Evet sürekli yermeye odaklı bir kitle var ben onlara bok sinekleri diyorum afedersin, biri geldi mi diğerleri de üşüşüyor falan çünkü tek başlarına fikir beyanı yapamıyorlar pek ödlekliklerinden. Böyle onları takıp meydanı onlara bırakırsanız duyuru daha kötü bir hal alacak. Çare umursamamak. Keşke gitmeseler gidenler.

genel olarak mıymıntı bir kitle var, her şeye laf sokmayı ve her şeyi aşağılamayı karakteristik birer alışkanlık haline getirmiş bir kitle... ben zaten pek duyuru açmıyorum da başkalarının duyurusuna bakarken altında yazılan cevaplara bakarken bile geriliyorum. soruyu soran kişiyi kendisinden daha iyi tanıyormuş gibi "en doğrusunu ben bilirim" havasında bir yargılayıcılığa bürünmek moda herhalde. sözlükte de aynı sebepten takılmıyorum zaten. herkes birbirini hakir görüyor anca.

@comptrol Aynı kitle herhalde trollük yaparak bana da "Yaz! Yaz!" diye gazı veriyor. Manipülatörler işte!

Lağım çukurunun içinden bir ton sevdiğim insan ile tanıştım, dışarıda da zamanım oldukça görüştüğüm. Görüşmeyip buradan birbirimize el attığımız kişiler de var; o kadar kötü de görünmüyor durum buradan ama saldırgan ve mıymıntı tavrı da izlemek, buna maruz kalmak üzücü.

- Bir sene icinde ne kadar degisti bilmiyorum ama esas itibariyle soru cevap kalitesinde feci dusus var. Dinamigi uzun uzun anlatmayayim, sistem iyi cevabi takdir etmiyor. Sonucta sen de ya kalitesiz ortama uyum saglayip kalitesizlesmeye katkida bulunuyorsun ya da ayriliyorsun.
- Depresif insanlar cok can sikici. Her sorunun altina gelip hiccilik oynuyorlar.
- Son zamanlarda niteliksiz insanlar da cok turedi. Oyle ki bazen ortama uyum saglayabilecegin kadar bile olmuyor, bunlar ne kafasi diyorsun.

ek: yanlis yorumlanmasin, soruya cevaben negatifleri siraladim. genel itibariyle kisisel olarak hala faydasini goruyorum ki zaman harciyorum. ustelik ortamda bozulma olsa da hala hem insan hem bilgi olarak bircok cevher oldugunu biliyorum. ancak ne yazik ki genel trend fazlasiyla kotuye gidiyor.

bundan 5-6 sene önceki duyuru ile simdiki arasinda daglar kadar fark var. şu anki hali ile duyuru bok gibi.

ne tatlı zaman vardır burda ne kötü. türlü türlü insan, huy, karakter var. normal yani. bu arkadaş kalkıp da "yaaa ne güzel şeyler söylüyorsunuz benim için" diye duyuru açtı mı hiç? (arkadaş dememdeki sebep kendisini tanımamam, hiç de mesajlaşmadık).
açmadı. çünkü insan hep kötü lafları/eleştirileri muhatap alır. iyi yorumlar unutulur.

hepsini geçtim, rica ediyorum şu duyuruyu, sözlüğü vs. çok da hayatınızın "önemli" bişeyi haline getirmeyin. buradan sosyal bir hayat edinme çabasına girmeyin.
bakmayın şu site öyle böyle yararlı bir site değil. hani faydalananın faydalanabildiğiniz kadar. bak dün çocuğun biri intihar ediyordu, duyuruya yazmasa şu an toprak altında olacaktı. yani "ben bırakıyorum, gidiyorum buralardan...." triplerine girmek yerine, ortalama bir vakit geçir burada. ne hayatına sok ne hayatından çıkar duyuruyu, ve yazarlarını. hatta bana kalsa şu ifşalardan da uzak durun, kişisel sohbetlerden de.

kaç senedir buradayım, arada kalite düştü diyerek koptuğum sonra geri geldiğim zamanlar da oldu.
ama hiçbir dönem kalite bu kadar düşmemişti.

öte yandan şu da var, bunca zamandır buradayım, ne moderatörlerle problemim oldu ne de nefret mesajı aldım. tam tersine gelen mesajlar hep teşekkür mahiyetinde oluyor ve güzel muhabbetler ediyorum arada.

yani kalite düştü, milletin 3'er 5'er hesabı falan var sanırım, habire sağlı sollu trollük yapanlar var, ama dramatik vedalarla ayrılan arkadaşlar biraz da kendilerine de dönüp bakmalı. girmesinler tartışmaya? ne gerek var. soruya cevap ver ve devam et yani di mi?
hele şuradan ifşa, arkadaş, sevgili yapmaya çalışanları hiç anlamıyorum.
çok muhabbet tez ayrılık getiriyor cidden.

Ben de zaman zaman açıyorum duyuru, cevap da yazıyorum hemen her gün, öyle bir sıkıntım olmadı. Olsa da rahatsız olmam ben, biri mesajla beni aşağıladıysa ben de küfreder ve bloklarım bu kadar basit. Pire için yorgan yakmaya gerek yok.

eskiden her ilginc duyuruyu acardim. ihtiyacim olmasa bile. her birinden bir sey ögrenirdim. birinden ögrendigimle daha sonra telefon hatti cektim. birinden ögrendigimle lezzetli yemek yaptim. birinden ögrendigim yeri ziyaret edip güzel vaki gecirdim. burdan ögrendiklerimi tasinirken kullandim, hesap actim, burasi sagolsun, isimi gördü hep. her birinden ögrendigimle yeni bir sey kattim kendime. random bilgi dagarcigi olustu.

eksi de öyleydi, sürekli ama sürekli acar, yeni basliklar okur, vay be böyle miymis derdim. bir yil geldi, sonra her sey bozdu yavas yavas. @2ciler ve bu tarz benim, spor yorumlari mi debeler oldu? sonra yavas yavas cekiyorsun, sadece ne olmus ne bitmis diye giriyorsun arada.

duyuruda ilginc bir yönde gidiyor, atismalar, bilip bilmeden cevap vermeler, asagilamalar, özelden tartismalar. adam diyor ki mail adresiyle alakali sorun var. cevap yaziyorum google products forumlarindan bildiklerimle. benzer dert yasamisim 1 hafta kadar önce. özelden yanit dönmüs. "sana mi sorduk dallama". atopic cilt yapisina sahibim, trasla alakali bir ürün soruyorum. yanit: "tras olayini da ne abarttiniz cart curt oluyorsun bitiyor" yazan da 19 yasinda tüyü bitmemis bir velet. nice örnekler var, cinsellikle alakali bir sey soruyorsun, yalancisin. niye? cünkü kimsenin cinsel hayati yok, masa basinda eli s.kinde yanit atmaktan ibaret. soru soruyorsun, özelden sen beni gerzek mi sandin, niye öyle yaziyorsun. ciddi soru soruyorsun, sacma yanitlar yazip dolduruyorlar, cevabi olan adam cekiniyor tartismaya girmekten. ben de bazen yanit yazmiyorum bilsem de, cünkü altta tartisma baslamis. yok canimlar cicimler, birkac duyuru "fenomeni" yaratmalar, acik acik troller... icerik nerde?

yani hala degerli, kiymetli buluyorum bu ortami. ama o da zamanla degisiyor. umarim daha fazla insan sogu(tul)maz.

bunların hepsi beklentiyle alakalı bana kalırsa. "bu siteden beklediğin nedir?" sorusunun cevabı bu kalıp gitmeleri belirliyor. "şu siteden asgari de olsa fayda sağlayayım, belki birilerine de ufak da olsa bir faydam olur" gözüyle bakıldığında, buradan gitmeyi gerektirecek bir sebep de olmaz.

eskiden 5 birim fayda sağladığına inanan şu an 3 birim fayda sağladığını görüyorsa da, burada geçirdiği süreyi azaltır, yine gitmesi gerekmez.

gerektiğinden fazla anlam yüklemenin böyle sonuçları doğurduğu kanaatindeyim. diğer arkadaşlar da söylemiş zaten, dünyanın hangi topluluğunda sadece iyi/kaliteli/karakterli/olgun insan kitlesi var da burada onun yansımasını arayalım? gerçekçi olup, fazla beklenti içinde olmadan yüklesek anlamlarımızı, iyiyi de kötüyü de bu kadar büyütmesek, bu kopuşlar asgari düzeyde olur bence.

insanlari bilgilendirmek amaciyla duyuru actigimda bile (soru degil duyuru) ozel mesajla agza alinmayacak kufurler eden insanlar mevcut burada,oyle az sayida da degiller. bir kismini gormemeye calisiyorsun ama bir kismi surekli olarak kendini sana gosterme ihtiyaci hissediyor, ne kadar depresif oldugunu illa gozune sokmak istiyorlar. bir de hicbir seyi begenmeme, her seye muhalefet olma timi var ki evlerden irak.

yaklasik 3 yildir buralardayim, gozlemledigim eski yazarlarin hicbirinin kalmadigi. benim de zaman zaman uzaklastigim olmustur, bu ara yavas yavas o moduma donmek uzereyim. hepsinden sogudum desem yeridir.

bunlar haricinde cok sevdigim insanlarla da tanistim burada; guzel aktiviteler de yapiliyor. disarida gorustugum, yemek tarifleri aldigim, bazi konularda danistigim hatta is gorusmesine gittigim insanlar bile oldu. bu durumda kolayca da birakamiyorsun.

ha bu kadar ciddiye almali mi dersen, bence gerek yok. iyinin de kotunun de oldugu bir yer burasi. bes parmagin besi de bir degil iste. sadece o kotuler citayi yukselttikce iyiler azaliyor.

İnternet kullanımının çok yaygın olduğu bu dönemde, binlerce insanın takip ettiği bir sürü site var. Bu sitelerde gayet makul insanların olduğu gibi günümüzde kullanılan "troll" insanlar da var.

Bu yüzden fazla takılmamak lazım bunlara, kalite artar, bozulur, insanlar değişir, yeni insanlar gelir, yeniler eskileri benzemez, eskiler yenileri vs...

Fazla dert etmemek gerekiyor böyle şeyleri yoksa sonu yok yıpranan kendiniz olursunuz. İnsanlar artık bu sanal alemden evleniyor, mutlu oluyor, güzel arkadaşlıklar kuruyor. Tabi ki bunun zıttı da oluyor. Eğer çok rahatsız oluyorsan bazı şeylerden yani o siteden uzaklaşırsın, görmezden gelirsin.

senelerdir buradayım. rahat iki senedir olmuştur, belki daha da fazla. ben burada olduğum süre içerisinde en azından 3 dönüşüm geçirdi duyuru ve bu değişimler resmilikten samimiliğe doğru gitti ve sanırım şu anda o iş cıvıklığa döndü. açıkçası çok dikkat etmedim, zaten saçmalayanları da fazla ciddiye almadım. o anda tartıştım ve bitti. böyle yaptığım için belki şimdiye kadar durumu farketmedim ama bir süredir duyuruda ki şikayetlerin arttığı bir gerçek. başlarda üzerinde durmadım aynı şekilde ancak bu kadar şikayet olduğuna göre bir şeylerin ters gittiği belli ancak duruma doğrudan ''troller bunlar'' diyerek yaklaşmak ne kadar doğru, ondan da emin değilim.
hali hazırda toplumumuzda ruh hastası ve sorunlu insanlar bolca mevcut, bu artık herkes tarafından kabul edilebilir sanırım. sonuçta burası da o insanların da içinde bulunduğu toplumlardan meydana geliyor. o yüzden troll olduğunu düşündüğümüz insanların bir kısmımının aslında psikolojik anlamda bir takım sorunlara sahip olduğunu düşünüyorum. bu kanıya da bir arkadaşımın karşılaştığı bazı olaylar sonucunda vardım. hani öyle absürt tepkiler ve yazılar okudum ki, bunları yazan birinin troll olmasının imkanı yoktu, adam doğrudan ben ruh hastasıyım diyordu.
millet normal hayatında ki sorunlarını gelip burada kusuyor. patronuna, eşine, amirine vs söyleyemediklerini burada ilk karşısına çıkana sayıyor, sövüyor.

onlar tamamen troll değil demiyorum, arada elbet trollük yapa(maya)nlar da var ancak, işin birde bu tarafının olduğunu düşünüyorum.

Bu kadar duygusal da davranmamak gerek bence.

