Verilebiliyor. Access point ile dairesel yayın yaparsın, ondan ziyade sana iki tane çizgisel yayın yapacak alet lazım. İkisi birbirine bakacak, interneti aktarır işte. Engenius ürünleri var bunun için, biraz tutabilir ama :)

daha uzaktan da yapan var da ben de bilmiyorum tam nasıl oluyor.

pringles kutuları kullanarak hayvani mesafelerde kablosuz internet kullananlar var.

tdsoftware.wordpress.com

Noktadan noktaya yayın gönderebileceğiniz yüksek noktalara sahipseniz buyurun şu cihazları öneririm, her türlü amaca yönelik var:

www.ubnt.com

hava durumları yeşil veya mavi ekran önünde çekiliyor, bunun tekniği de bilgisayar yeşil(yada mavi) olan her şeyi istenilen görüntüyle değiştiriyor. bu yüzden bu teknikle çekim yapılırken arka planla aynı renkde bir şey giyilmez. giyince işte kıyafetiniz de bu kızcağız gibi istenilen görüntüyle değiştirilebilir. sadece kafasıyla kolları açıkta kaldığı için yeni bir vücuda monte edebilmişler :)

teknik ismi "chroma keying" bir inanışa göre en eski görsel efektlerden biri

tüm yorumların aynı olmasından bahsediyorum

cırcır tornavida değil miydi o?

onu bilmem de, samuray diyince bleach ne alaka onu çözemedim 1, kenshin'in üstünde samuray animesi yok bu da 2.

ya kılıç mılıç var ya dedim yazarlar belki diyim de baştan. Naruto diyince cevap verir gibi bleach diyolar hep..

(bkz: zatoichi)

bu işin babası rurouni kenshin dir.

samurai champloo var.

basilisk

rurouni kenshin, namı-ı diğer samurai x

www.youtube.com

radiohead olabilir mesela.

ama yanlız içme onu, çok darlar.

en iyi the lonely shephard dinlenir lonely lonely.

www.youtube.com

duman (ya da necat işler cover.ı, farketmez) ah
scorpions.un konseri vardı sanki bugün, winds of change çak bi tane, ya da send me an angel
jay jay johansonn mıydı, alone again
pink floyd a great day for freedom
conselu luz muydu, unuttum ismini, los biblicious www.youtube.com
gary more - one day www.youtube.com
mad world vardı bi de onu da fary more söylüyordu galiba.

fizy.net gir depeche mode yaz ne çalarsa çalsın iyi gider

kesinlikle tom waits.
hatta ben viski içerken bile duyuyorum.

joe bonamassa, johnny cash, frank sinatra, bb king, gary moore, elvis presley, tanju okan

1. hepsi
2. hiçbiri

1. hiçbiri
2. hepsi

1- hiç

2- çok iyi yaptığım şeylerde, dağıtırım

1. sabri, guiza
2. ronaldo, messi

haklısın. bunu bil.

Allah seni inandırsın, kaynımda da var aynı tip bi arkadaş. Düzelir düzelir, merak etme.

sen de çok duygusuzmuşsun :)e aşık olunca olur öyle

eleman çok yüz veriyo demek ki. eve gelince 3 saat konuştukları kesin kızın dedikodu yapmasıdır. pes oynarken de diyecek kıza "oyun oynuyoruz bitince ararım ben seni" diye. sorun kızdan çok arkadaşında.

çocuğun ilk kez yoğun olarak aşk duygusunu yaşadığı ilişkisi mi bu? ilkse normal. ondan umudu kes. master lig falan yap. oyuncu kas tek başına. ha daha önce sevgilileri olduysa ve hepsinde böyle metamorfoz geçiren bi' tipse. yine master lig yap tek başına. antrenmana gir. serbest vuruş çalış. kondisyon geliştir.

boş muhabbet, ne olabilir ki? haklısınız, oynamayın bence bu şekilde.

tamam telefonda konusmanin bokunu cikarmamak lazim, sevgili disinda da aktiviteler, ugrasmalar olmali ama adam sevgilisni birakip, sevgilsine 'caktigimin kizi' diyen adamla oturup sikko sikko pes mi oynasin? yapsin mi bunu cidden?

