house cafe'nin basit kahvaltısı civardaki seçeneklerden çok çok iyi. erken sayılabilir bir saatte giderseniz masadan mutlu kalkacağınızı garanti ederim.

tam cadde değil ama bence hava güzelken fenerbahçe marina en iyisi.

Bağdat caddesinindeki mekanları bilmemek ile birlikte ilk yanıtı görünce +1 demek istedim.
Birçok yerde kahvaltı yapmış biri olarak House cafe'nin kahvaltısını çok beğeniyorum.

House+1
Beyaz fırını gerçekten çok sevmekle beraber caddedeki fiyat politikası beni itiyor. Bunun sebebi çocukken alıştığım fiyatları olabilir. Ha, yine gidiyorum ama her seferinde kendime yok ya bu fiyat çok diyorum:)

Ethem Efendi Kahvaltı Erenköy - Erenköy Marmaray durağının hemen dibi sayılır

Ethem Efendi Kahvaltı Bağdat Caddesi - Göztepe parkının orada ışıklarda, Göztepe marmaray durağından biraz yürüyüş gerekir.

Suadiye marmaray istasyonuna çok yakın olan Kukis Suadiye

Ethem efendi beklediğine değer, 10 dan önce giderseniz büyük ihtimalle beklemezsiniz.

bes ile eurobond fonu almak mantıklı.

Bes fon karsılastırma yazarsan google a bulabiliyorsun. Sonucta paranızı yatırcaksınız biraz araştırın;
Bes in şöyle bir güzelliği var bana göre her ay maaşından kesiliyor. Diğer türlü burdan döviz alınır mı diyebilirsin yada bir şey için çabuk bozdurabilirsin o parayı.

ben yeni araştırma yaptım ve kendimce vardığım sonuçlar söyle;

- 100k 'lık türk hisse senedi (temettü amaçlı)
- 100k 'lık türk bankalarının yabancı hisse senedi fonları
- 100k 'lık abd borsalarından sp 500 gibi ETF alımı (bunu henüz yapmadım para biriktiriyorum)

Hocam eğer bordrolu çalışıyorsanız bence en iyi alternatif döviz ödemeli hayat sigortaları. 5 yıl sonra paranın tamamını çekebiliyorsunuz. Vergi diliminize göre her ay ödediğiniz tutarın %25 ini (%40 a kadar çıkabilir) direkt iade alıyorsunuz.

www.anadoluhayat.com.tr

Beyaz fırın olabilir sanırım

Cadde üzerindeki Kukis

tabii ki townhouse.

Minibüs yollu havva var güzel kahvaltıları

Ethem Efendi Kahvaltı Erenköy

şüphesiz havva hanım&balaturka

www.balaturka.com

birkaç hafta önce sakar zeybek'e gitmiştim. mezeler güzel, hizmetleri iyiydi. içeri girdiğinizde temiz ve göze hoş gelen bir hava vardı. fiyatlar ortalamaya yakındı.

çok zaman oldu gideli ama hala kötü bişey duymadım hakkında, sakar zeybek + 1

Merhaba koşuyolunda oturuyorum :) sakar zeybek fiyat perfomans olarak iyidir. Normal hesap öderseniz

Kipos un mezeleri güzel, balıkları lezzetli. Hesap konusu muamma. Bazen normalin üstü bazen çok çok üstü :) ama mekan & hizmet olarak bence en iyisi

Birtat meyhanesi eskiden güzeldi, yine dolu oluyor ama uzun zamandır gitmedim. Ama garsonları fln çok güven vermiyor.

Direkt üretici değil toptancidan alırsın.
Misal üretici senin (alim rakaminizi düşük varsayarak) uc bes kuruşluk satisinla ugrasmaz, düzgün servis vermeyebilir, vade vermez vs.

Ama toptanci sana bunları saglayabilir. Misal bir çalıştığım sirkette toptanci farkli firmalardan mallari toplardi, serbest bölgede sirf bizim icin depo açmıştı. Jti yapardi bu sekilde. Win-win.

Alternatif kısmını dogru anladıysam bu bir alternatif'

Biraz puslu ve belirsiz bir yardım çağrısı olmuş. Sizin alım yaptığınız malzemeyi şirket direkt satıyor mu ? Yoksa imalat için hammadde alışverişi mi yapıyorsunuz ? gibi biraz daha ipucu verebilseniz daha çok yardımcı olan çıkar.

Ben imal ettiğim ürün için üreticiden aracısız mal almaya çalışıyorum zira fiyat ve kalite istikrarı çok önemli. İnternet araştırması ile bağlantı kurup çalıştığım üreticide var aralarında.

Birde ufak not ; satınalma için temas ettiğiniz kişilerle diyaloğunuzu hep iyi tutun çok faydasını görürsünüz, misal benim daha önce alım yaptığım yerde temas ettiğim eleman işten çıkarken benim daha önce hiç ulaşmadığım ve bilmediğim bir firmanın numarasını vermişti 3 yılı geçti hala o firmayla çalışıyorum :)

Hocam hangi sektör olduğunu söyleyebilirseniz 10 yıllık satınalmaxı olarak yardımcı olmaya çalışayım :)

@yimirta paketleme ürünleri. Bant, streç, balonlu naylon vesaire gibi.

Ticaretle uğraşan biri olarak direkt üreticiyle iletişime geçiyorum. Kesinlikle pazarlık yapıyorum. Eğer sürekli alım olacaksa toplam alım üzerinden fiyat istiyorum. Genellikle revize ediyorlar.

geçmiş olsun, 5 yıl önce aynı dertten muzdarip olan yazar olarak şunu belirtmek isterim ki, bilmem şunun doktoru, vizitesi çok pahalı kesin iyidir tarzında düşünmek kesinlikle yanlış.
basit bel fıtığı ameliyatını platin ile devam etme kararı alan doktorlar tanıdım maalesef.

(git: )www.doktortakvimi.com
Doktor tavsiye edilmez ama, Kenan bey iyidir, kendisi asker emeklisi ve öğretim üyesi - kısacası alanında deneyimli.

anadolu yakası FSM Has.'de (git: )www.doktorsitesi.com Erhan bey var , ama kendisinden randevu almak imkansıza yakın, asistanları muayene ve ameliyatta bulunuyor sanırım.

Koşuyolu Medipol da Ahmet Arslan ı beğeniyorum. Geçen ay ben ondan önceki ay da başka bir akrabımız olmuştu.

SGK isiniz tek fıtık fiyatı 7 iki fıtık fiyatı 9 bin idi

eskiden küçük cep boyunca not defterleri tutuyordum. bu defterleri gün boyunca doldurup, gün sonunda yaptığım işleri farklı renk kalemde üzerini çizerek tamamladığımı anlıyordum. yapamadığım ya da henüz sonuçlanmamış işler varsa da, ara ara son sayfaya listesini çıkarıp güncel hale getiriyordum.
sonra internet üzerinden not tutmaya başladım. microsoft office içerisinde bulunan onenote benim için ideal oldu. aynı düzeni orada sürdürdüm. her gün için bir sekme açıp, yapılacak işleri kalem kalem yazıp yanına kutu açıyorum ve tamamlayınca kutuyu işaretliyorum. o günün işleri tamamsa sekme isminin başına yıldız koyuyorum ve o gün kapanmış oluyor. geçmişe dönmem gerektiğinde sayfa sayfa araştırmak yerine arama satırını kullanıyorum. cep telefonuyla senkronize olduğu için her yerden ulaşmak kolay oluyor.
işyeri basılı ajandalardan verdi bu sene 3 tane var elimde ama elektronik ortama çok alıştım, çekmecede tozlanıyor ajandalar.

Moleskine nin çok güzel modelleri var. Ben bir sayfada haftanın günlerinin olduğu obur yaprağında da Notlar için boş bir sayfanın olduğu modelini kullanıyorum. Çok da kullanışlı

bende hep bir hevesle alıyorum sonra bir köşede kalıyor.

ben hakkıyla yapıyorum. yöntemim şu şekilde:

gerekli şeyler:

bir büyük boy kareli defter. bildiğin lise defteri.
bir to-do programı. eskiden wunderlist kullanıyordum, şimdi microsoft to-do kullanıyorum (wunderlist'i satın aldılar ve ismini değiştirdiler)
müsvette kağıt

to-do programı ile değişik iş başlıklarını listeler halinde açıyorum. listelerin altına da alt başlıklar halinde yapılması gerekenleri yazıyorum. bu alt başlıklara yapılması gereken son tarihi, hatırlatma tarihini, onun alt adımlarını vs yazabiliyorsunuz. bir de "önemli"
diye işaretleme şansınız da var. bu ne demek? sabah bakıyorsunuz, o gün için planladığınız şeyleri gösteriyor, yaptıkça "yapıldı" diye işaretliyorsunuz. bazılarını o anda yapmasanız bile aklınızdan çıkmıyor. yapmanız gereken işleri , konu başlıkları altında listelenmiş şekilde bir kerede görebiliyorsunuz. unutsanız bile hatırlatıyor. kağıt kaleme göre çok daha efektif.

deftere de sürekli olarak not alıyorum. tarihsiz defter kullanma sebebim , bazı günler yarım sayfa, bazı günler 5 sayfa not alıyor olmam. son 9-10 senedir kullandığım tüm defterler dolabımda mevcut. defter bittiğinde , defterin kapağına o defterdeki ilk gün ile son günü yazıyorum. eğer sonradan kesinlikle dönüp bakacağıma emin olduğum notlar varsa ince post itler yapıştırıyorum ki sayfayı tekrar bulayım. her gün yazdığım şeyleri tekrar gözden geçiriyorum ki to-do programına almam gereken notlarım var mı diye bakıyorum.

ancak deftere de her notu yazmıyorum ki gereksiz şişmesin. bu sebeple masamda bir kaç müsvette kağıt bulunduruyorum ki , saçma sapan notlar almam gerekiyorsa ya da defterde olması gerekmeyen hesap kitap yapacaksam müsvettelere yazıp sonradan çöpe atıyorum.

bunlara ek olarak, ofiste ya da dışarıdaki toplantı seyahat vs şeyleri telefonumda/bilgisayarımda takvime illa kayıt ediyorum. aynı şekilde masaüstümdeki küçük takvime de not alıyorum. hatta masaüstü takvimini de ofise gelen takvimler arasında en çok boş yeri olanı seçiyorum.

7 sene evvel çok yüksek bir para bayılarak bir spor deri ceket aldım.Ne zaman niyetlensem hava ya deri ceket için soğuk oluyor yada deri ceket giyersem terlerim diyorum.Toplamda 4-5 defa ancak giymişimdir.

İlkbahar ve sonbaharda giyilir. Özellikle Nisan - eylul - ekim aylarında. Ne soğuk olacak ne de sıcak, yağış olmayacak. Mümkünse kot,
Yakası Cok hafif açık düz bir beyaz T-Shirtle falan şahane olur.

serin ve yağışsız havalarda giyilir.
yağmura maruz kalırsa boya kusar, kötü olur. montun içindeki t-shirt ün rengi deri ceketin astıranı çıkar filan.

Ben kesinlikle yagmur camursuz, hava 5-6 dereceye dusene kadar giyiyorum.

Onun disinda eger deri ceketiniz kaliteliyse (gercek deri + pamuk astar) terletmez de zaten pek. (30 derecede terletir tabi!)
Ben cok pratik buluyorum, uni, sokak, bar, spora giderken, spordan gelirken vb.

banka değiştirmek çok sık rastlanan bir olay değlmiş müfettişlikte. öyle demişlerdi.

