hayır hissetmemelisin.
zaten etmemelisin.
yani içinden gelse de doğru olan ah vah etmek değil enerji anlamında.

bunu ayrıntılı olarak konuşuruz çekirge. :)

eğer hasta olmadığı halde sürekli hastalık yaratıp kendinden bahsediyosa, ilgisiz ve sevgisiz kalmıştır belki, o şekilde ilginizi çekmeye çalışıyor olabilir

yok cidden hastaysa bi zahmet ah vah edin anneniz o sizin

Hasta olmak istiyor ve oluyor. Ve fakat bazen katlanamiyorum annem olsa da.

@blatta: konuşalım master ;)

bunları çocuğun yapsaydı zoruna gider miydi? insanoğlu da yaşlanınca aynı çocukluk yıllarına dönüyor işte. şu an çocuktan farkı yok, ona göre davranacaksın.

Cocuklasacak, bilincini yitirecek kadar yasli değil. Aynini cocuklarima yaparsam koysunlar kapının önüne zaten. Kimseye boyle derin bir iç sıkıntısı yaşatmak istemem.

annen olması demek; onu koşulsuz, her haliyle sevip/sayıp sonsuz ve karşılıksız bir ilgi/alaka göstermen gerektiği anlamına gelmemeli diye düşünüyorum. anne babalar da bunu bilerek çocuk yapsınlar. yani o çocuğun onların ileriki yaşlarındaki güvencesi olduğunu düşünmesinler. "ben ancak yaşamasını sağlarım, o yaşamı ne kadar kaliteli (özellikle duygusal anlamda) verebileceğim beni ilgilendirmez ama o her zaman beni saysın/sevsin, koşulsuzca kabul etsin" gibi bencilce bir düşünce olamaz. sonuçta biyolojik bağlardan gelen bir düşkünlük ister istemez oluyor anneye babaya karşı ama bir yere kadar. çocuk dediğin şey bir yerden sonra birey haline geliyor ve seninle ilgili kabullenemediği/tasvip etmediği şeyler ortaya çıkıyor. çok da haklı oluyor birçoğunda. ebeveynler bunu kabul etsin ve sindirsin. edemiyorlarsa çocuk yapmasın.

bak yanılıyorsun, çocuklaşmak için bilincini kaybetmesine gerek yok.

insanın fıtratı bu. insan çocuk olarak doğuyor olgunlaşıyor, sonra fıtratı gereği tekrar geriye dönmeye başlıyor, yaş ilerledikçe de daha bir çocuklaşıyor ve sonra ölüyor. insan doğası bu, bunu bir araştır, yaratılış tersine dönüyor.

Utançtan çok travma var o fotoğrafta.

Abartmıyorsun. Kesinlikle katılıyorum ben de bu fikre ve tüm basın-yayın organları ve diğer medya kanallarının kadını itibarsızlaştırmak için el birliğiyle çalıştığını düşünüyorum. Yani olayı kınayan bir tavır sergileyip aslında yine kadını gerilerde bir yerlere atıyorlar. Ayrıca bu tarz fotoğraflar ve iddialı başlıklar/cümlelerle daha çok okunmak/seyredilmek/tıklanmak istiyorlar. Yani kadın yine her şekilde mağdur ediliyor, taciz ediliyor ve sömürülüyor. Bu şekilde olmamalı.

@arnold: İster travma olsun, ister depresyon, ister utanç, hiç farketmez; orada mutsuz durumdaki bir kadın fotoğrafı bu erkeklerin empati kurabilmesini sağlayamaz. Bu işin sıkıntısını çeken, mutsuz, çaresiz, pişman erkek figürü gösterilmeli en basitinden bir empati yaratabilmek için. Kadının duygularını en başında anlayabilecek olsalar zaten işi o raddeye getirmezler.

istediğin nasıl bir fotoğraf, bir örnek verir misin? şöyle olsa daha iyi olur dediğin fotoğraf? link alalım.

bence editörün mallığı, dikkatsizliği ama onlar eminim bunu iğrenç bir yaklaşım olarak görmüyor, yani içi fesat olarak, bilerek, kızın çıplak olmasına özen göstermiyorlar.

fazla tepki veriyorsun gibi geldi.

@douchebag:

örnekler:

- www.peacefulharmony.co.uk

- www.featurepics.com

- images.sodahead.com

- thenypost.files.wordpress.com

- politicalblindspot.com

(Bunlar yine en şiddetlileri. Başına bir şey gelmiş kadın yerine, birisine zarar vermiş erkek figürü kullanmak isterlerse buyursunlar. Bu kadarına bile gerek yok da en uçtaki örneği vermiş olayım hadi. Yeter ki böyle adice kullanmasınlar mağdur olmuş kadın görüntülerini).

tabii ki güzel bir şey değil ama "tüm basın-yayın organları ve diğer medya kanallarının kadını itibarsızlaştırmak için el birliğiyle çalıştığını" demek fazla.

editör de bu çekinceyi duysa, haklısınız der. haklısınız da. doğru değil.

arkada art niyet aramak hatalı. 5 dk'da oluşturulan bir haber, katalogtan taciz tagli fotoğraflardan rastgele seçilmiş.

uyarın düzeltsinler, bunu bir linçe çevirmeyin, linçin yönü orası değil.

@pandisp
kesinlikle katılıyorum. Yani artık şu aşamada toplumun hal ve gidişi de göz önünde bulundurulduğunda "belli bi bilinç seviyesinde olduğu iddiasıyla ve kendisi de haber iletmenin yanında bilinç oluşturma görevi olan basın yayın organlarının bırak editörünün, stajyerinin bile böyle bi hataya mahal vermemesi lazım!!
ki muhtemelen haber stajyerin elinden çıkmıştır yada mizanpaj sebebiyle son anda görsel seçilmiştir filan fişman... ki bunların hiç biri bahane olmamalı artık.

gerekiyosa her bir çalışana bu konuda duyarlılık eğitimimi dir neyse o verilmeli.
bir algıya sahipsen onun dışında hareket etmezsin bu konudaki reflekslerin otomatikleşir. katalogtan foto seçerken bile..

medya bu tür fotoğrafları stock sitelerden satın alıyor büyük ihtimalle. dolayısıyla içeriklere fotoğraf seçen öküzlerin vizyonsuzluğu olarak değerlendirebiliriz konuyu.

özetle: çok haklısın abicim.

Ortada bir suclu ve magdur var. Magdur kisinin fotografini görünce "sevdiklerimden biri bu sekilde magdur olabilir, sevdiklerimi uyarmaliyim, korumaliyim" seklinde empati olustururken, suclu kisiyi fotografta gördügümde "asla bu adamin yaptigini yapmam, bu kadar asagilik olamam" seklinde olumsuz empati besliyorum. kisaca kimin fotografini görürsem o kisi ile ilgili empati kurmam daha cok oluyor. Bu nedenle kadinin fotografinin kullanilmasi erkeklerde daha baskici, korumaci bir his uyandiriyorken (yakinlarindan baslayarak cevredeki herkese), suclu erkegin fotografi hemcinslerine karsi tavir, güvensizlik daha sonra da hemcinslerinden baslayrak kendini elestirmeye ve yeniden degerlendirmeye dönüyor(yanlislikla da olsa birini rahatsiz edermiyim, bu adamin durumuna düsermiyim düsüncesi olusuyor).

O nedenle suclunun utanc duyan, zayif bir fotografinin kullanilmasi cok daha iyi olur düsüncesindeyim.

gerçekçi olalım o habere pandispanyanın verdiği linklerdeki fotoğrafların biri koyulsa taşak geçer gibi görünürdü

örnek olarak şu fotoğrafı o haberde düşünelim ve bu fikirden vazgeçelim. hep birlikte tıklıyoruz
images.sodahead.com

granit serilerine bak mutlaka. ozellikle tavalarindan bir tane elinin altinda bulunsun. biz karaca aldik memnunuz ama baska markalarin da granit urunleri guzelmis diye duydum.


la noix soyleyince hatirladim, mutlaka kurutma makinesi al. gercekten hayat kurtarici bir sey.

oo sonunda evleniyoruz galiba, çeyiz hazırlıkları mı başladı? :)

tefal bence çok başarılı çoğu mutfak aletinde. actifry, tavalar, tencereler konusunda güveniyorum kendilerine.

süpürge dyson diyorum, ona bütçe çıkışmazsa electrolux de fena değil, hadi bosch veya rowenta da olabilir. beyaz eşyada da electrolux iyi bence, eskiden bosch falan diyolardı da şimdiki hali pek başarılı değil bence, biraz da gereksiz pahalı. ayrıca çamaşır makinesi ve buzdolabında samsung'un iyi olduğunu düşünüyorum.

Seramik tavada Emsan, Tefal'den daha kaliteli ama fiyat olarak da biraz daha kallavi. Kalanı hakkında Tefal'den çok şaşmamaya çalışıyorum.

en iyi dediğinde fiyatlar uçuyor.

süpürge için mesela dyson var. bayağı pahalı. performans/fiyat oranı iyi olsun dersen philips iyi diyorlar genelde.

Beyaz eşya için en iyilerden miele var ama yine pahalı. daha düzgün fiyatlarda genelde bosch tavsiye ediliyor.

tencere tava için de silit var mesela, enplus'larda satılıyor. ama bence çelikler için korkmaz, hisar iyidir. teflon da tefal tabi. seramikleri ve dökümleri bilmem. düdüklü tencere için ise fissler var ama daha ucuz olarak korkmaz fena değil gibi yine. en sağlıklısı da çelikler tabi ama yapışmazlık için teflon, seramik falan gerekiyor.

çatal kaşık takımı: jumbo, olmadı hisar.

her türlü cam: paşabahçe.

Karaca'nın döküm tava setini kullanıyoruz, performansı çok yüksek. Seramik tava seti de güzel, tencere tava takımları var, büyüklü küçüklü alabilirsin.

Tencere yemekleri için Ikea'nın 365+ tencereleri çok başarılı (git:www.ikea.com.tr ). Ben kullanıyorum 3-4 senedir ve çok memnunum.

soruna tam olarak cevap değil fakat arayıştan kafa bunaldığında izlemelik www.youtube.com

beyaz eşya'yı arçelik/beko vs gibi bi yere git, hepsini ordan hallet. ciddi indirim uyguluyorlar. bi de dönemlik kampanyalardan yararlanabiliyorsun. her ay farklı bi çamaşır mak falan kampanyada oluyor.

annem benimçeyizime tencere tava takımı aldı, dökümlülerden. sözüm ona yapışmayacaktı ama maşallah her şey yapışıyor. hiç memnun değilim. markasını hatırlamıyorum eve gidince bakarım. yaza doğru seramiklerden alıcam. teflon önerilmese de ciddi manada hayat kurtarıcı oluyor, temizliğine dikkat edersen o zararlı şeyinden de uzak kalmış olursun (süngerin yumuşak tarafıyla temizlenecek, bulaşık mak girmeyecek). cem marka iyi diye hatırlıyorum bi de

kurutma makinesini annem zorla aldırdı ama çarşaf havlu vs'de cidden süper bişey. şimdi çocuk da olunca herhalde daha randımanlı kulanmaya başlarız. yımışacık oluyo o havlular bornozlar <3

evde fantom sulu elektrik süpürgesi var, haftalık büyük temizlik onla yapılıyor. bana kalsa daha rahat kullanımı olan bir şey seçerdim ama o da fazladan varmış, ondan aldım :d bim'den 50 liraya ayaklı elektrik süpürgesi aldık bi de mutfakta duruyor, kırıntı döküntüyü 5 dk'da temizliyorsun.

en büyük problemi ben çatal kaşık takımında yaşadım. o hisar'lara karacalara falan gittik, elimizi attığımız ikinci çatalda hep bir çizik hep bir sorun. sonunda esse'de satılan bi markadan aldık, memnunum. misafirlere onu kullanıyorum, günlük olarak da ikea :D

bim'i takip et, cam kaplar borcamlar falan ciddi uygun fiyata alırsın hepsini :) küçük kapaklı cam kaplar da süper oluyor (plastikte yemek tutmayı sevmiyorum, ayrıca camı bulaşık mak yıkayabiliyorsun)

öncelikle karacaya hiç yanışmayın, zaten şikayetvar'a bi bakarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız (benim 1 adet bozuk düdüklü tencere kapağımı 1buçuk senede değiştiler, desenleri dökülen yemek takımıyla ve yer yer paslanan çatal-bıçak takımını servise götürmeye cesaretim yok )

f/p olarak benim gördüğüm en iyi tava tencere markası mehtap. tefal, emsan vs. fiyat olarak fazla uçmuş. ayrıca şu günlerde migroslarda mehtap ürünlerinde çok ciddi indirim var (40 küsürlük ürünler 10 küsüre inmiş, kaçırmayın)

satış sonrası servis hizmeti olarak arçelikten memnunuz, tavsiye ederim.

