sanki caddedeki vakkorama'nın vitrininde benzer uzun pardesüler gördüm diye de hatırlıyorum bir yandan, bulunduğunuz yerde vakkorama mağazası varsa bakın bence diycem de yani bir pardesüye bu kadar para vermek çok akıl karı mı bilmiyorum. bence boşverin ya :)

Bu nasıl?
shop.mango.com

@liyakat: hay sağolasın.

Oh be, sonunda ya. Hemen arıyorum, stok varsa gün içinde bakar alırım ben bunu. Çok çok çok teşekkürler. Sağolun.

@ auroraaurora: bu da baya iyi.

önceden almıştım ama pardesü olarak değil trençkot olarak koton dan

Aldığım sonuç şöyle,

Vakkorama şubede yok, doğru düzgün stok bulamadılar getirtmek için. Uğraşmadım.
Mango kumaş kalitesi hoşuma gitmedi.
H&M’de buldum, unisex olara satıyorlar fakat beden kadın bedeni. Online alıp iade ettim.
En son Dewberry diye bir marka buldum trendyol’da. Onu sipariş ettim. Daha gelmedi. Bu oldu oldu, olmazsa artık terziye gidip diktirmekte başka yol kalmadı...

Sürat kargo'ya gidip bizzat görüşün orada açtırıp hasarlıysa tutanak tutturun.

Söz konusu sürat kargoysa her şey beklenir. Ben de sürat kargo tarafından aktarmada bekletilen, bir türlü teslim birimine ulaştırılmayan kargoyla ilgili 2 haftadan uzun süre sürekli aradım. Bir çözüm elde edemedim. Sonunda ümitsizce internet sitesi üzerinden yazılı olarak şikayetimi ve yaşadığım süreci anlattım. Birkaç gün içinde genel merkezden aradılar ve sorunumu çözdüler. Senin de yazılı olarak bildirmeni öneririm. Telefon görüşmelerinden ve yüz yüze görüşmelerden daha etkili oluyor.

@sivrisinek sürat kargoyu ben değil satıcı tercih etmiş. Ben de sürat kargonun nasıl rezalet iş yaptığını bu vesileyle öğrenmiş oldum. Bundan sonra gerekirse 20 tl fazla verir başka bir kargoyu seçerim. Hepsiburada sorunumu çözemezse artık onu da defterden sileceğim.

@siyah noktali film yazılı olarak da bildirdim. Bugün beni kargodan aradılar. Yok ürün teslim edilmiş görünüyor, iade kodu oluşturmadan gönderemiyoruz da bilmem ne. Daha kendi yaptıkları yanlışı düzeltemiyorlar. Ben de iade kodu almadım tabi ki. Ürünü bana teslim etmiş gözükecekler akıllarınca. Sonra başına bir iş gelse ben sorumlu tutulacagim.

@sivrisinek

"kişi ürünü teslim almamış hepsiburada çözüm üretmek zorunda" ortada bir sebep sonuç ilişkisi eksikliği yok mu sizce. bu ürünü bir adet satıcı, hizmetin parasını ödeyerek gönderiyor. kargo paketi getiriyor, paket daha önce açılmadıysa aradaki aşamalar herkes için farklı gelişebilecek stresli gerilimli gecikme hikayeler olarak düşünülebilir, malesef bu aksaklıklar sonucu değiştirmiyor ve kendi başına tazminat hakkı vermiyor. o ürün depoda kargo elemanlarınca voleybol topu olarak kullanılıyor da olabilirdi. ürün hasarlıysa diye düşünerek teslim almamış elbette olabilir ama anladığım kadarıyla bu düşüncenin bir yerde kaydı kuydu yok, kargocunun önünde kargo açılarak bu durum tespit edilip kayıt altına alınabilirdi. tahminen kargo memurunun önüne de müşteri bu gönderiyi neden teslim almadı diye bir soru çıkıyordur, ürün açılmadığından iade / değişim formu doldurulmamış, hiçbir işlem sonuçlandırılmadan resmen bilinçli olarak olay sürüncemede bırakılmış gibi bir görünüm ortaya çıkmış, niyet öyle olmasa bile sonuç bu. kargo hepsiburada'ya (hb'de satış yapan satıcıya) iade edecek ama hepsiburadaya hangi kargo koduyla iade edecek, kargo firması bu hizmetin parasını neye göre tahsil edecek.

bazı durumlarda yerimizden kalkıp bazı yerlere gitmemiz gerekir ve bence bu da o durumlardan biri haline gelmiş.

3 iş günü içinde alıcı şubeden almazsa iade oluyor bildiğim kadarıyla. Bu süre aşıldığı halde geri göndermiyorlarsa şansınızı bir de kargo şirketinin çağrı merkezinde deneyin.

@engelbert humperdinck Ürünü teslim almadan geri gönderme diye bir secenek var duydunuz mu daha önce? Hani 3 gün teslim alınmadıysa geri gönderiliyor? Hatta bu yüzden bazı kargo firmalarından yakınanlar oluyor.

Şu rezaleti bilip bilmeden savunmayın rica ederim. Sizin gibi bu durumları normal karşılayanlar oldukça bu firmalar daha çok baş ağrıtır. Önce haklarınızı öğrenin.

@rabitelli
"Daha ne kadar daha beklemeliyim" sorunuzun cevabını kendiniz için en kısa süreye indirmeyi seçebilirdiniz ama cengaverce haklarımızı savunmayı seçtiniz, tebrikler.

@engelbert humperdinck inanın keyfimden uzatmadım bu süreci. Ürün başka birine teslim edilmiş. Varsayalım ki kişi ürüne zarar verdi. İçinden parçasını aldı. Ben bunu iade edersem ve alıcı iadeyi kabul etmezse ciddi bir zararım olacak. Aldığım ucuz bir ürün de değil. Bu riski göze alamam.
Ayrıca haklarımızı savunmalıyız. İşini düzgün yapmayan insanlar kendilerine çekidüzen vermeli.

Ayrıca kargo kapıma geldiğinde ürünü açıp kontrol etmeme izin verilmedi.

sigara iciyordum, cevrem rahatsizdi, urge surfing denen metod ile biraktim.

www.mindfulness.org.au

portlandpsychotherapyclinic.com

www.choosehelp.com

Var. Mesela başlıktaki mı soru ekini ayrı yazmamışsınız. Saydırıyorum. Devam ediyorum okumaya musunuz da birleşik iyice deliriyorum. Hay seni okuyana diyorum.

Bazı rutinlerimin dışına çıkınca başıma kötü bir şey geleceğini düşünüyorum. Anti-depresan baskılıyor.

caga ayak uyduramayan +1.
Ama mesajlasma uygulamalarinda geyik yaparken o kadar hassasiyet beklemiyorum milletten mesela. Huzursuz etse de katlaniyorum:) Bir sikayetim yok boyle yasamaktan.

Bir de muziklerde - dogru mu tarif ediyorum bilmiyorum ama - pespese 2 yarim ses duyunca asiri huzursuz oluyorum. Yani surada tam 1:01 deki gibi: www.youtube.com

Yok.

var.

- birisi telefonumu açmayıp geri dönmüyorsa ona gıcık oluyorum.
- saygısız insanlardan nefret ediyorum.

Burnuma ve göbek deliğime kimse dokunamaz. Yanlışlıkla burnum bir yere değerse hemen elimle burnumu sıkarım peçeteyle siler gibi. Bazen insanlar bu yüzden koktuklarını ve onlardan rahatsız olduğumu zanneder, ben de durumu hızlıca anlatırım.

plastik çatal kaşık kullanırım, ağır, çelik çatal kaşık kullanmayı da severim ama kalitesiz olan, metal görünümlü olup da hafif çatal kaşıkları sevmiyorum ya kendi kaşığımı kullanırım ya plastik kaşık.

bir de temizlik var, kafamı koltuklara koymam vs gibi

tahminim, bir süre çişe/büyük tuvalete çıkmak zor oluyor ondan. tabi benimki baya basit düşünce.

"Anestezi verilecek hastaların midesi boş olmalıdır. Hasta anestezi altındayken, dolu midede bulunan gıdalar ve asitli mide sıvısı yemek borusundan geri gelerek, nefes borusuna kaçabilir bu da istenmeyen bir durumdur ve hayati tehlikeye neden olabilir."

www.uzmantv.com

genel anestezi denilen şey, filmlerde dizilerde gördüğünüz gibi, veya ameliyat olurken bilinciniz açıkken şahit olduğunuz kadar, sadece ağza ve burna dayanan maske ya da elinizden yapılan iğne değil. onlar sadece sedasyon ve hızlı bir şekilde uyumanız için.

asıl genel anestezi, nefes borunuza kadar sokulan boru ile doğrudan ciğerinize verilen bir gaz ile yapılıyor. uykuda olduğunuz için bunun sokulduğunu hissetmeseniz de refleksler hala çalışıyor. yani onu sokarken öğürüp böğürüp midedekileri çıkarmayın diye boş mide ile gitmeniz gerekiyor.

Sedasyon da alınamıyor mideniz boş değilken. Tecrübeyle sabit. sakinleştirici nedeniyle kafanız güzel oluyor, lokal anestezi iğnelerini hissediyorsunuz.

uyanma sonrası mide bulantısını da azaltıyor diye biliyorum.

sakın ameliyat öncesinde sigara içme, sigara narkozdan uyanmana bile sebep olabilen bişey.

ikincisi genel anestezi öncesi genel anesteziye uygunluk için yapılan doktor muayenesinde hiç bişeyi yanlış ya da eksik söyleme.

Ameliyat sonrası bulantı olursa, kusup da akciğerleri haşat etmemek için.

Arkadaşınızın boşalttığı yere taşınsanız veya kediyi kendi evinize yakın bir kliniğe götürseniz olmuyor mu?

Arkadaşım ailesiyle kalıyor ve geri gelecek

Veterinere taksiyle gidip gelseniz? Günlük 100TL taksi masrafı olsa 10 günde 1000TL eder.

taksi mesafesinde yerler neresi olabilir?

kedi niye veterinere bırakılıp alınıyor? tedavisi varsa orada kalması daha iyi değil mi 10 günlük?

var. ama bu kardeşlerin karakterleri çok zıt. biri sorumlu iken diğeri haylaz, yalancı, burnu çamurdan çıkmayan bi tip.

