Sitesinde yazıyor.

www.idata.com.tr

bu dönemde çok sıra olmaz. en fazla yarım saat beklersin.

Vize Bilgileri (İtalya Vize Genel)
İŞVEREN OLARAK
-2 adet arka fon beyaz biometrik fotoğraf (son 3 ay içinde çekilmiş)
-En az altı aylık geçerli pasaport
-Şirketin antetli kağıdına şirketteki görevini, gidiş amacını ve kaza hastalık durumunda tarafından karşılanacağı belirtilen İtalyan Konsolosluğuna hitaben dilekçe
-Şirketin imza sirküleri
-Vergi levhası
-Faaliyet Belgesi / orjinal
-Ticaret sicil gazetesi
-Son altı aylık banka hesap cüzdanı / orjinal
-Mal varlığınızı belgeleyen evraklar

ÇALIŞAN OLARAK
-2 adet arka fon beyaz biometrik foto (son 3 ay içinde çekilmiş)
-En az altı aylık geçerli pasaport
-Şirketin antetli kağıdına şirketteki görevini, gidiş amacını ve kaza hastalık durumunda tarafından karşılanacağı belirtilen İtalya Konsolosluğuna hitaben dilekçe
-Şirketin imza sirküleri
-Vergi levhası
-Faaliyet belgesi (yeni alınmış) / orjinal
-Şirketin kuruluş belgesi
-Banka hesap cüzdanı yeni işlenmiş / orjinal
-Son üç aylık maaş bordrosu
-SSK işe giriş bildirgesi

EMEKLİ OLARAK
-2 adet arka fon beyaz biometrik fotoğraf (son 3 ay içinde çekilmiş)
-En az altı aylık geçerli pasaport
-İtalyan Konsolosluğuna hitaben dilekçe
-Emeklilik cüzdanı fotokopisi
-Maaş alınan banka cüzdanı
-Yeni işlenmiş banka cüzdanı, / orjinal
-Tapu gibi maddi durumunu gösteren belge

IZMIR ITALYA KONSOLOSLUGUNDAN vize alacak olan 18 yaşından küçük bütün yolcular, ANNE ve BABA ile BERABER GIDIYOR OLSALAR BILE MUVAFFAKATNAME ALINACAKTIR.

erol tabi ki

sufle yanında dondurma. şu an midem tıka basa dolu ama beni çeken tek şey olabilir.

sorunun cevabı zaten belli. özsüt demişsin, profiterol demişsin. banada bırak pis boğazlılık etme:)

ev yapımı sıcak çikolata.

hem içinizi ısıtır, hem yaparken mis gibi kokar sizi sakinleştirir.

profiterolü alıp 3 lokmada yiyecek, sonra da devamını arayacaksınız.

sıcak çikolata

çikolata sosu bol profiterol

profiterol yerken yanında sıcak çikolata iç :D

Erol +2

ikisini de yeme içme. sonra pişman olursun.

öyle bir intiba bırakıldığı için. otobüste omuzun değince, tecavüze uğramış tepkisi verirsen, yada yabancı erkeklerle fiziksel münasebetten kaçınıp sosyal hayatta münzevi takılırsan millet de sana öyle tepki verir. benim valide ve kızkardeş de türbanlı ama maalesef durum öyle.

sanırım başörtüsü kullanan kadınların istinasız hepsinin başörtüsü takmayı dini hassasiyetlerinden dolayı kendilerinin seçtiği önkabulünden ortaya çıkmış bir şey bu. eğer bir kadın başını örtüyorsa bunu araştırıp, okuyup örtmüştür. e kuran'ı okumuş da örtmüşse de kuran'ın diğer yapma dediklerinin de yapmaması gerekir.

fakat işte herkes başını kendi seçeneği ile örtmüyor. zorla örtülen insanlar çoğunlukta. böyle olunca da dini hassasiyetleri olmayan bir kadın ile örtünmüş bir kadın arasında hiçbir fark kalmıyor. o bilinçle kapanmıyor sonuçta, bir baskı sonucu kapanıyor.

tam tersi bir durum da mevcut. namazını kılan, orucunu tutan, yalan söylemeyen vs vs (iyi bir müslüman olan) başı açık kadına da başı kapalı güruh "orospu" muamelesi yapıyor.

aslında toplumca ne kadar kafayı yediğimizin bir göstergesi işte.

edit: bir de (bu benim yorumum tabii) çoğu kapalı kadın islamın özünü kavrayabilmiş değil, ondandır bu düşünce biraz da. sen yalan söyle, iyi bir insan olma, insanlara yardım etme vs vs ondan sonra başını örttüğün zaman çok iyi müslüman olduğunu söyle,başı açığa küfret. böyle olunca da insanlar deliriyor tabii. şekilcilik çok kötü.

bu veya bunun tam tersinin bir seye inanmakla ya da inanmamakla bi alakasi oldugunu dusunmuyorum.

bana gore bunun sebebi insanlarin kendilerini her seyi yargilayabilecek ve hukum verebilecek bir varlik olarak gormeleridir. oysa ki her inancin kendine gore bunu yapacak, guc sahibi bir varligi mevcut. herhangi bir inanci olmayanlar icin boyle bi sey olmasa da ben onlara da bu kendini bi sey zannetme ki evet insanlari yargilamak aslinda hic bi sey olmayan insanin kendini bi sey sanmasidir, iste bunu yakistiramiyorum. buyuk bir celiskiye dusulmus oluyor cunku.

ozet olarak insanlar ney yapabileceklerini ve nerede duracaklarini bilmiyolar. ne yazik ki bu her inanca mensup kisiler tarafindan yapiliyor, ya da inancsizlar..

Başörtüsünün temsil-i ifadesi biraz farklı. Başörtüsü takan bir hanım kızımız lisan-ı hal ile "ben bazı konularda hassasım" mesajı veriyor gibi gelir bana. yani inançlı bir insanın dinin yasak ettiği şeyleri yapması evet onu ilgilendirir ama temsil noktasındaki kişilerin biraz daha dikkatli olması gerekir diye şeyettim. Tabi bir çok olayda olduğu gibi kadınlar biraz daha şanssız bu konuda.

şöyle bir köşe yazısı vardı. özeleştiri içeren:

yenisafak.com.tr

"neden başörtüsü kullanan insanlar, başını örtükleri için rahibe gibi yaşamaları gerektiği düşünülüyor" sorusunun cevabı çok basit. tutarlı olmaları bekleniyor. insanın karşısındakini değerlendirme kriterlerinden en temel olanı tutarlılık. çünkü tutarlı=öngörülebilir=kötü sürpriz yapmaz

bu beklenti size çok yersiz gelebilir ki bence de çok yersiz ama olağan bir beklentidir. şaşırmıyorum.

işlediği günahları örtmek için başörtüsü kullanıyor olamaz mı?

o.ceki cevabima biraz daha devam edebilirim gordugum kadariyla.

mesela basortusu ya da diger adiyla turban takanlarin temsilci oldugunu kim belirledi? illa bir temsilci arayacaksak kikesinlikle boyle bi gorevimiz ve hakkimiz yok, islamin 5 sartini uygulayanlari temsilci alalim. ki alamayiz yani, cunku boyle bir sey yok. bir insanin bir inanc dogrultusunda bir seyi yapiyor olmasi butun gereklilikleri yerine getirecegi anlamina gelmiyor. sonuc olarak kimse her basortuluden evliya gibi yasamasini beklemesin. allah bile boyle bi sey beklememisken insanlarin boyle bir beklentiye girmesi buyuk hata. insan oldugumuzu ve hata yapabilecegimizi unutmasak dunya daha yasanilir bir yer olacak sanki. bir de hatalari yargilayacak ve hukum verecek olanin biz insanlar olmadigimizi unutmasak. cunku sen yargilarsan, baskasi da seni yargilar. onu da bir baskasi.. neden? bize mi kaldi insanlara hangi inanca gore neyin dogru neyin yanlis oldugunu bildirmek? birakin insanlar ne istiyolarsa yapsinlar. kimseyi de hic bi seyin temsilcisi olarak gormeyin. onlar temsilci olduklarini idaa etseler dahi..

"temsil" kelimesine takılmış mosakale. açıklama yapmış. sonuna kadar katılıyorum dediklerine. bir erkek olarak bilemem ne fırtınalar koptuğunu bir kadının içinde. özeleştiri yaptığım için mesela ismail kılıçarslan'ın yazısını koydum, çok güzel açıklamış günümüz muhafazakarlığını.

ben mesela bir iş yemeğinde içki içmeyince diğer insanların gözünde farklı bir yere konuyorum. hükümet yandaşı, cemaatçi gibi kalıplara sokulup bir de gereksiz tartışmaya girmemek için araba kullanıcam yalanını attığım bile oldu. ama sırf alkol kullanmıyorum diye benden münzevi olmamı bekleyen sayısı da fazla. bundan hoşlanmasam da bir kişi bir şeyi diğerinden daha fazla yapıyor görünüyorsa ona daha fazla sorumluluk bindiriliyor. ama dışarıda bu algı var diye ne ben alkol kullanırım ne de inançlı bir kadın başını açar. otomatikman bu eleştiriye de açık olmalı diye düşünüyorum ama dediğim gibi algının çıkış noktası hatalı ama bunun doğal olmasını engellemiyor. doğal bir şey de hatalı olabilir yani.

@mimikikili; bu baskı denilen " bazı ve bazı yerler" her görüşün "bazen" karşılaşabildiği bir durum. yani tam aksi durumlarda olabiliyor.

dokunmakalbime; aynı hareketi yapanın başı açık olanına mı kezban deniyor o halde? çünkü bu söylem kezban başlığında da çok kullanılıyor. ayrıca başı açık olan insanlarda da bu davranış olabiliyor. ve bahsettiğiniz tepkiyi vermeyen başörtülü insanlar epey fazla. daha dün, otobüste çantamı yanımdaki koltuğa koydum, bindiğimde çok boştu. neyse zamanla doldu otobüs en azından ön kısımlar doldu. bir kız bindi durakta, koltuk bakındığı anda ben de hemen çantamı kucağıma aldım. kızın yüz ifadesi nasıl bir tiksinmeye döndü anlatamam. tamam yakışıklı biri değilim, hatta çirkin biriyim. ama bu yüz ifadesi gerçekten tipime miydi yoksa sanki fırsat kollamışım gibi düşünmesi için miydi bilmiyorum. zaten sanırım arkada boş yer vardı gitti o tarata bir yere oturdu ( belki de oturmadı bilmiyorum, dönüp bakmadım.)

