Ekşi Duyuru

16 yaşımdan beri ailemden ayrı yaşıyorum. Aileyle yaşamanın bireyi kuraklaştırdığına inanıyorum. “Aile bir mayın tarlasıdır, birey olabilmek için oradan sağ salim çıkabilmek gerekir” der Barış Bıçakçı.

Yaşı 20 ve üzeri olup bir de üstüne maddi açıdan yeterli güce sahip olmasına rağmen ailesiyle yaşamaya devam eden insanlara -ailede birinin bakıma muhtaç olması gibi ekstrem bir durum olmadıkça- pek hoş gözle bakamıyorum bu durumda.

20 yasindan beri yurtdisinda, ailemden uzak yasiyorum.

Isi gucu olup ailesiyle yasayanlari cok acayip buluyorum. Cogu da ailesine bayildigindan degil, anneyi hizmetci gibi kullanabildigi ixin kaliyor, yemek yapiliyor, bulasik-camasir yapiliyor, utu yapiliyor, ev temizleniyor.. bunlarla ugrasmak istemiyolar bence icten ice ama disariya ve kendilerine tabi ki yalan soyluyolar.

Isi olup, hala ailesiyle ayni evde kalanlarin evde anneleri yerine yemek yaptigini vb hiiic sanmiyorum.

Neyse, en azindan paylasimli evde odaya cikacak kadar geliri olan biri cikmali, cikmazsa acayip gozuyle bakarim, evet. Gecerli sebep baska, disaridan gordugumu soylerim.

25 ve üzeri. ailem ve işim aynı şehirde. üst sokakta tek başıma ayrı eve çıktım. erkeğim ve şu an ailemin evinde kanapede uzanırken yazıyorum. arada orda, arada burada yaşıyorum. cevabım mantıklı.

20den beri yurt dışındayım. bende aynen maddi açıdan problemi olmayan birinin 20-22 yaş sonrası ailesi ile yaşamasını garip buluyorum.

türkiyedeki arkadaşlarımın hepsi olgunlaşmamış, yaşamdan habersiz, erkekler kadınlarda anne yemeği, çamaşır yıkayan eve bakan adam istiyorlar, raconları var, erkek adam yemek yapmaz yapan kadının emrinde filan diyorlar. iyi eğitimliside kötüsüde bu mantık içinde 25ine kadar aileyle yaşayanlar.

çok garip. bazen telefon açıyorum, çamaşır yıkıyorum abi diyince gülüyolar, anlayamıyorum.

26 yaşındayım, ailemle yaşıyorum.
Aslına bakarsan pek hoşnut değilim bu durumdan, bi de kadın olunca illa kendime ait eşyalarım, kendi alanım falan olsun zevkime göre döşeyeyim istiyorum.

Ama ayrı eve çıkanların birçoğu pek huzurlu bi hayat sürmüyor bulunduğum şehirde. Tuhaf adamlar peşlerini bırakmıyor, sürekli kapıya dayanıp huzursuz etme hali var, bunlar hoşuma gitmiyor.

Çok ciddi bi ulaşım problemi, aile içi şiddet vs. olmadıkça çıkma taraftarı değilim.

14 yasımdan beri ailemden ayrı yasıyorum sayılır. o yaşımda bile yaz tatillerinde eve gelmek zulüm gibi gelirdi, çünkü ne bileyim yalnızken her anlamda kendine ait bir alanın oluyor ve birileri seni rahatsız etmeye baslıyor artık. şu an aileme çok yakınım ama beraber yaşamıyoruz. arada gidiyorum, canım sıkılınca dönüyorum. en güzeli böyle.

25 yasımdan sonra ailemle yasamayı düşününce korkunc görünüyor. böyle yaşayanları garipsiyorum fazlasıyla.

eğer kişinin iyi miktarda para kazandığı bir mesleği yoksa ve yalnız yaşama lüksünü göz ardı edebilecekse yapılabilir.

türkiyedeki düşük maaşlarla başka seçenek yok. tek yaşayan 35 yaşındaki bir arkadaşım geçenlerde maddiyat yüzünden ailesinin evine taşında bu yaşta.

Baska ulkede yasiyorum direkt. Ayni sehirde olsan bile eve cikmak mantiklidir.

Farklı şehirdeyiz, aynı şehirde olsak da ayrı yaşardım. Yeterli parayı kazanıp da hala ailesiyle yaşayan kişi birey olamamıştır, bu yaştan sonra olamaz da. Fragile lady ve kuehles blondes ile aynı görüşteyim böyle kişiler için.
Sevgilimden ayrılma sebebim oldu. Bundan sonra ailesiyle yaşayan adam dünya ahiret kardeşimdir. 29 yaşında kadınım.

26 yaşında erkeğim. 1 senesi yurtdışında tek, 1 senesi istanbul'da ayrı evde tek, 5 senesi yurt & arkadaşlarla ev olmak üzere 6-7 sene ailemden uzakta yaşadım. Şimdi işyerime yakın diye 2-3 senedir ailemleyim, maddi durumumu toparlayınca kendi evime çıkacağım (muhtemelen 2017 başında) Belli bir yaşın üzerinde aileyle yaşamak kesinlikle sorunlu bir olay ve kişilik gelişimini de etkiliyor (mesela çocuk gibi oluyorsun her işin hallolduğu için, sorumluluk duygun daha az oluyor, ikili ilişkilerine bile yansıyor bu) O yüzden her türlü evet, eve çıkılmalı, fatura ödenmeli, hayat kurulmalı.

ailemle yaşıyorum. kesinlikle ayrı eve izin vermiyolar. kavga dövüş ikna etmiştim ama sonra kendim vazgeçtim. bir maddi olarak geçinememe kaygısı iki ailemin dışarda kalma geç gelme konusunda çok da katı olmaması sebebiyle bi şekilde idare edebiliyo olmak. yani eyrı eve çıkıp rahat edeyim derken bu sefer eve tıkılı kalma korkusu olmuştu bence. ama maddi olarak gücümün yeteceğine inansaydım çıkardım. aynı şehir veya farklı şehir farketmez. 25k.

21-22 yasıma kadar aile ile birlkte yasadım. Bu süre zarfında sorumluluk anlamında eksilerdeyim. Sonra bin bir ugrasla evden cıktım iki sene farklı sehirde yasadım o süre içinde bile Tatillerde falan anababa evine geldiğimde yasadıgım Cendere tartısılmaz. Son bir senedir de yurtdışında yasıyorum. Gec yasta edinmeye calıstıgım sorumluluklar yuzunden şimdi geri dönesim yok tekrardan. Tatile geldim fakat bir gün aşklar biter hatıralar kalır diyorum..

Bir amacın yoksa mantıksız. Ailenle yaşarken kazandığın para cebinde kalır. Bir süre birikim yapma fırsatın olur. Ayrı eve çıkarsan kira verirsin, aldığın para bir anda yok olur. Diyorsan ki kız arkadaşımla rahat rahat takılayım, o zaman çık. Yok yine televizyon izlerim her aksam diyorsan çıkma. Olgunluk falan bunlar gereksiz şeyler. Nasıl rahat oluyorsan öyle yaşa. Bunun kuralı yok.

1- youtube kanallarını sıkı takip eden biri olarak açıkçası iphone kamerası iş görmez diye düşünüyorum. kalite farkı anlaşılıyor. maddi durum varsa en azından orta karar bir makine almak gerekir bence. iyi kamera tek başına yetmeyeceği gibi, tek başına içerik de yetmez görüşündeyim.
2- ingilizcen varsa şuna göz atabilirsin: www.youtube.com
youtube'ta aslında bu konuyla alakalı da çokça videolar mevcut ingilizce kanallarda.

edit: türkçe olarak da bir şeyler var aslında: www.youtube.com

iphone 6 ve uzeri, iyi isik ve harici ses kaydedici cihaz (iphone'a takilan harici mikrofon da olur) ile baslangic yapilabilir bence. en azindan teknik acidan izlenebilir ses ve goruntu kaydedersiniz.

montaj isi dipsiz kuyu olmakla birlikte sadece imovie bile yeterli olur diye dusunuyorum. sade bir seyler yapmaya calisin.

ama biraz para harcarim diyorsaniz fiyat acisindan baslangic seviyesinde profesyonel nitelikte bir isik, harici mikrofon takilabilir bir dslr ve mikrofon ile bariz daha iyi kayitlar yapabilirsiniz. hatta ses kaydini harici cihazla ya da mikrofon takilmis bir iphone ile yaparsaniz kamera olarak sony rx100m4 de alinabilir. hem rahat tasinabilir de olur.

kardeşim bu işlere meraklı. üretilecek içeriğe göre bazı asgari donanımlar gerekebiliyor. o da uğraşıyor bunları tamamlamak için sürekli. mesela ürün açma videosu, bir softbox kullanılsa güzel görünür. ayakta durup ayakta olan insanları ya da göz hizasını çekecekse kişi steady cam kullanmalı. kamera seçimini bilmiyorum ama onda da lensi markası modeli hep teferruatlı. yani işi ciddiye alıyorsan bin tane detay var.

1- başlangıç için iphone kamerası yeter de artar. birçok youtuber vlog çekerken telefonlarını kullanıyorlar. tabii vakit geçtikçe ekipmanını profesyonelleştirme ihtiyacı hissedersin. söylendiği gibi bu arada, ışık çok önemli. ucuz bir biçimde kendi ışığını yapabilirsin yine, pinterest'te tonla diy vardır bununla alakalı.

2- ne yapacağına bağlı olarak değişir. bir komedi kanalı için mesela montaj oldukça uzun sürer. vlog için nispeten daha az olabilir. gaming için bunlardan daha kısa sürecektir, gibi gibi. yine de montajın çekimden çok çok daha uzun sürdüğünü söylemem gerek. esas vakit orada harcanıyor.

elindeki imkanlarla basla bakalim. bu isi sevecek misin? istersen sonradan imkanlarini gelistirirsin. bir kamera bir mikrofon yeterli. tabi vidyonun ne kadar duzenlenecegine gore imovie veya sony vegas gibi duzenleme programlarini kullanabilirsin.

vegas: en.wikipedia.org

ucuz bir yaka mikrofonu isini gorecektir.

yaka mikrofonu: www.amazon.com

telefon kamerasiyla idare edersin ama telefonu sabitlemek icin bir aparata ihtiyacin olacak.

tripod: www.amazon.com

tripodu buralarda telefonculara bakabilirsin. linktekileri yalnizca ornek olarak gosterdim.

vidyolarini youtube'a yuklemeden once oturup normal hoparlorler ile bir izle. ses seviyesi cok dusuk ya da cok yuksek ise onlari tekrar ayarla. yarim yamalak duzenlenmis vidyolar en iticileri. icerigi ne olursa olsun ses kalitesi butun deneyimi bozuyor.

Çok borç ve çok ihtiyaç var. Yetişemiyom. Babam taktı sırtıma borcu...

Memur, kadın, 34.

borç, aile, yalnızlık.

30-sahaf

her şeyin gittikçe daha kötü olacak olmasının önünde hiçbişeyin duramayacak olması

iyi bu dunyada tek dertli olmamak ne kadar güzel :))

bir çok şeyi ertelemek zorunda kaldım. boşu boşuna aylar geçiyor elde bir şey yok. ha bir de sevgilim askere gidiyor.
mühendis 25 k

22, öğrenci. tek derdim para. genelde böyle olmuştur zaten. param olunca bir şey yapacağımdan da değil. sadece param olduğunu ve istediğimi yapabileceğimi bilmek istiyorum. aslında ek olarak iki işim var ama birisinin getirisi az, diğeri de çok düzensiz ve uzun vadede güvenemiyorum. ayrıca biri çooook rahatken ve kimseyle muhatap olmamı gerektirmezken diğerinde çok fazla belirsizlik, yerine göre anlaşmazlık içerebiliyor. yurda çok fazla para veriyorum. eve meve çıkamıyorum çünkü tanıdığım yok, öyle netten bulup biriyle de çıkamıyorum geçimsizin tekiyim, olmuyor. ısınamıyorum, rahat edemiyorum. amk şöyle her ay babasından 500-600 lira harçlık alabilen biri olsaydım o kadar rahat ve mutlu olurdum ki. lisedeyken bana hep "yazları boş durma, çalış, tecrüben olsun" falan diyolardı. huzursuz hissediyodum ben de çalışmadığım için. şimdi "okurken çalışın" diyenlere gtümle gülüyorum. kendi bölümünüzle, geleceğinizle ilgili güzel bi fırsat falan çıkmamışsa ve ihtiyacınız yoksa çalışmayın abi manyak mısınız. gezin, tozun, hiçbi şey yapmayın ya da ama çalışmayın aq ne gereği var. ömür boyu çalışmayacak mısınız zaten.

sevilmiyorum, yeni mezun oldum, işsizim, sürekli evdeyim, ot gibi yaşıyorum.

