eskilerden olacak ama tanzimat döneminde yazılan çoğu roman söylediklerine eleştirel olarak yazılmıştır

daha çok günümüze yakın eserlere bakıyorum, bir de hani kültür endüstrisine göndermesi olması daha iyi olur.

aylak adam var ama ne kadari populer kultur elestirisi tartisilir.

kısmen de olsa, tutunamayanlar

Araba diye bir roman vardı galiba, liseden hatırlıyorum. Hatta ilk bu anlamda eleştri.

Ama modern kültüre değil, yazıldığı zamanın modern kültürüne gibi bir şey galiba.

ben kuzenimi göstermiştim. onun evraklarını ve ayrıca babamın evraklarını vermiştim konsolosluğa. ama kuzenim de benimle gelmişti. babama da dilekçe yazdırmıştım. "oğlumun oradaki masrafları yeğenim tarafından karşılanacak" gibi.

vizeyi vermişlerdi.

riske atmayın, en iyisi gidip konuşun yetkililerle.

olabilir, noterden tüm masraflarını karşılayacağına dair bir taahhütname çıkarırsa olay biter.

yalnız nereden vize alacağına göre de değişebilir. mesela isveç vizesi için kesinlikle sponsor kabul etmiyoruz diyorlar.

tanımadığın adam bile olur. yeterki o evrakları temin et. ve dilekçe yazdır.

O değil de, olmuyomuş. 1. derece akraba yani anne ya da baba olması lazımmış. Ama, 1. derece akraba + akraba olmayan gösterebiliyorsun.

bence doğru.

aslında görmeden yapıyor ama farkettikten sonra da tekmeyle ittiriyor gibi. her halükarda kontrolsüz çıktığı için kart alacaktı zaten. bilmiyorum ben sarıyla kırmızı kart arasında gidip geldim uzun süre, hala karar veremedim haklı mı haksız mı.

Adami gormuyor olsa bile bildigin tepiyor yani kirmizi dogru gibi geldi bana. Topa oyle vurulur mu (topa gittigini dusunursek). Anlik bir refleks olsa da karar dogru diye dusunuyorum.

sarı kart göstermesi bile ağır bir karar olurdu. ama o zaman kimse cüneyt'i konuşmazdı. şimdi herkes cüneyt çakır'ı konuşuyor. ne dedikleri önemli değil. cüneyt mutlu.

Yahu beyler orada Nani'nin ayağı en az 1,5 metre havada tabanla real'li oyuncuya kontrolsüz biçimde giriyor. Topa müdahale yok, adamın zamanlaması hatalı. Karşıdaki oyuncuyu ciddi biçimde sakatlayabilecek bir hareket. Pozisyonun devamında da koluna doğru yine bir müdahalesi var, tepmeye devam ediyor. Sizce kırmızı olması için daha ne lazım?

Deniyor ki, pozisyonda kasıt yok, Nani topa odaklanmış. Kırmızı kart için kasıt mı beklememiz gerekiyor? Her kırmızı kart kasıt nedeniyle mi çıkıyor?

Ben net kırmızı diyorum. Bakalım gözlemciler ne diyecek.

footballfunnys.lockerdome.com

İngilizler sövmekle haklı. Mourinho bile piyangonun farkında, 'iyi olan takım elendi','kart hakkında yorum yapamıcam' diyor. Cüneyt Çakır o pozisyonda sarı kart çıkarsa Madridli oyuncular itiraz eder miydi? Kartı çıkarmadan önce Madridlilerin kırmızı kart beklentisi var mıydı? Sarı kart çıkartsa maçtan sonra bu pozisyon konuşulur muydu? Hepsinin cevabı,hayır.

Cüneyt Çakır ya yine maçın önüne geçmek istedi yahut bilerek maçın istenilen sonuçla bitmesine zemin hazırladı. Gözlemci raporu sadece bunun cevabını verecektir. Normal şartlarda üst turlardaki maçları artık rüyasında yönetmesi gerek çünkü o olaydan sonra resmen maçtan koptu, bariz hatalı kararlar vermeye başladı. Ancak istenen sonuç Madrid'in turu geçmesiyse bir üst turlarda tekrar maç yönetir.

anca sarı kart verilir, çünkü ne bir kasıt var ne de bilinçli bir hareket. rakibin geldiğini görmeden top koşarken rakibin araya girmesi ve çarpışma. bu pozisyonu süzemeyen hakemden hiçbir şey olmaz.

sincik soyle oluyor. vicdanlar kirmizi karta cok agir derken. mantiklar hayir ne munasebet diyor. kisisel olarak ben de agir buldum karari. fakat cuneyt cakir gibi hakemler bu gibi pozisyonlarda hic affetmezler, gosterirler kartlari. bu bi nevi guven gostergesi fifa icin. en azindan bir daha boyle bir pozisyon yasanirsa vereceklerini biliyorlar. o zaman top hakemden ve fifadan cikmis oluyor.

izleyemediklerimi yazmayacağım maradona, cruyf vs.

ronaldo (r9)
zidane
ronaldinho
messi
c. ronaldo

messi
zlatan ibrahimoviç
juan sebastian veron
zinedine zidane
totti

ronaldo (no9)
batistuta
okocha
bergkamp
alex de souza

weah
hateley
kemalettin
maradona
dida

şişko ronaldo
ronaldinho
zinedine zidane
c.puyol
messi

giggs
totti
ronaldo
ronaldo
zidane

Zidane
Ronaldo (eskisi)
Figo
Del Piero
Henry

fowler
cantona
alex
pvh
lugano

alex de souza
roberto carlos
anelka
samuel johnson
-ve tabiki-
rüştü reçber

Gördüklerim 12 oldu, tek olsa zidane olurdu. iki de ronaldo

zidane
ronaldo
cannavaro
robben
eto'o
ibrahimoviç
ronaldinho
iniesta
pirlo
tevez
messi
diğer ronaldo

görmediklerim:

cruyf
maradona
gullit
puskas
beckenbauer

messi
ronaldinho
robinho
taffarel
hagi

bergkamp
iniesta
zidane
ronaldo(no9)
hierro

1- Ronaldo Luiz Nazario
2- Romario
3- Zidane
4- Zlatan
5- Klinsmann

jürgen klinsmann
marco van basten
metin tekin
ian rush
georgi asparuhov

Türkiye'de oynayanlar ve oynamayanlar diye ayırarak iki liste yapasım geldi.

1-Milan Baroš
2-Didier Drogba
3-George Hagi
4-Wesley Sneijder
5-Harry Kewell

1-Thierry Henry
2-Cristiano Ronaldo
3-Radamel Falcao
4-Zlatan Ibrahimovic
5-Zinedine Zidane


5dendi diye yazmadığım/yazamadığım çok var. daha fazla yazmak için iki grup yaptım ama yetmedi yine de...

Bulent korkmaz

1) Zidane
2) Hagi
3) Totti
4) Giggs
5) Zola

hagi.
giggs.
zidane.
ronaldinho gaucho.
hakan şükür.

iniesta,
messi,
ronaldinho,
ronaldo (brezilya)
zidane

messi
ibrahimovic
c.ronaldo
alex
zidane

defans:
r. carlos
cafu
maldini
hierro

orta saha:
zidane
hagi
rivaldo
figo
edgar davids

forvet:
ronaldo luís nazário de lima
raul gonzalez

kimseyi yanlış yönlendirmek istemem ama tranko buskas içtiğim zamanlarda deli gibi alkol içtiğimi bilirim.

boyası taklası ne durumda?

dip boyası geldi ama evde kendisi yapıyor. çok tutmaz gibi. taklası yok la. yazık :(

adam dalgıç. vurduğu yerde gül bitiyor. onun yüzünden dövülmedi zaten şerefsiz. 20 yaş bakımını hala yaptırmadık, onu devir işlemlerinde masraftan düşeriz. farlar yeni bu arada, 2,5 sol 2 sağ.