@bu nick tam yirmi alti karakter; dini hassasiyet başörtüsü üzerinden özellikle simgelenen birşey değil ki. iftira,kötü söz, ibadetler, dedikodu gibi diğer dini hassasiyet içeren şeylerden sadece biri. başını örten birinin bunu kuranı okuması ön kabulü, örtmeyen insanların okumadığı veya kuranı referans kabul etmedikleri anlamına mı gelir? tekrarlıyorum ama başını örtmek dinin emrettiği şeylerden sadece biri. namaz kılıyorsun diye küfredemezsin diye birşey yokki. sadce küfrettiğin için günah işlemiş olursun.
dışarda başıörtülü birinine öpüştüğü zmaan, " ruhu orospu " denmesi neden o halde. başı açık olana kafir gözü ile bakılmasını da elbette reddediyorum. çünkü sadece "bir" günah işliyor. başını örtmek yalan söylememe zorunluluğu vermiyor.

temsil içeriğine kesinlikle katılmıyorum islamiyette bir dini sınıf yoktur.
takke,sarık vs. ise, dergahların,tarikatların kendi içlerinde kurumsallaşma e hiyerarşiyi belli etme amaçlı uygulamalarıdır.

@nereye bu gidis; tutarlı olmaları neden gerekiyor? ve bu tutarlılık hangi kıstasar ile belirleniyor? başı açık birinin yalan söyleme, dedikodu, zekat vermeme gibi hakları mı oluyor? eğer başı açık biri yalan söylerse tutarlı mı davranmış oluyor?

@faaip de oiad; başörtüsü kullanmak başka hataları temizleme aracı değildir. sadece başını örtme gerekliliğinin yerine getirilmesidir. günahları örtmekten ziyade, günahlara dair af dilemek amacıyla islam içinde " tövbe " uygulaması var.

soru toplamış fatih terim gibi hissettim kendimi :) böyle her cevap verene, karşılık vermek itici görünüyor. ancak amacım cevap vermekten ziyade konuyu kendi bakış açımla da sizlere sunmak, ve fikir çeşitliliğini artırmak. teşekkür ederim herkese.

@ete

ben zaten senin soruna cevap vermeye çalıştım. "neden?" diye sormuşsun. insanlar böyle düşünüyorlardır büyük ihtimalle diyorum yani. akıl yürüttüm yoksa katıldığım bir şey değil. biz böyle konuşunca insanların akıl yürütmeleri buharlaşmayacak.

editlediğim kısım kendi düşüncemdi tabii. =) hiç kimseye böyle bir sorumluluk yüklememekle beraber, başı açığa laf eden kadına da iki kelam ediyorum arada.

good reader biraz pahalı; ama parasını sonuna kadar hakediyor

office2plus

ben pdf'i safaride acip "open in iBooks" diyorum. iBooks'a kaydediyor, oyle okuyorum sonradan da.

Google Drive'da dosyalari kota harcamadan offline goruntuluyebilirsiniz.

Android icin: support.google.com
iOS icin: support.google.com

dropbox'da da yildizlayinca indiriyor ve oradan okumus oluyorsunuz. google drive'da da vardir aynisi eminim.

iBooks +1

çok beğendim konuşmasını.şafak pavey'i çok da severim.

Kusursuz bir konuşmadan kastınız ne? Biçim mi içerik mi, hitabet yeteneği mi?
Bence çok iyi bir konuşma ama kusursuz değil.

hangi açıdan baktığınıza bağlı eğer bir konuşmanın türkiye'yi kurtaracağını, işsizliği çözeceğini, trafiği rahatlatacağını düşünenlerdenseniz işe yaramaz. öte yandan dedikleri yalan değildi, içi doluydu, tutarlıydı, milletvekili olduktan sonra kürsüye çıkıp bir konuşma yapmamış, dokunulmazlığı olduğu halde eziliyoruz, özgürlüğümüz yok diye şikayet edip dokunulan, dövülen, öldürülen kadınlar hakkında konuşmayanlara onların " anlayamayacağı" türden bir konuşma yapmış. içerik olarak 10 üzerinden 8 diyebilirim. ama seslendiği hedef kitle sen ben olmamalıyız bu konuşmada zira bana şafak pavey'in konuşması bir şey katmadı. zaten konuşmayı dinlemeden önce de biliyordum dediği şeyleri. fakat hedef kitlesi farklı diye düşünüyorum. o hedef kitlenin de oturup şafak pavey'in laflarını dinleyeceğini, dinlese de ne demeye çalıştığını anlayacağını sanmıyorum. sonuçta şafak pavey başörtüsüne saldırdı olacak.

"öpüşmeyi atatürk'e borçlusunuz" ve sonunda ettiği "anlayana, ayıqs" lafları hariç güzel bir konuşmaydı bence. ama kusursuz değil.

çiçekli türban dar pantolona girmese ve "siz mağdursunuz" "biz aslında mağduruz" muabbetine girip siz-biz yaptınız, buna zorladınız demese kusursuz olacaktı

onun dışında %100 katılıyorum

Öncelikle Şafak Pavey "bir erkek vekil yüzünden" demisti ama mecliste pantolon düzenlemesini engelleyen Emine Ülker Tarhan imiş.

İkincisi Sn. Pavey ziyarete gittiği ve fotoğraf çektirdiği Esed'in öldürdüğü binlerce Suriyeli kadına ve çocuğa da değinseydi keşke.

Üçüncüsü Muhafazakar kadınları incitici, ötekileştirici, aşağılayıcı üslubuna rağmen Pavey'in pantalon giyebilme hakkını destekliyorum.

ne kadar doğru bilmiyorum ama en çok alkış aldığı "pantolon yasağı" ve "kirlenmek" mevzusunda referans aldığı kaynakların yanlış olduğu haber yapıldı bugün. pantolon yasağını emine ülker tarhan'ın savunduğunu ve izlemedim ama akp milletvekilinin videosunda "kirlenmekle" alakalı bir kısmın geçmediği söyleniyor. bunların yanına çiçekli dar pantolonu ve "baban kim bilemezdin" muhabbetini ekleyince bence pek tutatlı bir konuşma sayılamaz.

ama 15 yıl önce aynı meclis başörtülüyü kovarken şimdi kürsüden görüş bildiriliyor bu bile iyi bir gelişme.

son olarak akp'nin özgürlük tanımına getirdiği yorumları beğeniyle dinledim her ne kadar konuşma şeklini itici bulsam da. kişisel hayatımda da bu tarz konuşan kızlardan hoşlanmam. bu da kişisel sanırım.

özellikle
"başındaki örtüyle, herkesin içinde öpüşebiliyorsan bu özgürlüğü atatürk'e borçlusun"
dediği için evet, kusursuza yakın bir konuşma.

bana sorarsaniz su an 2 kesim var. bunlardan birini etkilemek icin "halk" kelimsini kullabilirsiniz ya da onu kastedersiniz, digerine de "millet" kelimesini kullanirsiniz ya da onu kastedersiniz. ayni sekilde ataturk ile ilgili soylemleriniz de olumlu ya da olumsuz yonde intiba birakacaginiz kesimi belirler. yani aslinda basortusu ya da turban hakkinda ne dusundugunuz degil, kullandiginiz kelimeler ve degindiginiz noktalar etkileyeceginiz kesimi ve ne yonde etkileyeceginizi belirliyor.

bu acidan beni hic etkilemedi, yani bos konustu. diger taraftan bana gore bulent arinc da bos konusuyor. cunku ben bu insanlarin konusurken bir seyler anlatma amaci tasidigina inanmiyorum. sadece kendi taraflarini tutan kisilere konusacak bir kac cumle veeiyorlar hepai bu.

içinde yalan geçen bir konuşma. hiç bir milletvekili "bir daha başımı açarak kirlenmeyeceğim" demedi. pavey yalan söyledi.

her cümlesinin sonunda gülümsemesi de melih gökçek i anımsattı.

üsküdar mihrimah sultan hastanesine gitsin. iskelenin karşısında hemen. beşiktaş üsküdar motoruna binsin geçsin.

www.akaydent.com

fiyat konusunda bilgim yok. telefonla sorabilrsiniz.

gerçekten işinin uzmanı insanlarla bu işi aradan çıkarmak istiyorsan maltepe / impladent diş hastanesi der kaçarım.

ben şu doktordan çok memnun kaldım, herkese de onu tavsiye ediyorum, ayrıca öyle uçuk fiyatlar da istemiyor. ayrıca muayenehanede 2 kişi çalışıyorlar. aşağıda ismi yazan doktor aynı zamanda çene cerrahisi uzmanı. zor çıkan dişlerde hemen müdahale ediyor. geçmiş olsun

Dr. Ali Zeki OSMANAĞAOĞLU, Yavuzselim Cd. 30/4 Fatih İstanbul

sanırım bir şiir albümünün içindeydi. yine şiirli kısmı da vardı ama o yanık sesli arkadaş da söyllüyordu di mi? bence o kayıt büyük ihtimalle o albüm için alınmıştı ve türkü şiire destekleyici olarak okunmuştu o versiyonu dışında bulunmamasının nedeni bu olabilir. onu bulmak için de önce o albüm bulunmalı galiba. içinde cem karaca savaş ay filan vardı. yanılmıyorsam savaş ay sevgili ey sevgili en sevgili şiirini okuyordu cem karaca da içinde insanlar gülüyordu de trende vapurda otobüste yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle kısmı olan şiiri okuyordu. şuan maalesef googleı kullanamıyorum az önce yaptığım duyurudan dolayı ama artık bence bu ipucularıyla bulursunuz :)

benden de bir şeyler alıp gider diye zihnim tamamlıyor ama umarım çok yanlış yerlere gitmemiştir zihnim. bazen beni bile korkutuyor.

mumutt, sanırım bu albümden bahsediyorsunuz, olabilir, araştırıyorum şimdi.

eksisozluk.com

garanti misal internet şubesinden hemen sanal kart çıkartabiliyor. bir bakın bakalım var mı öyle bir menü.

finansbankta da internet bankacılığından sanal kart oluşturursun.

pakete karışmıyorum ama fluence ve megane arasında nasıl kaldın? çok farklı iki araç. daha önceki duyurularından haberim yok ama megane, daha doğrusu tüm renolar çok az yakıyor, şehir içinde. megane kullandım kiralık bir hafta, 1400 km'yi neredeyse tek depoyla geçtim. çoğunluğu da şehir içiydi. megane 2013'ler tasarım olarak da fena değil. uzun lafın kısası benim önerim megane olur.

arada çok bi fiyat farkı yok o yüzden arada kaldık. 5-6 bişe daha verip fluence almak daha mı iyi o yüzden sordum hocam.

ha ama yakıtta çok fark olacaksa elbette megane tercihimiz olur.

