[]

Altunizade Vfs’nin otoparkı var mı?

Daha önce hiç araçla gitmediğim için dikkat etmemişim. Bilen var mı acaba?




 
capitol avm otoparkını kullanacaksınız büyük ihtimalle, vfs için ayrı bir otopark yok


  • mcsword  (13.05.24 23:55:40) 
@mcsword, teşekkür ederim. Randevum sabah çok erken bir saatte ve Capitol açılmamış olacak. Çevredeki diğer otoparklara bakıp yola öyle çıkayım en iyisi.


  • ms brownstone  (13.05.24 23:58:11) 
Hiç bulamazsanız Dünya Göz'ün valesine verin.


  • nickini vermek istemeyen uye  (14.05.24 01:16:26) 
ibb.co

İşaretlediğim yer otopark. Girişi Shibuya Caddesi üzerinde.
  • approachfani  (14.05.24 01:49:18) 
Bağlarbaşı meydandaki büyük camiinin altında büyük, kapalı bir otopark var. Ben orayı kullanmıştım. VFS'ye 5 dk. yürüme mesafesinde


  • kaptan memo  (14.05.24 10:14:55) 
[]

Arkadaşlık ilişkileri/ Siz de bu kadar kafaya takıyor musunuz?

Ben sanırım biraz fazla takıyorum.

Yakın arkadaşlarımdan biriyle aramız bozuk birkaç aydır. Aslında arada görüştük ve ben iyiyiz sanıyordum en son çünkü son görüştüğümüzde her zamanki gibiydik ama üçüncü bir arkadaşımızdan aslında son görüştüğümüz gün benimle görüşmek istemediğini falan duydum.

Olay çok uzun olduğu için uzun uzun anlatmak istemiyorum ama hiç aklıma gelmeyecek bir şey oldu ve ikimizin arasında bir erkek meselesi yaşandı. Olaya sebep olan erkek kişisine hiçbir şey söyleyemediği için onunla görüşmeye devam ediyor hala ama beni sildi bir anda. Bu arada bahsettiğim kişiyle herhangi bir fiziksel yakınlığım vs olmadı benim, sadece üçümüzün dışarıda olduğu bir geceye ikimiz devam ettik ve kendisi bana bir süredir çok yükseldiğini, beni çok istediğini, o gece de bütün gün baş başa kalalım diye beklediğini falan söyledi. Sarhoştu diye çok ciddiye almadım açıkçası ve bir şey yaşamadan dağıldık o gece ama ertesi gün de hislerinin aynı olduğuyla ilgili bir şeyler yazdı bana.

Benim hatam sanırım net bir şekilde terslememek oldu. Karşılık vermeden ama tersleşmeden de konuyu kapatırım sandım. Biraz şakaya vurup geçiştirerek cevaplar verdim ama net bir şekilde terslemedim hiç. Tahmin edersiniz ki arkadaşımın hoşlandığı kişiydi kendisi ve sonuç olarak bütün ihale bana kaldı.

Ben yeşil ışık yakmasam asla onun bana yürümeyeceğini, zaten boşlukta olduğum bir dönem ilgi görmenin benim de hoşuma gittiğini, sabaha kadar onunla oturmamın sebebinin ondan hoşlanmam olduğunu falan iddia etti bana arkadaşım. Aslında bayağı laf işittim o gün ama üzülmesine sebep olduğum için kendimi suçluyordum ve özür diledim sonrasında.

Daha sonra dediğim gibi görüştük, daha detaylı konuştuk falan derken ben iyiyiz sanıyordum ama ortak arkadaşımızdan benimle görüşmek istemediğini, beni affedemediğini falan duydum. Bu ortak arkadaş da en fazla ''haksız değil, kimse böyle bir şeyi istemez'' falan gibi şeyler söyledi bana ama onun da diğer arkadaşımızı masum, beni suçlu gördüğünü falan çok net anlıyorum konuşmalarından.

Uzun süredir kafamda dönüp duruyor bu konu. Gerçekten çok sevdiğim biriydi ve hiç aklıma bile gelmeyecek bir olay yüzünden böyle saçma bir şey yaşandı. Bir yandan çok üzülüyorum ama bir yandan da bana yakıştırdığı şeyler falan zoruma gidiyor ve bu kadar lafa rağmen suçlanmayı bekler gibi salak bir hale girdiğim için kendime kızıyorum. Beni dinlemeye değil bana hazırladığı lafları saymaya gelmişti çünkü olayın ertesi günü. En çok da ben normale döndük ve iyiyiz sanıyorken aslında o gün benimle olmak istediği için yanımda olmadığını, bana katlandığını falan düşünmek kötü hissettiriyor.

Siz nasılsınız bu tür konularda merak ediyorum. Herkes bu kadar kafasına takıyor mu acaba arkadaşlık ilişkilerini yoksa ben mi çok büyütüyorum?

Bu arada yazarken bana bile çok ergence geldi ama yaşlarımız küçük değil, 30 civarında olaydaki herkes.

 
Bugün bir duyuruya daha benzer bir cevap verdim.

İnsanların ne düşündüğünü (ailem dahil) umursamamaya başladığım gün yaşadığımı hissettim.

Sen yanlış bişey yapmadığını düşünüyorsun, kendini de ifade etmişsin. Bundan sonra bunu kafana takacak her saniye için sana yazık olur.
  • numlock  (13.05.24 21:53:30) 
böyle bir üçgen gördüğüm zaman direkt üçünden de hiç takmadan uzaklaşıyorum ben herhangi biri arkadaşım da olsa. kime sorsan haklı taraf kendisi.

sizin yerinizde olsam hiç yaşanmamış der geçer önüme bakarım.
  • gule gule  (13.05.24 22:02:30 ~ 22:03:23) 
Arkadaşının hoşlandığını biliyormuşsun ve bunu biliyorken hoşlandığı kişiyle konuşmuşsun. Konuşurken ne diyorsun dememişsin. Seni haksız buldum. Arkadaş arkadaşın rahatsız olacağı bir şeyi yapmaz. Bu kafaya takmak değil. Racon.


  • dissendium  (13.05.24 22:14:18) 
@edmond honda; ertesi gün konuşmaya devam etmedik. Sadece böyle bir mesaj yazdı bana. Mesajın sonunda da ''haklısın, arkadaşlığımız başka bir yöne gitmesin'' gibi bir şey yazmıştı. Konu o mesajla kapandı yani.


  • ms brownstone  (13.05.24 22:16:01) 
A - arkadaşının o erkekten hoşlandığını biliyorsan (öncesinde) ve o gece o erkekle teke tek devam ettiysen kusura bakma ama hata senin. arkadaşın haklı.

ancaaak;

B - eğer arkadaşının o erkekten hoşlandığını bilmiyorsan o gece devam edip de sonradan öğrendiysen o zaman sen haklısın.

kendimi o arkadaşının yerine koyuyorum:

birinden hoşlanıyorum. o hoşlandığım kişi ile yakın arkadaşım gece benden ayrıldıktan sonra devam ediyor ve arkadaşım benim o kişiden hoşlandığımı biliyor. gözüme uyku girmez. o gece ne olup bittiğiyle alakalı bin tane senaryo yazarım.

sonuç olarak olay A'daki gibi ise suçlusun. yazılı olmayan bir kural çiğnemişsin.
  • mr.goodcat  (13.05.24 22:41:45) 
arkadaşın haklı maalesef.

arkadaşlıkların tek kurşunu vardır, o da böyle olaylarda atılınca bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.
  • mcsword  (13.05.24 23:35:13) 
sevdiğim bir arkadaşımla aram bozulursa ben de çok kafama takıyorum. haksızsam özür diliyorum, haklıysam ve arkadaşımın çok zor bir zamanıysa yine de iletişime geçiyorum. ama bunu yaptığım insan sayısı maksimum 3.

diğerleriyle uzaklaşırsam, aramıza mesafe/soğukluk vs girerse çok iplemiyorum. haksızsam yine kusura bakma vs. diyorum ama o kadar.

bu durumda da eğer arkadaşınızın hoşlantısından haberiniz varsa bence arkadaşınız haklı. yeşil ışık vs konusuna katılmıyorum, siz suratlansanız da size yürürdü yürüyeceği varsa. ama geceyi beraber geçirmek, net bir şekilde tavır koymamak, vs çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı üzmek pahasına yapılmaması gereken şeyler. sizin şu an hissettiğiniz "iyiyiz sanıyordum ama değilmişiz" şeklindeki kandırılma hissi onda çok daha şiddetli şekilde mevcut muhtemelen.

bir de erkek delisi imajı çizen kadınlardan ben pek hoşlanmam, beni bu durumda asıl üzen bir erkekle sohbet etmek adına beni kırıp kırmayı umursamaması olurdu. sizin herhangi bir dahliniz olmadan erkek kişisi sizden hoşlansaydı bile eğer arkadaşınız duygusal olarak olgun değilse aranızda bir kıskançlık ve soğumaya neden olacaktı bu arada. sizin geceyi beraber geçirip üstüne bir de ertesi gün açık kapı bırakır gibi konuşmanız üstüne tuz biber ekmiş.

benim ise arkadaşımı ne kadar sevdiğime bağlı olarak da tepkim değişirdi sanırım. ortak hassasiyetleri paylaştığım çok yakın arkadaşlarım böyle davranmazdı. diğer arkadaşlarımla böyle bir şey yaşarsam bir erkek meselesi yüzünden aramızın açılmasını istemez ama arkadaşımın samimiyetine inanmadan da eskisi gibi arkadaşlığıma devam edemezdim.
  • aferin cok iyi dusunmussun  (13.05.24 23:53:11) 
böyle bir durumda ben de arkadaşlığıma devam etmek istemezdim, kendimi ne kadar zorlasam da affetmezdim sanırım.


  • deartheodosia  (14.05.24 06:24:47) 
ben de haksızsın demeye geldim, kusura bakma. eğer "gerçekten çok sevdiğin" arkadaşının çocuktan hoşlandığını biliyor idiysen geceye onsuz devam etmeniz büyük yanlış. ayrıca iyi bir arkadaş olsaydın sen bir şekilde erkenden ayrılıp o ikisini yalnız bırakırdın. hadi bunları yapmayıp adamla devam ettin, eleman sana yürüdüğünde terslemen ve de arkadaşına bu elemandan bir bok olmaz diye haber vermen gerekirdi. en kötü senaryo o gece adamla birlikte olman olurdu, sen onun bir tık altı olan senaryoyu yaşamışsın.

asıl soruna cevap vermek gerekirse de bence büyütüyorsun çünkü belli ki çok da önemsediğin bir arkadaşın değilmiş aslında. senin hakkında ne düşündüğünü çok da takmana gerek yok bence.
  • hrskrs  (14.05.24 11:43:00 ~ 11:50:24) 
Net olarak arkadaşınız haklı. Onun yerinde ben olsaydım ben de sizi hayatımdan çıkartırdım. Anladığım kadarıyla size değer verdiği için affetmeye çalışmış ama yapamamış.

Yaptığınızın ne anlama geldiğini anlayamayıp burada "ben mi çok büyütüyorum?" diye sormanız da şaşkınlık verici bence.

Höt höt konuşuyormuşum gibi tonlanıyor ama kusura bakmayın farklı bir şekilde ifade edemedim.
  • pispinti  (14.05.24 13:48:42) 
[]

Yurt dışı uçak biletlerinde taksit yapılıyor mu?

Thy’den alacağım bileti ve ödeme kısmında yurt dışı bilet alımlarında taksit yapılmadığı yazıyor. Kredi kartım ziraat bankkart ve sonradan taksitlendirme de kalktı bu bankada. Acaba Thy’de sonradan taksitlendirme ya da ödeme esnasında taksit yapan herhangi bir banka var mı?




 
acenteler yapabiliyor


  • bravoteam  (11.05.24 11:48:41) 
[]

Uzun süreli uçak rezervasyonu yapmak mümkün mü?

Schengen vizesi başvurum var ve 3 kişiye bilet alacağım için biraz yüksek bir tutar ödemem gerekiyor. Artık 7.-8. vizem falan olacak sanırım ve eskiden vize almadan önce biletlerimi çoktan almış olurdum ama artık vize olayı sıkıntılı olduğu için reddedilirsem diye tırsıyorum biraz. Bu yüzden ödemeyi yapmayıp fiyat korumalı rezervasyon yaptırmak istiyorum ama 3 günlük ve 7 günlük seçenekler çıkıyor sadece Thy'de.

Pasaportumun bu 1 haftada konsolosluktan dönme ihtimali olmadığı için daha uzun süreli bir rezervasyon yaptırabilirsem çok iyi olacak benim için. Thy'de daha uzun süreli rezervasyon mümkün değil mi acaba? Böyle bir deneyimi olan var mıdır aramızda?


 
thy olmasi gerekiyor mu? pegasus flexle alirsaniz sonra iptal edebiliyorsunuz diye biliyorum.


  • aguen  (09.05.24 22:51:14) 
@aguen; Pegasus’un uçmadığı bir yer olduğu için Thy ile direkt uçmayı planlıyorum.


  • ms brownstone  (09.05.24 23:10:00) 
Portekiz için 3 günlük rezervasyonlu bilet almıştık sorun olmadı. Vize 3 ay sonra onaylandı. Onlar da durumu biliyor sanırım


  • hebanon  (10.05.24 15:24:20) 
@hebanon, 3. günün sonunda bileti satın almak zorunda kaldınız değil mi? Doğru mu anlıyorum? Yani 3 ay sonra vizeniz onaylanmasaydı bileti boşuna almış olacaktınız?


  • ms brownstone  (10.05.24 15:41:23) 
[]

1 aydır İstanbul içerisinde araba kullanan birisi Bursa’ya gidebilir mi?

Kişiye bağlı olduğuyla ilgili yorumlar geleceğini biliyorum ama düşüncelerinizi merak ettim.

10 yıldır ehliyetim var ama araba kullanmıyordum. Daha önceki denemelerimde hep kötüydüm ve trafikte panikliyordum. Tek başıma zaten hiç çıkamıyordum.

Şimdi 1 aydır falan İstanbul içinde araba kullanıyorum hemen hemen her gün. O eski paniğim falan kalmadı, çok daha soğukkanlı ve iyiyim gerçekten trafikte. Ama hız yapmaktan biraz korkuyorum açıkçası. İstanbul’da otobanda en fazla 80’i falan görmüşümdür yani.

Yarın Bursa’ya gitmem lazım ama tek başıma gitsem mi bilmiyorum. Bir yandan zaten 1.5 saatlik yol olduğu için uzun yol sayılmaz ve gidebilirim diye düşünüyorum ama çok hız yapamamam yüzünden otobanda sorun yaşamaktan da korkuyorum.

Ne dersiniz? Sizce bir cesaret tek başıma yola çıkmalı mıyım?

 
çok rahat gidersin. istanbul'dan çıktıktan sonrası kolay zaten. dümdüz yol, sağdan sağdan gidersin.

zaten gittikçe ve alıştıkça o trafiksiz dümdüz yola, istemeden de olsa kendin hızını arttıracaksın. güzel de tecrübe olur.
  • numlock  (06.05.24 09:56:13) 
Hiç sorun olmaz rahat olun. Yapamam edemem gibi sözlerle kendinizi dinlemeyin.

Bursa’nın şehir içi trafiği İstanbul’dan farklı olabilir, bu konuda biraz daha dikkatli olun.

Şehirlerarası yolda siz çoğunlukla sağ şeritten gidersiniz, sizi sollayıp gider başkaları. Kullanacağınız yolda tek şerit varsa arkadan çok selektör yaparlar size, yeri geldiğinde hızlanın. Aracınız 20-30 yaşlarında ve çok bakımsız değilse 80 ile 100 arasında hissedilir fark olmaz şehirarası yolda.

Hızınız yeterliyse ve buna rağmen birileri selektör yapıp yol istiyorsa, mümkünse yol verin değilse hiç bi şey yapmayın, tahrik olmayın, panik yapmayın.
  • biseysorcaktim  (06.05.24 10:16:54) 
çok rahat gidersin.bunu ilk haftasında gebzeye gitmiş biri olarak söylüyorum istanbul trafiğine çıkan her yere gider. zaten yavaş git hızlı gitmek en fazla 5 dakika kazandırır, otobanda hız yapmamaya takılma sağ şeritte takıl milletide hiç kafana takma yol senin araç senin keyif senin, kural olarak otomanda minimum hız sınırı zaen 40 km kimsede bişey diyemez.


  • eja  (06.05.24 10:39:04) 
3 şeritli yollarda en sag yerine orta şeritten gitmek daha saglıklı diye düşünüyorum. yan yola girmek isteyen yandan çıkan araçlar, kamyonların otobüslerin bulunmasından dolayı orta şertitten 90-100 arası hızda gidersen, yan aynalara bakmayı ihmal etmezsen sorunsuz gidersin umarım.


  • liberal  (06.05.24 10:44:44) 
uzun yol tecrübesi farklı bir tecrübedir. siz sakin sakin giderken büyükçe bir araç dibinizden hızla geçebilir, rüzgarı sizi etkileyebilir. sağdan gidersiniz, kamyon arkasına takılırsınız sollamak istersiniz o tecrübeyle zordur vb. 1.5 saatlik yol gözüküyor olmasının sebebi, yasal sınırla (120km/s) gidildiğinde 1.5 saat veya civarı sürmesidir. 3 saati gözden çıkarmanızı öneririm. ayrıca molaları da hesaba katın. nacizane tavsiyem trafikte şaka olmaz, mümkünse bir arkadaşınız size eşlik etsin. siz kullanın. daha rahat olursunuz. kişisel tecrübelerime dayanarak söylüyorum, bursa şoförlerine dikkat edin. fantastik hareketleri olabiliyor. iyi yolculuklar...


  • jeanluc  (06.05.24 11:04:12) 
rahatlıkla gidebilirsin. yavaş yavaş, sağ şeritten değil mümkün olduğunca orta şeritten gitmeye çalış çünkü sağ şeritte otobüsler, kamyonlar vs. ani duruşlar yapabiliyorlar. rotayı yola çıkmadan önce bir kaç kez kafanda tekrar et, önemli sapakları, giriş çıkışları önceden bil ki navigasyonda ilk kez göreceğin bir sapakta tereddüt etmek durumunda kalma. beklenti olarak da söylendiği gibi 1,5 saatlik yol için 3 saat falan koy kendine. stres olursan bir benzinliğe gir yüzünü yıka, çay kahve vs iç.


  • hrskrs  (06.05.24 11:12:02) 
ne fazla yavaş ne fazla hızlı, ortalama bir hızda gidebilirsiniz. zaman konusunu dert etme ama. 2 saat 3 saat olur. acele etmeden git. istanbul trafiği ile başka yerlerin trafiği farklıdır. daha dikkatli olman lazım.


  • paintov  (06.05.24 12:21:58) 
[]

Android telefon kullananlara basit bir sorum var

Çok basit bir soru olacak muhtemelen ama yazlıkta karşı komşumuz bana güvenip gelince emin olmak için sormak istedim.

Android telefon kullanıyormuş ve yine android başka bir telefona geçecekmiş. Geçmeden önce şu an kullandığı telefondaki her şeyi yedeklemek istiyor ve yedeklemek için eski telefonunda bir şeyler yüklemesi gerektiğine inanmış. Ben de hayatımda hiç android kullanmadım ama internette birazcık bakınca hiç böyle bir şeye gerek olmadığını gördüm. Yeni telefona geçince tek tıkla her şeyi aktarabilecek gibi anladım?

Benim kaçırdığım bir şey mi var acaba yoksa yeni telefonu açınca ekstra bir şey yapmadan her şeyi aktarabilecek mi acaba gerçekten tek tıkla?

Teşekkürler şimdiden herkese.

 
samsung un bir yedekleme uygulaması var sanırım ondan bahsediyor, başka markaların da vardır

fakat bu uygulama olmadan da eski telefona takılı sd karta yedekleme yapılıp, bunu yeni telefona takıp yedeklemeyi onda kurunca numaralar uygulamalar vs aynı devam edebilirsin
  • freebird5406_2  (17.08.23 12:39:16) 
Google hesabına her şeyi yedekleyebilir, yeni telefonda aynı hesabı açtığında her şey geri gelecek.
Kaynak olarak şunu gösterebilirsiniz:
support.google.com
  • kobuzchu kiz  (17.08.23 12:55:32) 
Android telefon kullandığı için zaten google hesabı olmak zorunda, yeni telefona google hesabını tanımladığı takdirde fotoğraf, kişiler, notlar gibi şeyler geçer.

fkat istediği şey anladığım kadarıyla uygulamalar, kayıtlı wi-fi şifreleri, indirilmiş dosyalar falan da aktarılsın diyor.

bu olay sadece aynı marka cihazlar arasında geçerli. smasung -samsung, huawei-huawei , xiaomi- xiaomi/poco/redmi gibi

markaların kendi yedekleme uygulamaları ile tüm ayarları yeni telefona aktarabiliyor.
  • janavarorion  (17.08.23 13:03:01) 
[]

Yavru köpek sahiplenmiş olanlar bakabilir mi?

Daha önce köpek bakma tecrübem ve evimde kısa süreli ağırladığım yavru köpek bakma geçmişim var ancak şimdi köpek sahiplenme isteğim tavan yapmışken tecrübesi olanlara bir şey sormak istiyorum.

Şimdi ben yavru köpeğin ne kadar zor bir şey olduğunu, bazen evin içine saatte 5-6 kere çişini yapabildiğini, sürekli peşinde koşmak gerektiğini falan biliyorum. Tuvalet eğitimi vermek de zor olsa da tuvaletten de önce köpeği evde yalnız bırakma konusunda bir şeyi merak ediyorum.

Mesela evden birkaç saatliğine bir yere gitmeniz gerekti ve evde birkaç kez çişini hatta kakasını yapma, bunlara basıp her yere dağıtma ya da kendisine zarar verme ihtimali olan bir bebeği tek başına bırakmak zorundasınız. Bu durumda nasıl bırakıp çıkıyorsunuz?

Ben dediğim gibi yavru köpeklere sadece geçici baktım ve gerçekten hiçbirinde evde bırakıp da çıkamadım. Bütün gün başında durdum. Ama şimdi temelli bir yavru sahiplenmeye kalksam aylarca her allahın günü başında duramam. Ee dışarı çıkınca da aklım evde kalır ya da dönünce evi ve köpeği çok fena halde bulma ihtimalim var.

Zaten cesaret edebilirsem yetişkin bir köpek sahiplenmek istiyorum daha çok ama olur da yavru bir köpek sahiplenirsem diye tecrübelerinizi dinlemek isterim.

Yavru köpeğin hem eğitimi hem de eve alışması, yalnız kalması vs konularda neler yaptınız? Nasıl bir süreçti?

 
Barınaklarda ev eğitimi almış, terk edilmiş yetişkin köpek bulabilirsiniz çok rahat. Tuvalet eğitimi vs için uğraşmanıza da gerek kalmaz. Yavruya eğitim vermek zor. Ben eğitimli yetişkin sahiplendim, bir tane daha alabilsem - bizimkini çok şımarttık eve sokmaz başka köpek - yine yetişkin sahiplenirdim.


  • kurbanlik koyun  (28.01.23 16:22:24) 
Pandamı sürecinde aldım ben kopegimi 3 yıl oluyor şimdi

- tek kalacağı zaman oyun çiti gibi bisey vardı onun içine koyuyordum. zaten 2-3 saatten fazla kalmıyordu.
  • allanpoe  (29.01.23 00:57:40) 
@ms

dışarı çıkacağın zaman alanını kısıtlıyorsun.
ben mesela koridorun ucuna bir demir parmaklık koyuyorum. tüm odaları kapatıp yalnızca köpeğin odasının ve koridorun kapısını açık bırakıyorum. o bölgelerde de parçaladığında, işediğinde, sıçtığında üzülmeyeceğim malzemeleri bırakıyorum yalnızca. ona göre düzenliyorum ve çıkıyorum.
  • tchuck  (29.01.23 09:01:28) 
Yalniz birakma bir haftada yapilacak bir training programi degil, olamaz. Yalniz birakirsaniz kücük kopek strese girer ve muhtemelen parcalama, dagitma egilimi gosterir. Buradaki tehlikeli nokta, birkac kez boyle yalniz kalirsa, bunu stresi yonetme sekli olarak ileride de kullanir.

Kopek sahiplenmeden once 2, 3 kisi olmasi lazim, sizin disinizda kopegin basinda durabilecek... Bu back-uplar yoksa, sahiplenme süreci cok cok zor olur.

Yalniz kalma kalamama duygusal bir durum. Birinci adim, kopekle yogun bir bag kurma süreciniz. Bunu kurmadan yalniz birakmaya girismeyeceksiniz. Kopek yalniz kaldiginda sizin geri geleceginizi anlamiyor, her seferinde geri de gelseniz... Rutinler uretip 5-10 dakikalarla yalniz birakmaya baslamaniz lazim. Youtube Ingilizce icerikleri iyi bu alanda.

Zor bir surec. Onu diyeyim, cok uzun sürebilir, travma yaratmadan ilerlemek sart, yalniz kalinca cok büyük bir stres icine girebilir ve sizin isiniz cikacaginizda bakacak birkac kisi olmadan kopek sahiplenmeyin derim.
  • buf-e kür  (29.01.23 12:49:27) 
[]

Normal şartlarda 14 Mayıs’ta şehir dışında/yurt dışında olacak olanlar

Gelin alternatif planlarımızı burada paylaşalım.

Ben 14 Mayıs’ta yurt dışında olacaktım normalde. Bileti aylar önce seçimin haziranda olacağına güvenerek almıştık. Şimdi tabii ki 14 Mayıs kesinleşirse (yoksa kesin mi?) İstanbul’da kalıp oy kullanmak istiyorum. Yalnız Kuzey Avrupa’da bir yere gidecektik ve haliyle bileti, oteli her şeyi çok pahalıya patlamıştı bize. Otel sıkıntı değil ama seçime özel havayolu firmaları değişiklik hakkı vs tanıyor mu acaba bilen var mı? 2018 seçimlerinde Pegasus bir şeyler yapmış sanırım ama biletleri tamamen iade etmemiş ya da ücretsiz değiştirmemiş gibi anladım. Bir şekilde 14 Mayıs’ı içermeyecek şekilde değiştirmeye çalışırım diye düşünüyorum ama bakalım.

Siz ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bilet, otel vs gibi şeylerde iptal ya da değişiklil yaptınız mı?

Daha önceki seçimlerde benzer durumu yaşayanlar da tecrübelerini yazarsa sevinirim.

 
Anne baba yurtdışına yanımıza gelecekler. Dönüş tarihleri 14 Mayıs. Saat 5'te iniyor uçakları İstanbul'a ve yapacakları birşey yok gibi görünüyor. Pek uğraşacaklarını da sanmam.


  • quaker  (19.01.23 16:34:06) 
[]

Hediye vermek yerine hediye çeki vermek ne kadar mantıklı sizce?

Bana biraz uğraşılmamış gibi geliyor ama çoğunluğun fikrini merak ettim.

Senelerdir hala doğum günlerinde birbirine hediye alan 3 kişiyiz. Doğum günlerimiz de tam birer ay ara ile. Kasım ve aralıkta arkadaşlardan biriyle benim doğum günlerimiz vardı ve hediyeleşildi. Şimdi diğer arkadaş için hediye ararken hediye çeki alma teklifi geldi ilk arkadaştan ama emin olamadım ben.

Şu anda her yerde indirim dönemi olduğu için düzgün pek bir şey yok mağazalarda ve bedeni olmazsa falan 1 aylık değişim süreli ürün yerine 1 sene geçerli çek alsak daha mantıklı diyor arkadaşım aramızdaki samimiyete güvenerek. Ne dersiniz?

 
Hediyedeki anlam ve ruh yok onda.

Oldu olacak, her sene doğum günü olana belirlediğiniz bir parayı verin. Altın günü gibi olsun.

Saçma yani.
  • Mirket  (18.01.23 22:18:19) 
Valla çek vermek bayağı bir samimiyet eşiğini aşmayı gerektiriyor bence. 9 yıllık arkadaşlarımızla biz ihtiyacımız/istediğimiz şeyi söyleme aşamasına gelebildik. Direkt para vermek bana biraz çiğ geliyor. Sanki alt metninde senin için bir hediye düşünmeye ya da almaya zaman ayıramıyorum al bu parayı ne yapıyorsan yap gibi geliyor:/


  • Amaranta ursula  (18.01.23 22:19:15) 
Arkadaşınızsa olmaz.
Hediyenin olayı zaten düşünülmesi, sizin yerinize alınması.

Diyelim ki kazak aldınız. Bu arkadaşınızın kazak almaya parası yok mu? Eğer arkadaşınızın kazak almaya parası yoksa hediye çeki değil para verin.

Bana alsanız çok bozulurdum. Bundan sonraki doğum günlerinde birbirine hediye alan 2 kişi kalırdınız.
  • michael_knight  (18.01.23 22:22:13 ~ 22:22:35) 
üni zamanı falan olsa anlayacagım da şu anda daha bile çok sevinirim yakın arkadaşlarım hediye çeki verse saçma sapan hediyeler yerine. kendim de öyle yapmaya başladım bu arada. kesinlikle uğraşılmamış ya da özensiz olduğuna katılmıyorum. bu daha çok hediye almak zorunda olduğunuz ya da zoraki aldığınız insanlar için geçerli. yakın arkadaşımla olan samimiyetim gereği arkadaşım bunu onun kendisine dilediği gibi kullanabileceği veya o anda doğan bir ihtiyaci için daha uygun bir seçenek olacağını bilir ve böyle düşünmez. tabi burada gidip migros çeki alınmaz. ben ev döşeyene ya da ev eşyası sevenlere ikea çeki alıyorum, beğenmezse gider yemek yer en azından. daha spesifik ev eşyalarını sevenlere english home vs gibi.

çeki alacağınız yere bağlı.
  • sanguine  (18.01.23 22:31:45) 
Yav hayretle okudum. Hediyelerin en güzeli en mantıklısı çektir. Bu zamana kadar bana gelen bir (1) hediye bile zevkime uygun değildi.