Müfettiş esiyim :) 3-4 sene dişini sık hem iyi para yapar hem de ülkeyi gezersin. Haftasonları esinde yanına gelir falan filan. Zor ama iyi yönlerinden bakmaya çalış.
3 sene unvan yardımcılığında kalırsın ama müfettişlikle hızlı kıdem alınır sonra da istediğin bölüme geçersin

+ uzman yardımcılığı dedikleri şey en düşük pozisyon bir bankadaki. hangi bölümde uzman yardımcısı olacaksınız o belli mi? hazine falansa belki kalınabilir de diğerleri ı ıh. ama müfettiş yardımcılığı red edilecek bir şey değil. hem maaşı hem işi zevklidir. saygı da görürsünüz. yapacağınız iş de bellidir.
+ başka bankalar tabi ki alır. önemli olan tecrübe.

genel müdürlükte uluslararası bankacılık uzman yardımcılığı isterim demiştim. birkaç sene dişimi sıksam da sonra istanbulda başka bir bankaya mı geçsem bilemiyorum :/

müfettiş yardımcılığını kaçırma. fakat "yalnız" bir işin olacağını da unutma. şube teftişlerinde genellikle yalnız kalacaksın. biraz soğuk davranman gerekecek iş icabı. ama saygın bir iş ve parası da iyi. kariyer olanakları da fena değil. ama pazarlama tarafında kariyer yapacağım diyorsan müfettişliğe hiç bulaşma.

bence kabul edin müfettiş yardımcılığını. eğer memnun kalmazsanız ve ilerde dilerseniz sizi seve seve uzman yardımcısı da yaparlar.

Sevdiklerin orada da yanina gelir.gelemez mi?kizlardesin belki okuyordur bilmiyorum ama bir kac sene sonra o da yanina gelir.

belki soylediklerimden memnun kalmayacaksin ama maalesef gercekler bunlar. hayatta her sey insanin istedigi gibi olmuyor. hep tercih yapmak zorunda kalacaksin. iliski, is, aile vs. ne zaman duygularini işinin icine sokarsan, o zaman hatalar baslar.

umarim her sey gonlunce olur

abi ankara istanbul nedir ki? çok dramatize etmişsin bence. bir yüzünü yıka kendine gel. canın sıkıldı mı arabayla 5 saatte ankara'dasın. yani ben de amerika'ya falan gidiyorsun sandım. saçmalama, ilk otobüs veya uçağa atla, git işine. baktın her şey yolunda, ailen de gelir yanına.

iş hayatımızın günümüzün 2/3'sini oluşturuyor. işte mutsuzsanız bu eve de yansıyor. (tabii olumsuz olarak) ailenizi istanbul'da da yanınıza aldırabilirsiniz. iş konusunda kendinize güvenmiyorsanız (ankara'da iyi bir iş bulurum düşünceniz yoksa) gidin. hem belki ilerleyen zamanda ankara'da kadro açılır ve dönersiniz sevdiğiniz şehre.

hocam çok üzüldüm.

aynı şeyi 1 sene önce ben yaptım ve şuan çok mutluyum. sen de yap, annenlere para gönderebildikçe kendini dhaa iyi hissedeceksin.

tek kisiyi yalniz birakacak olsan yine dusunulur ama 2 kisiler. yalniz kalmayacaklar. ayrica dunya kucuk. ankara istanbul dedigin kalkip 2 saate gidebilecegin yer. istanbul icinde bile 2 saatte gidemedigin yerler var amk. bence git derim.

Naçizane önerim; git işe başla, sonuçta kafana silah dayamıyorlar 2 ay sonra yada 3-5 ay, artık ne zaman sikerler dersen döner gelirsin. ama baktın alışıyorsun zamanla, atlar haftasonları hızlı trenle gider görürsün sizinkileri.

Ben devamlı şehir değiştiriyorum, devamlı ailemi, arkadaşlarımı yada sevgilimi geride bırakıyorum, devamlı ağlaya ağlaya gitsem de sonradan alışılıyor, böyle gaza gelip sikerler dediğim bir kez oldu onda da hayatımın pişmanlığını yaşadım iş olayları yüzünden.

bir de bir psikiyatriste görün eğer anksiyete bozukluğun olduğunu düşünüyorsan. bana ilk teşhis ilkokulda konulmuştu 28 yaşındayım hala mücadele ediyorum o illetle, kendini harap etmenin alemi yok.

Ciddi ciddi düşünüyorum evet. Psikiyatriste görünme olayını da mecbur erteleyeceğim işi okeylersem.

Bence de çok dramatize etmişsin. 3 ay sonra sikerim deyip dönemez misin, krallar gibi dönersin. Rahat ol. Profesyonel ol. İktisat mezunu olarak beğendiğin bi iş bulmakta şanslısın. Git.

Baktın çok bunaldın 5 saat yol, çok uzak değil.

İş çok hevesli olarak yapacağım bir iş değil ki. Mecburiyetten, herkes giriyor herkes yapıyor diye sınavına girdiğim bir iş yani. Yoksa daldan dala, şehir şehir dolaşma hayranı da değilim. Ama insanlar öyle bir işliyor ki kafama "girmezsen ölürsün, hayatında başka iş bulamazsın, aç kalırsın, bitersin" fikri canlanıyor.

Dramatize etmekten çok, kendi içimde vermem gereken bir kararın yarattığı çelişki bu. Hiç istemediğim bir hayata başlamak yerine biraz da Ankara'yı zorlamayı düşünüyorum sadece. Olmazsa İstanbul orada zaten, kaçmıyor.

başlamak zor gelir ama başladıktan sonra alışacaksın. bir de eski bir müfettişten sana tiyo;

ailenin evi ankara'da olduğu için büyük bir ihtimalle ankara teftişlerine seni gönderecekler. muhtemelen istanbul'dan sonra en çok şubenin ankara'da olduğunu düşünürsen öyle gözünde büyüttüğün kadar ayrı kalmayacaksın.
bizim banka haftasonu gidiş - dönüşleri de karşılıyordu eğer öyleyse haftasonu ankara'ya uçakla daha rahat gider dönersin. iyi bir maaş ve parlak bir kariyer seni bekliyor. iyi düşün

parasız her şey daha zor olacak, emin ol. güzel bir kariyer yap kendine, uzun vadede hepiniz daha rahat yaşayıp daha mutlu olacaksınız.

yeni nesilde hiç büyümüyor koskoca erkek adamsın, git işini düzene sok evini vs ayarla yerini sağlam edince aileyide alırsın. bu kadar, gözünde diğer duygusal olayların büyütmesine bakma basit ve net, git işini yap aileni de rahat ettirirsin, artık eve sen bakacaksın alış buna

üzüldüm.

git dene. bir şey olmaz korkma. ailen için güçlü ol.

odtü uluslar arası okuyup istanbul'da banka müfettişliğine başlayan tanıdıklarım vardı. 15 sene önce başladı ikisi de. şimdi deli para kazanıyorlar.

yılma. inançlıysan dua et. seni çok rahatlatır emin ol.

istanbul'da işe başlarsan aileni de alırsın yanına. hemen olmazsa da türkiye'de en kolay ulaşım hattındasın. sık sık gider gelirsin.

bak ben erzurum'dayım. çalışıyorum 3 senedir. anamı bıraktım geldim. şubattan beri gidemiyorum. kadın ayakkabı alacak para bulamıyor kendine. bizde de baba şerefsiz.

daha ne hayatlar var.

ailen için güçlü ol. okumuşsun, donanımlısın, gençsin, anasını zikersin istesen ortalığın. sen üzülürsen ailen de üzülür. kovala fırsatları... illaki bulacaksın sonunda istediğini.

kardeşim adliyede çalışıyorum her gün en az 3 tane motor kazası geliyor. daha bunların gelemeyip hastanede olanları var. motorcu haklı olsa araba vuruyor gelip, araba haklı olsa motorcu vuruyor. bence hiç girilecek bi iş değil. bu ülkede bu trafikte yapılacak iş değil.


oldu mu?

Bir ara aynı hafta içinde iki motosiklet sürücü otomobil şoförleri tarafından sıkıştırınca refüje çarpıp kafaları kopmuştu. Türkiye'deki istatistikler bu şekilde.

Oha oha direkt koşarak uzaklaştım motordan. sağolun.

gore sitelerine malzeme olabilirsin, hiç tanımadığın bi çinli senin gore videona bakıp osbir çekebilir.

5 senedir motosiklet kullanıyorum. dikkatli olmadan öte çok daha dikkatli ol. her zaman defansif kullanmaya dikkat et. ekipmanların sağlam olsun.eğitim al dinamikleri öğren.

bisiklet de güzel bir ulaşım aracı :)

yanlıs anlasılmasın 8 senelik motorcuyum.

2 hafta once istanbul girisinde serefsizin biri bir anda onumuze kirdi, ben kurtardim arkadaki arkadasim kurtaramadi, carpti arabaya motorla.

o hizla yapabilecegi en sansli kaza oldu; sadece omuzda kirik, kalcada cikikla ve ufak tefek eziklerle atlatti, 2 haftadir yatiyor, daha 1 aya yakin yatmasi gerekiyor. sirttan ters bi yere darbe yese omur boyu felc kalabilirdi, bir cok ornegi var tanidiklardan, okuduklarimizdan.

ailesi kesinlikle baslamayacaksin diyor, cok da ciddiler baslatmama konusunda, ben de birak artik diyorum arada ama muhtemelen dayanamayip baslayacak gene motora. haksiz da degil, motor cok guzel.

dikkati, guvenligi surekli en ust duzeyde tutmak sartiyla tum olumsuzluklara ragmen motosiklete binme guzelligini yasama riski alinabilir bence.

arkadaşım her sene motorla avrupa turu yapıyor, istanbulda da çok aktif kullanıyor hiç bi iş gelmedi başına. dikkatsizsen arabayla da kaza yaparsın. yapıştır gitsin.

DUR!

Amerika'da motorsiklet kazalarin yuzde 95'ine otomobil karismis. Bu kazalarin yuzde 85'inde otomobil suruculeri motorsikleti farketmemis.
Dunya'nin en dikkatli ve en usta motorsiklet surucusu olabilirsin, onca otomobilden biri mutlaka eninde sonunda sana carpacak. Hayatta kalirsin umarim.

3 şeritli yolda 40 metrelik halk otobüsü sinyal vermeden makas atıyor bu memlekette, sen gelip daelim maelim diyorsun. imkanım olsa anında araba alırdım.

valla adını bulamadım ama japon moto gp pilotu scooterla giderken bir çöp kamyonun karıştığı kaza sonucunda ölmüştü. o yüzden bu işi "iyi bilmek" le falan alakası olduğunu düşünmüyorum.

en yakın arkadaşlarımdan biri 6 sene önce itfaiyenin altında kaldı. 2 senelik yoğun bakım - hastane fizik tedavi sürecinde birinin desteği olmadan hayatını devam ettiremeyecek durumda. bu insan tanıdığım en sosyal kişiydi, şu anda ayda 1-2 kişi arayıp sormuyor bile.

buna rağmen geçen sene gittim motor ehliyeti aldım. ama motor alıp yola çıkmaya götüm yemiyor işte. 9 da 9 kusurlu bulunduğu halde o bana çarptı diyen orospu çocuğu itfaiyeci geliyor gözümün önüne. cesaret edemiyorum. sen de bu ülkede binme kardeşim. binme

Her isin riski var. Buyuk sehirde kullanmak sikintili ama icinde heves varsa dur deme kendine. Icinde kalmasin. Ben de aldim ve kullandim vitesli motosiklet harika bisi. Al cbr125 tecrube kazan temiz temiz. O özgürlük hissi harika

kendini araba kaportası yerine koymak istiyorsan durma koş al hemen bir motor.

aldıktan sonra bugüne kadar niye almamışım diye pişman olucaksın. eğitim ve full koruma ile binmek şartıyla.

edit: almak istemeyen insan zaten buraya bu şekilde yazmaz, alacagı varsa da buradaki yazılara bakıp vazgeçmez, burada yazılanlar yeni şeyler değil herkesin bildikleri.. Madem almak istiyor o zaman bilinçli bir sürücü olması için yönlendirmek gerekli o kadar..

adam tehlikelerinin farkında ve almaktan vazgeçmeye çalışıyor beni gaza getirin diyor sizin yazdığınız şeylere bak. bu işe hevesli birine gidin yazın bunları. vazgeçmeye çalışan birine yazılacak şey mi bunlar. içinde heves varsa dur demeymiş. garipsiniz gerçekten. al kardeşim al. çok güzel oluyor efil efil.

hayırlı olsun hocam kazasız belasız işalla.

mezartaşına ne yazalım panpa

İzlenir.