Silah kullanabilir mi? Kavgayla dövüşle arası nasıl?
Çok yakar şimdi bu modeller biliyon mu.

vuruğu var mı ?

valla silahı var da artık nasıl kullanır eder onları bilemiyciim. yanına al, beş kişiye dal. bir kere nezarete düştü, karakoldaki her polisi dövdüğünden operasyonla zor zaptettiler. hakim korktu da saldı.

dizel motor bir de. makarna, yumurta, patatesle besliyoruz, daha sorun çıkarmadı. sanayide istediğiniz ustaya gösterebiliriz. yürüyeni muayyerdir.

hocam bakımları kime yaptırdınız? periyodik olarak yaptırdınız mı? hayır ilgilenmediyseniz bilelim de ona göre düşünelim...

aslında bakımları aksatmıyorduk ama 20'lik bakımını yaptırmadık hala. trafiğe çıkarmıyoruz ondan. sanayide beren usta var, 19'a dek o'na baktırdık. 19 yaşında kavga ettiği bir boğayı tek yumrukla yere sereli beri zaptedip sanayiye götüremedik daha.

ben talibim böyle kabadayı gibi geçinenleri mazluma çevirmeye bayılırım. ne istiyorsun söyle.

sahibinden.com'da direkt efsane ilanlara girer :)

www.sahibinden.com

doktoradan atılma kalktı.

Yani derslerimizi 4 dönem (yukarıda sene yazmışım yanlışlıkla) içerisinde, yeterliliği de 2 seferde veremesek de okula devam ediyoruz değil mi? Peki bu durumda okulun yönetmeliği mi güncellenmemiş oluyor acaba? Yoksa okuldan okula uygulama farklılığı olabilir mi?

bildiğim kadarıyla atılmıyorsun ama öğrenci de olamıyorsun. saçma sapan birşey. yani eğer 4 dönemde derslerini vermez ve yeterlilik sınavını da 2 kere geçemezsen doktoru bitime hakkını elinden almıyorlar ama süren bittikten sonra da sana bir daha öğrenci belgesi vermiyorlar. gene de öğrenci işlerine sormak gerek..

Benim anladığım da şu şekilde: (her ne kadar esas sorun olan bu 4 dönem dersler ve 2 kere yeterlilik konusunda bir düzenleme bulamamış olsam da) 6 sene sonunda mezun olunamazsa öğrenciliğin getirdiği haklardan yararlanılamıyor (paso, öğrenci belgesi..vb.) ve fazladan harç yatırılıyor. Ancak totalde 6 yıl sonrası atılmama olayı netleşse de bu 4 dönemlik ders periyodu ve yeterlilik sınavlarına dair net bir bilgi hiç bir yerde bulamadım :/

yorum üniversiteden üniversiteye değişiyor ama
benim bildiğim şu şekilde;
dersler tamamlanamazsa, baştan alınıyor,
doktora yeterlilik iki defada verilemezse, yine dersler baştan alınıyor, yine yeterliliğe giriliyor.
tez sınavında, jüri, başarısız kararı verirse, mecburi olarak danışman değiştiriliyor ve yeni tez konusu veriliyor. bütün tez süreci başa sarılıyor.

bundan emin değilim ama tez jurisi başarısız demez de uzatma verirse, herhalde onlar tamam diyene kadar uzatabilirler, ama her uzatma dönemi sonunda yeniden toplantı ve tez sınavı olur. Kaç defa uzatma kararı alabiliyorlar, kaçıncıdan sonra tez başarısız kabul edilmek zorunda kalıyor bilmiyorum

evet

Tik, evet anlamındadır ayrıca o tik öyle bir konuma ve öyle bir öneme sahiptir ki mesajlarım ışığını bile yakar.

Ah sosyallik.

soruyu soran kişi tarafından cevabın beğenildiğini gösteriyor işte.

ardolf rendall, evet sanal olarak da asosyalim biraz :)

forum sistemini biliyorsan +rep 'le aynı mantık gibi

jedilance,

+rep' i de bilmiyordum. ama şimdi öğrendim hepsini herhalde.

Cevap istenemeyen sadece fikir istenene veya benzeri duyurularda teşekkür manasında da kullanılabiliyor. "Tik" olayını kulanınız, kullandırınız.

Cevap verme tenezzülü gösterenlere ufaktan teşekkürdür, beğenilmeyen yorumlar bile olsa

son zamanlarda çok sık o şekilde denk geldim, şuan öyle olmasa da oluyor arada bana da...

aşırı yavaş hem de. eski usule döndüm ben videoyu açıyorum bir 5 dakka yüklenmesini bekliyorum öyle izliyorum. ama bu vidoyuyu oynatmazsan hepsini yüklememe özelliği deli etti kapadım bende youtube u

(bkz: tasarı)

yedi iklim.

www.eksiduyuru.com

(bkz: commanding heights)

(bkz: the shock doctrine)

www.youtube.com

4 sf yı 2.5 saatte çalışıosan yat uyu abi sen uyanma saatinde daha bitmemiş olur zaten bu tempoyla

gerekirse uyuma, devam çalışmaya...

uyu aman diyim, nette de gezinme. uyuduğunda belleğe atıyorsun bilgileri. tam bilmiyorum ama vardı öyle bişey. erken kalk çalış. ama az da olsa uyu.

sonuc: bayagi rahvan gitti.

eogrenme.anadolu.edu.tr

erc.metu.edu

www.sosyoekonomi.hacettepe.edu.tr

iibfdergi.cumhuriyet.edu.tr

www.ozetkitap.com&Prospects.pdf

www.google.com

Belki bi faydasi tokanir

bunlar hep çok güzel, okumaya da başladım ama tek cümleler halinde bir gerizekalıya açıklamaya çalıştığınızı düşünürsek..

liberalizm tamamen doğal ve kendi kuralları içerisinde işleyen ve mübadeleye dayalı bir piyasanın varlığından yanadır. ancak neoliberalizme göre bu sonsuz doğal ve kendi seyrinde spontane işleyen piyasalar bir tür ütopyadır ve bunu başarmak imkansızdır. neoliberalizme göre piyasadaki önemli şey mübadele ve buna bağlı üretim değil rekabettir. rekabet her yerde tahsis edilmeli ve devletin görevi de rekabeti sağlamak ve gerektiğinde korumaktır. neoliberalizm klasik liberalizm farklı olarak laissez-faire'e bu yüzden karşıdır. ayrıca devletin varlığının gerekliliğine inanırlar o da şu açıdan, ekonomiyi bir oyun olarak görürler, devlet bu oyunun kurallarını koyandır ama kuralları koyduktan sonra karışmayandır, devletin böyle çalışmasını isterler...

ayrıca ben neoliberalizm uzmanıyım, yıllarımı buna verdim. o kaynaktakilerin çoğu iyi anlatamamış ya da anlamamışlar okuduklarını bilmiyorlar. benim anlattığım doğrudur dilersen yeterli kaynakları söyleyebilirim?

Sadece Barselona ve Madrid'i görme imkanım oldu. Madrid'de ne yazık ki fazla duramadık ama Barselona çok güzel. Özellikle hareketi, eğlenceyi, canlılığı seviyosan Barselona'yı mutlaka görmelisin. Şöyle diyim, Madrid=Ankara, Barselona=İstanbul. La Rambla caddesi var merkezde. En az iki kere yürünmeli orda. :) Sagra da Familia Katedrali var. Camp Nou'yu da gezebilirsin Barselona futbol takımını seviyosan. Aklıma fazla bişey gelmiyo. İnterrail'la gitmiştik ve 1 gün gezmek için vaktimiz olmuştu. Ya bi de benim yemek yeme fırsatım pek olmadı. Ama mutlaka oranın yemeklerine de bakmalısın. ;)

El-hamra sarayı haricinde ben pek bişi yok.Granada Sevilla Malaga da bi numara yok..Barcelona yı bilmiyorum.. UK vizeniz varsa Cebelitarık olabilir..ilginç bi yer sınırı havalimanının içinden yürüyerek geçiyosun..pist aynı zamanda otoyol..Netteki laflara bakmayın girersiniz falan diyor ama Uk vizeniz yoksa almıyolar..

