tabi ki hayır
o yollar hiçbir zaman güvenli olmadı ki

sanmıyorum bir şey olacağını. otoyoldan sonra ipek yolundan devam edersiniz.

for the record'un dediğine bakma bu arada.

Korkulacak bir durum yok. Gidebilirsin.
Bakma sen tvlere. Çoğu gözü korkutmak için yapılan haberler.

O yollar hiç bir zaman güvenli olmadı ki. Peh. Güvenli arkadaşım git sen.

O yolda sıkıntı olacağını hiç sanmıyorum, hiçbir zaman güvenli olmadı ki ye ben de katılmıyorum. sadece ben olsam kızıltepe'ye girmem o kadar.

ben bir defa anneler gününde (haliyle pazar) sipariş verdim o da aldığım buketten farklı gitmiş fyi

yapıyorlar. çiçekçiler her gün açık.

Cumartesi gönderim yapmıştım.

Yapiyorlar. Cogu ozel gun pazar zaten yapmasalar musteri kacar.

Git gel ciksin aradan.

Bu dediğin, geleceğe dair bir ihtimal sadece. hemen git ve bunları düşünme. zaman geçtikçe zor gelmeye başlar.

olm ortalik karisirsa sivilde de bombalar patlayabilir. korkma o acidan bence. askerdeyken en azindan silahin olacak.

Gidilir.
Bir de böyle kararları burdan alıp başına bir şey gelirse ne olacak...

Bişey olmaz git.

Bide askerlik kafa dinlenecek bir yer değil uyarayım da.

gidilir.
ayrıca ben mi gidiyim lan:)

marslı çok iyi ama öyle akıp gitmiyor, hem teknik terim çok fazla hem de zaten marsta yanlış başına kalan bir adamın sürekli bir hikaye yaşaması pek olası değil.

dan brown'ın kitapları uygun bence, melekler ve şeytanlar'la başla derim.

kosinskinin tüm kitaplarını okurken oha lan, yok artık falan demişimdir, çok yalın bir dili vardır. bu kadar heyecanlı okuduğum başka bir kitap da stephen king, firestarter. başka da varsa aklıma gelmiyor şimdi.
ek olarak yukarda saydıklarım bilimkurgu ve polisiye tadındadır. kosinski biraz daha cinsellik içerikli ve şiddet eğilimlidir.

Türkçesi nasıldır bilmiyorum, Chronicles of Amber su gibi akıyor. Kehribar Günlükleri olsa gerek.

marslı'da teknik detay çok fazla evet, oraları atlarsan heyecanlı hikaye. ama bazen sıkıyor.

başından sonuna soluksuz okumak için dan brown +1

Elbette vakıf serisi

gregory david roberts - shantaram.

vurursunuz diye demedim ancak dan brown hayranıyımdır ben de. ne yazık ki sadece onun anlatım biçimi beni yüzlerce sayfa boyunca kitlemiştir. dolayısıyla diyebilirimki son kitabı hariç tümünü okudum.

marslıda teknik olması hoşuma gider aslında umarım mantıklı mühendislik vardır içinde ^^

Hakan Taşıyan'dan mı bahsediyorsunuz?

hakan taşıyan'dan bahsediyorsanız çok ayıp. iyi bir insan o çünkü.

seker portakali ve yureginin goturdugu yere git. hayatimda sadece bu iki kitabi yarim biraktim zaten.

kişisel gelişim kitaplarının tamamı. çünkü kişisel gelişim kitabı yazanların tamamı yalancı ve dolandırıcıdır. özellikle de yerli yazarlar. namussuzlar yabancı kitapları okuyup okuyup sanki oradakiler kendi fikirleriymiş gibi piyasaya kitap diye sürüyorlar.

beni kurşuna dizecekler ama: karamazov kardeşler.

fakat müzeyyen bu derin bir tutku.

ece temelkuran muz sesleri
çocukluk yillarına gidersek gülten dayıoğlu ve ömer seyfettini'de pek sevmezdim. hoş yıllar sonra farkettim ki ömer seyfettin çocuk kitabı sanılan ama olmayan hikayelerin yazarıymış.

"S*tir et" diye bir kitap vardi, kitap zaman kaybiydi.

"Secret" denen aptal bir kitap cikmisti bir ara, bir arkadas alinti yaparak bir sey soyledi, ben de merak edip almistim kitabi, tahammul edip de kitabi okuyamadim, sacmaliga bogularak olecektim, zor kurtardim kendimi.

"Kadin sorunlari sozlugu" diye bir deneme vardi, okudum bitirdimama bir halt yoktu. "kadin sorunlari" diyince ilgimi cekti alip okudum ama bos bir kitap.

"Bir cift ayakkabi" diye Sunay Akin'in kitabi vardi, icinde "ayakkabi" ile bir sekilde baglantisi olan hikayeleri derlemis, anlamsiz geldi, hikayeler de anlamsiz geldi, "ne hikaye ama" demedim hicbirine, pek de surukledigini soyleyemem. Ayrica haddinden fazla boyaci sandigindan bahsediyor kitapda. Zaten Sunay akin bence bos bir adam, tabi bu benim fikrim sadece.

"yapay zeka" diye bir kitap okumustum, yazarini unuttum ama alman bir yazardi, kayda deger bir aydinlanma yasamamistim.

"Butun kadinlarin kafasi karisiktir" Ece temelkuran. Bu aptal kitabi neden yazmis anlamadim.

"Robinson cruso" Okurken hayal urunu oldugunu bana bariz hissettiren hikayelerden zevk almiyorum.

Aklima gelenler bunlar su anda.

Grinin 50 tonu, içindeki tanrıça ölür inşallah.

camus- tersi ve yüzü (gerçi baya kısa bi kitaptı)
ilahi komedya (okuyalı epey oldu, bi etki yaratmamıştı)

Masumiyet Müzesi ve Elif Şafak-Aşk

kardeşimin hikayesi (bkz: Zülfü Livaneli) Okumadan önce televizyonda bir ropörtajına denk gelmiştim kitapla ilgili. Doğu-Batı anlatım tarzlarını sentezlediğinden falan dem vuruyordu. Okuyunca inanamadım bu kadar büyük laflar etmesine. Kupkuru, dümdüz bir kitap.

hakan günday-az
elif şafak-mahrem
gabriel marquez-benim hüzünlü orospularım ve iyi kalpli erendira

kürk mantolu madonna, okul için okumak zorundaydım yarıda da bırakamadım

başını vermeyen şehit-ömer seyfettin. buna 91 yılında mı ne 10000 lira verdim. hayatımdaki ilk kötü ticaretim. keşke almaya giderken düşürseydim parayı.

edgar allen poe'nun tüm hikayeleri

dünyanın en sıkıcı kitabı sıralamasında kafaya oynar.

açlık oyunları üçlemesi'ni okumuştum. kötü bir kitap. daha doğrusu iyi ama, genelde ergen gençliğe hitap ediyor. Meraktan okudum; söve söve okudum.

Orhan Pamuk - Yeni Hayat. Pis.

yolculuk yaparken kendi kitabım bittiği için the fault in our stars okumak zorunda kalmıştım. gerçekten h i ç beğenmedim.

sıkıldıysam beğenmediysem okumam aga, vakit israfını hiçsevmem.

goethe -faustu yarıda bırakmıştım. aslında genel olarak hikaye güzel ama çevirisinden midir yoksa piyes şeklinde olmasından mıdır nedir bitürlü sonunu getirememiştim

Ne güzel, hatırlıyorsunuz.
Ben birçok olduğunu biliyorum ama hangileriydi hatırlayamıyorum.
Burada belirtilenlerden görünce evet, ben de beğenmemiştim ya da neresi sıkıcı ki dediklerim var.

Simdi aklima geldi, Henry Miller'dan "Pleksus"u sanirim ilk siraya koyabilirim bu konuda. Sayfa coklugu ile kitabin gereksizligini karsilastirirsan en felaketi bu heralde bana denk gelen. 600 sayfaydi yanlis hatirlamiyorsam, o 600 sayfa boyunca kendi APTAL hayatini bes para etmez katiletsiz bir adam oldugunu ortaya koyan hikayelerini anlatiyordu, ama luzumsuz luzumsuz. 600 sayfa boyunca gordugu sacma sapan ruyalari, karisinin yaptigi yumurtali jambonlu sandavici, metro duraginda arkadasiyla karsilasip para istedigini anlatip duruyor. Zaman denen seye bu kadar ihanet edip hor kullanmamisimdir. Kayda deger bir hayatin olur, anlatirsin.

ahmet ümit - beyoğlu rapsodisi. o kadar saçma bi final olamaz. %98lik kısmınıokuduğuma pişman olmazdım ama o son %2 bok ediyo her şeyi..

kürk mantolu madonna

hatta;

(bkz: kürk mantolu madonna/@devilred)

Orhan Pamuk-Kara Kitap

Kendime okumayı görev edindigimden belki bilemiyorum ama cok zorladi beni. Hani guzel yerleri de vardi akilda kalan. Ama okurken ne zaman bu kitabı da okunmuslar arasina ekleyecegim siye düşündüm daha cok.

Devlet Ana da beni cok sıkmıştı mesela. Eski yeşilçam filmlerinin tadini aldim belki biraz. Yesilcam dediysem turkluk vb. Seyler iceren filmleri kastediyorum. He yine guzel yanlari vardi elbette ama cok sikti.

Sonra Faustun eski bir basimi var. Çeviren adam orsinaryus. Heralde guzeldir demistim kendimce. Ama sonunu getiremedim. Kendisi kitabin basinda cevirinin espri odakli mi yoksa anlam odakli mi olmasi gerektiğinden bahsetmiş ama beni pek sarmadi ceviri.