İzlenmez mi ya, mis gibi izlenir.

maç trt'de izlenir.

izledim, bütün stada hakimdim, gayet güzeldi ya da kendimi avuttum bilemedim. ama güzeldi bence.

ek soru; yan yana satılan bilet yok internette. tek gidilir mi maça? stat şehir dışından bayağı uzakmış sanırım. bulması etmesi, geri gelmesi, kızı otelde bırakması vs değer mi bir geceyi orada harcamaya?

Futbolcuları karınca gibi göreceksin.
Hayatında bir kere izleyeceksen ve imkanın varsa paraya kıy, daha iyi bir yerden izle.

En tepeden de, ortalardan da izledim.

edit : Kızı da götür, o da stad görsün. Yoksa tek başına da izlenir.
Stada metro + yürüyüş ile ulaşabilirsin, öyle saatler sürmüyor gitmek.

yok öyle bayağı uzak değil, metroyla gidiliyor direkt ulaşması kolay. eğer barcelona'daysanız la rambla'da bilet satan yerler var, oradan yan yana alabilirsiniz.

bana göre değer. ben de tek gitmiştim.

internette şimdi bile doğru düzgün yer kalmamışken maça 3-4 gün kala şehirden alırsak yan yana bilet bulabilir miyiz? acaba ayrı bir kontenjan mı var internette?

derbi maça gitmediğiniz sürece önceden-internetten bilet almanıza gerek yok.
kombinesini satan bir çok eleman var, stadın etrafında bulursunuz. hatta biraz bu işlere aşinaysanız son ana kadar bekleyip sağlam pazarlık yapabilirsiniz. (biz normalde 30 Euroluk yerde 20 Euro'ya izlemiştik.bizden önce anlaştıkları isveçli turistlere 40 eurodan kaktırmışlardı bileti :)

ayrıca stadın oradaki gişelerden de bilet satılıyor.

ben tam turk usulu, mac basladiktan 15-20 dk sonra alt siralarda bos biyere oturdum, biri bisey dese no spanish falan diye yirtarim diye dusunuyodum ama katalan yasli bi amcayla yanyana izledik maci on siralarda kimse de bisey demedi

sen kendin biriktiremiyor musun? onun yerine her ay bir tane çeyrek al at bi kenara, hiç bulaşma derim.

Uzun vadede mantıklı. Fonları iyi seçmeniz, ara sıra piyasa takibi yapmanız ve belirli bir süre kesinlikle çıkmamayı düşünmemeniz gerekiyor, maksimum devlet katkısını ve diğer verimlerini alabilmek için.

yatıracağın miktar seni etkilemeyecekse, parayı kendin değerlendirmeyi bilmiyorsan ve minimum 10 sene unutmayı göze alıyorsan mantıklı.
Ben 2009'da girmiştim. Normalde sülalem rahat kafasından dolayı biriktiremeyeceğim birşeyler birikti. Acil bir durum olsa nefes aldıracak kadar.

Diğer taraftan enflasyon nedeniyle devletin verdiği %25'lerin uzun vadede kuşa döneceğini de unutmamak lazım.

paranı geri dönüşsüz gömüp senelerce kapitalistlere havadan kaynak yaratmakla ilgili bir çelişki yoksa kafanda, gir. tasarruf artacak ki senin patronların falan kredi alıp işini büyütüp sana maaş verecek ki sen de bes primi yatırıp kendini iyi hissedebilesin, geleceğin için bir taş koyduğunu falan sanasın.
o sıra asıl çocuğu bankalar ve para babaları koyacak tabii.

değil.

vay amk

adam bilgisayar kullanıyor, internete giriyor ondan sonra ayda 100 tl biriktireyim diyen adama "aranı geri dönüşsüz gömüp senelerce kapitalistlere havadan kaynak yaratmakla ilgili bir çelişki yoksa kafanda, gir." diyor.

zannedersin herşeyden vazgeçmiş bir dağ köyünde yaşayıp takasla hayatını sürdüren, yavru koyunları kendi yaptığı biberonla besleyen bir ulema... hey hayvrum hey.

56 yaşına kadar paranı alamayacağın bir sistemden bahsediyoruz. mantıklı değil.

evet adamın bilgisayarı var, internete giriyor, ayda 100 tl biriktirebilecek geliri var, hatta bunun 40-50 katını kenara attığı zamanlar da oldu ama bu geliri birkaç minili hatunun tebessümle itelediği poliçelere yatırmak yerine kenara atıyor. bisiklet alıyor, malzeme alıyor arada işi bırakıyor, siktirip gidiyor civar köyleri geziyor, abartıp şehirleri geziyor az daha abartırsa dünya turuna çıkacak. bu adam hatıralara yatırım yapıyor. anlayamayan zorlamasın. gitsin morgıça girsin bese girsin, düzenli yapsın ödemelerini, kredibil kalsın. çok geç olmadan evlenip çocuk da yapsın, yarrak gibi zihniyetini ve kıymetli genlerini sonraki nesle aktarsın.
ben işin ekonomi politiğini irdeliyorum cicim.

mantıklı. o olmasa son kuruşa kadar harcıyorum ben. Bahaneyle arada karttan çekiyor, bahaneyle birikti bir miktar. %25'ten dolayı da ota boka bozdurmaya kalmayacağım bir mebla kenarda duracak. birikmiş parayı, bir tatil bir bilmem ne harcamaya meyilli bir insanım.

8 sene

mezun olma tarihinden is basvurusu yapip mulakat ve ise baslama suecini de sayarsak 0 -sifir-

ehehihehi

13 ay.

2 yil

kısa kısa işleri saymazsak 5 sene :(

yuhunuz 2-5-8 sene ney lan? valla hayranlik duydum. ben olsam intihara dusunurdum. 6 ay bile hayatimin en boktan donemiydi. bu kadar uzun surede maddi ve manevi sagliginizi nasil korudunuz panpalar?

Iki sene dolmaya yakin kendime tarih belirlemistim. O zamana kadar ise giremezsem intihar edecektim. Sukur tam o tatihten 15 gun once ise girdim. Yasayacak gunumuz varmis. :)

ben esas çalışırsam manevi sağlığımı koruyamam. bi kere işe giriyim dedim 1.5 gün sonra istifa ettim. buraya kadarmış dedim bir daha da çalışmadım zaten, çalışmam da.

14 ay. Şimdiki eşimle çıkıyorduk o zaman, çok iyi bir şirkette iyi bir maaşı vardı. Yaşadığım sıkıntıyı sen düşün :)

zaten ergenlıkten gelen bir intihar güdüsü vardı, bekliyordum öyle. Sonrasında kendi firmamı açtım zengin oldum falan filan işte.

ne firmasi actin da zengin oldun?

Fakirlikten ölüyorum gene de çalışmıyorum. 27 yaşındayım. Sikeyim işi, hayat kısa.

dolar al

stuttgart'a bas.

faizden çok kazanmazsınız anca enflasyonu bulur, altının da sağı solu belli olmuyor.

iyi bir şirketin hissesini satın alın. hisse senedi yani. uzun vadede iyi kazandırır.

Bu işlerden anlamadığın belli dostum, hiç kasma 3 kuruş ekleyeceğim diye elindekinden olma. Paşa paşa yatır vadeli hesaba aylık 550-600 TL getirisi olur 70000 TL nin.

shakhtar'a bas, 20 bin olsun sana 60 bin ^^

altın kalmadı artık, güvenli liman falan da değil. kafam rahat olsun diyorsan mevduata koy, yüzde 11-12 getirisi var yıllık.

ama takip ederim dersen, bence de borsa.

Bankaların (veya bankaların anlaşmalı kuyumcuları) altın alırken yüksek miktarda komisyon alıyorlar. altınları pazarlık yaptıktan sonra herhangi bir kuyumcuya bozdursanız sonrasında gidip bankaya yatırıp gram altın alırsanız daha karlı olur.

sakın direkt çeyrek / yarım / altını bankada grama çevirtmeyin. (bundan ağzım yandı)

eğer ilginiz yoksa borsa vs işlerine girmek de kumar olur. (bundan da ağzım yandı)

sakın arabaya almayın, 70 bine aldığınız araba kontağı çevirmenizle 60'e düşer (bundan da ağzım yandı)

peşinat olarak kullanıp bir daire almayı düşünebilirsiniz. (en azından bu şekilde yüzüm güldü)

5 yıllık evliyim :)

eğer uzun vadede getiri istiyorsanız bence arsa almaya çalışın.

ben de çok bozulurdum kesin, gidesim filan gelmezdi. ama gitmemek de fena şekilde set çekmek olur aileyle ilişkilerin önüne, bilemedim :/

yaşanan olayda haklıyken eşini cezalandırarak haksız konuma düşmüşsün. o yolu senle beraber giderken zor olduğundan bahsediyorsun. tek başlarına gidince daha mı kolay olacak? eşini yalnız bırakmamalısın

bence abartmışsın. mecbur değiller sonuçta, böyle bir şey için eşinizi yalnız göndererek en çok onu üzersiniz. üç günlük dünyada yapmayın ya :)

haklsin.

esin de gitmesin, zor olacak bizim icin, o yuzden vazgectik diyin.

sonuna kadar haklisin,

quick draw +1

hatta onlarin gerekcelerini kullanin gitmeme sebebi olarak da;

"ya bayramda biz yola çıkmayalım... zor olur, yoruluruz vs."

geliyoruz dedikten, plan anlatıldıktan sonra gitmemek olmaz. net olarak anlarlar kendilerine tavır yapıldığını ve bu tavrın da karşılığının nereye gideceği belli olmaz. hiç gerek yok böyle şeylere :(

Ortak karar alın ve gitmeyin. "Bebek var malumunuz, bu defalık affedin bizi" diyin.

en yakın dostumla bile konuyu paylaşmadım. hani ben dahil olaydaki kimse için yargıya sahip olan birinin objektif olmayacağından korktum.

fakat buradada fikir birliği olmaması ve şu ana kadar okuduğum her yorumun mantıklı gelmesi "efsane sıçtın koçum" dedirtti :)

Sonuçlarına birlikte katlanıp, hemfikir bir biçimde "zor olur, gelmeyelim" diyebilecekseniz, gitmeyin. eşiniz gidelim diyorsa gidin. ailenin dinamiklerini o daha iyi biliyor sonuçta.

kardeş sike sike gideceksin bu bir.

bırakabilirlerdi ayıp etmişler ama sonuçta eşinin ailesi, aileye tavır alınmaz, karın napsın, nasıl arada kaldığını sen düşün ama mesafeni de koy.

çok da takma kafaya koy gitsin siktir et

mutlaka git ama içindekileri de uygun bir üslup ile kendilerine ilet.

esinin ailesi bence buyuk yavsaklik yapmis. haklisin.

açılın tecrübe konuşacak.

bu sefer git. git ki bir sonraki sefere gitmemek için elinde koz olsun. eğer bu sefer gidersen en az 5 6 sefer gitmene gerek kalmaz. adamlar sana büyük imkan tanımışlar. daha ne istiyorsun. bir sefer gideceksin 5 sefer gitmene gerek yok. mis gibi.