Var, ben. Yüksek mühendisim, abim orta 2 terk. Özel bir sebebi yok, bana sunulan her imkan ona da sunuldu. Zorla okula gönderilip sürekli sınıfta kaldı. Sonunda ben okumam işe girip çalışmak istiyorum dedi bizimkiler pes etti, bu çocuğun içinde yok ne yaparsak yapalım olmayacak dediler. İşe girip çıraklıktan başladı. Şu an ticaretle uğraşıyor ve benden çok daha fazla kazanıyor. Öyle kara cahil falan da değil kendini sosyal anlamda oldukça geliştirdi, ama hödük bir tarafı da var okusaydı olmazdı belki.

Ben iyi bir üniversite okumadım ama üniversite okudum bir meslek ünvanım için de uğraşıyorum aynı zamanda kişisel gelişimim için de çaba gösteriyorum ama iki kardeşim öyle değil. İkisi de ortaokul terk çünkü benden büyükler ve bu onların tercihi değildi o zamanki koşullar, kayıplar onları başka sorumluluklara itmiş okulu bırakıp çalışmaya başlamışlar. Ancak şu an ikiside bolca boş vakte sahip olmalarına rağmen ne dışarıdan okulu bitirdiler ne de kitap okurlar. Kişisel gelişim için hiçbir çaba sarf etmiyorlar acaip bilgisiz ve cahiller söylememe rağmen de bir şey yapmıyorlar. Ben de anlam veremiyorum nasıl bu boş vakitlerini sadece sosyal medyayla harcıyorlar diye.
Benim çevrem tam tersi ama mesela iyi bir çevreden erkek arkadaşım olsa nasıl bu aileye sokarım diye düşünmeden de edemiyorum :/

Komsumuz, kadin ilkokul mezunu abisi doktor.

bitirmiş değilim, hala devam ediyorum. daha önce iki kez bölüm değiştirdim, ikisi de istanbul üniversitesi'ndeydi. şu an ankara üniversitesi'ndeyim, bunu bitirmeye kararlıyım.

kız kardeşim liseyi bitirdi, açıköğretimde ilahiyat okumak istedi ama yarım bıraktı, 20 yaşında ve önümüzdeki yaz evlenecek.

böyle deyince ben suçlu oluyorum, "SENİN YAPTIĞIN ÇOK YANLIŞ, BUNUN MUHAFAZAKARLIKLA ALAKASI YOK!1!!" diyorlar da biz sülalecek muhafazakarız. içlerindeki tek "bozuk" benim, bir de erkek kardeşim.

ben dinle ilişiği kestim, o çevredekilerden daha farklı olmak istedim. okudum, kazandım. ailemi çok seviyorum ama akrabalarla görüşmüyorum mesela. ailem de zaten muhafazakardır ama çok yalvardılar kız kardeşime okusun, kendi parasını kazansın, iş sahibi bir insan olsun diye... o ise hep "namazında niyazında ev hanımı" çevresinde büyüdüğü ve başka hiçbir şey yapmak istemediği için öyle kaldı. tek hayali evde kocasını beklemek olan birisi olup çıktı ne yazık ki. üstelik annemin okuyamadığı için çektiği zorlukları gördüğü, o kadının para kazanabilmek için bu yaşta hâlâ nasıl uğraştığına şahit olduğu halde...

bu konuda çok doluyum ben. kendim bir halt başardım diye demiyorum, ben de 25 yaşında hala okuyan bir adamım sonuçta ama kız kardeşimin kendine bu rolü biçmesine katlanamıyorum. yine ev hanımı olsun, yine kocasını beklesin tamam da kızım senin abin okudu, baban okudu, annen zamanında okuyamamış şimdi 50 yaşında açıktan lise okuyor ve sabahtan akşama kadar çalışıyor para kazanabilmek için bir başına. koca bulursun da ayrılırsan ne olacak, onun eline mi bakmak istiyorsun hep?

yok, dinletemedik. niye böyle oldu bilmiyorum. uğraşmıyorum da artık. yetişkin kadın oldu. biz söyleyeceğimizi söyledik. kendi kararı, kendi hayatı. görür dünyanın kaç bucak olduğunu 5-10 yıl sonra.

***

"muhafazakar kızlar okumaz" demiyorum, öyle anlaşılmasın. sınıf arkadaşlarımdan ikisi kız kardeşimle yaşıt, muhafazakar kızlar. ama işte benim kız kardeşim öyle bir çevrede büyüdü ve asla başka bir şey görecek cesareti/isteği bulamadı. herkes dünyayı kurtarmak isteyecek değil ama 99 doğumlu bir çocuk, hele de bu şartlarda büyümüşse, bundan daha fazlasını düşünüp isteyebilmeli bence. çok şey istemedim, okuyup kendi ayakları üzerinde dursun. ondan sonra istiyorsa amuda kalkarak halay çeksin, o beni ilgilendirmez. ama şu zamanda insan "ben evleneyim de parayı kocam kazanır zaten" demesin, dememeli.

Arkadasimin babasi ve amcasi var. Amca ankara hukuk mezunu ve prof. Baba liseyi aciktan bitirdi sonra da acikogretim uni diplomasi aldi. Bu kardeslerin babalari cok kucuk yasta ölmüş. Buyuk kardes çalışıp aileye bakmis kucuk kardes de okula devam etmis. Ayni imkanlara sahip olamamislar maaalesef.

Babamlar 6 kardeş, babam liseyi zor bitirmiş. Amcam cerrahpaşa ingilizce tıp mezunu.

Babam odtu mezunu ve iş hayatında baya iyi yerlere geldi. Amcam ve halam ortaokul mezunu. Babam 3 aile geçindirirdi. Babamın zekayla alakalı. Her sene üniversite kazanmasına rağmen liseden mezun olamamış ve sınıfta kalmış. Dersleri hep kötüymüş. Odtü kazanınca mezun etmişler.

Ben iühf mezunuyum, kardeşim liseyi zor bitirdi. Ekonomik olarak aynı imkanlara sahiptik ama o lisede ergenliği biraz ağır geçirdi sanırım, ben okumayacağım triplerine girdi, halbuki çok zekiydi.

2 yıllık bişi okumaya çalıştı okumadı, şimdi de işletme okuyor. Bitirecek mi bilmiyorum, ailecek izliyoruz.

Bir akrabamızın çocukları öyle
Kızların hepsi(3 Kız) doktor olmuştu tek tercih yapıp istedikleri üniversiteyi seçecek kadar iyiydiler
erkekler(2 erkek) lise mezunu orada burada çalıştılar hala belli bir işleri yok
bir sebebi yok kızlar küçüklükten beri okuma aşkıyla yanıp tutuşurken erkekler zorla okula gidiyordu

Yine bir akrabamızın çocukları da öyle 5 erkek kardeşler 2si çok iyi derece ile doktor oldular şu an özel hastaneleri vs var diğer 3 çocuk ilkokul ortaokul düzeyinde kaldı

Her iki hikâyede de ortak nokta okumuş kardeşler küçüklükten beri okumaya ilgili diğer çocuklar aile zoruyla okula gidiyorlardı

Bu arada okuyacak çocuk 7 yaşında belli olur diye bir söz vardır ne kadar doğrudur bilmiyorum
Ben sınıf öğretmeniyim kesin konuşmak istemiyorum ama gerçekten okuyacak çocuk az çok belli ediyor kendini :/

1. Cocuk odtü makina
2. Cocuk galatasaray uai
3. Çocuk liseyi 5 senede bitirip bitirince askere

Boyle bir örneğim var

4 kız kardeşten biri hakim, biri ziraat mühendisi oldu, diğer ikisi liseyi bile bitiremedi 16 yaşında dedem evlendirdi görücü usulü.

Bir tanıdığım var;

İlkokul terk ailenin en büyük çocuğu, hayvanları varmış eskiden onlarla ilgilenmiş, ailenin geçimiyle ilgilenen o olmuş hep. Mecburiyetten okuyamamış yani. Okumadığı için pişman olduğunu söylüyor. Muhtemelen iyi bir mesleği olurdu akıllı bir insan çünkü.
Erkek kardeşi doktor
Kız kardeşi eczacı
En küçük kız kardeşi mimar

annem itu lisans + yuksek lisans.
dayim onlisans
teyzem lise

sartlar ayni, akademik kafa ve okumayi sevme meselesi. annem hevesliymis, teyzem hic okul insani degildir. dayimin da zorla okumus bir hali vardi.

@scheherazade‘ye bi kaç detay dışında katılıyorum.

Ek olarak şunu söylemek isterim, öğrencilerin bireysel başarısının daha çok etki ettiği (yukarıdaki örneklerde odtü makinayı, tıp fakültelerini kazanmak vs gibi) örnekler haricinde eğitime önem veren orta üstü ailelerde bu duruma çok çok az rastlanır.
Birini saint josephe yolladılarsa -yani ailenin çocuğa saint josephi kazanacak alt yapıyı gerekirse daha erken müdahaleyle ek ders vs vererek/aldırarak sağladılarsa- diğer çocuğa da en kötü saint benoit’e göndermeye çalışıyorlar.

Okulları temsili verdim. İstanbul’la da sınırlandırılmasın. Demek istediğim aile eğitim konusunda (bknz eğitim diyorum, sadece öğretim demiyorum) titizse ve bilinçliyse zaten çocuğa bi alt yapı kuruyor bi yatırım yapıyor.

Hatta orta sınıf diye başladım ama bu örneği bi köyde, çocuklarına küçük yaşta okuma alışkanlığı kazandıran kız çocuklarının okuması konusunda aşırı hassas bir anne babanın katkısı olarak da değelendirebiliriz.

Çocuk tek başına “yapamadı” , “isteği/yatkınlığı yoktu” , “başaramadı” vs diye ele alınamaz. Tesla edison çıkarmııyoruz sonuçta düz üniversite birecek dahi olmaktan söz etmiyoruz.

Çocuklardan biri eğitimde başarılı diğeri başarısızsa aile, çevre, coğrafya, ailenin sosyokültürel yapısı sebep olmuştur.

ben

ben okudum abim okumadi. 5 yas buyuk benden.

sulalede pek okuyan yok zaten.

Tanıdığım varlıklı bir aile var. Büyük çocuk Türkiye'de üniversiteyi kazanamayınca okumaya Avrupa'ya göndermişler. Orada bir "gavur"la evlenmiş. Bu yüzden küçük kardeşi göndermemişler. Lise'den sonra sermaye sağlamışlar ticarete atılmış.

Dedem iki oğlunu da ucuz iş gücü olarak yanına bakkal çırağı almış. Halamı veterinerlik fakültesine göndermiş.

