Sayfasında yazıyor hangi şehirde ne zaman olacağı,
torpil dönüyor diyeni sallama...

www.kosgeb.gov.tr

annem gitmişti ona. 12 gün gidilmesi gerekiyordu, 6 hafta ve haftada ikişer defayla tamamladı. tamamladıktan sonra proje yazıp gönermen gerekiyor. bu kabul edilirse 30 bin veriyorlar. ama..

projenin kabulü için bir düzenleri vardı. orada yazıp gönderiyorlar 2 bin karşılığında, kabul edilecek garantisi veriyorlar. istersen sen yazarsın ama garantisi nedir bilmem.

30 bin lirayı tık vermiyorlar. sen ne iş kuracaksan o işe girerkenki tüm masraflarını gösteriyorsun faturalarla onlar da o masrafların %80 ini (öyle hatırlıyorum) veriyorlar. torpil yoktu ilk yapıldığı sıralar, şimdiyi bilmiyorum. yer, ilçe belediyeleri düzenliyordu bunu. kayıt oradaydı.

bu arada bir de faizsiz karşılıklı olan vardı. galiba 70000. ama onda şartlar neir ne değildir bilmiyorum.

bunlar hep genital herpes!

ona küçük sürprizler hazırla...

hayır.

hayır.

bu kadınla bunu gördükten sonra herhangi bir yerde de sevişmezdim.

dead and broken i goruyorum ve artiriyorum

fotograf yetti bir daha sevismeyecegim kimseyle

bişi dicem, o kırmızı halkayla neyi işaretlemiş anlamadım ben.
edit: gadın ve heteroseksüel olduğumdan bu soruya cevabım yok sevgili modlar
edit 2: resmi çeken "aha bu benim" mi demek istemiş acaba?

buna hayır demek, erkeklerin bilinçaltındaki bakireliğe bakış açısını da yansıtıyor.

kül yazdı diye ben de cesaretlendim, yoksa yazmıycaktım: ne var o kırmızı halkanın içinde harbiden?
o halkanın içinde ne olduğuna bağlı sevişip sevişmeyeceğim, önce siz açıklayın!

halka +1 ???

meğersem o kız kullanmış o kondomları.

yan odada sevişirdim ama baş ucumda kullanılmış kondomlar varken olmazdı lan. pis kokmuyor mu lan!

halkayı fotoyu çekenin kendini işaretlemek için koyduğunu düşündüydüm ama teori patladı. üşenmedim fotoyu gugıl görsellere attım. halkalı hiçbir versiyonunu bulamadım. halka gizemini koruyor. esen kalın.

Halkalı foto belli değil, bence o yeni gelecek kurbanları temsil ediyor ya da kondomu patlatan abazan bir adamı :) bense duvarlara vura vura yoksa bu manzara başka türlü dağılmaz.

ben de cevap bulabilmiş değilim evet fotoğrafın orijinalinde halka yok kim neden kırmızıya almış bişmiyorum hürriyet galeride halka var yoksa yoksa o bir Türk mü :)

"bunu gördükten sonra sevişmezdim" diyen erkekler, random bir one night standin bu kadın kadar skoru vardır zaten :D Görmeden olunca yapmamış mı sayılıyo ya da yarısı kadarsa kabul eder miydiniz ahahha :D
Neyse, kırmızı halkaya yorum getireyim. "Bu kızla çıkmıştım" diyen birinin kendini taglemesi gibi düşünüyorum.

Soruya cevap: Kızla yanak yanağa öpüşmekten bile tiksinirdim.

Leş gibi kokar lan o oda.

spotçu 2. elcilerin hemen hepsi yakın fiyat verir, sahibindene vs ilan verin, bir de hocam.com var orada öğrenciler, bekarlar var eşya arayan çok oluyor.

Sahibinden.com'a fotoğraflarını çekerek ilan verebilirsin. Eşyalar ne kadar yeniyse de sizin eşyalara genelde bekar evinde kalanlar, öğrenciler ve spotçular talip olacaktır ki bunların hepsi ucuz eşya almak isterler, yani düşük fiyat çekmezseniz hemen elden çıkarabilmeniz zor. Bu arada satılık zigon sehpa var mı?

www.facebook.com

Yukarıdaki grup kullanıllmış eşyaların değiş tokuş edildiği, satıldığı vs bir yer. Şimdiye kadar çok da faydasını gördüm. İsterseniz fotoğraflarıyla birlikte bir ilan açın buraya?

2. el piyasası böyle.spotçularda ya aşağı yukarı aynı fiyatı çeker ya da daha düşük fiyat verir. eğer zamanınız bolsa istdiğiniz fiyata satın ama zaman yoksa eskiciye verin,boşuna uğraşmayın. ya da evi eşyalı olarak kiralayın.

@Tutkun Zigon var mı bir bakacağım, varsa haber veririm. :)

@the queen of naked kings Facebook linki açılmıyor ama? :/

Çok pardon, gizli bi grup olduğundan e-mail yoluyla davet edilebiliyomuş sanırım. Teknolojik cahilliğime geldi...
Özel mesaj yoluyla mail adresinizi atarsanız eğer davetiye yollayabilirim?

kesinlikle bulaşma... neden sorma bulaşma...

bulaş ne olacak ben premium üyeyim ve lig tv var, sıkıntı yok..

izlediğin sürece sorun yok iptal aşamasında çirkefleşiyorlar.

abartmayalım lütfen. 2 yıldır kullanıyorum digiturk play. birkaç maçta sıkıntı çıkardı, onun dışında bir şey yok. İptal ettirmek isteyen adam ettirir.

internetteki şikayetleri biraz araştırırsan başına neler gelebileceğini az çok anlayabilirsin. abartı falan katmıyorum bak. sadece bir iki link vericem. sen kendin oku.

eksisozluk.com


www.alosikayet.com

www.itusozluk.com

www.sikayetvar.com

www.r10.net

www.chip.com.tr

yazarkafe.hurriyet.com.tr

www.sikayetim.com

www.sikayetce.com

www.aytaccici.com

www.sikayetmatik.com

www.hukukevi.net

www.fullmmo.net

forum.donanimhaber.com

www.facebook.com

www.sikayetyolla.com

birsikayetimvar1.blogspot.com.tr

www.sikayetle.com

ve daha yüzlerce şikayeti google'dan bulabilir fikir sahibi olabilirsin.

Digitürk içinse evet sıkıntı; ama digiplay sıkıntı yapmadı bana.

sayelerinde kredi kartı bilgilerim çalınmış.
yurtdışı kaynaklı bir siteden alışveriş yapılmış (3000tl kadar)
bankamın uyarısı sonucu kurtuldum...
adamlara ilettiğimde hiç ilgilenmediler, normal karşıladılar.
bulaşmayın derim

Hakkında şikayet olmayan bir marka söyleyebilir misiniz? Varsa öyle bir marka tüm servetimi yatıracam oraya.

Digiturk hakkında diğer firmalara göre fazla şikayet var, evet. Ama konu 1 tl'lik üyelik iken "sakın bulaşma, elini verek kolunu kaptırır" demek abartmanın dik alasıdır.

Burada, Kapalıçarşı ya da internet bankacılığı üzerinden.

Burada euro yapmak daha iyi. Orada buradaki gibi köşe başında dövizci olmuyor. Gerçi nereye gittiğinize bağlı tabii.

yurtiçi----yurtdışında özellikle tlde acayip alım-satım vs kur farkı oluyor...

"3- Hafta sonu gidip bostanın tüm işi 5 kişilik ekip tarafından halledilecek. " Burası hariç geri kalan tüm kısımlar olası gözüküyor. Ama 5 kişinin haftasonunu sürekli oraya bağlaması olayı hikaye. Hele ki bu kişiler başka işte çalışıyorsa-ki sadece haftasonu gitmelerinden öyle anlaşılıyor- belki en başta düzenli yapılır ama sonra fire verilmeye başlanır.

Satma kısmı önemli, insanlara güven vermeniz lazım. Haftalık kutularınız olmalı mesela düzenli gönderecek ve aynı şekilde devamlı müşterilerle ilgilenecek temsilci falan gibi. Hızlı karga vs vs. Tabii pazarda satmayı düşünüyorsanız geçerli değil bunlar, internet üzerinden satış diye düşündüm.

ağa organik tarım için çeşitli şartlar var. sanayi merkezlerine uzaklık, tarlaların bikaç sene ekim yapılmadan dinlendirilerek temizlenmesi vb. bunları da düşünün.

Sindii, benzerini yapanlara gordugum su

Su var mi hocam su, cok muhim, baya fosur fosur su olmasi lazim yakinda. Tasima isi ile olmuyor bilin

Bir de, bir haftasonu gidilmesin hiyarlar kabak oluyor sogsnlar erkek veriyor, sonra o hafta senden mal bekleyenlerin gozunden dusuyorsun.

Bir de hocam boyle hafiften koylu cocugu degilseniz hevesinizi kirmiym tabi de zor.
O baska bir bilgi birikimi.


Ama herseye ragmen super desarj eden bir ugras. Cok seversiniz baslayinca

sözü tam hatırlamıyorum ama özetle şöyleydi "topraktan kilometrelerce uzaktaysanız ve sabanınız kaleminizse çiftçilik size güzel gelebilir" vs vs vs.

şimdi çiftçi biri olarak artıları eksileri yazayım;

500 m2 yer kiraladın, telle çevirdin (şart), öncelikle arazi çok küçük yani hem 5 kişiye yetecek hem de daha fazla insan faydalanacak vs...

sulamak için suya ihtiyacınız olacak, kuyu mu kazacaksınız 500 m2 yer için, onun da ektra masrafı olacak,
her hafta sonu 5 kişi gitmeye gerek yok, 2-2 gruplar halinde gitseniz hem zaman anlamında hem de iş anlamında daha verimli olur,

biz topraktan zevk alırız vs derseniz elektriğimizi alsın taze taze ürünümüz vs olsun süper ama 500 m2 için her konuda şu sıkıntı olacak;

mesela toprağı mı sürdüreceksin ya da 500 m2 diye bel küreği alıp kendiniz mi kazacaksınız, gübreyi ne yapacaksınız, yani mesela birinden hayvan gübresi mi alacaksınız orada yaşamadığınız için bunlarla uğraşacak birisinin olması gerekecek sürekli, bir de bu işten maddi bir beklenti olmasın masrafınızı karşılama anlamında, üretmek kolay satmak zordur.Keyif için yapın hobi bahçesi gibi.

@onexey ; fire olabileceğini ben de düşünüyorum. açıkçası katılmak isteyen kişi sayısı şuanda bile daha fazla ama yapabilecek, en az 5 senedir tanıdığım insanlar hepsi. sürekli halde aksatmadıkça sorun olmaz gibi. arada gelmeyenleri de telafi ederiz artık. teşekkürler.

@whooise; internetten satış gibi birşey düşünmüyoruz. çevremize eşimize dostumuza satacağız. zaten 500 m2'den alacağımız ürün neticede. Pazar dahi gerkemeyebilir.teşekkürler.

@pisekar ; o konuda hiç bilgim yok açıkçası ama bakınacağım. çok teşekkürler.

@ cecilia ; su olan yeri seçeceğiz elbette, çatalca'da bildiğim kadarıyla su sorunu pek yok, gerekirse hazırda su olan bir yerin dibine bakarız. dediğim gibi henüz tarla yerini belirlemedik. teşekkürler.

@senbanabakma; çiftçilik çok yapmasam da köylü çocuğuyum hocam:) 18 yaşına kadar köyde yaşadım. zorluklarını vs iyi bilirim. ama 500 m2 5 kişiyi öyle aşırı yormaz sanırım. yoracağı kısmı da biz göze aldık açıkçası. 5 kişi konusunda aynı senin gibi düşünüyoruz. gerekirse dönüşümlü, herkesin işine uygun bir planlama yapılacak. 2-3 gibi.

maddi bir beklentimiz ise yok. masrafımızı çıkarsak yeter. fazlası olursa da ücretsiz ihtiyaç sahibine,eşe dosta vereceğiz. teşekkürler.

öncelikli olarak ;
1-500m2 5 kişi için diyorsanız küçük bir arsa,bu arsa da yetiştireceğiniz sebze hem kendiniz için yemeye hem de masrafları çıkarmak için kullanmaya yetmez.