Fluence'in imaji biraz bozuk gibi. Daha cok firma arabasi goruntusu var. Ama cidden cok genis ve ferah bir araba megane'a gore.

Not:2013 megane sahibiyim.

izle. hiç kulak asma millete.

başlarda iyidi abide sonradan harbi bozdu.

spoiler vermeden yapayım. lost kötü, bütün bölümlerini izledim mi ? evet izledim. hatta sabah 6 larda kalkıyordum ilk izleyenelrde olmak için. ama alternatifi o kadar çok güzel dizi var ki. kiz oz izleyen insana tek tavsiye The Wire olur. 5 sezon 6 kere izledim, öyle başarılı. ki oz dan sonra diğer diziler hafif gelir adama, terbiyeli gelir hatta. o yüzden The Wire ı bir incele derim. Onun dışında yeni biten Breaking Bad' de on numaradır. İkisinden birine başla, pişman olmazsın.

@liriamer, the wire a baktım. iki dizinin içeriği benziyo gibi. dediğim gibi bu tarz istemiyorum, farklı bi şey olsun dedim. ama ozdan sonra diğer diziler hafif gelir cümlesine tamamen katılıyorum. bilmiyorum nabarım.

çok eğleneceksin ama bittiğinde şuna ayırdığım zamana yazıklar olsun diyeceksin. ama izlerken çok eğleneceksin tekrar ediyorum.

Çok dizi izledim, hiçbiri lost'un yerini tutmadı daha. Apayrı bir dizidie. Kesin izle. Kulak asma. Hala "sonunda rüya çıkıyo" diye dolaşan mallar var lan. Düşünsene bi diziyi 6 sezon izliyosun ve bir bok anlamamışsın, dizide ne olduğundan haberin yok skflg. Böyle insanlar yorum yapıyo büssürü, bakma sen. İzle.

izle. süper oluyor. hatta bu diziyi izlememiş bir arkadaşın varsa onu da ikna et beraber izleyin. bölüm aralarında tahmin yürütün falan. çok güzel zamanlardı; bunu kimse inkar edemez. millet lost konuşuyordu lan koca gün :)

lostu izlediğim gibi hiçbi diziyi izlemedim ben. izlerken süperdi, ama ikiye dönüp de izlemedim. gıcık oldum çünkü. sonuçta dizi bitmiş, keyfini çıkart, izle. ama izlerken o an işin gücün hiçbi işin olmasın, hayattan kopartıyo yeminle.

lost'u güzel yapan üzerine kafa yorulan, spoiler yiyince "ohh my god" dedirttiren ilk dizi olmasıydı. Çılgınlıktı. o dönem izlemekle şimdi başlamak arasında fark olacaktır. bana da sorsan lost bir efsane ama şu an lost'tan iyi bir çok dizi var; devam eden veya biten. yani o dönem er, friends, oz, seinfeld izleyen bizler için yeni bir dönem başlattı. bu etkiyi de bir kaç sezon sürdürdü. ama ne bileyim garip geldi. lost izlememiş adam mı olur lan? daha neler.

Ben ikinciye izliyorum. İzle. Süperdir.

Sadece. İzle.

Lostu izledigime son zamanlarda pisman olmustum ama soyle bi dusununce izlerken harbi cok eglenmistik. Heyecan/gizem/bulmaca dozu cok ust duzeydi.

İzle bence sonucta bi efsane

"has been shown" kısmını da bence eklemelisin uygun bir çeviri ile.

edit: "Vitamin D'nin aslında leptin konsantrasyonunu azalttığı dolayısıyla vücut kütlesinin korunmasına katkı sağladığı kanıtlanmıştır/gösterilmiştir."

"Vitamin D'nin aslında leptin konsantrasyonunu azaltarak, vücut kütlesinin korunmasına katkı sağladığı gösterilmiştir."

bu mudur? anlamı ters çevirmediğimden emin olmak istiyorum, çünkü tüm makale hiç olur:)

görünen o ki aslında vitamin d leptin...

desek olur mu acaba?

strawberry first: o da olur, sorun aslında cümle yapısı değil. cümlenin verdiği anlam doğru mu yanlış mı, o önemli.

Ben biraz farklı anladım:

"Aslında, Vitamin D'nin leptin konsantrasyonunu azalttığı gösterilmiştir ve bu sayede Vitamin D vücut kütlesinin korunmasına katkı sağlıyor olabilir.

may faktörü var orada.

ama ilk çeviri de mantıklı gelmedi değil.

@spatzle'nin çevirisi daha doğru, may'i görmemişim.

"aslında" demeniz cümleyi düşürüyor sanki. tabii paragrafın tamamı da önemli ama anladığımı yazacağım:

Vit D'nin (az önce örneklediğimiz, bahsettiğimiz gibi) gerçekten de leptin konsantrasyonlarını düşürdüğü gösterilmiştir ve buna bağlı olarak da beden kitle korunmasına katkı sağlıyor olabilir.

neyleyim'in tercümesi daha şık dursa da özne-yüklem uyumsuzluğu var. TDK'ya aykırı :)

@spatzle
"buna bağlı olarak da"dan sonra "söz konusu vitamin" eklemesi yapılabilir :)
ancak benim çevirim kesinlikle şık durmuyor bana sorarsanız :) "has been shown to lower" çok daha güzel çevrilebilirdi.
ama the kene şıklıktan çok anlamla ilgili gibiydi diye yazmak istedim :)

saat kaçta nerde inilecek, ne zaman geri dönülecek?

Çok bilmem ama;
2 Eylül Caddesi, Hamam Bilmemnesi semtinin oralarda "Papağan Çiğ Börek"te çiğ börek yemelisiniz. Romantik değil ama orgazmiktir ;)
Adalar denen cadde var. Porsuk nehri kenarında uzanır. Kafelere serilebilirsiniz.
222 Park var gece eğlenmelik. Orayı da bir araştırın.

Geçen hafta sonu Eskişehir'de kaldık arkadaşlarla. İlk kez gittik.

İnternetten çiğ börek tavsiyelerine baktık, Papağan'da yemeyin şurada yiyin yazıyordu. Orada yedik, beğenmedim. Çok yağlıydı. Ki ben kolay kolay bi yemeğe yağlı demem.

Eskişehir büyük otelde kaldık. Merkezde iki kişilik oda 150 TL falandı. Daha uygun yerler vardır elbet.

Cumartesi gecesi için konuşuyorum, barlar sokağı canlıydı, paralelindeki doktorlar denen yerde sokak şarkıcıları vardı genelde, porsuk'un etrafında, adalar'da ise bir çok kafe falan var. Hepsi birbirine çok yakın.

eskişehir inanılmaz soğuk ona göre tedbirli gelin.

pazar akşamı del mundoda quiz night var. 30 tane genel kültür sorusu soruluyor ilk 3e girene en çok doğru cevap veren 3 guruba,kişiye şişe vodka, şarap, likör, tekila gibi hediyeler oluyor. oldukça eğlenceli ona katılabilirsiniz.

kahvaltı için doyuran kahvaltı salonuna gidin derim. kentpark, sazova falan var yeşillik açık hava vs seviyorsanız eğer.

ekstra yapmak istediğiniz bişey varsa sorabilirsiniz.

ama en önemi nokta hava çok soğuk ! ona göre gelin.

cafe del mundo da quiz night'a katılın eğlenceli oluyor, kazanbilirseniz kazanın hatta beleş tekila süper oluyor ^^

kalacak yer olarak: www.eskisehirhostel.com diye bi yer açılmış yeni ama bilmiyorum fiyatları ne alemde.
bir de, tren garından çıkınca sola doğru 500m yürüyünce otel tekinoğulları var 2 kişi + kahvaltı 95di sanırsam

Hosteleski - Eskişehir Hostel Kişi Başı 25 Lira.

fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.net

okunması zordur. sarmadıysa devam etmek zorunda değilsin tabii ki. başka bir zaman yeniden denersin belki o zaman sararsa bitirirsin. ben de ikinci denememde bitirmiştimm.

Ben de aynı sorunu yaşamıştım. Sayfa çevirirken sayfayı bitrdiğimin farkına vardım çoğu zaman. Sonra zorlamadım. Duruyor öyle kitaplıkta.

evet okuması zor bir kitap. bakmayın bu kadar popüler olduğuna okudum diyenlerin çoğu yarıda bırakmıştır.