Alıntı yapıyorum "lan bizimde sevgilimiz oldu, yeminle 1. yıdan sonra ben sevgilim olduğunu unuturdum lan." Ara ara şimdi neden sevgiliniz olmadığını ya da ilişkilerinizin uzun sürmediğini kendinize sorsanıza. Arkadaşınız aşık, umarım bu uzun sürer. Pes oynamaktan daha eğlenceli aktiviteler var kız arkadaş olunca...

eğer aynı şehirlerde yaşıyorlarsa sevgililerin günde toplam 30 dakikadan uzun telefonda konuşmaları saçma. 60 dk. payını da o gün(lerde) görüşememişlerse diye veriyorum.
hoş, aşık olunca yapışık ikiz olunabilir; ona izin var. ama hem mıcır vicir görüşüp hem de saatlerce telefonda konuşmak gerçekten boş, yeteneksiz, kendilerine zaman ayırmaları gerekmeyen, yaratıcı olmayan insanların işi. onlarla aynı dünyadan olduğumu sanmıyorum.

biletix yapmaz

satman lazim o bileti birine sonra gidip iki bilet alirsin.

başka fikir ne lan? böbreğini sat mı dememizi bekliyorsun?

@godless frog bilmiyorum artık ne olursa. böbreği satsam konsere yetişemem zaten.

metal-rock müzik forumlarında takas etmeye çalış.

ya da facebookta scorpions konseri etkinlik sayfasında yaz. birileri çıkar mutlaka.

Hacı konser dündü.

@Adram3lech İstanbul konseri yarın

Saçma. Okulundan mezun ol, anadilin gibi İngilizcen olsun, üstüne bir de İsveççe falan öğren, rehberlik kokartın olsun ömür boyu o tekne turu senin bu kültür turu benim İsveçli bunakları gezdirerek para kazan. Beş kuruş harcamadan gezip gördüğün, beleş yiyip içtiğin senin olsun bi de para al üstüne. Turizmden nefret ediyorum. Elin jörgeni kerstini çalışsın, keşfetsin, üretsin, satsın, sonra gelip burda yesin içsin memleketin ta ortasına bi de bizzat yerinde sıçsın. Memleket mesire yeri çünkü jörgenler thorbjörgler için var. Çünkü basmaz kafamız annborgun thorbjörgün kafasının bastığına.

@afiyet türkiye'de kalınca anadilim gibi ingilizcem olmayacak işte.

Sen istersen olur.
Türkiye'de kalmakla anadilin gibi İngilizcen olması mümkün.
Amerika'ya gitmekle anadilin gibi İngilizce'nin olmaması da mümkün.

25 bin liraya 2 sene yaşayamazsın amerika'da.

iki senede abd'de de anadil gibi olmayacak. 25 bin seni dil kursu ile birlikte taş çatlasa bir yıl götürür.

Ayrıca çalışıp para kazanmazsan 25 bin liraya bir seneyi bile bitiremezsin ABD'de. Atıyorum ama bir senelik dil kursu zaten en az 10 bin liradır. Ha, McDonald's'ta çalışırım, pompacılık yaparım, bulaşık yıkarım diyorsan orası başka. Ama ABD'de çalışma izni veriyorlar mı öyle, onu da bilmiyorum.

@long live rock n roll onu araştırcam işte.siz vizeden haber verin.izin verirler mi 1-2 sene kalmaya ?

ana dili gibi ingilizce bilmek yeterli olsaydı memleket işsiz amerikalı, ingiliz ile dolardı. ingilizce bilmenin önemli fakat aslında bi bok olmadığını ingilizceyi öğrendiğinde göreceksin. şu zamanda ingilizce bilmek mail alıp gönderebilmek gibi. yokluğu eksik ama varlığı öyle ahım şahım birşey kazandırmıyor.

gençsin heyecanlısın o yüzden sana bi abi gibi tasiyede bulunucam.

otur oturduğun yerde mal mal işlere kalkışma

bence okulunu bırakma, Amerika'ya dil kursuna git. Hem okuluna da faydası olur.

milletin hem okuduğu mesleği hem de anadili gibi ingilizcesi var, mesleğin olmadıktan sonra ingilizceyi ne üzerinde kullanacaksın?

okulunu bitir, yazları istediğin kursa gidersin ama diploman gene de olsun

endüstri müh. okuyorum ileride yüksek lisans ile fln turizme kayma yollarını araştrıyorum. 3 yıl yazları otelde bar garsonluğu yaptım. öncellikle turizm öğrencilerine acıyorum, fazla tecrübemem olmasına rağmen 3. 4. sınıf öğrencilerin üstünde işe başladım ve öyle devam etti. turizm öyle bir dalkı çok kolay sivrilme şansın var. kaliteli insan yok. tabi ben f&b kısmından bakıyorum olaya. turizm'in içindesin, git cruise gemisinde çalış abd'ye gideceğine!! dil mi dil, para mı para, karı mı karı, o liman senin bu liman benim. üniversiteyi bırak okumak istemiyoran gemide 4 yılda yaptığın para ile git abd'de isviçre'de turizm oku. sonra direkt gel asst. maitre d' hotel ol.