Mesajlaşma bölümü açılıp da insanlar birbiriyle yiyişmeye başlayınca olay koptu bence. Önceden insanlarla çok zor iletişim kurulurdu cevaplamak dışında.

troll meselesi hep vardı aslında.
hâlâ da var muhtemelen.
son birkaç aydır uzak kalmayı tercih ettim biraz, o yüzden pek bilemiyorum.

ama bu değişim süreçleri hızlı yaşanıyor burada.
yıllardır girip çıkıyorum duyuruya.
bazen birkaç ay çok iyi, seviyeli, kaliteli giderken, birden bozabiliyor.

belirli bir çizgide ilerlediğini sanmıyorum.

benim soğumam kişisel nedenler dolayısıylaydı.
duyurunun kendisiyle ilgisi yoktu.
ama saçmalayanlar her zaman olacaktır.

bazen bazı şeyleri sorma ihtiyacı hissediyor insan.
ama iş geyiğe döndüğünde, saçma cevaplar almaya açık oluyorsunuz.

yani işe yaradığı noktada kullanıp, arada akıl dağıtıp, fazla kaptırmamak en iyisi bence.

duyuru camiası fazla kırılgan sanki. zamanında bana demediğini bırakmazdı millet, hala konuşuyorlar da şimdi biraz daha büyüdüm diye ses etmiyorlar herhalde. eskiden ne ergenliğim ne asosyalliğim ne mallığım kalırdı, mesaj atıp küfreden olurdu. 3-5 yavşak yüzünden duyuruyu sözlüğü bırakacak olsaydım ohoo.

ha "bu ne biçim ortam, burda kalmak istemiyorum" deyip gidiyorlarsa bir şey diyemem kendi tercihleri. sözlük zaten saçmasapan bir ortam, duyuru yine fena değil eskisi gibi olmasa da. ben duyuruyu sadece çok fazla zaman geçirdiğimi ve bunu kesmem gerektiğini düşünürsem terk ederim açıkçası, insanlar niye geliyor ya da başkalarının tavırlarına göre duyurudan gidiyor onu bilmiyorum/anlamıyorum.

mesela emirkulu'nun bok sineği dediklerinden biri benim. ona efsane sataşıyodum. başka insanlar da var sataştığım. ben şahsen bunu troll olduğum ya da biriyle kişisel derdim olduğu için yapmıyorum. troll de değilim zaten. ama bu insanlar ben sataşıyorum diye duyuruyu bırakmıyo veya ben de bırakmıyorum. bi duyuruda küfürleştiğim kişi gelip diğer duyuruda bana güzel cevap veriyo vesaire. bu kadar abartılacak, büyütülecek, "gidiorm duyurudan :((" demeyi gerektirecek hiçbir şey yok bence.

gidiyorum diye bildirim yapanlara ayrı kılım. gidiyosan git amk çok sevdiklerin varsa onlara mesaj atıp söylersin, bana ne. arkandan ağlayalım mı onu mu bekliyosun. millete "kendinizi ne zannediyosunuz" diyolar, kendileri giderken çok önemliymiş özelmiş gibi duyuru açıyolar.

acilin ben geldim,

ilk duyurumu 2006'da atmisim ve o gunden beri aktif olarak (kendimce) duyuruyu kullaniyorum.

ilk baslarda sanirim internet kullanicilarina acik degildi burasi (oyle hatirliyorum) ve cidden ortam bambaskaydi.

uzatmadan gunumuze gelirsem,

- her onune gelenin kayit olabildigi bir platform haline geldi,
- Sahte niklerle kendilerince eglence arayan ergenler turedi
- Kendi arasinda komun kurmus garip bi grup var. Birbirlerine canim cicim diye hitap ediyorlar falan (kotu diye etiketlemiyorum ama o yone evrildi duyuru, bu da ilginc bir sey.)
- Ifsa denen birsey var ki bu da artik buranin tanisma platformu haline geldigini gosteriyor bi nevi. (Insanlar bilgi paylasilan bir ortamda artik fotograflarini gosterme ihtiyaci hissediyorlar bu sebeple)

Duyuru, salt bilginin paylasildigi bi yer olmadi hicbir zaman evet ama bu kadar da civimamisti hic. Di mi cinimcim yaaa.

işte bunlar hep insanların kendini fazla önemsemesinden.
duyuruya ara ara veda edip, bunu belirtip, dayanamayıp tekrar döndüklerinde yine 'ısrarlara dayanamadım ben geldiim' diye duyuru açan adamlar direk gözümde özgüvensiz insanlar olarak canlanıyor.

mesajdan rahatsızsan mallara eklersin, cevaptan rahatsızsan şikayet edersin. sorun çözme becerileri yok. bi de yine kendilerini çok önemseyip 'falanca bana böyle mesaj attı, nasıl oluuuğğr' diye duyuruyu ayağa kaldıranlar var.

yoldan geçen adam laf atsa adama bişey demek yerine gelip burda duyuru açanlar var. ne bileyim sosyal konularda bi duyuru açtığımda ben nicklere takılmak yerine bakış açımı değiştirecek cevaplara bakıyorum. amacı sadece yermek olan cevapları önemsemeyip diğer cevaplara odaklanıyorum. yoksa kendimce haklıyım zaten neden destek arayayım? bu insanların günlük hayatta insanları bu kadar önemsemediğini zannetmiyorum. burda da tavır aynı olmalı.

ama asıl sorun modların adaletsiz tavırları bence. keyiflerine göre cevap-profil silince insanlar doğal olarak isyan ediyor. haklı çıkma güdüsü hepimizde var ama kurallar herkes için olursa seve seve uymak zorunda kalırız.

Bu arada blgisayari tamirciye birakiyorum. Bundan sonraki tik ve aciklamalar sonra gelecek.

7-8 senedir duyuruya düzensiz aralıklarla giren, bir sorum veya merak ettiğim bir şey olduğunda iyi kötü cevabını alan biriyim. denk geldiğimde de yardımcı olduğum insanlar olmuştur. 2008'de yaz stajımı bulmama vesile bile olmuştur burası. amacına uygun kullanıldığında gayet faydalı bir yer. ama internette büyük bir kitlenin girişine-katkısına açık her yer gibi "bozulmaya" mahkum. burada belirli 1-2 kişi dışında kimsenin nickini bilmem, tanımam. insanlar sitenin amacına uygun olarak sorularını-duyurularını paylaşmak veya paylaşanlara yardım etmek için girseler hiçbir sıkıntı yok. ama meşhur oldukça buraya dadanıp ego tatmin etmek isteyenler, kadın-erkek kaldırmaya çalışanlar dadandı buraya. ekşi sözlükle paralel bir gelişim seyri gösterdi. kankacılığın olduğu yerde huzur kalmaz. ama terkedip gidecek kadar ciddiye alanlara da şaşıyorum doğrusu. rahatsız oluyorsan zaman geçirmezsin, sorun sorunun olduğunda gelir cevabını alır gidersin. beyin bedava!

benim başıma hiç gelmedi, gelmiyor böyle olaylar. alla alla...

Hiç tanımadığım bir kişi sanki kan davamız varmış gibi bana mesajlarına cevap vermediğim için bin türlü hakaret sıralamıştı. Paragraflarca yazı düzmüştü. Üstelik bunu duyuruda engelli olduğu için Facebook'tan fake hesabıyla bana ulaşıp da yapmıştı. Facebok'tan beni nasıl bulduğuna gelirsek, o sırada görme engelli ve dişsiz bir kediye yuva arıyordum ve burada Facebook'taki ilan da vardı.

Bu kişi bana güya hukuki bir şey danıştı duyurudan. Ben cevap verdim. Sonra büronuza geleyim dedi. Bürom olmadığını söyledim ama normalde karşılaşmadığım ısrarcı, agresif bir tarzı vardı ve benim kimliğimi filan bildiğini de işte daha sonraki Facebook üzerinden mesaj atması sayesinde anladım.

Kim bilir kafasında neler kurdu da beni duyurunun tehlikeli olduğuna ikna edip buradan soğuttu.

Bu olayı yaşayınca kendimi burada kendine eğlence arayan, ciddi psikolojik sorunları olduğuna inandığım kişilere karşı da gereğinden fazla ifşa ettiğimi (fotoğraf koyarak filan değil bu ifşa) fark ettiğim için uzaklaşmak istedim buradan ve de herkes aramızda böyle insanlar olduğunu görsün diye bana gelen saçma sapan, hakaret dolu mesajı da paylaşarak duyuruyu bırakma sebebimi paylaşmak istediğimde insanların nefret kusmak için bahane aradıklarını anladım gelen tepkilerden.

3 ay duyuruya girmedim. Sonra hukuk sorularına cevap vererek yine kullanmaya başladım.

Kimseyi fazla ciddiye almıyorum artık ve sakince cevap veriyorum bana edilen hakarete, yapılan kötü bir yakıştırmaya. O yüzden kafam rahat.

Burası ego tatmin yeri değil, yardımlaşma platformu.

Anonimliğin suyunu çıkarıyorlar bazıları halen. Her fırsatta laf sokup, saldırıyorlar etrafına. Artık onları ciddiye almayıp, kendimi onların çirkin egolarına hedef yapmamayı öğrendim.

Normal yaşantımızda çevremizi hepimiz kendimiz seçiyoruz, internette muhatap olduğumuz kişiyi seçmek gibi bir lüksümüz ise yok ve bu yüzden her türlü sorunla karşılaşabiliriz. Nasıl başa çıktığımız önemli.

Kendi yaşantımda ne benden 10 yaş küçük ne benden 20 yaş büyük kişilerle görüşüyorum. Burada ise her yaştan, her meslekten, her ilden, her gelir düzeyinden insan var ve bu yüzden biz kendi çevremizdeyken olduğumuz rahatlıkta, samimiyette davrandığımız vakit herkes bizim almaya alışık olduğumuz şekilde tepki vermeyebiliyor. Bunu fark etmek önemli bence.

Artık duyuruya zaten soğuk bakıyorum ve o yüzden de soğunacak bir durum yok benim için ortada. Biri benimle tekrar kişisel olarak uğraşmadıkça, ben buna izin vermedikçe burda olucam. :)

Edit: İmla

burdaki en rezil şey insanların birden fazla hesap alıp kendilerini başka insanlarmış gibi tanıtmaları bence. adam/kadın aslında tam bi gerizekalı, burdakiler bunu ayıklıyo ama bu sefer bi iki ay daha diğer nickiyle takılıyo burda. ben bunu gördükten sonra daha az girmeye, girsemde daha az cevap vermeye, yardımcı olmaya çalıştığımı farkettim. bilinçli bi hareket değil belki ama karşısındaki insanı gerizekalı yerine koyar gibi, ki bence hiç farkı yok, 55 tane nickle üye olup burda yazmak bence hoş değil. belki bende yazmam bi süre sonra ama "arkadaşlar sizi çok seviyorum ama ben yokum" diye de başlık açmam muhtemelen. burdada toplam 5 kişi farklı nicklerle birbirlerini eğlerler artık.

açıkçası ben de uğramamaya başladım buraya. devorgilla zaten kendini uçurdu lanet olsun diyerekten.

düzgün cevap veriyorsun birine subjektif soru sormuş zaten, yanlış anlar diye baştan buranın mimiksiz ortam olduğunu hatırlatıyor, fikrini yazıyorsun özelden gelip sana etmediği lafı bırakmıyor. cevap verirken bile kırıcı olmamaya çalışıyorsun, hakaret filan asla söz konusu değil sen "yanlış anlama ne olur
üzülürüm." demiş hakaretlere küfürlere
"terbiyesizlesiyorsun, kal sağlıcakla." diyorsun, burası bitiyor sözlükten dadaniyor. okudugun cümle "bebeğin ölü doğar umarım, en büyük acıyı yaşarsın."

demeye çalıştığım iyi niyeti sömüren, hakaret etmeyi kendinde hak gören leş insanlar da var burada ki başkalarıyla konuşmasını duysan bir melek sanırsın, bir terbiye abidesi.

özür dilemesi gerekirken üste çıkan, hadsiz ve görgüsüz kitle mevcut ne yazık ki. ve bıktırıcı oluyorlar .

eski nickler gitti biraz daha cıvık sorular çoğaldı bence
ama ben seviyorum buradakileri
ha herkes herkesi sevecek diye bir gaye yok
herkes kendi açısından haklı olduğunu iddaa ediyor ama tabi yanlış birşey
hakaret vb şeyler oluyor ama böyle insanların olduğunu bilip giriyorum ben buraya sıkıntı yaşamıyorum.

Çok emin olmamakla birlikte kankamsı kemikleşmiş bir oluşum olduğunu düşünüyorum. Birbirlerinin yanlış hareketlerinde bile kolluyorlar hatta paslaşıyorlar gibi.

Dokunulmazlar/dokunulmaz olduğunu düşünenler/ dokunulmazların olduğunu düşünenlerin olması rahatsız edici.

Duyuruya ilk verilen cevaplar ayağını sürüme etkisi yaratabiliyor. Ardından gelen cevaplar aynı minvalde olabiliyor. İlk cevap esip yağmışsa bakıyorsun herkes esip yağmaya başlıyor. İlk cevap olumluysa gerisi de öyle gelebiliyor. Cevapları okumadan cevaplamak bunun önüne geçebilir bence.

Troller beslenmezse trollük yapamazlar.

Bana göre duyurunun sıkıntıları bunlar.

Mesajlarla gelen aşağılamalar hakkında bir bilgim, deneyimim yok. Sürekli olması rahatsız edici olmalı. Huzursuzsam neden o ortamda kalayım ki diyorlar sanırım. Böyle bakınca haklılar. Sitenin yararı zararından azsa, gitmeyi seçer adam. Herkesten birilerine bir faydam dokunur belki diye kalmasını bekleyemeyiz.
Troller veya dalaşanlar olduğu gibi samimi sorular sorup samimi cevaplar veren çok fazla kullanıcı var burada. Diğerlerinden çok daha fazla. Girip cevap vermeyenler, okuyanlar da var sanıyorum epeyce.
Duyuruda daha çok olan kesimin ağırlığını koymasına bağlı olarak sorma ve cevaplama oranının artacağını gitmelerin azalacağını düşünüyorum.

benim öyle çok benimsediğim bir yer değil burası.ara ara girer bakarım.amacına uygun biçimde kullanmaya çalışıyorum.bahsi geçen kitle benim de gözüme çarpıyor ama isimlerini say deseniz sayamam çünkü cevap vermeye tenezzül etmediğim için kim olduklarını hiçbir zaman kafamın bir köşesine not edemiyorum.ben böyle saldırgan,troll tiplerin cevaplarını gördüğümde sanki onlar yazmamış da ben ilk cevap veren kişiymişim gibi davranıyorum.bu sayede böyle tiplerden uzak durabiliyorsunuz.tabi yine de böyle davrandığınız durumda özelden laf sokmaya çalışanlar/küfür edenler olabiliyor.böyle kişiler ortaya çıktığında da mallara ekle düğmesi faydasını gösteriyor.

