yapamazsın ?

araya yeni satır ekleyip sonra diğerlerini birleştirirsin ancak diğer türlü olmaz

no way jose

1.bp.blogspot.com

Çizgi objesini kullanıp görsel olarak ikiye bölersin ama hücreye veri girişi ikiye bölünmez.

yok öyle bir şey.

amaç ne? A1 ve A2 hücresinin kenarlarını kalın çizgi yapıp ortadakini ince bir çizgi (resimdeki gibi kırmızı) yaparsan bu görünüme kavuşur.

aynı hücre içinde ise kenarlıktan çapraz çizgi çekip, sağa sola değerleri yaslayabilirsin ama bunun dışında yolu yok.

anlaşıldı. sağolun.

İstiklal' de Klemuri diye bir yere gittim iyiydi, bir de her Ramazan klasik olarak gittiim Aksaray Kebapçı Mahmut - efsane - :)

tarihi merkezefendi köftecisi. panaroma istanbul'un arkasında olan. köftesi zaten müthiş. istanbulda yiyebileceğiniz en iyi 2-3 köfteciden biri. fiyat da makul 40 tl.

Sofrayı gereksiz doldurdukları ve sonra da yüklü bir miktar istedikleri için ben genelde memnun kalmıyorum iftar menülerinden. Geçen gün tam iftar saatinde havaalanı civarında olmam gerektiğinden yeni bosna'da yaşamış bi arkadaşa nerde yiyelim diye sordum. O da kebapçı ve ocakbaşıyla dolu olan bir sokağı tarif etti. Orada en sonda urfalım diye bir yere oturduk. Masayı mezelerle öyle bir donattı ki aha dedim yine kişi başı 50 tl verir çıkarız. Her şey çok lezzetliydi (sarmasından patlıcan közlemeye kadar) ve sonunda 25 tl verdik. Lüks bi restoran arayışında değilsen tavsiyemdir.

Malum bi de sur ocakbaşı var ama ramzanda tavsiye etmem. Hem çok pahalı hem de çok kalabalık olduğundan hizmet zayıf. Kişi başı 50 tl burası da.

İTÜ İşletme Fakültesi'nin fotokopisinde 80 sayfayı, 6 kopya 120 liraya bastırdım.

ozalit'çilere gidebilirsin. beşiktaş'ta necdet ozalit, altunizade'de de var.

ya da her üniversitenin çevresine konuşlanmış fotokopiciler de bu işi yapıyor. mesela hisarüstünde bulunan durak copy falan. ben de orada sevim copy diye bi yerde yaptırmıştım.

ilerde bedelli düşünmüyorsan şimdi git.

bölüm?

iş imkanlarını değerlendirebilmek için sordum.

askerlk cıksn aradan

ben ikinci secenegi sectim kendi adima cunku is bulmak icin 2 yil tecilli olmam yeterliydi ve cok sayida is imkani oldugu icin calismak daha mantikli geldi.. askerlikten alabildigine nefret ediyor olmamin etkisi de buyuk tabi bu karari almamda..

Bedelli düşüncem yok.

A)

sirkülasyonu fazla olan bi iş alanın yoksa askerlik hep engel olacaktır hem iş bulmada hem iş hayatında. Zaten askere gidecek mantığıyla yaklaşırsa işveren sana, yatırım yapmaktan kaçınabilir. Ben giderken tazminatımı almak dışnda faydasını görmedim. Zaman kaybettirdi bana.

B sıkkı cok boktan bi yere çıkyıor ben denedim. Git askerliğini yap.

mezuniyet sonrası direk iş düşünüyorsan askere git. çünkü zaten yeni mezuna karşı iş dünyasında bir alerji var. Bir de askerliği tecilli görünce kafadan çöpe atıyorlar. İstersen alem-i cihan ol kendi mesleğinde deha ol askerliği tecilli gören ik'cıyı geçemiyorsun. İk'cılar senin ne derece iyi olduğunla ilgilenmiyorlar bir iki parametreleri var onlar da askerliğini yapmış mı daha önce kaç yıl çalışmış.

Bedelliyi bekleyeceksen paran da varsa o zaman bilemem.

klemuri, tramvay, taj mahal

ucuz olsun diyorsaniz balkan

edit: herhangi birinin ozel iftar menuleri falan var mi bilmiyorum, genel olarak gittigim bi iki yeri soyledim..

www.sabirtasi.com.tr

rezervasyon gerekebilir.

philips değil.

öteki ikisi olabilir.

samsung ya da lg.
philips'i ele.

@philipsi neden elediniz hemen..

bende samsung var memnunum ama lg leri daha çok beğeniyorum

philips'in tüplü tv'sini kullandım, hiç memnun kalmadım. lcd alırken philips'i araştırdım, o seneki modeller usb'den mkv dosyalarını bile oynatmıyordu. oynattığı dosyalara altyazı eklenemiyordu. alan pişman oldu. samsung aldım, hiç problem çıkarmadı.

yıl oldu 2014 kesin düzeltmişlerdir ama mutlaka bir yerinde yine bir eksik vardır philips'in, güvenemiyorum.

lg hiç kullanmadım yorum yapmayayım ama hakkında sıkıntı duymadım.

biraz daha fiyat aralığını arttırarak Panasonic veya Sony'de alabilirsin.

Edit: ayrıca Philips'e de haksızlık yapılmış, genel olarak markaların kıyaslanması yanlış neticede, model model bakmak lazım.

şu format niye çalışmıyor bu video niye oynamıyor 3d filmde altyazı niye çıkmıyor bıdı bıdı etmek istemiyorsan samsung ya da lg. özellikle de samsung

Fiyat + Performans = LG

106 ekran LG aldım 3 hafta evvel. Bir tavsiye üzerine.
Iyi bir Elektronikçi arkadaşım var, onun tavsiyesi. TV süper.
Samsung ile LG'lerin ekranlarının aynı üretim olduğunu ve LG'nin Samsung'a göre daha doğal renkleri olduğunu söylemişti. Samsung'lar daha canlı renkler iletiyormuş ve gözlerin daha kolay bozulma sebebi olabilirmiş demişti.
Ama TV çok iyi...

Sharp.

İlla bunlardan biriyse LG.

samsung'um var ve çok memnunum. gerçi babaannemlere de samsung aldık ama o o kadar iyi değil.

60'' ve üstüyse Sharp, altıysa LG.

LG

panel teknolojisinde sharp ve diğerleri vardır da ev kullanıcısı diyince de samsung ve lg vardır.

ona bakarsan otomobil diyince de jaguar ve diğerleri vardır. ne yapalım, en iyisi o diye ötekilere bakmayalım mı?

sharp süper kalite olabilir ama en kalitelisi o diye daha orta hallileri es geçecek değiliz.

samsung'un ürünleriyle ilgili pek çok şikayet var sözlükte, aynı üretim bantlarında veya bölgelerde pek çok ürünün aynı anda yapıldığı, montaj vs. işlerinin çok da temiz olmadığını söylüyordu bir arkadaş.

philips'i de ben marka olarak kesinlikle tavsiye etmiyorum, ne mp3 çalarından, ne kulaklığından, ne de hdmi kablosundan hayır gördüm. evime sokmayacağım markalardan birisidir.

lg'yi önerebilirim. 3-4 sene önce lcd tv'sini aldık, en ufak bir problem bile çıkmadı şu zamana kadar. led monitörü de aynı şekilde. adamlar işi biliyor :)

Ben yenilerde lg aldım.görüntü çok güzel.42la620

Lg

kktc'ye git bence.

ohrid, varna

prompter, gitmediğimiz bir yer olsun istiyoruz da.. uçak bileti ekobilet, aerobilet, skyscanner falan başka bir alternatif yok mu

Aradığınız özellikler neler? Balayı suiti, odada kahvaltı, yatakta güller, lüks otel arıyorsanız ve bunu turla yapmayı düşünüyorsanız pek ucuza bulamayabilirsiniz. Arkadaşım Phuket'e gitmişti ki cennet ve ötesi gibi bir yer, toplam 3500-4000 gibi bir şeye çıkardılar ama oda normal otel odasıydı.

aychovsky, öyle dertlerimiz yok, zaten uçak bileti en büyük kalem; dönem yaklaştığı için; o yüzden bir yol arıyorum

peki kruvaziyer tatili?

onlarca yer önerebilirim de ilk aklıma gelen şu:
thy ile pisa gidiş dönüş 800 tl.
Pisa'dan 1 saatlik yolculukla la spezia
Orada 5-6 günlük deniz kenarında otel masrafı 2 kişi için 2000-2500 lira tutar.

7000 liranın yarısı etti

Avrupa'daki yerler için Almanya'daki şehirlere olan kampanyalar gibi Türkiye'den çok pahalı çıkmayacak bir yeri bulun. Oradan Ryan Air, Easy Jet, Vueling, Germanwings gibi firmalarla atlaya atlaya ucuza getirebilirsiniz uçağı. Kalacağınız yeri de hostelworld.com veya booking.com'dan ayarlayabilirsiniz. Sadece hosteller yok, ortalama ve lüks oteller de var.

Kos'a gidiş Bodrum'dan kişibaşı 19 Euro. Öyle bir şey yapabilirsiniz.

balayı suiti gibi bir tema aramıyorsan ben aşağıdaki yerleri tavsiye ederim. özellikle cinque terre'yi.

(bkz: boccadesse) (genova)
(bkz: cinque terre) (la speiza)
(bkz: portofino) genova la speiza arası

10-11 Ağustos arasına 6 geceyi nası sığdıracaksınız? iyi beslenin bari.

7000Tl'ye çıkacaksan cruise turlarına katıl. Hem denizde yüzen otel keyfine varırsın hem de ülke gezersin. sadece kumsalın olmayacak.

4gece yunan adaları : 2 kişi ~2500TL (3500TL ile de kendinize bişiler alırsınız)
www.etstur.com

Uçak bileti için THY dışı firmalara da baksanız?

www.gruppal.com

cennet gibi yerdir phuket, yoldan korkmazsanız tavsiye ederim.

temiz temiz kıbrıs'a git!!
bende yurtdışı diye kasmıştım ama pasaport, yol, konaklama vs düğün arefesinde girmesin bence. sonra daha rahat gidebilirsin bence ;)

metrobüs ile mecidiyeköye geçip oradan metro ile levent'e geçin. oradan 121A veya 121B hattına bineceksiniz.

eğer öğle saatlerinde gidecekseniz mecidiyeköy'den direkt olarak 121A veya 121B'ye binin trafik nispeten daha az olacağından otobüs mecidiyeköy ve zincirlikuyu'da çok zaman kaybetmez, rahat rahat oturarak gelirsiniz kavacık'a.

2 saat sürmez bu arada kolay kolay. 1.5 saat sürer en kötü.

trafiğin olmadığı durumlarda, merter'den metrobüsle topkapı. ordan 500t de alternatif olabilir.

e yok zaten ikiside mantıken aynı zaman diliminde geçiyor birini past diğerini present kullanmış.

cevap e değil mi? it usually puts an advertisement in a newspaper.

b nin neden yanlış olduğunu açıklamak için öyle saçma sapan bir yola gitmiş ama çuvallamış. anlam tutmuyor deseydi sorun yoktu.

perfect de dediğiniz gibi present tense in içindedir sonuçta.

e şıkkını googlela buldum, uyduruk açıklamalı yds kitaplarının evine ateşler salınsın :D

tense uyumu yokturdan ziyade doğrusu "are all required" kullanımıdır dese daha mantıklı.

@irbat asklasks soruyu doğru yaptım zaten de, b şıkkında niye tens uyumu yokmuş onu çözemedim.

@acukali ekmek, hacım birini past kullanmış dediğin hangisi oluyor?