  • ruhen hastayim ben  (18.01.23 23:09:28) 
Gayet mantıklı ama uyduruk bir çek olmayacak tabi. Ben bi arkadaşıma boyner çeki hediye etmiştim çok sevinmişti mesela.


  • halitkin  (19.01.23 00:01:52) 
[]

Bu hayvanın adı ne?

Şimdi nasıl tarif edeceğimi bilememekle birlikte fare gibi ama kedi kadar ve şehirde nadiren görülen bir hayvanın ismini arıyorum.

Kendisi az önce kardeşimin terasına gelmiş ve tam tarif ettiği gibi bir hayvanın yine böyle birinin balkonuna gelme hikayesine şahit olmuştum ama adı asla aklıma glemiyor.

Tahminleri alalım? İsmi görürsem kesin hatırlarım.

 
Kapibara?


  • ruhen hastayim ben  (15.01.23 00:29:25) 
keseli sıçan?


  • theseachange  (15.01.23 00:30:21) 
Sansar, küçükken Beşiktaş sokaklarında falan da görürdük.

Edit, bağlantı:
www.sabah.com.tr
www.milliyet.com.tr
  • goodz  (15.01.23 00:32:55 ~ 00:35:08) 
Sansarmış. Fareyle pek alakası yokmuş sanırım, ben yanlış anlatmışım. Teşekkürler cevaplar için. Huzur içinde uyuyabilirim artık :D


  • ms brownstone  (15.01.23 00:33:52) 
gelincik


  • freebird5406_2  (15.01.23 00:35:08) 
[]

Stanley termoslarınızı makinede yıkıyor musunuz?

Ben hep elde yıkıyordum ama en son kahve aldığım 3-4 farklı kahvecinin hepsinin kahvesinde aynı rahatsız edici tadı hissettiğim için iyi yıkayamadığımı düşünmeye başladım. Bir kerelik makineye atsam bir şey olur mu dersiniz ya da o içine sinen tuhaf tat-koku karışımı şey gider mi?




 
7-8 yıldır stanley termos kullanıyorum ve senede en az 4-5 kez hem kapak hem de alt kısmını makinede yıkadım ve herhangi bir sorun yaşamadım.


  • hypathia  (26.12.22 19:59:18) 
Full makine.


  • teritori  (26.12.22 22:57:36) 
karbonatlı su ile çalkalıyorum biraz, makineye atmıyorum.


  • solskjaer  (27.12.22 11:04:05) 
[]

Bu Balkan ülkelerini gezmek herkese kolay da bir tek bana mı zor?

Daha en başından her allahın günü seyahat planları yapan ve çoğu yurt dışına sık sık seyahate çıkan bir insan olduğunu belirterek başlamak istiyorum çünkü hiç araştırmadan geldiğimi düşünmeniz beni üzer.

Şimdi şöyle ki biz Berlin’e gidecetik fakat bazı sebeplerden dolayı iptal oldu. Ben de yeni bir yere heveslenmişken biraz değişiklik olsun diye bari Karadağ’a gidelim dedim ve Berlin biletlerini Tiran gidiş Saraybosna dönüş olacak şekilde değiştirdim Pegasus Karadağ’a uçmadığı için.

Neyse araştırırken gerçekten okumadığım Balkan gezi yazısı kalmamış olabilir ve herkes öyle bir anlatmış ki çok ucuza araba kiralanmış da çiçek bahçelerinin arasından geçerek ülke değiştirilmiş gibi bir izlenim oluştu bende okuduklarımdan.

Sonra gerçeklerle bir yüzleştim ki atıyorum Karadağ içinde 3 gün için araba kiralamak 30-40 euro civarıysa sadece 1 gün için kiralayıp arabayı Karadağ’da alıp Bosna’da teslim etmek 1000 euro civarı. Daha uygunu gerçekten yok çünkü fiyat karşılaştıran sitelerin falan hepsine baktım.

Hadi diyelim araba kiralamadık ve otobüsle ülke değiştirmeye karar verdik. Bu sefer de Arnavutluk-Karadağ ya da Karadağ-Bosna arası günde 1 ya da maksimum 2 sefer var ve sefer süreleri 7-8 saat falan görünüyor. Kendi aracınla 3.5-4 saatte gittiğin iddia edilen yok bu otobüslerle nasıl 8 saattir ve neden kimse bundan bahsetmemiştir? Gerçekten işin içinden çıkamadım.

5 gece 6 gün ve Balkanlar için ya araba kiralayıp bu kadar paraya ya da orobüs kullanıp bu kadar rezilliğe ve zaman kaybına değer mi diye kafamda deli sorular oluştu ve 4 kişilik bu seyahati iptal mi etsek diye düşünmeye başladım 10 gün kala.

Biraz dağınık anlattım ama arabaya 1000 euro vermek ya da yollarda 8 saat çürümek tek yolu mu gerçekten bu işin diye sormak istedim.

Yani düşünüyorum da ben 2 kere Barselona’dan Madrid’e geçmemiştim o kadar yola değmez şimdi, sonra geniş zamanda uçakla gider gezerim falan diye. Böyle değecek Avrupa şehirlerinde yapmadığım şeyi Balkanlar’da yapıp 8 saat yollarda sürünmek saçma geliyor bu yüzden biraz. Bir yandan da değişiklik olurdu diyorum ve kendimi gitmeye hazırlamıştım. Yani hem yollarda rezil olmayı göze alasım var hem de bütün planlarımı yakasım var.

Balkanlar’da benzer şeyler yaşamış birileri varsa ve yardımcı olursa çok sevinirim. Teşekkürler şimdiden.

 
karadağ sırbistan arasını (budva-belgrad) otobüsle gittik sakın ama sakın gitmeyin. boş yolda 60la filan gidiyor. otobüsler çok eski, koltuk geri yatmıyordu, ışıkları bozuktu sürekli yanıyordu. çok konforsuz iğrenç bir yolculuktu. bozturdu firmanın adı, aklınızda olsun.


  • pide  (05.12.22 20:27:19) 
balkanlarda arabayla ülke ülke gezmek ayrıca fazlasıyla riskli zaten. sadece süre değil hırsızlık, rüşvetçi polisler, sınırda bekleme çilesi vs bir sürü şey. yollar falan zaten rezalet, hız sınırı düşük, araçlar eski, kiralama firmaları türlü türlü dolandırıcılıklar yapıyorlar ne olduğu belli değil.

biz gidip dönerek gezdik genellikle. bosna, makedonya, karadağ, kosova hepsine ayrı tur yaptık diyebilirim. ayrıca kesinlikle o kadar çile çekildiğine de değmez. yapmanız gereken plan o parayla thy'den karadağ gidiş dönüş bileti alıp oranın tadını çıkarmak olmalıydı, onu da yazın yapmanız lazım kışın boşuna çile ve risk dediğim gibi.

edit: ideal plan olarak karadağ’a uçup, oradan araç kiralayıp yazın karadağ’da gezmeyi tavsiye edeyim özet olarak. kalanında bu çileye değecek pek bir şey yok hele kışın gitmem için üste para vermeleri lazım (makedonyalı biri olarak söylüyorum :)
  • roket adam  (05.12.22 20:44:30 ~ 22:40:38) 
balkanları türkiye gibi düşünmeyin. ne yollar yola benziyor ne otobüs, tren (hoş bizde de yht harici doğru düzgün bir sefer yok) bizdeki gibi konforlu ne de seferler sık. otoban falan pek yok, hatta düz yol bile yok neredeyse sürekli delik deşik ışıksız dağ yollarında allaha emanet gidiyorsun. bosna ve sırbistanda çok araştırmadan araç kiralayıp gezmiştim de akp negzel yollar yapmış hakikaten moduna geçiyordum neredeyse :D

arabayı farklı yerde bırakmak hiç mantıklı değil zaten maliyet açısından. aldığınız yerde bırakacak ve çok fazla yol yapmayacak şekilde planlamak gerek. hatta bence ülkeleri ayrı ayrı gezmek daha rahat olur diğer türlü çok yorar çünkü. şu an için soğuk havanın keyfinizi kaçıracağına ben de katılıyorum ayrıca.
  • kanatlı kontun müşfik öpücüğü  (05.12.22 20:53:39) 
otobüsle tiran-işkodra yapmıştık, tam bir rezalet. ufak otobüsletle tek yoldan dur kalk yapa yapa gidiyorsun. bileti muavinler kesiyor falan. tam bir işkence. daha da kötüsü işkodra o kadar dandik bir yer ki dibindeki podgoritsaya gidecek vasıta bulamadık ve yol kenarında bir saat bekledik. gelen otobüsler almıyor basıp geçiyor.oradaki taksilerle pazarlık yaptım 90 euroya en azından konforlu bir şekilde podgoritsa otogarına vardık. oradan budva-kotor yaptık otobüslerle. o kısım daha ucuz ve yorucu değildi. ayrıca karadağdan belgrada yapılan tren rotası baya eğlenceli. tren eski olsa da manzara için değer. fiyatı yine makuldü. ama yataklı trenlerdeki fukara halkla 10 saat tren yolculuğu ve muhabbet eğlenceli gelmiyorsa başka opsiyonları değerlendirmelisin.


  • bugisme  (05.12.22 21:04:47) 
Bosnadan kiralayıp karadağa geçmiştik biz baya uygundu fiyatlar ,2 sene önce falan. Sınırda da hiç beklemedik önümde bir iki araba vardı gidişte de dönüşte de. Arabayı bosnada h alanına bırakıp dönmüştüm


  • Yavuşuhlu  (05.12.22 23:36:48) 
Araç kiralama alış ve bırakış yeri farklı olduğu zaman her yerde pahalıdır, çünkü o aracı bir de geri götürmek lazım. Atıyorum Berlin'den alıp Münih'e bıraksan da aynı, Bangkok'tan Chiang Mai'ye bırasksan da. Hatta İstanbul'dan Ankara'ya bıraksan da. Ki burada ülke de değişiyor.

Üsküp-Ohrid arasında otobüs aranırken istasyon yakınında otobüs fiyatına yakın bir fiyata dolmuş yapan bir taksiciye denk gelmiştim. Bu tür ayarlamalar yapılabiliyor. en kötü öylesi çıkar. Sonra bir de şu var ki, internetten bakılan bilgi yanıltıcı olabiliyor. Olduğu söylenen otobüs olmuyor veya tam tersine internette yazmayan başka gidiş yöntemleri bulunabiliyor. Oralarda dolmuş yapan taksi, hatta sivil araç var bol bol. Birçok firma da internette görünmüyor mesela. Otogarlarda ve dolmuş durak yerlerinde daha sağlıklı bilgi alınır. Gidip bakmak lazım. Kalınacak yerlerle kontak kurup meselenizi anlatırsanız onlar da yardımcı olabilirler.

Her yerin kendi koşulu var, ona göre ayarlayıp hazırlanırsan tadını çıkarmak daha kolay olur. 8 saat mi yol, hazırlığı ona göre yapmak lazım. Araba ile 4 saate gidilecek yolu 4 otobüs değiştirip 1 günde gitmişliğim var (yer Goa, Hindistan. Palolem-Anjuna arası), üstelik hiç de pişman değilim. Uzun yolda gidilen yeri daha iyi tanıyorsun. Bence bu bir artı bile. Her şey konfor değil.
  • d max  (06.12.22 11:03:19) 
[]

Evinizde yılbaşı ağacı süslüyor musunuz?

Ağaç dışında evde yılbaşı temalı ortam yaratmaktır, bir yerlere süs asmaktır falan böyle şeyler de yapıyor musunuz?

Sosyal medyada biraz gezince devasa noel babalı aşırıya kaçmış bazı istisnalar olsa da güzel süslenmiş evler gördüm ve bence de yılın en güzel zamanları olduğu için içim açıldı bir miktar. Buradan da gelecek cevapları merak ettim. Buyrun evdeki bütün yılbaşı ritüellerinizi anlatın.


 
yok yav :/

edit: altta konuya farklı yaklaşımlar olmuş, ben inançsız biriyim ve kültürel olarak da bir sorunum yok benimkisi tembellikten :)

yılbaşı ritüelim 31 aralık gecesi havamda olursam sıcak şarap hazırlamak, bir iki kupa içerken oyun oynayıp uykum gelince yatmak
  • freebird5406_2  (30.11.22 18:18:52 ~ 21:20:53) 
Hiç yapmadım.

Anlamsız geliyor.
  • Mirket  (30.11.22 18:19:16) 
Evet, somine etrafina da bir seyler yerlestiriyoruz.

Olmasa aramam ama esim seviyor.
  • sertac akin  (30.11.22 18:44:03) 
Hiç yapmadım, yapmam da herhalde.


  • halitkin  (30.11.22 18:50:09) 
Aile evinde arada yapıyorduk. Şu ışıklardan var işte. Birazı pencereye birazı ağaca şeklinde tabii. Ağaç dediğim de evdeki 1-1,5 metrelik bitki işte. Öyle instagramlık süslemeler değil. Tek başıma uğraşmam da olmasını isteyen biri varsa yardım ederim. Eğlenmek güzeldir.

Ekleme yapayım cevap yazmak yerine. Kültürümüz/geleneğimiz değil falan yorumlarını okuyorum da... Neyse ahahahahahahahah
  • nawar  (30.11.22 18:54:52 ~ 22:32:09) 
Aile evinde yapıyoduk da sonra ağacımız eskidi mi kırıldı mi bilmiyorum son birkaç senedir yapmıyoruz. Kendi evimde de zaten ev küçük ve tembelim diye uğraşmıyorum ama güzel bi şey yani severim noel(yılbaşı da olur hadi) ağacını


  • nundu  (30.11.22 19:06:51) 
Evet. Çocukken de severdim. Annem de çok sever.

Esim zaten noel doneminin hastası olduğu için kesin yapiyoruz.
  • logisticsmanager  (30.11.22 19:12:07) 
Süslemiyorum.


  • Amaranta ursula  (30.11.22 19:26:00) 
15 senedir hiç atlamadan her yılbaşı süslüyorum ve bayılıyorum da, eskiden dolar bu halde değilken aliexpress,alibaba vs gibi sitelerden her sene bir sürü süs alırdım, bu yüzden çok değişik ve güzel süslerim var. hatta tam şu an evde yeni süsler de yapmaya çalışıyorum, bir iki gün içinde de ağacımı süslemiş ışıklarını yakmış olurum, ocak ortasına kadar da kaldırmam. yılın en sevdiğim aktivitesi :)


  • hypathia  (30.11.22 19:26:02) 
Her yil duzenli olarak yapiyoruz. Agaci birlikte secip, kesiyoruz. Kamyonete yukleyip eve getiriyoruz. Bunu yillardir yaptigimiz icin yillar oncesinden kalan ve her birinin anisi olan ornamentleri kutularindan cikarip, agacimiza asiyoruz. Cocukluk yillarimizdan beri kullandigimiz icine hediye konan coraplarimizi somineye asiyoruz. Guzel muzikler, Irish coffee, Baileys de olmazsa olmazlarimiz. Sonra fotograf albumlerimizdeki vefat etmis aile buyuklerimizin, yakinlarimizin, eski evlerimizin fotograflarina bakip sohbet ediyoruz. Evin disini da isiklandiriyoruz... Biz de boyle.


  • thetruenorthstrongandfree  (30.11.22 19:27:11) 
Yılbaşı ritüelim kuru yemiş, kola, çay ve film. Portakal çıkarsa portakal yerim. Bu yıl maalesef hafta sonuna denk geliyor. İşten de kaçamayacağız. Hafta içine gelse iyiydi. Yılbaşı süslemeleri Eski Türkiye'ye ait bir şey benim gözümde. Ben süslemem. Belki bir gün dertsiz olursam, evli ve çocuklu olduğumda çocuklar isterse olabilir.


  • dissendium  (30.11.22 19:31:57 ~ 19:32:14) 
Evet, çam ağacım var zaten terasta hep, onu ışıklandırıyoruz, adventin ilk günü evi advent mumlariyla da süsledik. Evin içini de süslüyoruz. Asiriya kacmali noel babali dir durum yok. Oyle kirmizili mavili renkli isiktir, sesli showdur sevmem.

Bu ayi gecirmenin baska bir yoklu yok, keske ocak ve subat icin de bir kutlama olayi olsa da katilsak.

31.12 icin rituelimiz yok, noel bitince kaldiriyoruz süslemeleri. Acik havada sampanya disinda bir rituelimiz yok.
  • buf-e kür  (30.11.22 19:47:00 ~ 19:48:35) 
Hayır, henüz kültürel anlamda o kadar yozlaş(a)madık.


  • m e b  (30.11.22 20:22:42) 
hayır. gereksiz.


  • benibulmanlazim  (30.11.22 20:55:47) 
hayir, hic de yapmadim, yurtdisinda yasiyorum, tum sokak bir dekor yapiyorsa biz de ufak bir katkida bulunabiliriz diye dusunuyorum su anda, ama muhtemelen usenmekten bir sey yapmayacagim, tabi gereksiz bir harcama tarafi da var...


  • hewit  (30.11.22 21:12:24) 
m e b +1


  • duchess jessamine  (30.11.22 21:13:55) 
hayır. nereye koyacağım? ev zaten küçük. ayrıca öyle bir kültürden gelmedim 35 yaşında alışkanlıkları değiştirmek zor oluyor.


  • ya ben lan neyse  (30.11.22 21:16:46 ~ 21:17:41) 
Bence yilbasi agaci, evi süslemek vs kis aylarini renklendirmeye yardimci oluyor. Genel olarak motivasyonumu yükselttigini de düsünüyorum. Renkli isiklar, simli süsler, yilbasi agaci... Cocuklugumda da evde süs hazirlardim :D Aynen devam...

Yilbasi gecesi ailecek biraraya gelinir,
Yemekler yenir,
sarkilar türküler söylenir,
tatli tatli raki sarap bira ne varsa icilir,
geri sayim yapilip birbirine iyi seneler dilenir.
  • chihirovekohaku  (30.11.22 21:42:30 ~ 22:22:48) 
cocukken kardesimle birlikte cam agacimizi susler, cama isiklar asardik; simdi de ben kendi evimde suslemeye devam ediyorum cok asiriya kacmadan. severim boyle seyleri.


  • fraise  (30.11.22 22:21:19) 
hayir, gereksiz ve cevre icin kotu bir gelenek. bizden bir gelenek de degil zaten.

gercek agac almak daha iyi gibi duruyor ama yine de onun da sorunlari var. sadece agaci kesmek olarak degil tabii. bunun endustrisi var ve ozel noel agaci yetistiricerleri var. ama onlar da kesme, tasima islemleri, su ve bocek ilaci kullanimi, agaclari geri donusum yontemleri, bunlarin hepsi cevre icin sorun olabilir. ama yetistiricler de agac dikerek (ve her alinan bir agac icin daha cok tohum dikerek) bir yandan cevreye yardim etmeye ve buyuk cam ormanlari olusturmaya da calisiyorlar.

bir de yapay plastik agaclar var. onlarin endustrisi, karbon emilimi cevre icin daha kotu tabii ve cogu insan kullandiktan sonra atiyor. ama bir aile uzun sure yapay bi agaci evinde tutarsa cevre icin daha iyi olur.

daha mantikli yaratici ve cevreye dost noel agaclari da olabiliyor. surda verilmis bikac fikir, saksida cam agaci, DIY agaclar gibi:
zerowastememoirs.com
  • ermanen  (30.11.22 22:27:26 ~ 22:32:12) 
öncelikle çam ağacı süslemenin sümerler'e kadar dayandığını ve anadolu geleneği olduğunu söyleyeyim.
dokuma kilimlerde bile ağaç motifi vardır türk el işinde, yani yozlaşmakla falan ilgisi yok bunun.

ailemde süslenir, ben de her zaman süsledim ama bu eve taşınırken nakliyeciler tek başıma biraz zor alabileceğim bir yere koymuşlar, geçen yıl kuramadım o yüzden.
bu hafta sonu yerinden çıkartıp kuracağım.

kültür ve inanç dışında bence çok dekoratif, sıcak, eğlenceli bir şey.
hayatın içinde güzel bir renk oluyor kışın.
  • blatta hiberna  (30.11.22 22:34:15 ~ 22:37:29) 
Rituelim yok. Dini sebeplerle falan degil, minimalist bir insanim. DUrup dururken cikarip bir agac suslemek cok gereksiz geliyor. Beni ozellikle mutlu ya da mutsuz etmiyor o yuzden yapmamayi seciyorum.
Yilbasinda ozel bir sey yapmam. Turkiyedeyken birileriyle bir araya gelip yemek falan yerdik birinin evinde. Eglenceye, otele vs gitmem.
Su anda baska bir ulkede yasiyorum. Insanlar Christmas icin vs hazirlaniyor, isyeri susleniyor, aktiviteler duzenleniyor. Insanlarin mutlu olmasina mutlu oluyorum ama benim icin bir anlami yok. Bu sene de herhangi bir kutlama organize etmeyi ya da katilmayi dusunmuyorum.
  • sopiro  (01.12.22 04:55:20) 
[]

İlk kez Kıbrıs’a giden birine öneriler

2 hafta sonra çift olarak lefkoşa’ya uçuyoruz ve her türlü öneriye açığım.

3 gün kalacağız ve deniz kum güneş kadar doğası güzel ya da tarihi yerleri de gezmek istiyoruz. Oteli Girne’de mi ayarlamalıyız sizce bu durumda? Deniz için Girne iyi midir ya da neresi iyidir?

Bildiğiniz güzel plajlar ya da nokta atışı oteller varsa onları da duymayı isterim. Teşekkürler şimdiden herkese.

 
[]

Yunanistan vizesi - KKTC girişi

Muhtemelen sıkıntı olmayacak ama emin olmak istediğim bir konu var ve başına gelmiş olanlar varsa umuduyla sormak istiyorum.

Ben birkaç gün içerisinde yunanistan’dan schengen vizesine başvuru yapacağım. Bir yandan da 2 hafta sonra kıbrıs’a gitmeyi planlıyoruz. Ben kıbrıs’tayken pasaportum Yunanistan Konsolosluğu’nda olacak yani ve benim kıbrıs’a girişim kimlikle olacak.

Yunanistan’ın vize vermek için pasaportta KKTC girişi istemediğini biliyorum ama daha önce kimlikle hiçbir ülkeye giriş yapmadığım için emin olmak istedim. Kimlikle girişte de bir belge falan veriliyor ya da bir yerlere işleniyor mu?

Özetle pasaportum Yunanistan Konsolosluğu’ndayken ve vize almaya çalışırken aynı anda Kıbrıs’a gitmem herhangi bir sorun oluşturur mu?

 
15 yıl önceden kalma bilgimle cevap veriyorum, sorun olmaz.
KKTC'ye kimliğinizle girerken bir form dolduruyorsunuz. Yunanistan'ın KKTC'ye gittiğinizden haberi olması mümkün değil.

Güncel bilgisi olanlar şimdi güncel cevaplar verir.
  • michael_knight  (26.09.22 11:25:39) 
kesin olarak yazıyorum: pasaportuna kktc damgası olmadığı sürece problem olmuyor. kimlikle istediğin kadar gir çık.


  • roket adam  (26.09.22 11:59:25) 
[]

Evinizde hangi dekoratif ürünler var?

Mesela duvarlarınızda çok fazla şey asılı mı? Asılıysa ne asılı? Ya da mesela kitaplığınız sadece kitaplardan mı oluşuyor yoksa kocaman ve bol dekoratif ürünlü kitaplık mı tercih ediyorsunuz? Bitkileriniz varsa onları eve nasıl dağıtarak yerleştiriyorsunuz?

Bunların dışında da benim aklıma gelmeyen ama sizin kullandığınız her şey olabilir aklınıza gelen. Hatta isterseniz fotoğraf da paylaşabilirsiniz. Genel olarak koltuk, masa vs en çok ihtyaç olan şeyler dışında insanlar evlerini nasıl doldurmayı tercih ediyor merak ediyorum.


 
geçen ay 61x91cm boyutunda 3-4 farklı poster alıp ikea çerçeveleriyle duvara astım.
fazla uğraşmadan güzel sonuç aldım.

www.ikea.com.tr

duwart.com
  • MtKrt  (11.08.22 12:33:36) 
Dekorasyon evinizde hali hazırda bulunan eşyaları tamamlayıcı olmalı, bu açıdan çok değişir ama...

Örneğin benim evim gri, beyaz ve siyah tonlu baya minimalist döşenmiş bir ev. Mesela koltuklarım deri kaplama köşeli hatları var. Haliyle dekorasyonda da kübik biçimli mumluklar, nadiren yerleşmiş soyut biblolar ve ince bir dal sarmaşık, bambu ve sert datayları olan lambalar ve herkesin bunu ben de yaparım diyebileceği sade tablolar var.

Ama atıyorum sizin eviniz daha renkli, krem ve bordo tonları ağırlıklıysa ve koltuklarınız daha keten görünümlü, sandalyeleriniz vintage ahşap sandalyelerse benimki gibi bir dekorasyon sanki arkadaşınız eşyalarını emaneten sizde dursun diye bırakmış gibi olur. Sizinse halat detayları olan bir saksı içinde yere sarkan bitkiler, kil vazolar, kilimler, daha empresyonist tablolar gibi şeyler tercih etmeniz gerekir.
  • akhenaten  (11.08.22 12:38:50 ~ 12:41:40) 
Henüz yapmadım fakat fikir olarak bu ara grant haffner ın canlı renklerle yaptığı yol resimlerini seviyorum, kendim bunların taklitlerini yapmayı düşünüyorum :)

sebastianfoster.com
  • freebird5406_2  (11.08.22 12:47:01) 
Kitaplığımızda antik yunan heykel büstler var mesela bizde kitaplar dısında baya cool duruyor, cok seviyoruz.


  • solenkol  (11.08.22 13:12:12) 
Eğer bitkileri saymazsak çok çok az dekoratif eşya kullanıyoruz. Bir iki çerçeveli çizim, bir Lego, bir tane dekoratif mum. Duvarları boş ve beyaz haliyle seviyoruz.
Buna karşılık. Her odada en az 2 bitki var.

  • chavezding  (11.08.22 13:41:37) 
Evde ıvır zıvır sevmiyorum. Dekoratif bir şey alırsam ömrü maksimum 2-3 ay oluyor. Sonra doğru çöpe. Çiçek, bitki de barındırmıyorum. Kendi yaptığım bir tablo ve yine kendi yaptığım bir tütsülük var o kadar.


  • ruhen hastayim ben  (11.08.22 13:57:46) 
Müzayedelerden resim, antika eşya alıyorum. Kendi yaptığım çini, kanaviçe ve resimlerim var. Hepsini asmıyorum/yerleştirmiyorum. Benim resimlerim mesela toplu bir yerde duruyor ama 2 tane asılı duruyor, değiştiriyorum sıkıldıkca. Çini yaptığım tabaklar var şaman davulu desenleri var üzerinde, hayvan ve kurukafa desenli kanaviçelerim var. Hepsi farklı bir alanda ve tüm ana eşyalar, duvarlar, çerçeve rafları bembeyaz. Çok batmıyor.

İlerisi için eski çeyiz sandığı alma planım var. İçine bu ıvır zıvırları koyup sıkıldıkca değiştireceğim. Her şeyi ortaya koyarsam çok alakasız oluyor.
  • jazzabel  (11.08.22 14:21:30) 
Bizim evde her yere anısı/anlamı olan ve bakınca mutlu olduğumuz şeyler dağılmış durumda. Hiç minimalist olamıyoruz.

Salonda iki tane kocaman film afişi var, biri benim en sevdiğim filmin 2000 yılında aldığım afişi, diğeri eşimin en sevdiği filmlerden biri. Bunun dışında tv ünitesinin üzerinde 1-2 küçük fotoğraf çerçevesi, ilk kez kum çölüne gidince oradan aldığım kumla doldurduğum bir cam kurukafa (kumu ben getirdim, kurukafa hediye), başka bir gezide aldığımız vintage cam ilaç şişesinde viski vs var.
Salondaki kitaplıkta özellikle ayırdığım, göz gezdirmesi keyifli kitaplar var; yanında cam kapaklı kısımda kalabalık yapmasını istemediğim her türlü ıvır zıvır, figür, hatıra, maket vs var. Üşenmedim fotoğrafını çektim: www.dropbox.com (Yeğenime yaptığım kanaviçe, arkadaşımın çocuklarına vereceğim Harry Potter şişesi/fincanı vs de kitapların arasında duruyor, geçici onlar.)

Dubai'den aldığım güzel tasarımlı üç kartpostala beyaz çerçeve yaptırdım, onlar mutfak duvarında, kahve makinesinin üstünde asılı.

Antrede eşimin annesinin yaptığı yağlıboya kuzey ışıkları tablosu ve Nepal'den alınmış el yapımı mandala var.

Eşimin çalışma odasında metal dünya haritası (images.app.goo.gl) asılı, kardeşinin hediyesi. Rafta muppet show figürleri, 1-2 kanvas tablo vs var.

Benim çalışma odam henüz tasarım aşamasında, arkadaşımın neredeyse 15-20 yıl önce yapıp hediye ettiği suluboya palyaço ve başka bir arkadaşımın yaptığı kanaviçe tardis asılacak, bir sürü eski kitap kapağı bastırıp bir duvarı onlarla kaplayacağım. (Bunun gibi ama daha nerd: images.app.goo.gl) Bir de Starry Night kırlent takımı var, divanın üstünde yığılı duruyor. Buradaki kitaplıkta bir Asimov büstü, bir peluş safrakesesi, bir de küçük fotoğraf çerçevesi var, zaten kitaplar zor sığıyor.

Öldürmemeyi başardığım tek bitki de balkonda yaşıyor.
  • kobuzchu kiz  (11.08.22 14:43:45) 
Toplam 3 tane Chagall var. Plaklar duvardaki raflarda asili.

Kütüphane kitaplardan olusuyor sadece.

