sozlesmedeki kucucuk yazdiklari maddeleri okumanizi tavsiye ederim. Hic bir sey dedikleri gibi degil. almayin.

ben yaptırdım geçen sene, hiç kullanmadım. kredi kartı, kimlik, anahtar çalınırsa bunların yenileri çıkarmak için gerekli masrafları da ödüyor. bunları çıkarmak için bilgi veriyor. anahtarların çalındığı için kapıda kalırsan çilingir gönderiyor, gerekirse aracını çektiriyor.

hiç gerek yok boşver

özel sağlık sigortasından bahsediyorsun. özel hastanede ameliyat olsan 3-5 bin tlden başlar. 300 tl ne işe yarayacak? iyi bir şey istiyorsan yılda 400-500 tl ver, sadece yatarak tedavide sınırsız veya 100 bin tl limitli yaptır. axa'nın var mesela böyle bir ürünü. yoksa o dediğin bi işe yaramaz.

firefox download penceresi açıldı öylece bana bakıyor. hiçbir hareket yok
servis sağlayıcı ttnet

derken saniyede indirdi dedi???

son bilgi: 38kb uyduruk bir şey indirmiş

Superonline fiber. Şuan idm ile %19da yavaş yavaş iniyor.

x7.to

ortalama 150 KB/s ile indirdim.. Üniversite kampüsündeyim.

5 sn de indirdim. mail ver ordan atayim sana.

kim bilir belki de o taşın küçük ayrı bir parçası da izmir taraflarına yolculuk etmiştir.

hatta düşündüm de, buca tarafından bornova tarafına bakınca edirne istikametine bakmış oluyorsunuz. belki açık bir havada o mesafe sorun olmayabilir. yani aynı şeyi görmüş olabilirsiniz.

atmosfere girerken epey bir ışık saçmış olabilir sürtünmeden.

buyuk ihtimalle ayni tas olabilir. o 5-10 dakikalik fark ihbarin gec yapilmasindan kaynaklaniyor olabilir. atmosfere girince yanmaya basladigi icin cok daha uzaklardan da gorebilirsin. tabi atmosfere hangi aciyla girdigi de onemli. en son seviyosan git konus derim.

google'dan bu hastalığın semptomları arattın, kendine uydurduklarının yanına tick attın ve öyle mi vardın bu kanıya?

psikiyatre görün bence. kendine psikolojik hastalık uydurma ekolündenim ben de. o seni yönlendirir.

bildiğim kadarıyla onlar çok ciddi ilaçlar. Ayrıca mideyi, kasları filan değil direkt beyni etkiledikleri için ben doktor söylemeden almaktan çok korkardım.
Ayrıca (bu kısmı tahmin) bu ilaçların reçete ile bile değil yeşil reçete ile satıldığını sanıyorum.

Kesinlikle psikiyatriste gitmelisin. Amphetamine, metilfenidate tarzı ilaçlar yeşil receteyle satılır. Oyle marketten alır gibi alınmaz. Uzun dönemde ciddi yan etkileri vardır ki bunların arasında psikoz atakları da mevcuttur.

dikkat dağınıklığının semtompları ottan boktan bi sürü şeyle uyuşabiliyor. en iyisi psikiyatr'a gidip test yaptırmak. kafana göre ilaç kullanmakla kendine çok zarar verirsin ki psikiyatrda 15 dk'da soracağı sorularla senin dikkatinin neden dağınık olduğunu buluyor zaten.

panpa adhd konusunda eger cok ileri duzeyde degilse kimse sana ilac yazmaz. zaten sahsi fikrim ilac alma derim. ha nasil yenecegin konusuna gelince uzun vadede herseyi not edip o surekli yaptigin kucuk hatalari ve dikkat daginikligini ortadan kaldirmak icin, surekli pratik yapman lazim. bir sure sonra otomatige baglayip en asgariye indirebilirsin. bir de her 5 dakikada bir kendini bir yokla ne dusunuyosun diye. cunku day dream olayi adhd de hat safada olmakta. walla kiz arkadasimda var bu illet agzimiza sicti bir donem. ama ilac alma.

zaten bu ilaçları eczaneden aspirin alır gibi alamazsın. reçete ve uzman imzasıyla alınabilir ilaçlar bunlar. ve dahası ilerleyen dönemde alkol ve uyuşturucu bağımlılığına zemin hazırladığını gösteren makaleler var.

fuck face

crooked mouth

duck face?

cunt face cemcuk agiz degil ama amcik suratli gibi bisi

fog reyiz, twat face demiş:)

cemcuk ile kastettigim cinsel organa benzeyen dudak yapisi degil; alt dudagi cikik, ust dudagi ise adeta olmayan dudaklardir. caroline'inki oyle imis:

www.google.com

"pursed lips" olabilir

camus derdinize dermandır.

douglas adams okumadiginiz belli oluyor.

iris murdoch da olabilir. örnek olarak özel bir kitap hatırlayamadım şimdi.

Git oku bizzat kendim yazdim

inci.sozlukspot.com

madem einstein çok zekiydi o zaman neden öldü?

www.amazon.com

Baya güçlü savunuyor derdini amca.

camus denmiş ama gene de belirtmekte fayda var; (bkz: l'etranger)

Yıllarca konservatuara gidicem diye tuttur sonra kazan, git, oku, okurken herkesten farklı olduğun ne kadar başarılı olduğun falan söylensin sonra bu hızla bir de yüksek lisans yapıyım de sonra yüksek lisansı kazan onu da oku sonra aşık ol aşık olduğun adamla evlen sonra mesut mutlu yaşa ama sonra iş bulama ve evde otur...nasıl? yeteri kadar kara mizah ögeleri taşıyor mu?.. ama ne yazık ki gerçek... ve ne yazık ki bu ülkede gazeteler "son ütücü" ilanları ile dolup taşıyorken senin iş alanınla ilgili tek bir ilan bile bulunmasın. Bilmem senin için hayatın ne kadar boktan olduğuna dair laubali olmayan bir açıklama oldu mu?

şartlanma?

(bkz: plasebo etkisi)

kendini gerceklestiren kehanet denir bu duruma. kisinin kendisini biseye inandirmasi sonucu ona dogru suruklenmesi denebilir tanim olarak

Şartlanma ile hiç ilgisi yok arkadaşım. Plasebo etkisi bal gibi. Etkisiz elemanların psikolojik yönlemdirme sonucu vücutta etki göstermesi durumu.

bir arkadasim vardi. domuz eti yemiyordu. nedeni sorunca dini sebeplerden degil, tadinin igrenc oldugunu soyluyordu. bir gun bu elemanin karsisina iki tabak koydum. tabaklardan birinde, ince dilimlenmis ham vardi digerinde hindi. elemana domuz eti icin hindi dedim, hindi eti icinse tavuk. kutur kutur yedi domuz etini, hatta yanimda italyan bir eleman vardi, ve durumun farkindaydi ve bizim elemana soruyordu sizin ordaki hindilerin eti pembe mi diye. bizim eleman tabi tabi diyip yumuldu. yedi yaladi yuttu. bende deney sonunda la hani tadindan tiksiniyordun dedim. neyin dedi olaylar basladi. sonun hay amina koim baya lezzetliymis dedi.


not: eleman turk ama musluman degildi.

edimsel koşullanma olabilir, olmayadabilir. ama şartlanmanın bi türü bana kalırsa ve plasebo değil.

23 saat sıkıcı bir yolculukta uyumayacağınıza inanıyor musunuz gerçekten? ben hayatta yapamazdım mesela :)
eğer uyumadan durabilirseniz sizin yazdığınız çok mantıklı. yok eğer uyuyacaksanız bence uçağa binmeden bozun düzeninizi. bir gün öncesinde hiç uyumayın. sonra uçakta uyursunuz 7-8 saat falan. ondan sonra indiğinizde doğruca yatağa.

23 saatlik uçuşta uyumamanız mümkün değil. ayrıca dediğiniz yapsanız da 9 saatlik fark (avustralya sanırım) dediğiniz gibi kalkıp güne devam ederim şeklinde kolay olmayacaktır. her saat farkına alışmak için 1 gün geçer denir. yani 9 saatlik saat farkı 9 günde düzelir. hemen dönecekseniz (ki sanmıyorum) atraksiyonlara girmek yerine aksine bol bol uyuyarak kendinizi sağlam tutun. öyle uyumarak uyku kaydırmak asla işe yaramaz.
ingilizce varsa (ki avustralya ise vardır sanırım :) www.nojetlag.com şu işe yarar sanırım.
farkındaysanız her tür öneri hep sağlıklı olmakla ilgilidir. yani su için, uyuyun dinlenin egzersiz yapın gibi. içki içip kafayı vurup sızın, sonra uyanınca 6 bardak kahve içip ayılın demez. :)

23 saat uyumamanın imkanı yok. Zaten 3 saatin sonunda tüm perdeleri kapattırıyorlar uçakta. Karanlıkta mecburen uyuyorsun. En iyisi bir gece önce hiç uyumayın, uçağa uykusuz binin. Zaten 2 saatin sonunda kesin uyumuş olursunuz. Aralarda kalkıp gezinir yine uyursunuz. Zaten ne kadar uyusanız bile vardığınızda kendinizi çok yorgun hissedeceksiniz. Bence varır varmaz direk uykuya dalın. Boşuna direnmeye çalışmayın. Sabah da 11 gibi en geç kalkmış olursunuz.
İyi yolculuklar şimdiden:)

(bkz: melatonin)

kafana takacak bisi diil 2-3 gunde alisiyorsun. galiba avustralya dusunuyosun.

okul zamanları sabahlara kadar oturduğumu düşününce hiç uyumamak olabilir diye düşündüm :) hiç olmasa bile 3-4 saat uyusam gidince de hemen yatsam biraz iyi olur sanırım. gittikten sonra biraz atraksiyonlu olacak o yüzden minimum zararlı olmasını istiyorum. uyku düzenini çabucak değiştirebilen birisiyim ama biyolojik saat dinler mi bilemiyorum. Önerilerinizi düşününce normal bir günün ardından uçakta 3-4 saat civarı uyku, bol sıvı tüketimi, egzersiz ve olursa da melatoninle en iyi uyum süresini yakalayabilirim galiba.