Simdi hatirlayamadigim pek cok kitap var okurken sadece kendime gorev olsun diye okudugum kitaplardir cogu. Gercekten cok zorladigim anlar oldu kendimi. Neyse bir sekilde katkisi oldu bana o kitaplarin. Ama zaman israf edilmek istenmiyorsa mutlaka tavsiye ile kitap okunmalu.

semerkand.

benim adım kırmızı da pek sarmamıştı. çok kastırmış orhan pambık kim olduğu anlaşılmasın diye. öyle hissetmiştim. bir de nakkaşlar üzerine ıvır zıvır bilgi yüklemesi de hoşuma gitmemişti ilgim yokmuş o yönde. kızın babasının olduğu kısımları okumayı seviyordum sadece.

tarihi roman şeysi pek bana göre değil anlaşılan.

ha bir de başıma birşey gelmeyecekse
ulyssess
evet iki kitabı da bitirdim ve pişmanım.

millet benimle görüşmeyi kesecek ama...

tehlikeli oyunlar canım kardeşim... atay'ın tüm kitaplarını okudum ama tehlikeli oyunlar kadar beni 'bit artık yahu...' diye zorlayan hiçbir kitap olmadı...

inşaat mühendisi bir arkadaşım 4 ayda, haftada bir kaç akşam, iş çıkışları bir iki saat çalışmayla 78 aldı.

gecen sene ben 3 ayda 88 aldim, ama bu durumu genellemek mantikli degil. sayisalci oldugumdan matematige bakmadim diyebilirim ama cozumlu 30 tanedan fazla deneme cozmusumdur. 3 yanlis yaptim sinavda. turkcede sadece mantik sorularina calistim diyebilirim. ne durumda oldugunu soylersen daha net bi plan yapabiliriz.

eğitim bilimleri. alan da ingilizce öğretmenliği. eski sayısalcıyım o yüzden o kısımdan bir avantajım var diyebilirim.

Alan sınavı belirleyici artık. Ben de ingilizceciyim. Alan sınavı gelmese belalım matematik yüzünden atanamıyordum bu sene de.

Buyuk ihtimalle eski surumlerdeki "Out of sync" uyarisindan bahsediyorsun. Normal o. Cunku surekli senkronlamiyor. Sadece kitap eklendigi zaman sync basliyor. Bitince de "out of sync" diyor. Olay bu.

Erismek icin de keyi girin bekleyin. DHT acin. Yogunluga gore 1-2 gune baslar sync.

ama key bile giremiyorum. ikona tıkladığımda maalesef sync durdu diyor, programa bile giremiyorum. silip tekrar da yükledim, sonuç aynı.

Program komple cokuyor. Tamam simdi anladim olayi. Ben de key girebiliyorsun sanmistim.

Programi komple kaldir. Program Files icindeki "Bittorent Sync" klasorunu sil.

Ardindan C -> Users -> Kullanici_Adin -> Appdata -> Roaming -> Bittorrent Sync yolunu izle ve "Bittorrent Sync" klasorunu sil. Eski surumu tekrar yukle. Bu yolla olmasi lazim.

Edit: Suradan da kullandigim surumu indirebilirsin.
syncapp.bittorrent.com

ikinci sezondan sonra daha fazla sarar, ilk sezon ingiliz versiyonunun çok etkisinde.

michael çok salaklıklar yapacak ama sevimlileşecek. dwight olaya daha fazla girecek.

bence izle.

Diziyi izleyenler Michael'dan ziyade Jim, Pam ve Dwight için izledi. Siz de birkaç bölüm daha şans verin, pişman olmazsınız.

2. sezondan itibaren saracak.

karakterler evrimleşiyor ileride. US office çakma bir şov olduğu için ilk sezon kendini bulabilmiş değil, orijinalinin ucuz bir taklidi olarak kalıyor hayli uzunca bir süre. Ancak zaman geçtikçe -3. sezondan itibaren- kendi dilini ve ruhunu da buluyor. O izlenen adına duyulan utanç ise kalıcı dizide, hatta pekiştiriliyor ilerledikçe.

mutlaka devam edin.

kesinlikle devam et ben de ilk basta ck garipsemistim diziyi o kamera napiyor isyerinde falan diye ama su an sona yaklastim ve keske bitmese diyorum.

5.sezon 13. bolum introsuna ozellikle yarilmani bekliyorum senden

mezun olur olmaz askere git.

ilk bir kaç cümle dısında okuma gereği bile duymadım.

sevgili bulman lazım.sevgilisiz, cinselliksiz 20'li yaşlar azaptan baska bir şey değildir. bunları tatmin edemedikçe hep ilk basamakta kalacaksın, aklını mesgul edecek ve mutsuz olmaya devam edeceksin.

yalnızlık zor.

ve evet, büyük oranda cocuk gibi kalıyorsun, aşk yaşamamıs, duygusal geçmişi olmamıs ask hayatı olmayan yetişkin olamaz.

spor yap.

Asiri guven ortami icindesin.Sıfır risk sıfır heyecan. biraz da sen bu ortami surduruyorsun korkudan. Cunku hoslandigin bi kizla konusurken dudaklarina yapissan ve kiz sana napiyosun be salak diyip tokat atsa durduk yere dertsiz basina dert acmis olacaksin. Sen de bunu hicbir kiza ilgi duymayarak kökten cozmusssun. Ilk kez fransiz'la ayni fikirdeyim bu konuda. Onun disinda universite dagcilik kulubu, gezi kulubu, muzik ya da tiyatro kursu gibi seyler bulabilirsin. Ihtiyacin olan seyler degisiklikler, biraz risk almak.

Ilk birkac cumleden sonrasink ben de okumadim. Baktim ki fransizkalanadam yazmis yazilmasi gerekenleri.

ilk defa dürüst insanlar çıkmışta komple hak vermişler bana. en azından bir iyileşme var.

ben daha cok ''sevgilisizde yasanıyor yeaaa; sevgilisizliği cok abartıyorsunuz; olmasa da olmuyor mu???' gibi bu konuda tuzu kuru samimiyetsizler cevap verir diye bekliyordum.

eğer öyle bir cevap gelirse tınlama, bu durumunu anlamaları zor. kendileri 1-2 aycık yalnız kalınca nasıl yalnızlık korkusuna kapılıp duyuru acıyorlar görüyoruz.

sevgilisizlik kötü bişi hakketten bu konuda fransızadama katılıyorum, büyümenin yolu sevgiliden geçer.

maddi durumun fena değilmiş bak, demekki bir şeylerle ilgilenecek vaktin ve paran var, bu da kendine bir meşgale bulmanı kolaylaştırır, sanat sepet olmadı teknik olmadı bilim vs. ile ilgilenip kendini kaptırabileceğin bişi bulman lazım bunun da en kolay yanı o maymun iştahını da yanına alıp bol bol bir şeyler denemek oluyor sonunda ahanda lan ben bu işi çok sevdim diyeceğin bişi çıkacaktır elbet. yani 5 şeyi deneyip de bırakmış olmak o kadar kötü bişi değil, bir sonra 5 şeye doğru yelken açman lazım ki kendine uyan şeyi bulasın. müzik demekki seni açmamış başka bişi lazım, belki teknik bi adamsındır o konuya yönelirsin.

bunları da benden bi bok olmaz minvalinde ki sözlerine binayen yazdım.

tam cay gunleri veya altin gunune gidecek kivamdasin. allah dert vermesin de, gonul ilseri senin secebilecegin ya da satin alabilecegin birsey degil, ama olmadigina gore istememissin, sorun yok,hormonlarinla ugrasma, olgunlasmak icin ask acisi cekilmesi gerektigini de dusunmuyorum, olgunlasmanin bir formulu yok, dayak yemek biraz olgunlastirir ama.
bir tavsiye, interneti azalt, part time veya full time bir ise gir, suriye kamplarinda gonullu bile calisabilirsin,bisikletle corba dagitanlar var evsizlere, onlara takil,
kucuk kucuk hedefler koy, illa para ile alakali olmasi gerekmez, paran varsa seyehat et mutlaka, bir dil daha ogren,
eger icinden hicbirsey yapmak gecmiyorsa da, pislik yapma, kimseye zarar vermeden kosende bekleyip zamanin akmasini bekleyebilirsin.

lighter

bang

hem leş hem usturuplu nasıl yapacağız :)

"They need a harsh lesson" gibi bir şey olabilir mi?
harsh yerine istediğiniz başka bir kelime de olur. serious, real, hard vs vs. gibi.

bir de screw kelimesi çift anlamı ile kullanılarak benzer bi manşet yakalanabilir gibi geliyor ama uyduramadım.

@iz screw bence de aradığın. manşetteki çakmak görseli yerine vida koyarsın bir de.

they want to be "vida görseli" 'd

they need to be "vida görseli" 'd

all they want to be is "vida görseli" 'd

teşekkür ederim, screw güzel oldu. :-)

yorulmuştur. o kadar da ciddiye alacak bir durum değil. kadın sıtarbaksın sahibi değil çalışanı sonuçta.

kalkar giderdim, adamın kafesi değil oda maaşlı eleman benim fazladan durduğum her dakika için o para almadan duracak, evine gitmesi gecikecek. bütün gün bin bir çeşit insanla uğraşmış yorulmuştur.

www.youtube.com

iyi yapmışlar. adamın mesaisi 11'de bitiyorsa, kapıda da kaçta kapatılacağı yazıyorsa milletin keyfini beklemek zorunda değil. "Kapatmak üzereyiz, toplanırsanız sevinirim" dese yarım saat daha oyalanırdı millet.

ben olsam yumruklardım, ama senin için iş işten geçmiş.

Sen cumartesi gecesi 11'de kovulmak istemiyordan gideceğin yer "çorbacıdır realite bu 23.30'dan bakacağın her özsüt - saray gibi mekanlar sarhoşlara çorbacı görevi görüyor. Orada çalışan ne yapsın...

yorumlara bak. başınıza gelse "27 aralık starbucks rezaleti" diye başlık açarsınız.

"eveet kapatıyoruz artık" gibi bir cümle çok kaba evet. yok bilmemkaç saat ayakta durmuştur, ne insanlarla uğraşmıştır diye her yapılanı sineye çekmek zorunda değiliz. hepimiz tozpembe hayatlar yaşamıyoruz, herkesin derdi var.

özetle ifadesi daha kibar olabilirdi, sana katılıyorum yatagants.

böylesi dehşetengiz bir kötülükle başa çıkamaz, önce duyuruda sonra sözlükte starbaks rezaleti başlıkları açar, ardından change org'a gidip beni kovan kötülük kaynağı kızın işten kovulması ve hayatının sonuna kadar başka bir yerde iş bulamaması, aç kalıp kötü yola düşmesini talebiyle imza kampanyası açardım.

para veriyoruz biz oraya!!!

bunu diyen bir de personel öyle mi?

starbucks'dan niye beklemiyorsun ki? hiçbir özelliği yok oranın? self olduğu için hatta daha yatkın bir durum bence. diğer türlüsünde en azından garsonu görüyorsun, gözgöze geliyorsun nereye geçebiliriz diyorsun, menüdür, sipariştir derken iki üç kere konuşuyorsun. sonrasında sıkar zaten uzaktan defetmek :)

3-4 lira verip kahve içiyorsunuz, saatlerce yayılıp oturuyor ve bedava internetten yararlanıyorsunuz, sonra bir de böyle bir muamele ha!

yo dostum yooo! kabul edilemez bir skandal bu.