Valencia'yı da gör.

go madrid

(bkz: san sebastian)

şimdi madrid endülüs turu var..aryıca barselona turu var ikisi bi arada yok ne yapamalı?

ben deniz faln istemiyorum büyüleneceğim bir mimari e tabii doğada olursa güzel olurrr

barcelona yap derim.

barcelona sevilla malaga civarı harika yerler. madridi salla hiç bi halt yok. granada bulunan el hamra sarayı görülmeye değer. kesin güney tarafı gezmelesin.

madrid'e gitceğine kayseri'ye falan git daha iyi. ama barselona 10 numaradır. madrid de kaldığımız 2 gün boyunca sıkıntıdan patladık.

sevillaya git

barcelona ve endülüs +1

doğrudan sayfa veriyorlar.

doğrudan derken o paragrafın olduğunu mu vermem lazım?

ama aslında normalde bütün bir makaleyi okuyup ana fikri anlayarak sonra referans vermek gerekmiyor mu?

direkt alıntı yapabilirsiniz. alıntı yaptığınız makalenin adı, yazarı ve alıntı yaptığınız sayfaları belirtmek zorundasınız.

kendi cümlelerinle yazacaksan tamamını okuyup tüm makalenin sayfa numaralarını vermek lazım. ama doğrudan alacaksan paragrafı, sadece onun bulunduğu sayfayı vermen yeterli sanırım. emin değilim yine de, ama bu tarz gördüklerim var.

APA sistemine göre in text referansta (maykıl, tarih, page) olarak veriliyor.
end text referansta ise journal için verdiğim sitedeki boşlukları doldur, otomatik çıkartır sana:
citationmachine.net

edit: paragrafı aynen alırsanız tırnak içinde kullanmanız gerekir. Ayrıca 3 satır, 40 kelimeden uzunsa block quotation yapmalısınız.

yani ben şöyle yapıyorum.

maykıl'ın bir paragrafını ya da conclusionındaki bir paragrafı alıp kendi cümlemle yazıyorum. "maykıl noted that..." diye başlayarak..şimdi ben bunun dipnotuna ne yazmalıyım. bütün makale aralığını mı yoksa sadece o sayfayı mı?

direk alıntı yapıyorsanız sayfa numarasını vermeniz lazım. paraphrase denilen şeyi yapıyorsanız şart değil, alınan eserin tarihini belirtmeniz yeter.

trt binasının oraya park edebilirsin.

üniversitede hocalar lisedeki gibi üstüne düşmez. konunun mantığını anlatır, teorisini sana öğretir. sen bu anlatılan konuyla ilgili kaynaklara bakarsın, soru çözersin. bu bir yönü.

diğer yönü bölümünle alakalı makaleler, tezler okuman gerekir yetkin bir insan olman için. eğer mühendislikse bilgisayar program donanımın olmalı. excel, matlab vs. vs.

yabancı dilin olmalı.

üniversiteye girmek önemli elbette,iyi üniversite,iyi okul,iyi dereceyle girmek ,kisacasi okul adi cok önemli,bu biraz da dandik yerlere girenlerde avuntu cabasi ama kisaca,nerde okursan oku bunlar gerekiyor.

sosyal olmayi,sosyal olabilmeyi ögrenmek,yeteneklerini gelistirmek.

mesela yagli boya yapmayi,dans etmeyi ögrenmek,eskrim yapmaya baslamak,yelkenli ögrenmek etc.

klupler,derneklerle tartismayi,konusmayi,oturup kalkmayi ögrenmek.

kitap okumak bolca farklia alnlardan.

is tecrübesi edinmek,staj yapmak,part time calismak kendi ayaklari üstünde durmayi ögrenmek.

yurtdisina gitmek,sifiri,dibi görmek,ac kalmak,bazen cok para bulmak etc.

dersleri ders oldugu icin degil,kisisel tatmin icin ögrenmek.

liderlik edebilmeyi ögrenmek,organizasyonlar düzenleyip büyük bütceli projeler yönetebilmek.

girisimci olmayi ögrenmek,girip cikmadik yer birakmamak.

yabanci dili /dilleri cok cok iyi ögrenmek.

yarismalara katilmak,kazanmak,kaybetmek(opsyonel bu kaybetmek,kazan kazan kazan)

topluluk işi çok önemli hacı. girip çıkmadığın topluluk kalmasın bence.

kısaca üniversite süresince alacağın her türlü pratik veya teorik katkı şeklindeki eğitimler ya da senin öğrenme çabaların bir tür gelecek için yatırımdır.

üniversite senin beynine bilgiyi enjekte etmez, bilgi dağarcığını sen geliştireceksin. gerekirse yabancı dil kursuna gideceksin ya da bölümün alakasız olsa bile yazılım kursuna gideceksin. bunlar sana kalmış. ben yurtdışında 1 aylık tam burslu yaz okuluna gitmiştim mesela, büyük katkısını gördüm...

bize lisedeki hocamız şöyle özetlemişti, hangi taşı kaldırsalar altında olun. okuldaki tüm klüplere yazılın, katılın. etkinlikleri faaliyetleri takip edin. konferanslara, seminerlere gidin, demişti.

sosyal yoldan geliştirmek çok çok önemli.

diyorlar ki; bizim verdiğimiz eğitim sizi ayrıcalıklı kılmaz ve diplomanız da tek başına işe yaramayacağı için kandizi alanınız neyse orada ayrıcalıklı kılın.. olay bu.

daha çok kendini okul sonrası hayata hazırlamakla ilgili bir söz bu. okulun kulüplerine girip çıkmaktan ziyade oralarda aktif rol edinebilmek, yeni insanlar tanımak, belli organizasyonlarda görev üstlenmek önemli. bir insan ne kadar fırlama olursa olsun üzerinde biraz çekingenlik oluyor üniversite hayatında. bu sayede hem çekingenliğini atıyor, hem de sosyal hayatla ve iş hayatıyla ilgili iş bitiriciliği, oturup kalkmayı, kimle nasıl konuşursa daha çok işe yarayacağını öğreniyor bu topluluklarda. mezuniyetinin üzerinden çok geçmemiş biri olarak tavsiyem, ilgi alanlarınız dahilinde mümkün olduğunca yön katmaya çalışın kendinize. özellikle gönüllü çalışmalarda bulunun, insana beş üniversitenin katmadığını katıyor. yeni bir dil öğrenin, fırsat bulursanız o dilin konuşulduğu ülkeyi gezin. mezuniyette elinizdeki cv'ye yaptıklarınızı sığdıramayınca şahane bir his oluyor. iş bulurken de akademik kariyer yaparken de dolu cv hem türkiye'de hem yurtdışında her zaman kazandırır.

Dostum 20 bin tl alt sınıf 0 araba almak için bile yetersiz. uzmanı olmadığın bir işte risk alacaksan batma ihtimalin çok yüksek. körü körüne el taşın altına sokulmaz. moral olması açısından şu adamı biraz dinle. şahsen tanımam ama fikirleri çok değerlidir.
vimeo.com

20.000tl ile yapılacak iş varsa bile size güvenlik ağı olacak bir para bırakmaz. yanlışlardasınız.

iyi bi yazılımcı bul. iphone, android bilen ortak olun. yazılım şirketi açın. iphone uygulaması falan yaparsınız. belki tutar, bu ara çok moda.

aslen yazı konusunda yetenekliyim bir dönem metin yazarlığı yapmayı düşündüm hatta reklam odaklı bir ajans kurmayı belli markalara örnek projeler hazırlayıp ücreti bu isterseniz yapalım şeklinde bir tanıtım yapmayı düşündüm ki reklam sektöründe belli bir çevrem var.
iphone ve android ile ilgili bir kaç fikrim var bunu gerçekleştirme çalışmalarım devam ediyor fakat kendi yapamayacağım işle ilgili bir işe girmek istemiyorum.
20.000TL mevcut param fakat kredi veya KOSGEB desteği gibi bir kaç öneri olabilir.
Bu arada çok karamsar bir tablo çıktı ki anlayabiliyorum sebebini mesela bir dönem elektronik kart yapıp satmıştım(100e yakın teknik servisle bağım mevcut hala) ve adedini 20TL'ye maledip 70-80TL gibi bir ücrete satmıştım karaköy'de yaptırıp (çizimi bana aitti tabi)
Aslında amacım güvenlik ağı vs değil yani işi kurarım 3 sene sonra olmaz ve borçsuz batarım(ki bu noktada ticarete girmeyi pek istemiyorum o yüzden) o zaman denedim olmadı derim.
Fikir olarak neler olabilir? İnternet sermaye olarak en masrafsızı gibi geliyor ama Türkiye yurtdışı gibi bir finansal hacme sahip değil henüz ve aslında fikirden ziyade sizce denemeye değer bir şey mi bu?
Ha bu freelance çalışılabilecek bir işte olabilir bu tür önerilere de açığım.

android uygulamalarina yonelin bence piyasa bu konuda cok muglak bi vaziyette. android alip basini gidecek. hatta turkiyede tek olan android servisi bile olabilirsiniz. tabi bunu telefoncu mantigi gibi dusunmeyin, profesyonel servis. ajans catisi altinda yapabilirsiniz. hem reklam isleri de doner. ama agirligi android e verin gelecek var. batma riski yok bence.

sahaf aç.

etrafımda gördüğüm işittiğim ortaklıkların genel akıbeti hüsran oluyor. buradan hareketle ortaklık işini tekrar bir düşün derim.

bunun dışında bence sen taşı sıksan suyunu çıkarırsın moruk. yapaman edemen diyenleri dinlememelisin. yaş ve medeni hal olarak da en müsait zamanında olduğunu düşünüyorum. başarılar...