2-en önemli unsur su su olmadan hiçbirşey olmaz,o yüzden yer seçimi iyi yapılmalı,kuyu suyu olan veya dere/akar yakınlarında biryer tercih edilmeli ki yazın sulama işi için yeterli su bulunabilsin,birde su deposu olursa sulama işi daha rahat olur,suyun bol oldugu zaman doldurursun az olduğu zamanlarda depodan kullanırsın.

3-sebze fiyatları mevsimin de genelde düşüktür bu yüzden satayım da giderleri falan çıkarayım demen zor olur,bir nevi hobi olarak yapılabilir.

4-bir de bahçenin dikime hazırlanma işi var,bellenmesi,gübrelenmesi,karık açılması v.b bunu 500m2 arsa için kendiniz de 4-5 kişi toplanıp bir hafta sonu yapabilirsiniz,onun haricinde her seferinde 5 kişi gitmeye gerek yok.

@sealth

1- Çatalca özeliyle ilgili mi konuşuyorsun verimlilik olarak? 500 m2 arsa ekstra birşey yapmadan standart bakımla bahsettiğim ürünler açısından rahatlıkla hem de çok çok rahatlıkla karşılar.

2- Su konusunda arazi konumunu dikkate alacağız.

3- Gelir amacımız yok, masrafımız çıksın yeter.

4- Haklısın bu konuda, dönüşümlü uğrayıp işleri halledeceğiz.

Teşekkürler.

ben de yaklaşık 9 sene 130-140 m2 bahçeli müstakil bir evde oturmuştum. komşu teyzemin yardımlarıyla ekme dikme işlerini biraz öğrendim.

en önemli hususlardan biri su. suya kolayca ve her daim erişim mümkün olabilirse çok iyi olur. bazen gün aşırı sulama yapmak gerekecek. bu da bakım için anlaşacağınız kişinin iş yükünün aslında öngördüğünüzden daha fazla olabileceği anlamına geliyor. gerçi bazı teknikler var otomatik sulama konusunda, ama maliyeti bayağı yükseltir gibi geliyor.

küçük kapalı bir klube yapılabilir. yağmur veya soğuktan korunmak için işe yarayacaktır. ayrıca bir iki ufak mutfak araç gereci, menemen tavası, pilli radyo gibi :)

alınacak mahsülle ilgili örnek olması için benim bahçenin mahsülünü anlatayım.
çok profesyonel olmayacak bir karık sistemim vardı, domates, salatalık, biber ağırlıklı ekim yapmıştım. bir tek domatesi kış için püre haline getirip 10-15 kavanoz yapabilmiştim. diğer geri kalanlar herhalde ancak iki kişiye yetecek düzeydeydi. sizin arazi benimkinin 3-4 misli; yani tahmin ettiğiniz kadar mahsül alamayabilirsiniz. sonra kavga çıkmasın :) o yüzden bence satmayla filan ilgilenmeyin ilk etapta.

@puc, çok teşekkürler üstad. verim konusu sanırım toprağa vs göre değişecek ama ben sivas'ta yani çok da mevsimi uygun olmayan bir yerde. 50 m2'lik domates bostanından, 100 kg civarında domates aldım. geçen sene yazın hem de.. bu işte bir sıkıntı var:)

ailem de rençperlik işi ile uğraşan insanlar var bizim de izmitte,gerede de bir sürü bahçe,bostan var,verim işi senden çok hava,iklim ve çevre şartlarına bağlı, birşey ekersin,dolu yağabilir,don olabilir emeğin boşa gider,yaz çok kurak geçer sulama sıkıntısı olur dediğim gibi en önemli şey su,bir de sen tohumları,fideleri ektin v.s sen bitmesini büyümesini bekliyorsun ancak bazı böcekler tohumları yemiş olabilir,ektiğin fidelerin köklerini kesmiş olabilir bunlar hep verimi, alacağın ürünü etkileyen şeyler bunlardan bahsetmiştim.

bir önemli nokta da her sebze meyve her toprakta yetişmez,ekim yapacağın toprağa göre bir incelemen gerekir.genel olarak o yörede ne yetişiyor,hangi ürün daha iyi büyüyor gibisinden.

çok iyiymiş yahu. ben biraz rahatıma düşkündüm, karıkları aralarında rahat gezinecek şekilde açmıştım. domates fidelerini de biraz bussiness sınıfı gibi yerleştirmiştim :)

@sealth; çok haklısın üstad o konularda. artık ya bereket diye elimizi açacağız o konularda:)

@puc ; bakalım hocam beklentim yüksek, güzel bir iş çıkacak gibi.

valizimde 15-16 kartonla tr ye defalarca girmisligim vardir. yine de bunu onlara soylemeyin :)

toplam 3 karton hakkınız var, hadi aldınız aldınız en fazla 5 karton alın daha fazlasını sokmayın alırlar...

bu giris yaptiginiz ulkeye gore degisir. ornegin almanya ya gidiyorsaniz bu rakam 1 karton (200 adet sigara). benim 3-4 kartonla ulkeye giris yapmisligim vardir lakin cikista cevirip aramis olsalardi fazlaliklar icin ceza odemem gerekirdi.

www1.zoll.de

ülkeye göre değişiyor evet. ben de türkiye'den hollanda'ya kişi başı 2 karton sigarayla girdim. gümrük polisi teyze beni durdurdu ve çantanda beyan etmen gereken birşey var mı dedi. ben de 2 karton sigaranın yasal olduğunu bildiğim için açık açık 2 karton sigara var demiştim. o da eyvallah dedi, çıktım yürüdüm.

gidilecek ülkenin kuralına bakmak gerekiyor kısaca.

tr içi için sormuştum

ok, türkiye için 3 karton.

avrupa'ya ve abd'ye pek çok kez thy ile uçtum fakat rastlamadım...

hayir olmuyo. ama ben bircok yabanci havayoluya da uctum, domuz eti hic gormedim, istanbul cikisli olmayan ucuslar buna dahil. kaldi ki yabanci yolcunun ben domuz eti istiyorum deme sansi yok, menudeki iki secenekten birini alabilir sadece. ayrica thynin menu kagitlarinda da urunlerimizde domuz eti bulunmamaktir diye yaziyo.

yok tüm yemekler islami usule uygun. domuz yiyenlerin yemediği yok zaten. tabi süte, una şuna buna alerjisi olanlar için özel yemek de çıkartıyor doco.

domuz kesinlikle yok helal ve kosher var sadece.

ben Hristiyan ülkelerin uçaklarında da görmedim domuz eti. ya sığır ya tavuk oluyo genellikle.

domuz eti yok. herhangi bir musluman ulke cikis ya da varisli diger hava yollarinda da yok.

normal, en vasat yerler bile kesim+yıkamaya 10 lira alıyor.

25-30

20 veriyorum saç traşı + yıkama varoş bir mahalledeyim ayrıca

kesim+yıkama:5.5 lira

beşiktaşta askeri berber.

kesime 8 veriyorum yıkatsam heralde 10 alırlar. istanbul/şirinevler

25 veriyorum ben.

kadıköy 15 iyidir.

30

ben de 15 veriyorum galiba.
lüks olmayan bir semtte nispeten iyi bir berbere gidiyorum

20

0

50

10 lira veriyorum kesime. mahalle berberi

berberde yikatmiyorum saclarimi genelde direkt eve gelip hallediyorum.

sadece kesim: 5 lira. 15-20 lira alan adamlardan daha iyi kesiyor.

ankara da bu zamana kadar 12 kuaför değiştirdim ama sonunda buldum aradığımı 20 lira kesim artı yıkaması.

15-20 veriyorum...

25

0. uzun saç neg'zel.

hiç, saçımı kendim kesiyorum.

Tras sonrasi yikamasiz 20 tl. Istanbul Besiktas.

13

6 tl sadece, ilçe merkezi

Beyoğlu balo sok. Ahmet berber 25-30 lira veriyorum 40 lira olsa da veririm çünkü adamlar güzel saç kesiyor ve güler yüzlüler ayrıca günümüzde ender bulunan gerçek esnaflardan..

şuara 35 civarı.

şehir değiştirdiğimde sağlam bi berber bulur bulmaz yapışıyorum uzak bile olsa aynı adama gidiyorum.

10 TL (kesim + yıkama)..

aynı. bizimki tarihi berber, dedemi de traş etmişti. hala etmeye devam ediyor gerçi. belki benim ufaklıkları da traş edecek Allah ömür verirse berberimize:)

kesime 10 tl veriyorum, yıkama ikram.

kesim+yıkama 12, sakal kısaltırma yaparsam hepsi 15.

buca

kesim yıkama 20.

istanbul bakırköy.

saç+sakal+yıkama+jöle :) 20
izmir/g.emir merkez

kesim 10 lira. yıkama da ikram. yani yıkatmazsam daha az değil. sakal traşı da 5 lira.

hatta saç sakal yaptırınca kil maskesi, masaj vs de yapıyor. 15 liraya cillop gibi çıkıyorsun.

ankara kızılay.

erkek 5
kadın 15 sadece kesim.

sac+sakal=15 tl yıkama yok

30-35 verıyorum ama çok kestirmem saçlarımı. 2-3 ayda bir.

yüz maskesi dahil 30

saç sakal yıkama 20

Saç kesimi 7TL, yıkarsa 10TL.

kadıköy çırak 30
nişantaşı hair mafia 70

bulaşma 2. ayında cuvalmı aldım dedim.

ben 3 yıldır haftada 5 gün giyerim bu kotları, daha yeni yeni esneme oluyor gibi geliyor, gayet taş benimkiler

fiyat performans oranına bakarım bence fiyatına göre gayet iyi ürünleri sadece kotları değil,
indirim döneminde 7,5 liraya polar filan almıştım...

15 20 giymeden sonra bollasmalar oluyor hafif olur. Ama ne derler bilirsin ucuz etin yahnisi hesabi. Mesela benim dolabimin yarisindan fazlasi h&m cunku surekli ayni seyi giyip sikilmaktansa cesit oluyor.

Bollasma oluyor ama tayt gibi esnek olması rahatlık sağlıyor

Köylü zihniyetinden ötürü öyle.
Bilkentli değilim, özel üniversitede okumadım fakat özel üniversitelere şu muhabbetin yapılmasından da içime gına geldi. Mutlaka bahsedildiği türde bir kitle vardır fakat bu tip muhabbet okula tek paralı öğrenci de alınsa olurdu. Çünkü fesat içimizde var.

Ayakkabı alırsın ilkokulda, siftah olsun diye cart basar siker atarlar ayakkabıyı. araba alırsın "pahalıya almışsın:)" derler. İnsanın hevesini mahvederler.

Genelleme yapilmasına karşıyım baştan belirteyim. Özelde okuyanlar beyinsiz falan saçma laflar. Bilkentin hazırlığı hayvan gibi zor mesela. Ama bazı noktalarda bilkent için geçerlilik payı var bence. Senesini tam hatırlamıyorum 2008 yada 2009 olabilir. Ankarada arkadaşlarla ünilerin şenliklerini geziyoruz. Arabanın bagajına biraları doldurup bilkente gittik. İçeri girdik şenlik alanında bir sürü çadır vardı ve yerlerde sürüyle votka viski şişeleri ve kullanılmış prezervatiflrr vardı. Dışarıdan 1.5 ya da 2 liraya aldığımız birayı bir çiftin yoğun ısrarı üzerine tanesi 20 liradan satmıştık. Eskişehirde okudum burdaki şenliklerde böyle şeyler görmemiştim. O zaman çok garip gelmişti.

aşağılık kompleksi, bir parça kıskançlık, bir tutam da genelleme hastalığı.

türkiye'deki dedikodu ve laf sokma kültüründen dolayı var.

bilkent için geçerli değil bu, her şey için geçerli. sözlükteki otomobil başlıklarında koca koca herifler ana avrat düz gidiyorlar birbirlerine. cep telefonu markası için saatlerce küfürleşiyor.

+ bilkent zengin pici mekani
- fakir piçlere dert olan okul.

hepsi aynı zımbırtının laciverti.

Lorik Cana'nin fikrini sorarsaniz, Bilkent kanimca turkiye'de egitim icin en iyi imkanlarini sunan universitelerinden biri. Bunu kullanani var, kullanamayani var.