26, erkek.

ölmek istiyorum.

32 yasinda Alzheimer olma ihtimalim.. Kesin degil su an ama testleri de yaptirmadim.bazi sacma sapan anlik unutmalarin aktif halde yasanamsindan dolayi.

Borcum var, bi de ofiste sürekli bir entrika dönüyor. Milletin dedikodusundan bıktım.

25, avukat.

satışçıyım. ailemden ve sevgilimden uzakta bir şehirde tek başıma yaşıyorum. her lanet günde satış stresi var. dün iyi satış yapmışsın bugün idare ederiz yok. sürekli saçma sapan bir stres. bazen geceleri uyuyamıyorum yarın satış yapabilir miyim diye. dışarıdan bakınca 'maaşın iyi senden iyisi yok' diyorlar. öyle değil amk işte. exotic shorthair alacağım sanırım geceleri sarılırız. hiç itiraf edemezdim kendime ama sanırım sevgiye ve sarılmaya ihtiyacım oluyor bazen.

25, erkek

Can sıkıntısı, maddi imkansızlıklar. yaş 18, erkek

*24/k öğretmenim. adana'nın en kötü ilçesindeyim. ingilizce öğretmeniyim. ama bizim öğrenciliğimizdeki düzen bile kalmamış. Ama kendimi çoban gibi hissediyorum.

*Çok soğuk donuyorum. Ek ders yatmadı

*24 kasım 15 temmuz ve demograsi şöleni etkinlikleri devamı gibi kutlanacak.

ders çalışamamak, odaklanma problemi. su sınav gecsin psikiyatriye gidicem.

23k, tıp öğrencisi

tek alternatif abd ise, ben giderim açıkçası. abd'de başkan olmak tek adam olmak anlamına gelmiyor sonuçta, kendisini epey kısıtlayan unsurlar var: americanhistory.about.com

yani eğitim için giden kişinin bir sorun yaşayacağını sanmıyorum. ha kaçak göçmenler her türlü risk altında tabii.

yalnız öte yandan, şimdi reddit'te abd'den siktir olup gitme temalı konuşmalar dönüyor. millet kanada, yeni zelanda falan düşünüyor :) kanada'yı düşünebilirsin sen de istersen.

valla grencard başvurularımızı son gün yapmıştık, trump başgan seçilince muhtemelen %1 olan şansımız sıfıra düştü, alternatiflere yine bakıyoruz.

imkan olsa giderim. bu trump'in politikasinin biraz medyada abartildigini dusunuyorum, tam olarak ne amacliyor acip okumasamda. ama dunyanin hic bi yerinde bir ulke vasifli adama kapi kapatmaz gibi geliyor.

amerika da gündelik hayatın bütün çer çöp işlerini göçmenler yapıyor. sayıları o kadar çok ki... bence bu politika basına yansıdığı kadar sert uygulanmaz. parklarda yatacak kadar naçar durumda değilsen git.

Süper ucuza almışsın diyemem, orta karar bir bilgisayar.
Hayırlı olsun.

1450 tl ye über

aynısını eminönünde 1000 liraya satıyorlar, oradan alsaydın keşke.

Hevesini kirmak gibi olmasin ama hp laptoplar gercekten cok dandik. duzgun bir kasa/sogutma sistemi icin asus ya da lenovo almak lazim.

Kaloriferin hayırlı olsun.

yalnızlık sıkıcı hayat . şükür derdime ne fantaziler yaparbilirler.

Kuru yemiş yerken arka dişimin küçük bir kısmı kırıldı. Vizeler çok yakınken bir de onla uğraşmam umarım. Neyse. Allah uçak kazası vermesin.

1-) 10 günlük geriye kalan stajımın dalga geçer gibi 5i kabul olacakmış. Küfür dağarcığım bugün bayağı gelişti. Oc Nasıl olunur 101
2-) 10 küsür ders alıyorum ve haftanın hergünü 2-3 sınavım olacak ve kafam almıyor artık dersleri. Okul 1 sene DAHA uzayacak :)
3-) Bir halta yaramadığımı iliklerime kadar hissediyorum. Benden bir bok olmaz.

Yanlızlık +1

hayatın rastlantısallığı
yaşadığım ülke
gelecek kaygısı
dalgalı ruh halim
barışamadığım bir geçmiş

ve tabiki yalnızlık, biraz da bundan kaynaklı umutsuzluk

yalnızlık ve işsizlik. öldüm gömenim yok.

Para. Bütün sorunları çözebilir.

hiçbir sorunum yok. sadece internete engelsiz girmek istiyorum :(
ha bir de, gece gece iş mi yollanır allaşkına. uyumak istiyorum :/

dün gece yine tanımadığım birinin evinde emrivaki ile kalmak zorunda bıraktım kendimi. zorunluluğu kendim yarattım mk. delicesine uykusuzum bi de.

ülkem

ülkenin sikkopolitik konumu ve içindeki insanlar

Hayır. Terör örgütü elebaşını ziyaret için 10 bin kilometre yol gidenler hala Meclis'te. Dert terör örgütü olsa onları almak lazım önce.

Bunlar malum partiden olmayan herkesi atmak derdinde. Yoksa gitsinler terör örgütüne operasyon yapmayın talimatını kim verdiyse onu atsınlar devletten.

13:20

18.57

1.30

13.30 diyenler ciddi mi? S.çtım o halde.

14:00 oldu, yok mu arttıran?

14.06

(duyurunun saati otomatik geri alınmış, sözlüğünki doğru.)

Yok öyle bir şey olsa neden adamlar 32 128 diye model çıkarsınlar.

sandisk'in falan ixpand gibi modelleri var. usb bellek gibi.

Var tabi, bir suru.

Motivasyonlari sadece para degil guc, yeni bir seyler uretmek ve insanliga faydali olmak oluyor gozlemledigim kadariyla.

tabi var. ucagi, yat'i olan her insani bu kategoriye koyabiliriz. cunku belli seviye jet ve yat demek, sadece zevk icin ekstradan 3,5 kisi calistirip hayvani park, kira vs..bilmem ne ucretleri odemek demek.

velhasiz kelam. 500 bin dolar geliri olan cok insan var; ama onu harcayacak yada keyfini cikaracak bir durum olmuyor. senin benim taksiden aldigimiz zevkin aynisi oluyor onlar icin.

çok parası olan insanlar bu parayı güce çevirmeye çalışırlar. hani hep düşünürüz ya, ulan 10 milyon dolarım olsa bi daha hayatta çalışmam yer içer keyfime bakarım. öyle olmuyor demek ki. kazandıkça kazanmak istiyor insan. o parayı insanları yönetme gücü olarak kullanmak istiyor. en top noktaya ulaşsa bile, orada en uzun süre kalma hedefi olacağından yine hedefsizlik olmuyor.

ayrıca böyle bir şey olmasa bile, hayattan nasıl zevk alıyorsun lafına katılmıyorum. hayattan zevk alma olayı az ya da çok para kazanmayla alakalı bir şey değil. ayda 1 milyon dolar kazanırsın ama birden canın ispanyolca öğrenmek ister. ya da kendi adıma söyleyeyim, asla edineceğim bilgiyle mutlu olmayacağım. çünkü dünyada edinilecek olağanüstü sayıda bilgi var ve biz ancak okyanusta damla kadarını öğrenebileceğiz.

o yüzden eğer o kadar param olsaydı ve de güç elde etme hırsım olmasaydı boş zaman satın alırdım. en önemli şey o çünkü. bir gün boş vakte övgü isimli bir şey yazıcam cidden.

(bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi )

marjinal fayda oranı diye bir şey var.
aldığı zevk sürekli düşüyor.

örneğin senin gidip bi iskender yemenden aldığın zevki adam ne yerse yesin almıyor olabilir diyeceğim de çok saçma olacak amk.

çingeneye sormuşlar, çok zengin olsan ne yapardın diye, soğanın sadece cücüğünü yerim demiş. Fakirlik ruhuna işlemiş, hayallerin bari sınırsız olsun. Aylık kazancın 500bin $'sa ve bu soruyu sorduysan saygılar.

artik herkes yaptigi icin ve kur farkindan oturu cok cazip degil.

bugun ayakkabi baktim mesela burada daha ucuzdu. cunku buradaki yetkili saticilar dolar kurunu direkt yansitmiyor.

amator olarak yapiyordum. alacagim seyden iki siparis verip birini sahibinden.com da satiyordum. aldigim seyin maliyeti yariya dusuyordu.

zamaninda yasal olarak bu isi yapan arkadaslarim oldu. guzel para kazandilar.

o ne demek ki?

o kurslar bişey katmıyor. sen yardırmışsın işte. oradan hobi olarak devam et baktın büyük paralar kazanıyorsun bırakabilirsin bile hukuğu. ingilizce şart ama.

hobi olarak başladım, sadece bu işi yapıyorum artık.

ben de hobi olarak davalara girmek istiyorum (şaka tabi)

kursa gitme +1

internetten istedigin gibi egitim imkani mevcut. ingilizcen varsa +1 ama yoksa sinirlida olsa tr kaynaklar var.

Hobi olarak basladim; ana meslegimi zirvedeyken biraktim ve su anda dolar olarak yillik 3 haneli rakamlar kazaniyorum.
Hobi olarak devam et. Bir noktadan sonra zaten hayatinin bir parcasi oluyor.

Çapkın olmak bazen iyidir. Yeteneklerin körelmez. Sen bir kızla ciddi düşündüğünde hiç olmadığın biri gibi davranabilirsin. Sonra bir bakmışsın kız seni terk etmiş, kontrolcü davrandığın için ilişkilerin tadı tuzu kalmamış. Ciddi ilişki diye bir şey yok. Sevdiğin insanı bul ve onunla evlen. Marketten kola mı alıyorsun...

standarttır, 30 u geçmeye baslayinca insan artik yola gelip eli ayagi düzgün biri ister. oysa ne ekiyorsak onu biçeceğimizi de düsünmek lazım.

biri çıkar,sevip evlenmek isterseniz evlenirsiniz ya da hayatı paylaşacak kadar cok seveceğiniz biri olmaz,devam edersiniz.
hayatın okul,askerlik,iş,evlilik gibi saçma sıralamasına takılmak kadar saçma bir şey yok.

ne arıyorsan o karşına çıkar bence. yani huzurlu bir hayat istiyorsan ona yönelirsin otomatik olarak. seni mutlu edecek olanın bu olduğuna karar verirsin. karar vermekle alakalı. sen karar verdiysen kayıp olup olmadığına kimse bir şey diyemez. ama şunu söyleyebilirim ki bunlar ve gençlik bir gün bitecek ve eğer dert edecek biriysen yalnız kaldığında üzüleceksin.

böyle düşünme, ciddi-çapkınlık falan diye. evlilik yaşadıkça vardığın ya da varmadığın bir yer. olucağı varsa olur.

o kızlar var diye gerçekten hoşlandığın/hoşlanabileceğin birilerini reddediyor musun? yani var olan bir ciddi ilişki potansiyelinden mi bahsediyoruz yoksa öyle birileri yok mu? Yoksa konuşmanın anlamı yok, karşına böyle kızlar çıkıyor ve yaşıyorsun işte.

kayıp değil kazanç. Sen bunları yaşadığın için arkana bakmadan evlenebilirsin ama mesela ben hala "gençliğimi yaşayamadım dur birkaç ciddiyetsiz ilişki daha yaşayayım sonra evlilik düşünürüm" diye diye hayatımı garipleştireceğim belki.

içinden geleni yapman lazım bence.
eğer ciddi ilişkiye hazır değilsen, hazır değilsindir.
ölene kadar ya da 35'ine, 40'ına, 50'ne kadar böyle de devam edebilirsin.
herhangi bir mecburiyet olamaz bu konularda.
olmamalı daha doğrusu.