@irbat e şıkkı nerde arkadaş şalksşadkdaşdsk

@spatzle, anneye anlatır gibi anlatabilir misin xd

valla @irbat'la aynı anda çözüyoruz galiba, e şıkkı doğru :( sorumla alakası yok diye yazmadım.

hemen bi soru daha:

"... until t.paine published "the common sense" and sparked off the american revolution."

a) voltaire's influence would have been more pervasive.

burda da tens uyumu yoktur diyo. ben ikisi de past tense diye elemiyorum bu şıkkı ama? bu pasifler ortalığı niye karıştırıyor sürekli?

son grammar dersimi üniv. hazırlıkta (hatta 1. döneminde) yani yaklaşık 13 sene önce aldım :) grammar açısından anlatmam zor ama şöyle diyeyim. tense uyumsuzluğu yok anlam farklılığı var. present perfect geçmişle alakalı bir olaya şimdiki zaman anlamı kazandıran bir tense. anlam açısından bakınca senin sorunun devamı, yine present simple olarak devam etmeli, ki e şıkkını yaptığına göre bunu zaten biliyorsun :)

kitap tense uyumu yok demiş. tense uyumu var ama anlam bütünlüğü olmadığından yanlış tense kullanılmış demesi lazımdı.

would have been geçmiş değil ki :)

evet will'in geçmiş hali ama burada kullanımı cümleye "conditional" bir anlam katmak. o yüzden tense uyumsuzluğu doğru açıklama.

kuralların yanında anlamları da dikkate al bence.

edit: düşününce yine tense uyuşmazlığı değil de anlam bütünlüğünü bozması denebilir açıklamaya.

kpds'de ben de 8 yanlış yapmıştım, beni referans alma sen yine de :)

ilk cevabımla aynı ikinci soruda adam tam açıklamadığı yere tense uyumu yok demiş geçmiş. voltaire's influence would have been more pervasive şıkkı kafadan olmaz çünkü kitabın basılması sonraki iş ama would have been de ancak sonraki iş olarak kullanabiliriz kullanırsak. ki zaten anlamsız oluyor cümle. volterin etkisi daha ikna edici olurdu ne zamanki sağduyu yayınlandı. yürü git anlamsız şey.

- genel fikir vereyim, bu tip sorularda tense vs. diye zaman kaybetmek en son önceliğiniz olsun genel olarak anlama ve derli toplu bir cümle oluşturabilmeye odaklanın. tense çok kafa yorarsanız a şıkkını da bu olmaz past perfect olması lazımdı diye eleme ihtimaliniz doğar çünkü. şıklara googledan baktım yine :))

bosver almanyayı yuannaıstan ya da ıtalyadan hatta macarıstandan al vızenı almanya gereksız yere kastırıyor. sırf davetıyen var dıye sana vıze vereceklerının garantısı yok.

www.istanbul.diplo.de

Başka bir ülkeden aldığın vizeyi ilk defa Almanya'ya girmek için kullanırsan kapıdan döndürülme ihtimalin kesine yakın.

Almanya kıl bu konuda.

farz ediyorum istanbuldasın. macar dan al vizeni wizz air le budapesteye uç. ordanda almanyanın stediğin şehrine iddiaya girerim istanbuldan doğrudan almanyaya uçmandan daha ucuza gelir budağeşteyi gormende yanına kar olur. sadece fikir.

her türlü istedikleri evrak + davetiye
kolaylık yok
hele arkadaşın türkse kolaylık sağlayacağını sanmıyorum

evrak azaltmıyor sadece vize alma şansını daha yükseltiyor. ha onun davetiyesiyle otel rezervasyonu, kalacak yer gösterme gibi dertlerden kurtulabilirsin.

almanya'ya sakın başka ülke vizesiyle giriş yapma. almanya ve fransa bu konuda çok ciddiler. diğer ülkeler pek takmıyor. başka ülke vizesiyle gideceksen aktarmalı gidersin ama bu sefer davetiyenin önemi kalmaz.

the knight of the apocalypsy +1

hatta budapeşte'den easyjet ile berlin'e en fazla 50 euro'ya uçarsın.

@apocaly - benzer bir durumda alman görevliler diger ülkede neden bir gün dahi kalinmadigini sorup bekletmis, sacma sacma sorular sormuslar. arkadatan teyit.

alman bu, kil. yapar mi yapar. kafasina göre.

edit:siz sorunca tekrar actim baktim konusmayi da transit ucus muymus neymis ucaktan inince binaya giriste görevliler kisa kontrol yapmis ayak üstü, ispanyadan gecti yanlis hatirlamiyorsam.

ha ama evet simdi ben kendimden süpheye düstüm, görüsünce sorayim hikayenin aslini bir daha.

Almanya vizesi ile ugrasma hic.
the knight of the apocalypsy +1 diyorum baska birsey demiyorum

@portmanto budapeşte'den almanya'ya geçerken pasaport kontrolünden geçmiyorsun ki? kim nerede kontrol etmiş?

evet şengen alanına gırdıkten sonra havalanında vize sorugusu yapılmıyor ki.

yahu saçmalamayın nasıl daha ucuza gelecek budapeşte üzerinden? daha 2 hafta önce uçak biletini 1 hafta kadar önce almama rağmen 100 euroya düsseldorftan istanbula geldim. 50 euro'ya budapeşte uçağı zor bulursunuz. hepsi bir yana 20 lira ucuza gideceğim diye o aktarması beklemesi bilmemnesi çekilmez.

attığım linkteki gerekli belgelerle birlikte davetiyeni vereceksin. o kadar.

fayfim boş boş konuşma bilmiyorsanda millete atar yapma. al 5 gün sonra budapeşte uçağı 40 euro indirim kartıyla 30 euro.

imgur.com

bu da budapeşteden dortmunt uçağı

imgur.com (berline uçuş yokmuş ama frankfurt dortmund vs var. işe yaramıyorsa bile low cost bir suru cucus bulursun. indirimle 27 euro yani indirim kartıyla 57 euroya istanbul dortmund ucabilirsin. bu arada budapesteyıde soyle bır gezersın ucuz şehir.


sen bilmiyorsun diye neden olan birşeyi inkar ediyorsun?

Ben motor aldım. Hem işime yarıyor hem de satarken çok kaybetmiyorsun. Ama bu maaşın varken mantıklı çünkü aylık belli bir masrafı da var.

O kadar parayla yapıalcak en mantıklı şey döviz altın vs. almak sanırsam. Altın al derdim ama yıllardır yükselen şey son zamanlarda düşmeye başladı. Bence azar azar euro dolar altın bölebilirsin. Hepsinin aynı anda kaybettirmesi çok zor.

öğrenciyken biriktirmişsin negzel. neden kaygılanıyorsun? 1 sene daha bekle mezun ol, sonra iş arama sürecinde ihtiyacın olur.

döviz ve altına parça parça çevirmek kaybettirmez ama kazandırmaz da şu aşamada.

döviz kazandırmaz.

lazım olmaz falan diyorsan fonlara tahvillere bağlayabilirsin.
Altın da keza çok kazandırmaz riske atmaya değmez.

En güzel yapılacak iş borsaya girmek. Kısa vadede hem kazanabilme imkanın olur hem de kaybetsen bile büyük tecrübeler kazanıp ileri de kazanma imkanın olur.
Borsayı da öğrenmiş olursun.

gel gel, sen de gel borsaya.

bist 100 hisselerinden al. borsa seçim beklentileri ve sürpriz olmayan sonuçları her zaman olumlu karşılar. rte'nin kazanacağı da belli olduğuna göre 1 ayda sana en az %10-20 getiri garanti. sonra hisseyi beğenirsen koy kenara unut gitsin o kendi yükselir.

misafirperverlik konusu olabilir mi? mesela biz misafir konusunda daha hassasız.

ortalık yerde burun sümkürmek

ortalıkta gürültülü patırtılı burun sümkürmek. (yabancı kümesi içinde ki herkes yapıyor mu bilmiyorum ama italyanlar bu becerileri ile senfoni orkestrası kurabilirler)

para meseleleri.
mesela bir yere götürür sizi, siz de benzin parasını verirsiniz ayıp olmasın diye, hemen alırlar. biz olsak "ya lafı mı olur, sok o parayı cebine" falan deriz.

Sesli sümkürmeleri.

her ortamda bagirarak konusmalari.

gaz çıkarıyorlar ya o iğrenç işte

Taksim nostaljik tramvayda turist bi adam oturuyodu, inecegini zannetti kalkti kapiya yanasti. O esnada yerine bi kadin oturdu gencten. Adam orda inmemesi gerektigini fark edince geri dondu eski yerine, kadin da hemen kankar gibi oldu, adamdan yok yok oturun est. tarzi bi tavir beklerken yuzunde bir siritisla omuzlarini silkti ve oturdu. Kabalik bence bu, yurt disinda da sahit oldum, pek yer vermiyolar, kadin erkek fark etmez. Kabalar biraz.

çinlilerin şapur şupur yemek yemeleri.

yazılmış ama tekrarlamaktan zarar gelmez.

bağıra çağıra konuşmaları ve hayvani sümkürmeleri. kadın, erkek hepsi aynı.

Bir grup insanla kaldırım kenarında otururken şimdi milliyetini vermek istemediğim bir kadın tuvaleti gelince bizle konuşurken, tamamen o kaldırım kenarında, hiç muhabbeti ve istifi bozmadan açıp işemişti. Sonra konu ile ilgili arkadaşlar da "Ne olacak, insani ihtiyaç" tarzı yorumlar yapınca "TEM kenarında işeyen vatandaşlarımıza çok haksızlık ediyoruz o zaman. Bunlar işeyince medeniyet, onlar işeyince cahillik oluyor" ile "İşedi koskoca kadın. İğrenç" arasında gidip gelen duygu fırtınalarım oldu.

çok uç bi örnek diil ama, iki amarigalı telefonda konuşuyoken, içlerinden biri ''I gotta go!'' diyo ve orda bitiyo konuşma. öbür taraf da bundan alınmıyo. bizde böyle bişey yapan olsa, ''sen geçen gün niye telefonu yüzüme kapattın?'' sorusuna muhatap olur.

ama bi de bu soruyu tersine çevirip sormak var ki, bu listeyi üçe katlar heralda.

toplu ulaşım araçlarında aracı satın almış gibi davranmaları...
Antalya'da tramvay tıklım tıklım, birçok kişi ayakta duruyor,
2 turist oturuyor, maşallah sırt çantaları da iki koltukta oturuyordu.

öküzün büyüğünü ahırda unutmuşum!

dalje.com

bunun anlamı bizde farklı, onlarda farklı!

sümüklü,

muhtemelen çok iyi bir ailede yetiştin, Türkiye'yi yeterince tanımıyosun ve İstanbul'da araba kullanmadın.

www.youtube.com

ben Türkler çirkin filan demedim.

Soruyu tersten soralım dedim. Yani Türklerin yaptığı ve Amerikalıların kabalık olarak gördüğü şeyler diye soralım. Amerikalı dememin sebebi, ikimiz de iyi kötü bişeyler biliyoruz Amerika'ya dair...

Ben Amerika'da 8 senedir araba kullanıyorum. Şimdiye kadar 1 tane bile BMW'li götüme kadar girip selektör-korna yapmadı. kuja dostumuz beni çok iyi anlar.

Senede bir defa trafik magandasına denk geliyorum. Onda da o kişinin göçmen mi Amerikalı mı olduğunu anlamama pek imkân yok. Yalnız geçen sene bişey oldu: Stop levhası olan bir kavşakta durdum ve hareket etmekte 1 saniye kadar geç kaldım. Geceydi ve kendimi emniyette hissetmedim, yol görünmüyodu. 1-2 saniyelik bir tereddüdüm oldu. Arkamdaki X5'li kornaya bi asıldı!!!! En az 5 saniye süreyle kornaya bastı ve yanıma gelip camını açtı. ''Are you driving???'' diye bağırdı bana. Ben de camımı açıp, ana, avrat, sülale, bacı, ciğerlerim parçalanıncaya kadar küfrettim. Ne var ulan! Ne var!!! diye basbas bağırdım. Cevap: ''Türk müydünüz abi? Pardon!''

Benim burda bi patronum vardı, odama girmezdi. Çünkü odam, özel alanım olarak kabul ediliyor. Odamın kapısında durur ve oradan konuşurdu benimle. O başka bir işyeriydi. Şimdi işyerimde, iki gün önce, patronumun patronu geldi yanıma. Ben de mesai saati olmasına rağmen, kulaküstü kulaklıklarımı takmış müzik dinleyerek yapıyodum işimi. Onu görünce, kulaklığı çıkardım tabii. Kulaklığı da hemen çıkaramıyosun. En az 1-2 saniye sürüyo. Adam kibarca ne dedi biliyo musun? ''Sorry for bothering.''