Bitki yatak odasinda sifir, onun disinda calisma odamda oldukca fazla. Bir iki tane anisi olan seyin disinda dekoratif urun yok gibi. Hic sevmiyorum dopdolu duvarlari ve evimde cok az duvar var, her yer cam.
  • buf-e kür  (11.08.22 14:44:52) 
evi girişinde sevgili nuri çetinin çizdiği bir aile çizimimiz (ben kızım ve eşim) var. diğer koridorda babamın el emeği yaptığı bir bibloluk ve herbir bölmesinde cam minik objeler var.

salonda bir kitaplığımız ve güneş şeklinde takribi 50 cm çapında bir aynamız var.

yatak odamızda bir tablo var.

mutfakta da ufak bir kara tahtamız var not almak için. ama bunu kaldırıp bir duvarı komple kara tahta boyası ile boyatacağız. eski evimizde öyleydi çok eğlenceli oluyor.
  • teritori  (11.08.22 15:03:57) 
[]

İnternetten bitki satın alan var mı? Nasıl geldi bitkiniz?

Hediyelik rengarenk aranjmanlardan değil de kendi evime birkaç tane büyük yeşil yapraklı bitki almak istiyorum. Heryerbitki ve Coolconceptflower’da istediğim birkaç bitkiyi buldum ama internetten bitki almak nasıl olur bilemedim. Trendyol’da da ismini hatırlamadığım bir çiçekçi vardı çok övülen, bu tarz bir önerisi olan olursa oraya da bakabilirim.

İnternetten bitki almış olanlar varsa tecrübelerini yazabilirler mi? Sonuçta paketleme, kargo vs aşamaları çok yıpratır gibi geliyor bitkiyi ama gerçekten fotoğraflardaki gibi geliyorsa ben de sipariş vereyim ona göre. Direkt memnun kaldığınız yerleri yazarsanız harika olur.


 
Bana Fidan Burada'dan hediye bitki gelmişti ve çok özenliydi. Sonradan öğrendim ki çevremde epey kullanan varmış ve memnun kalmışlar. Özetle hiç kendim sipariş vermedim ama teslim aldığım bitkiyi beğendim. (www.fidanburada.com)


  • fotrsapka  (18.07.22 22:13:12) 
İnternetten,
Yucca aldım çok güzel geldi.
Melissa aldım. çok güzel geldi.
Limon fidanı aldım, 3 haftada, gövde 2 parça ve saksıdaki bütün toprak kutuya dökülmüş olarak geldi.

Şans ya da aldığın yere göre değişiyor.
  • Mirket  (18.07.22 23:38:36) 
[]

Banyo yıkanır mı yoksa silinir mi?

Bana kalırsa çamaşır suyu ve su ile yıkanır ve ancak öyle temizlenir çünkü vileda ile silmeye kalkınca duştan sonra dökülen saçlar vs kovaya, vileda başlığına falan yapışıp leş bir hale gelir.

Biz yeni bir eve taşındık ve sağ olsunlar banyo ile önündeki parkeleri aynı yükseklikte yapmışlar. Böyle olunca yıkamak imkansız oluyor. Eşik yaptırılabilir mi diye düşününce de apartmanda herkes yeni evlerde artık hep böyle olduğunu ve banyoyu silerek temizlediklerini söyledi.

Sizce temizlik için ne yapmalı? Ben yanlış düşünüyorum herhalde diyorum ama lavaboyu, klozeti ve yerleri yıkamadan asla tamamen temiz olmaz gibi geliyor. Siz nasıl yapıyorsunuz? Bir diğer çokomelli sorum da banyo terliği ve paspas kullanıp kullanmadığınız. Banyonuzun bir tasvirini bekliyorum yani şu temizlik olayını tam anlamak için :D

 
Yerleri her zaman yıkamanıza gerek yok. Banyo için ayrı bir yer silme bezi kullanmanızı öneririm. Klozeti, lavaboyu yine suyla yıkarsınız.


  • sevilen progressive türkücü  (01.06.22 17:20:37) 
Benim saçım aşırı uzun olduğu için çok kıl yün oluyor onları makineyle temizliyorum sonra viledayla siliyorum evin diğer bölümlerinde olduğu gibi, yıkamak hiç aklıma gelmedi. Banyo için ekstra terlik kullanmıyorum evde giydiğim terliği her yerde kullanıyorum salonla banyo zemininin hijyen açısından bana göre spesifik bir farkı yok o nedenle ayrı terlik kullanmıyorum. Bir de ben tek yaşıyorum mesela banyoda terlik olsa yine ben kullanacam sadece ama çekirdek aileyi düşünsene bir tane terlik var banyoda herkes onu kullanıyor bu bana göre çok daha sağlıksız resmen mantar servisi.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (01.06.22 17:20:42 ~ 17:28:59) 
Artik banyo supurulen bir sey oldu, elektrik supurgesiyle evi dolanirken orayi da supuruyorsun.

Geri kalani icin de arada vileda yetiyor.

Yikayinca komsuya su gidiyordu genelde. Bittigi iyi oldu.
  • divit  (01.06.22 17:25:00) 
Elektrikli süpürgeyle süpürülür. Sonra da silinir.
Yıkamak çamaşır makinesi gibi eşyalar için zararlı. Pas ve çürüme nedeni.

  • pro9it9is9  (01.06.22 17:48:00) 
bu soruyu daha once de sormustunuz. yine anlamadim :)

ama banyo elektrikli supurgeyle supurulur sonra da vileda yapilir. ha annem asla affetmez suyu atar iceri yikar ama kalmadi onlar. herkes supurup siliyor
  • Kittie  (01.06.22 18:14:03) 
Yıkarsan alt kata derzlerden su sızdırabilir.


  • nvidia  (01.06.22 18:15:58) 
Banyoyu normal süpürüyorum, mopluyorum. Ama içime sinmiyor haftada bir iki kova su ile balkon yıkar gibi yıkıyorum.
Banyo terliği kullanmıyoruz, normal banyo paspas takımım var.

  • cilekli pasta  (01.06.22 18:40:06) 
Once süpürüyorum elektrikli süpürge ile. Sonra da sılıyorum. Banyoyu bır tek yenı eve taşınınca fırca ıle yıkadım o kadar. Duşa kabının ıcını dedıgın gıbı yıkıyorum fosur fosur.

Ama banyo tabanında paspas var, krozetın onunde paspas var. Terlık kullanmıyorum. Evın ıcınde gezdıgım terlıkle gırıp cıkarım.

Zaten tuvaletın evın ıcınden daha pıs olduğunu dusunsem ıgrenırım tuvalete gırmeye.
  • zimbirik  (01.06.22 20:36:17) 
yıkanır


  • joooper  (02.06.22 10:49:01) 
[]

Akşam Deep Purple konserine gidenlere konser bileti hakkında soru

Malumunuz aslında 2020’de çoktan izlemiş olacaktık kendilerini ve ben de biletimi pandemiden önce almıştım. Sonra ertelenince iade falan yapmadım ama yeni bilet de göndermedi bana Passo. Elimde sadece 3 Haziran 2020 tarihli biletler var ama Passo’yu aradığımda biletlerin referans numaralarını sorup numaralar aktif gözüktüğü için eski tarihli biletle konsere girebileceğimi söyledi konuştuğum kişi ama “passo’dan yeni bilet maili gelmesi lazımdı” falan da dediği için bir de sizlere sorayım dedim.

Pandemiden önce bilet alanlara yeni tarihli bilet geldi mi passo’dan? Yoksa siz de benim gibi 2020 tarihli biletlerle mi girmeye çalışacaksınız?


 
evet geldi. pdf olarak telefonumda duruyor.


  • alperz  (25.05.22 15:54:14) 
[]

Hala blog okuyan var mı? Siz okuyor musunuz?

Eski bloggerlar ve genel olarak her şey instagram’a ve youtube’a kaymışken hala blog takip edenler var mı aramızda? Varsa hangi temalardaki hangi blogları okuyorsunuz?

Hatta takip etmekten de öte yazanlar vardır belki burda da. Yazanların çok da okunmayacağını bile bile yazma motivasyonu nedir? Ya da düşündüğümün aksine okunuyor mu hala bloglar?


 
Blog açma fikri geldi geçenlerde aklıma. Eskiden okurdum. En son bir gezi araştırması için okudum. Bence onun yeri ayrı. Özellikle gezi yazıları araştırma aşamasında ilgimi çekiyor. Bilgi verme açısından faydalı buluyorum. Bir de internet bazen gerçekten çöplükten farksız. X'e giden otobüsleri araştırıyorsun diyelim. Siteler hep "X'e hangi otobüsler gidiyor, öğrenmek için tıklayın", "işte o otobüsler" gibi saçma şeylerle zaman kaybettiriyorlar. Blog okuyunca direkt "buraya ulaşmak için şu otobüsleri kullanabilirsiniz" şeklinde bilgiye ulaşılıyor.


  • dissendium  (11.05.22 21:33:21) 
bizim sektorde (it) gelismek icin sart blog yazilari okumak. bir de paper dedikleri naneler var onlari da okuyorum.

edit: ben de bazen teknik yazilar yaziyorum github.io sitemde paylasiyorum. okunmasa da olur en azindan bildigim bir seyi anlatiyorum.
  • nibba  (11.05.22 21:36:57 ~ 21:43:16) 
Ben çok takip ediyorum. İş-güç harici genelde substack'ten amerikan pol-sci yazarlarını takip ediyorum.

Valla çok okunmuyor gibi geliyor bana. Yani post'a bakıyorum 250 like var, x100 desen 25000 kişi okumuştur. Ama okumak için para ödüyorsun, o yüzden yazan adam yolunu bulabiliyor.

Güzel bir yazı > bütün diğer medium'lar. O kadar ifade gücünü başka türlü elde etmek zor. Bir de yazarken, diğer platformların aksine, kendi düşünce şeklini yontabiliyorsun. Ben pek yazmıyorum ama sevdiğim etkisi o yani.
  • plutongezegendegilmi  (11.05.22 23:57:12) 
blog olayi youtube'a kaydi benim icin genelde. ozellikle bir sey aratiyorsam google'da ve sonuc bir blogda ciktiysa okurum ama onun haricinde rasgele rutin olarak blog okumam.


  • hot potato  (12.05.22 00:48:22) 
Okumam. Bir sözlükçünün blogunu okuyordum, o da sıktı, bıraktım.


  • gabe h coud  (12.05.22 01:05:14) 
Bloglar kanımca YouTube, Instagram ve Twitter gibi mecralardan çok daha farklı konumlanıyor. Bir kere hitap ettikleri kitle çok farklı. Bu yüzden yıllar içerisinde enerjisinden ve takipçi sayısından hiçbir şey kaybetmeden yoluna devam eden pek çok blog biliyorum. 15 sene önce büyük hevesle başlamıştım blog yazmaya. Farklı konseptlerde birden fazla blogda aktif olarak yazıyordum. 6-7 sene kadar da düzenli olarak üreterek hayatta tuttum bloglarımı. Güzel insanlar tanıdım. Bloglarım hâlâ aktif ve sadece bir tanesine yılda birkaç defa yazıyorum. Bir nevi anıt oldu bloglarım benim için, zaman zaman uğrayıp hislerimi sunuyorum.


  • ultranil07  (12.05.22 10:55:22) 
[]

Viyana’da olan var mı? Hava nasıl şu an?

Yarın Viyana’ya gidiyorum ve dün de İstanbul’a tropik bir yerden geldim ve burası da soğuk olunca nasıl giyineceğimi şaşırmış durumdayım. Hava durumuna bakınca 19-22 derece arası gözüküyor ve ara ara da yağmur var gibi.

Hem kısa kollu bir şeyler hem de sweatshirt ve yağmurluk alayım dedim ama bir de oradakilere sormak istedim. Şu an yazlık elbise falan giyilecek bir hava var mı Viyana’da? Etek, şort falan sadece bir yağmurluk da alıp giyilir mi rahatça? İnsanlar nasıl giyiniyor?


 
havalar sicak ama dengesiz. bir bakiyorsun yagmur yagiyor biraz, bi bakiyorsun cok sicak.. cok kalin seyler almana gerek yok. ne kadar kalacagini bilirsek daha iyi cünkü isiniyor haftaya havar. elbise giyilebilir sanirim.


  • c1b2k3  (05.05.22 14:42:26) 
[]

Kadıköy’de apartman dairesi vs rezidans

Kadıköy’de Fenerbahçe-Bostancı arası sahil hattında bir apartmanı mı yoksa Bomonti ya da Maslak taraflarında bir rezidansı mı seçerdiniz yaşamak için? Deprem riski açısından Kadıköy’deki dairenin sıfır bir binada olduğunu da ekleyeyim. Nedenleriyle birlikte tercihinizi yazarsanız sevinirim.

Bu arada gitmeniz gereken bir işinizin olmadığı ve arabanızın olduğu bir durum için soruyorum.


 
daha alt ama benzer bir seçimi maltepe taraflarında rezidansı seçerek yaptım. komşumun kim olduğunu bilmeme lüksüne sahip olmak için 1000 aidat veriyorum kendime ait evde o başka mesele ama.


  • neverlose  (17.03.22 11:04:55) 
sadece deprem riski açısından bakarsak sanki maslak galip geliyor gibi.hem kuzeyde hem de civardaki yerleşim yeni.

bomonti zemin ve yine yerleşim açısından güven vermiyor. kaldı ki sosyal açıdan da oldukça vasat, bi arterle bi bomonti ada'yla olacak iş değil. kültürel dönüşüm için çok yol var daha. yerleşim yerleri de ya çürük binalar ya da çok eski.

kadıköyde (hangi kadıköy? merkez ve modayı mı kastediyorsunuz) binanın sıfır olması çok şahane ama etraftaki çoğu bina yıkılacak. bu şu demek, depreme evde yakalanmaz da alışverişte, yolda, eve giderken, evden çıkarken yakalanırsanız yani evinizin etrafında -mecburen- gezinirseniz yazık olur :/
  • rewlack  (17.03.22 11:15:27) 
Bunu çok konuştuk arkadaşlarla ve bunun sonucunda yaŞ işe baglantılı bulduk, mesela 55 yaşından büyük tanıdıgımız maslak siteleri seçti, daha genç olanı kadıköy sahil bandını seçti.

Siteler aşırı izole bir hayat sunuyor.
  • liberal  (17.03.22 11:22:39 ~ 14:36:59) 
ben rezidans/site sevmiyorum. (cocuk varsa evet olabilir, salarsin sitenin bahcesine/rezidansin sosyal seyine biter.) apartman seviyorum ben. etrafimda kolaylikla ulasabilecegim market, cafe, restorant olmasini, yuruyerek bir yerlere ulasabilmeyi tercih ediyorum. bir de kapimi actigimda gunaydin diyebilen medeni insanlar olmasini seviyorum. bu nedenle bostanci-senesenevler minibus hattinin az uzerini tercih ettim, mutluyum.


  • 65 derece  (17.03.22 11:35:56) 
Fenerbahçe bostancı arası sahil hattında güzel yeni bir evde yaşamak dünyada cenneti yaşamak gibi. Boş ver maslak falan, akşamüstü yürüyerek fenerbahçe parkına gidip 2 saat sakin vakit geçirmek çok dinlendirici ve keyifli. Her şeye ve ulaşım araçlarına da yakınsın.


  • mg3929  (17.03.22 11:50:54) 
Yaşam tarzı sebebiyle Kadıköy. Hayattan alacağınız keyif çok daha fazla olur, arkadaşlar anlatmışlar zaten.


  • gmzo  (17.03.22 12:07:50) 
Fenerbahçe, tertemiz. Bağdat caddesi yakın, sahil yakın. Çıkıp bir nefes almak çok kolay. Hatta arabayı boşverin, trafiğe girmeden Marmaray'la her türlü raylı sisteme ulaşıp her yere gitmek de çok kolay. Şahsen Avrupa yakasında bir rezidansa tıkılıp kalmak istemem.

Geçen yazı Küçükyalı sahilde kamp sandalyelerine yayılarak geçirdik biz. Söylediğiniz şerit boyunca aynı şeyi yapmak mümkün ve keyifli.
  • kobuzchu kiz  (17.03.22 12:20:43) 
her ikisinde de yaşamış biri olarak kesinlikle kadıköy apartman dairesi, rezidans türü yerlerde yaşamak akvaryumda olmak gibi biraz, sitenin içinde sosyal alanlar, spor imkanları, havuz vs olsa dahi hep aynı insanlarla aynı ortamlarda bulunmak da bir süre sonra sıkıcı hale geliyor.

kadıköyde ise her yere yürüyerek ulaşabilmek mümkün. sahilden yürü, caddeden yürü, kadıköye yürü, açık hava, yeşillik, keyifli parklar vs.

yani yüksek bir binanın insanları dahi göremediğim 23. katından manzarayı izlemek yerine sokaklarda olmak beni daha çok mutlu etti. sorunun cevabı tamamen kişiliğe bağlı aslında.
  • hypathia  (17.03.22 13:33:44) 
bomonti veya maslak tarafında kesinlikle yaşamak istemem. çünkü trafik, kalabalık ve yakında yürüyerek bir şeyler yapma açısından rezalet yerler. rezidans yaşamını seven ve yaşayan biri olarak söylüyorum, nef vs tarzı etrafının rezalet olduğu, sürekli arabaya mahkum olduğun ama lüks yerlerde üstüne para verilse yaşamam.

hayat kalitesi açısından bu karşılaştırmada fener - bostancı arası çok açık farkla kazanır. istanbul'un net en yaşanası hattı. arabanız varsa + olarak otoparklı bir yer seçmenizi öneririm (otopark büyük sıkıntı), onun dışında depreme dayanıklı olması yeterli
  • roket adam  (17.03.22 14:08:15 ~ 14:08:44) 
bence kıyas kabul etmez, kadıköy tabii ki.

kadıköy'ün bence istanbul'un değil, türkiye'nin en güzel ve en yaşanılası ilçesi olması dışında, maslak da bir o kadar sevimsiz bir yer bana göre.
yani yakınlarda çalışıyor olursunuz, o başka.
ama işe gitmek falan gerekmedikten sonra maslak zaten bence yaşanılacak bir yer değil.
  • blatta hiberna  (17.03.22 14:55:47) 
[]

Telefon, bilgisayar, araba, yaşadığınız semt gibi şeylerde

Olabilecek en iyisi, en lüksü olsun gibi bir takıntınız var mı? Lüks derken Bebek’te yalıda yaşamak gibi bir şeyden bahsetmiyorum tabii ama mesela telefon son çıkan iphone, araba atıyorum yeni ve iyi bir paket renault yerine eski bir mercedes olmalı vs gibi şeyleri sormaya çalışıyorum aslında.

Bir de bu tarz şeylerde en iyisini alabilecekken almayan kişiler hakkında ne düşünürsünüz? Zaten ihtiyacı olmayan birini sormuyorum ama atıyorum araba alması geekip de çok rahat porsche alabilecekken toyota kullanan biri olsun. Bu insanın yerinde siz olsanız insanların hakkınızda ne düşüneceğini umursar mısınız?

Bu duyuru muhtemelen silinecek daha sonra ama çevremde bu konuda bir anlaşmazlık yaşandı da burdaki insanların fikrini merak ettim ben de.

 
Bunun sonu yok bi yerde vasatlık olarak görüyorum bu isteği.


  • olaylar olaylar  (03.03.22 23:15:41) 
Gücüm yetmeyecegi icin arabanin evin en iyisi olsun diye bir takintim yok. Ama gucum yetse evet arabanın kralina binerim, gidip Toyotaya binemem, geniş bir evde otururum vs.

Gucumun yettiği seylerde zaten iyisine yoneliyorum. Kalitesiz mal hayati zorlastirir,ben de hayatı kendime zorlaştırmayi sevmem.
  • stavro  (03.03.22 23:28:37) 
Semt huzur için önemli ama diğerlerini umursamıyorum. Lüks telefonla statü atlandığını düşünmüyorum. Kirada oturup da apple fan'ı olanları anlamıyorum.


  • garylineker  (03.03.22 23:32:47) 
Hem umursarım hem umursamam. Prestij gereken bir işim varsa (satış müdürü, fabrika müdürü, genel müdür gibi) insanların dediklerini umursayabilirim. Çünkü iş hayatında gösteriş önemli olabiliyor. Şirketi ya da pozisyonunu iyi şekilde temsil etmen gerekebiliyor. Prestij söz konusu değilse araba almayıp toplu taşıma bile kullanabilirim. İnsanların dediklerini umursamam.


  • dissendium  (03.03.22 23:33:16 ~ 23:35:45) 
Sen yanlış değerlendiriyorsun. Her şeyi alabilecek parası olan adam her şeyi almıştır muhtemelen, aşırı zenginlik bir noktadan sonra muhtemelen doymuşluk ya da değersizlik hissini birlikte getiriyordur, yani belki senin benim imrenerek baktığımız şeyler o kişi için bir anlam ifade etmiyor olabilir, o noktada Bentley ya da Toyota çok fark etmiyor olabilir kendisi için. Misal aynı adam özel jetine binmeye de Toyota ile gidiyor olabilir. Olur yani böyle şeyler aşırı zengin olmadan o psikolojiyi anlamak zor.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (03.03.22 23:33:46) 
ya tabii ki ne kadar iyi o kadar iyi. gücüm yetiyorsa tabii ki vasat ya da orta halli markalarla yetinmem, en iyisini almaya çalışırım.

ama bu şu demek değil, mesela gidip timsah derisi çantaya 5 bin dolar vermem ya da ayakkabı alacaksam balenciaga almam yani. güzel bir nike air max fazlasıyla işimi görür, onun altına da inmek istemem. porsche alabileceksem en azından bir aracımı porsche alırım, arabaları seviyorum çünkü hayatın tadını çıkarırım yani ne gerek var. para kazanmayı bilmek kadar harcamak ve harcamaktan zevk alabilmek de önemli, güzel bir porsche araba kullanmayı seven birine cenneti yaşatır.

yeni ve iyi bir reno yerine eski bir mercedes almak mantıksız bir karar çünkü tamir ve bakım masraflarını göz önüne alınca yeni bir reno eski bir mercedes'ten daha iyi oluyor benim gözümde.
  • roket adam  (03.03.22 23:34:18 ~ 23:34:55) 
Önce standart belirler ona göre en iyisini hedeflerim. İstanbul'da araba kullanmak dert, merkezi yerde oturayım ki istanbul'da yaşamanın bir anlamı olsun gibi kriterler birleşir ve benim için bir standardı belirtiler. Moda'da oturamam belki ama hasanpaşa'da otururum. Ya da Teşvikiye olmaz Fulya olur. Burada da devreye standart giriyor aslında, 80 yıllık modadaki evde de oturabilirim belki ama eski evde oturmak istemem, aynı kiraya yeni ev olur hasanpaşa olur.

Sırf en iyisi diye yapmam yani ama bir standart olur.

Sanırım sadece kahve ve viskide böyle bir standardım var denebilir. Gerekirse az tüketiyorum ama iyisini almaya çalışıyorum.
  • Bruce  (03.03.22 23:40:38) 
@Kaleci Saçlı Forvet; aslında bahsettiğin tipteki ütopik zenginler için sormamıştım ama açıklayamamışım sanırım. Aileden gelen holdingleri, milyon dolarları olan insanlarınki evet daha farklı bir psikolojidir ve bizler empati kuramayız sanırım gerçekten :D Benim sormak istediğim profil atıyorum 5-6 milyon tl nakit parası olup da yine maaşlı çalışan ama 6 haneli maaş alan biri gibiydi.


  • ms brownstone  (03.03.22 23:40:44) 
6 haneli maaş alıp da toyotaya binen, vasat deneyimlerin peşinden koşan adam hayatın tadını çıkarmayı bilmiyordur hocam bence net bir şekilde. dediğim gibi paran ya da gelirin olmasının bir önemi yok, bankada duran bir rakam bu. bunu nasıl kullandığın ve nasıl deneyimlere dönüştürdüğün önemli. trde bir sürü hacı amca milyoner var, bankada duran paralarıyla apartman alıp duruyorlar, güzel bir sahil görmüşlükleri yoktur hayatında. bunun gibi olmak istemem, sorunlu ve ezik gelir bana yani bu duruş.


  • roket adam  (03.03.22 23:43:10 ~ 23:44:09) 
ms brownstone anladım. Yani bazısı da parayı harcamayı bilmiyor olabilir o vizyonu olmayabilir bir şekilde parayı kazanmıştır ama ruhu fakirdir, her şey olabilir :) Ali Koç neden Blackberry kullanıyor diye sorgulamam ama bu adam hakkında böyle bir izlenim oluşabilir.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (03.03.22 23:46:11 ~ 23:52:04) 
telefon haric elektronikte benim o.. illa en iyisi en mantiklisi olacak.

"Bir de bu tarz şeylerde en iyisini alabilecekken almayan kişiler hakkında ne düşünürsünüz?"

hicbir sey dusunmem. beni zerre alakadar etmez.

"Bu insanın yerinde siz olsanız insanların hakkınızda ne düşüneceğini umursar mısınız?"

umrumda olmaz.
  • nibba  (04.03.22 00:00:12) 
Bu verdigin para ornegi bana cok gelmedi acikcasi.

6 milyon parasi var diye gidip porsche mu alacak yani? Hesap tutarsiz.
Porsche zaten 2-6 milyon arasi paralara gidiyor.

Cogu kucuk esnafin bile hazirda 2 milyonu vardir, 6 milyon nakit su an pek de bir zenginlik gostergesi degil.
En dandik mercedes 1 milyonu zorluyor.

Hesabi ve alinacak seylerin olcegini duzeltirsek, saglam maas alan adamin orta seviye android kullanmasini yadirgamam.
Etrafimdaki insanlar genelde boyle.

Guzel bir japon arabasi isimi goruyorsa her yerde dikkat cekecek sorunlu bir spor arabayla dolasmam.
Gecmiste bi arabam vardi nereye gitsem herkes taniyordu agiz tadiyla bir aldatma yapamiyorduk.
  • divit  (04.03.22 00:34:30) 
Sürdürülebilir ve uyumlu bir standart yakalarım. Kenar mahallede oturup Mercedes’e, Porsche’a binmem. Tarabya’da villada oturup Polo’ya binmem. Bilgisayarda amacıma ve bütçeme uygun bir şey alırım.

Porsche alabilecekken Toyota kullanan hayatı kaçırıyor. Kimse aferin demez, madalya takmaz. Jeff Bezos isen 500 milyon doları yata verirsin, veririm.
  • gabe h coud  (04.03.22 01:26:51) 
O kafada olan biri umursamaz, umursasa zaten marka takıntısına gösteriş takıntısına düşer. Yani gidip iPhone 13 alacak parası varken ekranı kırık 6s kullanan da var çevremde. Adam işimi görüyor neden değiştirme gereği duyayım diyor.


  • uvcray  (04.03.22 04:42:09) 
Umursamaz bence. Ben öyle biriyim umursamıyorum. Bazı konularda paramı daha rahat kullanmamı da sağlıyor zaten.

Zamanında öss sınavında puanımın yettiği en iyi bölüme gittim. Ama beni mutlu edecek şey psikoloji bölümüydü. Tüm hayatımı bilgisayar başında geçiriyorum şimdi. Bazı konularda yapabileceğinin en iyisini yapmak değil istediğin şeyi yapmak, istediğin şeyi almak önemli.
  • zimbirik  (04.03.22 09:46:28) 
takıntım yok. kendim için en uygun olanı, tüketim alışkanlıklarıma uyumlu, mantıklı olanı, keyfimin istediğini alırım. kim ne düşünür diye hiç düşünmedim. sonuçta benim için neyin iyi olacağını en iyi ben bilirim.

başkasının kendi parasını nasıl harcayıp harcamaması "gerektiği" konusunda düşünmek, yargıda bulunmak da en nahif tabiriyle görgüsüzlük bence. hiç girmedim o sulara.
  • kimwexler  (04.03.22 09:52:22) 
bunların büyük bir kısmı gösteriş tüketimi aslında. tabii belli bir gelire ulaşınca bir refag artar ama insanların çoğu etiketten ve "prestij" elde etmek için belirli kalıplara sokmaya çalışıyor kendini. toplum da bunu bekliyor aslında ve yapmayınca yadırgıyor.

mesela imkanları oldukça iyi ve ünlü birini biliyorum. kullandığı araba opel corsa bile değil. çünkü dikkat çekmek istemiyor ve o ufak araba ile park sorunu yaşamıyor. istese porsche alır ama neden alsın? neye dayanarak porsche'nin opel corsa'dan daha fazla fayda sağlayacağını söyleyebiliriz?

ayrıca dediğim gibi insanlar bu tarz şeyleri sağlayacağı faydadan ziyade aidiyet hissi, kendini kanıtlamak ve etiket için yapıyor. insanların büyük bir kısmına seçenek sunsak. desek ki ya alaçatı'da 2 tün tatil yapacaksın ve herkese bundan bahsedeceksin ya da miami'de 1 ay tatil yapacaksın ancak kimseye bahsetmeyeceksin. kimse miami'ye gitmek istemez. çünkü aradıkları tatilin sağladığı fayda değil etiket.

bir de para herkese aynı şeyi ifade etmiyor. bir orta sınıf iphone'a 15 bin lira vermek zorunda olabilir. ama milyon liralık mal satın alan bir müteahhite belki hediye edilir. ya da şirketi olan biri bir orta sınıfa göre birçok şeyi şirket üzerine alarak daha az para ile daha refah bir hayat sürebilir. paranın etkisi de konuma göre değişiyor aslında.
  • black mamba  (04.03.22 10:24:06) 
Yaşadığım semt iyi olsun kısmı önemli. Telefon, bilgisayar ve araba ise sorunumu çözmesi, ihtiyacımı gidermesi açısından önemli. En pahalısı o diye Vertu almam çok mantıksız olur, ama iphone'nun kullanım kolaylığına, bilgisayarımla uyumlu olmasına alıştım. Bunlar şükür ki çalıştığım şirketin standardı, olmasaydı bu sefer androide alışacaktım, bu konuda takıntım olmazdı.


  • SiyamkedisiZorro  (04.03.22 11:06:26) 
[]

Camp Nou’daki Galatasaray Maçı İçin Bilet Almak

Barcelona’ya ilk gittiğimde Camp Nou’ya gitmek istesem de bir şekilde gidememiştim ama haftaya tekrar gidiyorum ve Gs maçının olduğu gün ordayım. Babamla maçı Camp Nou’da izlemeye heveslendik. Ben şimdi Barcelona’nın bilet satış sitesinde biletler satışta ve alınabiliyor gibi görüyorum ama yine de emin olamadığım için daha önce gidenlere sormak istedim.

