malzemeler: 5 adet orta boy biber, 2 adet orta boy domates, 2 adet yumurta, kibirt kutusu büyüklüğünde pınar kaşar peyniri, kırmızı biber, zeytinyağı.

zeytinyağını genişçe bir tavaya koyuyoruz üzerine önce biberleri ince ince doğrayıp atıyoruz, sonra domatesimizi doğrayıp atıyoruz, bir miktar pişirdikten sonra derin bi kapta yumurtaları kırmızı biber ilave edip, çırpıp tavaya atıyoruz. üzerine kaşarımızı rendeliyoruz. alın size melemen, afiyetle yiyin.

Email adresi verebilirseniz, daha önce bir arkadaşım için hazırladığım dosyayı gönderebilirim. Siz kolayınıza gelenleri kullanabilirsiniz.

tesekkur ederim

[email protected]

*2-3 adet (artık açlık durumuna göre en iyisini sen ayarlarsın) yumurtayı tabakta kırıp, sarısıyla beyazının iyice karışmasını sağla (ben mekanik mikser kullanıyorum).
*bu karışımın içine biraz pul biber, sumak ekle, hatta varsa çok az salça ve acı sos koy.
*tavaya biraz yağ yok ve karışımı en kısık ateşte pişir. alt tarafı biraz katılaşınca karışımı (alt tarafı katı, üstü hala vıcık vıcık olan karışımı) bütün olarak ters çevir ya da kolay olması açısından ikiye bölüp çevirebilirsin.
*ters çevirdikten sonra üstüne bolca rendelenmiş kaşar koy. -hatta ben ilk seferde yumurtaları karıştırma aşamasında sucuk rendeliyorum (evet gerçekten mükemmel oluyor)-*ikinci taraf da pişdikten sonra harika yemeğimiz hazır.
* "ee bu düpedüz omlet-sucuklu yumurta oldu dediğini duyar gibiyim. ama yine de kolaylık-zaman açısından çok başarılı. ve tabi benim eklemiş olduğum 1-2 küçük değişiklik sayesinde omlet olmadığını iddia edebilirsin:)

Yarın elinizde olur (emailimden arayıp bulmam lazım, an itibariyle rakıyla ilgilendiğimden hemen beklemeyin, sahurda lazım dyildir herhalde). Rica ederim.

* Malzemeler:
200 gr kıyma
6 adet yeşil biber
2 adet domates
1 diş sarımsak
Tuz
Pulbiber
Yağ(sıvı zeytin fark etmez, miktarı göz kararı)

** Hazırlanışı
Biberimizi ve domatesimizi doğruyoruz. Daha sonra tavamıza yağımızı koyup kızdırıyoruz. Arkasından biberlerimizi kavuruyoruz. Daha sonra kıymamızı koyup biberimizle kavuruyoruz. Kıymamız kavrulunca domatesi ve kıyılmış sarımsaklarımızı atıyoruz ve tuzumuzla pulbiberimizi ekliyoruz(opsiyonel kekikte eklenebilir) domatesler ölene kadar pişiriyoruz.
Alın size nefis bir yemek.

Not: 2 kişiliktir.
Afiyet olsun

2-3 tane havucu rendeliyosunuz, 1-2 kaşık yağda havuçlar iyice ölene kadar kızartıyorsunuz, ateşten alıp boş bir kaba döküyorsunuz. üzerine dilediğiniz kadar yoğurt koyup naneyle süsleyip servis ediyorsunuz. cok kolay ama leziz...

Bilmiyorum ama gittiğim yerlerde faydalandığım lonelyplanet'ten "1-25 of 62 results":

www.lonelyplanet.com

orada manzaraya nazır güzel gece klüpleri vardı bi kaçtane.şöyle tarif ediyim.michelangelo tepesine çık, orda bi camping side var.onun yanında 2 tane güzel mekan vardı.ama rock bar konusunda bi fikrim yok maalesef.

Konsolosluğa bir telefon açsanız. Onlara bizim bayramlarda tatil veriliyor mu, onu bilmiyorum.

Ancak çoğu konsolosluk, ekspres vize veriyor ücreti de ona göre olmak üzere. Pazartesi hemen arayın, derim.

ben 2007'de, 1,5 ay dil okuluna gitmek üzere, her türlü belgeyi (sponsor yazısı, mal mülk durumlarını gösteren zamazingolar vs.) hazır ederek gittiğimde "haftaya gel al" demişlerdi, gittim aldım

edit: ben standart ücret ödemiştim.

öğrenci vizesini çabuk veriyorlar. world bridge e belgeleri tam ver, bi de belirt böle böle açılıo kulum diye. 1 haftada verdiler bizim arkadaşa sırf dil kurusuna gidio diye.

evrakların arasına birkaç eurocuk sıkıştırın. 10dkda alırsınız sanırım.

vize işlemleriyle ilgili olarak konsolosluğa telefon açmayın, sonuç alamazsınız, terslenirsiniz. vize ile ilgili her türlü işleminizi birleşik krallık vize başvuru merkezinden yapın. en geç 1 hafta içinde pasaportunuzu vizeyle (veya vizesiz) geri alırsınız.eğitim/iş amaçlı vize başvurusunda bulunacağınız için vize alamayacağınızı da sanmıyorum. şimdiden iyi yolculuklar :)

uzun donem ogrenci vizesi alacaksaniz ortalama 12 gunde geri donus oluyormus, vize merkezindeki adamin soyledigine gore. 6 aylik ogrenci vizesi alacaksaniz ve daha once avrupa ulkelerine giris cikis yaptiysaniz hizli isleme sokulup 1 gunde bile alabilirsiniz, kendimden biliyorum.

meb burslu olması işinizi kolaylaştırır. sonuçta arkanızda kapı gibi devlet var ve döneceğiniz garanti... başka bir problem çıkmazsa kolayca hallolur, giden arkadaşımdan bilgi edinip doğrudan sözlükten ulaşmaya çalışacağım ;)

Bir, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan (bu kurslar bakanlık izniyle çalışıyordu bildiğim kadarıyla); iki, babanızın ikamet ettiği yerin bağlı olduğu belediyeden (İstanbul'da mesela İSMEK var, oradan aklıma geldi) bilgi almaya çalışın bence.

Denizli'nin bir ilçesinde yaşayan teyzemdeydim. 10 yaşımdaydım ve sokağa çıkma yasağı olduğu için eve dönemedim bir süre. Bundan az bir süre önce bizim sokakta çatışmanın ortasında kalmıştım. Sokağın iki ucundan ateş ediliyordu, ben de kapının önüne çıkmış bir sağa bir sola bakıyordum. Annem içeri sürükleyinceye kadar, kovboy filmi heyecanım sürmüştü.

pederim adına cevaplayayım, partizanlık yuzunden cıkan kavga sonucu jandarma tarfından alıkonulmus bi sure.

tam olarak bugunu degil ama bir hafta kadar sonra okullar acilmisti, o zamanlari hatirliyorum. ilkokula giderken tüm yollarda jandarma vardi, izmir gültepe o zamanlar sakat mekanlardan biriydi, duvarlardaki kurşun izlerine, üzeri kirecle kapatilmis sloganlara baka baka okula gidiyorduk.

ben de 10 yaşındaydım.

bir hafta sonra okullar açılacaktı, yatılı gideceğim için, salonda baş köşede, eşyalarım hazırlanmış duruyordu, aklımıza gelenleri son dakikada ekliyorduk. o yüzden gecenin bir yarılarına kadar ütü yapıyordu annem ve geç yatıyorduk. sabah 5 gibi amcamın telefonuyla uyandık: "ihtilal olmuş"..sonra radyoyu açtık, "hasan mutlucan". biz pek birşey anlamıyorduk, ama sokağa çıkma yasağı vardı, camdan tanklara bakıyorduk. Ha, çokça asker ve tank vardı, çünkü çorlu'daydık, yani zaten askeri üs olan bir yerdeydik.

okul da, bir özel lise olduğu için midir, nedir bilinmez, gittiğimizde kapısında askerler vardı sürekli. bir sene askerler kaldı hep kapıda. (hatta kışın okulda "kardan kadın" yapmıştık 10 yaş anatomi bilgimizle de, askerlerden bilmişlerdi, o zaman üzülüp itiraf etmiştik)

ben de portakalda vitamindim.

annem -teyzemlerin yanindaymis izmir'de- diyorki, "sabah bi uyandik, sokaga cikma yasagi koymuslar. hoparlorlerden de duyuru yayinliyorlardi, televizyonda da kenan evren vardi."

bilmedigimiz seyler soylemedi yani senin anlayacagin.

daha portakalda vitamin bile değildim. babam tarladan dönerken askerleri görmüş. hayırdır kardeş demiş? darbe oldu hemşerim, ne tarafa demişler. o da tarlada işim bitti eve gidiyorum demiş. iyi sokağa çıkma yasağı geldi. direk eve git. duyurulana kadar da çıkma demişler. ayrıca peder, bizim burda öyle çatışma matışma, vukuat olmadı der. bir iki heyecanlı genç arada slogan mlogan atardı çarşıda o kadar derdi.

Darbenin ilk sabahı idi, 9 yaşındaydım. (Darbe öncesi tv'de bol bol Ecevit, Demirel izleniyordu. Ben bir şey anlamıyordum. Evde bazı kitaplar bir yerlere saklanmış idi -yakılmamıştı-. Birtakım yasaklardan haberdardım, tam olarak mevzuu kavramıyordum. Sadece ortam gergindi ve bir sıkıntı vardı.) Neyse, bir Marmara Bölgesi ilçesinde mahalle ortamında yaşıyordum. Sokaklar bomboştu ve sanki hafif yağmur yağdıktan sonra azıcık güneş açmışçasına bir ışık vardı. Nedense son derece hoşnuttum ve sokakta tek başıma keyifle yürümüştüm. Sanki sokağa çıkma yasağı kalkmışçasına bir ruh hali içindeydim. Hatta bir ezgi mırıldanıyordum, nerden duymuşsam (hala anımsıyorum onu).

yarım saattir çıkmamış duyuru'da aklı selim birisi ahah..

1 gün geç gitsen çok kızmazlar ya bence ama konseri bahane etme. konser bahanesine darılırlar..

Bu kararı başkalarının önerileriyle vermeyin. Çoğu kişi konsere gitmenizi söylese, Sivas'a gitmemenizin rahatsızlığı hafifleyecek mi? Yahut çoğunluk Sivas'a gitmenizi önerse, konseri önemsememeniz gerektiğini mi düşüneceksiniz?

Kendinizi akl-ı selim tayin edin, yapacağınızın sorumluluğunu alın.

@dambil
vallahi şimdi sivas'a 24'unde ailecek gidiliyor olduğu için ve 25'inde ki konserden dolayı en erken 26'sında hareket edileceğine göre ve 27'sinde de geri dönüş varsa gitmek pek akıllıca olmuyor hele ki bir biletin 184YTL'ye mal olduğunu düşünersek.
Teşekkür ederim, galiba konsere gideceğim :)
@uyuklayankedi
hay aklınızı seveyim. Ne iyi dediniz.
Teşekkürler

edit: imla

baskın oran, yıldırım turker, birgun gazetesi genel olarak diyeiblirim.

sayılan yazarlar akp karşıtı sayılmazlar.
www.gercekgundem.com 'u tavsiye edebilirim.

Bir insan hem kemalist hem de mantıklı olamaz. O yüzden öyle bir site bulamazsın.

Ne işinize yarayacak ki?

akp karsıtlıgı= kemalizm degildir, lutfen sacmalamayalım.

mezhep olarak bilmiyorum da, Türk sanat tarihi'nde Hz. Muhammed minyatürleri var, ancak ya yüzü beyaz bir ışık yüzünden gözükmüyor, ya da peçe gibi bir kumaşla tamamen kapatılmış. nette örnek bulursam ekleyeyim buraya.

www.hmc.org.qa
www.tomgrossmedia.com
democracyfrontline.org
www.hr.nielsen.dk
www.hr.nielsen.dk (bu örneğin, annesinin kucağında, yeni doğmuş Muhammed imiş)

internette çok yüksek çözünürlüklüker bulunmuyor, idare edin. bu tür minyatürlerin hepsinde (Osmanlı ve Pers olabilir) yüzü beyaz/örtülü resmedilen figür Hz. Muhammed olarak yorumlanır. Ama yüzünün de resmedildiği bir örnek görmedim hiç.

www.zombietime.com

hz.muhammed ( s.a.v ) allah resulu, resimlere ve figürlere sıcak bakmamamıştır. gördügünüz/göreceginiz , herhangi bir resim, figür, fotograf, resmedilme, kendisine ait degildir. aldanmayınız. hanifi,şii, şafi,alevi herhangi bir meshep, bunun iddasında bulunamaz. lakin şöyle bir şey var, şayet allah'tan isteyerek,talep ederek, yakararak ( inş kabul olur. ) rüyanızda gördügünüz takdir'de o hz.muhammed (s.a.v )'dır.

efendimiz'in bu konuda bir hadis-i şerif'i mevcuttur.

''kim ki, beni rüyasında görürse, gerçekten beni görmüştür. zira şeytan benim kılığıma giremez''

sevgiler..

Bir üstümdeki mesaja "ahahahahhahah" diye güldükten sonra ilgili bir link vereyim:

en.wikipedia.org

Burada da Şiiler arasında saygılı olunduğu müddetçe problem görmeyenler olduğu söyleniyor.

bir üstümdeki mesaja kahkalarla gülecektim sonra vazgeçtim.. efendim; peygamberimiz hiçbir yerde resmedilmemiştir. hatta resmi bulunursa yakılmasını emretmiştir, çünkü insanların kendisine secde etmesinden korkmuştur. rüyada görülme hadisesi doğrudur, şeytan peygamberimizin kılığına giremez..

hz. muhammed'in resmini yapıyorlar mı bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla hz. ali'nin resimleri yapılıyor. belki hollandalı arkadaşınız ikisini karıştırıyor olabilir.

Ben de iki kez İran'da bulunmuş biri olarak posteriti'ye hak veriyorum.

Öte yandan (yani bazı resimler varsa bile), birkaç istisna olması bunun hoşgörüldüğü anlamına gelmez. An itibariyle biz de anlaşıp 3-5 resim yapabilip nete koyabiliriz, bu da Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli (sünni) mezheplerinin de bunun kabul gördüğünü göstermez netekim.