Sana hiçkimse özel hayatınla ilgili bir soru soramaz. Hem yazılı hem de yazılı olmayan kurallarla, kesin olarak belirlenmiştir bu. Misal, doktor randevusu aldın. Âmirinden izin istiyosun. Ne doktoru? diye soramaz. Hatta doktora gittiğini söylemek istemiyosan, personal business der geçersin. Neymiş o personal business diyemez. Doktora gittin, döndün. Neyin varmış diye soramaz. Gizlice senin dosyana bakamaz, teşhisi neymiş acaba diye. Türkiye'de bi patronum vardı. Soruyodu kıza. Kız da kadın doğumcuya gideceğim diyodu. Kadın doğumcunun adını soruyodu bu defa. Dün burada bi duyuru vardı. ''Sevgilin yemek yapıyo mu?'' diye soruyomuş akrabalar mesela. Yapmıyo dersen de, bi yığın kafa ütülüyomuş.
Amerika'da bir süre yaşamış bir arkadaşım, Türkiye'ye döndü. Sonra orada yapamadı, tekrar Amerika'ya döndü. Türkiye'de, İstanbul'da, oturduğu sitede, arabasının yanına biri yaklaşmış. Biri dediğim, bir komşu ama selam sabah olmayan bir komşu. ''İkinci el mi aldın sen bunu?'' diye lafa girmiş. Bu Amerika'da kabalık olarak nitelendirilir.
Misal, markettesindir. Raflar arasındaki koridorlardan birinde dikilmiş, ve raflara bakıyosundur. Ama biraz geriden bakıyosundur. O koridordan geçmek isteyen biri, Excuse me diyerek geçer seninle raf arasından. Demese noolur? Hiçbişey olmaz. Çünkü geçebileceği başka biyer yoktur ve senin hava sahanla, onun rotası kesişiyodur. Ama der ve geçer. Başka bir ülkede daha yaşadım epeyce bi süre. Oradaki kibarlığa ve uysallığa da hayran kaldım.
Buna benzer çok örnekler verebilirim. Sen de diyebilirsin ki, sahte bir kibarlık o! Genelde sevgisizlik hâkim, yalnızlık hâkim, bencillik hâkim! Haklı da olursun, bunu demekle. Ama konu kabalıktan açıldığı için listemiz kabarık dedim.

yurtdışında ortalama bir türk erkeği de, türk kadını da gayet beğeniliyor.

demişsin. bu tespitine katılamayacağım. senin ortalama zannettiğin o Türkler ortalama değil. askerlik yapmadığın ve büyük bi ihtimalle Anadolu'da yaşamadığın için sen Türkiye ortalamasını bilmiyosun.

@tepedeki saykedelik abim

sümüklü hatırlattı. bişey daha unutmuşuz. Başka ülkeleri pek bilmiyorum ama Türkiye'de tuvaletin zemini pis bir yer olarak kabul edilir. Amerika'da ise, adam laptop çantasıyla, sırt çantasıyla giriyor şirketin tuvaletine. O çantayla birlikte giriyor tuvalet kabinine. E, tuvalet kabin kapılarının altı da, yerden 35 santimetre kadar yüksekte. Yani klozete oturmuş bir kişinin ayakkabılarını görüyosun. Adam o çantayı yere koyuyo, onu da görüyosun. bu da bizim pek yapacağımız bişiy diil.

manuel.

Diş ipi. Onun dışında klasik diş fırçası.

manuel

manuel kullaniyorum

ama sar(z)lilarin daha iyi temizledigini soyluyolla. daha etkili temizlik sagliyormus

diş taşı üretimim taş ocağı misali olduğundan hekim tarafından şarjlı önerildi. min 2 dakika fırçalamış oluyorum zaman ayarlı olduğu için.

şarjlı var bende, bi daha geri dönemedim kullandıktan sonra. klasik kullanınca temizlenmiyomuş gibi geliyo.

Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden bir prof doktor bana şarjlı önermişti.

dipnot: *** Ağız temizleme suyunun içindeki alkol oranı yüksek olduğu için kesinlikle önermiyor.

normal

<a href="hizliresim.com"><img src="i.hizliresim.com " /></a>

Valla sabah ve öğlen normal. Akşamları sarjlı.

manuel. Neferkitty diş hekimi. Ona da sormalı.

manuel tabii ki, şarjlı diş fırçası kapitalizmin bir oyunu.

manuel

manuel kullan

diş hekimiyim

şarjlı kullanırken dişlerimde kum gibi ufalnmalar meydana geldi. manuele döndüm düzeldi.

manuel forevır.

şarjlı. ayrıca diş ipi ve ağız suyu.

2009'dan beri şarjlı kullanıyorum. tatillerde manuel alıyorum yanıma, sanki diş fırçalamamışım gibi geliyor.

normal diş fircasi. bi ara sarjlılardan almıstımda kullanamadım rahat değil.

normal kullanıyorum.

şöyle bir şey çok ilgimi çekti: www.foreo.com

almam tabii. ama alasım geldi, yalan değil.

şu aralar huawei ascend p7.

Alınır lakin yeni çıkmış bi telefon alınmaz. Vergilerden dolayı bayağı pahalı. İmkan varsa Hong Kong'a gitmeli. Ama mesela iphone 5s değil de iphone 4s veya iphone 5 alınabilir. Ben 2 sene önce 5'ler yeni çıkmışken, 4'ler türkiye'de 1200 tl civarıyken 600 liraya iphone 4 alıp geldim, halen bi sorunu yok (4'lerdeki kronik home tuşu sorununu saymazsak). refurbished telefon çoktur çin'de. dikkat et. shanghai için dükkan tarif edebilirim.

android telefonlara ise güvenemedim. çok iyi taklitleri var. adamlar yapıyor :)

bence çin'den en alınacak şey çanta, bavul türevleri. hem ucuz hem kaliteli. hatta mont blanc gibi markaların taklitleri falan da çok başarılı.

@spatzle iphoneların fiyatlarına baktım, 5c 8gb bile 1.400 tl'den başlıyor. 5s ise 1800 civarı. pasaporta işleme vs. neredeyse kafa kafaya geliyor en azından garantisi olur burada. galaxy note 3 ya da herhangi bir f/p telefonu alabilirim markası mühim değil ama dediğin gibi, sahtekarlık çokmuş. elimde patlamasından korkuyorum. bildiğin güvenilir mağaza var mı pekin'de?

@esmer huawei ascend p7 güzel bir telefon. pekin'de güvenilir neresi var alabileceğim?

pekin'e hiç gitmedim. internette arat, türk öğrencilerin forumlarına denk gelirsin. ben shanghai'da öyle buldum o dükkanı.

htc one m8 yeni çıktı pahalıdır ama m7 alınabilir. tavsiye istiyorsan.

Huawei honor 3x

La

Sadece adını kullanıyorum.

edit: aslında bir iki şey çıkıyormuş ağzımdan, düşününce aklıma geldi ama birden garipsedim kendimi. o nedenle yazmayayım, hatta dikkat de edeyim ki çıkmasın öyle ağzımdan.

adının sonuna ''beyciğim'' ekliyorum.

*aram

moruk, kanka, abi, göt, amın oğlu

isimlerini deforme ederek söylüyorum ben.

"Hayatim"..

ya yok aslinda "haci" "mudur" "hafiz" "olm" "la olm" filan diyorum ama. "Hayatim" diye hitap edenlere imrenmisimdir.. bi gun bende istiyorum.

balısı diyorum ben çok samimiysek.

reyis, basganim.

aga, birader

hacı-birader

hacı, abi.

Alo, abi, hacı

bebişim canlarım cnm panpa hacı kanka

kendimden soğudum şu an:D

en yakın erkek dostuma sevgolattam diyorum. o da aşkolattam diyor.

pasam

olm, la, mal.

genelde: isim, seyrek olarak: oglum (olm seklimde), cok cok seyrek: hiyar, hayirsiz.

Dingil lafını severim.

hacı

dingil kesinlikle.

adı ecem ama ben kendısıne ayşe, kankisi güzel ,dıto ,panço, pompik ve daha birsürü hepsinede istisnasız bakar :)

abi
olm
lan

aga diyorum herkese.

arap

dostlarıma hacı, aga.
arkadaşlarıma moruk, amcoğlu, hafız, müdür.

bro, koçum ve isim+ciğim

hepsinin hikayesi var. yoksa aslında pek sevmem bu hitapları.

çok terbiyesiz olucak abi afedersin ama ben direk pezevenk diyorum

onun dışında kuzen, dostum, karşim, abi

female arkadaşlarıma ize genelde isimle hitap ediyorum. çok yakın arkadaşımsa güzelim falan derim o da beeeelki

Hepsine ismiyle. Sadece isminine abla/abi eklediklerim var.

çok yakın bi arkadaşım bana "naber len keraneci" diyor.

ben kızsa ve çok yakınsa canım, bebeğim, güzelim derim, erkekse sadece ismi, ismi'cim (sezgincim gibi) ya da bazen hocam, hacım, bro, dude vs.

bebeyim, yavru, yavrum, yavruceğzim, nadiren hacı. kız erkek fark etmez.

Müdür, abi, canım falan aklıma ilk gelenler..

isim.

Düz insanım sanırım. Dostum ya da dude ya da isim. Bı kadar.
Kızlara doğal olarak canım ve tatlım da diyebiliyorum ama erkeklere tatlım demem. Çok gay duruyo.

bro - cinsiyet ayırt etmeksizin

dişilere: çıtır, fıstık; erkeklere: moruk, la, hacı

isimleriyle

kenk, bro, brozinho, firlama, firildak

kel olanlara "napıyon lan kel" demek adettendir :)

@want2die iki kere mail attım cevap alamadım telefonda da başka konuya geçiş yaptı net bir şey söylemedi daha önce böyle yapan oldu mu onu merak ettim.

ben 1.5 ay çalıştığım bi yerden çıkarken bu evrakları alıp aynen yeni işime teslim etmiştim. o kurumdan orjinallerini iste.

kendini çekici hissetmeyen insanlar eşitlik konularına kendini çekici hisseden insanlardan daha çok önem veriyormuş ve daha liberal olma eğilimindeymiş. kendini çekici hissedenler ise tam tersi kısaca.

tipin iyi değilse eşitlik, özgürlük falan gibi mevzulara daha çok kafayı takıyormuşsun. tipin iyise hayat sana güzelmiş. biraz ayrımcı bi cümle olmuş. böyle dedim acaba tipim iyi değil mi lan.

Geçen gün bir arkadaş daha sormuştu.
Orada Avrasya otopark var. Bİr otelin özel otoparkında iş yapıyorlar.. ÜCretsiz servisleri vs. var..
www.eksiduyuru.com

www.ispark.com.tr

bir de pegasus ile ucacaginda ekopark var o da gunluk 12 lira: www.flypgs.com

motorlara ücretsiz.

işpark bazen dolu olabiliyor. alternatifleri de not et. 7 tl ama dönüşte thy ile uçarsan ilk gün ücretsiz, ikinci gün 3.5 lira.

dış hatlar, iç hatlar aynı yerde sabiha'da. dolayısıyla ikisine de aynı uzaklıkta. servisin kalkış saatine gelirsen 5 dk ordasın yoksa 10-15 dk beklersin.

adamakıllı okur, bi de üstüne yabancı dil eklerse senin müdürün bile olabilir. kod dersleri var ama çok fazla değil, genelde sistem analizci olarak çalışıyorlar. özellikle bankacılık sektöründe.
sözlükteki başlığa da bak, çok şeyler yazıldı.

Merhaba,
IT sektöründe çalışıyorum. MIS yüksek lisansı yaptım. Tabi ki herzaman olduğu gibi kendini geliştirmesi ve ilgisi de büyük etken olmakla birlikte, bütün değişkenleri eş tutarak, yazılım mühendisi kadar rahat iş bulamayabilir, ve muhtemelen de gelir olarak yazılım mühendisine göre az kazanabilir.

Tabi dediğim gibi, mezun olup iş analisti ardından Proje yöneticisi olabilir. Bu durumda bir developer'a göre daha rahat çalışıp aynı paraları kazanabilir. Ama bu pozisyona gelebilmek için daha çok çalışmalı.

Kısacası benim şahsi deneyim ve gözlemlerime dayanarak; Yazılım mühendisliğini tercih ederdim. Bir yazılım mühendisi MIS mezununun yaptığı her işi yapabilir, ama tersi geçerli değil bence...

hangi okul olduğu önemli bu bölümde. boğaziçi'nde bu bölümü okuyan arkadaşlarım çok iyi firmalarda yönetici pozisyonunda. bir de bilişim sektörüyle sınırlı kalmayıp bir çok alanda görev alabiliyorlar.

daha iyi bir alternatifi yoksa tavsiye ederim ben, tabi istediği plaza çalışanı olmaksa.

the it crowd var baya da komik.

24.

(bkz: the muppet show)

Şefkat Tepe, Beşinci Boyut.

fringe.

5 sezonda 1 ya da 2'dir.

sherlock da keza sayılabilir.

doctor who'da da öpüşme var da yani öpüşen uzaylılar seni rahatsız ederse bilemeyeceğim. onun dışında oyumu doktora veriyorum.

prison break, maykıl gay olduğundan sarayla bi kere öpüştürdüler sadece :/ bi de sucrenin eş ziyareti var ama 2 sn sürmüyo.

Simpsons

Prison break

Person of interest

Blacklist

Monk. Çok da eğlenceli. 8-10 bölümde bir öpüşen birileri var ama sadece öpüşüyorlar, o da kısa oluyor.

ring derken, arayacağım manasında kulanmış :) sakin...

Telefon açacak sana. Sonrasında yüzük verir mi ben bilmem.