şunu da ekleyebiliriz, bence türkiyede tamamı patolojik düzeyde olmasa da yaygın bir tavır:
(bkz: pasif agresyon)

galatasaray mezunuyum elinize veririm diyen arkadaş, galatasarayın hazırlığında cef b2 isteniyor ki ieltsde 5.5 6'ya falan denk geliyor. özellerin çoğu 6.5 ielts istiyor. kalkıp galatasarayla arel'i karşılaştıramam tabi ama sağlam bi bilkent mezununun eline de sırf gsüden olduğun için veremezsin.

bilkent konusunda gelirsek, o konuda ben de ön yargılıyım açıkçası. çünkü orda okuyan arkadaşlarım öyle anlatıyor. ekşide de genel kanı o yönde. eğer bu yargının yanlış olduğunu düşünüyorsanız siz ve sizin gibilerin de diğer yönlerini anlatması lazım okulun.

kiskancliktan baska bir sey degil. bu turk dizilerinde, filmlerinde de olur ya, zengin hep mutsuz ve kotu kalpli, parasi olmayan gecekonduda yasayan aile super mutlu, super zeki. patatesle, makarnayla buyuyen cocuk her gun etli sutlu beslenenden zeki olur paso. ozel okula giden cocuk nedense devlet okulunda ekside cok anlatilan dayakci, kendini gelistirmeyen hoca tarafindan egitildigi halde her halta kafasi basan ve bilen fakir cocuga yenilir. yillarca fukaranin beynini yikadilar bu hikayelerle. ee paran yok, zeki olduguna dair bir iz de yok, devamli eziliyorsun, gorup alamiyorsun, diziler filmler de sana "ya aslinda bu zenginlerin de ici curuk biliyon mu" diyor, kolayina inanip kendini avutuyosun iste.

bilkentlilere acayip bi ön yargı var ve tescillimarka ya katılıyorum benimde 10 a yakın arkadaşım kendileri kötülüyorlar (insan kendi üniversitesini niye kötüler) bu yüzden bende inanıyorum
ayrıca kişisel olarak;
tm işletme iktisat vb bölümlerin cidden zengin kaynadığını düşünüyorum ama
mf alanında bilkentin eline verecek üniversite yok denebilir

galatasaray mezunuyum elinize veririm diyen arkadaşada yazık diyorum sen galatasaray mezunu olsan nolur insan olamadıktan sonra

Bilkent Türkiyedeki özel üniversiteler içinde ilk3tedir, en iyilerden biridir, oo seks vs diyenler gidip Kıbrıs üniversitelerini ziyaret etsinler,

Nohut Beye gelince, Galataray da üniversite mi, burada elini sallasan Odtü Boğaziçiliye çarpıyor a.q.

hakeza bilkent üniversitesi gerçekten bir sürü sosyo-ekonomik tabakada yükselmiş ama sosyo-kültürel tabakada pek güzel yerlerde olmayan ile yahut bir sürü dejenere tiple dolu. gene bilkent bunun dışında da üst sosyo-ekonomik tabakadan gelen garip 'paralı'lar ile de dolu. hepsinin böyle olması gibi birşey olmasa da, bunlarla dolu olması da hali ile bu söylemi ortaya çıkartıyor.

özel üniversiteye gidenler aptal falan değil elbette, öss de zekayı ölçen bir sınav değil ama türkiye'deki özel üniversitelerin bir kısmı, sınava çalışmasına karşın beceremeyen ve beceremeyecek olan, buna karşın para ile o bölüme girebilen kişileri de barındırıyor. ha devlet üniversiteleri de birkaç okul haricinde öss'den çok da parlak puanlar alanları barındırmıyor, öss'den iyi puan almak dediğim gibi zaten zeka ölçütü de değil, gene iyi devlet üniversiteleri bir sürü ders çalışmak ve soru ezberlemek dışında meziyeti olmayanı da barındırıyor, ezberlediği sorudan biraz daha farklı soru tipi gelse o soruyu çözemeyecek adamları da barındırıyor, falan filan.

ek olarak; ingilizce hazırlığı görece zor diye (ki zor da değil) bir üniversitede okuyan öğrencilerin zekasını yüksek görmek de bambaşkaymış.

@nohut bey, galatasaraylı ya da x okullu olmak üzerinden haklılık haksızlık belirtebiliyorsak ben girdiğim üniversiteyi söyleyeyim, üzerine tüm dediklerimi kabul et, olsun bitsin.

@kilimanjaro bilkent'in mf bölümlerinin bir farkını görebilmiş değilim okuyan tanıdıklara bakınca; öğretim üyeleri iyi evet ama bildiğin düz mf öğrencisi barındırıyor. ne fazlası var gerçekten bilkent'in merak etmedim değil.

"özel üniversitede okuyan gerizekalıdır", "bilkentliler orospu çocuğudur" tarzı genellemeler yanlıştır ve bunları yapan adamların hiçbiri kaliteli bir devlet üniversitesinde değildir genelde.

fakat şöyle bir sorun var: bizim okula gerizekalı olsa bile belli bir puanı geçerek gelir insanlar. örneğin, başkasının 230'la girdiği bölüme benim arkadaşım 430 yaparak giriyor. ha gerizekalı mı? gerizekalı. kültürsüz, şımarık, zengin, mankafa mı? öyle. ama en azından bir şeyler yaparak kazanıyor bölümü.

özel üniversitelerde babasının parası olduğu için, şu yorumlu türkçe sorularının %70'ini çözmekten aciz, ne kendi dilini konuşabilen ne de herhangi bir şeye ilgisi olan odunlar okuyabiliyor.

dolayısıyla özel üniversitelere karşı, özellikle okumayan insanların ön yargısı her zaman olur. emin olun herkes biliyor bilkent'in ne kadar kaliteli bir okul olduğunu türkiye şartlarında. ama bu para babasıyla giren tipler olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

genellemelere takılmamak lazım. ne adamlar tanıyorum saçmasapan özel üniversitelerde okuyan ve bilgi birikimi zekasıyla boğaziçililerin eline veren. ama baba parasıyla 4 yıllık bölümü 14 yılda bitiremeyen mallar da biliyorum.

özel üniversiteliler olarak her ske "çekemiyorlar, ezikler!" diye cevap verirseniz, insanların hiç yoktan sizi antipatik bulması da normaldir. sana demiyorum bunu, genel konuşuyorum.

Öss Türkiye 28. si olarak girdiğim Bilkent de 4.sınıfı okuyorum. o galatasarayda okuyorum diyen arkadaşın aklını alırlar haberi olmaz. Soruya gelirsek, insanlar bilkent'in ilk özel üniversite olmasını, eğitiminin gerçekten çok iyi olması ve gelen öğrenci profilini göz önüne alıyorlar ve bundan bir çıkarım yapıyorlar. Ek olarak bilkent şöyleymiş yok bilkent böyleymiş diyen kişilerin de büyük çoğu bilkentin yerini bile bilmezler.

@kulkke ben zaten girme zorluğu ve öğretim üyeliği açısından konuştum yoksa tanıdığım yok hep tmdeler o yüzden tm üzerinden yürüdüm bilkentte paralı tm ea okuyorsan sıkıntı kardeşim bence ha zengin fakir mal zeki diyememde yazık verdiğin paraya onu diyim...

@senbanabakma sonradan görmüşüm de, söylemek istedim; bilkent varken ortada, kıbrıs üniversitelerinin adı geçmez "oo seks" konusunda; türkiye'nin en dejenere ortamlarından birinden bahsediyoruz allah için. kıbrıs üniversiteleri de, herhangi bir devlet üniversitesi, sözgelimi hacettepe'den çok da farklı bir ortama sahip değil. birbirimizi kandırmayalım şurada "oo kıbrıs" diyerek.

ciceksepeti'ni kullanıyorum ben, bugüne kadar bir sıkıntı yaşamadım. söyledikleri zaman içerisinde güzelce teslim ediyorlar.

ciceksepeti
444cicek

the fountain

12 monkeys
usual suspects

naked
crna macka, beli macor
Ensayo de un crimen
dark city
le roi et l'oiseau
il conformista
after hours
dersu uzala
soy cuba
days of heaven
they live
nema-ye nazdik
fitzcarraldo
la dolce vita
who's afraid of virginia woolf?
Pisma myortvogo cheloveka
letyat zhuravli
Sommarnattens leende
ran
suna no onna
Mia aioniotita kai mia mera

Bunlar en sevdiğim filmler değiller ama keşke izlememiş olsaydım ve şimdi ilk kez izleyebilecektim dediğim türde filmler.

@whoosie 12 monekys görünce valla kızdım kendime halbuki ilk aklıma gelmesi gereken filmlerden biri.

the matrix ve mr nobody'yi de eklemek isterim.

Tarantino filmleri

(bkz: The Prestige)

(bkz: The Others )

(bkz: The Fall )

otostopçu mu neydi adı...

son 1.5 senede izlediğim filmlerin listesi tuttum. hepsinin kenarında verdiğim notlar var.

Shutter Island - 9,0 -
Schindler's list - 8,5 -
Troy - 8,5 -
The prestige - 8.0 -
Yüzüklerin efendisi 2 - 8.0 -
Bisiklet hırsızları - 8,0 -
The Damned United - 7.5 -
Being john malkovich - 7,5 -
American history x - 7,5 -
Enemy at the gates - 7.5- savaş
Batman - 7.5 -
Requiem for a dream - 7,5 -
Million Dollar Baby - 7,5 -
The Great Escape - 7.5 -
The Dirty Dozen - 7.5 -
The Bridge On The River Kwai - 7,5 -
Good Will Hunting - 7.5 -
No Mans Land - 7.0 -
Birdman of Alcatraz - 7.0 -
Soysuzlar çetesi - 7.0 -
Matrix - 7. 0-
Matrix 2 - 7.0 -
Se7en - 7.0 -
Inception - 7,0 -
Dağ - 7.0 -
Star Wars Serisi - 7.0 -
Ted - 7 ,0 -
Disconected - 7.0 -
The Fall - 7.0 -
12 angyr man - 7.0 -
Cool hand luke - 7.0 -
İyi kötü çirkin - 7.0 -
50/50 - 7.0 -
Papillon - 7,0 -
No Country for Old Men - 7.0 -
Kanlı elmas - 7.0 -
Benjamin button - 7.0 -
11'e 10 kala - 7.0 -
Pandora'nin kutusu - 7.0 -
Stalag 17 - 7,0 -
Yüzüklerin efendisi 3 - 6.5 -
Yüzüklerin efendisi - 6.5 -
United - 6.5 -
The King's Speech - 6.5 -
Uyanışlar - 6,5 -
life of pi - 6,5 -
valkyr -6,5 -
l.a. Confidential - 6,5 -
Kill bill 2 - 6,5 -
The Departed - 6.5 -
Hugo - 6.5 -
Legends of the fall - 6,5 - savaş -
Dedemin insanları - 6.5 -
Saklı Hayatlar - 6.5 -
Uzun Hikaye - 6.5 -
The Thin Red line - 6,5 -
Once Upon a Time in America - 6,5 -
The Artist - 6.5 -
Taken - 6.5 -
İnterstate 60 - 6,5 -
C.r.a.z.y - 6.5 -
American Beauty - 6.5 -
Trainspotting - 6.5 -
Godfather 2 - 6,5 -
Godfather - 6.0 -
Godfather 3 - 6.0 -
Matrix 3 - 6.0 -
The Hobbit - 6.0 -
Taxi Driver - 6.0 -
Goodbye Lenin - 6.0 -
12 Years Slave - 6.0 -
Django unchained - 6.0 -
Life in a Day - 6.0 -
Çakal - 6.0 -
Starbuck - 6.0 -
Baska dilde ask - 6,5 -
Escape from Alcatraz - 6.0 -
Tucker and Dale vs Evil - 6,0 -
Gölge oyunu - 6.0 -
Big fish - 6.0 -
Entelköy efeköy'e karşı - 6.0 -
Kingdom of heaven - 6.0 -
The Shining - 6,0 -
The big lebowski - 6.0 -
Valkyrie - 6,0 -
Yaşamın kıyısında - 6,0 -
Çoğunluk - 6.0 -
The bucket list - 6.0 -
Behzat ç - 6.0 -
Sin City - 6. 0-
The hurt locker - 6.0 -
Felon - 6.0 -
Raging Bull - 6.0 -
Matchstick Men - 6,0 -
My Way - 6,0 -
El laberinto del fauno - 6.0 -
Yeraltı - 6.0 -
Süt -6,0 -
Bal - 6,0 -
Yumurta - 6,0 -
Yedi kocalı hürmüz - 6.0 -
Güneşin Oğlu - 6.0 -
Yazgi - 6,0 -
District 9 - 5.5 -
Celda 211 - 5.5 -
Taxi Driver - 5.5 -
Hot Fuzz - 5.5 -
Green street holigans - 5.5 -
Fargo - 5.5 -
Düğün Dernek - 5.5 -
Sağ salim - 5,5 -
İklimler - 5,5 -
Wild hogs - 5.5 -
The last castle - 5.5 -
Buried - 5.5 -
500 days of summer - 5.5 -
Das boot - 5.5 -
İncir Reçeli - 5.5 -
Mayis sikintisi - 5.5 -
Üçüncü sayfa - 5.5 -
Being there - 5.5 -
ilk ask - 5.5 -
Kader - 5.5 -
Öldür beni - 5,5 -
Funny Games - 5.5 -
Little Miss Sunshine - 5,5-
Perfume the story of a murderer - 5.5 -
A Clockwork Orange - 5.5 -
Memento - 5,5 -
Snatch - 5,5 -
Paths of Glory - 5.5 -
4 lions - 5.5 -
The grey - 5.5 -
The Wrestler - 5.5 -
Stranger Than Fiction -5,5 -
Das Leben der Anderen - 5.5 -
La haine - 5.0 -
Lock, Stock and Two Smoking Barrels - 5.0 -
A beautiful mind - 5,0-
Der Untergang - 5,0 -
Black Swan - 5.0 -
Persona - 5.0 -
to kill a mockingbird - 5.0 -
Kara kentin çocuklari - 5,0 -
Mr. nobody - 5.0 -
Kutsal damacana - 5,0 -
son ders - 5.0 -
İklimler - 5.0 -
Warrior - 5,0 -
İnto the wild - 5.0 -
Tanrı kent - 5,0 -
Bu toprağın çocukları - 5.0 -
Kavşak - 4.5 -
Duvara karşı - 4.0 -
Saç - 4.0 -
Romantik - 3.0 -
Adı ask bu eziyetin - 3,0 -
Sümela'nın şifresi - 2.5 -

