[]

Hiç tek başınıza konsere gittiniz mi?

Yalnızken nasıl geçti konser? Birinin eksikliğini hissettiniz mi?

Ben aşırı istediğim birkaç konseri sırf o konserlere gelecek biri olmadığı için kaçırdım zamanında. Sonradan çok koydu. Şimdi de Glenn Hughes konserine gitmek istiyorum ama şu an kimse yok benimle gelebilecek. Zaten bu zamana kadar emin olup bilet alamadığım için iyi yerleri de kaçırdım hep ama bu kez tek başıma gidesim var biletler için daha da gecikmeden.

Daha önce bu deneyimi yaşayanlar gazlasa ya beni biraz.

 
Gittim hem de çok kere. Ama eller havaya holaa konserleri değil, koltuk numaralı salon konseri.
Hareketli parçalarda tempo tuttum romantik olanlarda yandaki çiftlere kıl oldum ama arkadaşlarla tabi ki daha eğlenceli

  • photo85  (07.07.19 19:26:42) 
gittim, hissetmedim. git bence, niye kaçırasın ki? zaten yanında biri de olsa onunla değil konserle ilgileneceksin çoğunlukla. git tadını çıkar.

gerçi ben çoğu şeyi tek başıma yapmaya alışkın olduğum için eksiklik hissetmemiş olabilirim.
  • pati  (07.07.19 19:26:57) 
gitme boşver, sap sap konser hiç çekilmiyor


  • vladimirdökümov  (07.07.19 19:27:06) 
Yine de çok istediğiniz bi konseri size keyif vermeyecek bi arkadaşla dinlemek yerine tek dinleyin. Tat almadığım insanlarla da gittim ve çok daha berbattı keşke tek olsam demiştim


  • photo85  (07.07.19 19:27:47) 
Bana da bilet alirsan gelirim. :-) Ben olsam giderdim. Hayatini baskalarina bagimli kilarsan her zaman tutsak olursun işte na böyle. Cok sevdigin halde konsere bile gitmek istemezsin.


  • gulbatur birinci sahbatur sondan geliyor  (07.07.19 19:31:08) 
Ben de bu konser iicn aynı soruyu kendime sordum :)
Sonra gitmeye karar verdim. Ancak bir mani çıkabilir, salı ya da çarşamba netleşecek. Sonuçta engel çıkmazsa gideceğim.

  • kisa  (07.07.19 19:32:55) 
ben hiç gitmedim, gitmem de muhtemelen. sinema tiyatroya bile tek gidemiyorum zevk vermiyor.

salon konseriyse gidilebilir.
  • tinky winky  (07.07.19 19:41:02) 
insan belki konser öncesi sonrası vakit geçirmek için iyi olur, konser sırasında kendini glenn hughes'a bırakırsın bu konsere tek gidilir


  • freebird5406_2  (07.07.19 19:43:25) 
Gittim, çok da eğlendim.
Sadece konser başlamadan önceki bir 15-20 dk biraz boş oluyor. İyi yerden dinlemek gibi bir derdiniz yoksa tam başladığında gidebilir veya öncesinde barda takılabilirsiniz.
Sırf yanımda biri yok diye bir daha ne zaman yapılacağı belli olmayan etkinlikleri kaçıramam.
  • pike  (07.07.19 19:47:29) 
Hatirladiklarim hep cok guzel.

18 yasinda ilk kez tek basima gitmistim, hatta o konserden sonra (festival dahilinde bir konserdi) gidip arkadaslarimla bulusup baska bir konsere gitmistim ama sohbet-muhabbet nedeniyle oyle konsantre olamamis, uzulmustum.

Simdi muzik zevkim farkli oldugu icin cevremle, yine tek basima konsere gittigim oluyor. Konsere muzik dinlemek icin gidiyorum, baskasiyla bulusmak icin degil. Festival ise ama, arkadas ortamiyla cok daha eglenceli oluyor.
  • buf-e kür  (07.07.19 19:51:24) 
Gittim çok da eğlendim


  • bradshaw  (07.07.19 20:24:46) 
bu hafta gideceğim konserleri de sayarsam son 1 ay içinde tek gittiğim konser sayısı 8 olacak. bir kere başladınız mı tek konser acayip keyifli olay, şiddetle tavsiye ederim. Sevdiğiniz sanatçıları boş yere kaçırmayın.


  • dylancash  (07.07.19 20:28:07) 
Türkiye maalesef coğrafik ve ekonomik olarak etkinlik zengini bir ülke değil artık. Bu sene nispeten konser sayısı fazlalaştı ama bu demek değil ki bundan sonra da böyle olacak. O sebepten bir gelenin bir daha gelme ihtimali çok çok düşük olan birtakım sanatçı ve grupları gidip görmekte fayda var.

Ben Mark Knopfler'a gitmiştim tek başıma. Tabii ki arkadaş ile vereceği keyfi vermeyebilir öyle alıştıysanız ama müziğin atmosferine kapılınca etrafınızdakilerin varlığı çok da belli olmuyor.

Gidin, görün, pişman olmayın :)
  • desdenova34  (07.07.19 20:40:44) 
@kiyiya vuran dildolar

Haber ver salı günü beraber gidelim. Yalnız bırakmayayım seni ;)
  • eazy  (07.07.19 20:58:44) 
Motorhead konserine tek gitmistim. Bir daha da tr ye gelmediler ve adam öldü.
Iyi ki gitmisim lan.

  • stavro  (07.07.19 21:55:41) 
Travis'e gittim, iyi ki de gitmişim :)


  • dreamnesiac  (07.07.19 21:57:42) 
öğlen 12 gece 12, 3 günlük festivale tek başıma gitmiştim. Evet biraz yavan oluyor ama hala daha iyi ki gitmişim diyorum.


  • reactionic  (07.07.19 22:03:25 ~ 22:04:01) 
Gittim, çok da keyif aldım


  • gazozailacatmauzmani  (07.07.19 22:04:05) 
judas priest konserine gitmiştim. sıkıldım tek başıma.


  • spirit crusher  (07.07.19 22:05:30) 
çok gittim.

en sevdiğim şey tek başıma konsere ya da tiyatroya gitmek.
  • babilbaligi  (08.07.19 11:07:34) 
[]

Güney Fransa Önerileri

Sadece Nice ve Marailya'da konaklayıp yakın yerlere günübirlik gitmeli bir tatile çıkıyoruz ama görmek istediğimiz o kadar çok yer var ki bazılarını elemek zorunda mıyız diye düşünmeye başladım. Bir yandan da ben yurt dışında bir şehre gidince en az 4-5 gün orda vakit geçirip şehri tanımayı seviyorum. Hiçbir tatilimde kısıtlı zamanımda çok fazla şehir gezmeye çalışmadım hiçbir zaman ama konu Güney Fransa olunca her sahile gidesim geldi.

Cannes, St Tropez, Monte Carlo, Eze, Antibes... Çok fazla yer var gitmek istediğimiz ama hangilerine öncelik versek ki? 3 gece Nice ve 2 gece de Marsilya'da kalacağımızı da düşününce en mantıklı rota için gidip görenler yardımcı olabilir mi acaba?


 
Tam o rotadayim aksama ayrintili yazayim


  • basond  (06.06.19 18:00:34) 
Hocam Toulouse da yaşıyorum rota dışında olsun bu şehir pek birşey yok. Haftasonu Narbonna gideceğim bir aksilik olmazsa orayı da bilmiyorum ilk olacak belki oraya bir bakın buradkiler önerdi bana da


  • retarder  (06.06.19 20:55:43) 
menton da bir seççenek olabilir. hem gezip görmek için hem de denize girmek için.
sadece gezmek amaçlı (yüzme niyetiniz yoksa) gidiyorsanız cannes ve antibes için bir gün yeterli olabilir. eğer yürümeyi seviyorsanız cap de antibes rotasını yürüyüp hemen ardından plage keller da turkuaz denize girmeyi tavsiye edebilirim.
keza eze ve monte-carlo da birleştirilebilir. eze manzarası güzel olan, bir tepe köyü. gelip gezip, yemek yiyip ayrılmak 2 saatinizi alır.
  • ik  (07.06.19 10:42:24) 
nice cannes ve monaco için konuşabilirim. geçen hafta gittim. nice'te 3 gece kaldım. monaco için 1 gün ayırmıştım ama yarım gün geçirdikten sonra nice'i daha çok görmek istediğim için döndüm. yarım gün yetti zaten eğer casino'ya takılmayacaksanız. nice'te şehrin merkezini ve sahili 1 günde dolu dolu gezersiniz. denize girmek için cannes daha uygun ya da nice ile monaco arasındaki yerler güzel. eze olabilir ya da küçük koylar var. cannes'da deniz daha sakin, berrak. plaj kum. nice'te daha dalgalı ve tamamen taşlık. nice-monaco tren ile 4.1 euro. nice-cannes tren ile 7.2 euro.


  • homosmyrnacus  (14.06.19 11:48:57) 
[]

Prag'dan ne hediye getirebilirim?

Yarın Prag'a gidiyorum ve başta annem olmak üzere ufak tefek bir şeyler almak istediğim birkaç kişi var. Her yerde satılan ve diğer bütün şehirler gibi üstünde şehir ismi yazan ıvır zıvır hediyelikler dışında orijinal bir fikri olan var mıdır?

Bu arada hediye dışında Prag'a dair her türlü orijinal fikri de alabilirim. Teşekkürler şimdiden.


 
Astronomical clock


  • veritaslibertas  (24.05.19 19:36:14) 
güzel underground mekanlar var tavsiye.


  • mg3929  (24.05.19 20:11:46) 
Kehribar taki vs alabilirsin ama pazarlik yap cok


  • kuehles blondes  (24.05.19 20:44:39) 
[]

Bıçak, makas gibi şeyleri çöpe nasıl atıyoruz?

Diğer çöplerle birlikte atamıyorum çünkü kedi ve köpekler karıştırabiliyor maalesef çöpleri. Hayvanların yaralanma ihtimalini yok edecek ne yapıyoruz da kurtuluyoruz bu çöplerden?




 
bence ölçeği biraz ufaltmalısın

iğne, enjektör iğnesi, jilet ve maket bıçağı gibi şeyleri atmam ben.

tuzlu su içinde paslandırıp eritirim.
  • Fodera  (22.05.19 19:12:45) 
Mutlaka atmam gerekiyorsa banta sarıyorum çöpü karıştıran bir insan/hayvan zarar görmeyecek şekilde.


  • Trene çelme atan adam  (22.05.19 19:14:11) 
nasıl diye soran arkadaşlar olmuş

evdeki basit malzemelerle tuz, sirke ıvır zıvır bi çok şeyi paslandırarak yok edebilirsiniz.
  • Fodera  (22.05.19 19:20:47) 
Kâğıt kutu vb şeyler içine koyuyorum ben. Yoksa bekletiyorum sağlam biseye koyana kadar.


  • hasmetizm 2046  (22.05.19 19:24:11) 
çöp konusunda nasıl davrandığımı yazayım bari.

ben herşeyi türlerine ayırıp toplayarak atıyorum.

kartonları öyle yapıyorum kağıt toplayıcılar kolay alsın diye.

plastikleri de öyle yapıyorum.

cam pek olmuyor ama olursa onu da öyle yapıyorum.

bunun dışında mesela dediğin gibi keskin ve büyük bişeyler atacaksam da içinde yiyecek çöpleri olmadığından emin olup, keskin taraflarını en koruanaklı şekilde sabitleyerek atarım.

yani bu şekilde yaptıktan sonra kedi köpeğin veya bi başkasının kendini sakatlaması oldukça zor.

her gün çöpleri düzenli alınan bir apartmanda oturmama rağmen uzun süredir böyle yapıyorum 10 seneden fazladır.
  • Fodera  (22.05.19 19:36:38) 
cevap basit geri dönüşüm.


  • natallica  (22.05.19 20:14:09) 
[]

Evden çıkmayınca gelen beyin uyuşması

Haftalar sonra ilk kez bir gün hiç evden dışarı çıkmadım bugün. Sanki beynim uyuşmuş gibi hissediyorum şu an. Sabahtan beri elimde telefon var çünkü. Evde olup da işe yarar hiçbir şey de yapmadım. Bazen böyle evden çıkmadan günlerce yatmak, dış dünyadan soyutlanmak falan istiyordum ama bugün bir güncük bile bunu yaşayınca sanki beynimin içinde karıncalar yürüyormuş gibi bir his gelmeye başladı saatlerdir. Yemek bile yemeden mal gibi bir gün geçirdim elimde telefonla. Kendimden tiksindim yemin ederim ya.

Siz de yaşıyor musunuz böyle bir şey? Yani evde bu kadar kalitesiz zaman geçirmek, evde dinleneceğini sanarken bomboş bir günle beynini uyuşturmak falan sizin de başınıza geliyor mu? Böyle iğrenç günlerden sonra nasıl geliyorsunuz kendinize?


 
şu an yaşıyorum.


  • dismainpula  (11.05.19 21:03:26) 
Ben de yaşıyorum bunu baya full time işim olmadığından ve diğer bazı şeyleri aksattığımdan.
Bu uyuşmanın rahatsız etmeye başladığı zamanlarda bi enerji toplayıp dışarı yürüyüşe çıkmaya çalışıyorum. Yemek falan yemenin bile istenmediği bu zamanlarda dışarı çıkmak daha da zor geliyor da yürüyüşe çıkabilirsem bir tık daha iyi hissediyorum kendimi.

  • senolll  (11.05.19 21:39:35) 
Ben 1 aydır erken doğum riskim sebebiyle bu durumdayım. Uzunlamasına yatıyorum. Başta kendimi teselli etmiştim, kitap okur, dizi izlerim vakit geçer diye ama ne bir diziye başlayabildim ne de kitapta on sayfadan öteye gidebildim.
Mal gibi zaplıyorum, netflixte bir şey aşıp boş boş bakıyorum ve sürekli telefon kurcalıyorum.
Çok değişik bir boşluk. Tembel biriydim, bayılırdım yatmaya ama o iş öyle olmuyormuş.
Bugün doktoru aradım kuaföre kısa bir işlem için gidebilir miyim diye, çıkma dedi.
Ay içimi döktüm aşırı depresifim çünkü. Teşekkür ederim.
Çıkabiliyorken eve kapanmayın konulu bir cevap olacaktı :)))
  • somethinginthewayshemoves  (11.05.19 23:01:38) 
Ben severim evi. Uyuşursan çık yürü atarsın üstünden


  • photo85  (11.05.19 23:37:18) 
Ben de bugün öyle bir gün geçirdim. Yapmayı düşündüğüm hiçbir şeyi yapmadım elimde telefon dizi izledim buraya girdim Twitter'da dolandım. Instagramı kaldırdım ama sanırım bir süre Twitter'ı da kaldırmalıyım. Yatmaktan sanırım başım ağrıyor :/


  • eksi sozlugun tatli insani  (12.05.19 02:59:20) 
[]

Bu yaz ne yapıyorsunuz?

Biraz tatil düşünelim de keyiflenelim. Belli mi tatil planları? Kim nerede 2019 yazında?




 
yurt dışı planı yapıyordum, elde patladı tabi. sıfır planla ilerliyoruz şimdilik


  • re noreno  (08.05.19 15:24:50) 
hayallerim yurt dışında gitmediğim bir ülkeye gitmekti ama seneye yaza ertelemek zorunda kaldım .
bu yaz 1 hafta kıbrıs planı yapabildim sadece

  • devilone  (08.05.19 16:12:55) 
Ülke sınırları içinde bir çiftliğe gidip gönüllü yaşamayı düşünüyorum. Sırt çantasını vurup gezmeyi planlıyorum fırsat bulunca da. Yaz bitince ne yapacağıma bakacağım.


  • beetlejuice  (08.05.19 16:15:42) 
10 yıldır gitmiyorum bi olympos yapıcam sonra yunan adaları


  • jamswety  (08.05.19 16:40:43) 
arabayla yunana gidip thassos, halkidiki, selanik dolanalım diyoruz. sonra da datça tarafına gidecez galiba.


  • contavolta  (08.05.19 16:49:55) 
temmuz'da kaş-patara. eylül gibi de yurt dışı istiyordum (büyük ihtimal ispanya) ama euro arttıkça soğuyorum.


  • sir gawain  (08.05.19 17:17:00) 
Memleketimin yüksek rakımlı, elektrik olmayan yaylasında gaz lambası eşliğinde çoban köpekleri ile rakı içeriz.

Şöyle bir baktım, en vizyonsuz ben çıktım anasini satim :D
  • eazy  (08.05.19 17:23:13) 
Isveç'e gideceğim.


  • karacigerim vur kadehlere  (08.05.19 17:40:09) 
Haziran Ölüdeniz, Eylül Patara


  • awareim  (08.05.19 18:00:19) 
Yapabilirsem antalya merkezden başlayıp-muğla merkez (ya da nereye kadar gidebilirsem) bisikletle dolaşasım var. Bir nevi bisikletle Batı Akdeniz turu. Kısmet bakalım.


  • komando kani var bende  (08.05.19 18:41:15 ~ 18:42:00) 
arabayla fransa turu
airbnb bakarım ucuz yerlerde

  • sttc  (08.05.19 20:11:38 ~ 20:12:22) 
Hauts-de-France ya da Piedmont turu, ikisinden biri... Arabayla gideceğim için tarih belirlemedim, kalacak yeri de orada ayarlıyorum turist ofisinden. Iki hafta sürer. Sadece şarap tadımı ve şato gezme odaklı olsun istiyorum, zaten o bölgeleri tanıyorum, büyük şehirlerine gitmem. Herhalde yine İtalya olacak...


  • buf-e kür  (08.05.19 20:18:12 ~ 20:19:42) 
çadırımı alacağım yine, sırt çantamla sürüneceğim.


  • sa eed  (08.05.19 20:32:54) 
[]

Birkaç saat sonra Paris'e gidiyorum

Ama fark ettim ki hiçbir plan yapmamışım. Yani asıl gideceğim yerler belli tabii ki ama gün gün planlamadım hiçbir şeyi net olarak. Meşhur metro ağını bile incelemedim hiç.

Kendim bile bu sefer hiçbir şeye hazırlanmamışken sizlere sormak tuhaf olacak belki ama yakınlarda gidenler vardır diye sormak istedim. Klasik gezilecek yerler dışında aklınıza gelen herhangi bir öneri, uyarı ya da bir hatırlatma var mıdır Paris'e dair?


 
1 ay önce oradaydım haftasonu şenzalize caddesine yeşil yeleklilerden dolayı girmemenizi öneririm. Zaten gidilmesi gerekn müzeler zamana göre değişmekle birlikte az çok bellidir. onu için birşey diyemem. Bunun dışıında ben her gittiğim şehirde freetour bulursam katılıyorum, bahşişle çalışan bir organizasyon tavsiye ederim. Paris turu yaklaşık 3 saat almıştı.

Edit: Zamanınız varsa Strasbourg'a da bir gün ayrımanızı tavsiye ederim . 2 saatti yanlış hatırlamıyorsam Paris'e
  • retarder  (24.03.19 00:52:40 ~ 00:59:05) 
Catacombes de Paris


  • cemiyetin ünlü siması  (24.03.19 06:10:32) 
[]

Ekonomiden hiç anlamayan bir insan olarak

Herkesin ''döviz al'', ''altın al'' öğütlerinin üstüne maaş hesabımın bulunduğu Ziraat Bankası'nda an itibariyle dolar hesabı açıp bir miktar dolar aldım. Aynı bankada 1 senedir falan euro hesabım da var ama euro daha çok Avrupa'ya gidip geldikçe kullanabildiğim bir para olduğundan yatırım hesabı gibi düşünmüyorum onu pek. Ara ara birkaç bin tl karşılığında euro alıyorum aklıma estikçe. Dolar hesabında yatırım amaçlı para atmak daha mantıklı geliyor ama dediğim gibi aslında hiç anladığım bir konu değil. Ordan burdan duyup okuduklarımla iş yaptım yani biraz.

Şimdi sizce mantıklı mı bu zamanda dolar hesabı açmak? Ya da aynı bankada farklı döviz hesaplarının olmasının iyi ya da kötü bir tarafı var mıdır? Siz nasıl takip ediyorsunuz bu işleri? Sözlüğe bir giriyorum herkes euro, dolar ile falan oynuyor her gün. Benimse hiçbir şey anladığım yok bu yatırım işlerinden. Sizler nerelerden bilgi sahibi olup neler yapıyorsunuz anlatsanıza biraz.


 
Şimdi sizce mantıklı mı bu zamanda dolar hesabı açmak? - Mantıklı. Uzun vadeli yatırım düşünüyorsan dolar kazandırır.

Ya da aynı bankada farklı döviz hesaplarının olmasının iyi ya da kötü bir tarafı var mıdır? - İyi tarafı, döviz birimleri kendi arasında dalgalanırsa siz olumsuz tarafından daha az etkilenirsiniz. Örneğin dolar çakılıp euro çakılmazsa, yani euro dolar karşısında değer kazarısa zararınızı azaltmış olursunuz. Kötü tarafı da tam tersi dolar uçarsa euro kalırsa kazancınız daha az olur.

Siz nasıl takip ediyorsunuz bu işleri? İşbankası hesabım var. Al-sat işlerini cep şubesinden yapıyorum. Bir excel yaptım kendime. Hesabımdaki parayı anlık olarak işbankasının satış döviz kuruyla çarpıp kâr zarar hesabı yapabiliyorum.

Önemli: döviz alış satışını her zaman hafta içi saat 9:00 - 17:00 arasında yap. Bankaların makas diye bilinen döviz alım/satım farkı vardır. Genelde bu fark 2-3 kuruş civarında olur. Ama belirttiğim zaman dilimi dışında bu fark 10-20 kuruş arasına çıkar. Mesela doları 5.45'ten alırsınız. Hafta sonu çok acil ihtiyacınız olursa 5.35'ten satmak zorunda kalırsınız. Bu ihtimali her zaman göz önünde bulundurun.
  • himmet dayi  (21.03.19 14:30:27) 
mantıklı tabii. kötü tarafı ne olacak. en fazla ilerde hükümet tarafından vatan hayini ilan edilirsin =) ben şu an vadeli hesapta tl olarak tutuyorum parayı. ama bu aralar dolara girmem lazım diye de düşünüyorum.

eskiden al sat yaparak hafta sonu bira parasını çıkartıyoduk ama şu an makas aralığı yüksek olduğu için bunu yapamıyoruz tabi.
  • spirit crusher  (21.03.19 14:47:43) 
[]

Yine bir Schengen sorum var

Organize gezinin onay belgesi (konfirmasyon) (veya yapılacak program hakkındaki aşamaları anlatan belgeler)

Vfs'nin Fransa için listesinde böyle bir madde var ama istenen şeyin ne olduğunu tam olarak anlamadım. Ben zaten sadece Paris'e gideceğim için "şu tarihte şurdayım, bu tarihte burdayım, tren biletlerim de bunlar" gibi bir durumum yok. Ne yazmam gerekir ki şu durumda "program hakkındaki aşamaları anlatan belgeler" adı altında?

Konsolosluğa sadece "şu tarihler arasında Paris gezisi planlamaktayım, seyahatim boyunca x otelinde konaklayacağım ve masrafları kendim karşılayacağım" gibi bir dilekçemsi yazsam yeterli olur mu? Google görsellerde böyle şeyler gördüm çünkü hep asds.

Yakında Fransa'dan vize alan varsa bir aydınlatabilir mi beni?

 
Otelden konfirmasyon belgesi isteyebilirsiniz.


  • whoosie  (18.02.19 13:12:25) 
yeterli olur. bahsettiginiz sey tur ile gidip kendi vize icin basvuran kisilerde gecerli. siz zaten otel rezervasyonu vs. sunacaksiniz, turla da gitmiyorsunuz, sadece pariste kaalcaginiz da belli. hangi gun hangi muzeye gideceginizi vs. yazmayacaksiniz yani.


  • kassiopeia  (18.02.19 13:14:18) 
[]

Yakınlarda Fransa'dan vize alan var mı?

Evrak listesinde iş yerinden alınacak belgeler için Fransızca ya da İngilice olmaları gerektiği yazılmış ama İnterrail Türkiye grubunda Türkçe evrak verdiğini falan yazmış insanlar. Bizim hastaneden de pek bir beklentim olmadığı için Türkçe evrak vermenin bir sakıncası olur mu merak ediyorum. Yakın zamanda Fransa'dan Schengen alan varsa yazabilir mi evrakları hangi dilde teslim ettiğini?

Sonuçta bankadan alacağım bütün belgeler ya da yıllık izin aldığıma dair form da Türkçe olacak. Çalışma belgesi vs de Türkçe olsa sorun yaşar mıyım ki?


 
Bisey olmaz yapistir gitsin.


  • acemi  (12.02.19 21:44:18) 
türkçe verdik sorun olmadı


  • ozgur bir kusun hatirati  (12.02.19 22:02:43) 
[]

Schengen hakkında saçma bir sorum var

Şimdi ben Fransa'dan başvuracağım ama başvuru formunda bir şeyden emin olamadım. Önemli mi değil mi onu da anlamadığım için sizlere sorayım dedim.

Formda son alınan Schengen'le ilgili kısımda "o zaman sizden parmak izi alındı mı" gibi bir soru var. Ben de en son İspanya'dan Schengen almıştım geçen yaz ama bu parmak izi olayını hiç hatırlamıyorum. Ama "evet" ya da "hayır" olarak işaretlemek zorundayım. Ne yapsam şimdi sizce? "Hayır" deyip de tekrar parmak izi vermek daha mantıklı şu an hatırlamadığım şeye "evet" demekten ama vermişsem de yalan olacak.

Bu arada 2 tarafı da aramayı denedim ama asla cevap alamadım telefonlarıma. Bls ya da Vfs'ye sormak konu dışı yani şu an.

 
Cevap değil ama belki iç rahatlatıcı olur. Fransa için evet işaretlemiştim o soruyu, tarih ve başvuru ülkesi filan vererek. Yine aldılar parmak izimi. Hatta bundan çok kısa süre sonra başka bir ülkenin Schengen başvurusunda yine evet dedim yine aldılar.
O nedele hiç kafayı yormadan hayır deyip geçmek en temizi gibi geldi bana.

  • naif hayvan  (05.02.19 21:04:07) 
Geçen sene (veya daha önce) aldığın vizenin üzerinde VIS ibaresi varsa parmak izi almışlardır.


  • pati  (05.02.19 21:07:03) 
bildiğim kadarıyla schengen'de 2014'ten sonra parmak izi uygulamasına geçildi. geçen yaz aldıysanız parmak izi vermek zorundaydınız yani. alınmış olması gerek.


  • makarnavodka  (05.02.19 21:07:40) 
geçen sene aldıysan parmak izi vermişsindir muhakkak


  • prasinos  (05.02.19 21:08:21) 
@pati +1, vis ibaresine bakın en son vizede. 5 yıl süre ile parmak izi vermenize gerek yok.


  • ada meltemi  (05.02.19 22:24:03) 
Fransa benden 3 kere parmak izi aldı. Soruya vereceğiniz cevabın onlar için bir önemi yok.


  • wish i could find a way to disappear  (05.02.19 23:33:25) 
2 kere Fransa'dan, sonra 2 kere Hollanda'dan aldım. Sadece ilk kez Fransa'dan alırken parmak izi verdim, sonra bir daha vermedim. Ancak formlara parmak izi alınan tarihi fln hep doğru girdim. İlk tarih 2015 yılı.