Babam orta okul terk, amcam üniversite mezunu. Halam ise ilkokul mezunu. Halam, görgü olarak babamın kat be kat daha fazlası.

Babamın okumaya niyeti yokmuş. Gerçi dedem eğitime, okumaya merak birisiydi. Nedense babam okumadı. Halam neden devam etmedi bilmiyorum. Kendisi çok becerikli, eli kıyafet kesimi olsun, resim olsun epey yatkın. Amcam ise vizyon sahibi biri. Babam ise düz insan.

şu an aklıma spesifik örneği gelmedi ama geçmişte dinlediğim hikayelerden çıkardığım şöyle bir sonuç var, kardeşlere her ne kadar aynı aile ortamı sunuluyor olsa da içlerinden birinin çocukken hayatının bir noktasında karşılaştığı bir deneyim (bilge biriyle tanışmak, sohbet etmek, kitap veya filmden etkilenmek gibi) tüm akademik serüvenine yön verebiliyor. bu işin birazı da kader kısmet belki..

Kliniğe bağlı. Baştan konuşmadınız mı bunları?

benim bildiğim ayrı ödeniyor ama kliniğe bağlı olarak değişiklik gösterebilir

genelde ilk ödediğin ücret tüm tedaviyi kapsıyor. Pahalı bir şey olduğu için önden alıyorlar parayı.

alışık olmadığı şeyler yemiş olabilir, çok yiyip hareketsiz kalmış olabilir. eski eviyle biraz konuşup beslenmesiyle ilgili bilgi ve öneri alınıp oynatılmalı bence çocuk. benimkiler hiç osurmaz.

Mamadan kaynaklanma olasılığı yüksek. Hangi markayı kullanıyor?

bir kedici olarak evet kediler kokar her canlının özgün bir kokusu vardır ve kapalı alan hayvanı olmadığı için yaşadığı alanı kokusuyla şenlendirir, kedi sahipleri küçük dozlarla alıştıkları için onlara pek kokmaz ama dışarıdan gelen biri için bu tahammül edilmez küflü eski ahşap ev kokusu gibi gelebilir. not: bunu reddetmek kokuyu yok etmez.

Kedi kokmuyor demek ne demek? Bir canlı nasıl kokmaz? Kedim var. Kedi kokmuyor diyen kedi kokusunu alamayanlar bence. İnsan da kokuyor. Hatta çoğunlukla çok daha kötü kokuyor. 100 kediyle metrobüse binsek tıkanmayız. Ama 100 insanla binince... Eyvah eyvah. Bir organ üzerinden hayatı sorguluyor insan, ağız, ter, apiş kokuları arasında.

Kedinin karakterine göre bazısı çok temiz oluyor. Kendini sürekli temizliyor. Bazısı olmuyor. Onlar daha çok kokuyor. Kedinin tuvaleti sık sık temizlenirse tuvaleti falan kokmaz ama. Sık temizleme arttıkça koku ortadan kalkar.

Kedi osurur da. Memeli sonuçta. Stresten de osurur. Yediğinden de osurur. İnsan gibi düşünmek lazım.

Kedinin yaşına ve cinsiyetine bağlı olarak, erkek kediyse ve kısır değilse, belki koku atmıştır bir yere. O çok ağır kokar mesela. Dişiyse de işte regl döneminde ağır kokuyorlar.

şu cevabımı "iki kişi arasında diyalog" nedeniyle silmek de iyi işgüzarlıkmış doğrusu. halbuki burada bir cevabın ertesinde soruya cevap olacağını düşündüğüm iki ihtimal daha var. bu görülemiyor mu?

"kedi beslenen ev kokmaz. kızgınlık döneminde bir erkek kediyse etrafa koku bırakma ve idrar püskürtme olasılığı yüksek. onun haricinde özellikle 1 yaşına kadar kediler normalden fazla gaz çıkarırlar."

ayrıca kedi kokmuyor demek, pekala kokmuyor demek. muayyen zamanlar (yukarıdaki gibi) harici benim kedilerim (özellikle enseleri) sanki sabahları parfüm sıkıp tüm gün öyle dolanıyormuşlar gibi kokarlardı/kokarlar. birçok kedide de (sokak kedileri dahil) gördüğüm budur. köpek yanına yaklaşınca duyulan ağır koku şöyle dursun kendi hoş ıtırları insanı şaşırtacak derecede yoğun ve sabittir.

o kokuyla baş edemezsin. tamamen açık alana göre dizayn edilmiş bir canlı kapalı yerde elbette kokar. hem de ne kokmak. o eve ultraviyole ışıkla baksan kedi her yere işemiş, izini bırakmıştır. ya kediyi sık sık yıka diyeceğim ama o da hayvana eziyet.

www.memurlar.net

Genelde bu kalbını türkçesi şu şekilde olur:

"Balililer ne kadar baliliyse, javalılar da o kadar javalı." Ama saçma geldi bu cümle bana açıkçası. Genelde 2 şeyin birbiriyle alakasız olduğunu söylemek için kullanılır bu kalıp diye biliyorum.

bobinhoo'ya katılıyorum. cümle bana da çok saçma geldi. çeviri olarak da en doğrusu onun dediği gibi her ne kadar yolladığın cümle tam olarak doğru yazılmamış gibi gelse de.


edit: Coming from Java doesn't make you Javanese any more than coming fron Bali makes you Balinese.

tarzı bir şey olmalıydı cümle.

böyle kalıplar beni ambale ediyor :D "javalılar balililerin balili olduğu kadar javalı değil" mi nedir of lkjblkdf - "balililer de balili değil" gibi bir anlam çıkıyor değil mi?

bu arada cümle bayağı ambale edecek bir cümle zaten ya. normal :D

bu kalıpta amaç javalılarla balililer arasında bir kıyaslamak yapmak değildir. Asıl amaç Java ile Javalıların çok alakasız olduğunu söylemek olur normalde. Bunu yaparken de başka bir alakasız çift kullanırsın, bu cümlede de balililerle bali.

Örneğin mesela sen bana diyorsun "Ahmet nasıl çok karizmatik ama di mi diye" ben de sana "İşid ne kadar hümanistse, Ahmet de o kadar karizmatik" diyorum mesela. Yani amaç ahmetle işidi kıyaslamak değil, başka alakasız bir çift kullanarak Ahmet karizmatik değil demek. Ama Javalılarla Java niye alakasız bilmiyorum :)

bi ülkeden olmak seni oralı yapmıyor. gibi bir anlam çıkması gerkeiyor aslında. ama iki adanın da endonezya'ya bağlı olduğunu düşününce acaba diyor insan;

ne cavalılar cava'dan ne de balilier bali'den. hepsi endonezya işte. adgnjkadsas herhalde. ne bileyim ya. cümle hangi kontextte kullanılıyo?

Edite istinaden "Nasıl ki Balinez kedileri Balili degilse, Cava kedileri de Cavalı değil." olarak çevrilebilir sanırım.

Scarlett Johansson olabilir mi?

eva longoria
kelly brook (kısa değilmiş ama)
jennifer love hewitt

Reese witherspoon

Jessica Simpson

abi bu tip kadınlardan ordu kurulur, daha spesifik olman lazım.

Samantha fox?

pınar altuğ :D

Bence yamulursun :)

hangi sektördendi bu ablamız?

kate upton olabilir mi diyeceğim ama o da kısa boylu değil

hilary duff?

@auroraaurora kralsın. :)

Öğretmen kinaye yapmış.
Hugh Jackman'ı kastetmiş öğrenci.

Hoca en sevdiğiniz “hue” renk tonu yani ne demiş

Erkek ismi olan Hugh da Hue sözcüğü ile aynı şekilde telaffuz edildiği için öğrenci espri yapıp en sevdiğim Hue/Hugh, “Jackman” demiş

Tam türkçe karşılığı değil gibi ama renk tonu diyebiliriz. Renk çemberinde içten dışa değil de açısal doğrultuda değişen renk tonu. Yani açıklık/koyuluk veya doygunluktan farklı.

eksiup.com

Amaan bu çok teknik açıklama oldu, halk dilinde renk işte.

yeni olduğun için onlar da nezaketen sana birşey getirmeyesin diye soylememislerdir belki. sabah ne güzel davet edilmissin. katilsana be arkadasim. tabi sürat asarlar.

bir şey al yiyecek ikram et onlara. tatlı gibi. hayırlı olsun anlamında.

Yeni bir iş ortamında insanlarla kaynaşmak istiyorsanız sizin daha fazla çaba göstermeniz gerekiyor. İnsanlar kahvaltıya davet etmişler, laf olsun diye söyleseler bile gidip iletişim kuracaksınız ki insanlar zamanla sizi tanıyıp sevsin, bir sonraki etkinliğe laf olsun diye davet etmesinler. Madem katılmıyorsunuz katılmama sebebini uygun bir dille söyleseydiniz bari. Artık ekstra çaba sarfetmeniz gerekiyor, bence iletişimi iyice koparmayın, etkinliklere gönüllü ve aktif olun.

İş ilişkisini hallettikten aonra sosyal olarak görülmek zorunda değilsiniz ki. Ayrıca hep bi boklık çıkar iş arkadaşlarından. İyi insanlar mı değil mi biraz zamana bırakıp ona göre dılarıda görüşmeye karar vermeniz daha mantıklı bence.

Merhaba. Çok ayıp etmişsiniz gerçekten de, hiç yakışık almamış. Nezaketen ekibi topluca evinizde çaya veya dışarda bir yere davet etmeniz icap eder.

Yeni iş yerinde sizin ekstra çaba sarfetmenize gerek yok bence. 1 aydır tutumları genel olarak nasıldı o önemli. Sizi aralarına almadıklarını hissettiyseniz hep, boşverin gitsin o insanları.

onemli bir durum degil, zamanla duzelir. sizofren +1, kucuk bir jest yaparsin gecer.
katiyen eve falan cagirma, gerek yok oyle seylere.