Hepsini birden yutmayin tabii ki.

Apranax Forte hepsine bedeldir.

edit: Reklam gibi olmus be :)

Bu arada gecmis olsun, ben de az once dis hekiminden geldim. Apranax'la ayakta duruyorum. Iyidir Apranax.

sadece aprol fort yut. sabah 1 akşam 1 tok karnına:)

Sadece ağrı kesici yetmez biraz hafifletir ağrıyı gece daha çok duyarsın. Antibiyotik alman gerekir. Diş ağrısına en iyi gelen de Penbak. Dişçi de antibiyotik verecek öncelikle. Sonra tedaviye geçer. Geçmiş olsun diyeceğim ama, bu gecen zor geçecek. Nöbetçi dişçi bul bence veya nöbetçi eczane. Antibiyotik için.

herşeyi bir kenara bırak..

eğer araban varsa, hemen gidip kaputu aç ve hidrolik fren yağı kutusuna daldır parmağını.. akabinde ağrıyan dişinin diş etlerine hafif hafif dokundur. korkma, zehirlenmezsin. hidrolik fren yağı acayip etkilidir bu konuda..

ah be..! ömrümü çürüttüğüm oto sanayiler..

sensodyne diş macunu var mı? bu tarz diş macunlarının ağrı geçirme özelliği de varmış, ağrıyan yere sür beklet, 5 dk filan.. rahatlarsın biraz.. bir de ben bi kere aspirin koymuştum üstüne, fena değildi.. bi süre nefes aldım en azından.. aa bir de rakı derlerdi, üzerine bir pamukla rakı bastır demişti bir arkadaşım aklında olsun, çok geçmiş olsun...

diş ağrıyorsa vardır bir sorun. ağrı kesici ancak ağrıyı hissetmemenizi sağlar, sorunu çözmez. bu yüzden diş doktoruna gidin yoksa dişinizi bile kaybedebilirsiniz.

diş biraz psikolojiktir. o dişine yüklenmemeye çalış. pamuga hafif rakı damlatarak, agrıyan dişine basabilirsin.

apse var mı?

anestol diye uyusturan bir merhem var. biri gidip alsin ya da komsuya sorun. agri kesici ise yaramadiydi benim 20'lik felaketimde.
gecmis olsun

eheh evet tecrübelerimi yaziyim bari. 3 hap yuttum, hafif mide bulantısı yaptı ama agrı azaldı. daha doğrusu azalmıştı. ben de yattım uyudum şimdi kalktım yine agrıyor haha. hidrolik fren çözümüne başvurucam birazdan. rakı-kolonya-aspirin gibi çözümler kısa süreli işe yaradı da sonra devam etti. herkese teşekkür ederim. bu inadım da bitiyor o zaman p. tesi dişçiye gidicem :(

Rakıyı direkt için, 3 duble yeter... Ağrı devam ederse birkaç gün içinde doktora gidin tabii.

Ağrı kesici sizi iyileştirmeyecek. Bu kadar şiddetli bir ağrıyı nedenini öğrenmeye kalkmadan ağrı kesicilerle bastırırsanız çok daha ciddi sorunların doğmasına izin verirsiniz. Bir arkadaş dişi kaybetmekten bahsetmiş, bir çürüğü serbest bıraktığında olabileceklerin yanında dişi kaybetmek hiçbir şey. Ben olsam saniye durmadan dişçiye giderdim. Sonrasında yeniden doğmuş gibi rahatlıyor insan. Pazartesiyi filan beklemeyip yarın kapağı bir dişçiye atın.

bak o ingilizcedeki "çöp" kelimeleri farklıdır. yanılmıyorsam şöyleydi:

garbage genelde organik ev atıkları için kullanılır. sebze, meyve gibi.
trash büyük atıklar içindi masa sandalye ağaç gibi.
rubbish daha küçüktü sanırım. yumurulmuş bir kağıt rubbish diyebiliriz.

tabii daha aydınlatıcı cevaplar gelebilir.


türkçe atık diyebilirsin. başka pek bir seçenek yok sanırım.

1) atık, süprüntü, çöplük, artık, çer çöp, döküntü, hırdavat, moloz, hurda, pılı pırtı, gübür, pislik

2) garbage: organik atiklar genelde(hayvan ve bitki atiklari, etler, curuk meyveler..)
trash: eskimis, hurda olmus seyler (eski sandalye, hurda araba, bozuk bilgisayar..)
rubbish: degersiz atiklar..
junk: parcalanmis kirilmis kullanilmis seyler genelde, hurda, moloz vs..
litter: sokaga atilmis pislikler genelde (sigara izmariti, kagit parcalari vs.)
waste: atik oluyor genelde, uretim sonucunda olusan artiklar, copler..

litter var mesela, etrafa bırakılmış çöp birikintileri için kullanılan. genelde container diye geçen pet şişedir, kola kutularıdır onları içeriyor.
rubbish yiyecek maddesi içermeyen ve genelde ofislerde biriken çöpler için kullanılıyor.
junk genelde kullanılamaz materyaller için kullanılıyor, daha teknolojik bi anlamı var yani. (hurda gibi)
garbage da eyke'nin dediği gibi organik atıklar için kullanılıyor. yemek artıkları gibi.

İngilizce için bolca öneri gelmiş, Türkçe için de çoğu yazılmış. Türkçe'de bir de gübür var. İki anlamda:

1) Saman inceliğinde herhangi bir sap, dal veya tahta parçası:
2) Yararsız, pis veya zararlı olduğu için atılan ufak tefek şeylerin hepsi, gübür.

İngilizce'deki nüanslara uyarsa diye...

geçmez, yeni bir ilişkiye başlamak unutturur bir süre..

ahaha saçmalama lan. alkol gibi yar olmaz. alkolik olursan onun çözümü var ama bak. (lan dediğim için affedersin.)

5000 parçalık bir puzzle ferhata şirini unutturur valla.

alkol bir sonraki içme seansına kadar unutturur. hayatını değiştir daha kalıcı. eski düzenine dön mesela ne diyeyim ben öyle yaparım genelde.

zaman
zamanın çabuk geçmesi için de yepyeni bi hobi falan mesela

bir hafta oldu (buradan ayrilali) ki ve sadece bir aydir tanisiyorduk ... , zaten sevgilim falan degil bu kisi ama bir haftadir agzimin tadi flan kacti bir haftada 5 kg verdim , kurtulamiyorum ...

Şair derki

düzen böyle bu gemide
eskiler yiter yenide
beni değil kendini de
unutursun mihribanım

hiç bir çözümü yoktur. aynı dertten muzdaripiz . zaman + yeni bi ilişki diyorum ben . yada ne bileyim cık arkadaslarınla falan takıl. bulursan bana da ilet çözümü lütfen :)

başka aşkla geçer

zaman bunun tek ilacı, o zamana kadar da acını doyasıya yaşa. lakin aklının bir köşesine de not et ki, bir daha böyle durumlara düştüğünde daha kolay kurtulabilesin...
-arkadaşlar la beraber olmak. (eğer tüm arkadaşlarının kafasını şişirip, seninle vakit geçirmekten bıktırmazsan)
-yeni sevgili bulmak (çivi çiviyi söker misali)
bu durumda sanırım en az içki işe yarar, daha çok dertlenirsin. Sonra birde rezil bir duruma sokarsan kendini, bu aşkın acısından kurtulduktan sonra kendi kendine pişman olursun ya o kadar içip de rezil etmeseydiöm kendimi diye. Tecrübenin iyisi veya kötüsü yoktur demişler.

zaman. = bilgisayar oyunu = film

yanlız kalma budur çözümü,
geyik yaparken cözülüp gidiyo sıkıntılar

geçmiyor. ben psikoloğa (veya psikiyatr, psikiyatris tam olarak kavrayamadım ne olduğunu.) gitmeye başladım, anlattıkça rahatlıyorsunuz biraz, doktorum güzel bir bayan onun da dingin sesi ve yorumları huzur veriyor bana. anti depresan da yazdı, gece yatarken alıyorum ohh kuş gibi uyuyorum. alkol aslında en iyi ilaç benim için, o da yalnız başınayken içilince ters tepiyor. yalnız kalmayın, sosyal olun, yenisini bulun (bunlar bana verilen tavsiyelerden bir kaçı, yoksa ben yalnız adamın, asosyal bireyin tekiyim.) geçmişte yaşadığımız güzel şeyler benim en çok canımı acıtan, o günleri, o anları hatırladıkça kalbimin, boğazımın üzerine biri oturuyor sanki, gözler de hemen dolmaya başlıyor.

neyse, içimi döker gibi oldum sayenizde. bana da herkes çeşitli tavsiyeler veriyor dinliyorum onları da, ama bir yere kadar. yalnız kalınca insan her şeyi unutup giden'e yoğunlaşıyor.

tanım: yalnız kalmayın.

dostum yazdığım gibi: "Acını da yaşamalısın"

hakkında konuştukça geçer, sustukça büyür! tabi insanlarla konuşcan, dinliycen, kendinle diil!

Durumu abarttığınızı düşünün.

Bir ayda bırakınız aşık olmayı, tanımış olma ihtimalinizin ne kadar düşük olduğunu düşünün.

Bir ayda tanıdığınızı iddia ediyorsanız bile, ayrılmasaydınız 1 yıl sonra çıkabilecek sorunları düşünün.

Atıyorum 5 yıl sonraki haliniz ve onun haliyle karşılaşsanız belki de etkilenmeyeceğinizi, hatta bu günlerinize şaşırabileceğinizi düşünün.

Şimdiye dek ciddi acılar çekmemiş olmanız ve bu nedenle mevcut durumun size büyük bir acı gibi görünüyor olma ihtimalini de düşünmeyi de ihmal etmeyin.

İmza: Muhtelif yaşlarda, muhtelif deneyimleri olmuş orta yaşlı bir kardeşiniz.
Aslında tamama (olgunluğa) ermemiş olması hasebiyle bünyenizin bir tür "ulaşamama" hissiyle durumu farklı algıladığını düşünün.

google

en yakin arkadsimin dugunu icin google'a keywordleri yazdik yazdik bulduk gayet de memnun kaldik

gelin saçı, gelinlik, davetiye vs diye yazinca cikiyor, cikan ilk 3 siteyi karsilastirinca insanin bi fikri oluyor

sarki listesini de sozlukten ve duyurudaki eski sorulardan baktik ve sectik, o da guzel oldu :)

martha steward wedding
hepsiburada
diyweddinggirl.blogspot.com
www.thebrokeassbride.com

sonuncu blogda bir sürü link var.

ayrıca gelin dergileri fakat yabancı olanlar yine daha çok işe yarıyor.

bu arada ben de kendi çapımda event design yapıyorum.
kendi nişanımı düğünü vs. kendim dizayn ettim.
ileride bu işi para kazanabilmek için yapmayı düşünüyorum, o yüzden size online destek verebilir, dizayn ve konsept belirlemenizde yardımcı olabilirim ücretsiz olarak, portföy olsun diye.

bu da benim düğün hazırlıklarıyla ilgili kullanmış olduğum kendi blogum
aslihanevlendi.blogspot.com

kısa bi blog ama çok manalı =)

neyse bana ulaşınız yani,
[email protected]

Gelinliği iki hamlede, gelin ayakkabısını bir hamlede, gelin saç ve makyajını bir hamlede, damatlığı bir hamlede, davetiyeyi bir hamlede, şekeri bir hamlede, araba süslemesini sıfır hamlede, şarkı listesini sıfır hamlede tamamladık. Fekat bu işi büyük bir iş olarak görmedik, usulen yapılıp bir şekilde katlanılacak/atlatılacak sıkıntılar olarak gördük. "Hayatta (muhtemelen) bi defa olucak, mükkemmell olsun!" derdimiz yoktu. Bu nedenle, önerilerim çoğu kişinin işine yaramaz. Yine de yazayım dedim, siz de böyle bakıyorsanız detay vermem mümkün.

sanırım ben öyle bakmıyorum :)

O zaman 40 gün 40 gece düğün yapmazsanız darılırım :)

bu bütçeyle levent, şişli ya da beşiktaş'ta bırak otelde kalmayı parkta bile kalamazsın.
beyoğlunda 19.sınıf bi otel bulabilirsin belki günlük 25 TL'ye lakin o da senin bahsettiğin hijyen şartlarının uzağından bile geçmez ayrıca başka riskler de içerir. yani park daha iyidir o kadar söyleyeyim.

Bence ya bütçeyi arttırın ya da eş, dost akraba gibi kapak atılmaya müsait kişileri araştırın.

Kasımpaşa'da Hotel Demircan var. Beyoğlu Belediye başkanı bu otelin sahibi. O yüzden güvenebilirsin. Öyle pislik falan çıkmaz. Ayrıca Kasımpaşa her tarafa da yakındır. Günlüğü ise çift kişi de tek kişi de 50 tl olması lazım. Bilgi almak istersen 0212 254 95 69'u arayabilirsin. Ayrıca İstanbul'un gezilebilecek her yerine ulaşım çok rahattır. Otelle ilgim yok. Veliahtı falan da değilim. Beğenmezsen yapacağın tek şey IMF'den kredi alıp bütçeyi arttırmak.

www.hostelworld.com

iyi burası. hem süper insanlarla tanışma fırsatı buluyorsun 5 günde 10 yıl da yaptığın çevreyi yaparsın.

beşiktaş merkezde öğretmen evi var. bir arayıp sorun. 50 TL civarında daha temiz bir yer bulmanız zor.

istanbul biraz pahalı malum. bu paraya zor iş.