şimdi gidersen ne bir sonraki bayramda ne de öteki bayramda gitmene gerek kalmaz. eşinde bu konuda hiç sesini çıkaramaz. gidelim dediğinde bu sefer nasıl zorlandığını hatırlatırsın dersin eşinin de sesi çıkmaz. efsane sıçtın durumu yok. rahatsın. ama gideceksin. hatta giderken eşine de söyle, normalde gelmezdim ama seni yalnız bırakamam diye.

dört ayak üstüne düşmüşsün farkında değilsin.

esini yalniz birakma yav. Ya beraber gitmeyin ya hep beraber gidin ama ayri gayri olmasin

Herkese cok teşekkürler ve şimdiden keyifli bayramlar :) Sayenizde "Ben gelmiyorum" dan vazgeçtim. Ya beraber gideriz ya da gitmeyiz artık.

Şube müdürlerinin çok az da olsa müdahale hakları var ama tanımadıkları müşterileri için kullanırlar mı bilmem. Maaş müşterisi olduğunuz banka ile yüz yüze konuşmayı deneseniz? İnternet oranlarından daha iyi oran alacağınız kesin.

var tabii ki. her şube daha fazla kredi vermek ister. iyi pazarlık yapabilirseniz aynı bankanın şubeleri bile farklı oran verebilirler.

biz şöyle yapmıştık;
a şubesi 0.95 oran verdi, b şubesine gidip a şubesi bana 0.93 verdi siz daha altına verin sizden kullanalım dedik ve sonuçta 0.92'den aldık.

sortie'den beşiktaşa kadar taksiye binin 4 kişi.

beşiktaş'tan da 110 numaralı iett'ye.

not: 110, 24 saat çalışıyor.

110 numara artık yok(muş).

taksiyle taksim ordan sarı dolmuşla kadıköy.

taksiyle taksim ordan sarı dolmuşla kadıköy'e vereceğiniz fiyat
4 kişi taksiye binmekten daha pahalıya gelir.

adambaşı 1 bira az için. 4 kişi taksi paranız çıkar

beşiktaştan vapur

kontratın arkasında bölüm var, orayı imzalatabilirsiniz.

tamamen karşındakinin niyetine bağlı olarak başını ağrıtabilir elden vermek. benim prensibim bu diyerek bankadan gönder derim. kafan rahat olur.

Kontratta belirterek verebilirsin. Kontratta zaten ilk ayın kirasının ve depozitonun elden alındığı belirtilir, oraya doğru rakamı girin, hayırlı olsun.

@osurdum belirtiliyorsa sıkıntı yok o zaman, teşekkürler.

@acemi internette öyle yazıyor ama ilk kira için de geçerli mi acaba ?

ilk kiranın ikinci üçüncü veya son kiradan ne farkı var ki? şirkete girdiğinizde ilk maaşı elden mi alıyorsunuz?

bankadan açıklamasıyla birlikte yatırın. prensibim böyle dersiniz, yarın öbür gün bir problem olduğunda canınız sıkılmasın

onların bir iğnesi oluyor. İğneyle şişer. Normal pompa başıyla değil.

spor ürünü satan yerlere gidip biz bunu şişiremedik bi şişirir misiniz desen?

Genelde mahallelerdeki kirtasiylerde olur. Iğne olmadan dendiği gibi sisiremezsin.

bisikletçiler şişirir.

iğnesini göndermişler zaten de pompalar uymuyo buna neyse bi bisikletçiye göstereyim bari.

Cevabını buldunuz mu? Ben de fellik fellik bisikletçi arıyorum, kalkıp bir de iğne mi alacaz?

(bkz: green card)

sırf amerikan vatandaşı olabilmek için gidip de çocuk yapmayın bence. çocuğa yazık.

Yaa green card a zaten başvuracağım ama ben çocuk acısından da düşünüyorum sonuçta green card garanti değil. En kötü ihtimal cocuğumun hayati kurtulsun oralarda okusun etsin istiyorum.

Ama umarsızca Amerika'ya gitmek isteyen sizler o zaman bu durumda çocuğunuzu Amerika'da doğurup dönün. zaten çocuğunuzu garanti altına almış olursunuz bu şekilde.

hastane masrafları için bayağı güzel bir bütçe ayırmanızı öneririm.

Arkadaşım bu şekilde gitti. Öncesinden yurtdışı doğumu kapsayan sağlık sigortası yaptırmışlardı anneye. Çocuk normal olarak oranın vatandaşı oldu, ama sorunuzu onlara sorup sizi bilgilendireceğim.

Çocuğun Amerikan vatandaşı olması demek ömrü billah vergi yükümlüsü olması da demek. Vergi işleri bizdeki gibi kolay değil.

Siz ana baba olarak vatandaş olamıyorsunuz. 5-6 yıl orada yasal olarak oturma izni sahibi olmanız gerekiyor ve bunu da çocuğun hatrına cart diye vermiyorlar.

çocuk oraya bir daha gitmese bilr burada kazandığı her kuruşun vergisini miras ıvır zıvır vb borçlnacak ABDye. sonra oraya yerleşmek istese bile o vergi borçlarından ötürü rahat edemeyecek. sizin dediğiniz mümkün olsa orada doğuran orada kalırdı.

doğum konusunda şu link birinci elden oldukça iyi bilgiler vermiş. işinize yarayabilir.

www.loplopculer.com

bildiğim kadarıyla 2014 yılında vergi yasalari değişti, bu sebepten bu yaptığınız iş iyi düşünmezseniz ilerleyen zamanda maddi külfet olarak geri dönebilir araştırmadıysanız dikkat etmenizde fayda var.

konuyla ilgili akıllıgelişim'in bir yazısı vardı. onu bulup mutlaka okuyun derim.

bir kere vergi mükellefi olacak ve tr'de kalırsa buradaki kazancı üzerinden de abd'ye vergi ödemek durumunda olacak
orada lise okumazsa üniversitede ciddi bir avantajı olmuyor vs. vs.

Çok teşekkürler bilgiler icin. Zaten benim de derdim o, hep birlikte orada hayat kuralım ve Çocuğum Eğitimini ordan alsın. Yoksa doğurup gelip burada okuduktan sonra 18 yasında Amerika'ya gitmesinin veya daha ilerde çok bir artısını göremiyorum. Ancak orada olursa kendine sıfırdan bir hayat kurma şansı olur diye düşünüyorum.

o dedigin gibi zor haci. herkes gitsin amerikada dogursun o zaman. ki su anda bile amerikadaki en sacma yasadir belki amerikada doguyorsa amerikan vatandasi olur kurali.

Konuyla ilgili arkadaş işe konuştum; oturma izni için yaş sınırı 18 değil, 21'imiş bunu belirteyim. Orada çocuğunu doğurup kalan insanlar varmış fakat kaçak olarak 3-4 sene kaldıktan sonra konsolosluğa gidip -benim burada düzenim var, çocuğum okuyor- derseniz oturma iznini daha erken alma ihtimaliniz bulunuyormuş.

diğer arkadaşlara +1. amerika'nın bu açığı bırakmasının sebebi orta seviye ülkelerdeki zengin aileleri ülkesine çekmek. orta direk gelsin çocuğunu doğursun mülteci olsunlar durumu onların işine gelmiyor. bir ara ciddi ciddi abimle yengem de bu işi düşündüler ama sonra mantıklı olmadığına karar verip vazgeçtiler. siz de iyice düşünün, güncel yasalara bakın ona göre karar verin.

Bilimsel çalışma yapmak istiyorsan bence HAYVAN GİBİ ÇALIŞIP yurtdışına gittikten sonra orada takılmak. Yani bi' nevi geçiş için 5-6 yılını veya daha fazlasını heba edeceksin. Öyle ha demeden önemli şeyler yapmak zor :)

bilimsel çalışma yapmak gibi bir isteğim- en azından şu an için öngöremiyorum- yok. genetik okurken düşünüyordum, ve evet bu sebeple bırakmıştım fakat şu an düşünmüyorum.

Gerekirse cüruyerek okunur, doktorayla temel bilimlerden yurtdışına kapak atılır. Klinisyen olacak gibi durmuyorsun, zaten o şekilde sistemden bağımsız da olamazsın. Kalsan 1 sene, bıraksan 2 sene okulu uzatacaksin. Anlamaya çalış, ezber yığma. Nasıl çalıştığını bilmiyorum ama okunmayacak gibi değil. Kimler kimler mezun oluyor.

Edit: Yurtdışında hasta bakma kısmı daha zor dedikleri gibi. Sınavları var. Bilimsel çalışma yapma gibi amacın yoksa son sene Tus'a abanıp mikrobiyoloji, patoloji, parazitoloji vb. branşlar seçebilirsin. Önce ne istediğine karar ver tabi. Eğer bu planlarının hiçbiri tutmazsa 5 sene sonra seni mecburi hizmet bekleyecek.

akademisyenlik cok iyi olabilir sizin icin. calismak istediginiz bolume yogunlasarak, profesorluge kadar gidebilirsiniz. sistem icinde mi disinda mi orasini tartisamayacagim; ama plaza insanlarindan cok daha huzurlu olacaginiz kesin.
bol sans.

bu kadar takmayın kafanıza herşeyi..daha birinci sınıftan türkiye şartlarında bilimsel çalışma yapmanın çok zor olduğunu nereden öğrendin hemen? kimden duydun hemen birinden duyup 'abi bu diyorsa kesin doğrudur' diyip saldın mı kendini?

''mühendislik vb tercih etmeme sebebim bana uygun olmadıgını düşünmemdi. sistemin döngüsünde baş eleman olan " plaza çalışanı" olamam.''
olma kardeşim o zaman..sanki koskoca dünya memuriyetle yönetiliyor hemen bitirip y kısmına veriyorlar seni..ya bu kadar basit olabilir mi herşey sence? bu kadar düz olabilir mi? nasıl hemen bu kanılara 'tamam bu böyledir' diyerek inanabiliyorsunuz? kendinizce hemen karar verip bu budur diyorsunuz..dünyayı yaşamamış görmüş eleman sanki..

bırakma baboli..üniversite bu.. 1 yıl kötü gider diğer yıllar toparlarsın..1 yıl zoraki geçer diğer yıllar rahatlarsın..

1. sınıf ve 20'li yaşlarda olduğunu düşünerek,
öyle hemen herşeye karar vermeyin..öyle ben anladın bu işin döngüsünü bu böyledir diye kendinizce algoritmalar da cizmeyin..kendini yeterli bir yere kadar getireceksin ondan sonra bu tür şeyleri düşüneceksin.. abc diyemeden latince çok rererö demeye kalkıyorsunuz..demeyin..kendinizi geliştirin..bir yola girdiyseniz o yolun sonuna kadar gidin..

Sistemden bagimsiz olacagini dusunup tip okuman komik olmus. Turkiye'nin butun egitim sistemi kendi tip egitimi temelinde yukseliyor. Yani ezber, yaraticiligi yok etme, asosyallik(bu 3-5 kisi bir bara gidip icmek degil), sig bir dunya gorusu. Hayal ettigin seye buradan ulasman zor ya da hayal ettigini dusundugun sey gercek hayalin degil.

ne istediğine karar vermen lazım. anladığım kadarıyla ne istediğini daha bilmiyorsun. ikinci olarak da gerçekçi hedefler koyman lazım.

istediğin bilimsellikse genetik+yüksek lisans+doktora, tıp+doktoradan çok daha kolay ve sancısız olurdu. ayrıca bilimadamı olduğunda sisteme yan cebime geç sen yapamıyorsun, sistemin yine içindesin.

bi kere bırakmak aklına gelmişse tıptan sana hayır gelmez. nerede okuyorsun bilmiyorum ama üç aşağı beş yukarı her fakültede durum aynıdır. gittkçe zorlaşan seneler seni bekliyor. okul bitince de kurtulmuyorsun, mecburisi var tus'u var daha bu işin. yurdışına giderim mecburi yapmadan diyorsan, sevmediğin bi fakültede nasıl yüksek ortalama yapacaksın da hangi yurtdışı seni kabul edecek?

bilmiyorum buraya sordun mu hiç okul değiştircein zaman ama eğer "tıp okuyayım mı?" diye bir soru soruluyorsa onun cevabı "hayır okuma" olur. ittir kaktır okunacak, yapılacak bir şey değil bu.

imza: temel bilimlerde doktora yapan bir doktor.