ıvır zıvırmış gibi görünene ama almaya başlayınca ne büyük bir ellet olduğunu göreceğiniz ufak tefek şeyler için ikea'ya bakın, belirli bir satandarttaki her şeyin bir arada olması büyük kolaylık.

bim, şok ve a101!i takip edin, haftalık aktüel ürünlerinde güzel şeyler olabiliyor.

benim bir adet hisar düdüklüm var memnunum valla,beyaz eşyada da gidip çok lüksünü alma buzdolabı dediğin aslında 5 yıl içinde eskiyor.

ızgara tava için www.tefalshop.com.tr bu süper bence. mutfak gereçlerini(ufak tefek şeyleri ya da gündelik yemek takımlarını falan) ben genelde bernardodan tantitoniden falan bakıyorum. bu arada hayırlı olsun şimdiden:)

mutfakta ne kadar zaman geçirirsin sık yemek yapar mısın bilmem ama ben önceliklerimi yazayım en azından. markalara takılma kaliteli ürün kendini belli eder ekonomik ve sağlam bir sürü şey bulabilirsin uğraşırım dersen. tasarruf kasmama gerek yok dersen markaların setlerinden alabilirsin tabii. benim önerim et pişirmek için bir tane döküm ızgara tavan olsun. wok tavan olsun hızlıca sebze pişirme olayı çok hoş sağlıklı. güzel alternatif oluyor yemek yanına. en az 3 boy, birer ikişer tenceren tavan olsun. sakın katı meyve sebze sıkacağı alma kullanmadan köşede kalıyor :) blender seti al. kettle'ın içi çelik olsun kireç temizliği kolay oluyor. çeşit çeşit özelliklerde tost makineleri var sana göre bir tane seç.fırın kapların olsun kelepçeli kalıplar muffin kalıpları güveçler borcamlar vs. kurutmalı çamaşır makinesi almak istiyorum ben yerden tasarruf. almışken öyle alırsan senin için de iyi olur. her buzdolabı yiyecekleri taze tutmakta başarılı değil. 1 yıllık dolabı değiştirmişliğimiz var iyi araştırmak lazım. 5 programlı bulaşık makinesi al. ocağını seçerken büyük gözü cayır cayır yanan bir model al :))

söylemeyi unutmuşum bulaşık ve çamaşır makinesinin kısa programı mutlaka olsun

Düdüklüde Tefal iyidir. Esse'den aldığımız seramik tencerelerden çok memnunum. Makinede de yıkıyorum. Yine Esse'den aldığımız döküm wok tencere var, o da iyi. Tavaları Makro'dan aldım (markaları Touch Me). Mavi gri renkli seramik teflon tava. Biri klasik, biri de wok. Wok tava gerçekten çok kullanışlı. Bu seramik teflonları elde yumuşak süngerle yıkamak da çok kolay oluyor. Bir de yine Makro'dan aldığım krep tavası var, çok iyi.

Teyzem Tefal Actifry hediye etmişti; pek kızartma yiyen biri değilim ama memnunum ondan da.

Arzum'un rondo ve karıştırıcılı setinden memnunum. Tost makinem de Arzum, gayet güzel işini görüyor. Su ısıtıcım da Arzum'dan ve o da senelerdir kullanımda, kireçlenme yok.

Mini fırınım Arçelik'ten, gayet memnunum. Elektrik süpürgem Rowenta, tozu bayağı iyi çekiyor ve çok sessiz. Beyaz eşyaları evlenirken yenileyeceğiz biz de. Şimdilik emektar Bosch ocaklı fırın, Vestel buzdolabı ve çamaşır makinesi, Siemens bulaşık makinesi var ve bunları alalı 10 sene ve hatta daha fazla oluyor. O yüzden yine bu markalara bakarım ben. Kurutmalı çamaşır makinesi almak bence de mantıklı. Ayrıca kısa program ve ne kadar çeşitlilik olursa o kadar iyi; mevcut çamaşır-bulaşık makinelerimde çok program var ve hemen hemen her şeyi yıkayabiliyorum.

Philips'ten aldığımız katı meyve sıkacağı da başarılı ama onu temizlemesi çok sinir, o yüzden meyveyi direkt yemek daha çok işime geliyor.

Tchibo'da da her zaman alacak ufak tefek bir şeyler bulunuyor. En son buharda pişirme aparatı aldım mesela. Güzel kek kapları, muffin kalıpları da oluyor.

Çatal bıçak, tabak takımları filan artık zevke göre. En uygun fiyatlar Ikea'da sanırım. Annemden kalanları kullanıyorum ben. Eksiklik yok şimdilik.

Kolay gelsin. :)

Edit: Bir iki detay ekledim.

sivilce dediğiniz beyaz başlı mı, iltihaplı gibi mi?
sıksanız çıkar mı yani?

bir kısmı öyle.

endişe edilecek durum olduğunu sanmıyorum.
beslenmenizle ilgili olabilir, karaciğeri yoran birşeyler tüketmiş olabilirsiniz(protein tozu, bol alkol vs). hormonal bir durum da olabilir. bazen hiçbir şey bulamayıp stres diyorlar, bende olduğu gibi.
iş yeri hekimi sivilce olduğu için muhtemelen önemsemeyecektir durumu. ısrarla çıkmaya devam ederse veya şiddetlenirse cilt hekimine gitmenizi tavsiye ederim.

Hormonal olabilir. Özellikle de nispeten derinde, kist şeklinde ve zor iyileşiyorsa. Bunun için en iyisi bir hormon testi yaptırman olur. Doktor muhtemelen yönlendirecektir. Fakat böyle kistik değil de daha çok beyaz uçlu ve nispeten yüzeyselse, vücudun için kullandığın duş jeli, sabun, şampuan v.b. de neden olmuş olabilir sivilcelenmeye. Son zamanlarda yeni bir ürün kullanmaya başladıysan kullanımı kesip bir bakabilirsin herhangi bir iyileşme var mı diye.

Babam emekli hakim. 40 seneye yakın çalıştı ve hiç bir zaman tayin için bir talebi olmadı ve devlet nereye gönderdiyse oraya gitti. Bu yüzden kardeşim ve ben çocukluk ve ergenliğimiz süresince ortalama 3 yılda bir şehir ve dolayısıyla bir sürü okul değiştirdik. En son 1996'da İstanbul'a geldik ve 2012'de, artık 1. derece hakimken babamın tayini birdenbire Gaziantep'e çıktı. O da bu saatten sonra orada görev yapmayı istemedi ve emekliliği de geldiği için emekli oldu. Şu anki durumlar nasıl bilmiyorum ama yine de paylaşmak istedim.

izmire tayin isteyip şebinkarahisar'a gidebiliyorsun.

erkek olarak sıfır makasla uzatmıştım saçlarımı, herkes de beğeniyodu... niye kesmek gerekiyor anlamıyorum ben kırık falan mı oluyor? kırık görsem onu da tanımam gerçi de :)

@kerim
Kırıklar + Orantısız uzama

telefonda oldugumdan su an vieolikleri ile ugrasamadim :) lakin kahkulu keserken bu paylastigin ilk videodaki kadinin bi kahkul kesme videosu var isimi cok kolaylastirmisti ve sonuc hep iyi olmustu, tavsiye ederim.
ben sac kesim isini ogrenmek icin insanlarin kendi saclarini nasil kestikleri videolardan cok profesyonellerin nasil sac kesilir uygulamali videolari oluyor onlari seyrediyorum. makas tutusu, saci ayirisi vs bir adam var unutmazsam daha sonra linkini eklerim.
kendi sacini kesebilmek buyuk rahatlik heralde bi 3-4 senedir kuafore gitmisligim yok :) mis gibi..

4-5 seneden beri saçlarımı eşim kesiyor ben de onunkini kesiyorum bir 7-8 senedir (kuaförlükle uzaktan yakından alakamız yok). Hatta e-bay'den profesyonel makas bile aldım bu iş için. Saçımda herhangi bir kat v.b. olmadığı için kolay oluyor kesim. Çenemin biraz altında küt bir model ve önlerde kakül/perçem var. Kakülleri şu videodaki (git:www.youtube.com ) tekniğe benzer şekilde kesiyorum. Eşim de saçında 3 numara tercih ettiği için makineyle bir 15 dakikada halloluyor.

Kuaförlere bağımlı olmamak şu dünyadaki en güzel şeylerden birisi.

@nwnd
Profesyonellerin videoları teknik olarak mutlaka daha iyidir. Link eklersen biz de faydalanırız, güzel olur. :)

@thredith
Ben de saçımı küt keserek başlamıştım. :) Ensede birleştirip kıt kıt kıt "kağıt makasıyla" keserek! Bana bazen gelirler öyle, sonucu fazla düşünmeden eylemi yaparım. Neyse ki kötü olmamıştı. Sonra da yavaş yavaş uzattım. Benim saç makasım Watsons'ta satılanlardan. Profesyonellik derecesini bilmiyorum ama memnunum ben de.

@whimsical

Ben de sonucu hiç düşünmüyorum açıkçası. Öyle biraz yamuk olmuş, istediğimden daha kısa kesilmiş falan çok takıldığım şeyler değil. O yüzden hallediyoruz bir şekilde kendi içimizde kuaför gerginliği yaşamadan. Şimdilerde eşim kesiyor ama kendi saçımı da çok kesmişliğim vardır. Özellikle üniversite zamanında kafama eserdi, alırdım elime makası kırt kırt kırt çok titizlenmeden keserdim. Böyle ense kısacık, önlere doğru uzayan modeller bile kesmişliğim vardır o dönemlerde :)

Watsons'da bu tarz makas olduğunu bilmiyordum açıkçası. Bilsem e-bay'le uğraşmazdım büyük ihtimal. Bundan sonra aklımda olsun ama :)

@theredith
Watsons'ta ara makası bile var. O da saçtaki yığınları inceltmek için büyük kolaylık sağlıyor. :)

biraz gecikmeli oldu, aklımdan çıkmış efenim.

ben şu amcanın videolarını bayağı faydalı buldum saçın nasıl tutulması gerektiği konusunda. hangi tutuş nasıl bir sonuç getiri vs;
www.youtube.com
www.youtube.com

verdiğin ilk linkteki hatunun videolarında da bayağı bir şey anlatıyor, kahkül olayında en pratik ve iyi sonuç veren teknik benim için.

benim saçlarım uzun olsa da şu kısa saç kesimini de izlemek bayağı bir fikir veriyor kesim konusunda,
www.youtube.com

şu kanalda da bayağı saç kesimi ile ilgili video var;
www.youtube.com

zaten bir videodan başladın mı önerilerden daldan dala atlayıp sürüyle farklı şey çıkıyor bir zaman sonra da hepsini harmanlayıp kendine uygun sonuca varıyorsun.

ay hadi maşalah ben de çok mutlu oldum şimdi okuyunca, sen olmasan napardı kimbilir.

benim bu tarz bir hikayem yok ama izlediğimde etkilendiğim bir ''dog rescue'' videosunu paylaşmak istedim, kör bir köpeğin hayatını değiştiren senin gibi insanlar , öncesi ve sonrası :)

www.youtube.com

Ne güzel olmuş :) Daha da iyi olur inşallah minnoş.