1.si kalite feci düştü. Bunu zaman zaman cevaplarımda saçmalayan trollükler yapan biri olarak söylüyorum. İlk hesabım "agnahie" banlanmadan önce(ki çok saçma bi sebep yüzünden banlanmıştır, trollere kurban gitti daha doğrusu) cevaplarım uzun uzun iken bir baktım millet artık en ciddi şeyin altına bile link atıp geçmeye, geyik çevirmeye başlıyor. Yani ortamın genel algısını değiştirdi millet. Herkes de buna uyum sağladı nedense. Nedenini ben de gerçekten bilmiyorum.
2.si ifşalar arttı. Bu ifşalar artınca tabi otomatik olarak bir çoğumuzun dahil oldugu yürüşmeler yaşandı fakat bu olay arasındaki ince çizgiyi fark edemeyen bir gerizekalı kitle mevcut. OLayı bundan ibaret sanıyorlar.
3.sü kötü yönetim. Hollow'a hepimiz kıl oluyoruz hatta bbenim baya baya sövmüşlüğüm de var. Solem2 olmasının sebebi bu zaten :D Ama adam şöyle bir durup bakınca yine yapıyor bişeyler. Neyse fazla övmeyeceğim onu :)
4.sü Arkadaş paranoyak oluyor insan. Burdan birileriyle biraz samimi olmaya başlayınnca anında fake hesaplarını fark edebiliyorsun. Abi bu kadar olmaz ya neden çifter çifter hesap alıyorsunuz? Gerçekten artık biri ciddi bişey sorduğunda altına yazacağım cevabı mesaj ile gönderiyorum. Daha iyi oluyor hiç değilse yardımcı bile olamasak birbirimize o konu üzerinden bir muhabbet dönüyor. Eskiden bunlar duyuruların altında seviyeli bir şekilde olurdu.
5.si aslında burada herkes birer troll. Duyuru çok fazla sorunlu insanı bünyesinde barındırıyor. BUnlar da sorunlarını buraya taşıyıp çözüm bulmak yerine sorunlarının acısını acınası bir şekilde buradan çıkarmaya çalışıyorlar. Bi ikisiyle reelde denk gelip sonlarını kötü bitirmişliğim var.
6.sı Herkes çok mükemmel havalarında. Misal biri buraya "otobüste tanıştım şöyle oldu böyle oldu diyip hava atıyosun" demişti bana. Arkadaş ben düzenli olarak reddedilen biriyim zaten bunu da yazıyorum ama loser içerikli duyurular gördüğünüzde kim yazmış diye bakmaktansa hemen eziklemeye başlıyorsunuz herhalde. Ne diyeyim? Objektif de olamıyor kimse.
7. İşi sürekli fuck buddy aramaya çevirmek. Bunu yapan kadın tanıdıklarım da var ve kendilerini kesinlikle burada bir soruya cevap verirken göremezsin. Avcıdır onlar, hedeflerini seçer, takip eder ve sonunda pat diye yeşillendirirler.
8. Arama butonunun kullanılmaması. Bu çok ciddi bir problem. Ben artık sayısını unuttum "neden hayvanları kısırlaştırıyoruzkieee" diye açılan duyuruların. Arkadaş bir arayın ya neymiş niyeymiş önce bi bakın. E haftada 3 gün benzer duyurular açılınca insan ister istemez dur sunun bi ağzına sıçayım bu ne salak bişeymiş ya diyor. Bir beyin var ve kullanmayı bilmiyor bir çok kişi. Neyse

Not: Yukarıda yazdıgım tüm maddelerin benim için de geçerli oldugunu hatırlatır, espri kaldırmayacak bir kafada oldugumu bilgilerinize arz ederim sayın pikicanlar.

ben de 2007'den beri aktif olarak kullanıyordum. duyuru kaçırmazdım yani. gece bıraktığım yerden devam ederdim sabah kalkınca. akşam eve geldiysem en son bıraktığım yere geri dönerdim ki kaçırdığım duyuru olmasın cevaplayayım diye.

son 1 senedir biraz soğudum, son 6 ayda daha da soğudum. son 3 aydır duyuruları bile takip etmiyorum. günde bi kaç kere giriyorum. bi kaç dk bakınıp çıkıyorum.

brkylmz'ın yazdıkları doğru. önce ifşa duyuruları, şimdi de zirve duyuruları falan bozdu burayı. sitenin amacı soru cevaplamaktan çıktı sosyalleşme, tanışma oldu sadece.

Herkese çok teşekkürler, kafamda bir sesler "Haaa, vay anasını" dedi.

Yönetim derslerimiz şununla başlıyordu: "Bir kişinin yanına, ikinci bir kişiyi koyarsanız, burada sosyalleşme ve yönetim başlar. Gerek ve yeter koşul ikinci kişinin varlığıdır. Bu varlık platformdan bağımsızdır. Mektup arkadaşlığında veya teftişlerde bile sosyalleşme ve yönetimden söz ederiz. Belli bir kişi sayısına kadar bu ilişkiler sezgilerle yönetilebilir. Güç kimde ise yetkiler de onda toplanır az kişi varsa. Çok kişi varsa güç ve yetkiler birbirinden ayrı olabilir, güçlü olanın yetkisi olmayabilir. Bu şekilde yapılandırılmış bir yönetimden söz edebiliriz."

Buranın ilk amacının sosyalleşme olmadığını biliyorum. Aynı işimize gitmemizin amacının sosyalleşme olmaması, çalışmaya gitmemiz gibi. Yine de "iş arkadaşı" diye bir kavram var ve bunlar çok yakın arkadaşlar bile olabiliyorlar. Ya da İspanyolca kursuna İspanyolca öğrenmek için gittim. Ders dinlerken milletle muhabbet etmedim ama yine de dil kursundan görüştüğüm insanlar var. Keza ehliyet kursundan da. Buralara "Ooo, kimlerle tanışılır" diye gitmedim ama insanlarla tanıştım. Ana amaç o olmasa da ister istemez sosyalleşiliyor. Teoriler bunun platform bağımsız olduğunu ifade ediyor; yani "Burası bir site" ile "Burası bir işyeri" arasındaki tek fark işe gitmek zorunda olmamız. Ama "Burası bir kurs" ile çok da farkı yok. Sonuçta bir kişi ile herhangi bir şey için mesajlaşıldığında, artık o kişi hayatına giriyor iyi veya kötü bir şekilde; ya da bir duyuru veya cevabını okuduğunda da. Çünkü Yönetim Bilimleri bunun için yeter ve gerek koşulun o insanın varlığından haberdar olmak, öyle bir kişinin var olduğunu bilmek olduğunu söylüyor. Bir kişiden haberdar olduğunda, ona olan bir şey sende etki bırakıyor. Etkinin büyüklüğü kişiye bağlı olarak değişiyor. Oturup dövünebiliyorsun da, görmezden de gelebiliyorsun. Örneğin, Zetahead emirkulu'na çok yardım etti. Ana amacı gerçekleştirdi, bu ana amaçla birlikte ikisi sosyalleştiler. Varlıkları birbirine güven verdi ama Zetahead'in gidişi emirkulu'nu oldukça üzdü. Sonu.ta hayatının en büyük yardımlarını yapan biri ile ne kadar yüzyüze görüşmese bile, onun varlığı bir güven yaratıyordu. Ama başka birinde "Hmm, gitmiş mi, peki" tepkisi verdirtti.

Buradan çektiğim ana sıkıntı, bir anlamda sosyalleşmenin birincil amaç haline gelişi. Bu beklenti-gerçek farklılığı kişide hayal kırıklığı oluşturuyor olabilir.
Gidenlerden tanıdığım birkaç kişiyi de bu şablona oturtamıyorum açıkçası. Onların başına gelenler benim başıma bir iki kere geldi ve sallamadım, güldüm geçtim. Konudan bağımsız olarak bir noktaya geleyim, dün buradan bir kişi ile konuşurken "Ya ben 3-4 günden fazla kaldığım yeri evimmiş gibi belliyorum. Bir yere giderken evden ayrılasım gelmiyor, oraya gittikten sonra da orayı evim belliyorum, oradan dönesim gelmiyor. Ama sonra 3-4 güne de unutuyorum" demiştim. Şimdi buraya geri döneyim. Bu bağlamda burası da ev gibi benim için. Her akşam Candy Crush oynasam, o da başka bir ev olur. Amacından bağımsız olarak. Yani "Evim, güzel evim" gibi değil de her zaman gittiğim markette ne kadar rahatsam, spor salonunda zaman geçirmeyi ne kadar seviyorsam, 3-4 kere gittiğim yeri ne kadar benimsiyorsam; bu da öyle. Amacım sosyalleşmek olsa da, katkı yapıp yardım etmek olsa da ya da hiçbir şey yapmayıp sadece bakıp çıksam bile; birkaç kere heves kırıcı bir şey olsa üzülürüm be. Yani, yıkılmam, birkaç güne unuturum; neler bırakılmıyor ama dokunur yani. "Vay be, ne günlerim oldu. Hakkınızı helal edin" derim. Ki bazılarında merak ettim, "Neymiş o beğenilmeyen cevaplar" diye. Cevaplarda bir şey de yok, hatta yardım edildiği için heyecanlı bir cevap olmuş biri ikisi. Sonra elemanın teki gelmiş, şevkini kırmış, gitmiş. Buna "Müdahale edelim" de diyemem tabii ki, saçma ve temelsiz olur. Başka birinin de şevki kırılmaz, o da öyledir. Ama yazık bence yine de, iyi insanlardı gözümde. Ne bileyim, iyi niyeti ile cevap vermiş, niyetinin tam tersi yanıt almış. Neyse, umarım herkes kendine göre ister gerçek hayatta ister sanal hayatta akacak birkaç mecra bulur.

Edit: Yanlış anlama olmasın. Doğrudan "take a minute süper insandı, o niye gitti" değil derdim. Sadece tanıdığım bir kısım insanlar gitti, tanımadığım da bir kısım insanlar gitti. Masum olmayabilir gidenler, masum olabilir de. Sadece davranışı anlamaya çalışıyorum. Sezen Aksu'nun "Ben Allah'ın terazisi miyim de, kim neye layık onun kararını vereyim" diye; sonuç olarak Allah'ın terazisi ben de değilim. Neyine niye karar vereyim.

A) Partiyi Mustafa Suphi'lerden sonra getirdiği durum sebebiyle sahte deniyor sanırım. 50-60'ları bilmiyorum ama devrimci mücadelenin yükseldiği 70'lerde partinin yayınlarına ve anlatımlara bakarsak TKP'nin devrimci dinamikleri kavrayamadığını ve hatta önüne engel olduğunu görebiliriz. Devletle savaşma cüretini gösterenleri "goşist" diye damgalayıp kitleleri devrimcilerden izole etmeye çalışmalarının başka açıklaması olamaz. 12 Eylül sonrası Selimiye kışlası önünde gözaltı kuyruğuna giren TKP'lilere askerlerin "şimdi gidin yarın gelirsiniz" demesi ve gidenlerin gerçekten de yarın geri dönmesi hep anlatılan trajikomik bir hikayedir. İsmail Bilen'e gelince, hayatının son 50 yılını yurtdışında geçiren bir insanın devrimci mücadelenin önderliğini yapamayacağı aşikar.

B) 1978'de TİP'deki bölünmelerden sonra başını Yalçın Küçük ve Metin Çulhaoğlu'nun çektiği grup Sosyalist İktidar dergisini çıkardı ve bu dergi etrafında örgütlenmeye başladı. 1982'de Yalçın Küçük gruptan ayrıldı veya atıldı bilemiyorum. Daha sonra Metin Çulhaoğlu ve Kemal Okuyan'ın önderliğinde Gelenek dergisi kuruldu ve 1992'de Sosyalist Türkiye Partisi kurulana kadar bu dergi etrafında siyasi faaliyet yürüttüler. Aydınlıkçılarla organik bir ilişkileri varsa da ben bilmiyorum.

C) Evet Ürüncüler

Ç) Sitenin kimin olduğunu bilmiyorum ama SİP-Ürün kliklerinin dışında sanırım. bir de alışılmış TKP tarzının oldukça dışında faaliyet gösteren TKP/Kıvılcım grubu vardı. İllegal silahlı bir örgütlenme idi, şimdi faaliyetteler mi bilgim yok.

Tkp 1920 , tkp-ml filan bir sürü farklı var böyle şu an. TKP de 2 sene önce ikiye ayrıldı zaten, KP ile başka bir şeye dönüştü.

hisarüstü-hacıosman metro otobüsüne bin. son durak in, indiğin yerde 151 numaralı otobüsler kalkar ona bin. üniversitenin önünde indirir otobüs.