Cevap olarak,parmak izi verdiğinizi hatırlamıyorsanız hayır diyin, tekrar verirsiniz.
  • taurina  (05.02.19 23:58:14 ~ 23:59:26) 
şimdi pasaporta baktım, ilk schengen vizemin (fransa) üzerinde VIS yazıyor.

gel gelelim, sonrakilerin hiç birinde (yeniden fransa, italya, ispanya) yazmıyor. halbuki sonrakilerin hepsinde de parmak izi verdim :-)

yani siz her türlü verin parmak izini de sorun yaşamayın yok yere.
  • kaptankedi  (06.02.19 01:56:31) 
[]

Belediyelerin sokak köpeklerini toplaması

Daha önce aynı soruyu sormuştum burda ama gerçekten bu işin doğrusu, aslı nedir hiç emin olamadığım için tekrar soruyorum.

Bu belediyeler nasıl topluyor bu hayvanları? Mesela kısırlaştırılmaları konusunda hemfikirim ama o kısırlaştırmaya giden hayvan hangi süreçlerden geçiyor? Çağırınca atlayacak hali yok sonuçta köpeklerin araçlara ama şu kendi halinde masumca takılan hayvana bir anda uzaktan saçma sapan uyuşturucu iğne atma saçmalığı bu işin doğal yolu mu yani?

Bugün yine belediye ekiplerini gördüm köpek yakalamaya çalışırken. Yine o uzaktan atılan uyuşturucu iğnelerden vardı ellerinde. Adama "bu işi belediyede veteriner hekimin yapması gerekmiyor mu" diye sordum, veteriner olduğunu söyledi. Ama hiç inanmadım ya. Daha önce yavru bir kediyi nasıl korkutarak yakalayamadığını ve bir işletmeye kaçan hayvan için "buranın sahibi hayvansever, o bakar ona" dediğini biliyorum. Şimdi kimseyi dış görünüşüne göre yargılamak falan da istemiyorum ama bence gayet sıradan belediye çalışanıydı o adam da. Yanındakilerden kılık kıyafet anlamında da hiçbir farkı yoktu. Ki diyelim ki veteriner, yine de normal mi yani o garibanları bu şekilde yakalama yöntemi?

Bu arada adam dün parkta bir köpeğin bir çocuğu ısırdığını bu yüzden hepsinin aşılanıp geri getirileceğini söyledi. Şimdi biz sokaktaki köpekler kısırlaştırılsın, hem kendileri hem herkes için aşıları tam olsun istiyoruz tabii ki ama bu olayın içyüzü nasıl oluyor? O masumlar sadece böyle insanlık dışı yollarla mı aşılanıp kısırlaştırılabiliyor? Bu olayın doğrusu ne ve yapılması gereken ne? Böyle durumlarla karşılaştığımda o kadar kitlenip kalıyorum ki ne yapacağımı bilemiyorum. Var mıydı o köpekler için yapabileceğim bir şey? Allah aşkına bilen birileri aydınlatsın. Her gün hayvanlara yapılanları okuyup gördükçe kafayı yiyecekmiş gibi hissediyorum artık. Mama, su verip başlarını okşamak dışında yapabileceğimiz bir şeyler varsa bilelim. :(

 
merhaba,

veterinerlik öğrencisi ve yerel hayvan koruma görevlisi olarak açtığım @petbilgi instagram hesabımda bu konuyu anlattım. umarım faydalı olur.:)
  • suicides underground  (05.02.19 14:32:54) 
veterinerin elde tüfek köpek kovaladığını düşünmek naiflik sanki. benim lise mezunu kuzen belediye taşeronunda işçiydi. onlar yapıyodu bu işi. köpekleri kamyona doldurup gidip başka bi ilçedeki boş araziye bırakıyolarmış. o ilçe de gelip bize bırakıyomuş hatta.


  • elorelia  (05.02.19 14:35:15) 
Rehine kurtarma operasyonu gibi eline megafon alip kopekle pazarlik mi yapsinlar, gel abi soz sana zarar vermeyecez diye:)
Pesinden kosup kovalamak da akil isi degil. En makul yol igneyi atip uyusturup goturmek. Ne yapacak ki belediye igne bile atamayacaksa?

  • stavro  (05.02.19 16:18:53) 
[]

Paris ve Strazburg gezisi

Mart ayı için pazar gidiş cuma dönüş biletlerimiz var. Toplam 5 gece 6 gün yani. Uçakla Paris'e inip Paris'ten döneceğiz ama Strazburg'a da gitmek istiyoruz. Yalnız 5 geceyi ne şekilde böleceğimize karar veremedik hala. Aynı gezide iki şehri de görenlerden fikir almak istiyorum.

Paris için klasik görülecek yerler dışında gitmek istediğim kitapçılar, Morrison'un mezarında hacı olmak falan da var kesinlikle yapmak istediklerim arasında asfsd. Bu nedenle klasik görülecek yerleri kapsayan 2-3 günden daha fazla zamana ihtiyacım olabilir. Ama Strazburg'un güzelliğini düşündükçe orayı da 1 günde şöyle bir dolaşıp geçmek istemiyorum. Colmar'a da geçmek istiyorum zaten.

Paris daha uzun süreli olacak şekilde bu 5 geceyi 3+2 mi yoksa 4+1 şeklinde mi bölelim şimdi sizce?

 
Strasbourg oldukca uzak. 5-6 gun parise ancak yeter zaten.


  • kuehles blondes  (02.02.19 22:09:24) 
2 gün Strasbourg’a yeter de artar.
Colmar Strasbourg’un küçüğü, ayrıca görmeye gerek yok.
Paris balon ayrıca.
  • japon askeri  (02.02.19 22:33:16) 
paris'e ilk defa gidiyorsan 4-1 yap. ben ilk gideceğim bu tarz alternatifli yerlerde önce asıl görmek yere çok vakit ayırırım. ikinci plandaki yeri beğenirsem bir sonraki seyahatimde oraya daha çok vakit ayırırım, böylece riske atmış olmam ilk seyahatimdeki zamanı.


  • Jux  (02.02.19 22:46:27) 
3+2. Strasbourg çok yakın değil sonuçta; o kadar yol gidip hemen geri dönmek beni gererdi. Paris'e gittiğiniz ve Paris'ten döndüğünüz günleri de yarım sayarsak çok sıkışık olur gibime geldi yahu. Paris'te görülecek şeylerin çokluğunu düşününce 4+1 de makul geldi ama yorulursunuz.


  • wish i could find a way to disappear  (03.02.19 00:17:44) 
4 gün Paris´e az bile.

Strazburg´a her mevsim gittim, cok da severim... Ama Strazburg bana gore Fransiz´dan cok Alman. Yemekler, icecekler, mimari... Yine de cok sirin bir yer. Bir gün de yeterli kesinlikle.
  • buf-e kür  (03.02.19 00:33:31) 
[]

İlk kez heveslenip bi ajanda aldım kendime

Ama o kadar düzensiz bir insanım ki ajanda nasıl kullanılır bilmiyorum asdfds. Böyle her gününü düzenli olarak yazabilen ve aradan aylar yıllar geçince kendilerine o günlerini hatırlatacak bir şeyler bırakabilen insanlara özeniyorum ama ciddi ciddi ajanda nasıl kullanılır bilmiyorum sanırım.

Siz nasıl kullanıyorsunuz ajandalarınızı? Önceden gününüzü planlayıp mı yazıyorsunuz? Yoksa gün sonunda yaşadıklarınızı falan mı yazıyorsunuz? Ya da neler yazıyorsunuz? Ajanda nasıl kullanılır kısacası?


 
Önünüzdeki haftayı planlamayı deneyin.

Salı Mehmet ile görüş,
Çarşamba Kedinin aşısı
Cuma akşam eniştemle delirmeceler.
Pazar Köye git tavuk yemle.


Gibi :)

Olanı biteni yazarsanız günlük olmuş olur, o da olur tabi ama genelde ileriyi düzenlemek için kullanılıyor.
Tabi artık telefonlar alarmlı hatırlatmalı başka cihazlarla senkronlamalı yaptığı için bu işi fiziksel ajanda görmeyeli epey oluyor insanlar.
  • hedep  (22.01.19 21:43:23 ~ 21:44:33) 
Ajandayı günlük gibi kullanmıyorum. Sadece işimle ilgili şeyleri yazıyorum ve her sabah mutlaka açıp bakıyorum. Gün içinde de yanımdan ayırmıyorum.

Ayrıca örneğin pazar günü kısmında o haftaya ait harcamalarım, günlerin üst tarafında o gün önemli bir şey varsa yıldızlarım falan oluyor.
  • lisw  (22.01.19 21:44:06) 
zorlama kendini ajanda kullanmak için. ajanda geçen yüzyılda kaldı. daha iyi alternatifler var artık.


  • kelepir  (22.01.19 21:45:12) 
günlük hayatta ajanda kullanacak kadar boş vaktim yok ne yazık ki, ajandamı iş için kullanıyorum. bir hafta içinde hatırlamam gereken ekstra şeyler olmuyor, olanlar da çok olmadığı için bir yerlere yazmaya ihtiyaç duymuyorum.

evli olmayan, ekstra sorumluluğu olmayan, aşırı sosyal ve girişken olmayan veya freelance çalışmayan birinin ajanda tutmasını gerektirecek bir durum olduğunu düşünmüyorum. arkadaş vs. ile buluşacaksan bunu aklında tutarsın, eve alışveriş yapacaksan bunu da. belki önemli kişilerin doğum gününü yazarsın ki sevdiklerininkiler akılda kalır genelde. ya da ayda yılda bir yapman gereken düzenli şeyleri yazarsın ama bunlar da her gün ajanda tutmayı gerektirecek şeyler değil bence. böyle uzun aralıklı ve nadir şeyler için telefona hatırlatıcı kuruyorum.

belki senin de ajanda tutmaya ihtiyacın yoktur, hm?
  • Bruce  (22.01.19 21:56:09 ~ 21:57:23) 
Pinterest’e bullet journal yaz arat, karşına muhteşem şeyler çıkacak. Oradaki fikirlerden alır yürürsün.

Ajanda bir ihtiyaçtan çok hobi amaçlı ilgilenilen bir şey halini aldı artık.
  • i m cool with that  (22.01.19 21:59:55 ~ 22:00:07) 
ben klasik ajanda degil de bullet journal kullaniyorum son bir senedir; her seyimin bu kadar duzenli olmasini cok seviyorum.

her ay basinda o ay icinde gidecegim yerleri, yapacagim etkinlikleri, randevulari vs not aliyorum. Ay basinda kendim icin birkac minik hedef koyuyorum ve bunlari takip ediyorum. O ay icinde izledigim filmleri ve okudugum kitaplari yaziyorum. Spor gunlerimi, ders calisma gunlerimi vs yaziyorum. Bunlarin hepsi tek sayfada oluyor.

yilbasinda o sene icin belirledigim hedefleri ayri bir sayfaya, sene icinde gitmeyi planladigim etkinlikleri, sempozyum ve kongreleri ayri bir sayfaya yaziyorum. Yine okumayi dusundugum kitaplari, gitmek istedigim tiyatro oyunlarini, muzikalleri, konserleri, izlemek isteyecegim belgeselleri vs ayri bir sayfaya yaziyorum. 'Ne okusam?' diye dusundugumde acip bu sayfaya bakiyorum.

bir de ayrica okudugum kitaplar ve izledigim diziler listem var. filmleri ayrica yazmiyorum cunku zaten aylik kisma yaziyorum. Ha yazmasam ne olur, hicbir sey ama ben planli olmayi seviyorum.

Bullet journal kisisellestirilmis ajanda oldugu icin hem kullanimi daha kolay hem de kendize gore egip buktugunuzden daha islevsel bana gore.
  • fraise  (22.01.19 22:04:16 ~ 22:05:22) 
Bir makalenin ya da romanın hayata dair uyandırdığı bir fikir, bir soru, bir filmden güzel bir pasaj, gün içinde etki bırakmış bir olay ya da insana dair anekdotlar, bazı hatıralarla bağ kurmuş şarkılar, o zaman içindeki insanların ya da hayatın hatırlattıkları, düşündürdükleri...

Aradan zaman geçip de okuyunca insan çok şaşırıyor. Çoğu detayı unutmuş oluyor. Ve hem o zamanı hem de kendine dair şeyleri hatırlamanın verdiği garip bir hazzı hissetmeye sebep oluyor. Entelektüel ufku diri tutup, kendine dair kolektif bir hafızayı da kayıt altına almış oluyorsun.

İlla bir şeyler yazmaya çalışmazsanız, sizi sevk edecek ve içten bir şekilde kaydetmek isteyeceğiniz çok şey olacaktır. Bir de kimsenin görmeyeceği bir şekilde tutarsanız, bilinçaltınız kendini çok daha fazla açacaktır size.
  • levent bilgen  (22.01.19 22:04:19) 
[]

Diyelim ki Avrupa'da tek bir şehre gidiş dönüş biletiniz var

Ama siz o şehre 2-3 saat uzaklıktaki başka bir şehri daha görmek istiyorsunuz 1-2 gün. Böyle durumlarda gitmek istediğiniz diğer şehre tatilinizin hangi aşamasında gidiyorsunuz?

İlk gün uçaktan iner inmez mi geçiyorsunuz? Ya da tatilin sonunda geçip son gün trenle falan direkt uçak biletinizin olduğu şehre mi dönüyorsunuz? Yoksa ikisini de yapmayıp tatilin ortasında bir yerlerde o şehre gidip sonra tekrar dönüş uçağınızın olduğu şehre gelip o şehri birkaç gün daha gezmeyi mi tercih ediyorsunuz? Uçak kaçırma riskini, günün yolda ölmemesini vs düşününce ve en az yorucu olanı bulmaya çalışınca mantıklı olan hangisi sizce?

İlk gez gidiş dönüş uçağımın aynı şehirde olduğu ama farklı bir yere daha gitmek istediğim bir gezi planı yapıyorum ve tren biletini ne zamana alacağıma karar veremedim. Tren biletleri için en makul zamanı belirleyip artık şu biletleri almak için yorumlarınızı bekliyorum.

 
uçaktan inilen günün ertesi sabahın köründe giderim, işimi halleder, sonra ana şehirde takılır ve sonu orada yaşarım.


  • Bruce  (17.01.19 21:18:52) 
havaalanından direkt gidebilceğim ya da dönüşte havaalanına risksiz bir saatte ulaşabilceğim bir konumdaysa ya uçaktan iner inmez ya da dönüşte giderdim. ikisi de olmuyosa dönüşümden bir gün önce uçağın kalkacağı şehre geri dönücek şekilde tatilimin sonuna doğru giderdim.


  • ozgur bir kusun hatirati  (17.01.19 21:21:24) 
diğer planlarıma ve toplam süreme bağlı. bu iki şehir dışında bir yer görmek istiyor musun? gidiş-dönüş aralığı kaç gün toplamda? bu bilgiler olmaksızın cevap verecek olursak ben "tam ortada" derim. önce inerim şehre, orayı gezerim. orada vakit geçirdikten sonra diğer şehre giderim. orada da takılırım. sonra yine önceki şehre gelir, daha gezeceksem gezer, yeni bir şey yoksa tekrar bi' üstünden geçerim sjfsjjs. ordan da eve dönerim.

ben mesela özellikle görmeyi düşünmediğim halde bilet daha ucuz diye odessa'ya aldım. aslında kiev'de konsere gidiyorum, seyahatin başka amacı yok. gitmişken arkadaşla görüşürüm, birlikte gideceğim diğer arkadaşımla gezerim vs. diye 10 gün yaptım. o yüzden plan şöyle oldu,

ilk gün: (öğlen iniyoruz) odessa (geceye kadar orayı gezeriz)
2. gün: izmail (arkadaşın tez konusu izmail kalesi, o yüzden gidip görelim dedik)
2-5: lviv
5-8: kiev
9-10: odessa (bir tam gün. 10'uncu günün sabahında yine odessa'dan geri dönüş)


o yüzden ben böyle yapardım yani, görmek istediğim diğer şehri ortaya koyardım. çünkü uçuş için yine döneceksin. uçağa binmek için geri şehre gelme fikri can sıkıcı olabilir, külfet gibi gelebilir... o yüzden ben orayı da tam gezmem, görmek istediğim ikinci şehri gördükten sonra uçuş şehrine gelir 1-2 gün daha orada gezerim. böylelikle "sırf uçağa binmek için buraya geldeik meh" diye düşünmem.
  • der meister  (17.01.19 21:28:28) 
çok parametre var etkileyen. ama x şehre gittim otele yerleştim 2 gün kaldım, y şehre geçtim otele yerleştim kaldım, x şehre geri döndüm otele yerleştim ertesi gün dönüş yaptım çok yorucu. onun için seyahatin başında gitmek en makulu. yani uçak iniş saatine göre tren biletini alıp diğer şehri gezip gelmeni tavsiye ederim.


  • prasinos  (17.01.19 22:04:00) 
gündüz gezme vaktimi (gündüz gezeceksem, kuzey ışıklarını filan görmüyoruz diye farz ettim) yemeyecek, otele-gir çık yerleş aç-paketle, tren-otobüs in bin bekle, olaylarını en aza indirecek planı yaparım
mesela sabah 8-10 filan indim o şehri gezerim çünkü diğer yere git bul et, o gün ölür.
ama akşam 8-10 gibi indim, zaten bir yere gidemiyorsam (gece planı yoksa) doğrudan diğer şehre geçebilirim.
  • niye ama  (17.01.19 22:17:15) 
[]

İngilizce dışında herhangi bir dil için kursa gittiniz mi?

Gittiyseniz hangi dil için hangi kursa gittiniz? Kursa hangi seviyede başladınız ve şimdi o dile ne kadar hakimsiniz? Kursa gitmekten memnun kaldınız mı sonuçta? Son olarak da o dili öğrenmek için en büyük motivasyonunuzu, o dili çalışmaya ne kadar vakit ayırdığınızı falan yazarsanız süper olur.

İngilizce dışındaki herhangi bir dili kurs yoluyla öğrenmeye çalışma serüveniniz ve sonucu hakkında her şeyi merak ediyorum kısacası.


 
İspanyolca kursuna gittim başlangıç seviyesinde 4 ay olmak üzere.Çok sevdiğim filmler vardı, onları anadiliyle izlemek, konuşulan coğrafyalara olan ilgim motive etti beni. Şimdi b2 seviyesindeyi


  • asocial anchorman  (12.01.19 23:47:57) 
Almanca

Almancaya dair sıfır bilgim vardı. (Lisede ikinci yabancı dilimiz fransızcaydı. Dolayısıyla temelim sıfırdı.) Goethe Institüt' ün seviye sınavına girmeden önce evde 1.5 ay almanca çalışarak A1.1 seviyesini sınavla geçtim. Sonra A1.2 için kursa kayıt oldum 2 ayın sonuna geldik. Ama diğer kura devam etmeyi düşünmüyorum. En azından A2yi halledip B1 için kaydolacağım.

Başlangıçta pdf ve ses kayıtları üzerinden not alıp pratik yaparak ilerliyordum. Şimdi almanca dizi izleyip duyduklarımı not ederek ve kitap (hikaye) okuyarak çalışıyorum.
  • ruhen hastayim ben  (13.01.19 00:08:15 ~ 00:12:41) 
almanca için ben de goetheye gittim. tam bir hayal kırıklığı. b1 idim girdiğimde, 4 kur devam ettim. ilk hoca iyiydi, ikincisi ehh işte ama sebebini aşağıda anlatcam. diğerleri tırttı.

goethe her ne kadar ülkemizin ennnn iyi almanca eğitim veren yeri olsa da şöyle bir durum var. birisi gelip a1.1 den başlasa orda, kur bitiminde sınavdan kalsa da üst kura geçiriyorlar. böyle böyle b2.2 ye gelmiş bir sürü insan vardı. kafayı yememek elde değil. e genel böyle olunca siz de salıyorsunuz. o kadar yolu niye teptim madem, bilmiyorum.
  • windows95  (13.01.19 00:16:02) 
Hicbir dil kursuna gitmedim zaten. Kursa gitme olayina sicak bakmiyorum. Ingilizce disinda bir dil ogrenmek istesem yine kendi kendime ugrasirim muhtemelen.


  • stavro  (13.01.19 01:51:07) 
[]

Uçağa binme fikri ile aranız nasıl?

Ben her seferinde günler öncesinden gerilmeye başlıyorum ve her seferinde ciddi ciddi ölmek üzere biniyorum uçağa asdca. Hem yükseklik korkum hem klostrofobim var. Hiçbir şekilde diğer birçok insan gibi yayılıp da uyuyamıyorum mesela uçakta. Uçağın tekerleri yere değdiğinde de istemsizce sesli bir şekilde "oh" çekiyorum. Şimdi yazınca bana da saçma geldi ama mesela dün gece rüyamda mart ayında yapacağım uçuşu gördüm. Pilot sayko çıkıyordu ve uçağa taklalar attırıyordu. Bugün 6 Ocak ve ben marttaki uçuşum için böyle saçma bir kabus görüyorum. Şaka gibiyim ama durum bu.

İşin kötü yanı da seyhat etmeyi aşırı seviyorum. Hatta şu an hayatta bana zevk veren ilk şey diyebilirim. Bir yandan da tuhaf bir şekilde uçak yolculuğunu seviyorum galiba içten içe. O başka yere ulaşacak olma hissi, dönüşte alçalırken özellikle akşamsa İstanbul'u izlemek falan da çok hoşuma gidiyor. Tam bir sevgi nefret ilişkim var yani uçaklarla.

Sizde durumlar nasıl? Var mı benim gibi korkaklar aramızda? Daha da ötesi önceleri korkup da daha sonra korkusunu yenebilen var mı? Anlatsanıza gökyüzünde insan yapımı bir araçta nasıl korkmadan durabildiğinizi. :(

 
İnsan yapımı pek çok araçla daha basit bir şekilde de ölünebilir, uçak daha az riskli bu konuda ama benim yüksekle aram yok pek o nedenle geriliyorum.


  • angelus  (06.01.19 20:20:09) 
Allaah allaaaah uçak bence en az korkutucu vesaitlerden biri.

Hıyar gibi araba kullanan şoförlerin taşıtları, denizde bi o yana bi bu yana sallanan vapurlar bence daha korkunç. Trenden bile daha rahat bence uçak. Tabii ben hiçbirinden korkmuyorum. Sadece sıralama yaptım.

Bunların içinde de en rahat uyku uçaktaki. 1 saatlik yolculuklar yaptım şimdiye kadar. Hepsinde uyudum. Yapacak daha iyi bi şey yok çünkü. Sıkıcı. Etrafta araba yok. Tren yollarının etrafındaki doğa yok. Vapurdaki manzara yok. Bilmemkaç feet yükseklikten yuvarlak bi top izliyosun, bulut mulut var. Google earth bile daha heyecanlı.

İçimden de uçak düşse ne güzel olur dedim hep. Kesin ölüm. Kılçıksız. Haberlere falan da çıkarız. Ölümsüz gibi aynı. “Bilmemne uçak kazasında öldü” diye adımız sonsuza kadar yaşar. Mis. Ölmezsen daha da güzel. Lost etkisi. Uçak kazasından kurtulmak herkesin yaşayabileceği bi tecrübe değil. Yaşamak isterdim
  • Delay Fuze  (06.01.19 20:26:01) 
Cunku istatistik. Karada olumler daha yuksek olasilik. Bir de 16 saatlik ucuslarim oldu. Bos yere Traveller degilim alistim artik.


  • Traveller  (06.01.19 20:27:28) 
Bir sıkıntım yok. Öğrenciyken hep uçağı kullandığım için alıştım epey. Hele bir de yamaç paraşütü ile uçtuktan sonra uçak artık çok da korkutmuyor. Ama garip bir şekilde her uçuşta aklima And dağları uçak kazası geliyor ve camdan dışarı bakarken ister istemez Fransızlarin (bkz: l'appel du vide) dedikleri hissi yaşıyorum. İlginç:/


  • Amaranta ursula  (06.01.19 20:39:44) 
Uçağın yüksekliği yükseklik gibi gelmiyor bana ya. Şimdi garip gelecek ama ben de yüksekten korkuyorum ama her gün meslek olarak uçak uçuruyorum. Ama uçağın camından bakınca yüksekteymişim gibi gelmiyor. Ama yüksek bir binanın camından aşağı bakamam mesela ahah. Uçakta ölme ihtimalin yok gibi bir şey senin abi, bırak pilot düşünsün sen yaslan arkana uyumana bak :)


  • bugunku antremanda goz dolduran futbolcu  (06.01.19 20:48:21) 
Birinde Kibris'tan donerken ucak agir turbulansa girdi ya da ne boka girdi bilmiyorum isiklar sondu, sarsinti resmen Aksaray Konya git gel bozuk satih yollari gibiydi, bavullar dustu falan ortalik feryat figan olunca insan geriliyor tabi. Hepsini gec rahat edemiyorsun. Boyle olunca evet uc bucuk attiriyor.

Ama normal bir 3+ saat ucustan once mutlaka 2 tek atarim, ucakta da cilalarim. Boylece fazla zorlamaz.
  • bos gezenin bos ustasi  (06.01.19 21:00:11 ~ 21:11:06) 
Ben de kısa uçuşlarda gerilirim.3 yıl önce okyanus ötesi güney amerikaya gittim.bu tarz uçuşlardan önce ve uçuş sırasında alkol aldığım için fazla takmıyorum.


  • sapkasiz cikmam abi  (06.01.19 22:19:27) 
Kalkistaki o asansor hissi yasandigi sirada icimden "ulan stall mu oluyoruz yoksa" dusuncesi gecip biraz beni gerse de kokrmuyorum, biniyorum gonul rahatligiyla. Ucakta olmayi seviyorum.
Gerilirsem kalkista geriliyorum, duz ucusta rahatim.

  • stavro  (06.01.19 22:21:57 ~ 22:23:16) 
çocukluğumdan beri iflah olmaz bir uçak hastasıyım, matematiğe kafam bassaydı lisede sayısal okur ve kesinlikle pilot olmaya çalışırdım. o yüzden uçağı çok seviyorum. benim için tek sorun yolculuğun sıkıcı geçmesi. çünkü kalkış ve iniş dışındaki kısımlarda uğraşacak hiçbir şey olmadığı için acayip bunalıyorum. kulaklar gittiği için doğru dürüst müzik falan da dinlenmiyor zaten, internet yok. kitap okuyayım desem araçta "beyin" gerektiren işlerle uğraşamıyorum ben, odaklanamıyorum hiç.

böyle taş sektirir gibi voink voink bi' inerek bi' yükselerek (hatta bi ismi vardı bu manevranın galiba) gitse uçak çok eğlenirdim. ama genel olarak uçağa binmeyi çok seviyorum diyemem çünkü havalimanındaki prosedürlerden, bekleme sürelerinden vs. nefret ediyorum. otogara veya gara gidip de otobüse/trene atlayıvermek daha hoş geliyor. o yüzden otobüs ve tren alternatifim varsa uçağı tercih etmem. yurtdışında mecbur.

velhasıl uçak güzel, seviyom ben. motorların çalıştığı an olsun, kalkış olsun çocuk gibi mutlu oluyorum ama işte havada geçen saatler çok sıkıcı. hiçbi şey görünmüyo. geceyse yine iyi... bulutlar ve ay varsa muazzam görüntüler çıkıyo.
  • der meister  (06.01.19 22:27:42 ~ 22:28:01) 
Zibilyon kere bindim hala biniyorum hic sikintim yok


  • basond  (06.01.19 22:48:18) 
uçağın tekeri yere deyince uyanıyorum. sıkıntı yok burada. korkunun ecele faydası yok.