şimdi hatunu bilmiyorsun belki kıllı seviyor belki kılsız bugün anlarsın...

kıllı kalsın

sevişesi varsa sevişmesine sevişir heralde de oral konusuna soğuk bakabilir.

(ne çok sevişime dedim ben öyle)

edit. kılına dokunmaya hadi üşendin de gitmeden duş almaya üşenme.

@trumanshow, kurcalama hiç orayı :)

@trumanshow sevgilim degil ne dusundugu ne istedigini pek onemsemiyorum. Yani oyle de diyebilirsin.

hacı 1 gelir ama sevmiyorsa kıllar kötüyse kokuyorsa vs... ne bileyim bir dip trot gelmeyebilir 2 -3 hatta performansına bağlı 4-5 gelmeyebilir,

kokma durumu filan yok lan o kadar da degil sadece koldaki gibi yuzdeki gibi kil yani bence buyutulecek bi tarafi yok :/

ya başkan bir gün yine yalaşıyoruz oralımı yapmış hatun sıra bana geldi indim aşağıya belgrad ormanları yarısını sağa diğer yarıyı sola yatırdım araladım , ben mesela kadında hiç sevmem marc dorcel filmleri gibi beklemiyorum ama temiz olmalı hacı...

(bkz: çok çirkin ve aptalsın keşke ölsen)

kalkınca yine orman gibi kalıyorsa düzlüklere kaçabilir.
kalkınca otlak gibi duruyorsa geviş bile getirir.

insanlar insanlara oral mı yapıyormuş?

abi o değil de traşa üşenen adam nasıl sevişecek ben onu anlamadım. yatıyor musunuz dümdüz?

olay sorunsuz atlatilmistir.

(1+2)*3*4*5 = 180 buldum ama

Elde edilebilecek en büyük rakamı soruyorsan hepsini birbiriyle çarpacaksın işte. o da 121 eder.Soruyu anlamamış da olabilirim.

senbanabakma en güzel cevap hacı. budur yani.

İşin içine faktöriyeli ve üssüyü katmak serbestse uçar gider o sayı.

en son bir "rakkam"* elde edilmez. onlara "sayı" denir. cevap hiç.
*rakam tek k ile yazılır.

46

4x5 = 20
20 +3 23
23 x2 = 46

mümkün..

www.youtube.com

Yapmak mümkün fakat o eski teknoloji simler telefonun hızını yavaslatabiliyor. 64 ve 128 kb olması lazım. o sim lerden alırsan telefonunun performansı artacaktır.

senaryo 2:

aştiden -ankaray-kızılay aktarma metroyla batıkent--indiğin mahalle zaten kentkoop,,,işini hallettin, metroya bindin, dönüşte ankamall duragında in gölbaşı minibüslerine bin ankamall önünden işini hallettin mi, gölbaşından çankayaya istediğin yere 2 minibüsle geçersin...

ankara'yı çok özlediğimi farkettim ve evet kesinlikle @senbanabakma yöntemiyle senaryo 2.

hacı yalnız sabah erken gelmen lazım, yoksa bu rota bir günde biraz zor bitebilir.ya da araba kiralamak gibi hızlandırıcıları dene derim ben.

oncekalem.blogspot.com

vardı, vardır...

DnRda da nezihte de kesin vardır.

ben bir adet a5 defter 60 ya da 80 yaprak bir adet stabilo olsa gerek beyaz tükenmez kalem (gel ama gayet güzel yazıyordu) kadıköyde akmardan almıştım. 20 falandı sanırsam. daha da çeşit vardı.

blogspot linkinde gösterilen defterin aynısını geçen yıl alakasız şekilde kıyafet satan bir dükkandan almıştım, eleman bu defterlerden birkaç tane almış orada satıyordu. 20 liraydı fiyatı. kalemlerinden yoktu hepsini kendine gaftilemiş ama tek de satılıyor kalemler. 15x10 gibi bir ölçüsü var, arka kapağın iç kısmında da zarf gibi bir bölüm. kesinlikle tavsiye ederim aklım çıktı ilk gördüğümde -normalde akıl çıkarıcı bişey değil ama çizen bünye olunca delirmemek elde değil-

ayrıca d&r'ın sitesinde de mağazalarında da deffter marka ürünler var. illa ki vardır bu defterden de.

www.dr.com.tr

Moleskine + lamy

genelde varoş kesim(pazarcı, minibüsçü vs..)kullanıyor. hani aynı güruhun kendisinden 10-15 yaş büyük insanlara dayı demesi kadar itici.

genelde çirkin ve sorunlu, feminist kadınlar tarafından tepki gösteriliyor. ben kullanmıyorum bu sözcüğü ancak durum budur.

şöyle ki, kadın sözcüğünü kullanmamak için beş takla atılıyor yerine bayan deniyor. mesela form doldururken cinsiyetiniz: erkek / bayan yazıyor. bayan diye bir cinsiyet yok kadın var. ama işte akılları sürekli kız / kadın ikileminde olduğu için ikisini de demeyelim bayan diyelim diye düşünüyorlar. halbuki bekaret durumu kimseyi ilgilendirmez, o cinsiyetin adı kadın bu kadar.
bir de hitap şekli olarak bakar mısınız hanımefendi? yerine bayan bakar mısınız? veya hatta daha kötüsü bakar mısın bayan?? kullanıldığında kulağa çok çirkin geliyor bence.

Bayan kelimesi bir hitap biçimidir, kadın-erkek ayrımında olduğu gibi, kadın kelimesi yerine kullanılması yanlıştır, karakteristiğin verdiği örnek güzel, kulağa hoş gelse de yanlış kişilere hanımefendi beyefendi kullanımlarında bulunmak da aynı şekilde sıkıcı olabilir, yani yerine göre kullandığınız bey/beyefendi ayrımı bile aranıza mesafe koyabilir.

bay(ım) - bayan
beyefendi - hanımefendi
erkek - kadın
erkek - dişi
vs diye gider bu.

yanlış kullanımları oluyor kelimelerin. onun dışında ama bu kadar nefret haline gelip "bayan değil kadın!!" moduna geçilmesinin sebebi bence bir deli kuyuya taş atmış millet de peşine düşmüş olayı ile açıklanabilir.

gereksiz agresif tepkileri var toplumun bence.

www.bayandegilkadin.com

takılacak şey bulamamış insanın takılgacı.

kadını tercih ederim ama bayan, avrat, hanım, hatun... hepsi ben oluyorum. ben takılacak bişi görmüyorum.

bence "bayan" = "baymayan"ın zıttı şeklinde espriler çıktıktan sonra bu kelime sevilmemeye başlandı...

haksız mıyım sevgili bayanlar baymayanlar?

Öncelikle ben bayana kıl olanlarda erkek kelimesinin kullanılmasına da kılım, aynı zamanda bayan kelimesini de belirli şartlarda kullananlara kılım.

Bunun da nedeni şu: erkek kelimesinin karşıt anlamlısı kadın değil!

Erkek kelimesi tüm canlıların eril olanını ifade eder, ve karşılığı dişidir. Dişi tüm canlıların dişil olanıdır.

Kadın tüm canlılar değil, insanların dişisi için kullanılır, dişi insana kadın denir. Bu nedenle, insan canlısının erkeği adam'dır; erkek insana adam denir. Erkek ve dişi kelimeleri insan cinsi için adam-kadın olur. Yani erkek - dişi, kadın - adam.

Aynı şekilde bayan - bay, hanım - bey ve kız - oğlan'dır. Kız kadının küçüğü, oğlan erkeğin küçüğüdür.

Bunu her şeyden önce bir Türkçe sorunu olarak gördüğümden kılım.

Bir dişi insan, kendisine kadın diyorsa karşısındakine adam demeli. Karşısındakine erkek diyorsa, kendine dişi demeli.

Ayrıca, bayanı özellikle ve özellikle bekaret durumundan kaçınmak için "Kız mıdır, kadın mıdır, bilemem"i doğrudan diyemediği için kullanıyorsa, bunu söyleyen bir insanın kafasının nerelerde olduğunu sorgularım ve sevmem. Kibar olmak istenirse "Hanımefendi" var mis gibi, en kötü "hanfendi" denir. Ki ben de tanımadığım bir adama kibar olmak istersem "Beyefendi" diyorum. Bunun dışında hatun, matun, avrat, hacı dayı vb denince takılmıyorum. İstenen istediğini diyebilir.

Bence boş işler bunlar. "Bayan" kelimesinin "bay" kelimesinden türetildiği için karşıyız dendiğini duymuştum. Tamam biz tartışır konuşuruz ama tutupta bunu karısını hakettiği zaman dövmesi gerektiğine 'inanan' adama anlatamazlar. Önemli olanda ona anlatmak. Düzeltilmesi gereken o kadar çok şey var ki, bence bu konu onların arasında hiçbir şey.

He bu arada zaten o adam karısını döverken ya da öldürürken bayan demiyor kadın diyor, kadın sen adamı delirtiyorsun diyor...