Beyoğlu Öğretmenevi 0212 252 43 43. Meşrutiyet Cad. No:58Tepebaşı Beyoğlu / İSTANBUL
(Eski Amerikan Konsolosluğu Yanı)

Arayın, fiyatları öğrenin. Gerekirse eğer, 5 yerine 4 gün kalırsınız, ama Beyoğlu'nda ve temiz bir yerde kalırsınız.

aman hostel world'e gitmeyin. konulya ilgili ekşi sözlük başlığına bakın.

bütçeyi bilerek düşük tuttum. aslında bu işe 500 lira ayırmayı düşünüyorduk fakat daha ucuzu olsun dedik. neyse artık 500 lirayı gözden çıkartalım.

beyoğlu öğretmenevi tadilattaydı ben gittiğimde,öğretmenevinin biraz yukarısında inka hotel var orada kalmıştım ben herşeyiyle çok güzeldi.yalnız senin beklentilerine göre otel bulmak çok zor.o çevrede 30 liraya da otel buldum ben (istiklal ağa camii arkası köksal otel:)) ama gerçekten pis yerler,hayat kadınlarıyla eroinmanlarla içiçesin...sana tavsiyem pera palas çevresindeki otelleri araştır,sağlam pazarlık yap,fiyattan önce güvenliğe dikkat et..

bu arada yeni okudum 500 ü gözden çıkarmışsın..gecelik 80 liraya kalmıştım ben,sen de o civarda ayarlarsın sanırım inkayı..açık adres: meşrutiyet caddesi no:95 tepebaşı-beyoğlu. www inkahotel com

slm kalacak yer sorun değil bende kalabilirsiniz ama sizi tanımam gerek vaslan27@hotmail adresine msj atarak bana ulaşabilirsiniz, yerim beyoğlu bilginize

5oo liraya 5 gün burgazada'da yanlız yaşadığım evimde, benimle birlikte kalabilirsiniz. 1 saatte istanbul'a ulaşabileceğiniz bir yer adalar. şehir kirliliğinden uzak, sessiz, güvenli. ağaç dolu kocaman bahçe var. mangal ve hamak keyfi mümkün. yaşasın.

hı hı, tinyurl.com

mümkün. bios tan bilgisayarı otomatik açma seçeneği var. bilgisayar kapalı olsa da hoparlorler açık olması lazım. winampı bilgisayarın açıldığı saatten 2-3 dakika sonraya zamanlanmış görevlerden kurun.

www.astahost.com uzerine
www.tarsoft.com

bilgisayarı kapatmayacağım zaten sokak cocugu. zamanlanmış görevlere nasıl gireceğim peki?

denetim masasından girebilirsin ama ben sana jet audio adlı programı öneririm. mp3 oynatıcı bildiğin. istediğin saate kuruyosun alarmı, açılıp playlistin çalmaya başlıyor.

www.cowonamerica.com

ya kardeş böyle çetrefilli işlerle uğraşma boşuna.
git al 1TL ye bi çalar saat.
sabah ötsün dı dı dıdıt, dı dı dıdıt..

Başlangıca bir mp3 koyarak da halledebilirsin. Döner durur fakat . Elektriklerin kesik olmayacağını nasıl garanti edersin bilmiyorum.

kapıcıya söle zile bassın.

Geç kalmış bir cevap ama, daha sonra da gerekebilir diye: Telekom'un da uyandırma servisi vardı, sabit telefon da işe yarar yani.

aimp2'nin alarm özelliği var.

zararı olmaz sanırım ama tahminimce bir süre sonra sıvı dezenfekte edici özelliğini yitiriyor. belki de enfeksiyon kapma tehlikesinden dolayıdır. 3 ayda bir şekilde kontamine oluyor olabilir.

babam göz doktoru, o bile kullan kafana göre diyor.

bendeki solüsyonlarda hep 6 ay içinde diyor. sanmıyorum bişey olcağını kullan gitsin be yaa.

3 ay diyorsa 6 ay gibi düşünmek lazım:) abartanlar için 9 aya bile çıkabilir...

az yağda

teflon tavada az bir ayçiçek yağı ile kızartarak(takriben tavada bir parmak mesafede olabilir)enfes bir sonuç alabilirsiniz.

evet tavada da olur ama birkac husus var. yagi kizdiracaksin once ama sabit ateste. cok da kizmayacak, yag yanmasin yani. sonra piserken hafif oynat, tavaya yapismasin. bir de iki yuzunu de cevireceksin tabi. ayrica dikkat et :)

Teflon tavada, az yağla krep gibi pişirenler var. Fırına atıp üzerine de kaşar rendeleyenler de var.

hafif bir şeyler yemek istiyorsanız şöyle de yapabilirsiniz,

kabakları yine rendeleyin içine nane dereotu, bir yumurta biraz un ekleyerek. yani yaklaşık bir mücver gibi hazırlayarak borcama dökün bütün karışımı sonra fırına verin. baya kızarmış çıkıyor. hiç yağda kızartmaya gerek yok hem de çok lezzetli hafif bir yemek oluyor. afiyet olsun.

1. timaş'tan çıkan, ahmet kırkkılıç'ın tasavvuf adlı kitabı epey bilgi verir.
bilgi için değil ama elif şafak - aşk romanı

2. islamsız tasavvuf olmaz. tasavvufun bakış açısı için islam'ı bilmek şart. yoksa doğunun mistisizmi gibi şeylere çıkar yollar.

3. tasavvufun onlarca kolu var. sufi, tasavvuf yolunda ilerleyen kişi. sufilik, bu yolun adı, yani tasavvuf.

kafalama mesnevi'den dalsan... çok mu ağır olur?

ötüken yayılarından prof.dr. erol güngör'ün "islam tasavuvufunun meseleleri" adında bir kitabı var, mevlana, mesnevi, şems hakkında yine aynı yayınevinden dr.emin ışık hocanın "belh'in güvercinleri" adlı kitabı var çok işini görürler.Tuğrul inançer 'in yazılarını takip edebilirsin çok doğru bir kaynaktır. "semazen.net" de iyidir, güzeldir, takibinde faydalar var.diğer sorularının cevaplarını bu kitaplarda bulabilirsin zaten.

çok şey bildiğimden değil ama, naçizane:

tasavvuf yıllarca islamdan ayrı ilerlemişitr, ayrılık da şundan kaynaklanmış gibi gelir hep. şeriat doğrultusund islamalimlerinin aynı zamanda sosyal konularda da yargılayıcı konumda olmalaarı ve bunun getirdiği görüş ayrılıkları. (bana hep bu ayrım tasavvufla uğraşanların misal mevlevilerin şimdiki akademisyenler, ulemaların, kadılar mesela da piyasa çalışanları gibi olduğu gibi gelir neyse)

bence; islamı bilmeden tasavvuf olmaz, yani mesele tasavvufta tanrının sıfatlarına gönderme yapılacak sizin bunu bilmenizin yolu da kurandır gibi. tabi derinlerine inemazsiniz ama baya bi şeyler öğrenmeniz lazım.

tasavvufla ilgili de, abdülbaki gölpınarlı 'nın kitapları, ankara'daysa akçağ kitapevinde var. sözlükten de şu entryi okursunuz : #15031771

Uzun bir cevap yazmıştım ama gönder deyince uçtu, bu arada 4 cevap gelmiş zaten.

Ben de uzman olmadığımı belirterek, konunun tarih ve coğrafya boyutunu, İslam boyutunu dikkate almanız gerektiğini düşünüyorum. Belirli bir yönüyle incelerseniz yanıltıcı olacaktır. Önce geniş bir araştırma yapıp asıl ilgilendiğiniz tarafta daha sonra derinleşebilirsiniz. Tabii genel, geniş de sayılsa yüzeysel, bir anlamda popüler sayılacak yığma bilgilere sahip bir malumatfüruş olmaktan öteye gitmek isterseniz.

Yazdığım listeyi isterseniz daha sonra e-mail atarım. Ama giriş için şu kitapla ilgilenebilirsiniz belki:

www.radikal.com.tr

(bkz: annemarie schimmel) tüm kitapları diyebilirim, tasavvuf, mevlana konusunda en iyisiydi. özellikle ben rüzgarım sen ateş isimli kitabı.

Tasavvufu keşfetmek adına islam dinini ya da kuran'ı bilmenize, içine girmenize hiç gerek yok. çünkü zaten alakasız konular.
Tasavvufun bir dini olsaydı bu kesinlikle islamiyet olmazdı zaten. budizm falan olabilir belki.

tasavvufun kokenlerı budizmden gelir, budizmi okuyun. onceki duyuruda da belirtmıstım. bugun de sufizm islamdan bagımsız gider zaten. amerkada bi kac dayı vardı wiki den aratınca cıkar karsına. islamla karsılastırma hic.

Lale Bahtiyar'ın İz Yayıncılıktan çıkan "Sufi" adlı inceleme-araştırma dizisini alabilirsiniz. Sufizme giriş için güzel bir kaynak.

bu kez "işte budur" dedirten esaslı cevaplar verilmiş. gerçekten takdir ettim, çok teşekkürler dostlar..

eklemlerde ağrıya neden olabilen ve süt ürünleri sonucu tetiklenebilen bir hastalıkmış gibi geldi bana ama sallıyor olabilirim.

house m.d'de duydum diye hatırlıyorum, orada duyduysam egzantrik bir şeydir kesin.
anemiyse de genetik olabilir büyük ihtimalle.
sanıyorum öldürücü bir şey değildi ama

(şu anda hayvan gibi sözlüğe bakmak istiyorum ama yamamıyorum nedense:)

spolierlı cevap: akdeniz anemisi dendiğini biliyorum. genetik. ancak çocuklarda kan değişimi yapıyorlar. yoksa öldürücü diye biliyorum.

yannız bi şekilde bunun hafif türleri de var mı ki sanki?





-spoiler----
araştırdım da, evet tabi adını orak şeklindeki kırmızı kan hücrelerinden alıyor. şeklinden dolayı bu hücreler daha az oksijen taşıyabiliyor.

hiç duymadım.

anemi kansızlık olduğuna göre, kandaki orak hücrelerin eksikliğine bağlı kansızlık (eğer bunlar kan üretiminde görev alan birimlerse, bunlar olmadığı için kansızlık oluyordur) yada kandaki orak hücre eksikliği olabilir mi acaba?

o kadar tıpçı arkadaşım var. 4 sezon da house izledim ama hiç tanıdık gelmiyor.

daha önce hiç duymadım

daha önce hiç duymadım

never heard

şimdi duydum

daha önce hiç duymadım

ankete katılımı 1 arttırmış olmak için ben de cevap yazayım:

ilk defa şimdi duydum bu hastalığı

duydum, nerede duyduğum hakkında hiçbir fikrim olmadığı gibi, "anemi" cinsinden bir hastalık olduğu dışında ne olduğu hakkında da hiçbir fikrim yok.

"duymadım" da benim için çok öenmli bir cevap arkadaşlar, o yüzden rahat olun. kalıtsal bir hastalık olan bu zıkkımın müzdaripleri aslında çok fazla ama çoğu doktor bile çok ayrıntılı bilgi sahibi değil ne yazık ki. Evlilik sırasındaki kan testi ile zincir kırılabilir, ama bunun için öncelikle hastalık hakkındaki bilincin arttırılması gerekiyor. bu nedenle bu ankette alacağım cevaplar yapacağım çalışma için çok önemli.

ankete cevap verilme durduğunda, son bir mesajla kısa bir açıklama yapacağım.

tekrar teşekkürler, cevaplayan herkese ve cevaplayacak olanlara..

alyuvarların orak şeklini alması durumu diye biliyorum. yamuk yumuk bir şey oluyorlar, oksijen taşıma kapasiteleri ya da ömürleri azalıyor?

Muzdaripten kastınız, bu hastalığa sahip olmanız ise geçmiş olsun.

Cevapları okumuş bulunduğum için bildiklerimi de karıştırdım. Duydum, akdeniz anemisiyle aynı olup olmadığından emin olamayacak kadar az bilgim var. Aynı ise, nahoş bir rahatsızlık olduğunu biliyorum. Bundan muzdarip olan bir gencin ailesi tedavisi imkansız gibi konuşuyordu, ama birkaç yıl sonra iyi haberler aldık. (Dolaylı bir tanıdık olduğu için tedavi vb. hakkında fikrim yok.)

ben de hic duymadim.

sadece anemi kısmini biliyorum.

bende hiç duymadım..çok geçmiş olsun..

duymadım

üzülerek söylüyorum ki yok:(
bir araştırma için öakale bulmam lazımdı. türkçeyi geçtik ingilizce aradık. yok!! bayazıt halk kütüohanesi kötü.kitaplar çok eski. güncel bişiler olduğunu sanmıyorum. tam karşısında da istanbul üniversitesinin genel kütüphanesi var bir derece daha iyi. gittiğim en güzel kütüphane taksimdeki atatürk il kütüphanesiydi. (adı tam bu olmayabilir) yani en güncel yayınlar orda.

boğaziçi üniversitesi kütüphanesi. dışa açık mı bilmiyorum ancak belli bir ücret karşılığı neden olmasın?

Şimdi öncelikle en kapsamlı derken neyi kastettiniz onu açıklasaydınız keşke. Nasıl bir araştırma yapacaksınız, konu ne, hangi dil falan filan. Ayrıca isteklerini gerçekten de ütopik olmuş. Bütün bu isteklerinizi yapmak için İsveç, Norveç veya ABD'ye filan taşının derim.

Öncelikle Milli Kütüphane tarzında bir yer aramanız hayal. Çünkü onun adı Milli Kütüphane.

Halk kütüphanesi konsepti bizde ortaçağdan kalma olduğu için onlardan da ümit kesin.

İstanbul Üniversitesi gibi kütüphanelere gülmek için gidebilirsiniz. Bunu da geçin.

Altunizade'deki İSAM kütüphanesi İslam çalışmaları, tarih vs gibi konularda geniş, güncel bir kütüphanedir. Ancak girebilmeniz için yüksek lisans öğrencisi olmanız gerekir. Yine aynı konularda IRCICA kütüphanesi iyidir. Buralardan ödünç verilmez.

Üniversite kütüphanelerine bakarsak yeni kurulan Koç, Sabancı, Bilgi vb gibi üniversitelerin kütüphaneleri iyi, ancak yeni kuruldukları için kısıtlıdır. En geniş kütüphane yine de Boğaziçi Üniversitesininkidir. Boğaziçi üniversitesinin kütüphanesine girmeniz içinse öğrenci veya mezun olmanız gerekiyor. Ancak başka bir üniversitede araştırma görevlisi iseniz yıllık belli bir ücret karşılığı bu kütüphaneden yararlanabilirsiniz. O da ödünç alamazsınız.