Büyük salonların sanırım hepsi yıllık üyelik istiyor. Sahibinden.com'dan falan devir kovala derim.

enka vakfi var en yakin ve aylik uyelikler de oluyor bildigim kadariyla, ama pahali.

maslak sheraton otel'de ocean club mi ne oyle bi yer var, 6 aylik ve 1 yillik uyelik yapiyorlar.

sarıyer belediyesi'nin tesisi var, enka'nın hemen yanında. 6 aylık 600 idi sanırım. gidip gezebiliyorsun benim kriterlerime uyuyordu beklentim çok yüksek olmadığı için, sen de git bak istersen.

taksime geçip ordan havaşa binmeniz en doğrusu olacaktır.sırt çantanızı uçağa alabilirsiniz ama checkin sırasında bavulunuzu verseniz fena olmaz.sırt çantanızda sıvı bulunmasın yeter .elektronik eşyalarınızıda kapatın uçağa binmeden önce

metroyla 4.levente gelip E-3'e binmek de bir başka yöntem. 5.90 gibi bir para çekiyor akbilden sanırım. saatlerini iett'nin sitesinden öğrenebilirsin.

hocam taksimdeki havataş araçlarından ne kadar sürer tahmini oraya varmam bahsettiğim saatlerde? teşekkürler.

tam trafik zamanı, 1 saati geçer, 1 buçuk saat gibi düşünün bence

işten çıkıp direk havaalanına gideceğim öyleyse. yetişeyim de sorun değil havaalanında da beklerim.

bence Taksim'e giderek hiç kendinizi riske atmayın, tam trafik saati, Taksim'den çıkmak bir dert köprü trafiği desen ne olacağı belli olmaz. Ben olsam Kadıköy'e gider oradan Havataş'a binerdim. Zaten Mecidiköy'den sürekli Kadıköy'e otobüs var, otobüsle Kadıköy'e geçin, rıhtımda otobüslerin son durağından Havataş'lar kalkıyor onlara binin. En hızlı o şekilde ulaşırsınız.

siz gene otobüsle gidin demişsiniz, trafik var diyorsunuz aynı zamanda. metrobüsle kadıköye ulaşsam, sonrasında sizin dediğiniz gibi havataş aracına binsem sanırım mantıklı olur. bu durumda sadece sırt çantası alabilirim tabi yanıma. ama taksimden binen kullananan bi' arkadaş yok mu ne kadar sürer acaba o saatte? gözümü korkuttunuz biraz :)

taksim işi sakat, kadıköy'den bile 45dk'dan az sürmüyor s.gökçen. taksim en az 1.5 saat sürer hem de o saatte..
en iyisi bi şekilde kadıköy'e geç oradan bin. kadıköy'den çeyreklerde kalkar havataş. en kötü ihtimal 17.45'e binmen lazım kadıköyden. ona göre ayarla kendini.

ben bir defa 5'de bindim Taksim'den Havataş'a ve uçağı kaçırdım, 19.20'de ancak Sabiha Gökçen'de olduk. Köprüye varmamız 1 saati buldu. Mecidiyeköy'den metrobüsle geçerseniz rıhtıma yürüyeceksiniz ama tabii metrobüs daha garanti. Eğer 16.30'da çıkarsanız ve Mecidiyeköy'den direkt Kadıköy otobüsüne binerseniz o kadar trafiğe girmezsiniz, zaten arada ne kadar mesafe var, ben Taksim trafiği ile kıyaslayarak söyledim. Ama tabii İstanbul trafiği bu riske atmamak lazım.

eyvallah çok teşekkürler. saate göre ayarlayacağım kendimi artık.

fenerde değildi daha volkan. kartalda çıktıysa çıkmıştır ancak.

ikisi de 2001'den beri galatasaray'da olmadıklarına göre oynamadı. emre yurtdışındayken de hatırladığım kadarıyla fenerbahçe inter ve newcastle ile maç yapmadı.

eksisozluk.com

şöyle bir şey var ama bu maçta rüştü oynamış kalede. newcastle'da emre oynamış.

oturduk 3 kişi kafa kafaya verdik ve üsküdarda karar kıldık. sen kadıköye geçip metroyla işe gideceksin, eşin de vapurla gidecek işe.

Üsküdar +1, hatta İcadiye, Tunusbağı, Doğancılar, Çiçekçi tarafları

Bayağı zor soru. Eğer çalışacağı yer İDO iskelesine yakınsa Kadıköy-Sarıyer denizotobüsü var. Dönüş sati 18.10 olduğu için sahile yakın olması lazım biraz. Maltepe de kolay zaten, metro var kadıköyde.

evet üsküdar mantıklı. 1750 tl ye gayet güzel bi daire bulunur üsküdarda. hatta o para oraya çok bnce

üsküdar eşiniz için değil sizin için daha kolay olur. eşinize pozitif ayrımcılık yapacaksak bence ideal olan şişli-mecidiyeköy. siz metrobüsle karşıya geçebilirsiniz. eşiniz de metroya binip hacıosman'dan sarıyer'in her noktasına kolayca ulaşabilir. trafik diye bir derdi de olmaz. üsküdar'dan beşiktaşa geçse metro vb olmadığı için istanbul'un en yoğun trafiğiyle karşı karşıya kalır.

Eşinizin Sarıyer'in neresinde çalıştığı önemli. Hacıosman Derbent civarı ikamet sizin için uygun olabilir. 2 araç kullanarak gidiş 1 saat geliş 1 saat harcayarak maltepeye gidebilirsiniz.

Eşim Koç Üniversitesi'nde çalışacak.

servis durumları nasıl peki ?
işyerinin servisi var mı ?
istanbulda trafik genel olarak sabahları anadoludan avrupaya, akşam avrupadan anadoluya şeklinde oluyor.
üsküdarı tavsiye etmiyorum, neden derseniz üsküdardan direk sarıyere geçemiyorsunuz, beşiktaştan sarıyere ulaşım sahilden de, büyükderedende büyük sıkıntı. ( levente 15, maslağa yarım saatte gidebilirseniz şanslısınız, sarıyer 1 saati rahat görür).

bu yüzden kadıköy diyorum ben anadolu yakasında, siz metro ile gidersiniz, eşiniz deniz otobüsü ile ( günde 10 tlyi geçiyor ulaşım masrafınız bu arada).

avrupa yakasında ise balmumcu zincirlikuyu diyorum, siz metrobüs+metro, eşiniz direk otobüs minibis yapabilir ( bu da günde 10 tl yi geçer)

kavacık ise plase, arabanız varsa özellikle, eşiniz 2. köprüden sarıyere siz tem yolundan maltepeye ( ki bu yol sabahları boş, akşam dönüşte de boş ) gidersiniz.

üsküdar uzak olur yahu sarıyer'e. bi de koç'taymış. bence de sarıyer civarında ev bakabilirsiniz. ya da levent, hacıosman filan metro hattında bi yer uygun olabilir. hatta kurtuluş filan bile olabilir bence. ama her türlü istanbul trafiğinin çilesini çekiceksiniz bi miktar.

Eşiniz Koç Üniversitesi'nde çalışacaksa dediğim gibi Hacıosman Derbent gibi yerler sizin için uygun. Koç Üni'nin servisleri var. Güzergahlara yine de bakın. Oömadı Koç Üni'ye giden otobüsler var Hacıosman'dan. Hacıosman Koç Üni arası 35 dk. Sizin Hacıosmandan işinize mesafe yaklaşık 60 dk.

Ha bir de seyrantepe sanayi mah. 4. levent, yeni levent civarını önerebilirim. böylece eşiniz metroya hacıosmana gidip ordan otobüse aktarma yapar. Siz de 500T'ye binip 40-45 dk 'da maltepeye gidersiniz. Avrupa yakası tercihiniz olsun. Trafik yönleri sabah avrupa-asya gidişi daha uygun.

son bilgilere göre ben de hacıosman diyorum. çünkü koç üni sarıyere bile uzak sayılır.
siz ise, hacıosman metroya yakın bi yer tutmaya bakın, oradan zincirlikuyu metro, metrobüs ( tahmini yarım saat sürer yürümelerle), metrobüs uzunçayır (15 dakika) oradan metro ile maltepe ( 10dk yürüme sonrası 15 dakika anca sürüyor).
eğer eşinizin sabah 9 da iş başı olma zorunluluğu yok ise ( sarıyer deniz otobüsleri 9:15 gibi sarıyere varıyor), hala kadıköy diyorum tabi :D

eşinizin mesai saatlerine bağlı birazda durum. amacım sizi köprü trafiğine maslak cehennemine sokmadan ulaştırmak :D

ne üsküdar'ı abi üsküdar nere sarıyer nere en azından bence ve kati suretle şişli metroya yakın yerler olmalı mümkünse 2 dk olsun. abi artık sende bi yol bulursun metrobüs var nasılsa :P

koç'ta çalışacaksa iş değişir. hacıosman'dan koç'a gitmek bile yarım saat neredeyse beter olun'un dediği gibi. metro güzergahında hacıosman metroya mümkün olduğu kadar yakın bir yerde oturmalısınız. hacıosman metroya yürüme mesafesinde güzel siteler var, o bütçeyle rahatça daire bulabilirsiniz.

500t öneren arkadaşlara şunu diyebilirim.
öncelikle 500t ye leventten binemezsiniz, 4.levent sanayi arasında bi yerden binmeniz lazım. sanayi mahallesinde ev bakmıştım, ortam iyi değil, iyi olan taraflar ise çok pahalı. 500t ise ayrı zulüm bir araç zaten, 40-45 dakika ızdırap çekerim derseniz siz bilirsiniz. takım elbise ile binecekseniz hele tam bittiniz, dayak yemiş gibi çıkıyordum 500t den.

bu yüzden eşinizin çalışma saatleri uygunsa kadıköy, değilse hacıosman diyorum ben. hacıosmanda siz sıkıntı yaşayacaksınız günde 2,5 saat kadar bilginiz olsun ama eşiniz rahat edecek.

kadıköyden koç üniye nasıl ulaşım sağlamayı düşünüyorsunuz ? tek deniz otobüsü var o da saat 9:15 te sarıyere varıyor. beşiktaştan giderim derseniz, zinicrlikuyu maslak trafiğini nasıl geçeceksiniz ?
belki kabataştan metro ile hacıosman olabilir ama o da en az 45 dakika ediyor.

biz de ilk başta acıbadem diye başladık ama gördüğünüz gibi durum biraz karışık:)

bu arada servis yok, her ikimiz için de, araba var ancak çok kullanma taraftarı değiliz.

eşinizin deniz yolu ile işyerine ulaşımı kolay olacaksa kesinlikle anadolu yakasında oturun, üsküdar güzel fikir

ama kabataş bostancı deniz otobüsleri de var yani karşıda oturursanız kabataş bostancı sarı dolmuş / minibüs ile maltepe yapabilirsiniz

eşinizin işyerine denizden ulaşım sıkıntılı olacaksa avrupa yakasına taşının kadıncağız metrobüs kullanmasın

Merhaba,

Aracınız varsa Sarıyer'de oturmanızı öneririm. Yaklaşık 60 dakikalık bir yol olacak sizin için ancak eşiniz için en ideali o. Koç Üniversitesi'nde çalışan kuzenim Sarıyer'de oturuyor. Ailesi Erenköy'den(Maltepe'ye yakındır) Sarıyer'e 1 saatte gittiklerini söylüyorlar aşağı yukarı.

Sizin için de şöyle bir avantajı olacak, trafiğin yoğun olduğu tarafta değil, görece az yoğun olduğu tarafta olacak ulaşımınız hep.

Başka çözüm üretemiyorum, iş yerleriniz çok uzak birbirine.

bu arada üsküdar diyen arkadaşları, yardım isteyenleri yanlış yönlendirdikleri için kınadığımı belirtirim.
üsküdardan sarıyere direk herhangi bir deniz ulaşımı yok arkadaşlar. ulaşabildiğiniz kabataştan sarıyere füniküler+metro+hacıosmandan otobüsle 1 saatte ulaşmak imkansız. beşiktaştan sarıyere de 1 saatte gidemezsiniz, istinyede oturan arkadaşım trafikten dolayı beşiktaştan istinyeye deniz otobüsü ile gidiyordu.

hacıosman - sarıyer eğer arabanız varsa uygun olur, ızdırabı erkek tarafı çeker hesabı, ama benzine can dayanır mı bilmiyorum; çünkü sarıyer maltepe arası 40 km, trafik olsun olmasın bi de köprü parası cabası, yani araç 20 kuruş yaksa km de, günde 20 tl yol parası çıkar cepten. toplu taşıma derseniz, hacıosman metro- zincirlikuyu metrobüs - ünalan metro 1.15-1.30 sürer.

bi de aklıma geldi. kabataş mümkün. siz kabataştan vapurla kadıköye (20-25 dakika sürüyo), oradan metro ile maltepe ( inçıklarla 30 dakika) sürüyor, hatta bostancıya gidip, oradan minibüsle ( tren kapalı şu an) maltepe gidebilirsiniz, eşiniz ise füniküler+metro ile hacıosmana 40 dakikada varır, servis varsa oradanbiner mis gibi gder.
servis yoksa bu da biraz yaş tabi.

@joe dalton
500T'ye leventten binilir demedim. yeni levenetten binilir dedim. yeni levent denilen safirin karşı tarafı olur.
ki bana göre en ideal yer burası gibi duruyor.

ben koç'a yakın oturuyorum. eşiniz kadıköy ve üsküdardan zor gelir. ancak karşıya geçecek ve beşiktaştan koç uni servisine binecek. koç universitesi gerçekten şehre çok uzak bir de anadolu yakasından gelirse iyice zor olur.

cumhuriyeti sermayedarlar yönetir hükümetler değişse de, Atatürk ülkeyi burjuvaziye teslim etti diyor bence.

rahmi koç ile yapılan bir röportajdan:

- sizce seçimi kim kazanır?
- biz kazanacağız.
- sizin bir siyasi partiniz yok bildiğim kadarıyla
- kim gelirse gelsin biz kazanacağız.

@temasettin
süper oldu bunu söylediğin eyv.

goethe- genç werther'in acıları

goethe, lessing, schiller, hölderlin okudum sanki de emin değilim, georg büchner, bertolt brecht, heiner müller, friedrich dürrenmatt, patrick süsskind, erich fromm, hermann hesse

yukarıdaki bazılarının tiyatro oyunlarını okudum, eser listesi de yazmaya üşendim.

edit: Roman tarzı şeyler istiyorsanız patrick süsskind ve hermann hesse'den yürüyün.

bertolt brecht

kant, nietzsche, shopenhauer, hegel, goethe. (goethe'den bir tek faust ve genç werther'in acıları'nı okudum.)