  • argent dawn  (06.01.19 22:58:37) 
bayılıyorum uçağa binmeye. telefona ivmeölçer indirdim, yükseklik falan hesaplıyorum kendimce, hıza bakıyorum, mesafeye falan. tabi ölçümlerin tamamı yanlış, ama çok zevkli lan. yurtdışı uçuşlarda bazen internet satın alıp kendimi takip ediyorum flightradar24 üzerinden.

boş zamanlarda da telefonda airline commander oynuyorum. orada görüyorsun aslına uçak indirip kaldırmanın çok da zor bir şey olmadığını.

en sevdiğim şey uçak kalkmadan kanatları titreyene kadar hızlanması, sonra tekerleri yerden kesmesi. bir de teker koyduktan sonraki fren. hastasıyım.

ortaokul 1. sınıfta bir çocuk iken beni tek başıma uçağa bindirdiler. bişeyler oldu filan, pilotlar sağolsun beni kokpite almıştı o zaman. izlemiştim ben de oturup. o günden beri hastasıyım uçmanın.

niye pilot olmadım lan ben hakikaten?
  • babilbaligi  (07.01.19 10:04:46) 
bu kadar geriliyosan niye ucaga biniyosun ki? Trenle ya da arabayla da seyahat edebilirsin


  • lamartin  (07.01.19 11:56:59) 
Ben de öyleyim bu yüzden hep alkollü uçuyorum. En son Kiev uçağına binerken birinin koluma girdiğini hatırlıyorum.


  • heidi'nin dedesi  (07.01.19 12:01:58) 
Ben de geriliyorum, fakat her zaman aynı oranda değil. Yani genel olarak psikolojimin daha sağlam olduğu zamanlarda daha rahatım.. İşin ilginci, kalkış ve inişlerde çok korkmuyorum da, havadayken en ufak türbülansta ödüm kopuyor, ellerim terlemeye başlıyor. Hatta türbülansa gireriz diye tuvalete gitmeye korkuyorum, gidince hemen işimi bitirip dönmeye bakıyorum. En uzun yolculuğum 4 saatti, ben de seyahati çok sevdiğim için bununla yaşıyorum bir şekilde, hatta seneye okyanus aşırı uçma planımız var ama bakalım. Daha uzun yolculuklarda alkol yardımcı oluyor gerçekten.


  • gmzo  (07.01.19 12:07:44) 
valla benim olsa da binsek şeklinde :)

en son gps loggerım ile binmiştim. uçağın acclerationu'u nu ve gittiğim rotayı kaydetmiştim.

tabi telefonla değil kendi gps modülü olan bir logger ile :)
  • killerbee  (07.01.19 12:09:43) 
Türkiye'de evden havalimanına gidene kadar başınıza bir şey gelme ihtimali uçaktayken gelme ihtimalinden çok daha yüksek :)

Kalkarken motorlara tam güç verildiğindeki hız hissine bayılıyorum. Tırmanırken de emekli apartman yöneticisi gibi "teknoloji işte adamlar yapmış" diye içimden geçirmeden edemiyorum.

Sadece bir kere uzun bir uçuştan sonra uçaktan inme süresi uzayınca "laaan nefes almam lazım" diye pirenelir gibi oldum.
  • bruce mclaren  (07.01.19 12:55:12) 
youtube/kerem gök/enter.

efendi çocuk, düşük bütçeli, samimi videolar koyuyor. uçaklara olan aşkını görürsen belki rahatlarsın. ha bol bol uçak kazası videosu da var, daha beter de olabilirsin o da ayrı.
  • onemoremile  (07.01.19 12:56:13) 
ilk uçak deneyimimi kız arkadaşım ile tatilden dönerken yaşadım. kesinlikle 12 saatlik otobüs yolculuğu karşısında çok cazip. fakat çok gerildim uçaktayken. koala gibi kızın kolundan ayrılamadım çok rezil anlardı. şimdi öyle bir durumda olsak yalvarır araba kiralar uykusuz kalır yine giderim diyorum.

umarım yenerim bu stresi. yoksa sarhoş binmek zorunda kalacağım uçaklara.
  • kablelvuku  (07.01.19 13:12:50) 
Zerre umrumda olmuyor bir kere uçak ciddi türbülansa girmişti ben uyuyordum insanların panik sesleriyle ve sarsıntıdan uyandım başka bir şey mi var diye bakındım yok türbülans nedeniyle panik olmuşlar uyumaya devam ettim :D ama yükseklikten korkuyorum aslında mesela bir kere kamikazeye bindim aklım çıktı kalp krizi geçiriyorum sandım. Bir kere de dünyanın en az ekstrem doğa sporu olan zipline yapmıştım son anda vazgeçtim binmiycem ben hayır hayır hayııır derken görevli beni itti o şekilde bindim :D uçak güvenli bir his veriyor bana açıkçası o an zarar göreceğimi düşünmüyorum.


  • pastörizesüt  (07.01.19 13:33:52) 
ilk bindiğim zamanlar çok stres yapıyordum
şimdi biner binmez kulak tıkacı + boyunluk + göz bandı takıp uyuyuorum
benim için otobüs yolculuğundan bir farkı kalmadı
aradayalanan türbülanslar diriltiyor tabii insanı
  • superb  (07.01.19 13:35:43) 
[]

Kadınlara hediye sorusu

The Body Shop, Lancome gibi markaların yılbaşı hediye setleri size hediye olarak gelse mutlu olur musunuz? Hazır bir seti hediye almak biraz basit mi sizce yoksa sevinir miydiniz böyle bir hediye alsanız yılbaşında?

Bir de bunlarda birkaç çeşit var. 3 farklı parfüm içeren; duş jeli, duş peelingi, şampuan vs içeren ve güzel bir makyaj çantasıyla birlikte el kremi, lipbalm falan içeren. Hangisi yılbaşında hediye etmek için en güzeli sizce?


 
Olurum yılbaşında hediye beklemem zaten ne gelse sevinirim ama bu baya mutlu eder :D Parfüme sevinmem ama beğendiğim bir koku olma ihtimali çok düşük. Şampuanda da ben pek takılmıyorum ama kıllık yapan olabilir el kremi lip balm gibi şeyler en risksiz.


  • pastörizesüt  (23.12.18 15:03:34) 
loccitane falan da olabilir. bu setlerin hepsini severim benim de hoşuma gider.


  • allaccess  (23.12.18 15:13:52) 
o setler genelde meyveli, iğrenç ve ekşi kokulu oluyo. alınacak kişi bu tür kokuları seviyosa, “hmfs hmfs! ımmmhh çürük yaban dutu, bayılırım!” diyosa sevinir. yoksa maalesef çöp oluyo o setler :(


  • meyal  (23.12.18 15:19:26) 
Karsinizdakinin ihtiyaclarini ogrenebilmenin bir yolunu bulun. On tane dudak nemlendiricisi varsa, on birinciyi almak gereksiz.

Hazir set olup olmamasi onemli degil de, icerigi sertifikali ve dogal olan, hayvanlar uzerinde test yapmayan bir markadan isterdim. Hatta noel hediyesi olarak bana hediye alacaklara diyorum, su markadan su oje seti, su markadan su nemlendirici seti diye.
  • buf-e kür  (23.12.18 18:06:11) 
[]

Kim bu insanlar

1 saate yakındır İstanbul'un en kalabalık Starbucks şubelerinden birinde oturuyorum. Hafta içi bu saatte bütün masalar dolu. Oturanların çoğu yalnız bir de. Sadece bir çift ve iki arkadaş var birlikte, bunların dışında bir sürü tek başına oturan insan var ben de dahil.

Şimdi bakıyorum da öğrenci falan olamazlar çünkü çoğu benden büyük bence. Emekli hiç değiller çünkü gençler. Çok zenginler desek o da değil bence. Hepsi mi zengin yani?

Bir de bugünkü öylesine burda denk geldi ama ne zaman kırk yılda bir hafta içi dışarda olsam bütün mekanlar dolu nerdeyse İstanbul'da. Allah aşkına bu insanlar kim ya? Kimse mi çalışmıyor gerçekten çok merak ediyorum. Bir yolu, sırrı falan varsa bunun bilen söylesin. :(

"Ee sen de ordasın" diyecek olursanız ben pazar günü 24 saat nöbet tuttum da geldim. :(

 
bunu ben de düşünmüştüm bikaç ay önce gündüz dışarda olma şansını yakalayıp. konuyla alakalı başlık da var. kim olduklarını bilmiyorum.

(bkz: mesai saatlerinde dışarıda dolaşan kalabalık)
  • tepedeki psychedelic adam  (10.12.18 10:39:27) 
"sanki herkes hobi olarak çalışıyor bir ben fakirim" bende de var bu


  • bardakigüneşgözlüğü  (10.12.18 10:39:41) 
istanbul 20 milyonluk şehir. her türden insan var mekanları doldurmak için. insan var kaç yıl istanbul'da olduğu halde denizi görmemiş, insan var rahat para kazanan veya freelance çalışan, insan var gece gündüz çalışan. yani belli bir gruba bakarak genel profili tanımlamak istanbul'da mümkün değil.


  • orijinal nick bulamadim  (10.12.18 10:40:40 ~ 10:41:04) 
Şehrin nüfusunu ve bulunduğun mekanın merkezi lokasyonunu, hizmetinin kalitesini vs. düşününce oldukça normal bence.

Kendi sorunu kendin cevaplamışsın aslında o yüzden. Evden çalışıyordur, yl/doktora öğrencisidir, anne/babadan zengindir (illa Ferrarisi olması gerekmiyor ayda birkaç bin tl ateşleseler yine orada boş boş oturabilir), izinli günündedir, şehre günübirlik vs. dışarıdan gelen kişilerdendir.
  • chicha  (10.12.18 10:42:06) 
şehir dışından gelmiş olabilir işleri vardır
o gün izin günü olabilir
hakikaten çalışmıyor olabilir

15 milyonluk şehirde sokakta gördüğün birkaç bin kişiyle kimse çalışmıyor mu demek sağlıklı bir yaklaşım değil.
  • prasinos  (10.12.18 10:46:08) 
Şehir çok kalabalık.
Çok fazla işsiz var.
Yani çalışan olsa bile o güne izinli olabilecek insan sayısı bile çok fazla olabiliyor.

Ben bu durumu günün gayet normal bir saatinde (işe/okula gidiş/dönüş saati olmayan) toplu taşımaya bindiğimde kalabalığa denk gelince düşünüyorum.
Bu insanlar günün bu saatinde ne yapmaya gidiyorlar acaba diye :)
  • mutekebbir  (10.12.18 10:47:15) 
benim. çalışıyorum ulen.


  • babilbaligi  (10.12.18 10:48:58) 
Ben de bunu hep düşünüyorum. Alışveriş merkezleri de dolu. Kimse çalışmıyor, ekonomik kriz yaşıyoruz ama ayni zamanda da herkeste para var gibi garip bir görüntü


  • her giriste sifresini unutan adam  (10.12.18 11:06:21) 
Son cümlende ozetlemissin aslında olayı. O vakit arasında müsait olabilir işsiz, izinli veya işe yeni başlayacak olabilir. Örnekler çoğaltılabilir.


  • grobet  (10.12.18 11:08:55) 
Freelancerlar gittikçe artıyor, starbucks da onların mabedlerinden; çalışmak için ya da takılmak için. Ben de bir ara freelancer'dım, sırf evde tıkılı kalmayayım diye öylesine çıkıp bir-iki kahve içip dönerdim.

Ama hiçbir işi olmayıp bomboş takılan zengin insan sayısı da çok İstanbul'da, özellikle nezih semtlerde.
  • Bruce  (10.12.18 11:16:26) 
Ben yaklasik 1 sene issiz gezdim oralarda


  • acemi  (10.12.18 11:16:58) 
Bazı işlerin ilginç takvimleri olabiliyor. Mesela ben önümüzdeki haftadan itibaren Christmas tatilinde olacağım bir süre, yani herkes mesai saatindeyken o kahveci senin, bu kahveci benim gezme, çalışma ihtimalim olacak.

Yıllık izin, sömestr tatili, dönemsel başka tatiller, günlük ve haftalık izinler, kafa izinleri, hastalık sonrası nekahat, işsizlik, iş arası geçişler, eşi/partneri çalıştığı için çalışma ihtiyacı duymayanlar, freelance çalışanlar, kendi işinin patronu olanlar, eğitime, toplantıya vs gittiğinden ofiste olması gerekmeyenler, yazarlar...
Ama evet, katılıyorum. Dün Ikea'ya gitmem gerekti ve dünyanın herhangi bir yerinde o saatler arasında gardrop alması gereken bu kadar çok insan olması beni de hayrete düşürdü mesela. Bir de aslında bir nevi fundamental attribution error bu sanki, bizim başımıza gelince mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünüyoruz da başkasına gelince öyle değilmiş gibi... falan filan.
  • sopiro  (10.12.18 11:21:23) 
ben tez çalışmamı starbucksta yapıyorum mesela. Ortam güzel, bir içecek al kurul filan.


  • KaraSakall  (10.12.18 11:23:05) 
hafta içi izinli olduğumda ben de çok yaşıyorum bu hissi.

ihtimaller şöyle:

-lisans, yüksek lisans, master öğrencileri. part time işle, bursla, harçlıkla vs geçinenler
-proje bazlı çalışanlar, freelance çalışanlar
-full-time çalışan, senin benim gibi nadiren hafta içi boş kalanlar
-işsizler
-çalışıyor gibi görünen, yarı işsiz, baba parası yiyenler (en sevdiğim tayfa)

istanbul'un nüfusunu da hesaba katmak gerek. %1'lik azınlık bile 200.00 kişi yapıyor, öyle leş bir şehirdeyiz.
  • sir gawain  (10.12.18 12:03:15 ~ 12:06:07) 
o kadar çok insan var ki
o kadar da çok ihtimal var

orada oturan insanlar, orada oturma potansiyeli olan ama imkan bulamayan insanların belki de %1'i. böyle düşünün.
  • işimdeyim gücümdeyim  (10.12.18 12:06:02) 
Kira yardımıyla geçinen bir kitle varmış, ekşi sözlükte okumuştum.


  • birsürüsorumvar  (10.12.18 12:59:30) 
işsizler.


  • nickini degistiren yazar  (10.12.18 13:31:47) 
Kadıköy ve Beşiktaş gibi km2'ye binlerce insanın düştüğü iki ilçede ortalama mekanların bile tenha kalabilmesi mümkün değil. Pek çok ülkeden bile fazla nüfusları.


  • iwasbornonamountainside  (10.12.18 13:47:28) 
+20 milyonluk şehir
+freelance çalışıp evde kombi yakmamak için gelen tipler.

  • eja  (10.12.18 15:22:31) 
[]

Evde olduğunuz zamanlarda

Dışardan ne sıklıkla yemek söylüyorsunuz? Çok aç olsanız da kendi yemeğinizi kendiniz mi hazırlarsınız yoksa sık sık dışardan sipariş mi verirsiniz?




 
ayda bir ya da iki. genelde kendim hazırlarım.


  • sir gawain  (17.11.18 17:05:45) 
Çok sık.
Kendi evimizde alışveriş yapıp kendime yemek hazırlardım.
Şu an geçici bir evdeyiz hiç sevmiyorum mutfakta bir şey yapmayı sipariş veriyorum. Geçen sabah kahvaltılık durumuna bakmadan tostu bile sipariş ettim o derece.

Kendi evimize geri döndüğümde yine kendim yemek yapmaya başlarım, gerçekten çok sevdiğim bir aktivite.
Ortam önemli.
  • mutekebbir  (17.11.18 17:07:58) 
hiç. her zaman kendim hazırlarım.


  • pati  (17.11.18 17:14:27) 
çok nadir spiariş veririz.


  • teritori  (17.11.18 17:23:50) 
@pati+1
her zaman kendim hazırlarım. Dışarıdan yemek istediğim çok çok nadirdir. Senede bir belki.

  • Amaranta ursula  (17.11.18 17:23:54) 
ayda 1-2


  • sutlu nescafe  (17.11.18 17:29:51) 
Ayda bir iki


  • fasulyek  (17.11.18 17:34:34) 
Ailemle yaşıyorum ama 10 günde bir falan söylüyoruz.
Çok açsak da doğal olarak kendi yemeğimizi kendimiz hazırlıyoruz :)

  • simderun  (17.11.18 17:36:31) 
birkac ay oncesine kadar neredeyse her ogun disaridan soyluyordum ama hem maddi hem de sihhi nedenlerle biraktim. az once baktim, en son 7 gun once tavuk durum siparis etmisim. genelde iki ogun yiyorum zaten, sagolsun ev arkadaslarim da evde pisirdikleri icin tesvik ediyorlar, o sayede artik ben de dikkat edebiliyorum.

gerci maddi sorun dedim ama disaridan soylemek bana evde yemekten daha pahali gelmiyor acikcasi. her seye deli gibi zam geldi. hicbir sekilde emek sarf etmedigim durumu 8 liraya yiyip copunu kenara kaldirabiliyorum. ote yandan en dandik ev yemegi icin bile yarim saat market dolasip 3-5 malzeme alman gerekiyor. belki 3-4 gun goturecek malzeme aliyorsun ama cebinden tek seferde cok para cikiyor. salca aldin diyelim, e her gun kullanmiyorsun ki. kucugu de yok meretin. bulasik, hazirlama, alisveris, sinir stres...

vallahi ben bu konuda cok netim, evlenecek olursam esime kesinlikle soyleyecegim, "ben kendi karnini doyurmaktan aciz bir dangalagim, lutfen cok yorgun ya da mesgul olmadigin zamanlarin ve istisnai durumlarin haricinde n'olur bana gunde 2 ogun yemek ver" diye. gerekirse geri kalan her seyi ben yapayim ama benim onume yemek koyulsun ya. kimse de oyle vay efendim ana kuzusu, modern yasam vidi vidisi yapmasin. ayagimi yikasin ev islerine baksin demiyorum. yemek yapsin yeter. kendine pisirdiginden benim onume de bir tabak koysun iste.
  • der meister  (17.11.18 17:55:46) 
Hep. Kendime yemek hazirlamayi sevmiyorum. Sebze haslar yerim ama. Arada firinda bisiler yaparim o kadar. Yemek sormussun.


  • perfectum  (17.11.18 18:07:42 ~ 18:09:20) 
Çok çok nadir. İlla evde yemek yapmayacam dersem kalkıp yiyip geliyorum eve.


  • voyager 1  (17.11.18 18:12:34) 
Hic soylemiyorum. Yorgunluktan bitik dussem bile kalkar kendime bisiler hazirlarim. Disarda da 2 ayda 1 falan yerim.


  • superfluid  (17.11.18 18:14:05) 
Yorgunluktan ölüyorsam ve disarıdan yiyeceksem sevdigim bir yerde yiyip gelirim. Eve sipariş verdiğim çok çok nadirdir.


  • aquarium  (17.11.18 18:42:47) 
kahvaltı dahil her öğün dışarıdan.


  • japon askeri  (17.11.18 19:10:07) 
haftada 1 dışarda. zamanla dışardakinden güzel yemekler çıkarıyorsunuz bence kendinize güvenin. şimdi evde kokoreç denemek istiyorum ama apartman kokar diye cesaretim yok.


  • for day to break  (17.11.18 20:01:03 ~ 20:02:02) 
hiç söylememeye çalışıyorum. sınav zamanı 1-2 kere ve nadiren olabiliyor.


  • Olric  (17.11.18 20:03:59) 
en kötü ihtimalle yumurta kırıp yerim.


  • dedim ben sana  (17.11.18 22:27:59) 
Çok yorgunsak ve dolapta kalan yemek yoksa söyleriz o da yılda bir iki kere anca.


  • fırt  (17.11.18 22:29:47) 
haftada 2-3 kere dışarıdan söylüyoruz, çok aç olmamızla değil tembelliğimizle bağıntılı olarak. yemek yapmak çok vakit alıyor, insanın her daim vakti ve enerjisi olmuyor.


  • evde liyakat kalmamis  (17.11.18 22:54:26) 
[]

Kaliteli şemsiye nerden bulunur?

Favori şemsiyemi şu an şehir dışında olan bir arkadaşımın arabasında unuttuğum için acilen şemsiye almam lazım. Birkaç kullanımda rüzgardan her tarafı dağılmayacak kaliteli ve mümkünse sırt çantasına falan sığacak ufak tefek bir şemsiyeyi nerden bulabilirim?

Eve çok yakın Rossmann, Gratis vs var ama oralarda satılıp satılmadığından ya da satılanların kalitesinden emin olamadığımdan sizlere sorayım dedim. Daha iyi bir yer varsa eve giderken avm'ye uğrayıp alabilirim.


 
Rossmann kesinlikle


  • kablelvuku  (14.11.18 16:55:05) 
Geçen sene övdüler diye rossman aldım, 2 ay dayanmadı. Ucuz evet ama sezonluk şemsiye.

Ben fare kullandım, çok memnundum ama kaliteli şemsiyelerin kaderini paylaştı; unuttum bir yerde.
Küçükleri var, ben montumun cebine koyuyordum mesela. Otomatiği de iyi, malzeme kalitesi de.
  • Bruce  (14.11.18 17:22:51) 
fare adlı markayı övüyorlar.


  • veritaslibertas  (14.11.18 17:28:13) 
tchibo'dakiler baya kaliteli


  • sanquis  (14.11.18 17:36:57) 
Samsonite demeye geldim..


  • grobet  (14.11.18 17:50:21) 
Birini 2002'de, diğerini 2006'da aldığım iki Celal Birsen şemsiyeyi hala kullanıyorum. 2006'da aldığım baston şemsiyenin ucunu kaldırım taşında kırdım ve insan gibi kurutmadığım için üstünde pas lekeleri oluştu ama canavar gibi. Tabii hala Celal Birsen var mı, varsa kalitesi aynı mıdır bilemiyorum.

edit: Batmış ya Celal Birsen... Hüzünlendim durduk yere...
  • wish i could find a way to disappear  (14.11.18 18:01:38 ~ 18:04:05) 
samsonite falan almayın yahu, dünyanın parası.

şu mantığı anlamıyorum. "ötekiler dandik, bu pahalı ama kaliteli, ucuz mal alacak adar zengin değilim vsvs"

rossmann'da şemsiye 25 lira, samsonite 250 lira. sezonluk ve dandik olsun, aynı paraya 10 tane şemsiye alır, çatır çatır kullanırsın. bozuldukça at yenisini kullan. 10 sene idare eder. eminim ki 250 lira verilmiş samsonite şemsiye o kadar götürmez.

ha etiket diyorsanız o sizin bileceğiniz iş.

rossmann diyorum. al kullan, bozulunca at çöpe yenisini al. daha ekonomik ve uzun ömürlü olur.
  • kibritsuyu  (14.11.18 18:30:39) 
Mango’ya da bakabilirsiniz.


  • sacrilegious  (14.11.18 19:13:50) 
Fare demeye geldim


  • westblack  (14.11.18 19:56:51) 
ben 10 yıl önce tbox almıştım hala sağlam ama sürekli de kullanmadım şemsiye kullanmayı pek sevmem.


  • hıkmıkzık  (15.11.18 00:10:03) 
beşiktaş'ta şemsiye satan bir dükkan var. (2 yıldır uğramadım ama duruyordur herhalde)
Çok çeşit, renk, kalite ve fiyatta.

Şemsiyeni ciddiye alıyorsan uğra derim,
foursquare.com
  • michael_knight  (15.11.18 00:25:31) 
[]

Vücudunun mehtelif yerlerinde dövmesi olanlar

Klasik dövme yaptırma acısı muhabbeti ile ilgili bir sorum var size.

Şimdi ben iğne fikri konusunda 5 yaşındaki bir çocuktan daha soğukkanlı olamayan saçma sapan bir insanım. Kan vereceğim zaman günler öncesinden gerilmeye başlıyorum hatta verdikten sonra 3-4 gün hep o iğneyi düşünüp kolumu hareket ettirmeden felçli gibi takılıyorum. Ben de ne kadar saçma olduğunun farkındayım ama maalesef elimde değil, aşırı derecede geriyor beni iğne fikri.

Bir yandan da yıllardır yaptırmak istediğim dövmeler var kafamda. Sırf dövme yaptırmış olmak için de istemiyorum, gerçekten benim için ciddi anlam ifade eden bazı şeyler dövme halinde dönüp duruyor kafamda. Ama işte yukarda anlattığım saçma bir durumum var. Sizce dövme yaptırabilir miyim ben yoksa kolumda bir çizikle falan ortamdan kaçar mıyım? Gerçekten çok acıtıyor mu ya? :(

 
Aynı durumdayım, yaptıracak gibi oluyorum ama sonradan "pff zaten dövme tam içime sinmedi" diyip erteliyorum. Ya cidden içime sinmiyor ya da baskıladığım korkum yüzünden kesin karar veremiyorum; her halükarda tenime saniyede yüzlerce iğne darbesi alacak olmak fikri beni ürkütüyor.

Hayatında fobi yenme tecrübesi varsa başarabilirsin aslında çünkü aslında o kadar acıtmıyor cidden, klişe ama kafada bitiyor.
  • Bruce  (05.11.18 01:18:22) 
acı ile ilgili kendi tecrübemi aktarabilirim. sağ omzumun arkasında küçük, sol omzumun arkasında büyük, sağ bacağımda ise bayağı büyük dövmem var. ilkinde hiç birşey hissetmedim ama zaten dolgusuz ve basit bişeydi. sol omzumun arkasındaki dövme oldukça dolguları olan ve uzun süren bir dövme olmasına rağmen acı hissettiğim tek yer koltuk altıma doğru uzanan kısmıydı ki orada deri daha ince ve kemiğe yakındı.

ancak sol bacağımdaki dövmemde bir gece önceden çok içmek gibi bir hata yaptığım için inanılmaz canım acıdı. alkol damarları genişletip kanamayı arttıran bir etki yapıyormuş. eğer öyle bir hata yapmasam o acıyı da çekmeyeceğimi düşünüyorum. sonuç olarak kemikli bölgeye ve ince deriye yapılan dövmeler görece olarak acıtabilir ancak onun dışında dövmenin düşünülen kadar bir acısı ya da hissi olmuyor. tabi bünye ile de ilgili bir durum.
  • hypathia  (05.11.18 01:34:53) 
m.youtube.com

3.20yi izle ve vazgec :)
  • acemi  (05.11.18 02:32:07) 
Hayır acımıyor. Yaptırasın varsa acıdan korkmana hiç gerek yok.


  • eazy  (05.11.18 02:36:47 ~ 02:38:46) 
derinin ince kısımları daha fazla acıyor diyebilirim. ama o da bir süre devam ediyor sonra uyuşuyor ve pek bir şey hissetmiyorsun. nerene yaptırmayı düşünüyorsun mesela?


  • prasinos  (05.11.18 09:30:51) 
geçende kol içine yaptırdım, kedi tırmalasa daha çok acırdı o kadar söyleyeyim. telefonla falan oynadım dövme yapılırken.