Tıp bırakılır mı hiç , mantıklı düşün , senin yerinde olmak isteyen binlerce insan varken , yazık etme bölümünü bitir

sistem dediğin ne? doktor olursan geleceğin yerler belli mecburi hizmet sonrasında uzmanlık muhtemelen iyi paralar.. diş hekimi olsan yine memurluk ya da özel. kafan basıyor anladğım kadarıyla sınav işlerine.. iyi bir üniversitede mühendislik okumayı deneyebilirisin.. otomotiv ya da uçak mühendisliğinde plaza çalışanı olmazsın muhtemelen. plazada çalışmayacağın mühendislik dalları var. ben elektrik elektronik mühendisiyim 3 yıl fabrikada çalıştım sıkıldım şimdi mesaimim yüzde 60'ı ofiste %40 ı sahada geçen bir işe girdim. canım sıkılınca atlıyorum arabaya şantiyeleri geziyorum. böyle birşey istiyordum zaten masa başında sıkıldığım için. sözün özü genelleme bence tek tip düşünme tüm meslekleri.

En iyi üniversitelerde genetiğe yatay geçiş yapabilirsiniz. İstanbul üniversitesinde tamamen ingilizce olmaması, yurt dışı ilişkilerinin yeterince iyi olmaması sıkıntı olabilirdi ama bu iyi üniversitelerde istediğiniz bilimsel araştırmaları yurtdışında bile rahatlıkla yapabilirsiniz. Not:Bunlardan birinde genetik okuyorum.

dedim dedim de kime dedim +1500
genetik bölümünü bırakman çok saçma bir bahaneyle olmuş gerçekten. bölümü sevmedim desen daha iyiydi. üstelik onu bırakıp seni daha da sistemin içine çeken bir bölüme geçmişsin. okulu bitirmen yetmeyecek uyuz uyuz sınavlara gireceksin. kendi özel muayenehaneni açıyım diye düşünsen alanında isim yapana kadar o beğenmediğin plaza insanından daha verici davranman gerekecek hastalarına. akademisyen olmaya kassan o finalin bin biteri sınavlara hazırlanacaksın yeterlilik vb.

öncelikle dedim dedim de kime dedim+1
esas bu gidişiniz tam orta seviyeli beyaz yakalı kafasına doğru farkında değilsiniz.
tıp olmadı başka bir bölüm derken bundan 1-2 sene sonra yaş geçiyor bari bir bölüm bitireyim de sonrasına bakarım kafasına gireceksiniz. istemediğin bir okul ve bölümden mezun olup kendini 1500 tl maaşla junior bilmem ne kartvizitiyle maslaktaki sikindirik plazalarda bulursun.
istediklerini gerçekleştirebilmen için zorluk çekmen gerekiyor, oturup varsayım yaparak bir yere varamazsın. dedim dedim de kime dedim'in yazısının çıktısını al cüzdanında taşı hocam.

dedim dedim de kime dedim +1

bilimsel çalışma yapmanın zor olması genetiği bırakman için bahane olmuş. bu tip bölümlerin hiçbiri kolay değil ve devam ettikçe daha da zorlaşır. neyse sistemden kaçmak istiyorsan en son olman gereken şey doktor olmaktı. hevesini kaybetmişsin, tıpta yapabileceğini düşünmüyorum. yatay geçişle genetiğe geri dön, kendini bilime ada. bir tanıdığım bilkent genetikten mezun. british columbia'da master veya doktora yapıyor, daha lisans öğrencisiyken profesörlerle çalışıyor makalelerde adı geçiyordu. yani gördüğün gibi imkansız değil.

çok detaylı düşünme, şu an yapman gereken kendine uygun bir bölüm seçip okuman. idealist bir insan olabilirsin, dünyayı değiştirmek isteyebilirsin, ama önce bölümünü bitirmen lazım. belki sonrasında fikrin değişecek, gelecek 10-20 yılını şu an planlamana gerek yok. adım adım ilerle.

sanki tıp okuyan herkes de kalp nakli yapıyor..Tıp bitirir gider ilaç şirketinde çalışırsın, aile hekimi olur sabahtan akşama kadar reçete yazar gebe takibi yaparsın. Akademide kalırsın uzmanlık payarsan patolojide filan yaparsın hiç hasta görülmeyen başka bi dolu bölüm var.
bu kafayla tıp okuyarak yurtdışına çok zor gidersin. zira ABDye gidecek olsan oranı sınavı var Avrupa kendi dil ve meselk sınavlarını yapıyor 3-4 sene sırf orada mesleğini yapmak için stajer gibi çalışırsın daha 6 sene tıp bitireceksin 4 sene de öyle geçireceksin ve henüz uzman da olmayacaksın. İngilizce okunmayan bir bölümdeysen daha da zor.
Sana demek istediğim şey "illa tıp oku veya okuma" değil. ben her okulda okuyabilecekken, yurtdışında okuyabilecekken okumadım, genetik okudum ama sonra tıptan da bi dolu ders aldım. şimdi de tıp ağırlıklı bir sektörde çalışıyorum. Uzaktan da yakından da bakabiliyorum, okuması zor, farkındayım. Ancak senin sorunun hadi tıbbı da bıraktın. Ne okuyacaksın??? Kafan karışık madem, bitirince en fazla farklı alana yönelebileceğin ve alternatifin olacak alan yine tıp.

tıp bırakılır mı diyenlere bakma. 35 sene o mesleği sen yapacaksın onlar değil.
ne istediğini bulamadıysan devam edeceksin, ha bulduysan da bırak onun için çabala, işkence etme kendine.

eğer daha tıp fakültesini bitiremiyorsanız bilimsel çalışma yapmayı falan düşünmeyin bile. kolay işler değil onlar.

onun haricinde yine eğer daha birinci sınıfta bu kadar su koyverdiyseniz bence de hiç girmeyin tıp olayına. hiç bitmiyor çünkü o iş. ömür boyu okumak gerekiyor geyiği şaka değil. 10 sene önce girdim ben tıp fakültesine, bitirdim, uzmanlığa başladım vs, sonuç olarak önümde yine binlerce sayfalık kitaplar duruyor. birinci sınıftakileri hatırlıyorum da, hiçbir şeylerdi.

göründüğü kadarıyla belli bir potansiyeliniz, zekanız var. istediğiniz bölümü kazanabilecek kapasiteniz de var. o yüzden ne olmak istediğinize adam gibi karar verin, onu olun. ben yurt dışında çalışıyorum şuanda ama tıp okuyup yurtdışında çalışmak çoooooooook zor. zaten bizim dönemdeki yaklaşık 150 kişi içinde benden başka yurtdışında çalışan da yok.

vardır tabii ki. net üzerinden anlaşırsanız 12 boyunca aynı rakamı alırsınız.

brüt maaş üzerinden aldığınızda vergi diliminize göre maaşınız yıl sonuna doğru azalmaya başlar.

örneğin net maaşınız 5000 tl ise 1 yılda 60.000 tl kazanırsınız.
brüt maaşınız 6.900 tl olursa ocak ayı maaşı olarak 5000 tl alırsanız ama 1 yılda elinize 54.460 TL geçer

www.verginet.net

net maaşta her ay eline geçen para aynı.
brüt maaşta sene başında eline geçen para daha çok oluyor. sene sonuna doğru vergi dilimine girdiğin için eline geçen para azalıyor.

1500 mü yuh? o kadar pahalı mı ya bebek işleri

merhaba. biz de mamas papas kullanıyoruz. hangi şehirde olduğunuzu bilmiyorum ama istanbul'da bazen tekerlekler sıkışabiliyor. bunun dışında ergonomi ve hafiflik olarak iyi. arbanız varsa mutlaka bagaja koyup çıkartmayı deneyin.

@retiredcolonel: ne yazık ki :(
@bite the pain: ana kucağı olsun, kolay katlasın, hafif olsun filan derken 1000-1500'den aşağı yok :(
@theconqueror: batmobil amayacağım yahu :)))

jane rider guzel, arkadasta var. ama 1700-1800 bandinda olmali.
bizim cosatto var katlaninca biraz uzun oluyor, yurtdisindan getirince dedigin fiyata anca geldi.

hah işin uzmanı geldi açılın.

şimdi hacı ben de bizimki doğmadan buna çok kafayı takmıştım. o da olsun, bu da olsun, aman şu az yatıyor falan derken kafayı yiyecektim.

ben chicco living travel set altım (puset+anakucağı) şimdi want2die gelip chicco alma diyecek ama ben burada marka önermiycem. insan bebesi doğmadan önce şu da olsun bu da olsun diyor, satıcıların gazına geliyor, ben ne olsun, neye gerek yok onu sayayım.

1. hafif olsun, kolay katlanır olsun. bir arkadaşımız kraft'ın koca tekerlekli bi setini aldı, senesi dolmadan kaldırıp attılar katlanması zor, kocaman diye.

2. ana kucağı üstüne takılabiliyor arıyorsun. ana kucakları aynı zamanda çıkarılıp arabaya da takılıyor araba koltuğu gibi ama gördüklerimin çoğu kemerle takılıyor. chicco livin'de arabaya kemerle takılan bir alt aparat vardı, biz sadece ana kucağını pusetten söküp şak siye ona kilitliyorduk. kemer geçirmece falan gerek yoktu. öylesi varsa onu öneririm.

3. mümkün olduğunca sırtı yatsın. oturuk vaziyette kalmasın. çocuk uyuyunca yatırabilmelisin.

4. hiç bahsedilmeyen, dikkat edilmeyen basit bir özellik. arka tekerleklerinin arası geniş olsun, ya da ayaktan uzak olsun. yoksa sürerken her adımda tekerleğe tepiyorsun. çok can sıkıcı.

5. satıcılar "çift yönlü olsun, ilk bilmemkaç ay sana doğru baksın güven sağlasın, sonra etrafı kessin dünyayı tanısın hede hödö" diye çift yönlüyü över. bu çok gereksiz. direk ileri bakanlardan olabilir. sırf bu özellik için para vermeye gerek yok.

6. puset ve ana kucağı dışında portbebe denen bir parçaları daha oluyor bu da dünyanın en gereksiz parçası. onun da dahil olduğu setlerden uzak dur.

quinny zap xtra çok hafif ve kolay katlanır bir araba. ama oturulan kısmın arkası boş. çocuk sadece branda bezinde oturuyor. mesela. çok beğenmiştik ama sırf bu yüzden vazgeçtik.

chicco'nun i-move mu ne kaba, hantal arabaları var. satıcılar çok över ama bence bu da anlamsız ve kötü bir araba.

süspansiyon derler, fren derler, sanki otomobil alıyoz, bunlar da çok gereksiz.

ben bunların hepsine uyan chicco living'i bulmuştum. hala var mıdır o model bilmiyorum ama. 3 yıl kullandık.

6 aya kadar kullanılan maxicosi ana kucağı al. quinny iskeleti ben ücretsiz vereyim. istersen maxicosi anakucağını da vereyim. kılıfı var. maslak'tan alırsan.
öyle bir şey:www.healthchecksystems.com ?

6 aydan sonra maclaren techno xt. haşim işcan geçidinde 1000 tl civarıdır.

arabada en önemli özellikler hafif olması, tam yatması ve güneşliğinin mümkün oldukça geniş olması.

giderek daha da kararsızlaşıyorum aksjdghfjkasdgdkah

@khiron: insanların kazançlarına göre ayırdıkları bütçe farkediyor. bu da geniş br fiyat yelpazesine sebep oluyor.