@merakli
Kaynaşamadıktan derken kastım tam da buydu. Ama davet eden kişiler nispeten sohbetim olan insanlardı. Tavrım onlara değildi aslında. Şimdi açıklama yapmaya falan kalksam iyice ilkokul 3 mevzusuna dönecek.

işe yeni girmişsin, iletişim kurmadan nasıl kaynaşmayı bekliyorsun ki? kahvaltıya davet etmişler, daha ne yapsınlar? henüz tanışmıyorsunuz, belki mesafeli bir şekilde ve "laf olsun diye" davet ettiler ama normali bu değil mi zaten, henüz tanımazken ne kadar samimi bir davet bekliyorsunuz? yeni iş arkadaşları olarak benimsemişler sizi, "bize katıl" demişler. hiçbir şey söylemeden direkt ektiyseniz çok ayıp olmuş. nazikçe, sebep sunarak reddetseniz neyse... insanlar belli ki sen kendini dışarıda hissetme diye davet etmişler, sen reddetme zahmetine dahi katlanmayıp ekmişsin.

tamam iş dışında kimseyle muhatap olmak zorunda değilsin, boş zamanını iş dışında iletişim kurmayacağın insanlarla çay içerek geçirmek mecburiyetin de yok ama yeni başlamışsın. keşke gitseydin veya en azından sebep belirtseydin.

bence de çaya falan davet et, "geçen sefer gelemedim kusura bakmayın, kaynaşamadık ehe mehe" diye şirinlik yap. tanışsanız, iletişim kursanız belki iyi anlaşırsınız. kaldı ki öyle bir mecburiyet de yok. "iş arkadaşımla samimi olmak istemiyorum" ayrı, "iş arkadaşlarım davet ediyor ama ben hiç umursamıyorum" demek ayrı... öyle yapmamak lazım. ayıb.

Aşırı ayıplık bir durum yok yahu. Eve çaya çağırmak falan aşırı hareketler. Sevdiğiniz bir pastaneden kurabiye almak ya da sabah 5-10 tane simit+peynir götürmek işi halleder.

Sohbet ettiğiniz kişilerle devam edin, diğerlerinin de samimimiyetine güvenmeyin. Yeni biri gelmiş banane kafasında olanlardan hayır gelmez. Aynı kaderi yaşıyoruz, kolay gelsin size de. Biraz gelecekten bildiriyorum; işten ayrılmak istiyorum.

Ilk maaş ikramı kurabiye söylemiştim sabahtan ilk iş. Tatlıya bağladık gibi. ;)

işe ayın kaçında başladınız, ücretileri kaçında alıyorsunuz, ücret dışında ek ödeme olabilir, yol, dil tazminatı vs.. bir sürü şey.

verginet'de aylık brüt ücretinizi ocak ayına yazıp hesabı öyle yapın, kümüle veri matrahınız olmadığı için ilk dilimden vergi veriyorsunuzdur.

agi de olabilir o fark. bir sürü şey olabilir.

Bordroya baktım. Maaştan ve AGI'den başka bir sey yok. Vergi.net karşılaştırıp sordum zaten soruyu. 1-31 Temmuz dönemi.

temmuz ayına değil ocak ayına yazın. ilk maaşınız olduğu için dediğim gibi kümüle matrah yok. ocak ayı ile tutacaktır rakam.

ayın başında girdiyseniz 1 aylık maaşınızı tam alırsınız.

Evet, Ocak ayı ile tutuyor. Ben de onu sormaya çalışmıştım.

Yok çalışıyordum öncesinde de.

Hocam yeni işe başladığında vergi dilimin sıfırlanıyor. O nedenle böyle Ocak ayındaki vergi dilimine tabii gibi oluyorsun.

Ekim'de tekrar iş değiştirsen yine aynısı olacak.

kenarortayın dedikleri yanlış. ilk 3 ay aynı maaşı alırsın diye bir şey yok, brütün 10k diyelim, 2. ayın yarısından itibaren 2. vergi dilimine girersin.

öncesinde işsiz olmana da gerek yok. iş değişikliğinde vergi dilimi sıfırlanıyor.

ocak ayıyla bu sebepten tutuyor, iyi günlerde harcayın :)

ahahha tosun

Küçük kemikli tavuk parçası ? İstese de kemirmeden yutamaz.

damarları bumbar dolmasına dönmüştür bunun. neden mama yerine ev yemeği vermiyorsun? makarna vs

Hahahaha tipe bak yirim yirim :)

urun.n11.com

urun.n11.com

ölçülü vermeye devam edin yine de.

kediniz çok tatlı ayrıca.

tavuk kemikleri midesini falan yaralayabiliyormuş, özellikle pişmiş tavuk kemiği. dikkat edin tosuna. :D

valla iri taneli mama bilmiyorum fakat bu nasıl 5 aylıkmış ya, tipe bak tam bir tosun demeye geldim. maşallah. <3

Acana gibi kedilerin pek sevmediği bir mamayı hapur hupur yiyorsa işiniz zor. ;) Kisirlastirdiktan sonra iştahı daha da artacak.

Çok tatlı tosun maşallah. Acana'yı kedilerin alışınca gayet seviyorlar. Tavsiyem sabah akşam 2 öğün şeklinde gr olarak vermeye başlayın. Free feed olayını geçmiş zaten. Temelde mama kabında sürekli mama olması genelde gelişim evresinde - yavru - tavsiye edilir. 5 aydan itibaren yada gelişime göre günde 2 öğüne dönmek faydalı. Kısırlaştırınca N&D kısırlaştırılmış tahılsıza geçebilirsiniz.

Yaptığın tuhaf. Kimsenin olmadığı masaya gitmende sıkıntı yok da yanına biri gelince kulaklık takmak falan. Acayipsin. Isınamama sebebin bu olabilir mi? İnsanlara kendini açman lazım önce. Kendini kapatıyorsun sonra da ısınamadığını söylüyorsun garip.

Her seferinde fazlalığı alıyorum

@kablelvuku

Isınamamak bir problem değil ki, tercih. Yine de dışarıdan tuhaf ve asosyal gibi görünmek istemem. Bir de yanıma biri gelince takmıyorum, hatta bazen mecbur çıkarıyorum kulaklığı. Ama birden fazla kişi varsa iyi onlar takılsın kendi aralarında deyip geri takıyorum.

"Yine de dışarıdan tuhaf ve asosyal gibi görünmek istemem" bu davranışlarınızla bu şekilde gözüküyorsunuz.

tuhaf ve asosyal göründüğünüze emin olun hocam.

Yemek yerken telefonda kulaklıkla bir şeyler izlemen tuhaf bence. Rahatsızsan bu durumdan önce bu alışkanlığından vazgeç. Daha sonra otururken ve kalkarken insanlarla diyalog kur. Afiyet olsun de mesela. Nasıl yemek yediğine çok takılma. Elbette adabına dikkat et ama çok inceleme. Döksen ne olur yani. Rahat ol.

Yaygın kaygı bozukluğunun belirtilerini tarif etmişsiniz.

Kanka istersem yemek yerken müzik ya da podcast da dinlerim kimse sikimde olmaz açıkçası. Ama kendini tuhaf hissediyorsan tuhafsındır zaten, zaten bu yorum yapan arkadaşlar da senin bakış açına göre yorum yapıyorlar. Ne istiyorsan öyle yap. Çorbayı da istersen kaseyi tek elinle tutarak tepene dik, öteki elini de başının üzerine koy Adile Naşit gibi.

Ama işe yeni başlamışsın bence millete bi afiyet olsun deyiver, kulaklığı çıkar gerisi gelir.

Ama istiyorsan tabi.

ben de karakter olarak senin gibiyim. yemeklere de genelde tek giderim ama bu takima alismani vs engelliyor ve aslinda etkilememesi gerekse de isi ve profestonel iliskilerini de etkiliyor. o yuzden ozellikle hergun beraber calistigin kisilerle belli bir dialog kurmaya calismalisin bence. yemege giderken, takimdakilere yemege gidiyorum gelmek isteyen var mi diye ortaliga bir davet atsan, konuskan, girisken olanlar direk gelir zaten. yemege beraber gidince de yemek yerken ilk once havadan sudan konusup aradaki buzlari atabiliyorsun. gerisi de daha kolay oluyor.

Yemek yerken telefonda bir şeyler izlemek ya da kulaklık kulağında olmasi hoş değil. Çorbaya gelince her seferinde tabağa surtmene gerek yok

yemekler güzel mi
insanlar yemek yerken mutlu olurlar, en rahat diyalogu o zaman kurarsın
tabi yemek yerken konuşulmaz da dengeyi ona göre kurmak lazım

Soruların cevabı senin ne istediğine bağlı. İnsanlarla iletişim kurmak istemiyorsan yaptığın şeylerde bir tuhaflık yok. Ama amaç iletişimse ben sohbet ortamında senin gibi birisiyle muhabbet açmaya yanaşmam, çünkü tavırların iletişime kapalı insan tavırları. Çoğu insana tuhaf görünür evet ama dediğim gibi insanların düşüncelerini ne kadar önemsediğine bağlı. Yaptığın kesinlikle saygısızlık falan değil.

Gerçekleri tokat gibi yüzüme çarptığın için teşekkürler duyuru...

Gerekli cevaplar verilmiş zaten.
jacque sana bir tavsiye;
bu akşam /if performance hall beşiktaş'ta/ ""sepultura"" konseri var oraya git ve kafanı dağıt bence. yarın zaten resmi tatil.
bira içmeyi de unutma.

Kulaklik hariç bir tercih olarak yapıyorum ben bunu,is arkadaşlığının dünyanın en kolpa seylerinden biri olduğunu düşünürüm.
Ama direkt bu görüntüyü de vermem. Gayet sosyal bir sekilde karışırım aralarina ilk, aktif bir şekilde. Sonra hacılar kusura bakmayin sallamıyorum sizi olayina bağlıyorum inceden.

Kafadan bu tercihi koyduğun zaman "manyak herhalde" düşüncesi doğar çünkü ve o beni feci rahatsiz eder.

@aksi kanitlanmadikca cocuktur

Evet ben de iş ortamlarını sevmediğim ve tamamen ikiyüzlüce bulduğum için böyle yapıyorum. Yoksa okulda veya başka ortamlarda bu kadar içe kapanmıyorum.

Senin dediğin yöntem daha iyiymiş bundan sonra aklımda olacak :)

Hayır reçetesiz alabilirsiniz. Bizim köpek için gidip normal olarak alıyorum.

Evet, antidepresanlar reçetesiz alınamıyor artık.

Recetesiz alabilirsin.

@auroraaurora Bilgin yanlis!

Bana niye satmıyorlar o zaman yahu? :)

Reçetesiz alabilirsin. Kesin bilgi.