  • sir gawain  (05.11.18 09:47:25) 
çok büyük bi dövme yaptırmayın o zaman. benim de iğneyle alakalı korkularım vardı, o yüzden ilk dövmemi siyah düz yazı şeklinde yaptırdım. internetten "neresi en az acır" diye bakmıştım. yıllar geçti, hala çok acıdığı söylenen yerlere dövme yaptırmaktan kaçınıyorum nedense.


  • nice tnetennba  (05.11.18 10:09:30) 
Ben kendime şunu hatırlatıyorum, size de tavsiye ederim: dövme sadece yapılırken acıyor, o da acıdığı kadar işte. Dövmeniz bittiğinde devam eden bir acı değil o. Dolayısıyla o anda dişinizi biraz sıkmanız yeterli. Hatta şöyle söyleyeyim, dövme sanatçınız kimse elinde makine ile temas ederken hafif bir acı, adam/kadın makineyi çektiği anda yine normalsiniz.

Ben dövme acısını birşeye benzetsem güneş yanığına benzetirdim, öyle bir his zira. Aynı yerin üstünden tekrar tekrar geçerlerse biraz acıyor, mesela watercolour falan yaptırırsanız aklınızda olsun.
  • sopiro  (05.11.18 10:20:49 ~ 10:21:43) 
yaptırdığın yer önemli.
genel olarak acıtmaz ama aşağıdaki gibi bir liste var. (bende kol içinde var. çok ince ve bir süre sonra müptelası olabileceğin tatlı bir acı vardı. korkulacak kadar bir acı hissetmedim. dediğim gibi müptelası bile olursun o acının :))

---
Acıdan hoşlanmayanların uzak duracağı kırmızı alanlar:
Ayak altı, diz kapağı, baldır içi, koltuk altı, kol içi, kulak çevresi, boyun, omurga üstü, kuyruk sokumu, kaburga altı, kafa derisi, meme, dudak içi, parmaklar
  • teritori  (05.11.18 10:27:32) 
İki kolumda da dövmem var, acısı bağımlılık yaratacak kadar güzel bir acı. Yalnız dövme yaptırırken heyecan yapıp tansiyonu düşen ve ara vermek zorunda kalan arkadaşlarım da var.

Acıyı tarif etmek gerekirse kolunu yanlışlıkla bir yere sürtmüşsün gibi.

Belli bölgeler çok daha hassastır, misal boyun, göğüs, diz altı, kasık.
  • kimlanbu  (05.11.18 12:12:42) 
[]

Evde olmak mı dışarda olmak mı?

Hangisi sizce? Ve evde olmaksa evde, dışarda olmaksa dışarda neler yapmak?

Son olarak da bu hafta sonu için hangisi?


 
Bugün ev. yarın dışarda


  • benaslindayohum  (22.09.18 14:47:19) 
Çok yorucu geçti bu hafta. o yüzden bugün ev, yarın dışarısı daha mantıklı


  • MaNOfTheYear  (22.09.18 14:48:38) 
Ne kadar yorgun olsam da disarisi diyorum! Ev beni darliyor. Hicbirsey yapmasam da sahile oturup martilara bakarim.


  • superfluid  (22.09.18 14:53:26) 
genel olarak ev insanıyım ama yine de bu soruya net cevap veremem. bazı zamanlar eve girmek istemiyorum, bazen evden çıkmak istemiyorum. ikisi de bize bahşedilmiş güzellikler bence, faydalanmalıyız. karşılaştırmam. ikisini de evladım gibi severim ama evde daha çok vakit geçiriyorum çünkü genelde yalnız kalmayı, belirli şeylere odaklanabilmeyi ve onlarla vakit geçirebilmeyi seven biriyim - dışarıdayken bu imkân çok kısıtlı oluyor.

bu hafta sonu ev. çalışmam gerekiyor. üstüne odayı falan toparlamam, temizlemem lazım. pazartesi okul açılıyor. kitap defter falan alırım hazırlık yaparım eheh çok heLecanlı.

bence hafta sonu içeride, hafta içi dışarıda olmak daha keyifli. hafta içi zaten ister istemez sürekli dışarıdasın. iki bira içeceksen veya dolaşacaksan, eğer geceye kadar çalışmıyorsan, işten/okuldan çıkıp direkt yardırmak daha makul geliyor bana. hafta içini heyvanlar gibi aktif yaşamak, hafta sonu da camış gibi yatıp kendine vakit ayırmak, duvarları izlemek, "ooh ev ne güzel lan yatıyom hehe" demek bence en tatlısı. en azından benim için.
  • der meister  (22.09.18 14:55:26) 
Biriyle, birileriyle ya da tek başına, hangi şartlarda olduğuna göre cevabı çok değişken bir soru.

Bu hafta sonu için konuşacak olursak bence yılın en güzel günleri. Hava da güzel. Sonbaharı çok seven biri olarak tabii ki dışarıda mevsimin tüm güzelliklerinin tadını çıkararak geçirmek daha da mantıklı.
  • levent bilgen  (22.09.18 15:00:08) 
istdaysan bugün asla dışarı çıkma çünkü ulaşım yüzde elli indirimli vatandaş dışarıya hücum etmiş, yarın çıkabilirsin ama.


  • blue rebel motorcycle club  (22.09.18 15:11:19) 
der meister +1. Nerede oturduğun çok önemliymiş ayrıca. Bahçeşehirdeyken hafta içi işten çıkıp taksime gelen insanken beşiktaşa taşınınca çok kalabalık ayh!! olmaya başladım. Son aylarda atom karınca filan olduğumu sandığımdan bugünkü planım kendimi bir koltuktan ötekine atmaktı ama olduramadım. O yüzden bugünün çoğunda ev, yarın anne baba evi. Ne yapsak ki diyenler için bu hafta sonu kahve festivali devam ediyor :)


  • saveur  (22.09.18 15:20:30) 
Bugun disari yarin ev. Bugun disarida bilumum isleri halletmek, yarin evde guzel bi kahvaltinin ardindan camasir, utu, temizlik yapip sonrasinda kanepede yayilmak.


  • dedim ben sana  (22.09.18 17:10:08) 
Genelde cumartesi günleri evde geçiyor. Akşam da kendim ya yürüyüşe çıkıyorum ya da arkadaşlar ile plan program olursa katılıyorum. Pazar günleri de kendime gir rota çizip geziyorum dolaşıyorum. Hafta sonu full evde geçince hiç tatil yapmadan pazartesi sabahı işe gidiyormuşum gibi geliyor


  • gazozailacatmauzmani  (22.09.18 18:51:45) 
[]

Ve yaz bitti

Bugün sonunda üşüyüp çok ince de olsa bir hırka giyince koca bir yazın daha bitip gitmesi çok tuhaf geldi bana. Normalde yaz mevsimini hiç sevmem ama bir yaz daha istediğim gibi tatil yapamadığımdan herhalde bitişi biraz ani oldu benim için.

Herkes doyabildi mi peki tatile? Nerelere gittiniz, neler yaptınız bu yaz? Sizlere neler hissettiriyor biten yaz mevsimi?


 
başlığı okuyunca aklıma şu şarkı geldi, dinleyiniz.

www.youtube.com
  • tabirimekruh  (14.09.18 22:11:21) 
Ah bir bitse keşke. Hala bitemedi. İki yağmur yağdı bugün ama hava hala sıcak. Gördüm gerçi bugün hırka giyen 1-2 kişi. Şaşıyorum gerçekten.

Geçen sene hiç kış olmadı neredeyse. +1 Bu sene umuyorum ki hatırlatacak kendini.
  • windowsguvenlikduvari  (14.09.18 22:12:06) 
Bahar ayları gezip tozmaya daha uygun bence. Yazın işimi bitirip eve dönme derdindeyim hep. Aksamlarının tadı tabii ki daha farklı oluyor ama bahar ayları tercihimdir.


  • black holes in the sky  (14.09.18 22:20:16) 
dün okula giderken kapşonlu falan giydim ben de ama bugün sıcaktı(izmir) gerçi geceleri ve sabaha karşı baya soğuk iki üç gündür.

Ben yazı seviyorum ya. Çok terleyen biri olsam ve beni rahatsız etse de kışın üşümek, kat kat giyinip rahatsız olmak ve öyle de terlemek falan çok rahatsız ediyor beni. Yazın en azından şort tişört giyiyosun terlesen bile.

Tatil açısından 20 gün avrupa gezisi yaptım, dünya kupası izledim, boş boş yattım derken zaten 3 eylülde okul açıldı. Avrupa gezisi kurtardı bu yazı baya iyiydi o
  • nundu  (14.09.18 22:24:46) 
ben çok mutluyum yaz bittiği için. ligler başladı, okullar açılıyor, millet işine gücüne dönüyor...

yazın fakir olduğum için hiçbir şey yapmadım, iş geldikçe çalıştım sadece. insanlar tabii ki eğlensin, dinlensin ona lafım yok; "ben yapamıyorsam başkası da yapamasın" diyen birisi değilim ama 40 derece sıcağın altında öyle işsiz güçsüz mal mal yatmaktan ve konuşmak, görüşmek isteyebileceğim herkesin bir yerlerde eğleniyor olmasından sıkılmıştım ben.

yaz mevsimi kendine has güzelliklere sahip, kabul. gelgelelim ben diğer üç mevsimi daha çok seviyorum, özellikle sonbahar ve kışı. iş-güç temposu yorucu ve can sıkıcı olabiliyor ama bence asıl hayat sonbahar ve kış aylarında yaşanıyor. yeni dönemler, yeni sezonlar başlıyor hayatlarımızda. işlere, okullara dönüyoruz. alıştığımız düzene, çevreye, arkadaşlara... yeniden toplumun işler parçaları haline geliyoruz. evet dünyayı kurtarmıyoruz, önemsiz insanlarız belki ama olsun. ben pazartesi sabahı uyanıp bir şey için bir yere gitmek zorunda olmayı, kendimi "faydalı" hissedebilmeyi seviyorum.

bu açıdan çok mutluyum vıcık vıcık sıcaklığıyla insanı bunaltan yaz gittiği için. o buradayken onu da seviyordum ama yeter yau gitsin artık. okula gidelim, sınavlarımıza çalışalım, kendimize bir şeyler katalım vs... benim için hayat bu şekilde daha güzel.

***

şimdi "ulan sen köle ruhluysan, boş kaldığında kendini işe yaramaz hissediyorsan yazın suçu ne? sen salaksın!" diyebilirsiniz. haksız sayılmazsınız. hem fakir hem tembelim. yazın yapacak bir şey bulamıyorum. eğer cebimde yazı geçirebilecek param varsa gidip 40 derece havada garsonlukla falan uğraşmak da istemiyorum açıkçası. bölümümü seviyorum, haliyle okula gitmek veya alanımla uğraşmak bana keyif veriyor, "okul açılmasın" diyenlerden değilim; aksine, tatiller bana fazla geliyor çünkü tatillerde bir şey yapmıyorum. tatil hak edecek kadar yorulmuyorum, tatil hak etsem bile hakkıyla tatil yapacak durumda değilim zaten.

o yüzden hoşgeldin sonbahar, hoşgeldin kış öncesi. sonra da hoşgeldin kış. TİLİLİLİLİ.
  • der meister  (14.09.18 22:32:09) 
Bir an önce bitsin de tekrar bahar gelsin.


  • turkuaz  (14.09.18 23:14:22) 
2 ay boyunca 100 metre çaptan çıkmadım desem yeridir. 36 derece odada sıcaktan uyuyamadım.

şimdi süper. serin en azından.
  • ya ben lan neyse  (14.09.18 23:20:46) 
yaz biterken sanki sevgilim beni terk etmiş gibi oluyorum.

www.youtube.com

bir bulut saklıyor..
  • fosforlu cevriye  (14.09.18 23:21:36) 
ooo tam benlik duyuru olmuş..
önce yaz okulu vardı beleşten not ort. yükselttim.
sonra tatil 1 hafta antalya.
bayram geldi kuzenlerle takıldım her gece yakındaki barlara falan gittik. yarın kuzenleri yolcu edicem kış boyu anılarımızı düşünüp iç çekerim.. bi de her gece apayrı aşk kadın ruhundan anlamıyor albümlerini dinledim.. yani bu yaz çok güzeldi.
  • lata  (14.09.18 23:25:28) 
[]

Bu düşüncelerim aptalca di mi?

Şimdi bizim 4 senedir herkesten çok sevdiğim bir köpeğimiz vardı. 2.5 ay önce kaybettik maalesef kendisini. Hala her gün en iyi ihtimalle gözlerim doluyor, kötü ihtimalle de hüngür hüngür ağlıyorum 2.5 aydır. Onunla yaptıklarımız kadar yapamadıklarımız da geliyor her gün aklıma. Mesela annemler onun için yıllar sonra bir yazlık almışlardı ama o göremedi yazlığı ya da ben izinlerimi onunla vakit geçirmek için ayarlamıştım ama onu son bir kez göremedim gibi şeyler dolaşıp duruyor sürekli aklımda.

Bu acıyı en üst düzeyde yaşadığım o ilk günlerde bir duyuru açmıştım burda ve o zaman çoğu insan başka bir köpek daha sahiplenmemiz gerektiğini söylemişti ama o zamanlar acısı çok tazeyken böyle bir şey düşünmemiştik hiç. Hala da hazır hissetmiyorum kendimi 10-12 sene başka bir köpeğe bakabilmek için ama ani bir cesaretle geçici bir yuva aranan ve bizim köpeğimize çok benzeyen bir köpeğe geçici yuva olmayı kabul ettik 3 haftalığına.

Yarın gelecek şimdi bu köpek bize. Ben yarın nöbetçi olduğum için pazartesi tanışacağım kendisiyle. Bir hevesle mamasını aldık, evde nerede yatacağını falan planlamaya başladık ama saçma sapan bazı düşüncelerimle içim bi buruk sanki.

Bizim köpeğimiz annemlerle farklı bir şehirde yaşıyordu ve biz onu kendi evimize almak istediğimizde annem "siz bakamazsınız, evde olmaz" vs diyerek karşı çıkıyordu. Onların yanında da bahçede yaşıyordu zaten. Ve maalesef köpeklerle pek anlaşamayan ve kedilere tam anlamıyla düşman bir köpekti. Bu yüzden Moda, Caddebostan gibi sahillere götürmeyi çok isteyip de götürememiştim onu hiç çünkü o kadar hayvanın olduğu bir ortamda çok zorluk çıkarırdı.

Şimdi yeni gelecek köpek bizim kendi köpeğimizin annemlerle bizi ziyarete geldiği zamanlar dışında kalamadığı evde kalacak, sürekli aklımdan geçen planlarla bizimle sahil sahil dolaşacak. Onu da tabii ki çok seveceğimden hiç şüphem yok, hatta sadece 3 haftalığına geçici yuvası olacağımızı bildiğim halde beni tanıyan herkes "ona da çok bağlanıp ağlarsın arkasından" falan demeye başladı ki gerçekten sokakta 2 dk oynadığım köpeğe bağlanan bir insanım. 2 hafta sonraya yapacağım tatil planımı falan da hep iptal ettim köpekle vakit geçirmek için, yani gerçekten hiçbir şeyi sakınmam ondan da. Ama sanki içim böyle saçma sapan bir şekilde buruk. Sanki başka bir köpeğe yapacağım şeylerle kendi köpeğimize ihanet ediyormuş gibi hissediyorum. Keşke her şeyi ona ya da onunla yapabilseydim diyorum. Biliyorum saçma bir düşünce ama başka bir köpeğe dokunduğumda bile "keşke o olsaydı" diye geçiriyorum içimden.

Bir sorum da yok galiba ama benzer şeyleri yaşamış birileri vardır belki diye tavsiye almak istedim biraz. Çok mu saçmalıyorum sizce? :(

 
Saçma ya da aptalca değil. Hayvanlar da insanlar gibi. Bazıları şanslı, bazıları şanssız. Geçici yuva arayan bir köpeğe az da olsa bir süreliğine baktığında onun hayatını sürdürmesine yardım etmiş olacaksın.


  • dissendium  (08.09.18 20:49:44) 
bence de sacma degil. onlar da bizim canimiz oluyor, aileden biri oluyorlar, arkadasimiz oluyorlar.

o ihanet ediyormus gibi gelme duygusunu bir insana karsi yasamistim. ama yok oyle degil cidden ihanet falan degil.

sen ona sevgini verdin, yeterince ilgilendin. omru yetmedi sadece diger yapacaklarina. ama bu onemli degil. harika zamanlar gecirdiniz bu onemli.

bu yeni kopekcik de... onu mutlu edeceksin gecici bir sure. senin kopegin hala hayatta olsaydi baska bir kopegi mutlu etmez miydin? ederdin bence. simdi de edebilirsin. bu ihanet degil, kopeklerr olan sevgin sadece. uzulme.
  • batlegolas  (08.09.18 21:04:30) 
sokakta baktığım kedi de 2 haftadir piyasada yok. inan ben de ayni hissediyorum. hayir yani salak her eve gelisimde anahtar sesini duyup kapinin yanimda bitiyodu nerde olursa olsun.


  • aydogank  (08.09.18 21:42:54) 
saçma değil, niye saçma olsun. ama ortalamanın dışında diyelim. bir varlığı bu kadar sevmek hem güzel hem de tehlikeli.


  • the kene  (08.09.18 21:46:53) 
[]

Öz güveninize

10 üzerinden kaç puan verirsiniz? Sebepleriyle yazar mısınız lütfen?

Bu arada doğrusu "özgüven" mi yoksa "öz güven" mi diye araştırdım ama çok emin olmamakla birlikte başlıktaki hali doğru haliymiş gibi anladım. Doğru mudur bu?


 
9 veriyorum. Sebebi küçüklüğüme dayanıyor. Annem ve babam çalışan insanlar olduğu için 6 yaşımdan sonra sürekli yalnız yaşadım. Her işimi kendim hallettim her ortama kendim girdim, kimse elimden tutmadı. Sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.


  • Deathrow  (23.08.18 23:06:08) 
10 üzerinden 10.

özgü ven.
  • goodz  (23.08.18 23:08:45) 
ben 7 derim. genel olarak mızmız olmama rağmen kendimle barışık olduğumu düşünüyorum, kendime ve hayata dair pozitif düşünceler üretebiliyorum, barınç reyiz gibi kendimce bir özgül ağırlığım var. öte yandan öyle pek özgüvenli biri de sayılmam. bazen 3'e düşer, bazen 9'a çıkar. ortalama olarak 7 civarında seyreder.


  • der meister  (23.08.18 23:09:20) 
hangi alanda olduguna bagli. is konusuysa 4 falan cunku yaptigim isten asla tatmin olmam ama insan iliskileri sosyal konularsa 10 veririm kendime :D


  • superfluid  (23.08.18 23:11:35) 
O kadar yüksek ki yorum bile yapmam


  • Delay Fuze  (23.08.18 23:13:48) 
2.5


  • rakicandir  (23.08.18 23:21:39) 
bazen 7-8 bazen 2-3


  • imelih  (23.08.18 23:33:00 ~ 23:33:32) 
işler güçler konularda 9-10
arkadaş çevresi 9-10
sosyal çevre 9-10
karşı cins normal biriyse 8-9
şöyle biriyse 2-3

www.google.com.tr
  • naksidil  (23.08.18 23:47:07) 
Aslan burcunu 1 günle kaçırdığım için 9.


  • Bruce  (24.08.18 00:20:40) 
10 uzerinden bir 9 calisir. sebebi... kendimi seviyorum ya. hayatta kimseye bakip "lan keske ben o olsaydim" dedigim kimse olmadi. butun paket olarak yani. yoksa parca parca olmustur, bilmemkim kadar zengin, bilmemkim kadar yakisikli, bilmemkim kadar zeki olsam falan diye kombin yapabilirim tabii ama bir bedende birlesen ozellikler butunu olarak kendimi dengeli yerinde buluyorum yani kimseyle yer degismek istemem. o yuzden kimseyi bir tehdit unsuru ezikletici bir tehlike olarak gormuyorum. kendimi ustun de gormuyorum yanlis olmasin, olabilecek tum insan varyasyonlarindan benim elime dusen varyasyonu seviyorum. baskasindan iyi veya kotu oldugu icin degil, bu varyasyon hosuma gidiyor. kusurum eksigim gedigim de coktur, daha iyi yapabilecegim / yapmam gereken sayisiz sey var ama yapariz yavas yavas oldugu kadar.


  • robokot  (24.08.18 00:23:39) 
6 ay önce - 5 falan verirdim. Şu an 6-7 seviyesinde.
6 ayda değişen tek şey kilom oldu.
-5 olma sebebim de çocukluğumdan bu yana şişko diye aşağılanıp dışlanmamdı.
  • bir nick var benden iceri  (24.08.18 00:31:20) 
10


  • mysql34  (24.08.18 00:56:49) 
Birleşik yazmalısın, özgüven. Bu konuda minik bir ipucu, birleştiklerinde yeni bir anlam kazanmış olan sözcükler birleşik yazılmalıdır.
10 veriyorum ben. Kendim gibi bi çocuğum olmasını, kendimin eşim olmasını, kendimin iş arkadaşım/patronum/yolda adres sorduğum kişi olmasını, kendimin yakın arkadaşım olmasını vs. çok isterdim. Kendimi seviyorum yani.
Biriyle tanışırken, konuşurken ezilip büzülmüyorum. Çekingenlik sıfır neredeyse. İnsanları etkileyebiliyorum ilk konuşmamla. Ve dobrayım, kimseye olan duygularımı saklamam, yanlış gördüğüm şeyi o an söylerim, problem olarak gördüğüm şeyi derhal çözmek isterim, çabalarım. Yanımda kimse sıkılmaz, hiç ortak noktam olmayan insanlarla bile muhabbeti bi şekilde kurar yürütürüm.
  • megalomaniac  (24.08.18 02:53:28) 
5-7 arasi. Kesinlikle yapabilecegim sey var ama yapamayacagim sey daha cok. Kendimi ortaya atabilecegim sey var ama atamayacagim sey daha cok. Ubermensch degilim, abartmaya gerek yok. Yerin dibine sokulacak kadar degil. Normal insan iste.


  • aychovsky  (24.08.18 03:32:28 ~ 03:34:34) 
yalnızken 9
biriyleyken 4
topluluktayken -1
  • Ufuk  (24.08.18 03:43:13) 
dönem dönem azalan bir şey benim için. düştüğünü hissettiğim vakit tamamen salıyorum ki iyice düşsün, ağzıma sıçılsın, toparlanıp tekrar düzeltmeye çalışayım. yerlerden topladığım zamanları hatırlıyorum. uzunca bir süre kendimi hiç sevemedim, son iki-üç senedir iyi durumdayım.

düştüğü zamanlarda 2 (ölmemek için)
genellikle 7
  • gebere jackson  (24.08.18 11:43:23) 
5
orta

  • baldur2  (24.08.18 12:06:12) 
[]

20'li yaşlarınızdan sonra

Özellikle de 20'lerin 2. yarısından sonra sıfırdan öğrenmeye başladığınız bir şeyler oldu mu? Sıfır temelle öğrenmeye başladığınız yeni bir dil, daha önce elinize bile almadığınız bir enstrüman, daha önce hiç denemediğiniz bir spor dalı vs. her şey olabilir bu.

Öğrendiyseniz buna kaç yaşında başladınız? Ne kadar vakit ayırdınız bu iş için? Ne şekilde öğrenmeye başladınız ve ne kadar ilerlediniz?


 
27-müzik prodüksiyonu
hevesle başladığımda her gün uğraşıyordum ama zaman içinde gittikçe azaldı çünkü düzgün seviyeye gelebilmek için daha çok vakit ayırmam lazımdı. sonraları canım sıkıldığında bakmaya döndü.

  • Bruce  (13.08.18 18:39:56 ~ 18:40:20) 
her yaşta her şey öğrenilir tek sorun zaman. o yaşta insanlar iş güçten zaman ayıramıyor. yeteri kadar zaman ayırabilirsen hayvan gibi gitar da öğrenebilirsin, bir dil de öğrenebilirsin. hatta küçük yaşlara göre daha disiplinli, bilinçli hareket edersin. 25 yaşındaki birinin kendini motive etmesi 10 yaşındaki bir çocuğa göre daha kolaydır.


  • black mamba  (13.08.18 18:59:11) 
27 yaşında akordeona başladım. Uzun sürmedi, hocayla saatler konusunda anlaşamadık, dersi 2-3 ay sonra bırakmak zorunda kaldım. Sonra iki sene boyunca akordeonu elime nereyse hiç almadım.

Sonra inat ettim, 29 yaşında tekrar başladım. Bu sefer kararlıydım, derslere devam ettim. Evde de işten güçten arta kalan zamanda günde 1 saat falan çalışarak 11 ayda epey ilerledim.
  • i m cool with that  (13.08.18 19:08:42 ~ 19:14:10) 
23 yaşında tenis öğrendim.


  • diffarentiationation  (13.08.18 19:09:42) 
Bisiklet ve yüzme.

Hala ikisi için de "iyiyim" diyemem çok acemiyim ama en azından bisikletin üstünde durup gidebiliyorum. Kalanı pratikle çözülecek bir şey olduğu için öğrendim sayıyorum.
Yüzme de aynı şekilde en azından fazla korkmuyorum ve suda durup biraz bir yerlere kayabiliyorum. Gerisi pratikle olacak bir şey olduğu için öğrendim sayıyorum.
  • mutekebbir  (13.08.18 19:12:02) 
28 araba sürme ve ehliyet

29- yüzme

Geç kalma diye birşey yok. Evelallah ben herşeyi öğrenirim :))
  • dougsampson  (13.08.18 19:23:39) 
31 yaşındayım, şu anda ciddi bir öğrenme sürecindeyim. Meslek gereği diyelim. Eğitim alıyorum, yaklaşık bir yılımı daha alacak.

İsteyince oluyor da bi 5-6 yaş daha genç olsam daha kolay olurdu gibi gelmiyor değil.
  • infernal majesty  (13.08.18 19:31:56) 
30 yaşındayken flüt (yan) öğrenmeye niyetlendim. 2-3 ay kurs aldım. İlk dersler zordu çünkü parmaklarım o kadar hızlı hareket etmiyordu ama hocam çok hızlı ilerlediğimi ve çabuk söylerdi. Parmağımı kırınca derslere ara verdik, kurs kapandı vs derken o ilerlemeyle kaldım. Ders zamanı her gün yarım saat çalışırdım sonrasında haftada bir saat anca çalışmaya başladım. Şimdi ise ayda yılda bir elime alıp uğraşıyorum.