Benim şöyle bir hikayem var. Apartmanın bodrum katına bir kedicik 5 yavru doğurmuş ve sonra terketmişti bunları. Biz eşimle bir akşam, neredeyse donmak üzereyken bulduk bu minikleri. 10 günlük varlardı yoklardı ve bulduğumuzda 3 tanesi çok az kıpırdıyor; 2 tanesi hiç kıpırdamıyordu. Neredeyse kaskatı kesilmişler ve buz gibi olmuşlardı. Hemen kıyafetlerimizin içine sokup yukarı eve getirdik. Ben 2 tanesinin ölmüş olduğunu düşünüp ağlamaya başladım ama eşim ufaklıkları kulağına iyice yanaştırıp nefes alışlarını duyduğunu ve hala yaşıyor olduklarını söyledi. Hemen ütüyü fişe taktık ve bir kaç havluyu ısıtıp minikleri sarıp sarmaladık. İyice ısınıp, hareketlenmeye başlayana kadar yaptık bu işlemi. Yavaş yavaş kendilerine geldiler ve miyavlamaya başladılar. Sanırım hayatımın en güzel, en mutlu anlarından birisiydi 5'inin de hayata döndüğünü görmek! Vücut ısıları yerine geldikten sonra şırıngayla biraz süt içirdik. Bebekler bir kaç gün içinde canavar gibi oldular. 15 gün kadar bizde kaldıktan sonra hepsini sahiplendirdik. Evde iki tane kedim var ama ara ara aklıma geliyor bu bebekler ve özlüyorum gerçekten.

2.5 yildir bizimkinin guvenini kazanmaya calisiyoruz. epey ilerledik. bes gun once ilk defa sirt ustu yuvarlandi, beynimizde havai fisekler patladi resmen. neden mutlu olduk, cunku kopekler sirt ustu kolay kolay yatmazmis, guven duymadigindan. bizimki pek evcil sayilmaz hala. 1.5 sene yanina yaklasinca geri kacti. arkasinda kimsenin olmasina izin vermezdi. daha 3-4 ay once sirt ustu yatmayi basardi ve simdi o kadar seviyor ki oyle yatmayi. ama ancak destegimizle yapabiliyor cunku sirti pek enli degil:) videosunu ozelden gonderebilirim.

Dün bizim köpeği veterinere götürmüştük. veterinerin içi de kedi köpek dolu. veteriner bakıyor.
neyse bir tane yetişkin tekir oturuyodu yerde, bir baktık bir arka bacağı yok. biz bir üzüldük bir üzüldük buna bir bacağı yok diye..
Sonra baktık bizim bu bacaksız tepelerde geziyor hoplaya zıplaya. diğer kediler mal mal oturuyo koltuklarda, seninki bir o rafta, bir bu tepede maymun gibi.
Sevindik tabi onu öyle görünce biz de.

çok sevindim :) bugün şöyle bir şey gördüm. iki bacakla yürümesini sağlayacak tasma benzeri bir şey. www.facebook.com

yaşamasını sağlayamadığım 11 yavrudan sonra balkonumun altına bırakılan yavru kedi 1.5 gün boyunca zorla içirdiğim su dışında bir şey yemeden uyuduktan sonra büyük iştahla 100 ml ye yakın mama içmişti. imgur.com&TYXxnIb şimdi de çok güzel bir evi var.

@madarch ya, şu sistem bizim iki bacaklıya belki olabilir ama tasmayı sabitleyebilir miyiz bilmiyorum, çünkü o çocukta kalça da yok...

göbeği komple saran bir şey olsa belki sabitler ama omurga için zararlı olur mu?

neden?

Nesi var halinin? Biraz detay ver.

zaman herşeyin ilacı.

sen kimsin?

neyin var ki?

kalabalıklar içinde yalnızlık.

Geçer

lütfen çok rica ediyorum şu kalabalıklar içinde yalnızım tribinden vazgeçin. hayatı bu kadar dramatik yaşamaya gerek yok. herkes yalnız, kesin sen böyle ara sıra uzaklara dalıp gidiyorsundur da.

hiç dinleme milleti, böyle hissetmen gayet doğal ve hakkın. triplere giriyorsun diye suclayanları dinleme. ayrıca herkes böyle falanda değil avuntulara gerek yok millet baya baya mutlu mesut takılıyor lan. sende onlar gibi olmaya calıs, en önemlisi senin kafanda birini bulmakta. kolay değil tabii, şans ve denk gelme meselesi biraz.

fransızkalanadam laf çarpmış bana ama bu gerçekten böyle, haklıyım. böyle birşey için üzülme. yalnız kalmamak için sana hiç uymayan insanlarla takılacağına yalnız kalmayı tercih etmelisin. bu sefer de niye etrafımda benim kafamda insan yok diye düşünebilirsin bu da tamamen şans meselesi aslında.

Eğer seyretmediysen; Le fabuleux destin d'Amélie Poulain www.imdb.com

(bkz: 50/50)

www.imdb.com

konusunu okuyunca dram gibi olabilir ama aslında komik diyalogları olan, bence çok sıcak bi film. ağlaklık, bayağı bi dram yok içinde.

yes man

little miss sunshine

seeking a friend for the end of the world

hokkabaz

groundhog day

begin again

once

yes man
Le fabuleux destin d'Amélie Poulain
little miss sunshine
hokkabaz
groundhog day
once

bunları izledim. once mesela çok sıcak bir film.hokkabaz da cidden öyle. amelie zaten kült film artık.

diğer önerilerinizi değerlendireceğim.

buffalo 66
vavien

interstate 60

her canım sıkıldığında açar izlerim, hatta birazdan yine izleyeceğim sanırım.

ferzan özpetek: mine vaganti

Nu www.youtube.com

jan svankmajer kısa filmleri

geçenlerde shane carruth'a ait birkaç şey izledim, hoştu.

www.youtube.com

Bu harika :)

www.hostelworld.com
www.hostelbookers.com

Fiyata göre sıralama yapıp, özellikle dorm seçeneklerine bakabilirsin.

3 yıl önce hostel two ducks'ta kalmıştık sanırım en ucuzu oydu. efsane rezil bi yerdi yalnız. böbrek bırakmazsınız. biz bırakmadık.

dediğim yer gara yakındı. bulması biraz zor. apartmanın tekinde. reklamını görmek için dikkatli bakın. biz 3 kere aynı yerden geçip görememiştik. a4 kağıdı kapıya yapıştırmışlardı.

facebook'tan interrail türkiye grubuna baktınız mı?

www.couchsurfing.com

Buyrun efenim ücretsizi size. Çok rahat host bulabilirsiniz. Uzun kalmayı planlıyorsanız 3-4 ayrı host ile anlaşabilirsiniz. Hostların değerlendirme mesajlarına dikkat tabi. Fazla olumlu geri dönüşü olan kişilerden zarar gelmez.

Roma'da camping yeri var. Gecesi 8 dolar mi ne :) Plus Camping Roma olarak geciyor. Cadir gibi kulubelerde kaliyorsun, kisin kalinmaz diye dusunuyorum.

tavayı/tencereyi önceden ısıtıp, mantarı öyle atın.
yani sıcak tavaya/tencereye koyup pişirin.
mantarı tavaya atıp öyle altını açarsanız, suyunu daha çok salar.

pisirdin kabın üstünü kapat. buhari kacmasin.

Mantarı yıkamayıp kabuklarını soy veya havlu kağıtla sil. Bu şekilde pişirirsen su salma oranını %70-80 oranında azaltırsın. Çünkü süngerimsi yapıda olan mantar yıkanınca, çektiği suyu aynen salıyor pişerken.

Mantarı kızgın tavaya atıp, önce yüksek ısıda, sonrasında ise biraz kısıp orta ateşte pişirmek lazımmış. Et mühürleme gibi...
Bir de mantarı yıkamadan peçete ile temizliyorlar.

ayrık ayrık olması gerekiyor. ayrık derken aralarında yarım mantar boşluk olmalı. yani tepeleme koyarsan sulanıyor. alttan ısı alınca üsttekiler suyunu bırakıyor.
bilmiyorum anlatabildim mi? anlamadıysan şekilli anlatayım :D

Pişmeye başladığı anda tuz atarsan, o da sulanmasına neden olur. Tuzu, pişmenin bitmesine çok az bir zaman kalaya bırak. Bir de mantarın saplarını çıkarıp, bütün halde, sap kısmı yukarıda kalacak şekilde teflon tavada ızgara şeklinde pişirirsen muhteşem bir şey oluyor. O sapların çıktığı kısımlara mantarın kendi, şahane lezzetli suyu doluyor. Yarın kahvaltıya yapayım ben bundan.

Kalın doğra, yüksek ateşte kısa süre pişir. Mantar öyle 2 saat pişmez. Yanındaki garnitürü 10 dakika evvel koy, onlar yumaşasın, sonra harla ateşi at en fazla 3 e böldüğün mantarları iki çevir tamam.

hayatımın kadını 2006 yapımı türkan soray

The Secret Life of Walter Mitty www.imdb.com

ıssız adam 2008 yapımı çağan ırmak

Birdman
Whiplash +1
Predestination
what we do in the shadows?
gone girl
leviathan

2600 de 2500de anlaşın

insaat muhendisisin sanirim. tam zamanli calisma icin 3bin isteyebilirsin, bir sorun olmaz. yeter ki senden memnun olsunlar, 3bin oyle dusundugun gibi buyuk rakam degil. 1 sene tecrubeli ve yuksek lisans birikimi olan bir calisan olmus olacaksin sonucta.

master bitsin diplomayı al öyle yap pazarlığı

@kenyali cilgin forvet yok mimarım

@turkishblue kendileri dedi yazdan önce konuşalım tekrar diye:)

mayısda 3000tl iseyebilirsin çok normal 2500tl aşağı çalışma

Bugün maaşlarla ilgili sorulara verdiğim 3. aynı kaynaklı cevap olacak ama özellikle mimarların fikir edinmesi için faydalı olacak bir çalışma (git:docs.google.com )

@bazilika yok eve iş getirmiyorum, mesai yok. 6 ayda 1 kez ders gününde gitmemi istediler ofise, onda da ertesi sabah teslim vardı. başka bir gün gitmedim

Ezra. Esinlenme için (bkz: Ezra Miller)

Ekin olsun. 1 yaklaşık ile eylül-ekim kombosuna da yakınsıyor. Ekim dicektim de daha önce hiç duymadım oyüzden demedim. Gerçi şuan demiş oldum ama. Neyse. 500 days of summer diye bi film vardı. Orda eleman summer dan sonra autumn diye bir kızla tanışıyordu. Kızın adı sonbahar la. Gerçi bizde de Bahar ismi var. Bahar diye manitam vardı. Güzel kızdı. Ekin diye de vardı ordan aklıma geldi zaten. Neyse gideyim ben. Kız çocukları çok tatlı değil mi ya? Keşke günün birinde kızım olsa bitane böyle çipil çipil. Neyse gideyim ben. Gittim hatta. Allah analı babalı büyütsün.

elektrik elektronik koysun

adam olursa mustafa kemal koyun

ekin +1

Ender
Emin

Erdem

Enver

Ekin +1

Egemen
eray
Efkan


Da olabilir

Eren ve Erdem +1

ekin +1

eymen ya da erdem.

erdinç

Erkin

İki kuzenimin adı emir, erdem.

Ben oğluma da erdem adını koymayı planlıyorum. Az planlıyorum ama.

eymen

ersin iyidir

adım ekrem erdal bugüne kadar bir zararını görmedim.

b'yle başlayan isim koysunlar EBE olsun.

Erdem iyidir.

Normal fiyatlar gibi duruyor. Genelde 35-45 arası oluyor tek bir aşının fiyatı çünkü.

bence çok ucuza yaptırmışsın. kuduz zaten diğerlerine göre çok daha pahalı bi aşı. ben mi çok kazıklanıyorum acaba..

tekel bayii, market?

Genel olarak; rakı, bira gibi sarf malzemesi şeklinde olanları marketten; viski, tekila gibileri de duty free'den.

yurtdisina ciktikca stok yapiyorum.

kanki yurtdışı haricinde almıyorum türkiyede çok pahalı çünkü.

jagermeister sevdiğim bi içki arada bi tadına bakmak hoşuma gidiyor yurtdışına çıkan birine aldırıyorum ya da kendim çıkarsam alıyorum

benim oturduğum ilçede, içkilerin çeşitli olduğu tek yer tek büyük market kipa. kipa'dan alıyorum, alacak olursam.

mazotu rustan alırım.

en yakın tekel bayiden.

tekel ya da çağdaş marketten

internet kafeci ibrahim abinin dükkanın altında sahte içki deposu var, ondan alıyorum

babam her hafta kıbrıs-ankara yapıyor. ona aldırıyorum, genelde satıyorum alkolle pek aram olmadığı için.