+1 stunky
:)))

tr.wikipedia.org

ahahhaha telefonumu çaldırcak yani aşlsdklaşdk kontörü yoksa demek ki :)

Allah da sizi güldürsün kfejdkdkdk

Adamın gelmeye gönlü yok bu arada onu anladım ben mailden.

bu kadar deneme yaptığınıza göre projeksiyona bağlan(Windows+P) demeyi de denemişsinizdir herhalde ama gene de söyleyeyim. bende de otomatikken sonra o ekran çıkmamaya başlamıştı. ayarlar değişmiş kendi kendine..

bilgisayarcıyı, sizi ve bizleri şaşırtan işlemi yaparken aynı kabloyu mu kullandınız? kablo ve soket girişinde temassızlık yaşanıyor olabilir ve bu sadece sizin kablo ve bilgisayarda olabilir. anlaşılan kabloyu başka bilgisayarla deneyince sorun yok demişsiniz. ama bence sıkıntı kabloda ve dolaylı olarak bilgisayarın hdmi girişinde. bu bilmeceden bu cevap çıkar sadece.

onun dışında driver, otomatik bağlantı cevapları da olası.

sonrası lanet olsun atom fiziğine...

komple ekran kartını silmeyi denemedim deneyemedim korktum. windows + p denedim bişey değişmedi. aynı kabloyu denemedim 3 farklı kablo denedim o kablolar diğer bilgisayarları playstationu gayet güzel bağladı. hatta dediğim gibi benim bilgisayarı diğer tvlere de bağladı. ama benim tv benim bilgisayar ı ıh.

komple ekran kartını silmeyi beceremem diye düşünüyorum bide aklıma da yatmıyo gerçi bu işte mantık aranmıyo ama yani ne oldu da birden görmemeye başladı ekran kartı yazılımına bundan sonra arkadaşın arçelik televizyonuyla çalışmıyoruz diye kod mu girildi.

sil mi diyosunuz komple ekran kartını?

benim kuzenim sürekli soda içiyordu, bir kere o hem mideye hem de tansiyona zararlı.. bi bok yaptıklarını sanıyorlar..
ayrıca sade suyun yerini hiçbir şey tutamaz..

ben onların bırak maden suyunu, su olayını da anlamadım. evian evian diyorlar, yok bilmem kim konsere geldiğinde 40 şişe evian istemişmiş vs. merak ettim zamanında metro markette bir tadına bakayım dedim, balkon demiri yalamış gibi oldum, yemin ederim bedava verseler içmem. şişenin yarısını içip rafa geri koydum adsafgds bence bizim sular yumuşacık, mis gibi. ama işte bunlar hep damak tadı, alışkanlık :/

dereceleri var fakat normal olanı yine bizdeki maden suları kadar gazlı ve sert değil. içimleri çok yumuşak.

soyle, burada suyun tadi bi acayip. mineralli su diye satiyorlar, adam gibi icine mineral katilmamis ya da mineralsiz, turkiye'de ictigimiz su gibi su satilmiyor adam gibi. bu sularin tatlari o kadar igrenc ki insanlar gazli maden sularindan iciyor. ben mesela fransaya ilk geldigimde hep musluk suyu iciyordum, musluk suyuna ulasamiyorsam perrier aliyordum. cunku ne zaman gidip bir sise su alsam, boyle tatlimsi, igrenc bir suyla karsilasiyordum.

bir çok avrupa ülkesinde su direkt musluktan içiliyor ve aynı şekilde şişede sudan bile daha saf halde.

bu nedenle genelde dışarıda ve yemeklerde mineral suyu içerler, evde normal su da içerler, spor yaparken de normal su içerler.

evropa'da table water dedikleri sıulari cokca tuketiyorlar

bir de perrier
apollinaris
s.pellegrino

icerler bunlar

hicbiri kizilayin yerini tutmaz afedersiniz

maden suyundan ziyade gazlı su içiliyor. bizim soda diye ufak cam şişelerden içtiğimiz şeyler kadar mineral vs yok bunlarda. anyonları katyonları vs az. pellegrino güzel bir su mesela, belki de cam şişede geldiği için, ama arkadaşın dediği gibi, bizim sodaların yerini tutmaz. konsept farklı zaten.

ben bizim maden suyu gibi sertini , geğirtenini görmedim, bizdekiler harbi doğal mı? dışardakiler karbondiksit basılmış gibi daha çok. biri aydınlatsa iyi olur valla.

isveç'te musluk suyu dahil bütün sular çok temiz ve lezzetli. sparkling water diye satılan su da bizim soda gibi gazlı değil. pellegrino da dahil hiçbir gazlı su bizim soda kadar acı değil ve geğirtmiyor. içerik farkı var muhtemelen. haa bizim sodayı da severim ama yurtdışına çıkınca tercihimi sparkling water olarak kullanıyorum, zira isveç dışındaki ülkelerde satılan normal suların tadı berbat. normal su satışı da yaygın avrupa'da.

@tresrichesheures
dogal maden suyu diye gecenler gercekten yeraltindan cikan mineralli su

maden sodasi dedikleri ise (hatta su aromali limonlu, elmali olanlar) direkt co2 basilmis su oluyor.

onlari tercih etmemek lazim gelir

şu var ama:

www.sehirfirsati.com

tabi sitede yazdığı gibi 900 lira değil bu cihaz:

store.apple.com

ama apple ürünü değil. third party bir ürün. çin firması ihealth tarafından üretiliyor. kendileriyle tanıştım, iyi çocuklar :)

1500-2000tl olarak internette gördüğün fiyatlar tamamen şişirmedir ,4 kamera+dvr+hdd+adaptör v.s bir sistemi perpa'dan 500tl'ye alırsın.

sadece iki kamera işimi görür dersen verdiğin linkte ki gibi ucuz yollu bir ip kamerada iş görür.
www.dx.com

club.dx.com

ebaydeki işine yarar. gerektiğinde konuşabiliyorsun da onun aracılığı ile.

ip camera'lar mi ne varmis direk internette ayarladigin ip'den yayin yapiyormus

karahan.dr.tr

geçen ramazan'ın ortasında sakatlandım. ortopediste gittim. birkaç ilaç verdi ve "zamanla geçer" diyip yolladı beni. ilaçları kullandım, sporu kestim, dişlerimi bile zor fırçalıyordum zaten, ne sporu. birkaç ay sonra, baktım bir iyileşme yok, bu sefer fizik tedavi uzmanına gittim. mr çekildi, biceps tendiniti teşhisi ile 20 gün fizik tedavi gördüm. fizik tedavinin ardından 6 ay boyunca, hiç üşenmeden, her akşam, kuvvetlendirme ve germe egzersizlerini yaptım, sonrasında da 20 dakika buz uyguladım. 6 ayın sonunda spora geri döneyim dedim, 10 kg bench yaparken bile zorlandığımı gördüm. tekrar spora ara verdim. 1 ay hiçbir şey yapmadım. ağrı geçer gibi olunca hafif spora başladım. şınav çekerken aynı yerde yine ağrı oldu. bu sefer spor hekimine gittim. omuz impigmenti teşhisiyle bir egzersiz programı verdi. bu egzersizleri de her gün yaptım. kontrollere de muntazaman gittim. ağrı yine geçmedi. bu sefer bir başka ortopediste gittim. yeniden mr çekildi. onun teşhisi ise, rotator cuff yırtığı ve omuzda bursit. bir iğne yağtı, 20 gün sonra gel dedi. gittim, ağrı yine yerine duruyor.

neredeyse 1 yıl oldu. ağrı hafiflemekle birlikte, omzumu zorlayan bir hareket yaptığımda, nüksediyor.
spor hekimine de gitseniz, fizik tedaviye de gitseniz, söyleyecekleri şey hep aynı "sporu kes". gittiğim bütün doktarlara anlatıyorum, "profesyonel bir sporcu olsaydım, bu işten milyon dolarlar kazanıyor olsaydım, bana yine de 'sporu kes' mi diyecektiniz?" bir cevap yok. spor hekimine "bench press yapayım mı, bir zararı olur mu?" diyorum, cevap "bilmem" oluyor. ortopediste soruyorum, "bench press de neymiş, en iyi spor yürüme" diyor.
sakatlandığım günden bugüne, 7 farklı doktora gittim (1 profesör, 2 doçent, 1 yar. doçent ortopedist, 1 doçent fizik tedavici, 2 uzman spor hekimi).
2 kere mr çektirdim. hepsi tek bir ortak noktada buluştu: ağırlık kaldırmak spor değil, sen iyisi yürü.
şu anki durumum:
sakatlandığımda, 86 kg( bar dahil değil) bench yapabiliyordum. şu anda 20 kg yapıyorum. ağrı devam ediyor. biceps, triceps, sırtta problem yok. problem yok dediğim, önceden 16 kg ile biceps curl yapıyordum. şimdi 6 ile yapıyorum ama yaparken bir ağrı yok. triceps ve sırtta da ağırlıkları azalttım, onlarda da ağrı yok ama benchte ağrı devam ediyor. spor öncesi çok iyi ısınıyorum, spordan sonra da 10 dakika germe hareketlerini yapıyorum. bunun yanında, haftanın 2 günü, rotator cuffları kuvvetlendirici egzersiz yapıyorum. spor yaparken duruşuma çok dikkat ediyorum. scapular egzersizleri yapıyorum. Mouse kullanırken kolumu uzatmıyorum. günde 20 dakika buz uygulamasına devam ediyorum.
işiniz zor ve sabır istiyor. allah kolaylık versin.
şu amcaya bir kulak verin,
www.youtube.com

Spor hekimliği deyince aklıma ilk Bülent Zeren geldi, hastaları genelde profesyonel sporcular. Sporu kes demeyecektir. Gidip bir danışın İzmir'deyseniz.

Bezmialem'de Tolga Saka var.

arkadaşlar çok teşekkür ederim, yalnız belirtmeyi unutmuşum ankara'dayım. şehir dışına gidebileceğimi sanmıyorum.

marcelorios, abi geçmiş olsun. baya depresif bir tablo çizdin ama çok moral bozucu bir durum gerçekten de. epey zor bir süreç bekliyor anlaşılan..

"Tez"in adını farklı yapmalarından kaynaklanıyor. Herkes proje, çalışma, tez yapıyor, adları farklı. Örneğin bizde de lisans için "Bitirme Çalışması" kullanılır ama tez derler öğrenciler kendi aralarında. Hatta bir kısmı adının tez olmadığını bile bilmeyebiliyor.

Tezsiz yüksek lisans yapanlar bile son bitirme projesini tez yazıyorum diyerek anlatıyorlar. isimler farklı.

boğaziçi'nde okudum. tez de bitirme projesi de yoktu. son yıl seminer dersi vardı. bölüme göre de değişiyor.

türkiye'deki tezler o kadar dandik ki, bitirme ödevi vs. ler de tez olarak anılır olmuş.

Bitirme çalışması, bitirme projesi, bitirme tezi, tez vs. gibi isimleri oluyor. Bizde de ismi tez olan bir olay yok ama boru gibi 6 kredilik bitirme çalışması var. Evet tam manasıyla boru gibi :/

benim cevabım yapıkredi adios olur.

garanti müşterisiyim ve alışverişten mil toplamak çok kolay değil. yoğun kullanım gerektiriyor. milleri thy uçuşlarında kullanabiliyorsun ama genelde istediğin uçuşa yer bulmak zor oluyor. gerçi son düzenlemeyle iç hatlar için gereken mil miktarı düşmüş ama yine de aidos kullanan arkadaşlarım daha fazla kampanyaya denk gelip uçak bileti alıyor.

şayet yıllık 50.000 mil toplayabileceksen garanti, yoksa adios diyorum. maximiles'ı bilmiyorum pek.

Kadıköy'deki pilavcı var. 2 ya da 3. dükkanı açtı.

Yeditepe Üniversitesi'nin orda pilavcı vardı, sonra arabasını koyduğu yerin karşısındaki dükkanı aldı. Arabadaki lezzet yoktu sanki.

fulya'da yes kardeşler var. dürüm yapıyorlar

fatih historia'nın karşısındaki pilavcı

istiklaldeki sabırtaşı (adam önceden içli köfte yapıp tepside satarmış, sonra burayı açmış, ben mezun olmadan önce arasıra adamı yine aşağıda tepside içliköfte satarken görürdüm, devam ediyor mu bilmiyorum)

bahcelievler sanayii'de kanatci haydar var kanadin mucidi

Nejat işler nişantaşında sokakta kitap satardı, sonra beyoğlu'nda sahafı olmuştu.

yeniköy'de teknede balık ekmek yapanların hepsi istinye-yeniköy hattında alkolsüz balıkçı lokantası oldu zaman içinde.

göztepe fırat dürüm evi.
eskiden yine aynı yerde seyyar olarak dürüm satıyordu.