Reçetesiz alabilirsin

eczacının insiyatifinde bi durum, kılsa vermez. kuytuda köşede göze batmayan bi eczaneye günlük kıyafetlerle(memur görünümü=ceza ihtimali) gidip isteğinizi net bi şekilde belirtin, “şu mg şu ilacı istiyorum.” gibi.

reçeteyle alınıyor

İstanbul dışında reçetesiz satılmıyor. İstanbul’da reçetesiz alabilirsin.

atasun'da satılan markalı gözlüklerin tamamı orijinaldir.

Bu kadar kurumsal firmalarda sahte gözlük satılmasına kolay kolay müsaade etmezler. Yani Orİjinaldir.

600 liralık gözlüğü takınca gözümde 5 liralık gözlük hissi yaşamıştım atasunda, güvenemiyorum ben açıkçası. sonra 100 tl fazla verdim özel camlı aldım aynı modeli farklı gözlükçüden.

Ben orijinal ve birinci sınıf imitasyonları birlikte sattıklarını duymuştum. Güvenip almadım; ama ne kadar doğru olduğunu bilemem.

rayban almıştım. Belgeler gözlük filan oldukça tatmin edici ve gerçek.

Eğer o kadar sağlam imitasyon yapıyorlarsa saygı duyasım grlfi

cevaplar öyle bir gelmiş ki sanırsın atasun değil de merdiven altı, eminönü pasaj içi optikçilerinden biri konuşuluyor.

atasun kurumsal bir firma, bildiğim kadarıyla da dünyaca ünlü optikçilerden birinin iştiraki. orijinal olmasa o markaların hukuki yaptırımına maruz kalabilirler.

geçen yılki indirimden internet ilk alışveriş indirimi de dahil 300 liraya almıştım 490 tl olan gözlüğü. ürün orijinalliğiyle ilgili şüpheye düşecek bir şey de yaşamadım.

bayağı bayağı seyredilmiyor artık herhalde ya da çok saçma bişey sordum.

Bu ikisi evlenmelerine dakikalar kala süper asimetri adını verdikleri bir teori ortaya attılar. Üniversite de bunları aday gösterdi başka iki fizikçi teorilerini kanıtlayınca.

Kendi haline bırakın. Dışarı çıkmaya zorlamayın. Şaşkın ve korkmuş durumda şu an. Yaş mamayı kokusunu alabileceği bir yere bırakabilirsiniz. Yemek isterse uzaktan izleyin sadece.

Aurora +1. Taşınınca benim 5 yıllık kedim iki gün çıkmadı koltuğun altindan. Bırakın kendi haline, zamanla uyum sağlar.

arzum,sinbodan daha iyi bir marka. iyi altı.

iyi marka 20+ yıl oldu.

Gırgır süpürgem 1 yılda cortladı.

Biz bir blender aldik, memnun degilim. Bir daha da almam. Eskiden sinbo mikser kullanirdim 10 basar.

20 senelik süpürgesi var. Hala performanslı.

Elektrik süpürgesini ve saç düzleştiricisini kullanıyorum. Memnunum.
Süpürge toz torbasız, temizliği kolay. 4 kedili evde gayet iyi iş görüyor.

stefan zweig satranç
orwell 1984
lewis carroll alice harikalar diyarında

oğuz atay - tutunamayanlar
ahmet hamdi tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü
franz kafka - dönüşüm
paulo coelho - simyacı
dostoyevski - suç ve ceza

Barışa Son Veren Barış
Nihal Atsız, Türk Tarihinde Meseleler.

Zülfü Livaneli - Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm
Jose Saramago - Körlük
Gorki - Ekmeğimi Kazanırken

stefan zweig satranç
orwell 1984
sabahattin ali kürk mantolu madonna

Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi

Yüz Yıllık Yalnızlık.

Ferenc Molnar - Pal Sokağı Çocukları
İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası
Albert Camus - Yabancı

yüzyüze konuşarak.

yüzyüze, mesleğe saygı çerçevesinde.
hiçbir meslek erbabına yapmadığım gibi doktora da bilmiş tavırlarla konuşmam.

yüzyüze görüşemediğiniz zamanlarda iletişim kuruyor musunuz?

bir şeyi unuttuğunuzda, yeni bir gelişme olunca vs.

Doktora göre değişiyor. Muayenesine gittiğim doktor cep telefon numarasını vermiyor; mecburen asistanlar aracılığıyla görüşüyorum. Özel hastanedekilere cepten ulaşıyorum gerekirse.

doktor arkadaşım dolu, o yüzden bir ihtiyacım olursa ararım direkt.

tanımadığım doktorları da arayarak bir şey danışabilirim, kendim de hekimim fakat gidip muayene olacak bir durum varsa telefondan sormayı tercih etmem.

bir şeyi unutursam ya da yeni gelişme olursa arayabilirim samimiyetime göre.

Sürekli takip gerektiren bir durum varsa tel ile iletişim kurmayan hekimle yola devam etmem. Acil durumlarda da ayrıca ulaşılabilmeli.

Yumuşatıcı Vernel- valla kokusu 10 gün kalıyor

deterjan: bence hepsi aynı. o nedenle ucuz olanı

yumuşatıcı- yumoş ekstra mavi

Vernel'in güllü olanını kullanıyorum yıllardır, gayet memnunum. Yumoş indigo da güzel kokuyor ama. Deterjan da Persil sıvı

deterjanda omo color. yumuşatıcıda yumoş portakal çiçeği.

Green Clean deterjan, Frosch veya Green Clean yumuşatıcı.

deterjan: ucuz olan hangisiyse o, şu an tursil var
yumuşatıcı: beyaz sirke + esansiyel yağ

fakirim evet.

Perwoll nicin hikaye ki? Yani nesinden memnun degilsiniz?

Perwollu ben de koyu renkler için kullanıyordum ama kuruyan çamaşırlarda kalan kokusu hoşuma gitmeyince bıraktım. Genelde bingo en ucuzu oluyor, onu kullanıyorum. Yumuşatıcı da yumoş alırdım ama en son a101den çiçeğim diye bir marka aldım, kokusu da iyi, kalıcı.

Söz konusu edilir bir işe yaramıyor. Siyahlar yine zamanla morlaşıyor, morlaşma süresinde de ekstra bir uzatma olmadı. Diğer deterjanlardan farkı yok.

deterjan: hayvanlar üstünde test edilmemiş genelde ucuz markalar
yumuşatıcı: asla ve kati kullanmam, bedava verseler bile.

camasir deterjani icin hayvanlar uzerinde test etmek gibi bir surec var mi? varsa neden boyle bir teste ihtiyac duyuluyor? camasir deterjanina en fazla elimiz deger bir miktar, bunun verecegi zarar hayvan uzerinde test etmeden anlasilmiyor mu?

Omo bebek deterjanı- yumuşatıcaya gerek yok.

Domol sıvı. yumuşatıcı yok.

Ecover camasir deterjani. Bu markanin her ürününden cok memnunum. Yumusatici hic kullanmadim, gereksiz bir sey.

Carsaflar, havlular icin gercek esansiyel yag ekliyorum birkac damla.

Kis aylarinda at kestanesi ile de yikadigim oluyor carsaf ve havlulari. Cok iyi, kopuklu kopuklu yikiyor ve de sifir kimyasal ile tertemiz yapiyor. Kokan deterjandan uzak duruyorum, zaten cok sahte bir kokusu oluyor, beni rahatsiz ediyor. Uzerimde bir koku olsun istiyorsam zaten parfum kullanirim.

@jimicik

Hayvanlar üzerinde test yapan bir çok firma ve bunların çeşitli ürünleri var:

Procter and Gamble: İpana, Sensodyne
Henkel: Persil, Perwoll
Unilever: Lipton İce Tea, Knorr, Magnum vb

Hayvan testleri oldukça zalimce bir uygulama. Tavşanların gözkapakları kesilip günler boyu şampuan sürülerek test ediliyor mesela. Aklınıza gelip gelebilecek vahşetin bin bir türlüsü kedi yada yavru köpek bile demeden her türlü savunmasız can üstünde yapılır.

Bir adet foto vereyim çok ileri gitmeden, internette binlerce çok daha vahşi fotolar bulabilirsiniz:

www.yesilist.com

makyaj malzemeleri, temizlik ürünleri, kişisel bakım ürünleri, parfümler vs piyasanın dev firmaları tarafından yıllardır hayvanlar üzerinde test yapılarak piyasaya sürülmektedir. (alternatif yollar vardır, maliyet sebebiyle büyük firmalar buna yanaşmazlar bu arada)

Beyazları Borlu deterjanla yıkıyorum. Daha mı beyaz oldu ne? Renkli ve koyu renkliler için sıvı deterjan kullanıyorum, hangisi kampanyadaysa. Yünlü kazaklar için perwoll en iyisi bu arada. Yumuşatıcıda henüz idealimi bulamadım. Durulama suyuna yumuşatıcıyı koyuyor olmak beni rahatsız ediyor, tam durulanamamış gibi. Sirke & esansiyel yağ kullananlar çamaşırlar yumuşak oluyor mu? Sirke kokmuyor, değil mi?

deterjan: perwoll. bitince bingo'nun bebekler icin urununu almaya baslayacagim ama. pek kokusu yok. simdilik 1 kere carsafta denedim, fena degil. bir de uni baby'nin deterjani var. onu kullaninca yumusaticiya gerek kalmiyor.
yumusatici: uni baby.

5

yoğun çalıştığım dönemlerde(gemide) bir fincan, nadiren iki. yoğun çalışmadığım dönemlerde(karada) hiç içmiyorum çünkü bünyemi olumsuz etkiliyor. içtiğim zaman da sevdiğim için değil, uyanık kalabilmek için içiyorum.

Ben de 2 bardağı geçmemeye çalışıyorum. 3'ten sonrası olumsuz etkiliyor.

3'ten sonra ellerimde titreme oluyor. 1 veya 2 bardak içiyorum.

3-4 kupa içiyorum. 5 ve sonrasında midem biraz tuhaf oluyo. Bulanıyo gibi oluyo.

günde 2-3, yoğun çalışıyorsam ve stres/uyku düzeyi fazlaysa 4-5, nadiren de olsa iyice sapıtıp 6-7 gittiğim oluyor. fiziksel olarak negatif bir durum yaşamadım şu ana kadar. yaşadıysam da zaten yıkık olduğum için fark edilir düzeyde olmadı sanırım.

ya ben meşrubat içiyordum inanılmaz şekilde. bırakmak imkânsız geliyordu. sonra uyuşturucu bağımlısıymış gibi kendimi kapattım eve, o ilk zehri atıp fiziksel bağımlılığı yenme aşamasını gerçekleştirdim. sonra baktım gerçekten canım istemiyor artık ama elim boş kalmasın, bi' şeyler içeyim isteği hasıl olmuş. benim gibi baykuşlar için de kahve ideal bu açıdan.

başlayış o başlayış... yarın yokmuşçasına kahve içiyorum. bildiğin şu kapkara nescafe gold'un üstüne basıyorum suyu oh şeker yok bi' şey yok, meşrubat kadar zararlı olmasa gerek. zararlıysa da zararlı bıktım artık bana ne ya.