(bkz: bayan değil kadın/263)

çünkü ısrarla "kadın" kelimesi yerine kullanılır. tuvalete gidersin erkek tuvaletine bay yazmasalar bile kadın tuvaletine bayan yazarlar. alışveriş sitesine girersin; bay ayakkabıları yoktur ama bayan vardır.
toplum algısında kadın, bekaretini kaybetmiş (büyük trajedi yani) dişi olduğu için erkeklerimiz bir 'itham'da bulunmaktan çekinir. sen kız olursun, yaşın kaç olursa olsun.
ne kadar sinir bozucu değil mi?

yani; yok baymakla ilgisi var gibi görünüyo, yok kıroca ondan alınıyolar, yok sırf kapris diyince götünüzden sallamış oluyosunuz baylar.

tam olarak sebep orospu olmaları.

monotonluk sıkıyor herhalde.

kimsenin kararına lafım sözüm yok öncelikle.

ilk cinsel birlikteliğini kocasıyla yaşayan kadın bir zaman sonra bence başkalarını da tatmak istiyor merak ediyordur. ilişkide az biraz uzaklaşma oldu mu kadının aklına girebilir anında bu düşünce.

göz dışarda kalmamalı.

kocalarının da başa evli kadınlarla ya da bekar dul kadınlarla ilişkileri sonucu ilgisiz kalmaları ; sana duyurudaş tavsiyesi;

1- evli kadından uzak dur
2- 18 yaş altı kimseyle birlikte olma

ikisinde de göte gelirsin (ahlak kısmını tartışmıyorum bile)

Kocaların mutlak ilgisizlikleri...

nerede yaşıyorsun la?
evli kadın fantezisi severim ama yapar mıyım bilemedim şimdi...
tırsarım, Türkiye burası, şişlerler :)

Ilgisizlik, sevgisizlik, saygisizlik...

bir olaya da hakaret etmeden yaklaşın la.

evlilikteki herhangi bir alanda tatminsizlikten kaynaklanıyordur genelde. ekstra bir sebep olarak da, adrenalin hissetmek için o yakalanma korkusunu tetikliyor olabilir.

cinsel tatminsizlik

hea aq, yine erkek suçlu, ilgisizlik, sevgisizlik bilmem ne. bu kadınlar 95 yaşında bile manyak gibi ilgi bekleyecekler galiba?

cevap ruhlarının orospu olması güzel kardeşim.

nasıl düzgün karakterli kadınlar varsa, ruhunda kanında ilgi orospusu kadınlarda var, hepsi melek değil bu kadar basit. bu ikinci kategorisinde olana denk gelmişin basitçe.

-cinsel tatminsizlik
-eşini gerçekten sevmeden evlenmiş olmak
-monotonluk
-mutsuzluk

mutsuz kadın aldatır.
aldatmasa ve kötü niyetli olmasa bile, (evli olsun ya da olmasın) aklı en kolay çelinecek ve en kolay aşık edilecek kadın mutsuz kadındır.

bunun dışında ülke şartlarından dolayı evlenmeyi bir kaçış ve özgürlük kapısı olarak görmek de etken.
genç yaşta tecrübesizken adamı sevdiğini zannedip, bir süre sonra sevmediğini anlamak da kadında hayal kırıklığı yaratır.
seviyor bile olsa, evliliğe uyum sağlayamamış olabilir.

nwnd'ye de katılıyorum.
cinselliği keşfeden kadın her zaman meraklı olur.
o yüzden bakire kadınla birlikte olmak bana sorarsanız aptallıktır.

ne istediğini daha kendisi bilmeyen insan, evlendikten sonra ne istediğini keşfetmeye çalışırsa orada bir çarpıklık oluşuyor otomatikman.

bunun dışında söylendiği gibi bir "orospuluk" da olabilir elbette, ama onun temelinde de zaten cinsel açlık ve tatminsizlik var.
bu da "orospuluk" denip geçilmemesi gereken bir sorun aslında.
konunun dönüp dolaşıp aynı yere gelmesine, kısır döngü oluşmasına neden oluyor.

cinselliği keşfetmiş ve bunun bir ihtiyaç olduğunu, doğallığını kabullenmiş, ne istediğini/istemediğini bilen, seksi yaşamına entegre etmiş bireylerden oluşan toplumlarda bu tür çarpıklıklar daha az yaşanıyor.

yani aslında "orospuluk" olmasın diye yapılan kısıtlamalar ve baskılar, uzun vadede bize "orospuluk" olarak geri dönüyor.

"ilk cinsel birlikteliğini kocasıyla yaşayan kadın bir zaman sonra bence başkalarını da tatmak istiyor merak ediyordur." tespitini yapan arkadaş çok haklı.
kadınım, böyle birşeyin olabileceğine ölsem inanmazdım -hayır öyle tutuculuktan geri kfalılıktan vs deği- hani türk kadını için evlenmek sınıf atlamak, nobel almak, gibi bir başarı, bir statü göstergesi vs ya? evlenen kadın -ki bunu çok isteyen resmen can atan çoğu kez kendisi- nasıl olur da evliliğini tehlikeye atar, manyak mı bu kadın diye düşünürdüm.
valla hemcinslerimi anlamıyoum ama durum bu bi de aldatan erkekten daha bi pervasız daha bi gözü kara oluyorlar hayretler içinde izliyorum bazılarını.

yalnız başlık gittikçe bakire evlenen kadınları aşşağılama başlığına dönmüş. hepsi aynı çünkü bu kadınların, hepsininde bir süreden sonra aldatası geliyor, bakire olmadan evlenenler aldatmıyor çünkü. karakter meselesi bu, tipik ekşi sözlük formatına döndük yine, londra newyork havaları esmeye baslar burda yine

cinselliği keşfetmiş ve bunun bir ihtiyaç olduğunu, doğallığını kabullenmiş, ne istediğini/istemediğini bilen, seksi yaşamına entegre etmiş bireylerden oluşan toplumlarda bu tür çarpıklıklar daha az yaşanıyor.,

bizim toplum sekssiz ondan bunlar diye saçma bir teori atmayın ortalığa.

zira
1- 80deki aldatma oranıyla günümüzdeki aldatma oranını karşılaştırırsak günümüzde çok daha fazla. ki günümüzde 80e oranla "cinsel serbestilik" dahda fazla artmışken üstelik.
2 bu tür kaygıları olmayan ABD'de evliliklerde doğan çocukların %25i o evliliklerdeki babalara ait değil.

"cinselliği keşfetmiş ve bunun bir ihtiyaç olduğunu, doğallığını kabullenmiş, ne istediğini/istemediğini bilen, seksi yaşamına entegre etmiş bireylerden oluşan toplumlarda bu tür çarpıklıklar daha az yaşanıyor."

cümlesinde anlatılmak istenen, bahsettiğim toplumlarda kadınların kimseyi aldatmadığı değildir.

aldatıyorsa bilerek aldatıyor.
buradaki gibi ne yapacağını bilemez halde, kimi görse arzulayan, gördüğü ya da seviştiği her erkeğe aşık olduğunu zannedip, kendini ona buna kullandırarak değil.

"bahsettiğim gibi toplumlarda kocasını aldatan kadın yok" diye bir düşünceye, hayatında bir kere film izlemiş, 5 dakika insan içinde dolaşmış tek bir kişi bile sahip ol(a)maz.
eminim dünyanın ücra köşelerindeki kabilelerde bile aldatma oluyordur.
mesele, buradaki bilinç düzeyi.

bahsi geçen çarpıklık kendini tanımama çarpıklığı, eşi aldatma değil.
ama sorduğunda "mutlu değilim, kocam beni tatmin edemiyor" diyebiliyor kadın.
yani tatmin edilemediğinin bilincinde.

burada sorduğunda, "bilmiyorum" oluyor cevap.
tatmin olmadığı gibi, gizli ilişki yaşadığı adamla da tatmine ulaşamıyor zaten.
tatmin olmayı bilmiyor/öğrenmiyor hiçbir zaman.
ya da belki hak etmediğini düşünüyor.
ya da tatmin edilmesi gerektiğinin farkında bile değil.


artık matematik denklemi sorsanız 2+2'yi açıklayarak başlamamız gerekecek herhalde.

aldatan insan götleğin tekidir. bu kadar net, erkeği veya kadını fark etmez.

madem hoslandın baska birinden adam gibi ayrıl devam et sonra.

benim de türkiye'deyken 2 evli kadınla başıma benzeri şeyler gelmişti. cevabı basit kocaları mutlu edemiyor, erken evlendikleri için gençliklerini de adam gibi yaşamamışlık hisleri var.

para aldıklarını sanmıyorum ki orospu olsunlar, eğlenmek istiyorlar monoton ilişkiden sıkılmışlar çünkü.

çok iyi yapıyorlar çok da güzel oluyor.
her sevgilisiyle sevişip bakire kadın almak isteyen adamların eşleri yapıyordur umarım bunu.
seksi ilk defa kocasıyla yapan bütün bütün bütün kadınların aklındaki soru işareti acaba herkes de böyle mi. diğerleri nasıl vs...

iyi yapıyorlar. bakire kadınla evlen ona namuslu de seni aldatsın (:

Ben maalesef pek katılmıyorum,
Türkiyede arz talebi belirliyor,
yurtdışında da kötü diziler vs var, türk insanına da sabah gelin-kaynana akşam acun ve kutusu sunuluyor maalesef,
türkiyede cnbc-e dizileri tarzı diziler yapılsa sürekli izleyecek çok büyük bir kitle var, yani milyonlarca genç var,
ama yapımcılar da işin kolayına kaçıyor akşam koy bir serdar ortaç, ibrahim, getir ordan yılmaz erdoğan takımını, acun da 2 kutu açtırsın alsın hülyayı jüri yapsın,
İyi işler kesinlikle tutar.

"bence" türkiyedeki dizi izleyicisinin yarısı harbiden de gerizekalı. alınmayın ama bu senaryo bu oyunculuk izletiyorsa kendini ben bilmem. yabancı kanalları takip eder dururum. beni şaşırtacak ters köşeye düşürtecek dizidir benim sevdiğim.

bir de mesela komiktir, yabancı kanallarda diziler vs bütçeleri olsun standartları olsun yüksek. bizde ise standartlaşan konular var. hayat derdi çoksa insanlar zengine özeniyorsa çek zenginin acı çeken soyunu, dramını, çek ingilizin amerikanın dizisinin aynısını senaryoyu değiştirip. bu tarz yani.

bir de son birkaç sene haricinde izlediğim tüm dizilerde format/seslendirme ve çekim kalitesi berbattı. son senelerde cidden görüntü yönetmenleri aştı kameralar güzelleşti. zamanla oluşur ama hikaye bizde oturmaz. behzat ç vs çok severdim mesela, bir kadın bir erkek fikri orjinal değildi baya yaratıcı eklemelerle götürdüler ama severdim. çemberimde gül oya başarılıydı. gene arada var ama yabancılardaki diziler (onlardaki top diziler daha doğrusu) çok önde. bir dizi düşün karakterin öldüğünü sonradan anlıyorsun. hatta ama tüm parçaları verilmiş sen birleştirememişsin. öyle saklamışlar içine. bu var bir yanda bir yanda arka sıradakiler pis yedili şu bu. bilmiyorum ben sevemiyorum.

bizde bir de gözlemlediğim şu var. hikayeden ziyade tiplemeler var. heisenberge özenir misin? belki ama taklit etmezsin. bizde ise bir kişisel gelişim bozukluğu mudur anlamadığım olay. gaffur çıkar herkes gaffurun konuşmasını alır. lisede ilköğretimde burhan taklidi yapan adamlarla doludur. bizde karakter tutarsa birşey tutar. tipi güzelse tutar. hikaye falan önemli değildir izleyici için. bu yüzden de kriter hikayeden ziyade tiplemeler olur. böyle olunca sendeki bendeki kalite kriteri burda oluşmaz, reytinglere bakılıp karar verilince sonuç bu olur.

not:gülse birselin avrupa yakasının ilk sezonları vs gayet eğlenceliydi mesela. ama her dizinin bir ömrü var. breaking bad devam eder miydi. prison break devam eder miydi? ederdi. ama gaffurdu burhandı şuydu buydu uzadı da uzadı. sakız gibi oldu. e sonuç?

demem odur ki bizde yapımcıların da bir sömürme huyu var. hikaye bitince bitmez. izleyici bitince biter. çok dizi izlerim özellikle görüntü ve çekim açısından irdeleyerek izlerim. cinematiclere saygım sonsuzdur. uzun tek parça sahnelere kameraları ordan oraya kaydıran adamlara saygım sonsuz. ama bizde dizi en az 30 yıl biraz iyileşir ama yetişmez.

edit: ya aslında saatlerce konuşurum çok dertliyim bu konuda. ama şimdilik bu kadar. sinirlenmiycem diyorum gene bak...

Prodüksiyon tarzı ve konseptle alakalı bir durum. Amerikadaki diziler sinema filmi mantığında yazılır, çekilir ve kurgulanır. Mesela bir sezon yaklaşık 10 bölüm ve 55 dakika ise, 550 dakikalık senaryo yazılır, 10 bölüm peş peşe ara vermeden çekilir ve kurgusu yapılır, daha sonra peş peşe yayına verilir. Yani toplam 1 senede sadece 55 dakika'dan 10 bölümlük prodüksiyon çalışması yapılır. Bu da işin daha kaliteli ve özverili çıkmasına sebep oluyor haliyle.