Bunun dışında belli bazı kurumların uzmanlaşmış kütüphaneleri vardır. Örneğin Tarih Vakfı, Kadın Araştırmaları Kütüphanesi gibi.

Hemen hemen bütün kütüphanelerin kataloglarına internet üzerinden ulaşabilir ve araştırma yapabilirsiniz.

Ankara'daki Milli Kütüphane'nin İstanbul'daki karşılığı Beyazıt Devlet Kütüphanesi olarak görülür. 500 bin kitap -50 binden fazlası yabancı dilde- ve 25 bin dergi mevcuttur. (Çok geniş kapsamlı demek için değil, bilginiz olsun diye belirttim.)

Büyükşehir Belediyesi'nin Taksim'deki Atatürk Kitaplığı da iyidir. 2007'de Türkiye'nin en iyi kütüphanesi seçilmiş olup aşağıdaki linkten katalog tarayabilirsiniz.

katalog.ibb.gov.tr

1) Ben uzaktan öğretim yüksek lisans programları başlığı altında sadece 3 konu görüyorum, matematik göremedim:
a) e-mba b) e-konaklama (turizmle ilgili) c) Gelişimsel Yetersizlikleri Olan Çocukların Öğretmenliği (sayfanın altında: eogrenme.anadolu.edu.tr) e-mba'in maliyeti 12.600 dolar. (emba.anadolu.edu.tr)

2) Matematik sanırım staj süresini indirmez. Çünkü mevcut yönetmelik staj süresi madde 2'de şöyle diyor:

Lisansüstü diploma ve tezinin ibraz edilmesi şartıyla iktisat, maliye, işletme, muhasebe, finansman, denetim ve vergi ile ilgili alanlarda lisansüstü eğitim görenlerin bu eğitimde geçen sürelerinin bir yılı (Bu bentteki haktan yararlananlar 1 inci bentteki haktan yararlanamazlar.)

3) Bu da benden: Staj yönetmeliği değişecek sanırım, yasa değişti malum. Bu yüksek lisans ile staj kısaltma kaldırılabilir. Gerçi geriye yürümemesi gerekiyor ama İSMMO mesela, geriye yürümeyeceğinin garantisi olmadığını ifade ediyor (tabii hukuk ilkesini değiştiremezler, ama diplomayı saymıyoruz derlerse idari dava açmak gerekir ki, o zaman da kazanacağınız süre yine çöpe gider). Lafı uzattım ama hem stajyer, hem de yüksek lisans öğrencisi olduğum için detay vermek istedim. Uzaktan veya tezsiz yüksek lisanslar pek uygun fiyatlı olmuyor bildiğim kadarıyla. Yine de iyice araştırın.

Kolay gelsin,

Başka tavsiye: LonelyPlanet websitesi. Burada şehir seçerek otelleri ve fiyatlarını, tarih de seçerek rezervasyonu yapabiliyor olmanız gerek. Önermemin nedeni oradan rezervasyon yapmam değil, doğu ve batı ülkelerindeki birçok şehirde, bu siteden veya sitenin forumunda yazan kişilerden aldığımız bilgilerle kaldık; hatta biz her zaman en ucuz (hostel, guesthouse, vb.) yerlerde kaldığımız halde, verilen bilgileri yaşayarak teyit ettik, gayet rahat ve güvendeydik. Tabii inceleyip siz karar vereceksiniz nihayetinde.

vermezler.

garanti bankası vermiyordu gelirin olmadığı, harçlığı da gelirden saymadıkları için.
maaş bordrosunu getir krediyi kap dedilerdi bana geçen yıl:)
bi de yanlış bilmiyorsam min. 1000 TL idi kredi tutarı.

hiç bir gelirin yok çalışmıyorsun ve para istiyorsun ?

git bankaya söyle bakalım "500 liraya ihtiyacım var çalışmıyorum ama geri ödeyebilirim", bakalım ne diyecekler..

500tl gibi bir miktar için kredi var mı bilmiyorum ama tanıdık müdür , bireysel müşteri temsilcisi varsa alırsın , yanlışım yoksa yapı kredi bankasında belli bir miktara kadar şube direk kredi verebiliyor ben asgari maaşla , hiç bir ek gelirim yokken 10.000tl kredi aldım ( aylık taksit gelirimden yüksek görünüyor kağıt üstünde ) yapı kredi'den şube müdürünün yardımı sayesinde , garanti bankası deneme çünkü orada bütün krediler genel müdürlük onaylı oluyor. Ya tanıdık bankacı ya kefil olabilecek bir çalışan ya da senin için kredi alabilecek birini bul. Düşünmüşsündür mutlaka ama mümkünse borç al birilerinden bence.

500 ytl icin kredi karti cikar ordan cek
daha mantikli gibi gelio bana

denizbankk veriyordu bi aralar, kefilsiz, belgesiz..
cep telefonundan bi yerlere mesaj atıyordun tc numaranı yazıp, sonra da cevap geliyordu şu kadar krediniz hazır istediğiniz şubeden çekebilirsiniz diye..
bunun dışında, bana sorarsan kasma bu kadar, kredi kartı alıp ondan çek parayı, öğrenci kredi kartları 15-20 günde eline ulaşıyor, ve limiti de aşağı yukarı senin şu anda ihtiyacın olduğu kadar oluyor

kredi vermez ama kredi kartı verir. veya çalışan bir kefilin olursa kredi de alabilirsin

@durukafa denizbank'ın vereceğini sanmıyorum. kredi koşulları biraz katıdır çünkü oranın. çalışanlara bile belirli şartlar arıyorlarken sanmıyorum öğrenciye versinler..

@mh 4-5 ay önce öğrenciydim ve ordan kredi çektim.. en fazla 3600 tlye kadar veriyolardı bana.. daha azını da alabiliyorduk min. tutar da 1500 falandı galiba..
şimdi buldum kurtaran yaz boşluk bırakıp tckimlik numaranı yaz 3280e gönder..
linki de burda: www.denizbank.com

öğrenci kartlarının nakit limiti genelde olmuyor, olanın da(finansbank) 200 tl.tefeci bulman gerek sanırım :)

Kredi kartından nakit çekmeyi düşmanıma bile önermem, karttan nakit çekim harcama gibi değildir. Hem çekim ücreti, hem faiz işler. Çektiğiniz tutarı son ödeme tarihinde tamamıyla ödeseniz bile, çekim ve ödeme tarihi arasında faiz işler. Kredi taksitine benzemez, parça parça öderseniz başınıza bela olur. (Bunları mağdur olarak değil, mağdur olanları görerek ve aynı zamanda eskiden bankada ürün yönetmenliği yapmış biri olarak ifade ediyorum. Ama ha, bankalar işi değiştirmişse, kredi kartından nakit çekene güzellik yapmaya başladılarsa o başka.)

Bir yakınınız ya da arkadaşınız alsa krediyi daha iyi olur. Bu kişiler size direkt borç verse daha iyi olur.

17.00 - 01.00 shiftin'de 8 saat çalışıyor. esas olan çalışma saati'dir. geçmiyorsa sorun yok. isterse gece 00.00'ı, 5 saat geçsin. önemli olan çalışma saatidir. vardiyasına göre çalışıyor çünkü.

sonuç : çalışan haksız.

Ertesi güne girmesi pek bir anlama gelmez herhalde. Ha, akşam fazla mesaisi olarak düşünülüyorsa, sabah 9 akşam 6 çalışan biri, 7'ye kadar çalışmaya devam edince fazla mesai olur; ertesi güne girildiğinden değil, günlük standart çalışmayı aştığından. Haftasonu fazla mesaisi diye düşünülüyorsa, haftalık çalışma süresinin üzerinde fazladan bir çalışma olursa ancak alması gerek. Benim bildiğim, değişmediyse, günlük 9, haftalık 45 saat çalışma normal mesaidir. Bunu aşan akşam, haftasonu, bayram vb. çalışmaları kademeli olarak artan bir fazla mesai ücreti alır.

ben selam vermek sünnet, almak farz diye biliyorum.

bildiğim kadarıyla selam vermek sünnet, verilen selamı almak da farz. ama yanılıyor da olabilirim.
edit: hızlı olmak da lazım tabi:)

a.s ne ki? bu ağır bir sövmenin kısaltması da olabilir
selamünaleyküm
Allah'ın selamı üzerine olsun demek diye biliyorum
aleykümselam
Allah'ın selamı senin de üzerine olsun diye karşılık

arapça mı? evet
kullanıyor muyuz, evet.
şimdi türkçesini düşündüğümüz zaman daha iyi anlarız ama
ben bir müslüman olarak gelip sana "allah'ın selamı (selameti?) üzerine olsun diyorum, sen de bana bi şey demesen ya da merhaba desen olur mu? bence iyi olmaz, sen de bir müslüman olarak karşılıkta bulunmalısın, en az misli olan bir karşılıkta.

konuşmadığın, küskün olduğun birinin sana "Allah'ın selamı üstüne olsun" demesi doğru değil, dememesi lazım, niye diyor ki? her gelip gittiğinde bunu mu diycek? konuşmuyosunuz ki siz. yani bu kişi konuşma çabasıyla mı diyor? yoksa "ben senle konuşmasam da bir mümin olarak sana iyi dileğimi iletirim niyetiyle mi diyor? ikinci niyetten emin olsanız -ki olamazsınız- sizin de karşılık vermeniz -aynı niyetle- daha doğru olur. nihayetinde dünyevi dargınlıkların gözardı edileceği manevi ve dünyalar üstü bir temenni halini alır bu.

ama karşınızdaki kişi bu incelikten mahrum biriyse verdiği selam da ya ağız alışkanlığıdır ya kolpa, selamını alın ya da almayın bence pek farketmez.

İslam'a göre verilen her selama daha güzel şekilde karşılık vermek doğrudur.Farzdır diyemem onun başka bi olayı var fakat kesinlikle verilen selam kasıtlı alınmazsa günahtır veren kişinin önemi yoktur verdirtenin önemi vardır.Yine dinde küslük yaz günü ıslak bir ipek mendilin kuruma süresi diye belirtilir.Ama bunun farkındayım dersen sadece selamı al gerisi bildiğin gibi devam et.Ne kadar büyük bir vebal altında kalmışsan kal karşındaki tarafından,onu affet veya sendeyse kabahat özür dile.Böylece aldığın selam barışmaya vesile olsun.

kampenallanın güneş ülkesi vardır, başkalarının da ütopyaları vardır, ne bileyim "kusursuz dünya" düşlemeleri vardır....

ne alaka?

İslam'ın da hedeflediği hem de yaşanması ve gerçekleşmesi mümkün olan -dolayısıyla ütopya denemez- bir yaşayış vardır. herkesin müslüman ya da bir ülkenin müslüman olması. (cemaatler neden prim yapıyor? herkesin müslüman olduğu ya da kendini öyle sandığı birer topluluk, minyatür darülislam)

Harp hüdadır?
ne alaka?
kimdi o saçını koklama bahanesiyle müslümanlar tarafından peygamber efendimizin izniyle öldürülen adam, adını unuttum.

bence Allah'ın elçisinin her söylediğini değerlendirirken söylediklerinde -aksi bir hüküm belirtilmedikçe- yaşanılan olayları da göz önüne almak şarttır.

müslüman ve mümin farklı şeyler
şu alaka
kaçımız müslümanız? bu soruyu doğru düzgün sormak lazım, pek çoğumuz -Allah bilir hangimiz daha iyi daha çok daha güzel iman ediyoruz ama- mümin yani iman eden, inananlarız, müslüman kelimesiyse kendini teslim Allah'a ve buyruklarına teslim ederek yaşayan kimselerin hakettiği bir sıfattır

soruyorlar müslüman mısın
elhamdülillah tabii ki yes
buna böyle cevap verilmesi lazım ancak nihayetinde bu da bir temennidir, sen kendini Allah'a teslim ettin mi? yok. ama müslüman mısın sorusuna bu şekilde cevap vermek daha güzel daha doğrudur (derine inmeyek)

karşımdaki müslüman mı?
ben onu öyle görürsem bu daha doğru, daha müslümanca, daha mümince olur
ama bilmiyorum arkadaş adamın teslimiyetle alakası yok
beni ele alsan... ben ondan beterim
bu durumda ipek mendili falan boşvermek lazım
küsüz birader
ilerde daha iyi bir müslüman olursam, sen de olursan
bu selamını alırım, belki de misliyle

@ rodin dediin gibi kusluk yaz sıcagındaki mendil gibi olmalı ama karsıdaki adam selamın aleykum diosa bizimde aleykum selam dememiz gerekio (sızlerın verdigi cevaplarda anlasılıo) ama bu kısı ile ki kendisi yakın akraba ama selam verdigi kısı sinir hastasi edecek gibi giri sinir sistemini cokertio ve konusmak istemio yani kısacasi a.s deyip susalım mi yoksa hiç selamını da almayalım mı?

selamun aleyküm allah'la alakalı bir kelime içermez, barış üzerine olsun demektir, cevabı da senin de barış üzerine olsun demektir ki sizin durumunuzda ironik bir durum arz eder.

whooise nasıl içermez- içerisinde Allah kelimesi geçmiyor diye mi? arapça bilgisi ne düzeyde merak ettim imdi bunca yıldır herkes yanlış mı öğrenip öğretmiş.

bu kelimenin anlamı budur. Allah'ın selamı üzerinize olsun demektir.

Ekleme: sahiden bilmiyorum kelimeyi açıp arapça şu şu diyemem, doğrusunu bilmek isterim ama bu kelime bu anlamda kullanıyor buna hiç kuşku yok. neden bu anlamda kullanıldığını da öğrensem sevinirim.

@ karluk işte seninde takıldıgın yerde takılıorm ben
s.a arapca merhaba demek mi yoksa ALLAHın selami senin üzerinde olsun demek mi?

sadece merhaba gibi anlami varsa selam vermem olur biter ya da selamını almam ama içinde ALLAH geçiyorsa durum farklı oluyor

Ben de Allah'la ilgili birşey göremiyorum bu selam şeklinde. Kelime anlamı "esenlikler" anlamına geldiği söylenir. Kaldı ki İbranice'den Arapça'ya geçtiği de bilinir. Aslı "Şalom Aleyke" dir Şalom -> Selam demektir. Yahudilerin ünlü bir yayın organı da vardır Türkiye'de hatta bu isimde. Ha senelerdir insanların diline geçmiş, dini bir anlam içermiyor bence.