2 ayrı duyuruya aynı cevabı yazdığım ilginç bir gün.

taksim sabırtaşı restoranı. önceden istiklal'de içli köfte satarmış.

maltepe (bkz: dönerci ali usta)

gözler renkliyse çogzel olur. değilse sıradan.

ikisi de çok sıradan ve basit

Çok para vereceksen değmez, lcw'de bile daha güzelleri vardır. Uygun alacaksan laciverti alabilirsin, maviyi beğenmedim.

50 lira

gözler ela. belirgin değil öyle

basit ve sade sevenler için çok güzel. ben sevdim.

neey 50 lira mı. hiç sevmedim.

düz adam tişörtü.

söylediğim havada kalmasın diye gerçekten lcw'ye baktım :D

laci ve mavi mi istiyordun, al sana:

www.lcwaikiki.com

www.lcwaikiki.com

al bu da gönlümden koptu

www.lcwaikiki.com

cimri değilimdir. ama bu örnektekiler 50 liraya değmez. 15 liradan 3 tane alıp üstüne de çay içersin :)

malum olduğu üzere, fit bir vücutta daha iyi durur (bu geyiği yapmadan olmazdı)soldaki renk anlamında iyi duruyor olsa da bence çok uzun kesimi var, aşağı kısmı da bol gibi, alternatifleri değerlendirmeye bak derim.

ek: bulabilirsen şuna benzer bir şeyler almaya çalış derim, o paranın muadilini verme elbet ama, 70-80 liraya bulunabilir benzerleri diye düşünüyorum. nikkumorganti.com

gözler elaysa laci olur, diğerini boşver. mavi olsa diğeri de olurdu.

ama bence pandisanyanın lafını dikkate al. sırf ismine 50 lira vermeye bence de değmez.

hocam lcw iki yıkamada gidiyor. kumaş ve boyaları kalitesiz.

quiksilver'ın şortu var bende senelerdir giyiyorum bana mısın demedi. o yüzden...
ben de timberland'de var barbourda. bu markaların ürünleri gerçekten farklı ve kaliteli. iki yıkamada pijama olmasın istiyorum.

tabi lacoste alıpta 210 lira vermem o ayrı. 50 lira çok değil aslında

filips seninkiler de sünecek gibi duruyor. Zaten 45 lira verdiğin şeyleri yaz sonunda at. Çünkü bence bunları da giyemeyeceksin. Ya da biraz daha verip daha düzgün bi kumaş ve markadan al.

bu markada cok guzel erkek gomlekleri var. onlara bakabilirsiniz. o gomlekleri gorunce icim eriyor. :))

ama kesimleri bol gibi değil mi? o yönden içime sinmedi. zayıfım bir de

quiksilver'dan al valla acıma biz geçen erkek arkadaşıma aldık bir sürü tişört hepsinden çok memnun kumaşı kesimi fala harika

ya gerçi o da var. lcw'den bir yaz giy at, ama ben teeee lise 1'de yani 2008'de quiksilver'dan bir t-shirt almıştım, kadeşim hala giyiyor onu. penye üstelik. o bile dayandı yani.

eğer sıkılıp da bir kenara atma huyun yoksa tatava yapma al geç.

freekara :D cemaatle alakam yok. akjshdaksh. hayır kıyaslama yapmak içim gösterdim. şair orada f/p olarak hiç mantıklı olmadığına, daha mantıklı şeyler bulabilecek olduğuna seslendi. isterse gidip kardeşler tekstilden de alabilir yani :)

araya giriyorum lcw 17 aralık sürecinde bank asya'dan parasını ilke çeken şirketlerden. bim'in çaputçu hali.

tişörtlerden soldaki iyi ama boyu uzun gibi. lcw'yi bilmem ama us polo'nın tişörtleri de 1 sene içinde şeklini, rengini kaybediyor.

düz adam işi diyen arkadaşlar halen kurt cobain tişörtü mü giyiyor nedir.

Çıkabilir, çıkmayabilir de. Şans işi.

Garantiye almak için Avusturya'dan başvur.

www.eksiduyuru.com

Bu konuda en sıkı ülke Almanya. İlk girişiniz Almanya değilse ve vizeyi başka bir ülkeden aldıysanız, sınır polisi sizi geri gönderebilir. Ben garanti olması için gideceğim ülkeye başvururdum açıkçası.

zihinsel engelli diye ifade edilen insan, zaten engeli belli bir oranın üstündeyse, fiil ehliyeti yoktur, hukuki işlem yapmaya da ehil değildir, evlenme de kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan yasal temsilci aracılığıyla da irade açıklayamaz, yani bir şekilde evlenme töreni gerçekleşse bile o evlilik mutlak butlandır, hüküm doğurmaz. algılama ve irade olmadan fiil ehliyeti, fiil ehliyeti olmadan evlenme olmaz.

zihinsel engelli değil ama birebir yaşadığım şu olay var

anne-baba işitme engelli. çocukları da işitme engelli doğuyor. artık 6. aya kadar yapılan tedavilerle neredeyse normal bir dil gelişim şansı çocuk için var. ama aile kabul etmiyor. baya dil döktük falan ama aile çocuğun kendileri gibi olmasını istedi

sanırım house'ta da böye bi durum vardı

önlenebilir hastalıkların önlenmesi taraftarıyım ben. zihinsel engelli kişilerin çocuk sahibi olması, eğer zihinsel engel sebebi biliniyorsa (çeşitli sendromlar vs), yardımcı üreme teknikleri ile "sağlıklı" çocuk sahibi olmasını desteklerim. tabii çocuğa bakma sırasında da 7/24 gözetimde olması lazım. çünkü kendisi de bir nevi çocuk.

kişisel görüşüm böyle. yoksa kimseyi zorla elinden kolundan tutup da bir şey yaptırmam. hatta bireyin izni her şeyin üstündedir.

www.hdbp.org

zihinsel engelli bireyler zaten evlenemiyor diye biliyorum. çocuk meselesine gelince engelli hiçbir bireyin, engeli ne olursa olsun çocuk sahibi olmamasından yanayım. engelli bireyleri aşağılamak amacıyla söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. ben sağlıklı kişilerin bile bir çocukla uğraşmalarının zor olduğunu düşünüyorum. engelli bir insan için daha da zordur bana göre.

Bakamayacak kimse çocuk yapmamalı. Zihinsel engelliligin derecesi önemli.

istediklerini yapabilirler ama cocuk yapmalarinin dogru olmadigi ortada. cocuk da zihinsel engelli dogacak diye de demiyorum, o cocuga bakmalari, ornek olmalari imkansiz.
ha tabi zihinsel engelin ne kadar agir oldugu da onemli, cok agir vaka ise zaten evlenmesi de zor, kullanilmaya musait oldugu icin. karar verme kapasitesi de tartisilabilir, bazi insanlar cocuk gibi oluyor mesela. cok komplike bir durum, bilemiyorum aslinda.

ha fiziksel engelli de sorulmus, onlarin cocuk sahibi olmasi da, evlenmesi de sakincali degil.

yasal olarak hakları ve tıbbi olarak şansları konusunda bir bilgim yok.

ben engeli bir şekilde çocuğa geçebilecek ya da çocuğa bakmasına engel olacak kişilerin çocuk sahibi olmasına karşıyım. tabii engeli çocuk bakımına engel olmuyorsa ve de çocuğuna geçmeyecek ya da geçmemesi sağlanacaksa başka.

zaten ben çocuk sahibi olmak için tıbben sağlıklı olmanın yetmesi olayını da saçma buluyorum. saldım çayıra mevlam kayıra mantığıyla büyüyor birçok birey. sonucunda da onlar da kötü birer ebeveyn olarak devam ediyor kurdukları ailelerde. o yüzden çocuk sahibi olmak için psikolojik testlerden geçip, eğitim alınması ve böylece arabada olduğu gibi bir çeşit ehliyet alınması taraftarıyım. gerçi bizim ülkemizde ehliyet almak için de pek bir bilgi ve yeteneğe gerek yok, o da düzeltilmeli. ikisinin de sonucu ortada.

bence önce engel türlerini gruplandırmak lazım.
fiziksel engelliler genetik geçiş ihtimali olan kas hastalıklarını saymazsak bence evlenebilirler. çocukları için de psikolojik destek sağlanması koşuluyla tabi. arkadaşı parkta babasıyla top oynarken pek kabul edilebilir olmasa gerek.
görme engelliler de evlenebilir. çocuk sahibi olabilir.
işitme engelliler de evlenebilir, çocuk sahibi olabilir. işitme engelli her anne babanın işitme yetersizliği olan çocuğu olacak diye bir şey yok fakat dil doğal taklit yoluyla öğrenildiğinden çocuğun dil gelişimi sırasında yanında model olacak birilerine ihtiyacı olacaktır.
zihinsel engelliler evlensinler fakat asla çocuk sahibi olmasınlar. hatta mümkünse evlenen her kişi psikolojik ve zihinsel durumlarına dair test yaptırsın. ya da uzman görüşmesi vs. belirli yeterlilikteki insanlar çocuk sahibi olsun. zihinsel yetersizlik doğrudan çocuğa geçebiliyor. kaldı ki zihinsel yetersizlik/engel dediğimiz şeyin de bir sürü derecesi, türü var. ama herkes çocuk sahibi olmasın.

hukuki olarak zihinsel engellilerin fiil ehliyeti olmadığından de facto bir hak ehliyetsizliği de doğar. yani evlenemezler. tabii çocuk yapmak için belediye kağıdı değil de, sperm ve yumurta lazım :)

ahlaki açıdan kimsenin başkasının üreme hakkına karışmaması lazım kanımca. yoksa akdeniz anemisi olanların evlenip çocuk sahibi olması yasak mı? veya üçüncü dereceden sonraki hısımlarla evlilik? ya da uyuşturucu müptelaları? iq'su iki haneli olanlar, keller? nazizme kadar gider bu bence... böylesi bir karar o kişilerin vicdanına sorulmalı, öjenik kötüdür, olayı doğal seleksiyona bırakınız. kendi çektiklerini çekme olasılığı yüksek bir insanı dünyaya getirmek istiyorlarsa, bize bi söz düşmez bence.

seyahat sigortasını herhangi bir sigorta firmasından yaptırabilirsin zaten maksimum 50 tl'lik bir şey, küçük küçük sigorta büroları var merkezi yerlerde.

bankada göstermen gereken para da ülkeden ülkeye değişiyor. çek cumhuriyeti için kaldığın gün başına en az 100 tl olması gerekiyordu hesabında mesela.

1 hafta için 2000 dolayları yeterli olacaktır.

seyahat sigortası ise sigorta şirketleri ve bankalardan yaptırılabiliyor. 30-40tl civarı olması gerekli.

tepesinde ak sigorta, bilmem ne sigorta tabelası yazan herhangi bir yere girip yurtdışı seyahat sağlık sigortası yaptırıcam demen yeterli.

1500-2000 tl avrupa için idealdir.

orada geçireceğin her gün için bilmem kaç euro/lira göstermen gerekiyordu galiba ama kesin bir rakam olduğunu sanmıyorum. Ne göstersen kar. kısa süreli bir seyahatsa çok yüksek meblağlara gerek yok. Seyahat sigortası her yerden yapılıyor. ben yapı kredi sigortadan yaptırmışım: [email protected], 0212 336 09 09

Ne kadar çok gösterirsen kar ama mesela almanya için 1 gün x 50 euro yeterli oluyor konsolosluğun dediğine göre. 10 gün için 500 euro yani. bu rakam yunanistan için daha da düşüktür diye tahmin ediyorum. şirkete ya da konsolosluğa sorarsanız onlar da söyler zaten.

sigorta için de ben küçük büyük hepsini tek tek gezmiştim, en ucuzu her ne kadar alman olmasından dolayı pahalı izlenimi uyandırsa da hdi.

Hırvatistan AB üyesi ama Şengen Bölgesine henüz geçmedi, Solvenya Şengen'e dahil. Lakin AB ülkeleri arasında sınır olmadığı için bence geçilir.

vakti zamanında alaman vizesiyle fransa'ya gitmiştim. kontrol olmadığı sürece bir şey olmaz.

edit: ezbere konuşmuşum, sınır kapısı varmış slovenya ile. bu durumda cevabımı değiştiriyorum: hayır kdsjajdsksj

www.mfa.gov.tr

ab'ye yeni girdikleri için sınır kapıları hala var ve bu tip karışıklıklardan dolayı daha bile sıkı tutuyorlar kontrolleri. yeşil pasaportla macaristandan romanyaya geçerken 60 kişilik otobüsteki 59 kişi ab vatandaşı olduğu için polis sadece baktı geçti, ama o 59 kişiyi benim yüzümdan tam 35 dakika bekletti sınır kapısında. ve vize falan da değil, ne olduğu apaçık belli olan yeşil pasapota yaptılar bu muameleyi. utancımdan yerin dibine girmiştim.

geçemezsin. slovenya schengen, hırvatistan değil.

schengen sahipleri hırvatistan'a girebilir ama hırvat vizesi sahipleri schengen bölgesine giremez.

halen 2003 kullandığım için 2007'de nasıl işliyor bilmiyorum ama ne kullanırsan kullan exchange server'ın kurulu olması gerekiyor.

office.microsoft.com

Wombat's. Daha iyisini bulmanız zor.