Hakikaten tüm hava yollarında perdeler kapattırılır mı? karanlık da olsa dışarıyı izlemeden yolculuk çekilmez...

Cevaplar için teşekkürler. Evet istikamet Avustralya.

Ben saatimi bir kac gun onceden gidecegim yerin saatine gore ayarlarim. Her saate bakip kendimi gidecegim yerin saat diliminde hayal ederim. Uyku saatlerimi esnetirim. Bir de gittigim yerin saatine uyarim. En fazla 2 gun suruyor alismam.

doğuya doğru uçmak jetlag açısından her zaman daha sıkıntılıdır. kolay gelsin.

jetlag taktiklerinin en çok kabul göreni uçuştan önceki uykunuzu iyi almak, gidilen yerde de gerekirse ilk günü atlayarak sonraki akşam vakitlice uyumaktır. bunun yerine gitmeden önce uykunuzu oraya göre ayarlamayı da tercih edebilirsiniz tabi.

haci panic disorder and wine diyosun olay cozuluyor. gelince iki de xanax veririz sana mis gibi olursun.

içerde iyi bakılsın diye gardiyanlara su gibi para akıtıldığını duymuştum

"dışardaki en kötü gününü bile özlüyorsun içerde" demişti arkadaşım. gerisini sen düşün.. hele bu aralar hiç girilmemeli cezaevine bir ranza da 3 kişi yatıyormuş kalabalıktan. girmeyi mi düşünüyorsun?

yakın bir arkadaşım kaldı bir üsre. askerlikten bir farkı olmadığını hatta daha rahat bile sayılabileceğini söylemişti. iki kere ziyarete gittim her görüştüğümüzde gayet neşesi yerindeydi. kumar - hırsızlığı önlemek için kantine adınıza para yatırılıyor ve harcamalarınız bakiyeden düşüyormuş. belirli dönemlerde bakiye yüklemesi yapılıyor ve belirli bir üst limiti vardı. hafif suçluların kaldığı koğuşta (hırsızlık-nitelikli sahtecilik-adam yaralama vb.) olduğundan dolayı hır - gür olmuyormuş pek. evli ve çocuğu olduğu için de koğuşta getir -götür-temizlik işlerini yaşı daha genç çocuklara vermişler (normalde son gelen yapıyormuş) bu anlattıklarım ümraniye cezaevi için geçerli. yatılan suçun içeriğine ve cezaevinin tipine göre mutlaka çok büyük farklılıklar vardır.

iceri girdigin suca gore assolistlige kadar yukeselebilme sansinin oldugu yerler.

bir koli yiyecek içecek götürüyorsun. goruşe gidilince yarım kilo mandalina geldi deniyor. gotuduğun tüm yiyecekler aynı bıçakla kontrol ediliyor. şöyleki asker kesiyor eti bıçkla içinde bişi varmmı die bakmak için sora aynı bıçağı sokuyor nutellanın içine sonra yağın içine sonra ne varsa artık.
açık goruşlerde damgalanıyorsun.
1.dereceden akraba değilsen gorusemiyorsun.
içerde duruma gore işkence goruyorsun.

gerçekten önemliyse ve bilmeye ihiyacın varsa [email protected]

o hale gelmeme sebep olanlardan intikam almak.

kaybetmek istemeyeceğim bir şeyler bulmak için çabalardım, iş para sevgili vb.

"And then, something happened. I let go. Lost in oblivion. Dark and silent and complete. I found freedom. Losing all hope was freedom."

kaybedecek hiç bir şeyin kalmadığı zaman, gerçek özgürlüğe kavuştuğun andır.

canım ne isterse onu yapardım.

Hayatta kaybedecek bir seyim kalmamissa olmusum demektir.bisi yapamam demek ki. Hayatta canimdan baska kaybedecek biseyim kalmamissa ya kendime yeni amaclar ve inanclar bulurum ya da intihar ederim. Ben ilkini sectim. Simdilik...

yürürdüm. o zenci abi gibi.

ozgursun mina koim daha ne istiyosun. zincirlerinden kurtulmussun.

en dibe çökmüşüm demektir. dibe çökmenin bir sonraki aşaması her zaman, o dipten kuvvet alarak tekrar yukarı çıkmaya başlamaktır. bunu bilirim ve tekrar ayağa kalkıp yoluma devam ederim. kaybedecek yeni şeylerim olur.

@tezek
napardın özgür olduunda

sahip olduklarin azaldikca ozgurluge yaklasirsin, kaybedecek biseyin kalmadiysa da ozgursundur.

ozgurluk de olumlulere gore degil, nefesimi tutup olmeyi beklerdim ben, sahip oldugum son sey de gitsin de gercekten ozgur olayim diye.

ben bir de tezek yapardim asjkdsf

ölümlü bir dünyada zaten hiçbir şeyimiz yok ki esasen. hiçbir şeye de sahip değiliz, yalnızca bu yanılgı içindeyiz. yani aslında şu anki durumumuzdan farklı bir yerde olamazdık hehe feylezofişengut

Kaybedek hiçbir şeyin yoksa, kazanacak her şeyin var demektir. Kazanmaya çalışırım. Burda tabi aklımızı da kaybetmediğimizi varsaymamız gerekiyor. :)

Bir şey yapabilmek için, kendimi kaybetmemiş olmam gerekiyor.

tiklerden anladigimiz kadariyla dogru cevap para kazanmaya calismakmis. bilemedik, soruda ipucu olarak da verilmisti oysa.

@nawres
nalaka?

İşine yaramadı, silelim mi cevaplarımızı?

kaybedeceğin bişey kalmamışsa sen kalmışsın demektir.ne olduğun net elinde.elde var 1 der her yeni gün artı bir eklemeye başlarsın..bir gün bi bakarsın hayatta kaybedeceğin daha çok şey varmış..soluk almak yeter..onu kaybetmemek için artıları birktirmeye değer..

@july14

kalsın

yeni zelandaya göç ederdim

you never give me your money dinler, özgürlüğün tadını çıkarırdım.

yasardim,yasiyorum

Eğer hayat bizi belirsizlikten alıp oyunun içerisine koyarsa ya da bir şeyler bizi belirsizlikten alıp hayatın içerisine fırlatırsa ve bizler hayatın kalıcılığının temel taşları olursak; hangisinin bir vergi (armağan) olduğunu merak ediyorum: biz mi, hayat mı? Sanıyorum bu, sınırları bu olan bir kitap. Bu, yazabildiğim bir kitap.

yalnız, çevirdim ama ne diyor anlamadım valla.

Hayat bizi belirsizliğin bağrından koparıp içine kattıysa, ya da bir şey bizi belirsizliğin bağrından alıp hayatın içine fırlattıysa, ve biz hayatın devamlılığının yapı taşlarıysak; acaba kim kime armağan merak ediyorum. Biz mi? Hayata hayat mı bize?
Bütününün sınırları bu olan ve daha ötesinin elimden gelmeyeceğini bildiğim, bir yazı olacak galiba bu.

internet explorer la bu hatayi almak mumkun olabilio. browser degis cisis.

:)) yok zaten internet explorer kullanmıyorum. firefox kullanıyorum, chrome'da da denedim yine aynı şey oluyor.

hata mesajını yanlış yazmışım: "an error ocured ....." şeklindeymiş bu arada.

host dosyanı (bkz: nida) ile güncelle.

www.eksisozluk.com

öyle birşey yok.ruh falan evi ziyaret edemez.sadece 7.gün taziye için yemek verilir. işte insanlar gelir,ziyaret eder ve başsağlığı diler.40.gün de toplanıp dua okurlar.

ilk 7 gün cenaze evinde yemek pişirtmez kimse komşuları getirir vs.
52. gün et kemikten ayrılır
40. gün ise bazı örf adetlerde karalı bayram olarak geçer... eğer 40 gün dolmadan bir bayrama rastgelirse evinden hiç çıkmaz bayram için... annesi babası bile olsa gitmez eve bayramlaşmaya gelenleri görürler o kadar...

edit: inançsız kafirin birisiyim

islamda yok bunlar sadece ananeler böyle.
ama kırkıncı günün ve 52. günün hepsinin tıbbi birer açıklaması var.
mesela 52. günde et kemikten ayrılmaya başlıyormuş. (40. günde ne oluyodu bilmiyorum ama bişey oluyodu)

artık cenazeler daha uzun sürede çürüyormuş.insan bedeninde bulunan kimyasallardan ötürü.

islam inancında ruh ölümle ceset irtibatını kaybeder ve ruhlar alemine yolculuk eder. tekrar dünya ve dünyadaki cesetle ilişkisi olması mümkün değil.

dinden ziyade örfi bir davranış.

tamamen hurafe. dinimize sonradan girmiş bir şey.

dinimize sonradan gelmiş bir şey değil, dinimizden çko önce varolan paganik inançlar, iyi ki varlar. dinimize renk katan şeyler bunlar.

yahu et kemikle beraber durup hoop 52 gun doldu bari ayrilayim mi der. Nerden cikariyosunuz boyle seyleri. etin kemikten ayrilmasi, bedenin her yaninda ayni zamanda olacak diye bir kural yok. yahu hic mi diskaviri channel izlemiyosunuz.

insanın 40. gün bedeni çürümeye başlar. burnundan.

(bkz: bidat)

40. gün burun düşer gibi bir şey duymuştum sanki...