Yakınlarımda Migros ve Real var, oralardan.

(bkz: lucid dreaming)

Ya kusura bakma ama kendini özel hissetmeni gerektiren bir durum yok. Çok insanda oluyor bu. Ben de oluyor.

'Bu herkeste olan bir şey değil mi ya?' demeye gelmiştim ki zaten yazmışlar. Takılma, gayet normal.

Rüyayı kontrol edebilmek ve bu şekilde rüya gördüğünün farkında olmak anil'in da yazdığı gibi lucid dreaming. Herkeste olan bir şey değil bu. İnsanlar bu hali yaşayabilmek için egzersizler yapıyorlar; hatta aplikasyonları bile var. O yüzden tadını çıkar bence.

uyku düzenin rüyalardan dolayı mı düzensiz? değilse uykusuzluk ve yorgunlukla da alakalı olabilir sanki.

lucid dreaming için ben de uğraşmıştım, rüya üzerinde tam kontrol sağlamak inanılmaz özel bir şey bence. tadını çıkarın.

human centipede. :(((

www.imdb.com
www.imdb.com

(bkz: srpski film)

human centipede biraz ağır kaçmadı mı asdasdf.

kim ki duk izleyesim yok pek :(

diğerlerini izledim.

www.imdb.com

begotten.

Pink Flamingos www.imdb.com
Taxidermia www.imdb.com

Excision

www.sinemalar.com

The Poughkeepsie Tapes
www.imdb.com

(bkz: the last house on the left)
(bkz: possession)*
(bkz: naked lunch)
(bkz: pi)
(bkz: the holy mountain)
(bkz: picnic at hanging rock)

tik attıklarının çoğu aradığın gibi değil bence. onlar daha çok gore diyebiliriz ama senin istediğin bu değil gibi. ha yok öyle de olur diyosan ek olarak:

(bkz: zivot i smrt porno bande)
(bkz: cannibal holocaust)
(bkz: nekromantik)
(bkz: sweet movie)
(bkz: august underground's mordum)

vs.

tik attıklarımı izledim ondan. :)

edit ay atmadıklarımı. beynim yanmış.

www.imdb.com

(bkz: martyrs)

antichrist?

tusk

idi i smotri
videodrome
tetsuo: iron man
see the sea
salo
gummo
eraserhead

human centipede'e ağır demişsin. ikinci yazdıklarımı boşver o zaman :)

www.imdb.com Bir de izlemişsinizdir ama Lost Highway deki bazı sahneler epey rahatsız etmişti beni.

(bkz: we need to talk about kevin)

81 yapımı possession

Face of death

Angel Heart

www.imdb.com
De helaasheid der dingen
pek rahatsız edici değil, bilindik, efendi bir film zaten. absürt Belçika'dan.

www.imdb.com Delicatessen 1991

Seul Contre Tous +1

birim 731 olayına çok ilgi duyduğum için konu hakkında film demeye bin şahit isteyen iki şey izledim. srpski film, begotten falan yanında çizgi film kalıyor. böyle sapık, manyak şeyler görmedim.

(bkz: philosophy of a knife) (4 saat bu, ikinci yarısı daha iğrenç)
(bkz: hei tai yang 731)

(git:www.tasteofcinema.com )

elimde halihazırda böyle bir liste vardı. belki işinizi görür.

Burayı terket. Keşke öğlen sorsaydın be kardeş... Isıtır ama evet.

Senin kakaya karşı bi sıcaklık duyduğunu düşünmeye başladım..
Isıtmaz kardeşim, ısıtmaz öyle oda falan.

Hocam bununla doğalgaz faturasını dusuremezsin. Kendini kandırma lütfen...

lan bildiğiniz oda sıcaklığından bahsediyorum, içimi falan ısıtması, sevecenlik, şevkat yok olayın içinde!! termometre ile ölçülebilen cinsteki olan, fiziksel sıcaklık...

bok ilk sıçtığında vücut sıcaklığında olur, oda sıcaklığı vücut sıcaklığından düşükse ısıtır. ama sıçar sıçmaz suyun içine düşüyor ve soğuyor, dolayısıyla verdiğin örnekte içeriyi ısıtanın bok olduğunu zannetmiyorum.

Elemanın o kakayı bünyeden atmaya çalışırken sarfettiği eforun sonucu yakılan kalorinin etrafa yaydığı ısıdır o. Metan gazının verdiği enerjiyi hiç hesaba katmıyorum. İyi ki kıvılcım çıkmamış.

Adhskdhdksm
Hay sen çok yaşa e mi, anlatışına gülmekten cevabı dusunemedim. kusura bakma.

Isıtabilecegini sanmam, neticede yüz derece çıkmıyor bu meret ve suya düşüyor. Popo ile şu arasındaki yolculuğun ısıtmaya yeteceğini sanmam.

(bkz: oysa kakanın içimi ferahlatması gerekiyordu)

(bkz: tabi lan manyak mısın)

sıçana bakar.

irina shayk <3

Emma stone fena değildi.

Rosamund Pike'ı beğendim i.huffpost.com

dakota johnson bence de beyaz tenli olduğu için kırmızı baya yakışmış yandan yırtmacı da güzel durmuş zarif görünüyordu, başka gözüme çarpan şık biri olmadı
irina shayk filan çok ucuz görünüyordu bence

Chrissy teigen ve emma stone'u begendim.

irina shayk berbattı. rosamund pike +1

evet, ben de bir kaç saat evvel işim gücüm yokmuş gibi oturup kendi kendime kıyafetleri inceledim ve neferkitty ile aynı fikirdeyim. Emma Stone

hem kendisi güzel hem de kıyafeti.

hiçbirisinden etkilenmedim.

borcun olduğun için yararlanamıyorsun. borcunu ödemediğin için de katlanıyor. dava açacak paran varsa ufak ufak borcunu öde derim.

tamam da borç yazmaya devam ediyorlarsa neden kapatıyorlar. kapatıyorlarsa neden hala borç yazıyorlar? borcun sözlük tanımı mı değişti, ben anlamadım valla

ben de araya giriyim. benim de borcum var ve su an calisiyorum. siteden saglik icin provizyon sorguladigimda provizyon alabilir diyor.

ben simdi hastaneye gitsem bana bakarlar mi? yoksa "git borcunu ode oyle gel" ya da "git su kosede geber" mi derler?

aynen böyle. önce borç kilitliyorlar. sonra bu borcu ödemedin diye sağlık hizmetlerinden yararlandırmayıp, hastanelerde de ayrıca para istiyorlar. buna da akp'nin süper sağlık politikası adı veriliyor. öğrenci, genç, yaşlı, işsiz dinlemeden kilitliyorlar bu borcu.

"artık hastanelerde sıra beklemiyoruz."

(bkz: borç yiğidin kamçısıdır)

gss'yi hiç ciddiye almamalı, hiç ama..
o borçların hiçbiri ödenmeyecek, ödeyenlerde geri alamayacak,
unutma, bu ülkede herkesten vergi alınır sonra vergi affı çıkarılarak ödemeyenlere teşekkür(!) edilir ödeyenlere de canın sağolsun(!!) denir..
benim 5000-6000 olmuştur, çıktığı günden beri işsizim çünkü, hiç bakmadım bile kaç kuruş olduğuna, takma kafanı, o parayı alamazlar, aldıklarını da vermezler

evet sanırım onlar da kimsenin ödemeyeceğini bildikleri için hizmet vermeyi kesiyorlar.

1-mezun olup olmaman farketmiyor 25 yasini gectigin an kitliyorlar.
2-sistemin geri donusu yok denecek kadar az ve bunu hukumet de biliyor. duzenlenmesi icin cok calisildi ama baslarinda maliye bakanligi mustesari naci agbal'in (akp den aday olmak icin istifa etti) bulundugu bir kac kisi reddedince aynen devam etti. gss magduruysaniz bu ismi unutmayin. donus olmamasina ragmen ordan gelecek gelirleri butceye katmak adina devam ettirildi.
3-ben sigorta yatiriyorum bunun yerine bi sekilde iste yaptigim islerden falan gelen parayla.

hizmetin kesilme sebebi senin prim odememen, ayni bagkur primi odemeyen calisanin hastanede tedavi gorememesi gibi, yoksa sen borclandirilmaya devam ediyorsun.

@bay b işte buradaki mantık hatasını sorguluyorum. yani ödemezsem hizmeti kessinler, borç olduğu gibi kalsın ama daha fazla borç yazmasınlar. resmen soygunculuk olacak bu eğer o parayı vermek zorunda kalırsam.

abi mantigi sorgulayacak olsak zaten sistem bastan asagi rezillik. bak sana aklimda kaldigi kadariyla soyluyorum rakamlar bire bir dogru degil. katilim, yani prim odeme %2'lerde. odeyen %2'nin saglik hizmetlerinden faydalanma orani da yine ayni oranlarda dusuk. ona ragmen bir sey degismiyor ne yazik ki. ben senin saglik hizmetini istemiyorum, bana borc cikarma diyemiyorsun. ayni calisan adamin ben saglik hizmeti istemiyorum benden sadece emeklilik icin pay kes diyememesi gibi. ne yazik ki durum boyle.

Elbette adaletsiz. Çıkaran üçkağıtçılar da biliyor adil olmadığını ama cebimizdeki paraya göz dikmişler bir kere. Ben ödemiyorum, ödemeyeceğim. Ödenmesine de şiddetle karşıyım. O kadar paranız varsa ve o parayı mutlaka harcayacaksanız da gidin bir avukata mavukata harcayın. Yazık... Ben kendi çapımda grafik işiyle uğraşıyorum. O kadar param olsa yazılımımı, donanımımı alır, ertesi hafta şirket kurar kendi işimin sahibi olurum yahu. Deli olmam lazım ödemem için. Ayrıca ödemeyen çok kişi var. Sözlükte de çok yazıldı çizildi.

@carnal malefactor
evet resmen soygun bu ve elini vatandaşın cebine bu kadar sokan başka bir hükümet daha olmamıştır. almadığın hizmet için borçlandırılmak ne demek? hem de öyle böyle değil! gelir testi denen saçmalığı yaptırmadıysan 300 TL'ye yakın bir borç yazıyorlar her ay. sgk sistemi g*tlerinde parça tesirli patladığı için, açıklarını kapatmanın bir yolu olarak vatandaşı söğüşleme yoluna gidiyorlar. bu ülkede işsiz olmak suç, 25 yaşından büyük öğrenci olmak suç. hatta part-time çalışmak da suç çünkü bu tarz çalışma şeklinde de eksik kalan prim günlerini yine vatandaşın kendisine kitliyorlar. neresinden tutsan elinde kalan bu adaletten yoksun sistemin hiç bir mantığı yok! "borcunu öde" diyenleri de anlamıyorum gerçekten. bu aynen "tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın" mantığına benziyor.

bir de soyle bir sacmalik var. gelir testine gore farkli primler oduyorsun.

senin ailen biraz varlkli diyelim sen her ay 200 tl oduyorsun.
benim ailem daha dar gelirli ben de 50 tl oduyorum diyelim.

ulan, sanki fazla odeyen hastanede daha iyi hizmet mi aliyor? neden farkli tutar aliyorsun. madem alacaksin herlkesten minimum bir tutar belirle ona gore odemelerini iste. bu da siztemin ayri bir sacmaligi.

kaldi ki odenen primler senin emekliligine etki etmiyor. hadi etse o zaman anlarin daha fazla odedidignde ileride bir avantajin olacagini.

neresinden tutsan elinde kaliyor.

geçenlerde sgk'ya giderek calıstıgım dönemde işleyen borcları sildirecektim. Gelir testi yaptınız mı dediler yaptırmak istemedigimi söyledim borcun daha da artacagını düşünerek. Memur arkadaş yaptırmamı tavsiye etti gelir yüksekse eğer önceki borcları etkilemez diyerek ama arkadaşlarım içinde aynı durumda olup borcu daha da artan oldu?? Hangisi doğru herkes başka birşey söylüyor.