"kayıp" diye düşünerek yaşarsan, 20 yıl sonra geriye dönüp baktığında, "istediğim gibi yaşayamamışım" dersin.
önemli olan ne istediğin.
neyi ne zaman istiyorsan onu yaşa.
bazı erkek 25'inde evlenmek ister ve evlenir, bazı erkekler bir kere ciddi ilişki yaşayamadan ölür.
asıl mesele mutlu olup olmadıkları.
kendini bu konularda bir kalıp içine sokarsan mutlu olamazsın.

böyle bir karar vermek zorunda bile değilsin.
karşına biri çıkar, bir hafta takılırsın, karşına başka biri çıkar, bir bakmışsın dört yıldır birliktesin.
bu işler böyle, çok kasma derim ben.

bu söylediklerim kadınlar için de geçerli tabii.

@piot amerikan vatandası ise iş bulursun yoksa zor bulamiyosun .

@maleficent

Ankara antlaşması var da, Birleşik Krallık AB'den çıkacak birkaç yıla. O zaman adamlar "biz bu antlaşmayı tanımıyoruz, siz evinize gidin" derse bu arkadaşın mağdur olma riski var, yine de işin detayını bilmiyorum tabi.

dil okuluyla gitsen okulun bittiği gibi tıpış tıpış dönersin. o sırads iş bulsan, iş bulduğun adamların sana sponsor olması lazım vize için ki bunu bulmak da çok zor. adamlar için vazgeçilmez biri olacaksın. bildiğim kadarı ile amerikada baro sınavıyla avukat olamıyorsun, amerikada en azındsn yüksek lisans yapman lazım. öle baro sınavını geçtim hadi bakalım olmuyor. şunu izleyebilirsin; www.amerikaninsesi.com

en mantıklısı dil okulunu salla master için amerikaya git o sırada kovalarsın

Alttan ışıklı bir sistem olmadığı için gözüne tepegöz tutulmuş gibi olmuyorsun. Hani ince bir şey olmasa kağıttan ayırt edemezsin, o kadar söyleyeyim. His olarak dijital, okuma rahatlığı açısından kağıttan farksız ürünler. Örneğin karanlıkta okuyamazsın Kindle'ın backlit olmayan versiyonlarını çünkü aydınlatmıyor. Saçma ama basit mantıkla düşünürsek anlık olarak elektrik yükleyip alttaki e-ink'i statik elektriğin naylonu yapıştırması gibi yapıştırıyor ekrana ve o şekil kalıyor. Dolayısıyla doğal bir şeye bakıyorsun, sanal bir elektriksel imaja değil. Gözleri bu sebeple yormuyor.

Ben tablet reader deyince son dönemde çıkan LCD ekranlı okuyucuları anlıyorum.

E-mürekkep teknolojisi süper bir şey. Gözü yormuyor, eneji sarfiyatı sıfıra yakın vs. vs. Ama renk yok. Tepki süresi çok yavaş olduğu için de hareketli görüntülerde sıçıyor.

Özellikle magazin tarzı bol görselli şeyleri okumak için de renk lazım. O yüzden bu LCD ekranlı zamazingoları çıkardılar. Kullanılan ekranın normal tablet ekranından pek bir farkı yok. E-mürekkep olmadığı için pek bir kağıt hissi olmuyor.

hayır

Asla

pozları çok salakça
erkeğim erkek tarafı olarak bu hayatı kıskanmam.

Suna cok guldum :)))))


www.instagram.com

Düşünsenize sabah uyanıp yataktan çıktığınızda ilk gördüğünüz şey bu manzara oluyor

Alttaki yorum: düşünemedim


Kıskanmadım bu arada :D

baya baya gosteris meraklisi bi hatun. ayni sartlara sahip gosteristen uzak sade ve dogaclama kareler olsaymis ufaktan bi kiskanma olurdu. Bu hesap iticilik akiyor.

Yons +1

Cansu taşkına benzettim çok itici

İticilik akıyor +1

Bu ablaya gelene kadar ooo kıskandığım milyonlarca insan var. Birkaçını şöyle belirtmek noktasında... Lindbergh, curie, da vinci, pilatre de rozier, wiessner, pasteur, darwin, sadun boro, poincare, bernoilli, ketin, gagarin daha sabaha dek sayarım, sidikli bi kadına gelene kadar daha bütün karayip korsanları var.

Beni kiskandiracak bir sey gormedim. Dolayisiyla hic kiskanmadim.

Edit: "Canim baklava isterse kocam beni Gaziantep'e goturur" durum felaket:))

baklava tepsisi biraz moralimi bozmadı değil.

@yons +1

bisikletini kıskandım benimkinden daha güzel.

ben kıskandım valla. hayat ona çok kolay geçiyormuş gibi geldi.

Her yeri gezme imkanı olmasını kıskandım (hem zamanı hem parası bol gibi). Ama onun yerinde olmak istemezdim yine de, kimbilir o imkanların bedelini nasıl ödüyordur (belaltı ima yapmıyorum sadece bazı şeyler çok güzel gidiyor gibi göründüğünde onu dengelemek için el mahkum hayatın başka kısımlarından birşeyler eksiliyor).

hayvan gibi kıskanmışlar gelip burada tatava yapıyorlar.

ulan sabah akşam yenibosna üst geçidini görüyorsunuz gelip gak guk yapıyorsunuz

Sulfoxaflor + 1
Gezebilmesi güzel, ne mutlu ona. Çatır çatır kıskanmadım ya da 'Keşke onun yerinde olsam' demedim ama 'Ne güzel gezmiş/geziyor' dedim ama kadını itici bulduğumu söylemeliyim. Yani, yaşadığı hayat bana göre kolaydır belki; durmadan gezebilmeyi isterdim ama bu kadın olmak istemezdim. Yoksa, kıskanmama değil; kıskanabileceğim birçok kadın var önümde arkamda.

bu kadar boş yaşamasına rağmen bu kadar imkana sahip olmasını kıskandım. o imkanlarla neler yapılabilirdi oysa ki..

valla çok amelece geldi bana. eyfel kulesi nedir ya onun modası geçti. ben bir ülkede az turistik, kimsenin gitmediği yerlere gitmek isterim. amk eyfel kulesi, burj el arap, napoli falan bunlar nedir ya. dubai zaten hiç ilgimi çekmez sıfır. fransaya gidecek olsam korsika adasına giderim. italya'da sicilya adasının köylerine veya sardunya adasına giderim. böyle amelece bir vizyonum yok kıskanmadım.

kıskanmadım ve bunun neresi çok para? herkes yapabilir yaptıklarını. kız çok kasıntı/yapmacık kocası da onun oyuncak ken'i gibi duruyor. türklerde bi görmemişlik hep oluyor zaten.

edit: profilindeki Guide to Luxury• •Travel & Personal Style Blogger yazısı her şeyi özetliyo.

tik almak için kıskanmamız gerekiyor sanırım:)

yazmis oldugu bolge hakkindaki yazilari okudum da detay ve ipucu yok. bu nedenle pek bir duygusal reaksiyon gosteremedim. biz yapamadiktan sonra bazi seylerin anlami yok.

www.facebook.com

hiç de kıskanmamışlar.
Ya böyle tip kadınları beğenen erkekler olduğuna inanamamak kıskanmak mı peki?

15 dakikanın cekimi kurgusu icin 500 lira verilir. Sonra kısım kısım sitede yayinlarsiniz guzel olur.

beni de programa konuk çağırıyorlar devamlı.
tanıdıklarım var çıkmış olan.
hatta program yapan birini de tanıyorum.
herhalde kendine göre bir kitlesi vardır.
emin olamadım, ama sonuçta televizyon televizyondur.
faydası olacağını düşünüyorsanız çok fazla bir para değil.

500 tl ile bitmiyor o is, haberiniz olsun.
hic bulasmayin bence.

azcık aklı olan adam bunun nasıl olduğunu anlar.

senin başarı öykünü yayınlamak istiyorlar ama para istiyorlar. bu son 5-10 senede internetle türeyen, önce sana gaz verip sonra paranı alma yöntemi.

bunlar çok moda. başarın yoktur, ama gazı verirler harikasın, süpersin diye, sana alırlar paranı, temiz.

bunun farklı versiyonları var, tırt bir kitabın vardır, yayınevlerinden ulaşırlar sana ya da sen ulaşırsın, bastırmak için 5-10 bin tl isterler. çok beğendik basmak istiyoruz derler. o kadar iyise yüzde üzerinden anlaşalım de neler oluyor bakalım. bu şekilde 10 binlerce lira kaybeden arkadaşlarım var, ellerinde 1-2 bin kitapla kaldılar öyle.

başka olay tezini kitap yapacağız şöyle böyle, daha ulaşılabilir rakamlarla cebindeki parayı alıyorlar, senin tez harika filan diyip. bunu geçtim milletinde hoşuna gidiyor, tezim kitap oldu diyorlar, saçmalığa bak adam sanki element keşfetti, altı üstü 50 kişilik anket yapıp oradan buradan cite verdi işte. (gerçek bilimsel tezler zaten iyi yerlerde basılıyor ödüller alıp.)

aynısı makale olayında var, daha 2 hafta önce 10 tıpçıyla buluştuk viyanada kongrede biri de amcam, muhabbet içinde bahsedildi, bu yeni moda akımdan, senin iyi ya da kötü ki %99 u kötü olan makaleni yayınlayalım uluslarası dergilerde diyorlar hooop 300-500 dolarını alıyorlar. sonra bunu yaptıranlarda 20 makalem çıktı diyor. açın bakın bi önce.

kısaca bunlar para tuzağı, istiyorsan yaptır, röportaja geldiler panpa yeaaa hashtag'i ile paylaşırsın hahahaha.

bu arada alın bakın işin kalitesi ortada, seyreden kişi sayısı ortada.

www.youtube.com

adamlar son 1 haftada 300 video eklemişler, seyreden sayılarına bakın. aynen dediğim gibi sırf para kazanmak için hayal satıyorlar.

kurnaz olayı özetlemiş. kanal çok amatör. izleyeni de yok.

Yalniz olmadigini dusun. Bu memlekette universite bitirenlerin cok büyük bir kısmı su an sınava hazirlaniyor. Ales yds kpss o bu bir suru sinav. Seninle ayni sinava hazirlanan arkadaslarin varsa onlarla iletisim halinde ol, fbookta falan calisma gruplari vardir oralara takil. Insanlarin calistigini gorunce motive olursun biraz.

aynen öyle. özel okullar falan artık spor aktivitelerini afişe etmeye, reklamlarda kullanmaya başladılar. dersaneler zaten yıllarca onun reklamını yaptı. şimdi o dersaneye ya da o özel okula giden herkes mi en birinci olacak? e hayır tabii ki. iteleyebildiğine iteliyorlar işte.

geçen ofiste biri istanbul international school'a yollayacağım bizim çocuğu dedi, hiç ismini duymadığım bir yerdi. ama sitesine falan baktım, baya da iyiye benziyor. reklam yapmayan okulu tercih etmek lazım, gerçekçi öğretim verir diye düşünüyorum.

Bence değil. Aziz Sancar İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi mezunu. Bu adamın tıbba karşı bilimsel bir bakış açısı kazanmasında Türkiye'nin de payı var. Türkiye genelinde bu işi yapan az okul olduğu gibi, dünyada da sayılı üniversiteler gerçek atılımlar yapabiliyorlar. Olay tamamen kişide bitiyor.

@diss senin dediğin bölüm tıp .Genel bir değerlendirme yaptım..Pskoloji ,Hukuk ,Mühendislik bitirip işsiz güçsüz gezen çok ..

tüm önerme yanlış aslında.

iş bulmak tamamen referans odaklı değil, benim gördüğüm her iyi yetişmiş, öğrenciliği öğrencilik gibi geçirmiş zeki, çalışkan her adam okul bitmeden iş buldu ya da sadece kendi istemediği için çalışmadı. istisnası bile yoktur o derece.

tam tersi kalifiye insan yok. millet tırt bir şekilde hukuk bitiriyor mesela, sırf sınav geçmiş adam zaten, dolayısı ile iş bulamıyor. ya da dandik hakettiği işleri bulabiliyor ancak.

adam ted, tedx izleye izleye öyle olacağını sanıyor, oysaki o sırada gerçekliği kaybediyor.

eğitim aldatmaca haline gelmedi, ulaşılabilir hale geldi, insanlarda eğitimi eğitim olmaktan çıkarıp bir kağıt parçası haline çevirdiler.