  • curukturpkokusu  (13.08.18 20:01:26) 
20’li yaşların başı sayılır gerçi ama birkaç ay sonra 24 olacağım, 19 ay oldu davul çalmaya başlayalı. Şu an bayağı iyi bir seviyede olduğumu söylüyor etrafımdaki müzisyen arkadaşlarım bu süre için ama gerçekten hayvan gibi çalıştım, hala da çalışıyorum; haftada 2 saat ders alıyorum başından beri ve arkadaşımın stüdyosu olduğu için stüdyonun müsait olduğu her vakitte prova imkanım oluyor, bu çok büyük bir avantaj. Son zamanlarda çok fazla jam imkanı da doğdu, çalıyoruz mütemadiyen. Bu sayede farklı alanlardan farklı insanlarla birlikte değişik janralarda çalma olayını da öğrenmiş oldum bayağı. Evde de günde en az 1-2 saat stick control çalışıyorum ki uzun bir dönem günde 3-4-5 saat falan çalışıyordum manyak gibi. Prodüksiyon işlerine de bulaştım ama çok zevk alamadım, açık konuşmak gerekirse prodüksiyon olayı son zamanlarda ekstra popüler olduğu için ucundan bir bu neymiş diye baktım, çok da benlik bir şey değilmiş(=BECEREMEDİ) onu gördüm; ama sesle ve ses dizaynıyla ilgili birçok şey öğrenmiş oldum faydalı oldu. Davulu mikrofonlayıp garip gurup efektler ekleyip kafaları yiyorum bazen çok ilginç şeyler çıkıyor ortaya :D

Şubat ayında okul bitecek ve işe başlayacağım, zaman ayırmak kolay olmayacak ama bir şekilde zaman yaratacağım yani, sonsuza kadar yapmak isteyeceğim tek şey müzik çünkü.

Bu arada, son derece ciddi ve sıkıntılı psikolojik problemlerle baş etmeye çalışırken imdadıma yetişen şey müzik oldu, belki garip gelebilir ama çalışmadığım tembellik ettiğim zamanlarda pişman oluyorum ihanet ediyor gibi hissediyorum, bir şekilde şükran duyuyorum müziğe karşı. Boktan hayatımda verdiğim tartışmasız en iyi karar.
  • fırt  (13.08.18 21:32:26) 
24 yaşında Türk işaret diline merak saldım. Öğrenmek için 5 ay kursa gittim, şimdi de ara sıra kurstan arkadaşlarımla pratik yapma amaçlı toplanıyoruz. Şu an 25 yaşındayım ve bir enstrüman çalmaya başlayacağım yakında. Belli bir yaştan sonra dil ya da enstrüman öğrenme gibi şeylerin zor olduğu söylenir ama öğrencilik dönemime oranla daha düzenli ve disiplinli br hayat sürdürdüğüm için, zaman ayırıp odaklanmak daha kolay geliyor bana.


  • pike  (13.08.18 22:35:33) 
[]

Bu devirde kredi kartı sahibi olmamak tuhaf bir şey mi?

Benim hayatım boyunca kredi kartım olmadı. Para sıkıntısı çektiğim bir öğrencilik hayatım olmadı hiç, babamın maaş kartı elimin altında olurdu hep. İnternetten bir şey alacak olsam da babamın kredi kartıyla alırdım. Zaten çoğu yerde banka kartımı kullanabiliyorum internette. Çalışmaya başladıktan sonra da kredi kartı almadım. Yine aynı şekilde devam ettim hayatıma. Telefonum, uçak bileti vs. gibi biraz pahalı bazı şeyleri bile nakit aldım hep.

Ben kredi kartımın olmamasını her zaman iyi bir şey sanıyorken geçenlerde bir arkadaşımın bankada çalışan eşi bayağı şaşırdı benim durumuma. Çocuk resmen inanamadı bu yaşıma kadar kart kullanmamış olmama. İhtiyacım olsa, kredi çekmem gerekse vs. hiçbir bankanın kredi vermeyeceğini, kredi puanımın muhtemelen sıfır olduğunu söyledi. "Gerekirse ayda bir tane çikolata al ama yine de kredi kartın olsun, yeter ki o bir çikolatayı düzenli öde" falan dedi.

Şimdi çift olarak beni sürekli darlıyorlar "kredi kartı aldın mı" diye asdsd.

Sizce tuhaf mı gerçekten kredi kartı kullanmadan bu yaşa gelmiş olmam? Ben hiçbir zaman eksikliğini hissetmemiştim ama bu kadar elzem mi yani?

Sizin kredi kartınız var mı? İyi bir şey mi bu kredi kartı?

 
hesap kartı varsa tuhaf değil. o da kart bu da kart sonuçta. ikisinde de kendi paranı harcıyosun.

kredi kartı satmaya çalışmışlar bence

edit: 18 yaşımdan beri kredi kartı kullanıyorum bu arada. 10 yıldır.
  • Delay Fuze  (11.08.18 18:54:29 ~ 20:21:41) 
ben de bu yaşıma kadar hiç kullanmadım, eksikliğini hissetmedim. 3 sene önce kredi de çektim hiç sorun olmadı (sonradan bir şeyler değişmişse bilmiyorum).


  • pati  (11.08.18 19:07:15) 
Ben kullanıyorum. Puan kazanmak için iyi oluyor. Mesela 1500 tl’lik puan biriktirmişim şimdi onunla uçak bileti alacağım.


  • sta  (11.08.18 19:37:15) 
benim var ama sadece ucak bileti veya buyuk harcamalar icin kullaniyorum. taksit de en fazla 3 taksit yaptirmisimdir. en dusuk ozellikli, bedava olan. bonus falan da kasmam hic.

beni kredi kartini cok az kullandigim icin yadirgayanlarin dag kadar kredi karti borcu oldugu icin takildigim bir sey degil. aya eksi baslamak istemedigim icin garipsenmek asiri sacma bence.
  • orange coffee  (11.08.18 19:55:21) 
Kullanmasını biliyorsan güzel bir şey kredi kartı. Pratik, banka kartına göre daha güvenli, puan+kampanya felan artıları oluyor.

Ama dediğim gibi kullanmasını biliyorsan. O kartın limitinin senin kendi paran olmadığını, kredi olduğunu biliyorsan ve harcadığını her zaman ödeyebilecek durumun varsa çok güzel.
  • Haldamir  (11.08.18 20:13:39) 
bence tuhaf bir şey. benim de var, 3 tane. kafadan her ay yakıt alırken 40-50 tl puan kazanıyorum, yılda muhakkak 1-2 uçak bileti alıyorum yurtiçi. hiçbir kartım için yıllık aidat ödemiyorum. Hülasa bana yıllık 400+ tl bir faydası oluyor.


  • giovanne  (11.08.18 20:21:14) 
Kredi kartım yok. Hiç olmadı. Alma taraftarı değilim.


  • Amaranta ursula  (11.08.18 20:23:14) 
Eğer düzgün kullanılır ise yararlı ve avantajlı bir şey. Fakat kredi kartı sahibi olmamak tuhaf bir şey değil.


  • ihanet kac kisilik  (11.08.18 20:26:29) 
Ben de kullanmıyorum. Çoğu insan taksit imkanı için kullanıyor aslında ama ben birkaç ay bekleyip peşin alma taraftarıyım, borçlu olmak istemiyorum.
Kullanmamak bu kadar abartılacak bir durum değil. Zaten banka kartıyla gönderiyorlar hep, kenarda dursun lazım olur diye açıyorlar insanlar:

  • pike  (11.08.18 21:02:19) 
Politik bir tavır takınmıyorsanız eğer bu tercihinizde biraz cağ dışı olmak bana göre.
Kredi kartı harcamalarını faizsiz 30 gün oteleyebildigin, dolayısıyla 30 gün çeşitli değerlendirmelerde bulunabileceğin bir zaman yaratıyor. Taksit imkanı da gayet iyi. Puan vs.
Titiz biri iseniz iyi bir kredi kartı kullanıcısı olursunuz.

Bankacılık sisteminin içinde olmanız, krediyle ev arsa vs alırken , ticarete atılırken lehinize olur.
  • retiredcolonel  (11.08.18 22:40:09) 
Öncelikle: 'Bankacı'ların çoğu bankacı değil pazarlamacı. Gerçek bankacılar genel merkezlerde çalışıyorlar. İİBF mezunu mesleksiz kimselerse bir bankaya girip pazarlamacı oluyorlar. Bankacıyım diye gezdiklerine bakma, hizmet pazarlıyorlar.

Sonra herkesin kredi çekmesine lüzum da yok.

Hayatını kolaylaştırmıyorsa elbette kredi kartı kullanmak zorunda değilsin. Hesap kartınla alışveriş yapmaktan tek farkı, ödeyeceğine söz verdiğin bir parayı sana ödünç vermeleri. Zaten bankalar düzenli ödeyen müşteriyi de pek sevmezler. En sevdikleri müşteriler asgari tutarı yatıran, sürekli faiz ödemek zorunda kalan gözü aç müşterilerdir.

Hayatımda bir şey almak için hiç nakit kredi çekmedim, üstelik peşin alışveriş her zaman pazarlık şansı da verir. Param yoksa bekler, biriktirir peşin alırken pazarlık etmeye çalışırım. Örneğin hiç ev almadım, fakat 200 bin değerindeki bir eve 10 yılda 300 bin lira ödemek işime gelmiyor. Ev alacak olsam peşin alırdım.

'İhtiyaç kredisi' saçmalığına da hiç girmemek lazım. Bir şeyi peşin alamıyorsam ona ihtiyacım yoktur.

Bana göre kredi ihtiyaç değil, yatırım için kullanılırsa doğrudur. Yani aldığın krediyi ödediğin faizden daha çok çalıştırıp kâr elde edemiyorsan, hak etmediğin bir malı veya hizmeti tüketiyorsundur. Bedelini de fazlasıyla ödersin. Bu durum Türkiye'de çok yaygın. Herkes köle gibi bankalara çalışıyor : )

Bankalarda çalışan pazarlamacıların ekserisi kendi parasını yönetmekten, tasarruf yapmaktan acizdir. Bir yerde ücretli olarak çalışır emekli olurlar. Çalışmalarını hor görmüyorum, fakat neredeyse hiçbirinin ekonomi konularında görüşlerine de pek değer vermiyorum.

Bu söylediklerim hep deneyimlerimden geliyor. Geçenlerde(seçimlerden bir iki ay önce) bir bankacı 'bu ara sizce ev alınır mı?' diye bana sordu. İnşaat ekonomisi batmak üzere bunlar hâlâ ev alsam mı diye düşünüyor. Bu kadar da farkındalıkları düşük. İki basit hesap yapamıyorlar. Oysa eminim karşılarına her gün ne olaylar çıkıyordur.

Kendim uzun zamandır kredi kartı kullanıyorum, çünkü son ödeme tarihi geçmeden ödeyeceğime eminim. Öyle olmasa kullanmazdım.
  • idexo  (11.08.18 23:07:52) 
Hayatımda sadece öğrenciyken kredi kartı kullandım. Onda da bin TL limit vardı. Bu limiti harcadıktan sonra bütün borçlarımı kapattım ve kartıda kapattım. Düzenli bir gelir olmayınca kredi kartı büyük bir sıkıntı çıkarır.


  • impala 59  (28.05.21 11:33:23) 
iyi tabii. 12 taksitle aynı paraya alabileceğin ürünü neden nakit ödüyorsun? faiz oranı %19, taksit taksit ödüyorsun hadi net etkisi %15 olsun. bunun cevabını verebiliyor musun?

puanların etkisi de yılda toplam harcamanın %2'si olabilir. Kartına göre değişir. Bunu neden almıyorsun?
  • stewie  (28.05.21 12:02:14) 
kazancının fazlasını harcaman gerektiği durumlarda "bi daha mı gelicez dünyaya" denmesine yarayan bir araç bu. ihtiyacınız olmadıysa henüz ihtiyacınız olacak miktarda bir şey almamışsınız demektir. ben askerden sonra ilk işe girdiğimde banka vermişti almıştım. sonra kendime bilgisayar aldım. bilgisayarı alabilmem için neredeyse 2 ay çalışmam gerekecekti ve bu sürede başka hiçbir şeye para harcayamazdım. bu nedenle çok işe yaradı o zaman. bence kredi kartı gayet iyi bir şey.


  • bohr atom modeli  (28.05.21 12:10:14) 
online markette geçmiyor

iş yerleri boşuna komisyon vermesin, parası beklemesin diye nakit harcamaya çalışıyorum
ama zahmetli
  • bir soru sorcam  (28.05.21 12:13:35) 
Kredi kartı kullanmayan kişi bana bilgisayar kullanmak yerine daktilo kullanmakta ısrar eden kişi gibi geliyor. Benim algım tabii bu. İşe girdiğimden beri kredi kartım var. her ayın sonunda borcun tamamını öderim, çok nadir taksitli alışveriş yaparım. Biri iş yerinden olmak üzere 4 kk var. Biri kızlarımla ilgili bir alışveriş sırasında onların yanında olamazsam diye ablamda durur. Bir tanesi de yedek. Aslında çoğu harcamalarımı tek bir karttan yapıyorum. Ben kredi kartını nakit taşıma riskini azalttığı için kullanıyorum. Bir de son dönemde evden çalıştığım için alışverişlerimin neredeyse tamamı online.
Aslında siz de kk kullanıyorsunuz ama babanızın kartını kullanıyorsunuz. Arkadaşınız ve eşi size pazarlama yapıyor orası muhakkak ama bir kk edinin, babanızın kartını kullanmak nedir yahu...

  • SiyamkedisiZorro  (28.05.21 12:15:13) 
[]

"Hayatını yaşamak"

Sizce bu tam olarak nedir? Şu yaşlarınızda ne yaparsanız kendinizi hayatınızı yaşamış sayarsınız? Neleri gerçekleştiremezseniz sizin için o hayat iyi yaşanmamıştır?

"Hayatı yaşamak" konusunda dilediğiniz her şeyi yazabilirsiniz. Hatta yaşınızı da yazın lütfen.


 
insandan insana, hatta insani da gectim ayni kisi icin zamandan zamana bile degisebiliyor.

5 sene onceki bana "26 yasinda nasil olmak istiyorsun" diye sorulsaydi, "evli,mutlu,cocuklu" derdim. hayatimi o zaman yasayacagimi dusunurdum.

simdi sorunca aklima gelen sey yeni bir seyler ogrenip/gorursem, bir seylere faydam olursa hayatimi yasamis sayarim. bir seyler uretemezsem hayatimi yasadigimi soyleyemem.
  • fakyoras  (04.08.18 19:40:58 ~ 19:41:48) 
bana göre maddi ya da manevi hiçbir kısıtlama olmadan kişinin gönlünce ve keyfince istediği şeyleri, istediği zaman yapabilmesidir.


  • tabirimekruh  (04.08.18 20:02:38) 
sağlıklı ve accuk paralı olmak benim için en başta gelir. ondan sonra, çalışmam gerekeceğini varsayarsak, günde 8 saat çalışıyor ve ek mesai için ücretimi alabiliyorsam ve hafta sonu 2 gün tatilin yanı sıra 30 gün yıllık iznim olabiliyorsa ben "güzel yaşıyorum" derim sanırım kendi adıma.

geçen seneye kadar hayat benim için "yatabilmek"ten ibaretti ama aktif olmanın zihinsel açıdan bana çok daha iyi geldiğini fark ettim. kurs, okul, iş... fark etmez. düzenli olarak sokağa çıkmamı, bir yerlere gidip birileriyle iletişim kurmamı mecbur kılacak aktivitelere ihtiyaç duyuyorum. aksi takdirde zaman zaman mutlu olsam ve hiçbir şey yapmak zorunda olmama özgürlüğünü sevsem de uzun vadede mental olarak çöküyorum, iyi gelmiyor.

şunları sağlayabildikten sonra çok şikayetim olmaz açıkçası çünkü hayat her zaman daha fazla yaşanabilecek bir şey. diyelim ki en büyük hayalimi gerçekleştirip almanya'ya yerleştirdim. autobahn'da bastım gaza, altımda şahane bir araba var, eisbrecher çalıyor. leipzig üniversitesinde prof olmuşum, güzel para kazanıyom, sülalem raad. %100 eminim ki o zaman bile hayallerim, pişmanlıklarım, "keşke yapabilsem"lerim olacak. bu hayatın kanunu bi' yerde.

o yüzden buna takılmamaya çalışıyorum. ne kadar yaşayabiliyorsam o kadar. çünkü bunun sonu yok. bazen bungee jumping yapmak evde oturup kitap okumaktan daha keyifli bir deneyim olur ama bunların nasıl olacağını çoğunlukla bilemezsin. bazen çok iyi ve güzel hatırladığın bir anı aslında basittir: o günü çok daha zengin ve farklı bir şekilde geçirme şansın olmuştur ama sen öyle yapmamış, yine de mutlu olmuşsundur.

"bunun sonu yok" ve "önemli olan bakış açısı" düşüncesine göre hareket etmeye çalışıyorum. evet güzel yaşamak istiyorum, planlarım ve isteklerim var ama bunlara körü körüne bağlanarak "evde sığır gibi oturma" özgürlüğümü kaybetmek istemiyorum örneğin. mutluluğu yaşadıklarıma değil de zihinsel yapıma göre şekillendirmeye çalışıyorum. sen yurtdışına mı çıkıyorsun yazın? çok güzel, sen mutluysan ne ala... işte ben onu yapamadığım halde evimin balkonunda çay içebildiğim için mutlu hissedebilmenin peşindeyim - bunu yaptığım sürece hayatımı "güzel yaşanmış" sayarım. çünkü dediğim gibi, "yaşamanın" sonu yok. ben sana başımdan geçen muhteşem, fantastik bi' şey anlatırım. dersin ki "vaooo adam ne hayat yaşamış bee". halbuki ben o an üzülüyorumdur belki, daha güzel veya farklı olabilirdi ya da daha fazlasını görebilirdim diye düşünüyorumdur.

o yüzden ben kendime vakit ayırabildiğim, sağlığımın yerinde olduğu ve para kazanabildiğim bir hayattan genel olarak memnun olurum galiba. "hayatımı yaşadım" diyebilirim. benim için toplum içine karışınca ve bir şeyle meşgul olunca gerisi geliyor çünkü. öyle bir durumda karşı cinsle de tanışıyorum, ilginç deneyimler de yaşıyorum vesaire. aktif olarak kovaladığım şeyler az. diğerleri, bu kovalamacanın sonunda kendiliğinden geliyor zaten. gelmeli. 15 koldan hayatın her şeyine saldıramam, ona enerjim yok. bazılarına ben gideceğim, bazıları bana gelecek.

benim için her şey inandığın ve yapabildiğin kadar güzel. dediğim gibi, ben şimdi bi' arkadaşımla çay içişimi anlatırım burada, "ulan ne güzel çay içmişler, keşke hayatımda böyle şeyler olsa" dersin. halbuki bi şey yok yani çay içiyoz işte oturup, ne özelliği var? ama benim hoşuma gidiyor, ben güzel hatırlıyorum. güzel yaşamışım o zaman bence. yine de dengeyi iyi sağlamak lazım tabii... "iyi görmek"le "kendini kandırmak" arasında ince bir çizgi var çünkü. aşırı pozitifliğin, polyannalığın da anlamı yok. bazen "napıyorum lan ben?" yahut "yaşadığım hayat mı?" diyebilmek lazım. bunlar hep ileri götürür insanı. güzel şeyler.

adım samuel 24 yaşım.
  • der meister  (04.08.18 20:11:13 ~ 20:11:27) 
zor bir soru. "hayatını yaşamak" kavramı herkes için değişebilecek bir kavram gibi. beklentilerle alakalı sanırım biraz.

benim aklıma ilk gelen şeyler özgürlük ve üretkenlik.

para kazanma kaygısı nedeniyle istemediğin bir işte çalışmak özgürlüğün kısıtlanmasıdır mesela. herhangi bir nedenle arkadaşlarınla yeterince vakit geçirememek gibi, gitmek istediğin bir şehre gidememek gibi, kısacası yapmak istediğin ancak elinde olmayan nedenlerle yapamadığın şeylerin olması, özgürlüğünün kısıtlı olması demektir. bence her insanın özgürlüğünün peşinden gitmesi gerekiyor. yüzde yüz bir özgürlük tabii ki mümkün değil, ancak mümkün olduğunca özgür olabilmek adına adımlar atmak lazım. en nihayetinde insan yaptığı değil, yapmadığı/yapamadığı şeylerden dolayı pişman olur.

bir de üretkenlik... bu bir meslek olabilir ya da hobi olabilir, insanın bir şeyler üretmesi, başarmış olma hissini yaşaması gerekiyor bence. özellikle de sevdiğin bir alanda ilerleme kaydettiğini görmek...

ha bir de sevdiğimiz insanlarla bolca vakit geçirmek lazım. gün gelecek o insanları kaybedeceğiz. hayat ister istemez yollarımızı ayıracak bir şekilde. mutlu anılar biriktirmek büyük bir hazine.
  • novemba  (04.08.18 20:16:20) 
Sevgilimle istediğim(iz) çoğu şeyi yapabiliyorsam(ak) "yaşıyorum şu hayatı be" derim. 25 yaşındayım. Bir de ben üniversitede istediğim bölümü okumasaydım da hayatımı yaşamamış hissederdim. Merakı giderme, bilgi edinme, kendini geliştirme süreçleri de en az tatil yapmak kadar keyifli. Ki bence hayatın asıl güzelliği böyle şeylerde.


  • dissendium  (04.08.18 20:44:21) 
guzel sorun icin tesekkur ederim.

hayatini yasamak, kendini iyi hissettigin seyi yapmaktir.

benim icin hayatini yasamak, baskasina karsiliksiz yardim etmektir, iyi bir seyler yapmaya hevesli insanlara yardim edecek bir seyler yapmaktir, kafamda kurgudum sirketi hayata gecirmektir, ailemle oturup guzel vakit gecirmektir, arkadaslarimla alemlere akmaktir-hunharca gulmektir-birbirimizle dalga gecmektir. ve gunun sonunda s*cmaktir hayatini yasamak.
sirket kurma disinda digerlerini yaptim ve yapmaya devam ediyorum. hayatin bana yarin ne getirecegini bilmiyorum ama bildigim bir sey varsa o da hemen ileriki kosede bir problemin mutlaka var olacagidir. bu problemin yaninda guzellikler ve firsatlar da olacaktir. benim yapacagim sey basit: problemin ustesinden gelmek icin elimden geleni yapmak ve firsatlari guzel seyleri degerlendirmek olacak.
aklimdaki sirketi kurmazsam kendimi yasamis saymayacagim.

yas 22.
  • BlackRock  (04.08.18 20:47:28) 
Hayati yasamak pismanliklarin eriyip gittigi, keskelerin buyuk olmadigi bir hayattir bana gore. Geriye dondugumde kucuk birkac detay disinda "Sunu da degistirmek istemezdim, iyisiyle kotusuyle boyle kalsin" diyorsam ve Frank Sinatra gibi "I did it my way" diyorsam hayati yasamis varsayarim kendimi. "Keske bu bolum yerine su bolumu secseydim", "Keske bu adamla/kadinla evlenseydim/evlenmeseydim", "Keske sunlari sunlari diyebilseydim" ya da "Neden bunu boyle yaptim"lar kafanin icinde mesai yapiyorsa hayat harcaniyor demektir. "Fena olmadi be" deniyorsa da o hayat yasaniyordur.

Bir de benim icin hayat sikici ayrintilardadir. Sabah kah kufrederek kah uykumu alarak kalkmamda, her gun gordugum billboard'da, kapinin onunde buyuyen cicekte, iste mesaiye kalsan bile iyi arkadaslarla kalip bir yandan muhabbet edebilmekte, her ay aldigin dergide falandir. Istedigin gibi sacmalamak, aptallasmak, icindeki sese ihanet etmemektir. Ne olursa olsun, o ani iyisiyle kotusuyle yasayabilmek, o ana sahip cikabilmek ve kafanin icinde birbirini kovalayan sesler olmamasi demetir. Rutinini sevmek ama arada bir hayatin kacamaklarini yakalamak demektir.

Yasim 35 olmak uzere.
  • aychovsky  (04.08.18 21:05:02 ~ 21:13:31) 
Ibizada kokain partisinden sonra ferrarimle kaza yapan sevgilimi özel jetimle ülkeden kaçırırsam mesela hayatımı yaşadım sayarim


  • ghilleinthemist  (04.08.18 21:10:09) 
Diyorlar ya hayat aslında plan yaparken geçen zaman diye, her ne yapmış ve karar vermiş olursanız olun bir alternatifi oluyor oluşu bu “hayatı yaşama” konusunda beni çok kararısız bırakıyor. Yani bence hayatı yaşamak konusuna bu yüzden minimal bakmak lazım. Zamanınızı kaliteli geçirdiğinizi düşünüyorsanız tamamdır, gerisi hikaye.

Yoksa şu an gayet iş olarak iyi bir konumdayım ve kazancım iyi. ama kanser oldum mesela. Ancak ben zaten yaşamayı seven, her anında hayatta olmaktan ve en önemlisi sağlıklı olmanın değerini hayatım boyunca ön planda tuttum. Şimdi kanseri yendim ama hayata tutunma açımda hiçbir şey değişmedi. Tam tersi hayatın tamamen raslantısal çalıştığına iyice kanaat getirdim.

Finalde demem lazım ki, hayatı yaşamak aslında kimsenin ne dediğine aldırmadan gönlünüzce yaptığınız her şeye denir. Hatta o şeye ulaşamasanız dahi, ona ulaşmak için yaptıklarınızda buna dahil.

Bu dizelerde ne güzel açıklar aslında; yunus.hacettepe.edu.tr
  • herospower  (04.08.18 22:09:24) 
Kendi zamanını yönetebilmek


  • sadegazoz  (04.08.18 23:13:56) 
Aklından geçenleri değiştirmeden uygulayabilmektir hayatını yaşamak.Araba alayım ekonomik olsun,tatil yapayım ekonomik olsun,evleneyim az masraflı olsun,yaşamak bu değil.


  • rotkody  (04.08.18 23:52:45) 
şu saatten sonra çalışmadan ölmeyi başarabilirsem, "hayatı istediğim gibi yaşadım" derim. başkalarının hayatını yaşamayayım da açlık çeksem de kafi. tercih etmediğim fiziki acılarla karşılaşmadan nihayete erdirmek de şu ömrü, nişanı olur hayatın. yaş 33.


  • misterturist  (04.08.18 23:57:32 ~ 23:59:19) 
Yaşamak için çalışmak zorunda olmamak. Bunu yazmaktan yorulmayacağım.


  • Amaranta ursula  (05.08.18 00:07:29) 
[]

Bu akşamki Joe Satriani konseri

Gidemeyeceğimi düşündüğüm için bilet almamıştım fakat şu an gitme şansım var ve çok istiyorum kanlı canlı görüp dinlemeyi. Ama tabii ki biletim yok şu an. Küçükçiftlik'in önünde bilet satışları devam eder mi acaba konser saatine kadar yoksa Biletix'e mi gitmem lazım konserden önce? Konser alanında olan birileri varsa cevap verse de ben de ona göre çıksam evden. Teşekkür ederim şimdiden.




 
Bi arkadaşım bi whatsapp grubundan sormuştu bilet isteyen var mı satıcam diye. Bi özelden bana mesaj atsana mobildeyim ben. Tel vereyim.


  • brad pitt  (27.07.18 18:37:55) 
[]

Sizin de kıyafet dolabınız gereksiz bir dünya şeyle dolu mu?

Dolabımı toplamaya kalktım ve işin içinden çıkamadım. Çok kıyafet alan bir insan değilim zaten ama dolabım biraz küçük. Artık kanepenin altına falan tıkıştırdım kıyafetlerimi. 10 sene önce aldığım uyduruk tişörtler bile duruyor yazın evde giyerim diye ya da taa üniversiteye başladığım ilk sene kilo aldığım dönem aldığım saçma sapan ve şimdi bana 2 beden falan büyük kotlar bile hala dolabımda.