@dantealighieri

Tamam da neye getiriyor hacizi? Benim malım, mülküm yok ki? Canımı mı alacak? Benim borcum için anamın, babamın malına mı el koyacak? Nasıl olacak haciz?

Bir de evine haciz geldi dediğiniz o eleman borcunu yapılandırmış mı, yapılandırmamış mı tam anlayamadım. Yapılandırmadığı için mi haciz gelmiş? Yapılandırdığı halde mi haciz gelmiş? Yapılandırıp ödemeyene haciz gelmiyor muymuş?

Dava/imza/dilekçe gibi konularda bence en temizi önce bir avukata danışmak. Etrafında hukukçu tanıdığı falan olan birileri nasıl bir yol izlenebileceğini sorup burdan veya sözlükten insanları bilgilendirse bir yerden başlanmış olunur bence.

Dilekçe bir çözüm ise, organize olup sözlük ve sosyal ağlar üzerinden duyurabiliriz hepberaber. Veya ortak bir metin hazırlanıp basına ve milletvekillerine toplu mail bombardımanı da yapılabilir belki.


@skoylu

Borcunuz azalabileceği gibi artabilir de. Doğrudur.

Ben uygulama ilk çıktığında gelir testi için gittim. Dedim "bizim eve görevli mörevli gelmedi, hani teste geliyodunuz?"... Eleman baktı önündeki bilgisayardan, dedi ki "Ananın şu model arabası, babanın bilmem nerde arsası var, size kontrole gidilmesine gerek yok, en yüksek dilimden ödeyeceksiniz". O gün bugündür 200er 200er geçiriyorlar. Gelir testi bir kurtuluşmuş gibi lanse ediliyor. Değil.

@dantealighieri

hocam yukarda yazdiklarimi bana sgk genel merkezinde calisan bi arkadas soylemisti. sen bir seyler yapalim diyince aklima geldi, ayni arkadas internet uzerinden bi organizasyon baslat 3-5 kisi bul ankara'ya gelin baskanla gorusun vekillerle gorusun bir seyler yapin faydasi olabilir tarzi seyler soylemisti. sonra dusundum bu kadar issiz gerizekali akp secmeni varken ben niye ugrasiyim dedim, zaten kendim istege bagli sigorta yatiriyorum kor topal bir yerden bulup. lakin kac sefer aklima geldik sozlukte de bu kadar magdur varken bir facebook grubu kurup ciddi anlamda bir harekete gecmeyi ama dedigim sebeplerden hep vazgectim.

Bireysel baktığım yok, dante. Cevabını merak ettiğim mantıklı bir soru sordum: "İşsiz adamın nesini alacak?". Siz merak etmiyor musunuz? Yoksa parmaklarım su topladı benim gazetelere, muhalefet mv'lerine mail atıp bu üçkağıtçılığı anlatmaktan. Bencilce hareket eden birini arıyorsanız ben ödedim, öteki de ödesincilere veya bu hırsız pezevenklere oy atanlara bakın.

İnsanları önce nasıl bir yol izleyebilecekleri konusunda aydınlatmak lazım ki birlikte hareket edilebilsin. Kimse bir şey bilmiyor ki. Mesela bu mevzularda mahkemeye gitmek isteyen nasıl bir yol izlemeli? Nereye, nasıl başvurmalı? Ne kadar zaman ayırmalı? Ne kadar para bayılmalı? Nerden başlanmalı? Bunları bilmiyor insanlar. Ben de bilmiyorum. Hukukçu tanıdığı olanlar danışıp buraya ve sözlüğe bir şeyler karalasa, yol gösterse, bizler de o yolları izlesek veya en azından daha fazla insanın bunlardan haberdar olmasını sağlasak...

Mesela ben merak ediyorum... Diyelim bir şekilde mahkemeye (artık hangi mahkemeyse) gittim. Mahkeme mevcut gss yasasına bakıp bu yasanın adil olmadığına, insanların bu parayı ödemek zorunda bırakılamayacağına, mevcut borçların silinmesine, borcunu ödeyenlerin paralarının iadesine hükmedebiliyor mu? Neticede adamın önünde duran ve benim her ay 200 tl ödemem gerektiğini söyleyen bir yasa var. Mahkemeden bunun aksi bir karar çıkabilir mi? Anayasa mahkemesinin konusu değil mi bunlar? Eğer öyleyse oraya nasıl gidiliyor? Maliyeti ne oluyor? Prosedürleri nedir? Nasıl oluyor bu işler?

Ayrıca bu mahkeme işlerinde beni aksi ihtimaller de düşündürüyor. Yandaş birilerine denk geliriz, ters bir karar çıkar, kaş yapalım derken göz çıkarmış olur muyuz diye endişeleniyor insan.

Ya da örneğin meclise dilekçe nasıl verirlir? Nasıl bir yol izlemek lazım? Bence bu yasanın uygulamadaki saçmalıklarını madde madde anlatan ve herbir itirazın hukuki karşılığını da içeren (bu noktada bir hukukçuya ihtiyaç var) sağlam ve kolay anlaşılır bir metin hazırlanıp burdan imkanlar dahilinde insanlara duyurmak lazım. İnsanlar o metni burdan aynen alıp gönderebilsinler meclise veya başka yere.

Şimdi gördüm; dilekçe konusunda TBMM sitesinde başvuru sayfası varmış:

www.tbmm.gov.tr (sağdaki "komisyona başvuru" kısmından yazılı veya elektronik başvuru oluyormuş).

edilekce.tbmm.gov.tr

Yalnız orda şöyle bir ifade var:

"... Dilekçe Komisyonu Başkanlık Divanı, yeni bir kanunu veya bir kanun değişikliğini gerektiren, idari başvuru yollarının yeterince tüketilmediği dilekçelerin esastan görüşülemeyeceğini karara bağlar...".

Hector and the Search for Happiness

Jagten bayağı iyi bir film. Hayatım değişmedi tabi ama hayata, insanlara bakışımı etkilemedi desem yalan olur.

Locke da güzeldi. Onda da insanı düşünmeye sevk eden diyaloglar var, ama Jagten kadar derin bir film değil. Tek mekanlı, tek oyunculu film. Sıkar mı bilemem, ama beni sıkmadı.

Hayatımı değiştiren bir film değildi ama etkilendiğim bir filmdi; tavsiye ederim www.imdb.com

@whimsical Jagten ve Locke'u izledim.. İkisi de güzeldi, katılıyorum Jagten daha iyi.. Teşekkürler :)

atladıysan kesinlikle drive

50/50, Up in The Air ve The Descendants da gerçekçi anlatımlı ve düşündürücü filmlerden. İzleyebilirsiniz. Belki de izlemişsinizdir. :)

izlerken ''vay la'' dediğim bir iki film oldu ama büyük ihtimalle izlemişsindir pek kıyıda köşede kalmış işler değil, law abiding citizen ve predestination.

Herkese teşekkürler.

İzleme sırasına ekledim filmleri, Predestination dışındakileri.
Mommy'i izlemek istedim ama bulamadım bir türlü, 50/50'de karar kıldım.. Ardından da Law Abiding Citizen olacak tahminen.

Tekrar teşekkür ederim.

iskolig.com

eski işimde 1650 dolar kazanıyordum desen olmuyor mu ?

her zaman son maaşını söyleyip, benzerini istiyorum de, hiç şaşmadı, hep biraz fazlasını verirler.

Şuradaki form bir fikir verebilir; (git:docs.google.com )

(bkz: far cry 3)

yok valla beni o tarz filmler etkilemez. bir ben x var, bir klass var, bir chronicle var beni bu tarz filmler etkiler.

Eğer çok kurmaca değilse ve gerçek payı varsa evet etkileyebilir. Ama yine de gerçek veri ve yorumlara dayalı bir araştırma yapıp ona göre karar veririm gidip gitmemeye. Mesela Meksika hem filmlerde hem de gerçek kişilerin yorumlarında/izlenimlerinde bu şekilde betimlenen bir ülke olduğu için gitmek konusunda cesaretsizim. Ki Peru-Bolivya-Meksika üçlüsünü gezmeyi çok isterim. Sırf bu yüzden üçlüde Meksika eksik kalabilir.

Bence guzel bi elbise iade etme.

fena diil ya. kot ceket veya ceket gibi giyilmiş kot gömlekle hoş olur.

Güzel elbise giyilir; geri verme bence. Aklıma da şöyle bir kombin geldi: bu elbise + infinity scarf + siyah opak çorap + bootie + şu tarz (git:beb.imdoc.fr ) siyah deri ceket

gayet hoş giy giysin

güzel bence de. kilo problemin de yok. giymelisin, gayet hoş duruyor. :) iyi günlerde giy.

ben begendim

For day to break, gobek filan yok, zaten minyon bir insanim. Giyince bir yerimden bir sey cikmiyor da ben komple oturan elbise cok az giyiyorum, o yuzden biraz degisik geldi.

Deri ceket ve kot mont fikirleri guzelmis, ikisini de ayri ayri deneyeyip bakayim en iyisi.

Dolapta dursun kurtarıcı elbise bunlar. Nişana mı gidicen? Çek altına bi stiletto ve portföy çanta, akşam gezmeye mi cıkıcan? Giy üstüne deri ceket altına chelsea bot, tamamdır. Mis. Ucuzmuş da.

elbise pek guzel degil ama mutlaka bir gununuzu kurtaracaktir :)

Bence gayet güzel elbise. Kilo problemin de yoksa, yakışır da. İade etme, dursun.

ay bu ne ya anneanne danteli gibi. çok göz yoruyor ve verdiğin paraya zerre değmez, üzgünüm. :(

edit: 349 lira diye görmüştüm asdşlkasld

Güzel elbise bence, dursun dolapta. İlla ki günü gelir.

sözlük ve duyuruyu yeniliyorum sürekli. onlara bakıyorum. okuduğum da söylenemez genelde öööööyle bakıyorum :((( bir de 9gag var aynısını yaptığım. onu okuyorum ama komikli olduğu için.

Herşeyi çift görmeye başlayana kadar oyun oynuyorum. Bazen de dikiş dikiyorum, örgü örüyorum.

dota 2 oynuyorum.
bazen de 4 tane bira alıp kapatıyorum ışığı, açıyorum spotify'ı.

eycof, mount&blade, 4chan, duyurudaki ya da sözlükteki muhtelif hesaplardan çapraz trollük, şizofreni, dambıllarla birkaç baştansavma hareket, tekrar eyfoc.
hepsi bir saat içinde gerçekleşiyor.

Hit parti parçaları oluyor listeli, hiphop, rnb, pop vs onlardan açıyorum, arka arkaya da çalıyor adamlar sıralamış nasılsa, mis. Oynuyorum da oynuyorum. Arada gözleri de kapatınca hipnotik bir etki yaratmıyor değil. Terle beraber stres de akıyor birazcık.

Buralara giriyorum, müzik dinliyorum, iki dışarı çıkıyorum, iki insanla konuşuyorum, biraz dizilerden eski bölümler izliyorum, göbek atıyorum. Böyle şeyler yapıyorum.

muzik dinliyorum.

Japonca çalışıyorum.

kitap okuyrum.

kedi yıkanmaz

nasıl yani?

kedi yıkanır yıkanmasına da onlarla değil. evcil hayvan şampuanları var özel lütfen onları deneyin. onlar yoksa bırakın kendini temizlesin bugünlük lütfen kimyasal sürmeyin

kediler yıkanmaz, hele hele kimyasallı şeylerle hiç yıkanmaz o kendisini yalayacak sen deterjan yalamak ister misin?

çok istiyorsan ıslak bir bezle sil deterjansız olanından sonra o kendini yalayacak zaten.