(bkz: heinrich böll)

Bertold Brecht - tüm eserleri diyebilirim
Herrmann Hesse - Steppenwolf
Dürrenmatt - Physiker, der Richter und sein Henker
Stefen Zweig - Schachnovelle
Süsskind - Kontrabass, Parfum
M. Ende - Unendliche Geschichte

Bunların çoğunu lisede zorla okutmuşlardı. Sonrasında kendi isteğimle tekrar okudum da o zaman daha çok sevdim. Özellikle Brecht, Hesse ve Süsskind'i tavsiye ederim. Bir de Karl Valentin'i.

benzer bir durum izmir'de başıma geldi. ehliyeti almak için eve giderken radara girdim. :) arabayı tuttular, taksiyle ehliyetimi alıp geldim. sadece radardan ceza yazdılar.

kimliği unutsan neyse de, trafik çevirmesinde ehliyetsiz yakalanırsan sıkıntı yaşarsın. ya mümkünse cüzdanını unuttuğun yerden alacaksın, ya da şansına güveneceksin.

Eğer polis çevirmezse sorun yok zaten.
Daha hayatımda bir kere polis çevirdi.
Bakalım ne olacak bugün..

Ehliyet numaranı biliyorsan teyid edebilirler. Ehliyetsiz araç kullanmaktan ötürü ceza yazarlar.

@cakabo :Ehliyet numarama dair hiçbir fikrim yok.
Tek bildiğim TC kimlik numaram.

cakabo haklı, ehliyet nonu ve kişisel bilgilerini söylediğinde sistemden kontrol ediyorlar. doğruysa taşımadığın için 80-100 tl bir ceza yersin.

aynı şey t.c no ile oluyor mu bilmem, ama olması lazım mantıken.

sitret rahat ol, kurallara uy. ehliyetini unuttuğunu unut :)

@cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam : Mörfi bizim uzaktan akraba..
Hisseder pezevenk..

polis durdurursa ehliyetimi kaybettim ama randevu alamadim sistemden dersin. onlar tc kimlik numarandan ehliyetin olup olmadigini sorguluyorlar.

Cevap veren herkese teşekkürler.
Maslak yolu sonrası bir şekilde karşıya ulaşıp ehliyetimi aldım.
Sorun kalmadı.
Gerçi Maslak'a giderken yolda çevirme vardı, üç buçuktan dört attım yolda giderken..

Karşıyaka alaybey atakent bostanlı vs. hepsi size uyar. Bütçeniz doğrultusunda birini seçebilirsiniz. Gaziemir vs ulaşım bakımından üzebilir. Metro, otobüs, vapur, dolmuş, dolmuş taksi hepsinin birarada olduğu düz ayak ve insanları bakımından da en rahat semt Karşıyaka'dır. Vazgeçmeyin derim.

alaybey kesinlikle değil. orayı gördükten sonra (maalesef orda yaşıyorum) izmirlilerin nezih anlayışını sorgulamaya başladım. bostanlı-mavişehir tarafları güzel.

Tavsiyem Karataş ve Bornova'dır ekonomini bilmiyorum ama..
Gaziemirde oturuyorum bu arada, nezih ve pahalı bir yer oldu bu semt, gereksiz bence 900-1000 lira vermek.

aksoy dolaylarına bakabilirsiniz karşıyaka'da.
girne bulvarına paralel caddelere bakabilirsiniz bir ucu sahile çıkan.
bostanlı güzel tabii ancak yerine/sokağına göre gürültü kirliliği olabilir.
nergiz/alaybey pek kriterlerinizi karşılamaz bence. sıkış tepişlik hakim biraz oralarda.

göztepeye gel kardeşim. seveceksin.

karataş veya güzelyalı'nın denize yakın kesimi.

(bkz: ibda-c)

ibda-c lideri. necip fazıl kısakürek'in "büyük doğu" başlığı altındaki fikirlerini benimsemiş bu amaca yönelik örgütlenmeler yapmıştır. ibda-c adı altında çeşitli silahlı eylemler olmakla birlikte bildiğim kadarıyla kendisi şiddet içeren bir eyleme katılmamıştır. devlet geleneklerine aykırı bir biçimde islamcı gelenekten olmasına rağmen sistematik işkence uygulanmıştır kendisine ve operasyonlar sonucu içeri atılan arkadaşlarına. görüşlerine katılmıyorum ve desteklemiyorum ancak enteresan ve araştırılması gereken bir kişilik.

acıbadem.

kağıthane devlet hastanesi var ama randevu olayından emin değilim. bir bakmak lazım

devlet olacaksa en yakını istinye devlet hastanesi.

benim bi hocam var 28 yaşında yrd. doç. oluyor.
ama yrd doç olduğunda doç. olmak için gereken herşeyi tam.
6 ay mı ne süresi varmış. yrd doç. olarak sadece 7 8 ay duruyor sonra sınav mınav 29 yaşında doç.

ben ondan duymadım ama bi kaç yıla prof olurum diyormuş.

4 yaşında kızı var.
adam aynı zamanda sporcu. kayıyor falan.


her gördüğümde konuştuğumda çok morelim bozuluyy.

sert bi kahveden aşağısı kurtarmaz.

"büyük adam olamadım ama kimsenin adamı da olmadım." diyerek övün. :(

tabi ki cm 01/02. güncellemesi de var.

Telefonlarda olan bir oyun var. Footbal manager diye. Sitesi de var. Online oynanıtor. Ona bi bak istersen hocam.

cm 03/04 daha iyidir bence. güncellemeler ile.

su seviyesi düşer. su/atılan buz oranına göre 10-15 cm arası bir şey olur. çünkü buzun yoğunluğu sudan küçüktür. suyu diğer sıvılardan ayıran özelliklerden birisi donduğunda hacminin büyümesidir.

"lise fiziği" bilgisiyla tartışıyorsanız cevap aynı kalır. çünkü aradaki sıkışabilirlik/hacimsel değişim küçük olduğu için ihmal edilir lisede. ama gerçekte yada üniversite seviyesinde ihmal edilmez.

Örnekle açıklayayım.. Dışarıda bir şey içmek istersin, bardağın içinde buz da olur.. Buz erirse içecek bardaktan taşacakmış gibi gelir.. Buz erir ama taşma olmaz..
Bu kadar salakça açıklanabilirdi herhalde ama ben bu olayı bu yöntemle test edip anlamıştım..

karikaturmerkezi.com

şimdi su donunca hacimi artar
9 kilo 9 lt su yoğunluğu 1 olan su
9 kilo 10 lt yoğunluğu 0.9 olan buza dönüşür
ha şimdi buzun 9/10 u batar

dereceli kapta su buz karışımı 25 gösterdiğinde kapta buzun 9 ltlik kısmı suda 1 ltlik kısmı suyun yüzeyinde kalmış olur. Buz eridiğinde gene 9 lt suya dönüşeceğinden su seviyesi değişmez.

biz lisede ihmal etmiyorduk vallahi. 4 dereceden asagi da gidilse yukari da gidilse artar diye biliyorum su hacmi. oyle ogrenmistik.

su sekilde de dusunebilirsiniz pet siseyi agzina kadar su doldurup buzluga attiginizda nolur? patlar degil mi? e tam tersinde de yani buz erirken hacim kaybeder.

bunlar lise bilgim. yanlis olabilir o yuzden

edit: olum amma unutmusum ha. basond un dedigini unuttuk. buzun battigini yani. dogru seviye degismez.

bu arada "su seviyesi 15 cm oldu. ben degismez diyorum arkadas 15 cm 14 cm olur falan diyor." degismez demek 15 cm kalir demek iste

olm biz lisede termodimamiğe bile girdiydik ne ihmali.

buz eriyince su ısındığından dolayı suyun seviyesi düşer. salak salak espriler yapar. buzları eritmek deyimi buradan gelir. biz etimolojiye de girmiştik lisede:)

Tarkan- gümüş eyer(1970)

glory'den geliyor benim ki
glory de çok sevdiğim bir eşyamın üzerinde yazıyordu. nick alırken gözüme çarptı düşünmeden onu yazdım.
sonra glory den gloriaya döndüm ikisini de silince glori ye kaldım en son :p öyle salak bir durum benimki.
türetiyorum glory kelimesini. gerçi elimde başka da kalmadı ama

benimkisi nickaltımda yazıyor

kafa yapımdan ileri geliyor.

sözlük nikim o dönem okuduğum kitaptan etkilendiğim kadın.

duyuru nikimi kakaolu olan her şeyi sevmemden dolayı seçtim.

gayet anlaşılır sanırım...

dershaneye giderken fizik dersinde hocaya bir soru sordum, "çok iyi bir noktaya temas ettin, bundan sonra senin adın temasettin olsun." diye espri yaptı. ol dedi oldu. :)

:((

İlk gençlik yıllarımda sert metalci olduğum dönemlerden kalma :)
Yeniden dünyaya gelişte elbet dönüş biletini de alır insan, tekrar tekrar ölür aslında her doğuşun sonunda o yüzden benimde aklıma (re death) gelmişti tekrar ölüm diye.

Ad soyad başharfleri

Kullanici adi bulamadim, bunu yazdim

avatar aang'de sokka nın aşık olduğu kuzey su kabilesi prensesi vardı prenses yue. sezonun sonunda öldü ay ruhu oldu.

edit: static.flickr.com

havacılık sektöründe olduğum için "air" sonrası da adımın baş harfleri.

çok açık değil mi?

henri charriere'nin çok sevdiğim; harikulade, olağanüstü, kelimelerin kifayetsiz kaldığı romanının(aynı zamanda hayat hikayesi) ismi + en çok sevdiğim rakam.

soul funk tarzında icra edilen musikilerde kaytan bıyıklarımla bir siyahi gibi gerdan kırarım anadolu topraklarında

Allahsız olduğum için bunu seçtim. İngilizcesi daha bi karizmatik.

bir sabah uyandığımda bu nickimi sayıklıyordum garip bi şekilde

tutmaz,
Türkiye ve Romanya maçları üst biter bence.

tutmaz. çok riskli kupon
türkiye-belarus üst biter
fransa-ukrayna herşey olabilir

riskli kuponlar tutar. ihtimali var.

fransa - ukrayna handikap 1 hatta. başka şansı yok fransa'nın. ve dünya kupasına gitmek için ne gerekiyorsa yapacaklardır, ve hatta yapmışlardır (platini etkisi)

ilk maçta 2-0 yenilip dünya kupasına giden yok tarihte, hatırlatayım.

tutabilir.
romanya sıkıntılı gibi.

işine gelmeyen cevaplara tik koymamışsın da keşke tik koymamakla tutsaydı.

mantıken referans vermiş olmalı, sonuçta sınıfta dedim diyebilir ama öğrenciler şahit deyip demediğine.

sınıfta demiş olması da şart değil sorduğu bir soru üzerine ona açıklamıştım zaten de diyebilir. çok bir şey çıkmaz herhalde.

bir şey çıkacağını zannetmem. hocanın yaptığı etik olarak yanlış ama ispat açısından da zor. hoca ben biliyordum ki bunları diyebilir ve sen bilmediğini ispat edemezsin. hoca kopyala yapıştır yapmaz bu sefer de, ne bileyim cümleyi tersten kurar, olmadı eş anlamlı kelimelerle aynı şeyi anlatır..

yüksek lisans-doktora tezlerini babasının malı gibi kullanan akademisyenler varken burdan bir şey çıkmaz +1

ben öyle bir şey anlamadım. gayet güzel ve insanı empati kurmaya zorlayan bir slogan.

Bence yok. Hatta "asıl engelli biziz" deseler yeriydi.

Bence de biraz küçük görücü, "İleride biz de sizin gibi olabiliriz" demek garip. "Biz birlikteyiz, bizim bir parçamızsınız"dan ziyade "Allah korusun, ya bir gün de biz de sizin gibi olursak" der gibi.

Yardımın kibirli olmayanı makbuldür. Bugün el vereyim yarın ben de belki bu duruma düşerim diye yapılan şeylerin samimi olduğuna inanmıyorum. Başkalarının eksiklikleri üzerine şükredilen hayatlar...
Peh! Her "sağlıklı" insan nedir? Engellilere "sağlıksız" demek değil midir?

atalarımız boşuna dememiş "ne oldum dememeli ne olacağım demeli" diye. gayet yerinde, bir ana bakar.

Ben de boyle ayrintiya cok takilirim boyle hassas konularsa 2 degil 20 dusunup 1 soylemek gerek.

Hepimiz engelli adayiyiz dogru bir soylem degil.

"siz (engelliler) eksiksiniz, biz (engelli olmayanlar) tamız"

altta yatan metin bu bence.

var evet. yatın kalkın şükredin siz de onlardan olabilirdiniz gibi bir anlam var. ayrım yapma, ötekileştirme gibi.

elbette var rahatsızlık unsuru. benim fikrime göre bu ne destek ne de pozitif ayrımcılık. ha oraya ne yazarsın desen cevabım da yok ama özel ilgiye ihtiyacı olan bu kişilerin de dediği gibi, ''sen kim oluyorsun da bunu engel olarak belirliyorsun'' cevabını verebilirdim. bence haklısın yani rahatsız olmakta.

bu tarz yardım kampanyalarında bilerek ya da bilmiyerek bu tarz kibirli laflar sarfediliyor. ben daha çok dilin kullanılmasının bilinmeyişinden kaynaklandığını düşünüyorum.

@cigerdelen sanırım yeteri kadar naif. "unutmayın ki geleceğin ve sağlığın garantisi yok"

hayır sakın öyle yapma. anadolu lisesi oldu mu bilmiyorum ama istinye lisesi darüşşafakada. taksimden metroya bin darüşşafaka durağında in. metrodan çıktıktan sonra acıbadem maslak hastanesinin bahçesinden geçerek caddeye çık. tim show center ve darüşşafaka(okul olan)'nın önünden geçerek dümdüz yürü. önüne kavşak çıkacak ordan da sağa saola sapmadan düz karşıya geç, az ileride solda istinye lisesini göreceksin.