Eğer sadece bildiklerini okumak istiyorsan evet, zordur, bırak.
öğrenmek, keşfetmek, tanımak, anlamak için okuyorsan devam.

yarıda bırakıp sonra tamamlayanlardanım. 1 yıl gibi bir süre içinde okuyabildim :)

çok övülmeyi hakeden bir kitap.

tutunamayanları bitiremeyenler diye bir facebook grubu vardı, bayağı da kalabalıktı :p

spoylır gibi olacak biraz ama, ilk 150 sayfadan keyif almadıysan sonraası için de muhtemelen fazla farklı düşünmeyeceksin.
Yine de oku derim, okunankitabıbitirmedenyarımbırakanlarıonaylamayangillerdenim. Biraz daha devam ettiğinde konu dallanıp budaklanacak, pişman olmazsın.

zor. biriniz de okumayıverin

sultanahmet'te tursitler için hediyelik eşya satan yerlerde.

hacı istiklaldeki pasajlarda da bulunur bu tarz şeyler.

ido'larda satılıyor.
dolayısıyla yenikapıdaki terminalde bulabilirsin

Kız babası olsam, benim gibi adama kızını vermem.

kalıplaşmış bir cümlem yok ama çok tekrar ederim. kendi kendime en çok söylediğim şey. uyuma çalış daha çok çalışmak zorundasın elinden gelen değil hep daha fazlası. ben cidden mesela dün yolda giderken bile bunu söyledim. inanılmaz bir hırsım var maalesef ki bu hiç güzel değil. kendime sürekli uyuma oyalanma yapma etme vs köpek gibi çalış diyorum.

vazgeçersen kaybedersin.

iki kişinin bildiği sır değildir.

mohandas karamçand gandi'nin çok sevdiğim bir sözü vardır:

"basit yaşa ki başkaları da var olabilsin"

Yigit harpte,dost dertte ,olgun hiddette belli olur. -Arap atasozu

some people dream of success while others work hard to achieve it.

- nothing tastes better than looking good feels. (düzenli beslenme düsturum bu da)

he değişim bir vazgeçiştir.

karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak.

inandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın.

kendime düstur edinmedim de, bazen bazı olaylar karşısında bu sözler aklıma geliyor teselli buluyorum :).

hayatta karşıma çok çıktı/çıkıyor:
el elin eşeğini türkü çığırarak arar.

Mücadele etmeyenin varolmaya hakkı yoktur

Ne ki verilmiştir, bil ki verilmemiştir.

hacı

bu da geçer ya Hu

bir işin, orospusu olana kadar zorluk çekersin.

hep kendim ürettiğimi zannederdim ama, geçenlerde bir akrabam "ona, işin ilmini öğrenmek denir" dedi.

siktiret

"Allah istemiyorsa ben neden isteyeyim."

(bkz: Jedem das Seine )

ofke gelir goz kararir, ofke gider yuz kizarir.

Herkes ne bok yiyorsa yesin.

Her şey akar.

breaking bad e 1 şans daha ver

rome (2005-2007)

çok sürükleyici aksiyon da çok az var hatta yok sayılır.

@qazwsx olabilir, puanı da yüksekmiş

aynen rome müthiş dizi ayrıca ilk 5 bölümü atlatabilirsen the wire.

fringe'e de şans tanı. ilk sezonun sonuna doğru hoşuna gidecektir. keza 2,3 ve 4. sezon da güzel.

666 Park Avenue (Supernatural ve American Horror Story'i sevdiysen seversin).

the sopranos

Uzun uzun bolumlu sezonlar istiyosan bu uygun degil ama 3 bolumluk sezonlarinda film tadinda gercek bi saheser izlemek istersen: sherlock.

sopranos.

bored to death ve sherlock
edit: hee bir de oz vardı bulursan o da süper

black mirror
sherlock

Breaking bad ilk sezonda yavas isliyor konulari, o yuzden sarmamis olabilir ben de bir sans daha ver diyorum.

oz.

hesabım silindi kırgınım modlar'a katılıyorum. oz izle. prison break'i çok beğendiğini söylemiştin ya ben de öyleydim bir zamanlar.

bence telefon et sor. daha iyi olur.

telefon ya da mail ile ulaşarak asap yanıt beklediğinizi, farklı bir alternatifinizin de olduğunu ve sizin de karar vererek planlama yapmanız gerektiğini söyleyebilirsiniz.

arayıp sorduğun için kaçırmazsın merak etme, flört değil bu, iş.. ama şunu da bil ki "kesin arayacağız" diyenlerin sadece 10% u arıyor.

@innerbliss: kesin haber vereceğiz diye ilk önce kendileri dedi, ben daha sonra ne kadar süre içinde haber vereceklerini sordum, çünkü vize gerekiyor, konsolosluktan randevu almam lazım falan diye belirttim. onlar da bu konuyu zaten bildiklerini, o yüzden beni hiçbir şekilde beklemede tutmayacaklarını, olumsuz olacaksa bile zaman kaybetmemem için bunu söyleyeceklerini söylediler. o mülakat için bir kez çok büyük mağduriyete uğrattılar beni zaten, bu kez öyle bir şeye yol açmayacağız dediler. ama yine de güvenmemeli miyim? :/

Sürecin sonucunu öğrenmek yanlış bir şey değil. Gelecek hafta Salı bence mail at.

@spatzle, neden özellikle gelecek salı?

cuma yalan olur, pazartesi haftasonu dönüşü, o karar verilirse salı verilir. salı bildirilir.

inan ki işverenlere güven olmuyor, büyük firmalar bile, kesin arıycaz yarın hatta şu saate kadar arıycaz şeklinde konuşup aramayabiliyorlar.
sen hatırlat kendini mutlaka, seni sallantıda bekletmesinler.

Cuma bu haftanın sonu, Pazartesi gelecek haftanın başı. Özel bir nedeni yok.

10 iş günü dedilerse ve bu hafta dolduysa süre haftanın son gününü ve gelecek haftanın ilk gününü beklemek mantıklı olabilir. Ondan şeyettim.

edit: portnoi yazmış zaten neden öyle düşündüğümü.

hayırlısı olsun diye ekleme yapayım bari:)

maçkada kyk yurdu vardı en son. açıksa orası işe yarayabilir sanırım diye düşünüyorum.

www.rapunzelistanbul.com

Sektöre göre değişir bu soru.

İhale yoluyla alınan mallardan bahsediyorsak ihaleler için "win-loss" analizi yapmak gerekiyor. Daha önce girilen ihalelerden toplanan donelerle ya da EKAP üzerinden bu sonuçlara ulaşmak mümkün. Bu sayede pazardaki rakiplerin piyasa fiyatları hakkında fikir sahibi olunabilir. Rakip analizi de bu sayede yapılır, en sağlıklı olarak.

ama sektör FMCG veya perakende satışsa rakiplerin fiyatları için başka bir çalışma gerekir. Ama ne olursa olsun amaç, sahadan bilgi toplamak, maliyet analizi yapmak (navlun, vergi falan filan), garanti-servis gibi faktörleri göz önünde bulundurmak, kurulum, montaj, aplikasyon gibi profesyonel hizmetleri göz önünde bulundurmak fiyatlandırmada esastır.

fiyatlama yaparken kendinizi ve ürününü nerde konumlandıracağına da bağlı olan bir durumdur bu.
piyasaya yeni giren bir ürünseniz ve harc-ı alem veya pazarda yaygın olarak kullanılan bir ürünse, fiyatlam yapacağınız, o zaman müşterinin talebi diğer ürünlerden daha ucuz olmanızdır.
eğer daha özellikli/teknik bir ürünseniz, piyasadaki muadil ürünlerin fiyatlarını alabilirsiniz. fiyat katalogları/listeleri size bu konuda yardımcı olabilir. oralardan elde ettiğiniz bilgilerle ile yaklaşık bir fiyat belirleyebilirsiniz.
ayrıca, eğer, pazardaki rakiplerinizi kırmak istiyorsanız, çok agresif bir ödeme vadesi (mesela rakip 100 gün vade yapıyorsa siz 200 gün yaparsınız vb) uygulayabilirsiniz.
yani, ürüne, pazara, size ve müşteriye bağlı olarak bir çok değişik uygulama söz konusudur.

hertz ne kadar yüksek olursa görüntü akıcılığı da o kadar iyi oluyor diye biliyorum. 10 khz (10 000 hz) olanlar bile var şu an. 100 hz ve 5000 hz arasındaki farkı aynı yayına bakarak görebilirsin. çok fark var mıdır dersen bu algına göre değişir. samsung tv'ler oldukça tutuluyor, akıllı(!) denilen özellikleri de eh dedirtiyor.

panasonic candır, japon bi kere.
samsung daha yeni sayılır, bozulma erken ölme felan var mı belli değil, gerçi ben 2 yıldır samsung kullanıyorum bir sorun yok ama bir daha ki sefere kesin panasonic alacam.
bi de 200 hz üstü pek farketmez kanımca.

ucuz olanı al derim.
ancak marka farkı değil de model ve serileri fark yaratıyor.

panasonic daha iyi bir marka ama modele göre de değişir. panasonic plazma tv'ler çok kaliteli alabiliyorsanız panasonic plazma alın tr'deki tv yayınları düşük çözünürlüklü olduğundan lcd tv'lerde tam ekran izlerseniz görüntü biraz bulanıklaşır ama plazmalarda daha iyi olur görüntü kalitesi

ekleme yapıyorum. piyasadaki yayıncılar 200 hz'in üstünde bir yayın göndermediği için 5000 hz'lik bir TV'nin pek bir farkı olmayacak. 200 Hz'lik bir TV işinizi görür.

Panasonic kendi panelini üreten bir firma değil. Japon olsa da paneli üretmiyorsan Vestel'den farkın yok. Ben samsung tercih ederdim. İlla Japon olsun diyen arkadaşlara Sharp öneririm.

Bildiğim kadarıyla pasaport basım merkezinde grev/iş yavaşlatma gibi bir durum var. 1 aydan önce pasaportunu alman imkansız duruyor. Diğer türlü yetiştirirsin.

emniyette pasaport kalmış mı ki? darphanedeki grev nedeniyle basamıyorlar diye biliyorum. eğer varsa pasaport 1 haftada çıkar. evraklarını da toplayıp şirketlere gidebilirsin daha 1 aydan fazla var muhtemelen yetişir.

yani ben şirkete gitsem onlar pasaportu da yenileyebiliyormu?

yok kendiniz gitmeniz gerekiyor

ben 20 agustosta basvurdum, 24u cumartesi gunu postaci getirdi. is yavaslatma olayindan haberim yok. ama bayram 14 ekim degil mi? 34 gun var. bence hallolur.

bir sürpriz olarak gül götürme.