O değil de, oğlunu kaybeden bir kadın için bizim yaşlı komşu teyzelerden biri, mezarına annesini götürmeyin, ağlarsa çocuk mezardan kalkar o da ağlamaya başlar, sonra evine gelir demişti. Nasıl bir düşünce yapısıdır! :)

Anneyi mezarlığa götürüp üzmemek için söylenmiş ama korku filmi gibi. Bir de düşündüm de, ben olsam sırf eve gelsin diye bunu duyunca gider ağlardım herhalde.

ölümden sonra bedenin çürümesi süreci kalbin durmasıyla birlikte başlayıp ortam koşullarına bağlı hızlarda ilerliyor. Örneğin açık havadaki bir beden sudaki bir bedene göre çok daha hızlı dekompoze oluyor. Yaz ve kış arasında da çok fark var doğal olarak. Batılılar ölülerini hava ve böcek geçirmeyen tabutlarda gömdüklerinden onlarda bu süreç daha uzun sürüyor tabii (bu süreçte bedene yumurtalarını bırakan sinekler filan da normalde yer aldığı için - CSI'daki gibi). Nette cesedin dekompoze olmasıyla ilgili bir sürü çalışma var (bazılarında domuzlar kullanılıyor) ama bunlar ya açık havada çürüyen cesetlerle (kriminal vakalarda kullanılacak veriler elde etmek için) ya da tabut içinde gömülen cesetlerle ilgili bilgiler. Bildiğim kadarıyla kimse İslama uygun şekilde defnedilmiş bir bedenin çürümesi konusunda bir araştırma yapmamış ve kolay kolay da yapmaz. Yani bu konudaki bilgiler en iyi ihtimalle tahmini en kötü ihtimalle de hurafedir. 7, 52 ve 40'ıncı günler meselesi de dahil olmak üzere. Yani çeşitli günlerdeki gelenekler ile ilgili nedenleri bilimde değil yine âdetlerde aramak lazım.

Anlamlı bir bilgi mi bilmem, ama Simon Beckett'ın "The Chemistry of Death" (İthaki'den Ölümün Kimyası diye çıktı, patoloji odaklı bir cinayet romanı)kitabında pamuklu kumaşın toprakta beş yıl sonra tamamen yok olduğunu okumuştum, bu bizim kefenler için geçerlidir sanırım.

hayır o sahneleri mavi prezervatifle çekiyorlar.

(bkz: fırça çekmek)

conan o brien de bir oyuncu abla o tip sahnelerde önemli yerlere (göğüs ucu gibi),post it gibi birşey yapıştırıldığını söylemişti,

tabi aslında çatır çatır sevişseler onu da söyleyemezler o da ayrı.

"e adam ereksiyon olunca da direk organı kadının içine girer" - yok öyle birşey. Adamın erekte olduğunu bile sanmıyorum, düşün 20 kere çekiyorsun bir planı, ışıkçısı, sescisi, setcisi çaycısı 70 kişi var o odada, işte olduğunun farkındaysan, liseli ergen değilsen kalkmaz kolay kolay.

Filmlerde gördüğün kıllar bile peruk :
jezebel.com

(bkz: body double)

soyle dusun cano... bir film cekiyosun ve alacagin para milyon dolarlar civarinda. o asama da sikin kalkiyosa zaten liselisindir. zaten alacagin parayi dusunursen o sik kalkmaz. ha porno da oynuyosan bu sefer kaldiramazsan sorun.

filmlerdeki tum sahneler, ilk cekimde super olsa bile garantiye almak icin defalarca tekrarlanir. haliyle sevisme sahnesi de, aglama sahnesi de, kavga sahnesi de bir yerden sonra oyuncunun profesyonel tavriyla yuruyor. ama filmin gise hasilati icin zaman zaman "bu sahneleri cekerken gercekten sevistiler" gibi haberler basina sizdiriliyor. bu konuda en meshur ornek, jack nicholson ile jessica lange'in "postaci kapiyi iki kere calar" filminde gercekten cinsel iliskiye girdikleri, hatta jessica lange'in hamile kalip kurtaj oldugu dedikodusuydu. her yer calkalanmisti.

sevişme sahnelerinin bir sürü çekim hataları da var nette. soruna cevap olarak; seyrettiğim birinde mesela orta yaşlı abinin bel-popo kısmına ten rengi tülümsü bi şey sarmışlardı. bu sayede çükü sabitlemişlerdi ve ışık oyunlarıyla o kısım da çıplak olarak şeyediliyordu. ancak hata kısmı, çük baş vermişti üst taraftan ;)

o markalara ulaşabilmek için daha çok kıçımızı yırtalım diye uğraşıyorlar olabilirler. çok iyi güzel büyük markalar ya!

yazar ikea'dan reklam almış olamaz mı ? İkea ucuz değil bana göre de, seçmece ürünleri var tabii ki istisna sayılabilecek.

yazar ikea'dan reklam almış olabilir ama bu benim görüşümü çürütmüyor. neden dersen; best seller'da yer alan bir kitap ne diye böylesine önemsiz bir firmanın reklamını alıp da kendine sınır koysun. yani reklam almakla alakalı bir durum var tabii ama olasılık az.

gunumuz dunyasina tuketim kulturu hakim. fiyatina ya da kalitesine bakmaksizin, bize olaganustu gosterilmis, adeta hipnozla empoze edilmis urunleri almak ve her zaman daha fazla kazanmak amaci guduluyor. mesela sectikleri renklere bakalim. bu restoranlarin neredeyse hepsi kirmizi agirlikli. kirmizi insani ceker ama cektikten sonra da rahatsiz edip iter. gel, ye, hemen git ki yenileri gelsin! fast food sistemi buna gore isler. bilmediginiz bir yere gittiginizde yiyecek adam akilli birsey bulamazsaniz ilk tercihiniz fast food olur. bunun sebebi de bu beyin yikamayla bilincaltinda olusan ultra super urun imajidir. mesela bir lokantaya gittiginizde temizlik unsurunu onemsersiniz ama bir fast food restoranindan suphe duymazsiniz. cunku fast food muazzamdir! amac en uzak, en ucra koselere ulasip, insanlarin beyinlerini yikayip paralarini somurmektir. bunun icin ise teklik imaji yaratilir. "her yere her kulture her zevke ve her keseye uygun". bu boyle olmasa da hipnoz olan beyin, bunu benimsedigi icin gozundeki imaj da bu dogrultuda olacaktir. bu tarz dunyaca unlu markalara bakin, restorani, kafesi, magazasinda ilk goze carpan imaj, dis gorunus yani nasil gorundugudur. Starbucks subelerini, ikea magazalarini, hatta tum global zincir markalarini inceleyin. en onemli sey nasil gorundukleridir. urun kalitesi ise ikinci, ucuncu hatta dorduncu plandadir. ilk amac ise hizmet vermekten ziyade para kazanmak, her an bir onceki andan daha da fazla kazanmaktir.

haci avustralyadayim dedigin seyler burda ayak takiminin aldigi seyler.

isveçliyse milli duygularla ikea'ya övgüler yağdırmış da olabilir.

fiyatları nerdeyse aynıdır tahminimce yurtdışı ve burası ile. ama alım gücü denen birşey var. sen maaşının 2 katı ile ikeadan oturma grubu alırken, adam maaşının 4te biri ile alıyor aynı takımı.

biraz daha fight club... :P

lynda diyorum. türkçe değil; ama o kadar da önemli değil trkçe olması. mthiş öğretiyorlar.

www.youtube.com

Avustralya hersey dahil 17 bin

sag kolu duzgun calismiyor mus. ve agri varmis. fazla asilmamasini tavsiye et.

nereli yahu bunu yazan?

sağ kolumda problem var, düzgün çalışmıyor diye başlıyor.. sonra sıvıyı idareli kullanmaktan bahsediyor.. ayrıca kolu bazen büyük oluyormuş ve ağrılanıyormuş.. bir şey anladıysam arap olayım

@kafam kadar gulsah ya brezilyalı bir arkadasım bu sekilde mesaj atmış bende anlayamadım size sorayım dedim.

it gets big derken şişiyor diyor galiba?

kan düzgün dağılmıyor şişiyor o yüzden demek istemiş olabilir.

sağ kolunda problem varmış, nedeni ise damar yollarındaki tıkanıklık, bu da acıya sebebiyet veriyor.

kimlik yeterli

kağıt gerekmiyor, nüfsu cüzdanı yeterli.

kahverengi ise evet yeterli.

@tezek; kahverengi ne demek?

Henüz çok fazla toparlanmadan ikinci tura başla ve sakin ol, nefesini düzenle falan. 2. tura çok erken başlarsan da ereksiyon problemi yaşayabilirsin ehe. kızla buluşmadan önce asıl ya da.

lisedeki falan şişko bir arkadaşını alaturka tuvalette sıçarken aşağıdan ona bakıyormuşsun gibi düşün. boşalmama ihtimalin bile var bak, o derece.

Sanırım aşk kası denen bir yer var, bu kas çişini yaparken durdurmana yarıyor. Onun gelişmesi çözüm olabilir. Yanı sık sık bu kası çalıştır ki kendini tutabilesin..

(bkz: priligy)
bu konunun günümüz teknoloji içinde tek çaresidir. herkesce biline.
henüz yurt sathında sağlık bakanlığı ruhsatta beklettiği için kolay bulunmuyor.
büyük hastane karşısındaki eczanelerden rica edilebilir, yurt dışından getirilebilinir.
öperim, sevgiyle.

haci 10mg anafranil al iliskiden 3 saat once. ondan sonra zaten istesende bosalamazsin.

o sorunu çözün tabii de ayrıca el var dil var, kullanmayı öğrenin.
oruçluyum fazla yazamayacağım :)

kafana tavayla vur

ilaç al ne biliyim.