15 haziran 2013 tarihli haberden alinti:

"Tatlı’nın sözlerini Sarıyer İlçe Milli Eğitim Müdürü Celâl Yılmaz Gültekin’in konuşması izledi. İstinye Lisesi’nin, sadece Sarıyer’in değil İstanbul’un en büyük liselerinden biri olduğuna dikkat çeken Gültekin, başarılı çizgisinden ötürü okulun Anadolu Lisesi statüsünü kazandığını belirtti. Öğretmen, veli ve öğrencileri tebrik eden Gültekin, İstinye Lisesi’ndeki hoşgörü ve dayanışma ortamının mutluluk verici olduğunu ifade etti. "

bu istinye lisesinin sozde bir internet sitesi var. hic bakmayin oraya. sanirim liseli birisine hazirlatmislar.

Son durakta in. Biraz yürüme mesafen var. Sorarak bulursun.

@beter olun, arkadaş net olarak bilmiyorsanız işkembeden sallayıp yanlış yönlendirmeyin insanları. biraz dediğin mesafe yaklaşık bir km ve yokuş yukarı, yürümek için uygun bir yol da değil.

çünkü sosyalist/komünist değiller. sosyalizmle en ufak bir alakaları yok.

croneec+1

şunun gibi düşün: sosyetik kokonaların magazin yüzlerinin düzenledikleri yardım geceleri vardır. amaç birilerine yardımcı olmaktan çok kendilerine prestij sağlamak, gazetelere poz vermektir. işte öyle bir şey.

gümüşsuyu'ndan aşağı doğru sallan, yürüyerek 10 dakikanı alır.

geziparkı metro çıkışının ordan dönüyorlar otobüsler ama sallanarak yürü +1

napacaksin orada? kimin ofisi orasi biliyor musun?

Yürüyerek git yada, beşiktaştan geçen tüm otobüslere binip İTÜ makina fakültesinin durağında in. Ordan da yürüyeceksin gerçi.

gidilecekmekanlar.blogspot.com

aralarının nasıl olduğunu bizzat kazım karabekir'in ağzından okuyabilirsiniz. kitap Paşaların hesaplaşması. gayet de belgelerle ve doyurucu bir şekilde anlatılmış. bu ve daha başka pek çok şey için okumakta fayda var derim.

son dönemlerde değil çoook önce bozulmuş kazım karabekirle mustafa kemalin arası. inönü'yle olan muhabbetler bence şehir efsanesi. bozulamaz onların arası.

kazım karabekirle araları bozuluyor hatta sürekli polis geziyor Karabekirin çevresinde, 1-2 sefer eşyalarını filan sivil polise taşıtıyor hatta, zaten takip edeceksin bari bir işe yara diye. Bir başka seferinde de nereye gideceğini filan söylüyor, aman evladım beni kaybedersin sonra amirinden azar yersin filan diye.

İnönü ile araları ölüm döşeğindeyken bozuk.

Yalnız bu düşmanlıktan ileri gelmiyor, devlet politikaları sebebiyle.
İnönü Atatürke sert çıkıyor son seferinde devlet içki masasından yönetilmez diye, oradan sonra Celal Bayar devralıyor.

Zaten Atatürk ölür ölmez inönü paralara kendi resmini bastırmaya, heykelleri değişttirtmeye filan başlıyor. 1950lerdeki Atatürkü koruma kanunuda bu yüzden çıkartılıyor DP tarafından

Kazım Karabekir ve İsmet İnönü Harbiye'deyken en yakın arkadaşlar, kankalar, birbirlerine mektuplarını okusan görürsün, adeta can yoldaşı gibiler. Düşün ki bu İsmet İnönü bile Atatürk ve Karabekir çekişmesinde Atatürk'ün yanında saf tutuyor. Karabekir payitahtçıydı ve kimse kusura bakmasın bilgisine rağmen (müzik bilgisi gibi) gericiydi.

Peki, aralarini bu kadar bozucak ne vardi?

mustafa kemal siyaset oyununun en yetenekli oyuncularından.bu oyunu iyi oynamak içinde yalancı olmak , çıkarcı ve faydacı olmak gerekiyor. mustafa kemal yaptıgı devrimlerin hepsini bu dusturda yapıyor. açın 1919-20 arası kongre kayıtlarına bakın mstafa kemal baya baya dinci gerici takımı kendine çekmek için hilafet tehlikede din elden gidiyor dini ve halifeyi kurtarıcaz diyor. kazım karabekir zaten cumhuriyetci değil. hanedan ile araları sıkı bir aileden geliyor ve ''ekmek yediğim yere ihanet edemem '' gibisinden mertçe ama zayıflık yaratan bi dusturu var. yani mustafa kemal 20 de erzuruma geldiğinde ben cumhuriyeti kurucam kazım deseydi kazım paşa onu tutuklar istanbula postalardı. ama o naaaptı o an gerekli gücü arkasına cekmek için hacı hocaya yanaştı. haaa hacı hocaya ihtiyacı kalmadıgında onları 60 senelik bi torpor a bıraktı.
bu arada bence yaptıgı ipnelik mi evet ipnelik. yapılması gerekiyormuydu kesinlikle gerekiyordu zaten bunu emmeli gömmeli yapabilecek tek adam mustafa kemal oldugu için bugunlerde turkiye cumhuriyeti pasaportu taşıyoruz.
sezarın hakkı sezara
mustafa kemal diktatordur arkadaslar diktatorun kötüsü de olur iyiside.. castro da diktatordur hitlerde , mustafa kemal de.
diktator adam zaten iktidar için yeterince corrupt oldugundan onu paylaşmak istemez.

kim bilir, belki de sebebi budur. :)

www.facebook.com

kusura bakma ama çok lüzumsuz bir soru. 70 yıl sonra merak edilmesi gereken, dikkat edilmesi gereken çok başka şeyler var. "herşeyi bitirdim, bunlar eksik kaldı" diyorsan da inanmadım.
Atatürk ve diğer paşalar da, yapı itibariyle hırslı, kariyerist, büyük egoları olan adamlar. Anlaşamamaları normal. Belki o kişilikleri olmasaydı, yaptıkları şeyleri yapamazlardı. Senin yerinde olsam bu insanların nasıl zor koşullarda neler yaptığına odaklanır, o yönden ilham alırdım, yoksa birbirleriyle çekişmelerinden öğrenilecek bir şey yok. Bu hadiseler üzerinden "atatürk diktatördür, şudur budur" diyen insanlar cahildir, liselidir. büyük insanlar dediğimiz insanlar elbette insandırlar ve bir dolu hataları, zayıflıkları vardır, peygamber değillerdir. bu durum da onların büyüklüğünü azaltmaz.

he yaw he zaten adam halk oylamasına sunsaydı dil devrimi kılık kıyafet devrimi yada hilafeti kaldırmayı vs halk büyük çoğunlukla kabul ederdi adamın önerilerini mesela kadınlara oy verme hakkı olsun mu diye sorsaydı anadolunun köylüsüne mesela. yada bugunun tuncelisi dünün dersimin'de şunu yapsaydı ya arkidişler biz buranın adını tunceli olarak değiştirmek istioruz siz ne dersiniz hoş olmaz mığ ?
mustafa kemal diktatordur ama diktatorun de iyisi olur

yorumlarınız için teşekkürler. bu sorduğum konularda yeterince okuma yapamadım. bu yüzden farklı kişilerin yorumlarını alma gereği hissettim.

bunu sormadan önceki düşüncem ise bu kadar büyük işler başarmış insanların işler daha da büyüdüğünde ortaya çıkan tutumlarınının sebeblerini öğrenmekti. en azzından kafamda bir fikir oluştu.

@temasettin

samimi söylüyorum çok güldüm. bugün bi kaç işim ters gitmişti. bütün sinirim geçti. çok teşekkürler kardeşim :)

bir işin yapılması gereken son kısmı. çatı için örneğin kiremit kaplaması. kiremit kaplamasına (veya herhangi başka bir malzeme) hazır hale getirmek için uygun olduğunu söylemek istiyor

Finish: yüzey kalitesi.

Mesela bir boya için "we don't expect car finish paint" denirse, burada "araba boyası kalitesi gibi pürüzsüz bir yüzey beklemiyoruz" manası çıkar. Kısaca yüzeyin son kat kalitesine referans veriyor diyelim.

finish 2 anlama gelir.

genel olarak : ince işler

burada : son kalem olan kaplama işi.

Mesela pürüzlü, parlak, mat olabilir. en son hali yani, aynı kaplama sistemini seçiyorsun ama bittiğinde seçtiğin renkle, yüzey hissi vs. İle farklı oluyor.

Teşekkür ederim herkese finish in ne olduğunu anladım. Peki nasıl çevireceğim :)

Misal son cümleyi üstünkörü ele alırsak: "Our coatings are available in every conceivable hue, in a variety of finishes."

Kaplamalarımız tüm renk tonlarında ve çok çeşitli "finish"lerde mevcuttur. gibi bir çeviri yaparsam eğer, finish'e ne diyeceğim?

Kaplamalarımız tüm renk tonlarında ve çok çeşitli son kat kaplamalarla mevcuttur.

çok yahu.istanbulda kesime 10 lira veriyorum.oldukça memnunum

saç+sakal+yıkama :13
saç+yıkama :8 tl
sakal :5tl
istanbul

saç-sakal, (yıkamalı, cilalamalı falan) 15 veriyorum. 15 senelik kuaförüm.
/ankara

istanbul

sac 10
sakal 5

saç+yıkama 15 TL.
ızdırabını sikim...

meydanda ata durağının ilerisinde büyük bir yer vardı saç sakal 8-10 lira bir şeydi. ama mezbaha formatında seri üretime geçmişlerdi kalite aramaman lazım :)

ben de saça 20 lira veriyorum ama 4-5 haftada bir gittiğim için çok görmüyorum. istanbul

eskişehir: kızılcıklı caddesinde kesim+yıkama 15tl, 20tl değiişyor
ankara: bahçeli 20, 25tl değişiyor

bornova meydanda 4 kesme+2 yıkama. git oraya hacı. pişman olmazsın.

lig maçına toplu taşımayla gitmek mantıklı erken sayılabilecek bir saatte bittiği için, hem stadın otoparkı vip kombineler harici dışarıya kapalı. şampiyonlar ligi maçı için arabayla gelmek gerek ama seytantepenin ara sokaklarına bırakmak istemem ben aracımı. en güzeli aracı hacıosman metrosunun içindeki isparka bırakıp metroyla gitmek bence.

Metro da cok kalabalik oluyo ya ben nefes alamadigim icin indigimi biliyorum..onun haricinde nereye koysam arabayi..oyle sikimsonik biyere stat yaptilar ki agiz tadiyla mac izleyemiyoruz.

orduyu da kendilerine bağladılar. hem darbe iyi bir şey değil zaten.
bir de şu var ki çok acayip dp ye katılanları radyodan anons ediyorlarmış düşün artık.
menderes ülkenin döviz rezervlerini bitirmiş bunlar devlet arazilerini ve kurumlarını bitirme niyetinde galiba. yani öyle diyorlar :)
yakında internet yasaklanacak hacı.

doğru düşünüyorsun. menderes, özal, rte babadan oğula nesildir.

valiler chp il baskaniydi ayni dönem civari.
olay parti sag sol degil. sag gelsin sol gelsin kendi egemenligini kurmaya calisiyor. bu ülkenin insaninin icindeki pislikten kaynaklanan bir durum. demokrasi olamaz bu ülkede. keske avrupa birligine girsek de avrupalilar yönetse bu ülkeyi.