5.kat restoran

pizza trio derim kesinlikle.

pizaria trio olacak galiba. pizza seviyoruz ikimiz de

www.pizzeriapidos.com.tr

şeker pancarı kotası ile ilgili, yurtdışından tohum alımı ile ilgili ya da hfcs üretimi ile ilgili politikalara bakabilirsin.

ek: biyolojik silahlarla ilgili politikalar daha süperdir kannatimce.

bu hangi biopolitics bilmiyorum ama devilred'in dediğiyse onu bilemem.


siyaset felsefesinde kullanılan biopolitics ise özellikle michel foucault'nun geliştirdiği bir kuram üzerinden ilerlemektedir. foucault'ya göre 17. ve 18. yüzyıllardan itibaren yeni bir yönetim tarzına geçiş yaşandı. yönetim zihniyeti dediği bu tarza foucault liberal yönetim sanatı ya da liberal yönetim tarzı demektedir (liberal art of government). daha öncesinde kralın veya hükümdarın keyfiyetine dayanan ve ülkede yaşayan insanların henadanın keyfine göre yaşadığı bir sistem vardır. machiavelli'nin formüle ettiği bu toprağa dayalı egemenlikten özellikle de 18. yüzyıldan itibaren nüfusa dayalı bir egemenliğe geçiş oldu.

artık amaç nüfusu düzenlemek, nüfusu hayatta tutmak ve nüfusu mükemmelleştirmek olmuştur. bunun için iki önemli yöntem ortaya çıkmıştır. liberal yönetim tarzı öncelikle anatomo-politics denilen kavram üzerinden insanın yaşamsal bedenini uysallaştırmaya ve de mükemmelleştirmeye başlamıştır. modern hapishaneler, hastaneler, psikiyatri klinikleri, modern ordular, modern okullar ve üniversiteler ve modern işyerleri ve atölyeler bunun için ortaya çıkmıştır. insan ekonomik bir varlık olarak iyice ortaya çıkmış ve liberal yönetim tarzı da her zaman için ülkenin var olan durumundaki refahı ve zenginliği arttırmak istemiştir.

zenginliği arttırmak için de daha çok insan ihtiyaç duyulmuştur, daha çok insana ihtiyaç duyulduğunda ortaya bir güvenlik meselesi çıkmıştır. insanların güvenliği sağlama ve insanları hayatta tutma meselesi. bu durumda da biopolitics dediğimiz iktidar stratejisi ortaya çıkmıştır. anatomo-politics insanın yaşamsal bedenini uysallaştırırken, biopolitics insanın biyolojik varlığını kontrol altında tutmaya ve onu bir nüfus siyasetinin içine koymaya çalışmıştır. biopolitics demografi, nüfusa kayıt, sağlık politikaları, güvenlik politikaları ile işlemeye başlamıştır ve bu işlevin temeline de istatistik birimi oturmuştur. insan nüfusun içinde istatistiki bir veri, bir şey olmuştur.

biopoliticsin amacı insanı hayatta tutmaktır, hayatta tutmaktaki amaç da ülkenin daha zenginleşmesi ve yönetim zihniyetinin daha tutumlu davranmaya başlamıştır. ne kadar çok insan o kadar tüketim, üretim ve kar demektir. ayrıca çok insan oldukça işsizlik artar ve emekgücü fiyatının düşmesine neden olur. yani bir tür liberal kapitalist mantık bulunmaktadır.

biopolitics işte insanı hayatta tutmak üzerinden bir güvenlik paradigması yaratır ve kimin yaşaması ve kimin yaşamaması üzerinden ilerler. hangi insanları yaşatmak için kimleri feda edebileceğimizi bize gösterir.

artık savaşlar krallar için, o ülkedeki diğer insanları yaşatmak ve korumak söylemiyle yapılmaktadır. idam artık gösteriş için değil, topluma zarar vereceğini düşündüğümüz bir şeyi ortadan kaldırmak için. hapislik artık işkence için değil bir tür bedeni disipline etmek için yapılan bir ceza yöntemidir...

devilred farklı bir biopolitics yaklaşımı getirdi herhalde ama tabii benim ilgilendiğim konuyla pek alakası yok ne yazık ki. yine de teşekkürler.

süleyman kargı'ya ayrıca teşekkürler.

midnight express var izlenicek. o epey bilgi veriyordu sanırım türk hapishaneleri hakkında ama henüz ben de izlemedim.

Uçurtmayı vurmasınlar +1 ayrıca aklıma geldi yine 72. koğuş. Dönem filmi ve dönem hapishanelerini anlatıyor kitabı varmı bilmiyorum ama.

uçurtmayı vurmasınlar var mesela.
midnight express'i ben de izlemedim ama okuduğum kadarıyla epey işkenceliymiş, günümüz hapishaneleri pek öyle değil sanırım.

birikim dergisi'nin hayata dönüş operasyonu sonrasında çıkmış dönemdeki sayılarına göz gezdirebilirsin, o dönem ve sonraki 1-2 yıla göz gezdir mutlaka çıkar bir şeyler, geçenlerde okuduğumu hatırlıyorum çünkü.

Midnight Express'e göre afrikanın herhangi bir ülkesinden farkımız yoktu. Tamam, tavırlar ve koşullar o zamanlar pek insancıl değildi ama adamlar SUÇLU. Ve görece de değil, misal mal çalmış adam öldürmüş bilmemne yapmış. Bir de ona mı insanca davranacaksın? Bilerek isteyerek suç işlemiş biri işte. Ha, filmdeki adam uyuşturucuyla yakalanmıştı. Uyuşturucu daha mı az suç? (swh)

72. koğuş kitabı vardı orhan kemalin..ince bir kitaptı okuman 2 saatini almaz. öneririm..

(bkz: karılar koğuşu)

bir de zamanında geceyarısı ekspresinin karşıtı günışığı ekspresi diye bir kitap okumuştum www.nadirkitap.com

tatar ramazandaki olaylar çok eski olmasına rağmen yakın zamana kadar hemen hemen aynıydı. hatta f tipi ve tutukevi olmayan bir çok cezaevi şartları aynı denilebilir.

yalçın küçük'ün hapishane zamanlarını anlattığını "türkiye büyülü hapishanem" adlı kitabı tavsiyedir.

forum.memurlar.net

şuradaki bazı başlıklar belki faydalı olur.

tuncay özkan - hapiste yatacak olana öğütler okuyabilirsin

türk hapishanesinde yatmış bir ecnebinin yazdığı bir kitap: karafatmanın sarayı
www.idefix.com

ha tabi yazmayı unuttum; askerden yeni geldiğim için üds ve kpds sınavlarını kaçırdım en yakın üds de sanırsam 2012 mayıs ayında. dolayısıyla bi tek elimde diploma ve ales belgem olacak. ales barajı 55 zaten hepsinin onda sorun yok. sadece trakya bölgesinde yaşıyorum. gitmesi sorun değil de boş dönmek sorun =)

en yakın dil sınavı 18 mart üds, yanlış olmasın.
benim sınıf arkadaşım uludağ uluslararası ilişkiler bölümüne 70 kpds/ 76 mezuniyet / 70 ales ile 6. olarak yerleşmişti bir zamanlar.
sen karar ver başvurup başvurmamaya.

bazı üniversiteler kendi dil sınavlarını yapıyor.