öğlen sıcakta 2-3 tane bira iç sonra sızarsın muhtemelen. akşam uyanırsın ve gece erken uyuyamazsın. böylece düzenin amına koymuş olursun.

elleşme aynen devam et, ne güzel işte fazladan 8-10 saat her hafta.

combofix kur kafana silsin herseyi.

@minel: Evet sevdiğim şeyler kısmı doğru ama 3'te de yatsam 4'te de yatsam yine 7 - 8 gibi ayağa dikiliyorum. Uyumak ve uyumsuz olmamak istiyorum. Millet fosur fosur uyuken cin gibi sağa sola bakan kişi olmak istemiyorum :)

2 asıl uyandığında.

Cipram is gormuyor mu ? Nefes egzersizi falan ?

hocam 14 yil diim ben sana sen anlarsin artik.

mutlaka işe yarayacaktır. Mutlaka dene, bir seansa git, ardından kararını verirsin.

hocam hipnoz ihtimali mevcutmuş..id super ego catısmasını cıkarıomus..lakin kim yapar bilmem.

benim rüyada ölmüşlerimle konuşmuşluğum var.

size öyle denk gelmiş. ben etrafımda genelde hep konuştuklarını duydum ölenlerle ilgili rüya görenlerde.

ben de böyle bir rüya görmüştüm.
anneannem konuşmamıştı benimle. ailemdeki diğer herkesle kapılar ardında, özel konularını konuşmuştu. benimle hiç konuşmadı.

olabilir herhalde.
yani rüyada olamaz diye bişi var mı?
rüyada herşey olur.
rüyayı görenin ölüye bakışına göre değişir sanıyorum.

mesela ben anneannemle tanıştım ama konuşmadım hiç.
belki daha önce konuştuğu insanların ölüsünü görenler konuşabiliyordur.
daha önce hiç konuşmadığım insanlar, rüyamda da konuşmaz.

ben de gördüğüm de genelde konuşurlar

ben konusmayi birak kavga bile ediyorum.

bende acıldı

sorun yok. arada bir dene. böyle bu site.

bu aralar scıyo

haci server yetmiyor artik. gri ekranla karsilasman kacinilmaz.

dene dene geçer...
arada fazlasıyla sacmalıyor..geçende profilime bakarken offline gosteriyordu beni...caps aldım koyarım bi ara:)

nasi yani ya en azindan hangi ip nin ne kadar kullandigini soyleyecek bir modem yok mu?

sayfanın aşağılarına doğru in, görürsün bitane.

dostum benim kuzenimde avustralyada okuyor melbourne şehrinde...KOnuşuyorum ara sıra avustralyayı hiç sevmemiş gece hayatı falan yok diyor dışarıdan göründüğü gibi değil diyor bana...üniversiteye hazırlığı bitirip kanada ya gitmeyi düşünüyor..Yİnede siz bilirsiniz avustralyayı gitmeyi düşünüyorsanız.bende yazın kanada ya okumak için gideceğim taksimde danışman bürosu var onlar yardımcı oluyorlar.Mutlaka avustralya içinde vardır taksimde bir yerde araştırmak gerek onu

o pasifik edu ile konuştum, ve hatta yerlerine gittim. kapıyı çaldım açan olmadı. bi esnaf çıktı yan kapıdan ve onunla pasifik edu hakkında lafladık. İyi oldu.

boşver alttaki duyuruyu, "Avustralya Hükümeti yeni Göçmenlik yasasını açıkladı" diye reklam veren adamlardan uzak durmak bence en doğrusu. ortada açıklanan yeni göçmenlik yasası falan da yok zaten... en garantisi avustralya oknsolosluğuna gitmek, oturup konuşacak birilerini bulamasanız bile, broşürleri falan görürsünüz zaten.

@tezek en az 3 yıl mı deneyimli olmalı? bir alt sınır var mı?

hocam, bu aslinda biraz da ne is yaptigina bagli, kritik listede isen eger ingilizcen de varsa deneyimine bakmiyorlar. Mesela dis doktoru bir arkadasimiz vardi, cene ameliyatlari yapan vs, bunlari gosterdi. Dili bile yeterli degildi, ok dediler. Cunku burda disci sikintisi cok fazla hele ki ameliyat yapana cok daha ihtiyaclari var. artik saglik konularinda indialilar la calismak istemiyorlar, bir cok kotu hikaye var indian doktorlarina ait.

"kargaya bokun ilac demisler gitmis denizin ortasina sicmis" nasil bir alaka kurdum ben bile isin icinden cikamiyorum yegen.

atasozleri genel olarak, dogrulari ve faydalilari gostermek, insanlari tehlikelerden korumak icin soylenmis ve ortak aklin, nesiller boyunca insanliga intikalini hedefleyen sozlerdir. pek oyle cakallikla, pustlukla, hinogluhinlikle, sark kurnazligiyla ilgileri de yoktur. bi kere sizin cikis noktaniz yanlis.

bahsettiğine yakın tek söz var
sus da adam sansınlar.
compadrito ve tezek haklı :)

bence sunumda böyle söyleyin.

önce rastgele latince bi söz yazın,
en.wikiquote.org
sonra bu söz
"işi karmaşık göster ki senden başka kimse yapamaz sansınlar"
anlamına geliyor deyin.

bir sonraki slaytta da durumu açıklayın
internette duruma uygun bi söz baktım bulamadım,
ben de Was zu beweisen war yaptım dersiniz. bunu uzatmak mümkündür.

pardon da kime göre neye göre sik kafalı japon askeri olunuyor? sen nasıl bir sözlük hayal ediyosun, onu bi söyle istersen ona göre yönlendireyim ben arkadaşları.

haci kizmaya gerek yok ben sozluk te uye bile degilim. Ama elimden geldigince takip ediyorum. Elbetteki bir standart olamaz, ve kimsenin senin pozisyonunu yargilayacak bir durumu olamaz. cunku moderasyon dedigin sey zaten sadece sozlukte otorite olan bir kesim. Ve zannimca bu adamlarin tek kriteri sozluk formati.

ama sozlugu de okuyunca sozlugun ebesi tecavuze ugradi gibi bir suru yaziya rastlamak mumkun. zaten ben sikayet etmiyorum bundan. ben japon askerlini de okuma taraftariyim. benim merak ettigim her sey format mi? yani formata uyarsan japon askeri olman anlam ifade etmiyor mu?

tamam format olmasın da ne olsun? aklınıza gelen başka nesnel bir kriter var mı?

sorunuzun cevabı net: evet.

ya aslında, görüşten ziyade biçim olarak, sözlüğün açıkça ebesini siken başlıklar mevcut.

örnek başlık: re re si la do mi
ilk entry: x şarkısının ilk 6 notası

başka örnek başlık: halayda halay başının üç yanında olmak
ilk entry: güzel bir durum, dün akşam düğünde böyleydi

özellikle, bu tür özelliksiz ve günlük tadında başlıklar şahsen beni çok rahatsız ediyor. geneli bilemem tabi...

evet, format. ve sözlüğün sözlük olmasını sağlayan şey de bu zaten. desdinova'nın verdiği örnekler ne kadar saçma görünse de, sözlükteki yaratıcılığın kaynağı entry'ler ve başlıklar üzerinde epistemolojik bir baskının olmaması.
inci'de aslında bu durum daha açık, format da özgür bırakıldığında yaratıcılık da çok daha artabiliyor, ama bu arada çöp entry'ler de artıyor elbette.
sonuçta formatın nasıl tanımlandığı bir tercih, ekşi sözlük de kendi tanımıyla kendi okurunu ve yazarını yaratmış oluyor, ecnebilere tarif edilememesi, internet üzerinde biraz kendine özgü bir konumu olması da bu nedenle.

formata uygun ve fekat gereksiz-guruksuz şeyler yazdığınızda, formatı ihlal den hesabınıza bi çizik atılıyor sanırsam. ve o çizikler bi yere geldiğinde "eeeeh ama haa" denip atılıyor kişi. yani, her şey sözlük değil. bunun en göze batan şekli "dedirten" de görüldü. kaç senedir bi defa "dedirten" demişim, o benim çizik olarak duruyor geçmişimde..

entry yedekleriniz gönderildiyse uçurulmuşsunuz demektir diye biliyorum.

ucmussun canim gecmis olsun. basta kabullenmek zor gelse bile sonra insan alisiyor.

neden ama? böyle sebepsiz açıklamasız hesabımı iptal etmeleri çok saygısız bir davranış.
en azından uygun bulunmadınız çaylaklığınız iptal edildi filan der bir insan.

dna var, zincir üzerinde azoutlu bazlar var. bu azotlu bazların yapısında, onların yapısında azot var. onun atomları olması lazım gibi geldi en ufak:\

video atom alti parcaciga kadar inmis. ama makro boyutta cok ileri gitmemis. super kumeler felan yok mesela. ama yine de cok guzel.

Huzura Kurban edilenler

Ufak bir huzura dunyalarini vereceklerimiz var, basariya ulasamayip yasamin yegane kolesi olamadigini dusunenlerin yarattigi, tanriya kendini adayis var. Yasamda bulamadiklarini, tanriya emanet edenler var. Bunca bilinmez icinde, caglayan gibi akan bir yasam icinde. İlerleyen kar makinesi insanlarin bunyesine sokup kenara attigi hersey tanriya dahil olmali.
Kendilerini iclerinden gecirip kenara atan bu insanlara, elbetteki tek sahip cikan tanri olacak. Kenara attiklarindan kardan adam yapip ona tapinanlariz biz. Kenara savurdugumuz insandan narsist bir tanti yaratip tapiyoruz ona.
Oysa cevaplar elinin tersi ile kenara ittiklerinde sakli. Bu caglayan irmakta boguldugunu sanarak cirpinmak ancak yok olmana yardim eder.