İbis hotel'de kalmıştım. Sıralamana birebir uyuyor.

Diamonds ya da diamond hostel var. Temiz ve ucuz. Dayı felanda rahat adam. Günlüğü 12 liraya kalmıştım kışın.

city hostel buda'yı öneririm. gecen yaz kalmıştım yuruyerek merkeze 15-20 dk uzaklıkta 2 kişilik geniş güzel dolaplı banyolu odaları var.
2 gece için 15 euro gibi bir şey ödemiştim.

O süre içinde Schengen ülkelerine istediğin şekilde girer çıkar, yatarsın. İspanya'dan alınan Schengen vizesi ile arkadaşım önümde Viyana'ya girdi. Ben Yunan Schengen vizesiyle Paris'te 3 gün kaldım.

Anlarlar mi bilmiyorum ama en iyisi parisi hic karistirmayip booking.com'dan iade veren bir hostelden 5 gun hostel rezervasyonuyapmak gibi. Sonrasinda iptal edersin.

@teknikekip girer çıkarım biliyorum da. daha geçenlerde bu durumun aynısını yaşayan birileri duyuru'da sormuştu. ispanya, italya arasında böyle sorun yaşayan birileri de cevap vermişti hatta. yani yani tıpkı benim durumum gibi ama onlarda fark iki gündü. bende ise sadece 1 gün. acaba daha yumuşak olurlar mı diyorum. ne saçma kuralmış arkadaş bu yaa..

@fakyoras ya çok güzel öneri de şimdi schengen başvuru formunda da belirtiyorsun gideceğin ülkeleri. ben başvuru formunda fransa'dan hiç bahsetmeyip oraya girersem sorun çıkmaz mı? aslında çıkmaz büyük ihtimalle hatta yapan milyonlarca insan vardır ama işte ben takıntılı olduğum için en küçük detayı sorun ediyorum kendime.

esas öğrenmek istediğim de fotoşokla 2'yi 3, 3'ü de 2 yapsam sorun olur mu acaba? bence olmaz gibi. olmasın yaa...

tikler sonra gelecek.

merhaba, Fransa için ayrı bir durum olabilir, gecenlerde amsterdam-paris turuna giden ve geçmiş yıllardan schengen vizesi almışlığı olan bir yakınım, basvuruyu hollanda uzerınden yaptı ama Fransa için de konsolosluga gidip parmak izi vs verdi. Siz en iyisi bileti aldığınız yeri veya daha iyisi Fransız konsolslugunu arayın sonradan üzülmeyin. hem de işin aslını tam öğrenmiş olursunuz.

Bu şengen işi çok abartılıyor. Tavsiyem hollanda gidiş dönüş thy rezervasyonu yapıp çıktısını alman. Sonra 1 haftalık booking.com'da ücretsiz iptal seçenği olan bi otelde amsterdam için fake rezervasyon yapman. Yani hollanda konsolosluğuna ben tayil boyunca amsterdam'da kalıcam diyosun, şengeni alınca gerçek planını uygularsın. Konsolosluğa tüm tatil planını anlatmaya gerek yok.

teknikekip'in de dediği gibi ben de İspanya Schengen'i ile Amsterdam'a gittim. Hatta Paris'e geçtim, geri geldim Amsterdam'a. Ondan sonra Türkiye'ye geri döndüm. Schengen'i al da sonrasını çok takma bence, kasmıyorlar.

kardeşim düzen labaratuvarında staj yapmıştı. tunalı hilmidekinde. sonra okul bitince de işe başlamıştı aynı yerde.

evet geç kalmış.

odtü biyoloji stajı şart koşuyor mu bilmiyorum ama lab hayatı düşünüyorsa odtü'deki hocaların kapılarını çalsın, olmadı hacettepe'ye gitsin, labda tecrübe kazanmak istediğini söylesin.

şayet staj defterli bi staj gerekiyorsa özel hastanelerin genetik veya tüp bebek merkezleriyle konuşsun, varsa araya tanıdık soksun.

moleküler biyoloji okurken ben yurtiçi-yurtdışı lab çalışmaları yaptım yazları. staj zorunlu değildi, gönüllü yaptık.

Sen kalacağın tarihleri veriyorsun, onlar kafalarına göre 15 gün ile 2 sene arası değişen bir vize veriyor ya da hiç vermiyor. Şans...

hangi ülkeye ne için başvurudğun ve daha önce şengen alıp almadığın önemli. bunlardan bağımsız olarak bi de konsolosluğun insafına kalıyor. her başvuruya 60 euro verildiğinden uzun süreli vize taraftarı pek değiller. son 3 şengenim 6 aylıkken bu yaz 3 aylık verdi ipneler mesela. gibi gibi.

(bu dediğim turistik vize için geçerlidir)
bir schengen ülkesinde max kalış zaten 90 gündür. bundan daha fazla kalamazsınız. ancak vize geçerlilik süresi 2 yıl bile olabilir. dolayısı ile siz kalacağınız tarih aralığını her türlü belirtmekle yükümlüsünüz. onlar belgelerinize istinaden vize süresi ve kalış süresi veriyorlar.

Hayır, aslında iki giriş saati var sabah ve öğleden sonra olmak üzere. Sarayı girdiğin saat dilimi içinde dilediğin sürede gezebiliyorsun.

Seçtiğin yarım saatlik dilim sarayın içindeki Nazareth Sarayı'nı görmek için belirlenen saat dilimi. Onun için de yine insanları beklemeden rahatça gezmek için seçtiğin saat diliminden 30-45 dk önce sıraya girmeni tavsiye ederim.

Sabah çok erken saatte gidin bence, biz öyle yaptık 7'de gittik, internet biletleri bitmişti zira, tek şansımız buydu ama daha iyi oldu. Sıraya da girmedik, bir noktada kredi kartıyla bilet alma kabinleri vardı. Oradan aldık biletlerimizi. Saraya ilk girenlerden olduk. Kalabalıklar içeri girmeden rahat rahat gezdik. Bir girdiğiniz yere bir daha giremiyorsunuz, ama girdiğinizde istediğiniz kadar kalabiliyorsunuz. Nasrid Sarayı hariç... Orası için size ayrı bir giriş saati veriyorlar, o saatten önce orada olup içeri girmeniz ve oradaki sınırlı süreyi iyi değerlendirmenizi öneririm ve sonrasında Elhamra'yı rahatça gezmeye devam edebilirsiniz. Biz içeride ne kadar kaldık hatırlamıyorum, saatlerce :)
Bu bilgiler 2.5 yıl öncesine ait bu arada, ama çok şey değişmemiştir sanırım. İnsanlar kredi kartı kısmını daha çok keşfetmedilerse...

teşekkürler cevaplar için. gizem çözüldü :)

internetten bileti aldım artık. sabah gitme şansım yok zaten. gece marbella tarafında kalıp, öğlen geçmeyi planlıyoruz granada'ya. 18:30 nasrid sarayına girişimiz, öncesinde ve sonrasında gezeriz artık el hamra'yı.

tekrar teşekkürler.

saka yapıorsun biletler oyle bitiyormu???
temmuz bizimkiside ve zerre bişey soylemedi tur şirketi

biz turla gitmiyoruz, kendimiz geziyoruz. tur şirketi bu konuda tecrübelidir sanıyorum, ya grup bileti almışlardır ya da bi şekilde rezerve etmişlerdir. sor istersen tur şirketine.

Saraydan çıkınca aşağı yürüyerek inin derim, çok keyifli bir yol.

Bir de La Gran Taberna'da yemek yiyin Granada'da :) iyi yolculuklar!

(bkz: psiphon)

iphone'sa iphone aplikasyonu çalışıyor.

erkek tarafı kendi kafasına göre plan yapıp sorna da kız gibi trip atıyor.
ayrıca kaynana da otursun evinde, elaleme karışmasın.
kadın da toplasn bavulunu kocişiyle gitsin, tüm sorunlar çözülür.

kadın çok haklı. ayrıca şu aileler ilişkilere neden bu kadar burunlarını sokar anlamıyorum. bir huzur versinler insanlara ama yok olmaz. illa karışacaklar. adama da iyice sinir oldum. annesini neden karıştırıyor. kadın neden eşinin annesiyle böyle bir konuda tartışma yaşasın?

:/:/:/ Evli barklı kadının "evde tek kalamaması" ne demek? Neden kalamıyor? Yatalak bir hastalığı mı var? Başına kapkaç, hırsızlık, kalp krizi vs gibi olaylar mı gelmiş yakın zamanda? Yoksa sadece "geceleri tek uyuyamıyorum :s" şımarıklığından mı?

Evlenmek kendi ruhunu ve varlığını karşındakine satmak ve kendinden ebediyen vazgeçmek mi demektir?

Gören de 2 aylığına filan gidiyor ya da haber vermeden gidip 5 gün ortadan kayboldu sanacak. Arkadaş kuzeninin düğününe gitmişken birkaç gün de memleket hasreti gidermek istiyor yahu. Cuma gidip Çarşamba dönecek.

Yazık, adama çok acıdım.

Kayınvalideyle olan olaya zaten girmiyorum. Bu zihniyette hepsi komple tiksindirici zaten.

Kadın haklı.. kocasını yanında istiyor bu kadar basit.. bencede herkes evlenmemeli. Evlilik büyük sorumluluk..

evlilikte bireylerin birbirlerine temiz hava sahası bırakması bence çok önemli. yoksa bazı şeyler çok çabuk tükenebiliyor. düşünceleri biribirleriyle paylaşmak ve karşılıklı anlayış çok önemli.

ya allasen 4 gün kalan insan 1 gün daha kalır tek başına hiç mi eşi dostu arkadaşı yok kızın. evlendi diye 1 günlük bi aile ziyareti de yapamayacak değil bence adam. ben olsam sadece bi dahakine bana da söyle derim planımı ona göre yapıyım diye. ama giderdi yani sevgilim o geziye ziyarete her neyeyse artık.

exist is pretty+1

Eşinin fikrini almadan plan yap, sonra bunu mesele haline getir, bunula da yetinme git annene anlat, annen yemeyip içmeyip gitsin karınla kavga etsin, annenle eşini yüz göz et, daha bir de konuş. Ben o adamı ıslak odunla döverim be. Siz sadece dinleyip, yardım edebiliyorsunuz bir de üstüne ne güzel. Ne sabırlı insansınız.

Yıllarca yalnız yaşayabilirim ama eşim/sevgilim beni hiçe sayarak kendi kafasına plan yapıp, bana zurnanın son deliği muamelesi yaparsa, bunu mesele haline getiririm.

ben de erkeğe acıdım evlilik tabiki sorumluluk işi ama insan ailesinin yanında bir gün kalmak için de izin istemek zorunda olmamalı.

kadının evde tek kalamaması ne demektir ya bunu hiç anlamıyorum. hem böyle "ayy evde yalnız kalamam" triplerine girip hem de sonra karşı taraftan saygı görmeyince üzülüyorlar. kendine saygın yok ki senin en başta. yazık.

bence burada tüm sorun kızdan habersiz planın yapılmış olması. kadına plan yapılırken haber verse daha iyi olurdu tabi.. ama işte.. ben erkek olsam benim karım da böyle ben yalnız evde kalamam tribinde olsa.. belki ben de bu şekilde plan yaparım. bir kadın bu kadar aciz gibi evde tek başına kalamam filan diyorsa kayınvalidesinin bu tepkilerine de alışmalı bence. çünkü dediğim gibi. saygı görmek isteyen, kendi kararını kendi vermek isteyen; kendi başına yaşayabilecek yetiye sahip olmalıdır diye düşünüyorum.

olay bence sadece gittim kaldım meselesi değil.
belli ki kadın, kocasının ailesiyle anlaşamıyor.

adam bu anlaşmazlığı bildiğinden ancak aile özlemine de gem vuramayıp plan yapıyor. kadının mecbur kabul edeceğini hesaplıyor. bence olayın içine kaynana girmesinden anlaşılıyor ki, adamın annesi de veriyor gazı, "atla gel oğlum" diyor.

kadın da bunu yediremiyor çünkü kadınlık iç güdüsü ayrı bir şey. kontrolün kendisinde olmasını istiyor. biliyor ki annesiyle, ailesiyle görüşen adam, tanışmadan önceki haline dönüşür. kadının evlilik projesiyle "kendince" doğrulttuğu adam değişir. bu düşünce ışığında duygu sömürüsü gibi türlü türlü yöntemlerle adamı kararından vazgeçirmeye çalışıyor. ki başarılı oluyor.

adam kişisi de şu an duygusal karmaşa içerisinde. adama psikolojik destek vermek şart. yanında olmalı. yazık ya la!