@mea maxima git trollüğünü başka başlıklarda yap. Gitmediğin buluşmalarda sigara içenlere falan karış.

bu kadar kişi cevap vermiş, cevapların hepsi aynı mahiyette ve sen de onların arasından bir tek beni gözüne kestirdin ve bir tek bana cevap verdin demek. çok ilginç.

bizim gittiğimiz starbucks'ta kapanma saati geldiğinde hatta genelde kapanma saati geçtiğinde ışıklar kısılıyor (birkaçı kapatılıyor yani), sonra boş masalar toplanmaya başlanıyor. biz de o zaman fark ediyoruz kapanma saatini. e haliyle kalkıyoruz. bunlar sonrasında hala kalkmazsanız kovulmayı bekliyorsunuz demektir.

saat 11 olduğu anda "eveet kapatıyoruz artık" diyorsa (ki öyle büyütülecek bir şey değil) ve tonlama bu kadar sorun olacak şekildeyse bu yazdığım sistemle uğraşamayacak kadar yorulmuştur ya da sıkkındır en kötü ihtimalle.

bizim buradaki starbucks saat 23:00'te kapatılırken hiç bir şey söylemeden kepenkleri indirmeye başlıyorlar ben de durun içerde kalıcam diye koşarak dışarı çıkıyorum.

yine iyi kapatıyoruz diye uyarmışlar.

Starbucks Türkiye'de kendini kaybetti diyebiliriz, hepiniz köpeksiniz, hayvansınız, itsiniz deseler bile gidecek bir kitle var. Tersleyen baristalardan tut da artislenen tiplere kadar insan mı hayvan mı fark edemeyeceğin tipler.

gezi olaylarından beri adım atmıyorum starbucks'a ve öteki shaya şirketlerine. shaya denen firmanın üst düzey yetkilisinin protestoculara hakaretinden tutun da onları dışarda bırakmasına kadar, kanımca kızılkayalar'dan çok daha kötüler.

abd'de çok severdim, mesai saatleri ve iş yükleri türkiye'den az olmamasina rağmen kapanırken genelde sevdiğiniz içecekten ikram ederek utana sıkına söylerlerdi. tabii bu starbucks'ın çok da popüler olmadığı bir eyalette. rekabet nasılsa, herhalde abd'liler "beyler kapatiyoruuuuz haydi disari" lafini isitseler bir daha sittin sene gitmezler oraya. rekabet.

bizde suratına tükürsen öteki gün hazelnut ister icine.

alternatif arıyorsan cafe nero'dan hep memnun kalmisimdir.

starbucks gibi para basan şirketlere kötü servisi, daha da ötesi bu tür davranışları kesinlikle kabullenmem. mea culpa'nın 3-4 liraya kahve örneği de bunu doğru kılmaz, ben mi belirliyorum fiyatlarını? satmasınlar o zaman. Shaya'nın Starbucks'lardan karı türkiye'dek' belki bütün 1. sınıf lokantalardan daha fazladır.

18 yaşındaki çocuğu zor şartlarda çalıştırıyor olabilirler ama siz tepki göstermedikçe onlar bir çalışana daha iş vermeyecekler. koyun diyecekler nasılsa, hizmet kalitesininden banane nasılsa her şartta geliyorlar diyecekler.

marka olarak starbucks'ı çok yanlış konumlandırmış durumdasınız.

mc donalds ve burger yiyecek için ne ise starbucks da kahve için odur. çok kötü kahve yapıyorlar. içeceklerin içine bolca krema ve şekerli şurup dolduruyorlar. satılan yiyeceklerin de büyük çoğunluğu dondurulmuş, ancak ısıtıldığında biraz tadı oluyor.

elbette ucuz ve kalitesiz olduğu için personelin müşterilere davranışı hoş görülemez ama düşük kalitede bir kafe zinciri burası. daha fazlasını beklemeyin.

ben çalışmak için çok gidiyorum. gayet tenha şubelerde bile kimse masalardaki bardak, tabakları filan toplamıyor. 2 saatte bir filan şöyle bir dolaşıyor bir eleman dükkanı, lütfen boş bardakları, tepsileri topluyor.

eğer starbucks'ı eleştireceksek söylenecek o kadar şey var ki?

ama bu kalitede bir yerden bu beklenir diyorum.

@mea maxima culpa

kötü bir yer olmasını düşünmemin sebebi, aynı kalitedeki ve aynı fiyat aralığındaki yerlerden daha kötü hizmet vermesi. 5 yıldızlı bir otel ile karşılaştırınca değil, akranlari ile karşılaştırıldığında da kötü.

adım atmayacak olma sebebim ise Shaya'nın bir parçası olması.

değil 5 liraya kahve, iftar çadırında bile insanlara saygıızlık yapılmamasını savunanlardanım. bu benim kendi görüşüm, ayni saygıyı tanımadığım insanlara göstermek de benim görevim. yorgunluktan kirildiğım dönemlerde, sinir küpü olduğum zamanlarda dahi ne bir baristaya ne bir başka servis elemanına ters davrandığımı hatırlamam. o nedenle ücret skalası benim için hakikaten belirleyici bir faktör değil.

shaya piyasaya ilk girdiğinde çalışanların eğitimine vs çok dikkat ediyordu. sonrada yönetim değişiklikleri, politika değişiklikleri sonucu önem vermemeye başladı.

starbucks'ın eğitim müdürü çok yakın arkadaşım. kendisi bu değişiklikleri görerek bu görevden birkaç sene önce ayrıldı. o dönemden beri çok laçka bir durum var.

@mea maxima culpa 2009 öncesi zamanlarını ben de hatırlıyorum, verdikleri hizmet ile standartları belirlemişlerdi, sürekli kopyaları açılıyordu. demek ki bu yüzden bozulmuşlar, teşekkürler bilgi için.

kusura bakma ama insanlar işin adabını bilmediği için böyle şeylerle karşılaşmak normal.

birincisi aynı starbucksa giden insanlar fix. her gün gidip her gün görebilirsin bu insanları. ve bu insanlar, hala inatla kapanış saatlerinde kalkmama konusunda ısrarcı oluyor. hepsinin akıllı telefonu var, ama saate bakıp kalkalım artık diyecek kadar akılları yok malesef. (alınma ama öyle :/)

dış cafesi olan mağazalarda müşteri dış cafeden kalmazsa, gececi eleman işini yapamıyor.

bulaşık ve küllük sorunu var. kapanışlarda tüm bulaşıklar, küllükler vs yıkanıyor. şimdi müşteriler orda oturuyor, sigara içiyor, mugda lattesini içiyor. e içerde başka işler de var. o işlerin peşinde koşarken kalan bulaşık ve küllükler unutuluyor bir an. sonra tam kapatıp çıkacakken sürüyle bulaşık, sürüyle küllük. hayır bir de masası kirli oluyor, masayı siler misin, şunları kaldırır mısın. yahu kapandık be arkadaşşşşşşş.

ışıkları kapatmamıza rağmen defalarca, saat 2 de gelen gördüm (kasa 1-2 saat önce kapanıyor). ışıklar kapalı, müzik yok, birkaç müşteri hala oturuyor.. ve hanımefendiler, beyefendiler latte içmeye geliyor. ya insan azıcık akıl çalıştırır burası buram buram bağırıyor kapalıyım diye. hayır, anlatınca anlamayanları bırak, şikayet eden bile oluyordu. paşalarımız latte içecek diye biz daha geç kapatacaz dükkanı.. ama bazen komiklikler çıkıyor. biz bir sigara içelim diye çıkıyoruz, eleman dükkana koşar adım gidiyor. birkaçımız kapalıyız diyor ama eleman niye tınlasın. giriyor, bakıyor kimse yok, kapandınız mı diyor, arkasını dönüp gidiyor. gerçi neredeyse her gün olduğu için komik gelmemeye başladı bir süre sonra. :(

ikinci satıra dikkat ederek oku. açıkçası ben bıkmıştım. nasıl bir tonla söylediğini bilemem. belki de bahsettiğim her gün gelen insanlarla olan bir samimiyeti var, komiklik yapmak istemiştir.

ayrıca starbuckstan beklemen gerek. orada çalışanlar harvard mezunu değil hocam. atıyorum yere döktüğün kahveni tekrar yapan barista babasının hayrına yapmıyor, kural öyle.

bunun cevabını sülün osman denilen zat vermiş çok eskiden. ama günümüze hatta sizin durumunuza uyarlarsak; o sizi kovmasaydı siz onu sikecektiniz. evet bu kadar da açık. kapatmak zorundayız toparlanırsanız seviniriz deseydi yavaştan alıp 40 dakikada toparlanacaktınız, burada sikilen personel olacaktı (evet biz ona sikilmek diyoruz) ama "eveet! kapatıyoruz artık" dediği için o sizi kovmuş oldu.

starbucks gibi mekanlarda kapanışa yakın birkaç uyarı ateşi yapılır, temizliğin yapılması ve ışıklardan bir kaçının kapatılması gibi. bunlar sizin olduğunuz gün de yapıldı ama siz iplemediniz belliki. ve evet lütfen toparlanırmısınız denilseydi resmen 40 dakika sonra çıkacaktınız. çünkü etrafınızdaki değişkenleri göremiyorsunuz. hiç bir kahve dükkanı yada hiç bir dükkan, 11 de bir anda ışıkları kapatıp çıkıp gitmez. çıkış hazırlığı en az yarım saat önce bir şekilde insanlara çaktırarak yapılır.

evet. starbucks çalışanı değilim. sadece gittiğim yerlere saygılı davranıyorum. ayrıca starbucks a kötü işletme diyenler olmuş. adamlar 5 liraya beleş internet veriyor, bütün öğrenciler orada. değil suratsız davranmak, yüzüne küfür etseler oraya gidecek insanlar var. işte yine aynı yere geldik, starbucks bizi sikmese, biz starbucks ı 5 tl ye kahve alıp akşama kadar oturarak sikecektik.

kısacası ne kadar ekmek o kadar köfte. kaliteli hizmet arayan başka yere gitsin. tek kahveyle akşama kadar oturan varsa burda bikbik yapmasın. hele gözü kör olan hiç yapmasın.

yahu herseyi soyleyinde cok kotu kahve yapiyorlar demeyin, dunya kiciyla guler.

bugun ben kahveciyim diyende bulamayacaginiz kalitede arabica lar starbucksta satilir. kesinlikle robusta kullanmazlar. grami 100 lira olan kahve aramiyorsaniz daha iyi kahve iceceginiz bir yer yok.

illa fast food ile kiyaslayacaksaniz karsiligi burger ve mcdonalds degildir hatta alakaso yoktur.

ingilizcenizi değil de test becerinizi ve dikkatinizi ölçen bir sınav olduğu için her soru çeşidi için taktikler geliştirin kendinizce.