Bir damla huzur icin neler yapmadin? Buna iyi bak. Bir damla huzura butun varolusunu kurban ettin ey suru. Sirf yasam icin degil olumden sonrasi icin bile huzura yatirim yaptin. Huzurun nelere denk geldi iyi bak. Huzurun paraya, huzurun kariyere, huzurun olumden sonrasina inansan bile olumsuz gibi yasiyor olmana yatirimindi. Zaten celiskilerinde burada basliyor. Olumden sonrasini mutlak kabul eden sen. Hayatta kalmak icin kendini parcaladin. Madem ebedi olan hayattan sonraki, buradaki kivranisin ne? Olumden sonrasina inanlar yasam icin cirpinislarini neden birakamiyor, ebedi olan icin neden 80 yili heba edemiyoruz. Dolu dizgin bir atin gemleri degil mi olumden sonrakine inanmak

Sizleri kendinden sonraki ebediymis gibi kandirip, ama yinede kendine kole edene sorularimiz olacak . Madem ebedi olan var, biz neden hala senin koleleriniz. Ebedi olana inaniyorum, olumden neden korkuyorum?

jean paul sartre - jeux sont faits

roman dediğine bakmayın öyle uzun değildir ve senaryo gibi zaten. sahne sahne yazar filan.

aziz nesin'in var öyle oyunları. ama, günümüzde aziz nesin için iyi bir dramaturgi çalışması yağmanız gerekir.

yine aynı şekilde gergedan'ı ya da godot'u ele alırsanız, çok güzel varoluş sorgulaması olur size. nerede ve nasıl oynayacağınız önemli.

İlki roman, diğerleri oyun:

Kâtip Bartleby - Herman Melville
Oyunlarla Yaşayanlar - Oğuz Atay
Godot'YU Beklerken - Samuel Beckett

(bkz: absürt tiyatro)

İntahar
Bir diger adi ile randevuyu one almak. Her intahar eden yanlisi yapmis olmakla suclaniyor. Oysa tek yaptiklari randevuyu biraz one cekmek. Yasam zaten onlari oldurecekken, onlar bilincin onlara verdigi armagani degerlendiriyorlar. Acaba bilinci bizim kadar gelismemis canlilar da intahar var mi? Bunu Richard dawkins e sormak lazim. Evet yunuslar ve balinalar bunu yapiyor ama. İnsan kadar bunu yapan yasam formu varmi?

Eger intahar, bilinc gelisimi ve farkindalilik ile artan bir durumsa, aslinda bir cok soru kendine cevap bulacaktir. Aslinda cevap cok acik bir sekilde belli ve bunun icin bilimsel verileri beklemeye gerek yok. Bize bagislanan bilincin yan etkisi bildiklerini kabul edememek olsa gerek. Madem ben kurallarin bu kadar takipsicisiyim. Madem ben onlara istediklerini veriyorum. Bu aci neden? Yasamin bu acimasiz sinirlari disina cikan koyunun intahar etmekten baska ne caresi varki. İntahar eden tekrar yasamin ona sunmus olmus oldugu olume doner. Fedakarligini yerine getirir. İntahar yasama kurban etmektir kendini. Cunku onun zaten sana sundugu olumdur. Baska secenegin mi var ki sen gidip kendini olduruyorsun. Olumun yasamdan cok daha huzurlu oldugunu dusunup, olmekten cok korkanlarla dolu bu yasamda. Bu surude ki bir koyun olarak kendime soruyorum. Her ne olursam olayim bu iki boyutlu zaman cizelgesinde ilerledigim sey belli/ evet olumden bende korkuyorum ama. Ya olumden sonrasi da varsa?

Olumden korkanin yaratacagi mistik seydir olumden sonrasina inanmak. Yasamdan sonrasina inanlari ayiplarken boyle bir donguye dusmek istemem. Yorumlarim sinirlarinin haddini bilmeli. Yasamin icinde at kostururken olumu kabullenmeyip sonrasina heves beslemek. Ayni yasamin icinde var olup yasami kabullenmeyip olume heves etmektir.

Standarttaki insana olumu sonsuz olarak sunmak ve onu kutsamak para ederken, ve butun var oldugumuz sinirlari olum ve yasam olarak belirlerken, ya olumden sonraki yasamdan bir sonrakisi var demek ne cesit bir ahmaklik olacaktir. Yasam kendini olumsuze tasimaya calisirken, ve biz bunun gonullu kolesi iken, oldurebilecegimiz yasamimiz bir ahirete inaniyorsa. Yani biz yasam icin olurken o kendini bir sonraki bilinmeze hazirliyor olabilir. Eger bizler birer hucre isek yasamin bagrinda varligimiz varligina armagansa. Yasamin bu olmeme istegi neden. Oysa biz onu oldurecegiz. Biz kendimizi olumden sonrakine inandirarak kandirirken, yasam kendini neyle kandiriyor acaba?


Yasama aglayarak gelen aslinda anasinin karninda bir sekilde mutlu olan insan yasamdan sonrasina giderken de agliyor. Taze bedeni yasami kabullenmezken, yasli bedeni de olumu kabullenmiyor.

her insanın nedeni farklıdır.
ama şu da var, klasik bi türk annesi intihar etmez. neden? evladı okula giderken kahvaltı yapamaz o ölürse. ev işleri kalır. zuhal topal izlenemez. komşuya güne gidemez. eşi yalnız başına ne yapar. vs.

bu biraz önceki "intihar etmeme" nedenlerinin hiçbiri Marilyn Monroe'de yoktu. onlari daha soyut şeylere önem veriyorlar. ya da şöyle diyelim, bir yerden sonra, çoğu kişi sana çıkar amaçlı baksa, seni hayata bağlayacak önemsiz ayrıntılar bulmasan, ve her istediğini istediğin zaman yapabilecek kadar paran olsa, sen de kolay sıkılırsın.

isim vermek istemiyorum ama, meşhur şarkıcıları düşün. önce parasını harciyor, sonra biraz birikim yapıyor, sonra eşcinsel ilişkilerinden fotoları çıkıyor meydana, uyuşturucu kullanıyor, bilmemne. zor iş.

diğerlerini bilmiyorum ama marilyn monroe konusunda bayağı bilgili sayıyorum kendimi o yüzden özet geçmeden anlatayım.

marilyn monroe sorunlu bi çocukluk geçiriyor ve çocukluğundan itibaren bizim karabasan dediğimiz nane ile muhattap oluyor ve uyku sorunu had safhada. Bu yüzden sürekli uyku hapı kullanıyor. Daha sonra ise kendisinde çok nadir görülen bir hastalık beliriyor; bu hastalıkta adet zamanı hayvani ağrılara sebep oluyor. Bu nedenle de ağrı kesicileri leblebi niyetine kullanıyor. ağrı kesiciler ve uyku hapları ama mallaştırıyor bunu. bu mallaşmayı kotarmak içinse o zamanlar uyuşturucu statüsüne girmeyi bırakın bizzat askerlere dağıtılan amfetamin veriyor doktorlar. ama amfetamin kullandıkça diğer ilçların etkisi azalıyor ilaçları kullandıkça amfetamin ihtiyacı artıyor. böyle bir kısır döngüye giriyor.

ayrıca bu arada hayatı hiç de sanıldığı gibi süper değil çocukluğunda taciz, belki de tecavüz, edilmiş, aile ortamından haberdar olmamış, küçük yaşta evlenmiş, sonra şöhret olmak için boşanmış. söylentilere göre stüdyolardaki ilk yıllarında ortam orospusu modunda takılmış ve bu arada 12 defa kürtaj olmuş. sonrasında 2 defa evlenmiş ama evlilikleri yürümemiş. en büyük isteği anne olmak iken daha önceki kürtajlar yüzünden sağlıklı bir hamilelik yaşayamamış, düşük yapmış. erkekler hep sikilesi aptal sarışın olarak görmüşler onu, saygı duymamışlar, ki kendisi gerçekten zeki birisi ama stüdyoların ona biçtiği rol üzerine yapışmış. bu hayatın boktanlığı karşısında ise kendini içkiye vermiş.

Ölümü hakkında bikaç teori var ama akla yatkın olanlar şöyle

1- hayattan artık sıkıldı intihar etti
2- bu ilaç kısır döngüsü yüzünden doz sürekli artıyordu zaten içki de işin içine girince kendi kendini zehirledi.

genelde ortak noktalar azdır ya da şöyle diyelim. anlamlı değillerdir. bi genellemeye gidilemeyebilir. şöhretse,kimisi şöhreti kaldıramaz ? oldu mu? yani böyle diyip bırakmak da hoş olmuyor. en anlamlı olabilecek şeylerden birini incelemelisin o halde. tabii bu intihardan falan daha farklı bir noktaya çekiyor konuyu ama intahar barındırıyor tabii içerisinde. al işte bak;

(bkz: 27 yaş krizi)

ezo oldukları için...para, kadın, şöhret her bir bk varken huzuru uyuşturucuda buluyorlar.halbuki rockstar triplerine girmeyip chuck berry, ray charles, gibi efendi gibi evlenip bir yandan müzik yaparak şu an torun torba sahibi mutlu bireyler olacakken böyle sapıtıyorlar.