Türkiyede ise her hafta 100 dakikalık senaryo yazılır, ucu ucuna çekimler yapılmaya çalışır (set işçileri günde yaklaşık 20 saat çalışır, 4 saat uyur) montaj da yayına yetiştirilmek için alalacele yapılır. İşçilik siktiri boktan olunca ortaya çıkan sonuç da öyle oluyor haliyle. Dizileri dikkatli izleyin hem senaryo matematiği, hem çekim tarzı, hem de kurgusu birbirinin kopyasıdır. Zaman kısıtlı olduğundan yaratıcı bir dil kullanmak mümkün değildir, ezbere çalışmak zorundasın.

Sahne genel planla açılır, karakterlerin yakın planları, amorsları, detay varsa detay çekimi, kestiiik...

mesela kurtlar vadisi.

bitmişti, sonra ne oldu baktık ki aa bitmemiş. altın yumurtlayan tavuk hesabı..

malzeme belli.

kayıp vardı en son mesela, yayından kalktı.

bizim milletin götü geniş.

bizde bi üşengeçlik bi yaratıcı olamama var.Hep roman uyarlıyoruz.Bir de iyi bir şey yapsan emeğin boşa gideceğini biliyorsun.

Ya adamların her tarafı yaratıcı olsa ne olur kardeşim sana bir haftada 100 sayfalık script hazırla desem naparsın?

kardeşim ne üşengeçliğinden bahsediyorsun türk dizi sektöründe çalışanlar dünyanın en ağır işçiliğini yapan adamlar. Her gün 20 saat çalışır, dört saat uyku uyurlar anca.

100 sayfalık bir script ayda 400, 8 ayda 3200 sayfa eder. Sana gününün nasıl gectigini yazıya dök desem 10 dakikada mı daha iyi yazarsın; yoksa 1 saatte mi?

kaliteyi çalışma saatleri ve ayrılan zaman belirliyor işte bak yukarıda anlattık oku. yaratıcılık başka şey, tembellik başka şey.

toplumun kültürü,yapısı ile alakalı bir durum. şimdi siz sopranos gibi dizi yapacagım derseniz bu tr'de tutmaz,çünkü bizim bildiğimiz ve gördüğümüz mafyalar ile italyan-amerikan kökenli mafya arasında bir benzerlik yok. he sen bunu yaparsın ama izleyici de sana böyle mafya mı var lan tr'de diye laf söyler. bilim kurgu-fantastik dizilere hiç girmiyorum bile.

tv'de izlediğiniz her şey iki faktör arasında dengelenir.

biri olduğunuz ve sevdiğiniz şey, öteki olmanız istenen ve sevdirilmeye çalışılan şeydir. biraz olduğumuz şey bu diyebiliriz. kaliteli insanlar değiliz. gelişmiş zevklerimiz falan yok. internet olmasa pek çoğumuz ne bileyim çok bilinen bir lost dizisinden bile haberdar olmayabilirdik. seçici falan değiliz. çok fazla sosyal ya da çok fazla hobisi olan insanlar da değiliz. mecburiyetten izliyoruz tv'yi genelde. yapacak birşey yok çünkü. öyle olunca yapımcılar bizi tv'ye çekmek için pek de çırpınmıyorlar. aynı şeyler dönüp dönüp önümüze konuyorsa sebebi biraz da budur.

Haber yanlış ayrıca ilgi/bilginiz için teşekkürler...
tr.wikipedia.org

5 erkeğin arasına 1 kız mı girecek? öeh.

valla 5 sapın ortasına birden düşerse anında gangbang etkisi yaratır bence, yapmayın etmeyin.

hepinize yazık :/

internetten tanıştın,iki kız da gelecek sen de gel dedin,tamam dedi.şimdi bir gelecek ki 5 erkeğin ortasında.ayıbı bilmem de yanlış anlayabilir.
ayıp da olur hatta ,şimdi söyleyiver gitsin.

Oha.

2 seçeneğin var. Birincisi dört erkek arkadaşını ekmek. İkincisi şu an söylemek. Ayıp tabi.

bunu hayvan hayvana bile yapmaz, açık ve net.

Azlinda bizin kötü niyetimiz de yok ha :D

bi aksilik oldu de bahane yarat söyle gelmesin

duyurudan birilerini çağır eminim bu geceyi yalnız geçirecek birkaç çirkin duyurucu vardır...

onca senedir bangbross izlerim, böyle bi senaryo görmedim.

mahalle sakininin korna sesiyle imtihan + 1

en mantıklısı bu. eğer söylemezsen kız bu akşamı çok rahatsız geçirecek.

hahah @killerbee +1 iyi senaryo valla

bence yılbaşından sonrasına yatırım için kıza "plan iptal oldu" gibisinden bir şeyler de, ek onu. ama mutlaka belirt, öyle habersiz bırakma. içinde kalır, azim eder sonrasında daha ateşli gelir yanına.

arkadaslarini sat kizla gorus

aynen arkadaşlarını sat kızla görüş bence de. ama kız şişmansa salla.

arkadaşlarını sat ++

Hic gerek yok arkadaslar bei sati xD aylelerine takilcaklar aksama ben kizla cikiom aksama arkadaslar

naptin samiabi iyi miydi

harikaydi :) kimse mahcub da kalmadi

samiabi bir numarasın.

Bana hediye edilse beğenirdim. Ama bence bu tamamen tarz meselesi. Kesinlikle her erkeğin hoşuna gitmez. Erkeğim.

normalde çakı vs gibi şeylerden hoşlanmam ama ona rağmen hediye edilse hoşuma giderdi.

maceracı, doğasever, kampçı ruhlu, küçüklüğünde izcilik yapmış erkeklerin hoşuna gider genelde. bütün bu saçma girişe rağmen saydıklarımın hiçbiri bende yok ama benim de hoşuma giderdi. çok amaçlı şeylere oldum olası hastayımdır. bir de jeolog pusulasına.

gider. mevzu bahis kişi bir mal değilse çok sevinir. ayrıca erkeksi bir hediye. gayet şık.

hediyenin hoşa gitmemesi diye birşey söz konusu değil. alır çekmeceye atr orada durur, hoşlanmazsa. yani elbise falan da değil ki hoşlanmadığı halde alıp giyinsin sizin için.

tabii ki bu dâhil bütün genellemeler yanlıştır :) tanıdığım çoğu erkek o çakıyla en fazla elma soyup kulağını karıştırır.

bence gider. ben çok seviyorum. ayrılmadan önce alıyodum az kalsın.
tirbüşonlu olursa çok işe de yarar.

bence erkek için güzel bi hediye

hiç kullanmasam bile mutlu olurdum.

yanlışlıkla erkeğe alınacak ideal hediye sorusunun cevabını buldunuz sanırım. tebrikler.

gider, şık bir hediye

o ne be?
ben beyaz yakalıyım. çakıyı ne yapayım?
hiç ilgimi çekmez.
alacaksan bana göre bir şey al!

Ben de sevmezdim hediye mi kalmadı almaya derdim...

mevzu bahis kişi bir mal ise çok sevinir.

of bana bi victorinox daha alan kıza nikahı basarım. gider

Kısmen doğru olabilir ama bundan 3 ay önce euronun ya da doların bu fiyatlara geleceğini kim doğru tahmin etti, yani paranın euro /dolar/tl bazında toplam fazi getirisinde elbette paralellik olmak zorunda...

yaklaşık bir sonuç çıkar sanırım, evet.

çok sayıda değişken mevcut.

bankanın kullandırdığı krediyi fonladığı kaynak önemli. yurtdışından yabancı para sendikasyon kredisi çekmiştir. türk lirası bono tahvil çıkarmıştır. neye ihtiyacı varsa ona göre faiz oranı ile oynayarak mevduat toplar, borçlarını öder.

Bazı bankalar bu fonlama ihtiyacını 5 liraya sağlarken, diğerleri 7 liraya sağlayabilir. bu tüm faiz hesaplarını değiştirir.

bu oranları sunduğu faiz oranları mevduatın miktarına göre de değişir. bankayı arayın demek çok net bir ifade değil. siz bankayı aradığınızda memur size;
"yıllık faizimiz 5, internet bankacılığından 6"
diyecektir. Diğer yandan mevduat miktarına göre banka ile pazarlık yaparak elde edeceğiniz faiz oranları da mevcuttur ki bunun için size her hangi bir banka şubesi / banka yetkilisi cevap veremez. gerekli bölümlerine teklifler yapılır. vesaire...

teorik olarak doğrudur. ahkam kesmek istemem. bahsettiğiniz kişinin bahsedilen verilere ve daha fazlasına erişme imkanı da vardır. ben sadece perakende bankacılığa yönelik bir değerlendirme de bulundum. bu yüzden kesin yanıt veremiyorum.

www.bugun.com.tr
burada daha iyi bir şey var.

'normal sartlar altinda' bu yontem uc asagi bes yukari bir fiyat tahmini verebilir. bu 'normal sartlar', bankanin bu faiz hesaplamasini yaparken kullandigi tum onkabullerin gerceklesmesi demektir ki istisnai durumlar disinda bu onkabullerin cogu tutmaz.

banka haftalik, aylik, uc aylik, alti aylik, yillik, uc yillik... donemler icin yabanci paradaki onkabullerini guncel veriler isiginda paso yeniler. bir ay once aradiginizda aralik 14 usd/try kuru icin 2.40 vermislerdir ama bugun ararsaniz 2.60 alabilirsiniz. martta secim sonuclarindan sonra bunu 2.10 olarak da 2.80 olarak da guncelleyebilirler .

ayrica bu fiyatlamayi banka sizin icin degil, kendisi icin, kendi isine gelecek sekilde yapar. kendi yabanci para pozisyonuna gore fiyat verir ve bu fiyat bankadan bankaya baya degisebilir.

turkiye'de dolar kuru hakkinda en net tahmini merkez bankasi baskani yapabilir; kura dogrudan mudahale yetkisi vardir ama onun bile etkisi sinirlidir. en kral bankadaki en kral finans uzmaninin analizi beklenmedik bir gelismeyle 2-3 saat icinde taca cikabilir. sonra o analist oturur yeni analiz yapar. sonra o da taca cikar. bu isler boyledir.

al nutella bak keyfine...

sarelle

edit: nutella anket dışı olduğu için

bence sarelle. şokellanın diğer fındık ezmelerine göre biraz değişik bir tadı var gibi geliyor bana. o yüzden hiç sevmemiş olabilirsiniz.

şokella da buram buram tuz tadı var, çin tuzu mudur nedir basmışlar içine o yüzden güzel değil. nutella +1

Nestle Chokella Türkiye'de üretilen Nutella'ya 10 basar.. Yurt dışı Nutellası 1 numara ama..

bir de kırmızı peripella var o olmasın sakın.
en güzeli şokella ama.

nutella anket dışıysa sarella'ya basarım oyumu düşünmem bile.

torku banada.

sarelle ile giderim alayına.

sarelle bitter

Mimart (zaten varmış pardon)

MimArtium

Sven

myert diron & zechariah

serabetan:
myert diron & zechariah -- nece bu?

anlami yok, yabanci 3 ana ortakli basta ama sonradan gelismis köklü sirket gibi dursun diye öyle yaptim, ben karizmatik ve kurumsal buldum ismi.

hatta bak hikayesi bile oldu 3 ortakla baslama seklinde.

saka yapmiyorum bir de ciddiyim :)

Ark Yapı
Helik Mimarlık
Lento Dizayn
Tegre Tasarım

Ne olur şirket ortaklarının isimlerini - ile ayırıp yapmayın. Gına geldi.

Çızgı

1/1 (1bolu1)
hani "biz insan olceginde calisiyoruz" dercesine :)

edit: bu ismi ben kendi ofisime koyacagim sanirim.

sizin için değer ifade eden şeylerden yola çıkıp isim türetseniz?

ya da buraya yazın bulalım. daha kıymetli olur.

sıralı olarak RMY harflerini kullanmak önemli. hatta sadece RMY düşünüyordum ben. daha sonra serabetan'ın tavsiyesini revize ederek myert dyron & RMY" geldi aklıma

Takılır.

olmaz.

takılır.

evet takılır :)

takılır, konu kapanmıştır.

yeeaaani.....
düz, desensiz takılır.

her türlü takılır. muhtemelen hafif desenli, gri bir kravat takılabilir; ancak ayakkabı, pantolon ve gömleğin üzerine giyeceğiniz şeyin rengine göre belirleyin tabii.

takılır.

takılır

genelde düz, desensiz gömlekten başkasına olmaz yargısı var ama %99u takılır diyen bi ülkede saygı göstermek lazım heralde :S

takılır.