şaka şaka.
yemek yapabilirsin, tatlı sohbet, tatlı bir ortam. kadınlar samimiyetten başka bir şey çok beklemiyor aslında. erkek arkadaşım bana yemek yapsa ve masa hazırlasa havalara uçuyorum her seferinde. güzel bir film ile de süsleyebilirsin.

Bu sefer de papatya gotur. Saka saka yazasim geldi, aklima bi sürpriz gelirse yazcam valla editleyip

karıya kendini götürüyorsun. daha ne istesin.

bir karıyı şu dünyada tek mutlu edecek şey erkektir. kendinden başka ek şeylere alıştırma karıyı. kıymetini bilmez yoksa senin.

aç kolunu "erkeğin geldi" de. bak bakalım mutluluğa. 1000 gül alsan o kadar mutlu olacak mı karı.

şımartıp yüz vermeyin şunlara çok

bu sefer yapacağın sürprizde aslında hiçbir şey yapma. elinde gül olmayınca işkillenecektir zaten. alışmış kudurmuştan beterdir. kafana kakmaz inşallah.
sonra öyle çok ama çok sıradan bir günmüş gibi takılın.
ama işin zor be koçum, alıştırmışsın sen şimdiden. geçmiş olsun.

@necat adlı kullanıcı kaç kere karı demiş bulunuz.

arkadaşım yaban filmini çok izledin heralde, sene 2013 karıya kendini götürüyon, karıyı şımartma çok, alıştırma karıyı. sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etme falan kalmadı bıraktık onları. biz daha çok birbirimizi seviyoruz falan.. şirinlikler, tatlılıklar...

farrytikki2
mug yaptır ya da mug al çok güzel çiftler için muglar var beraber içtikçe birbirinizi hatırlarsınız.

her buluşmamızda gül götürdüm derken? nası bir ilişkiniz var anlayamadım sizin.

gül götürme. işkillensin. kızsın. saldırsın. sen ya her gün her gün bi yere kadar diyip gıcık et.

ama öncesinde:

araban varsa oturacağı koltuğa önceden gül koy.
eve gidecekseniz evin içine güller serpiştir.
yemeğe çıkacaksanız garsondan rica et, onunla gül organizasyonuna giriş.

kısacası önce yokluğunu hissettir, sonra sevindir.

gül reçeli götür çiçek kalmamış bunu aldım de ertesi gün için kahvaltıya davet et

bratislava'ya gitmedim ama budapeşte'de 2 gün gereksiz. ya daha uzun kalıp inciğini boncuğunu öğrenirsiniz ya da 1 gece kalıp gezilecek yerleri gezip "eeehh işte budapeşte dedikleri de buymuş" dersiniz.

budapeştede 5-6 saat harcayarak şehrin %60-70 ni gezersiniz,geriye detaylar kalıyor.
bisiklet kiralarsanız daha hızlı olur tabi.

bratislavayı görmeden dönmeyin. gece hayatı müthiş.budapeşte de güzel 1 tam gün size yeter budapeşte için sabahın köründe başlayıp geceye kadar sürecek. budapeşte için city hop on-hop off turları öneririm. münih hariç diğer şehirleri gördüm ekstra bilgi gerekirse yeşillendireblirsiniz.

budapesteye 2 gece harcamak gereksiz bence, onun yerine viyanada zaman harcamak cok daha keyifli olacaktir. 5-6 saatligine bratislava gecersiniz viyanadan da.

uzunca bi süredir viyanada yasayan biri olarak tavsiyem budur.

i'm watching the series nowadays for the second time.

nowadays,i'm watching the series second time.

emin değilim
zaten ingilizcem de iyi değildir ama böyle bir şey olsa gerek

yani çok önemli bir cümle gibi görünmedi bana grammar'i bozuk olsa da olur. ama nowadays diyeceksen I've been watching demen grammar olarak daha uygun. bu arada türkçesi de bana çok mantıklı gelmedi :)

nowadays I've been watching this TV series second time.

I've been watching the show twice so far.

"Currently, i'm watching the series for the second time."

internetteki örnekleri genelde böyle.

ben de sevmiyorum ve ayni tepkilerle karsilasiyorum.

secilmis oldugumuzu dusunuyorum.

var. artistlik olsun diye sevmiyorsunuz.

Belki size 3 yaşına kadar çikolata vs. gibi şekerleme türü yiyecekler vermemişlerdir ve sizin de damak tadınız bu şekilde oluşmuştur. Belli bir yaşa kadar bebeklere şeker verilmezse çikolata delisi olmuyorlarmış diye duymuştum.

tatlı sevmiyorum, bir kaç ayda bir lindt var %70 kakao, yediğim tatlı namına.

dondurmayı bile çok tatlı gelmeye başladığı için tüketmiyorum.

nutella v.b alırsam en minik kavanoz bile 2 aydan önce bitmiyor, almıyorum.
bayramda komşum 9 dilim ev yapımı baklava getirmiş. geçen gün hepsini attım, ne zaman şunu yiyeyim diye elimi atsam içim bulandı, hem tatlı hem de sıcakta...

çayı şekersiz içerim, gofret v.b yemem, antepten bir dilim tatlı tadına bakmadan döndüm 6 günün sonunda.

tatlı sevmiyorum işte.

edit:@ tutkun; aksine bebekliğimde muhallebi çok yermişim.

edit2:@ feykalade hiç tatlı yememek değil, talep etmemek sanırım. mesela ofiste arkadaşımın ikram ettiği bir kremalı bisküvi, komşuya gidince yediğim 1 dilim kek, lokantadan çıkarken ağzına attığın kasada duran minik bonbonlar(naneli bile olsa şeker o), sabah evden çıkarken içtiğim kakaolu süt... aslında gün içinde farkında olmadan yeterince şeker tüketiyoruz.

@mayhemdemon ve evet ben de senin gibi kola, limonata, ice tea, meyve suyu pasta, tatlı kuru pasta, hatta çok şekerli geldiği için balkabağı, cennet hurması, hurma...tüketemiyorum.

edit3: eja, ablam benim aksime her gün tatlı bir şey tüketmeden duramayan, girdiği tatlı krzleri sonucunda gece 1'de babama pastane arattıran, yurtdışında iş arkadaşlarının bile öğrenmesine sebep olup her gün sırayla ablama tatlı taşımaları ile neticelenmiş bir ünü var tatlı konusunda. aynı evde, aynı yemek kültürü ve eğitim olsa da bireysel bir fark işte.

Doğuştan şanslısın işte daha ne istiyorsun :) Benim eşim de sevmez. Tatlı ve hamur işi ağzına sürmez. Yaşıtlarından çok daha genç gözükür ve sağlıklıdır.

bir sürü tatlı çeşidi var yahu hiçbirini mi sevmiyorsunuz, ben de şerbetli tatlıları pek sevmem mesela ama sütlü ve çikolatalı tatlı olmadan da yaşayamam. safi tuzluyla ömür mü geçermiş , beynin tek enerji kaynağı glikoz zaten hiç tatlı tüketmemek sanıldığı gibi sağlıklı birşey değil yani.

@feykalade; aslında hiç tatlı yememekten bahsetmiyorum ama severek değil. bir yere gideyim de tatlı yiyeyim demem hiç. çok denk gelmedikçe de yemem, canım istemez,sevmem. şerbetli tatlıyı düşününce bile kötü oluyorum ama dediğin gibi. sütlü tatlıları da özel olarak sevmem ama daha yenilebilir gibi geliyor.

bu arada hakikaten, tuzlu ve acı şeyler daha güzel geliyor. bir de zaten gün içinde ekmekten,çaydan vs vs den şeker alabiliyoruz diye biliyorum.

dondurmalı sufle hariç de!

ben de sevmiyorum. ayni tepkileri aliyorum. insanlar garip.. sanki herkes tatliyi cikolatayi sevmek zorundaymis gibi bir genel gecer kural var sanirim.

beslenme biçimi, anneniz çok tatlı yapmıyorsur, etrafınızdaki arkadaşlarınızla tatlı muhabbeti donmemiştir ya da ödül olarak şekerli yiyecekleri yerine başka bişey konmuştur.. bende eskiden çikolata sevmez yemez aramazdım, kola misal eve girmezdi hiç içmedim sevmem

bende de te süt içermeyen tatlılara karşı bir iticilik var. gerçi çikolata hiç yemiyorum da tatlı olursa o da sütlaç, puding gibi şeyler oluyor. kız arkadaşım da tam tersi çikolata bağımlısı. zor anlar yaşıyoruz.

ben de sevmiyorum, evde de annemle kardeşim çok sever, babamla ben sevmem. ama tabi ayın belli günlerinde canım çekiyor yalan söylemeyeyim, o zaman da birkaç çatalla kesiliyorum. insanlar genelde nasıl sevmezsin yaa gibi inanmaz ya da oh çok şanslısın diyerek yaklaşıyorlar.

Bende tatliyi hic sevmem yesem migdem bulanir.dondurma hatta bazi sekerli meyveleri bile yemem.tum dunya onumde tatli yese ben de yiyeyim demem.normal damak tadi sonucta

annen güzel tatlı yapamıyomuş demek ki panpa. aşırı şekerli olmayan ama tadı çok güzel olan tatlılar yapan tatlıcılar var. beyoğlundaki inci pastanesi örneğin. öyle yerleri deneyebilirsin. bu da gol değilse yapacak bir şey yok hayattan başka şeylerle keyif almaya bakacaksın.

çare fıstık ezmesi.

4.bp.blogspot.com't+it.gif

fare gelip sizi kemirmez bir kere bunun rahatlığını bilerek yaşamaya çalışın. yatmadan önce de bir kaç tek atarsanız, gevşer mışıl mışıl uyursunuz :)

çok fena. fare yapışkanları var onları deneyebilirsin hemen yakalamıştık dükkandaki fareyi.

