ben çok mutluyum yaz bittiği için. ligler başladı, okullar açılıyor, millet işine gücüne dönüyor...
yazın fakir olduğum için hiçbir şey yapmadım, iş geldikçe çalıştım sadece. insanlar tabii ki eğlensin, dinlensin ona lafım yok; "ben yapamıyorsam başkası da yapamasın" diyen birisi değilim ama 40 derece sıcağın altında öyle işsiz güçsüz mal mal yatmaktan ve konuşmak, görüşmek isteyebileceğim herkesin bir yerlerde eğleniyor olmasından sıkılmıştım ben.
yaz mevsimi kendine has güzelliklere sahip, kabul. gelgelelim ben diğer üç mevsimi daha çok seviyorum, özellikle sonbahar ve kışı. iş-güç temposu yorucu ve can sıkıcı olabiliyor ama bence asıl hayat sonbahar ve kış aylarında yaşanıyor. yeni dönemler, yeni sezonlar başlıyor hayatlarımızda. işlere, okullara dönüyoruz. alıştığımız düzene, çevreye, arkadaşlara... yeniden toplumun işler parçaları haline geliyoruz. evet dünyayı kurtarmıyoruz, önemsiz insanlarız belki ama olsun. ben pazartesi sabahı uyanıp bir şey için bir yere gitmek zorunda olmayı, kendimi "faydalı" hissedebilmeyi seviyorum.
bu açıdan çok mutluyum vıcık vıcık sıcaklığıyla insanı bunaltan yaz gittiği için. o buradayken onu da seviyordum ama yeter yau gitsin artık. okula gidelim, sınavlarımıza çalışalım, kendimize bir şeyler katalım vs... benim için hayat bu şekilde daha güzel.
***
şimdi "ulan sen köle ruhluysan, boş kaldığında kendini işe yaramaz hissediyorsan yazın suçu ne? sen salaksın!" diyebilirsiniz. haksız sayılmazsınız. hem fakir hem tembelim. yazın yapacak bir şey bulamıyorum. eğer cebimde yazı geçirebilecek param varsa gidip 40 derece havada garsonlukla falan uğraşmak da istemiyorum açıkçası. bölümümü seviyorum, haliyle okula gitmek veya alanımla uğraşmak bana keyif veriyor, "okul açılmasın" diyenlerden değilim; aksine, tatiller bana fazla geliyor çünkü tatillerde bir şey yapmıyorum. tatil hak edecek kadar yorulmuyorum, tatil hak etsem bile hakkıyla tatil yapacak durumda değilim zaten.
o yüzden hoşgeldin sonbahar, hoşgeldin kış öncesi. sonra da hoşgeldin kış. TİLİLİLİLİ.
0