Bakan olmak isterdim (ab) :) grafikerim bu arada..

Milli Piyango talihlisi.

orta hallı yonetıcıyım ama bu ara gumruk musavırı yada mufettıs olamk gıbı bır ışık doguyor ıcıme

vallahi @jackies +1; dış ticaret yöneticisiyim bazen şeytan dürtmüyor değil gümrük müşaviri ol diye de. seviyorum ben işimi ya çok geziyorum eğlenceli oluyor.

Oyun şirketinde çalışıyorum, pr ve marketing tarafında, değiştirmeyi düşünmüyorum (:

Tam olarak adının ne olduğunu bilmiyorum ama böyle mankenleri filan çekime hazırlayan eleman vardı, işte mayosunu düzelt, tangayı yana çek, göğüs ucunu dikleştir filan, bence gayet keyifli bir iş.

@senbanabakma emin misin?

dışardan o süper manyak diye görünen işler berbat oluyor genelde.

hatta bu manken masajcısının bir isyan videosu vardı geçenlerde.

ahaha baldur +1 porno kameramani kadar kotu bir is bence.

zengin olsam çalışmam, param çalışsın derim.
gider taksi plakası falan alır kirasıyla sürekli gezerim.

1 tane neyinize yetmiyo - Dockers

4

1 camel active
1 flo
2 si no name

bi timberland outdoor var. onu kayağa gidersem yada çok zorlu soğuk havalarda giyiyorum
birde tommy var onuda bu havalarda giyiyorum

ama sorunun amacını anlamadım

1 camel active

Camel Active
YDS

1 scooter

1 lotto

hah amaçsız anket. 5.

1 dene lambırcek botumu 2001 senesinden beri giymekteyim.

1 the north face - çalışırken giyiyorum sette
2 tane daha markasız botum var full time dışarda çalışmadığım zamanlarda kullanıyorum günlük gibi.

2 : harley davidson, digerini unuttum darkproof mu oyle bi seydi 90 tllik bi seydi 2 sene once.

benim de 1 tane timberland var onu senelerdir giyiyorum başka bota da ihtiyaç duymuyorum ama herkes bot alıyor sürekli. eski botunu senelerce giyen bir ben mi varım diye düşünmekten kaynaklanıyor bu soru.

amaçsız diyenlere not: zorla yazdırmıyorlar cevapları.

2 tane
Biri cat digeri harley davidson

inci
zara
kemal tanca

12,5 falan.

9 çift. :D

2

biri cat, diğeri orijinal tsk malı, tsk malı olanı motosiklet sürerken giyiyordum soğuk günlerde, şimdi öyle duruyor.. motorculara tavsiyemdir.

benim hiç yok yazın kundura kışın kundura. bir hayır sahibi yok mu bana?

Hiç yok. İlkokuldan beri bot giymiyorum. Zaten 45 numara ayak var, iyice kocaman olmasın diye galiba.

Ama iyi olduğunu düşündüğüm bir kışlık ayakkabım vardı Camper marka. Terletmediği için almıştım. Ama bu hafta su aldı ayakkabı, karlı yolda yürüdükten sonra çorabımın ön tarafı tamamen ıslandı. Saygım kalmadı ayakkabıya, ama hala giyiyorum

2 tane olmasında fayda var ayak sağlığı açısından.
bir ayakkabı giydikten sonra 24-36 saat arasında dinlendirilmesi gerek içindeki koku vs için.
hele ki bot gibi kapalı ayakkabılar.

2 dockers (sanırım annem birini birine vermiş)
1 merrell
1 ovatto
1 noname (içi yünlü, deri. en kalitelisi bu)

1.

2 tane.
biri harley diğerinin markasını unuttum.

3
camel - kış
cat - kış
yds - yaz

sağlık açısından ben de 1 den fazla bulundurup değişmeli giymeye çalışırım ama Footprints marka botumun sağladığı rahatlıktan ötürü hep onu kullanır oldum. sağlık ya da koku sorunu yaşamadım.

1

nike

1 scooter... yaklaşık 5 yıllık ve sapasağlam.

bir çizme zaradan aldım içi kürklü deri dize kadar daha soğuk yağmurlu havalarda giyiyorum.
bir tanede derimoddan aldım bilekte bot onuda kuru havalarda giyiyorum.

2
Camper
Camel

mal beyani gibi olmus:)
2 tane
1 salomon
1 colombiya

1- north face

1 desa
1 caterpillar

2
lafuma 8 senelik
camper bu sene aldım
ikisi de goretexli

2
Derimood
K tanca

ben böyle duyurular görünce çok fakir hissediyorum lan. botum yok, jump var bi' tane klasik ayakkabı yani hem halı saha hem spor ayakkabı hem de casual masual her ne deniyosa ona benziyo hoş bi şey. başka ayakkabım yok. kendim çok temiz olduğum için kokmuyo bi şey de olmuyo.

ayrıca "amaçsız anket pff" diye çemkirenleri anlamıyorum. normalde amaçlı anket mi oluyordu? adam merak etmiş, isteyen yazsın demiş açmış, ne bekliyosunuz ki siz duyuruda?

1 tane 7 yıllık cat var, hala taş gibi.

2 adet var. 1 kahve(markasız) 1 siyah (greyder)
bir de çizme kıvamında bot almak istiyorum kaç senedir ama bu sene de almadım, seneye belki :)

0.
bot sevmem.

1 greyder
1 gön
2 beta
1 hotiç
1 noname

1 adet flo var ama yine almayı düşünüyorum, bağcıklı.

7 çift
-1 columbia
-1 elle
-3 inci
-2 hotiç

1 çift caterpillar

Markafoni ve limangodan cok alisveris yaptim bir sorun olmadi.

markafoniden 20den fazla alışveriş yaptım 1 kere verdiğim 4 gömlek siparişi vardı gömleğin biri defoluydu,,, bir kere de yanlış model ve yanlış numara ayakkabı geldi,

yani adamlar orijinal ürün vs gönderiyor ama malum her gün binlerce ürün gönderiyorlar,,, bazen sorun oluyor,,, markafoni bazen şunu da yapıyor mesela hediye çekin vs var,, aldıgın ürün gerçekten çok uygun fiyatta,, site hesaplıyor bu maliyet kurtarmaz diyor bizii, 10 gün bekliyorsun sonra siparişiniz iptal edildi stokta yok diyor,, yani bence magazadan git al,,, vaktin varsa da bekle, netten al,,,

Limango çok geç gönderiyordu tek sıkıntı oydu. Fakat Morhipo'yu sürekli kullanırım. Daha bir yanlışlarını görmedim.

helal olur tabi :) vermeselermiş açık.

bahis şirketleri göttür kazanırsın para ödemey gelince bunu farkederlerse ya kazandıgını gerş alırlar ya da hesabı dondururlar başına gelen arkadaşım çok....

uyanmadan bas servetini ikiye üçe katla derim sorduğun kabahat.

dini olarak zaten bahis oynamak günah. haliyle o da günah. ekstra bir günah point yok bu durumda.
hukuki olarak ise bi cezası yok. yani sen hile yapmıyorsun. var olan bir sistemi bozup kendine avantaj sağlamıyorsun.
sana sunulan bozuk bir sistemin, bozuk kısmını bulup ordan sistemi sömürüyorsun. suç falan değil.
artık o bozuk olan kısmı bulduktan sonra ne yapmalıyım diye soruyorsan, tercih senin istersen gidersin bozuk olan kısmı anlatırsın sistem sahiplerine onlarda tamir eder. diğer yöntem ise; geberene kadar ya da onlar çakana kadar sömür sömürebildiğin kadar.

fazla yükselmeden oynayacaksın, göze batmayacaksın.

surebet diyorsan zor is. yüzde 1 bile olmuyor ve garanti yok.

martingale diyorsan saçmalık

Yaraticinin varligina inaniyorum, neden aramiyorum.
Dinlere inanasim gelmiyor

Sen Allah'a değil Tanrıya inanıyorsun.

Allah, Tanrı ne farkeder işte bi yaratıcı var. Allah diyesim geldi nedense :)

Allah'a ve peygamberlere inanıyorum.

bir yaratıcı varsa neden ona inanmadığımı anlayabilir. çok dert etmez heralde.

Yaratıcı var.

Daha güzeli ise egosu ve yüksek zekası yüzünden bunu görmeyenler için daha güzel bir son var.

İnsanlar aslında yaratıcıya değil onun koyduğu kurallara ayar oluyor. Bu yüzden de yaratıcıyı inkar ediyor.

Benim için bir sıkıntı yok.
Ölüm en güzel şey. Bütün soruların anahtarı.
Öldüğünüz zaman gözlerinizi umarım hiç de olmak istemeyeceğiniz bir yerde bir bedende açmazsınız.

ben bir üstün gücün olduğuna inanıyorum. ama dinlerin sadece aptal (hakaret olarak değil, gerçekten aklı normalin altında çalışan) insanları yola getirmek için olduğunu düşünüyorum. saçmalamasınlar, abuk subuk hareketler yapmasınlar falan diye yani. bu kutsal oldukları anlamına gelmiyor benim için, gerçek oldukları anlamına da gelmez aynı bağlamda.

yoksa akıllı ve mantık yürütebilen insanların zaten dine ihtiyaç duymadığı/duymayacağı fikrindeyim. sanırım şu anda dünya da böyle işliyor zaten...


not: tartışma başlatsın diye de yazmadım hiçbir şeyi, sadece kişisel fikrimi beyan ediyorum. her dine inanan aptal da demek istemedim bu arada, inanmak isteyen herşeye inanır.

Yaratıcıya inanıyorum çünkü bir yaratıcı olmadan, kaostan böylesine bir düzen ortaya çıkamaz.

bir yaratici ya da ustun guc olduguna inaniyorum. semavi dinlere inanmiyorum. 6 milyar yasindaki dunyada sadece son bir kac bin yilda allahin kitap gondermis olmasi, bunu da 1-2 defa beceremeyip son kitabi yollamasi, bu yazili kitaplarin da hep ayni yerde cikmasi, temelinin o yorede binlerce yil once yasayan uygarliklarin inanclarina cok benzemesi cok sacma geliyor. samanizim, shinto, aztecler, inege tapan hintli daha mantikli geliyor. allah diyorum cunku oyle gelmis kucuklukten, baska yerde dogsam adi x olabilirdi ama bu yetismeyle adi allah. allahin da adini kucuk harfle yazdigim icin gucenip beni varsa cehenneme gonderecegini dusunmuyorum.

Ben bu konuda Freud gibi düşünüyorum şöyle ki: (bu açıklamalar alıntıdır)

''Kısaca anlatmak gerekirse, id ahlaki değerlerle alakası olmayan kişinin en temel istekleri, tutkularıdır. Ego'nun görevi temel güdüler ile gerçeklik arasındaki dengeyi bulmaktır. Süperego ise tutkuları, fantezileri bastırmak ve sosyal açıdan bireyi uyumlu hale getirmeyi amaçlar. Bu yüzden de kısıtlayıcı ve baskılayıcı bir yapıya sahiptir. Önemli nokta ise, süperego'nun Oedipus kompleksi sonucu gelişmesi; çocuğun anneye karşı duyduğu cinsel bağların baskılanması ve babayla özdeşleşme sonucu oluşmasıdır.

Yani süperego, insanın hep daha iyisini hedeflemesidir. Süperego için asla yeterince iyi olamayan insan, bilinçsiz bir suçluluk duygusu hissetmektedir. Bu aşağılanma duygusu ise, Freud'a göre dinlerdeki yeterince iyi olamama ve günahkar hissetme duygularına karşılık gelir.