Cahilce sorular olabilir ama anlayamadım tam olarak. Hangi kategori rakip takım için onu anlayamadım mesela. Sadece tribün numarası var ama rakip için olan belirtilmemiş. Bir de bizdeki passo gibi bir şey yok diye anlıyorum çünkü direkt yer veriyor bana. Zaten okuduğum 1-2 blogda da bilet almak dışında yapılacak bir şeyden bahsedilmemiş ama doğru mu anlıyorum? Ödemeyi bir engel olmadan sıkıntısız yapıp direkt girebiliyor muyuz maça acaba? Tecrübesi olanlar yazabilirse çok sevinirim.


 
Direkt rakip tribüne satış nasıl oluyor o konuda bilgim yok ama Camp Nou'da rakip taraftar ile Barça taraftarının yan yana maç izlediğini görüyorum sürekli. Hatta en azılı rakipleri Real Madrid'in taraftarı bile ikisinin arasındaki maçlarda Barça taraftarı ile iç içe izliyor maçı.

youtu.be

buradan tribünlerde sevinen Madrid taraftarları görülebilir. Dolayısıyla daha ucuz ise direkt Barça tribününden alırdım ben.
  • himmet dayi  (27.02.22 10:55:45) 
[]

Klasik Türk tipi evlerde olup da sizin evinizde olmayan şeyler var mı?

Benim aklıma gelenler televizyon, halı ve yemek masası. Hatta direkt oturma odası. Benim evimde bunlar yok mesela ve şimdi tam taşınma arifesindeyken dekorasyon fikirlerine bakıyorum ve pinterest’te falan beğendiğim evlerle Türkiye’de gördüğüm evler arasında çok büyük farklar var haliyle.

Yine yemek masası istemiyorum mesela. Hadi maksimum 4 kişilik bar tipi şık bir şey bulabilsem ona tamamım şu an ama anneme 6-8 kişilik masaya ihtiyacımın olmadığını anlatamıyorum mesela ya da evdeki fazla odaya yatak veya kanepe koymak istemediğimi ya da Türk kahvesi içmediğim hatta hayatımda 1 kez bile yapmadığım için türk kahvesi fincanı almayacağımı.

İnsanlar evlerinde hiç kullanmayacakları ama sırf biri gelirse diye aldıkları şeyleri bulunduruyorlar mı ya da neler bulunduruyorlar merak ettim. Siz de benim gibi gerek duymadığınız şeyleri evinize sokmama taraftarı mısınız yoksa yıllardır ailelerimizin evinde falan gördüğümüz o klasik misafire alınlış şeyler var mı evinizde? Varsa neler var?

Tabii bir de ülkede insanları bekar ve evli diye sınıflandırıp bekarlara pek bir şeyi layık görmeyip evli insanlardan mükemmel ev ve ev sahipliği bekleyen bir bakış açısı var ki ona girmek bile istemiyorum. Siz isterseniz istediğinizi yazabilirsiniz ama :)

 
Gerek görmediğimiz hiç bir şeyi evde tutmuyoruz net bir şekilde. Evimiz de buna göre küçük zaten. Yemek masamız da 4 kişilik standart ama gerekirse açılabiliyor (ikea'dan almıştık) Genel olarak her şey minimalist bizde. Kendi paranla alacağın ve kendi evine yapacağın tasarımı annene sormak zorunda değilsin, yaşlı kafası çok farklı bu konuda maalesef.


  • roket adam  (21.02.22 18:35:05 ~ 18:39:10) 
oo ilk evlendiğimde neler neler vardı gereksiz. hepsini yavaş yavaş attım sağa sola verdim. televizyonu verdik en büyük o geliyo aklıma. ayy bi de çeyiz sandığı vardı içinde de çeyizlerim ^^ hepsini verdim. en sevmediğim şeylerden biri benim seçmediğim bi şeyin eşya olarak bana alınması. hediye olarak değil de, örneğin yemek takımı gibi. evdeki yemek takımı allı güllü mesela. hiç sevmiyorum ama bunu atıp yenisini alacak durumum yok şu an. neyse ki çok sakarım da takım eksiliyor gitgide. bunun dışında gereksiz ya da kurtulunacak bi şey kalmadı. okuyunca aklıma geldi orta sehpa var evet. ortalıktan kaldırdık ama eşim atmama izin vermedi depoda duruyor.


  • pide  (21.02.22 18:40:50 ~ 21:19:11) 
annem babamla yaşadığım için haliyle bir sürü gereksiz şey var. "birgün lazım olur" mottosuyla tutulan. 40 sene önceki kumaşı bile var, annem asla bir şeylerin atılmasını istemez. özellikle de kendine ait bir şeyse, isterse senelerdir kullanılmasın.

ablamlar da aksine evde hiçbir şey tutmazlar. mesela yastık 2 tane vardır. biri kendisine, biri eşine. yani bir misafir gelse verilecek yastık bile yok. yorgan falan da aynı şekilde. tabak çanak da sayılıdır.

ikisi de görüldüğü üzere iyi değil. sadelikten yanayım ama kendimizin ya da gelip kalabilecek birilerinin ihtiyaç duyacağı şeyler mutlaka bir kenarda durmalı.

bir de arkadaş çevreniz ve ailenizdeki kişi sayısına da bağlı. bir de görüşme sıklığına bağlı.

ayrıca misafirin tabak çanak ve yastık yorgan dışında kolay kolay bir şeye ihtiyacı olmaz. anca olursa havlu ve pijama falan. onlar da her türlü yedekte bulunur zaten.
  • candide  (21.02.22 18:42:42) 
sade tatlı bi evim var ve evde gereksiz hiçbir şey yok. önceki evimde televizyon da yoktu, ama bi keresinde annem ve küçük kardeşim yanıma gelmişti. ben işteyken kış günü ha deyince dışarı da çıkamamış, evde öyle televizyonsuz falan çok sıkılmışlardı. sırf onlar gelir biri gelir ben evde olmam evde sıkılırlar diye bu kez evime yerleşirken ilk iş basit bi tv almıştım. arada geceleri ses çıksın diye açmak dışında pek açtığım da yok, yepyeni duruyor. onun dışında her şey tam bana kadar ve benim zevkime göre, misafir için aldığım ayırdığım hiçbir şey yok.


  • kimwexler  (21.02.22 18:50:19) 
Vitrin, orta sehpa


  • baal  (21.02.22 19:48:43) 
Vitrin, orta sehpa, salona ya da oturma odasına yemek masası, halı, tv ünitesi, battaniye, baza, yemek takımı yok bende.

Evim büyük 200m2, taşınalı 1 sene oldu, boşlukları doldurmakta zorlanıyorum bu yüzden. Dekoratif şeylerle doldurmaya çalışıyorum ama beğendiğim her şeyi alamadım çünkü fiyatları uçuk. Ferah ferah oturuyorum memnunum.
  • Jux  (21.02.22 19:55:57) 
6 kişiden fazla evde toplanma ihtimaliniz yoksa yemek masası gereksiz.
Tv izlemiyosanız gereği yok tabii. Ama ben tv de dizi vs izliyorum.

Aynı şekilde yatıya misafir gelmeyecekse ekstra yastık yorgan kanepe çekyat gereksiz. Ama yedek bulundurmak gerekebilir yıkandığı zaman vs için.

Ben bekarım, tek yaşıyorum, ama evde yılda 1 2 de olsa 4 5 kişi kaldığımız da oldu. Gerçi yaş ilerledikçe kalmalı aktivite +1 çift olur en fazla ya da ailem gelirse.

1 3lü koltuk var onun dışında şişme yatak var misafir için.
3 tane yastığım var kalabalık arkadaş grubum gelirse ben kırlenti yastık yapıyorum.

Vitrin yok çünkü manasız bence. Ama diğer klasik dediğiniz eşyalar kullanışlı olduğu ya da ihtiyacm olduğu için var. Orta sehpam yok ama arada almayı düşünüyorum ayak uzatmak için.

Yer varsa ufak tefek ekstra eşyayı ben dert etmem.

Türk kahvesi ekipmanı belki anneniz size gelir diye bulundurabilirsiniz. O benim için dert olmazdı.
  • ceketimi alip cikcam  (21.02.22 21:30:48 ~ 21:33:37) 
çayla alakalı her şey ben hariç herkes için.
normalde benim evimde çaydanlık, çay bardağı vs. hiçbir şey yoktu. eski iş arkadaşlarım ev tebriğine gelirlerken, çay makinesi ve çay almışlar. çay bardağı / takımını da annemler aldı. ben misafir gelmediği sürece elimi sürmüyorum onlara. çay makinesini de su ısıtmak için kullanıyorum.

misafir için aldığım şeyler ise, şişme yatak, havlular, yorgan, yastık, nevresim takımı. (şişme yatak hariç hepsinden de birden fazla var bu arada)

sonradan aklıma geldi, evde nescafe ve filtre kahve var mesela ben içmiyorum. misafir için duruyor. dolayısıyla kahve fincanı ve demleme aleti de var. onlar da misafir için olmuş oluyor :)
  • irene  (21.02.22 21:47:26) 
Cok vardir. Oturma grubu, hali vs yok bende de.

Yukaridakilere yeni bir sey ekleyeyim: Perde
  • buf-e kür  (21.02.22 22:19:45) 
Vitrin, orta sehpa(henüz), zigon sehpa takımı, sigaralık :v, ahşap büfe, avize, çekmece, kitaplık(henüz), panjur :/, yemek masası, portmanto ilk aklıma gelenler.


  • lüzumsuz adam  (21.02.22 22:24:11) 
Yemek masamız var, gündelik yaşamda yemekleri genelde sehpada yiyoruz.
Fakat arkadaşlarımız gelir gider, taco gecesi suşi gecesi, ıyun akşamları, hepsi masanın etrafında geçer. Dört geniş sandalyemiz var masa etrafında, sekiz dokuz kişi yemek için sığıyoruz, evde 10-12 hatta senede bir iki kez daha fazla kişi oluruz. Zaman zaman üstünde çalışır ya da toplantılara katılırım zoomdan son iki senedir. suluboya, seramik o masada yapılıyor. Eve taşınırken gerek var mı bu dev ahşap masaya demiştim ama yaşam alanında önemli bir yeri var şuanda. Yani klasik düzende düşünmeyin her daim. Multifonksiyonel bir araç masa kesinlikle.
Sizin yaşamınızda neye ihtiyaç olduğu önemli tabii ki yeter ki işe yarasın. Oturma odamız yok, salon mutfak yemek masası her şey açık plan tek bir katta mesela. Masa örtüsü satın almadım hayatımda hiç. Eşim bekar evinden getirmiş birkaç tane nedense, kullanmıyoruz diye verdim. Fazladan yorgan almadım. Tuhaf yatak örtüleri almadım. Yeni nevresimlerim yok hepsi eski hayatlarımızdan geldi. 3 tane çay bardağımız var, kırılırsa yenisini almam, biz kullanmıyoruz, eşimin anne babası istiyor sadece gelince. Yani meli malıları boşverin. Size nasıl kolay geliyor, neyi idare edebiliyorsunuz? Evinizde neye yer var? Baktınız yokluğunu hissediyorsunuz alırsınız.
  • kullanıcıadımbuolsun  (21.02.22 22:26:25) 
Vitrin yolluk mutfak banyo halısı biblo vs hiç yok
Koridorda da halı yok

  • photo85  (21.02.22 22:36:10) 
Istanbuldayken insanların gelip bende kalacagı bir hayat yasamadım hic. Cok az kisilik bir sosyal hayatım var ve o kisilerin hepsinin de birbirine cok yakın evleri vs var. Hepimiz coook istisnai bir durum olmadıgı surece gorusup gorusup uyumaya kendi evimize gideriz. Sehirlerarası arkadasım veya akrabam yok. Mısafir de gelmez. Gelen arkadaslarım benim kullandıgım catal bıcak tabagı vs kulanır. Evdeki her sey benim icin ve tabiri caizse ‘bana kadar’ var ve daha fazlasına ıhtıyac duymam.

‘Acil bir durum olursa’ diye dusunmuyorum. Bunun ıcın maddi olanakları acık tutmayı tercih ediyorum. Populer kulturde buna ‘fuck you money’ denıyor, yani birine soylediginiz son soz ‘f*** you!’ ldugunda kullanılacak para demek. Isinize, esinize, ev arkadasınıza falan bunu deyip ayrıldıgınızda kullanabileceginiz para. O sebeple bir arkadasım veya kardesim hayatında bir degisiklik yapıp benimle yasaması gerekirse o zaman alırız diye dusunuyorum. Onun dısında biri iki saat oturacak diye turk kahvesı cezvesi bulundurmak manasız geliyor. Fazla esya sevmıyorum.

Ha evimde gereksiz ne var? Mısafir yatagı var cunku lojmanda yasıyorum ve esyalar benim degil.
  • sopiro  (22.02.22 05:59:46) 
[]

Pandemi öncesindeki hayatıma dönemiyorum? Siz de böyle misiniz?

Tabii ki herkesin hayatı çok değişti, hala pandemi devam ediyor ve hala dikkat etmek lazım falan ama çok temel şeylerde bile eski halimden eser olmadığını fark ettim şu sıralar.

Mesela 3-4 hafta önce çok büyük ihtimalle vapurda üşüttüğüm bir günün ardından hafiften hasta gibiydim ve yine de covid ihtimaline karşın 10 gün kendimi karantinaya alayım dedim. 10 gün boyunca evden çıkmadım ve ciddi ciddi çok da sıkılmadım. Oldum olası aşırı dışadönük bir insan değilimdir zaten ama 10 gün asla dayanamazdım normalde.

Beni şaşırtan bir diğer şey de şu ki ben bu hayatta en çok seyahat etmeyi özellikle farklı ülkeler görmeyi seven bir insanım. Önümde hep bir seyahat planım olurdu ve bazen haftalarca buna odaklanırdım. Şimdi nisan için normalde gitmemin zor olacağı uzak bir ülkeye bilet aldık. 2 sene önce olsa havalara uçardım ama şu an sanki çok normalmiş ya da büyük ihtimalle iptal etmek zorunda kalırmışız gibi geliyor ve hiç sevinemiyorum. Geçen hafta da Lviv’e gidip gelmiştim. Sonra arkadaşlarım nasıl geçtiğini sorunca neyi sorduklarını bile anlayamadım. O kadar önemsizleştirip yok saymışım yani içimde.

Bu arada pandemi sürecinde özellikle de 2020’nin bahar aylarında o kadar çok kesinleşmiş planım iptal oldu ki genel olarak artık her şeye karşı hevessiz oluşum bununla da ilgili galiba çünkü ufak tefek şeyler değil hayatımı çok etkileyecek şeylerdi hepsi.

Sizler de böyle misiniz merak ediyorum. Pandemiden önce zevk aldığınız şeylerden hala aynı zevki alıyor musunuz? Genel olarak sizde de bir hevessizlik var mı hayata karşı? Varsa da nasıl düzelecek sizce?

 
Valla kimse eskisi gibi değil. Hayatlarımız inanılmaz bir şekilde değişti ve aradan geçen sürede bizler de çok değiştik. Kişiliklerimizi de etkiledi yani. Pandemi yüzünden kaç tane seyahatim (iş-kişisel) iptal oldu bilmiyorum. Öyle olunca insan hayal kırıklığına uğramasın diye umutlanmayı, plan yapmayı bırakıyor resmen.

10-15 gün sonra meksikaya bilet almıştık. Resmen daha otel bile ayarlamadık. Normalde olsa aylar önceden gideceğim yerlere kadar excel yapardım. Biliyorum ki iptal olursa üzüleceğim, bırakıyorum yani. Eskiden sabahlara kadar dışarılarda olurduk, güzel yerlere gitmeye çalışırdık, ya en basitinden güzel giyinmeye falan çalışırdık, son 2 senedir giydiğim şey sayısı aynı yılda 1 defa kuaföre gidiyorum şu anda. Herkes böyle yani takma kafana.
  • roket adam  (26.01.22 18:37:19 ~ 19:01:25) 
Maske olduğu sürece hayattan zevk almıyorum.


  • dissendium  (26.01.22 18:51:07) 
maske+1
disari cikmak cok tatsizlasti. sadece sen zevk almiyosun gibi degil de gittigin yerlerin enerjisi de insani açmiyor. tr icin diger olumsuz etkenlerin de bu durumu tetikledigini dusunuyorum. bi cenaze namazimiz kilinmadi o kadarxd

  • ala09  (26.01.22 19:18:04) 
Belirsizliği yönetmesi zor ve bu kadar kısıtlı, çoğunlukla da hareketsiz ve yüzyüze etkileşim olmayan bir yaşam insani değil de ondan.

Pandemiden önceki fotoğraflara baktığımda bambaşka bir hayatım olduğunu görüyorum, şuanki yaşantım belki çoğu açıdan avantajlı ancak bir o kadar da soyutlayıcı. En basitinden düzenli spor yapardım, beslenmeme, kendime dikkat ederdim, etkinliklere giderdim, arkadaşlarımla görüşürdüm, rahatça toplu taşıma kullanır bağımsızca gezerdim. Pandemide önceliklerim tersine döndü: Hareketsiz ve çok da sağlıklı sayılmayacak bir hayatım oldu, sürekli bilgisayar başındayım, arkadaşlarımla ya pandemiden dolayı görüşmüyoruz ya da yine pandemi nedeniyle farklı yerlere dağıldılar. Her şeyi internetten alır oldum, dolabımın büyük kısmı pijama:) en büyük hobim temizlik, kahve ve şanslıysam belki haftasonu 1-2 film izlemek. İş başında günlerim, saatlerim, gecelerim, hayatım geçiyor, sanal toplantılarda tanışıp vedalaştığım insanlar var. Sonsuzluğa uzanan Zoom'dan Skype'tan Whatsapp'tan fenalık geldi. Beyoğlu'na Beşiktaş'a gidip sokakları dolaşmayı, belki bir iki bir şey yiyip kahve içip mekan keşfetmeyi, kalabalık konserlere, etkinliklere gitmeyi, hatta mağaza pasaj gezmeyi, sinemaya gitmeyi özledim. Bu kadar basit şeyler, ne kadar zor. Şuan günü kurtarmaya bakıyorum. 2 sene çok uzun bir süre hayat için ve yaşam daha ne kadar ertelenir cevabı bende de yok. Umarım buluruz.
  • dreamnesiac  (26.01.22 19:38:44) 
Ben de yasadigim ulke sebebiyle her sene bir ayi araliksiz karantinada gecirmek zorundayim otelde ve evde. Hapis cezasi gibi geliyor kulaga, ama iki defada da cok zorlanmadim. Ucuncude de zorlanmayacagim muhtemelen. Ama sosyal aktiviteler konusunda hevessizlik cok var.

Sinemaya, tiyatroya en son 2019'da gittim sanirim. Restoranlara gitmiyorum. Seyahat etmek artik hic ilgimi cekmiyor.
  • sopiro  (27.01.22 06:15:23) 
[]

Sağlıklı beslenme kaygınız var mı? Yüzde kaç sağlıklı besleniyorsunuzdur?

Asıl sormak istediklerim başlıkta ama genel olarak bu “sağlıklı beslenme” dediğimiz şeyi nasıl ve ne şekilde algılayıp uyguladığınızı da merak ediyorum. Sizin için ne kadar önemli ve ne kadar uyuyorsunuz buna?




 
hiç bu tarz kaygılarım yok, 43 kiloyum.


  • rose parks  (17.01.22 18:37:12) 
Var.

Yuzde 55 60 gibi
  • floydian  (17.01.22 18:45:43) 
Evet bu kaygıyı taşıyorum. Yüzde seksen uyduğumu düşünüyorum.


  • ruhen hastayim ben  (17.01.22 18:47:55) 
Kaygim var ama tembelim. %15 diyorum.


  • hot potato  (17.01.22 18:49:11) 
Kaygım yok, %70-80


  • gabe h coud  (17.01.22 18:51:17) 
kesinlikle var. kendi yaptığım ev yemeği olmak zorunda illa. dışarıdan söyleyince uyku düzenimden tut cildim bile bozuluyor.

tatlı dışında %80 sağlıklı besleniyorumdur. kendime söz verdim, ayda yılda bir evde yaptığım sütlaç dışında tatlıyı da keseceğim artık.
  • adse  (17.01.22 19:14:49) 
Kaygım var hatta takıntı seviyesinde. %80-90 sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Dışarda yemek ve paketli gıdalar minimum seviyede. Canım tatlı isterse sağlıklı bir tarif bulmaya çalışıyorum. Şu an evden çalıştığım için buna uymak kolay ama işe gidince zor oluyor.


  • jazzabel  (17.01.22 19:23:51) 
Valla hiç öyle bir kaygım yok. Yediğim sağlıklı şeyleri hep kazara yiyorum sanırım. Yani atıyorum 3-4 lahmacun yiyorsam lahmacun içine kattığım yeşillik falan sağlıklı sayılır herhalde anca. O yüzden benim yüzdem 20 falandır herhalde.


  • j r r tolkien hayrani  (17.01.22 19:29:14) 
Yemek seçerim. Ispanak, pırasa falan yemem. Ama dikkat ediyorum. Gidip kekin üstüne çikolata yemem. Bir cips yediysem sonra bir hafta yemem. Kola içtiysem iki bardağı geçmem. Ben bu şekilde sınırlamayla kontrol ediyorum.


  • dissendium  (17.01.22 19:30:55) 
Maaşımın çoğunu organik ürünlere ve vitamin takviyelerine verdiğim için %80 diyebilirim ancak sağlıklı beslenme kaygısından çok pahalılığın artacağından ve sağlıklı ürün alamayacağımdan kaynaklı bir kaygı mevcut.


  • BuddyGuy  (17.01.22 19:36:06) 
Günlük aldığım kaloriye ve aldığım besindeki protein, karbonhidrat, yağ dengesine dikkat ediyorum.
Yıllardır şeker ve şekerli bir besin, dolayısıyla paketli gıda tüketmiyorum.
Günde en az 2 litre su (sıvılar hariç) tüketiyorum.
Her gün mutlaka farklı bir sebze (Çiğ ya da haşlanmış) tüketiyorum.
Kendi ekmeğimi, zeytinimi, peynirimi, yoğurdumu, şarabımı, cider ımı kendim yapıyorum.

Yüzde hesabı nasıl yapılır bilemediğim için cevaplayamayacağım.

Beslenmeyle alakasız gerçi de iyi de spor yaparım.
  • Mirket  (17.01.22 20:04:09) 
Yok. Sevdiğim şeylerden sağlıklı olanlar sayesinde yüzde 10u tutturuyorumdur herhalde yani umarım:)


  • asteriks  (17.01.22 20:36:24) 
Canımın çektiği şeyi ne olursa olsun tüketecek kadar sağlıklı besleniyorum. Sağlıklı beslenmek uğruna anlık isteğimi yadsıyacak kadar sevmiyorum bu hayatı.


  • Bruce  (17.01.22 22:06:08) 
benim de var, şöyle var. evde abur cubur, kolay şeker tutmuyoruz. gereksiz kalori almıyoruz (hani açlık ve stres anında bi gofret yiyeyim dersin ya o), gereksiz alkol kullanımımız yok sadece sosyal okazyonlarda kullanıyoruz. dengeli beslenmeye çalışıyoruz (evde pişecek şekilde arada bi sebze, çoğunlukla tavuk, et) kahvaltı dışında ekmek yemiyoruz. tabii ki sağlıksız beslendiğimiz, hamburger baklava vs yediğimiz oluyor ama sık sık ve dandik yemektense seyrek ama kaliteli yiyoruz mutlaka, yediğimize değiyor yani.


  • roket adam  (17.01.22 22:37:26) 
kızartma ve rafine şekerden mümkün olduğunca uzak duruyorum. yemeklerimi evde kendim yapmaya çalışıyorum, dışarıda yiyeceksem sağlıklı şeyler seçemeye özen gösteriyorum.

yemeklerde zeytinyağı kullanıyorum.

bazı dönemler tatlıya karşı zaafım oluşuyor, kontrollü bir şekilde yemeye çalışıyorum sonra geçiyor.

asitli içecekler on yıldan fazladır hayatımda yok.

bu şekilde idare etmeye çalışıyorum, iyi beslendiğimde iyi hissediyorum ama yemek yemeyi de çok seviyorum:) denge kurmaya çalışarak devam ediyorum diyebilirim.

bir de haftanın üç günü direnç antremanı yapıyorum, bu hayat kalitemi baya yükseltti.
  • elma  (17.01.22 23:01:22) 
Midem her şeyi kaldırmadığı için dikkat ediyorum.

Şeker, tuz, ekmek, paketli gıdalar, katı yağ ,yağlı gıdalar minimumda yiyorum.

Bakliyat,yumurta,peynir,tavuk tüketmeye çalışıyorum
Meyve ve sebzeye ilaveten yulaf, kinoa , börülce tüketiyorum
Kuru kayısı ceviz kuru üzüm enerjim düştüğünde yiyorum
Kahvemi çayımı sade içiyorum

Canım çok tatlı isterse ki senede 2-3 supangle tercih ediyorum.

Tek sorun yeni tarifler bulamıyorum ve bazı tarifler yavan olduğu için en ufak lezzet verici bir sos-krema-baharat filan eklemek maliyeti arttırıyor.
  • kararsızataletfilozofu  (18.01.22 01:27:42) 
sağlıklı beslenme çok geniş bir kavram ülkemizde.
Sadece "Fit" gıdalar tüketen de sağlıklı yiyorum diyor.
Organik beslenen de...
Karatay diyeti uygulayan da.
Kendince tuhaf diyet rituelleri uygulayanlar da sağlıklı yediğine inanıyor.

Sağlıklı beslenmeden benim anladığım katkısız (bu şartlar altında düşük katkılı), gıda ürünleriyle dengeli ve düzenli yemek (akdeniz diyetine yakınım diyelim)

Ama maalesef ülkemizde marketten alınan ürünlerin birçoğu bu tanıma uymuyor. Tamam dengeli beslenmek mümkün bir şekilde. Ama tükettiğimiz ürünler sorun.

Tohumlara güvenemiyorum, et ürünlerine güvenemiyorum çünkü hayvan nasıl yemleniyor, nasıl ilaçlanıyor bilmiyoruz.

Gıdalara eklenen birçok renk ve katkı maddesi bir şekilde "sağlığa olumsuz bir etkisi kanıtlanmamıştır" denerek yırtıyor.

Ne yazık ki doğal gıdaya ulaşmak hem çok maliyetli, hem de çok eforlu. Çünkü her ürünü Türkiye'nin dört bir yanından almak ve bunu düzenli bir şekilde almak dert.
Sırf bu iş için bir ekibinizin olması lazım.
  • anten  (18.01.22 10:25:51) 
Üniversiteye başladığım dönem sağlıklı beslenmeyle ilgili neyin ne olduğunu öğrenmeye başladım, fakat sağlıklı yemeklerin üstüne ek olarak dışarıdan aperatif söylerdim, kilo sorunum hiç olmadı ama yağ oranım biraz yüksekti, hep rahatsız oldum bu durumdan.

Üniversite sonrası yemek yapma konusunda çok iyi noktaya geldim, nadir yediğim abur cubur ve dışarıdan yemeleri özel günler haricinde bıraktım.

Artık her gün evde spor yapıyorum, beslenmeyle ilgili son gelişmeleri takip edip vücuduma iyi gelen rutinleri oluşturuyorum.

Nadiren dışarı çıktığımda burger, pizza gibi kaçamaklar yapıyorum. Hayatım bu sayede kökünden değişti, çok iyi hissediyorum. %95 diyebilirim.
  • hadi ya la  (18.01.22 12:00:25) 
[]

Dalgalı saç bakımsız, düz saç bakımlıdır algısı mı var insanlarda?

İnfluencer tayfadan dalgalı saçlı bir kızla ilgili bir sürü “o saçlarla nasıl influencer oldu” ya da “bakımsız saçları çok kötü görünüyor” tarzı yorumlar gördüm de genel olarak böyle bir algı mı var anlamadım. Bunun dışında bakımlı olmakla ilgili şeylerde de genellikle düz saçlı olmaktan bahsediliyor gördüğüm kadarıyla.

Ben orta okulda ve lisedeyken yani 2000’lerde düz saç çok modaydı ve sürekli saç düzleştiriyorduk. Benim saçlarım da pek düzgün şekilli olmamakla birlikte dalgalı ve sonraları dalgalı saçla barışıp dalgalı kullandım hep. Şimdi böyle yorumlar görünce merak ettim çoğunluğun fikrini.

Dalgalı ya da kıvırcık saç bakımsız mı duruyor sizce de? Ya da düz saç daha mı güzel her zaman? Siz nasıl kullanıyorsunuz saçlarınızı?

 
benim fikrim değil ancak;
evet, tabiiki böyle bir algı var.
bu mesela iş mülakatlarında falan önemsediğim bişey.
dikkat çeksin diye spikerlerin ve hosteslerin saç stillerini örnek vermek isterim. kıvırcık saçlı biri gözümün önüne gelmiyor.

kökeni siyahilik-beyazlık ayrımına kadar gidiyor.

sunay akın'ın da çocukluk arkadaşı ömercikle ilgili böyle sitem ve hüzün dolu bir anısı var ayrıca : ))


dalgalı/kıvırcığım.
iş hayatında maşalı (fönlü dalga, düzeltilmiş bukle) kullanmak zorunda kaldığım çok oluyor.
  • rewlack  (10.01.22 13:44:05 ~ 14:06:46) 
İri dalgalı, kalın telli ve gür saçlarım var.

çok uzun süre bu bakımsız algım yüzünden saçlarımı düz kullandım. sonrasında ara sıra saçlarımı kendi haliyle kullandığımda gelen iltifatlar, eşimin ısrarle ne güzel saçların var ben niye düz kullandığını anlamıyorum demesi üzerine 'herhalde benim saçlarım güzelmiş' diye düşünmeye başladım. son iki yıldır habire saçlarımı düzelten halime gülüyorum.