şöyle düşün,

bir defter alacaksın. alayı aslında aynı ama kimisi dha cancanlı, ufak tefek farkları var ve haliyle daha pahalı. ama mantığa baktığın zaman hepsi üzerine bir şeyler karalamak için kullanılan kağıtlar topluluğu.

mesela bana 1500 tl makul gelirken kimisine çok pahalı, kimisine ise çok ucuz geliyor. öyle değişik işler

Quinny zapp xtra2 kullanıyorum çok memnunum. Hem kullanımı rahat hem de oğlum rahat ediyor.

merhum'un teklifini kaçırma derim. maxicosi ana kucağını 350-450 civarına alırsın.

Ben olsam merhum'a yapışırdım.

Hem katlanınca çok az yer kaplıyor ve hafif. Baston pusetler gibi tipsiz de değil. Dedesi ilk gördüğünde bu kendi mi gidiyor demişti, güzel bir görüntüsü var.

Kuyumcu zarar ettirir. 2.seçenek en iyisi. Bankaların belirli günleri var,ona göre gidiyorsunuz

Kuyumcuda bozdurmak en mantıksızı gibi. Bankada hesap açıp sonra bozdurmak daha az zararla kurtarıyorsa yapılabilir. Tabi burada altını altın olarak saklamak isteyip istememene göre değişiyor. Altını satıp vadeli hesaba yatırıp garanti faiz istiyorum diyorsan banka üzerinden satıp vadeli hesaba atabilirsin. Yoksa bir altın hesabı açıp saklamak daha iyi. Kasa kiralama falan bu kadar altın için gereksiz masraf.

çeyrek altın dışındaki ziynet eşyaları için de oluyor mu banka mevzusu?

bankalarda sandiginiz gibi almiyor, bildigim kadari ile bazi subelerde bazi gun oluyor, yetkili biri kuyumcudaki gibi tartip bicim ona gore degerinden aliyor

bence bozdur ve mevduata yatır. en azından yüzde 11-12 getiri alırsın.

altınlarla direkt banka şubesine veya anlaşmalı kuyumculara gittiğinizde hesabınıza aktarırken de komisyon alıyorlar.
bu yüzden kuyumcuda bozdurup o parayı bankaya yatırmak daha mantıklı. hatta o parayla tekrar altın alsanız bile daha mantıklı olabiliyor.
tam olarak rakamları hatırlamıyorum ama banka şubenize gittiğinizde 20 çeyrek altın karşılığında kaç hesabınıza kaç gr altın yatıracaklarını sorun. 20 çeyreği dışarıda kuyumcuya bozdurursanız daha karlı olacaksınız

tek tük var. almıyom.

Var, almıyorum

yok.

dişi kişi olarak yazayım alın ya şunları, evrimin kanıtı gibi gezmeyin.

kardeşimin var, yazın mayo vs giyecekse alıyoruz

yok sırtım çok şükür kaymak gibi de abicim sırt önemli ya erkekte varsa kıl bir zahmet alın orda pek hoş durmuyor yazın falan

epilasyon yaptır.
sırt, bel ve göbek kılı iğrenç.

Ex flört um ağdaya gidiyordu ama gözümle görmedim

alıyorum

Evrimin kanıtı olarak almıyorum :) Kimi insan bunlara takılmaz, kimisi için çok önemlidir. Aynı insanlara dövme/piercing muhabbeti açıldığında verdikleri cevaplar ile bu kıl konularındaki cevapları ne kadar tutarlıysa o kadar ciddiye alın.
Sırtında çıkıyor, bacağında çıkıyor, göğsünde çıkıyor, kolunda çıkıyor, yüzünde çıkıyor, istediğini kısalt veya serbest bırak. Babalarımız da genellikle epilasyon yaptırmaz, anneler nasıl sevmiş?

normalde kıllıyımdır ama sırtımda pek bi' şey yok, almıyorum o yüzden.

ayrıca bacaklarınızı alın deyince güzellik standartlarından girip kadının ezilmesinden çıkan hanımlarımızın "BARBAR MISINIZ YAAA ALIN" demesi de süpermiş.

kıllarımızı yolup kadınlara dönüşmeyi protesto ediyorum aldırmıyorum.

bu ne lan, manikür, pedikür, ağda, sırt kılları aldırma, unisexizm derken kadınlar ve kadınsı erkeklere dönüşecek millet

eskiden kadınlar napsın el mahkum, ama kadının ıslaklığı anında gider bence kıllı kıllı oysaki cillop gibi hafif kaslı bir erkek sırtı olsa öyle mi

Var. Ağdayla aldırıyorum

birer tutam kürek kemikleri civarında çıkıyor tüy dökücüynen canına okuyorum

yok ki! olsa alır mıydım ? hayır

anlamsız bi şekilde 4-5 tane çıkıyor farklı yerlerde tek tük. elimi gezdiriyorum ense, sırt bölgemde zaten tek olduğu için elime geliyor, cımbızla çekiyorum onları da.

çok çıksaydı da kesin alırdım.

ALIN hoş değil

sırt kılım yok, olsa alırdım.
bacakları filan alıyorum mesela, göğüs de 90% kılsız az da olsa olduğu kadarını alıyorum. kıl iğrençtir bok gibidir mide bulandırır.

yok ama olsaydı aldırırdım. arkadaşım sürekli sırt göğüs aldırıyor.

Muhtemelen en az senin kadar kıllıyım, almıyorum. :) Almayı da düşünmüyorum. Lazer falan hayatta yaptırmam. Şimdiye kadar hiçbir ilişkimde de sorun olmadı.

İsteyen ağda yapabilir, başka türlü dokundurtmam, kendim uğraşmam.

boşver, bir kız seni kıllı sevsin yoksa zaten senin değildir :)

var az ama alıyorum.

Düşündüm de almayan aldırmayan erkeklerle muhatap olmuşum
SOnuncusunun kıl yumağı oolduğunu düşünürsek
Almayın

benim de tahminim gireceğim iş ataşehirde ben de avrupa yakasının ortalarında oturuyorum, yol ne kadar sürer hiç bi fikrim yok daha. karşı komşumuz pendiğe gidiyordu her sabah. adam öldü gerçi sonunda :d

eğer metroya yakınsan yer ayrılıkçeşme - marmaray - levent üçlemesiyle yaklaşık 50 dakikayı bulur gidip gelmen. en azından kaç dakikada evde olacağın belli olur.

maltepe'den bostancı oradan denizotübüsü kabataş ve metro'da yapabilirsin. bu da yaklaşık 1 saat sürer.

bizim şirket'te levent'te bölüm arkadaşım maltepe'den gidip geliyor. tek yön bir saat onbeş dakika sürüyormuş.

sıkıntılı bi yer levent maltepe icin. metrobus ve marmaray gibi ulasim araclarini kullanamazsin muhtemelen 500T felan kullanacan. Bildigim sabahlari trafik oluyor aksamda degisen birsey yok.

Eşim gidiyordu maltepede oturuyorduk , işi de levente yakındı . Kendi arabasıyla gidiyordu 5 te çıkıp 6 da evde oluyordu ama toplu tasıma ile bilemiyorum. Bahsettiğim 3 yıl önceydi bu arada .

3 yıl acıbadem'de oturup basın ekspres yoluna gittim geldim, eski hürriyet binasına. günde 4-4,5 saatim (git gel toplamda) yolda geçti. bunu 5 iş günü ile çarp; nette haftada kemiksiz bir günüm yolda geçiyordu. isyan ettim artık en sonunda. küfür dağarcığım tavan yaptı. sinirlerim bozuldu akmayan trafikte.

sonra iş yerim trump'a taşındı. ben de bir çılgınlık yapıp mecidiyeköy'e taşındım. işe gidip gelmem yürüyerek 15 dakika... 4,5 saatten 15 dakikaya düştü git gelim. şöyle söyleyim, yaşam standartım değişti. bambaşka bir insan oldum çıktım. sosyal çevrem genişledi vaktim olduğu için, ayrıca taksim'e yakınlık, merkezde olmak bana daha farklı fırsatlar sundu. istanbul gibi bir yerde böyle bir nimete sahibim. deseler ki maaşını yüzde 30 artırcaz ama sen yine acıbadem'de olacaksın ve basın ekspres'e gidip geleceksin. çok afedersin ama sikseler kabul etmem.

umarım fikir verebilmişimdir.

her gün cevizli'den taksim'e giden biri olarak ziyadesiyle yorucu ve masraflı olacağını söyleyebilirim. çalışma saatlerim sabah 9 akşam 6.30 (asla 6.30'da çıkamıyorum tabii ki iş yoğunluğundan). Asla eve 8.30'dan önce varamıyorum.

Ben günde gidiş 4, dönüş 4 olmak üzere tam 8 vesait yapıyorum ve yolculuk trafik yaşamıyor olsam bile -(5 dklık otobus yolculuğu, metro, kabataş motoru (ya da marmaray), funikuler (ya da metro)- toplam 1 saat 45 dk suruyor (in, bin, bekle, yürü her şey dahil).

Maltepe'de oturuyormuşsunuz, eğer metroyu kullanabileceğiniz bir mevkide değilseniz ve minibus yolu gibi mide bulandırıcı bir rota izlemek zorundaysanız, çok iyi düşünün levent'te çalışmayı. kesinlikle hiç kolay değil.

Metroyla o kadar da korkunç değil.

anladım. ortalama 1 saatte evde olurum anladığım kadarıyla.

zaman zaman kendi arabam, zaman zaman da deniz ulaşımı + metro kullanabilme opsiyonlarım olacak.

benim kafamı karıştıran tek şey, şu anki işimde zaten geç çıkıp geç evde oluyor olmam :(

şimdiki evim metroya yakın sayılır (yani tek dolmuşla 6-7 dakika diyeyim... öyle yürüme mesafesi değil)

pff. kafam iyice karıştı.

1.5 saat yol, 500T nin muazzam maceralarına hazır ol sonrası selamet olsun. 7:30/8 gibi evde olursun akşamları.

500t'ye binmeyeceğim gençler. arabalı olacağım.

1,5 saat yol düşün. Artı eksi 15 dk fark eder.

türkiyenin en mutlu şehri sinoptaki herhangi bir köy.

not: ben de sinopluyum

kütahya ya gelme

çannakkale ayvacık'taki köyler

Gel gidelum hemşin yaylalarune...

dubizzle

elektronik ucuz değil artık orda. burda olmayan bişey varsa al yoksa avantaj pek yok.

www.carrefouruae.com

biz taşındığımız için devredecek birini arıyoruz. ocak 2015'de taahüt bitiyor.
55 TL'ye teledünya üstpaket + 10mbit sınırsız internet üyeliğimiz var. aylık 40 TL'ye devredeceğim. ilgilenirseniz mesaj atabailirsiniz.

teşekkürler yimirta, ama 1 sene olsa daha iyi olacak.

(bkz: cafe kale)
(bkz: yeniköy emek cafe)

Emirgan'a gidin derim. Tam da lale devri. Ama haftasonu tercih etme ana baba günü oluyor.

kuzguncuk-zahir
trabzon kültür derneği

Kunefis Beştaş - fiyatı uygun
Üsküdar Paşalimanı (servis kötü, kahvaltı pahalı ama manzara güzel)
Rumeli Hisarı
Üsküdar Trend 216 (boğazı görür terası, kahvaltı fiyatı uygun)
ORtaköy Beltaş - alttakiyle aynı, sabah erken saatte özellikle hafta içi denize sıfır oturursunuz.
Beştaş Beltaş - deniz kenarında belediyenin kafesi
Beştaş'ta Beltaş'tan ilerleyince yeni bir yer açıldı galiba
KAdıköy Agapia - kahvaltı uygun fiyata bol çeşitli
Karaköy Nar Cafe - manzara yok, kahvaltı güzel, üst katında sigara içilmiyor ve sessiz olur kalabalık olmaz
Fındıklı (KAbataş) Sardunya - Burası biraz tuzludur, 1. sınıf gibidir ama kahvaltısı da manzarası da süperdir. Bir de tek kahvaltıyı iki kişi yiyebiliyor. Tek kahvaltı yanına başka şeyler söylenebilir.
Beştaş Pando - Burası ünlü, manzarası yok ama bal kaymak ve sahanda yumurtası var tereyağlı. Daha fazla şey istersen Pando Amca'dan dayak yiyebilirsin. sfjghfjg

mesai saatlerinde dışarıda dolaşan kalabalıktan biri misin? :'(
afiyet olsun, bizim yerimize de ye :(((

Pando kapandı diye biliyorum.