çok bariz bir örneğinin yarattığı krizleri yaklaşık 3 yıldır yaşıyorum. çok şükür ki doğrudan muhatap değilim. ancak muhatap olan benim için çok önemli bir kişi. mümkünse karısı ile anasını uzak tutsun. kadınların iktidar çekişmesi nice evlilikler bitirir. gerek yok. adamın otoriterlik ile ilgili problemi olduğunu da zannediyorum. olumsuz algılanmasın ancak bu krizler, otorite boşluğundan doğar. onu doğru yönlendirmeli, psikolog kitapları falan okutmalı.

edit: bu arada olay baya ciddi çünkü amca kızının düğününe gidememiş adam, boru değil. o amca kızı, kendi düğününde kim bilir ne koşturmuştur. ne oynamıştır. hatır var, kan bağı var, vesaire... bu düğüne kadın kişisi nasıl gitmez? artık o da aileden değil midir? aileyi istemiyor işte, demek ki değil!

Buradaki tek sorun planın beraber yapılmamış, emrivakiye getirilmiş olması; yoksa evde 5 gün tek başına kalamayan herhangi bir insan gitsin kendini bir yerden atsın. Evlendiler diye de her gün yapışık ikiz gibi geçmez ki, zaten bunalır insan kısıtlı özgürlük altında.

eşinin fikrini alınca eşi şayet onunla gelip ailesinin yanında kalacaksa adam eşşeklik yapmış. lakin böyle durumlarda eşi çocuğun ailesini ve memleketini beğenmez, tatilini orada geçirmeyi boş bir tatil olarak görür bu yüzden adam bari tek gideyim, sorun çıkmasın diye düşünür. ve olanlar olur.

Bu olayda bilmediğimiz birden fazla bileşen var.

Evli bir kadın nasıl 5 gün yalnız kalamaz yahu? >>> Kalamayabilir efendim. Senelerdir yalnız yaşıyorum ama Ankara'nın göbeğinde, üst geçitte iki hırsız boğazıma bıçak dayayınca günlerce kapı gıcırtısına yerimden zıpladım. Belki onun da var böyle bir korkusu.

Ailesinde kalsın? >>>> E ailesiyle aynı şehirde yaşamıyorsa peki?

Hiç mi arkadaşı yok? >>>> Ya çok yakın arkadaşı olacak, 5 günlük eşyayla gidecek ya da her gün kıyafet değişimi, duş için eve git-gel yapacak. Eh, çok keyifli olduğu söylenemez.

Hiçbiri değil de, kadın planın kendinden habersiz yapılmasına bozuldu. >>>> Çok mu zor kardeşim kadına dış kapının mandalı muamelesi yapmamak? O plan karşıdakinin fikri alınmadan yapılmamalı işte. Kimin hoşuna gitmiş konu dışı unsur muamelesi görmek ki, bu kadın güleryüzle, anlayışla karşılasın? Ki dış kapının mandalı muamelesi görüp de anlayış gösteren bir kadın varsa, asıl o bence kendine saygı duymuyordur.

kusura bakma ama yetişkin bir insanın tek başına kalamaması gibi bir durum bana çok ilginç geliyor. hepimizin yaşadığı saçma sapan olaylar ve korkutucu şeyler olabiliyor ama yetişkin bir birey olarak bir evde kalabilmek için yanında birine ihtiyaç duymak bana garip geliyor.

Ben evde tek başına kalamayan evli bir kadınım. Kalırım kalmaya, ABD'de bir sene kaldım, ama neredeyse her gece sızarak uyuyabildim. Benim bu halim "evde tek başına nasıl kalamaz!!!" cılara bir cevap olsun. Hakikaten zor ama böyle. Mecbur hallerde ailemden birilerini olmadı arkadaşlarımı çağırıyorum. Ama bazen hiçbiri olmuyor (sadece bir defa oldu, yazlık durumları) kös kös oturuyorum ya da ilave bir bilet alıp ben de gelebilir miyim diye hesap yapıyorum.

Bu durumda ben olsaydım yine de sorunu benim evde yalnız kalmam üzerinden değil bir yakın aile düğününe bensiz gitmesi üzerine kurardım. Eşimin amcasının kızının düğünü ve eşim bekarmış gibi düğüne tek başına gidecek? Bu bana pek uymaz. Bu arada erkeğin ergen gibi kendi başedemediği bir durumda annesinin eteğinin altına saklanması da şahbaz bir olay.
Boşarım lan ben bu herifi...

evde tek başına kalmamayı anlarım ama burda kadınlar kadına, erkekler erkğe empati yapıyor gibi.

daha önce yazdım, bu düğüne eşinden bağımsız gitmesinin bence tek sebebi olabilir; eşinin, ailesiyle arasının iyi olmaması. annesinin olaya müdahil olması erkeğin pısırıklığıyla değil yine kaynana-gelin arasındaki geçmişe dayanıyor.

bu olayda haklı haksız aranmamalı. iki taraf da haklı bence. sebepler değil sonuç konuşulmalı. bu şartlarda mutlu bir evlilik imkanı zor. allah yardımcıları olsun.

şimdi işin ayrıntıları şöyle..
kız tarafı gidemiyor çünkü çalıştığı firmanın fuarları var haftasonu.. yani istanbul'da dahi plan yapamaz eşiyle bırakın ordu'ya gitsin.. ama kız diyor ki düğüne git düğünden sonra dön.. yani cuma git pazar dön.. 2 gün idare ederim ne var ki diyor.. ama erkek tarafı ailesiyle plan yapmış.. hazır oraya gitmişken 1-2 günde rize'ye geçelim özledim demiş ailesine.. tabii kızın haberi yok bundan.. öğrenince demiş ki 7 sene gitmedin rize'ye bu sene de gitme seneye beraber gideriz.. erkek çıldırıyor tabii olay patlıyor.. vay efendim sen benim mutlu olmamı istemiyorsun(???) falan filan derken kız da patlıyor senden çocuk bile yapılmaz, sorumluluklarını bilmiyorsun falan filan..
bu arada erkek tarafı balık burcu.. allahım duygusal mı duygusal.. bazı arkadaşlar demişler dayaklık diye kesinlikle katılıyorum.. annesine nasıl söyleyeceğini bilemiyor.. neyse kıvrana kıvrana arıyor.. anne ben gelemiyorum karımında midesi ağrıyor falan derken telefon surata kapanıyor anne tarafından.. 10 dakka sonra anne arıyor. erkek tarafına saydırıyor.. bizim erkek mutfakta ağlıyor.. (allahım kanserlik bir durumdu.. böyle bir olayın içine düşmezsiniz umarım.. ben düştüm. :) ) ee kız tarafı kocasının ağladığını görünce babayı arıyor ama telefonu anne açınca gergin başlayan konuşma kavgaya dönüşüyor.. anne dior allahta sana erkek evlat versin, başına bunlar gelsin, sen bizden ne istiyorsun, sen bilir misin anne-baba kıymetini, kes sesini kess falan gibi cümlelerden sonra telefon kapanıyor.. tabii bu kavga olurken erkek tarafı benim yanımda "benim hayatım bitti ya ne olurdu gitseydim" diye bildiğin ağlayarak konuşuyordu.. bende dedim hayatın şimdi bitmedi ama bu kı seni boşarsa o zaman hayatın biter işte.. adam ol evliliğine sahip çık dedim.. ayrıca ağzının ortasına çakasım gelmedi değil.. velhasıl olay böyle gençler.. olaydan sonra taksi çağırdık.. erkek tarafını annesinin yanında gönderdik.. git bir iyi yolculuklar dile dedik.. gitti geldi yattık uyuduk..

burada kız tarafının tek kabahati sivri dilli olması.. o da farkında zaten bunun inşallah düzeltecek ama erkek tarafının davranışlarını düzeltmesi yetmez erkek gibi davranması şart..

seneye birlikte mi gideriz demiş karısı? bi kadın olarak söylüyorum o kadın kim oluyo ya? kim oluyo da bi insanın ailesiyle ne zaman goruseceğini belirleyebileceğini sanıyor. böyleleri aldatılınca hiç üzülmüyorum, ama böyle kadınlara tahammül eden canısı,aşkısı,namusum triplerinde salak erkeklerin de hakettiğini düşünüyorum herşeyi.

evli olmak yapışık ikiz gibi tüm hayatı aynı merkezde geçirmek değildir. eşlerin birbirlerine arada izin vermelidir. tek başlarına hareket etmelidirler. fazlası evliliği boğucu hale getirir. ancak erkeğin de evli olduğunun bilincinde olup eşini bilgilendirmesi de gerekir. önemsiz şeyler söylenmeyebilir ama 5 gün gidecekse bi zahmet kadına böyle böyle yapacağım desin. erkek haksız. erkeğin annesi daha haksız. erkeğin kadının gönlünü almak için onu da götürmesi ve orada gönlünü alması olayı çözer.

benim olaydan anladığım kadarı ile erkeğin ailesi zaten istanbul'da.. yolculamaya gittiğine göre öyle olmalı.. yani rize'ye aile ziyaretine değil gezmeye beraber gideriz demek istemiş kız.. @lampetia yanlış anladın bence olayı.. haha yoksa ben mi yanlış okuyorum.. :D

bence kadın prenses ekolünden. bir günden kimse ölmez. desteklemesi gerekirken yok yere arıza çıkartmış.

Istediginiz yerden cikis yapabilirsiniz, hic bir sorun olmaz. Elinizde vizeniz var.
Bir sonraki vize aliminda size baska yerden cikis yaptiniz diye de sorun cikarmazlar.
Edit.
Italya vizesi ile kara yolundan yunanistandan girip avrupa yapip yine yunanistandan cikmistim zamaninda. Daha evel aldigim avrupa ulkesi vizem vardi ama ilk schengen vizemdi. Sonra yine italyaya basvurdugumda bana cikip ama sen ilk girisi bizden yapmamissin bile demediler.
Bundan ayri cevremde dediginiz gibi vizeyi aldigi ulkeden giris yapip yunanistandan cikis yapan insanlar oldu, sonraki vizelerinde sikinti yasamadilar.

tam olarak size cevap olabilir mi bilmiyorum; fakat annem belçika vatandaşı ve geçmişte belçika'ya gitmek istediğinde defalarca uçakla schengen vizesi sayesinde hollanda'ya gidip hollanda'dan döndü; hiçbir sıkıntı çıkmadı. bence sizde de bir sıkıntı çıkmaz o yüzden.

Şengen vizesi alıyorsunuz deutchland değil. O yüzden istediğiniz ülkeye girip çıkış yapma hakkınız var. İlk girişte formda yazılan, başvurulan ülkeye girmek daha sağlıklı ama bu bile tam kesin değil.

Bu arada 3 aylık vize genelde 30 günlük kalma hakkıyla verilir. 30 günlük kalma hakkıyla 90 gün boyunca avrupa'da kalamazsın. Vizeyi alınca kontrol et.

bilmiyorum ama içeriğin altına nickin ne güzel olmuş

www.internethaber.com

www.bbc.co.uk

bu linkteki açıklamayı, verdikleri bakınızlara uyarak okursan başbakan'ın havuz medyayı takip eden herhangibir adamdan farklı olmadığını göreceksin.

bbc'nin röportaj yaptığı kadınlara benzeyen eğitim-sen'in sitesinden alınan iki kadın fotosuyla bbc'nin yaptığı habere yalan diyen havuz medyası ve arkasına takılan kitleler.

valla artık beklentiyi düşürdüm ben: adam yerine koymuyorlar bari salak yerine koymasınlar, tek dileğim.

"bunlaaağğr"ı kast ediyor.

Yazın 2 yurt içi ayda bir de haftasonu yakın yerlere kaçış şeklinde bol miktarda yapıyorum.. heralde yılda 4 maaş falan gömüyorumdur minimum

sizinki ile benzer benim de.
1 uzun yurt dışı (1 hafta-10 gün) ve birkaç kısa yurt içi (2-3-4 gün)

bütçe: 4 maaşı aşmamasına gayret ediyorum.

İçinizde en tatil fakiri benim sanırım, 1 kez 1 haftalık yurtiçi tatilinden ileri gidemedim henüz. Ühüp. O tatil bütçesi de anca 1,5 maaş filan eder sanırım maaşla çalışmıyorum ama.