örn, boğaziçi belkide 70, 80 lerde bir senede toplam 400 mezun verirken bu adamların hepsi istekli akıllı ve çalışkandı, şimdi yine o 400 kişi aynı ama geri kalanı sırf isimden iş bulabileceğini sanıyor.

bunun yanında üniversite iş buldurtmaz, akademisyen yetiştirir, iş bulma vasfı yüklemeye çalışıyorlar garip şekilde...

@sorunvar, tıbbın özelliği ne? Tıp bitiren her insan sanki default olarak bilim insanı mı oluyor? Mühendislik için konuşacak olursam öğrenciler bölümlerine karşı çok ilgisiz. Hiçbiri merak duymuyor gelecekteki mesleğine. Bu adama kim, niye iş versin? O zaman tüm ülkedeki tüm okulları kapatıp gidelim. Bu böyle bir şey değil. Dediğin şeyi özel üniversiteler yapıyor. Devlet üniversitelerinde kimsenin hayal sattığı yok. Yılın ilk dersinde tüm sınıfa açıkça şunları şunları öğrenmezseniz bu dersten geçemezsiniz diyen hocaları hepimiz tanıyoruz.

Edit: Üniversite akademisyen falan da yetiştirmez. Yine bölüm başka meslek başka gibi saçma tartışmalara girmeyelim.

Kimse bi seyde uzmanlasmaya calismiyor. Kostur kostur sertifika diploma alma pesinde.

politik sebeplerle eğitim işinin içinin boşaltıldığı doğru. ülkede 10 tane işinin ehli hoca varken sen bunların 7'sini muhalefet korkusuyla paket yapar ve oy kaygısıyla açtığın 30 yeni üniversiteye işbilmez hırtoları sırf seninle aynı kafadalar diye koyarsan, genel kalite elbette ki düşer. yalnız bu demek değil ki okulu veya sistemi suçlayıp sıyrılabiliriz.

bunu da çok sık söylüyom galiba ama ben yabancı dil öğrencisiyim. bizde titr veya sıfat yoktur. mezun olunca tercüman da olursun, "ingilizce bilen adam" da olursun. büyük ölçüde sana kalmış yapabileceğinin sınırı. atıyorum mühendislik okuyan adamın bildiği iş mühendisliktir, çıktığında ona mühendis dersin di mi? e latin dili edebiyatı okuyan adama ne diycen, ne iş vericen ki? benim şu anki rusça hocam para basıyor. öte yandan rusça mezunu olup bim'de kasiyerlik yapan adam da tanıyorum. demek istediğim şu: önemli olan biraz da senin kendini istediğin alana doğru yontabilmen. antep'te işletme okuyup, haftanın 4 günü arkadaş imzasıyla ders geçip sığır siki gibi üniversite hayatı yaşarsan evet muhtemelen iş bulamazsın. okulun imkânları çok iyi, hocaları mükemmel olsa da yapamazsın. çünkü işverenin istediği bir adam değilsin, çünkü eğitimini aldığın şeyin belki yarısından fazlasını bilmiyorsun. teorik bilgisi olmayan adama bi de kalkıp iş mi verecekler?

bi de türkiye'de üniversite iş bulmak içindir anlayışı var ne yazık ki. bazı okullar ve bazı bölümler iş bulmak içinken çoğu öyle değildir. yine dil örneği üzerinden gideyim. abi leh dili ve edebiyatı okuyan adamın ne gibi bi iş beklentisi olabilir ya da olmalı sence? mezun olunca varşova valisi mi olacak yani nedir leh dili amk? üniversitede leh dili edebiyatı okumak seni varşova valisi yapmaz ama varşova valisiyle tanışmanı, o adamdan ders almanı, o çevreden insanlarla muhatap olmanı sağlar. üniversite çoğu bölümde temeldir. üzerine ne koyacağın sana bağlıdır. evet çok iyi okullardan mezun olup boş gezen adamlar var ama öte yandan benim eniştem niğde'de mi ne okudu, şu an para basıyor. %100 eminim ki bir kuruş haram yememiştir ayrıca, çok delikanlı ve düzgün bir adamdır. yanlarında da kaldım lisedeyken, kendim gördüm adamın saçlarının nasıl döküldüğünü.

o açıdan yani eğitim oyalamaca da diyebilirsin, değil de diyebilirsin. eninde sonunda iş sana düşüyor. haftada 2 gün okula giderek mezun olmuş, çalışarak tek bir kuruş kazanmamış, eğitimini aldığı konu hakkında bilgisi olmayan mal adama kimse diploması var diye iş vermez. öte yandan aynı özelliklere sahip iki kişi diploması olduğu için bir adım öne geçebilir. bunları sen kendine göre değerlendireceksin.

Genclerin aktif olabilecegi en guzel zamanlarinda siniflara dolduruluyor olmasi enerjinin kanalize edilmesi ve sondurulmesi ile.alakali bence
Bir de egitimin insanlara ne yaptigini gormek.icin harrison bergeron u okuyalim.

mantıklısı para verip yüksek lisans yapılacaksa avrupa'ya gitmek; halen daha gitmeyen varsa bu adamlarda bir sorun vardır. (ailevi-istisnai durumlar hariç). kim ne yapsın kıçı kırık türkiye masterını zaten.

ben network e yöneldim, iş sıkıntım olmuyor 2-3 ayda bir sağdan soldan teklif geliyor hatta. Alan itibariyle freelance sorusuna cevap veremiycem.

edit: tik vermeyeceğini bilseydim, iş bulamıyorum diye ağlardım

bilgisayar mezunlari üniversite bitince ilk basta ikiye ayriliyor,
1. bu ise merkali olup bos zamanlarinda devamli kendini gelistirmek isteyenler
2. ya da sirf popüler diye bu alana yönelmis aslinda cok da merakli olmayanlar.
birinci grup avantajlidir.

sonra bu birinci grup da bir süre sonra farklilasir ve ikiye ayrilir.
1. is, calisma, tecrübe olanagi bulup deneyim kazananlar
2. uygulama olanagi bulamayip yan alanlara kayanlar
bu iki grupda da basarili olan insanlar var, basarili olamayanlar. ama 1. grup yine de avantajli.

sonra bu 1. grup arasinda da farklilasanlar cikar
1. ingilizce ögrenmek gibi yan alanlarda kendini gelistirenler
2. bilgisayar bilimlerine cok gömülüp diger alanlara kendini kapatanlar.
birinci grup ilerler cünkü cok hizli degisen ve ABD nin özellikle California nin domine ettigi trendleri belirledigi sektörde bir sonraki adimla ilgili uluslararasi yayinlara, kitaplara, haberlere kisa sürede erisip okurlar. aklinda olsun abd de su anda konusulan teknolojiler, yazilan kitaplarin türkiyeye girip yayginlasip, kitaplarinin basilmasi en az 3 yil aliyor, bu sürede insanlar alip basini gidiyor. ikinci grup maalesef "google i dize getiren türk" gibi zemini olmayan haberlere mahkum kaliyor.

sonra bunlar arasinda da uzmanlasma olur
1. programlama ve yazilim mimarileri alaninda uzmanlasanlar
2. front-end alaninda uzmanlasanlar
3. mobil gelistirme alaninda uzmanlasanlar
4. database teknolojileri konusunda uzmanlasanlar
5. SAP gibi enterprise uygulamalarinda uzmanlasanlar
6. Network alaninda uzmanlasanlar
7. Big data alaninda uzmanlasanlar
8. Akademik alanda ve karmasik algoritmalar konusunda uzmanlasanlar

bunlardan 1. grup türkiyede ve dünyada is bulma konusunda avantajlidir. 2.grup degeri maalesef yeterince anlasilamadi, "bizim yegen de yapiyor" anlayisi hakim. 3.grup cok cok avantajli cünkü gelistiricilar arasinda rekabet daha az, sektör cok hizli büyüyor. 4. gruptakiler büyük sirketlere girerlerse sirtlari yere gelmez. 5. grupta rekabet cok ama iyi kazananlar da cok, stresli bir is. 6. grupdakiler daha keyifliler, hele mobil operatörler gibi ya da bankalar gibi büyük sirketlerde calisirlarsa cok da iyi para kazaniyorlar. 7. grupdakilere özellikle abd de cok iyi is var. gelecekleri parlak. ama türkiyede pek birsey yok. 8.gruptakilerin isleri yorucu, ama yaninda doktora da yapiyorlar, ilerde büyük sirketlere danismanlik yaparlarsa sirtlari yere gelmez.

yukaridaki adimlarda kisinin sectikleri arasinda 2 ler cok ise mutsuz olma riski artar.

yani kisaca birsürü farkli etken var, memnun olmayanlarin sanslari yaver gitmemistir ama günümüzün en avantajli bölümlerinden biri. en büyük avantaji ise bir bilgisayar mühendisini sirketi var etmez, kapiyi carpip ciktiginda bilgisi, becerisi de yaninda gelir, arkada biraktigi cok cok az olur. bu bilgisini dünyanin herhangi bir yerinde kullanabilir. tabi her is gibi istisnalar da var.

freelance güven vermiyor maalesef özellikle türkiyede kimse ödemesini zamaninda yapmiyor, isi yapip bitirsen bile ekstra istekler, degisiklikler bitmiyor. isi yapip teslim edip, ödeme ne zaman gelecek diye beklemenin stresi bir süre sonra "ay sonunda maasimi alirim kafam rahat" dedirttiriyor insana.

bir de şu açıdan bakalım. son yıllarda yaşananlar olan olaylar vs sebebiyle birçok genç insan ülkeyi terk ediyor/etmek istiyor. ve bilgisayar mühendisleri yazılımcılar bu konuda çok rahat. sadece eski şirketimden tanıdığım berline giden 25 kişi falan var.

seversen kendini geliştirirsen güzel bir meslek.

ben aramıyorum.

öyle biri değilim ve sevmiyorum öyle tipleri. kırk yılın başı bir araya geliyorsun, başlıyor işten, kariyerden bahsetmeye. sanki çok önemli bi haltmış gibi.

şirketler 10 tlye ürettiğini 200 tlye satmasaydı para hırsı daha az olurdu en azından.

bana ihtiyacım olan şeyleri versinler para vermeselerde olur.

öyle sanırım. dünyam o kadar küçük ki ben bunu bu yaz ev ararken anladım. adamın nezih sayılacak bir semtte belki ondan fazla dairesi vardı ama elli liranın muhabbetini yaptı. ben utandım. 1000 lira veriyorsam 1050 lira da veririm diyorum ama o diyemiyor. samimiyetle söylüyorum ilginç.

azim ve hırsı karıştırmamak lazım bence.
bir de, azimli olan herkes paraya kitlenerek yapmıyor bunu.
o kafaya koyduğunu yapıyor, parası da arkasından kendi kendine geliyor.
ama kişiyi tatmin eden şey başarı oluyor o noktada mesela.

bir de, zaten başarılı olmak için de şükürcü olmak lazım.
ve yaptığın şeyden zevk almak.

Bunu inceleyenler, insanları Type A - Type B diye ikiye ayırmış.
A tipi insanların sürekli yarış halinde olmaktan, sürekli koşturmaktan hoşlandıklarını ve önemli olanın mal hırsı olsa da olmasa da çok fena yarışma hırsı olduğunu, sabırsız olduklarını ve bu şekilde mutlu olduklarını belirtmişler.
B tipi insanların da 'Sülalem raad' modunda olup 'Oooh, şuraya kurulsak ne rahat ederiz'den keyif aldıklarını ve hayatın tadını bu şekilde çıkardıklarını belirtmişler.
Buna son zamanlarda D tipi insan eklendi. D tipi insanın mutluluk kaynağı daha ilginç: Endişeler. Endişelenmeyince, anksiyete olmayınca, acı olmayınca hayattan zevk alamıyorlarmış.