dil kurslarına para akıtmak çok saçma, bi dünya ücretsiz veya az maliyetli imkanlar varken. avrupa gönüllük hizmetleri, erasmus, wat ile halledilebilecek şey dil. helpx'i de unutmamak gerekir ve nice workcamplar.

başka bir yerde 30 tl istenen kılıfı 7.5 liraya telefoncudan aldım.
aynı ikiside. hiçbir fark yok. oldukça da sağlam.

alibaba da adam toptan satıyor, 5 dolardan satıyor, perakende satan çok pahalıya satıyor çünkü piyasası öyle. telefon yedek parçaları hep öyle çin'den ucuza gelip pahalıya satılıyor. 2-3 sene hepsinin fiyatları yerlere iner diye tahmin ediyorum çünkü pazar çok büyük.

Toptan fiyatidir o, genelde ithalatcilar kullanir o siteyi. Adet kismina dikkat edin bakarken.

Para, para, para.

kimse sırf güzel diye gidip bi kadına para vermeyeceğine göre...

This Girl's Life (2003)
bak bakalım buna...

iyi para getiren bi meslek. amerika'da güzel genç kızlar arasında çok yaygın. kendi ahlak değerlerinde çok yüz kızartacak, ayıplanacak bir şey olarak görülmemesi muhtemel. çoğu zaten gece klüplerinde tanımadığı insanlarla cinsel ilişki yaşayan bir nesil için porno çok ta garipsenecek bir olay değil.

neresi masu? orospunun teki işte.

masum görünüyor dedim. yani görüntüsünden bahsediyorum.

sasha grey.

Bence o verdiğin örnek melek yüzlü, masum felan değil. En pornocusu o hatta.

neresi masum aq, gozlerindeki sinsiliğe baksana, ruhunda var orospuluk.

zevk alıyordur? o kadar kolay para ve şöhret getiren başka iş yoktur? siz kader kurbanı diye görüyorsunuz da hatunun hayat felsefesi budur belki?

sahsa grey de çok güzel değil yani, bi kayden kross, nicole aniston dururken.

yalnız o verdiğin linkteki kız çok mu çok güzelse ben de kainat güzeliyim kardaş, onun pornocu olması senin bakış açına göre normal yani.

görüntüsü hiç de masum gelmedi, bakışlarından şehvet akıyor kadının.

sasha greyi beğeniyorum. kolay kolay kimsenin de ondan güzel olabileceğini sanmıyorum. ciddiyim dostlarım bu konuda. herhalde 16-35 aralığındaki kızlar arasında yüzde 1 lik dilime çok rahat girer. neyse bu zevk meselesi. ha tek bir filmini de izlemiş değilim. sanılmasın ki pornosunu izledim, çok iyi tokuşuyor, ondan beğeniyorum. pornocu olması da bana göre normal değil.

ek olarak hiçbir kadının sırf zevk için pornocu olacağına inanmıyorum. çok başka yolları var. en fazla teşhircidir, o da ruh hastalığıdır zaten. bana sanki "zevk için yapıyor" diyenler fantezi kuruyorlar gibi geliyor. ha varsa bu konuda teziniz buyurun seve seve dinlerim. inanırım da aklıma yatarsa.

masum derken de "görüntüsünden" bahsediyorum. masum olmadığının farkındayım.

ben daha masum pornocuya denk gelmedim.

şöyle panpa.

diyelim ki bir inancın yok ve sevişmeyi de seviyorsun. bunun yanında vücudunu da beğeniyorsun. insanların seni görüp ağızlarının bir karış açık kalmasından da çok hoşlanıyorsun.

sana diyorlar ki, gel bize hem seni dalyan gibi adamlarla hayvanca seviştirelim, bunu da bütün dünya görsün, üstüne de çuvalla para ve şöhret kazan.

seni bilmem de bok yolu değil, benim için olsa olsa el doradoya giden yol olur o.

sorun burada sasha greyin senin mutuluğun ve zevkin için çalıştığını ve bundan mutsuz olduğunu düşünmende. ama ne sen ne de başkası onun zihninin ucunda bile değilsiniz, kadın kendi uçkuruna göre yaşıyor. istediği adamla sevişip, istediği restoranda yemeğini yiyor, istediği yere tatile gidip, istemediği yerde bulunmamayı seçebiliyor.

louis theroux in bi belgesel denebilcek arastirma sayilabilcek degisik tarzda bi programinin konusuydu bu.