Musluman degilim, namaz kilmasini bilmem.
Ama nasil spor yapmayan biri yapan birinin bunu zevkle yaptigini anlamiyosa namazi da oyle dusunuyorum. Ne guzel iste bi kac dakikaligina da olsa gunun butun derdinden tasasindan uzaklasiyorsun.

herhangi bir zevk alınan aktiviteden farkı yok. burada tutku da yüksekse ayrıca bir haz alınabilir, normaldir.

bosuna dememis ak sakalli adam din toplumlarin afyonudur diye, afyon etkisi iste.

muhtemelen okudugu surelerin anlamini da bilmiyordur, yani bilmedigin bir seyler soyluyorsun bilmedigin bir dilde, degisik hareketler yapiyorsun ve bundan zevk aliyorsun. guzel kafa.

herkes hayatta başka şeylerden zevk alır. senin oynarken çok zevk aldığın hentbol bana çok saçma gelir, benim oynadığım futbol bana çok saçma gelir. kızlar futbol izlerken gram zevk almazlar, sen ben izlerken havalara uçarız.

sorduğun soru = 11 kişi bir topun etrafında koşuyor ne zevk alıyorsunuz bundan yaa?

zevk derken manevi zevkinden bahsetmişler işte.

din toplumların afyonudur'cular da hiç kaçırmamış fırsatı.

Keyif alabilir insanlar. Sonuçta ibadet ediyor ve bundan dolayı mutlu oluyor. Şaşıracak ne var.

@fayfim öyle bir soru sormadım ben. ayrıca saydığın sporlar bir yükümlülük bulundurmayan keyfi gayelerle oynanıyor. kurallarını öğrenen herkes zevk alabilir. oysa ben dini bir yükümlülükten bahsediyorum. kıyaslama yanlış olmuş.

Surelerin anlamini biliyordur namazdan keyif alarak kilan bir insan. Din toplumlarin afyonudur artik ergen soylemine dondu.

Namaz farkli bir tatmin duygusuyla dolduruyor.

@sehpa şaşırdığım yada anlamsız gelen bir nokta yok. ben de müslümanım ve nefsime hakim olabildiğim kadar günahlardan sakınıyorum. sadece nasıl bir zevke dönüşüyor bu yükümlülükler onu sorguluyorum.

zorunda olunmasa o kadar adam gitmez :) hepsi de idealist değil ya ;)

edit: eş durumu falan hikaye artık.

ilk atamada doğu görevi olmayan bir yere gitsen bile daha sonra gitmek zorundasın.

eş durumundan yırtma şansın var evlilik falan gibi durumlar varsa.

edit: eş durumu falan hikaye değil artık. eşin sigortalı ise 3 sene, devlet kurumunda çalışıyorsa 1 sene o işte çalışması yeterli. son çıkan yasada "eş durumu atamalarında iki eşten hangisinin bulunduğu yerde ihtiyaç varsa oraya tayin yapılır" diye bir madde konuldu. o kısım sıkıntı çıkarabilir ama belli de olmaz bu işler.

ha son olarak bir aşağıdaki arkadaş da söylemiş. bölümünü bilmiyorum ama çok yüksek bi puan alabilirsen ayvalık'ta bile doğu görevi yapabilirsin.

batı'da bir sürü doğu görevi var, belki doğuda olmayan bir doğu görevine de atanabilirsiniz, ben tekirdağ'da doğu görevi yapıyorum şu an.

evlendiğin kişinin iş durumuna bağlı olarak gitmeyebilirsin. mesela eşin de öğretmense ve doğu görevini yapmamışsa gitmek zorundasınız. ama eşin doğu görevini tamamlamışsa evli olduğun sürece eş durumu tayiniyle gitmeyebilirsin. eşin özel sektörde çalışıyorsa belli bir sigortalılık dönemini doldurmuşsa da gitmeyebilirsin.(tam vakti söyleyemedim değişti en son tam bilemiyorum şu anda.)

sigortalıysa 3 sene falan yok. yanlış yönlendirmeyin. ben 10 yıldır aynı işteyim eşim doğuda paşa paşa görevini yapıyor.

ben daha bu yıl atandım eş durumundan eşim sigortalı çalışıyor doğu görevimi de yapmadım.

ayvalık değil abartmayalım da istanbul'da doğuya kısayla daha uzun süre çalışarak mecburi süreyi tamamlayabiliyorsunuz. atıyorum doğuda 3 yerine istanbul'da 5 yıl gibi.

merena+1 örneğin 7 yıl benim zorunlu hizmetim. doğuda genelde 4 yıl. batıda da, doğudan daha beter yerler var ayrıca, doğuda da batıdan güzel yerler. sadece hakkari, şırnak vs'nin ücraları olarak düşünmeyin doğuyu.

kimseyi yanlış yönlendirdiğim falan yok. açın okuyun:

www.memurlar.net

ayrıca ayvalık'ta da gayet yapılabilir doğu görevi. bu sene ayvalık'a yarım saat uzaklıkta doğu görevi açtılar misal. ha süresi 7 yıldır, o ayrı. arkadaş süresini sormadığı için girmedim o konuya.

valla ben soner yalçın'ın abdullah çatlı ve binbaşı ersever'in itirafları kitaplarını okudum, yakın tarih olarak onları önerebilirim. okuduğum kadarıyla yazdığı her şeyin belgesi var mutlaka. bana çoğunlukla güvenilir geliyor soner yalçın.

www.radikal.com.tr

Reis,

binbaşı ersever'in itirafları,

efendi,(tarihi gibi ama bugünün bazı kişilerini falan anlamak bakımından, kökenlerini, neden güçlü olduklarını)

bunlar aradığın tarz yakın tarih.

soner yalçın türkiye yakın tarihini en iyi bilen insanlardır. kurtlar vadisini kurtlar vadisi oluğu dönemlerde konsept(böyle mi yazılıyor) danışmanlığını ve senaristliğini yapmıştı.

güvenilirliğini bilemeyiz. sonuçta biraz devlete yakın, mit içindeki bir cenahla ilişkileri çok bariz birisi. oda tv onun biliyordursun muhtemelen. arada güzel algı oyunu ve yönderme yapar ama genel olarak severim.

trt 3 ve meclis tv dönüşümlü yayın yapıyor. yani sen çeviremezsin. maç trt haber'de falan olabilir, diğer kanalları dolaş.

alırken kendin için aldığına emin ol ödeme yapmadan soruyo iki seçenek var zaten görürsün ödemeden sonra oyun kütüphanene geliyor steam kütüphanesi ister aldıktan sonra ister ne zaman istersen yükle :D

ana sitemiz bu değil mi? store.steampowered.com

ordan indiriyorum client'ı sanırım.

fm yakında indirime girmez mi? bekleme durumun yok mu?

Fm yeni cikti arkadaslar yilbasinda ufak bi indirim belki olur o kadar.

bekleyebilirim aslında ama eksiyen adam'ın dediği gibi fazla bir indirim olmaz sanırım.

Öğrenciler 15 tatile girdiğinde o oyun 40 tl olacak haberiniz olsun.

of yapma ya

geçen sene fifa 14'te ödeme hemen kabul edilip indirme kodunu anında vermişlerdi. bu sene fifa 15'te ödeme yapamadım. seninki gibi ödemeniz inceleniyor dedi. tabi o dandik (en kibar tabiri seçmeye özen gösterdim) müşteri hizmetlerini aradım. tipik arıza kaydı oluşturdular vs. size geri dönüş yapılacaktır dediler. defalarca denemenin ardından oyun çıktıktan 1 gün sonra kendi çabamla ödemeyi yaptım. ve bu karaktersizler daha 1 hafta önce falan aradılar beni. "fifa 15 ödemesi yapamadığınız için arıza kaydı oluşturmuşsunuz, size yardımcı olmak için aradık" dediler. yani 1 ay sonra geri dönüş yaptı adamlar. allah'tan oyunu 1 gün geç olsa da kendi çabamla alabildim. böyle bi kurum ttnet. o yüzden denemekten vazgeçme.

kendi çabamla ödeme yaptım derken yine playstore'dan tekrar tekrar ödeme yaparak mı aldın, orasını anlamadım?

evet playstore'dan tekrar tekrar ödeme yaparak aldım. her ödeme yapmak istediğimde ödemeniz inceleniyor diyordu, en sonunda ödemeniz gerçekleşmiştir dedi ve kod geldi.

2- türkiye'de futbol çok yüzeysel bir şekilde tartışıldığından, televizyonlarda çok sığ tartışmalar döndüğünden, fanatiklik gözleri kör ettiğinden bu konunun tekniğine detayına ilgi duyulmuyor olabilir.

bir de herkes teknik direktör memlekette zaten.

bence siz, fotokopi geçerli olur mu olmaz mı diye başvuracağınız okula sorun. okuldan okula değişiyor çünkü bunlar.

a) dilekçeye
.... rektörlüğü
personel dairesi başkanlığına
.... tarihli .... numara ile yök sayfasında yayınlanan üniversiteniz okutman kadrosuna başvurmak istiyorum. gerekli belgelerim ektedir. tarih /isim-soyisim imza iletişim bilgileri

b) çoğu yer fotokopiyi eleme amaçlı kabul etmeyebilir. noter onaylısını götürün. varsa elinizde aslı gibidir okuldan aldığınız onu verin.

c) b^deki ile aynı.
d) çıktı yeterli. bazı yerler sizin ösym şifrenizi isteyip kendileri de bir kontrol etmek isteyebilir.

e) d ile aynı

ilanda başvuru şekli yazar. şahsen ya da posta vsw. şahsen diyorsa gidip elden vereceksin. verdiğinde de kayıt no al ki sonra yok sen başvurmadın demelerine binaen.

kargoyla başvuru kabul ediyorlarsa da son güne kalmadan ellerinde olacak şekilde gününü ayarlayıp öyle kargoya ver.

a- ilan veren üniversitelerin kendi sitelerinde dilekçe örneği olur zaten.
b- fotokopi yeter.
c- o da yeter.
d- evet.
e- evet.

kendi tecrübelerime dayanarak.

unutulmazfilmler.com

İzledim @recoa

16 Ton'u izle istersen, madenciler ve maden kazalarıyla ilgili bir belgesel. Online bulabilirsin.

Instructions Not Included

Short term 12. Baya sağlam.

evinin altında güvendiğin esnaf falan varsa ona yönlendir kargoyu. sen evde yokken gelirse ondan alırsın.

yönlendirme nasıl oluyor yani evde yoksam şuraya teslim edilsin diye bir olay var mı dağıtım elemanlarıyla muhattap olmamamı gerektirmeden.

yok adres olarak esnafı verirsiniz. adres aynı olur zaten, sonuna "bilmemne eczanesi" falan yazılsa oraya gelir, ordan alırsınız misal.

ya da kargocunun sitesinden kargonuzun şubeye geldiğini öğrenir öğrenmez, şubeyi arayıp "evde olmayacağım, şuraya bırakın" da diyebilirsin.

bu yerlerle ilgili memurlar net forumlarında arama yapabilirsin. orda yaşayanlar tecrübelerini paylaşıyorlar.

resim meb interneti ile görünmüyor.