Çalıştığım şirketin patronu vardı, adam 'Work hard, play hard' derdi. Doğrudan İngilizce söylediği için o şekilde yazdım. Adamı poposunun üstüne koyamazsın, rahat batar ama gece 3'e kadar çalışınca 'Ohh, ne güzel gündü' der. Yaptığı işten zevk alınca bunu yapmak zevk verebilir örneğin. Adamın malı, mülkü de var ama hırsı doğrudan mal hırsı değil. Adam 4 saat uyuyup kalanında çalışmayla mutluluğu yakalamış. Batsa çıksa umrunda değil, yeter ki çalışsın. Onun rahatlama ihtiyacı yok ki, daha doğrusu o çalışırken ve koştururken kendi doğasını yaşıyor ve en rahat hali o. Ben de A tipine yakın bir insanım ama biri bana sevdiğim iş için bile onu yapsa küfrederim ya da somurturum en azından. Akşamları gelip yayılmaya, kaykılmaya, sakinleşip yavaşlamaya ihtiyacım var ama bu da süreklilik kazanırsa hantallık hissederim ve bunalırım.

Nedense insanlar sukretmeli, azla yetinmeli diyen insanlarin hepsi zengin.

Ben tam tersini düşünüyorum. Eskiden insanlar taşınmaz mallar edinmeye daha fazla önem verirdi ama artık gençler pek ev almıyor. Artık seyahat etmeye, değişik tecrübeler edinmeye daha fazla değer veriyorlar.

Bununla ilgili bir makale okudum yakın zamanda. Artık gençler tek bir ev satın alıp sabit olarak orada yaşamaktansa ya da ne bileyim yazlık alıp yazları hep o yazlıkta tatil yapmaktansa sürekli yer değiştirmeyi tercih ediyorlar, keşfedebilecekleri kadar fazla yer keşfetmeyi daha tatmin edici buluyorlar yazıyordu. Ben buna kısmen katılıyorum. Çevremdeki gençler artık ev sahibi olmak için kendilerini paralamıyorlar (zaten evler artık çoook pahalı, ev sahibi olayım desen yıllarca borç ödeyeceksin) onun yerine seyahat etmek için para biriktiriyorlar. Hepsi ufak ve ucuz dairelerde oturuyor, hayatlarını daha minimalist yaşıyorlar, daha az eşya alıyorlar ama daha çok geziyorlar.

Bitirip 10 bin maas almayı mı bekliyordun, yanlıs gelmissin kardes. Evet stajyer avukat olayı sacma ama bi yerden baslamak lazm.Bi yandan ticarete de devam et. Büro actiginda devamı gelmesi icin müsteri iliskileri gelistirmeye calıs.

iyi bir şekilde hakkını vererek okuduysan aslında iş kaynıyor. hatta daha geçen gün konuştuğum bir şirket iyi avukat bulamadıklarından yakınıyordu. aynen hatta bahsettiğin rakamlara adam yok diyordu.

Ne kadar iyi bir okulda ne kadar hakkini vererek okuduysan oku kimse avukatin okul basarisina bakıp da gel sana 10 bin vereyim demez. Neden desin ki hem ? Avukatin deneyimine, iş bitirme kabiliyetine ve bu konudaki basarilarina, reklamına bakarlar. Kimler senin ismini veriyor hangi islerde yer aldin kimlerle calistin bunlar önemli. Bosuna butun avukatlar o dernek senin bu kulüp benim dolasmiyor. O tarz yerlerde bulunup iş insanlariyla diyalog kurmak lazim.

Bunlar zamanla olur tabi. Ilk birkac yıl cok para kazanmayi beklemezsen sonrasinda aldigin iyi egitimin karsiligini 10 binden daha fazla olacak sekilde mutlaka alirsin diye dusunuyorum.

imkanim varsa sevecegim isi yaparim. mutlu olmayacaksam, sevmeyeceksem neden o iste kalayim ki? 4 sene 6 sene okumus olmam hayatimin sonuna kadar mutsuz olmami gerektirmez.

Kalp ve damar cerrahı olduktan sonra bir süre çalışıp ilaç mümessilliğine geçmiş uzaktan bir akrabam var. Marmara'da falan okudu bir de. Artık kaç para teklif ettilerse böyle bir karar verdi. Hevesini aldıysan para odaklı düşünebilirsin. Yeter ya bu nedir demediğim sürece bambaşka bir alana kaymazdım.

şimdi işini mi sevmiyosun, çalışmayı mı? bu önemli. üstüne genel olarak o işi sevmeyip o kadar ilgi duymadıysan ilgi duyduğun ve paraya dönüştürebilcek kadar bildiğin başka bi alan da olmalı. o alana yönelirdim.

Alakasiz bi şey yapmak icin ya egitim ya da maddi anlamda birikim olmasi lazim, ikisi de yoksa kasiyer olursun en fazla. Ya da diğer bir çözüm zengin koca bulmak.

Ben varim.

Yeni bir lisansa başladım aynı anda bir önceki bolumumun de yüksek lisansını yapıyorum şu anda. İki bölümü sentezleyerek yapabileceğim işler de var. Tamamen bağımsız ikinci bolumumle de devam edebilirim.

Tabii bunun için zaman, sabır ve maddi açıdan biraz rahat olmak gerekiyor.

cabiday+1

Eğer geçmek istediğiniz alanda bu işi yapan az kişi varsa onu bilemem fakat genelde o mesleğin eğitimini almak için yıllarını harcamış insanlar varken sizi tercih etmezler.

bilgisayar mühendisiyim. ilkokul mezununun yapabileceği işi yapıyorum.

inşaat mühendisiyim, yasal mevzuatlarla ilgili çalışıyorum. çünkü inşaat sektörü profesyonel kölelik. en azından haftasonum var. yapılan işin çok tatmin etmesine gerek yok. hayatınızı mutlu yaşatsın yeter.

Olmaz. Takım elbise giyiyorsan ayakkabını da ona göre giyecen hacıabi. Smart casual dene durumun o kadar ciddi değilse.

Daha şık ve tarz kunduralar var, onları bulmaya çalış. İlla ki kro ve rahatsız bir ayakkabı giymek zorunda değilsin. Ama spor da olmaz yani.

oxford modellerine bakabilirsin ama takım elbisen slim fitse olur ancak. kunduraya göre daha rahattır. ha ille de spor dersen spor ayakkabı tarzında ama düz siyah genelde rugan olan ince taban ayakkabılar var onlara bak.

kendimce bir örnek görsel vereyim isteğine uygun düşebilecek, en azından kafandaki modele yakın birşeyler çıkarmana yardımcı olabilir. www.deriden.com.tr

15.000 takipçi 300 like hepsi satın alınmış fake hesaplar.

@gozu açık bunların kendi emeği değil mi ? satın alınmış mı diyosun ?

takipçileri sadeceon.com dan alıyorsun. 1000 takipçi 20 tl gibi bir ücreti var.

allah kitap girince işin içine millet kendini kaybediyor

bkz: jet fadıl

buna ticari acidan bakmak lazim.
kitap yazmak degil, piyasadaki bir boslugu doldurup piyasaya talebi olan mal arz etmek soz konusu olan.
populer yazini cok kucumsememek lazim, bazilari ciddi calisma, emek isteyen isler, ve iyi yapilmis bir is (iyi uretilmis gozluk, iyi pisirilmis kahve, iyi yapilmis araba gibi) saygiyi hak eder.

ancak verdiginiz ornekler bizim esnaf acikgozlugune isarettir.
coskundeniz'in yazdiklarini yazarak cok iyi is yapilacagini, daha 1900'lerin basinda huseyin rahmi (can pazari'ndaki avnusallah karakterinin basin yayin maceralari ile) hicveciyordu.

italo calvino da "bir kis gecesi eger bir yolcu" adli kitabinin bir bolumunde (yamulmuyorsam) sermaye duzeninde, endustrilesmis yazinin / sanatin uretim surecini mincikliyordu. unlu bir yazarin yazacagi yeni kitaba girecek reklamlarin, kitapta gececek araba markalarinin, iceceklerin filan anlasmalari hazir, avanslari alinmis, yazim ekibi hazir bekliyor, yazarin sadece girisi yapmasi, belki sinopsis cikarip bir iki bolumu yazmasi filan gerek. ama adam bunu yapamiyordu ic sikintisindan.

Dünyanın en kalabalık yerinde bile boşluğu bulmuş.

gibi.

mesut özil asistleriyle bilinen bir futbolcu, yani en müsait pozisyondaki adamı bulup ona pas verir. burada da diyor ki herif mekke gibi adım atılamayacak yerde bile boşluğu bulmuş. dikkat edersen arkada millet tavaf ediyo, orada durup fotoğraf çekilebilir misin? mesut onca insanın içinde çıkmış yine boşluğu bulmuş, onu diyo. yani futbolcu kimliğine gönderme var, ondan komik. espri futbolla ilgili yani mekke ya da kabe'yle değil. bu açıdan bakınca komik bence, güzel demiş.

edit: düşündüm de boşluk bulmaktan kasıt boştaki oyuncuyu bulmaktan ziyade tam aksine pas almak için uygun bi yerde olmak da olabilir ama netice itibariyle esprinin özü değişmiyo.

mesut ozil'in vision'i ile ilgili bir gonderme.

vision, futbolcularda bulunmasi gereken ozelliklerden biri, ozellikle yaratici orta sahalarda. anlami; ataga cikarken pas atabilmek amaciyla uygun durumdaki/bos durumdaki oyuncuyu gorebilmek. vision'i iyi olan oyuncu, en alakasiz pozisyonda atacagi bir pasla tehlikeli atak yaratabilir.

bu fotografta da "mesut ozil iste, en kalabalik yerlerden birinde bile bos alani gorebilmis, uygun pozisyonu yaratbilmis (fotograf cekilebilmek amaciyla)" seklinde bir espri var.

Tam olarak sormak istediğiniz şeyi anlayamadım ama efektler vs. olarak soruyorsanız normal video gibi çekilir, after effects gibi programlarla düzenlenir.

Bu adamin videolarina ifadelerine falan uyuz olsam da hakkini vermek gerek çalışkan ve zeki biri. Ergen yas gruplarina oynayarak onlara gore içerik ureterek iyi sükse yapti sonra o popülerlikle coştu zaten. Biraz pewdiepie taklidi biraz sevimli yavsak tipli komiklikler falan derken iste bu asamaya geldi

yuh bu adamın 96'lı olduğunu ve şirketi olduğunu bilmiyordum.

Çok iğrenç sesi ve videosu nasıl meşhur olmuş bende merak ettim.

www.orkunisitmak.com

onun nası çalıştığını anlattığı vidyosu da var. planı programı. kendi geldi oralara. o önemli.
NASIL? bence ortamı analiz ediyor, algı var, bi de gerekeni anladıktan sonra o gerekeni yapabilme yeteneği de var, niyetin yanında. En büyük çaplı formül bu. Tayyör de böyle bence.

Şirket kurmak bir şey değil ki. Bir gün sonra seninde olur. Olay müşteri bulmak. Kıskandığın adam buysa üzücü.

aynen yahu bu herife gelene kadar kimler var. çok itici bir tip bence. kıskanacak başka birini bulmanı tavsiye ederim:)

@sour, kıskanmakta problem yok bence, sen taktir edersin etmezsin adam belirli bir başarıyı yakalamış, bu yaşta para kazanır olmuş, bence gayet kıskanılacak bişi, (kötü manada kıskanma değilde imrenme diyelim)

Benim anladığım kadarı ile arkadaş bu işleri yaparken oldukça eğleniyor, zaten arkadaş arasında dalga geçilen konuları parlatıp daha büyük kitlelere iletiyor, bunu yaparken eğleniyor, e sende eğleniyorsun, eğlenebilmek de esnemek, kaşınmak, gülmek gibi bulaşıcı.

birde algı meselesi. Örneğin ben çalıştığım şirketlere her zaman derim toplayabildiğimiz kadar veri toplayalım onları bir yere kaydedelim dursun bir gün lazım olur diye, eğer senin elinde yeterince veri varsa ve sen bununla ne yapacağını bilmiyorsan mutlaka bilen biri gelip o veriyi senden isteyecektir.

Bence ufak ufak başlamıştır, popüler oldukça etrafından bu popülerliği nasıl kullanabileceğine ilişkin fikirler gelmiş ve onları değerlendirmiştir (veya kendisinin yeni fikirler üretmesine yardımcı olmuştur vs.)

kakao ya bu nedenle katılıyorum, sen bişiyler yapmaya başla illaki bişiyler olur.