1. çok büyük bir iş değil, kedinin o gün yaptıklarını toparlıycaksın, kumu değiştirmen gerektiğinde de değiştireceksin (bunu da hissetmen o kadar zor değil)
2. kum koymazsan, gazetelerin üzerine yapmaya başlayabilir, sen bilirsin:)

tuvalet emin ol çok da vakit almıyor. alacaksın bir kum kabı, içine güzel bir kum koyacaksın. her gün ya da iki günde bir evden çıkmadan kakalarını çiş topaklarını kürekle alıp çöpe atacaksın. bu işlem 1 dakikanı falan alır. ayda bir de kumu değiştirip kabı yıkarsın olur biter

klozet değil de alaturka tuvalete alışan kediler oluyor ama 100'de biri falan buna alışır sanırım.

valla bizim bi kedi vardı wcsini kendi kendine klozete yapmayı öğrenmiş hatta bizde merak uyanmıştı bu bokları kim kim sıçıp da çekmiyor diye. ama sir gawain'în dediği gibi bu çok nadir bi durum.

youtube'da klozete işeyen sıçan kediler olduğunu görebiliriz. Nasıl eğitilir bir fikrim yok, el kadar bebekken bi sifonluk işi var zaten kedinin, nasıl çıksın klozete. kazara düşerse ölür bile. o yüzden bu seçeneği es geçin

kediyi alıp 3-5 ay sonra sokağa bırakacaksanız kedi falan beslemeyin. askere gidecekseniz, şehir değiştirince yanınızda götüremeyecekseniz beslemeyin kedi.

onun dışında 1 sene sonunda dışarı çıkmak isteyecekler, böğürecekler evin içinde sevişmek için. kısırlaştırırsanız bütün ömrünü evde geçirebilir ama dolaştırmak lazım, o kadar da insafsız olmayın.

ya apartmandaysaniz eger kedi beslemeyin, bahceli bir eviniz varsa bu onada size de eziyet olmaz. isini bahcede gorur. sahsen apartmana hayvani hapis etmek pek haksizca bir durum.

laptopların çoğunda tuş takımı böyle alttan zorlayınca çıt çıt çıkar, ama çıkmıyorsa da zorlamamak lazım tabi. tuşları tek tek çıkarıp basarsın çamaşır suyuna :) altındaki zemini de silersin bezle felan mis...

ha yapamasam n'olur diyosun sen, bişey olmaz, anakartla arasında sağlam tamponları var kolay değil öyle bir bisküvi parçasının anakarta ulaşması felan rahat ol :)

yok illa ki sökecem ben bu bilgisayarı, rahat edemem vallahi diyorsan şu siteden modele/markaya göre söküm rehberileri bulabilirsin resimli mesimli adım adım...
repair4laptop.org

elekturuk supurgesini eline al tum egon dolana kadar em haci. tamam dedigin an benligin biskuvilerle dolmus gibi hissediceksin. sen ve laptop in yeni maceralara kulac aticak. dunya akicak sana o ekrandan o denli yani.

kesinlikle elektrik süpürgesini uzak tut, bilgisayarlara kesinlikle tutulmaz diyeyim, tazyikli hava üfleyen bir şeyle hallet.

leğene sıcak su doldur otur. birebir.
olmadı procto gylvenol.

bir ölçek (bkz: batticon)'u, bir leğen kaynar sıcak suyun içine dök. 20 dk kadar üzerine otur.

diğer yandan kesinlikle doktora gitmeni öneririm.

yediklerinize dikkat etmeniz gerekiyor.
acı - patlıcan bazı domatesler dokunabiliyor.
(ayıb olacak ama tuvalette kendinizi zorlamayın kabız olmayın.)

her gün akşam yemeğinde zeytinyağlı-limonlu kıvırcık salata. tabi acı yasak. bi de kabız olmamak gerekiyor.
bunu tamamen geçiren alternatif tıp uygulaması yok. sadece ameliyat olmayı geciktirebilirsiniz.

sıcak su+

ama doktora git. ben kendimi hemoroid zannetim, acılar içinde krem bile sürdüm, sonra fissür çıktı :/ tamamen yanlış tedavi şeyyetmişim kendim kendime.

galiba ile olmuyor bu işler, önce mutlaka doktora git (yalnız başına git, orda hemşire oluyor zaten), korktuğun gibi olmadığını göreceksin zaten. ama hastalığın ne olduğuna bile emin olmadan tedavi uygulamaya kalkarsan daha kötü bile yapabilirsin. bende kan gelmişti, oturamıyordum, tuvalete çıkamıyordum, korkuyordum. sonra kalınbağırsak kanseri miyim dedim, ki en kötüsü bu. ben de oramı buramı göstermem derdim. ama can kaygısı başgösterince, ölüm korkusuyla gidiverdim. iyi ki gitmişim.

kaygılarını bir kenara koy, bomboş kafayla al şimdi telefonu eline, al randevunu, git, alternatif tedavini sonra yine uygularsın.

sıcak su her halükarda çok iyi geliyor demek de doğru değil, kansersen sıcak su çok kötü...

maalesef o parmağı yiyeceksiniz. hemoroid sandığınız şey anal fissür olabilir. o zaman kestaneyi çizdirip çizdirmeyeceğinize karar vereceksiniz. maalesef başka çaresi yok çünkü. ancak imkanı yok gidemem diyorsanız, tavsiyem sebze ağırlıklı beslenin. et, kızartma, acı biber ve ağır yemekler çıkışı zorluyor çünkü.

bir de anestol diye bir pomat var. iyi geliyor acı çok arttığında.

Kuşburnu Marmeladı. deneyen tanıdıklarım var kurtulduklarını söylüyorlar bu meretten. dene bence. orjinali Gümüşhanede, ama Mısır Çarşısındanda bulabilirsin sanırım. ben gümüşhaneden aldığımda ki 3 hafta kadar öncedir kavanozu 7 ve 15 olarak iki boy satılıyordu.

Yahudi baklası, babam herşeyi denedi ama bununla kurtuldu en son...
ama doktora gitmeden nedir, nasıldır anlayamazsınız, bence utanmayın, gidin.

haci kusburnuyu cekirdegi ile ye hic bisin kalmaz. babamdan biliom.

ayni durumdayiz. bizim okulun yonetmeliginde bu 8. yil hakkindan yararlananlar ogrencilik haklarindan yararlanamaz diyor. muhtemelen sizinki de oyledir.
oyle olunca okulun o kagidi vermemesi normal. cozum mu? valla henuz ben de bulamadim.

o ek sınavları biraz öne aldırabilirsin. bizim bi arkadaş ta aynı durumdaydı. öyle yırtmıştı. rica ederseniz, ilgilenirler bence.

okulu biraz zorla seve seve vereceklerdir. olmadi sike sike vermelerini sagla 28 yasina kadar bunu alman icin herhangi bir yasal engel yok. yalniz haci yapmadigin askerlik 28 yasindan sonra seni yuksek lisans gibi arayislara itecektir. iyi dusun bence askere git aradan cikar. bedelleri zor emin ol buna zor.

askerlik şubesine git askere gitmek istiyorum diye karar aldır. Sakın kaçak duruma düşme durumun daha kötü olur. Okul sana belge veremez çünkü resmi olarak öğrencilik haklarını yitiriyorsun. o yüzden 29 yaşını doldurmadığın halde almaya çalışıyorlar zaten seni. 29 yaş için mazeretin olmaı gerekmekte. Sınavları verince de hemen mezuniyet belgeni alıyor ve kararı bozduruyorsun. Aynı şey başıma geldi bu şekilde çözdüm.

buradaki durum "mezun olmana izin veriyoruz ama askerlik işin bizi alakadar etmez" şeklinde bildiğim kadarıyla, bir arkadaşımın başına gelmişti. 7 yıldan sonra durum bu diye biliyorum. celbin geçmediyse eğer sınav döneminde rapor almanı tavsiye ederim.

elem., pre-int., int., ve upp-int'in 4 temel seviye olduğunu düşünürsek bu sınav upp-int. level'dadır. bu açıdan bakarsak 3 ay yetmez ama günde 5 saat çalışır ve öğrenirseniz mümküne yakın olur.
örnek bir sınav çözüp bi bakın bakalım durumunuza.

hmm. günde 5 saat çalışma imkanı bulabileceğimi zannetmiyorum aslında. ielts 9 üzerinden değerlendirilmiyor mu peki? bunu neden sordum. eşimle beraber bir vize başvurusu yapma ihtimalimiz var ve eşimin ingilizcesi iyi. benim ise functional ingilizce bildiğimi göstermem halinde vize ücretinde ciddi bir indirim oluyor.

yani adamların functional english için biçtiği değer ielts 4.5 puan. bu sebeple sordum o kadar zor olup olmadığını.

ayrıca eşimle beraber evde çalışmamız da fayda sağlar herhalde değil mi? :)

4.5 için başlangıcın biraz üstünde ingilizce gerekir.
gramer sınavı yok. Ancak yazarken grammere dikkat etmeniz gerekir. eğer dizileri anlıyorsanız listening'den iyi bir puan alabilirsiniz. konuşmaya çalışın birazcık.
yazma konusunda kalıpları inceleyin.
dinlediğinizi anladığınıza göre okuduğunuzu da anlarsınız diye tahmin ediyorum.