İngilizce öğretmeni olarak 6000 küsürüncü sıradayım. Sınava hiç çalışamadım (özel kurumda öğretmenlik yapıyordum). Yds puanım 91.25 ama işte böyle matematik tarih falan sorduklarında büyük kayıp yaşadım.

4000 kişi alacaklarmış ama belki tercih yapmayanlar, yerleşmeyenler falan derken şubat atamasında ek kontenjanla girebilirim diye düşünüyorum.

yerleri görünce çoğu kişi göt korkusundan buraları tercih etmeyecekleri için öğretmenliğin hayırlı olsun.ben olsam hakkari ve şırnağı daha gerileri yazardım.

hakkari iyidir gel.

oradayken uzakları düşünebilmen için

yüzüklerin efendisi.

lovecraft'ın öyküleri çok güzel gidiyor. edgar allan poe da öyle.

uzun bir seriye başlayabilirsin. knut hamsun'un kitapları da çok güzel gider.

Askerde kitap okuyacak boş vaktin olacağını kim söyledi? Belki uyumak için bile vaktin olmayabilir.

askerliğin nereye çıktı kardeşim? ona göre cevap verilir bu soruya ancak.

ve acemilikte ve aslında askerlikte kitap okuyabileceğin düşüncesine nasıl kapıldın?

tuvaletini yapabilecek bir delik bulabilirsen şanslı sayılırsın. ne kitap okumasından bahsediyorsun?

tavs,yem: www.idefix.com

Johnny Silahını Kaptı - Dalton Trumbo
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok - Erich Maria Remarque

zamanın olmayabilir ama çok derin kitaplar alma, ne kadar düşünürsen o kadar zor geçer askerliğin, dinlenme tesislerinde satılan basit, komik, amaçsız 5 liralık kitaplar işini görür.

ziyan-hakan günday

şu an yüzüne bakmadığın kıytırık kitaplar bile gözüne çok hoş görüneceği için seçici olma, alabildiğin kadar al. çarşı izninde de bol bol alırsın zaten. ben pucca serisini bitirmiştim askerde, düşün artık.

hocam benim van merkezle ilgili duyduklarım hep süper bir yer olduğu yönünde. aktivite yönünden çeşitlilik olduğu, canının hiç sıkılmayacağı söyleniyor. ilçelerinden de erciş ve edremit çok popüler.

memurlar.net'te de aratırsan geçmiş yıllarda bu soruya cevap veren çok olmuştur.

stok durumunu kontrol edin önce
benim tecrübelerime göre d&r daha hızlı

d&r bugüne kadar ki tüm siparişlerimi 1 is gunü icinde getirdi. (Ankara)

idefix'ten iki alışverişimde de sıkıntı yaşadım. stoklarında varsa imge'yi deneyin bence.

dr bir iş gününde getiriyor. fiyatlar da daha uygun olmalı.

idefix'i bilmem de d&r'da sorun yaşamadım. bir keresinde en geç 2 haftada geldi ama istanbul yakınlarına daha çabuk gönderiyorlar galiba.

Hızları aynı, dnr daha ucuz

Her kitap ayni surede gelmez.

D&R 1 gün içerisinde teslim etti siparişlerimi,Ankara'dayım.

yardımcı olur belki ;)
www.eksiduyuru.com

ben d&r'dan aldım, memnun kaldım, 2 güne geldi. Antalya

Alacağın kitaba da bağlı aslında. D&R'a aynı anda 5 kitap siparişi vermiştim 1 hafta sonra geldi. 5.gün aradığımda bir kitap bulunamadığı için gecikmiş yarın gönderilir dediler.

İkisi de kitap(lar) ellerinde varsa gün içinde gönderebiliyor.

güneyli konuşma tarzını bilmiyorum ama fiille birlikte do/does gibi yardımcı fiiller, asıl fiili vurgulamak için beraber de kullanılabilir.

@rectoa +1

en iyisi evde çalışmak, youtube'da bir sürü videolar, biraz temel varsa rahat halledersin.
ilk 100e giren 1, ilk 5binde 6-7 arkadaşım evden çalıştılar.

örnek youtube kanalı: www.youtube.com

alternatifi çok

edit: evde çalışmak iyi değilmiş genşler. gidin karılı kızlı orama motivasyonunuz ve psikolojiniz bozulmasın, haklılar amk.

evde çalışmak iyi değil. motive olamazsın, performansın düşer.
murat falan iyi ama işte her şubesi iyi değil, hocalar değişik olduğu için.
memurlar.net adresine bak derim. bu konu 100 kere tartışılmıştır. en güncelini bul, oradan kap bir şeyler.

ilk defa giriyorsan kurs toparlayıcı olabilir.

ihtiyaç bu alanda markadır genelde.

evde çalışmak iyi değil.
murat dershanesi iyidir. keşke daha önceden kayıt olsaydın belki indirim olurdu. daha fazla gecikme

www.sikayetvar.com

buradan şikayet edilebilir.
hatta şirket doğrudan cevap yazıyor şikayete.

kendilerini ara, bir de mail falan yaz. çok ilgilenip telafi ediyorlar. ilgileniyorlar bayaa.

kendilerine de mail at istiyorsan ama şikayetvar'a mutlaka yaz. oraya yazılan şikayetten %90 geri dönüş alırsın.

Bu site üzerinden ikinci siparişim. Sabahtan beri kıvranıyom yıldönümünün de içine ettiler. Şikayet Var'a yazdım, onay bekliyo bakalım...

farklı bir altyazı denediniz mi?

video oynatıcının ses özellikleri bölümünden üst sesi kapatabilmeniz lazım. VLC'de mümkün mesela.

gom kullanıyorum. başka altyazı da denedim malesef sonuç aynı.
filmin dosya adında org diye bir durum var. farklılık yaratır mı?

Noah (2014) 720p BluRay [Dual Audio] Org DD 5.1 [Hindi-Eng]~Invincible

"DON'T DOWNLOAD, the english audio track contains description for blind people"

yazmışlar indirdiğin bu torrentin yorumlarında. yani başka düzgün bir sürüm indir.

Dosyanın adında çift ses olduğu yazıyor zaten. Oynatıcıyı kurcalayın biraz. Dosyanın uzantısıyla falan ilgisi yok. Olmuyorsa başka oynatıcı veya filmin başka sürümünü indirin.

oynatıcıyla alakası yok. indirdiğin sürümdeki dublaj körler için özel yapılmış bir dublajmış. başka bir sürüm indirmekten başka çaresi yok.

dual audio olduğunun farkındayım. açıklamasında da yazmıyordu bi'şey. yorumları baksaymışım olacakmış. yify ile devam edeyim madem.

yolcu.tcdd.gov.tr

Adam 28inde görevi devredecek, AKP genel başkan seçimini 27sine koydular aday olmasın diye.

@cakabo yani başbakan olmasın istiyorlar.Rte de bunu istiyor o zaman.

tayyar, sevi gibi ağır tayyip yandaşlarıyla alttan alttan "gül hep yanlış pozisyon aldı, gezide ve cemaatle olan sürtüşmede tayyip'e destek olmadı" dedirttiler. twitterdaki trolleriyle ise bi sövmedikleri kaldı.

saçma saçma konuşmuş.
Gezi darbe girişiminde, 17 aralık-25 Aralık darbe girişiminde dik duramayan adam şimdi gelip ağlamasın.
O zamanlar reis in yanında dursaydı, şimdi biz de onun yanında olabilirdik.
neyse ki davutoğlu başbakan oluyor.

bir de abdullah gül için kulis yapılmasın diye meclisi apar topar tatil etti "reis".

@ne nicki be'nn dediklerini yapıyorlar işte.

Kendi tabiriyle "ayıp ettiler" tabi kime göre neye göre

hayır hepsini seçerek bakmalısın çünkü linkte gördüğün üzere öğretmenlik dışında diğer bölümlerin ikinci veya 3. öncelikli atandığını belirtmemiş. tablodan örnek vermek gerekirse çelik gemi yapımı öğretmenliğine bak orada altında belirtmiş "(**) 1, 2, 3 ve 4’üncü sıradaki bölüm mezunlarınca İhtiyacın karşılanamaması durumunda atanırlar" diye. ama ingilizcede böyle bir şey söz konusu değil yani ingilizce dili ve kültürünü bitirip pedagojik formasyon alan kişide senle aynı puan sıralamasına katılacak. eğer sizde de altta öyle bi madde yer alsaydı sende tek kendi bölümününe bakacaktın.
www.memurlar.net

o listeye bakmıştım dün. ama mesela ing öğretmenliği hariç diğer bölümlerin yanında bir yıldız var. o ne anlama geliyor?

tabloların altında sayfa 39 da onun açıklaması var. pedagojik formasyon şartı koşmuş.

geçen yıl kaç ingilizce öğretmeni alnmış ve kaçıncı sırada kapatmış

geçen sene 7000 ingilizce öğretmeni alınmış toplam

geçen sene ilk atamada 5000 ingilizce öğretmeni atandı. açıkçası bu sene ilk atamada 3000-4000 tahminleri yapılıyor.

ama şubat atamasında cömert bir kontenjan olursa atanabilirsin.

Simdi bu atamalarda istedigi yeri tutturamayan ve tercih yapmayanlar da olacak. Sizce bu tarz insanlar siralamayi ne kadar etkiler? Ben "devlet beni nereye atarsa" secenegini isaretleyecegim. Hakkari sirnak neresi olursa gidicem artik

şans var tabi ama ilk atama için çok da umutlanma derim. istediği yer tutmayanlar 26yı açtıysa vve senden öndelerse atanıyorlar zaten ama evet tercih yapmayanlar olur illaki ama ne akdar etkiler sonucu bilemiyıorum. ama bence şubatta kesin atanırsın atama olursa.

kaymalar her sene en fazla 400-500 kişi civarında oluyor. ilk atamada bence de umutlanma. ikincide şansın olabilir.