Bu cocuk benim gozumde asiri basarili. Cunku sacma sapan, aptal aptal icerikleri insanlara izlettirmeyi basarip populer olmayi basarmis ve yoktan catir catir para kazanmis. Hicbir malumati olmadan guzel paralar kazanabilen bir "bos adam" olmak kolay is degil.

İngilizce birinci kural. Onu öğrenmen lazım önce.

hehe herkez bi menfaat peşinde işte, siyasetin amacı bu olmamalı,

akla bunu getirdi güldürdü
s.instela.com

ayrıca bu alamancıların alayında var bu aşırı ülkücülük, orda basıyolar pompayı, basıyolar pompayı bunlara, hitler kesiliyolar hehe

aslında görünüşte komik ama aslen kuruluşları filan eski sürgündeki ya da hayatı tehlikede olduğu için ülkeden kaçmak zorunda olan insanların kurduğu dernekler onlar.

bunun zıt kısımlarıda var.

bir de her bir şeyi seven insanın yapma şansı olmayabiliyor. çocukları, ailesi, mali durumdan dolayı dönemeyebilirler.

yurt dışında yaşamadığınız ve insanların içinde bulunmadığınız için görmediniz ve size komik geldi sadece bu.

buna uygun olarak, hacca gidenler mekkede yaşayıp her hafta umre yapma şansı elde edebilir, yurt dışı atatürkçü düşünce derneklerine üye olanlar dönebilir(milliyetçilik, halkçılık etc.) etc. zıt kısımlarda yorumlanabilir bu.

ben milliyetçi değilim, hatta uzaktan yakından alakamda yok, ama birinin milliyetçi olması demek illa o ülkede yaşaması anlamına gelmiyor, görüş olarak milliyetçi olup gidemeyebilir ya da yapması gerekenleri yaptıktan sonra dönecektir.

çok daha ilginç bir hikaye de var bu konuda.
eksisozluk.com

Acsinlar ne olacak? Takilsinlar iste oyle.

her seçim sonrası ülkeyi terketmek isteyen vatandaş ülkesini ne kadar seviyorsa, bunlar da o kadar seviyor.

milliyetçi değilim ama vatanını, milletini seviyorsa madem, Türkiye'ye gelsin mantığınızı anlamsız buldum.

ayrıca yurtdışında azınlıkta kalan topluluklarda, kültür şoku, özlem vs. nedeni ne olursa olsun böyle duygular gelişiyor.

Yok bunun ters bir örneği burada var. aşırı derecede koyu olan kürt yakınlarıma ee Kurdistan a git o zaman ya da bu ugurda mücadele et daga cık dediğimde yok gidemem yapamam ben orada burdan desteğimi olurum demişliği var.

Hayır destek ol tabi eyw ama Türkiye de yasamadan aşık atmak beni sinirlendiriyor acıkcası.

guzelmis.

duyuruda gezinirken rastladım.

duvarında kocaman haçlı bir bayrak olan belki tek ülkü ocağıdır. o da danimarka olması hasebiyle zorunluluktan.

saçma bence ama bırakınız takılsınlar.

Seni neden silmesin ki
Seni de bir başkasını silerek buldu
Günümüzde evliliğin bir anlamı kalmadı.
Tek eşliliğin çok katı kurallar ile dayatıldığı bir toplumda yaşasan bir eşim olsun demek ve onunla kanaat etmek yeterli olur.
Fakat şimdi new york Metrosu gibi ondan iniyo ona biniyo millet hal böyle olunca serbest piyasada rekabetin önüne geçemeyeceğine göre eski anlamı kalmıyor evlilik akdinin.

Güzellik, karakter, beni sevmesi.

fırsatın olsa sen de sende bir kaç gömlek üstün kadına bakarsın-evlenmek istersin. bu doğanın kanunu ve içgüdüler. ancak mantığın ve aklınla doğru olan seçimi yapıp bu yolu da seçebilirsin. ve bu yöntemlerin ikisi de mükemmel değil.

sürekli mini etek giymesi ama kilotsuz

sadakat

benim gibi olmasın bi de ayakları güzel olsun, gerisi halledilir. ayak önemli.

"Ne düşünüyorsunuz?"

Silme konusunda erkekler alasını yapıyor.
Çiftlere bakarsan da zaten, çoğu çiftte erkeğin gayet tipsiz, kadının da güzel olduğunu görürsün. Kadın, kendinden 2-3 gömlek büyüğüne bakıyorsa, erkeğin gözü 5-10 gömlek yukarıda.

Böyle düşünüyom.

İyi niyetli, iyi kalpli biri olacak.
Tevazu sahibi, hoşgörülü olacak.
Çok zeki olacak, dediğimi anlayacak. Hatta bana düşünmek için yeni kapılar açacak.
Kısa boylu, minyon tipli olacak. 34-36 beden. Fındıkkurdu. <3
Bir de doğurmayı çok isteyecek. En az iki yavru, ilerde 3-4 de olur.
Çok azgın, çok isterik olacak. Bir gün bile seks isteğimi geri çevirmeyecek. Lütuf olsun diye, gönlüm olsun diye değil, kendisi de istediği için yapacak.

Sanırım bunlar yeter. Bulursam böylesini, peşinden koşar aklını çelmek için her şeyi yaparım.

Cok eslilige meyilli olmasin

kalbiyle sevsin. yeterli...

çok kabaca takım ruhu ve iyi seks. kümülatif şartlarım bunlar.

saf olsun. çocuk gözleriyle baksın dünyaya.

Guzel raki içip bana eslik etsin ya.
Geriye kalan her turlu maddi, manevi ve seksli şeyleri hallederiz.

Bende samsung ml-1620 var. Ikinci el dolu bir şekilde 100 liraya almıştım. 25 liraya doluyor. Lazer.2000 sayfa bastı. Hala basıyor. Tanıdık fotokopici filan varsa ikinci el alabilirsiniz bence.

ricoh

samsung ml serisi inanılmaz güzel ve sorunsuz... okulda onu kullanıyoruz. kartuşu 50 tl doldurmak istersen 20 tl... tavsiye ederim.

işyerinde siyah beyaz baskı için canon'un ucuz yollu bir lazer printerını kullanıyoruz, yan sanayi toneri 40TL 2000 sayfa civarı basıyor.

edit : yazıcı şu :

www.vatanbilgisayar.com

orjinal toneri pahalı ama yan sanayisi her yerde bulunuyor. 8-10 toner bitirdik bir sıkıntısı yok, kablosuz olması da iyi ofiste herkes kullanabiliyor masasından.

bende şu var

www.amazon.de

4 yıllık makine, 8000 üstünde çıktı aldım. hala canavar gibi.

bu makinelerin ömrü 5-10 bin çıktı genelde zaten. business modelleri 20-50 bin arası.

ömürden kasıt drum denen bir nane. bu zarar görmeye başlıyor zaten onun ömrüde yazar kutuda. onun değişimi makina maliyeti kadar neredeyse.

toner başına 1500 standar a4 baskısı alırsın ortalama. toneri ben 5 dolara dolduruyorum. çakma sıfır toneri de 18 dolar filan.

unutmamamn gereken nokta şu. @skayasın linke verdiği makine kötü değil ama kağıt deposu yok. böyle olunca 300 sayfa baskı alacaksan başında bekleyip sürekli feed etmen gerek. benimkinde 250 sayfa filan alıyor deposu. çok rahat oluyor böylece baskıyı yolla yeter.

artık drum toner mekanizmasında oluyor, eski bir ürün almadıysan...

Dovize baglarim.

Elini köpek ısırmış mı? Rotweiller. Bana da birisi benzer şeylerden bahsetmişti. Bi de kaset satmaya çalıştı.

para euroda duruyo da türkiye gibi bi ülkenin batması da kolay değil yapmayın abi :) zaten aldığımız her ürün kadar vergi veriyoruz yani normal bi vatamdaşın aldığı telefon dengeyi o kadar da etkilemiyo benzin desen öyle. türkiyeyi batırırsa zenginler ve futbol kulüpleri batırır o da kolay değil. kriz demek illa batmak demek değil.

dolar ve euronun geleceğini nasıl görüyorsunuz ?

Ülkenin bir yıl içinde batma şansı yok. Düşünüldüğü kadar rezil bir ülke değiliz. İthalat yapan bir sürü firma var. Bir şekilde ülkeye para girişi devam eder. Dolar tamamen Amerika'ya bağlı. Zaten yıllardır Ortadoğu'nun anası ağlatılıyor. Bundan sonra kolay kolay savaş çıkmaz. Var olan durum çok da normal değil zaten. Vadeli hesap daha iyi bana göre.

batacak mi

bana da pek iç açıcı gelmiyor.
daha önce de yazmıştım, bankada duran paralara da ağır vergi geleceğini düşünüyorum.
maksat inşaat sektörüne can vermek.

Hakimlik sınav ücretleri 140 tl'den 350 tl'ye çıkarıldı.

Devletin kasasına ekstra para girsin diye zorunlu bireysel emeklilikle maaşlardan 100 lira kesileceği, isteyenin 3 ay sonra sistemden çikabileceği söylendi.

Yurtdışından çantayla para getirme sınırı kaldırıldı ve soru sorulmuyor artık.

Devlet kısa sürede kasaya para sokmak için elinden geleni yapıyor. Memur maaşları bile zor ödeniyor, ohal adı altında on binlerce memurun maaşının kesilmesini, o memurların darbe yapacağı korkusuyla mi yapıldığını düşünüyorsunuz?

Devlette para bitti. Bir yıl olmaz biraz daha uzun sürer ama bir noktada artık devlette para kalmadığı ortaya çıkacak.

Yani batmaz mı ?

bu sorunun sorulması bile saçmalık.

türk ekonomisi kötü. bu bir gerçek. ama 1 senede batacak şeklindeki ifadeler, kahvede ilüminati yorumlayan adamın ekonomi yorumlaması ile ortaya çıkan saçmalıktır.

hele hele paranızı vadeliyemi dövize mi yatırırsınız sorusu ise ekonomi kitabı okumama etkilerinden.

çok güzel akademik kitaplar var ekonomiyi anlatan, mankiw, stiglitz, samuelson'un economics kitaplarından hangisi hoşunuza gidiyorsa görsel olarak okuyabilirsiniz.

sadece ithal gelen telefondan bile hiçbişey yapmadan , bi telefon parası daha vergi alan sistemle bu devlet batmaz.1800 tl lik telefon 3500tl ye satılıyor.Arabalarda keza aynı

Fi tarihinde Özal "deniz bitti" demişti. Bitti denilen denizden saraylar çıktı, gemicikler çıktı, daha neler neler çıktı.
1 yıl içinde bu ülke batmaz, sarsılabilir, teğet geçebilir ama batmaz.

Türkiyenin ekonomik geleceğini "uzun vadede ilk on hedefine ulaşamayacağız" olarak görüyorum. Değişiklik yapılır da inşaattan teknolojiye geçilirse ne âlâ. Aksi takdirde kapalı kapılar ardındaki ödünler şu anda yapılan manevralar gibi palyatif çözümlerle gidebileceğimiz yere kadar gideriz. Sonrası küçülmek olur. Ya sefilce küçülürüz ya da akıllıca.

devlette para bitiyor. para harcayin diye bas bas bagirmalari bundan. ekonomiyi para harcatarak ayakta tutmaya calisiyorlar. harzem +1 isten cikarmalar da bundan. vergi barisi adi altinda kacakcilarin parasini toplamaya calisiyorlar. diyor ki ben senin yolsuzluklarina goz yumacagim, yeterki paralari ulkeye sok. bu zamana kadar satarak yuruttuler gemileri. her gun yeni bir kaynak yaratmakta iyiler. ama su var ki, bi-te-cek!!!

birileri cevre? egitim? teknoloji? bilim? deyince insanlari entel dantel, devlet dusmani, cehapeli, dis mihrak diye damgaladilar. turkiye buyuk ulke algisini yerlestirdiler iyice. inanilmaz bir guven olusmus ama bos. siz soyle bir etrafiniza bakinca bu ulkede bir gelecek goruyor musunuz?

egitim sicmis vaziyette. teknoloji uretmiyoruz. her sey ithal yuruyor. ev yapmakla, sac ekmekle dunya devi olunmaz ki. suriyelilerin de en fazla 10 yil icinde asil sosyolojik etkileri hissedilecek. ne bakabiliyorsun, ne gonderebiliyorsun. turk milleti dedigimiz topluluktan da hic umitli degilim. yillarca suren pkk savasinin yanina bir de feto geldi. adamlarin butun basarisizliklari beceriksizlikleri icin bahanesi var.

yani bir yil degil, zaman da veremem ama bu ulkenin gelecegini hic iyi gormuyorum.