Günde 5-6 saat uyuyup, 10-11 saat çalışıyorum, sıfır bardak kahve tüketimim var. Bazen keyif için çay içerim. Her gün 3:30 da kalkıp günde 10 saat meditasyon yaptığımız inzivalar sağolsun, uykuyu da aştım bu hayatta.

@der meister, adaçayı denesen ? Her gün bu kadar içmek gerçekten de faydalı değil.
Sen bize lazımsın :)

Normalde 2

genelde bir double espresso bazen yanına da bir kupa (350ml civarı) filtre kahve içiyorum gün içinde. üstüne 2 3 kupa da çay. mesainin çoğu tuvalette geçiyor.

İçtiğim zamanlarda maksimum 2 büyük fincan içiyorum, düzenli değil. Haftada 4-5i bulur. İçme sıklığım tamamen uyku durumumla alakalı.

1-2 kupa

3-4. büyük kupayla.

ortalama 1, nadiren 2 kupa, onları da gündüz içiyorum.
akşam 8'den sonra içince gece uykum gelmiyor.

Hafta içi bir, hafta sonu 2. Fazlası mideme dokunuyor. Azı da dokunuyor gerçi, ama seviyorum.

sabah kahvaltıda çay, öğlene doğru 1 kupa filtre kahve akşama doğru 1-2 fincan türk kahvesi.

şeker veya süt yok. türk kahvesinin yanında % 80 lik bitter çikolata.

ben de 2 bardak(330 cc kupa) civarı. bazen 3 de oluyor. ama 3'ü pek aşmıyorum.

6 veya 7 bu ara.

niye yapmayasın ki? :D

kalecinin topu topu 2 tane yaptığı iş var onlarda can alıcı. 1-gol yememek için iyi yer tutmak.
2- çevre kontrolü

2. yi yapmadığından gayet nizami bir goldür itiraz da etmemiştir.

atılır. kalecide çevre kontrolü sıfır, futbolcu da bundan yararlanmış. hiçbir takım arkadaşı da arkana bak demiyor, takım halinde mala bağlamışlar sanırım, golü yemeyi hak etmişler.

ben yapmazdım.

@ARKADAŞLAR

Cevapların yarısı soruya cevap değil. Ben daha nasıl sorayım? :) ben burada golü tartışmıyorum. Diyelim ki siz o an orada golü atan futbolcunun yerindesiniz. Kaleciyi o şekilde yakalamışsınız. Bir yandan atıyım bu golü diyorsunuz bir yandan bulunduğunuz ülkede yıllarca konuşulacak bir figür haline geleceksiniz. Evet o milisaniyelerde psikolojik olarak aklınızdan bu da geçer. Hatta o anki maçın skoru da maçın önemi de kararınıza etki eder. 5-0 öndeyken o hareketi yapmazsınız mesela. Neden yapılmasın derseniz, belki 30 yıl boyunca bu sinsi gol ile anılmak istemiyor olabilirsiniz ya d a başka sebepler... Yapardım veya yapmazdım diyerek, isterseniz açıklamanızı da yaparak güncelleyelim cevapları :)

Böyle bir sinsilik yapmazdım. Bu yüzden hep kaybediyorum hayatta. :D

Bu golu attim diye kotu anilacagimi falan dusunmuyorum. Direkt atardim. Centilmenlige aykiri bir durum yok.

atar üstüne de eşşek gibi sevinirdim. forma çıkartmalı falan.

dogru veya yanlis, dünya kupasi final maci 90. dakika da olsa ben yapamazdim heralde.

alakasız bir şey sorucam peki futbol gurularına.

bu herif topu ayağına aldıktan sonra diğer arkadaşına pas verse ofsayt mıydı?

haksız
hayır
gereksiz.

1) haksiz. basima gelse o zaman biz baska birini bulalim derdim.
2) gelmiyor.
3) gereksiz bir harcama olup olmadigi sizin toplam gelirinizle alakali sanirim.

1. eğer ki "ben kendimi ayda sizden şu kadar alacağım paraya göre ayarlamıştım. madur oldum, bir daha olmazsa iyi olur" deseydi haklıydı. bu şekliyle pek haklı değil. belki dile getirememiştir meramını.

2. gelmiyor kimse.

3. gereksiz harcama diyemem. elinizden gelmiyordur, vaktiniz yoktur, her şeyi geçtim temizlik yapmayı sevmiyorsunuzdur ve çağırırsınız eve birisini.

1) Haksiz
2) Gelmiyor
3) Bence gereksiz.
Yaslanip elden ayaktan düsersem o zaman böyle bir hizmet satin alirim.
Parasindan ziyade baskasinin benim evime girip, özel alanimi görmesi fikri hosuma gitmiyor.

Haksiz
Gelmiyor
Gereksiz. Useniyorsaniz ya da evi cok kirletiyoraniz gerekli.

1- haksiz. sizi yumusak yuzlu gormus. hizmet sektoru, emekci diye fazladan bir hassasiyet gosteriyor olabilirsiniz ama bu bir is. tanimi ve karsiligi belli. hayir isi degil evinizi temizlemesi.

2- kendim temizliyorum evimi.

3- durumdan duruma degisir. bu bir luks. siz kendi isinizi yapmasi icin birisine para oduyorsunuz. bu sayede temiz bir ev ve hayatiniza 2-3 saat satin almis oluyorsunuz.

1- haksız, çekip gitsin derim.
2- geliyor, 180 (ev villa).
3- kesinlikle aşırı gerekli bir harcama, durumun oldukça sıklığını arttırabilirsin.
evdeki koca ya da erkek sevgili ne kadarda ev işlerine katılırım dese de ana iş maalesef kadınlara düşüyor. kadınlarda kendini ne kadar bu işlerde yıpratırlarsa o kadar gergin olurlar ve ilişkiniz o kadar zedelenir.

ben evlenmeden önce annem, oğlum dışarıda az yemek yiyin, 2 kere sinemaya az gidin ama mutlaka kadın tutun demişti.

haksiz
istanbul'da yasiyorken 2 haftada 1 geliyordu toplam 250
maddi durumu olan biri icin hic gereksiz oldugunu dusunmuyorum

1. İlk defa böyle bir şey olduğu için haksız.
2. Geliyor; her gelişi 150 lira. İki haftada bir geliyor, toplamda 300 lira.
3. Benim için gerekli zira bu şekilde zamanımı satın almış oluyorum. Evde olmadığım için cam, banyo duvarı temizleme, ütü yapma vs gibi belli başlı büyük işleri yapamıyorum, yaparsam da çok zaman harcıyorum. Bu yüzden iki haftada bir gelmesi çok iyi oluyor. Kalan zamanlarda genel temizliği ben yapıyorum zaten. Büyük yükü üstümden aldığı için verdiğim paraya asla üzülmüyorum.

1 - tribinde haksız, senin yerinde olsam direkt o zaman gelmeyin derdim. çok yorulması senin sorunun değil, iki haftada bir düzenli gelince yorulmuyor da önceden haber vererek hizmeti bir sonraki hafta aldığınızda mı yoruluyor ne saçma, yoruluyorsa bu işi yapmasın. ne kadar gereksiz bir trip ya, durduğum yerde sinirlendim gerçekten.
2 - geliyor, mutlubiev'den 2 haftada 1 temizlik hizmeti alıyoruz, 165 lira (veya üç aşağı bir yukarı benzer bir tutar) ödüyoruz. en son girip bakmadım.
3 - dünyanın en gerekli ev harcaması, siz bu paraya temizliğe ayıracağınız vakti satın alıyorsunuz öyle düşünün.

1. haksız.
2. gelmiyor.
3. kendiniz temizleyemiyorsanız gerekli. yoksa, temizlik yapan ile beraber bende evde olduğum sürece bir mantıklı tarafı yok bence (standart apartman dairesi için yorumum, bu tabi 20 odalı köşk falan vardır onu bilemem :)).

1. Haklı ama ifade ediş biçimi haksız.
2. Haftada 1 geliyor. 150 lira.
3. Bekar bir erkek olarak %100 gerekli!

1) Muhtemelen paranın yeri hazırdır, o nedenle haklı. Ama ifade etme biçimi yanlış. +1
2) 150 TL ödüyorum. Benim sıkıntım sizimkinin tam tersi. Haftada bir gelmesini istiyorum. Sık sık ekiyor.
3) Evim ufak olmasına rağmen benim için gerekli. 4 kedi var, baş edemiyorum. Dip bucak temizlik yapmaya enerjim yok. Yaptığım işi de beğenmiyorum, hijyenik bulmuyorum. Ütü de hallolduğu için çok memnunum.

1.değil.
2.gelmiyor.
3.duruma göre değişir.

1)Aylik olarak yaptigi icin belli bi bindirim uyguluyorsa ve alacagi para ile bir yere odeme yapiyorsa sikintiya dusmus olabilir. Sizin maasinizi eksik almanizla ayni sey gibi ama daha kibar bir dille ifade edebilirdi.
2)Annem cam silme zamani geldiginde temizlikci alir. Camlar, ev kapi genel temizligi 250ye yapiyor. Ayda iki kere gelse 500tl.
3)Cam silinecekse cok gerekli ama klasik sil, supur, toz al, banyo tuvalet icinse hic gerek yok. Herkesin yapabilecegi isler.

1) haksız
2) yarım gün 100 TL
3) gerekli

1)genellikle boş günleri kalmıyor, trip yapası varmış yapmış. temizliğinden memnunsanız görmezden gelin. alışkanlığa dönüştürürse bu trip işini, o zaman başka birini araşırırsınız.
2)geliyor. ama ben sade yaşamaya taktığım ve evimde çok az eşya olduğu için normalde 180-200 tl'ye giderken bana 150'ye geliyor.
3)ben yalnız yaşadığım halde düzenli olarak çağırıyorum. beklentilerin, yapmak istediklerin, temizlik işinden hoşlanıp hoşlanmaman, sosyal hayatın gibi gibi bir sürü gerekçesi var. kime göre gerekli kime göre gereksiz? buna siz karar vereceksiniz. mesela ben kendim için son derece gerekli buluyorum çünkü sosyalleşmeyi ve kendine zaman ayırmayı seven bir yapım var.