Özellikle ergenlik döneminde kendimizde olmayanı istemeye çok meyilliyiz. Kendi arkadaşlarım hep benim saçlarıma özenirdi mesela, ben de onlarınkine.

Kıvırcık, dalgalı saçların bakımı düz saça göre daha meşakkatli, daha çabuk elektriklenir, şekle sokmak zordur. Yataktan kalkıp iki dakikada düzeltemiyorsunuz. 5-10 dakika vakit ayırmanız lazım, kurutma biçimine dikkat etmeniz lazım vs. Çoğu dalgalı saçlı insan da bu yüzden sevmiyor saçlarını. Ben otuzuma yaklaşırken sevmeyi ve saçıma bakmasını öğrenen biri olarak dalgalı saçlar da gayet güzeldir diyorum. Düzgün bakıldığı takdirde düz saçtan da daha havalı bence.
  • fraise  (10.01.22 13:56:23 ~ 13:57:17) 
Dalgalı, kalın telli ve gür saçlarım var. +1 Saçımla yeni yeni barışıyorum.

Haftada 2-3 kez kuaföre gidip fön çektirdiğim bir dönemim oldu, o zaman ekonomi böyle çohiyi değildi tabii. Kabarık ve dağınık saçımla insan içine çıkmaktan utanıyordum resmen. Bir ara da madem dalgalı, tam olsun diye 2-3 kez perma yaptırdım.

Düz ve ince saç da mesela bakımsız gözükebiliyor. Saçın yağlanması düz saçta daha belirgin oluyor ve kötü gözüküyor. Ama sonuç olarak düz saçı "bakımlı" göstermek daha kolay. Dalgalı/kıvırcık saç için hem nasıl bakacağını bilmek hem de daha çok zaman gerekiyor ama düzgün bakınca gayet bakımlı gözüküyor kıvırcık saçlar da.

İki günde üçüncü kıvırcık saç sorusu oldu bu, hayırdır inşallah.
  • kobuzchu kiz  (10.01.22 14:19:43) 
yazılanlara bir ekleme olarak düz saç bana biraz fazla mükemmel geliyor hep az da olsa dalga bence bir tık ileriye atıyor. dalgalar özellikle effortless gibi durduğunda daha doğal, özellikle de yüz şekline uygun bir şekilde dağıtılırsa düz saçın asla ulaşamayacağı doğal/güzel bir hava veriyor bence.

böyle düşünmemin nedeni şu da olabilir, daha organik şekiller olduğu için kişiyi daha kendine özgün yapıyor. açıkçası düz saç dediğinde hep aklıma aynı modeller aynı insanlar geliyor, sıkıcı buluyorum biraz.
  • william morris  (10.01.22 15:10:58) 
[]

Hiç evden çıkmadığınız bir durumda ne sıklıkla duş alırsınız?

Pandeminin başında evden çalışırken haftada 1 duş alan birini duydum da onun şaşkınlığıyla soruyorum. Pandeminin ilk zamanları gibi haftalarca evden çıkmayacak olsanız ne sıklıkla duş alırdınız/aldınız?




 
yine de her gün duş alıyorum. günlük hayatta buna alıştıktan sonra 1 gün duş almayınca kendimi çamur gibi hissediyorum.
çok nadiren yataktan neredeyse hiç çıkmadığım bir gün olursa 1 gün duş almadığım oluyor.

  • kent sakini  (09.12.21 20:52:51) 
Gün aşırı. Saçım yağlanıyor çünkü mecburen alıyorum. Bazen her gün.


  • hrvl  (09.12.21 21:12:41) 
evden çalışıyorum, bazen günlerce evden çıkmadığım oluyor, istisnasız her gün duşumu alıyorum, 1 gün bile duş almasam kendimi iğrenç hissediyorum.


  • hypathia  (09.12.21 21:14:49) 
2 günde 1


  • anais  (09.12.21 21:22:36) 
çok sıcaklar ya da üstüste yapılan (yüzme gibi) aktiviteler, bazı yaz dönemleri falan hariç hiç bir zaman her gün duş almamış olabilirim. cildin ve saçın doğal dokusunu ve yağ dengesini kötü etkiliyor bence. sürekli evdeysem ve özel bir durum oluşmamışsa, üstüste 3 gün duş almayabilirim diyebilirim sanırım.

ihtiyaç insandan insana değişebilir diye düşünüyorum. bazı insanların gerçekten her gün duş almaya ihtiyacı da oluyor olabilir, herkesin cilt tipi, vücut yapısı falan farklı sonuçta. ama haftada bir biraz abartıymış.
  • nimberjack  (09.12.21 21:27:34) 
hergun, cikmak cikmamak farketmez.


  • cooperr  (09.12.21 21:52:37) 
kokmuyorsam terlememişsem pis değilsem ve evden çıkmıyorsam ev halkı da rahatsız olmıyorsa haftada 1 ideal
çocukken de öyle değil miydi zaten?
ayrıca saçın dönem dönem kendi yağıyla yağlanması çok faydalı. azıcık de su tasarrufu olsun evde yalnızsanız her gün duş gerekli olmadığı gibi cilt ve saç için inanın sağlıklı da değil.
  • photo85  (09.12.21 21:58:54) 
herhangi bir gün belirlemiyorum. saçım yağlanırsa, terlediğimi, kirlendiğimi hissedersem oluyorum. bu bazen günlük bazen de 3-4 gün arasında olabiliyor.


  • jepa  (09.12.21 22:00:05) 
Kışın 2gunde 1 yazın her gün


  • olaylar olaylar  (09.12.21 22:22:54) 
troll cevap sanacaklar ama daha önce yaptım. 1 sene.


  • ya ben lan neyse  (09.12.21 22:25:22) 
Ekstrem 1 durum yoksa kışın günde 1 yazın günde 2 den başlar havanın sıcaklığına göre devam eder.

Ama evden çıkmadığım gün kışın sadece şampuanlanip çıkarım. Yazın 2. Duştan itibaren sadece soğuk suya girmek şeklinde cereyan eder vs
  • materyalist imam  (09.12.21 22:36:45) 
Normal düzenimde 2 günde 1 alırım. Arka arkaya duş alacaksam da duru su ile yalnızca gereken bölgeleri sabunlayarak duş alırım.

Pandemide 3 e ve 4 e çıktığı oldu. Saçım yağlandı ama vücudum kokmaz zaten benim.
  • zimbirik  (09.12.21 22:43:49) 
Her gün aldım/alıyorum. Aksi düşünülemez.


  • ruhen hastayim ben  (09.12.21 22:44:01) 
2-3 günde bir disari dikip cikmamaklar alakasi yok bu durumun. haftada bi ne la ilkokul ögrencisi gibi:)


  • all girls dream  (09.12.21 23:40:12) 
2-3 günde bir.


  • hayirsiz  (10.12.21 00:02:55) 
Spor yaptığım için yine her gün. Spor yapmasam da her gün. Disiplin sağlar, işe ve hayata güzel bir başlangıç. Sağlıklı rutin çok önemli.


  • gabe h coud  (10.12.21 00:04:02) 
3 numara sacim var, evden calisiyorum ve terlemediysem 4 gunde 1 dus alabilirim evet tsk.

Pis oldugumu da zannetmiyorum yazin her gun yikanirim. Benim dus alma kriterim sac yaglanmasi ve ter kokusu. Bunlar 1 gunde olursa 1, 4 gunde olursa 4 gun sonra dus almis olurum.
  • ananiyimioguz  (10.12.21 00:27:11) 
Duş her gün alıyorum da saçımı 2 günde bir yıkıyorum; lisede her gün saç yıkamaktan dermatit olmuştum, doktorum çok kızmıştı. O zamandan beri her gün yıkamak yerine ara veriyorum.


  • fraise  (10.12.21 00:53:02) 
majorun de majoru depresyondan muzdarip oldugum zamanlar birkac ay banyoya girmedigim oluyordu. normalim iki-uc haftada bir falandi. yillar gecti, depresyon hala devam ediyor fakat kendimi zorlayarak iki gunde bire sabitleyebildim. yani bu depresyon oyle bir sey ki adami banyoya sokmuyor cok ilginc. ha bu arada dus konseptini hic sevmedim ben. keselenerek yikaniyorum.


  • nibba  (10.12.21 01:02:46) 
Ayda 1-2 defa
Arabayı her pazar

  • wu  (10.12.21 10:21:07) 
yazın terleyen biri olduğum için her gün alıyorum

kışın evden çıkmadığım dönemlerde üç dört günde bir. Evden çıktığım zamanlarda iki günde bir gibi
  • nundu  (10.12.21 10:31:41) 
Son 25 yıldır kar yağmur çamur demem, yataktan bile çıkmayacaksam yine de her gün. Sadece sezeryan doğum yaptığımda ara verdim onda da mutlaka saçımı yıkayıp vücudumu sildim.


  • balik kraker  (10.12.21 10:50:30) 
spor yapmasam 4-5 gune kadar cikardi heralde ama spor yaptigim icin aliyorum.


  • bay b  (10.12.21 10:52:53) 
Her gün tabii ki. İnsan oturduğu yerde kendi kokusundan rahatsız olur, haftada bir ne demek? :D


  • BuddyGuy  (10.12.21 11:01:08) 
iki günde bir, maksimum üç. Dışarı çıkınca da benzer yapıyorum zaten, yalnız bazen "sadece vücut" veya "sadece saç" yıkadığım ara günler olabiliyor.

Her gün duş alma gerekliliği hisseden ve kıyafetlerini bir kere giyip yıkayanlar ya çok terliyorlar veya çok vücut kokuları mı var nedir, bu insanlar kendinden çok iğreniyor kendilerini çok pis görüyor gibi geliyor bana.
  • nhk ni youkosu  (10.12.21 11:25:35) 
ben her gün duş alırım. evden çıksam da çıkmasam da. duş almadan kendimi rahat hissedemiyorum.


  • alt4y  (10.12.21 11:31:33) 
2 günde 1 alıyorum max. çıkmak çıkmamak fark etmez.


  • roket adam  (10.12.21 14:01:15) 
[]

Roborock robot süpürge vs. Dyson

Evet bu konuda 362827 tane duyuru açıldı ve ben de bir kısmını okudum ama ikisini de kullanmış olanların güncel yorumlarını merak ettim.

Biraz tembel bir insan olarak robot süpürge daha çok işime geliyor açıkçası ama duvar diplerini, kapı arkalarını falan iyi süpüremeyecekse ve Dyson daha iyidir derseniz ona da tamamım şu an.

Bu arada evde henüz eşya yok. Robot süpürgeye karar verirsek en azından kanepedir yataktır bu tarz şeyleri süpürge girecek kadar yüksek alabiliriz.

Ne dersiniz bu durumda? Hangisi daha kullanışlı bu ikiliden?

 
Robot süpürge ile koltuklar, yatak falan süpürülmüyor, ilk başta Dyson, ilerleyen zamanlarda tembellik için robot derim. Eşyaları yine yüksek alın, dikey süpürge ile kolayca temizlenir.


  • whoosie  (01.12.21 12:47:22 ~ 12:49:01) 
Roborock basit kullanım için işe yarıyor ama Dyson ile güç ya da temizlik kalitesi anlamında karşılaştırılması zor. İkisinden birini alacaksanız, başka bir süpürgeniz yoksa Roborock sizi tatmin etmeyecektir.


  • salihdt  (01.12.21 12:48:37) 
Evde başka süpürge yoksa tek başına robot süpürge yetmiyor. Yukarıdaki iki yoruma katılıyorum, günlük temizlik için robot süpürge harika ama sürekli kullanımda yetmiyor. Eğer bütçe oluşturulabilirse ikisi birden çok rahat oluyor. (Robot süpürge varken Dyson kullanılmaz diye düşünüyorsunuz ama gerçekten kullanılıyor.) Sadece biri alınabilecekse Dyson.


  • love my way  (01.12.21 13:01:41) 
Evde robot süpürge tek süpürge olamaz. Her halükarda evde bir elektrikli süpürge olmalı. Ha robota sık sık temizlik yaptırırsın ortalık temiz kalır ama dip bucak süpüremez robot öyle bir şey yok.
Not: s5 max kullanıcısı

  • bana kedicik derdi  (01.12.21 13:15:52) 
İkisi aynı şey değil diyebilirim. Süpürge zaten alacaksınız. Miele c3 alın. Bir de orta karar robot alırsınız bitti gitti. Dyson alacaksanız bile robot a göre alın bence eşyaları çünkü er ya da geç robot alınır.

Tembelseniz haftada bir ve daha uzun aralıkla süpürge açılacaksa dyson olmuş, miele olmuş, philips olmuş bence farkı da yok.
  • baal  (01.12.21 13:31:38) 
ikisi farkli+1 ama robot aldigimdan sonra cok az supurge actim. temizlik yapilmasi gerektiginde halilari cirpmak(!) suretiyle ve yerleri silmek suretiyle temizledigim icin supurge olmasa da ölmezdim. robot daha iyi benim icin cunku evde az vakit geciriyorum. o koltuk supurme falan hikayesini ben silerek sagladigim icin once iyi bi robot alirdim ihtiyac halinde dandirikten bi elektrikli supurge alirdim.


  • ala09  (01.12.21 14:00:48) 
elimle ben yapcak olduktan sonra isterse ferrari olsun markası. robot süper buluş markası vestel olsa bile.


  • mikahakkinen  (01.12.21 14:43:07) 
bütçe sınırlı ise; sadece dyson almak yerine robot + klasik elektrik süpürgesi daha mantıklı bence.


  • nuisance  (01.12.21 14:47:03 ~ 14:47:18) 
birine öncelik verecek olsam dikey süpürge alırım. ki öyle yaptım. xiaomi robot almıştık. bir süre kullandık sonra arızalandı iade ettik ama gidip aynısından almak yerine dikey süpürge aldım. evde kedi de olduğu için koltuk süpürmek vs önemli. ayrıca robot ne kadar iyi süpürürse süpürsün asıl pisliklerin biriktiği köşelere giremiyor. zaten evde döküntü varsa bunları en baştan toplamak gerekiyor vs vs.

yani bence öncelik dikey süpürge. ama sonra robot da gerekli. şu an robot süpürge bakıyoruz mesela.
  • elorelia  (01.12.21 14:55:16) 
1,5 yıldır roborcok s5 max kullanıyorum, o kadar memnunum ki bence ilk onun alınması gerekiyor, günlük tozu fulla dlığı ve hatta mop da yaptığı için çok başarılı. günlük süpürdüğü için kapı arkaları vs.. toz toplamıyor zaten.

geçen ay sırf meraktan dyson v15 aldık, 1 kere koltukları ve yatağı süpürdük ve bir daha kullanmadık. robot süpürge büyük rahatlık.

bence robot + normal bi süpürgeyle ilerlenmesi en mantıklısı (dysona gerek yok)
  • benaslinda  (01.12.21 16:31:01) 
Robot + klasik ucuz elektrikli süpürge en iyi kombinasyon olur.

Robot aldığımızdan beri ayda bir belki açıyoruz süpürgeyi. Dip köşe gayette iyi temizliyor buradaki yorumların aksine. Biz yalnızca koltuk üstlerini, alçak koltukların altlarını falan normal süpürge ile temizliyoruz.

Kapı açık olduğunda kapı arkalarına girmediği için 2 seferde bir oda kapısı kapalı süpürüyoruz falan. Çözüm bulduk yani her şeye.
  • zimbirik  (01.12.21 17:32:32) 
[]

Şu durumda uçağa nasıl binilir?

Diyelim ki bir kadın ve bu kadının aylar önce alınmış bir uçak bileti var. Uçuştan önce evlendi ve soyadı değişti. Bu durumda uçağa binişte sorun oluyor mu? Bilet ve pasaporttaki isim soyisim uyuşmasa da binmeme ihtimali yoktur diye düşünüyorum ama net bilgisi olanların cevaplarını bekliyorum.




 
#çareevlilikcüzdanı


  • archmage mahmut  (19.11.21 13:28:38) 
evlenmeden once almistik bizde, nufus cuzdanini da degistirmeden yurtdisina 2-3 ucus yapmistik, eski nufus cuzdani ile sorunsuz uctuk her yere (guncel durum nedir bilmiyorum)


  • sweetoffice  (19.11.21 13:36:15 ~ 13:36:44) 
pasaport degismeden ve eski soyadimla aldigim bilette sorun olmamisti ama siz pasaportu degistirdiyseniz biletteki isim uyumsuz diye sorun cikarabilirler. ucacaginiz havayolunu arayip bilgi alin bence.


  • in vino veritas  (19.11.21 17:19:52) 
Pasaport ve biletteki isim uyuşmassa ucaga binemez.
Pasaportunu degistirmediyse sorun olmaz ama degistiyse havayolları ile konussun.

  • 65 derece  (21.11.21 00:08:12) 
[]

Günde 1500 kalori almalıymışım ama doymuyorum?

Bu aralar sağlıklı beslenmeye karar verdim kendimce ve bu bahaneyle pandemide aldığım 3-4 kilodan da kurtulurum diye düşündüm. Sıkı bir diyet yapmıyorum hatta hiç diyet yapmıyorum gibi ama sadece abur cubur yemeyip evde sağlıklı öğünler hazırlamaya çalışıyorum.

Yani amacım aslında daha sağlıklı olmak ama şu fazla 3-4 kilodan kurtulsam da fena olmaz. Neyse ben şimdi boyumu, kilomu haftalık egzersiz düzeyimi falan bu tarz hesaplama sitelerine giriyorum. Günlük kalori ihtiyacım 1500 kalori çıkıyor. Gerçekten az mı anlamadım ama bana aşırı az geliyor ya bu. 1500’ün altında kalamıyorum hiç.

Mesela dün yiyip içtiklerim şunlar bakın sadece: Öğlen soya latte, chia puding, trabzon hurması ve badem. Akşam yemeğinde de 1 tabak enginar, biraz zeytinyağlı sarma ve 1’er tane küçük kuru biber ve patlıcan dolması. Küçücük bir dilim de ekşi mayalı ekmek. E ben bunlarla doymadım bile hatta 2 ay önce olsa abartısız 2 katını yerdim ama bu kadarcık şey bile 2000 kalori civarında hesapladığım sitede.

Ben anlamadım bu iş nasıl olacak. Zaten 2 öğün yiyorum. İlk öğünü 12’den önce yemiyorum. Arada meyve ya da birkaç adet kuruyemiş bazen yiyorum bazen yemiyorum. Akşamları da eskisine göre çok çok az yiyorum çünkü gerçekten yemekten ölümüne zevk alan bir insandım ama böyle bile almam gerekenden 400-500 kalori fazla alıyormuşum.

Bu hesaplama siteleri de ne kadar doğru bilemedim ama ilk kez böyle kalori hesaplamaya çalışınca ben kendi normalimde günde 3000 kalori rahat alıyormuşum diye düşündüm. Boyum kısa ama 36 bedenim aslında senelerdir. Dediğim gibi son 2 senede 3-4 kilo almıştım sadece. Ben o zaman nasıl senelerce bu kadar yiyip de zayıf kalabilmişim ya da şimdi bu 1500 çıkan günlük kalori ihtiyacım çok mu yalan anlamadım. Siz ne dersiniz? Bu hesaplama işleri ne kadar doğru ya da mesela siz neler yiyip ne kadar kalori alıp ne kadar hareket ediyorsunuz?

 
Gecen sene kalori hesaplayarak 10 kilo verdim. Gramajlarda hata yapiyor olabilir misin? Ben baya sabah kahvalti ara ogun ogle yemegi ara ogun aksam yemegi seklinde bir suru sey yiyordum hic de ac kalmadim.


  • passive aggressive  (14.11.21 11:36:49) 
Hesaplama siten oldukça yanlış görünüyor: porsiyonlarını, gramajlarını yanlış giriyor olabilir misin


  • zimbirik  (14.11.21 11:52:29) 
bu işin olayı o zaten. canının her istediğini yiyip, doyma hissine ulaşana kadar yersen zaten kilo alırsın. hayat tarzın değişmiş olabilir. daha hareketsiz bir yaşama geçmiş olabilirsin veya yaşın ilerlemesiyle metabolizman yavaşlamış da olabilir.


  • paintov  (14.11.21 11:53:07) 
Şeker ve un tüketimi insanın çok çabuk acıkmasına ve gittikçe de daha fazla yiyip diyabet olmasına sebep oluyor. Bunu kendim yaşadım, birkaç kez yaşadım, bu söylediğim %100 doğrudur. Diyetinden meyveler dahil şekerli yiyecekleri ve unlu gıdayı çıkarırsan, önce çok sabretmen gerekecek ama en geç 1 hafta içinde o sabır yerini tokluk ve hafifleme hissine bırakacak.

Yukarıda anlattığın düzende meyveleri günde 1 taneye indirsen, proteini çoğaltsan, doğal sağlıklı yağı (zeytinyağı ve tereyağı) biraz artırsan, atıştırmalık olarak yağlı tohumlardan (fındık fıstık badem kaju) çiğ olarak (kavrulmamış) tüketsen, 8/16 düzeninde aralıklı oruç yapsan, bol su içsen, günde yarım saat yürüyüşün olsa ve mutlaka gece uykusu (23.00'te uykuya dalmış olacağın şekilde) uyusan. Burak 3-4 kiloyu, varsa vücudundaki çoğu rahatsızlıktan da kurtulursun. Ben fibromiyalji ağrılarımdan kurtuluyorum bunu yapınca.
  • muhayyer divan  (14.11.21 12:00:02) 
Hesabin yanlis gibi geldi bana da.


  • chavezding  (14.11.21 16:06:59) 
3. Paragrafta çok bir şey yememişsin gibi gözükse de saydıkların hep kalorili şeyler. 2000 olmasa bile 1500 kalori var en azından. Çünkü kuru yemişler, meyveler çok kalorili. Hele trabzon hurması. Akşam yemeğin ortalama 800 kalori. Küçük deme o dolma 200 kalori neredeyse. Öğlen yediklerin de diyet aldatmacası. Soyalı şeyler de kalorili. Sabah yumurtalı kahvaltı, öğlen kuru yemiş, kahve ara öğün. Akşam da senin yediklerinden bir grubu seçerdim. Mesela sadece enginar yemeği ve salata. Diyet yaparken bu yöntem bende. Akşam yemeğini 4,5 gibi yeyip ondan sonra acıkırsam kefir. Gün içi acıkırsam yine kefir, leblebi. Yeşil çay, bol su.Bu şekilde zayıflıyorum valla. Spor yapamayacak kadar tembelim.


  • oyokbuyoknevar  (14.11.21 18:30:11 ~ 18:33:40) 
1500 ölmeme sınırı genelde aslında çoğu kişi için, bmr deniyor. ben de bi ara 1 ay 1500 aldım . yani 1 öğünde doluyor zaten. sağlıksız zayıfladım ama. enerjim düşmedi. şimdi bu siteye göre hesapladım www.calculator.net ve 2800 civarı alıyorum.
en güzeli boyun kol bel vs ölçüp ona göre vücut ölçilerini belirlemek deniyor.

  • ShadowOfMoon  (19.01.22 12:57:55) 
[]

Dışarıda tesadüfen denk gelip de arkadaş olduğunuz insanlar oldu mu hiç?

Aslında gönül ilişkisinden çok arkadaşlık ilişkileri için soruyorum ama ikisini de yazabilirsiniz. Bu aralar izlediğim her şeyde bu tarz arkaşlıklar görüyorum. Uçakta yan yana oturan, kütüphanede ya da bir kafede denk gelip sonra arkadaş olan insanlar var bütün izlediğim şeylerde.

Benim bütün arkadaşlarım ya okul ya da iş hayatından olduğu için gerçek hayatta da bu tarz arkadaşlıklar var mı diye merak ettim. Böyle dışarıda denk geldiği kişiyle zamanla arkadaş olan var mı acaba aramızda? Nasıl başlıyor bu tarz arkadaşlıklar?


 
Tek başıma gittiğim tiyatroda yanımdaki kişiyle oyun başlamadan numaralaştık etkinlik arkadaşı olduk:D
Kütüphanede birkaç gün göz aşinalığı sonrası günaydınlaştığımız biriyle de 1 hafta sonra arkadaş olduk:D
Yine çalışma salonunda masasında ilgimi çeken bir kitaba binaen sorduğum soruyla arkadaş olduk:D Sanırım en eskisi bu oldu 2013'ten beri çok sevdiğim bir arkadaşım.
  • Amaranta ursula  (05.11.21 18:04:39) 
En yakin arkadasimla kutuphanede tanistim, olabiliyor bazen


  • euteamo  (05.11.21 18:28:05) 
Ev arkadaşı ararken eve bakmaya gelen kız, bu şehirdeki işle anlaşırsam yerlesebilirim dedi. Bu arada diğer taliplerle görüştüm ama onda kaldı aklım. Karar öncesi aradım, işi olmamış ama bir şeyler içelim mi dedi. Yıllardır da farklı şehirlerde olsak da denk geldikçe görüşüyoruz.


  • i-pek  (05.11.21 19:07:14) 
üniversitedeyken cafede tanışıp arkadaş olduğum insanlar oldu. üniversite sonrası olmadı hiç.


  • erenderk  (05.11.21 19:09:30) 
iki kişi var(dı), ikisi de yabancı. biri mısır'dan expat, diğeri tataristan'dan öğrenci. ikisiyle de otobüste tanıştım ve tanışma hikayem neredeyse aynı. yüksek lisans yaptığım sıralar, sırtımda çanta, elimde bavul+ poşetler/bilgisayar çantası. memlekete gideceğim. terminale gitmek için şehiriçi otobüse binerken biri ingilizce bir şeyler söyleyip kaptı bavulu, otobüse çıkardı. mısırlı ile böyle tanıştık.
yine aynı sahne. bu sefer bavulu kendim çıkarmıştım, otobüsün ortasına doğru ilerliyorum. biri kalktı hatasız bir türkçeyle "lütfen, siz oturun." dedi. bu da tatar öğrenci oluyor.
ikisine de o gün bana niye yardım ettiniz diye sordum. biri o kadar yükle otobüse bindiğimi görünce kendisi gibi expat olduğumu sanmış, diğeri de bizim oranın insanlarına çok benziyorsun dedi.
1.5-2 yıl kadar arada buluştuk. kendi grupları vardı zaten, onlarla takıldım. sonra mısırlı dubai'ye gitti. 3-4 ay sonra da ben memlekete taşındım.
eksisozluk.com
  • ganbatte  (05.11.21 19:47:25) 
Yol soran turiste ayni yone gittigim icin eslik ettim. Simdi Facebooktan muhabbetimiz var.


  • cleric  (05.11.21 20:39:54) 
Los Angeles'tan bisikletiyle yola çıkıp dünyayı dolaşmaya başlayan bir gezginle tanışıp üç dört gün evimde misafir etmiştim. Hâlâ mailleşir, hâl hatır sorarız birbirimize.

Kalabalık caddenin kenarında, bir ağacın altında kocaman haritasına bakınan biriydi. Yanına gidip yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormuştum, sonra sohbet muhabbet derken başladı arkadaşlık :)
  • BuddyGuy  (05.11.21 21:09:48) 
Olmaz mı?! Çok oldu çünkü rasgele insanlarla muhabbet etmeyi seviyorum :)


  • e mice  (05.11.21 22:03:44) 
Turda tanistigim arkadasim var sayilir mi bilmiyurum. 10sene oldu bu yıl itibariyle, hala da gorusuruyoruz.

Onun disinda tek seferlik karsilasma ile arkadas olduklarim kalici olmadi.
  • stavro  (05.11.21 23:41:04) 
Üniversite ortamında bu tarz durumlar çok olur. Bir gecede bir sürü kişiyle tanışır kaynaşırsın ve sonra birkaç hafta içinde o insanların izine bile rastlamazsın.


  • Avoiding The Puddle  (08.11.21 00:54:55) 
[]

İstanbul’da boğaz ya da deniz manzarası olan zincir kahveci

Ucundan kıyısından deniz gören bir yer değil de Bebek Starbucks gibi güzel bir manzarası olan yerleri soruyorum. Florya’da da Bebek gibi olmasa da güzel manzaralı bir Starbucks vardı diye hatırlıyorum ama daha merkezi yerlerden örnekler arıyorum.

Kadıköy Starbucks mesela çok merkezi ama terası dışında düzgün manzarası yok pek. Özetle hem çok iyi manzarası olan hem de merkezi ilçelerde olan nereler var? Nero, Starbucks, Caribou gibi çalışırken uzun uzun oturulabilecek zincir kahvecileri yazabilirsiniz.


 
Bebek Kahve Dünyası,bir zamanlar Nero idi, bir de aklima gelen Tuzla Viaport Caribou, 5 yildir gitmedim hala acik midir bilmiyorum.


  •   (01.11.21 14:19:47) 
aqua florya'da da starbucks olacaktı oranın da manzarası güzel ancak yer bulabilirsen tabii.


  • roket adam  (01.11.21 14:23:13) 
beykoz'da cafe crown vardi yillar once. hala var mi bilmiyorum.

edit: hala acikmis evet goo.gl
  • crucio  (01.11.21 15:16:43 ~ 15:17:57) 
Galataport ta kahve dünyası var. Doğrudan boğaza bakıyor.


  • chavezding  (01.11.21 16:39:20) 
[]

Sizin de evli arkadaşlarınız böyle mi? Her şeye eşini katan arkadaş sorunu.

En yakın arkadaşlarımın 2’si evlendi. Ben evli değilim ve erkek arkadaşım işi sebebiyle yılın yarısını falan yurt dışında geçiriyor. O burdayken de değilken de asla arkadaşlarımı eşleri olmadan göremiyorum.

Bu arkadaşlardan biri 2 senedir evli ve sevgilisiyle 8-9 senedir birliktelerdi zaten öncesinde de. O zamanlar da sürekli sevgilisine göre planlarını ayarlardı. Mesela kız kıza tatile giderdik o 2-3 gün sonra bizden ayrılırdı ve sevgilisi gelirdi birlikte kalmaları için. O zamanlar da biraz bıktığım olurdu her şeye dahil etmesinden ama aynı şehirdeydik ve baş başa vakit geçirebiliyorduk yine de. Şimdi farklı şehirlerdeyiz ve kocası olmadan görmedim 2 senedir.