(bkz: internet download manager)

Sirf bu isi yapan siteler var periscope downloader diye aratirsaniz google'da, periscope yayin linkini yapistirdiktam sonra indirme linkini size veren siteleri bulabilirsiniz
downloadperiscopevideos.com

Bir şeyler yapmak iyi geliyor. Yani o yapmak isteyip de motivasyonu yitirdiğin şeyi yapmak. Tabii istemeden zor oluyor. ama yaptıkça insan dalıyor ve içinde o istek yeşeriyor kendiliğinden. yaptıkça yapası geliyor.

özgürlüğe ve sorumluluğa sahip olman, yani büyümen için o şeyi yapman gerek. sonuç önemli değil. yalnızca ne yapman gerekiyorsa onu yap.

demek ki daha iyi yapmam gerekiyor diyerek 2 kat fazla kasarım.

al bu sözleri: www.youtube.com

sabah sabah güzel gider.

Motivasyon yok, disiplin var.

şirket olup bir operatöre başvuru sonucunda açılabilir.

erotik hat açabileceğini sanmıyorum şu aralar ama.

Selam.

Emin değilim ama sanırım memnun da değilim.

Maddi ya da manevi bir kazançlı ilgisi yok üstelik bunun.

Hayati bir haz meselesi galiba.

Ne yalaaan sööliiim darbe sonrası başımıza ihraç davası yağıyo

Hiç olmuyor böyle bir şey. Kendime yeten bir insanım. Çıkarı için arayan olur da çok önemsemem. Sadece hal hatır sormak için arayanlar da var sonuçta.

Ne yüzde doksanı yüzde yüzü !

evet, çoğu zaman yalnız hissediyorum ama bundan şikayetçi değilim. hayatımda daha uzun yıllar yanımda olmasını dilediğim tek bir kişi var (hayır, bu kişi sevgilim değil). onun haricindekilerin canı cehenneme.

bir de iyi ki arayıp soranım yok, acaba bu beni çıkarı için mi arıyor yoksa sevdiği için mi diye düşünmeme gerek kalmıyor eheh. zaten arasalar da açmam telefonofobi var bende.

valla beni kimse çıkar için bile sevmiyor çünkü herhangi bir kişiye verebileceğim herhangi bir şey yok. netten tanıdığım ukraynalı bi çift vardı, ocak için davet etmişlerdi beni. bugün kadın yaptığı yemeklerin fotoğrafını falan göndermiş bana "canın çeksin ki çabuk gel" falan yazmış, onu görünce hüngür hüngür ağladım. kelimelerle ifade edemeyeceğim bi şey bu benim için ama onlara da anlatamıyorum salak görüneceğim korkusuyla. hayatımda böyle birinin olması çok güzel ama öte yandan 22 yaşında birine en çok sevildiğini hissettiren insanların yüz yüze sadece bir kez görüştüğü, anca parası olursa senede birkaç kez görüşebileceği evli barklı insanlar olması can sıkıcı bi şey. hadi sevgilisinde değilim de benim bikaç tane arkadaşımın olması lazımdı lan, gencim ben amk. o kadar mutsuz ve yalnızım ki az buçuk tanışıklığımın olduğu herkesi sanki peygamberlermiş gibi anlatıyom, "slm kızlar sahabe sevenleriniz eklesin" havasında takılıyom. çok üzücü.

Evet bende bu durum var, onlardan uzaklasmaya calisiyorum su an.

birinin beni çıkarı için sevmesi bile beni çok mutlu eder. şimdi sana 100 milyar versem beni sevmez misin? eminim içten bir sevgi duyarsın bana karşı. bence bu da sevgi yalan değilki. sana 100 milyar verdiğim için beni gerçekten sevdin. kimseye bir şey vermeden, hiçbir albenin olmadan sevgi oluşması bence imkansız. sevgi bence maddi manevi aldığın şeylerin karşılığı.

Genel olarak böyle bir düşüncem yok yani yalnızım ya da insanlar beni çıkarı için seviyor falan üzerine zaman harcayacağım konular değil. Böyle beklentiler oluşturmamayı çok oldu öğreneli. O yüzden yapmam gerekenleri yapıyorum ve üzerine çok da düşünüp takılmıyorum. Etrafımda güzel vakit geçirebileceğim dolu insan var. Sadece arada bir dertleşebileceğim birilerini arayabiliyorum ama sanırım o kadar fazla bireyselleştim ki o yüzden çok da özel paylaşım yapma gereği duymuyorum. Bu noktada kurtarıcılarım ailem ve eşim. Gerisi hikaye.

Ben hep yalnızım.

Evet

Bazen. İşte tanıdığım insanlar için bunu söyleyebilirim. Diğerleriyle çıkarlar ortak ya da karşılıklı.

eksiduyu.ru

sizce?

hayir,bana kimsenin isi dusmez zaten.

Onceleri hissediyordum ama arkadas cevremi yok denecek kadar azaltinca o his gitti ironik bir sekilde :D

Kuru kalabalik daha cok yalniz hissettiriyor insani bence.

evet ama bu bir sorun değil. bir durum sadece. yalnız olmadığını hissedenlerin o hissinin (ve o hissi veren insanların) ne kadar gerçek, ne kadar samimi olduğunu da düşünmeli.

evet bazen

tam olarak sormak istediğin ne? ciddi ciddi "tüm yahudiler zengin mi" diye sormuyorsun herhalde?

@der meister genelde yahudiler zengin diye bilinir de öyle bir şey yok diyorum işte :)

dini nedenlere bağlı olarak yahudilerin daha zengin olma ihtimali olabilir. konu hakkında net bilgi sahibi değilim ama islam dininde de hristiyanlıkta da faiz haramdır (ya da caiz değildir. onun gibi bir şey işte) ama yahudilerde böyle bir durum yok. bu yüzden geçmişte birçok kez yahudilerin önü alınamaz bir zenginliğe ulaştıkları ve bunun birçok çatışmalara neden olduğu ile ilgili bir makale okumuştum. hatta 2. dünya savaşı'nın da yahudi soykırımının da temelinde bu var diyordu. makaleyi bulabilirsem editlerim.

bu konuda benden daha bilgili arkadaşlar varsa beni düzeltsinler, yanlış bilgi vermek istemiyorum.

edit: kaynağı bulamadım ama şimdi aklıma geldi şunu da ekleyeyim. hitler'in dönemin ileri gelen yahudileri ile arasında maddi konular yüzünden bir çatışma çıkıyor. sonra bu kişilerin mallarına konabilmek, onların zenginliklerine bir son vermek için ideolojik birtakım bahaneler uydurup bunlara karşı savaş açıyor. doğrudur değildir bilemem, o yüzden cahil cahil konuşuyor gibi görünmek istemiyorum ama bunları okuduğumu hatırlıyorum. bahsi açılınca paylaşmak istedim.

bu zamana kadar tanıdığım bütün yahudiler zengindi valla. kapalı çarşıda tanıdım hepsinide:)

Değiller, yahudi ghettoları (kenar mahalleleri) var çoğu yerde.

Hayır değiller. Türkiye'de bir şekilde yahudi olarak kalabilen/kalmasına izin verilen yahudiler hep tüccarlar, zanaatkarlar vs. gibi para kazanabilenler. İşte kuran kaynaklı haraç olan cizye, tamamen ırkçı kafa yapısı mahsulü olan varlık vergisi vs. gibi konular sonrasında geriye ayakta kalabilenler az çok para sahibi olanlar haliyle.

Fakat tabii bütün yahudiler zengin değil. ayakta kalabilmiş olanlarda azalıyor tabii giderek.

genelleme yaparsak dünyada maddi imkanları iyi bu arkadaşların...

birde gerçekten zengin yahudiler var onlar ayrı bi kategoride değerlendiriliyor :)

iki türkiyeli yahudi arkadaşım var, biri bi bankada maaşlı çalışıyor. diğeri de orta sınıf bir aileden geliyor. zengin değiller. türkiye'deki azınlıkların orta veya üst sınıf olmasının da osmanlı'ya kadar uzanan tarihsel nedenleri var zaten, gizli işler çevirdiklerinden değil, bazılarının inanmak istediği gibi.

Benim ev arkadaşım Yahudi, zengin değil. Sigara istiyip duruyor.

Bence psikolojik etkenler de olabilir bu efsanenin alıp yürümesinde. Hayatımda sadece bir kişinin evinde piyano görmüştüm o da bir arkadaşım vasıtasıyla evine misafir olduğum bir Yahudi'ydi. Sanki piyano sahipliği direkt zenginlikle ilişkilendirilen bir şey Türkiye'de öyle değil mi? Aslında Iphone'dan veya 5 yıldızlı otel tatilinden daha pahalı bir şey değil piyano. Yine örnek veriyorum her gün bir paket zehir tüketen biri (sigara) günlük 10 lira harcıyor olsa dahi illa ki zengin algısı yaratmaz. Fakat aynı kişi her gün bir pastanede yine 10 liraya kup griye yeseydi veya sıcak çikolata içseydi zengin olarak etiketlenmeye daha açık olurdu. Kısacası ben algıların da payı var diyorum.

ortalamaya vurunca dünyadaki en zengin ırk olabilirler bence. herhangi bir yazılı dayanağım yok tabi. sadece şimdiye kadar okuduğum hikayelerden, tarih kitaplarından yola çıkıyorum.

Biz de zenginiz ama maaşla çalışıyorum. Tümü de zengin değil ancak çoğunluğu varlıklı işte.

Efsane değil de, Ortaçağ'da, özellikle 18. ve 19. yüzyılda bankerlik/tefecilik Yahudilerin tekelinde. O yüzden sadece bizde değil, dünyanın her yerinde cimri, zengin Yahudi imajı var. Yahudilikte, Yahudilere faizle borç vermek yasak, diğer insanlara bu şekilde borç vermek serbest. İnsanları geç, devletlere borç veren Yahudi bankerler var o zamanlar. Her ülkede, ülkenin yerlisi kabul edilmemelerinin de büyük etkisi var zenginliklerinde. Yüzyıllardan beri yerleşmiş bir ruh hâli var, Babil'den çıktıklarından beri hep bi' yerlerden sürülmüşler. Ordu yok, devlet yok, gayrimenkule güven yok sırtında taşıyamıyorsun; bu yüzden altının/paranın gücünü diğer bütün ırklardan daha iyi anlamışlar ve kullanmışlar.
İmparatorluk zamanında, askere alınmıyorlar, Yahudilerden devşirme de alınmıyor, bürokrasiye de alınmıyorlar; o yüzden ticarette almış yürümüşler.
Şimdiki zamana gelirsek Türkiye'dekiler genelde zengin, en fakiri orta-üst gelir grubunun arasında bir yerdedir, ama gözüne sokmuyorlar. Zamane zenginleri gibi çalışmayayım, kirayla geçineyim kafasında değiller. Zengin olduğumu herkes görsün, bilsin kafasında da değiller. Oldukça mütevazı yaşıyorlar. Bunu görgüye de yorabiliriz, azınlık hissiyatından ötürü gard alma durumuna da. Siyasi olarak da yorum yapılmıyor mesela cemaatler tarafından, göze batmak istemiyorlar.

iyi ya da kötü bir şşekilde dünya medyasında yer alması. one minute olayı ile müslüman ülkelerde tanımayan kalmadı mesela. abd'de korumaları olay olmuştu. bm salonunda cıngar çıkmıştı...rusya ile uçak hadisesi falan filan...

çünkü kalbimizi çaldı.

hitler veya saddam in unlu olma nedeni ne ise o.

sansasyonel olması

sosyal medyayı engellemesi bayağı olay olmuştu.

ISIS tüm dünyaca biliniyor ve hep gündemde. Sınırımızda yer aldığı ve bizi çok yakından ilgilendirdiği için de Türkiye ve doğal olarak Erdoğan hakkında yabancı basın ve sosyal medyada sık konuşuluyor.