1. Haklı ama ifade biçimi yanlış +1
Erken de haber verdik diyorsunuz gerçi, bizim ablayı bir kere alamayacaktık (planlı elektrik kesintisi vardı, gelse de iş yapamayacaktı) durumu söyledik, bir önceki gün gideceği evle konuşup bir seferlik yerimizi değiştirdi. Hem gelirinden olmadı hem bizim işimiz görüldü.

2. Ayda bir geliyor, hatta sizinki gibi normalde herkese iki haftada bir gidiyor ama biz o iki haftayı bir arkadaşımızla paylaştık, bir bize geliyor bir ona gidiyor. 190 veriyoruz günlük.

3. O size bağlı, bence hiç gereksiz değil.

1)bana muhtaç neden trip atmayayım kafası bence
özellikle büyükşehirde yaşıyosan görüyorsundur millet bana gel bana gel diye yalvarıyor
çalışan kadın ve erkekler temizlik bir günde bitsin diye neredeyse ağlayacaklar
sonuç:şımarıyorlar
2)hayır
3)değil aslında ama görüyosun sen güvenip eve alıyosun bş de üstüne trip yiyosun :)

Bu olaydan alakasız olarak söylüyorum, hayatta asla parasını verdiğiniz bir personelin tribini çekmeyin. Dert dinlenir, anlayışlı olunur bunlar ayrı şeyler ama hem para verip hem sizle alakalı şikayetlerini dinlemek asla olmamalı.

devam ederseniz uzun vadede tepenize çıkar. başka temizlikçi bakmaya başlayın. bu coğrafyada işler böyle. yüzün yumuşak olursa hemen ezmeyi denerler.

1.gelmeyecegi gunleri onceden soylemek lazimki kadin da magdur olmasin. Baskasina randevu verebilsin o gunler icin. Bu yuzden hem hakli hem haksiz.
2.tum gun 170. (3+1 ama bir oda kullanilmiyor) hali,koltuk,cam, banyo, wc, yerler temizleniyor. Toz almiyor, utu vs yapmiyor.
3.bence gunumuzun bir gerekliligi.

hayır tabii ki

hayır, ben de fal bakıyorum mesela ama fal bakmanın bazı durumları vardır.
ben kesinlikle insanların cinleri falan olduklarını düşünmüyorum bence onlar kafayı yemişler.
fal şöyle bi şeydir bi kaç sembol görürsün, karşındaki insanı analiz edersin ve içinden ne geliyorsa söylersin kişinin söylediklerine ve tasdiklerine göre de devam edersin.

çok fazla falcıya gittim hiçbiri doğru düzgün bi şey bilemedi. bazı şeyleri tahmin ettiler ama onlar da çok geneldi bence.

yani aslında ben de fal bakarken atıp tutuyorum. çıkarsa çıkıyor. kimse geleceği bilemez değil mi?

Bizi hiç tanımayan bir falcıyla karşılaştık. Arkadaşımın parmağında evli olduğuna dair yüzük bile yok. Çok yakında bir kız çocuğu geliyor hanenize dedi. Akşam karısı doğum yaptı.

evet.

Evet.
Beşiktaş'ta cafede birine baktırmıştım. Yeni kurulan bir şirkette işe gireceğimi söylemişti. Birkaç hafta sonra öyle oldu gerçekten.
İş yerinde bir arkadaşımın söylediği şeylerden çıkan oldu.
Akraba çevremde de iyi bakanlar var.

İş yerinde yardımcı abla, kendi isteğiyle falıma bakmak istedi. Ben de inanmasam da, denedim. Tesadüf müdür bilemem ama 3 şey söyledi, ikisi tuttu.

Ben varım. Fal bakarsam çıkar. Ama bakmıyorum, bakınca başım ağrıyor, pek hoş olmuyor.

evet kısmen ama karakter tahlili çok yerindeydi. adamın tüm dediklerinin altına imzamı atardım.

olum tarihini birinin suratina soyleyenini bizzat taniyorum, olum gerceklesti. Dolayisiyla fasa fiso diyen insanlari ciddiye alamiyorum

Okuldan iki arkadaşım bu konuda iyiydi.

Biri, windowsguvenlikduvari gibi baktığında tuttururdu ama "Enerjim düşüyor." diye ayda yılda bir bakardı; fal bakacağı duyulunca iş güç bırakılırdı, herkes toplaşıp sıraya girerdi hemen. İyi bir tutturma yüzdesi vardı gerçekten.

Bir diğer arkadaşım daha sık bakardı ama iyi yakalardı genelde. En son, duyduğum kadarıyla, erkek arkadaşı ile bakarken üç vakte kadar ölüm görüyor; üç gün ya da üç ayda çıkmıyor dediği ama üçüncü sene kendisi vefat ediyor aniden.

İstenen şeyi duymayınca, pek baktırmış olmaktan memnun kalmıyor insan.

inanır mısın hiç rastlamadım.
hatta bak bu falcının dedikleri hep çıkıyor diye gaza getirilip sonra fos çıkanları çok gördüm duydum

ben rastladım.

resim kursunda bir tane abla vardı. yüzüne bakarak fal bakardı. resim kursunun hocası bir gün eşinin fotoğrafını göstermiş öylesine. -bana anlatılan tabii- böyle bi yüzü ekşimiş bir şey olmuş. acilen doktora gidin demiş kadına. adam kanser çıktı aq.

tabii bunu duyan ben durur mu :D abla bana da bak abla bana da bak diye diye peşinden ayrılmadım.

bana dedikleri;
-mühendis olacaksın
-ilk araban çok eski bir araba olacak
-sana bir miras kalacak ve aynı gün bitireceksin o parayı
-hiçbir ilişkinde karşı tarafın ailesi seni istemeyecek

miras kısmı hariç hepsi tuttu :D

iş olarak değil ama, teyzemin bi arkadaşı, annemi tanımadan, annemin ailesine söylemediği şeyleri söylemiş. "bu sefer saçmaladı ya, bilemedi" filan diye anlatırken, annem "doğru" demiş. benim için de, çok başarılı olacak filan demiş, bi tık yok. demek ki... :D

ben kahve falında başarılıyım fakat günüme göre değişiyor. gariptir alkollüyken daha yüksek oranda tutturuyorum :)

Zamanla kulağın alışacak ve anlayacaksın.

Bir sure gecince aksana alisiyor. Biraz zaman ver kendine, anlamadiginda tekrar sor. En kotu adamla konusursun isler iyice kotuye giderse.

Bence de Turkce aksan bircok kisi icin anlasilir. Akici konusuyorsan, Turkce aksani anlamayan cok kisi tanimadim. Anlasilmadiysa ya konusan akici konusamiyor, ya karsi taraf cok hakim olmuyor. Ben de hayvan gibi Turkce aksanla konustugum icin defalarca test ettim bu durumu, kesinlikle bircok kisiye anlasilir geliyor.

Abi bu sadece senin değil evrensel bir sorun bu. Kulağın alışır yavaş yavaş. Sen hiç değilse adamın dediğini anlamıyorsun, ulan ben adamın ingilizce konuştuğunu 2 saat sonra anladım, ne diyor lan bu tatar ramazan diyip dinlemiyordum bile.

Anlamayınca sor anlayana kadar ne dediğini. Bunda ayıplanacak bir durum yok. Anlamayıp kafana göre iş yaparsan asıl hata edersin. Benden sana yurtdışında çalışan biri olarak tavsiye.

Bence biz Türkler olarak yabancılarla anlaşamama problemine aşina olduğumuz için kelimeleri tane tane söylüyoruz, ağzımızı daha çok açarak kullanmaya çalışıyoruz yuvarlamıyoruz. Bu durum güzel bi ingilizce aksanı oluşturmamıza engel olsa da karşı tarafın daha kolay anlamasını sağladığı tartışılmaz.

Kulağın zamanla alışabilir her kelimesini dinlemekten vazgeçme bence. Bazen “kusura bakmayın biraz daha yavaş konuşabilir misiniz” gibi uyarılar kibarca yapılırsa hayat kurtarıyor.

Mailime de atar mısınız de. Yazı alışana kadar hayat kurtarır.

listening yap. anadili Çince olup ing. konuşan insanların videolarını, konuşmalarını dinle. açılırsın. ben de hintliler için yaptım, ki onlar daha beter sjbdhs

Mesele sadece aksansa alışırsınız söylendiği gibi. Ama kişinin İngilizcesi kötüyse işiniz zor. Geçenlerde bir Japonla iş görüşmem oldu, Allah Yarabbi. Adam söyleneni anlıyor, ama derdini anlatana kadar hem onun hem karşısındakinin göbeği çatlıyor.

yukarıda söylenmiş, evet evrensel bir sorun ama iş yerinde maalesef beklentiler büyük. bence çinlilerin ingilizce konuştuğu altyazılı video izleyin.

alıştıkça geçecek bu kesin. bir de uzakdoğuluların aksanı gerçekten berbat ötesi berbat. yada iyi ama bizim kulağımız aşina değil diye anlamıyoruz:)

Çinlileri amerikalılar bile zor anlıyor

Yok bence. Kaba taslak şöyle çevirdim:

Nottingham Üniversitesi'den Howarth'ın çalışmasından biyoruz ki yerleşim yerlerinde çoğu kaza nadiren çocukların sürücüleri dikkate almamalarından kaynaklanır. Durum bunun tam tersidir.

doğru ya ben yanlış algılamışım.

aurorauroaura +1

hardly yerine hardly ever mı olsa acaba?

yani "hardly because" başlı başına bir söz öbeği alınmalı?

Hardly ever ya da hardly because'la falan alakası yok. Cümledeki tek gariplik "hardly"nin yerinin farklı olması. Normalde "most casulties hardly occur" ya da "most casulties occur hardly" şeklinde olması lazımdı.

shangrilla +1
hardly nin yeri sikintili. most casulties hardly occur denirse duzeliyor.

We know that most of casualties are hardly occurs in residential
areas because children ignores drivers, but it is mostly the other way around. Taken from the work of Professor Ian Howarth at the
University of Nottingham


Ben olsam buna benzer şekilde kullanırdım. We know from the work... gibi başlamak cümleyi niyetinden uzaklaştırıyor gibi. We know that ... bi cümle, kaynak bir cümle gibi.