Selam vermek sünnet, almak farzdır bu doğru. Karşındaki nece selam verirse versin bir karşılık vermek şarttır. Ben meseleye s.a. a.s. olarak da bakmam. Günaydınsa günaydın, merhaba ise merhaba..

Allah'in selami ile falan alakasi yok arapcada anlam olarak (musevilerin kullandigi "şalom aleyhim" in arapca versiyonu iste). Ancak inanc dunyasi genelde "bu kadar insan yanlis mi biliyor canim allah allah" seklinde ilerledigi icin yapacak bir sey yok.

(edit: esselamun aleykum olursa baska imis, o zaman "onun selami (barisi rahmeti) uzerinize olsun" anlamina geliyormus (ondan kastedilen de allah oluyor haliyle). zaten millet birbirine neden arapca selam veriyor anlamak mumkun degil. allah'in selamini vereceksen allah'in selamini ver kendi dilinle neden cekiniyorsun...)

o zaman bu adam bana msnde s.a derse hiç siklemeyim cevap mevap vermiyim olsun bitsin.

kafana göre.
vicdanın rahatsızsa alırsın selamını, değilse almazsın. ayrıca allah selam verir mi, bi düşünüp irdelemek lazım? (ahaha, allah'ın selamı ne yea?)

vermek sünnet almak farzdır. fakat farzlar ikiye ayrılır
1. farzı ayn
2. farzı kifaye
ayn müminin kendini ilgilendiren farzdır. farzı kifaye ise yapılması gereken fakat başkası yapınca senin sorumlu olmayacağın farz çeşididir.
farzı ayn: oruç tutmak, namaz kılmak v.s
farzı kifaye: selam almak(selam verilen bir toplulukta alımışsa, senin almaman günah olmaz), cenaze yıkamak, cenaze namazı v.s

şimdi aslında sorun farklıydı ama cevaplarda buna değinilmediği için açıklama gereği gördüm.

İslamiyet konusunda uzman değilim, yeterince bilgili bile değilim ama, Allah selam verir mi diye irdelemiyorum. Selam, Allah'ın isimlerinden biridir ve sanırım Allah'ın barışla, esenlikle ilgili ismini vurgulamaktadır. Diğer onlarca isminden başka müntekim ve kahhardır da. İntikam alan ve kahreden. Ha bunları bilmek için dinibütün veya inançlı olmak şartı yoktur; yaşanan kültürün, coğrafyanın bir parçası olan dinden-inanıştan, en azından diğer kültür ve dinler kadar haberdar olmak gerektiği düşüncesi de yeterlidir.

@üstteki, onlar adları değil, sıfatlarıdır, Allah ismini nitelerler inancınızda.

"selamın aleyküm" Allah'la ilgili bir kelime içermez. "aleyke" üzerine üzerinize demektir. selamın aleyküm de "selam üzerinize olsun" demektir. Allah'la bir ilgisi yoktur. Ama kimileri niyeyse öyle sanmaktadır. Allah adını içeren şekilde selam vermek isterseniz "es selamın aleyküm ve rahmetullah" dersiniz, "rahmetullah" yani Allah'ın rahmeti ve selamı üzerinize olsun anlamına gelir.

ha ben selamın aleyküm diyen kişiye merhaba diye karşılık veriyorum. selamı aldım mı, aldım. karşılık verdim mi, verdim. illa arapça konuşmama lüzum yok. farzını da sünnetini de hepsini de yaptım işte.

angarya

bu arada, bu anketler sözlük yerine hep burada yapılsa keşke

hoş bir seda

42

akışkan ( su gibi )

deneme sürümü

nefes..

umut

yol geçen hanı.

memat göstergeci

uzunca düşündüm ve
sırf

Mircea Eliade'nin çoğu kitabı ilginizi çekebilir, mesela:

Dinler Tarihine Giriş
Dinler Tarihi / İnançlar ve İbadetlerin Morfolojisi
Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonları
Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi Cilt: 1 Taş Devrinden Eleusis Mysteria'larına
Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi Cilt II Gotama Budha’dan Hıristiyanlığın Doğuşuna Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi III. Muhammed'den Reform çağına
Zalmoksis'ten Cengiz Han'a: Daçya ve Doğu Avrupa Folkloru ve Dini Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme

1) www.sozluk.net/osmanlica
2) sozluk.sourtimes.org

1- yeterince iyi bir osmanlıca çeviri yapan site yok. elimde bi e-kitap var. osmanlı türkçesi. istersen mail yoluyla atabilirim.
2-bak böyle bi kitap var;
www.kitaphaber.net

valla çok iyi olur @epigonion [email protected] dan gönderebilirsin.

osmanlıca ile ilgili olarak yardımcı olmaya çalışırım.

turuncukravat [at] hotmail [nokta] com

çok anlayabileceğimizi sanmıyorum.david bohm un teorisini bilmek lazım.

elektronların aynı anda birden çok yerde olmasıyla ilgili bişey sanırım.

şöyle bir adet "makalemsi" buldum. paragrafta geçen şeyler açıklanıyor çat pat. işe yarar gibi.

www.eee.deu.edu.tr/pbl/kuantum_isinlanma.pdf

"Bell, Fizikçilerin hala yalpaladığı bir konuda bir kanıt ileri sürmüş. Onun kanıtlamış göründüğü şey, kuantum etkilerinin, Bohm'un kullandığı anlamda 'yerel-olma'dığıdır; yani, onlar (kuantum etkileri) sadece burada ya da orada değil, hem burada, hem de oradadır." diye çevirdim, acaba şununla mı ilgili?

John Bell’e borçlu olduğumuz bir teorem vardır. Bu teorem bize, A ve B noktalarında gerçekleştirilecek olan gözlem sonuçlarının birleşik olasılılıklarına dair kuantum mekaniğinin beklentileri ile “yerel gerçekçi” bir model arasında ihtilaf bulunduğunu söylemektedir. “Yerel gerçekçi” model deyimiyle A’daki elektron kendi başına bir şey, B’deki pozitronun da kendi başına bir şey olduğunu, bu ikisinin birbirlerinden ayrık bulunduğunu ve hiçbir biçimde birbirlerine bağlı olmadıklarını kabul eden modelleri kastetmekteyim. Bu varsayım, bu durumda, A ve B’de gerçekleştirilmesi söz konusu olan gözlemlerin birleşik olasılıkları konusunda kuantum mekaniğiyle çelişen sonuçlara varmaktadır. Bu durum John Bell tarafından açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuç çok önemlidir. Örneğin Alain Aspect’in Paris’te yaptığı deney gibi sonradan gerçekleştirilen diğer deneyler de kuantum mekaniğini bu tahminlerinde haklı çıkarmıştır. Bu deney,merkezi bir kaynaktan yayınlanan zıt yönlü bir çift fotonun kutuplanma hallerini göz önüne alır. Parçacıklardan birinin spininin ölçümü,diğerinin spin halini anında belirtmektedir. Bu deneyde fotonların kutuplanma yönlerinden hangisinin ölçüleceği, fotonlar kaynaktan çıkıp A ve B saptayıcılarına varıncaya dek kesinleşmemekteydi. Ölçüm sonuçları açıkça gösterdi ki Bell de dahil olmak üzere çoğu kimsenin düşündüğü gibi A ve B ‘de saptanan fotonların kutuplanma hallerine ait birleşik olasılıklar, kuantum mekaniğinin öngörüsünü doğrulamaktaydı. Halbuki bu, iki fotonun ayrık ve bağımsız nesneler oldukları yönündeki olağan varsayımı çürütmekteydi. Aspect deneyi kuantum dolaşıklığı etkilerini yaklaşık 12 metrelik bir uzaklık üzerinden saptamıştı. Bugünlerde ise kuantum kriptografisinde aynı etkilerin kilometre ölçeğindeki m uzaklıklarda gerçekleştiği kimi deneyler bulunduğunu öğrenmekteyim.

Olayların A ve B gibi iki ayrık noktada oluştuğunu ama bunların yerel olmayan etkiler dolaysıyla gizemli bir biçimde birbirlerine bağlandıklarını vurgulamalıyım. Ne yolla birbirlerine bağlandıkları ya da dolaştıkları konunun en nazik noktasını oluşturmaktadır. Öyle bir biçimde dolaşmaktadırlar ki, bu dolaşıklıktan yararlanarak A’dan B’ye sinyal göndermenin hiçbir yolu yoktur. Kuantum kuramının görelilikle olan tutarlılığı açısından, bu son derece önemli bir noktadır. Aksi takdirde kuantum dolaşıklığını kullanarak ışıktan hızlı haber ulaştırmak olanaklı hale gelecekti. Kuantum dolaşıklığı çok ilginç bir durumdur. Nesnelerin birbirinden ayrı, ama yine de iletişim halinde bulundukları bir ara duruma karşılık gelmektedir. Bu, tamamıyla kuantum mekaniksel bir olaydır ve klasik fizikte bununla benzeşen başka bir olaya rastlamak mümkün değildir. (bilgipasajı com'dan)

www.facebook.com

acayip bişimiş bu kuantum

doğrusu nam-ı diğer.

"namıdiğer"

Madem ikisi farklı anlam olarak, neden hangisi doğru diye soruluyor?
Hiç nam-ı diyar diye bir şey duymadım, eğer varsa da, nam-ı diyar (tamlama): diyar namı: diyar ismi demektir. Diyarları dolaşan kişi/kurum falan olamaz.
Nam-ı diğer: Diğer namı: Diğer adı/ismi demektir.

yabancı şirketlerin çoğu...

:)

barsandan uzak dur

Başak Groupama

turkcell.

unilever efsanesini been de duymuştum zamanında öğrenci iken, ne kadar doğrudur bilemem.

danone

unileverde torpilde çok dönüyor bul adamını rahat girersin.

schneider elektrik var bir de, ama çok götleri kalkık :)

Toyota...

assistance dizayn,cgrup ve bizim mahalledeki yufkacı.

turkcell bu konuda ok iyidir. bir çok hak mevcuttur.
diğer tavsiyelerim,
shell
bp
price water house coopers
deloitte

vs.. gibi

ayrıntılı destek için irtibata geçiniz...

çalışanına değer veren derken ne kastettiğin önemli.
olay sadece maaş ve diğer haklarsa bir çok şirket verir ama canını da çıkarır.
çalışma ortamı, çalışanların her konuda katılımı ve fikir beyan edebilmesi ve ciddiye alınması, çalışan motivasyonu konusunda yapılanlar vb gibi şeylerse çok çok az yerde bulursun; bunlar çoğu şirkette "güya" yapılır ama emin ol hiç biri çalışanları tatmin edecek şeyler değildir, "laf olsun torba dolsun, aman da ne kadar iyi okuduk ik kitaplarını" kabilinden şeylerdir.
yukarıda yazılan şirketlerin çoğunda çalışan tanıdıklarım ve arkadaşlarım var, çoğu baskıdan kafayı yemiş durumda...çoğunun kariyer imkanı yok vs...
örneğin denetim şirketleri değil değerli hissetmek, kafayı çizmek için oldukça iyi yerler. 7/24 çalışmaktan etrafa boş boş bakan arkadaşlarım var, 3 aydır ilk kez pazar öğleden sonra çalışmadım diye seviniyorlar.

philip morris'ten bayağı memnunlar

abb
siemens

Global dünyada ben öyle bi şirket bilmiyorum.

Yanlış soruya doğru yanıt gelmesi pek mümkün değildir, yanlış hayat nasıl doğru yaşanmazsa...

Çalışan kimdir, homojen bir tip midir? Çalışmak, çalışan için ne ifade etmektedir, hayatının amacı mı, aracı mı; kendisini gerçekleştirmesini engelleyen mi, yoksa kendisi olabilmenin tek yolu mu; yoksa bu ücretli çalışmanın çalışma ile ilgisinin kalmadığı mı?

Değerden kasıt nedir, standart bir kategori midir? Çalışana göre, değer vermenin de anlamı değişecektir. (Konumuz olmayabilir, ama bir de kullanım değeri ve değişim değeri bir şey vardır.)

Bazı çalışanlar nitelikli, uyumlu ve çalışkandır, bunlara muamele farklıdır; bazıları nitelikli, çalışkan ama uyumsuzdur, bunlara muamele farklıdır; kimisi de hem tembel, hem de uyumsuzdur, bunlara muamele de hepten farklıdır; kimisi niteliksiz olup bunların da bazısı uyumlu ve çalışkan, kimisi uyumsuz ve çalışkan, kimisi de hem uyumsuz, hem de tembeldir ve bunlara da muamele birbirlerinden farklıdır.

Ancak soru, istenilen süre ve kalitede çalışmaya razı olanlara sağlanan maddi-manevi (!) olanaklar ise, diyecek fazla bir şey yok. Denebilir gerçi: Yine bir kısım çalışan patron veya vekilinin sırtını sıvazlamasından, yaptığı işi beğenmesinden haz alır; bir kısmı da sırtımı sıvazlamasın, ama iyi bir ücret ve mümkünse ikramiye ödesin, özel sağlık sigortası yapıp tatil parası versin ve bir de yüksek performansımı ödüllendirsin noktasındadır; kimisi de sırtımdan uzak dursun, vereceği para ve haklar da beni fazla kesmez, el-mecbur gidiyoruz, havasındadır.

Rodin, kısmen de olsa doğru söylüyor olabilir. Uzatmaya hacet yok...

1. alarm kullanıyorum.
2. 7.30 ve uyanamadığım için 8.00
3. cumartesi pazar 11.00 civarında
4. 5-6 civarı
5. hayııır.
6. iki kova kahve içene kadar gözlerim kapalı sürükleniyorum.
7. başaramıyor olmanın sırrı da genetik. geçen gün gazetelerden birinde vardı. insanların günlük toplam uyku ihtiyacından uykunun başlangıç ve bitiş saatlerine kadar kontrol eden farklı genleri ayırmışlar. artık müsterihim. benim kabahatim yok. hep annemin suçu.