pardon kpds mayıs 2012'de. anladım benim mezuniyetim de 61. bu 61 de bi sıkıntı var ama çözemedim :/

evet 18 mart kendi dil sınavını yapıyor 40 ve üstü alınması durumunda dil sınavından geçiliyor diyorlar resmi sitesinde en azından.

pek olacak iş değil. siz onu satın, gittiğiniz yerden yenisini alın.

gittiğim yerde işimi görecek bir şey almam şu anda pek mümkün değil, tuzlu bir rakam oluyor. gamer serisi bir bilgisayar benimki ve yine tatminkar bir gamer serisinden aşşağı bir şey almayı düşünmüyorum, eh bu da bütçede sıkıntı yaratıo. ptt falan düşünüyorum ama korkmuyor da değil ya başına bir şey gelirse kırılırsa die. ptt'nin güvenilirliği ile ilgili ne denebilir?

dhl ile gönder 2 günde orda olur.

hocam dhl, ups, fedex gibi şirketleri biliyorum da, dünya para istiyorlar. daha ucuz lazım. ptt karayolu ile 10 12 gün diyor, 30 kiloya'da yaklaşık 160 tl para istiyor. ama güvenilir mi bilemedim işte paketi açtığımızda lcd'yi 2 parça görmeyelim?

Ben olsam monitörü bırakırdım. Kasayı dağıtırdım, parçaları bavula tıkar götürür oradan boş kasa alıp geri birleştirirdim. Kargo parası yerine kilo fazlasını verirdim havayolu şirketine.

Kargoda havada uçuyor o kutular. Monitör, hardisk .... yazamadım gerisini içim acıdı.

Pegasusta istanbul brüksel 150 lira. Overweigth den çok gireceğini sanmam.

her üniversitenin kendi rektörlüğü tarafından öğrencilere verilen burstur. kendi üniversitene başvuruyorsun yani.

tamam da, kyk ile aynı mı, kyk tarafından mı karşılanyo aslnda onu merak etmiştim.

geçen gün ben de buna benzer şeyleri düşünüyordum ve aklıma birden güney kore geldi; lakin dedim içimden, hem kuzey ile olan gerginliklerinden hem de japonya'nın vakti zamanında güney korey'e uyguladığı faşist ve ırkçı politikalar acaba bir misilleme doğurmuş mudur diye de düşünmeden edemedim.
şu konuda bilgili olanlar lütfen bu başlığa yazsın arkadaşlar. bilgilenelim.

isveç değildir, isveçliler nazilere yardım etmişlerdir, hala nazi damarı vardır isveç'te. ayrıca orada yaşayan çingenelere de öjenik yapmışlardır.

avustralya hiç savaş görmemiş ama insanları aşırı derecede psikopat :P
apartmanlarda merdiven yok asansörle de sadece kendi katına çıkabiliyorsun ak sanki komşunu yicen

isviçre akla geliyor. 1815'ten beri tarafsızlık ilan etmiş ve hiç savaşmamış. ama o tarihten önce savaşlar var tabii.

lichtenstein'ın 1868'den beri ordusu yokmuş ve nerdeyse hiç savaşmamışlar.

izlanda ve isveç de temiz tarihli ülkelerden

onun dışında okyanusya'daki ada ülkeleri olabilir. tuvalu, vanuatu, nauru gibi. ama onlarda daha önce himaye altındaydı hep.

orta amerika'da kosta rika var. 1949 yılında ordusunu kaldırmış. orta amerika'da savaşlar olurken, kendi barış içinde kalmayı tercih etmiş genelde. tarihte sadece tek bir savaş yapmış sanırım.

asya'da bhutan var. tarihinde genelde barışçıl bir politika izlemiş.

afrika'da Mauritius ada ülkesi var.

izlanda, ahah. kanada. finlandiya, bu iskandinav değil.

isviçre'nin nazi altınları muhabbeti vardı. ama tarafsız bi ülke çok uzun zamandır.

@yokumbenburda
bu küba'yı çok temiz bir ülke mi yapıyor?

başlığa cevap olarak aklıma mikronezya devletleri geldi. bunlar kimsenin işine gücüne karışmamış olsa gerek.

isviçre olamaz. naziler, soykırıma uğrayan yahudilerden aldıkları altınları isviçre bankalarında sakladılar. isviçre bankalarında böyle dolu pislik var. finliler de nazilerle işbirliği yapmışlardı. avustralya ikinci dünya savaşında japonlarla savaştı. bu yüzden savaş görmemiş değil. bunu bir kenara koyarsak aborjinlere uygulanan insanlık dışı politikalarla ve avustralya'nın tarihiyle yüzleşmesine dair daha geçenlerde haberler vardı.

bu arada türkçede liechtenstein değil lihtenştayn diye yazılıyor söz konusu ülkenin adı. onu da belirteyim.

@suleyman kargi, evet isveç bazı soyları kısırlaştırmış vaktinde. bu yönden de tarihinde hoş olmayan şeyler olduğu gözlenebiliyor.

@ermanen isviçre genelde yansız ancak bütün kara paranın depolandığı ülke konumunda. o yönden temiz/şeffaf bir ülke imajı sergilemiyor.

ben daha çok adam öldürme ve savaş konusunda konuştum tabii. isviçre'nin para aklama konusu biraz daha farklı bir olay ve tarihi yansıtılış şekli göreceli. tabii diğer ülkelere göre para aklama konusu daha fazla olabilir ama onu soruşturan ülkeler de hiç temiz ülkeler değil.

zengin ülkeleri kafadan geç. fakirlerde de diktatörler, aşiretler, kabileler vb. nedeniyle soykırımlar olmuştur mutlaka. olsa olsa okyanusta olan küçük ada ülkeleri olur.

tibet.

sanırım meclis oturumlarının yönetilmesinde bir sıra var. başkan vekilleri de sonuçta seçiliyorlar muhalefet partilerinden.

temiz bi dayak yemen lazim panpa. ciddiyim.

@nawres yok be hafız mesele dövmek ya da dayak yemek değil o içten içe cesaretsizlik hissi. fizyolojik bişey o anasını satayım. yoksa dayak da yedik yani zamanında.

hocam bunda garip bir şey yok.
1'e 5. Bu tarz tepkiler çok normal, tabi hadouken çekmek gibi yetenekleriniz falan yoksa. Bence o ilk baştaki "gazdan" gelen atar bile oldukça cesaret göstergesi.

adrenalin etkisi değil mi o?

@toshiro bilimsel bi abiye benziyosun herhalde sadece bende olmuyordur bu olay ne olduğunu bilirsek üstüne gideriz diye düşünüyorum.

@leman vazgeçmem gereken özellikler derken usta?

ben de kavgadan sonraki o titremeyi filan geçiremiyorum, neden ?

normal bişey, heyecan adrenalin. vücudun seni ahanda bak kötü bişeyler oluyo sanki, ver kontrolü bana ver ver ver diyo. kavga başladığı an kesilir de zaten.

tamamen gitmesi için herhalde önüne gelenle kavga etmen lazım. ne gerek var ama böyle bişeye.

panpa ortaokulda, lisede anlatılan şey bu. çok ta bilimsel değil yani :) bünye bu tip olaylara maruz kaldığında adrenalin hormonu salgılıyor. tehlike, aşırı heyecan durumunda topuğu göte çarptırarak adamın depar atmasını sağlayan bu hormondur. hormon salgılandıktan sonra o dediğin etkiler gözüküyor. seni köpek te kovalamış olsa bünye yine aynı tepkiyi verecekti..

valla aynısı bende de oluyor bu titreme sanki korku filan değilde kavgaya başlamadan önceki düşünceler.. acaba bu çocuğu döversem ne olacak gibi acaba sülalesini toplar mı. kavga ettikten sonra da oluyor tekme tokat girişiyorsun sonra "nasılda dövdüm he!" duygusuyla besleniyorsun birden :D

adrenalin abi o

tecrübe hocam. benzer olayı bir daha yaşa, titreme olmayacak.
o ilk anda kendini kontrol etmek önemli ama. dediğin gibi 3sn. sonra insanın aklı başına geliyor.

anlattığın olay pek inandırıcı gelmedi ama, o duygu kavgaya uzak olduğun için oluyor. yani bi kaç defa kavga et, alışırsın..

adrenalindendir. kuyruk sokumunda da bir atma veya titreme hissettin mi?

seni mekancıyla alakalı birisi de sanmış olabilirler.

kavga gibi meselelerle uğraşmazsan asla bu tür cesaretsizlik meseleleriyle de uğraşmazsın.