@kahvegibi: başlangıcın üzerinde olduğunu biliyorum. bu sebeple zaten ciddi şekilde çalışmayı düşünüyorum. 3000 dolar vize farkı ödemektense 1000 dolar eğitime harcarım gerekirse.

aslen durumumu şöyle anlatayım. internet üzerinden yaptığım ielts denemesi türünde bir testte 70 sorudan 19 tane doğru cevapladım. teste göre seviyem upper-intermediate idi. bi de bu testi süper ciddiye alıp konsantre halde cevapladım da denemez.

okuduğumu anlamakta daha da az zorlanıyorum tabi. bilmediğim kelimeler olsa dahi metin çok komplike bişey değilse anlatmak istediğini anlayabiliyorum. mesela yaptığım testteki metinde bir bölgede bulunan tarihi köprüyü detaylı olarak anlatıyordu. kimin yaptığını, ne zaman yapıldığını, tarihini, yapılış amacını falan çat pat anladım gayet ve bu metne göre sorulan soruları cevaplayabildim. :)

hoca gozunde cok buyutme 4.5 gotunu koysan masaya alir. 3 ay yeter artar bile. gunde 1 saat calis yeter.

ielts teknik ile ilgili birazcık da. o teknikleri kapsanız 4.5 değil 5 bile alırsınız accük ingilizceyle.

doğum kontrol

kullanma.

eğer dayanılmayacak boyuttaysa, ilacını değiştirebilirsin.

akşam geç saatte içersen gün boyu bulantıdan kurtulmuş olursun.

metpamid tb kullanabilirsin ama kulladığın ilacın ne olduğunu belirtsen daha faydalı olur.

alisirsin. alismazsan kullandigin markayi degistirmeni oneririm. arada kola falan ic iki yudum, iyi gelir.

www.health.com

www.ehow.com

transkriptinde oynama yap,hile yap yani. hic bisi olmaz. esenlikler.

sakın ama sakın böyle bir şey yapmayın. tespit edilir ve edildiği anda bir daha abd yi filmler ve rüyadan başka mecralarda göremezsiniz.

müslüm gürses - istanbul sokakları

HAKAN TASIYAN - GELIN OLDUGUN GECE
www.youtube.com

Orhan Gencebay - Dertler benim olsun
www.youtube.com

müslüm baba - şarkı listesi yapsam bitmez..en kral(boş şarkısı olmayan) albümleri; küskünüm, güldür yüzümü, aldatılanlar
tüdanya - gücenme tanrım, aldanma çocuksu mahzun yüzüne
hüseyin altın - bir sokak çeşmesi, bir mecnun yarattın
bergen - elimde duran fotoğrafın, sen affetsen ben affetmem
kamuran akkor - bir ateşe attın beni, pencereme gün doğmuyor
bülent ersoy - ikimizin yerine, bir sevgi istiyorum

saka mi bu la?

80 lerin sonunda moda olmustu. freebag ti o

freebag zaten benim türkçe olarak anlattığım şey yukarıda. artık teyze amcalar kullanıyor onu. benim sorduğum çok daha yeni ve farklı bir şey. freebag ile işlev olarak ilgili, görünüş olarak ilgisiz.

not: Türkçemizi sevelim, kullanalım.

tool belt ya da leather tool belt aratın google da.

evet anladım ben onu ama ney ki onların adı hakkaten

www.thisnext.com

aha buldum

kurarsin kurmasina ama dosya transferi konusunda. kabloluya gore cok yavas oluyorlar. ama yok word dosyasi felan alip vericekseniz idealdir. ama biz pornolari paylasicaz derseniz. pek verim alamazsiniz.

yok abi ofis ortamında ne pornosu. diğer bilgisayarlar muhasebe programına girsin çıksın, word excel dosyaları paylaşılsın falan.

hem 125 mbit/s diyor modemin özelliklerinde. 15 mb/s yapar bu. bence ağ üzerinden iletişim için gayet yeter li bir hız. 700 mb'lık klasik bir filmi 45 saniyede kopaylar. değil mi?

O kadar hızlı kopyalamaz maalesef..Gerçekten çok yavaş olabiliyor. Ama bahsettiğiniz programlar sorunsuzca çalışır. Office belgelerini de zahmetsizce transfer edebilirsiniz. Sadece büyük boyutlu dosyalarda biraz süre uzayabilir onda da çok mecbur kalırsanız flash disk v.s. kullanıp aktarabilirsiniz.

pc'deki 54mbit'lik usb adaptör ile laptop(54mbit o da) arasında 20mb/sn ile dosya alıp gönderebiliyorum. arada modem yok. modemin hıza etkisi olur mu bilemem.

gerçi ben 2mibt hızındaki internet bağlantısıyla teamviewer'dan bağlanarak bile çok hızlı olmasa da tatmin edici hızda kullanıyorum. 125 mbit ile hiç sorun çıkmaz elbet. zaten sorunum hız değil. ağ kurulabiliyorsa gerisi önemli değil. şu andaki kablolu bağlantı hızımız bile 10mbit zaten. ondan bile hızlı olur herhal.

teşekkürler.

by design?

yok haci admin kardesin is guzarligi yapmiyor bi turlu kac kere dedik oysa

mide rahatsızlığınız yok değil mi, o da sebep olabiliyormuş...

(bkz: skinny fat)
(bkz: anorexia nervosa)
ayrica boyunuz kac olabilir ki 39 kiloda bile gobekli olabilesiniz? benim 58de bile kaburgalarim sayiliyor ve 1.80 falan da degilim. 39 kiloyu gorunce dehsete dustum.

hacim canim benim tamamen psikolojik. sen oyle goruyosun. bir de soyle diim. gobekli olman seni degersiz kilmaz.

boyum 1.62 .şu an gastrit dışında belli bir mide rahatsızlığım yok. ama zaten göbeğim mide kısmında değil daha çok alt taraflarda bi fazlalık var. bağırsak çevresi diyelim.

mekik çekmeye devam et.

Bu arada bir yanlış anlaşılma oldu sanırsam . yok şu an 39 kilo değilim 48 kilo yum . ama 39 kiloya düştüğüm dönemde de vardı bu.. onu belirtmek istemiştim.

şaka değil, göbek düşüklüğü olabilir, biraz da iç organlarla ilgili bir olaydır. bir doktora danışırsanız böyle bir sorun olup olmadığını öğrenirsiniz. bildiğim kadarıyla göbek düşüklüğü varsa korse gibi bir şeyle tedavi ediyolar.

alınmaca gücenmece yok. ama psikiyatride beden dismorfik bozukluğu adında bir hastalık vardır. bu durumda kişi vücudunun belli bir kısmına takıntı gösterir. aslında patolojik bir durum olmadığı halde kişi o kısmın sorunlu olduğunu düşünür durur.

iç yağ konusu var. diyabete işaret. bence bir araştırın ve dikkat edin o olmasın.. kasın kaslarınız güçlüyse göbek çıkmamalı, başka tersliklere delalettir.

@ willy wonka

halı olabilirsin die bi an için düşündüm de .yok ya benimki öle bi durum dii.. yoksa bana koca göbek diye seslenmezlerdi öle olsa :(

yağ ciltaltındaysa liposuction faydalı olur. bu şişlikler genelde göbek çevresi ve altında olur.
yağ karın içindeyse kusura bakmayın, çözüm yok. bu tür yağlar genelde göbek üstünde oluyor.

pilatesle yogayla olacak iş değil o, koşmak lazım.

format tan sayfa olcusune girip ordan romanın olculerıne gore kagıt tanımalrsan bulursun.

roman olcusu nedir gozunuzu sevem biri soylesin ya

a5 yap bi yaklasık o kadardır.

var elbet.

tabiki sevmeme hakkı vardır. ama babam şu an öl dese ölürüm onun için o kadar severim canımdır o benim su an insan olabildiysem onun sayesindedir ama vardır senin gibi sevmeyen çok vardır haklı nedenleride vardır tek sen değilsin üzülme takma kafanada o kadar.

kesinlikle var.

tabi ki olmalıdır. valideyi becermekle baba olunmuyor zaten. babalık namına birşey göstermediyse "baban" sevmemen normaldir.

tahminen aynı yaşlardayız. benim babam daha geçen cumartesi vefat etti. güzel anımızdı diye hatırlayabileceklerim yok denecek kadar az. kendisi yüzünden boğaziçi gibi bir ünv. bırakma noktasına gelmiştim, orada konuştuğum psk. danışmandan halime acımasını beklerken bu kadar zamandır yaptıklarına göz yumduğunuz için hatalı olan sizsiniz dedi, eğer bir şekilde tepki vermiş olsaydınız yaptıklarının bir bedeli olacağını farkedip ve buna göre kendine çeki düzen verecek, bunu yapmadığı takdirde yollarınız ayrılacağı için bu problemleri yaşamamış olacaktınız dedi. velhasılı, bu kadar süre sonra isyan bayrağı açmışsın iyi güzel, zararın neresinden dönsen kardır diyelim. bütün bunlara rağmen içinde yetiştiğim aile yapısı nedeniyle birkaç konuşmanın dışında babasına rest çeken birisi olamadım hiçbir zaman. ben de şu an bir babayım ve ne olursa olsun yine de babamı kötü anamıyorum. sanırım kendi içimde çok çeliştim :) mümkünse bazı şeyleri düzeltme yoluna git eğer bir umut ışığı görüyorsan

Ne olursa olsun o senin baban bunları sölerken için acımıyo mu hiç hiç mi iyliğini görmedin babanın çok mu kötüydü yani ben babam hakkında böle konuşsam oturup ağlardım heralde ne kadar sevmesemde

edilir. hakediyosa.

ah şu an babam yaşasada bi sarilaydim ona,
bogazindan hiç mi ekmeği geçmedi adamcağızın?diye sorasım geldi bi an.adamida tanimiyoruzki ne desek,her alalhin gunu sopalamis olabilir seni,eve alkolu gelip annenide tartaklamis olabilir bunlar donup duruyoda olabilir beyninde,babayi sevmemk icin buyuk sebepler bulmaya calisiyorum..

bazı değerler kaybedilince anlaşılıyor. kalp kırmak benim mentaliteme göre verilecek hasarların en büyüğü hele ki ebeveyn ise bu pişman olabilirsiniz.
sonuçta hayatta bazı şeyleri seçmiyor, seçemiyoruz. bu açıdan sonuna kadar haklı yanınız da var.
onun gösterdiği rahatlığı sizde gösterebilirseniz ona karşı kendinizi yıpratmamış olursunuz belki de
göze göz dişe diş olmadan

sevmedigini soylemek iyi bir baslangic. belki bu aranizi duzeltmek icin sana itici gucu verebilir. ha duzeltmek zorunda da degilsin. icinde yahu babami sevseydim keske diyosan bu senin icin iyi bir baslangic yok demiyorsan eger. sevgi kan baginin boyundurugu altinda degildir. ben babami cok severken. senin yaslarinda baska birini baba gorebilecek kadar sevdim. birak kan bagini ayni ulkeden bile degildik.