Diğeri de haftanın 3-4 günü benimle aynı şehirde oluyor ve diğer günler başka bir şehre gidiyor. Bu yüzden çok sık görüşemiyoruz ama ne zaman görüşecek olsak 3 kişiyiz. Kendisi, kocası ve ben. Çocuğu seviyorum bu arada ben de ama bazen de kız kıza oturmak istiyorum yani arkadaşlarımla. Düşündüm de en son kız kıza vakit geçirebilmemiz bundan 4 sene önce falanmış.

Yani ikisinin de eşlerini seviyorum aslında ama sürekli geçireceğimiz vakti kocalarına göre ayarlamalarından ve asla tek başlarına buluşmaya gelmemelerinden sıkıldım artık. Bugün 2. bahsettiğim arkadaşımla buluşacaktık ve yine kocasına uymayacaktı. Ben de en son dayanamayıp “bir kere de sen tek gel, onunla sonra da görüşürüz” dedim. Önce olabilir falan dedi ama dün gece iptal etti yine.

Sizin de evlenen arkadaşlarınız böyle mi? Eşlerinden ayrı vakit geçiremeyen tipler mi oluyor yani insanlar evlenince? Yani biz evli değiliz ama erkek arkadaşım burdayken de o ve diğer erkekler olmadan kız arkadaşlarımla vakit geçirmek isterim bazen. Sonuçta yakın arkadaşım ve daha özel şeylerimi de paylaşabileceğim kişiler onlar. Ama onlar için böyle bir şey ihtimal dahilinde değil ve bu yüzden sinir oluyorum biraz. Haksız mıyım sizce?

 
ben evli değilim, sevgilim de yok ama benim çevremde durum tam tersi diyebilirim. özellikle eşlerle birlikte olacak şekilde bir plan yapılmamışsa kimse eşini getirmez, eski zamanlardaki gibi sohbet edilir, eğlenilir herkes evlere dağılır. eşlerle birlikte bişeyler yapalım planı da çok olmaz açıkçası.

ablam da eşiyle birlikte çok fazla plan yapmaz mesela, eşinin haftada bir gün üniversite arkadaşları ile düzenli buluşmaları olur, onun dışında da çıkar arkadaşlarıyla görüşür, tatillere gider gelir, aynı şekilde ablam da öyle yapar. sizin arkadaşlarınızın davranışları bana pek normal gelmedi açıkçası. ben bozulurdum ve görüşmek istemezdim sanırım.
  • hypathia  (25.10.21 14:20:28) 
Öyle çiftler var maalesef. Yapışık ikiz gibiler. Haklısınız. Bunu bence erkeğin düşünmesi lazım "benim ne işim var?" diye. Ben evli olsam, eşim kız arkadaşıyla buluşacak olsa, "iyi ben de evde PS oynarım" falan derdim. Ama en büyük hata kızda. Dünyada sanki sadece kendisinin eşi varmış gibi davranıyorsa bence hayatınızdan çıkarın gitsin.


  • dissendium  (25.10.21 14:23:47) 
Böyle. Eşlere uymadan plan bile yapılamıyor, hatta evlendikten sonra tamamen yokolan arkadaşım var. (Bekarım)


  • dreamnesiac  (25.10.21 14:25:11) 
evleneli 6 yıl, ilişki başlangıcı ise 14 yıl olan ben için anlattıklarınız çok ilginç geldi.

bir erkek olarak bana göre eşimin hemcins arkadaşlarıyla olan ortamına girmek aşırı sıkıcı. Hani eşlerle katıldığımız bir ortam olsa ve kafa dengi olsa yine neyse ki o bile çok kafa açıyor.

Evet, birlikte vakit geçiririz, genelde beraber hareket eder, planlama yaparız ancak ben arkadaşım / arkadaş grubumla takılırken, o da kendi arkadaşlarıyla takılırken kimse kimseye "sen gelme" demez ama bir zincir varmış gibi de sürüklemez.
  • foolrules  (25.10.21 14:28:45 ~ 14:29:31) 
evliyim, etrafımdaki de 1 arkadaşım hariç herkes evlendi neredeyse.
buluşma öncesinde eşli ya da eşsiz olacaksa bu konuşulur, herkes ona göre hazırlık yapar.
erkek erkeğe de buluşuyoruz, eşim de arkadaşlarıyla kız kıza buluşur, bazen de toplu olarak buluşuruz. sürekli eşli buluşmak aşırı saçma.
senin arkadaşlardaki sıkıntı bence kocaları ile alakalı. kıskanıyorlardır, izin vermiyorlardır vs vs. saçma ama böyle, gerici kafalarda herkes maalesef.
  • roket adam  (25.10.21 14:43:20) 
benim eşim çağırdığında kız arkadaşlarıyla olan planlarına genelde "ne işim var benim gelmiyorum" derim :)


  • xrated  (25.10.21 14:45:26) 
arkadaşının yaptığı tamamen saçmalık

(evliyim ve evli arkadaşlarım var)
  • xdenizx  (25.10.21 14:50:02) 
Hocam valla açık açık talep etmekte fayda var. Bazen don sütyen muhabbeti yapmak istiyorum yapamıyorum, tamam eşli de olsun ama birbirimizi tek görmeyeli 4 sene olmuş düşününce de. Bence bi bilsin, eğer yok "ben eşimsiz görüşemem" diyorsa, sen de ona göre beklentiye girmezsin.

bende eşli-eşsiz görüşmeler baştan konuşulur. Kızkıza olmanın keyfi başka.
  • lcha  (25.10.21 14:50:18 ~ 14:51:03) 
Evli değilim, bende de tam tersi.

Sık görüştüğüm arkadaşlarımın da buluşmalara eşleriyle geldiği oluyor. Ama daha sık eşleri olmadan geliyorlar. Ben de bu arkadaşlardan biriyle 3-4 yıl eşi olmadan görüşemeyecek olsam soğurdum biraz.
  • himmet dayi  (25.10.21 14:57:38 ~ 15:02:45) 
evliyim. dışarıda çok plan yapmıyoruz zaten ama diyelim ki yaptık, diğerimiz davet edilmediyse o plana dahil olmaz ve bundan rahatsızlık da duymaz. bence de her yere kuyruk gibi eşli gidilmez ama herkes için bu böyle olmalı diyemeyiz. belki sizin arkadaşınıza dümdüz senle tek konuşmaya ihtiyacım var bana vakit ayırır mısın demeniz gerekiyordur. bunu bu düzlükte ifade etmedikçe arkadaşlarınızın tutum değiştireceklerini düşünmüyorum.


  • evde liyakat kalmamis  (25.10.21 15:14:42) 
xdenizx +1
ama aynı zamanda
lcha +1

Evliyim, en yakın arkadaşım evli ve çocuklu, farklı şehirlerde yaşıyoruz. Kısıtlı zamanlarda görüşebiliyoruz artık çoğunlukla. Bir araya gelebildiğimizde önce çocukları babaanneye bırakıyorlar, sonra buluşuyoruz. Arada "ne zamandır baş başa kalamadık ya yeter" deyip eşlerimizi bırakıyoruz, kısa süreli olsa bile en azından bir kahve içiyoruz ikimiz.

Bulunduğumuz yerdeki arkadaşlarımızla da bazen çiftler halinde, bazen kendimiz program yapıyoruz, genellikle önceden belli oluyor zaten plan yaparken. Bu arkadaşların da çoğu evli, bazıları çocuklu.

Yani bütün evli çiftler böyle değil ve sinir olmakta haklısınız. Ama kendi kendinize sinir olacağınıza "bu sefer kız kıza buluşalım, ne zamandır yapamıyoruz özledim," deyin. Yine de olmuyorsa artık zorlamazsınız siz de.
  • kobuzchu kiz  (25.10.21 15:28:26) 
Eşiyle kararlaştırmadan plan yapmak benim zihniyetime ters açıkcası. Ben pazar kankilerimle program yaparım ama eşimin benimle yapmayı planladığı bir aktivite vardı mesela benle henüz paylaşmadığı olmaz benim gözümde. Çevrem de bu kafada.
Ama kadın kadına veya erkek erkeğe olan plana siyam ikizleri gibi eşini getirmek bana çok abes geldi. Benim maç muhabbetinde ne işim var ne halt yerlerse yesinler erkek erkeğe.

  • cilekli pasta  (25.10.21 15:42:10) 
Evliyim, evli-bekar-boşanmış arkadaşlarım var ve onlarla (eşlerden ayrı) buluşabiliyoruz. Tatil deseniz hadi bir nebze ama yemeğe / çay içmeye de eşinle beraber gitme adam/kadın!

Tatili ayrı tutma sebebim eşler çalıştığı zaman birbirlerine ayıracak vakitleri kalmıyor, e tatil de sayılı gün, o sebeple şeettim.
  • SiyamkedisiZorro  (25.10.21 17:44:31) 
2 çocuk babası, 6 yıldır biri olarak, zırp pırt ota boka karısını getiren adam ya maldır yada sünepenin tekidir...
Her yere eşle gitme, eşe saygı göstermek anlamına gelmez.

  • maksat muhabbet  (26.10.21 19:18:23) 
[]

Kredi kartım kapanmış?

Harcamalarımın çok üstünde limiti olan ve her ay düzenli olarak ödediğim, 1 kez bile ödemesini geciktirmediğim bir kredi kartım var. 2018’den beri düzenli kullanıyordum. Dün hesap öderken kart kabul edilmedi. Pos cihazında “karta el koy” falan yazdı hatta. Bugün de internet alışverişi yapmaya çalışırken bankanın izin vermediği yazdı ekranda.

Gerçekten 1 saattir falan Ziraat müşteri temsilcisine bağlanmaya çalışıyorum ve asla bağlanamıyorum. Tc’mi girince bankadan onay istiyor telefondaki işlem için ve ona tıkladığım anda “kartınızın kullanıma açılması için en yakın şubemize gidebilirsiniz” diyor ve kapanıyor.

Ben insanlar kart kapatmaya çalışırken bile bankalar kapatmamak için uğraşıyor sanıyorken başıma böyle saçma sapan bir şey geldi. Bana yakın şube çok merkezi ve günün her saati inanılmaz kalabalık bir yer. Oraya gitmek istemiyorum ama gitmeden nasıl halledebilirim bilmiyorum. Daha önce başına böyle bir şey gelen var mı acaba? Neden olmuş olabilir? Şubeye kadar gitmeden halletmenin bir yolu yok mudur bu işi?

 
Üzerinde yazan tarihi dolmuştur yeni kart yoldadır, aynısı başıma geldi markette alışveriş yaparken kasada karta el koyun uyarısı çıkmıştı


  • freebird5406_2  (28.09.21 13:33:57) 
@freebird; 2023’te doluyor kullanım süresi.

@sevilen progresif türkücü; şifremi yanlış girmedim ve uygulamaya girebiliyorum fakat kart görünüyor ama eskisi gibi canlı bir renkte değil de kapalı olduğunu belli eder gibi siyah görünüyor artık.

Ben de yazdığınız iki sebebi düşünmüştüm sadece ama ikisiyle ilgili de bir sorun yok. Başka neden olmuş olabilir anlamadım.
  • ms brownstone  (28.09.21 13:38:33) 
beni yillar once kullandigim hsbc kartimla ilgili bankadan arayip kartimin kopyalandigini tespit ettiklerini bu nedenle guvenlik sebebiyle kartimi iptal edeceklerini ve bana yeni bir kart gondereceklerini soylemislerdi. herhangi bir supheli islem yoktu kartta -henuz- ama tedbir amaciyla bunu yapmislardi. gerci arayip haber vermislerdi ben fark etmemistim. belki oyle bir seydir. ama musteri temsilcisine baglanamadiginiz surece sanirim bankaya gitmek disinda bir secenek yok gibi. yine de kayip calinti kart ve supheli islem bildirimleri icin olan hat normalde cok hizli duser, denemediyseniz bir de orayi deneyin isterseniz. sonucta sizinki de supheli islem sayilir.


  • in vino veritas  (28.09.21 13:47:18) 
bir internet sitesi kartınızı kaptırmış olabilir veya kullandığınız bir atmde kart kopyalama düzeneği fark edilmiş olabilir. banka güvenlik amacı ile kartı kapatmış olabilir. ama bu durumda size bilgi vermeleri ve yeni kart göndermeleri gerekirdi.


  • inheritance  (28.09.21 13:47:38) 
Kartınızda şüpheli işlem vardır. Yeni kart başvurusunda bulunun, onu da kırıp atın


  • Unde bach canim  (28.09.21 13:59:09) 
büyük ihtimal kartın kopyalanmış-güvenlik açısından da kartı komple kapatmışlar.şubeye git.

bu arada yeni kart eline geçmeden eski kart kapanmaz.
  • jamswety  (28.09.21 16:38:14 ~ 16:39:04) 
Belki bu bilgi birilerinin işine yarar diye buraya yazayım dedim. Bana en yakın şubeye gittim ve kartımın kapatıldığını ve yeni kart gönderileceğini ancak bunun nedenini ve detaylarını hesabımın olduğu şubeye gitmeden öğrenemeyeceğimi söylediler.

Yani banka haber verme zahmetinde bulunmadan kartınızı kapatabilir ve sizi 1.5 saat müşteri temsilcisine bağlayamazken telefonda en yakın şubeye gidip kartınızı açtırabileceğinizi iletip yüzünüze kapatabilir ve yine de hesabınızın olduğu daha uzaktaki bir şubeye gitmeniz gerekebilirmiş arkadaşlar :/
  • ms brownstone  (28.09.21 19:31:04) 
[]

Şu durumda hediye kabul eder miydiniz?

Evimize çok yakın bir kahvecide bir kedi doğum yapmış ve mekanı işleten 2 kardeş bakıyor haftalardır kedilere. Yavrulardan biri hastalanınca beledye veterinerine götürmüşler ve orda çok ilgilenilmemiş anladığım kadarıyla. Ben de özel veterinere götürdüm kediyi. Her sabah götürüp veterinere bırakıyorum ve öğleden sonra gidip alıp yine bahsettiğim mekana bırakıyorum. Bir süre daha devam edecek bu durum. O arada başka bir veterinere gitmem gerekecek falan derken beni biraz uğraştırıyor tabii ama şu an önceliğim kedinin iyileşmesi ve isteyerek yaptığım için sıkıntı yok benim açımdan.

Bugün kediyi bırakırken mekanı işleten kardeşlerden biri kediyle ilgilendiğim için hediye aldığını söyleyip verdi bir anda. Hiç beklemediğim bir şeydi ve zaten her türlü hasta bir hayvan görsem tedavisiyle ilgileneceğimi, hediyeye hiç gerek olmadığını falan söyledim ama aldım bir şekilde. Yani o an “kabul edemem” diyemedim. Eve gelince baktım ki bileklik almış. Altın ya da gümüş takı kullanmadığım için anlamadım tam olarak ne olduğunu ama değerli bir şey sanırım. Bu sefer de pişman oldum aldığıma ama hayır diyemedim o an :(

Siz olsanız alır mıydınız? Yani hediyeye “alamam” denir mi bilmiyorum ama hiç tanımadığım biri sonuçta. Şimdi huzursuz hissediyorum bu yüzden. Ne yapmalıydım sizce? :/

 
içinden gelmiş almış. kabul ederdim kullanmasam bile. nazeket, zarafet ve görgü sahibi bir insanmış diye düşünürdüm.


  • dedim ben sana  (23.09.21 16:00:56) 
Altın falan değildir ya, daha dün hediyelik baktım, minicik çocuk bileklikleri bile 700-800 lira.

Çok pahalı bir şey olmadığı sürece bence sıkıntı yok, incelik yapmışlar. Ha cidden değerli bir şeydir, "çok naziksiniz ama bunu iade edip parasını bu kedilere harcarsak ben daha mutlu olurum" deyip güzelce çözebilirsiniz.

(Fotoğrafını atsanıza, bakalım. Altın ya da gümüşse iç tarafında bir yerde ayarını gösteren minik bir baskı olur. Onu da kontrol edebilirsiniz.)
  • kobuzchu kiz  (23.09.21 16:03:37) 
Yaptığın şeyi takdir ediyor, hediye alma fikri kafasından geçiyor, bu fikri uygun buluyor, ne hediye alsam diye düşünüyor, bilekliğe karar veriyor ve gidip bilekliği satın alıyor.

O hediyeyi kabul etmemek bence karşı tarafa biraz hakaret. O kişi ben olsam ve hediyem kabul edilmemiş olsa kendimi çok salak yerine konmuş hissederdim. İyi ettin almakla. Yabancıdan gelen bir hediye olduğu için belki mahcubiyetini biraz daha belli etseydin ya da ne bileyim durumun tuhaflığının farkında ama hediyeyi almamak gibi bir seçeneği olmayan biri gibi davransaydın belki bu konu kafana takılmayacaktı.
  • IncredibleMau  (23.09.21 16:05:10) 
hediyeyi kabul etmemek büyük nazikliksiz olurdu ama böyle bir durumda bileklik almak da biraz fazla özel.

yani sevgilim olsa alayım, arkadaşım olsa alayım da sonuçta dediğiniz seviyede bir yakınlık yok. arkadaş sayılmazsınız yani.

hele altın falansa haftay istemeye bile gelebilirler :)
  • killerbee  (23.09.21 16:09:38 ~ 16:10:02) 
hediyeyi kabul etmemek kabalik olurdu


  • all girls dream  (23.09.21 17:14:08) 
bilekliği biraz genişletip kedilerin birinin boynuna tak, mesaj vermemiş olursun eğer mevzu o ise.


  • duyurukullanıcısı  (23.09.21 17:22:00) 
Ben olsam kabul etmezdim. Sonuçta anladığım kadarıyla tanıdığım, pek sohbetinizin olduğu kişiler değiller. Karşı cinsten kişilerse yanlış anlayabilirler. Hediye aldıklarına, baya bu konuyu düşünmüşler, normalde bi tatlı bile alsalar yeterdi ya da kafeye davet edebilirlerdi.


  • GoodMorningTeacher  (23.09.21 17:35:59) 
eğer size minnet duyup hediye almak istemiş olabilir fakat bu hediye de ölçül olmalı, 10 liralık bir köpek biblosu ya da bunun gibi konuyla ilgili bir şey daha sembolik olurdu


  • freebird5406_2  (23.09.21 18:25:49) 
[]

Yavru kedi için ultrason

Son 2 duyurumda bahsettiğim bağırsaklarında sıkıntı olan yavru sokak kedisi için megakolon hastalığı ihtimali olduğunu ve ultrason çekilmesi gerektiğini söyledi gittiğim veteriner. Avcılar’da İstanbul Üniversitesi’nin hastanesini önerebileceğini söyledi özel kliniklerde çok yüksek fiyatlı olduğu için ama yol çok uzun ve aracım yok. Bu yüzden oraya gitmek çok zor geliyor açıkçası. Kadıköy’de VetKadıköy’de ultrason olduğunu öğrenip orayı aradım ve 600 lira olduğunu söylediler ücretin. Normal midir bilmiyorum ama şu an Avcılar’a gitmekten daha mantıklı geliyor bana.

Ultrason sonucuna göre operasyon yapılması ihtimali de varmış bu arada. Bu yüzden fakültede hocaların görmesi daha mı iyi olurdu emin olamadım. Özelde para için hayvanı gereksiz yorarlar mı diye düşünüyorum ama bilmiyorum.

Siz ne dersiniz? Fakülte mi daha iyidir yoksa özelde de iyi tedavi edilir mi? Özellikle VetKadıköy’le ilgili tecrübeniz ya da Kadıköy ve Üsküdar çevresinde ultrason için başka yer öneriniz varsa ve yazarsanız sevinirim.

 
Biz bizim kediyi Küçükyalı'dan götürdük Avcılar'a, bir muayene, bir operasyon, bir de kontrol olmak üzere üç kere. Canımızdan bezdik. En son, "parası neyse verelim, buraya kadar bir daha gelmeyelim" diyorduk. Toplu taşımayla gidecekseniz daha da zor olur, kedi saatlerce taşıma çantasında kalacağı için ona da işkence olur.

Fakültede staj yapan son sınıf öğrencisi arkadaşımız vardı, ona ve arkadaşlarına Anadolu yakasında güvendikleri veterinerleri sorduk böyle işlemler için. Tekrar ihtiyacımız olmadığı için hiçbirini denemedik neyse ki ama bana gelen öneriler şöyleydi:
Vetaxis Göztepe
Vetart Üsküdar
Trend vet Ataşehir
Vet Çekmeköy Çilem Sağlam

Ama yine kedili (ve sokaktan yavru kurtaran) bir arkadaşım da VetKadıköy'ü önermişti, oradan çok memnunlardı.
  • kobuzchu kiz  (22.09.21 13:12:29) 
avcılar - kadıköy arası taksiyle 140-170 arası tutuyor (kullanacağınız yola bağlı olarak) bu ücrete köprü dahil değil. süresi de trafiğe bağlı değişir tabi; ama tahminen en az bi 45-50 dk sürecektir.

vetkadıköy hakkında bilgim yok. ancak kendi kedimi kadıköyde pet nature kliniğinde kısırlaştırmıştım. hayvanlara ilgisi, yaklaşımı, işine saygısı olsun; çok memnun olmuştum.fiyatı da gayet uygundu.
  • barankovan  (22.09.21 13:12:53) 
ziverbeydeki barış veterineri bir arayın onlarda da ultrason var. yalnız 600 bana yüksek geldi çünkü geçen sene hasta kedimiz için avcılarda fakülteden bir hoca kendi ultrason cihazı ile geldi ve epey detaylı 2-3 hekim incelediler. bu işleme 600tl vermiştik.


  • orpheus  (22.09.21 23:34:58 ~ 23:36:13) 
Gecmis olsun
Ultrason icin en iyi isim halil hocadir. Vetsonografi diye bir instagram adresi var oradan ogrenebilirisiniz su an nerede oldugunu. En son fenerbahce taraflarindaydi

  • 65 derece  (23.09.21 02:17:08) 
[]

Hasta yavru kedi sorusu. Veterinerler ya da tecrübesi olanlar bakabilir mi?

Şimdi şöyle ki bizim oturduğumuz caddedeki dükkanların birinde bir kedinin 5 yavrusu olmuş. Bir kafenin işletmecileri de kedilere sahip çıkmışlar. Kendileri sabah 7’den gece 1’e kadar kafedeymiş ve kediler de hep gözlerinin önünde bu sürede. 1-7 arasında da yan binalarındaki boş depolarını kediler için ayırmışlar, kediler orda uyuyormuş.

4 yavru benzer şekilde gelişmişti ama bir tanesi kardeşlerine göre çok küçük. Doğumdan beri böyleymiş. Bu küçük olanın geçen hafta arka bacaklarını çok açarak yürüdüğünü görüp sebebini sorunca ayağını mazgala sıkıştırdığını ve belediyenin veterinerine götürdüklerini söylediler. Röntgen falan çekilmemiş anladığım kadarıyla ve “geçmesini bekleyin” gibi bir şey söylenmiş. Benim gördüğümün ertesi günü tekrar gideceklerdi ve dün götürdüklerini ve yine bacağıyla ilgili bir şey yapmayıp gazı olduğunu söylediklerini ve ilaç verdiklerini öğrendim.

Belediyede pek ilgilenmeyeceklerini düşündüğüm için benim pek içime sinmedi ve ben bugün alıp özel veterinere götürdüm kediyi. Veteriner ortopedik hiçbir sıkıntısı olmadığını ama bağırsaklarında zaten var olan bir sıkıntının travmayla daha da kötüleşmiş olabileceğini söyledi. Röntgen çekip metpamid, antibiyotik iğne ve lavman yaptı. Mide kanamasından korktuğunu ve ilk 48 saatin çok önemli olduğunu söyleyip bu 48 saatte ölmezse ölmez gibi bir şey söyledi.

Bu arada 1 gibi kediyi bıraktım orda ve 5 gibi almaya gittim. Lavmandan sonra 4 saat gözlemlediler. Gittiğimde lavmana rağmen dışkısının çok az olduğunu ve idrar yapmadığını, yarın tekrar götürmemi, yarınki kontrolden sonra belki de kendisini aşacağını ve sevk etmesi gerekeceğini ve hatta ötenaziye bile gidebileceğini söyledi.

Bu arada fip’i düşündürebilecek bir bulgu varmış sanırım ama çok çok düşük bir ihtimal olduğunu, zaten genellikle daha ileri aylarda fip görüldüğünü ve hareketli bir kedi olduğu için fip olsa hareket bile etmesinin imkansız olduğunu söyleyerek fip üzerinde durmadı.

Benim niyetim kediyi 2-3 gün eve almaktı çünkü veteriner de evde gözlemlememin iyi olacağını söylemişti ama kafeye getirip sahiplerine durumu anlatınca vermek istemediler. Annesi yavrusu gidince ağlamış falan sanırım kıyamadılar ve ben de çok ısrar etmek istemedim. Doğru mu yaptım bilmiyorum ama insanlar haftalardır bakmışlar ve şimdi de böyle bir şey varken bir şey diyemedim. Veterinerin söylediklerini ilettim ve bugün evlerine almalarını rica ettim. Alacağını söyledi asıl bakan kişi ama almış mıdır bilmiyorum.

Neyse çok uzun oldu ama benim şimdi biraz kafam karıştı. Kedi gayet hareketli ve iyi görünüyor arka bacaklarındaki sıkıntıyı görmeyince. Kafeye getirince annesiyle kardeşine koştu hemen. Kafedekiler idrar ya da dışkı yapmasında da şimdiye kadar bir sorun görmediklerini söylediler. Bu bacağını mazgala sıkıştırma olayı da 1 hafta falan önceymiş anladığım kadarıyla. Yani veteriner bir şey bilerek söylüyor bunu tabii ama bu kadar umutsuz olup ötenaziden falan bahsetmesi kafamı karıştırdı. Veterinerde de röntgen ve lavman sırasında o kadar ağladı ki kendimi suçlu hissettim. Yani hayvana iyilik yapmaya çalışırken fazla mı yüklendim diye düşünüp vicdan azabı çekiyorum şu an. Bacağında çıkık olduğunu falan düşünerek veterinere götürdüğüm hayvan için ötenazi düşünülmesini kabullenemiyorum galiba.

Şimdiye kadar okumuş olanlar varsa siz ne dersiniz? Yarın sabah tekrar getirmemi istedi veteriner ama çok korkuyorum şu an. Bu arada röntgenini de ekliyorum belki aramızda veteriner ya da bir fikri olanlar vardır diye. Ne yapmam gerektiğine dair akıl verirseniz çok sevinirim.

 
Öncelikle geçmiş olsun,
Büyükbaş ve küçükbaş üzerine kendimi geliştirmiş Veteriner sağlık teknikeriyim ve baştan söyleyeyim ki bir veteriner hekim kadar bilgili değilim tabiki de. Röntgende telefondan görebildiğim kadarıyla ortopedik bir sıkıntı yok. Bağırsaklarda bir sıkıntı görünüyor ama ne olduğunu bilemiyorum. Lavman denediğine göre bağırsakların çalışmasında ya da çalışmasına rağmen içeriği dışarıya atmasında bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Eğer öyle bir durum var ise bir yöntem olarak sitraks bebek parazit şurubu denenebilir. Buscopan iyi de gelebilir, durumu daha kötü de yapabilir. Ayrıca şehir yazarsanız belki bir arkadaşım orada varsa ondan da destek isteyebiliriz.

  • predecessor  (21.09.21 02:53:02) 
veteriner pek güven vermedi. ama dışkısını yapamayan hayvanı diğerlerinin yanına koyarsanız takip edemezsiniz doğal olarak. bakımını üstlendilerse bu noktada sorumluluk onların.
en az bu kadar önemli olan anne kedinin ve büyüyünce yavruların kısırlaştırılması. lütfen bu konuyu ihmal etmeyin. caddeler, dükkanlar, depolar kedilerin sağlıklı yaşadığı yerler değil. sayı arttıkca hastalıklar da, ölümler de artacak.

  • not dark yet  (21.09.21 03:12:46) 
[]

Coursera, Udemy vb platformlardan kurs aldınız mı hiç?

Cevabınız evetse hangi kursları aldınız şimdiye kadar? Bu kurslar işinizle mi ilgiliydi yoksa tamamen hobi amaçlı mıydı ya da farklı bir motivasyonunuz mu vardı kurs için?

Bir de aldığınız sertifikaları hayatınızın herhangi bir alanında kullanıp kullanmadığınızı ve eğitimlerden memnun kalıp kalmadığınızı merak ediyorum.


 
100'e yakın kurs almışımdır. 10 tanesini falan komple bitirdim, 20-30 tanesine ihtiyacım olan konulara bakıp çıktım. Geri kalanı ellemedim bile.

60-70'i işle ilgili diye tahmin ediyorum. Özellikle yeni bir konuyu hızlıca öğrenmem gerektiğinde basıp geçiyorum.

Hobi amaçlı (piksel art kursu almıştım mesela) olanlar iyi hoş ama ciddi uygulayacak / takip edecek vaktim olmadı ne yazık ki. Vaktim olduğunda da başka şeylerle uğraştım. Biraz boşa gitti onlar yani.

Eğitim memnuniyetim orta. Bazı eğitmenler çok kötü, bazıları çok iyi. Bazılarının içeriği güzel, bazılarının bomboş ya da eski/outdated. Örnek videoları açıp izlemek, konu başlıklarına bakmak falan fikir verebiliyor.

Öğrenci olsam sertifikaları ciddiye alırdım herhalde. Yani elinde gösterecek başka bişey yoksa bunu göster. Ama iş tecrübesi > sertifika. Kendim hiç kullanmadım o yüzden.
  • plutongezegendegilmi  (02.09.21 15:23:48) 
Sirketin kurumsal uyeligi vardi sonsuz tane egitim alabiliyorduk.

Bedava olmasina ragmen sevmedim, bitirebildigim kurs yoktur.

Herkes para kazanmak icin dolusmus, cogu konuyu bilmiyor hayatinda o isi yapmamis sadece egitmenlik kovalamis.
Iclerinde bir tane arkadasim oldugu icin iyice tiksindim.