Kedinin tükürüğü sterildir ve zamanla kendini yalaya yalaya temizler. İç ve dış parazit aşıları yapıldıysa, hijyen açısından başka bir şey yapmanıza gerek yok şu an için. Belki hafif nemli bir bezle silebilirsiniz tüylerini, patilerini falan. Bir de gözlerinde çapak, iltihap gibi şeyler varsa ılık çaya batırılmış pamukla temizleyebilirsiniz.

yıkamanızı gerektiren bir aşırı durum yoksa, yıkamayın, sağlıklı beslenip güvenli bir yerde olunca kendisini mis gibi yapar zaten o. aşırı durumla kastım ishal olup boka bulanması, çamur birikintisine düşmesi ya da domates çorbası tenceresini devirip turuncu domatesli kedi olması falan.

dostlar yıkanmaz diyorsunuz da kedi sokağa atılmış ve yarı yıl kadar sokakta yaşamaya çalışıp becerememiş bir kedi. çok üzülüyor vucuduna yapışmış kirleri gösteriyor.

kedi kendi kendini yalayarak temizleyen bir hayvan. köpek gibi değil. kendini temizler ve kokmaz. o yüzden de yıkanması gerekmez.

bir de suyu seven kedi de çok azdır. ayrıca bu mevsimde kedi hastalanabilir yıkanırsa.

ille de yıkayacaksanız da kedi şampuanı almanız lazım. bebek şampuanı ile yıkayanlar var, ama kedi şampuanı kullanmayıp doğru mu yapıyorlar bilmiyorum.

Islak kedi mendili+ kedinin kendini yalamasi + fircayla tuylerini taramak.
bunlardan sonra mis gibi olur.

evet, arkadaşlar yazmış. kedileri yıkamak derilerinin üstündeki yağ tabakasına zarar veriyor. tükürüklerindeki maddelerle yalanarak çok temiz oluyorlar zaten.

bir tek tüyleri çok uzun ve dilleri küçük olan İran kedilerinin kendilerini yalayarak temizleyemedikleri için yıkanmaları gerekiyor.

eve aldığınız kedi 1-2 gün içinde eve alışacak ve saatlerce yalanacak. o kadar çok yalanacak ki siz şaşıracak ve bıkacaksınız. ayrıca tuvaletten sonra popolarını da yalayarak temizlerler genelde.

yapışmış kirleri mi gösteriyor afdasdfasdgasdf

tüylerinde topaklanma keçeleşme çamurla rastalaşma varsa, bir adet nemli bez bir de kedi tarağı(yoksa 1 milyoncudan ince dişli erkek tarağı arka cebe koymalık oluyor ya) alacaksınız. nemli bezle silip, o tarakla taraya taraya açacaksınız tüylerin yumaklanan kısımlarını. zaten yıkasanız bile çitilemekle falan da açılmaz o tüylerin dolaşıklığı rastalığı.

çok huylanıyorsanız tüylerdeki yağları dahi temizleyen kuru şampuanlar var.

böyle kokulu pudra gibi. fırçaya döküp fırçalıyorsunuz kediyi mis gibi oluyor.

Merhaba. Öncelikle çok iyi insanlar olduğunuz için teşekkür ederim.

Cevapları çok agresif buldum, nedenini de anlayamadım. Sanki kediyi çamaşır makinesine atalım demişsiniz.

Ben de yıkamayın diyeceğim. En kötü ihtimalle, olması gereken sürede yıkayamayacağınız ve kurutamayacağınız için hasta olabilir, çok üzülürsünüz, kendinizi suçlarsınız. Havalar soğuk.

Bunun dışında, kedinin kürküne kimyasal değmesi de doğru değil, mide asidi ne kadar yüksek olsa da o kimyasalları yalaması da hoş değil.

Kirli olmasından rahatsız olmasını çok iyi anladım, içim de yandı. Durumu kötüyse, yazıldığı gibi, hafif nemli bir bezle silerek, yapışmış şeyleri de ellerinizle nazikçe toplarayak yardımcı olabilirsiniz. Onun dışında, yine yazıldığı gibi, kendini yalayarak halledecektir ve pırıl pırıl olacaktır zaten.

Yok, illa suya batsın diyorsanız, veterinere götürün, profesyoneller yıkasın. Ama bu soğuk havalarda yine de riskli.

olay @semender ile alakalı değil. kedilerle ilgili çok yanlış bilgi var.

geçen senelerde iş yerinin orada yaşaya küçük yavru sokak kedisini "iyilik olsun diye" kışın ortasında tuvalet hortumu ile soğuk su ve bulaşık deterjanı ile yıkayıp, çok iyi bir şey yaptım diye duyuruya yazan arkadaşlar okuduk burada. zavallı yavrucağın sokak kedisi olduğunu ve evine de almadığını ekleyerek olayın vahametini tekrar gözlerinizin önüne seriyorum.

o yüzden abartıyor olabiliriz evet.

kediyi 3 gün evde tutun, 4. gün üstünde badana varsa onu bile yalayarak yok eder.

yıkamayacaksınız. hele hele insan temizliğine yönelik kimyasalları değdirmeyin bile. küçük değilse bu banyo seansı elinizin parça pinçik olmasıyla sonuçlanır. küçükse ve illa yıkanacaksa özel kedi şampuanı ile çok iyi ısıtılmış bir banyoda banyo biter bitmez kurulamak ve (cumartesi için yazıyorum) pazartesi sabahına kadar evde kalmak şartıyla yıkanır. ama yıkamanıza da gerek yok. o kendini temizler.

bir yıkamayın da benden.

kedinin üzerinde yapışmış, sertleşmiş şeyler varsa size biraz güvendikten sonra basit bir plastik tarakla taramayı deneyin. hoşlanmazsa ısrar etmeyin. yavrular bayılıyor ama büyükler tepki gösterebiliyor. al bezi büyüklüğünde bir havluyu ıslatıp silebilirsiniz. çok rahatsızsanız sokaktan gelmiş olduğu için kuru şampuanlar var hayvanlar için ondan alın. pudra gibi uygulayıp kuru havluyla silin tertemiz olur. tabii sorasaında nemli bir havluyla üstte kalanları alın ki diliyle vücuduna almasın. ama bunlarla uğraşmak yerine sıcak bir yere minder koyun karnı doyunca keyifle kendini temizler zaten.

hayvan şampuanı konusunda ısrar eden arkadaşlar çok haklı. insan ve hayvanların deri ph'ları farklı. kediniz hassas bir kediyse kaşıntısı egzamaya bile dönüşebilir.

ekleme: insanın derisinin ph 5.5 civarı, kedilerinki 7 civarı. insan için üretilmiş bir şampuan kullanmayın. bir kereden bir şey olmayabilir ama cilt hassasiyeti olan bir kedi olabilir sizdeki. bir yıkama uğruna kediciğin kaşınma ve yaralarla uğraşmasını istemezsiniz sanıyorum.

Bir defaya mahsus yıkayabilirsin bence. Biz de kedimizi sokakatan aldığımızda bebek şampuanıyla yıkadık. Daha sonrasında gerek kalmıyor zaten, o kendini temizliyor. Dalin ya da johnson&jonson iş görür.Yalnız kafası yıkanmaz. İyice havluyla da kurulayıp, saç kurutma makinasının düşük ısısında kurutup, kaloriferin yanına bırakın. Bakın :) (git: )www.youtube.com

Banyodan çıktıktan sonra, vücut henüz nemliyken bebe yağı sürebilirsin. Yüz içinse, yine nemliyken badem yağı, jojoba yağı, hint yağı gibi tohum yağlarını kullanabilirsin nemlendirici niyetine. Bu yağların hepsi Watsons, Gratis gibi yerlerde satılır.

Yağ bazlı değil su bazlı nemlendirici kullan.

(bkz: excipial hydro)

bol su iç, mümkünse cildiyeye görün, ben clinique ve burt's bees kullanıyorum ve çok memnun kaldım.

Benim cilt kuruluğuma nadixa krem çok iyi gelmişti. Yalnız cildiyeciye danışmalısın almadan önce çünkü kendisi sivilce oluşumunu önleme amaçlı bir ilaç.
Başka bir tavsiye olarak da yüz temizliği için asla sabun (dove vs. bile olsa) kullanma çok kurutuyor, bioderma sebium yüz yıkama jeli benim favorim.

Nope.. "Kim lan bu" dedim direk..

Bana hiç tanıdık gelmedi ama eleman Marc Dutroux'ya benziyor (git:www.google.com.tr )

Adamı sırasıyla ilber ortaylı, rıdvan dilmen, john lennon, russel crowe ve şimdi çıkaramadığım birkaç kişiye daha benzettim. Dolayısıyla tanıdık geliyor, evet :D

tanıdık değil.

Akşamdan ıslatacaksanız normal tencerede çok rahat pişer.

Normal tencerede çabuk pişer ıslatıldığında. Salata yapacaksan hafif diri kalacak şekilde pişirebilirsin ki bu haliyle çok daha güzel olur. O yüzden pişme esnasında sık sık kontrol etmeni tavsiye ederim.

@greyfurt

Ne bileyim, baktığım tariflerde öyle yazıyor.

kuru börülceden mi söz ediyoruz? ıslattığımız börülce pişmek bilmedi. bakliyatlar eskidikçe, pişmesi zor oluyor, düdüklü tencerede yapmadığımıza pişman olduk. bence hem ıslatın, hem de düdüklüde pişirin.

Saat 23'e kadar süren bir program varsa sorun olmaz bence. Tabi makine kendini oradan oraya atıp, hareket etmiyorsa.

12ye kadar çalıştırıyorum. Bi şey olmaz.

kısa programa at mis!

saat 10'dan sonra çalıştır.birim fiyat en düşük saatler

birim fiyatı bir araştır, istanbul için her saat aynı diye biliyorum. genelde 10 dan sonra ucuz oluyor.

ben işteyim halen. gidince çalıştıracağım. 12'yi geçmediği sürece sorun değil bence. sonuç olarak bir elektrik süpürgesi değil ki.

ayrıca;
çoklu tarife seçiliyse dediğiniz geçerli arkadaşlar.
fakat tekli tarife seçiliyse her saat aynı ücret olur.

Sırbistan'a gittim Ekim'de. Belgrad, Subotica ve Novi Sad şehirlerini tavsiye ederim. Kesinlikle gidilmeye ve görülmeye değer. Pegasus fiyatları da uygun gözüküyor.

pasolig denen saçmalığı kullanmıyorum. çevremdekiler başka seçenek yok diyor. ama başka seçenek var kullanmamak. çocuklarımda tv taraftarı olsunlar..

gezi parkı olaylarında mimlediğim hiçbir firmaya (kızılkayalar, mado vs..) adım atmıyorum. eskiden haftada en az bir kere ıslak gömmeye giderdik.

burger, mc donalds gibi yerlere de boykot amaçlı olmasa bile alışkanlık olarak gitmiyorum. belki 3-4 ayda bir kere.

edit: dokuzonbeş +1. passolig.

passolig var ilk aklıma gelen. mado vs. vs. malum olaylardan sonra sadece 1 kere zorunluluktan gittim.

a101'in çalışanlara ayakta durmayı zorunlu hale getirmesi, uzun çalışma saatleri hakkında sözlükte bir entry vardı o zamandan beri gitmiyorum. bim'in sanırım geçen sene bir deposu için tarihi eser olan bir alandan imar geçirmesi ve tahribi üzerine bim'i de boykot ediyorum.

teritori +1

birkaç ay önce azıcık da mecnuriyetten mado ya gitmek zorunda kaldım, bir çaya 4 (muhtemelen daha fazlaydı, hatırlamıyorum bayılmışım) lira ödeyince aklım başıma geldi. davama ihanet etmenin bedelini çok ağır ödedim.

gezi'de yandaş tavrını net şekilde gördüğüm hiçbir markaya yaklaşmıyorum.

boykot sayılmaz benimki ama şöyle bir huyum var, kendimi bildim bileli, fransa ve fransızlara karşı sebepsiz bir antipati ya da en azından sempatik bulmama durumum olduğu için, herhangi bir ürün alacağım zaman, aynı ürünlerde made in france, yanında da atıyorum made in italy falan görürsem, kalitesine filan bakmadan italyan olanını alırım.

bir de burger king tarzı yerlere, tek başımayken asla gitmem, ancak yanımdakiler hadi gidelim derlerse filan giderim, o da öncelikle damak tadıma uygun gelmediğinden ikincisi de sağlıksız olmasından.

"geziden sonra x yere kesinlikle gitmiyorum" goygoyuna inanmıyorum. muhtemelen zaten gitmiyorlardı. tartışmaya girmek için değil sadece kişisel görüşüm ve gözlemim olduğu için söylüyorum.

ben burger kingi boykot ediyorum mc donalds kadar güzel olmadığı için.