@mimilo, bu kesin bilgi mi? gerçekten tek çekincem şu, yoksa o kadar da korkmuyorum cidden ama, mümkün değil uyuyamam yatağıma gelme tehlikesiyle.

Moruk fare kulak memelerini kemirebilir. Bu yüzden eve gittiğin gibi yatak çarşaflarını birleştirip hamak gibi bir şey yap. Bu seni hayatta tutacaktır.
Fare kapanı gibi bir şey dene bence ve unutma yerde uyursan ölürsün!

hayat tecrübesi diyeyim.
köyde ve yaylalarda farelerle yerde çok yattık. daha bugüne kadar kulağı kemirilen bir insan duymadım, görmedim :))

ayrıca belki görmüşsünüzdür ama bir kurtuluş yöntemi de; alçı(bulabilirseniz) ile unu karıştırmak. oldukça kesin çözüm. bir iki güne kurtulabilirsiniz.

İnsanlara zarar veren ve insanları kemiren fare türleri ev faresi, lağım faresi ve çatı faresi gibi türlerdir. Bu türler genellikle insanlar uyurken insana yaklaşır ve bazı uzuvlarını kemirerek yer.

diyorlar yahu belli olmaz. bir an önce kurtulun bence. aç olunca saldırabilirlermiş.

@500 cevap " fare benim kaynımın bağırsaklarını dışarı çıkardı" modunda olmuş.

internetten mesela e bayden rat repeller falan tarzı aratarak bi araç satın alabilirsin

fare ölecek ama en basiti, temizi ve hızlısı bi kartona fareler için olan yapışırıcı sürüp üzerine peynir vb. bişey koyarak yapışmasını beklemek. sabah koy akşam eve gittiğinde fare yapışmış olur. atar kurtulursun.

Fare deligini bulursaniz su mutfakalrda kullanilan telli gri tuhaf sey oluyor ya, onu deligin onune koyun ve nane serpin. Fareler naneden hic hoslanmazmis. Dun bear gryllsten ogrendim:)

farenin neden ölmesi gerekiyor? yani zaten tek basina yolunu sasirip gelen bir hayvan degildir muhtemelen o öldügünde oradaki diger fareler yok olmayacak. hadi öldüreceksin neden can cekistirerek ya da kimyasala bogarak öldürüyorsun hayvani. 3 haftaligina yasanacak bir yerse ve sadece uyudugun zaman kulak kemirme olayindan korkuyorsan ve arkadasinin da kedisi varsa, kediyi ödünc isteyebilirsin belki. korkup baska bi yere falan kacar, kokusu yüzünden gelmez falan. keme falan olsa tedirgin olmakta haklisin da kücük sevimliler kendi cani derdinde oluyolar genelde, kediye falan kafa tutamiyorlar.

Fareden bahsediyoruz değil mi? Öyleyse neden bu kadar duygusallık. Tek başına seni hasta bile edebilir. Belkide tedavisi olmayan bir virüs taşıyordur. Nerden bile bilirsin? Zıplayıp sana kafa bile atabilir bu hayvan dikkatli ol.
Ve öldür onu dostum. Acıma... Bir söz vardır unutma acıma yetime......

kediyi almak iyi fikir bence de. biz de bir gece kalabalık bir grup, fare olan bir evde kalmak zorunda kalmıştık, koltuk, yer, her yerde insan. etrafımıza gazeteler koymuştuk ki yaklaşır, gezinirse ses çıksın diye. ki çıkmıştı da ses.

aynı ama aynı problemi ben de yaşadım. hem de yurtdışında. ben de duyuruya sordum. şimdi öldürme öldürme diyenler tabi ki olacak ama senin için tehlike oluşturduğunu düşündüğünde öldürebilirsin. çünkü yatak yerde ve yatağına dışkılayabilir. mikrop taşıyor olabilir ve hasta olursun. ben de çatı katında kalıyordum. yavrusunu yakaladım iki tane. ve anasının büyüklüğünü görmek bile istemezsin. eğer çatı faresi ise eşşek kadar olabilir.

ben birinden rica ettim peynirli kapan kurdu. sonra fare kapana geldi, kapan tepti ama fare yakalanmadı. fakat hareketleri yavaşlamişti. odadaki çöp kutusunu farenin üstüne kapattım. kapanı kuran kişi attı sonra fareyi.

sen belki biraz daha sakinsindir ama benim günlerimi gecelerimi mahvedecek kadar psikolojimi bozmuştu.

@kırmızıkaşekaban, sizin duyuruları okudum zaten hatta aynı ev miydi yoksa falan diye bile düşündüm :)

umarım birden fazla yoktur. bakalım kapan, yapışkan bişeyler yapıcam artık. işin garibi odada zaten sürekli fare zehri var ve arkadaşım kontrol edip hiç yenmemiş, fare yoktur merak etme demişti :(

Dostum fareyi görüp tedirgin olduysan en azından birini yakalaman lazım. Yoksa uykun piç olur. Ayağın duvara değse, üstün açılsa falan ansızın uyanırsın üstünde bişy var hissiyle. Bir de rüyaların Fear Factor'e dönebilir.
Yapıştırıcı güzel çözüm. Kendin yapışmayacak şekilde yatağın kenarlarına koyabilirsin. :) Bir de açıkta yiyecek bırakma. Köyde alışveriş yapıp tezgaha koyduğum an damlamıştı ibneler. :)
Alkolle aran iyiyse biraz içmek de rahatlatır.

Kemirme durumu öyle yaygın değil. Bir kaç edepsiz fare yüzünden adı çıktı hayvanların. İnsan içinde yaşıyorlarsa daha doğrusu bir şekilde yiyecek buluyorlarsa kemirmezler.
Bir de senden korkacaklar. Öyle kafana gözüne kolay kolay yaklaşmazlar.

Peki ışıkta uyumak gerçekten işe yarar mı? Normalde hayvan gibi uyuduğum için hiç çekinmem yani ışıktır falan. Kendime de viski alayım bari :(

fareden bu kadar korkmaya gerek yok, odani temiz tutman yeterli olacaktir 3 haftalik bir sure icin. www.cdc.gov farelerin hastalik yaymasinin en buyuk nedeni fare boku, cisi ve biti piresi. odayi temiz tutarsan problem cikmaz. koseye sikistirmadigin surece ve odaya dadanip yiyeceksiz kalmadiklari surece de seni isirmazlar.

Bu yazacagima inanmayacaksiniz ama, yakinda o pic kurulariyla dost olacaksiniz.
Bu onlari oldurmeyeceginiz anlamina gelmiyor ama bu korkunuzdan eser kalmayacak. Yurtdisindan kastiniz bati ulkeleri ise, kanun, kural, nizam yerlesik ve iyi uygulanir bir yerse, yasadiginiz yerin belediyesinin saglik departmanina bir gorunun. Ev sahibiyle basim derde girsin istemiyorum, benim burada oldugum bilinsin istemiyorum gibi durumlar haric tabii.

O saglik departmani, ev sahibine yazili ihtarda bulunabilir. (They may degil, they might!) Yasadiginiz ulkenin, sehrin kosullarina, kurallarina bagli bu.

O minik arkadaslar icin satilan minik kapanlar bazen ise yarayabiliyor.

Bir de warfarin iceren zehirler var. Farenin vucudunda kanamaya sebep oluyor.

Yapiskanli kartonlara yem olarak fistik ezmesi koymamiz gerektigini soylemisti bizim eve gelen profesyonel hasarat mucadele herifi...

Ben de severler mi gibi mal bi soru sormustum. Bayilirlar! mealinde cevap vermisti.

Koyduk envai cesit fistik ezmesinden ama yapiskanli kartona yapisan pek olmadi.

Minik kapanlara parmaginizi kaptirmayin, cok kotu kan oturur tirnaginiza.

Peyniri de cok minik koyun. Yoksa fareleri beslediginizle kalirsiniz. Farenin eve girdigi delikleri, bulasik teline benzer celik tellerle tikamak gerekir. Lavabonun altindaki delikler, borularin etrafindaki delikler, kalorifer, su borularinin cevresindeki delikler filan gibi...

Etrafta cocuk ve evcil hayvan yoksa, yerlere serpilen turde toz gibi zehirler de olabilir.

Farenin sevmedigi kokulari bir gugillayin. Vardi oyle bir kac koku. Simdi aklima gelmedi. Mesela cam agaci kokusu filan gibi organik kokulardi ama simdi emin olamadim.

A aaa 3 haftayi simdi gordum!!! Keske daha once gorseydim, bu kadar cene calmazdim. 3 hafta nedir hocam? Goz acip kapayincaya kadar gecer gider.

Haaa, unutmadan ve turlu hikayeler yazan hayali genis arkadaslara aybetmeden sunu diyeyim: O boyutlarda farecikler yani findik farelerinin, sizin burnunuzla, kulaginizla filan bi alip veremedigi yok. Merak etmeyin.

Odaya bir stajiyer kedi getirmek iyi fikir olabilir. Miskin bisiy olmasin, tekir bisiy olsun ama...

okudum başın sağolsun.