Aynı şekilde 15 Temmuz, ISIS'in terör eylemleri gibi olayların haberlerinde de adı sıkça geçiyor.

Bilinmemesi anormal olurdu.

biliniyorda sansosyonel cikislarindan oturu. benim konustugum kisiler hep bizdeki muhalif kesimin gordugu gibi goruyordu. seven birisini duymadim daha avrupada.

reklamın iyisi kötüsü olmaz. ingiliz ve alman kanallarini ve gazetelerini takip ediyorum. türkiyesiz bir gün gecmiyor, cok popüleriz şu siralar.

Ben olamıyorum. Olabilen var mıdır ki?

Bittiğini kabullenerek, yeni yerler için biraz daha birikim yapma motivasyonu ile. Benim gibi hiç gidemeyenler napsın =)

olamiyoruz o yuzden surekli tatil yapiyoruz (tatil yapmadigimiz zamanlarda da planini yapiyoruz). evet.

Sikinti olmuyor. Tr'ye giriste o hara-gurei gorunce biraz tuhaf oluyorum ama sikinti degil. Ben bir moddan bir baska moda aninda gecis yapabiliyorum, sudan cikmis baliga donme olayi pek olmuyor:)
Sabahlari ise isyan ederek gitmiyorum bir de, eger oyleyseniz o bunaltir adami.

isin køtuyse adapte olman zor olur. biraz daha iyi bir is bulmak gerekir.

mod mod mod aklımda kalan bunlar.
iş ciddiye binince kız tırsmış.

Sanaldan her şey daha kolay geliyor insanlara da ondan

kız milletini hemen genelledim ve iş ciddiye binene kadar nolur nolur nolur, biraz ciddiyet bindi mi ay ben bir düşüneyim.

bana bir şey yapan olmadı ama italya'da döviz bürolarının malezyalı bi profesörü kazıklamaya çalıştığına tanık oldum.

Önceleri küçük esnafın ve satıcıların kazık atmaya çalışmasını ırkçılık olarak algılardım ama sonradan ırkçılıkla ilgisi olmadığını fark ettim. Kötü esnaf yerli, yabancı herkesi kazıklamaya çalışıyor ve onlardan dünyanın her yerinde var.

Evet. İngiltere'de 5 kişilik bir grup otele yürüyorduk elimizde bavullarla. Yanımızda başörtülü bir arkadaş vardı. Bir grup ergen sözlü tacizde bulundu.

Gördüm. Her türlüsünü gördüm hemde. Basitini de ağırınıda.

Ek olarak, en basitinden gelipte bir alman avusturyalının, aaa ne güzel almanca konuşuyorsun demesi bile ırkçılık. Ulan senle aynı okullarda, aynı hocalardan ders görmüşüm.
Okuldan sonra kalacak mısın gidecek misin demekte.

Yurtiçinde gördüm. Bisiklet turundan dönüyordum. Zaman kısıtı olduğundan tüm turu bisikletle tamamlayamadık, yaşadığım şehre otobüsle dönüyordum. Otogarda inişte hamallarla sürtüşmemiz oldu. Üşüşmüşler valiz indirilen yere, bisikletimi çıkarmama müsaade etmiyorlar. Kurtardım bisikleti, yağmur çiseliyor, saçak arıyorum bisikletin ön teker demonte, heybeleri elde taşıyorum, üstüme süren otobüslerden kaçıyorum tam sefillik. Uzaktan başka bi hamal bana güle güle yürüyor, baktı halime güldü, o sıra bende saç sakal karışmıştı, sarışın olunca millet yabancı sanıyor zaten, bi de cyclotourist olunca insanları türk olduğuna ikna etmek iyice zor, aa abi türkçe konuştu diye şaşıranlar falan... Neyse bu hamal parçası baktı yükümü kendim taşıyorum, sesli güldü, bana sövdü bi güzel önce. Ama öyle emin ki gavur olduğumdan. Yaa yükünü öyle taşırsın yürü bakalım dedi. Bisikleti koydum yere, haybeyi koydum, döndüm buna misliyle bi güzel sövdüm. Ama iyi sövdüm, bisikleti bi bilet artı fiyata taşıyan otobüs firması niyetine de sövdüm, iyice sinkafladım iti.
Yüzü bombok oldu, kaldı oracıkta.

polonya'da erasmus yaparken bi club tuvaletinde dazlaklar etrafımı sarıp hakaret etmeye başlamışlardı. tam dövmeye başlayacaklardı ki başka bir arkadaşım kolumdan çekip kurtarmıştı. bu da böyle bi anım

Ev ararken bi ilandaki numarayi aradim, adamla bildigin sohbet ettik almanca filan. Gayet anlasmistik. Sonra evi gormek icin randevu ayarlarken adimi sordu, soyledim. Pardon nerelisin dedi. Turkiye diyince, "benim turke verecek evim yook!! Turke ev vermem!!" Filan diye delirip kapatmisti.

Onun disinda internette, haberlerin altindaki commentlerde igrenc yorumlar oluyor. Ya da bir sey oldu da turk oldugun halde hasbelkader avusturya'yi mi elestirdin.... Allaaaaah "bu kadar memnun degilsem avusturyadan neden turkiyeden gelmisim" " her zaman geri donebilirmisim" direkt boyle cevaplar geliyor. Irkcilik yani.

Deniz otobüsünde çalışıyorum o sıra, seferler iptal, lodos bastırmış birden, şiddeti falan aşırı anormal. Terminalde gezinip yolcuyu otobüslere falan yönlendirmeye çalışıyorum, uyuyanları uyandırıyorum. O sıra bi Almancı denk geldi, böyle iş olmaz diye girdi, saydırdı bayaa, nispeten haklıydı da, sessizce dinliyorum görevli sıfatıyla, dayanmadı, 17 ağustosu kastedip boşuna ölmüyorsunuz depremlerde size müstahak dedi. Sinir ve şaşkınlıkla cevap veremeden kalmıştım.

Eski bir Sovyet toprağındayım o sıralar, alt komşum sarhoş, çaprazdaki morfinman, hemen kapı komşum da taş gibi Moldovalı bi hatun of ki ne of.. Neyse.
Bu sarhoş ben sabah 8 gibi işe giderken turşu+votka yapan biri, abhaz kendisi. Kardeş vs gibi birkaç kelime var bildiği, bize seslenirken kullanıyor, çağırdı gittim yanına. Otur dedi oturdum, sıcak votkayı döktü bardağa, ekmek verdi, turşu koydu, dedim gidicem, elle karşıda çalıştığım fabrikayı gösteriyorum. İç diyor inek. İçtim, sıcaklığı o an anladım. Hay senin ikramına diyorum. İki turşuyla kendime geldim, votkanın yarısını armut suyuyla seyrelttim içtim. Bu dürtüyor, kıyamdaki el bağlamayı taklit edip ezan okur gibi inliyor, nerden öğrendiyse. İç namaza gidelim der gibi daşşak geçiyor falan, ben de içicem aslında, o sıra yatıp kalkıp içiyorum ama votka soğuk değil lan Yanıyorum gündüz vakti. Bu iyice dalgasını geçti benle, ben de votkasını içtim enayinin, baktı ben verdikçe içiyorum saldı savdı beni sonra. Allahsız bir ayyaş olarak antifa tepkimi böyle koymuştum.

Şu üstteki bi yerden alıntı mı sanki

Gördüm. Portekizli arkadaşımı dövdüler Polonya'da bir kulüpte sırf yabancı olduğu için.

bu arada kühlesin dediği doğru, her zaman bu kadar büyük ve abartı tepki gelmese de türkseniz ev tutma şansınız avrupalıya göre %95 az.

Irkçılık yahut net adam kayırma gördüm. Almanya'da kalacak yer ararken attığım her mail, doldurduğum formlar hep olumsuz dönüş aldı. Sonra devreye Alman bir tanıdığımı soktum aynı oda için benim adımı vermeden mailleşmeye başladı yabancı bir öğrencimiz var olur mu diye. Oldu. Hem de pek bir hürmetle yaptılar.

türkiye'de yaşıyoruz.

next.

çok afrika ülkesine gittim iç savaşın ortasında bile kaldım.
gidilir sıkıntı yok.

etmem.

Zaten Türkiye'de yaşadığımız için ben özellikle güvenli ülkeleri yeğlerim.

ederim

Afrika'nın bazı ülkelerine evet, Güney Amerika'ya da genel olarak evet. Benim gözümde tekinsiz yerler daha çok Ortadoğu'da. Arap Emirlikleri ve İran buna dahil.

Etmem.

Kimse de dememis brezilya ile venezuel bir mi diye.. Insan gercekten hayret ediyor.

giderim ama çantama çalınırsa pek üzülmeyeceğim eşyalar alırım

savaş varken irak ve Libya'ya gittim.

gidilir bence.

Avrupa'dan bakildiginda da turkiye savaş içinde gorunuyor.

niye sabahlayacaksın ki?

havalimanları kapanıyor mu ki

www.sleepinginairports.net

kızamık.

abi nerden bilelim alla sen?

edit: bir foto koy, kaşınma var mı, yanma var mı, şiş mi, boyutu nasıl vs bir tarif ver bari...

Ürtiker ya da basit bir alerji olabilir. Belli ki vücudun bir şeylerle savaşması gerektiğini düşünüyor. Alerjen bir madde ya da aşırı et, yağlı tüketim oldu mu bir düşün derim. Geçmezse de bir dermatolojiste uğra bence.

STRES

STRES +1 aniden cıkıyo heryeri kaplıyor koca koca sinek ısırıgı gibi, bu sabah bende de vardı oyle arada 3-5 gunde bir cıkar. crebros ilaç verdi doktor ara ara içiyorum ortaya cıkınca. ama sen yinede bi uğra istersen doktora.

yatak cevrenizi kontrol edin, bocek isirigi da olabilir.

gençler bana böcek ısırığı gibi gelkiyor .Çünkü geziyorm bayadır.Hostelden yada kaldığım bir yerden geçti bilmiyorum .

Pisliktendir o zaman.

Atmıyorum, Erdoğan muhabbeti açana da canım o an konuşmak istemiyosa "cnm ben bu muhabbetten kaçıp geldim, başka şeylerden konuşalım" diyorum, uzatırsa "erdoğana o konuda ben de çok kırgınım" minvalinde geyiğe vuruyorum. konuyu kapatıyor. Dün bir gece kulübünde gecenin 3'ünde İskoç bir adam kafasının tüm güzelliğiyle tam 20 dk boyunca kilitledi beni Türk politikası hakkında, he deyip geçtim. Sırf bunun için yalan atacaksan senin derdin büyükmüş. Mensup olduğun ülke yüzünden sana soğuk davrananı da siktir etmeyi öğren bi zahmet.

olmadı. erdoğan yüzünden niye ülkemle ilgili yalan söyleyeyim amk, ırkçı-önyargılı adam her yerde ırkçı-önyargılı. o utansın, ben niye utanıyorum? türksem türküm, nabak?

hayır tabii ki. baya da aptallık bence bunu yapmak. konu her zaman türkiye'nin son durumuna geliyor, güzelce tartışıyoruz, sonra takılmaya devam. türk olduğumu söyleyince "ooooh hadi ya" gibi bi tavra giren tek kişi bir çinli kadındı. o tuhaf tepkisinden sonra, alaycı bir ifadeyle gülerek "ne bu tavırlar lan" şeklinde soru yöneltmiştim de "yok bi şey ya, şaşırdım sadece :/" demişti zavallım. yani diyeceğim o ki, türk olduğunuzu söylediğinizde tavrında değişiklik olan akıl fukarası birisi için kendinizi olmadığınız biri gibi göstermeyin. ezikliktir bu, yapmayın.

sen değil miydin "avrupada türkler nasıl tutunamıyo yea" diyen?
sonra silmiştin duyurunu da.

işte bahsettiğin bu durumun varlığı yüzünden.

niye yalan söyleyeyim ki bu konuda? mallık böyle durumlarda yalan söylemek.

yalan söyleyerek mi insanları etrafında tutacaksın?

konuyu devam ettirirsen muhabbet olur, yorum yapmazsan muhabbet ilerlemez zaten, kapanır konu.