her zalimden bir alim doğarmış. o alimin bir görevi de zalimi alim yapmakmış.evet o babalık yapmdı ya da yapamadı ama şimdi olgun vev şuurlu bir birey olarak üstüne düşen görevi biliyosun.zararın neresinden dönsen kardır.

babam pek süper bir insan değildi, çoğunlukla yanımızda olmaz, olsa da pek bir yararı olmaz, zararı olurdu. kendisi 6 ay kadar önce göçüp gitti, o zaman bir babam olduğunu hissettim. belki de hiç yaşamamıştı. babam bir insandı. her insan gibi mükemmel değildi.

büyük bir tahmin yürütüp senin babanın da insan olduğunu farzediyorum. insanlar hata yapar, zalimdirler, yalan söylerler, hile yaparlar. sırf senin baban olduğu için elinden geldiği kadar sana iyi bakacak/davranacak diye bir şey yok. kendi çocuğunu öldürenler veya daha kötüsünü yapanlar var.

neyse, babanı sevmiyorsan bence bu normal bir şey. böyle bir şeyi kabul etmeyip, bir yalanı yaşayanlar, bunu ahmakça savunanlar tuhaf.

bence önce şunu kabul edin ki böylece vicdan azabı çekmekten kurtulasınız: buradaki yorumlardan da çıkarabileceğiniz üzre, babalarıyla çok güzel ve sağlıklı- ya da hadi vasat bile olsa-bir ilişkileri olan insanlar sizi anlayamazlar. "aaa olur mu öyle şey canım, hiç mi iyi bir şey yaşamadınız, hiç mi ekmeğini yemedin?" derler. sallamayın bu yorumları. şöyle düşünün, o insanla şu kan bağınız, ya da toplumca baskılanan "aa babandır" bıdıbıdısı olmasa aynı muameleye maruz kaldığınız arkadaşlıklarınızda ya ara verir ya da tamamen bitirebilirdiniz. ama sözkonusu olan böyle mecburi bir bağ olunca hem nasıl davranacağınız konusunda zorlanmanız hem de vicdan azabı çek(tiril)iyor oluşunuz normal. muhtemelen nefretinizde haklısınızdır, eğer çekip gitme şansınız varsa bırakın gitsin.

20 yılda geriye dönüp bakıyorum 1 kez bile ne güzel bir gün/hafta geçirmişim babamla dediğimi hatırlamam. orospu çocuğunun tekidir. soyadımı değiştirmeye kalktım yasal prosedürü görünce ülkeye lanet ettim. ben göz falan yummayacağım, paramı kazandığım ilk gün terk edeceğim hepsini. yıllarca üzerimden övünüp durdular ki kendilerine hiçbir masrafım olmadı. yıllarca tiyatroya sinemaya gitmedim. 7. sınıfta devletten burs almaya başladım. bunların hiçbirini yapmak zorunda değildim ama yaptım, kendimle gurur duyuyorum fakat hiç yük olmadım.
bir evlat babasına yük olmaz mı* ben olmadım işte.

allah kahretsin orospu çocuğunu. defalarca söyledim yüzüne baba sıfatını haketmiyorsun diye hala çıkıp telefonda para istemeyeyim diye bişeye ihtiyacın var mı bile demiyor. bir şey diyor musun diyor. ben demiyorum, sen demiyor musun diyorum. piçin oğlu ben de demiyorum diyip hiçbişey olmamışçasına kapatıyor.

dedim ya, paramı kazandığım gün siktir edicem. şimdi edecek göt yok mu bende.
var ama bu sefer üzülmemesi gereken insanlar üzülüyor, annem üzülüyor..çünkü annemin de durumu benden farksız :( o yüzden diyemiyorum atıyorum içime sonra da google'a babamdan nefret ediyorum yazıp buraya geliyorum işte...

lan bir günde insan paraya ihtiyacın var mı demez mi be..
20 koskoca yılda bir gün ..

hiç unutmam, arkadaşlarımla ilk defa buluşmaya gidecektim, para istedim baba bilip.
bana 5 lira verdi onu da annemden alıp..
şöyle yüzüne bakıp gözüm yaşardı sadece bişey diyemedim. bu para mı dercesine ..
.1 haftadır söylüyordum paraya ihtiyacım olduğunu çünkü.
nerden bakarsak bakalım gideceğim yerden 20-25 liranın aşağısında çıkmayacaktım, ulan sen bir de babasın, erkek çocuk babasısun
al oğlum cebinde dursun diyeceğin yerde 5 lira veriyorsun.

sonuç, utancımdan gidemedim o buluşmaya..

anlatmak istedim :( bunun gibi yüzbinlerce örnek vardır hafızamda ..

aslında anne ve babalarda bazen çocuklarını sevmiyor.yani her anne ve babanın çocuğuna karşı sevgi duygusu yok.çok rastlanan bi durum değildir belki ama var.anne ve babaların çocuklarını koşulsuz sevdiğine inanırım,genelde herkes böyle düşünür,ama çocuk sevmek zorunda değil annesini ve babasını bence.

hocam iki harf arasindaki boslugu biraz acman lazim. biraz ara bulursun. hatirlasam yerini walla soylerdim.

üst üste binenlerden herhangi bir tanesi düzgün gözüküyor mu? yani üç cümle üçü de tek başına düzgünken arka arkaya yazınca üçü birbirinin üstüne biniyor gibi mi oluyor? yoksa basılan ikinci harf ilkinin üstüne, azıcık yanına mı çıkıyor? tam anlamadım.

enter'in üzerindeki tuşa (backspace) basınca önce en üste yazılandan silinmeye başlıyor. sonra diğerleri..

Text layerının tümünü seç ve fotoğraftaki ayarı düzelt..

i42.tinypic.com

Satır arası boşluğu biraz az kalmış sanırım.

gün içinde çok fazla vaktini bilgisayar başında geçirenlerde olur bu durum. çık gez. sevgilini de al pikniğe git doğaya açıl oh mis.

geçmişte yaşanmış birşey patlak veriyor olabilir.
ya da basit psikolojik bir sorun vardır, git psikoloğa çözülür sorun kanımca.

seks eksikliği

pristiq haci ondan ic hic bisin kalmaz.

spor yap elektirigini at-gerçi ben olsam anakradan kurtulmakla başlardım,deniz olan bi yere git.

dengesiz beslenme. vitamin, mineral ve tahıl takviyesi lazım bence sana. bak burda bir yazı da buldum:

www.goncaguzel.com

gelelim psikolojik boyutuna. bu halinin farkındaysan ve rahatsızsan bu iyi bir durum. kavga hali geldiği zaman git bir dışarda nefes al, sus, başka birşeyle ilgilen ve bu durumu kontrol etmek için elinden geleni yap. birkaç kez başarınca o rahatlığı farkedince otomatikman azalıyor bu durum. insanoğlu rahata çabuk alışıyor. yenebilirsin bu durumu çok zor birşey değil.

psikiyatriden önce bi kan tahlili yaptırıp tiroid hormonlarının aşırı çalışıp çalışmadığını ekarte etmen lazım. organik bi neden dışlandıktan sonra psikiyatrik desteğe ihtiyacın olabilir.

willy wonka +1

tşk pyro clustic flow! elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. :)

terazi al bos ver saati.

www.saatinadresi.com da baya alternatif seçimler var ve hemen gönderiyorlar. fiyatlar da ucuz. tavsiye ederim. arasıra bazı markalarda da büyük indirimler yapıyorlar.

www.istanbultoptan.com

klasik, metal ve guzel bir model. oldukca da sade.

as i told you. haci biraz bekle liste guncellenicek. Tr den gocmenlige basvurabilmen yada soyle diyeyim Tr den bu isi becerebilmen icin. yaptigin isin critical list te olmasi lazim. yoksa haybeye kurek sallarsin. ve ayni zamanda, ielts den 7 alman gerekir. Ortalamada degil her bolumden en az 7 alman gerekir. Yeni listeyi bekle bosa heyecan yapma simdilik. bu arada sana msn de bazen cevap veremiyorum aramizdaki saat farkindan dolayi. siz 9 saat geriden gelmektesiniz.

biliyorum evet ama bir yandan da araştırıyorum işte. eğer yanılmıyorsam bahsettiğin liste şudur:

www.immi.gov.au

bu dökümanın 5. sayfasında hem inşaat hem de endüstri mühendisliği var ve skill point'i 60. yani yanılmıyorsam en yüksek puanlar bunlar. ha eğer dediğin gibi liste değişince bu da değişirse bilemem ama şu anki şartlara göre araştırıyorum ben de.

ielts hanım için problem olmaz. her kademesinden de 7 üstünde alır diye umuyoruz. bikaç çalışma da yaptı hatta bununla ilgili. birazcık hazırlanır ve her türlü aşar onu diye düşünüyoruz (inşallah tabii). bunun dışında tek kalan engel buradaki mühendislik eğitimine ordaki engineers australia biriminden denklik almak oluyor. orayı tam inceleyemedik ama ilk araştırmaya göre diploma, transkript, nüfus cüzdan örneği ve ek olarak doldurulacak birkaç form ile birlikte evrakları postaladığımızda ve 100 aud para yatırdığımızda bu incelemeyi yapıyorlar. eğer o da geçerse başka ne engel kalır göçmen vizesi başvurusu için?

ya da bunların hiçbirine şimdiden kasmayıp, basit bir dil eğitimi vizesiyle oraya gidip sonrasında mı zorlamak lazım?

engineer australia'nın başvuru formu da şu herhalde. gerçi bunu yanlış bakmış olabiliriz ama araştırıyoruz işte. :))

www.engineersaustralia.org.au