Iktidarin kendi adamlarini her turlu kadrolamasi normal, burada onemli olan nokta, bu kadrolasma ilerici mi gerici mi, halktan yana mi yoksa bi avuc asalaktan yana mi, bu tespiti yapmak gerekir, ilerici bi kadrolasma insanligi tehdit etmez bilakis gelistirir, yani sol olsa onlar da kadrolasacak haci hepsi ayni bunlarin demekle isin icinden cikilamaz, evet halktan yana darbe yapacak bir ordu kalmadi. Halktan yana darbe yapacak bir orduyu zaten 60 li yillarin sonunda yitirmistik. Dolayisiyla bu kosullarda tek kurtulus yolu halk hareketi olacak.

bugunde aynı sey var evet. 3lü " o.cocukları"; menderes,özal ve erdogan aynı mantıkta ılerledi,ilerliyor.
ki bak menderesi savunan adam sırf muhalefete gecırcek dıye eleştırdıgı yıllarda dp nın iktidar oldugunu bılmıyor bıle
www.youtube.com

tek fark ordunun durumu değil, onlar da zaten "tamamen halkımız için" şiarıyla yola çıkmadılar, menderes'in işi bitti, iktidar sarhoşuna dönüştükçe dönüştü, yolsuzluk ve ahlaksızlıkları birbir ifşa edildi ve fişi çekildi, olan bu. Sanmayalım ki bu adam "müthiş" ahlaklı bir adamdı, evli kadınlarla yatması muhafazakar camia için başlı başına bir çelişki, gerçi kerhanelerin has müşterilerinin çoğunluğu da yine bu camiadan ama, allah allah! Neyse, nato yalakalığı adına insanımızı korede resmen "harcaması" (suriye meselesiyle benzerlik), lübnan ya da libya olması lazım ama hangisi hatırlamıyorum, müslümanlara karşı hristşyan-haçlı ittifakına destek olması(kuran'ı çarpıtarak, bilinçli yanlış çeviriyle tahrife yeltenerek allah abd eliyle esaddan intikam alacak diyen emre uslu ve hüseyin gülerce misali), cezayir kurtuluş mücadelesine nato köpekliği yüzünden "çıt" bile diyememesi(kore de yalanmış! Bugünkü bahreyn ve suudi arabistandaki diktatörere isyanlara erdoğan da "demokrasi" diyemiyor, aksine top tüfek satıyorlar halkı öldürenlere, ırak işgalindeki "abd askerlerine dua" ve yine çin zulmüne "çıt" çıkarılmaması gibi şeyler de buna benzetilebilir.)
Bence asıl fark, o zaman yoktu ama şu an için "başımızda sosyal medya denen bir bela" olması.
Ek olarak işi olay parti sağ sol değil diyen demagoglara da kulak asmamak, yokmuş gibi davranmak gerek. Chpyi "sol" olarak tanımlasak bile hiç iktidar olmadılar 50'den beri, öncesi nasyonal sosyalizmin biraz törpülenmiş bir türevi zaten, sosyal demokrat dsp dışında da hiçbir "sol" iddiası olan iktidar da olmadı, zaten onlarınki koalisyondu. bu kısımda bilgi hatam var: "78'deki 42.hükümet chp tarafından kuruldu. yanlışınız var. keza chp-msp koalisyonu olan 37. hükümet de var. " diyerek düzzeltti @sanal hayvan, teşekkür ediyoruz. ancak asıl vurgum "chpnin sol olmaması" üzerine.
Ülkenin insanının içindekipislik değil, feodal zihnşyetten ve biat kültüründen kurtulamamış olmamzı sorun. Bunda en büyük etken de, cumhuriyetin kuruluşu ardından yapılan eğitim sistenindeki değişikliklerinbunu "padişaha ağaya toprak sahibşne...biat vatanseverliktir" zihniyetini yok etmek yerine, "tek partiye biat vatanseverliktir"e çevirmesi. E olmadı haliyle, köy enstitüleri de kapatılınca tek umut halktan insanların birbirini eğitip bilinçlendirmesi olarak kaldı.

Menderes 55'ten sonra bozdu. Tarımın hava şartları sebebiyle düşük verimli olması, tarım merkezli bir ekonominin iyice bozulması, Amerikan yardımlarının da kesilmesiyle yerinde kalabilmek için giderek otoriterleşti,tahkikat komisyonu, vatan cephesi vs. Keşke o sırada 60 darbesi olmasaydı da halkın gözünde rezil olarak bitseydi. ne zaman bir sağ iktidar eline alacakken ordu hep elinde hıyarla koşmuş, bu 12 Mart Muhtırasıyla Demirel için de, sonradan yine Milliyetçi Cephe hükümetlerini sonlandıran 80 darbesi için de geçerli. Darbe zaten demokrasiye vurulmuş büyük bir engel iken, gidip adamları istisnasız her seferinde mağdur duruma düşürmüşler. Merkez sağ hükümetleri de istisnasız her seferinde güçlenerek geri dönmüştür. Bu arada yanlış anlaşılmasın bu sadece benim olayı okumam, tam tersini düşünenler olabilir. Yani türkiye'nin tabanı zaten sağdır, işte efendime söyleyeyim İdris Küçükömer'in Düzenin Yabancılaşması'nda dediği gibi asıl sağ hükümetler bizde solun yapması gerekenleri yapmıştır vesaire gibisinden, bunlara bir itirazım yok yanlış anlaşılmasın. Fakat, bugün akp gibi bir parti başta kendini merkez sağa konumlandırmazken şimdilerde "champion of democracy" posterlerini asıyorsa oraya buraya bu merkez sağ mağduriyetinin de ekmeğini tatlı tatlı yediğini ve aynı zamanda yiyemediği varsa da yemek istediğini gösterir bana kalırsa.

eyorllamam bu kadar.

büyük kırtasiyelerde heralde 10-15 kuruş arası siyah beyaz olanları. bu durumda 55-80 tl arası bişey tutar heralde.

Ankara'daysan 30 lira civarı çektirebileceğin bir yer söyleyebilrim.

ucuz copy center tarzı bi yer bulursan sayfası 3-5 kuruştan 20-25e kapatırsın.

Istanbuldaysan cagaloglu yokusunda ozcipa var oraya git. Max 30 filan tutar. Tabi fiyatlardan degismediyse.

Üniversite çevrelerinde ucuza çeken yerler olur. İzmir'de 0.3 kuruşa çektiriyoruz. 15lira falan yapar burda.

küçülttürerek çektirmek de maliyeti düşürebilir. a4 sayfaya iki sayfa sığacak şekilde bir küçültme sayfa sayısı ve dolayısıyla maliyeti düşürür yani.

okuldan sonrasıyla ilgili tozpembe hayaller kurmayan, kendisini neyin beklediğinin farkında olan biri olarak hayal kırıklığına uğramadım.

Okulumu bir yıl uzatarak bitirdim, sonrasinda 2 yıldır, değil bolumdekilerin, tanıdık tanımadık herkesin imrenerek baktığı bi yerdeyim :)

mezuniyet sonrası hayal kurmadığım için ben de hayal kırıklığı yaşamadım. hayalim yurt dışına çıkıp en az bir yıl orada yaşamaktı. o da olucak gibi allahın izniyle.

gizli kamera koymak istediğini hemen anlar.

@cigerdelen:
sebebini buraya da yazmak istemiyorum. üç tane delik açılacak kırkar santim aralıkla.

bahane olarak ne söylenebileceği konusunda bir fikrim yok ama kendini asacaksan tavsiye etmem. eğer 75 cm boyunda ve 200 kg filan değilsen o mesafeden boynunun kırılması pek mümkün değil.

uzun ray takıp hareketli spot ışık kullanacağım?
ne diyecek adam en kötü bi alçı+boya yaptırırsın evden cıkarken biter gider.

avize düştü, onu sağlamlaştırıcam de.

(1.05) üzeri 0+1+2+3 bu şekilde olacak.

öss vs kitaplarında bile olmalı formulü ama çıkaramadım şimdi.

1800(1.05^39-1)/(1.05-1)

@temasettin sanki senin dediğin gibi olmuyor üzeri 2^ye kadar yaptım. Foğru çıkmadı gibi

sanırım doğru cevap şu:

x= 1.05 olmak üzere,

1800 * ((x^40)-1) / (x-1)

yani temasettin neredeyse haklı.

örnekler:

x = 2

1 + 2 + 4 + 8 = (2^4 - 1) / 1

x = 3

1 + 3 + 9 + 27 + 81 = (3^5) -1 / 2

vs vs.

bunun formülü vardı.çok uğraşmadan çıkıyordu.

burada kesin vardır; w2.anadolu.edu.tr

yok aga. kendi isteğinle askerlik yapacağın yeri belirleyemiyorsun. bizde acemilikten yeni gelen bi eleman vardı. gördüğü komutana beni doğuya yollayın, komando olacam diyordu. en son üsteğmen sıçtıydı bacağına.

ha ölene kadar çatışmak istiyorsa gitsin sözleşmeli uzman asker olsun ya da komando uzman çavuş. öyle bi seçenek var.

adı üzerinde "gönüllü". askerliğin zorunlu hizmet olduğu türkiye'de gönüllü askerlik diye bir kavram yoktur. ne yazık ki ülkemizde kendini rambo zannedip "dağdaki 3-5 teröristi öldürsem kardır, ölene dek çatışayım" diyen tosuncuklara istedikleri verilmiyor. keşke verilse de memleket biraz olsun bağırsaklarını temizleme şansını yakalasa.

pkk ile çatışma meselesi bitti zaten. ordu çekildi.
eskiden sözleşmeli alıyorlardı.

Gönüllü gidip şehit olan tanıdım. Genellikle olmaz ama nadiren oluyo.

gelişine güzel.

top ayağıma oturursa gelişine doksana takarım.

yerine göre değişiyor hiç bilmediğim görmediğim bir yere gidiyorsam evde planımı yaparım sonra akışına bırakırım.

İş konusunda planımı yaparım, eğlence konusunda hele bi gidelim orada karar veririrz modundayımdır.

Planlı olmak isteyen gelişi güzelciyim.

Gelişi güzelci olmak isteyen plancıyım ben de.

B Planım, hatta C planım bile hazırdır, o kadar yani.

plancı

aşırı plancı.

Obsesif derecede planciyim.

plancı. ama her zaman tutmayabiliyor. o zaman planda değişiklikler yaparım. ama özde büyük değişiklik olmaz yani.

dışardan plancı görünen ağır gelişi güzelci

gelişine plan

doğaç

max bir hafta için plan yapabilirim. ondan sonrası için randevu vs teklifi gelirse bile "bakarız, o günkü duruma göre..." derim.

ikisi arasındayım; nerelerin gelişi güzele kalacağına kadar planlıyorum.

türkiye'deki ortalama bir üniversiteden mezun olduysanız tatmin edecektir.

bundan 5 yıl önce gazi makine mezunu bir arkadaşım sıfır tecrübe ile 3 bin manat(=6 bin tl) kadar para alıyordu. onda biraz tanıdık etkisi falan da vardı sanırım ama yine de türkiye'den daha yüksektir genelde maaşlar.

3bin manatın bin manatı ev kirasına gittikten sonra ne anlamı var ki ;) oranın 3bin manatı evet türk lirası olarak 6bin lira belki ama burada alınan 3bin lirayla eş değer hatta daha düşük gibi geliyor. tabi bunların hepsini götümden uyduruyor da olabilirim =) Birileri aydınlatırsa sevinirim.

bir çok firma yurtdışında çalışan mühendislerin barınma ihtiyacını kendisi karşılar. öyle kafasına göre ev kiralayanına çok rastlamadım.

en az 20 25 bin manat kazanacaksın ki baküde yaşayasın, hayır şehir pahalı değil; çok sıkıcı. en az 20 25 verecekler, normalde kazanabileceğinin en az 5 katı olacak ki reddedemeyesin.

targovda oturmazsanız bin manat kira da vermezsiniz.

ayrıca devlet bütçesinden maaş alacaksanız, ilham abi pek para vermez, rüşvetle geçinirsiniz. özel sektörün de hiç bir garantisi yok, yarın dükkanı kapadık gidiyoruz diyebilirler, yahut size git diyebilirler.

bahsettiğim adamın ev kirasını da şirket veriyordu ama o şirketten şirkete değişir. sen nereye gidiyorsun? evet yaşam pahalı ama 3 bin manat az para değil. gidince kendin göreceksin azeriler 500 dolar bile almıyor. bir de her şey o kadar pahalı değil aslında, evlerde abartılı fiyatlar dönüyor ama giyeceğini falan buradan al. orada ekstra masraf yapma, zaten buradan gittiği için pahalı kıyafetler. gıda da çok pahalı değildi en son gittiğimde. ayrıca şöyle düşün, istanbul'da aldığın parayı eğlenmek için harcayacaksın ama orda para harcatacak mekanlar çok az olduğu için barınma,gıda hariç giderlerin o kadar da çok olmayacak.

ben şu saatten sonra gitsem uzun süre kalamam, sıkılırım istanbul'dan sonra ama para biriktirmek için gidilir yani o kadar kötü ya da pahalı bir yer değil. ne bileyim ulaşım, enerji falan abartılı ucuz.

Arkadaşlar cevaplar için çok teşekkür ederim. Sorumu iyice daraltayım. Uluslararası bir projede mekanik dizayn müdürü olarak görev alacak birisi kaç dolar almalıdır ki komik duruma düşmesin.

çok çok rahat sürersin hiç merak etme. ehliyet kursunda alınan eğitim yeterli değildir. eğer önceden hiç araç kullanmadıysanız bir tanıdığınızdan rica edin size direksiyon dersi versin. ya da uygun fiyata bu işi yapanlar var.

araba kullanmaktan korkmaya gerek yok. şu adımları izleyin:
-Kursa gidin, teorik ve pratik eğitim alın
-pratik eğitim yeterli olmazsa, özel hocadan ekstra ders alın ya da bir tanıdık size ders versin
-direksiyona geçin ve cesaretle yardırın. İlk zamanlar araba süren bir arkadaşınız da yanınızda olsun.
otomatik araba ile başlamak avantajdır, zira bisiklet gibi bir şey. gaz fren ve direksiyonu var işte.

en önemli şey cesaret ama ne tipler araba kullanıyor siz de halledersiniz.

10'la 20'yi hesap makinasıyla toplayan, 35 yaşlarında bir hanım var tanıdığım, köstebek gibi girip çıkıyor her deliğe, yani kullanırsın. otomatik başlarda daha kolay olur, ama düzle başlayıp devam etmeni öneririm. baştan yoğun trafikli, özellikle yokuşta durup kalkmalı yerlere bulaşma, gerisi gelir.

çok klişe olacak ama 50 yaşındaki tombik teyzeler kullanıyor bunu sen mi kullanamayacaksın?

kurs 1 yada 2 hafta boyunca günde 1 saat kadar eğitim verdi bana. ondan önce sürüş bilgim sıfıra yakındı.

direksiyon sınavını 89'la geçtim. daha sonra peder beyin arabasını alıp "TEK" oalrak trafiğe çıktım. olay tek olmakla bitiyor. sakın ama sakın pederinizi, annenizi falan almayın yanınıza. panik yaptırıyorlar çünkü. döner kavşağa giriyoruz ben çok rahatım peder sanki az sonra ölecekmişiz gibi davranıyordu. öyle olunca sizin de moraliniz bozuluyor.

arabadan korkulacak bir şey yok. debriyaj, vites atma ilk başta zorluyor ancak sonradan rahatlıyorsunuz. pratik olayı çözüyor zaten.