1. Telefon alarmı
2. 6.30-6.45 civarına
3. Alışınca bazen kendim de uyanıyorum
4. 23.00 sularında yatarım en geç
5. Tatil dönüşü sıkıntı olacak ama 2 haftaya fln bünye alışır, alırım uykumu herhal
6. Dinç uyanabildiğimi söyleyebilirim
7. Gece 2-3-4 gibi uyuyup sabahın köründe dinlenmiş olarak kalkmak mümkün değil tabi. Erken yatmak lazım. Uyumadan önce biraz süt içmeyi tavsiye ederim. Hakikaten iyi oluyor.
8. Son olarak da aç karnına uyuyunca sabah daha zor kalktığımı fark ettim. Uyumadan en erken 5-6 saat önce yemek yemişsem, gece yatmadan biraz yemek veya bisküvi vs. tüketince sabah daha rahat kalkıyorum.

1-Alarm kullanıyorum ama genellikle alarmdan önce kalkıp alarmı kapatıyorum
2-İşe erken gideceksem 06:50, geç gideceksem 07:30
3-Evet
4-Gününe göre değişiyor. Bir gün önce çok yorulmuşsam ertesi gün işim erken biterse eve erken dönüp 22:00 gibi uyuyorum ama genellikle 23:30-00:00 gibi uyuyorum
5-Haftaiçi işler çok yoğunsa uykumu alamıyorum. Bu nedenle artık uykular haftasonuna kalıyor ve ctesi-pazar geç uyanıyorum
6-%90 dinç uyanıyorum
7-Sanırım alışkanlık. Eğitim hayatım zorlu geçti ve bazen 2-3 gün sadece 6-7 saat uyuduğum günler oldu. Eskiden kalma bir şekilde devam ediyor.
8-Başka yok :)

1) Bazen çift telefonda ikişer alarm kuruyorum
2) işte saat 8:30 da olmam lazım, yol arabayla 20dk. Ben saat 7:00'a kurup her 9dk da bir "ertele" diyerek 7:50 de anca uyanıyorum.
3) Alarm kurmazsam kalkamam. saat 9'a kadar deliksiz, 12 ye kadar delikli uyurum.
4) 01:30 da yattığımı düşünürsek maksimum 6-7 saat uyuyorum evde. iş yerinde de fırsat bulursam 2 saat uyuyorum.
5) 6/24 uykusuz geziyorum, yastık gösterseler uyuyacak pozisyondayım. pazar günleri danalar gibi uyuyorum akşama kadar.
6) Terminalden sevgili vs almaya gitmeyeceksem dinç kalktığımı hatırlamıyorum.
7) Vitamin desteği alıp, sigara, alkolden uzak duranların başarabildiğini duydum. Bir de işe saat 1 de gelen patronlar dinç kalkıyormuş.
8) yeter yahu lotodan para çıksa 1 ay yataktan kalkmayacağım.

1-hayır
2-
3-evet
4-8
5-evet
6-dinç sayılır
7-aynı saatte uyuyup uyanmak (mesela benim saatim fixtir gece 4 öğlen 1 hergünüm böyle)
8.o kadar

saol.

1. kullanıyorum ama bi işe yaramıyor uyku sersemliğiyle alarmı kapatıp tekrar uyuyorum geç kalıyorum (evet her gün)
2. eğer 12den önce kalkmam gerekiyorsa mutlaka kuruyorum artık işim kaçtaysa ona göre
3. erken kalkacaksam asla
4. çalıştığım ya da staj zamanı ortalama 4-5 saat. eğer boşsam 9 saat falan
5. hayır
6. evet. hayır. hayır.
7. başaramıyorum
8. beni bırak, hep uyurum ben

1-) evet ama çok bir faydasını görmedim desem yeridir.
2-) 7:00
3-) nadiren, ama çok zor
4-) 6-8 saat arası değişken bir süre, ortalama 7 saat diyelim
5-) evet.5-6 saatten fazla uyuduğum sürece sorun olmuyor
6-) duşa kadar uyku mahmuru,kahvaltıda sersem, sonrasında kartal gibi babam afedersin
7-) uyku düzenimi olağansütü bir durum olmazsa bozmama ve borçluyum bi de kitap okuyarak uyumanın faydası var diye birşeyler duymuştum, yamulmuyorsam.ara sıra annemin tek bir "sihirli dokunuşla" uyandırmasını da eklemek lazım
8-) yatağa yatıp kitap okumaya erken başlayın bırakın gözler yorulup erkenden kapansın.bayık kitaplar okumayın roman gibi sürükleyici birşeyler olsun.erken yattığınız için sabah ister istemez erken uyanacaksınız

1. evet, telefon.
2. 7:30
3. işi seviyorsam evet, sevmiyorsam hayır. seviyorsam çoğu zaman alarm çalmadan bir iki dakika önce uyanıyorum.
4. 6-7
5. evet
6. işi seviyorsam zıpkın gibi, sevmiyorsam 2,5 saat sersemlik.
7. işi sevmek.
8. sevdiğin işi yap.

morning yourself.

iş yerine okul, yaşam.. vs. gelebilir.

1. hayir
3. evet (12-1 gibi yatip 7-7.15 gibi uyaniyorum)
4. 6-7
5. hem de her gun
6. 3 dakika icinde normal yasantima donerim. kendimi yataktan yuvarlanarak atip 3x8 sinav cektigim zamanlar da oluyor.
7. her gun hemen hemen ayni saatlerde yatip kalkiyorum. yemekleri de asagi yukari ayni saatlerde yiyorum. duzenli bi hayatim var yani. 20 kisinin yaptigi sekizi ben yaparim :)
8. uyanir uyanmaz yataktan kalkarim. bi 10 saniye soyle bi bakinirim etrafa, kacar gibi kalkarim yataktan.

1) Alarm kullanıyorum.
2) 06:54
3) Evet.
4) 4-5
5) Almak zorundayım.
6 ve 7) Öncelikle; ben bir kahvekolikim. O kurtarıyor. Uyanır uyanmaz evden çıkıyorum, sabah 10 dakika metrobüse yürüdüğümden bu zaman diliminde uyanıyorum. Geç kalırsam koşuyorum, sayılır mı? Ve o gün benim için önemli bir günse, kaç saat uyuduğum hiç önemli değil, dinç kalkarım. Motivasyon lazım demek ki. Motivasyon bulun kendinize.
8) Sevgiler saygılar.

1.Ceptelefonu alarmı
2.07:15
3.Bazen
4.5 saat ("-+" 1 saat)
5.Genelde evet
6.Bünyenin alışmasıyla alakalı bundan 3 sene önce günde 2 saat bile yetiyordu.(Yaşlandık)
7.Düzenli hayat.
8.Nası yani ?

İyi geceler ¿

off, ne zor konuya değinmişsin.

ben iki kişilik cevap vereceğim: kendi adıma ve godless commie adına.

1. Her ikimizin de baş ucunda cep telefonları var, ayrıca, sabah acil birşey varsa, aileleri kuruyoruz geceden, telefon açmak üzere, ayrıca, evdeki iki köpek sabah 07.00-09.00 arasına kurulu hep (biri dışarı çıkmak için uluyor, diğeri balkona çıkmak için kapıyı tekmeliyor)

2. Kalkacağımız saatten yarım ila 45 dakika öncesine. 5'er veya 10'ar dakika snooze ile.

3. Asla kalkamıyoruz. Alarmlı bile kalkamıyoruz.

4. Ortalama 9-10 saat uyuyoruz.

5. 9-10 saatten az uyumuşsam, hayır.

6. Ben, kalktıktan 2 (iki) dakika sonra tercümeye oturabilecek kadar çabuk ayılıyorum. Godless commiee, 2 büyük çaydan sonra ancak açılıyor.

7. Başaramıyoruz ki :)

8. 78 saati geçersem uykusuz, halisünasyon başlıyor.

1. Alarm kullaniyor musunuz?
2. Kullaniyorsaniz saat kaca kuruyorsunuz?
3. Alarmsiz kalkabiliyor musunuz?
4. Kac saat uyuyorsunuz (genelde)?
5. Uykunuzu alabiliyor musunuz?
6. Sabah mahmuru mu oluyorsunuz hep? Yani dinç ve zinde bir sekilde kalkabiliyor musunuz? Hatta kalkar kalkmaz kosmaya gidebilecek kadar?
7. Bunu basarabiliyorsaniz sirriniz nedir?
8. Baska?

1.Evet
2. 6.20, 3 kere de Snooze yapiyorum 6.40 gibi kalkiyorum
3. Hayir
4.hafta ici 6-8 saat arasi, haftasonu 10-12 saat
5. Hayir, ama uykumu almaktan cok ise gitmek zorunda olmamla ilgili bir sorun bu sanirim
6. 20 dakka icinde araba kullanabilecek hale gelebiliyorum
7. düzenli yasam + spor yararli olabilir bence

1. Evet.
2. Kimi zaman 08:00, kimi zaman 09:30, bazan 12:00.
3. Huzursuzsam veya ertesi gün zamana bağlı, stresli bir işim varsa yahut bazan sebepsiz.
4. 7-8 saatten aşağısı zor kurtarıyor (genelde tabii, 3 saat de yetebilir, 10 saat de yetmeyebilir).
5. Duruma göre (ama çoğu zaman dinlenmiş hissetmiyorum).
6. Evet. Zinde olduğum ender. Mümkünse koşmayayım.
7. Başaramıyorum, ama eğer başarmışsam iyi bir dönemimdeyim demektir.
8. Baldan tatlı, baltadan ağır...

1- Evet, cep telefonu alarmı.
2- 07:20
3- Şartlarsam geceden kendimi evet.
4- 6-7
5- Evet
6- Genelde dinç kalkıyorum.
7- Tatil matil demeden 6 ya da 7 saat uyumak ve bünyeyi alıştırmak. Kaçta yatarsam yatayım tatillerde, alarmı 6 saat sonraya kurup uyanıyorum mutlaka.
8- Kilo problemi yoksa, sabahları balık yağı hapı yutmak dinçliğe katkı sağlıyor bende. Ha bir de, sabah 10 dakika daha uyuyayım dur dersem, bütün günüm bok gibi geçiyor, sersem oluyorum.

nasıl bir gezi olacak, her ülkede kaç şehir gezilecek, para ve zaman kısıtları neler? bunları verirsen daha sağlıklı bir sonuç alabilirsin.

Bunlar var:

interrail.genctur.com
www.lonelyplanet.com

İlki ile planı ve maliyeti görmeniz mümkün, tercih ederseniz yüzyüze görüşüp detayları alırsınız. İkincisinden çok faydalandım, kalınacak yerler konusunda falan. Bu sitede ayrıca forumlar da oluyor, orada taze bilgiler verenlere rastlayabilirsiniz. Bir de bunların (Lonely Planet) kitapları oluyor, gayet faydalı.

backpacker tarzi 1 aylik bir gezi dusunuyorum. Ama nerelere gitmem konusunda bir fikrim yok tavsiyelerinizi bekliyorum. Bir de interail ile mi yoksa diger ulasim araclariyla mi gezmemi tavsiye edersiniz? Buna dair bildiginiz link ler var ise yollar misiniz?

@uyuklayan kedi
sen nerelere gittin, nereleri tavsiye edersin? interail den baska ulasim saglayabilir miyim?

Saydığınız ülkelerden Fransa ve İtalya'ya gittim, fakat Fransa'ya gideli on yıl oldu, anımsamıyorum; İtalya'da da arkadaşımda kalmıştım. Bunun dışında, Çek Cumhuriyeti'ne, Bosna-Hersek'e, Hırvatistan'a gittim. Bunların her birinde birkaç gün kalınabilir.

Gördüğüm diğer yerler, İran, Pakistan-Hindistan, Özbekistan-Kırgızistan-Kazakistan. Buralar için Lonely Planet'in tavsiyeleri her seferinde işe yaradı. Kaldığımız her yerde Avrupa'dan turistlerle de karşılaştık ve onlar da Lonely Planet'çi idi.

Gezi yaparken benim dikkate aldığım konu, aynı ülkede birden fazla şehir görmeye gayret etmek, zaman elverdiğince uzun kalmak (uzun kalmak da bütçeyi zedelediğinden mümkünse en ucuz yerleri tercih etmek), ayrıca gittiğim ülkeyle coğrafi (ve varsa kültürel) yakınlığı olan bir iki ülkeyi daha görmek ve uçakla konmak yerine ülkeden ülkeye karadan (tren veya otobüsle) ulaşmak, böylece daha manidar bir "anlama-tanıma" sürecine girmek. (Makedonya-Kosova-Arnavutluk ve Çin-Moğolistan-Vietnam gibi iki gezi planım var halihazırda.)

Yazsam daha çook yazarım, bunlar bir fikir verdiyse iyi.

www.ikeo.org.tr

Bu sitede arayabilir veya sitedeki iletişim merkezinden sorabilirsiniz.

"Kalfalık ve ustalık belgesi çıraklık ve yaygın eğitim genel müdürlüğüne bağlı mesleki eğitim merkezleri tarafından verilmektedir. "

Tuhaf, artık vade farkı pek kalmadı, olsa bile %60 vade farkı olamaz. Bu mağazaya bir de siz gitseniz veya birlikte giderek fiyatları kontrol ettikten ve fiyatların böyle olduğunu gördükten sonra yüzyüze derdinizi anlatsanız telefondaki kadar kolay "hayır" diyemezler sanırım.

Ancak aynı şeyi kendim yapar mıydım, sabırla inkna etmeye çalışır mıydım? Emin değilim, asabiyim ben biraz. Bu yüzden biraz araştırdım, sanırım 'sebep göstermeksizin iade' için uzaktan (internet ve telefon gibi) ve harcama belgesi olmaksızın yapılan alışverişlerde 10 gün süre var. Tüketici Yasası'nı iyice inceleyin yine de.

gidip iade edin. 15 gün içinde yanılmıyorsam geri verebiliyorsunuz. hadi 1 hafta olsun, ne fark eder.

geri verdikten sonra, isterseniz, istediğiniz şartla da geri alabilirsiniz.

ben de istedikleri kadar kağıt yapıştırsınlar tüketici haklarına göre iade almak zorundalar diye biliyorum.

ben de üstüme "aldığım her şeyi keyfim isterse her koşulda iade edebilirim" diye yazı asıp gezicem öyle mağazaları. o yazıyı gösterirse ben de gösteririm kendi yazımı. yazıyla olsaydı...