Sayılır mı bilmem ama, iş hayatına başlayalı 4 ay oldu benim; dediğin gibi resmi tatil birleştirme suretiyle 2 tane kısa süreli yurt dışı yaptım şu ana kadar. Haziranda da bi cuma günü izin aldım yine gidicem. Sonra bayramda giderim bi de.

1 yurtdışı + iş geziyle birleştirilmiş 2-3 günlük ekstra yurt dışı

yurtiçi'nde genellikle ailemden uzak yaşadığım için onların yanına gitmeyi tercih ediyorum. böyle olunca 1-2 maaş arası diyebilirim.

yaklaşık iki senedir iş hayatındayım, henüz tatile ya da izne çıkmadım. izin hakkım olmadığından değil, tatil olayı çok da cazip gelmiyordu, bir de kendi başıma yalnız kalmak da tatil ile aynı şey gibi geliyor bana, dolayısıyla kendi başıma tatile çıkmak da cazip gelmiyor o kadar. eh, tatile çıkabileceğim çok bir insan da yok... şu ana kadar über bir burnout durumu da yaşamadım... öyle.

ama "biriken" izin hakkımdan bir haftalık bir dilimi önümüzdeki hafta tüketeceğim diye düşünüyorum : )

4-5 kez yurtdisi (4-5 gun)
1 ya da max 2 kere yurtici (3-4 gun)

İsimi duzgun yaptigim surece karisanim yok. Zaten ise baslamadan once "beni cok darbogaz etmeyin, mahcup etmem sizi" minvalinde bi konusma yapiyorum.

altınyıldız'a git. en hesaplı yer orası. takımları da fena değil.

300 lira gerçi çok düşük bir para değil. pierre cardin'de mesela takımlar 400 falan. Bi kampanya denk getirirsen oradan bile alabilirsin. Bence sen alışveriş merkezine git oradan bak hepsine.

Önerim, smokin siyahı takım içine beyaz gömlek.

Karacaya bakabilirsin ben o fiyata aldım ve çok memnunum.

Altınyıldız'dan uzak dur.

Avva'da şu an 250-300 tl'ye takımlar var. Fiyat/performans diyorsan bence avva'ya git.

altınyıldız iyi takımlarını network markasıyla satıyor. kiğılı pantolonları falan bol duruyor. uzatmayayım avva iyidir :)

centone mi ne, mecidiyeköy meydanda yeri var.

kiğılı. geçenlerde ikitelli depositeden aldım. exclusive seri takım elbise 300 lira, gömlek 50, kemer 25, kravat 25.

annen kezbanlık yapıyor.. annen ölücek bigün sen istemediğin adamla başbaşa mı kalıcan. evlen almanla.

bence en doğrusunu yaparsınız evlenerek, insan annesine ne kadar bağlı da olsa minnet borcu da olsa, hayatını tamamen annenin istediği gibi yaşamak seni mutsuz edecek, oysa ki annen kendi kararını verip mutlu olduğunu görünce zamanla alışır, zira hiç bir anne çocuğunun mutsuz olmasını istemez aslında, ilk önceliği budur, bunu kendi fark etmese bile. annenizle açık açık konuşun, kendi sevdiğim adamla evlenemezsem kendi istediğim hayatı yaşayamazsam, ilerde bu keşkeler pişmanlıklarım olursa, bu kararları verip mutlu olmama engel olarak seni görürsem daha mı iyi diye. bence akışına bırakın, kendi isteklerinizi dinleyin. başkalarının söylediklerini yapıp pişman olmak, kendi istediklerini yapıp pişman olmaktan çok daha ağırdır hep. ben seçtim mutlu oldum ya da olmadım ama içimde keşke kalmadı diyin.

evlen, almanya'ya aileni ve anneni getirir gezdirirsin, gönlü olur, seneye yaz da buraya tatile gelirsiniz. iki sene sonra da torun görünce kırgınlığı kalmaz.

Kesinlikle istediğiniz insanla evlenin, istediğiniz hayatı yaşayın. Ama annenizi ikna edin. Muhtemelen bize söylediklerinizi annenize de söylemişsinizdir, tekrar edin. Açık yüreklilikle hislerinizi anlatın. Her daim onun yanında olacağınızı söylein. Skype yaparsınız, ilk dönemler sık sık ziyaret edersiniz. Onu götürüp gezdirirsiniz. Bir şekilde rızasını alın. Sizin iç huzurunuzu bulabilmeniz için bu gerekli.

ben ailenin, özellikle annemin rızasını her şeyin önüne koyarım. kadın endişelerinde ve evhamlarında (yersiz olsa da) haklı. müstakbel alman enişte hakkında şüpheleriniz yoksa, daha doğrusu sadece annenizin şüphesi varsa bu evliliği ertelemenin manası yok. annenizin bilgisi dahilinde (istemese de) evlenin. küsmeye, darılmaya gerek yok. 5 yıldır nasıl davranıyorsanız kadına, aynı şekilde davranınca, bir de sarı sarı torunlarını kucağına alınca bir şeyi kalmaz. annen ölüp gidecek fikri saçma bir bakış açısı. çevremde anne ve babasının rızası olmadığı işler yapıp sonra onlar ölünce pişmanlık yaşayan bir sürü insan var. bu bakış açısıyla değil, onu hayatınızda tutacağınıza dair kendinize söz vererek istediğiniz saadeti yaşarsınız. inşallah.

Evlen tabi ki. Anneannemin bir lafı vardı, "su aşağı aşağı akar" diye. Yani kendinden büyükler yerine kendi çocuklarını / geleceğini düşün anlamında. Annenin mutluluğuyla kendi mutluluğunun arasında seçim yaparken kendini seç, annen senin mutluluğundan mutlu olmayı öğrenir kısa sürede. Ama sen evlenmeyip mutsuz olursan, anneni mutlu edemezsin. Seçimin zor değil.

Ama annene önceden haber ver. Sonradan öğrenmek çok koyar, önceden öğrenirse kızar eder ama yok sayılmış hissetmez. Her iki durumda da fırça yiyeceksin, önceden bilirse gelecekte daha kolay olur senin için.

bence anneler herşeyden önce çocuklarının mutluluğunu isterler. kültürümüz konusunda kesinlikle haklısın. bizim insanlarımız dar beyinli ve arada 16 yaş olması senin için sorun değilse bence başkaları için de olmamalı. çünkü adamla sen evleneceksin, el alem evlenmeyecek anlatabiliyo muyum. buradan gidersen belki başka kız kardeşin de varmış sonuçta, annen o kadar yalnız kalmaz gibi. ama ekstrem bir olay demen vs vs aklımı da karıştırmıyor değil. fakat şu da bir gerçek ki, eğer o kişiyi tüm kalbinle seviyorsan, gerçek aşk dünyada en fazla saygı duyulması gereken duygudur. herkesin bu konuda sana saygı duyması gerekir diye düşünüyorum. gerçekten zor bir durum, iyi düşünmende fayda var. işin, annen, ortamın hakkında kökten değişimler söz konusu, sanki ben buradaki kültürden sıkılmışsın da bir kaçış arıyomuşsun gibi de düşünmüyor değilim. hani kötü alışkanlıklarım olacak, işim iyi ama sıkıcı, zaten ortamdaki insanlar da bana hitap etmiyolar, kadın üstünde de baskılar var sürekli vs tarzında şeyler söylediğin için böyle algıladım. eğer buradan kaçış arıyosan bir kez daha düşün derim, eğer gerçekten tüm kalbinle adamı seviyosan da kimsenin düşüncesini umursama derim. karar senin.

ne istiyorsan onu yap. sonuçta bu senin hayatın. 'millet ne der?' baskısı ile bir ömür geçmez bana göre.

annen de bir zaman sonra alışır eminim.

evlenin bence de ama şöyle bir durum var : turkiyede iyi bi meslegim var demişsiniz. Sanırım Almanya'ya yerleşeceksiniz , orada da mesleğinize devam edebilecek misiniz? Ev hanımı olmayı düşünüyorsanız yapmayın aman diyeyim alışamazsınız, bir süre sonra ilişkinize zarar vermeye başlar bu durum.

stockholm kopenhag arası tren kullanılabilir ama bergen için uçak gerekecektir. gidiş kopenhag, dönüş stockholm falan yapsanız sanki daha iyi. pegasus kopenhag uçuşları ucuz nispeten.

bu arada 19-22 haziran arası stockholm'de olucam ben de. midsummer'a denk geliyormuş. ben de duyuru açacaktım, bu duyuru vesilesiyle sorayım. çok mu kötü olur o tarhilerde isveç? bomboş olur deniyor. archipelago'ya gitmek mantıklı mı falan filan?

www.norwegian.com
ve az bir ihtimal www.airbaltic.com
ryanair'a bakmakta fayda var. belki yakın şehirlere gidiyordur. www.ryanair.com

o tarihlere bos olur baya. ama turistler olabilir yine de. nispeten bos olur diyeyim. bergen e ise varsa norwegian airlines a bakin derim. gayet ucuz. stockholm helsinki 10 euro idi. bergen e ucuosa ucuz ucuodur.

Stockholm-Kopenhag arasini trenle gitmek mantikli. Yalniz burda tren fiyatlari da ucak gibi seyahat tarihine yaklastikca pahalaniyor. Tarihlerinizi kesinlestirdiginizde www.sj.se ye girip biletlerinizi alin derim. Bergen ise cok alakasiz bir yerde. O konu hakkinda bir fikrim yok. Yerinizde olsam oraya gitmek yerine zamanimin cogunu kopenhag'da, kalan kismini da Oslo, Göteborg, Malmö civarinda harcardim.

fyordları görmek istediğimiz için bergen'i de ekledim, oslo'da pek görülecek bir şey yok diyorlar genelde.

Sağ tarafa takıyorlar bir de altın takmıyorlar genelde gümüş takıyorlar . sünnetmiş

hehe ben dini bütün(!) bi adama sormuştum da, altın tutkuyu azaltır falan demişti. uçkur korkusu her yerde.

Dinen sol elinle taharet alman lazım, sol elinle tuvalette poponu yıkarsın, sağ elini sürmezsin, olur da yüzüğünü çıkarmayı unutursan yüzüğünü pisletmemiş olursun.

sol elle taharet alındığı için pek de efektif olmuyor sol ele yüzük takmak. altın kullanmayı da erkeklere haram olduğunu söyleyen hadisler mevcut, doğrudur. dönemin iktisadi ve gündelik hayat normlarında değerlendirilmiş. ama islam dinine inanmış bir insan hayatını bu kaidelere göre idame ettirdiği için "ya bu kural çok çağ dışı :(((" falan demez, Allah'ı ve peygamberini sevdiği için ona uyar. Bunun için gümüş kullanımı yaygındır müslüman erkeklerde.

ama erkeklik hormonunu azalttığına dair iddianın bilimsel bir dayanağı yok. böyle şeyler rasyonellikle açıklanması zaten gereksiz olan inanç mevzusunu karalamaya yarıyor.

şimdi sorunca ayet, hadis, sünnet diyip olaya büyük bir anlam yüklemeyi sever bizi millet ama aslında sebebi çok basit; taharet alırken yüzüğe pislik bulaşmasın diye (bu tabirleri kullanınca ilginç oldu ama bildiğin kıçını silerken bok bulaşmasın diye kardeş).

Evet takılıyor. (Benim için)yobaz turnusolü.

bana sünnetten ziyade solak olmakla alakalı gibi geldi hep yıllardır. sağ elini kullanan biriysen yüzük rahatsız edebilir, sola takarsın. solaksan da sağa.

Ayrıca gavurlara muhalefet için de pek ala sağ parmağına takabilirsin.

Ruh, dinen sol el ile taharetlenmen lazım, istersen kıçını itfaiye hortumuyla yıka, makbul değil.

Sol elle pis işler yapıldığı için sağa takarlar, ha sağa takmışsın ha sola ne farkı var yobaz turnusolüymüş. En fazla nişanlı mi evli mi onu ayırt edemezsin.

Sağcılar sağ ele solcular sol ele takıyor gibi bir geyik de var.

yüzük olayı anlatılmış zaten, sünnetten dolayı sağ ele ve gümüş takılır.

beni şaşırtan ise taharet musluğu var diye götü elle yıkmaya gerek yok diyen arkadaşlar.

yahu pembe mi sıçıyorsunuz anlamıyorum ki?

sadece su tutarak nasıl temizlenir o göt?

ayrıca su tutarak bütün boku pisliği etrafa saçmıyor musunuz?

o göt tıpkı yeni yıkanmış çay bardağı gibi gıcır gıcır ses çıkarmadan temizlenmez lan!

hatta gıcır gıcır ses çıkararak yıkadığınızda bile kağıt ile kurulanırken bazen tam temizlenmediğini görürsünüz.

amma boktan konu oldu be :p