Kadıköy Nazım Hikmet KM Piraye Cafe!

bence iyi etmedin. bekletmeleri özensizlik evet ama özensizlik o işten vazgeçmeni gerektirecek kadar ciddi bir özensizlik değil.

Her zaman olur böyle şeyler keşke cikmasaydin

Şirketlerde aniden sorunlar çıkabilir işleri çıkmıştır birisi işe geç kalmıştır. Fotokopi makinasi5 bozulmuştur.

atara atar gidere gider.

mantıklı açıklama olabilir ama zaten uygun değildi dediğin görüşmeye gitmiş olman bile hata bence.

o şirket için kara listedesin artık.

30 dakika azmis kanka.

bi 15 dakika daha bekleseydin iyiydi.

ik'nın ilkel politikalarına herkes bu şekilde gider yapmalı.
bu yüzden hepimiz ik departmanlarından nefret ediyoruz.

30 dakika ne la hahhsad allah iyiliğini versin.

4 saat beklediğim yer oldu. patronu bekliyorsan olabiliyor böyle şeyler. vaktin varsa beklersin.
beklememe lüksün varsa basıp gidersin tabi. onu da yaptım sonra bir daha çağırdılar olan bana oldu. bekleyebiliyorken beklemeyi öğrendim.

Beni bi yer 1 saat bekletmişti. Sonra gelip hiçbirşey olmamış gibi kusura bakmayın bile demeden görüşmeyi yapmıştık. Görüşme güzel de geçmişti ama sırf beklettikleri için diğer görüşme için çağırmalarına rağmen gitmemiştim.

30 dakika dedigin nedir ki? Ha onemli baska isin cikmistir ayri mesele ama en Azindan 45 dakika - 1 saat falan bekleyebilirdin.

çok ihtiyacınız yoksa iyi yapmışsınız. Ama bazen bu durum sekreterin falan beceriksizliği olabiliyor o an ulaşamazsa bir daha haber vermiyor. Bi kere ben öyle oldu başıma geldi. En son ben gidiyorum dediğimde sekreter bi sn tekrar arayayım dedi, görüşme yapacağım kişi de beni bekliyormuş.

açılın 30'dan fazla iş görüşmesine girmiş adam konuşuyor!

her işi yaparım abi bölümünden mezun olduğum ve daha sonra da bir sektörde uzmanlaşmadığım için kobisi, globali, "üretim devi", iso 500'ü, home office'i, aracı kurumu, kendi sektöründe dünya birincisi derken bir dünya şirketle-insanla görüştüm-çalıştım vs. vs.

şirketin adı-sanı büyüklüğü değişmeksizin emin olabilirsiniz; eğer hiçbir açıklama yapılmadan iş görüşmesinde bir odada yarım saat bekletiliyorsanız o şirketten hayır gelmez. iyi ki olmamış diyeceğinize eminim.

stres mülakatı, sabır ölçme testi, yöneticilerimizin yoğunluğu, schedule'de bir karışıklık diyen şirketin de taa amına koyim. net.

bende aynı durumu yaşadım, siz şurada oturun ilgilenecekler dediler.
20 dakika oturdum sanırım patronlarına bekliyor dediklerini duydum bekleyecek bekleyecek dedi artist bir tavırla. hiç düşünmedim çektim çıktım
böyle insanlarla çalışılmaz, hiçte pişman olmadım başka bir işteyim ve mutluyum.

İyi yapmışsın bence. ben de olsam öyle yapardım. 15 dk beklemem sürem vardır hayatta herkes için koyduğum. randevusuna bağlı olmayan insanın, bunu telafi edecek bir çaba sarfetmeyen insanın gözümde değeri yoktur.
koy g.tüne sktr et

sabrını ölçüyorlar ve sen kaybettin.

iyi yapmissin. turkiyedeki bu mantigi cozemiyorum. kimsenin kimseyi bekletmeye hakki yok. sonrasinda ne isin oldugunu bilemez is gorusmesi de olsa 9 dediyse 9da yanina gelmesi lazim. hadi en fazla 5dk geciksin. daha fazla bekletecekse de haber vermesi lazim.

herhangi bir açıklama yapılmadan bekletildiysen iyi yapmışsın.

bekletebilirler, normal bir durum ancak kimsenin bu durumu açıklamaya zaman ayırmaması,sizinle ilgilenilmemesi anormal. IK birimleri şirketlerinin yapısını genelde yansıtır. O açıdan bence yaptığın yanlış bir şey değil. Yanlış olan iyi mi ettim deyip, verdiğin karardan emin olamamak. Bu, kendi moral motivasyonunu düşürmekten başka bir şeye yaramayacaktır.

özet: önündeki maçlara bak.

@crucio benim patronum senin dediğin gibi, reklamcılar randevu için aradığında sabah erkene randevu verir. Gelmezlerse tekliflerini kabul etmez ve kendisi hiç geç kalmaz :) KAlacaksa da haber verir.
Fakat normalinde işi koşturan bile bekletiyor, borcu olan bile sallıyor. :)

Uluslararası bir firmada çalışıyorum fakat ağırlıklı şantiyede olduğumdan tiksinip bir ofis işi bulmak amacıyla çalışırken iş arama macerasına girdim 4-5 aydır.3-4 adet türkiyenin konusunda görece büyük firmaları ile görüşme yaptım.Hepsinin iksı sorumsuz ciddiyetsiz ve insana değer vermediğini her fırsatta hissettirecek davranışlarda.Yöneticilerin bir çoğu bu görüşmeler de egosunu tatmin peşinde.Ve en acısı son yaptığım görüşmeye davet aldım ve 2. aşama bir nevi iş teklifinin geleceği etaptı direktör efendi ile görüşecektik.Cuma akşam 6.40 da arayıp görüşme talep ettiler ve bu sebepten mevcut seyehatimi değiştirip bileti değiştrim vs..Final olarak görüşme 11:00 iken adam beni 13:40 da kabul etti.Bilet felan değiştik diye sıçarım işinize diyip çıkamadım ama hala kendime küfrediyorum.İşin en acısı da eğer teklif yaparlarsa kabul edeceğim gibi gözüküyor.Özetle sokayım kapitalizme ve onun köle düzenine.

ne dememizi bekliyosun , "olum coh iyi yapmisin, bende yapardim aynisini"?

belki haatinin firsatini kacirdin, seni istedikleri pozisyon kapanmis, bambaska daha güzel bir pozisyon acilmisti belki o gün, ordan gelecek yöneticiyi bekliyodun belki, spontan gelisen bir seydi belki, ki bu benim basima geldi. görüsme yapana kadar belli bile degildi.

belki yeni bir müdür gelmisti, adam yepyeni takim olusturuyodu, seninde mezun oldugun yerlerden , ayni zevklere sahipti, global sirketlerden getirilmisti, cok büyük sansti belki.

ik uzmani ya da degil, isterse ceo olsun, belki ordaki sekreterin kabaligi yüzünden hayatinin firsatini kacirdin. hatta belkide simdi calisiyosan ordaki kisileri taniyolar, gicik olup oraya haber edicekler, ya da arkadaslariyla muhabbet ederken bir sonraki girecegin yerde de mimlendigin icin giremeyeceksin...

böyle fevri olmayin arkadas, olabilir, bok gibi de olabilir, ama gidin bi görün ortami, belki seker gibi adamlar cikacak, belki bok gibi olucak, görüsmede derdin neyse anlatirdin, simdi tavsan daga küsüs, dagin haberi olmamis misali durumdasin, üstüne üstlük ordaki kimsede senle calismaz artik.

Bir ik'cı olarak iyi yapmışsın diyorum. Anladığım kadarıyla çok da gönüllü değilmişsin zaten bu iş için.

Mazeret bildirmeleri gerekirdi gecikme için.

o an oyle hissetmissin ve yapmissin. yanlis bir durum yok.

1- muvafakatname alacağınız için anne baba ve çocuğun bulunmasını isteyebilirler. isterse 1 günlük olsun, fotosu ve nüfus cüzdanı ile başvuru yapılır.

2- istediğiniz yerden pasaport müracaatı yapabilirsiniz.

işleri babası olarak ben halledicem. anası noterden alırsa muvafaktnameyi herhalde bebekle anasının gelmesine gerek kalmaz.

direk annenin pasaportuna işletin?

anne pasaportuna işletme diye bir mevzu yok.

evet bebeği de görmek istiyorlar. başvuru sırasında bulunması gerek.

işletme eskidendi.

biz götürmüştük.

istenilen belgelerde "0 yaş da dahil olmak üzere tüm başvurularda, pasaport sahibi şahsen bulunmalıdır" diye yazıyormuş.

daha sonra soran olursa diye not düşeyim.

Bebek gitmek zorunda anne de muvafakat name kalkti

salmakis veya azka

Bu iki otelin fiyatlari butcemin iki katindan dha fazla.
o parayi veremiyorum malesef.

gümbet'i neden tercih ediyorsunuz? özel bir sebebi yoksa etmeyin. ne denizi güzeldir ne de eğlencesi.

Baska bir yerde otel oneriniz var mi?

www.booking.com
www.booking.com

akyarlar'a gidin bence. gümbet'ten otel tutma hatasına düşenlerdenim ben de. sahili iğrençti gerçekten. hem çok kalabalık hem de kalitesiz bir yüzme keyfi!

sharp.direct.gov.uk buradan 4.5 yıldız ve üstü olan modelleri inceleyebilirsin.

(bkz: arai)
(bkz: shoei)

shark raw serisi. çok hoşuma gidiyor.

www.google.com.tr

oncelik sharp testleri, sonrasi estetik veya fiyat sana kalmis.

arkadaşlar öncelikle tavsiyeler için teşekkür ederim. peki güneş vizorlü olması şart mı kaskın?? yani bir kaskta güneş vizörü olması çok önemli bir avantaj mıdır ?

ben yazı düşünerek öyle almıştım, iyi ki almışım diyorum. kendim zeus'un bir kaskını kullanmıştım. 1200 tl'ye almıştım. ısrar edersen model adını falan da araştırırım. ezberimde değil. :)

gunes vizoru olmazsa, yazin kaski taktiktan sonra gunes gozlugu takman lazim.

aniden cikas gunesler sakat.

ya da gunes vizöru alacaksin.

o da gece sakat.

cub, scooter gibi motosikletler için çene açılır ve güneş vizörlü iyi oluyor. zaten çok hız olmadığı için trafikte açıp rahatlamak adına güzel. gerçi güneş vizörü her şartta bi artı sağlıyor. ancak çene açılır kaskların güvenliği hususunda tereddütler var. motosikletiniz hız yapabiliyorsa çene açılır tavsiye etmem. genelde rüzgar sesi geliyor yüksek hızlarda.