Ilk atamada cok umutlu degilim tabiki de ben bu donem atanmak istiyorum tek istegim bu yani subati falan da bekleyebilirim

Atanamazsam bile verdiginiz olumlu yorumlar için çok teşekkür ederim

valla özel olarak bir site bilmiyorum ama youtube'da kpss kanalları var, hocalar dersler anlatıyor. işe yarar.

kariyer.netten cv gönder.

Bizim mudurle bi konusayim bakalim.

@rectoa o tarz bi ilan bulamadim

@kerbeee kardesim sana zahmet lütfen, bu arada hangisindesin?

eveeeet, herkesin birbiriyle daşşak geçtiği bir duyuruya daha hoşgeldik.

ikametgah, iyi hal kağıdı, son 3 ayın ödenmiş elektrik ve su faturalarını al gel, pazartesi başla.

mit internet sitesine cv bırakabilirsiniz. sitede böyle bir kısım mevcut.
ayrıca, siz onları değil, onlar gerekirse sizi bulur.

fark etmez diyerek baştan kaybediyorsun zaten.

onlar seni bulurlar artık.

boyle ajan olunmaz pampa. daha nereye basvurman gerektigini bilmiyorsun.

mesela diyelim ki cia'de ajan olmak istiyorsun, once kgb'de ise basliyican, topladigin kadar bilgi toplayip oyle gidicen cia'e, direkt alirlar ise seni.

www.mit.gov.tr

[email protected] mail adresleri

sultanahmet'e gidip bir zenciyi gözüne kestir, yanına gidip hey gel buraya serseri de. o da sana hey bayım ben vergilerini düzenli ödeyen bir amerikan vatandaşıyım desin. hevesini al kanka. :(

alacağın eğitimler bahsettiğin kurumlara yük teşkil edecek. dil dışında ne bilirsin? düz kontak yapar mısın? havada karada denizde her türlü taşıtı kullanabilir misin? tüm bu kalifikasyonlara rağmen 3 kuruş maaşa gizem içinde yaşayıp her an kelle koltukta gezebilir misin?
bulunduğun kurum seni bir ülkeye veya başka bir kuruma gitmekle görevlendirecek ama çoğu zaman kendi imkanlarınla gideceksin, top level olmadan da seni kurtarmaya nah gelirler, başının çaresine bakacaksın.
bildiklerim bunlar, bide böyle kolay ifşa olmaman gerektiğini biliyorum. eğer hazırsan @kerbeee ile görüşmelere başlayabilirsin.

evet, ben hatırlıyorum, gerçekten de tuhaf bi görüntüydü.

twitter.com

şuanki kafa "spora ayıracağım vakitte şu kadar soru çözsem" şeklinde sağlıksız bi kafa olduğu için, istesem de yapamam onu ya. fındık fıstık mı yesem acaba.

pharmaton tablet bende uyku kaçırmıştı. gece cin gibi oturuyodum öyle.

Yeşil çay için.

öncelikle uyanık kaldığın her an soru çözmek zorunda değilsin. 12 saat uyursun, geri kalan vakitlerde öyle verimli çalışırsın ki kafana bile takmazsın 12 saat uyuduğunu.

biliyorum stresli bir süreç ama psikolojik açıdan kendini telkin etmen lazım gibi geldi bana önce.

işte bende o irade biraz zayıf, 1 saat çalışıyorum sonra kendimi bilgisayar başında buluyorum. "şuna da bakim buna da" diye.

yani internet-uyku ikileminde uykuyu saf dışı etmek isteyecek kadar iradesiz bi adamım :(

bitmez mi ya? biter, hem de su gibi biter.

Uff adam mi öldürdünuz?

ben mi yapayım?

276 bitmişti yıllar önce, o ne ki? biter.

birlikte mi bot bağladık?

@douchebag hahahaha

adam mı öldürdün? 56 ne ya

öyle bi şafak mı var ?

geçer merak etme. şafak 55 dediğim günü hatırladım şimdi ne günlerdi be.

son olarak;

bahar gelir çiçek açar torun gelir dede kaçar.

bitmiş bile amk.

erkek.avi

asdlaskjd

Şafak demiş coni moni

Sıkıştırıyor mu kanka

ulan sen her gün yemekhanede milleti böyle şafak sayıp darlıyorsundur kesin.

gıcığım o tiplere ama yine de bitmiş say hadi.

henüz coni moni diyemiyom kanka. ama ben mi yapayım bu saatten sonra deyince çıldırıyolar o ayrı.

Bitmez,

Büyük ihtimalle önümüzdeki ay başında tayyip sıkıyönetim ilan ettirir, bütün askerlerin tezkeresi ertelenir. Sen de görev sırasında kafasına nişan almak zorunda bırakıldığın bir çocuğun sapanından çıkan taşla hayatını kaybeder, şehit sayılırsın.

godless frog un temennilerine katılmakla beraber
bitmez o askerlik

b grubu öğretmenler için. bölümün ne bilmiyorum ama google'da kpss oturumları yazarsan çıkan sitelerde hangi oturuma kimlerin gireceği yazar.

Bizim girdigimiz kisimlar derken? Herkes ayni bolumu bitirmedi ki. google kpss oturumlari ve kpss basvuru yaz cikar.

özür dilerim. iibf.

ne kadar yanlış bilinen şey var. ösym herkesin kafasını karıştırmayı başarmış.

eğer düz memur olmayı düşünüyorsanız cumartesi sabah yapılan genel kültür-genel yetenek sınavına girmek yeterli.

eğer uzman yardımcısı, müfettişlik gibi a grubu bir kadroya girmek istiyorsanız (cumartesi sabah'a ek olarak) alan bilgilerinin sorulduğu pazar oturumlarının birine veya ikisine katılmanız gerekiyor. (kılavuzdan seçebilirsiniz)

öğretmenseniz (ki değilsiniz) cumartesi sabah + cumartesi öğleden sonra + alan'dan yapılacak sınava katılıyorsunuz.

eğer hukuk, iktisat vb alan konularına çalışmadıysanız a grubu sınavlarına boşuna para yatırmayın. (nacizane tavsiyemdir.)
iibf mezunu olup düz memurluk tercih eden bir sürü insan var. "referans"ınız yoksa a grubu kastırmak şart değil yani.

kılavuz incelemeyi ilgilenen bütün arkadaşlara tavsiye ederim.

Zaten belliydi. Odul torenlerine falan kendisi gitti hep.

ismi cismi belli birisiydi zaten. dava açan adamla daha önce de görüşmüşler bir de.

Kendisi cok onceden resmini kullandigi kisi ile gorusmus zaten. Taci baskan hukumete ve killarina iyi giydirdigi icin sonu belliydi.

fotoğrafın sahibine vaatlerde bulunup yerine getirmemişti. eğer öyleyse az bile olmuş.

zamanla anlar duruma geleceksin evet. bozma moralini. aynisini ben de yasamistim. amerikali hocam olur oyle demisti :D simdi felsefe uzerine bile konusurum.

bi de suan icin turkce-ingilizce sozluk kullanman lazim. baslarda. daha sonra ingilizce-ingilizce sozluk kullanman lazim. daha sonra da cumle icinden anlamlari cikartmaya baslarsin.

daha önce duyuru'da buna benzer bir soru sorulmuştu, arkadaşlr himym'nin çok fazla phrasal verb ve sokak kalıbı vs. barındırdığından bahsedip dil geliştirmek için başlangıç aşamasında tavsiye etmemişlerdi. bunun bir alternatifi olarak şöyle yapabilirsin: bsplayer'da hem türkçe hem de ingilizce altyazıyla izleme şansın var. bu şekilde ayarla, gözünü ingilizce'ye bakmaya zorla, çok tıkandığın yerde türkçeye şöyle bir gözucuyla bakar, devam edersin.

anlamaman normal... her dizinin jargonu var. alıştıktan sonra çok kolay anlarsın... bir de kelime kelime anlamak zorunda değilsin... cümlenin toplamından anlamı da doğru çıkarman yeter...

bu açıdan friends'i tavsiye ederim. dili kolaydır.

altyazı da ingilizce olursa günde 20 dakka mis olur. ama hiç şaşmıycak. hergün izlenecek o 20 dakka.

@sevgikusunkanadinda, HIMYM neden uygun değil dediniz ki, moralim bozuldu :( ama haklısınız, cidden çok fazla phrasal verb kullanılıyor. en sevdiğim dizi o olduğu için tercih ediyorum aslında. 20 dk olması da diğer sebebi.

@rectoa, friends var arşivde ama görüntü iyi değil. izleyesim gelmiyo o nedenle. ayrıca 1 bölüm friends izlemişliğim yok.

@compadrito, daha önce tavsiyene uymadım ama bu sefer hergün 20 dk ödevimi yapacağıma söz veriyorum.

himym'yi sevdiyseniz, vaktiniz de varsa(iki altyazı durumuna alternatif olarak) şöyle devam edilebilir belki: ilkini türkçe olarak izler, sonrasında da ingilizce altyazıyla bir daha izler, hem phrasal verb'leri öğrenirsiniz, hem de diğer konuşma kalıpları aklınızda daha kolay yer eder.

öncelikle kitap okumak için zaman bulamamak kendini kandırmaktır. 24 saatte bir 5-10 sayfa okunabilir en azından.

bunun için günlük sayfa sayısı limiti belirlenebilir. her gün şu kadar sayfa okuyacağım gibi.

tuvaletteyken, yemek yerken, yemeğin üzerine sigara içerken okuyabilirsin. okumak istedikten sonra vakit bol.

ise/okula gidip gelirken yolda okuyabilirsin.

gece yatmadan once bir kac sayfa okuyabilirsin.

senin için 24 saate ek 1 saat ekleyemeyeceğimize göre kendin yaratacaksın o zamanı.
kahvaltı yaparken, yolda, yatmadan önce vs.

değil

mail atarsan hallederler hemen.

24 saatte düzelmişti benim, kendiliğinden

normal. bir süre sonra eskisi gibi olur.

aynen düzeldi hemen de panik yapmışım :D teşekkürler :)

Şike ve ardarda gelen başarısızlık mahvetti Türkiyedeki futbolu, bende bu ülkedeki futbola karşı bir şey hissetmiyorum atl. madridin şampiyonluğu ya da liverpolun şampuyon olma ihtimali daha çok heyecanlandırıyor maalesef..

gayet normal bir insansın. acayip abartılı futbol sevgisi var. fanatizm, holiganlık derecesinde takımlarına aşık adamlar. afedersin popolarında don yok, maçlara bilet alırlar, birisi takımlarına laf söylerse katil olacak hale geliyorlar, kaç kişi öldü futbol uğruna. nedir bu futbol aşkı? eşlerine bu kadar aşık olsalar mükemmel bir evlilikleri ve cinsel hayatları olurdu. futbol uğruna ne yuvalar yıkıldı.