3 hafta sonra genelde.

klasik ki o kitap zaten :P :))

o algi biraz sanirim,kabul görme toplum tarafindan.surada biraz metodolojisi verilmis.

en.wikipedia.org

bu konuyla ilgili "literary canon" başlığıyla araştırma yapabilirsiniz google'dan.

kült olmak gibi birşey olsa gerek. klasik bakanlığı diye birşey yok. şu klasiktir bu değildir. ama ben de merak ediyorum nasıl seçiliyor o eserler.

yalnız klasik kavramını tanımlarken, evrensel olan, eskimeyen ve mesajını her yerde her zaman taşıyıp, genel tarafından kabul gören olarak yapıyoruz. bu değerlere sahipse toplum içinde yavaş yavaş kendine bir yer buluyor galiba.

klasik dediğimiz şey tüm zamanlarda beğenilen anlamına geliyor. burdan hareketle yola çıkabilirsin. burada popüler edebiyat ve gerçek edebiyat ayrımı ortaya çıkıyor. popüler edebiyat sadece yayınlandığı zamanlarda beğenilir.

Tahoma ya da Verdana

calibri

Constantia seviyorum ben ama ciddi bir font değil sanırım. Bir de sayılar garip olabiliyor.

Comic Sans MS

eyvallah tahoma cuk oturdu.

bilekli daha hoş göründü gözüme.

kaç yaşındasın? eğer 18den küçüksen bilekli olan. büyüksen düz olan. keşke düz olanın tabanı da beyaz olsaymış ama.

hem öyle,hem de biraz daha bakarsan daha hoş şeyler bulabilirsin sanki. renk olarak da kahve tonları düşün derim ben.

ilki daha iyi.
Kargo da şaka gibi.Ayakkabı 299 lira.+300'e kargo bedava.

@elorelia
18 yaşımdayım :)
@pelinn.
www.eksiduyuru.com daha iyi bir öneriniz varsa bakarım kesinlikle. ama almam lazım artık.

Dostum 150-200liraya CAT yada lumberjack bot al.Param var diyosan Timberland de alabilirsn ama gereksiz.
Sonra da aralık sonu ocak başını bekle.Fred perry'nin sitesinde indirim olucak 100liraya da fred perry spor çekersin.

Her mevsim giyilen ayakkabı çabuk yıpranır.

bilekli olan çok güzelmiş.

Pazarlamacı gibi oldum amk.Al sana kıyak
www.ebay.com
kargo dahil 120dolar.
Ben de mi alsam:D

bence bu

www.camper.com

ilki çok güzel.

ikisi de camper'in en kötü ve tarzı olmayan modellerinden bence.

ikisinden biriyse siyah bilekli cok havali. grinin bileklisini goremedim. varsa o da olabilir.

kesinlikle bilekli

bilekli olan daha güzel bir model bence, hatta antrasit olsa rengi daha da güzel olur. link vermeye üşeniyorum ama tarif ettiğim gibi hatta üstelik yıkanmış görüntüsü de olan bir model var diesel'de, bence bir bak :)

45 dk - 1 saat

sekiz

0

ders kitabı sayılıyor mu?

farketmez:)) sadece kitap okuma faaliyeti... Ekşisözlük veya facebook taki yazılar entrylerin okunması değil ama...

gününe göre değişiyor, işim gereği en az 1-2 saat okumam gerekiyor ama bazı günler bunun 10 saate bile çıktığı olabiliyor.

0

2.

tez yazarken çok saat. şimdilerde yarım, maalesef. o da hergün değil.

bugün 3-4 saat okudum ama dünle önceki gün hiç okumamıştım :/

Esprit'in saatlerine bir bak istersen. diesel'in de fena saatleri yok.

www.dieselsaat.com

Cinsiyetin nedir? Tarzın nedir? Yaş kaç?
Bunlar bilinmeden tavsiye verilemez bence.

saat üretici olan markalarda al. gidip tommy diesel bilmemne para verme sakın.

ck, diesel.

hayır.

bizde sevgilisi olmayan arkadaşlarımla yakışıklı ve zengin olanlar kapıldı diye düşünüyoruz hep :)

(bkz: all the handsome men are gay)

bu da dahil bütün genellemeler yanlıştır.

taksitli alışveriş ne zaman popüler oldu hepsini kaptılar hacı.

playboylukta 11.bu hayatta 31.senem 17 tane güzel 6 tane orta 3 vasat 1 de dünyalar perisi ile ilişkim oldu :) güzelim diyeni harcarım,harcıyorum bitmiolar bitmiolar

kapılsa bile baştan çıkarma diye bir şey var....adamın goynundan garıyı alacaksın icabında.

izmir'de güzelyalı'da midyeci yok mesela, midyeci maykıl var bi üçkuyular tansaş'ın yanında ama iğrenç midyeleri bi de pahalı herkes yaka silkiyo. bence bi midyeci buralara iyi gider...

Türkiyede hot dog yok :) yapcak kaliteli sosis de yok onu yiyecek ağız var mı ?

bu sırrı herkes paylaşmaz ama yeşilköy'de ev yemekleri yapan biraz genişce bir yer olsa fena iş yapar.

Türkiye'de hot dog mı yok? Bence sen oturduğun yeri değiştir hacı, onun dışında esas NACHOS yok lan! Acım büyük!

+1, skywalkeremre, evet lan nachos yok

Türkiye'de hamile giyim yok. Ciddiyim lcw bu açığı kapayacak gibi oldu ama onlar da beceremedi.

nachos +1 hot dog yok hala :/ birde Türkiyede saygı yok ne açarsanız adını saygı koyun kesin iş yapacak

edirnede bowling, adam gibi kahveci ve kitapçı (dnr gibi) yok... paran varsa gel yap şunları sonra bana dua et. valla diyorum lan istanbulada yakın atla gel bak...

geçenler bir arkadasım ekolünden bi duyuru vardı sanki kız ha bire para istiyordu alınca sallamıyordu bişeyler bişeyler

benim uçak/otobüs bileti parası ödemekten iflahım kesildi resmen kira ödüyorum her ay.

www.egonomik.com

valla kadın olarak ben birkaç erkeğe yedirdim. epey zoruma da gitti, pek parası olan bi' insan değilim sonuçta, yani garsonlukla kazanıp yedirdim veya kol gibi fatura yüzünden babamla çok kötü oldum...

hiç olmadı. sağolsunlar şimdiye dek 2 kız arkadaşım oldu, 2.si ile de hala beraberim, her daim harcamalarımız ikisiyle de dengede oldu.

bi gün hesap ödedim, ertesi gün bana yemek ısmarladılar. sinemaya götürdüm yemek ısmarladılar. kıyafet aldım yemek ısmarladılar. ehe bana da zaten en makbule geçeni yemek oldu hep :) giden boğaza gitmiş oldu yani yine :)

bi arkadaş benden 200 € para alıp bana escort ayarlayıp depresyondan çıkmamı sağlamaya çalıştı escorta da gitmedim arkadaşı da sildim depresyonla da beraberim

edit:para ile bişey yapınca paranın üstündeki mavi gözlüm bana kötü bakacakmış gibi gelio yedik ama yedirmedim diyim kimseye

ya para harcayarak kadınlara şirin görünmeye çalışmayı benim aklım almıyor. bu kız aç mı, açıkta mı, anası babası beslemiyor mu, işsiz mi ki senin pahalı bilmemneylerine ihtiyaç duysun? bence yanına gidip "al benden sana 750 lira. vajinanı ve memelerini 2 aylığına satın alıyorum" demek daha açıksözlüce olur.

olmaz mı la her aklıma geldiğinde delleniyorum kıza değil harcadığım paralara yanıyorum...

yedirmeden yiyemezsin.

Bir şey diyeceğim.