Tahtakale'ye git,orda uygun. Oraya gidemem, uzağım diyorsan en yakın silah-av malzemeleri saten dükkanı bul orda vardır.
Fiyatı 6-7 tl birşey

istoç

bulabilirsen Comet veya Wessex marka meşaleler en güzeli. denizcilik ürünleri satan yerlerde olur.

kavacık bayramoğlu döner. baya meşhurdur. overrated bulanlar da var ama ben seviyorum.

ceyhan dürüm - kartal tarafları

+1 swmb - kavacık bayramoğlu döner. yiyeceğiniz en güzel döner.

acıbadem (bkz: antebi)

genelde kirayı %10 artırırlar. uygun olan rakam odur

Biliyorum ama kontratmdaki maddeye göre yine aynı mı acaba

www.ito.org.tr

Şubat ayında max %3,28 idi. Mart ayı için biraz bekleyin Şubat enlasyon rakamları açıklanınca belli olur.

www.tesk.org.tr

insanlarla kolay iletişim kurabildiğinden bahsetmelisin. hem tedarikçilerle hem de satın almadan talepte bulunan diğer departmanlardakilerle iyi anlaşabiliyor olman lazım.

iş bitiricilik zaten söylenmiş

bir de zaman yönetimi önemlidir, üretim yanlış hesap yapar son anda acil sipariş geçer - satış büyük bir iş bitirir öngörülenin 2 katı mal alman gerekir vs vs. bunlar da son top hep satınalmadadır o yüzden zaman kısıtlaması olmasına rağmen becerebiliyor, stres yapıp sıçmıyor olman lazım.

eğer daha önce çalıştıysanız önceki işinizden ya da aile-okul-sosyal hayatınızdan yukarıdaki özelliklerinizi kullandığınız bir kaç örnek olay düşünün.

+ yönlerim şunlar bunlar derken bana bir iki örnek ver derse hazırlıklı olun

yılların satınalmacısı konuştu...

teknik satın almadan anlıyorsanız bunu özellikle belirtin. satın alma için genelde "3 firmadan teklif topla, en düşüğünü seç" yaklaşımından bahsedilir. bunun doğru olmadığını; satın almanın, tedarikçilerle uzun vadeli işbirliğine dayandığını ve fiyatları sürekli takip etmek olduğunu söyleyin. Dolayısıyla önplana çıkarmanız gereken özellikleriniz; iletişim beceriniz, fiyat hafızanız ve teknik bilginiz & araştırma hevesiniz olmalıdır.

yardımlar için herkese teşekkürler :)

kısmetse biz de gidiyoruz :)

szigetfestival.com adresinden online biletini alıyorsun.

pegasus veya wizzair.com'den uaçk biletini alıyorsun

booking'den de kalacağın yerin rez. yaptır. bitti gitti

konaklamalı biletleri yine sitesinde açıklamış zaten.

var ben kendim böyleyim, 2012 yılında aldığım kararlarla yaptığım değişikliklerle hep daha iyiye gidiyorum

@masa penisi süper! ne gibi değişiklikler mesela?

@cigerdelen nasıl olacak, kim o, sen misin? ben miyim?

sigarayı bıraktım, çok tembel bi insan olan ben her sabah 9 da kalkıp akşam 5 e kadar ders çalıştım okul mokul herşey düzene girdi, üniversitemi değiştirdim geçiş hakkıyla ailemin olduğu yerde bi üniversiteye geçtim, arkadaş ortamı biraz bozuk ama eskisinden daha iyi vs.

benim lan bu
daha iyiye gitme haricinde :)

işler iyiye gidersen ilerde ben olabilirim bu :P

@masa penisi, tebrikler diyorum o zaman.
@rakicandir, yani çalışıyorsun ama herşey iyiye gitmiyor mu?

bir arkadaşım başka şehirden istanbul'a taşındı. sporcu olma hedefi vardı ve geldiği şehrin en iyi takımında oynuyordu.

lise'de iki sene sınıf tekrarı yaptığı için okuldan ayrılmak durumunda kaldı, gittiği (ilk geldiği okula göre) çok kötü liseden atıldı. ondan da daha kötüsüne gitti.

sporculuk kariyeri de aynı şekilde boka sardı, altyapı'da iddialı bir takıma giriş yaptı, oradan daha kötüsüne oradan da daha kötüsüne derken kendini 40 yaşında adamların geyiğine oluşturdukları bir klüpte geyiğine maçlar yaparken buldu.

bu arada okul ve spor hayatının kötüye gitmesine paralel çevresi de boka sardı, ipsiz sapsız itlerle görüşür oldu her gün kavga vs.

ailesinin de işleri aynı şekilde boka sardı, babasının hedeflediği işler tutmadı maddi olarak da sıkıntıya düştüler

sonra sadece gösterdiği azimle kendini bu hayattan kurtardı. bu adam şu anda Türkiye'nin en tanınan kişilerinden biri. tahmin ediyorum en 50 milyon parası ve çok düzgün bir hayatı var.

kısacası oluyor.

evet kardeşim.
birşeyler yapmıyorum ama artık.hiç kimseyle iletişime geçmeyince daha faydalı oluyorum kendime.

insanların başarabildiğini bilmek umut veriyor, teşekkürler herkese :D

kalem, erkekse kol düğmesi, bayansa broş vs

yakın arkadaşları toplu fotograf çektirin aynı pozda 8 yönden, 3d hale getirin, kenarları yumuşatıp 3d printerdan bastırıp boyatın.

ben educayı tercih ederdim. diğer markalarda bir kaç puzzle denedim ama parçalar birbirine uymuyordu çok dandikti. educa en kalitelisi

educa 3000!

Educa nın 1 numara oldugu dogru ama ravensburger de kesinlikle denemeye deger.
Kendine has bir tadı var ve bana educa cok sıkıcı geliyor (bir cok 1500lük yaptım) ravensburger denemediyseniz tercih edebilirsiniz

instagram, facebook veya farklı bir mecraya koyduğu çok beğenilen,
veya kendisinin çok beğendiğini söylediği bir fotoğrafını bastırıp, şık bir çerçeve ile hediye etmek.

not: çok beğenilen fotoğraftan kastım kendi vesikalığı değil. çektiği bir fotoğraf.

v

güzel bir kalem hediye edebilirsin.

çok yükseldi, biraz bekle.

@sheisguilty, kesin bişey diyemiyorum, ihtiyacın olursa bozdururuz, olmazsa durur dedim anneme :)

Şu anda almak mantıklı değil fikrime göre, çok yüksek.
Biraz beklerseniz düştüğünde alıp kenara atmak daha mantıklı geliyor.

bence altın daha çok yükselebilir. hala alınabilir.

altının 1 yıllık seyri aşağıda. kısaca şu anda yüksek

www.bigpara.com

Hocam, Bakırköy'de PS Oyunu diye bir satıcı var.
PS4 oyun takaslarımı hep oradan yapıyorum.
Dilerseniz bir de oraya bakın.
psoyunu.com'dan da bilgi alabilirsiniz.

2- ithalatçı garantisi olunca, ithalatçı ürünün arkasında durmuyor bir problem olduğunda "kullanıcı hatası" vs diyerek suçu sana atıyorlar, çok uğraşıyorsun. sorun çözülmüyor falan filan.


forum.donanımhaber'e bakarsan kesin cevaplar alabilirsin diğer sorularına.


biz teknosada kampanyayla almıştık, 1400tl (ya da 1499) destiny hediyeli. oyun da 200tl'den pahalıydı normalde, iyi olmuştu.

ntsc ve pal farkı artık dunya uzeırnde kalmamıs bı ayrım. tum tv ler ve ps3 dahil bi 10 yıl oncesınde cıkan herhangi ir digital alet her ıkı formatı da destekler.

tuplu tv zamanından kalan bır standarttı kendısı.

sony garantili bir cihaz almanı öneririm. bimeks, teknosa, vatan, morfare gibi sony garantisi satan yerleri takip eder mutlaka uygun bir kampanya yakalarsın.
bluray'de veya başka bir donanımsal bir arıza yaşarsan minimum sana kitlenecek rakam 150 lira. en azından kafan 2 sene rahat eder.
ithalatçı garantisi veriyorum dediğin adamlar sen ürünü alana kadar atar da tutar. makineyi alıp kapıdan çıktığında tavırlarının 180 derece değişeceğine emin ol. aradan 4 ay geçtikten sonra bir problem yaşayıp geri götürsen kimse ne seni ne de makineyi tanır.
ntsc ve pal farkı artık kalmadı, kutusuna (arapça-çince vs) olmasına takılma kurulumu online yapıyorsun hangi ülkeyi seçersen o dilde oynarsın

(bkz: superdry )modellerine bak

Adidasa bak, klasik.

hayır gerek yok. zaten belgeleri beraberce imzalıyorsunuz.

yalnız schengen alacaksanız bazı ülkeler noterden muvafakatname istiyorlar. (italya'ya anne - baba - çocuk olarak seyahat edip, başvuruyu hep beraber yapmamıza rağmen yine de istediler)

aynı üründen 3 tane sipariş ettiğiniz zaman gümrüğe takılma ihtimali yüksek. ben oyuncak getirip satıyordum ve hep tek bir seferde 2 adet sipariş verdim.

farklı adreslere gönderilmesini sağla bence.

hocam farklı adres olursa tane başı 30$ filan nakliye öderim, hepsi beraber olursa 30-35$'a işim görülür gibi.

bi de bu gözlük parçalara ayrılabiliyo. mesela parçalara ayırıp gönderse ya da bi tane yapılı gönderse diğer ikisini yedek parça diye yanına koysa ne olur?

Faturaya bir adet yazabilirse sorun olmaz..

her şekilde risk var. gümrükteki adamlar bu işin ustası. paketi açmadan ne olduğunu anlayabiliyorlar.

ya ürünü satmak için almıyorum, zaten satmaya karar verirsem 150-200 tane alıp kdv gümrük masrafı vs ödicem ama şimdi daha işe başlamadan ve belki hiç satmayacağım bi ürün için masraflara girmek istemiyorum.

peki şunu sorayım, diyelim 40 dolar fatura kesti yolladı. gümrükten geçmedi, işlem gerektiriyor. bunun bana maliyeti ne olur?

hiç bir şey olmaz. toplamı 100 doların altında kalan malın ticareti mi olur ? geçer merak etme. geçmezse de gidip posta gümrüğünden % 20 falan ödeyip alırsın. gidip gelmenin masrafı çok daha fazla olur.

yanlız madem bu dayılar ile ticaret yapacaksın, yaz bir yazı numune olarak göndersinler sana 3 tane. kaz gelecek yerden tavuk esirgemezler sanırım.

mailde onun yolunu da açtım ama ücretsiz göndermek istemeyebilirler. üreticiler de benim gibi küçük girişimci, yurtdışı olduğu için çekinceleri olabilir. teşekkürler bilgilendirme için.

bir dükkan açıp demirdöküm alarko vs gibi bir firmanın bayiliğini alsanız da senede 1 kere sizi yurtiçinde 1. sınıf tatil köyüne veya yurtdışı tatiline gönderirler. siz de resim çekip işte hak edenin yaşayacağı hayat diye nette paylaşabilirsiniz :)

network marketing'de sadece piramitin tepesindekilerin "gerçekten" keriz silkeleyerek para kazandığı doğru. %99.9 ihtimalle arkadaşınızın bindiği araba kiralıktır, tatile de firma tarafından daha fazla keriz silkelenebilsin diye gönderilmiştir.

piramid sistemlerin çalışma mantığı belli, girmişsiniz işte güzel bir işe bu yaz olmasa önümüzdeki yıllarda istediğiniz yere gidersiniz o arkadaşınız ise en fazla 2 seneye bir esnafın yanında dükkanda takılıyor olur

ortada çok ciddi bir adaletsizlik var. hepimiz sömürülüyoruz. hatta kendisi de sömürülüyor ve yazık ki farkında değil. canını sıkma diyemiycem. bu duruma canı sıkılmayan başka bir düzeni hayal edemez.

biraz para biraz da zaman varsa herkes o fotoları çektirebilir ki önemli olan organizasyon.
organizasyonu mega holdings ltd gmbh yapıyor ama para yine gidenlerin cebinden çıkıyor. arkadaşlarım bu şekilde antalya'ya gitti.
birisi 6000 diğeri 700 lirasını batırdı, bıraktılar.