Aslında çoğundan kurtulmak istiyorum ama "giyer miyim acaba" diye de düşünüyorum bir kısmı için. Öyle çok güzel ya da şimdi birinin giyeceği şeyler de yok haliyle 10 sene önce alınanlar arasında falan. Olsa da ihtiyacı olan biri yok zaten çevremde. Kadıköy'de belediyenin topladığını biliyorum ama oraya da koyulmayacak şeyleri ne yapsam bilemedim. Bir ara H&M kampanya yapmıştı, eski kıyafetleri almıştı geri dönüşüm için. O zaman bir daha giymeme ihtimalimin en yüksek olduğu birkaç parça şeyi vermiştim ama şimdi böyle bir kampanya falan da yok herhangi bir yerde bildiğim.

Siz de böyle misiniz ya? Eskiden sevdiğiniz kıyafetleriniz şimdi böyle fazlalık konumuna geçiyor mu sizin için de? Napıyorsunuz onları? Kolay kolay vazgeçiyor musunuz ya da dolabınızda tutuyor musunuz? Vazgeçiyorsanız da nerelere veriyorsunuz?

 
her taşınmadan dev boy siyah poşetlere temiz kıyafetleri doldurup çöpün yanına temiz kıyafet notuyla bırakıyorum. ev inanılmaz hafifliyor, tavsiye ederim


  • 9kuyruklukedi  (13.07.18 13:35:26) 
çok almaktan değil de atamamaktan kaynaklanıyor, bende de var aynısı. parça parça bakınca "hmm bunu giyerim" diyip kenara koymuşum ama geçenlerde toplu görünce sıkıntının farkına vardım. kapıcıya verdim, dağıtırım ben dedi.

şişli'de kıyafet kumbaraları var, başka yerde de vardır belki; oralara atılabilir.
  • Bruce  (13.07.18 13:39:17) 
Giyilecek durumdaysa ve hala aldığım günkü gibi sevdiğim bir parçaysa tutuyorum.
Mesela 10 yıl önce aldığım kıyafetler vardı kilo aldığım dönemde giyemediğim halde dolabımda duruyorlardı onlar bu yaz benim kurtarıcım oldular yaz alışverişi yapmama gerek kalmadı onlar sayesinde.
Giymeyi düşünmediğim şeylerden vazgeçerim kalabalık etsin istemem poşete doldurur anneme veririm o ne yapıyor bilmiyorum.
Şu an dolabımda "belki giyerim" dediğim hiçbir şey yok. Sadece giydiklerim var. Büyük bir temizlik yaptım yakın zamanda.
  • mutekebbir  (13.07.18 13:42:19) 
Bu ayıklama olayı bende ruh halime göre değişiyor yani o karmaşanın getirdiği bir boğulma hissi önce gelmeli. Bazen böyle müthiş temizlik hissi, minimal yaşam hissi geliyor. Tam bu anlarda dolabimdan hatirı sayilır kıyafet ayıklıyorum. Bu sadece kıyafetlerde değil bana ait her şeyde bir temizlik ayıklama hali oluyor. Cep telefonumdan resimleri, muzikleri, mesajları, videolari, belgeleri siliyorum. Akabinde pcde de ayni işlemi yapıyorum. Müthiş bir hafifleme hissi geliyor.


  • Amaranta ursula  (13.07.18 13:42:36) 
bir erkek olarak benim bile 15 yıl önceki bazı kıyaftlerim duruyor.
her sezon geçişinde hanımla dolabı indirip "bu sefer kesin atacağız" diye bir çalışmaya giriyoruz ama atamıyoruz, elimiz gitmiyor.

@bruce'un da dediği gibi deli gibi alışveriş yapan insanlar değiliz ama atmaya kıyamıyoruz.

sadece kızımız büyüdükçe kıyafetlerini veriyoruz eş dost veya ihtiyacı olan insanlara.
  • teritori  (13.07.18 13:44:11) 
biz eşimle beraber bir yıldır giymediğimiz/kullanmadığımız bütün kıyafetleri attık. sadece giydiklerimiz kaldı.

giyer miyim acaba - at
kilo verince giyerim - at
bir beden küçülsem giyerim - at
şimdi giymem ama seneye belki - at
terziye verir şöyle yaparım böyle yaparım - at
ben giymem ama belki şöyle olur böyle olur- at.

yemin ediyorum dolap rahatladı.

edit: at derken çöpe değil. kullanılabilir durumda olanlar bağış yapılabilir.
  • babilbaligi  (13.07.18 13:45:26 ~ 16.07.18 11:06:35) 
Aynen benim de öyle. Zayıfken giydiğim yeni sayılabilecek şık kıyafetleri kuzenlerime veriyorum. Begenerek giyiyorlar. Kuzenlerin kolay satın alabileceği kot, kazak, tshirt gibi şeyleri kapıya koyuyorum apartman görevlileri alıyor. Ama benim de ciddi bir sadeleşmeye ihtiyacım var.
Babilin dediği gibi evde giyerim, yaptırır giyerim vs diye bekketilenlerin atılması lazım.

  • curukturpkokusu  (13.07.18 14:02:03) 
kuşku duyduğum hiçbir şeyi tutmuyorum ben de, çok iyi durumda olanları -ki bazısı etiketiyle duruyor, bazısını bir kere giymişim falan- modacruz ve dolap’ta satıyorum, gerisini anneme götürüyorum o birilerine veriyor. şu an kullanmadığım tek bir eşyam yok, insanı çok ferahlatıyor.


  • ozgur bir kusun hatirati  (13.07.18 14:13:10) 
H&m'in kampanyası devam ediyor. Giysi kumbaraları var mağazalarda, oraya verdiğin poşet başına 10 TL hediye çeki veriyorlar.
Hepsini at düşünme.

  • peggy  (13.07.18 14:13:18) 
bazı kıyafetlerimi görünce kendimden tiksiniyorum, "bunu nasıl giydin allah seni kahretsin" diyorum. ama atmıyorum, duruyor öyle. mutsuzum.


  • yalnizliktan devren kiralik  (13.07.18 15:15:04) 
yalnizdan devren kiralik arti 1.


bazen soyle genel bir bakinca bu ne lan diyip direkt attigim kesin bir tane kifayetim oluyor.
  • baldur2  (13.07.18 15:34:56) 
Ahtapot Gönüllüleri Sosyal Dayanışma Ve Sportif Faaliyetler Derneği
acibadem caddesi kadikoy'de malzeme degerlendirme merkezi diye bir yerleri var. kiyafetleri mumkunse yikayip goturun, hazir gitmisken de bir yardim edersiniz. cok is var. yikama, utuleme, paketleme, kolileme...

hatta arkadaslarinizi da organize edip giderseniz daha bile super olur.
  • jimicik  (13.07.18 16:18:04) 
babilbaligi +1

ama çöpe atma güzelce yıkayıp ütüleyip ihtiyacı olan birilerine ver ya da belediyelerin eşya kumbaralarına at.
  • naksidil  (13.07.18 16:27:28) 
Ben kiyafetim eskidiyse, biraz yamulduysa falan atiyorum. Evde giyilecek birsürü tisörtüm var zaten.

Onun disinda dolabim dolu degil, cünkü aldigim herseyi kesin giyecegimi düsünerek aliyorum. Fiyati uygun diye veya cok begendigim ama günlük hayatta kullanamayacagim birseyi almiyorum. Bu aliskanligin en iyi tarafi da az ama öz ayakkabi koleksiyonu :D

Mesela sadece dügün, dernek, sunum, is görüsmesi vs. oldugu zaman topuklu ayakkabi giymem gerekiyor. Bu yüzden de bir cift "The Siyah topuklu" var.
Minimalizm güzel sey, tavsiye ederim ;)
  • chitosan  (13.07.18 16:50:27) 
Evet H&M halen kıyafetlerinizi topluyor. Ayrıca mağazalarda bulunan yeşil etiketli “conscious” yazılı ürünler bu toplanılan kıyafetlerden üretilmiş olanlardır aklınızda bulunsun. :)


  • oha olum sacmalama  (13.07.18 17:18:25) 
evet malesef :( geçen kış hepsini ayırdığımı sanarak kıyafet yardımı yapan bi derneğe götürdüm(istanbulda yaşamıyorum) fakat ilkbahar ve yaz kıyafetlerim ortaya çıkınca bitmediklerini gördüm:(
Mont-bot gibi bişey olursa giymediğimi farkettiğimde hiç bekletmem hemen veririm. Ama evde giyilme ihtimali olan şeyler çok yer kaplıyor. Bir de şey var bende ''arkadaşım, kuzenim vs. gelirse evde giyebileceği şeyler'' onlar da yer kaplıyor.
Aslında vasat görünen ama benim manevi bağ kurduğum ve sadece evde giydiğim bazı şeyler de var.
Çorap-çamaşır eskirse, teki yoksa hiç bekletmiyorum Allahtan bu huyum iyi...
  • megalomaniac  (13.07.18 17:48:46) 
an itibariyle giyilecek tek bir pantolonum ya da tişörtüm yok. neredeyse 1 aydır evde don atlet oturuyorum. çok zaruret olursa kardeşimin pantolonunu giyip işimi halledip dönüyorum. 20 yıldır aşağı yukarı 1-2 pantolon 2-3 üstüm oldu. şu an elbise konusunda dipteyim.


  • ya ben lan neyse  (13.07.18 18:02:16 ~ 18:02:27) 
Hayır.
Öyle her beğendiğini alan biri değilim, çok fazla kıyafetim olduğunu da söylenemez. Eskiden beğendiğimi hala beğeniyorsam giyerim, beğenmiyorsam atarım/birine veririm. İstifçilikten nefret ederim, bu sebeple kullanmadığım şeylerden kurtulurken üzerine çok da düşünmem. Minimalist değilim ama üzerine bir şeyler okursanız gaza gelip fazlalıklardan kurtulabilirsiniz :)

  • pike  (13.07.18 19:48:30) 
Ne yazık ki zayıfken giydiğim kıyafetleri hala tutuyorum tekrar zayıflarsam giyerim diye.
Bir kısmını Beşiktaş belediyenin dosteller dernegine vermiştim, çöp kenarına temiz torbada bıraktıklarım da oldu. Tarz2 sitesine de birkaç parça yolladım adam gibi markalı kıyafetim yok ölücü fiyatı çektiler mallara ama satılırsa 3-5 kuruş gelecek akbile koyacağım.

  • Sulfoxaflor  (14.07.18 10:55:45) 
Doluydu. Temizledim ve 1 yıl yeni giysi almama diyetine girdjm. Kıyafetleri de daha önce kıyafet kumbarasına atıyordum. Sonuncuda temizce yıkayıp katlayıp bi çantada apartmanın önünde bir yere koydum. Hemen alındı da.


  • mojiziku  (14.07.18 11:27:33) 
Facebook atmaver'den sahiplendiriyorum. Özellikle öğrenci ya da yeni mezun olanlara veriyorum. İş görüşmesi için kıyafeti olmayanlar vs oluyor. Hoşuma gidiyor yardımcı olmak. eski kiloma kavusunca giyebileceğim birkaç kıymetli parçayı ayırdım, geri kalan her şeyi dağıtıyorum.


  • Crymeariver  (14.07.18 12:04:16) 
[]

Bu acı geçecek mi gerçekten?

Köpeğimizi kaybettik. Daha doğrusu 5 gün olmuş o bu dünyadan gideli ama ben tatilde olduğum için benden gizlemişler. Ben dün öğrendim ve dünden beri hayatımın en büyük acısını yaşıyorum. Bir an olsun aklımdan çıkmıyor, sürekli anılarımız geliyor aklıma. 4 yaşında ve bildiğimiz hiçbir sağlık sorunu olmayan bir köpekti. Bir sabah annem yanına gitmiş ve cansız bedeniyle karşılaşmış. Ailemdeki herkesten bile çok seviyordum sanırım onu. Bir gün öleceğini düşünüp uzun uzun ağladığım çok olmuştu ama bu kadar erken olabileceği hiçbir zaman gelmemişti aklıma.

2 gündür hayatımın en zor anlarını yaşıyorum. O gülen yüzünü, top oynayışını, bizi uzun süre görmedikten sonra zorla patilerini avcumuza uzatışını ve daha bir sürü şeyi düşündükçe bir şeyler oturuyor içime. 2 gündür sanki evde yatmayı sevdiği yerlerden birinden başını uzatıp yanımıza gelecekmiş gibi geliyor. Hala inanamıyorum bir daha asla göremeyeceğime. İçim acıyor, düşündükçe canım yanıyor.

Eminim bu acıyı tecrübe edenler olmuştur aramızda. Geçiyor mu gerçekten zamanla bu? Nasıl alışıyor insan böyle güzel bir dostun yokluğuna? Biz bütün aile kahrolmuşken nasıl alışacağız şimdi bir daha onu göremeyecek olmaya?

 
Zaman her şeyin ilacıdır. Unutmayacaksınız ama kabulleneceksiniz. Hafifleyecek. 4 yıllık köpeğinizi değil 40 yıllık annenizi de kaybetseniz bir süre sonra yasınızı yaşayıp hayatınıza devam edeceksiniz. Allah hepinize uzun ömürler versin.


  • Lim5  (02.07.18 00:57:11) 
Mart ayında köpeğimizi kısırlaştırma ameliyatında kaybettik. Vicdan azabımız hiç geçmiyor, en azından siz sebep olmamışsınız ölümüne. İlk haftalar aylar zaman geçmeyecek sizin için, her lafın sonu köpeğinize bağlanacak. Ama evet, zaman herşeyin ilacı, hayata devam etmek ve mutlu olmak zorundayız, başka türlü yaşanmıyor. Biz sokak hayvanlarına her zamankinden daha fazla yardım ederek, onlara yuva bularak iyileştiriyoruz kendimizi, belki size de iyi gelir.


  • hipopotamus  (02.07.18 01:12:37) 
başınız sağolsun çok zor bir durum gerçekten zaman şuanda olduğundan yavaş akıyor sizin için ama geçecek gerçekten zaman her şeyin ilacı :(


  • mysql34  (02.07.18 01:18:51) 
başınız sağ olsun. çok zor ama inanın ki geçiyor. şimdi acınızı yaşayacaksınız ama elbet hafifleyecek.

yuvaya muhtaç olan çok hayvan var. biz yıllar içerisinde toplam dört kedimizi kaybettik, hepsinin ardından tekrar kedi sahiplendik. yardıma ihtiyacı olan bir cana kucak açmak kadar iyileştirici bir şey olabileceğine inanmıyorum. kaybettiğiniz yavrunuzun anısına ve yaşayamadığı hayatına hürmeten başka bir garibanı mutlu etmek en büyük teselli bence.
  • bir garip melek  (02.07.18 01:55:32) 
Geçiyor. Çok zor oluyor gerçekten. Bana babamdan bile zor gelmişti. İnsanları çoğu zaman bir hastalıktan kaybediyoruz. Ama evcil hayvanlar genelde arkada pek çok soru bırakıp gidiyorlar. Ve bazen bizim ihmalimizle sebep olduğumuz durumlar olabiliyor. O yüzden bana çok zor gelmişti. Zamanla daha katlanılabilir oluyor. Başınız sağolsun.


  • cevahir  (02.07.18 02:03:49) 
Başınız sağ olsun öncelikle. Gerçekten çok zor bir durum aile bireyini kaybetmek gibi. En zoru da çoğu insanın bunu anlamaması ve önemsiz görmesi.
Ben de yaşadım Ara ara benim de aklıma geliyor ve çok üzülüyorum ama arkadaşların da dediği gibi zaman her şeyi telafi ediyor.

  • lantel  (02.07.18 02:06:02) 
Herkese uyar mi bilmem ama benim icin en sabit çaresi: yeni bir yavru sahiplenmek.


  • robokot  (02.07.18 02:20:49) 
kesinlikle yeni bir yavru sahiplenin.


  • ladyinblack  (02.07.18 03:00:35) 
Ben de köpeğimi kaybettiğimde 4 yaşındaydı, hipopotamus gibi kısırlaştırma ameliyatı sonrasında, 14 yıl oldu, bir kere boşluğu hiç dolmuyor, her gün her dakika olmasa da hala özlüyorum onu ama ilk günlerin acısı tabi ki hafifliyor, ilk zamanlarda nasılsın sorusuna cevap veremez haldeydim, beraber gittiğimiz parkta ağlaya ağlaya yürüyüş yapıyordum, suçluluk duygusu da vardı, hoş her ölümde insan suçlu olmasın, olmasın suçluluk hissediyor, bir kaç ay sonra sokakta sevdiğim bir köpek elimi ısırdı, hatta parçaladı diyebilirim, dikiş atılırken titreye titreye ağladığımı hatırlıyorum hatta doktor böyle devam edersen parmaklarını birbirine dikeceğim demişti:) Her şeyin ilacı kesinlikle zaman, kaybettiklerini unutmadan ama boşlukları ile birlikte yaşamaya alışıyor insan zamanla. Başınız sağolsun.

Bu arada ben tekrar köpek sahiplenmedim, köpeği ölür ölmez hemen tekrar sahiplenenleri de çok gördüm, benim gibileri de, size nasıl uyuyorsa.
  •   (02.07.18 07:12:59) 
Allah sabır versin. sırf bu acıyı yaşamamk için evcil hayvan beslemeyi bıraktım. hayvanım ölünce yıkılıyorum ben de.


  • yazar yazmaz yazan yazar  (02.07.18 10:26:42) 
Çok büyük bir acı, sizi anlıyorum. Ama ona sahip olabileceği en güzel hayatı bağışlamışsınız, nice yavrular var yolda eziliyor da öldüğünden kimsenin haberi bile olmadan yok olup gidiyolar. Siz bu yavruyu dünya gibi bir cehennemden kurtarmış, insan görünümlü şeytanlardan ve her türlü kötülükten korumuşsunuz. Öbür dünyaya inanıyorsanız, orada birlikte en güzel günlerinizi yaşamaya devam edeceksiniz. Ve bu köpeğe verdiğiniz güzellikler, iyilikler size huzur olarak geri dönecek.

Şimdi, kurtarmanızı bekleyen ve sizin sevginize merhametinize ihtiyacı olan binlerce kardeşi var o yavrunun. Bir tanesini daha sahiplenip ömrünü güzel geçirmesine vesile olma imkanınız varsa, hiçbir şey size bundan daha iyi hissettiremez.
  • megalomaniac  (02.07.18 10:29:15) 
köpeklerin bu kadar üzülünecek yaratıklar olduğunu "DÜŞÜNMÜYORUM."

siz de onun sadece bir hayvan olduğunu, kendi varlığının dahi farkında olmadığını, geride bir aile ya da eser bırakmadığını düşünürseniz acınız hafifleyecektir.

faşistliğe gerek yok. düşüncemi ve acınızı geçirme yöntemimi söyledim. beğenmeyen alınmaz, olur biter. (silinen yorumum üzerine bunu söylüyorum)
  • ya ben lan neyse  (05.07.18 04:17:52 ~ 04:19:06) 
[]

Dün gündem olup bugün hayatını kaybeden yavru köpek

Ben bunu atlatamıyorum ya. 2 gündür aklıma geldikçe ağlıyorum. O masum bakışları gözümün önünden gitmiyor hiç. Bu boktan ülkede hayvana şiddetin her türlüsünü gördük ama bu denli içim acımamıştı galiba daha önceki o iğrenç olaylarda bile. Dünyadan bihaber el kadar bir bebeğin 4 bacağının kesilmesi, yaşadığı o acı aklımdan çıkmıyor bir türlü. Gece rüyama da girdi, gerçekten delirecek gibi hissediyorum o bebeğin o anları gözümde canlandıkça.

Bir sorum da yok galiba aslında. Bu saatte nöbette tek başıma ağlarken buraya yazmak istedim. Hiç mi mutlu olmayacak bu hayvanlar bu ülkede? Ne yapıp ne etmemiz lazım bizim? Hiç mi yok çözüm önerisi Allah aşkına ya? Nereye kadar gidecek böyle?


 
Bir gün. Hayvanlara yapılanlar, hayvanların sevilmeden aç susuz yaşamaları yüzünden, bunlara karşı koyamadığımdan ötürü intihar edicem. Bunu çok ciddi söylüyorum. Dayanamıyorum. Kaldıramıyorum.


  • brad pitt  (15.06.18 21:53:28) 
Aynı şekilde hissediyorum. Nasıl dayanıyorum bilmiyorum. Kalbim eziliyor. Çaresizim, gerçekten çok çaresizim. Tek umudum hayvan hakları yasasının çıkması, sapanla kuş vuran çocuklara kadar herkesin çok büyük cezalar alacağı bir yasa.


  • mutlusismankedi2015  (15.06.18 21:56:01) 
Baska insanlarin hayvanlara kotuluklerini her zaman engeleyemeyiz ama biz kendimiz hayvanlara iskenceyi en aza indirebiliriz.

abolisyonistveganhareket.org
  • Traveller  (15.06.18 21:56:54) 
İzlemedim. Bunu atlatabileceğimi sanmıyorum.


  • cevahir  (15.06.18 22:19:25) 
Twitterda o masumdan dolayı #HayvanaSiddetSuctur hashtagı açıldı oraya da yazmak isteyeniniz olur
Bu zalimliği yapanı ihbar edene para ödülü verilecek bir de sanırım..
Yaşasın cehennem.
  • esmeralda  (15.06.18 22:26:26) 
Benim de gördüğümden beri içime taş oturdu sahiden. Videoyu izlemedim, tek bir resmini gördüm sadece yavrunun. Aklımdan çıkmıyor diyebilirim. Doğada canlılara bu kadar zarar veren bizden başka tur yok maalesef.

Ülkemiz için de konuşursak bireysel örgütlenme bir yere kadar ise yarıyor; yasalarla hayvan hakları güvence altına alınmalı.
  • fraise  (15.06.18 22:31:34) 
Canlı canlı bir insanın elleri de kesildi. Konuşan, karşı koyabilen bir varlığa böyle bir şey yapabilen insanlar hayvana da yapar. İnsanlar mutlu mu, bir değeri var mı ki hayvanların olsun? Ben bu tür insanların rehabilite edilemeyeceğini düşünüyorum. Keşke hayvanı keseceğine kendini kesseydi, en azından bir pislik azalırdı.


  • marla is in my head  (15.06.18 23:41:36) 
sözlükte gördüm çok defa ama tıklamaya korktum.

sanırım iyi yapmışım.
  • Photographer  (16.06.18 00:19:17) 
izlemedim, haberi de gördüm. ne olduğunu biliyorum ama okumadım. sözlükte ilgili başlıklara da bakmadım. ben doydum sanırım.


  • runagain  (16.06.18 05:25:43) 
Homo sapiens bu dünyadan yok olunca değil, homo sapiens'ten daha üstün bir varlık yerini alınca aynı eziyetleri etmeye başladığı gün anlayacaklar.


  • perfectum  (16.06.18 07:44:07 ~ 07:47:20) 
Dün haberim yoktu benim, bugün Facebook’ta resimlerini görünce dağıldım. Video varmış sanırım; kaldırabileceğimi sanmıyorum. Fotoğraf gözümün önüne gelince bile zor bakabiliyorum.

Birkaç sene önce evin civarlarında yürürken önümde liseli iki genç vardı. Muhabbet ede ede gidiyorlardı. Kaldırımla evlerin arasına da belediye ağaç dikmiş. Yeni yeni fidanlar filizleniyordu. Yürürken gencin biri eğildi, fidanlardan birini kırdı. İçimden “E niye böyle bir ihtiyaç hissetti ki” derken, orada bize doğru yürüyen yaşlıca bir kadın “Oğlum, niye kırdın şimdi, ne anladın” diye sordu. Kıran çocuk “Hiiiiç, öyle duruyordu, kırdım” dedi. Yanındaki teyzeye çıkıştı “Sana mı hesap verecek kırarken” diye. Sonra da iyice dayılaşmaya başladı ve “Kadın olmayacaktın ki sen”e kadar getirdi. Sonra aray biz ve çevredekiler girince çocuklar terslene terslene gittiler.

Tabii, fidanın canıyla köpeğin canı, acısı, ızdırabı arasında ne kadar fark var; hiç düşünmeden ve durduk yere bulduğuna zarar veren birileri var. Yani, yapan “Ehehe, ne biçim oldu” diye mi yapmıştır, hiç düşünmeden mi yapmıştır; hayal bile edemiyorum. Böyle bir insanın nasıl bir hayatı olduğunu, çevresince ya da ailesince nasıl bilindiğini merak ediyorum. Bir insan bu noktaya nasıl gelebilir, merak ediyorum. Çocukken mahallede bazı çocuklar kedilerin kuyruklarını birbirine bağlarlardı, onlar mı büyüyünce böyle oluyor?

İnsanlar kan davası için, siyasi ve dini görüşleri için birbirlerini öldürüyor ve bu nefrreti onaylamasam da anlayabiliyorum. Kurban kesimi yine zor, belli bir amacı var ama bebecik bir köpeği insan niye kesmek ister, neden buna ihtiyaç duyar, nesinden zevk alır ya da hangi duyguyu tatmin eder, neden böyle bir dürtü hisseder insan.

Freakonomics diye bir kitap vardı. Orada silahlanmadan ve Amerika’daki yaklaşık 50 küsur yıl önceki saldırılardan bahsedyordu. Silah yasalarıyla ilgili geçmiş gelişmeler pek etkili olmamış ama uzun dönemde etkisi olan en önemli iyileştiricinin kürtaj olduğu ortaya çıkmıştı. Makalenin de kaynağını vermişlerdi. Bakıldığında bu vahşileşmenin istenmeyen, annenin başına kalan ya da mutsuz ailelerde yetişen; bu yüzden de çocukluk ve gelişme dönemi çok sorunlu geçmiş kişilerde veya onların ana-babalarında çok daha fazla görüldüğü gözlemlenmiş. Kürtaj yasasının çıkmasıyla uzun vadede büyük yol kat edilmesini sağlamış. Amacım kürtaj tartışması çıkarmak değil de, baktığın zaman derdim, kürtaj yasası zaten var da, doğum kontrolünün nasıl olacağını bilmeyen milyon insan var. Ötesinde, sıkıntının, kutuplaşmanın, düşmanlığın yoğun olduğu bir ülkedeyiz ve çocukların cici cici yetişmesi çok zor. Herkes manyaklaşmıyor ama ruh halini yanda akıl sağlığını düzgün tutmak zor. Eğitim sistemi benim çocukluğumdan beri düşmanlık üzerine yapılandırılmış, öncesini bilemem. Psikologların bir oda sahibi olması bu açıdan önemli. 80-90’larda TRT vergi kaçırmayı önlemek için fiş/fatura alımını “Bir alışveriş, bir fiş” reklamları yapmıştı ve fiş alımı o dönem bir miktar patlamıştı. Şu anda psikoloğa deli doktoru olarak bakan çok insan var; “Bir alışveriş, bir fiş” gibi kamu spotlarıyla önyargılar silinmeye çalışılsa ve aslolarak da eğitimle de üzerine düşülse uzun vadede böyle şeyler işemyarar gibi geliyor.
  • aychovsky  (16.06.18 08:00:18) 
[]

Galata - Şişhane - Taksim üçgeninde kahvaltı

Bu civarlarda tek başıma oturup da kahvaltı yapabileceğim ve en önemlisi güzel vejetaryen kahvaltı seçenekleri olan bir yer var mı?