öneri: fiyatlar pahalı olmasın, 3-5 kuruş daha fazla kar için kimseyi üzmeye gerek yok. mesela en basitinden su 50 kuruş olsun, bakkal fiyatı. kullanacağınız malzeme kaliteli olsun, titizliğe özen gösterin. öğrenci dostu olduğunuzu belli edin. böyle böyle yayılır ününüz..

gerekenler: birkaç yerde ufak ufak şeyler var, zamanınızı yiyecek biraz:

www.koniks.com
www.hisse.net
www.konak.bel.tr (büfe yazıp aratın)

Projeniz hayırlı olsun der, gelirsem 2 veya 3 kişi olacağımızdan bu ekibi doyurmanızı rica ederim :)

A) Ticarete yeni başlayanlara genelde şahıs firması kurmaları önerilir. Çünkü kurulması da, kapatılması da diğer firma türlerine göre hem formalitesi daha az ve bu yüzden çabuk olur, hem de maliyeti düşük olur. Aşağıdaki işlemlerden son zamanlarda değişenler oldu mu bilmiyorum ama büyük bir fark muhtemelen yoktur. Ayrıca, işe başlayınca zaten gerekli (muhasebe defterleri, faturalar, vb.) evrakın tasdiki, hazırlanması ve defterlerin tutularak vergisel işlemlerin sürdürülmesi için SMMM (serbest muhasebeci mali müşavir) gerekeceğinden, işe başlamadan bir tanesi ile anlaşırsanız bu işlemi ücreti mukabilinde (korkulacak bir rakam değildir) yapar.

B)
1) Vergi dairesine (Bildirim Formu, Kira Kontratı veya Tapu Fotokopisi, İşe ilk başlayan kişinin noter tasdikli imza sirküleri, İkametgah İlmühaberi, İşe Başlama Formu, Nüfus Cüzdanı Örneği) başvurduktan sonra yoklama memuru denetlemeye gelir ve bilgileri teyit eder, vergi levhası alınır.

2) Esnaf ve sanatkarlar sicil memurluğuna (İşyeri İkametgah İlmühaberi, Vergi Levhası fotokopisi, Kimlik fotokopisi, 2 resim, Sicil harcının yatırıldığına dair dekont) başvurulur.

3) Belediyeye (Nüfus Cüzdanı Örneği, Vergi Levhası, Esnaf Sicil Kaydı, Oda Kayıt Belgesi, Tapu veya Kira Kontrat Fotokopisi, İki Adet Resim, Pul), MEB onaylı ustalık belgesi (110 daldan biri) ile ve form doldurularak incelemeye verilir. Büyükşehir sınırlarında ise, belediye yerin uygunluğuna muvafakat vermelidir, ayrıca noter tasdikli olarak kat maliklerinin de muvafakati olmalıdır.

4) İlgili meslek odasına (Vergi dairesine kayıt belgesi, İşyeri İkametgah ilmühaberi, 3 fotoğraf, Nüfus cüzdanı örneği, Sicile kayıt belgesi, Alanında ustalık belgesi) başvurulur.

5)Bağ-Kur İl Müdürlüğü'ne başvurulup Bağ-Kur giriş bildirgesi alınır ve söyledikleri kuruluşlara onaylatıldıktan sonra kendilerine geri verilir.

6) Personel çalıştırılması halinde de Bölge Çalışma Md.'nde, SGK'da falan yapılacak işyeri ve işçi bildirimleri sözkonusudur.

mevzuattan korkmayın. eğer ciddiyseniz, yapacağınız işte, bir miktar para ve birkaç gününüzü ayırarak, mevzuatı yerine getirebilirsiniz.

ha herkes mi yapıyor bunları, hayır! ama siz yine de yapın. tabi karar sizin.

kolay gelsin.

bir öneri vermek gerekirse kısa dönem kar elde etmeye çalışmaktansa uzun dönemde kar elde etmeye çalışmak işletmenizin ömrünü uzatır.minimum fiyatı maksimum kaliteyi sever öğrenci ahalisi.belki kaliteden ödün vermezseniz küçük işletmeniz öğrencilerin uğrak yeri olan bi restoran zincirine bile dönüşür.

normalde mesleğin bir odası varsa kayıt olmak zorunludur. ama cezayı meslek odası keser bana kayıt olmadın diye. yani başka biri "sen odaya kayıt yaptırmamışsın" diye gelip ceza kesmez.

Hangi kanuna dayanarak ceza kesebiliyorlar peki?

odaya kayıt olmadan iş yapamaz bir de. ha yaptı diyelim, herhangi bir incelemede ortaya cıkarsa baya bi ceza odersınız.

soruna net bi cevap veremicem,bilgim yok ama,arkadaşım bi mekan açmıştı ve oda meslek odasına kayıt olmak istemiyodu üyelik ücretinden dolayı.baya bi araştırdılar muhasebeciye falan sormuşlardı,ve meslek odasına kayıtın zorunlu oldugunu öğrenmişlerdi.yani teferruatını bilmiyorum ama,zorunlu büyük ıhtimal.pek yardımcı olamadım kusura bakma

Arkadaşlar sorduğum daha teknik bir soru aslında. Kim, hangi kanuna dayanarak ceza kesebiliyor?

Bu gerçekten incelenmeye muhtaç bir konuya benziyor. TTK zorunluluktan söz ediyor. Ayrıca, odaya kayıt konusu olan faaliyetin ticari mi, sınai mi yoksa serbest meslek sayılan bir faaliyet mi olduğuna bakmak gerekiyor gibi. Ticaret ve sanayi odaları ile meslek odalarının kanunlarını da incelemek lazım. Yarım saattir bakıyorum, net bir şey bulamadım (beilki de bu işin uzmanı olmadığımdandır). Aklıma gelen bir nokta da, odanın durumu fark ederek re'sen üye yapmasını ve/ya ceza kesmesini bir yana bırakırsak; bazı teknik işlerde, ihale vb. konularda uyuşmazlık veya dava edilme hallerinde durum ne olur?

Soruya soruyla cevap vermek gibi oldu, ama sanırım birkaç bakımdan ve birden fazla kanun vs. inceleyerek araştırmak gerekli. Sormadıysanız, hukuk forumlarına da sormanızı öneririm.

Başınız sağolsun, sabırlar dilerim.

Ne kadar güvenilir bilmiyorum ama bunu buldum:

www.ustunler.bel.tr

Noterin nerede olduğuna göre değişebilir. Ancak öğle mesaisine yakın gitseniz riskli olabilir. Sabah erkenden işini halletmek isteyenler olabileceğini düşünüp 10-11 gibi gitmek mümkün. Ancak ben İstanbul'un merkezi yerlerinde yarım saat bile beklemediğimi söyleyebilirim. Diğer işlerinizi yapacağınız semt(ler)te bir notere giderseniz zaman kazandırıcı olabilir.

ağustos ayı 31 gün=) koskocaman 1 gün daha var önünde.

yarın için konuşmak istersen. al bir fotoğraf makinesi çık her gün (düzenli) ağaçların fotoğraflarını çek. hatta aynı ağaçların fotoğraflarını çek. sonbahar bitince onlara bak ve şaşır..

sonbaharın gelmediğin, ekim ortasına kadar havaların güzel olacağını düşünür, ümit eder, veya öylemiş gibi yapar.

yapsın bence :))

bi de arkadaş edinsin.

gömleğin üstüne kazağaını giy vur kendini sokaklara ama öncelikle arkadaş edin derim çünkü istanbul zaten yanlız birde seni çekiceğini hiç düşünmüyorum.
aslında sonbaharla bir bağlantı kuramadım yazda kışda bunlarla ilintili şeyler çıkabilrsin yani yazında insanlar yanlız veya kışında yatağa yanlız yatabilirsin (eğer kastettiğin buysa) tam olarak neyi imha ettin anlamaış değilim ama sonabahar iyidir be püfür püfür miss..

İstanbul'da veya başka yerde sonbahar, aynen ilkbahar ve yaz ve kış ne sebeple geldi ise, o sebeple gelmiştir. Arkadaşı olanlar için de aynı şekilde davranır mevsimler. Yalnız biri diğer mevsimlerde ne yaptığını düşünerek sonbaharda da onları yapabilir. Örneğin karlı kış günleri ve aşırı sıcak yaz günlerine göre daha fazla seçeneği bile olabilir.

gel gel biz her pazar risk, pes filan oynuyoz adam lazım. hem sende sıkılmamış olursun.

bülent ortaçgil'den eylül akşamı dinlenir, u2 - october dinlenir, opeth - dirge for november dinlenir. her aya bi şarkı yeter, fazlası istenmeyen sonuçlara yol açar.
her pazar pes dönüyorsa ben de geleyim ona ehe?

beşiktaş'ta ortaköy'e yürüyüp sahilde oturabilirsiniz mesela.
ayrıca yıldız parkına gidip düşen yaprakları da sayabilirsiniz.

Anadolu yakasi sahil seridine yakin bir yerlerde oturuyorsan seni bisiklet grubuma davet ediyorum. Pedal ceviririz hepberaber :)

Sanırım öğretim görevliliğinden bahsediyorsunuz. Bunun için akademik kariyer istenmiyor ve master, doktora gerekmiyor, diye biliyorum. Ancak verilecek dersle ilgili meslekte dikkate değer bir tecrübe varsa artı puan. Sizin belirttiğiniz okulları bilmiyorum ama, Yıldız geçen yıl ilanında ALES ve TOEFL/KPDS koşulları koymuştu.

Aslında size referans olacak ve yönetimde etki sahibi bir hoca varsa pek de zor olmayacağı kanaatindeyim. Başıma gelmedi ama örneklerini gördüm.

bölüm baskaninin şu şu derslere bu arkadas girecek diye bir yazi yazmasi, dekanligin da bunu onaylamasi yeterli. eger dersi ingilizce olarak verecekseniz yök belirli bir kpds puani da istiyor sanirim 80 civari.

Onlara da öğretim görevlisi deniyor, buyüzden okulların kadrolu öğretim görevlileri ile çok karıştırılırlar.
Her üniversite yada fakülte koşullarını kendi belirler. Bizimkinde ales yada kpds şartı yok ama en az yüksek lisans mezunu olma şartı var.

doktora git?

yeğenimde vardı doktora bir krem vermişti, eser kalmadı siğilden falan.

doktor verdi o ilacı. veryutol=ilaç:D

veryutol veren doktora daha berbat oldu de?

anneannemden kalma bişey onereyim
uzun bir saçla sıkıca sar ama sıkıca.o 2 bilemedin 3 güne düşer:)

doktora dedim kötü oldu die lazerle alalım dedi. cesaret edemedim. anneanne işleri şeyler istioyorum ben sanki:S

benim de elimde bişey çıkmıştı siğildi herhalde 2-3 sene önce. uzunca bir süre aynı boyutta kaldı. sonra denize girdim eridi gitti. bi ara da burnumda çıkmıştı o zaman doktora gitmiştim bişey sürmüştüm geçmişti ama adını hatrlamıyorum ilacın. bu tip şeylere deniz iyi geliyor diye duymuşluğum var da mikrop filan kapar daha kötü olursa karışmam. anneanne lafı geçtiği için yazdım.

1- buzlukta karaciğer dondurup her gün siğilin üstüne bir parça koyabilirmişsin. üstünü de çok sıkmadan bağla. bazı siğiller için işe yarıyormuş***
2- sigara külünü sıcakken daha* üzerine değirebilirmişsiniz.
3- ip bağlayınca köküne düşebilirmiş.
not: tamamı anneanne ürünüdür. sonradan mesuliyet kabul etmem:D

benim okunduydu kucukken etrafını bi teyze cizdi kalemle bisiler yazdı ufledi sonra git soyle bi uzaklara bak dedi buna anlam veremedim ozaman oyle saga sola bakındıydım. 2-3 gun sonra gitti.

benim kuzenimde vardı ve ne kadar koca karı işi şey varsa denediler. ilk önce onda da ilaç pek işe yaramamıştı sonra saçmaladılar, birsürü abuk subuk karışımlar, batıl davranışlar, mahallenin imamına bile patates mi soğan mı hatırlamıyorum bişeyler okutup kuruttular falan... hatta bi ara yakmaya bile kakltılar.

galiba sonunda başka bi doktorun verdiği başka bi ilaç işe yaradı.

Ben de etrafının mürekkeple çizilip dua okunduğunu falan duymuştum ama bilmiyorum. Nette bulduğum (sanırım sizin de istediğiniz) şu:

اَمْ اَبْرَمُوا اَمْرًا فَإنَّا مُبْرٍمُونَ

Okunuşu: “Em ebremû emren fe innâ mumbrimûn.”

Yüzde ve elde bulunan temralar (siğiller) için kenarları kalemle işaretlenerek 3-5 ve 7-40 defa bu ayet okunursa Allah şifa verir.

kesinlikle doktara git. dondurma diye bi yöntem var. 1dk sürüyo sadece. acı kısmı ise 2dk yanıyor o kadar.bikaç seansla kesim çözüm. hatta benim dudağımda vardı tek seferde kayboldu gitti.

incir sutu...

Duoderm Solusyon 15gr adli ilaci eczanelerde bulabilirsin. tarafimdan 2 defa kullanildi ve ise yaradi hatta kuzenimde kullandi ve ise yaradi. bazi yerlerde yazdigi gibi iz gibi bir problem yasamadik.

kullanim sekli;
once elini sicak su dolu bur kapta bekletiyorsun 3-4 dakika
daha sonra havlu ile kuruluyorsun
oje gibi sigilin ustune suruyorsun

eger duzenli ve denildigi gibi kullanilirsa max 1-2 haftada sigil dusuyor(evet kopuyor)yara vs olmuyor deri gibi dusuyor.

sudur: www.farmacep.com

Kesinlikle incir sütü. Biraz yakar ama gerçekten işe yarıyor. Bende et beni vardı toplu iğne nin topunun iki kadar büyüklükte onu da düşürdü. Sütü sürdüler ben iki hafta boyunca kendime kızdım niye böyle bir şeye izin verdim modern tıp varken diye ikinci hafta sonu düştü inanamadım. :D

yazılanların hepsini boşver. git bir hastaneye 5 dakikada yaktır kurtul.