Eğer kızı tavlamak için yapıyorsanız böyle şeyleri- yapmayın. Para yedirmek ne yahu?
Kızı yemeğe çıkarmışsın; karşılığında sana verecek.
Kızı sinemaya götürmüşsün; karşılığında sana verecek.
Doğumgünü armağanı aldın; karşılığında sana verecek.
Bu çarpık bir beklenti.
Nakit kısmı ise kızın iğrençliği oluyor. Ona girmeyeyim.

ben bi erkeğe yedirmiştim, garsondu kendisi. zoruma da gitti haliyle çünkü gönülsüz olduğu için her işi ruhsuz ruhsuz yapıyordu, benimle geçirdiği zaman görev gibiydi. ne playstationlar alındı ne ev yapımı turşular hazırlandı ama olmayınca olmuyor. sonunda bıkıp terketmiştim.

daha çok orta ve uzak doğu için böyle. abd avrupayı doğu diye küçümsemiyor aksine kültürel olarak yüksekte görüyor genellikle.

dünyada öyle değil. batı uzak doğunun gölgesinde yaşıyor arkadaşım. uzak doğu sporları misal, veya japon teknolojisini düşün. ya da çin, bütün dünya adamların çalışkanlığına, üretkenliğine hayran. türkiyeye gelirsek batının doğuyu küçümsemesi doğru ama bilmedikleri için küçümsüyorlar. bilmiyorlarki aslında doğunun pek fazla umrunda değil bu durum. hayat para üzerine kurulu, ben doğudan bi adam getiririm o kendisini küçümseyen insanların oturdukları mahalleyi kökünden satın alır. ama gelgelelim o adamın umrunda değilki batı, adam hayatından memnun zaten, batıyı ne yapsın? önemli olanda zaten insanların hayatından memnun olması..
not: doğulu değilim, batılıda değilim, anqaralıyım.

kucumsemek genel bir batili adeti oldugundan sasilacak bir sey yok

dogu felsefelerinde kucumseme yoktur kucaklama vardlr

(bkz: orientalism)

doğuda doğmak suçsa en büyük suçlu güneş'tir burda. dağılabilirsiniz.

şöyle bişi var belki alakalıdır. doğuya gittikçe bireyin önemi azalır, toplumun (bütünün) önemi artar. birey bencildir, toplum birlik sağlamak için dayanışmacıdır. bu da kendi çıkarımım külliyen yanlış olabilir.

kücümseniyor.

ama dogu bati geyigi gecince bati daha ileri ve teknoloji,bilim,kültür ,medeniyet baskenti olaran görülüyor.ama salliyorum japonyayi dogu gözüyle degil ,bati ülkesiymis gibi degerlendiriyorlar,bilmem anlatabildim mi.

türkiyede nasilsa aslinda birebir ayni.
cinli,hintli efendim afgan,türk kücümseniyor hep.

en azindan avrupada böyle.

donnie brasco +908234

casino

(bkz: once upon a time in america)
(bkz: carlito's way)

untouchables

the departed

reservoir dogs'da olabilir belki.

www.imdb.com

6 sezonluk the sopranos vardır ki dillere destan.psikolojik çözümlemeli sosyopatları izliyoruz:)

sakincali mi bilmiyorum ama sinav doneminde ya birlikte batar ya birlikte cikarsiniz, ona gore dusun.

degisir.

eger ikinizde anlasilabilecek insanlarsaniz gayet olur.

ama yok biri "agggbiii benim mizacim sinirli zaten" derse o adamla eve cikilmaz.

bölüm konusunda problem cikmaz,insan önemli.sen ve arkadasin nasil insanlarsiniz?

kesinlikle faydalı. ben çok pişmanım işletme öğrencisiyle eve çıktığıma. kesin sınıfından olsun.

Seni tamamlayan, süper ve sorunsuz bir adamsa bu kişi sınıf arkadaşınsa üstelik. Ömürlük bir arkadaş edinmiş olursun. Ömrünün sonuna kadar beraber takılırsınız. Neden olmasın, yani sorunun cevabı...

bölümün, sınıfın hiç önemi yok. tamamen kişisel özelliklerin çatışmaması önemli olan. ki bu eve çıkacağın kişi çok bariz bir şekilde sende olumsuz düşünceler uyandırmıyorsa genelde eve çıkılır ama genelde iki tarafın çatışacağı şeyler genelde ders, okul vs. gibi konular dışındaki geri kalan rutin günlük hayatta ortaya çıkar. sınav dönemi, bölüm filan en az dikkate alınası ve en az önem taşıyacak şeyler bence.

faydalı ama sayıyı abartmayın.

paşabahçe'ye bir bak belki olabilir ama olmayabilir de.

bugün saat 19 sularında baktım, güzel olmayan bir şişe satıyorlar, 1 tane yani, içinde limon kolonyası var fiyat 375 TL. yuh! 20 TL de olsa alınacak bir şişe değil ayrıca. :)

www.ugurluesans.com.tr

babannem de bunun bir benzeri var, epey eski, çok da ağır. www.ugurluesans.com.tr var burda bir şeyler, sipariş edilebiliniyormuş. bir bak istersen.

kolonya şişesi deyince aklıma geldi. eskiden içinde plastik pembe bir gonca gülün olduğu kolonyalar vardı. öğretmenler gününde en az 5 kişi öğretmene hediye olarak bunu getirirdi. :) hey gidi günler hey...

ibb'nin internet sitesine gir, kulübün telefon numarasını bul, ara ve sor.

the party

benim yok. eskiden türk filmlerini televizyonda gördükçe izlerdim bazen. daha çok kemal sunal filmlerini. bazı çok oynatılan veya kült yabancı filmleri de birkaç defa izlemişimdir. ama artık televizyon izlemiyorum.

"bir şeyi tekrar izleyeceğime yeni film izlerim daha iyi" mantalitesine sahibim şu anda :)

gora,the chronicles of riddick

godfather, the matrix, the lord of the rings üçlemelerini yılda bir, iki yılda bir periyodik olarak izlerim. o süreç içince canım çekmeye başlıyor yani.

yılda bir v for vendetta izlerim. iki yılda bir requiem for a dream.

tahmini bunlar. requiem for a dream'im geliyor mesela yavaştan. baba'm da gelmiş.

50 First Dates, Into the Wild
Organize İşler, Vizontele, Propaganda

kemal sunal-şener şen filmleri . hatta izlemekle kalmam her seferinde kahkahaya boğulurum muhakkak

"while you were sleeping", "avanti", "notting hill", "happy, texas", "overboard", "ice age serisi". trajedi ve drama daha çok sevsem de bir defa izleyince yetiyor, bünyem bir daha kaldırmıyor.

hacivat karagöz neden öldürüldü?

(bkz: the godfather)
(bkz: fight club)
(bkz: yüzüklerin efendisi) üçü de

türk filmi olarak da

(bkz: mavi boncuk)

Back To The Future Serisi
Mission Impossible Serisi
Die Hard Serisi
Matrix Serisi
Terminatör Serisi
Batman Serisi
Amerikan Pastası Serisi
Olağan Şüpheliler
Dövüş Kulübü
V For Vendetta
Amerikan Güzeli

Kanlı Nigâr
Dokunmayın Şabanıma
Sakar Şakir
Şekerpare
Kibar Feyzo
Davaro
Dolap Beygiri
Korkusuz Korkak
Gol Kralı
Sahte Kabadayı
İyi Aile Çocuğu
Banker Bilo

(...)

hababam sınıfı.

lock, stock and 2 smoking barrels
fear & loathing in las vegas
24 hr party people
blow
the guitar
heat
thin red line
25th hour
ice age serisi...
akla ilk gelenler

kaybedenler kulübü

esaretşn bedeli(shawshank redemption) ve the big lebowski

kemal sunal, cüneyt arkın tarzı filmler.
aksi takdirde diğer filmler beynimin içinde.
10 yıl geçti hala kare kare unutmam filmleri.

a life less ordinary.

leon
pan'ın labirenti
artık the fall hastalığına da tutuldum.

(git: 258422)

From Hell
Sleepy Hollow
Pirates Of The Caribbean serisi

(bkz: first born)
(bkz: inside) bayağı kanlı
(bkz: eyes wide shut)

aklıma bunlar geliyor ilk.