Millet futbolla kafayı yemiş. Uyuyo herkes. Olduğun gibi olmak iyidir.

sende bi sorun yok. hayati futbol olan faydasiz pezevenkler dusunsun hallerini. boyle devam et, keske hepsi senin gubi olsa.

Futbolu ve diğer sporları çok seven bir insanım. Ben de bir insanın spor sevmemesini anlayamıyorum. Fanatik değilim. Tuttuğum takım var, sempati duyduğum bir ton futbolcu ve takım var. Oturup izlerim. İlla izleyecem diye bir şey yok elbette. Bayern -Real maçını sabırsızlıkla beklerim. Hanım yok ya sinemaya gidelim dese sinemaya giderim. Fakat futbol izlemekten inanılmaz keyif alıyorum.

Diğer sporlar da aynı şekilde. Voleybol maçı da, basketbol da, hentbol da. At yarışı da izliyorum. Bahis yapmıyorum. Elbette ki her maç sonrası cinsel içerikli, sökmeli, takmalı, geçirmeli, emmeli, sokmalı muhabbet eden gerizekalı kitleden olma ama bir insanın ilgi duyacağı bir spor dalı nasıl olmaz anlayamıyorum. Çok tuhaf geliyor. Anormal demiyorum yanlış anlaşılmasın ama tuhaf geliyor.

futbol asla sadece futbol değildir. sebep bu kardeş.

insanların hayatlarındaki boşlukları sürü psikolojisi eşliğinde doldurduğu şeylerden biri futbol. çocukken sokakta hep futbol oynamış, hayaller kurmuş ve bu hayallerden sıyrılamamış insanların, kitlelerin karşılıklı gazıyla birlikte gereksiz benimsemesi, anlam yüklemesi... futbolun dünya çapında popülerlik kazanmış olması bu etkenleri sürekli olarak tetikliyor ve bu saçma fanatik insanlar bitmiyor. aslında biraz tanrı sevgisine benziyor.

Tüm sene boyunca en huzurlu, en heyecanlı, en mutlu hissettiğim anlar TT Arena'da bulunduğum anlardı diyebilirim. Sanki dünyadaki bütün sıkıntılarımı girişinde bırakıyorum gibi oluyor. O yüzden kolay kolay bir başkasına küfür edecek kadar fanatik olmasam da futbolu seviyorum. Salak salak s.ktik, soktuk muhabbeti olmasa, iğrenç spor medyası, dingil yöneticiler olmasa çok daha severdim.

tuttuğu takıma bir laf edilse en efendisinin bile en iğrenç ifadelerle küfrettiğini görüyoruz hepimiz.en basit haliyle aidiyet duygusu sanırım.

çocukluktan beri bir takım tutturuluyor, "en büyük bu takım, diğerleri şerefsiz" diye beyne kodlatılıyor. spor, rekabet iyidir, eğlenmesini bilirsen çok güzel bir şeydir diye öğretilmiyor.

ben de fenerbahçeliyim, bugünkü şampiyonluk bende ufak bi kıpırdanma uyandırdı o kadar. o da geçer bir iki seneye. iğrenç bir hale geldi çünkü artık fanatizm.

futbolu sevdiğim halde türk futbolunu bende çok anlamsız buluyorum.

Ben de boyleyim. hic bir zaman sevmemisimdir futbolu. diger sporlari seviyordum o konuda ayriliyoruz ama futbol hep sikici gelmistir. Kulturle alakali bir durum turkiye'de ingiltere'de futbol, kanada'da buz hokeyi, amerika'da amerikan futbolu beyzbol hokey vs.

Turklerden daha psikopat olan bir suru millet var ingilterede holiganlarin programini izleyin discovery den hala yayinliyorlarsa.
Kanada'da banka subelerinde falan zipliyorlar musteriler calisanlar birbirlerine sariliyorlar milli takim gol atinca, tv acik para sayma makinelerinin yaninda herkes maci izliyor. Turkiye'de goremezsin boyle bir manzara mesela bankada falan.

Aileyle de alakali biraz da, babam izler oyle arada ama hic fanatik ya da hic mac kacirmayan ya da oturup yorum yapan futbol programi izleyen biri degildi ama oyle olsaydi bana da gecerdi biraz diye tahmin ediyorum.

edit: click here to see her naked +1 demeden gecemeyecegim bir de.

bende hiç anlamıyorum toplumumuzun futbol ile neden bu denli rabıta halinde olduğunu.
toplumsal olayları da hissedemiyorum.

Futbola çok fazla kafayı takan insanların "sığ" olduğunu düşünüyorum ben. Zira bu, insanların kendini eğlendirmek için "uydurduğu" bir spor müsabakası. Olaya böyle bakmak lazım. Senin durumun da çok normal, demek farklı zevklerin var.

herhangi bir spor dalını sevip takip etmekle holiganizm aynı şeyler değil, onu bi ayıralım önce. çünkü cevaplar yavaş yavaş "because it's too mainstream" olayına doğru kayıyor.

bunu bir psikolojik analizi olamaz, zevkler ve renkler farklıdır. seninki normal öbürleri anormal demek saçma, tam tersi gibi. ilgini çekmiyormuş, bu kadar işte.

senin için konuşmuyorum ama mal mal entel triplere girmeye gerek yok. kültür sanat dünyasından bi dünya adam da fanatikçe maç kaçırmadan takım tutuyor köşesinde ona buna sallıyor futbol yüzünden.

sen büyürken etrafında öyle çok bi futbol muhabbeti dönmemiş sen de takımı sahiplenememişsin demek ki. herkes sevecek diye bir şey yok.

zaten "tuttugum takim yendi. bu, iyi" ve "tuttugum takim yenildi. bu, kotu" psikolojisini cope at gitsin. milliyetcilige kadar uzar gider konu. kendini bilen insanin boyle sorunlari, psikolojik yapisi olmaz.

futbol nedir ki..? topa tekme attim, gol oldu.. e?

ronaldinho diye bi futbolcu vardi. gayet estetik ve zekice hareket edebilen, o'nu "ne guzel oynuyor" diye izlemek gibi konular ayri da... "gol oldu, takimin hanesine bir sayi eklendi, oh" mantigi pek bi' gelismemislikle, rekabet duygusuyla, kazanma hirsiyla ve dolayisiyla; kibirle vs. alakali.

Basit bir analizi var aslinda. Herhangi bir duygusal bagin yok futbolla.

Objektif bakinca esasen cogu macin 90dksinin cogu oldukca sikici gecen bir oyun bence izleyenler icin.

Ama duygusal bakmayi da tercih edebilirsin. Duygusal boslugunu futbol doldurusa, tuttugun bir takim olur, lig denen oyunu takip edersin, mac analizlerini izlersin, yorumlari okursun, gun ici muhabbetlere dahil olursun, bir bakmisin her hafta maci bekleyen birisin. Artik futbol senin stresten kacis alanin olmus.

mal değilsin işte ne güzel.

üniversite hazırlık sınıfında çok zorladım kendimi futbolu sevmeye ama olmadı. beni gram ilgilendirmiyor, hiç hoşlanmıyorum yani. bi arkadaş bayern'den bi adamın golünü anlatıyor, sonra bana döndü "abi hiç mi ilgini çekmiyor ya" dedi. o derece ilgilenmiyorum.

sporu ve futbolu çok seven birisi olarak, herhangi bir spora "izleyici" olarak bağlanmanın bir eksiklikten ileri geldiğini düşünüyorum ben açıkçası... spor yapmıyorsanız, hiçbir şekilde hiçbir sporla ilgilenmiyorsanız aslında birazcık toplumdan izole olduğunuz düşünülebilir. ama bu sadece benim için geçerli bir fikir. dünya kupası benim için bir spor olayından ziyade, "kültür"dür mesela. en çok sevilen, en çok oynanan oyunun, en güzel halidir. futbol izlemeyen birisi bile, 2014 dünya kupasının nerede düzenleneceğini bilebilmelidir. bilmeyene "neden bilmiyosun ya aptal pff" demem, ama şaşırırım.

19 yaşındayım. şu zamana kadar hepsi amatör olmak kaydıyla paten kaydım, futbol oynadım, basketbol oynadım, hentbol takımına girdim, tenis oynadım. grand slam finallerini izlerim, basketbolda 2-3 ligi takip ederim, futbolda 30-40 ligi takip ederim, buz hokeyinde de isveç ve rusya'nın hastasıyım. buna ek olarak bir de profesyonel dota manyağıyım.

kendimi hiçbir zaman desteklediğim takımların birine veremedim tamamen. o fanatik taraftarların yaşadığı aidiyet duygusunu hiçbir zaman hissetmedim. çocukken, maç izlerken gördüğüm bir görüntü, beni "futbol çok güzel lan" dedirtmeye itmişti: hava çok bozuk, bir adam var, kucağında kabana sarılmış, şirin mi şirin minik bir velet. takım gol atıyor, futbolcu bunların olduğu tribüne koşuyor. ekranda bu veledi gösteriyorlar, kıpkırmızı burnuyla nasıl seviniyo pezevenk.

romantiğim ben. alınan her puandan, futbolcuların her hareketinden bi şeyler çıkarmayı seviyorum. türkiye ligi'ni sadece puan tablosundan takip ederim, izlemem. sevmiyorum çünkü. futbolu sıkıcı buluyor ve çoğu maçı 90 dakika boyunca izlemeye tahammül edemiyorum.

ama çok seviyorum. ve bana kalırsa, mevcut durumda böyle endüstriyelleşmiş bir sporu tutkuyla sevmek, eksik olan bazı şeyleri tamamlama ihtiyacından ileri gelen saçmasapan bir motivasyonun sonucu...

geçen sene palermo kümede kalmaya çalışırken, catania avrupa ligi hesapları yapıyordu. ezeli rakipler. bu sene palermo tekrar üst lige yükselecek, catania düşüyor... kaderin cilvesi işte. ben hayatı görüyorum sporda. inişler, çıkışlar, güzellikler, çirkinlikler... her şey var. hepsinin üstüne, bir de milletin birbirinin üstüne çıktığı puan tablosu var. haha.