@new day new life:

Siz yine de o şekilde kullanmayın zira yazınız gramer hatalarıyla dolu. Proofreading isterseniz el atabiliriz.

know from biraz garip oluyor. Şöyle daha iyi sanki:

From/Based on the work of Professor Ian Howarth at the
University of Nottingham, we know that most casualties occur in residential
areas hardly because children ignore drivers, but it is just the other
way round.

en iyi mi bilemem ama en çok satan kinyas ve kayra

bu arada kinyas ve kayra ilk kitabıdır

Henüz Daha'yı okumadım ama benim için hala Kinyas ve Kayra.

ben de aynı soruyu sordum vakti zamanında Kinyas ve Kayra dediler, aldım. şimdiye kadar bitiremediğim nadir kitaplardan oldu. bu kadar insan yanılıyor olamaz diye düşünüp hala dönem dönem bi dönüp bitirmeyi deniyorum ama ruhum daralıyor okurken.

kinyas ve kayra'yi 16 yasinda okudum. o zaman kadar okudugum en degisik, en iyi seydi. etkilenmistim epey. ekside yorumlarini okudugumda genel olarak begenile bi kitapti ama ergen kitabi diyen de vardi.(adam 17 yasinda ergenken yazmis zaten lol) su an 23 yasindayim, simdi ya da bikac yil sonra ilk defa okumus olsaydim o kadar etkilenmezdim muhtemelen. genel olarak hayat ustune aforizmalarla dolu bi kitap, beni etkileyen onlar ve hikayenin, karakterlerin yarattigi tuhaf, karanlik havaydi. kinyas ve kayra'dan sonra da aaabii yeralti edebiyat bu adami okumaliyim diyip "az" ve "malafa" yi okumustum. malafa'ya farkli ve iyi diyebilirim hatirladigim kadariyla ama "az" biraz turk filmi tadinda, cok olmamis bi romandi.

yani. uc adet kitabini okuyabildim, kinyas ve kayra diyorum ben de.

Tüm kitaplarını okudum. Kinyas ve kayra'yı bitiremedim. "Her cümlesinin altı çizilesi" dedikleri kitaplardan. Akıcı değil. Malafa, daha ve ziyan favorilerim.

1 daha
2 malafa
3 kinyas ve kayra

Not: bütün kitaplarını okudum. Son bir iki yılda yeni bi kitap yazdıysa da haberim yok.

kinyas ve kayra degil ya, gercekten cok zor bitirdim kitabi, bir daha da gormek istemiyorum. daha ya da az diyorum ben de.

ilk kez piç'i okuyup çok beğendiğimden kinyas ve kayra'ya başlamıştım. ikisini de 18-22 yaş aralığında okuduğumdan hoşuma gitmişti. takiben bütün kitaplarını çıktıkça okumaya başladım. bütün kitaplarını okumuş biri olarak şu yorumu yapabiliyorum, yaşım ilerledikçe kitapları ergen hissiyatı vermeye başladı. mesela "daha" adlı kitabını çıktığı gün alıp bundan 1 sene sonra ancak bitirebilmiştim. aralarından malafa ve az'ı bu hissiyatı pek vermediği için ayrı bir yere koyuyorum. dolayısıyla az ve malafa benim için en iyi kitapları bugün, bu yaşımda. 10-15 sene evvel bu piç olurdu, kinyas ve kayra olurdu.

Kiynas ve kayra'yı 18 yaşımda okudum. O zamanlar tutunabileceğim tek dal olarak bu kitabı belirledim. Mutsuzluk, depresyon, insanlarla anlaşamama. 18 yaşın getirdiği ne varsa hepsi bu kitaptaydı ve harika bir anlatımı vardı. O zaman sorsaydınız hayatımın en iyi kitabı derdim.

Şu an için beğendiğim bir kitap dememin sebebi beni o dönemler çekip çıkaran ve belki de bugünkü kişiliğime "neye benzemek istemediğime" karar verdiren bir kitaptı. o yaşlarda kayracıydık. sonra kiynascı olduk. mutluluğu bulduk. o nedendendir ki duvarımda kitabın son sayfası çerçeveli bir şekilde durur.

Her neyse niye şimdi bu kadar yükseldim ben de bilemedim.

Sıralamam şu şekilde

1 Kinyas Ve Kayra
2 Piç
3 Zargana
4 Ziyan
5 Azil

Kinyas ve Kayra, Az ve Azil'i okudum. Üçünü de 30'umdan sonra okudum. İçlerinden sadece Kinyas ve Kayra'yı beğendim. Ergen edebiyatı olduğunu düşünmüyorum, ama yazarın aforizma kasmaları bazen itici ve zorlama geliyor.

Cinsiyetleri nedir? İkisi de erkek mi?

@mabesa dişi ikisi de.

Dişiler erkeklere kıyasla daha az 'dost canlısı' oluyor. Benim kızlar 5 yıldır birlikteler, hala hazetmiyorlar birbirlerinden. Sürekli saç baş yolmalı kavga etmiyorlarsa sorun değil.

sonradan bir araya getirilen kedilerin birbirlerine sarılıp uyuması falan gibi şeylerin hayal olduğuna karar verdim :D

birbirlerini parçalamıyorlarsa sorun yok. idare ederler öyle. küçük de büyüdükçe pısması azalır. mutsuz olduğunu düşünmeyin. iyi bir yuvası olması daha önemli.

vidoco filmi geldi aklıma ama istediğin gibi sayımaz

28 gün sonra
www.imdb.com

istediğin gibi sayılır mı bilemedim.

benim istediğim daha çok tarihi bi film. post apokaliptik vs. değil.

www.imdb.com

black death

neredeyse tamamen vebayı anlatıyor ama başyapıt bekleme. yine de izleniyor.

The physician

ben atmlerin kalkacağını düşünüyorum. tamamen mobil cüzdana dönecek iş.

@jefferson fakat fiziki paranın yatırılıp çekileceği bir cihaza her zaman ihtiyaç duyulacak.

insansız şubeler gelecek.

edit: teknoloji bizim işimiz. gelecek diyorsak gelecek.

www.finansgundem.com

@babilbaligi önümüzdeki 5 yıl için çok iyimser. daha somut şeyler lazım.

subeler yerine yapay zeka destekli goruntulu konusma ile herhangi bir calisana ihtiyac duymadan klasik islemler evden yapilabilir.

kredi ve sigorta risk degerlendirmesi yaparken bankalar buyuk big data kuruluslarindan bilgi temin edecekler. o kisinini gunluk aliskanliklari, nerelerde zaman gecirdigi vs o kisiyi sigortalarken veya kredi verirken degerlendirilecek.

@emrahday o biraz kişisel veri şeyine ters düşüyor gibi, pek mümkün olmayabilir.

Şu katılım bankası mıdır nedir, o tarz şirketlerin bazı Arap ülkelerinde Türkiye'de olmayan hizmetleri burada da yaygınlaşır diye düşünüyorum.
Teknoloji ile alakası yok ama, arz-talep meselesi.

5 yıl içinde bankacılıkta köklü, büyük bir değişiklik olmaz, dünyada olsa bile ülkemizde bunun benimsenmesi yıllar alır. Ufak yenilikler mesela temassız kart kullanımı ciddi biçimde artacak, atıyorum şu an x ise, 5 yıl sonra belki 10x, 20x olabilir, inanılmaz rahatlık, ufak meblağlı alışverişler için. Dünyada aldı başını gitti bu olay. Yine bir başka özellik bu temassız banka kartlarını ulaşımda da kullanabilme olayı. Normalde çoktan bunun mümkün olabilmesi lazım, ulaşım kartlarından dönen rantın haddi hesabı yok

@speedy, temassız kart ile ulaşım zaten var bazı yerlerde.
www.cnnturk.com
bkm.com.tr

hce kullanımı yaygınlaşacak.
bozuk para yatırılabilen ve çekilebilen atmler yaygınlaşacak.
banka şubeleri insansızlaşacak.

Türkiye için konuşuyorsak, Sektörde gelecek şu an open apiye ve blockchaine yönelmiş durumda.

@emrahday bu hali hazırda yapılıyor.

Çok bilgim olmadan akıl yürüterek, o dönemde zaten Yahudilere iş verilmediğini, bu nedenle herhangi bir işte çalışmadıklarını varsayıyorum

Evet, çıkmıyorlar hiçbir şartta. Görüldükleri yerde kampa gönderileceklerdi; nitekim öyle oldu.

mantısı!

dünyanın en kolay yemeği olabilir.

karnabaharı ufak ufak kesin, lokmalık boyutta olacak şekilde. tavada biraz soteleyin, 5-10dk kadar, istediğiniz gibi baharat ekleyin. sonra bir tabağa alın, üzerine sarımsaklı yoğurt. biraz da yağ gezdirdiniz mi alın size mis gibi mantı!

bir ilerki aşama için karnabaharı kıyma ile beraber soteleyebilirsiniz.

afiyet olsun

kıymalı yapabilsin. havuçlu kerevizli falan güzel olur.
ya da beşamel sosla fırında yapabilsin.

yemeğini yapıyorsan kıymalı yap daha güzel oluyor. ya da sadece haşlayıp üzerine zeytinyağı ve limonla ye. mmmm canım istedi.

Havuç, patates, kapya ve çarliston bol kekikle piştikten sonra 2 su bardağı sıcak su ile birlikte az haşlanmış karnabahar ekleyerek 15 dakika daha pişiriyorum. Efsane oluyor. (isteğe göre sotelik tavuk ya da kıyma da var)

yemek formülü: salça soğan kırmızı biber yağ bunları hep beraber kavurup üzerine herhangi bir şeyi atıp su eklersen yemek olur. karnabahar da böyle bir yemek bence. kırmızı biber, kıyma, biber salçası, domates salçası ve yağ bu ekip çok iyi gider bence.

son zamanlarda graten olarak yapıyorum ben. tarif de www.youtube.com burdan. istersen içine tavuk, et, kıyma da koyabilirsin güzel oluyor.

karnabahar pane: kolay, lezzetli ve yoğurtlu!

Fırında +1

Rondoda çekip hafif zeytinyağı ile kavuruyorum. Sonra kısır yapar gibi yeşillikleri ekliyorum. İkram ettiklerimden gerçek kısır sanan çok oldu.