 
özellikle kahvaltı seçeneği var mı bilmiyorum, hiç erken saatlerde gitmedim ama zaten hafif şeyler yaptıkları için bakabilirsin, hem vejetaryen hem de gerçekten lezzetli mekan bulmak pek kolay değil zira.
www.zomato.com

  • Bruce  (08.06.18 10:29:29 ~ 10:29:37) 
camussarın şarküteri tipli dediği Namlı


  • suicides underground  (08.06.18 10:40:56) 
camussar sen beni güldürdün allah da seni güldürsün, adam vejeteryan demiş sen namlı diyon..

vejeteryan kahvaltıcılar var sanırsam ama bak netten. oralarda arttı vegan/vejeteryan mekanlar.
  • hosein  (08.06.18 10:51:35) 
velvet cafe diye bir yer var galata kulesinin orada. genelde turistler gidiyor ufak sevimli bir yer. vejetaryen ürünler var sadece.


  • sckxyss  (08.06.18 11:14:45) 
[]

2014'ten sonra İstanbul'da ilk defa güzel konserler olacak ya bu sene

Siz hangilerine gideceksiniz?




 
nick cave
badbadnotgood
oh sees
chihei hatakeyama
massive attack
robert glasper
  • lesmiserables  (07.06.18 22:02:00) 
youtu.be
güzel konserler olduğuna katılmıyorum yalnız.

  • Bruce  (07.06.18 22:02:03 ~ 22:03:00) 
kesin:
nick cave
massive attack

büyük ihtimalle:
robert plant
oh sees

edit: joan baez'den haberim yoktu. ona da giderim büyük ihtimalle.
  • tepedeki psychedelic adam  (07.06.18 22:03:37 ~ 22:25:57) 
camel(gidildi)
travis
steven wilson
liam gallagher+starsailor
imagine dragons
  • yeteramadenedimherseyi  (07.06.18 22:04:54) 
angus & julia stone


  • altin yumurtlayan lavuk  (07.06.18 22:06:04) 
Nick Cave için bilet aldım, Thee Oh Sees için arkadaşları bekliyorum.


  • fırt  (07.06.18 22:21:16) 
Camel tamam.
Robert Plant ve King Gizzard and The Lizard Wizard hazır.
Belki Joan Baez.
Bir de sonbahar ve kışa güzel kapalı mekan konserleri açıklanırsa onları değerlendirmeyi planlıyorum.
  • desdenova34  (07.06.18 22:21:28) 
Belki shakira.


  • tabirimekruh  (07.06.18 22:36:17) 
nick cave için bir koyun sattık biz. gideceğiz.


  • giovanne  (07.06.18 22:37:36) 
konser var, festival yok. :(
babylon soundgarden bu sene yokmuş. one love’dan da ses çıkmadı, yok herhalde.
konserler ayrı ayrı çok pahalı. kışın babylon ve salon da çok iyi değildi. zorlu psm ve studio’ya gittim daha çok.

konserlerden ise imagine dragons, liam gallagher ve shakira’yı düşünüyorum.
  • violetsky  (08.06.18 01:17:16) 
[]

Barselona, Barselona

Yarın Barselona'ya gidiyorum ama hala gezi planımı netleştirebilmiş değilim. Yarından itibaren havanın da hep yağmurlu, hatta bazen fırtınalı olduğunu görünce moralim bozuldu zaten biraz. Nereye, hangi yağmurlu günü ayıracağımı şaşırdım.

Zaten gezilecek belli başlı yerler malum. Bunların dışında daha az billinen, benim de gözümden kaçmış olabilecek yer önerileriniz varsa alırım. Hatta yiyip içme konusunda da tavsiyelerinizi bekliyorum. "Şunu şurda yedik, çok beğendik" dediğiniz yiyecek ve mekanlara talibim.

Bir de Barcelona Card meselesi var sormak istediğim. Ulaşım ücretsiz falan ama en önemli eserlerin hiçbirine girişte ciddi bir katkısı yok gibi. 2-3 euro falan indirim oluyor sadece. Değer mi sizce bunu almaya? Yoksa şu T10 biletler falan işimizi görür mü?

Ve de en günü kurtarmalık sorum: Yarın El Prat'a inince ordan merkeze nasıl geçelim? Birkaç seçenek varmış ama en mantıklısı hangisi? Otelimiz La Rambla yakınlarında.

 
Aerobus havaalanından merkeze ulaşım için gayet mantıklı ve rahat. Çok oldu gideli ama Barcelona Card almamıştım ben, t10 dediğiniz biletlerden aldım, onları da çok fazla kullanmadım, ben de La Rambla yakınlarında kalmıştım ve esas gezilmesi görülmesi gereken yerlere gitmiştim.

Poble Espanyol listenizde var mı bilmiyorum ama benim çok hoşuma gitmişti.
  •   (26.05.18 15:59:13) 
ben la rambla civarında kalmıştım metroyu da sadece plaja giderken kullanmıştım. onun dışında yürüyerek çoğu yere gidilebiliyor ama metro kullanırsanız az şey görmüş ama yine de zamanı etkin kullanmış olursunuz. bir de metro şu işe yarıyor: otelden kafana göre çıkıp 14-15 km uzaklaşıyorsun. sonra döneceksin bacaklar tutmuyor. gelsin metro. can kurtarıcı.


  • ozdek  (26.05.18 16:07:19) 
[]

Bana bi İtalya planı yapsak ya

Daha önce Bologna, Floransa ve Roma'yı gezdim. Şimdi yine Bologna gidiş, Roma dönüş uçak biletlerim var ama bu iki şehri tekrar gezmek yerine başka yerler görmek istiyorum. Sadece son gece Roma'da kalabilirim belki.

Aslında özellikle gitmek istediğim yerler var ama sadece 4 gece kalacağım için işin içinden çıkamıyorum. Napoli ve Puglia'yı görmeyi çok istiyordum mesela ama Venedik'i göresim de var. Bir de asıl daha güney tarafları çok merak ediyorum hatta Güney İtalya'yı uzun uzun gezmek istiyorum ama hem sadece 4 günüm var hem de euro'nun hali malum olduğu için güney'e inemem sanırım bu seferlik.

Şimdi İtalya'yı iyice gezenlerden, bilenlerden tavsiye istiyorum. Ben nerelere gitsem de şu 4 günü en güzel şekilde değerlendirsem?

 
ucuz uçak biletinin adresi bolonya'ya bir kez daha selam olsun! ucuz diye oraya gidiyorsun, sonra planın bir noktası orası oluyor, böyle kararsızlığa düşüyorsun :(

napoli ve güney kısmını geç, 4 gün için o kadar yol teptiğine ve ulaşım giderlerine değmez, başka zaman gidersin komple güneyi gezersin.

bolonya roma arasında 4 gün ayırmaya değer bir tek floransa var bence, oraya da gitmişsin. gerçi hakkını vermedin muhtemelen ama illa başka yer olsun diyorsan başka da biyer yok. verona venedik yapabilirsin ama oradan bi daha roma'ya inmek de dert. cenova-portofino-cinque terre ya da san gimignano-siena daha yakın ama oralar da çok basit mi gelir sana bilemiyorum.

bence roma ya da floransa'yı hakkıyla gezmediysen (bence ikisi de en az 1 haftalık şehirler) oraları hatim edebilirsin. ben ikisinde de 1 haftadan fazla kaldım ama bi daha yapıcam bu eylül'de.(benim biletler de bolonya-roma)
  • Bruce  (22.05.18 16:34:19 ~ 16:36:41) 
floransa'dan bir gün cinque terre'ye, bir gün de san gimignano'ya gidebilirsiniz. ikisi de harika yerler. cinque terre'ye la spezia'dan aktarma yaparak trenle ulaşım rahat ama san gimignano'ya otobüsle gidiliyor. san gimignano fotoğraflarda göründüğünden çok çok daha güzel bir yer. o kasabanın sokaklarında yürümek bambaşka bir his.


  • dento  (22.05.18 16:51:40) 
venedik çok kalabalık oluyor ve uzun uzun gezilmezse zaman kaybı. araba kiralayıp siena napoli amalfi yapılıp geri dönülebilinir.


  • mikahakkinen  (22.05.18 16:53:23) 
Verona'yı ve Lago Garda'yı (Sirmione, Limone gibi kasabalardan bahsediyorum) görmeden ölmeyin.


  • luin 41  (22.05.18 17:17:37) 
[]

Şimdi 1 sene köle gibi çalışıyoruz ya çoğumuz

Sonra da o bir senede biriktirdiğimiz paralarla tatil yapıyoruz hani. O tatil için nasıl bir bütçe ayırıyorsunuz? Mesela bir maaşınızın ne kadarına denk geliyor ya da ortalama ne kadar parayı tatile ayırmak size normal geliyor?

Bu sene bütün paramı tatile ve konserlere ayırmak üzereyim ve asla hiçbirinden vazgeçmek istemiyorum da biraz diğer insanların nasıl yaptığını merak ettim. İsterseniz bu yaz yapacaklarınızdan da örnek verebilirsiniz. Buyrun istediğinizi yazın iş ve okul hayatından kurtulduğumuz o çok kısıtlı ve güzel günlere dair.


 
her ay maaşımın 4te biri civarı eğlenceye gidiyor. senede bir maaş da komple bir tatil.


  • mahmut29  (13.05.18 22:36:08) 
Tatil icin ozel bir butce ayirmiyorum, zaten biriken paradan kullaniyorum. Genelde ayda bir farkli bir ulkede tatil yapmayi hedefliyorum ama usengeclikten bu her zaman mumkun olmuyor.

Izin gunlerim cok oldugu icin (40+ gun) cogu zaman hepsini tatil icin kullanamiyorum, izin alip ev keyfi yaptigim da oluyor.
  • crown  (13.05.18 22:39:42) 
yaklaşık 2 aylık maaşımı 3-4 haftalık yurtdışı tatile ayırıyorum


  • cedex  (13.05.18 22:54:05) 
son 2 sene hariç tatilimi hep bisiklet üstünde geçirdiğimden masrafım pek olmuyor. işim gereği senenin 2 veya 3 tam ay'ı antalyada 5+2 veya 5* otellerde bulunduğum için zaten parayla tutacağım xxx bir otelin beni tatmin etmeyeceğini biliyorum, hatta geçen sene bunu denedim ve 5 yıldızlı ama paramın yettiği bir otelde 1 hafta kalmaya çalıştım, sonuç; rezalet amk. bisiklet üstünde daha iyi, hem ucuz hem sportif hem fıtıfıtı...


  • Tears of Devil  (13.05.18 23:25:06) 
tüm maaşı tatillere harcıyorum --ama sağlam gezdim, geziyorum-- gerçi birikmiş 3 kuruşum yok, millet rahat rahat emklilik takılırken sanırım ben sürünecem ama şimdilik keyif aldığım bi hayatım var.
@Crown ne iş yapıyosun çok merak ettim, re: 40+ izin?

  • euteamo  (13.05.18 23:27:15) 
hafta sonları dışında güneşi görmediğim bir yılı hatırlıyorum.
paso ofis içinde çalışıyordum.
neyse tatile çıktım, tatilde bir tekne gezisine katıldım.
tekne kaptanı, kronun önde gideni bir adamdı, sonsuz mavilikler ve güzel turist kızlar
içinde eğlenerek çalışıyordu lan. bense ofisde kümes gibi bir cubicle'da çalışıyordum.
o an atom fiziğine de lanet olsun deyip, döndüm istifamı verdim. (dermişim :))
  • herhaltibiliyoring  (14.05.18 00:18:10) 
Geçen sene arabayla 16 günlük tur yaptık istanbul-antalya kıyıdan istanbul. kamplarda kendi çadırımızda kaldık, doğanın içinde tavuk, horoz, kuş sesleriyle uyanmak gibisi yok. Otele gidip 4 duvar arasında bir hafta tatile binlerce lira bayılmaya gerek yok. Gezdik tozduk, 2 tekne turu, yamaç paraşütü dahil bana herşeyiyle 2500'e falan patladı(alkol pek kullanmıyorum), sonuna kadar değdi. Bu yaz da aynı tarifeyi yapacağız.


  • opethian  (14.05.18 00:26:13) 
mayıs haziran temmuz ağustos eylül aylarında her ay en az birer hafta sonu güneye ya da izmire gidiyorum.
temmuzda bir hafta bodrumda kalıyorum.
onun dışında iş için sağa sola gidince mutlaka bi iki gün önden arkadan uzatıyorum ki kafa dinleyeyim.

bunlar için iki maaş gidiyor herhalde toplam.
  • roket adam  (14.05.18 00:40:18) 
bütçe ayıramadığım için maaşımın düşmesini göze alarak akdenizde minik bir ilçeye yerleştim.
sabahları işe giderken denizi görüyorum. akşamları sahilde bira içebiliyorum. gün içinde iş yerinin bahçesinden ya da yürürken ağaçlardan meyve toplayabiliyorum.

başka türlü tatil falan yapacağım yoktu benim.
  • strawberry first  (14.05.18 17:03:47) 
[]

Çizgi film, süper kahraman karakterli

Tişört, sweatshirt falan giyiyor musunuz? Ya da aksesuar kullanıyor musunuz?

Evet, 25 yaşındayım ve şu an bunu merak ettim çünkü hala nerde üstünde Şirinler, Mickey falan olan bir şey görsem almak istiyorum. Çoğunu evde giyiyorum tabii ama yine de benim olsunlar istiyorum.

Ben mi çok çocuğum yoksa bunları alan başka yetişkinler de var mı? Siz kullanır mısınız mesela?
Yaşınızı da yazsanıza.

 
Geçen sene kendim tasarladığım Star Wars X-Wing temalı tişörtüm var. (27 E)


  • chicha  (09.05.18 10:49:57) 
25 yaşındayım. Çok var. Ve sürekli giyiyorum şu an fotoğraf ile kanıtlayacaktım üşendim. Fabrikada bile giyiyorum. Yadırgandığım olmuyor mu oluyor ama sorun yok


  • kablelvuku  (09.05.18 10:55:39) 
Hiç kullanmam (kullanmadım da. Kıyafetlerimi kendim seçtiğim zamandan itibaren). Çizgifilm karakterli vs hiçbir şeyim yok.

Sadece siyah bir tshirt'üm var, Snape siluetinin üstünde "Always" ve Alan Rickman'ın doğum-ölüm tarihleri yazıyor.
Bir başka tshirtte "- After all this time? -Always" yazıyor. (Bilmeyenler için, Harry Potter göndermeleri bunlar)

Bir de yakın zamanda bir öğrencim üstünde Central Perk logosu olan bir tshirt hediye etti.
Bunlar dışında üstünde marka logosu olan şeyler bile giymiyorum. Düz siyah veya gri giyiyorum. 34 yaşındayım.
  • sopiro  (09.05.18 11:02:26 ~ 11:03:26) 
çok giyerim, binbir çeşit, farklı fandomlardan tişörtüm var. çoğu değerli, kaliteli olduğu için evde giymem bile hatta. sokakta giyerim, serbest giyim günlerinde iş yerinde de giyerim. zaten fandomcu olduğumu anladılar artık, yadırgamıyorlar heh heh.

yalnız öyle her şeyi giymem, üzerinde kabak gibi sembol-logo ya da karakter olanları. bi tasarım çizgisi, bi farklılığı, bi estetiği olması lazım.
  • Bruce  (09.05.18 11:04:35) 
Yaş 29

hemen hemen bütün süper kahramanlara ait tişörtlerim var ve bazı toplantılarımda da giydiğim oluyor.
  • fernandoenes  (09.05.18 11:07:02 ~ 11:07:25) 
şirinlerli ve garfieldli pijamam var.
central perk tişörtüm var dışarda giymelik.

marvel tişörtüm vardı, bi arkadaşımda kaldı maalesef.

çizgi filmli giymezdim de süper kahramanlı giyerdim.
  • elorelia  (09.05.18 11:11:59 ~ 11:12:37) 
Düşündüm de zannedersem hiç yok. Ne çizgi film ne de süper kahraman karakterli.
Aksesuar vs de yok.

Ama şu günlerde kendim için Holden Caulfield baskılı tişört ya da çanta boyayacağım.
24k
  • Amaranta ursula  (09.05.18 11:58:49) 
hatırladığım 3 charlie brown'lu, 1 moe'lu, 1 homer'lı, 2 temel reisli, 1 de dalton'lu tişörtüm var. dalton'la homer'lıyı ben almadım ama hepsini kullanıyorum. yaş 32.


  • misterturist  (09.05.18 12:01:09 ~ 12:03:37) 
[]

The Body Shop

Bu markanın ürünlerinden kullanan var mı aramızda? Kullanıyorsanız hangi ürünlerinden memnunsunuz, hangilerinden memnun değilsiniz?

Hayvanlar üzerinde asla test yapmadıklarını iddia ettikleri için artık bütün kozmetik alışverişimi burdan yapmayı düşündüm. Hazır internet sitelerinde indirim de varken alacaklarımı alayım dedim ama daha önce hiçbir ürünlerini kullanmadığım için sizlere de sorayım dedim. Alacağım şeyler yüz yıkama jeli, yüz ve vücut peelingi ve şampuan dışında varsa güzel birkaç saç bakım ürünü. Şimdilik özellikle baktığım başka bir şey yok ama tavsiyeniz olursa değerlendirebilirim alışveriş yaparken.


 
Ben bir ara Tea Tree serisini kullandım ve memnun olduğumu sandım ama Kiehls ile tanışınca aslında zamanında hiçbir fayda görmediğimi fark ettim.


  • sopiro  (06.05.18 16:56:22) 
Dus jeli(birkac farkli urunu), rimel, pudra kullandim. Moringali dus jeli disinda hicbirinden memnun kalmadim. F/p iyi degil. Bir de universitedeyken(6-7 yil kadar once oluyor bu) aldigim indirimli dus jelleri alerji yapiyordu. Sonra indirimdeyken almamaya karar verdim ve alerji sorunum cozuldu. Belki magazaya ozgu bir durumdur; ama sanirim bayat urunleri "indirim" diye kakaliyorlardi. Neden magazaya ozgu? Cunku internet sitesinden yaptigim indirimli alisverislerde boyle sorunlar yasamadim.


  • siyah noktali film  (06.05.18 17:04:41) 
the body shop, hayvanlar üzerinde deney yapma konusunda tanrı olan loreal grubuna ait bir marka. öncelikle bunu belirteyim.

sülfatsız şampuanını kullanmıştım ama performans anlamında diğer şampuanlardan bir farkını göremedim. body butterları fena değil ama artık çok pahalılaştı. o paraya değecek bir ürün değil.
  • straight from the heart  (06.05.18 17:44:50) 
@straight from the heart; Loreal'den ayrıldılar ve hayvanlar üzerinde asla deney yapmıyorlar diye biliyorum ben. Bir ara imza falan topluyorlardı hayvan deneylerinin yasaklanması için ve internet sitelerinde de yazıyor sürekli test yapmadıkları. Doğru değil mi şimdi bunlar?

Benim bu markaya yönelmemde asıl sebep hayvan deneyi yapmamalarıydı zaten. Eğer doğru değilse başka alternatifler arayacağım. Hatta direkt öneriniz varsa çok güzel olur.
  • ms brownstone  (06.05.18 17:52:03) 
@ms brownstone yanlış bilgilendirmişim özür dilerim. eylül ayında satılmış natura cosmeticas adlı bir firmaya. o firmanın ise cruelty free olduğunu söylemişler.

loreal bünyesindeyken bile hayvan deneylerine karşı kampanya yapıyorlardı. biraz salağa yatıyorlardı yani.

maalesef herhangi bir önerim yok ama rossmann'lardaki ürünlerin büyük kısmı sanırım cruelty free. ayrıca temiz içerikliler. araştırabilirsiniz.
  • straight from the heart  (06.05.18 18:20:13) 
[]

Yakın zamanda İspanya'dan Schengen alan var mı?

Kaç günde çıktı vizeniz? Ne kadarlık verdiler?
Benim 2 haftayı geçti ve hala ses yok. Çok değil mi ya bu süre?



 
Arkadaşım da iki hafta bekledi mail attı sonra kargoya vermişler.


  • geçerkenugradım  (06.05.18 12:59:26) 
[]

Bir milyonuncu hediye sorusu

Hafta sonu başka bir şehirde ailesiyle yaşayan bir arkadaşımın evine gidiyorum. Geçen sene de yeni evlerine taşınmalarından birkaç hafta sonra gitmiştim ilk kez ama çok kötü bir zamana denk geldiği ve çok ani olduğu için elim boş gitmiştim. Şimdi giderken bir hediye almak istiyorum ama ne alacağımı bilemedim.

2 gün önce bu arkadaşın doğum günüydü bu arada ama birbirimize doğum günlerimizde hediye almayı bırakalı bayağı oluyor.

Şimdi eve bir şey mi alsam yoksa direkt arkadaşıma mı alsam acaba? Arkadaşıma bir şey bulurum da eve ne alınır ki? Aklınıza gelen güzel bir şeyler var mıdır aile evine götürmek için?

 
Ailenin tarzı klasik mi modern mi? Bunu düşünerek evlerine uygun olabilecek objeler seçebilir (paşabahçe buna çok uygun,çerçeveler vs) , riske girmemek içinse sade tonlarda nevresim veya pike takımı falan alabilirsin..


  • chatrefhill  (25.04.18 20:02:52) 
zeytinyağı.


  • susadım çeşmeye varmaz olaydım  (25.04.18 20:06:32) 
Türk kahvesi makinesi.


  • pike  (25.04.18 22:46:20) 
[]

Schengen Vizesi hakkında birkaç sorum var - Biraz acil

İlk Schengen başvurumu İspanya'ya yapıyorum ve kamuda çalışıyorum. Şİmdi bu 2 bilgiye dayanarak madde madde birkaç şey sormak istiyorum.

1- Schengen Başvuru Formu'na yapıştırılaracak fotoğraf biometrik mi olmalı? Zaten istenen evraklarda 2 biometrik fotoğraf var. Bu 3. fotoğraf da biometrik mi olacak?

2- Otel ve uçak rezervasyonları için ''mail çıktısı ya da ekran görüntüsü kabul edilmemektedir'' diye bir açıklama var. Ben Pegasus'tan gelen maildeki ''bileti yazdır'' ve Booking'den gelen maildeki ''onayı yazdır'' butonlarına tıklayıp çıktı aldım. Başka nasıl alacağımı da anlayamadım açıkçası zaten. Sıkıntı olur mu şimdi bunlarda?

3- Otel rezervasyonu için yolcuların tümünün isminin yer aldığı rezervasyon gerekiyormuş ama yukarda yazdığım şekilde aldığım çıktıda 2 kişi yazıyor sadece, isimlerimiz yazmıyor. Bu problem olur mu? Çünkü diğer türlü yazdıracak bir yer bulamadım resmen.

4- Buna özellikle kamuda çalışıp da yakın zamanda yurt dışına çıkanlar doğru cevabı yazarsa havalara uçarım herhalde. Şimdi istenen evraklar arasında ''işveren mektubu'' diye bir şey var. Açıklaması aşağıdaki gibi:

''Başvuru sahibinin iş vereni tarafından, iş yerinin antetli kağıdına yazılmış, ıslak imzalı ve kaşeli, kişinin seyahat edeceği tarihleri içeren dilekçe. Uçak otel rezervasyonları ile bu dilekçedeki tarihlerin birbirini tutuyor olması gerekmektedir. Mektubun bilgisayarda düzenlenmiş olması gerekir, el yazısı ile müdahale edilemez.''

Ben bunu bizim insan kaynakları'na sorduğumda ''bizde yurt dışına çıkanlar izin belgesi ve başhekim imzalı burada çalıştıklarına dair belge verdiler sadece'' dediler. Benim elimde de el yazısıyla doldurulmuş bir ''izin talep formu'' var ve bir de yarın alacağım, başhekimin imzaladığı ve orada çalıştığımı gösteren bir dilekçe olacak. Ben bunlara güvenerek hata mı ettim acaba? ''El yazısı ile müdahale edilemez'' diyor çünkü açıklamada.

Çok uzun yazdığımın farkındayım ama vize işlerinde çok tecrübesiz olduğum ve perşembe randevum olduğu için çok fena tutuşmuş durumdayım. Eğer yanlış yaptığım bir şeyler varsa yarın düzeltebilmeyi umuyorum. Özellikle kamuda çalışanların 4. maddeyle ilgili tecrübelerini çok merak ediyorum.

1 sene yıllık izin kullanamadıktan sonra ilk iznim olacak. Bildiğiniz 2 satır da olsa ne varsa yazsanız da beni İspanya'ya yollayabilsek ya. :(

 
1- sen foto yapistirmiyorsun, onlar atacliyorlar. 2 tane goturmelisin.
2- ayni sekilde basvuruldu bizde sakinca olmadi. sadece rezervelerde tarih ve isminin gozuktugune emin ol.
3- eger rezerve onayinda diger konugun ismi yazmiyorsa bence soyle yap, iki ayri rezerve olustur herkes icin tek tek
  • jedilance  (17.04.18 23:43:33) 
1. sen yapıştırmayacaksın.
2. ben hep çıktıyla başvurdum. sıkıntı olmaz.
3. sıkıntı olmaz kaç kişi olduğu yazıyorsa.
4. izin formunuz yeterli.
  • mikahakkinen  (18.04.18 00:22:53) 
[]

Şu vize cahiline akıl verebilscek birileri var mıdır?

Öncelikle eskiden yeşil pasaportum olduğunu ve hayatımda hiç vize almadığımı belirteyim.

Mayıs sonu için İspanya'ya bilet aldık ama ben bu vize işlerinin nasıl olduğunu tam olarak anlayamadım okuduklarımdan. Mesela İspanya vizesi için Bls'ye başvuru yapmak gerekiyormuş ama şunu anlamıyorum ben: vizemerkezi.com diye bir yerin reklamı var konsolosluğun sitesinde. Burası mesela o "aracı şirket" dedikleri şey mi oluyor? Ben aradığımda "evraklarınızı Bls'ye biz teslim edip biz başvurunuzu yapıyoruz" dediler ama mesela burası tek mi yani bu iş için? Eminim tek değildir ama başka hangi şirketlerin olduğunu, kimin iyi çalıştığını falan nasıl bilebiliyoruz? Şimdi zaten direkt konsolosluktan randevu alınamıyor ve bir de araya Bls giriyorken işin içine ikinci bir aracı şirket sokmak mantıklı bir şey mi? Sonuçta bir o kadar para da o şirkete veriliyor. Arada bir şirket olmadan almaya kalksam da yol gösterecek ya da eksiklerimi düzeltecek kimse olmuyor. Yani bu vizemerkezi.cım gibi bir şey çok elzem mi yoksa direkt evraklarla Bls'ye gitmekten çok bir farkı yok mu bunu anlamaya çalışıyorum.

Eğer böyle bir aracı kurum elzemse de neresi olmalı orası? Bunların da böyle işini iyi yapanları, bilinenleri falan var mı? Varsa neresi?

Çok saçma bir soru oldu farkındayım ama gerçekten kafamda bir şeyleri netleştiremedim ve adım atmaya ne şekilde başlayacağımı bilemedim. Yakın zamanda İspanya'dan vize alan birileri vardır umuduyla açtım duyuruyu. Varsa şu vize cahili bana bi anlatır mısınız nasıl yaptığınızı?