öyle işte. kusura bakma yeni uyandım, beynim allak bullak çok karışık oldu. millwall-west ham maçı yüzünden lisede çorlu'da birbirimizi bıçaklıyoduk biz. lan sana ne millwall'dan, neyin fanatikliğini yapıyosun?

bi şeyler eksik. onu yerine koymak istiyorum. spor beni inanılmaz mutlu ediyor. bununla doğdum ve "sağlıklı" hissettiğim pazar günlerinde her zaman bir spor vardı. dün liverpool-chelsea, sunderland-cardiff maçlarını izledim mesela. liveprool'un hüznünü paylaştım. cardiff taraftarı olduğum için oradan ekstra kendim üzüldüm. sunderland'li taraftarlar için sevindim.

bir şeyler eksik, ama hep eksik kalsın, sorun değil. sonuçta hepimiz kendi kafamızda yarattığımız dünyalarda yaşıyoruz. ben cardiff için ağlamayı, 90 dakikalığına liverpool'luların mutluluğunu/acısını paylaşmayı seviyorum. benim için kültür bi noktada.

ama sevmiyorsanız, kendinizi garipsemeyin. hiçbir anormallik yok. neticede, sporların tümü, bunları yıllarca yapan insanların, hayatlarını bununla idame ettirebilmesi adına oluşturulmuş yarışlardan ibaret. en azından benim saydıklarım için. umursamayabilirsiniz, hatta umursamamanız daha mantıklı.


yine de güzel şeyler hep. hani eskiler pazar günü banyosunu yapıp bizimkiler izlermiş ya... ben pazar akşamı kanal a'da ligue 1 maçı izliyodum. hafta sonunu iple çekiyodum çünkü 500 tane maç oluyodu. isveçlilerin bile bilmediği isveç takımları hakkında bi şeyler bilmek hoşuma gidiyodu.

çok duygulandım ağlıycam, i <3 endüstriyel şit

10 ağustos sabah 10:00'da.

şimdi iki gruba ayırıyorlar gidenleri kısa dönemsen. ilk gruptaysan gitmeden bir hafta önce öğreniyorsun diye biliyorum ben.

ben de okudum, beğenmedim. yalnız değilsin.

o kitabı okurken ben de çok zorlandım, çok da uzun zaman aldı ki kitap okumayı severim. içime sinmedi nedense o kitap benim, fazlasıyla sıkıldım. aynısını aylak adam'da yaşıyorum şimdi de. yarısını okudum, gerisine elim gitmiyor bile. yalnız değilsin.

ben de beğenmedim fazlaca şişirilmiş geldi bana da

belki kaçırdığın şey anlatım biçimi ve duyguyu yansıtma biçimi. bende okuduğumda çok duygulandım etkilendim. bittikten sonra ise sonuç ne diye düşünmeden edemedim. olaylar ve kurgu çok da etkileyici değil.

kesinlikle en başarılı kitabı değil.kuyucaklı yusufu daha çok sevmiştim.işte populerizm rüzgarı esmeyegörsün böyle durumlar çıkıyor.

Nasıl olur? çok kitap okuyan birisi değilim ama bu kitabı okuduğumda resmen tutuldum.

---buradan sonrası spoiler---
Sayfalar boyunca bir hikaye anlatan bir adam var, sayfalar boyunca bir şeye inanan bir adam var, raif efendi... o kadar sayfa boyunca hak verdiğin bir adamın 4-5 sayfada nasıl haksız olduğunu öğrenince göğsünüze bir yumruk oturmadı mı? hikayeleri tek taraflı dinlemenin meğer ne kadar yanlış olduğunu anlamadın mı bu kitabı okuduktan sonra? meğer hikayenin diğer tarafını hiç dinlememişiz bizde, anlamadan yorum yapmışız raif efendi gibi buna inanmışız, niye dinlemedik biz diğer tarafı demedin mi hiç bu kitabı bitirdiğinde? her şeyi geçtim tarihte bir yolculuk yapmadın mı bu kitabı okurken? bir gurbetçinin neler yaşayabileceğini öğrenmedin mi? ya onu da bırak şu paragrafı okuduğunda küfür etmedin mi raif efendi'nin yıllar boyunca kafasında kurduğu şeylere?

"On seneden beri belki boşuna yere herkesten kaçmışım, insanlara inanmamakta haksızlık etmişim. Aramış olsaydım, belki senin gibi birini bulabilirdim. Her şeyi o zaman öğrenmiş olsaydım, belki zamanla alışır, seni başkalarında bulmaya gayret ederdim. Ama bundan sonra her şey bitti. Asıl büyük ve affedilmez haksızlığı sana karşı yaptıktan sonra, hiçbir şeyi düzeltmek istemiyorum. Senin hakkında verdiğim yanlış bir hükme dayanarak bütün insanları suçlu tuttum; onlardan kaçtım. Bugün hakikati anlıyorum; fakat nefesimi ebedi bir yalnızlığa mahkûm etmeye mecburum..."

genelleme yapmak istemiyorum ama bu kitaptan etkilenmeyecek, bu kitabı beğenmeyecek kişi bence bu kitabı okurken bir şeyleri eksik yapmış,yaşamış kişidir.

herkesin bir kitaptan etkilenme derecesi aynı olmayabilir. üstte bir arkadaş da yazmış, kuyucaklı yusuf da çok iyidir mesela. içimizdeki şeytan da iyidir. ama en fazla "piyasa" olan kitap bu olduğu için sanki herkes beğenmek zorundaymış gibi bir algı oluşuyor.

ben çok beğendim misal ama dediğim gibi sizin bir kitaptan beklentinizi karşılamamış olabilir, gayet normal.

her yazar herkese göre olmayabiliyor.
ben de ihsan anar'a büyük hevesle başlamıştım ama kitapları sözlüksüz okunmuyor, soğudum bıraktım.

ben o kadar çok etkilendim ki raif efendi ve benzerleri sünepelerden nefret ediyorum. yaşadıkların sana az, çok az çektin sen diyorum.

sokakta birini gösterseler işte raif efendi budur, gider çelme takar, döverim. öylesine nefret yani.

Ben de çok etkilenmemiştim ama daha sonra tekrar okurum, anlamadım sanırım gibi oldum. İki arkadaşım bitince ağladıklarından bahsetmişmerdi.

Olabilir, ben mesela bu kitaba aşigim.

kötü diyemem ama bence aşırı abartılmış.

herkes aynı tarzı, aynı anlatımı sevmez doğaldır.

benim için çok ilginç bir kitap olmuştur misal kürk mantolu madonna. başlarında sıkıldım sonraları çok çabuk aktı falan ama kitap bittiğinde çok hoş bir duygu kapladı beni. etkilendim ama konusundan mı anlatımından mı onu hala kavrayamadım, bu yüzden ilginç geldi zaten.
hemen aynı şey aylak adam için de geçerli. anlatımı, tahlilleri, konusu benim için çok güzeldi.

hatta bu kitaplardan sonra türk edebiyatına başladım yavaştan.

bazı kitaplar için belli bi edebiyat zevkinin oturmuş olması gerekir. gazap üzümleri mesela ? herkesi açmaz. yani inan o kürk mantolu madonna'dan alıntı yapanların çoğu kitabı adam akıllı okumamıştır. kitap baştan sona yalnızlık, huzursuzluk temasıyla örülü. ortada ne gerçek aşk var, ne başka bir şey. tamamen betimlemeden oluşuyor diyebilirim.
ve tabi sevmek zorunda değilsin, herkesin okuma keyfi farklıdır. yine de popüler olanlara düşman olmayın, bazıları gerçekten iyi.

sünepe, korkak Türk erkeğini anlattığı için kendilerini Raif beyde bulup aşık olanlar var :(

evet bazı ülkelere ofis açıyormuş. ama son ana kadar (türkiyedeki gibi) diretiyormuş. sadece tw değil google fb filan da aynı. kısmen hakllar. çünkü bi ülkede vergi ödüyorsan başka ülkede aynı ürün için vergi ödeyemezsin. bunun uluslrarası bir yasası da var. ama bunlar da sanal durumda olduklarından yasaların açıklarından yararlanıyorlar veya vergisi az karayip ülkelerine filan gidiyorlar "bakın ödedik" demek için.

Türkler sosyal medya alanında faaliyet gösteren firmaların vergilendirilmesi için Hollanda'dan Xenon adlı bir program edinmişler. Alışveriş ile reklam gelirlerini tespit ediyomus program. Konu vergiyse türkler affetmez alimallah. Ha bu kadar ince düşünen bir vergi sistemi kendi içinde en azından ödeme kanallarında gelişmiş olsa bari.

dün biri twitterda yazmıştı, twitter burdaki reklamları bir ajans aracılığıyla hallediyormuş. dolayısıyla burda kazandığının vergisini de ödüyormuş.

twitter aslında vergisini ödüyormuş ki. twitterın türkiyedeki reklam işlerini türkiyede bi ajans yönetiyormuş dolayısıyla her şey faturalı, vergilendirilmiş. teknoseyirde levent pekcan'dan duymuştum.

twitterdan önce aliexpressten, dealextremeden vergi istesinler amk.

konudan biraz cikiyor gibi olacagim ama turkler once buyuk sirketlerden vergisini toplasin. twitter onun yaninda biraz devede kulak.

sadece bu adamın özelinde bakma. son birkaç yılda neredeyse her gün televizyonda gördüğün insanların ortak özelliklerine bak. bu memlekette kariyer yapmanın genel yolu eğitim değil.

(bkz: welcome to puupets world)

iyi de gazeteci olmakla herhangi bir bölüm mezunu olmak arasında ne bağlantı var? anlatabilir misin?

adam belli bir kesime hitap edecek ve onların yarasını kaşıyacak veya hoşuna gidecek yazılar yazarak popülaritesini artırmış. mesele bu

(bkz: welcome to the jungle)

dünyanın en zengin adamlarından biri olan bill gates lise mezunu . günaydın , mağaradan çıktığına sevindik

@lucifer morning star bill gates ile rok bir mi şimdi?
bill gates zaten programcılık şu biliyormuş, bir de iyi iş adamı falan filan

rasim ozan eğitim almanın gerekli olduğu bir işi yani gazeteciliği yapıyor

Dunning-Kruger etkisi

- Yetkin olmayan insanlar becerilerine aşırı değer biçme eğilimindedirler.
- Yetkin olmayan insanlar diğer insanlardaki gerçek beceriyi farkedememektedirler.
- Yetkin olmayan insanlar kendilerindeki yetersizliğin boyutunu görememektedirler.
- Eğer bu yetkin olmayan insanlar becerilerini geliştirmek üzere eğitilirlerse, geçmişteki eksikliklerini farkedip kabul etmektedirler.

Sonuç olarak insanlar, bir konu hakkında ne kadar az biliyorsa, o konu hakkındaki az olan bilgisi aslında ne kadar az bilgi sahibi olduğunu farketmesini engellediği gibi, sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşcasına bir özgüven kazandırmaktadır.

(git: tr.wikipedia.org)