Zaten arayanlar profilinizden görmüyordur, görünmese de kaydettiğiniz e-mail ile bulunuyordur. Yeni ve bambaşka bir e-mail alıp facebook'ta yeni bir hesap açsanız olur mu, diye düşündüm sadece.

facebook mail adresinizi degistirmeniz lazim, soyle birsey oneririm:
-yeni bir mail alin, bunu facebook'a kayit ettirin. (gizli olanindan)
-yeni mail'e login olup gelen butun mailleri eskisine forward ettirin.(gmail'de var mesela)
-boylece eski mailinizden yeni mailinize gelen mailleri gorebilirsiniz ve facebook login seyinizi de kimseler bilmez, bulmaz.

1)beşiktaş tarafından gelirken, HACIOSMAN tarafından GİTMEYEN otobüs-minibüslere binerseniz önünde inebilirsiniz. durak adı bilmiyorum ama, itü nün oradan sağdaki yola sapınca, muhtemelen 2. durakdır.
2)bilmiyorum
3)bilmiyorum

2) Kahve taze olmalı, bol kullanılmalı. Bildiğiniz yer yoksa, Mehmet Efendi alabilirsiniz. Ben şöyle pişiririm: Normal boyda (bazıları biraz iri olur) fincan için, tepeleme dolu 3 çay kaşığı kahveye toz şekeri ekleyip karıştırırım. Fincan hacminde SOĞUK suyu ekleyip çok kısık ateşte bakır cezvede yaparım. Köpük kabarınca direkt cezveden dökerek veya kaşıkla alarak tekrar ateşe koyarım. 2-3 kez köpük alınca fokurdamaya başlar ve kalanı da fincana eklerim. Yanına soğuk bardak su ve sigara alırım.

3) Çay daha karışık, hem herkesin damak tadı farklı, hem de son zamanlarda aynı markanın iki paketi bile birbirini tutmayabiliyor. Tatlı su ve beğendiğiniz çayı kullanmanız yeter. Demlikteki çayın suya oranını deneyerek tutturup daha sonra aynı ölçüyle yaparsınız. Duyduğuma göre demlikteki çaya su eklemek değil de, kaynar suya çayı eklemek asıl yöntemmiş ve daha iyiymiş. Bunu da denersiniz. Demledikten sonra uzun süre beklemeyin, 15 dakika kadar sonra içmeye başlayın, yarım saatten fazla bekleyen demi de kulanmayın.

kahvedelisi'ne sorun diyecektim ama yazar değilsiniz. onun entry'lerini okuyun o zaman.

snowflake@ kafası hariç vücudunu yıkadım ben ama :S

çok pisti çünkü. bezle falan siliniyorsa eğer o şekilde geçecek gibi değildi.

sütü de içmedi tam zaten inş ishal olmaz. gitti kıymalı kır pidesi yedi =)

o zaman gözleri ve diğer konular için acilen veterinere gideyim ben.

teşekkürler

köpekler yıkanır ama iran kedisi gibi çok uzun tüylü kediler dışındaki kediler yalanarak kendilerini temizleyebildikleri için ve dahi yıkanma işlemi kedilerin derilerinin üstündeki tabakaya zarar verdiği için yıkanmazlar. tabii kafasını yıkamamanız iyi olmuş.

tuvaletini yapabiliyor mu? bir derin kaba kum koyun, ve gösterin ona. harş harş harş yapın. eğer tuvaletini yapabiliyorsa o kendiliğinden gider kuma yapar.

ama öncelikle veterinere gidin bakalım ne diyecek. yavru kedilerde hastalık pek olmaz da onun acilen aşılarını olması lazım.

ilk olarak hayvandaki pireleri öldürmeniz üzerindeki yumurtalara hiçbir yarar sağlamaz damlalar var veterinerde yaptırabilirsiniz tüm pire sorununuza çözüm olur. eve falan yayılırsa başa çıkamazsınız parazit için damla şart.
yavru kedilerin genelde göz problemleri olur bir krem alın antiboyotikli göz için hr gün sürün.
kedilerin pipisi de içerid oluyor böyle grekli durumlarda çıkartıyorlar çiş seks ıvır zıvır. yani görmüyor da olabilirsiniz.
bir de parazit aşısı yaptırın kıl kurdu tenya falan varsa tüylerinden size de geçebilir.

1) Evet kedi yıkanmaz kural olarak, ama hayatında 1-2 kez yıkandı diye de sakata gelmez herhalde.
2) Pire evet kediden insana geçmez, ama evde rahatsızlık yaratır. Ensesine (diliyle ulaşamayacağı tek yere) pire damlası damlatmak suretiyle sorunu giderirsiniz.
3) Gözle ilgili, bildiğiniz demlenmiş çayla (soğuduktan sonra) pamuk yardımıyla kedinin gözünü günde birkaç kez temizleyin.
4) Kuyruk şişliğini görmedim, duymadım. Acaba başka hayvanlar yaralayıp iltihaba yol açmış olabilir mi? (Tamamen atış bu fikir.)
5) Kedide mühim bi hastalık muhtemelen yoktur, ola ki varsa da insana geçmesi zordur. Ama siz veterinere götürüp muayene+aşı yaptırın. (İstanbul'da mesela, Beyoğlu Belediyesi muayeneye ve aşıya ücret almıyor.)
6) Yavru kedide hastalık falan pek görülmez genelde.
7) Sevmiş olabilirsiniz, sevmeye devam edin.
8) Pipi pek anlaşılmayabilir yavruyken, yanlış anlaşılabilir ya da. Testis (ponpon) kontrolü lazım, o ne zaman belli olur bilmem, ama muayene ve aşı esnasında veterinerden öğrenirsiniz nasılsa.

Mutluluklar kedinizle...

çok teşekkür ederim hepinize.

imei numarasını biliyorsanız şansınız var..

eğer sağa sola yazmamışsa arkadaşınız ya da ezberlememişse, telefonun kutusuna baksın orada da olmalıdır.

o imei numarasıyla polise gidin sonra da.

vital'in dediklerini yapın. Ben yaptığımda sonuç alamadım ama ablamın telefonu bulunup geldi. [Belki ben sabaha doğru ve alkollü olarak bar çıkışı çaldırdığım için, ablamın telefonu ise eve giren hırsız tarafından çalındığı için onunkini daha sıkı takip etmişlerdir:)]

Turkcell sadece simkartı kapatmanız ve yenisini almanız için yardım edebilir, diye biliyorum.

savclığa dilekçe veriyorsuuz sanıyorum. imei değiştirecek kadar akıllı değilseler telefon size geri geliyor mutlaka.

yavruysa sevilmek istiyodur, sizi de annesi saniyodur:)

bizde de chinchilla var, gunduzleri pek sevdirmiyo kendini ama yavruyken sabahin korunde gelir kafamiza cikar, surtunur uyandirirdi hep.

peki bu şımarıklığı daha ne kadar sürer? 2,5 aylık kendisi. şefkat veririz sonuna kadar da biraz uyumam lazım :)

aslında uyumamaktan ziyade bi derdi mi var diye korktum çünkü kafada filan yatsa iyi, sürekli kafa ve yüz çevresinde geziniyordu, bilgisayar başına geçince yere serildi, şuan uyuyor kendisi :)

kedim eve ilk geldigi gun korkmustu biraz. ben de o gece sicak olsun, annesini hatirlatsin diye boynumda uyuttum, direk adem elmasinin ustunde yani. neyse bu alisti eve falan, bizimle beraber uyuyor hep. bir gun gece boyle rahatsiz olup uyandim. meger essek sipasi boynumu minciriyormus, annesinin memesi sandim herhal.

kediler gececi olduklarından hele ki bebeyken böyle biraz şımarırlar. gündüz uyumasına izin vermeyip oynarsanız gece pişmaniyeye döner :)

size radikal bir çözüm öneriyorum. hazır kedi 2,5 aylık iken yatak odanızın dışında tek başına uyumaya alıştırın. yoksa ömür boyu gece tepenizde gezer. evcil hayvan da olsa kediler avcı hayvanlardır gündüz bol uyuyup gece koşturmayı severler.

ben şahsen kedilerimi dışarda uyumaya alıştırdım. herkes gece paşa paşa kendi uyku yerine çekiliyor. bir tanesi koridordaki sepette yatıyor, diğeri küçük odada.

kedi denilen varlık, obsesif bir şekilde alıştığı şeyleri devamlı yapmak ister. benimkileri de bazen odama alıyorum, kerata kapının önüne gidiyor mırk mırk dışarı çıkayım diyor. (yok duygusuz, sevgisiz değilim. gündüzleri beraber uyuyoruz, uzanıyoruz bolca ama geceleri herkes uykusunu alacak.)

mümkün mertebe yatağa almamak iyi. ama süt bebeğine de kıyamıyor insan. bizimki kulağı gözü falan yalıyordu, annesinin emzirmesi gereken çağda olduğundan.

her kedi de aynı değildir, bu bebeklik hali de olabilir, ileride de sürebilir. çok sorun değilse unutun. uykunuzu almamış olsanız uyanamazsınız zaten:)

1- Eğer kahve yemek pişirir gibi uzun uzun ateşte kalkamışsa, kahve miktarı da okkalı bir kahveye yetecek miktarda konulmamışsa köpük olmaz. Yani: a) İçici olarak ben, köpüğü bol kahvenin doğru biçimde (kısık ateşte, gerektiği sürede, uygun miktarda malzemeyle) pişirildiğini anlarım. b) Yine içici olarak, a şıkkındakilerin devamı babında, köpüklü kahveyi içime sinerek, estetiğinin bozulmadığını düşünerek ve alışkanlığımı teyit ederek içebilirim.
2- Bilmiyorum ama: a) Kahve kaynamak üzereyken ateşten indirilir, çay fokur fokur kaynatılır. b) Normal koşullar altında (yani tiryaki içiyorsa), çay cam bardakta içilirken, kahve porselen fincanda içilir, belki bunlarla ilgilidir.

Ben bir saçmalık göremedim. Siz derslerden kaldığınızda geçerli olan uygulamanın sizi bağlaması gerekir. Yeni uygulama ise, karar alındıktan sonra kalanlar için geçerli olur. Bu, yasalarda da böyledir, geçmişe şâmil olmazlar. Kalan derslerinizi ve bunun belli olduğu tarihi belirtir ve alınan karar tarihinden önce olduğunu gösterirsiniz, dolayısıyla karardan önce geçerli olan uygulamanın işlemesini sağlarsınız.

uyuklayankedi

işte saçmalık yeni karar ile ücret talep etmesi.yani yeni kalanlar için değil eski kalanlar ı da bağlıyorlar.

Ben yanlış anlamışım, pardon. İşte itiraz etmeyen olursa onlardan almayı planlıyorlardır, yoksa olması gerekeni onlar da bilirler. Siz burs komitesi başkanına rücu edin sorun çıkarsa, ki çıkmaması gerekir elbet.

arjantin falkland savaşı sırasında ingiltere'yi oyaladığımız için mi ne severmiş bizi, vize koymamış o yüzden.

japonlar severdi ülkelerini fatsalılar işgal edene kadar.
"ertuğrul fırkateyni", "japon paşa" gibi keywordler sizi istediğiniz bilgilere ulaştıracaktır diye tahmin ediyorum.

Azərbaycan Respublikası sever bizi, biz de onları...

evet azeriler sevioda neden?

hindistan pakistan doalylarında da bir sevgi var. osmanlı hanedanlığının hilafetini kabul eden az sayıda insan oralarda. hatta hanedanlığın son üyeleriyle hint vs prenslerin evliliği var.. bunu da detaylıca araştırmak lazım ama türkler değil osmanlı bu :/

afganlar şimdilerde pek seviyorlar oradaki barış gücü olarak diyorlar ama bilemiyorum tam.

tam emin olmamakla birlikte irlandalıların türkleri sevdiğine dair yazılar okumuştum. sebebi taa 1. abdülhamit zamanına kadar dayanıyormuş. hatta IRA'nın kurulmasında Abdülhamit'in katkılarının bulunduğu konusunda da rivayetler yok değil...

pakistan, iran.

iran nie sevio ki?

all girls dream: iran'a iki kez gittim, seviyorlar. tarihsel nedenini bilmiyorum bu sevgilerinin ama; zaten sakin, sevecen insanlar. bırakın kavga edip birbirine girmeyi, seslerini bile yükseltmezler tartışmalarda. kültürlerimiz yakındır, onlar biraz daha misafirperverdir türklerden. gerçi ben iran türkiyeyi seviyor (mu bilmiyorum da zaten)değil, iranlılar türkleri seviyor demiş oldum.

evet irlandalılar seviyor. bunların kıtlık zamanlarında, osmanlı erzak yardımında bulunmuştu.

güney koreliler seviyor, kore savaşı nedeniyle
avusturalyalılar sever. anzaklar-çanakkale savaşı
ayrıca boşnak, makedon ve arnavutlar (müslüman kesimi) sever, tarihsel geçmişten dolayı.

ikinci dünya savaşında değil o (bkz: #1906853 )

Tunus insanları da seviyorlarmış bizi.

kuşadası'na gidin, merkezde önder camping var. kişi başı 5 tl'ye çadır kurun, ya da 25 liraya odalarda kalın, havuzlu filan güzel bi kamp alanı. sonra motor kiralarsınız, kadınlar plajıydı milli parktı, güzel yerler oralar.

bozcada.

ucuz herkese göre değişir, ama bildiğim kadarıyla bozcaada'da iki kişinin bir gece için 100 lira ödemesi gerekiyor ve diğer ihtiyaçlar da pek makul fiyata gelmez. (arkadaşım yerleşti, evi var, kalmaya para vermiyor ama hayat pahalı imiş.)

ayvalık, ören, akçay tarafları daha makuldür. iki kişi geceliği 50-60 liraya kalabilirsiniz. ören sakindir, gece mekanı azdır, akçay'da akşam takılacak yerler bulunur, ayvalık'ta da.

erdek de eğlencesi olan güzel bir yerdir. ucuza pansiyonlar bulunabilir. avşa adasına da gidebilirsiniz isterseniz erdek'ten, orası da hoştur.

www.avsa-avsa.com

www.erdek-erdek.com