Boykot diyemeyiz ama hayvanlar üzerinde test yapan hiç bir firmanın ürünlerini kullanmıyorum. Mesela Unilever, P&G, Loreal, Colgate-Palmolive, Max Factor, Lancome ve diğerleri.

adilışık: başka bi şubeden elbise getirmek için önce elbiseyi satın almam gerektiğini söylemişti. elbise bana olmasa ya da beğenmesem iade için uğraşmam lazım. halbuki ben satın almasam getirdiklerinde o elbiseyi, onların başkasına satması daha olası

inci: hangi ayakkabısını aldıysam 2 ayda yamuldu. kadıköy'deki enes'ten aldığım ayakkabıları 3-4 sezon giyen biriyim. kullanımdan kaynaklı olması imkansız yani

ülker ürünlerini mümkün olduğunca kullanmamaya çalışıyorum. bim e de mümkün oldukça gitmemeye çalışıyorum.

Sütaş: Kullanmıyoruz biz de evde.. En son işçilerine reva gördüğü davranıştan sonra kullanmıyoruz.

AOÇ: Ürünleri bilinenin aksine baya pis olduğu için kullanmıyoruz. Bir tek dondurmasını yiyoruz, onun dışında diğerlerinin temiz olmadığına eminiz.

boykot değil de yabancı marka yerine yerli malı kullanmaya, yerli işletmelere gitmeye çalışıyorum genelde. coca cola ve le cola yan yana ise le cola'yı, lipton soğuk çay yerine didi'yi tercih ediyorum.

Eşimle.

recep tayyip erdoğan. hortlak gibi kovalarım, ülkeyi istediğim gibi yönettiririm.

annemle

Erkek arkadaşımla. Hoşuna gider :D

annem.

ya aslında oğlumla iletişim kurmak isterdim. ama oğlum annesine "babam geldi benimle konuştu" derdi, annesi de inanmaz çocuğa şizofren muamelesi yapardı.

o yüzden eşimle diyeceğim.

kız kardeşimle.

moviesmart classic'te ghostbusters var şu an. tesadüf mü?

o değil de @prtg kazandı bence. konu kilit :P

ryan gosling le

sağken iletişim kuramıyorum kendisiyle.

ya bi kere bence ya aileden biri olacak ya da gerçekten yanında eğlenebileceğiniz biri. aileden birinin kısa ve duygusal yanıtları var malum, eşim, sevgilim, annem, oğlum vs. gibi.


ama mantıkla düşününce hayatını daha eğlenceli yaşayan biriyle olabilirdi. mesela bir gezgin, çok gezen bir gurme, bir kaşif, maceraperest falan olabilirdi sanıyorum.

Ablam<3

çok samimi olduğum bi dostum var onunla iletişime geçerdim.

ona o zaman karar veririz.

uzakdoğu olmaz demişsiniz ancak kore'yi şiddetle tavsiye ederim. son derece güvenli ve kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz bir yer. ayrıca türkleri bir başka seviyorlar.

güney afrika diyebilirim ancak gitmek istediğiniz dönemde havası nasıl oluyor bir bakmak lazım.

hindistan dolayları? ben de geleyim hatta

uzak doğunun güvensiz olduğunu hiç düşünmemiştim doğrusu. görmedim ama öyle bir izlenim bırakmıyor kültürlerinden dolayı.

gideceğin yerde, dunyadaki tek turist yada gezgin sen olmayacaksın merak etme. biraz cesaret. yer olarak sri lanka yı öneririm.

Eğer yazın gitmeyi planlıyorsan; Uzakdoğu'daki tropik iklime sahip Singapur, Malezya, Hindistan (bir bölümü), Tayland, Kamboçya gibi ülkeler dayanılamayacak derecede sıcak ve nemli olur. Bir de muson yağmurları var o dönemlerde. O yüzden yaz mevsimi, Asya'daki pek çok ülke için iyi bir seçenek değil. Avustralya'da o dönemde kış mevsimini yaşıyor ama tabiki gayet ılıman bir şekilde. Avustralya'yı tercih edersen, Yeni Zelanda'ya da geçebilirsin ama buralar için aktarmalarla beraber yaklaşık 2 gün gidiş, 2 gün geliş süresini hesaba katmak lazım. 15-20 gün az gelebilir.

Güney Amerika olabilir mesela. Özellikle Peru, Bolivya gibi. Asya'da da Çin, Japonya gibi daha kuzeydeki ülkeler olabilir.

Uzakdoğu'daki güvenlik durumuyla ilgili olarak da; son olayları baz alırsak Hindistan gerçekten sıkıntılı diye düşünüyorum. Sri Lanka'yla ilgili bir şey duymasak da; kültür, iklim v.b. olarak neredeyse birebir aynılar. Her iki ülkede de çok ısrarcı ve hatta sizi rahatsız eden kişiler var; özellikle de turistseniz. Benzer olup da en güvenlidir diyebileceğim yer Nepal. Nispeten daha sakin ve rahatsız edilme ihtimali de çok daha düşük. Tayland ve özellikle de Kamboçya gibi ülkelerde güvenlik açısından hiç bir sıkıntı yok ama Tayland'da sahtekarlık olaylarına dikkat etmek lazım. Malezya ve Singapur olabildiğine güvenli zaten.

meksika gitmediysen

saçmalama dostum, uzak doğudan şaşma. güney tarafında takılma fazla, kuzeylerde gez, kore, japonya, ordan thailand, hong kong... başına hiç bir şey gelmez.

hindistan vakit kaybı baştan söyleyim, hiç gözünde büyütme. pislik, fakirlik turizmi yapacaksan başka tabii.

@imla kilavuzu +1; uzakdoğu konusunda biraz önyargılısın bence.
güney kore ve japonya'ı öneririm. muhteşem yerler olması bir kenara, çok farklılar, gayet iyi anlamda söylüyorum. yaz demeseydin malezya ve hemen yanı başında singapur'u da önerirdim. ölmeden hindistan'ı da görmelisin. ama özellikle buralarda mevsim şartlarına dikkat etmelisin.

Amerika'nın doğusunu gezerken Kanada'ya da bir hafta ayırabilirsin belki. NewYork'tan Toronto, Ottawa, Montreal arasında turlar bile oluyor, iyi bir rota gibi.

keşke bir atölyem olsa bunlardan neler neler yaparım diyorum
evet oluyor bana da.

Marangozluk işlerine meraklı, evinde torna ve bilimum diğer makineleri olan babam aynen böyle. En büyük zevklerinden birisi bu yapı marketleri gezmek ve sürekli bir şeyler almak. Hatta geçenlerde şöyle bir konuşma geçti aramızda;

Ben: E baba emekli de oldun, niye duruyorsunuz ki hala İstanbul'da? Ne anlamı var ki bu şehirde kalmanın? Gidin yerleşin küçük bir sahil kasabasına falan.

Babam: Yav ben her istediğimde yapı markete gidip gezemeyeceksem, niye taşınayım ki İstanbul'dan? Seviyorum ben burayı.

Yani adamın bir nevi yaşam amacı bu. Yapı market olduğu sürece sorun yok.

aynı dertten ben de muzdaribim. kadınların kılık kıyafet harcamalarına laf ediyoruz etmesine ama decathlon ve yapı marketler de benim zayıf noktalarım.

decathlon'la benzer bi ilişkimiz var
1 sene önceye kadar spor namına evde pilates yapıyodum sadece bi de, öyle ezelden gelen bi spor merakı da yok

bana da oluyor öyle, üstelik belki sen kullanıyorsundur ama ben elimi bile sürmüyorum bayanım. o böyle renkli renkli dübel setleri, kutularda tornavida setleri, alet çantaları çok hoşuma gidiyor, ne görsem almak istiyorum. eşime de aldım bir sürü, saçma sapan şeyler alma diye kızınca bıraktım almayı :D testereler, adını hiç bilmediğim aletler uuu beybi...

böyle diye diye koca bir atölyem oldu. evi değiştirip bodrumu atölye yapıp bizim gibi insanların kullanımına açmak istiyorum.

Uçak bileti alırdım gidiş-dönüş yurtdışında bir yerlere.

Konsol üzerine bir yatırım olurdu bu aralar aklımda tek bu var fena halde oyun oynanamak. üç gün içinde alacağım zaten aksilik olmazsa

Ipad olabilir..

pasaport

Motor almak istiorum bu nedenle bankaya atardim yada gidip bi motorcu pantolonu ile eldiven alirdim.

150-200 lirasıyla lüks bir restorana yemeğe giderdim. kalanıyla da lüks bir mekana eğlenceye.

Ben de ucak bileti alirdim.

en iyi yatırım eğitime ve gelişime yapılan yatırımdır. bence mahallenizdeki boks salonuna yazılın.

karı kızla yerdim.

dolar euro borsa altın gibi şeylerle oynardım. tabiki o parayla bişey kazanılmaz ama en azından bişeyler öğrenirsin.

Monitor alirdim bitane tam da 600 tl civarlarina.

harcamaz biriktirirdim

takım elbise.

Biraz daha ekler yeni meizu telefondan alirdim. Canavar yapmis adamlar

bana borç verirdim.

borcumu öderdim.

suan turlar cok uygun hemen yurtıcı yaz tatılı ıcın rezervasyon yaptırırdım.

www.topukluhaber.com

burada su asagidaki cevaplarin hepsini ozetlemis zateni begenmedim ne demek ya fksfl. Bunlar yapilabiliyor iste, cok da ekstrem bi olayi yok

bunu okudum ama beğenmedim

-diyelim ki ağda yapıyorsun ya da jiletle/makineyle bi yerlerini alıyorsun vücudun terlediğinde koltuk altın vs pudralayabilirsin çünkü terliyken kılların gelmesi zor olur

-diyelim ki saçların yağlı ama yıkamaya vaktin yoksa saçlarına sürüp yağlı görünümü 4-5 saatlik önleyebilirsin

talk nedemek ne zararı görülür

Talk bir mineral, içinde asbest olabiliyor. Asbestsiz talkın bir zararı yok. Bazı bebek pudralari talk değil mısır nişastası oluyor istersen onlardan al. Kullanım şeklini bir sürü insan söylemiş, gül suyu ile maske yapıp yüzüne de sürebilirsin.

Kedilerin tüylerini taramak için de kullanılabiliyor. Tarama işleminden önce biraz serpiyorsun ve sonra tarıyorsun. Hem tüyler daha kolay toplanıyor, hem de kedişler misler gibi kokuyor.

şaşırmadım valla bildiğim bir şeydi. internette bu konuyla ilgili espriler "meme"ler bile var.

bilinçli yetiştirmeye çalışırdım elimden geldiğince. ama daha da önemlisi internete sansür uygulardım belli bir yaşına kadar. bilgisayardan anladığım için az biraz ufakken daha ciddi bir sansür gittikçe azaltırdım falan.

Eve bilgisayar sokmayı düşünmüyorum isterse teknolojisizlikten kırılsın :( bu ne ya Allah belalarını versin :(

6 aylık bir yiğenim var. ablamla düşündüçe nefesimiz daralıyor. ne yapacağımıza dair hiçbir fikrimiz yok. ailemize bebeğin fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmamalarını, birbirlerine whatsup, messenger gibi yerlerden göndermemelerini özellikle söyledik. bunda bile başarılı olamadık. ablamın görüncesi twitterımda paylaştı. yani ne yaparsak yapalım birşeylere engel olamayız gibi hissediyoruz.

Boylelerini yakalayip kizgin demir kazıkla acı çektirmek isterim ama bunun yargısız infaz endişesi var, hangi birine yetiseceksini var, başka bir sürü aşağılıklar var. Var oglu var. Bir de böyle şeyleri çok kafaya takiyorum, onun için derman olamayacağım dertlerle ilgili bu tür haberleri, yazıları görmezden geliyorum.

Icerige ve insanlarin ne kadar kotu oldugu konusuna hic girmeyecegim de boyle bir deney yapip;


Bütün bu veriler ışığında; çocuklarımızın internette ne yaptıklarını mutlaka kontrol edelim ve lütfen onları bu tehlikeden koruyalım.

Diye bitirmek arastirmanin ve sozde arastirmayi yapanin ne kadar ebleh oldugunu gosterir.

Kafayi degistirmeye calismak yerine "cocugunuz uzerinde baski kurun" demek salakliktir. Bari deney sirasinda cocuga ortamin ona uygun olmadigini soyleyen kisileri bulup onlardan tavsiye alsaydiniz.