Youtube bence daha basarili videolu egitim konusunda.

Sertifika isi biraz goygoy ama ise yariyordur.
Alacagim adamin 10 tane udemy serifikasi koysa hee ilgisi var derim ise alirim ama bir sey bildigini dusunmem.
  • divit  (02.09.21 15:48:23) 
Onlarcasını aldım. Zaman ayıracağım için almadan önce değerlendirmeleri okuyup öyle alıyorum. Sadece 1 tanesinden pişman oldum, o da türktü. İhtiyacım kadar olan kısmı izleyip bıraktığım için sertifikalarıyla hiç ilgilenmedim. Hobim değil işim sebebiyle izleyip takip ettiğim kurslar olsaydı eğer öğrendiklerimin tamamını profesyonel anlamda kullanıyor olurdum mutlaka.

Düzeltme : mantık hatası giderildi
  • IncredibleMau  (02.09.21 17:20:32 ~ 17:23:25) 
Udemyden ücretli ücretsiz pek çok kursa kayıt oldum. Hem hobi hem iş amaçlı. Sertifikasının bir önemi olduğunu düşünmüyorum


  • gazozailacatmauzmani  (02.09.21 18:52:21) 
[]

Çalışmıyorken vize almanın hiç mi imkanı yok?

Çalışırken rahat vize alıp malum işten dolayı hep kısıtlı zamanlarda gezdim. Pasaportumda birkaç schengen ve hepsiyle birden fazla yapılmış giriş çıkışlarım var.

Şu an çalışmıyorum ama param var. İlk kez rahat gezebilecek kadar vaktim de var ama şimdi de sanıyorum çalışmadığım için vize almam imkansız. Gerçekten direkt reddedilir miyim başvursam?

Daha önce çalışmadığı dönemde herhangi bir vizeye başvuran oldu mu aramızda? Schengen, Abd, İngiltere vs. herhangi bir vize için tecrübelerinizi yazabilirsiniz.

 
schengen için yazıyorum, banka dökümü, tapu ve araba ruhsatı ile almışlığım var.


  • pascaldiscoda  (30.08.21 11:36:32) 
Turist vizesi icin calisma sarti yok bunlar hep efsane.
Calismazken daha kolay aliyorsun sifir belgeyle.

Tabi bankada iyi miktarda paran, belgelerde araba ruhsatin falan olursa reddetme ihtimalleri duser.

Birkac sene once Schengen almistim.
Formda meslek yerine de issiz yazdi oradaki kari.
  • divit  (30.08.21 11:37:50) 
Paran varsa hiç vize isteyen ülkelerle uğraşma, dünya kadar gzl yer var ve vize istemiyor


  • euteamo  (30.08.21 11:37:52) 
normal şartlarda gidebilirsin. öyle bir saçmalık olamaz zaten. ama normal durumda olmadığımız için birçok yer turistik vizeye izin vermiyor


  • buenosdias  (30.08.21 13:13:44) 
Ben değil ama abim işsiz olduğu dönemde İsviçre’den aile ziyareti vizesi almıştı. Babam kendisine sponsor olmuştu ve kalacağı gün kadar vize vermişlerdi (4 gün)

Mümkün yani.
  • deveyidiken  (30.08.21 13:43:24 ~ 13:46:07) 
işsiz olduğum dönemde davetiye ile schengen almıştım. ama davetiyede belirtilen süre kadar vize vermişlerdi.


  • alex_pearson  (30.08.21 15:27:16) 
Uk vizesi almistim calismiyorken. Babam devlet memuru emeklisiydi, onun sgk belgelerini istemislerdi. Benim banka hesabina da biraz para atmistik (2017 yilinda 10-15 bin tl gibi bir miktardi), sak diye 6 aylik okeylendi. Ki UK vizesi, ABD'den sonraki en zor vizedir. Duzgun bir basvuru ile sorun cikacagini zannetmem.


  • invictae  (30.08.21 15:42:12) 
[]

Şu an Assos Antik Limanı’na gidemiyor muyuz?

Yakınlardayken birkaç gün Assos’a geçmeye niyetlenmiştik ama liman bölgesinin kapalı olduğu yazıyor internette. Yalnız liman yakınında olduğunu bildiğim bazı otellere de rezervasyon yaptırılabiliyoruz bir yandan internet üzerinden. Şimdi kalkıp gitsek liman çevresindeki restoranlara gidebilecek miyiz ya da denize girebilecek miyiz anlayamadım. Yakın zamanda gidenler varsa güncel durumun ne olduğunu yazabilir mi acaba?




 
Tam 1 ay önce gittim kapalıydı


  • abuzer  (15.08.21 16:45:35) 
500 gün limana inen yol kapalı. Otelleri ararsanız kapalı olduklarını söyleyeceklerdir.


  • Lim5  (15.08.21 18:05:15) 
Biz de bayramda gittik kapalıydı liman. Behramkalede yukardaki bi pansiyonda kaldık denize girmeye kadırga koyuna gittik.


  • benim bir gizli bildiğim var  (15.08.21 20:33:59) 
[]

Kaç yaşında araba kullanmaya başladınız?

Ve şu an kaç yaşında, hangi seviyedesiniz?

Ben 21 yaşında bulunsun diye alıp da bir daha hiç elimi sürmediğim ehliyetimi ömür boyu kullanamayacağımı sanırken 28 yaşında araba kullanmaya başladım şu sıralar. Henüz tek başıma trafiğe çıkamıyorum ama yanımda biri varken İstanbul trafiğine girebiliyorum birkaç gündür ve bu çok ütopik bir şeydi benim için 2-3 hafta öncesine kadar. Ömür boyu araba kullanamayacağımı düşünüyordum çünkü hem hiç hevesim yoktu hem de çok korkuyordum. Ama üstüne gidince hoşuma bile gitti sanırım biraz. Hala korkuyorum gerçi ama arabanın verdiği o özgürlük hissi tatlı da geldi bir yandan.

Sizler kaç yaşında başladınız araba kullanmaya? 28 çok geç bir yaş değil sanırım ama biraz pişman oldum daha önce öğrenmediğim için. Özellikle daha geç yaşta başlayıp da korkusuzca trafiğe girebilenlerin cevaplarını dört gözle bekliyorum hazır birazcık cesaretim gelmişken.

 
O zaman seni üzmeyeyim 30 yaşında ehliyet aldım ehliyet alana kadar sürücü koltuğuna bir kez bile oturmadım, şu an 35 yaşındayım, Türkiye'yi bir uçtan bir uca arabayla geçtim ama her zaman biraz korku iyidir kanaatindeyim, daha tedbirli olmanı sağlıyor.


  • Zaman Tamircisi  (12.08.21 21:43:13 ~ 21:44:12) 
Araba kullanma virali gibi olmuş. 14-15 yaşından itibaren kaçak göçek kullandım, sonrasında arada sırada babamın arabasını kullandım ama hiç ihtiyaç duymadığımdan ısrarlara rağmen ehliyet almadım. Sonra 29 yaşımda ihtiyacım olunca aldım. 3-5 pratik, trafiğe gir çık, birkaç ufak tefek vurma derken aktif olarak 1 ay kullanınca fena değilim diye düşünüyorum İstanbul'da. Ama sinir stres. Gerekmedikçe kullanmıyorum. Ayrıca hiçbir zaman trafiğe korkusuzca girme. O "korkusuzca" girenler yüzünden E-5 akşamları makas atan beyinsiz magandalarla doluyor. Sürekli sakin ve dikkatli, biraz da çekingen olmakta fayda var diye düşünüyorum. Aşırı güven trafikte olmaması gereken şey. Bir de sakin yerlerde yavaş yavaş sür de kaza falan yapma :)


  • prole  (12.08.21 21:46:30) 
korku iyidir +1
ben 12 yaşımda ailemize ait büyük ve boş bir şantiyede büyük servis araçlarında kullanarak öğrendim. 18 yaşında ehliyeti aldım. düzenli araba kullanmam ise 19 yaşında başladı. şimdi yılda 5-6 kere kullanıyorum taş çatlasa

  • my leave requests  (12.08.21 21:46:46) 
Sertifikamı alalı bir hafta olmadı. 28 yaşındayım. İlk defa kursta öğrendim.

Öğrenmeye başlarken stres yaşamıştım. Kurs bitse de kurtulsam kafasındaydım. Ama o aşamayı geçince keyifli gelmiyor değil.

Bu arada biraz korku iyidir +1 diyorum.
  • dissendium  (12.08.21 21:49:23) 
ilkokuldayken yazlık yerde fasülyeden bir 10-15 metre giderek başladım. ağacın altından evin önüne getirmece falan. sonra babamın güvenip arabayı vermesiyle yine aynı yerde 3-4 km merkeze gider gelirdim. ehliyeti 20 yaşındayken aldım.

ama annem 33 yaşındayken mi ne aldı ehliyetini. 25 sene olmuş. o zamanlar 89 model çakma vites bir şahin'i vardı :D

şimdi tam adres vermiyim ama bir tarafı uçurum, iki arabanın yan yana zar zor geçtiği aşırı virajlı yollardan da gidip geldik, şehirler arası tatile de gittik geldik kensiyle.

yani korku iyidir, hele defansif sürüş en iyisidir.
  • chezidek  (12.08.21 22:06:39 ~ 22:10:14) 
17 yasinda babamla aksamlari sanayi mahallesinde surerek basladim. 18 yasinda ehliyetimi aldim. o zamandan beri de kullaniyorum.

araba kullanmanin gec yasi olmaz. sonucta bu bir arac. ihtiyacin olursa kullanmayi ogrenirsin. ihtiyacin olmazsa gerek yok.
  • crucio  (12.08.21 22:10:42) 
ben 18 yaşında başladım, şu an 34'üm, hep de aktif olarak kullandım diyebilirim ama ya burada ya da sözlükte okuduğum bir cümle vardı, "trafikte herkesin sizden daha salak olduğunu varsayarak hareket edin" diye. bu şekilde tam korku diyemesem de "uyanık" olmak iyidir bence de.

28 yaş geç de değil ayrıca, bir süre sonra görürsünüz zaten.
  • infernal majesty  (12.08.21 23:11:23 ~ 23:20:26) 
araba kullanmaya o kadar hevesim yoktu ki annem beni zorla kursa yolladı 28 yaşımda, ciddiyim. bence istanbul trafiğinde araç anlamsızdı ve gerek de yoktu ama annem kursun parasını verdiği için ayıp olmasın diye gitmiştim.

33 yaşımdayım, araba kullanmaya birkaç ay önce başladım ve çok da zorlandım ilk zamanlar. benim kafam araba kullanmaya yönelik çalışmıyordu, hani şoförü izlersin falan biraz içinde hevesin olsa kaparsın bişiyler ya, ne bileyim öndeki aracı falan en azından takip edersin. o bende hiç yoktu, bu yaşıma kadar bütün yolculuklarda sadece yolu izlemişim dolayısıyla arabanın hareketlerini kestiremeyip bir canlıya zarar verir miyim korkumu aşmam bayağı zaman aldı :') yanımda birileriyle trafiğe çıka çıka alıştım, çok yakın zamanda da bildiğim her yere tek başıma gidebilmeye başladım. crucio çok güzel söylemiş, bu bir araç sonuç olarak o düzlükte bakmak lazım. bazı araçları daha iyi kullanabilmek için de o araçla daha çok haşır neşir olman lazım. bu düzlükte bakmayı başardığın zaman zaten kendiliğinden gelişiyor olay, hazır oluyorsun. yoldaki her şeye eksiksiz dikkat ettiğini fark ettiğin anda yalnız çıkmaya hazırsın demektir, çok da büyütme gözünde. hadi bakalım.
  • evde liyakat kalmamis  (13.08.21 00:09:30) 
19 yasinda ehliyet aldim, 20-24 arasinda da Ankara ve Istanbul´da kulladim. Zorunluluktan arabam vardi. Taciz edilmekten ve 15-20 dakikalik yol icin, 1,5 saat otobüsle yol yapip, iki vesait degistirmekten bikmistim.

Simdi yasadigim yerde toplu tasimada taciz ve cinsel saldiri kulturu olmadigi icin arabam yok. Senelerdir kullanmiyorum.
  • buf-e kür  (13.08.21 00:23:43 ~ 00:24:43) 
9-10 yaşlarında babam kucağına alırdı direksiyon hakimiyetini de bana verirdi. Sonra sonra yine kucakta olacak şekilde vites değiştirmeyi öğretti. 14-15yaşlarında ayağım pedala ulaştı ondan sonra bütünüyle öğretti ki o zaman Nissan primera vardı. Tabi bu bahsettiklerim trafiksiz yerler. Ehliyet alma yaşına kadar bu pratikte devam ettim ve ehliyet aldıktan sonra da trafiğe çıktım.

Korku şart demiş arkadaşlar ama ben buna katılmıyorum. Trafik kazası korkusu yerine babamın üstümde yarattığı bir psikolojik baskı- korku vardı hep. Bu yuzden kendi canımdan önce arabanın canını düşünerek sürmek büyük işkence oluyordu. Ha bu iyi bir öğretim yolu mu oldu bence hayır çünkü o zamanlar yine dingil gibi kullanıyordum hız yapıyordum vs zamanla kullana kullana yaşlandıkça bir de bu sürme işinin kamilliği çöküyor üzerinize ve artık daha dikkatli özenli kullanıyorsunuz.
  • fıytfıyt  (13.08.21 00:34:52) 
18 de ehliyet aldım, 22 de araba sürmeye başladım. öğrenme aşamasında yanımda biri varken sürsem de o gerginlik ve korkum tek başıma çıkmaya başlayınca geçti.
Belli ki araba kullanmayı öğrenmişsin, tek çıkmak birisiyle çıkmaktan daha kolay.
Tebrik ederim
  • zimbirik  (13.08.21 08:03:19) 
19'da ehliyet aldım. arabaya 33 yaşında soldan trafik akan bir ülkede ihtiyacım oldu ve kullanmaya başladım. Keşke daha önce gerekseydi ve öğrenmiş olsaydım dediğim oluyor.


  • emininsel  (13.08.21 08:52:21) 
17'de basladim bos arazide, koy yolunda vs basladim.
18'de ehliyeti aldim.
20 yasinda ilk arabami aldim (87 civic)
20 senedir ehliyetim var, toplam 500.000km devirmisimdir.
Istabul'da kullanmayi ogrenen dunyanin heryerinde problemsiz gezinir.
  • cooperr  (13.08.21 08:54:45) 
33 yaşında aldım, şimdi 36 yaşındayım. Teoride biliyordum o yüzden çok zorlanmadım, 1, hafta önce 2000 km'lik bir yolculuktan döndüm ailem ile.

Her zaman temkinli olmak lazım, direkt önündeki arabadan çok ileriye ve trafiğin durumunu kontrol etmek ve ona göre aracı yönlendirmek her zaman fayda sağlar.
  • devorgilla the gunslinger  (13.08.21 09:04:32) 
Ehliyetimi 36 yaşında aldım. Araba kullanmaya 38 yaşında başladım. Çok zevkli bir şeymiş araba kullanmak, dört senedir kullanıyorum hala sabahları "yaşasın şimdi araba kullanacağım" diyorum işe giderken.


  • pispinti  (13.08.21 09:12:14) 
iyi şöförlük süper araba manevrası yapmak değil, kurallara uyup tetikte olmak. ben 17 yaşında başladım, 18 senedir araç kullanıyorum bir çok kez dikkatsizlikten ve kendime güvenden kaza yaptım. bence en iyi şöför sakin kalan ve kurallara uyandır. arkadaşım 28 yaşında başladı, bence manevraları atikliği düşük ama her an tetikte ve kurallara uyar. bence o benden daha iyi şöför.

son örnek teyzem eşi ölünce 60 yaşında araba kullanmayı öğrenmek zorunda kaldı. şu an 70 yaşında kullanıyor.
  • mikahakkinen  (13.08.21 09:38:06) 
21 yaşında başladım. 27 yaşıma kadar belki haftada bir babamın arabasını kullandım. 27 yaşında kendi arabamı aldım, ama onu kullanmama bile laf ediyorlardı (ne gerek var, Allah korusun vs.). Sonra bir dönem (30 yaş civarı) yurtdışında yaşadım. O zaman araba kullanmaya iyice alıştım. Alışılıyor yani, 28 geç değil.


  • SiyamkedisiZorro  (13.08.21 09:48:28) 
ehliyeti 32 yaşında aldım ama araç sürmekten çakmıyordum. ancak 46 yaşında araba sahibi olunca sürmeyi öğrenebildim. acemilere not. istanbul merkezde özellikle fatih'te üç gün araç sürün ondan sonra her türlü araç sürersiniz.


  • lazpalle  (13.08.21 10:08:19) 
23 yasinda ehliyet aldim, arabam yoktu uzun süre araba almayi erteledim vs vs. Pandemi olunca seve seve araba almak zorunda kaldim hiç tecrubem yoktu 2 farkli hocadan ders aldim ve çıktım trafige. 34 yasinda.

Başlarda özellikle ders alırken ulan keske daha önce ögrenseydim dedim dedim durdum düşün aracimı alirken başkası ile gittim o beni eve bıraktı adamı taksi ile yolladım

Araç 20 gün otoparkta yattı en çok koyan o oldu.

Daha sonra ufak ufak çıktım trafige şansima ev ile iş arasi onlarca ışık rampa döner kavşak ve dar sokak arası.

Daha önce geçemem dedigi yerlerden dar sokaklardan rampalardan geçiyorsun artik otomatik olarak.

Yeterki iste ve sakince sür merak etme hata yapa yapa beynine kaziniyor.

Hiç unutmam rampayi 3 vitesle tatli tatli cikarken araç cekisten düsmeye basladi gaz verdikçe yemiyor birden araç teklemeye başladı ve istop etti :) arkamda araç korna caliyor vs vs.

Sonra dank etti vites kücultme yapilacak aracin çekisine göre :) simdi refleks olarak bunlar oluyor ama ilk bir kaç gun bunlari yasiyacaksin manuel kullaniyorsan.
  • zanutsas  (13.08.21 11:21:59) 
[]

Bu aralar en büyük eğlenceniz ne?

Soru başlıkta. En küçüğünden en lüksüne kadar her şeyi yazabilirsiniz.




 
Şişme kano aldım, kalamış'tan boğaza salıyorum kendimi boş boş turluyorum
bi de bu ara kamp yapmaya sardık.

  • roket adam  (07.08.21 21:52:31) 
saat kisiti olmadan disarda olmak ve mekanda icebilmek. ben bunlari cok ozlemisim ki normalde evciyim


  • ala09  (07.08.21 21:55:00) 
Haftada 1 davul dersi
Haftada bir eve masöz
Evde denediğim soğuk kahveleri arkadaşlarla tüketmek
Kalamış festivali nde kenarda takılmak

Bu aralar böyle
  • kisa  (07.08.21 21:58:21) 
Modern Family izlemek...


  • black holes in the sky  (07.08.21 22:00:26) 
cezerye. çok güzel nom nom nomm.


  • AlsterWasser  (07.08.21 22:09:10) 
İkinci el ps4 aldım. İşten vakit bulduğum zamanlarda iyi eğlendiriyor.


  • nehara  (07.08.21 22:46:13) 
bir yere varmak icin değil de keyfi olarak motosiklete biniyorum, bir de brawl stars oynuyorum :)


  • orient blue  (07.08.21 22:51:01) 
trompet aldım. neyden sonra üflemeli bir saz çalabilmek için kastırıyorum artık.


  • mermize  (07.08.21 23:04:01) 
1 kadın 1 erkek izliyorum en baştan. İşin ilginç yanı Zeynep’e çok benziyorum biraz korkutucu


  • Hallegadola  (07.08.21 23:12:40) 
kalamışta witcher 3 oynuyorum. keyif almiyorum, bitirmek istiyorum. bitmiyor.


  • WithWorth  (07.08.21 23:17:41) 
Nostalji niyetine, beklentiyi de düşük tutarak Avrupa yakası izlemek.
Yeni aldığım fotoğraf makinası ile rastgele şeyler çekmek, evdeki bulaşıklığın bile 5 farklı açıdan fotosunu çekmişimdir.
Arşive yeni sanatçılar eklemek adına hiç tanımadığım sanatçıları keşfedip müzik dinlemek.
  • eksisozlukokuryazari  (07.08.21 23:46:10) 
kafayı kendimle bozdum.

-uzun süredir merak ettiğim konularda birilerinden bireysel seanslar alıyorum, çalışmalar yapıyorum.
-senelerdir ötelediğim önemsiz de olsa ilgilenilmesi gereken bir sağlık sorunum için tedaviye başladım.
-yardımda bulunmak, bağış yapmak gibi genelde dağınık düzende, aklıma geldikçe yaptığım şeyleri daha düzenli şekilde yapmaya, prensip haline getirmeye çalışıyorum.
-haftada iki kere masaja gidiyorum.
-uzun süredir istediğim bir eğitime başladım.
-sıcaklarda çok zor olsa da düzenli olarak kürek çekmek için uğraşıyorum.
-eskiden beri kozmetik meraklısı bir insandım ama saçlarıma, cildime bir sürü şey yaptırıyorum.
-imdb watchlist'imdeki filmleri/dizileri eritiyorum.
-farklı meditasyon yöntemleri deniyorum, onu da düzene koymaya çalışıyorum.

genel olarak bu ruh halinde olmak beni mutlu ediyor, eğlendiriyor.
  • blatta hiberna  (08.08.21 00:04:52 ~ 00:05:39) 
Çıplak dizisinin soundtrackinde bir rap sarkisi var, ilk dinledigimde berbat bulmustum, sonra eglenmek ve biraz dalga gecmek icin dinler oldum su aralar eğlencem o şarkıyı açip bagirarak eslik etmek...


  •   (08.08.21 00:57:29) 
araba yikama yeri kesfettim hergun araba yikiyorum. Arkadaslari da cagirip 3 liraya sosyallesiyoruz.


  • divit  (08.08.21 01:44:17) 
Getirden dondurma isteyip tv önünde yemek


  • photo85  (08.08.21 14:37:35) 
[]

Pandemide yurt dışına seyahat ettiniz mi?

Benim hayatta en sevdiğim şey farklı ülkelere seyahat etmek ve pandemiden önce önümde mutlaka 1 ya da daha fazla seyahat planı olurdu. Pandemi başında da çok heveslendiğim birkaç seyahati iptal etmek zorunda kaldım. Şimdi 1.5 sene oldu ve yazlığa gelmek dışında İstanbul’dan çıkamadım doğru düzgün. Hep önündeki seyahat planlarıyla hayata tutunan bir insan olarak gerçekten bıktım bu durumdan ve bir yerlere gitmek istiyorum artık.

Son schengen vizem pandemiyle birlikte yalan olmuştu ve şu an için alma ihtimalim de yok zaten. Onun dışında gitmek istediğim çoğu yer yine vize vermiyor ya da mevsimden dolayı uymuyor şu an ama Türk vatandaşlarına kısıtlama uygulamayan birkaç yer için yeni bir rota planlayabilirim.

2 doz aşımı da oldum ve ne olursa olsun gidesim var artık ama seyahat etmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki pandemide nasıl olur merak ediyorum. Duyuruda pandemide yurt dışına turistik amaçla gidenler var mı acaba? Hangi ülkeye gittiniz ve nasıl geçti? Herhangi bir sıkıntı yaşadınız mı? Pandemide seyahate dair buyrun ne isterseniz yazın.

 
Gecen yil Agustos'ta risk alip ettim okul icin. ABD'ye gittim. N99 uzerine cerrahi maske taktim, ucakta koltugu dezenfektanla temizledim, kimse arkamdan oksurmesin diye en arka koltuk sectim. Yemek yemek icin maskeyi cikardim sadece. Varir varmaz her hafta test oldum.


  • howfaristhesky  (20.07.21 21:51:18) 
gitmedim, pandemiden önce biletlerim vardı açığa aldım hepsini. zaten mesela avrupa'da biçok ülke turistlere yeni yeni açıyo sayılır kapılarını.
şimdi iki aşımı da olduğum için kıştan önce bi yerlere giderim diye düşünüyorum. kışın yine kapanır herkes falan nolur nolmaz diye eylül gibi giderim muhtemelen.

  • asisamus  (20.07.21 22:09:49) 
Ukrayna'ya gidebilirsin. Pandemi yok gibi takiliyorlar, maske takarsan garipsiyorlar. Her yer acik.


  • hayley williams ile evlenecek genc  (20.07.21 22:40:39) 
İlk paragrafta yazdığınız gibiyim veya daha doğrusu gibiydim ben de öncelikle onu belirtiyim.

Cevabım hayır. Hala riskli geliyor, başta uçak. Bilmiyorum ama artık ben de baydım. Hoş euro da uçtu bu 2 sene içinde ayrı konu.
  • eloharp  (20.07.21 23:50:19) 
Ukrayna'ya gittim geldim 10 gün önce, aşılı olunca bir de onların covid sigortasını yaptırınca hiçbir sıkıntı olmuyor. Dendiği gibi sokaklarda maske yok, kapalı alanlara girerken market vs, oralarda takılıyor. Yalnız acayip sıcaktı.


  • whoosie  (21.07.21 11:13:26) 
[]

1+1 evde 2 kişi yaşanır mı?

Bana kalırsa çok güzel yaşanır ama tecrübesi olanların fikirlerini merak ediyorum.

Kadıköy emlakçı piyasasından yıldım 1 haftada çünkü ya dönüş yapmıyorlar ya teklif verdiğimiz evi 300 bin lira daha artırıp yeni ilan koyuyorlar ya da oyalıyorlar. Evlerin de hiçbiri tam olarak içime sinmemişti ta ki son baktığımız eve kadar. Konumu mükemmel ve müteahhit aynı zamanda mimar olduğu için evin içini gerçekten çok güzel düşünerek yapmışlar. Ev 1+1 ama her yere gömme dolap vs yapılmış. Bu yüzden küçük ya da basık değil kesinlikle. Yatak başlığı, dolaplar, salon ve mutfaktaki gizli çekmeceler vs. o kadar iyi düşünülmüş ki çamaşır makinesi, yatak, koltuk ve dekoratif birkaç şey dışında eşya derdiyle uğraşmamız gerekmeyecek pek. Mutfakta da buzdolabı dahil her şey hazır.

Bina zaten sıfır ve ilk oturan biz olacağız alırsak. Bir de çok büyük bir terası var ama terasın girişi aynı katta farklı bir yerden. Evin içinden geçiş yok ama ben bunun sorun olacağını düşünmüyorum pek. Sadece bizim kullanımımız için zaten teras. Evi aldıktan sonra küçük bir oda ya da mutfak gibi bir şey yaptırıp çok güzel kullanabiliriz diye düşündük. Sadece park yeri yok ama onu da bir otoparkla anlaşarak çözmeyi düşünüyoruz çünkü zaten muhiten dolayı otoparklı bina düşüncemiz olmadı hiç.

Erkek arkadaşımla ikimiz yaşayacağız sadece evde. Her şey yolunda giderse de sadece 6 ay falan İstanbul’da yaşadığımız bir hayatımız olacak. Misafir vs çok çok nadir gelir. Onun ailesi zaten İstanbul’da. Benimkiler Bursa’dalar ama kardeşimle şu an yaşadığımız evde kalabilirler geldikçe ya da sadece annemle babamın olması çok sorun olmaz bence 1+1’de. Evden çalışma gibi bir durum ikimiz için de yok. Yani ayrıca bir çalışma odasına da ihtiyacımız yok bence tıpkı misafir odası gibi.

Şimdi şartlar böyleyken ben 1+1 olmasına rağmen bu evi kaçırmak istemiyorum çünkü evin içi gerçekten harika. 1 haftadan fazladır ev geziyoruz ve hiçbirini tam olarak beğenmemiştim. İlk kez bir evi bu kadar beğendim ve baktıklarımız içinde başkası tutarsa içimde kalacak tek ev burası olacak. Çok az eşyayla ferah bir ev şu an tek istediğim. Bunun dışında oturma odası, çalışma odası vs hiçbirini istemiyorum zaten. Yani bence 1+1 olmasının hiçbir sakıncası yok ama gelecek fikirleri merak ediyorum.

2 kişi 1+1 evde rahat yaşar mı dersiniz? 0 binada, her şeyi yapılı ve çok küçük olmayan 1+1’in misafiri de evde işi de çok çok az olan bizim için eksileri olur mu? Olursa ne olur?

Bu arada evi satın alıyoruz. Kiralık değil. Çocuk kesinlikle düşünmüyoruz ve hayvan sahiplenmek de İstanbul’da düzenli bir hayatımız olmayacağı için imkansız en azından birkaç sene. Bunları da düşünerek yazarsanız sevinirim.

 
Tek yaşıyorum 1+1 bana bile yetmiyordu. Yatak odası ve salon var. Misafir gelse, eş dost gelse nerede yatacak? Salon dışında vakit geçirecek bir yer yok. Bir daha 1+1 evde yaşamam.


  • himmet dayi  (13.07.21 13:48:45) 
yetersiz kalir. iki sene sabredersiniz onu da maximum soyluyorum oturabilirsiniz sonra sigamazsiniz. satin almak soz konusu oldugu icin daha sonra baska yere kiralik cikabilirsiniz bunu kiraya verip hani oyle ihtimallere okeyseniz veya satip uzerine ekleyip baska eve yine. terasa girisi evden olmamasi dezavantaj ama siz cok begendiginiz icin sorundegilsorundegil diyorsunuz :) ev bulmak cok stresli ve istanbulda verdigin paraya bakiyosun eve bakiyosun gercekten almasi, tutmasi cok zor biliyorum. o yuzden icinize sindiyse simdi yatirim mantigiyla alip bir sureligine yasayabilirsiniz


  • ala09  (13.07.21 13:54:06) 
Parasını tamamen siz ödeyecekseniz belli ki içinize sinmiş, alın.