85345893405456456,5 insan araba kullandığına göre kesin bi kolaylığı vardır bunun diye düşün bence. mesela ben kendime güvenemiyorum çünkü reflekslerim kuvvetli değil birini ezerim hatta durmaya üşenirim öyle ezerim falan :P ama sen yaparsın hadi koçum aslansın

altı ay önce senin durumundaydım, araba kullanmak zorunda olduğum bir işte çalışmaya başlayınca öğrenmek zorunda kaldım. şu an yolların ustası gözlerinin hastasıyım :)

ama kritik olan şey acemiliğin farkında olup konsantrasyonu hiç kaybetmemek ve sürekli kontrollü gitmek. istemsizce aynaları sürekli kontrol etmeye başladıktan ve vites değiştirme işini omuriliğe devrettikten sonra araba kullanmayı öğrenmiş oluyorsun bence. tabi geri geri gitme ve park etme dışında.

70-80 yaşındaki amcalar teyzeler kullanabiliyorsa eh yani sende rahatlıkla kullanabilirsin.

arabayla ilgili zor olan şey zaten sürmesi değil. ha trafikte ilerlemek güç olabilir ama istanbul'un oturmuş bir tarzı var, ankara'dakiler gibi henüz şerit kavramına alışmamış filan değiller. arabanın esas derdi benzininin yanında bakım ve vergi ve muayene ve sigorta masrafları ve işleri.

Araba kullanırsınız tabii. Ama ehliyeti alır almaz sabah iş saatinde köprü trafiğine girmeyin, siniriniz bozulur. İlk olarak nisbeten tenha saatleri ve ortamları seçin sonra yavaş yavaş zorlaştırırsınız bölgeleri.
Babam araba kullanmamı istemezdi. Ehliyetimi alınca bir pazar günü her delikten bir minübüsün çıktığı Bağcılar'da araba kullandırmıştı bana. Yemin ederim terden 1 kilo vermişimdir.
Ertesi hafta yine bir pazar günü Boğaz trafiğine çıkardı. Dur-kalk, dur-kalk. Kaç kere ağlayarak kaçmak istedim, inadımdan direndim.
Bir sonraki hafta da Edirne'ye kadar kullandırdı arabayı. Baktı pes etmiyorum izin verdi, o zamandır kullanıyorum.
Sözün kısası; kendine güveneceksin, dikkatli olacaksın ve yılmayacaksın.

Walla ben inanilmaz korkuyordum kendimden. aynalra falan acaip komplike geliyordu. 10 senelik ehliyetim var ama kurs hikaye. tasindigim yerde araba sart oldugu icin 30 yillik deneyimi olan bi hocadan kurs arabasi ile - cift pedalli- ders almaya basladim. 3-4 ders sonra bizim arabaya gectik. ilk basta guvende hissetmek icin cift pedalli araba sart bence. sonra bi de cort diye istanbul trafigine girmeyin. yavas yavas. ama hergun kullanmaya calisin. cesaretiniz kirilmasin. buyuk ozgurluk. bugune kadar niye yapmamisim diyeceksiniz. altinizda cizildi diye uzulmeyeceginiz bi araba olsun. gaza gelip hiz yapmayin baslarda. basarilar!

benzer keyfi camel'da da alıyorum ben, deneyebilirsiniz.

pink floyd birdir, david gilmour onun solisti ve gitaristidir. amin

king crimson..

daha modernize ise liars, sonic youth, sigur ros

camel +1

eloy.

carpilacaksin, agzin yuzun yamulacak. sirk kosma.

eloy(pink floyddan daha iyidir), camel, king crimson, moody blues, jethro tull, daha fazlası için şu arşive bakiniz

arsiv.batug.com

Camel camel camel

Punk floydun yuzune bakmazsin bir daha.

taksimden paylasimli taksiler kalkiyo sari dolmus tadinda, kisi basi 10 tlye sariyere kadar goturuyo, yol ustunde tarabyada da istedigin yere birakir. besiktastan da 1-2ye kadar normal dolmus var hem tarabya hem sariyere. onun disinda gece 40 ve 25t'den baska bir ulasim yok.

25T sabaha kadar çalışıyor, ama 12'den sonra adı 25G oluyor.

yurtta kal kesinlikle. fiziksel ve ruhsal olarak rahatsızken yaşanabilir ama şehirdışında parasız yaşanmaz. durumlar düzeldikten sonra çıkarsın eve acelen ne?

1+1 mantıklı ama paran olmadığı için ilk önce yurtta kal bir süre en azından para biriktir

Bu durumlar kadin-erkek icin cok farklilik gosteriyor. Erkeksen 8 kisi yurtta cok rahat kalirsin. Eger oyle herseyden huylanmayan bi tipsen. Misal ben isikta uyuyamam, yok tik ses duysam uyanirim diyen biriysen yurtta kalman zor. Ama erkeklerin birbiriyle cok daha rahat anlastiklarini gozlemliyorum. Kadinlar icin durum ayni degil. Illa bir sorun cikiyor yurtta. Ama ev kacmiyor ya. Bence yurda cik, bir bak durum ne, en fazla 3-4 ay dayan, baktin olmuyor ocak subat gibi eve cikarsin. Hem kiralar daha ucuz olur sene ortasi oldugu icin. Yada 2 kisi bi eve cikip yuku paylasirsiniz. Yurdu bi dene. Memnun kalirsin belki? Kalmazsan da birakir gider eve cikarsin.

Önce devlet yurdu. Git, ortamı gör, arkadaş edin.
Sıkıntı çekeceksin, kaçısın yok. Ancak bu ortamda tanıdığın/tanıyacağın insanlarla birşeyler paylaşacaksın ve daha sonra kafalarınız denk olunca eve çıkacaksın.
Ben devlet yurdunda öyle sağlam bir arkadaş grubu edindim ki 3 yıl kaldım. Bizim zamanımızda kızlı erkekli kalınırdı. Birlikte hareket ederdik.
Sadece son sene eve çıktım. Bütün ekip aynı ortamı evde de sürdürdük ama yurt çok eğlenceliydi o ayrı.
Özel Yurt'a gidersen 1 yıllık senet imzalatırlar. Gerek yok. Devlette 3 ay kal, sonra bak duruma. Az sabır...

ben ilk iki sene yurt son 5 yıl evde kaldım hesabını yap :D (okul 4 yıllıktı)

yurtdışında çalışmayı düşünüyorsa rusça ve arapça.

Almanca'nın etkisi olmaz mı peki yurt dışı için?

hayır. burdan mezun olup almanya'da çalışan inşaat mühendisi ne duydum ne gördüm. türk firmalarının iş yaptığı yerlerde çalışabilirsin.

arapça

görüntü olmazsa kimse itibar etmez, görüntülü olursa da chatroulette'e döner, çük görmekten gına gelir.

verbling diye dil öğrenmeye yönelik görüntülü sohbet sitesi var aslında.
referansımla üye olmak isterseniz: verbling.com

az önce chatroulette'de birkaç saat takıldım ve yalnızca üç beş kişiyle uzun sohbet imkanım oldu.

edit: aman diyeyim "interests" kısmına birkaç spesifik ilgi girin. random girerseniz hoş olmayan manzaralarla karşılaşabilirsiniz.

en azından örnek vermek gerekirse "pink floyd" yazıp girerseniz saçma bir şeyle karşılaşmazsınız.

dolar değerlenir, o'nu muhtemelen euro izler, TL'nin sonu karanlık.

Şu an piyasalar savaş çıkmış hissi ile hareket ediyor. Nn ufak görüşmede bile yükselişi gözleyebilirsiniz. 9 Eylül'e kadar artışların devam edeceği sonrasında ise artışların yine devam etmesi ancak bu kadar hızlı olmaması ön görülüyor.

"neden böyle yapıyorsun savaş çıkacak sen üç kuruş paranın mı peşindesin" demeyeceğim çünkü sözle değiştirilecek bir durum değil bu, ama bari bunu toplum içinde dillendirip insana, insanlığa güvenini tamamen yitirmemiş safları uyandırmayın amk.

kanallarda çalışmak istiyorsan iletişim oku ama sürünürsün. üç kuruş parayla 3 günde 3 şehir gezersin.

üniversite eğitiminden ziyade bu konulara meraklı, araştırmayı öğrenmeyi seven ve bunu yayıncılık kurallarıyla senkronize edebilecek biri olman lazım. tabi bir de o piyasada bir çevre edinmen lazım.

torpil yoksa uğraşma derim, üzgünüm.

pompa, das pompa, il pompino, la pompier.

fiki fiki
fışfış

woohoo. simsde korunmalı seks yerine woohoo diyor da. oradan gelme.

bafi bafi

bi kız arkdaşımla "süküşek mi" diyoduk, ayrıldık ama sona :(

cinsel yapmak

malabadi köprüsü, aduket, hoppidi

aklıma gelirse eklerim :)

fik fik diyorum ben

hayret kimse dememis, fanfini finfon.

bafi

maç, güreş.

işler güçlerden gelsin; dabran kobran

sokuş, çakış, emiş.
pompalamasyon
gang bang

pataküte
fatmagül
by pass

sevişek mi

vurmak, vurdurmak, vuruşmak.

hadi oğlum bi daha vur şak şak şak veya vur joker vur gibi.

Pompaj. K

dup dup dup.

fofing

Berlusconi bunga bunga diyormuş.

vuruşmak, düdüklemek, tokmaklamak.

suyu ısıtmak

pompiklemek
saplamak

"bum bum" diyorum senelerdir. galiba full metal jacket'taki fahişe öyle diyordu da oradan takıldı dilime :)

küçükpark'ta antakya dönercisi var işte, orda aynı tarif ettiğin gibi.

çok açsan 1 kişilik.

çok aç değilsen 2 kişilik olabilir.

ama kişiye göre de değişir tabii. bir de hamurun kalınlığına göre de değişebiliyor. orta pizzanın boyutu da yerine göre değişebiliyor. bazen açsam hepsini bitirebiliyorum, bazen bitiremiyorum vs.

bir

kesinlikle 1. 2 olayı kapitalizm aldatmacası, amerikanın oyunu.

1. ev arkadaşımla birlikte yiyeceksem eğer muhakkak 4 hatta 6 kişilik sipariş veriyoruz biz. ha yarısını yesek de doyabiliriz belki, onu asla bilemeyeceğiz.

1

1,5.

tek yeyince bazen çok. 2 kişiyken kesin az...

kuul+1

Benim için 1 büyük boy pizza tek kişiliktir..

mutekebbir +1

birisi çıkıp söylesin diye bekledim valla. orta pizza ne abi?

o bir ben isem bazen kesmeyebiliyor (boy 175 kilo 83)

dogru cevap 1.

geçen yine benzer bi duyuruda orta pizzayı iki kişi zor bitiriyoruz diyen vardı. hala anlayabilmiş değilim nasıl oluyor.

normal şartlarda 1 orta boy yiyorum. bazen doyuruyor bazen lan kesmedi bu dedirtiyor ama kararında bırakmak açısından orta iyidir. iki küçük de hemen hemen aynı hesaba geliyor doyurma açısından.
çok açsam da bir büyük söylerim. rahat da yerim.

185cm/75kg/24yaş/erkek

tek başıma 1 büyük yiyorum ben. 1 orta boy açlığımı kesiyor ama doyurmuyor.

Erkekler: Burun karıştırmak.
Kadınlar: Gizli gizli burun karıştırmak.

kaşınmak, dokunmatik ekran kullanmak, dürtmek

bütün dünyayı yok edecek kırmızı butona basmak

mehmet ali erbil olunabilir.

Sihir kanka, ben hic bas, orta, yuzuk ya da serce parmagiyla sihir yapan birini gormedim

mehmet ali erbil'den önce sadettin teksoy da olunabilir.

bilgisayar klavyesinde yazı yazmak (biraz yavaş olur ama olur...)

işaret etmek geldi aklıma ilk ki örnek olarak yazmışsın :)

ama daha detaylı konuşursak:
"1" olarak işaret etmek
"hayır/olmaz" işareti
"uyarı/tembih" işareti

bir de hepimizin yaptığı farenin sol tuşuna basmak :)

Ates etmek, burun karistirmak, masa uzerindeki tozu gostermek, bir seyin tadini alabilmek icin banmak, sprey kullanmak, lastik firlatmak, bir seyin arasina sikitirmak, konserve acmak, insan gidiklamak, gozune sokmak, isaret etmek, gobek pamugunu almak, prize sokmak vb o kadar cok sey var ki :)

batı 427

Wish You Were Here
The Wall
Animals
The Division Bell
Meddle

kişiye göre değişkenlik gösterebilecek bir şey. bence tüm diskografisini dinle. zamanın boşa gitmiş olmaz. syd barrett'lı dönemle kapanışın yapıldığı the division bell'in müzikal anlamda alakası yoktur ama ikisinden de ayrı ayrı tat alabilirsin. bazısı the wall albümünü hiç sevmez mesela. benim her albümden çok sevdiğim parçalar vardır.

Meddle'yi aç, çalsın. Candır.

üç aylık kesintiyi tek seferde alacaksın. ancak öğrenci belgenle sgk'ya başvurman gerekecek. bir dilekçe var onu doldurup öğrenci belgen ve dilekçede yazan diğer eklerle birlikte ankara'ya sgk genel müdürlüğü'ne göndereceksin.

@mucizem kesin mi? Çünkü bi kere maaş sırasında beklerken konuşmaya şahit olmuştum. Maaşım kesildi yazın ama üniversiteyi kazanınca şimdi kesilen paralar topluca yattı diye.

sgk'ya gidip kısacık bi form doldurarak hemen tekrardan bağlatabilirdin maaşını keşke beklemeseydin.

aynısı başıma geldi, yazın almadığın parayı toplu alıyorsun.
kesin bilgi, yayalım. :)