 
Direk bls ye ver evraklari. Randevu aliyorsun, sitede gerekli evrak listesi vardir onlari hazirlar verirsin. Zaten blsye para vereceksin. Bi de ayrica baska sirkete odeme yapma.


  • havada bulut  (11.04.18 01:10:49) 
vizemerkezi.com falan yuzde yuz dolandirici. acemi cok mantikli bir tavsiye yazmis, niye ona tik atmadin tuhaf.

ha bir de "konsoloslugun sitesi" diye giridigin www.ispanyakonsoloslugu.com konsoloslugun sitesi falan degil...
  • hot potato  (11.04.18 08:56:00) 
eger ilk kez schengen alacaksaniz bir araci firma ile calismak mantikli olabilir.
mesaj gonderirseniz, size benim de calistigim firmanin bilgilerini verebilirim.

  • for the record  (11.04.18 09:11:22) 
"eger ilk kez schengen alacaksaniz bir araci firma ile calismak mantikli olabilir.
mesaj gonderirseniz, size benim de calistigim firmanin bilgilerini verebilirim.

for the record (11.04.18 08:11:22)"


^Yukaridakine mesaj atma ahahaha. tek araci firma BLS zaten baska secenegin yok. ahuahah etraf cakal kayniyor.
  • hot potato  (11.04.18 09:19:07 ~ 09:20:25) 
vizemerkezi tarzı aracının aracı firmalara değil, ispanya konsolosluğunun görevlendirdiği kuruluşa başvur. sitesine gir evrakları hazırla randevunu al ve git. çok kolay.


  • mikahakkinen  (11.04.18 09:48:51) 
aracı firmalar, yani acenteler evrak hazırlama, randevu alma süreçlerini halleder. onların "sana vizeyi ben ayarlıycam" gibi bir iddiaları yok, evrak takibi vs. yapıp tek seferde daha konforlu olarak halletmeni sağlıyorlar. şu saatte BLS'de ol diyorlar, birlikte gidiyorsunuz, sıra alıyorsunuz, sıra size gelince çağırıyor acenteci, BLS görevlisine gidip evrakları teslim ediyor, varsa sorusunu cevaplıyorsunuz. yani yolun sonu her türlü BLS.
(bu arada direkt ispanya'dan vize almadım, o yüzden direkt yetkili BLS değilse tüm suçu hop potato'ya atınız, ben de ondan görüp yazdım heheh)

okuma yazma bilen ve internete erişimi olan kimsenin böyle acentelere ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum ama uğraşmak istemeyen ya da vakti olmayanlar için bir alternatiftir, dolandırıcı ya da sahtekar olduklarını söylemek yanlış olur.
  • Bruce  (11.04.18 10:07:24 ~ 10:08:24) 
[]

Güzel bir gençlik geçirdiniz mi sizce?

Ya da geçiriyor musunuz?

Nedenleriyle, paylaşabileceğiniz tecrübelerinizle anlatır mısınız? Gençken yapmak istediğiniz neleri yapabildiniz? İstediğiniz halde yapamadığınız ve içinizde kalan şeyler oldu mu? Neler için "keşke", neler için "iyi ki" diyorsunuz geçmişinize dönüp baktığınızda?

Yaşınızı da yazarsanız çok güzel olur.

 
Valla 10 üzerinden 5-6 verirdim. Daha çok gezip daha çok farklı şeyler tatmak isterdim. Bundan sonrasında yapabilmeyi umuyorum.
24.

  • Amaranta ursula  (08.04.18 21:19:01) 
25 yaşıma kadar çok efsane geçti. Ordan sonra sert bir kırılma oldu, nasıl oldu, neden oldu, bunu çok uzun tartışmak lazım ama bu noktadan sonra öyle bir düşüşe geçti ki nolduğunu ben bile anlayamadım. Özellikle son 2 senem artık ölsem de bitse modunda geçiyor.


  • bugunku antremanda goz dolduran futbolcu  (08.04.18 22:06:02) 
Geçirdim diyebilirim. Sevdiğim kadınla 23 ülke gezdim. Kendim şu ana kadar 30 a yakın ülke gezdim. Sevdiğim işi yapıyorum. Sevdiğim kadınla evlendim. Bir çocuğumuz var.

Sevdiğin şey ne olursa olsun onu yapıyorsan iyi bir gençlik geçirmişsin demektir bence bu...
İş ve eş çok önemli. Gençlik döneminde işe hazırlanıyorsun işe başlıyorsun o dönemde geleceği kurmak istediğin insanla bir adım atıyorsan ve olaylar o çerçevede gerçekleşiyorsa dahası mutluysan gerisi Fasa fiso.

O ülkeleri boş boş instagramda paylaşma mantığı ile gezmedik bu arada. Doya doya yaşadık.
Yaş:27
  • zifir nikotin karbon  (08.04.18 22:07:36) 
ailemden ayrı yasamadıgım icin, yasayabileceklerimin %30-40'ını yasamısımdır ancak.


  • kitap arasında kalmış silgi tozu  (08.04.18 22:20:56) 
hayır geçirmedim. bütünlemeye ihtiyacım var.


  • tabudeviren  (08.04.18 22:37:47) 
hayat tecrubesi eksikliginden olmasi gerekenden daha salak ve daha ozguvensiz gecirdim. bu da hayatimi uzun sure etkileyecek konularda yanlis kararlar vermeme sebep oldu kariyerle ilgili olarak. maddi acidan da borcsuzdum belki ama kit kanaat gecindim hep. bu da cogu istegimi gerceklestirmeme engel oldu. 10 ustunden 5 diyeyim.


  • pide  (08.04.18 22:42:27) 
bi kere 22 yaşına kadar müslümandım. karanlık dönem. kendime gelip neyin ne olduğunu anlayana kadar geç olmuştu.

risk almadım, çok insan tanımadım gençliğimde. rahat olmayı seçtim ve kendimle zaman geçirdim genel olarak. bu hem iyi hem kötüydü. iyi yanı; varoluşumu düşünecek, neden diye soracak, anlamaya çalışacak çok zamanım oldu. kötü yanı; dediğim gibi asosyaldim.

çılgın partilerde deli gibi dans edebilen yırtık bir tip olup çılgınlar gibi düzüşmek isterdim. yine çılgınlar gibi düzüşüyorum ama sosyal hayatımda hiç öyleymişim gibi bir izlenim bırakmıyorum :))

blablabla konu nerelere geldi:d uzar bu hacı.

yaş 29.
  • boyle buyurdum  (09.04.18 02:40:15) 
Bu sanirim hayatimin ne tarafindan baktigima, bakis acima gore degisir. Ogrencilik hayatima bakarsak, guzel bir ogrencilik hayati gecirdigimi dusunuyorum, cunku kendime uygun ve sevdigim bir bolumde okuyorum, bunda da aslinda gorece bilincli bir tercih yaptiysam ailem degil, o donem hayatimdaki insanin etkisi var(iyi ki). Ben hep aileden yana sikintiliyim aslinda, keske daha bilincli ve daha ilgili bir ailem olsaydi. Daha kucuk yaslarda yurtdisina acilamamis olmak ve egitimin onemi konusunda yeterince yetistirilememis olmak icimde ukde. Kendimi tam kapasite kullanamamis hissediyorum bu yuzden. Bunun yaninda, aileyi secemiyorsun ama arkadaslari secebiliyorsun, iyi kilerimden biri de bu, arkadaslarimi iyi sectigimi dusunuyorum cunku.

Sacma bir keske olabilir belki ama bir de donup bakinca keske universitenin baslarinda bir puba veya cafeye girip calissaymisim diyorum. Maddi acidan degil ama ne bileyim, sanki o zaman yapilmasi gereken bir seymis ve ben yapmamisim gibi.

He bir digerinden de cok emin degilim ama keske genc yasta bir insana takilip kalmasaymisim diyorum. Kendimi cok kapatmisim yeni insanlara, gunluk iliskiler yasamayayim diye cok kasmisim sanki. Donup bakinca akisina mi biraksaymisim diye dusunmuyor degilim. Simdi acma dugmesini bulamiyorum.

Totalde bakinca elimde olarak yaptigim seyler guzel gorunuyor, bu sartlarda yapabilecegimin en iyiye yakinini yapmis gibiyim, degistiremeyecegim ve elimde olmayan seyleri goz onunde bulundurursak bayagi asagi cekiyor ama.
  • yuzır  (09.04.18 07:44:18) 
[]

Yaz tatili planınız belli mi?

Havalar ısınmışken tatil, deniz falan düşünelim de içimiz açılsın biraz.

Var mı bu yaz için belli bir planınız? Ne zaman, nerde olacaksınız?


 
Ağustos sonu side / flora garden


  • gozu acik sevisen yahudi  (07.04.18 13:00:17) 
10 gün ayvalık taraflarında sürtmeyi düşünüyorum ama daha önce gitmedim kararsızım.


  • demirKamil  (07.04.18 13:00:40) 
İstediğimiz gibi olursa: rock im park & rock am ring (Nürnberg), Berlin, Amsterdam, Groningen. İşalla istediğimiz gibi olur, amin.

Bu arada, istediğimiz gibi olmazsa da: Groningen. Hollanda'ya her türlü gidilecek.
  • rahip janick  (07.04.18 13:03:10 ~ 13:07:14) 
Ana hatlarıyla belli.
Önce bir edebiyat festivaline gitmek üç gün için
Sonra deniz, kum, güneş tatili, muhtemelen Antalya
Sonra bir hafta on gün Londra
Oradaki arkadaşlarım Türkiyeye gelmezse iki üç hafta Amerika, gelirlerse iki üç hafta İstanbul
Kısa bir deniz kum güneş tatili daha ucuz bir yerde
İş başı.

7 hafta tatilim var.
  • sopiro  (07.04.18 14:14:14) 
dahiliyeden büte kalmazsam(inş kalmam plz iyi dileklerinizi gönderin) 13 haziranda okulum bitiyor, 14 haziranda dünya kupası başlıyor. 15 temmuza kadar yemeden içmeden dünya kupası izleme hayalim var. Ama muhtemelen ailecek yazlığa(Didim'e) gitmek zorunda kalırız ve ben orda çok sıkılırım :/

25 temmuzda interbus kuzey avrupa turuna gidiyorum bi aksilik çıkmazsa. 13 ağustosa kadar turla gezeceğim. Sonra da okulum ağustos sonu eylül başı gibi açılacak, o zamana kadar da evde depresyona girmeyi planlıyorum :(
  • nundu  (07.04.18 14:37:37) 
temmuzda çadırsız, matsız "evsiz tarzı" kamp planım var. ilk etap olarak bozcaada'yı düşünüyorum, ama yatacak yer ayarlama derdi falan olmadığı için değişebilir de son anda. sıkılana kadar orada kalırım, sonra bakarım artık duruma göre. ya eve dönerim ya gökçeada'ya geçerim ya da başka bir istikamet.

bir de ramazan'ı değerlendirme isteği var içimde ama onu daha tam kararlaştırmadım.
  • misterturist  (07.04.18 15:05:14 ~ 15:08:04) 
son 4 senedir tr de tatil yapmayi biraktim.
yine arabayla yunanistan, halkidiki, thasos falan

  • rentts  (07.04.18 15:42:26) 
[]

Daha dün yılbaşı değil miydi ya

Değilmiş çünkü resmen üstünden 3 ay geçmiş. Yılbaşında çok güzel bir şey yaşadığımdan değil de ne bileyim ben hala tarih atarken 2018 yerine 2017 yazdıktan sonra fark edip düzeltiyorum. 2017 de hayatımın en kötü yılıydı hatta. 2016'dan çıkamamış gibi hissediyorum kendimi ama 2018'in ilk üç ayı geçip gitmiş bu arada ben 2 sene öncesinden çıkamazken.

Siz de böyle misiniz geçen zamana karşı? 2018'in 1/4'ü bitip gitmiş mesela ama sizin için de aşırı hızlı mıydı bu süreç? Yeni yılın ilk 3 ayı nasıldı mesela sizin için? Size bir şeyler kattı mı yoksa aniden geçip gitti mi? Ne okudunuz, ne izlediniz ya da ne dinlediniz? Ya da daha da güzeli ne yaşadınız, nereleri gördünüz? Anlatsanıza biraz.


 
Rahmetli dedem cümlelerine "yıl 1980" diye başladığında gülerdim küçükken. Geçenlerde fark ettiğim üzere ben de aynısını yapmaya başlamışım. O albüm 2004'te çıktı, o film 2012'de vizyona girdi falan diyorum konusu açıldığında. Daha dün gibi hatırladığım şeylerin üstünden 15 yıl geçtiğini fark edince şok oluyorum. Enteresan bir olay. Ben 4. sınıfı bitirmeye çalışıyorum şimdilik. Hayata daha atılmadım.


  • dissendium  (29.03.18 21:13:58) 
Nasıl oldu ben de bir şey anlamadım. Sorsan ne yaptım, ne ettim , ne kazandım diye hiçbir şey yok.


  • Amaranta ursula  (29.03.18 21:19:23) 
Zaman git gide daha hızlı geçiyor. Bunu bilmeme rağmen de bir şey yapamıyorum. Dediğin gibi daha dün yılbaşıydı.


  • valarmurgulis  (29.03.18 21:31:46) 
iyiymiş. bence daha dün 2015'ti. :/


  • sen git ben geliyorum  (29.03.18 21:50:44) 
1990 deyince aklıma 10 yıl önce falan geliyor benim hala. 28 sene olmuş vay be. 90 dünya kupası falan derken meğer milattan öncesinden bahseder olmuşuz. yaşlandık azizim.

2017'de çok kitap okuyamadım hayvan gibi çalıştığımdan dolayı. 2018'de en az 12 kitap diye yola çıktım şu an ilk çeyreğin sonunda 3 kitap okumuş olmam lazımdı ama daha ikincinin yarısındayım. çok hızlı geçiyor zaman ve sanırım 5-6 kitap anca okuyacağım bu sene de.
  • levpontryagin  (29.03.18 22:02:59) 
2020'ye 1,5 yıl kaldığına inanamıyorum ben asıl.


  • givemesomesubstance  (30.03.18 17:11:03) 
o değil de bu kış neydi lan. kar yok bir şey yok. sonbahar gibi geldi geçti.


  • nothing in my way  (30.03.18 18:02:36) 
Oha "2020'ye 1.5 yıl" kalmış?!!!

Ben hala kendimi Ekim 2017'de sanıyorum :-)

Edit. gram altın +1
  • hana bi  (30.03.18 18:57:33 ~ 18:58:12) 
[]

Anne-kız tatili ama nerde

Annemle en fazla 5 gece kalacak şekilde Avrupa'da bir yere gitmek istiyoruz. Hem müze gezmek hem de daha çok doğası güzel yerler görmek ilk amacımız. Alkol, gece hayatı vs. olmayacak. Benim aklıma İtalya geldi ilk ama ben daha önce gitmiştim birkaç şehrine. Daha güney taraflarına gitsek diye düşündüm ama oralar da çok pahalıya gelecek gibi sanki. İtalya dışında bir ülke de olabilir aslında ama ne yapsak bilemedim bir türlü.

Bir de tur olsun mu olmasın mı meselesi var. Ben bu tur olaylarını hiç sevmem aslında ama annemle gideceğimiz için tur daha iyi olur gibi geldi nedense. Ama turlara bakınca da bütün gezilip görülecek yerler için ekstra tur düzenleniyor. Tur ücretine sadece uçak bileti ve otelde konaklama dahilken tur almak da saçma geliyor.

Şimdi eldeki veriler bunlarken ne şekilde ve nereye gidilir sizce? Özellikle anne-babasıyla tatil yapıp memnun kalmış olanlar varsa tavsiye almak isterim. Önereceğiniz tur şirketi olur, "annemle gittik, çok beğendik" dediğiniz bir şehir olur... Her türlü öneriye açığım.

Son olarak annemin yeşil pasaportu var ama benimki bordo. Daha önce hiçbir ülkeden vize almadım. Bordoyu ilk defa kullanacağım. Daha rahat vize verme ihtimali olan ülkeler var mıdır yoksa özünde hepsinin yaklaşımı aynı mıdır bunu da çok merak ediyorum.

 
barcelona.

ya da viyana-salzburg birlesimi.
neden tura gerek olsun ki? kendi ilginize göre gideceginiz yerleri, otelinizin konumunu filan ayarlarsiniz.

ben anne babamla gittigim her yerden memnun kaldim, kabaca tum guney ve orta avrupa diyebilirim. onemli olan iki tarafin istegi, gezmekten alacagi zevk ayni olsun.

vize icin her ulke ayni ama cekya filan abuk subuk belgeler istiyormus, kaseli rezervasyon belgesi vs gibi.
  • kuehles blondes  (23.03.18 10:26:53) 
hollanda da olabilir. müze, gezilecek meydan vb çok var. ayrıca trenle rotterdam vb gibi başka şehirlere, köy değirmen turlarına ve kanal turlarına katılabilirsiniz.


  • eindaclub  (23.03.18 10:38:09) 
annemle 3 günlüğüne budapeşteye gitmiştik. gayet güzel geçmişti. fazla yürüyüp yorulmasın diye de hop on hop off bus bileti almıştık her yerini gezmiştik.


  • karjalainen  (23.03.18 13:05:43) 
Biz anne kız Paris'e gitmiştik, ikimiz de memnun kaldık. Özellikle müze gezmeyi seviyorsanız Paris diyorum. Çok fazla doğa görmedik tabii ama parkları tatmin etmişti:)


  • peggy  (23.03.18 15:54:33) 
[]

Bir konser, festival, etkinlik vs. için en fazla ne kadar para harcadınız?

Aslında bilet için en fazla harcadığınız miktarı merak ediyorum ama sırf bir etkinlik için şehir dışına ya da yurt dışına çıktıysanız o etkinliğin size toplam ne kadara mâl olduğunu ve hangi etkinlik olduğunu da yazarsanız çok güzel olur.




 
Black Sabbath biletiydi sanirim, 150 Euro idi. Ama ekstra bir pahaliligi yoktu, Eric Clapton, Roger Waters, The Who, Iron Maiden, Megadeth vb Dunya capinda efsane kisi ve gruplar 100-150 Euro araliginda geliyorlar.


  • crown  (18.03.18 19:32:09) 
eskiden, özellikle yaz dönemlerinde, etkinlik için sürekli günübirlik alanyadan istanbula gidip gelirdim. electronica festival(özellikle markus schulz için), sister bliss, mark knight, sensation white vs. tek tek ne kadara mal olduğunu hatırlayamıyorum ama 350-600 arası gidiyordu.


  • MtKrt  (18.03.18 19:42:32) 
belarus'ta iki hokey maçı için 460 lira vermiştim. halihazırda ukrayna'daydım; 60 biletlere, 400 trene gitmişti gidiş-dönüş.


  • der meister  (18.03.18 19:51:07) 
The Phantom of the Opera - 55 pound.


  • pike  (18.03.18 20:12:19) 
2018 rusya dünya kupası üçüncülük maçına bilet. 175 dolar.

1 haftalık rusya seyahati de toplamda 3000-3500 liraya gelecek. maç ve uçak biletleri dahil. moskova, kazan ve petersburg'u gezeceğim.
  • antikadimag  (18.03.18 20:28:40) 
Müzikal biletlerine veriyorum.
200 250 arası değişiyor ama çift çift aldığım için giriyor biraz.

Mesela Notre dame de Paris için kuzenime hem bilet hem uçak bileti almıştım sadece onun için aşağı yukarı 400 lira gitti 250 de benim bilet, müzikal hatırası aldık 120 lira. Valla toplayamıyorum şu an bayağı gitmiş anasını satayım.
  • mutekebbir  (18.03.18 21:28:18) 
Sonisphere için kaçırdığım uçağın bileti de dahil 500-600 tl gibi bir para harcamıştım 2011 senesinde :) son 2 senedir de beşiktaş maçlarına giderken 2 kişi en az 700 tl harcıyoruz uçak biletlerine.


  • curukturpkokusu  (18.03.18 22:28:17) 
Bu yaz olacak sanırım en yüksek konser harcamam. Szigete bilet aldım gecende 250euro verdim. Ucak bileti kalacak yer kısmet ne kadara mal olacak bana:)


  • solenkol  (19.03.18 10:27:27) 
[]

Marka takıntınız var mı?

Ayakkabı, kıyafet, çanta alırken falan marka ürün almak ne kadar önemli sizin için? Hangi ürünler için daha önemli marka olması? Ya da mesela küçük butiklerden ya da pasajlardan falan kıyafet alışverişi yapar mısınız?




 
kıyafeti pazardan bile alabilirim
çantada marka takıntım yok ama düzgün durmalı
ayakkabıda marka arıyorum maalesef
  • elorelia  (17.03.18 18:24:00) 
yok. hiç yok. kıyafetse güzel olsun, üstümde güzel dursun alırım. diğer eşyalarsa şirin, hoş, beğendiğim bi şeyse alırım hatta bu durumda marka değilse daha çok hoşuma gider çünkü muhtemelen bu kadar güzel bi şey daha ucuzdur markalardan. marka marka diyip de boktan şeylere ne kadar çok para verdiğimizi sezon sonunda 150-200 lira indirim yapıldığında görüyoruz. saçmalık ya. kalite faktörünü de göz ardı etmemek lazım tabi.


  • mehmed resad  (17.03.18 18:24:07 ~ 18:24:24) 
Ayakkabıda marka alırım. Kıyafette de genelde Boyner gibi yerlerde markalı ürünlerin indirime girenlerine bakarım. Takıntı olarak düşünmüyorum. Koton'dan 30 liraya pantolon alıp ilk yıkamada mahvolmasındansa 80-90 civarına daha iyi markalardan alıp uzun süre giymeyi tercih ediyorum.


  • himmet dayi  (17.03.18 18:34:08 ~ 18:34:27) 
Ayakkabı, çanta gibi şeylerde herhangi bir spor markası olmasını tercih ediyorum sadece. Şu anki okul çantam Reebok mesela. 6 yıl önce almıştım, hâlâ sapasağlam. Kullandığım cüzdan Adidas ve hiç inanmayacaksın ama 8 yıllık. Yeni cüzdanım olmasına rağmen ondan vazgeçemiyorum çünkü herhangi bir hasarı yok. Amaç kaliteli ürün almak aslında. Benim küçük dükkanlardan da çok şey aldığım oldu ama hepsinde de kaliteli olmasına dikkat ettim. Yani aradığım özellikleri karşılayan bir şey olduğu sürece markanın çok önemi yok.


  • dissendium  (17.03.18 18:37:19) 
takıntım yok fakat uzun süreli kullanım açısından polyester,akrilik ürün almıyorum.


  • biravekahve  (17.03.18 18:37:53) 
Kıyafette kesinlikle marka takıntım yok. Ayakkabıda, %100 deri olması şartıyla, farklı markalardan tercih yapabilirim. Saat ve güneş gözlüğü konusunda, evet marka takıntım var.


  • agluna  (17.03.18 18:39:18) 
Aldığım parçaları uzun süre kullandığım için evet dikkat etmeye çalışırım markaya.


  • perfectum  (17.03.18 18:45:06) 
Var takıntım.
Kadın olsam olmazdı takıntım, çünkü alternatifleri bol.
Bizde alternatif ve çeşitlilik az olunca kaliteli olsun diye çaba göstermek gerekiyor.
  • Tyler89  (17.03.18 18:46:16) 
genelde dirak marka ürünlerin dükkanlarına gittiğim için oradan alıyorum ama güzel olanı alırım sorunsuz.


  • dedim dedim de kime dedim  (17.03.18 18:59:20) 
Ayakkabi ve cantada takintidan ziyade kaliteli ve saglam olmasi gerektigi icin dikkat ediyorum. Kaban ceket gibi seylerde de pahali marka olmasina gerek yok ama belirsiz butik urunlerinden almam. Gunes gozlugunu de markasiz kullanmam. Onun disinda kazak tshirt etek elbise vs duzgun oldugu surece her yerden alabilirim.


  • aquarium  (17.03.18 19:32:24) 
Hiç yok. Pazara gitme imkanım olsa ordan da beğendiğimi alırım. Lcw da giyerim zara da


  • hernezıkkımsa  (17.03.18 19:36:14) 
Hiç marka takıntım yok. Gidebilsem, pazardan bile alabilirim +1 Yeter ki gözüme güzel gelsin ve dandik, naylon falan olmasın.

Genel olarak markadan ziyade belirli beklentilerimi karşılaması daha önemli. Mesela ayakkabı alacaksam gerçek deriden olmalı gibi.
  • skooma  (17.03.18 19:40:43) 
Eskiden vardı, büyüyünce geçti. Eskiden marka giyinmek bana çok janti gelirdi, artık böyle şeyleri hiç umursamıyorum.


  • i m cool with that  (17.03.18 19:41:00) 
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim +1
Marka takıntım yok, markası önemli değil ama ürünün kaliteli olmasını, öyle 3-5 yılamada dağıtacak bir şey olmamasını isterim. 8-10 yıllık gitsilerim çoğunlukta. Gerçi bir senedir maaşım bunu da lüks haline getiriyor ama idare ediyorum.

  • aychovsky  (17.03.18 19:45:54) 
Belli başlı şeylerde var: araba, saat, kalem, bilgisayar.

bilgisayardan kastım Mac. linux kullanmayı öğrenmekle uğraşamam (zaten ihtiyacım da yok) ve microsoft'tan nefret ediyorum. beş sene önce aldığım macbook pro hâlâ gayet iyi çalışıyor ve apple sağlam sıçmadıkça Mac almaya devam edeceğim.

araba konusunda 15 yaşımdan beri Volvo sevgim var. 29 oldum hâlâ milyarder olsam bile tek alacağım araba Volvo diyorum. Şu an param olmadığı için Volvo yerine Mazda almayı düşünebilirim.

saat konusunda çok seçiciyim. milletin ayılıp bayıldığı saatlerin hemen hiçbirini beğenmedim bugüne dek. ancak bugüne dek en şık bulduğum, dibim düşen saatleri hep Marurice Lacroix üretti. Bu adamların "pontos day date" serisine bayılıyorum. onlardan birini alacak param olana dek saat takmayı düşünmüyorum. (en son saat taktığımda 16 yaşındaydım.) www.mauricelacroix.com

kalem için belli bir marka tercihim yok; kaliteli ve sade her kalemi beğeniyorum. kırtasiyede satılan kalemleri kullanmayalı çok oldu.
  • sen git ben geliyorum  (17.03.18 20:12:23 ~ 20:18:21) 
Eskiden lisedeyken bi ara milletin götüne bakardık levis mı diesel mi diye. Şükür ki çok ızun sürmedi.


  • [GODDARD]  (17.03.18 20:18:04) 
Yok.


  • Amaranta ursula  (17.03.18 21:53:53) 
genelde markalı alıyorum. markasız aldığım ürünleri uzun süre kullanmak mümkün olmuyor çünkü


  • burya  (17.03.18 22:10:16) 
Kıyafette var. Ha kullandığım markalardan sadece birinin logosu ürünün üzerinde var o da ayrı yani dışarıdan gözükmüyor ne oldukları ama belli markalar dışında almıyorum.


  • i was made for you  (17.03.18 22:23:37) 
Hiçbirinde yok. Çok hor kullanıyorum çünkü. Birkaç kullanımlık oluyo kıyafetler. Elektronikte var ama.


  • Giovanni Pipitto  (18.03.18 03:56:19) 
12345   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.