Kendi 1+1 deneyimimden yola çıkarsam; evde biri daha olduğunda asla kafa dinleyebilecek bir alan kalmıyor, evdeki en ufak bir dağınıklık bile göze batıyor ama yaşanır mı yaşanır. Benim kaldığım 1+1'lerde çocuklular bile vardı, benim asla tahammül edemeyeceğim bir şey. Özel alan ihtiyacınıza bağlı biraz.
  • marla is in my head  (13.07.21 13:56:59) 
benim için önemli olan yüklükvari bir şey. Eğer depolama alanı mevcutsa 1+1 miss gibi olur


  • lcha  (13.07.21 13:59:29) 
1+1 80 metrekarede mis gibi yaşadık. Mutfak ayrıysa süper oluyor. Bence yaşanıyor gayet de.


  • adwokat  (13.07.21 14:01:05) 
ben 1+1 evde tek basima yasarken guzel geliyordu, sonra 3+1 eve ciktim kardesimle, evin 2 odasi benim (yatak odasi + ofis) salonumuz kocaman, mutfagimiz ayri. Bir daha 1+1 eve donmek zor geliyor simdi dusununce.

sadece 6 ay yasanacaksa bence idare edilebilir. ikiniz de yasayabileceginizi dusunuyorsaniz icinize sindiyse neden almayasiniz.
  • eksi sozlukte eksiyen adam  (13.07.21 14:12:36 ~ 14:12:54) 
Bence geleceği yok. Şuana göre karar verilerek ev alınmaz.
1 hafta ev yatırımı yapmak için çok kısa bir süre. 1 ay verin kendinize en az. emlakçılarda olup henüz ilanda olmayan bir sürü ev vardır görmediğiniz.

Ütü yapacak olsanız, çamaşır kurutacak olsanız hep sizin kullanım alanlarınızı işgal edecek. Yalnız kalmak isteyebilirsiniz.

Misafiriniz gelmiyor olabilir. Gelse de salonda kalır ok. Ama bi kere gelseler ikinciye gelmek istemezler. ziyaretlerini kısa kesmek isterler.

Bir de mesela hiç mi hobiniz yok eşya depolamanız gereken vs. Hobinizle vs ilgilenmeniz gerekse sürekli kur kaldır yapmanız gerekecek.

bizim odanın birinde mesela spor eşyaları var. Yerde matla duruyor. köşede bisiklet falan var. böyle bir oda çok işe yarar oluyor.
  • zimbirik  (13.07.21 14:31:59) 
evde salon gibi ortak bir yaşam alanı olmaması bir noktadan sonra bunaltıcı olabilir.


  • anten  (13.07.21 14:41:28) 
İçinize sinmiş. Ben kaçırmayın derim.


  • auroraaurora  (13.07.21 14:46:18) 
Ben olayın farklı bır boyutuna dikkat çekmek istiyorum.

Dah önce erkek arkadaşınızla beraber yaşadınız mı bilmiyorum ama erkek arkadaşla yaşamay başlamak yeterince zor. Küçük ortam iyice bunaltıcı olacaktır.

Kesinlikle düşünme derim. Kiralık ve ferah bir ev daha iyi gelecektir.
  • mobydick  (13.07.21 14:56:34) 
teras konusuna emin olun ve tapudan kontrol edin.daha sonra terasın ortak alan olduğu ortaya çıkarsa hem alan olarak hem de evin fiyatından ciddi zarar edersiniz.

teras olduğuna göre bu ev çatı katı. yeni bina olduğu için izolasyon fena değildir ama gene de yazın sıcak olacak, ekstra klima-elektrik maliyeti sabit bir gider. ayrıca kadıköy bölgesi özellikle teras katları bazen martı terörü yüzünden çekilmez olabiliyor. uykusuz geceler çok süpriz olmasın.

1+1 toplam m2 belirtmemişsiniz. 50m2 dedikleri ama ortak alanları düşünce 22m2 kalan evlerden mi yoksa 1+1 ama net kullanım alanı 80-85m2 olan evlerden mi buna göre çok değişir.

pratikte bir yatak odası + bir yaşam alanınız olacak. bu yaşam alanında yemek, ufak tefek işler için çalışma masası, oturma alanı vs gibi ihtiyaçları organize edecek alan varsa bence yeterli.
  • orpheus  (13.07.21 15:07:57 ~ 15:09:29) 
mutfak salondan ayriysa olur bence sizin zaten epeyce icinize sinmis gibi gorunuyor, terasin kesin sadece sizin olduguna da eminseniz iyi bence. ben alirdim.


  • in vino veritas  (13.07.21 15:17:27) 
1+1 var 1+1 var, geniş ferahsa neden olmasın. Şuan 1+1 evde yaşıyorum 70m2, balkonu var salonu geniş, 1üçlü 1ikili 1 tekli koltuk var. Açılır kapanır koltuk alırsınız misafir için.Bence misafir çok düşünülmemeli, 1 çiftlik yatıracak yeriniz olsun yeter. Ha bende 2 tane de şişme yatak var gerekirse yere onları da açıyorum. 8 kişilik yemek masası sığıyor hala ferah, ayrı mutfağım var o da avantaj yemek vs yerken mutfakta masa olması. Girişte antre var. Ben tek yaşıyorum ama bence dolaplar vs yeterli ise 1 çift yaşar.



Önceki evim ufak amerikan mutfaktı 1+1 yine, balkonu da yoktu, eve girince direkt salona adım atıyordun :D :D . Böyleyse mümkün değil tabi.

Eksileri çamaşır kuruturken salona vs bi yere koymanız gerekiyor, yazın balkon olur. Elektrik süpürgesidir ütü masasıdır yatak odasında bir yer bulmanız lazım sürekli.
  • ceketimi alip cikcam  (13.07.21 15:24:46) 
1+1 35 m2de yillarca yasadim (%50 tek basima %50 sevgiliyle). Basta sorun yoktu ama anne ve sevgili zoru ile alinan esyalardan ev tiklim tiklim doldu uzerime geldi zamanla.

Turk insaninin icgudusel olarak evleri esya doldurma aliskanligi var. Bu olaya dikkat ederseniz yasanir.
  • cleric  (13.07.21 15:26:45) 
Tek başıma beni darlamıştı. Bir de açık mutfak belası var. Şimdi kapalı mutfak 2+1’de tek yaşıyorum. Mis. Bir daha çok kötü bir şey olmadığı sürece 1+1’e adım atmam.


  • zoghurt  (13.07.21 15:45:46) 
Ufak, gereksiz eşyayla dolu olmayan, kullanışlı evlere bayılıyorum. 3 yıldır ev arkadaşlığı konseptinde 2 kişi yaşıyoruz. Şu anki haliyle salon iptal mecburen ama mutfak bir tık büyük mesela. Bence hele ki çift olduktan sonra neden olmasın.


  • reactionic  (13.07.21 15:46:25) 
al gec abi ya, fiesta begenmeyenler simdi clio alamiyor.

Sigmazsin evet ama al gitsin.
  • divit  (13.07.21 16:33:25) 
Bana kalsa imkansız, ben tek kişi bile yaşayamam. Ayrıca anlattıklarınıza bakılırsa çok fazla belirsizlik var. Örneğin 'her şey yolunda giderse sadece 6 ay yaşayacağız', bu çok ucu açık bir kavram. Ayrıca sanıyorum ikinizin de işleri %100 kesin değil ve evli de değilsiniz. Bu durumda evi satın almanız ilerde ayrılık veya maddi durum sıkışıklığında ikinizin de başını çok ağrıtır. 1 hafta da bu kadar önemli bir yatırım için erken tabi. Bulabiliyorsanız bir dönemlik veya maksimum 6 aylık kiralık bakarsanız daha iyi olur.


  • iwasbornonamountainside  (13.07.21 17:25:34) 
Gömme dolaplar çok pratik gerçekten. Biz iki kişi 3+1'den pratik ve geniş 2+1'e geçtik, tarif ettiğiniz gibi yüklükler var, mutfağı daha güzel, güzel bir bahçemiz var, vs. Dolayısıyla kesinlikle değdi. Evin bakımı daha kolay, daha kullanışlı. Biz memnunuz.

Kırk yılda bir gelecek misafire göre ev seçilmez. Senenin yarısında kullanacağım bir ev için, kullanışlı tarif ettiğiniz gibi bir 1+1'de iki kişi yaşarım.
  • gmzo  (13.07.21 17:25:58) 
[]

İstanbul vs Ege kasabası

Evet, bu konuda belki onlarca duyuru, insanların deneyimleri sonucu yazılmış bir sürü yazı var internette ama bir kez de ben almak istedim güncel fikirleri.

Şöyle ki erkek arkadaşımla ev bakıyoruz. O İstanbul’da doğup büyümüş. Ben de 10 senedir İstanbul’dayım. 18 yaşına kadar Bursa’da yaşadım ve hala ailem orda ama Bursa’ya dönmek gibi bir planım olmadı asla. Hatta genel olarak İstanbul’a geldikten sonra gitme planım olmadı burdan ama şu sıralar ev bakarken Ege kıyılarında İstanbul’da sırf iyi yerde diye alacağımız daire fiyatlarına o kadar güzel bahçeli villalar falan gördük ki İstanbul’dan gitmek biraz cazip gelmeye başladı.

İşin aslı erkek arkadaşım yılın yarısından daha azını Türkiye’de geçiriyor işi sebebiyle. Hatta son 1 senede 1.5 ay falan burda kalmış oldu sadece. Bundan sonra ben de onunla gideceğim için yılın minimum 6 ayı falan yurt dışında olmamız gerekecek. Yani alacağımız evde sürekli oturma gibi bir durumumuz olmayacak.

İstanbul’da Caddebostan, Suadiye, Kalamış, Fenerbahçe ve bir ihtimal Moda taraflarına bakıyoruz ama o küçücük evlere o paraları verip de satın almak biraz koyuyor açıkçası. Avrupa Yakası’nda hiç yaşamadık ve o tarafa gidesimiz yok ikimizin de. Anadolu’da da Kadıköy’ün bazı yerleri dışında aklımda bir yer yok açıkçası benim. Beykoz tarafında güzel siteler varmış ama onlar da Cadde’yle aynı fiyat hemen hemen. Bu durumda yine tek mantıklı seçeneğimiz Kadıköy’ün sahil semtleri gibi.

Çanakkale, Kuşadası, Ayvalık vs buralara ilk önce yazlık gibi düşünerek baktık ama evler gerçekten çok güzel. Cadde tarafında çok lüks diye satılan 80 metrekare yeni evlerle aynı fiyat neredeyse bir çoğu bu villaların. Zaten yılın çoğunu burda geçirmeyeceğimiz için mantıklı gelmeye başladı bana Ege kıyılarında bir yere yerleşmek. İstanbul, Bursa ve annemlerin Balıkesir’deki yazlığına yakın olsun düşüncesiyle çok güneye bakmadık şu an ama Ege’deki herhangi bir sahil ilçesiyle İstanbul arasında kalınca insanlar ne düşünüyor merak ettim.

Ben bütün leşliğine rağmen İstanbul’u hala seviyorum sanırım çünkü gerçekten çok fazla imkan ve seçenek var burda. Bütün etkinlikler, konserler, tiyatrolar, mekanlar, cafeler… Böyle düşününce bir şeylerden mahrum kalacak olma düşüncesi korkutuyor beni. Ama bir yandan da İstanbul burda ve gün geçtikçe kötüleşiyor. Turist gibi ara sıra gelebiliriz galiba ama zamanla nasıl olur bilmiyorum. Bir de tabii bahçeli ve müstakil bir yerde yaşamak, apartman derdini çekmemek falan çok güzel geliyor. Çok üstüne düşünmeden bir anlık hevesle gidip de pişman olmaktan korkuyorum ama düşününce de ikisinden birine daha yakın hissedemiyorum galiba.

Yaşlar 28 bu arada. Ege’de sakin bir yer için genç miyiz yoksa İstanbul’dan gidebilecek kadar İstanbul’a doymuş muyuz bilmiyorum. Siz ne dersiniz? Bu senaryoda ne yapardınız siz olsanız?

 
Bodrum'a yerleştim 2015 yılında. İşim aynı. aynı parayı kazanıyorum. Maddi ve manevi olarak burada daha mutluyum. Güvenli ve huzurlu. Bu ara çok pahalandı ve kalabalıklaştı. Ama yine de burada yaşamak daha kolay ve güzel.


  • optum kib bye  (03.07.21 17:31:57) 
Bahsettiğin yerler ile istanbul arasında kalmanı anlayabilirim ancak o yerlere kesinlikle Bodrum'u eklememelisin, birkaç sene sonra marmarisi, ondan da birkaç sene sonra da fethiyeyi çıkarmalısın listenden. orada büyümüş ve bir ayağı, yatırımları hala orada olan biri olarak üzgünüm ama durum böyle. Arkadaşın dediği gibi maalesef pandemiyle beraber Bodrum artık küçük istanbul olmuş durumda. Ufacık bir alanda en az 10 tane özel okul-lise yatırım yapmış durumda zaten sırf buradan bile anlayabilirsin (dersanelerin özelleştirilmesinden bahsetmiyorum, önde gelen farklı eğitim kurumlarının yatırımlarından bahsediyorum) Zaten öyle ortalama bir yerde villa almaya kalkarsan istanbul caddebostandaki yeni yapılmış bir 2+1 fiyatından başlıyor giriş seviyeleri, uçtu yani uçtu, zaten bu yüzden sanmıyorum çok da düşüneceğinizi. Hem artık kışın da çok kalabalık, hem de inanılmaz bir trafik oluşmuş durumda, eskiden en baba bayram gününde olan çevre yolu trafiği şu an günlük rutin olmuş durumda. Yani ben gider biraz daha sayfiye yerleri gündoğan akyarlarda kocaman bir yazlıkçı sitesinde yazlık alır, bütün ihtiyacımı arabayla migrostan giderir çarşı pazar aramam ve o belde dışına çıkmam dersen belki düşünülebilir ancak resmi kurumlarda işim olsun, sağa sola çıkayım gezmeye, denize gideyim şuraya diyeceksen hiç ama hiç düşünme bile. Ücretsiz oturup denize girebileceğin yegane yerler olan bitez ortakent gibi beldelerdeki denize 0 restaurantlarda gözleme fiyatı 30 lira olmuş, zaten gerisi giriş ücreti alan birçok fırsatçıyla dolmuş. denize bile girmek parayla artık maalesef Bodrum'da.. Bu yazıyı karşılaştırırken Bodrum'u düşünmemeniz için yazdım..


  • biseysorucam  (03.07.21 17:55:17 ~ 18:00:19) 
Ege kasabası dışında da çok alternatif var aslında.

istanbul'da yaşamanın çilesi getirisine göre karlı değil artık. pahalılığa dağecek bir şey kalmadı. Stres yüksek, pahalılık yüksek buna karşılık dışarı çıkınca kalabalık yığın. İmkanım olsa kaçardım buradan. Artık istanbul'da yaşamaktan gıdım keyif almıyorum.

"konserler, tiyatrolar, mekanlar, cafeler…" buna kaç defa gittin mesela. dışarı çıksan 100 lira gidiyor
  • Gabriel  (03.07.21 17:59:52 ~ 18:00:57) 
[]

Şehrin ortasında açık terasta güneşlenir misiniz?

Ya da yatar mısınız?

Terasımız çok geniş ve bir hevesle çift kişilik şişme yatak aldık bugün. Karşımızda avm ve üstünde onlarca daire var bize göre çok yüksekte. Kesin görünüyordur yani karşıdan ama pek umrumda olmadan yatakta takılasım var tatile gidene kadar.

Sadece yobaz birine denk geliriz de başımız ağrır mı diye bir düşünce geldi aklıma. Sizce yatılır ya da güneşlenilir mi bu şekilde? Tr insanını düşününce yapar mıydınız siz olsanız?

 
Kanka yobaz bir insana nasıl denk geleceksiniz. Kapınızı çalıp üstünü başını giyin bacım diyecek hali yok. Ama ben bakardım valla. Avm de olsam da apartmanda olsam da bakardım.


  • allah yazdiysa bozsun  (30.06.21 20:07:07) 
Ben denizde bile güneşlenmiyorum. Güneş çok zararlı. Dediğiniz durumda ben erkek olduğum için güneşlensem de bir şey olmaz ama kadınlar için biraz riskli. Günümüzde telefonlar bile aşırı yakınlaştırma yapabiliyor. Terası yukarıdan gören binalar varsa fotoğrafınızı çekebilirler. Sağını solunu havluyla kapatırsanız mümkün olabilir belki.


  • dissendium  (30.06.21 20:09:01) 
ben olsam güneşlenirdim.

sizin eviniz, kim ne diyebilir ki?
elbette bir şey diyen de olabilir ama bundan çekinip bunu düşünerek hareket etsek evden çıkmamamız lazım.

rahatsız olacaksanız bir balkon şemsiyesi alıp binanın olduğu tarafa doğru koyun, diğer yöne doğru yatıp güneşlenin.
  • blatta hiberna  (30.06.21 20:09:12) 
bu tarz çok yüksek katlı binalarda pek yobaz olmuyor genelde, en azından giyim kuşam anlamında. hele ki arada mesafe varsa kimsenin gelip sorun çıkaracağını sanmıyorum. korkunuz buysa endişe etmeyin derim.

YALNIZ hayvanın teki dürbünle izleyebilir ya da fotoğraf filan çekebilir, o risk her zaman dünyanın her yerinde var. misch miydi neydi eskiden fotoğrafçıyım ayağına kız düşürmeye çalışan bir tip vardı, berlin'de kanalda güneşlenen kadınların fotoğrafını falan çekmişti kdsfjdfd. yani görülmek veya izlenmek konusunda çekinceniz yoksa yardırın gitsin, kimse kalkıp da sizi uyarmaya gelmez karşı taraftan bence.
  • der meister  (30.06.21 20:16:19 ~ 20:16:41) 
bir kadın olarak yapamazdım ya, ruh hastası çok çünkü. yüzüm de vücudum da çirkin olmasına rağmen yani.


  • candide  (30.06.21 20:17:56) 
Terasında güneşlenebileceğin kadar lüks bir apartmanda/sitede o dediğin nasıl olacak ki ?

Ayrıca zaten "terasta" olduğun için o yükseklikte görülebilmen olanaksız.
  • Avoiding The Puddle  (30.06.21 20:34:30) 
Güneşleniyoruz, havuza bile giriyoruz. Burada olay semtle alakalı, biz ataşehir'deyiz. ümraniye'de yapamam mesela o yüzden oralarda açık havuza para vermek manasız.


  • roket adam  (30.06.21 21:23:23) 
Ben gayet luks rezidansta calisiyordum, gayet de ayi gibi bakiyorduk.
Herkes de okumus etmis elit beyefendiydi.

Bakilir yani, yabanci ulkede de bakilir.
Foto cekip ustune geyik de yapilir.
  • divit  (30.06.21 21:59:37) 
Okumuş etmiş farketmez yüz tane insan içinden fotoğraf çeken bile olur, keşke bu ülkede yaşamasaydınız, sıradan eylemler bile lüks


  • freebird5406_2  (01.07.21 00:28:23) 
Çıplak güneşlenmeyecekseniz bence sorun yok, ha görsem ben de bakarım bi şaşırıp. Ama 5 dk içinde alışır insan bu duruma bakmaz artık.

Plajlarda, havuzlarda da insanlar bizi görüyor, fotoğraf ta çekseler haberimiz olmaz.

Normal bir mayo ya da bikini ile bence hiç sıkıntı olmaz, şöyle düşünün;

Birileri fotoğraf çekti ve sosyal medyada yayıldı diyelim, komik ya da ayıp bir görüntü mü bu sizce? Herkes birbirini gerçek hayatta da internette de bikinili/mayolu görüyor zaten.

Bir iki örnek koyalım;

i.ytimg.com

cameralabs.org

lh3.googleusercontent.com

dictat.net

mosmonitor.ru

Komik ya da ayıp bir durum yok sanki. Yalnız güneşin saatlerine dikkat edin, 11-15 arası mıydı tehlikeli saatler?
  • John Bloor  (01.07.21 09:39:30) 
çıplak olsanız nolucak. yani çıplak fotoğrafınızı çekmiş diyelim. nolucak.


  • bronz böcek  (01.07.21 12:48:11) 
o avm'nin rezidansında bir sürü arap yaşıyor muhtemelen. çarşaf çarşaf fotoğraf çekerler, gider hemen dürbün alır gelirler. drone bile alırlar.


  • reanarchy  (01.07.21 12:57:58) 
Amaannn giyin mayo/bikini/deniz kiyafeti ne isterseniz yatin gitsin.
Bende de teras var, camlari sileceksem ya da baska sey yapacaksam gayet de deniz kiyafeti ile yapiyorum cunku sabah 8’den itibaren gunes aliyor. Bakan da acsin kendine baksin :)

  • 65 derece  (02.07.21 11:58:46) 
[]

Yirmi yaş dişlerinizi çektirdiniz mi? Ve şu durumda çektirir miydiniz?

Herkeste farklıdır tabii ama bugün gittiğim çene cerrahı ameliyatla alması gerektiğini ancak aciliyetinin olmadığını söyleyip bana bıraktı. Ben de o an olup kurtulayım diye randevu aldım ama sonra düşünüp korktukça iptal ettim.

Yirmi yaş dişiyle ilgili sürekli bazı doktorların ameliyat şart dediği dişi farklı bir doktorun ameliyata gerek duymadan aldığıyla ilgili hikayeler duyuyorum çevremde. Biraz da böyle düşününce bir umut ameliyatsız alınır düşüncesi de etkili oldu sanırım iptal etmemde. Gerçi diş hekimi yorumları çok iyi olan bir proftu ama bilemedim yine de.

Siz neler yaşadınız bu dişlerden kurtulma sürecinde? Ameliyatsız kurtulabilenler var mı aramızda? En çok merak ettiğim de ilk gittiğiniz hekim ne derse yaptınız mı yoksa birkaç farklı diş hekiminden görüş alarak mı hareket ettiniz?

 
ameliyatsız dediği zaten gömülü olmayan/yarı gömülü oluyor. yani doktor çeneyi çok yarmadan direk pense benzeri aletle tutup çekebiliyor.

gömülüyse zaten ameliyatlı kaçarı yok. doktora göre değişmiyor yani bu durum.

ben önce devlette gittim 1 tanesini çektirdim baktım çok eziyetli ve insan muamelesi yapılmıyor kalan 3 tanesini özelde çektirdim rahat ettim. özellikle gömülüyse işinin ehli doktor önemli. avrupa yakasındakilere doktor önerebilirim.

doktordan eminseniz çektirip kurtulmanızı tavsiye ederim.
  • egokalp  (12.06.21 18:48:35) 
Marmara'ya gidip ikişer ikişer çektirip kurtuldum.


  • howfaristhesky  (12.06.21 19:02:09) 
Çektirmedim. Çektirmem için bir sebep yok. Hiç ağrımadı. Kötü çıkmadı, düzgün çıktı. Sağlık sorunu oluşturmuyorsa çektirmeye gerek olmadığını düşünüyorum.


  • dissendium  (12.06.21 19:02:32) 
Cektirmedim ama discim "20liklerini de cekelim" demisti. Covid vs derken 2 yildir ugrayamadim yanina.
Cektirirsem hiyjen acisindan rahatlayacagimi dusunuyorum cunku 20liklerim yari gomuk bir sekilde duruyorlar. Arka kisimlari tam temizlenmiyor.

  • nax  (12.06.21 19:29:43) 
dissendium +1

dişçim bakıp düzgün çıktığını, almaya gerek olmadığını söylemişti.
ben de ellemedim hiç.
bir sorun da yaşamadım.
  • blatta hiberna  (12.06.21 19:44:32) 
eski doktorum 'acil değil ama er ya da geç çekilmeli, çıkış pozisyonları yüzünden ileride mutlaka sorun çıkarır' demişti. henüz sorun çıkarmadılar ama şimdiki doktorum da aynı şeyi söylüyor. cesaret edebilirsem çektireceğim yani.


  • asisamus  (12.06.21 22:12:04) 
gömülü olduğu için bahsettiğiniz gibi ameliyatla alındı. ameliyat diyince büyük bir şey canlanmasın yarım saat gibi sürdü, sadece normal çekmeden farklı olarak açıldı alındı dikiş atıldı. dişlerin gömülü oldugu oncesinde rutin bir kontrolde söylenmişti, o zaman hemen aldırmadım. ağrı vs yapmıyordu ve çıkmıyordu. bir süre sonra bir tanesi ağrı yapmaya başladı o zaman mecburen aldırdım. diğerleri duruyor.

çene cerrahı çok yakın tanıdığımdı o yuzden başka hekimlere danışmadım.

sinir tahribatı oldu ve dilimin yarısı halen uyuşuk, işlemin üzerinden 7 ay geçti. bu gelişebilen bir komplikasyonmuş. hep böyle de kalma ihtimali varmış. bu konuyu biraz araştırmnaızı tavsiye ederim. bunun için bile ben ağrı yapmasa aldırmazdım, diğerlerini aldırmıyorum.

işlemden sonra bir süre antibiyotik kullanıyorsunuz ve birkaç gün ağrı oluyor, ama çok aman aman bir zorluğu yok.
  • kitap arasında kalmış silgi tozu  (12.06.21 22:19:06 ~ 22:21:05) 
Çektirmedim, ağrı sızı olmadı hiç.


  • ruhen hastayim ben  (12.06.21 22:29:32) 
Hiç ağrımayan dişim bir gece birden ağrımıştı, sabah yanağım şiş uyandım. İltihaplanmış, önce antibiyotik kullandım. Çekilen röntgen sonucu iki yirmilik dişin de ameliyatla alınması gerektiğini, ileride çeneyi etkileyeceğini söylediler. 6 ay arayla iki diş de alındı. O arada bir daha ağrı olmadı ama ben yine de aldırdım. Üstte bir yirmilik daha var, onda sorun olmadığı için duruyor. İki işlemi de okmeydanı diş hastanesinde yaptırmıştım. Şansıma iki cerrah da çok kibardı. Sanırım çok korktuğum için de şefkatli davranmışlardı:)


  • asteriks  (12.06.21 22:44:00) 
40 yaşındayım sadece bir tanesi gömülü yana doğru büyümüş diğerleri gelişmemiş ufak bir operasyon ile alındı etki geçince acı az da oldu o kadar 3 gün sonra hayat normal idi


  • gaspetizm  (12.06.21 23:57:30) 
[]

Toplumda çok sevilirken bir anda büyük bir kesimin nefretini kazanan ünlü

Bu tanıma uyan kimler geliyor aklınıza?

Örnek olarak benim aklıma Arda Turan geliyor ilk. Gençken çoğunluk seviyordu ama şu an birçok insanın nefretini kazanmış durumda. Serenay Sarıkaya da biraz bu tanıma uyabilir ama Arda gibi bir nefret değil de Cem Yılmaz sonrası polularitesinin düşmesi gibi onun durumu daha çok.

Başka kimler vardı böyle?

 
kerem bürsin


  • alisamadim  (11.06.21 20:11:49) 
son feci bisikletin solisti.

yani çok sevilmiyordu tabii de tek bir hareketle yok oldu bence. ekşideki sorulardan da anlaşılıyor.

orhan gencebay bir de kesinlikle.
  • bohr atom modeli  (11.06.21 20:12:41 ~ 20:14:09) 
Güner Ümit geliyor benim aklım direkt. İner misin çıkar mısın diye bir yarışmayı sunuyordu. Çok popülerdi kendi zamanında. Aleviler için çok yersiz bir şaka yapmıştı ve azalarak değil bir anda bitti.

Ozan Güven diyebiliriz. Eskiden mizahını seversin sevmezsin, kimsenin nefret edeceği bir tip değilken sevgilisine şiddet uygulayıp bir de mağdur kendisi gibi rol yapınca ekranlardan siliniverdi.

Yavuz Bingöl. Herkesin malumu.

Bir çırpıda aklıma gelenler bunlar.
  • himmet dayi  (11.06.21 20:14:51 ~ 20:15:13) 
Hakan Şükür Fetö öncesinde seviliyordu.


  • dissendium  (11.06.21 20:16:10) 
emrah serbes


  • anais  (11.06.21 20:17:52) 
Oytun erbaş


  • freebird5406_2  (11.06.21 20:23:30) 
Sezen Aksu
Erkan Oğur

  • dediysem dedim  (11.06.21 20:36:29) 
Muharrem ince.


  • j r r tolkien hayrani  (11.06.21 20:41:01) 
Orhan Gencebay

Cevaplar biraz da "siyaset üstü bir kişi iken akp'ye yanlayanlar listesi" olacak gibi. Öyle olunca da toplumun yarısı nefret ederken diğer yarısı da sevmiş oluyor. Some kutuplaşma problems.
  • temasettin  (11.06.21 21:02:16) 
Sonradan itibarını yeniden kazandıysa da (ki bence çok daha fazla saygınlığı hak ediyor) bu tanıma en çok uyan isim Ahmet Kaya olabilir. Çocukken hatırladığım kadarıyla kendisine inanılmaz bir sevgi ve saygı vardı. Sonrasında olanlar malum...


  • jacque  (11.06.21 21:10:38) 
Canan Karatay


  • dediysem dedim  (11.06.21 21:17:44) 
güner ümit miydi ya, şu yarışma programında mum söndü mü oynuyorsunuz diyen?

ebru gündeş de bu sınıfa girer bence.

kara melekte oynayan kadın da en yakın arkadaşının kocasıyla arabada öpüşürken yakalanıp ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.
  • halanne  (11.06.21 21:46:14 ~ 21:47:21) 
aliye dizisindeki oyuncu, adini unuttum.


  • durgunfoton  (11.06.21 21:48:12) 
Kevin Spacey, Bill Cosby.


  • kobuzchu kiz  (11.06.21 22:56:25) 
80liler icin direk Guner Umit'tir herhalde. Herif Turkiye'nin o zamanlar en unlu adami iken tek kelime ile bitti.

Hakan Sukur'de kafaya oynar.
  • cooperr  (11.06.21 23:00:31) 
Okan BAYÜLGEN
Necati ŞAŞMAZ
Muharrem İNCE
Fatih TERİM
  • her seye atarlanan adam  (11.06.21 23:05:12) 
Sezen Aksu
Kadir İnanır
Yavuz Bingöl
  • pro9it9is9  (12.06.21 08:34:00) 
12345  Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.