Ayrica bilisim hukuku ile bunun ne alakasi var lan? Bilisim hukuku dernegi 11 yasindaki cocugun chat yapmamasini tavsiye etmez. Tam aksine 11 yasindaki cocugun da chat yapabilmesi icin uygun ortam yaratmaya calisir.

www.youtube.com

@godless frog

İnternet üzerinden işlenen suçlar da bilişim hukukunun kapsamında olduğu için böyle bir çalışma yapmış olmalılar. Mevcut yasal düzenlemelerin, çocukları istismardan korumak bakımından yetersiz kaldığı düşünülüyor ise böyle bir çalışma yaparak bunu ortaya koymak istemiş olabilirler. Mevcut yasal düzenlemelerin kapsamının genişletilmesi amaçlanıyor olabilir. 11 yaşındaki çocuğun da chat yapabilmesi için uygun ortamın yaratılması zaten "çözüm" ve o çözüme ulaşmak ancak sorunun somut olarak ortaya konup, sorunu ortadan kaldıracak önlemlerin alınabilmesiyle mümkün oluyor.

Çalışmadan çıkarılacak sonucun "çocuğunuz üzerinde baskı kurun", "çocuklarınızın chat yapmalarını engelleyin" vb. olduğunu düşünmüyorum. Çocukları korumak onları dünyaya getiren ve yasal olarak da onları korumakla yükümlü olan anne babaların görevi olduğuna göre, anne babaların çocuklarını korumak için ellerinden geleni yapması gerekir. Anne babaların, çocuklarının internette ne yaptıklarını kontrol etmeleri gerekiyor; çocuklarının ne yaptıklarını kontrol etmemeleri ihmalkarlık olur.

Edit: Küçük eklemeler yaptım.

@godless frog

internet üstünden taciz, istismar vs hepsi bilişim hukukunun DA alanına girer. tehdit, hakaret şantaj vs. sadece internet değil telefon, bankacılık, hastanelerin hastalar hakkında verileri vs vs hepsi bilişim hukukunun da ilgili olduğu konulardır. sadece site açıp kapatmak gibi gösteriliyor bizim ülkede orası ayrı.

açıklamada çocuklarınız koruyun diyor. çocuk yani bu. korunması gereken bir canlı zaten. interneti yasaklayın demiyor, çocuğun internetteki faaliyetlerini kayıt altına alın diyor, çocuğun internette neler yaptığını bilin diyor. sakın internete sokmayın demiyor.

bana göre bir insan ortamını buldumu, onaylamadığı her şeyi yapabilecek kapasitede bir varlık, hatta deneyleri de var milgram, zimbardo deneyi vs. dünya da hayvanlarla ilişkiye girilsin diye özel çiftlikler var , bütün bu olanları düşününce çocuk sahibi olmak bir çocuğu dünyanın iğrençliklerinden korumak anne babalar için çok zor. burada ki örnek internet üzerinden gidiyor, evde kontrol edersin ama dışarda bunu aileler nasıl takip edebiliyor bilmiyorum, şahsen çocuğum olsa ve bu haberi okusam paranoyak olurdum.

Geçenlerde bir porno sitesi en çok izlenen kategorileri falan açıklamıştı. pek çok ülkede "mom,sister, teen" falan en tepede. ortadoğu toplumlarında da yaygın.

bastırılmış cinsellik mi denir bilmiyorum. insanlar gerçek hayatta gösteremedikleri yüzlerini, internet ortamında gözetlenmediklerini(ki oldukça yanlış bir düşünce) düşünerek rahatça gösteriyorlar.

çocuğum yok henüz ancak olursa, belli bir yaşa kadar teknolojik cihaz vermeme düşüncem mevcut. bu konuda otoriterim. bilgisayar mühendisliyim, bilgisayar mühendisliği bölümüne girene kadar bilgisayarım yoktu, bir şey de kaybetmedim.

elbette kullanacaksa gözetimim altında kullandırırım. filtreleme yöntemleri var. zaten bu işin kitabını okuduğum için benden fazla bir şey kaçıramaz. 10-11 yaşındaki çocuğa al sana son model telefon, al sana kişisel bilgisayar, internete gir sabahtan akşama kadar demem. öyle bir dünya yok.

babamdan kaptım sanıyorum bu davranışı. babam haftaiçi bizim televizyon izlememizi bile yasaklardı. belli bir saate kadar izlerdik, saat akşam 6-6:30 falan, sonra odaya geçip ders çalışırdık. iyiki de böyle yapmış diyorum. ben de böyle. kafa aynı kafa.

bu tarz çalışmalar en modern, gelişmiş ülkelerde de yapılıyor ve sonuçlar genellikle aynı maalesef. yani norveç'te belki 100 kişiden 90'ı kızı uyaracaktır ama amerika'da falan da hiç sayısı az değil bu manyakların.

yalnız 11 yaşında bir çocuğun google'da "chat ve sohbet" diye aratması da saçmalık. belli bir yaşa kadar ebeveyn kontrolünde internete girmeli çocuklar. adı üstünde ÇOCUK daha. cyberbullying yüzünden intihar eden çocuklar var. sçtırtmayın marjinalliğinize de özgürlüğünüze de. 11 yaşında çocuğun internette ne yaptığı kontrol edilmelidir.

Sadece Türkiye'de değil Dünya'da da çok büyük bir problem maalesef pedofili. Düşündüğümüzden çok çok daha yaygın aynı zamanda. Bu deney de bunu gösteriyor aslında. Üst düzey yetkililerin, politikacıların, polislerin ve hatta o çocukların ailelerinin dahil olduğu pedophile network'ler var dünya çapında. Marc Dutroux ve Jimmy Savile isimlerini bir araştırın derim. Mide bulandırıcı.

Çocuğumu bu çalışmanın ortaya koyduğu tehlikelerden korumak için ne yapardım? Açıkçası benim çocuk yapmaya cesaretim yok böyle bir dünyada.

Kapali bir network gelistirilebilinir aslinda, direk okullardan baslanir, yasi belli olan gruplarda chat yapilmasina izin verilir ve disardan giris yapilamaz amma velakin kontrol etmesi guc bir network olur.

Facebook gibi dusunun sadece ogrenciler ve +-2 yas araliginda arama ve ekleme ve sohbet ediyorlar. Kayitlar okullardan yapilior sadece aile telefonlari adres bilgileri dogrulaniyor falan. Belki calisir boyle bir network.

şaşırmadım.

gelecekteki çocuğumun veya küçük kardeşimin böyle yerlerde gezmesine mani olmak için birçok yaptırım yapabilirim. reel dünyada yaptığımız şeyi sanalda da uygulamak gerekiyor.

Jagten www.imdb.com

Black

ex drummer

Kafayı yormasın diyosan The equalizer-Adalet, ama konu klişe, işleniş iyi sayılır

paramparça aşklar köpekler

Hachi: A Dog's Tale :(

the game

the boy in the striped pyjamas

the memories of murder

Kullandığınız ürünleri + beslenme alışkanlığınızı değiştirseniz?

Dermatolog kontrolunde hap kullaniniz

O ürünü kullanmayın bence kaliteli birşey değil, sebebi o olabilir.

yaşım geçmesine rağmen arada bende de ortaya çıkıyorlar. M/24

öncelikle beslenme doğrudan etkili oluyor. yağlı, baharatlı, vücudu zorlayacak besinler yemeyi kesmek gerekiyor ve günde en az 2,5 litre su içmek lazım.

şimdi sana bi reçete yazıyorum(doktor değilim), uzun süredir kullandığım ürünler bunlar.
1-nilera okyanus sabun, yüz temizleme sabunu. 10 küsür lira eczanelerde. cildin yağ dengesini düzenliyor gözle görülür şekilde azaltıyor.

2-azitro 500 mg veya 250 mg 3 kutu (antibiyotiktir). bir kutusu 10 tl civarı(reçetesiz). doktor yazınca ucuza alabiliyorsun. kullanımı 3 hafta boyunca 3 gün arka arkaya yemekten 2 saat sonra. pzt-salı-çarş, pzt-salı-çarş, pzt-salı-çarş gibi..(kullanmadan önce doktora danışın.)

3-clindoxyl krem, aktif sivilceler ve lekeler için krem. reçetesiz 26 tl yine reçeteli olunca uyguna geliyor. gece yatarken bir-iki nohut tanesi kadar gerekli bölgelere sürüyorsun, çok ince bir tabaka olması lazım.(başlarda yanma kızarıklık görülebilir.)(kullanmadan önce doktora danışın.)

4-nemlendirici olarak, su bazlı nemlendirici kullanmak gerek. ben neutrogena greyfutlu nemlendirici kullanıyorum.

Sürekli aynı yerde çıkıyorsa bu sivilceler, o noktalardaki hücre/kıl kökü yapısında ve işleyişinde bozulma olmuş olabilir. Ağızdan alınan ilaçlar yerine öncelikle topikal bazı kremler deneyebilirsin. Mesela alerjin yoksa içinde benzoil peroksit olan bir krem, düzenli kullanımda iyi gelebilir. Aynı şekilde retinoid ve antibiyotik içeren jel/kremler de faydalı olabilir.

Buradaki esas mesele, o noktadaki ölü deri ve hücrelerden kurtulmak olmalı ilk etapta. Özellikle retinoid içeren kremlerin böyle bir soyucu etkisi vardır. Aynı zamanda, hassasiyeti artırmayacak şekilde düzenli peeling yapmak da etkili olur bu aşamada. Bir de gözenek tıkayıcı, hassasiyet oluşturan, kimyasal içeriği bol kozmetiklerden de uzak durmalısın. Mesela clean&clear bunlardan birisi. Bunun yerine cildindeki doğal yağ tabakasını söküp atmayacak oranda yumuşak ve hatta salisilik asit içeren temizleyiciler (içinde özellikle SLS ve SLES barındırmayan) kullanıp, ardından hafif bir nemlendirici uygulayabilirsin. Her ne kadar aksi düşünülse de, sivilce durumunda cildi nemlendirmek çok önemli çünkü nemlendirme olmayınca cilt daha fazla sebum salgılayıp yağlanmayı artırıyor.

bütün cevapları okuyamadım ancak şunu söyleyeceğim;

Kil maskesi tam tersine yüzü daha çok yağlandırır, çünkü ilk başta yağı kuruttuğu için cilt kaybettiği yağı geri kazanmak için daha çok yağ salgılamaya başlar.

Benim kedim dişi ve bu şekilde bir idrar problemi yaşadığında (çok sık tuvalete gitme ama yapamama veya sadece birkaç damla yapabilme, kanlı idrar gibi) veterinerlik fakültesinin polikliniğine götürmüştüm. İdrar yolunda kristalleşme ve enfeksiyon olduğunu söyleyip 1 haftalık serum, antibiyotik ve vitamin tedavisi vermişti hekim. Bu yüzden kediyi 1 hafta polikliniğe taşımıştık günlük 1 saatlik serum tedavisi ve enjeksiyonlar için. Sonradan düzeldi fakat aralıklarla da nüksetti maalesef bir süre. Şu anda herhangi bir problemi yok. Sizinki de böbrek taşı değil de böyle bir şey olabilir mi acaba? Erkek kedilerde daha sık yaşanan bir problem diye biliyorum kristalleşme olayının. Böbrek taşı sanki daha ciddi bazı semptomlar gösterirdi gibi geliyor.

Benim kedimde de aynı sorun vardı, necip'e uygulanan yöntem doğru bir yöntem kristallerin yok olması için, aynısı uygulanmıştı benimkine de.

Fakat aklınızda olsun, bu gibi durumlarda kedilerde kana üre karışma olayı çok oluyor. Ve tekrarlaması kötüye işaret, eğer böbrek yetmezliği gibi bir durum var ise buna karşı önlem alınmalı, aksi halde kana fazla üre karışacağından kedinin ölümüne yol açabilir.

Belirttiğiniz mamalar dışında mama kullanmanız da kristalleşme riskini çoğaltır, hastalık tekrarlar. Bundan sonra malesef kedilerinize bu tip mamalar tercih etmek zorundasınız.

taş olduğu kesin maalesef. gördüm hatta çıkan taşları. :/