Pardon,Şener Şen,Ata demirer ve Cem yılmaz stand up gösterileri,Devekulu kabare,Otogargara Bunları genelde yatmaya hazırlanırken izliyorum ve yarım saat içinde çok güzel bir şekilde uyuyorum.

ihtiras rüzgarları
all that jazz
fame
spy game
forrest gump

anlattın. bence izler. kahramanlar aynı (ilaveler var) kahramanların karakterleri ve sorunları dizi ile aynı tabi ama konu diziden bağımsız.

izleyebilir. bağımsız bölüm gibi.
ama sıkılır ve sevmez bence.

diziyi hiç izlemeyen bir arkadaş ile gitmiştim. sonuçtan gayet memnun kalmıştı!

valla ben dizinin hastası olarak hiç beğenmedim filmi o izleyip de beğenir mi bilmem.

beşiktaş'taki adliyede KCK vardı diğerlerini bilmiyorum.

zevk icin kafeye mi gidiyoruz; zorla baskici, okul gibi bir yere mi? ben gitmezdim boyle bir yere.

Böyle bir yer var.

sadece felsefe konuşulan felsefe kafe açsan daha mantıklı.

limon sat daha iyi

hatta ingilizce sat "lemons for saleeeeee"

Irish publara gidin.

biz o dediğini anadolu lisesi hazırlıkta yapardık. ingilizce konuşma günleri olurdu.

hocalar da bizi korkuturdu. aranızda birkaç casus olacak. türkçe konuşursanız bize haber vericek derlerdi. biz de yerdik.

12-13 yaşındakiler için tutar bu kafe. go for it!

şimdiye kadar duydugum en sacma kafe fikri :D

oturt her masaya bi gavur, yemesi içmesi senden olsun. gelenlerle de konuşsun, onun işi o olsun. erasmustan gelen filan bulursun o işi yapacak. boş masa olmasın, her masada bi tane dursun bunlardan. gelen de pratik yapmaya gelsin, kız kaldırmaya erkek düşürmeye gelsin istiyosa.

(bkz: #25945483)

çok bir şey kaçırmadın merak etme. izlemesen de olur.

boğaziçinin kütüphanesi

(bkz: itü mustafa inan merkez kütüphanesi)

bahçeşehir ve bilgi üniversitesinin kütüphaneleri.

isam'a bak. gidenler son derece memnun. boğaziçi'nin aptullah bilmemne isimli kütüphanesi de iyidir kuzey kampüsteki. ama ağırlıklı ingilizce kaynaklar, haberin olsun.

öğrenci asistan olabilirsin, mezun olmadan araştırma görevlisi kadrosunda olamazsın.

Sanirim zaten okul bittikten sonrasindan bahsediyorsun. Neden olamayasin ki, orasini anlamadim.

mezun olduktan sonra -ya da son sınıfta?- ales'e girip, mümkün olduğunca yüksek bir puan almalısın önce.

üniversitelerin aldıkları kadrolara yerleşmen için dayı, hala, yenge filan olmalı, çok sağlam.

yoksa yök'ün öyp ile aldığı arş. görevlileri var. o çok iyi bir seçenek. hem üniversite içinde kimseye sırtını dayamana da gerek kalmaz.

dil şartı bazen istemiyorlar ama bir yabancı dil öğren ve bunu geçerli bir sınav/sertifika ile belgele. mümkünse herkesin bilmediği bir ikini dil olsun ayrıca. ermenice filan gibi.

Hayatınızın geri kalan kısmında durmadan bilimsel çalışma yapmak istediğinizden emin değilseniz olmayın. Kesinlikle olmayın. Lütfen olmayın. Emin olmadan asistan olanlar hem kendileri acı çekiyor hem de öğrencilere çektiriyor.

Hastaneye gitmelisin.

bu kaptığın şey tetanoz haricinde bir şey de olabilir sonuçta. o yüzden yarın doktora görün.

enfeksiyon bu. tedavisi için bir sağlık kuruluşuna gittiğinde tetanoz iğnesini promosyon verecekler sen merak etme.

tetanosun günler süren kuluçka devresi vardır, normal iltihap ya da kas zedelenmesinden dolayı ödemdir o şişlik. ama git hemen aşı ol

iyi insanlardır napsınlar ekmek parası

Bankacılar 1, avukatlar 2.

Yalan dolan konusunda üzerlerine tanımam.

imza: eski bir bankacı

selamlar,
hukuk okuyanlar olarak söylersek;
lenin hukuk okumuş mesela
marx da öyle.
severim ikisini de.
dünyayı değiştirebileceklerine inanıyorum kısca.

hukuk okuyan birine aşıktım.

hukuk geliyor aklıma önce.
şeytanın avukatı geliyor sonra.
hakim geliyor, dava geliyor, suçlu geliyor.
ardından dünyanın adaletsilziği.
başa dönmek istiyorum.
hiç başlamamak için...

güvenmiyorum hemde hiç.

www.eksisozluk.com

bu adamlar geliyor aklıma önce.

1.doktorlar
2.avukatlar

en nefret ettiğim meslek grubudur.

tanıdığım tek avukat yan komşum. pısırık bi adam yelloz da bi karısı var. bizim musluk sesimizden rahatsız oluyorlar mesela. bunlara gelen müşteriler de beni çıldırtıyo. hepsi bizim zile bi kere basıyolar. fiyuu ne rahatladım be.

eşim avukat. dolayısıyla çevremizde de çoğunluk avukat. içlerinde iyileri de var kötüleri de. mesleki bir durum değil yani.
eşim istemeden de olsa icra hukuku üzerine uzmanlaştı. ilk başlarda çok karşı çıktım. ama bir şekilde para kazanılması gerekiyordu. herkes hakim ya da savcı olamıyor ya da hazine/kamu avukatı. birilerinin haciz işlerini de yapması gerekiyor. ama şu önemli. haciz işlemini gerçekleştirmeden önce belki 10 kez süre uzatımı verir eşim, hele eve yönelik bir uygulama ise kendi müvekkilini oyalabildiği kadar oyalayıp karşı tarafın borcu kapatmasını bekler. yine de kırk yılda bir ev haczi gerçekleştirdiğinde bir hafta güldüğünü göremem. hatta bir keresinde küçük bir çocuk "abi sen bizim televizyonu alıp evine mi götüreceksin, kardeşim çizgi filmini izlesin öyle götür" dedi diye günlerce kendine gelemedi.
bunun yanında ama benim bile selam vermekten tiksindiğim bir arkadaşı var. yapmadığı pislik kalmıyor borçlulara. bir de ceza avukatı arkadaşı var. idamlık mahkumu ipten alan. tecavüzcüyü, tacizciyi savunur, suçlu olduğunu bile bile hukukun boşluklarında dolanır.
farkı nedir? biz halen aydan aya gelecek üç beş kuruşla günümüzü güzel geçirmeye çalışırız. bu bahsettiğim arkadaşlarının birisi cipe biniyor, dubleks evi var, bürosu kendisinin. diğeri de benzer şekilde ayda 20-30 bin kazanıyor. ve bunların hepsi hepi topu 5 yıllık avukat.
başta söylediğimi sonda tekrarlıyorum. bazı şeyleri meslekle ilgili değil, karakterle ilgilidir. sen karaktersiz bir adamı taksi şöförü yap, 50 lira verdiğinde 5 lira verdin diye diretir.

bir muhasebeci, bir trafik takipçisi neyse avukatlık da odur. Teknik bir konuda kendnizin şahsen yapabileceği bir işi konunun uzmanına yaptırmanızdan başka bir şey değildir. Davalı veya davacı iken karşı tarafında genelde bir avukatı olduğundan ve sizin aleyhinize işlem yaptığından, meslek olarak avukatlık hep antipatik bir meslek olarak kalmaya devam edecektir. Ama en nihayetinde bir meslektir. Eğer işinizi iyi yaparsanız karşı tarafa zarar vereceksiniz, kötü yaparsanız da kendi müvekkilinize zarar verecek ve her halükarda kötü kişi yaftasını alacaksınız. Kazanması, okuması, yapması ve hep bu şekilde hesap verilmesi açısından zor ama çok zor bir meslektir.

kanzuk geliyor aklıma. midemde oluşan karıncalanmayı anlatmıyım da göte girmesin.

toplum içinde sanıldığı kadar bilgili ve entelektüel değillerdir, sorun şu ki kendilerini bu kılıfla iyi tanıtıyorlar...