Daha da derinleştirirsek... Çocuğun anneye olan yakınlığını bastırıp kendisini babayla özdeşleştirdiğini söylemiştik. Daha önceki hislerinden dolayı bir yandan suçluluk duyup, bir yandan da baba figürü ile kendini özdeşleştirmek istediğinden ona hayranlık besleyen çocuk bir ikilemde kalmıştır. Babaya duyulan korku ve eş zamanlı hayranlık ise dinlerin ana çıkış noktasıdır diyor Freud. Çünkü dinlerde de korku ve hayranlık beslenen ve kişilerin kendilerini ona karşı suçlu hissettikleri bir tanrı vardır. Ayrıca, dinleri Oedipus kompleksinin bir çözüm aracı olarak görmüş Freud; çünkü inananların, duydukları bilinçsiz suçluluk duygusundan bu şekilde arınmanın bir yolunu bulduklarını düşünüyor.''

Benim fikrimse,

Ayrıca Allah, Tanrı, Yaratıcı adına ne derseniz deyin onu hayal ederken kimsenin kadın cinsiyetinde hayal ettiğini düşünmüyorum. Evet zaten Allah cinsiyetsizdir daha doğrusu bu tür fiziksel kısıtlamalardan münezzehtir. Sadece mantığını anlatmak için yazdım.

Bir de dinlerin oluşum sürecini araştırıyorum. Eski zamanlarda her şeyin ayrı bir tanrısının olması (Bereket tanrısı, ay tanrısı, su tanrısı, gök tanrısı…), bunların yarı insan yarı tanrı olması vs çok ilginç. Tanrı-korku, ceza-ödül, yer-gök, Şamanizm vs bu konuları araştırınca ve büyük dinlerin kutsal kitaplarını okuyunca pek de inanılmıyor peygamberlere. Ben okudukça daha da uzaklaşıyorum din olgusundan.

herhangi bir şeye inanmam
@mountaincat, düzen dediğin şey kaosun kendisi. uyum sağladığın bir ortam olduğu için düzen var sanıyorsun.

dinlere inanmıyorum. tam olarak şu sebepten: (ekşi'de biri yazmış ve tam anlamıyla benim düşüncelerimi yansıtıyor)

bakın hadi kutsal sayılan kitaplardaki mucize olarak adlandırılan ama olması mümkün olmayan şeyleri geçtim
-bunları burada sıralamayacağın belki araştırırsınız- ortalama 14 milyar yaşındaki evrende ortalama 5 milyar yaşındaki dünyada bu tanrı -anladığım- 14 milyar yıl önce evreni veya oluşumu ortaya koyuyor ama milyarlarca yıl manyak gibi bekliyor meteorlardan gelen bakterilerin de yaşamı ortaya çıkarma ihtimalinin de düşünüldüğü ortalama 5 milyar yaşındaki evrende son 2500 senesinde mi ortaya çıkıyor işte " hey ben varım ortalama 14 milyar yıl önce yaptım birşeyler ve o kadar zaman bekledim ve şimdi size kendimi gösteriyorum bana uyun itaat edin hatta aslında sizden yaklaşık 10000 sene önce de göbeklitepedeydim- bazı ayinlerin, ritüellerin bulunmasına dayanarak diyorum- ama onları siklemedim o yüzden siz iyisiniz bana uyun itaat edin ne bilim dağ başlarına kesik güvercin kafası koyun kesin geri gelecek yada asan yılana dönüşecek yada ay ikiye yarılacak o yüzden bana inanın" falan fişman diyerek mi ortaya çıkıyor. bakın sadece şu tanrı dinler saçmalığına inanmamak için okumak yeter hadi okumuyorsunuz abd bilim akademisin bir yayını var, onu okuyun adamlar bundan bundan dolayı böyle diyor. ayrıca dünya'da ki tüm saygın bilim akademileri tarafından onaylanmış bir şey bu tanrının olmama durumu. ve hede höde değil sebep sonuç şeklinde anlatılıyyor hadi siktiret bilim akademisini falan az tarih bilsen az düşünebilsen falan kutsal sayılan kitapları okuduğun manyakmısınız siz neyin kafasını yaşıyorsunuz demeniz gerekir.

bir "üstün güce" inanmak için ise hiçbir sebebim yok. insanın evrensel olan zihinsel zayıflığının bir ürünü olduğunu düşünüyorum tanrı konseptinin.

bu arada biri caner taslaman videosu vermiş aslfkaslşfkasl o adamın ne kadar "bilimsel" şeyler söylediğini anlamak için sadece kitaplarının ismine bakmanız yeterli.

@arkadakiadam benim bir şey zannettiğim yok. Evrene, gezegenlerin yapısına, atmosfere, canlıların yaşam biçimine, tarihe bakarak bir düzenin var olduğunu söylemek için alim olmaya gerek yok.

ben inanıp inanmadığımı bilmiyrum.inanıyorum da diyemiyorum inanmıyorum da. pek umrumda da değil aslında var olup olmadığı. ama bazı insalar çok şanslı işleri hep yolunda gidiyor. ama bunu bir yaratıcıya bağlamak ne kadar doğru? görünmeyen duyulmayan bilinmeyen bir şeyin varlığını da yokluğunu da ispatlamak çok zor hatta imkansız. Varsa da vardır yani beni etkileyen bir durum yok.

İnanıyorum. İki şeyden ötürü;

Birincisi sevap/günah iliskisi. En basit örnegi, bu dünyada haksız kazanç saglayarak keyif süren, hiçbir sıkıntı cekmeyen birisinin yaptıkları yanına kar kalmamalı. O zaman herkes hırsız olsun, herkes kaçakçı olsun, kimse alnının teriyle para kazanmasın.

İkincisi hayvanları gözlemleyerek inandım bir yaratıcının varlığına. özelliklede yabani hayvanları. İnsan düşünebiliyor ama hayvan düsünemiyor. Yabani bir hayvana verilen annelik duygusu mesela. Onun için avlanmasi, koruması falan. Bunların o hayvana bir güç tarafından verildiği aşikar bence. Diğer bir örnek, benim civcivleim vardı eskiden, hepimiz beslemişizdir. Bi defasında civcivlerimi dışarıya çıkartmıştım ben önde onlar arkada yürüyoruz otlak bir arazide. Ben gövdesi boru gibi olan otlardan düdük yapardım küçükken. Neyse gene düdük yaptım ilk çalmanda benim civcivler pusup kanatlarını açarak kamufle oldular. Sonra gene aynısı oldu... Şimdi yumurtadan çıkalı 3 gün olmuş fabrika civcivinin bile tehlikeyi sezince kendisini koruması için yere pusmasını mutlaka ona bir yaratıcının vermedi lazımdı, çünkü bu kendiliğinden olamazdı. Kimden nereden öğrenecekler? Kimisi buna yasanmislik diyor neden olarak. Ya neyin yasanmisligi allasen? Sacmalik bence.

Bunlar gibi düsünsem cok neden bulurum ama simdilik aklima bunlar geldi.

Tanrıya da peygamberlere de dinlere de inanmıyorum.

Big bang ve evrime inanıyorum.

Ek olarak yokluk diye bir şey olmadığını düşünüyorum. Yani klişe "o gaz bulutları nerden geldi peki" muhabbetleri benim için ifade etmiyor. Hiçbir şeyin olmadığı, yokluğun hakim olduğu bir şey tamamen insan zihninin kurgulaması, yokluk diye bir şey olmadığı için de kafamızda şekillendiremiyoruz diye düşünüyorum. dogmatik olabilir ama yokluk ve tanrı ispatlanana kadar ikisi de insan zekasının ürünü olan şeyler.

Allah'a ve peygamberlerine inanıyorum. Şu dünyada insanlara zulmeden adaletsiz yaratıkların öldükten sonra yargılanacağını bilmek içime ekstra ferahlık veriyor. Kuranda zerre kadar hayır işleyenin de zerre kadar şer işleyenin de karşılığını göreceği bildiriliyor kaldı ki bir ödeve günlerce emek verip hocanın burun kıvırması tüm yaşam enerjimizi yitirmemize sebep olurken bu hayır-şer ve ahirette karşılık durumu kulağa hoş geliyor.

yaratıcının olduğuna inanıyorum. yaratıcıya dair kanıtlarım diğer arkadaşlarla aşağı yukarı aynı. evrime de inanıyorum. allah durduk yere çat diye yoktan var etmiyor zaten hiçbir şeyi, bir bahaneyle oluşuyor her şey. evrim de hala devam eden bizi bugünkü halimize getiren bir süreç. ayrıca ben bir yaratıcı olduğuna, buradan sonra yaşamın bir devamı olduğuna inanmak da istiyorum. tam olarak cennet-cehennem mi bilemiyorum ama bir şekilde bir ceza-ödül sistemi olmasını diliyorum. ayrıca sadece bu kadarsa hayat çok amaçsız gözüküyor. ne yani.. illaki altında vardır bir şey gibi geliyor :)
ama dine inanmıyorum. kutsal kitapların allah tarafından mı yoksa peygamberler tarafından mı oluşturulduğunu bilmiyorum ama her halükarda amacının insanları "iyi insan" olmaya yönlendirme ve toplumu düzen içinde tutmak olduğunu düşünüyorum. yani ben de dinlerin kendi kendine iyi olmayı başaramamış insanları yola getirmek için ortaya çıktığını düşünüyorum. loveinaflipbook'un aptal mevzusuna katılıyorum yani. (mezheple zerre inancım yok bu arada)dinlerin amaç değil, iyi insan olma yolunda araç olduğunu düşünüyorum. yani bence insan iyi olsun da neye inanarak veya inanmayarak iyi olursa olsun. bu sebeple mutlak günah ve sevap yok benim kafamda. içinde bulunduğun duruma göre değişir tüm sevap ve günahlar. içki içmenin günah olmadığını düşünüyorum ve rahat rahat içiyorum o yüzden. ama içki içmenin günah olduğunu düşünerek içen insanların gerçekten günah işlediklerini düşünüyorum :) kendimi kayırmak için değil, bence önemli olan niyet. insan inandığı gibi yaşamalı, yoksa mutlu olamaz. benimse şimdiye kadar ki en büyük günahımın tembellik olduğunu düşünüyorum. bir sürü işim varken yatıyorum sürekli. ortalamanın üstünde zekaya sahip olduğumu düşünüyorum ama kullanmadan, insanlığa yararlı hiçbir şey yapmadan, üretmeden yatıyorum. kaynakları verimsiz kullanıyorum yani. günah bence, ve kendimi gerçekten huzursuz hissediyorum bu konuda :/
bu anlamda hıristiyanların 7 ölümcül günahı bence gerçekten günah. kafamdaki iyi insan tanımından uzak şeyler. ama kesinlikle hıristiyan da değilim. ne olduğuma kafa yormuyorum. allah nerede, peygamberler gerçek mi kafama takmıyorum. "iyi insan" mıyım diye kafaya takıyorum. benim de inancım böyle, kafama takılan bir şey yok. rahatım.

Kesinlikle tavsiyem 350 liraya BEKOnun sıfır minibuzdolabınızı almanız, 3 farklı evim için 3 kez minibuzdolabı aldım 1 ya da 2 kişiye rahatlıkla yetiyor.

ben aynı şartlarda ikinci el aldım ve 3. senesine giriyor bi sorun yok. genede güvenmediğiniz yada tereddüt ettiğiniz bi ikinci el için riske girmeyin. güveniyorsanız alın derim

normal boy dolapların en ufak boyunu alacağım. ofis boy değil. daha önce ına benzer bir şey kullandım, çok memnun değildim.

şunu düşünüyorum;
www.altusyetkilisatici.com

bence o parayı yeniden siteye aktarın,
sonra da farklı karta aktarın yani alışveriş vs için 700 dolar çok para yada appstoredan bir iphone alın.

işbankasıyla çalışın bundan sonra.

incehesap.comdan laptop almıştım ben dolardan satıyolar , onlardan bilgisayar vb malzeme alın saglam site. dolar aynı zamanda yurt dışı olması gerekiyosa bilemem.

bi tanıdık bulun yurtdışı işleri olan , o harcasın size geri ödeme yapsın fln fln

evet demonte gelir, hem kırılmasın vs diye hem de kargo için daha az hacim kaplasın diye...

evet sen kuracaksın.

Paketlerde kurulum için gerekli kuruluş şeması, montaj malzemeleri ve garanti belgesi bulunmaktadır.
Bu cümle demonte gelecek demek bence