çok duygulu bir hikaye.

yerım babaanneni. ısmını beybın mı koymus?

hepsini okudum, ama cevap verebileceğim bi soru yok ki?

başın sağolsun diyebilirim sadece.

dede, babanne candır.. şükür, ikisi de hayatta. bir de erkek torun olunca, daha değerli oluyorsun onların gözünde..

memlekete gidip sıra istanbul'a dönmeye gelince, içim burkulur.. "ya bir daha onları göremezsem" diye aklımdan kötü senaryolar geçer.. bir gün ben de kaybedicem onları.. acılarına nasıl katlanacağım bilmiyorum...

babannenin hikayesini bilen(artik) bir kişi daha oldum diyebilirim sadece

'bebek kokusuna benzeyen, ekşi temiz ter, fesleğen ve arko kokusu'. güzel tarif etmişsin.

hemen hemen benim babaannem. şunu kimse düşünmüyor, bu kadınlar neden huysuz? eğer bir kadın eşini genç yaşta kaybedip çocuklarını tek başına büyütüp okutmuşsa, ileride çocuklar büyüyüp kendi ayakları üzerinde durmaya başlayınca haliyle hakimiyet elden gidiyor. ama bu kadın ömrünün yarısından fazlasında hakimiyeti tek başına elinde bulundurmuş. onu elinden birden alırsan illaki tezatlar ortaya çıkar. bunu düşünemeyenler içinde o kadın huysuz ihtiyar olarak kalır her zaman. işte bunu anlatamıyorum bizimkilere.

kuzenim başka bir yaşlı kadını örnek gösterdi geçenlerde. hiç bir huysuzluğu yokmuş. ulan götlek, o kadının kocası öleli daha 2-3 sene olmuş. kadın ömrünü kocasının kanatları altında geçirmiş. senin babaannenin kocası öldüğünde, senin sikinden çıktığın baban daha 3 yaşındaymış.

özetle onlarınki büyük başarı ve kolay kolay kimse yapamaz. ayrıca hüzünlendirdin. yakın zamanda benimde yaşayacağım şeyler bunlar. başın saolsun...

gerçekten çok duygulandım. ama ani ölüm her zaman iyidir. acımasız gelecek belki tak diye bunu söylemem ancak yaşlanmak insanın başına gelebilecek en kötü şey. fiziksel acılardan bahsetmiyorum. belki onlar da eklenirse daha çekilmez olur ama yılların yorgunluğuyla artık belli bir yerden sonra yaşama sevinçlerinin sönüşünü görmek çok acı verici. benim babaannem 84 yaşında. o da arko sürer ellerine:) ama artık mutlu değil. kireçlenme, siyatik, bir günde içmesi gereken onlarca hap artık azap geliyor bu kadına farkındayım. geçenlerde arabaya bindiğinde emniyet kemerini takmadı. nedenini sordum ben yaşamışım kızım yaşayacağım kadar dedi. birkaç senedir bu modda. onu hayata bağlayan şeyler biz bikaç torunu ve iki oğlu. başka hiçbirşey yok. biz hayatlarımızı yoğun bir şekilde yaşarken gün içinde kafamızda binlerce şey dolaşırken o sadece oturup torunlarını ve oğullarını düşünüyor. başka hiçbir meşgalesi yok. bu da beni kahrediyor. kulağının kenarına fesleğen takmış babaannen, yüzü gülmüş, güzel zamanlar geçirmişsiniz beraberce, ne mutlu ona, sana:)

yaşlılarımızı hayattayken hatırlamak umidiyle-gocup gittiklerinde cok gec kalınmış oluyor.

başın sağolsun.

anneanne, babanne, dede çok başka oluyor. hakkı ile yaşayan bilir.

geçirdiğiniz güzel zamanlar aklından hiç silinmez umarım ..

Paylaşmak ve bunu hissetmek -verdiğiniz seslerle- güzeldi, teşekkür ederim.

babanne dedin benim de yaramı deştin. ben de anlatayım benzer hikayemi

annesi, babası memur olan bir bebektim ben. küçük bir ilçede yaşadığımızdan annemi öğlen işten eve yemek geldiğinde gören ve babannesi tarafından büyütülen bir çocuk. tüm çocukluğum veya bebeklik demek daha doğru olur babanemle birlikte geçti. şu an oturmuş kişiliğimin mimarı, insanların en kibarı babanem.

hep aklıma o günlerden sahneler geliyor. acıktığımda bir çırpıda hazırladığı dünyanın en lezzetli köfteleri mesela. veya nohut yaptığında nohutu haşlamadan önüme bir tabak koymasını. bak sana tweety yaptım demesini. evet nohut benim için o şirin ve akıllı çizgi film kahramanı tweety idi o zamanlar.

hayatımda 3 kişi oldu hayatıma daha doğrusu kişiliğime yön veren. bunlardan birisi beni büyüten babanem, ikincisi o beni büyütürken benimle ilgilenen, gittiği her yere beni de götüren, grup vitamin kasetleri dinletirken bana dans etmeyi öğreten, rap yapmak diye bir kavramı hayatıma sokan marjinal halam yani babanemin kızı.(sene 90-93 arası bu arada. marjinalliği oradan pay biçin) ve dayım.

95 yılında kötü birşey geldi ailemizin ve benim başına. o benim üzerime düşen, bana modern dünyayı gösteren halamı yine gezmekten geldiğimiz bir akşamüstü şohben zehirlenmesiyle kaybettik. bu aslında babanemi de kaybetmek demekti. henüz 30lu yaşlarının sonunda olan halamın vefatı babanemi bitirdi. 2 yıl boyunca her gün babanemin ağlayışlarıyla bölündü uykular, günler. tabii o kibar kadının sağlığı da bozuldu, yaşama enerjisi gitti. o zamanlar henüz yaşını doldurmamış kardeşimin bakıcılığı ise babanemin yapabileceği bir iş olmaktan çıktı. o yüzden belki de babanemin son eseri olarak ben kaldım.

aynı babanen gibi benim babanem de kusursuz değildi. hatta kibirli bile denilebilir. tabii bunu o yaşlarda farketmek mümkün değil ama sonraları duyduğumuz şeyler. mesela annemi pek kabullenememesi, gelinliğinin ilk yıllarında tam olarak kaynanalık görevini yerine getirmesi. veya o çok sevdiği kızını yani halamı sevdiği adamı aileye veya kızına layık görmediği için evlendirmemesi. tabii bu olay halamı erken yaşta kaybedince bak allah aldı işte kızını baabında komşu dedikodularına neden olması. ama öğrendiğim en acı olay ise halamı defnetmemizden kısa bir süre sonra sevdiği adamın halamın mezarının başında ağlayarak oturmasını görmemiz. işte o da başka birinin iç burkan hikayesi.
işte 95ten sonra babanem yavaş yavaş ağlamalarını azalttı ama tabii eskisi kadar kuvvetli değildi. bu arada çok anlatılacak birşey yok. sonra ben üniversitedeyken bir gün haber geldi. babanem aynı senin babanen gibi beyin kanaması geçirmiş. yıl 2011. tabii hemen apar topar gittim yanına. tam kapıdan girdiğim anda beni yüzünde bir mutluluk belirdi. bu anlatılmaz arkadaşlar ben böyle bir bakış görmedim hiç gözümün içine içine. inanırmısınız hastanedeki iki gün boyunca devlet hastanesinde odasını paylaştığı hastalara hep beni anlatmış. girer girmez onlar da gökhan bu galiba dediler. ama içeri girmemden bir yarım saat sonra bir epilepsi nöbeti başladı. ama nasıl birşey. kadın oturuyor oturtun beni diyor. kendinde değil. elini tutuyorum.buradayım babane diyorum. seviyorum, okşuyorum. bir yandan gözyaşları. durum o kadar kötü ki odadaki diğer hastalar şehadet falan getiriyor gidiyor kadın diye. en son onlara ana avrat sövdüğümü hatırlıyorum, bir de benim ömrümden al, onu bize bağışla diye dua ettiğimi.

babanem o beyin kanamasını atlatıyor. daha ona sevinemeden iki ay sonra hayatımda bana en çok değer veren 3. kişiyi hiç bir şey yokken ortada 5 gün içinde hem de kollarımda kaybediyorum. evet dayımı. sapasağlam adam 5 gün içerisinde göz göre göre, hiç bir şey yapamadan kayıyor gidiyor elimden. işte o günden sonra ben bir daha hiç eskisi gibi olamıyorum. eskisi kadar dindar, eskisi kadar kaderci, eskisi kadar kollektif olamıyorum. her neyse bu başka bir mevzu.
şimdi babanem hala yaşıyor. biraz zor anlıyor şimdilerde, biraz daha temel içgüdüleri ortaya çıkmış durumda. biraz geçinilmesi zor biri. zorla yürüyor ve yeme içme gibi aktiviteler dışında hiç birşey yapamıyor. bense ona zaman zaman kızan babamı annemi dengeleyici unsur olarak ortada bulunuyorum.(burada bir gariplik yok çünkü kızılmayacak gibi değil dedikleri laflar :).
yaklaşık 1,5 yıldır eğitim dolayısıyla yurtdışındayım ve haftaya ülkeme dönüyorum. yine onun yanına, onun muhabbetine, onun pamuk ellerine.

Hepiniz ne güzel anlatmışsınız. Bana da anneannemi hatirlattiniz.

eksisozluk.com


Zaman ne cabuk geciyor... yazının ustunden nerdeyse 10 sene gecicek..

basin sagolsun. ne guzel yazmissin okumaya doyamadim...

Başın sağolsun... O kadar güzel yazmışsın ki kalbime dokundun, çok duygulandım.

eksisozluk.com

Başınız sağolsun. Babaanne sevilmez mi. Onlar gidince anılar kalıyor işte bazende söyleyemiyorsunuz en yakınınız bile. Onu çok sevdiğiniz çok belli yoksa yazmazdınız buralara. Tekrardan başınız sağolsun.

Kira kontratı ve eski döneme ait faturayla ilgili idarelere giderseniz işlemi kısa sürede halledersiniz. Kapatma-açma işlemine gerek bile kalmayabilir, şayet çıkan kiracı çoktan Kapattırmadıysa.

üzerinize alacaksınız sanırım.

bildiğim kadarıyla dask sigortasına epeyce takmış durumdalar. bunu kesinlikle sorun. eğer yoksa ev sahibinin yaptırması gerekir.

hali hazırda açık olan bir bağlantıyı kendi üzerinize almak için de gerekiyor bunlar. saymamışsınız ama özellikle doğalgaz işinde kesin istiyorlar.

etilerotml.meb.k12.tr

the mist

cevaplar direk spoiler olur.

(bkz: bruce willis ölüymüş)

he loves me he loves me not

blackswan

chloe var bi de.

Matchstick Men

headhunters

into the wild

(bkz: the usual suspects)

(bkz: Saturday Night Fever)

niye bu film? çünkü kıza yazılıp kızdan olumsuz cevabı alınca "hayhay arkadaş olalım o zaman" tribine girdiği için. bu şekilde bittiği için film, göt oldum..

Yüreğimdeki yangın / içimdeki ateş ( bayağı ilginç bir sondu)

İlk cevap the prestige olmalıydı. Olmamış.

ölüm uykusu www.imdb.com

Righteous Kill

(bkz: the life of david gale)

el cuerpo
(şiddetle tavsiye ederim got olmanın boylesi diyeceksin)

benim için easy rider.. of aklıma geldikçe..

Kesinlikle incendies.

incendies+1. remember me diye bi film de var, herkes çok ilginç lan fln demişti ama ben öyle düşünmedim. belki see düşünebilirsin. romantik bi filmdi.

the game

he loves me he loves me not.

loft.

Exam
El metodo
1408
124 hours

Hepsi tek mekan-az oyuncu filmleridir, seversen.

yardim.linkedin.com

türkiyede kesin vardır.

lisedeyken din dersleri de veren bi tane fizik hocamız vardı. dindar bi adamdı o böyleydi.

türkiye'de evrim teorisini anlatan kaç tane biyoloji bölümü var sence?

Türkiyeyi geç, ABDde dahi bayağı var.

yaratılış teorisini açıklamaya çalışan "intelligent design" teorisini papazlar değil moleküler biyologlar oluşturduğundan sayıları az değildir.

"aahahah ne yani maymundan mı geldik" diyen adam da "ahahha ne yani adem ve havva'dan mı olduk" diyen adam arasında çok fark yok bence.

ben koyulmaması taraftarıyım. eğer çok vitrin bir iş değilse.

vitrin derken ?

Mühendis adamsın, koymalısın, ben mühendis bile değilim, hatta sadece web developer adayıyım, öyle olduğu halde takım elbiseli, sinek kaydı tipli bir fotoğrafım var, hallet o işi bence, cv'de önemli şeyler bunlar.

vitrinden kastı "prezantabıl" olmanı isteyen bir iş: satış gibi.

kariyer.net gibi sitelere fotoğraf koy. o kısım boş olmasın. içine sinen bir fotoğraf koy, senin içine daha sinmiyorsa iş vereni sen düşün. tipine bakıp almayacaklar tabi ama yine de boş kalmasın fotoğraf kısmı.

ha bir de askerlik yapmadıysan sana bir abi tavsiyesi: vakit kaybetme iş aramakla, an yakın celpte askere git.

peki sakalı ne yapmalı? sorun yaratmamalı artık azcık bi sakal yahu

gömlek, ceket veya sadece gömlek ile çektirin fotoğrafı. tişört filan uygunsuz olur. sakalın sorun oluşturacağını sanmıyorum. memur olmayacaksınız nasılsa.

çalıştığım iş yerinde işe alım komisyonundayım. fotoğraflı cv'ler daha çok güven veriyor, daha avantajlı oluyor. (tabi bir ibrahim üzülmez değilsen)

fotoğraf önemli aga, bence koy. ciddi çekilmiş bir resmin varsa onuda koyabilirsin. CV de resim güzel olur. resimsiz cv ler ilgi çekmez bazı zamanlarda

yurtdışına staj, eğitim amaçlı gideceğine dair öğrenci işlerinden yazı alırsan pasaport harcından muaf oluyordun. halen öyle mi bilmiyorum.

halen aynı şekilde okuldan aldığın yazıyla vergi dairesine gidiyorsun falan ama o şekilde 2 yıldan uzun süreli pasaport vermiyolar.

onu bilmem de spor ayakkabı numaraları bildiğimiz kunduradan farklı oluyor. o yüzden kime alacaksanız, numarayı denemeden almayın. sonra isterseniz internetten ucuza alırsınız. ama şahsi fikrim - yok hocam 90 lira verilmez çocuk ayakkabısına.. internete güvenemiyorsanız adidas outletlere, indirimlere falan bakın. ykm de de indirim oluyor.

bence de verilmez 90 lira da alıştırdık yeğeni. her yaz adidas ayakkabı alan dayı oldum. ablam dedi 27 tam olur ama 28 al sen diye. ama baktığım modeller hep 27'de bitiyor. anlamadım.

Site bu bu arada:

www.trafik.gov.tr

Ya geçen Cuma döndüler. 1 hafta olmadı. Gümrük bedeli derken? Yurtdışı çıkış harcı dışında ne ödemesi gerekiyordu ki ülkeye girdiğinde.

Sabah yatırıldı ama ona rağmen uyarıyı aldım. Belli bir süre mi geçmesi gerekiyor?

ben sabahtan parayı yatırıp öğleden sonra işlemi yapmıştım. sorun olmadı. dekontu bir kontrol edin isterseniz yanlış imei no yazmış olabilir. e-devlet te de bir sorun olabilir. çünkü hata kontrolü başarısız diyor yani sisteme bağlanamıyor gibi geldi bana. kayıt olmasaydı kayıtdı bulunmadı derdi diye düşünüyorum.

Haklı olabilirsin. Çünkü şimdi "imei kaydını" tıkladığımda teknik aksaklık diye hata veriyor en başta. Umarım basit bir şeydir de uğraştırmazlar.

hannibal'dan uzak dur derim. bence güzel dizi, cinayet fikirleri çok yaratıcı ama madem bu kadar korkuyorsun tarzını değiştir. ne bileyim game of thrones'u niye saymadın o listede.

gerçi tru blood'taki o vampirlerden geriye kalan vıcık vıcık şey daha rahatsız edici. hannibal'ı denesen mi? dizinin büyük bir kısmı zaten başrolün garip tripleriyle geçiyor.

Garantisinin devam edip etmediğine dair bilgiyi IMEI no'su üzerinden sorgulatabilirsin:

selfsolve.apple.com

Yurtiçi kaydını da şu siteden öğrenebilirsin:

www.mcks.gov.tr?

29 yasina kadar sadece gitmiyorum diyerek gitmeyebiliyorsun.

hocam sanki öğrenci olmak gerekiyor bu 29 yas için?

Ben nisan-eylül arası öğrenci olmuyorum.

en doğrusu şubeyi arayıp sormak ama okul tecilini bu dönem için bozdu diye ağustos celbine çat diye seni çağırmazlar.

sen okula tekrar kayıt yaptırdığında öğrenci belgenle birlikte yoklamaya git ve tekrar tecilini kendin yap.

1 yıl içinde sorun cıkmaz. seneye bu donemlerde tebligat gleir.

Beşiktaş'ta "Kasap Döner" diye bir dönerci var, siz alternatif "Sap Döner", "Hesap Döner" kullanabilirsiniz :)

Türkçe isim daha iyi olmaz diye düşünüyorum.

Aslında hedef kitleniz kim esnaflar ı öğrenciler mi merkezi bir yerde misiniz... ..

Ben yabancı ve iştah açıcıcı bir isim koyardım. Mesela

Döner della Mexicano gibi.

Nereye gidiyorsunuz?
Della Mexicano'da yiyoruz abi.

Tabi özgün de bir tadınız olmalı.

McDoener yapin

Döner mi dönmez mi gel gör.

Yerimiz 2 katlı fastfood tarzı 14 kişi çalışıyor

yanar doner

ya deminden beri yazmiyim yazmiyim diyorum ama yazmak zorundayım: dönder :D

erke doner.

Tavet Döner
Etuk Döner

ne yaparsanız yapın ama McDoener ya da Tombik yapmayın. bunlar başkaları tarafından korunan markalar ile aynı ya da çok benzer olduğundan, sonradan çok uğraşırsınız, hatta değiştirmek zorunda bile kalabilirsiniz.

hatta en son her şeyi başlatmadan önce bir marka ofisine marka araştırması da yaptırmanızı öneririm. dönerci de olsa önemli şeyler bunlar.

turning mörning.

döner möner hesabı.

dön baba dönelim dönercisi.

la maison döner salonu.

topaç döner.

döner dolap.

öz hakiki sultanahmet dönercisi.

ye sev dua et dönercisi

Semazen Döner
Dünya Döner
Yörünge Döner

kesinlikle flipped öneriyorum. daha önerip de beğendiremediğim kimse çıkmadı :)

gölevi vardı biz ailecek izlemiştik

the girl in the cafe önerdim.

sunum şablonudur o büyük ihtimalle ve resim olarak atılmıştır arkaya.

farklı bir şablon seçmeyi denersen değiştirebilirsin o kısımları da.

Master Slide tarafından değiştirmeyi dene.

View'den Master Salide kısma geç ve orada edit'le.

o 3ü arasından Asus.

benim kendi önerim de HP Pavilion dv6-3340et

hp alma

hp alma, vaio al

Hp pavilion'un tost makinesi özelliğinden yararlanmak istersen iyidir.

hp alma.

şu anda hp kullanıyorum vantilatörle soğutuyorum haberin olsun.

pavilon Hp'nin üretmediği dandik bir firmanın üretip hp adı altında sattıgı ürünler %80 problemlidir.

HP'den vazgeçtim diyelim ne alayım peki?

ASUS'u ne kadar tavsiye edersiniz?

www.eventid.net'e bakmalısınız.

Teşekkürler. Açıklamasında şöyle diyor:

"ACS has not been configured for <ip> subnet. Please add ACS configuration data using the QoS ACS management console."

bi bakındım ama QoS Windows 2000'de imiş. XP benimkisi. Kitlendim yine.

sizin yaşadığınız sorun tam olarak nedir? bağlantınızın ara ara kopması mı yoksa kullandığınız bir yazılımda sorun mu oluyor?

Biliyorsunuz kral'ı doğuş grubu almıştı.(ntv yani :) o yüzden şu linke bakın

(git:www.ataryemez.com)

e güzel de :) kral'ı mı izleyemeyeceğiz yani bundan sonra? hoş berbat bir müzik kanalı ama :P

akşamdan beridir "ulan burda hangi kanal vardı" diye kara kara düşünüyodum. ohhh beaa rahatladım. saol :)