onu seyredince hayatinda bir daha seyretmezsin muhtemelen.

of be kardeşim. kadın güzel mi diye sormadım ki. kendimce örnek verdim.

haci bu kadin 21 yasinda birakti o isleri oyuncu ve model oldu. wikipedia dan okunabilinir.. ismi yazilmis yukarda

dış görünüş ile insanları değerlendirmemek gerekiyor

kesin bu durumun bilimsel bir arastirmasi teorisi felan yapilmistir arayip bulmak lazim net de. bin türlü ayri insan tipi var bu duruma gelmeye meyilli insan var, hayatta yapmam, ölürüm de yapmam diyen var, tabu olan kültürler var mesela bizim ya da bizim ki gibi olmayanlari var mesela amerika, almanya..

Verir kanka durduramazsın. Hele de gavursa asla.

Sasha Grey değil de nette ne hatunlar var bu işe bulaşan. Aklınızı alır. Geçen bir tane hatun gördüm, kedi gibi kıyamazsın ama meğersem kız nete haritasını, topografyasını salmış bile erotik poz işinden. Onların çıplaklığı algılayışı fekaket farklı.

bu kadının çok daha masum ve güzel göründüğü fotoğraflar var. en şirret göründüğü fotoğrafı seçmişsin :)

atmosfer de dönüyor. o mantıkla zıplayınca da ileri veya geri düşmemiz gerekir.

senin mantığınla uçakların sadece yükselmesi yeterli olurdu dimi_? ama öyle değil. ground'ın da dediği gibi atmosfer de dönüyor.

senin mantığınla arabanın içinde giderken havaya attığın bişeyin yüzüne çarpması gerekir. Dünya dönüyor ama atmosferiyle birlikte dönüyor benim bildiğim.

bunu acikladilar hocam daha önceden

www.youtube.com

hayır hayır benim mantığım deyip üstüme gelmeyin, benim mantığım falan değil, bir yerde okudum ya da gördüm, güzelce sorulmuş bir soruydu, zaten öğretici bir kitaptı, bu sorunun altında cevabıda yazıyordu ama unuttum ya da okumadım, bilmiyorum. ben sadece bu bilmeceli, akıl çelmeli soruya nasıl bilimsel bir cevap vermeli onu merak ediyorum ve hiçbirinizden de gelmedi bilimsel bir ciddiyette cevap.

atmosfer dünya ile beraber dönüyor diyoruz daha ne bilimsel cevabı.

e atmosfer dönüyorda güvercin havalandığında güvercine ne etkisi oluyor ki, tam olarak ne yapıyor?

birde şu ergen muamelesi yapmaktan vazgeçin be, benim fikrim değil dedim, hatta bunun yanıltıcı, pratiktede yanlış olduğunu söyledim, hala senin mantığınla diyorsunuz.

hacı burada sorun senin atmosferi algılayış biçiminde.

@gaius nasıl anlamamız gerekir?

@nurigagarin hoca şimdi atmosfer biz hissetmesek de üzerimizde tonlarca ağırlıkta basınç oluşturur.biz bunu kendi iç basıncımızla dengelediğimiz için hissetmeyiz.dolayısıyla atmosfer dünyayla birlikte dönmesiyle havada düşündüğün gibi kayıp gitmez.kendiyle beraber örnek verdiğin gibi güvercin vs canlıları da sürükler.

belki alakalı olabilir. national geographic de güvercinlerin yön bulması ile ilgili bir program vardı. burada nasıl yön bulduğunu araştırırken, çok yükseklerde dünyanın dönüşünden ve hava akımlarından dolayı dik bi şekilde değil farklı bir şekilde uçtuğunu müşahede etmişlerdi.

(bkz: bağıl hız) (bkz: vektörel hız) Fizik 101 bunlar hep.

Güvercinler havalandığında havalandıkları doğrultu aslında dik değildir çünkü bağlı bulundukları dünyanın hız vektörüyle etkileşerek havalanırlar. Herhangi bir basit fizik kitabında detaylı açıklama bulabilirsiniz.

atmosferin hareketinin önemi var mı? sonuçta hava etrafımızdan akıp gidiyor. güvercin biraz kötü bir örnek, yine de doğru atmosferin dönmesi güvercini çok etkilemez ki zaten burada hava sürtünmesinin bir önemi yok çünkü dimdik çıkıp indiğini varsaydık. ama dimdik zıpladığını düşün. dünyanın yatayda dönüş hızı V ise, sen de dikine 2V hızda zıplarsan, çıkış ve iniş olarak toplamda yatay ve dikeyde aynı mesafeyi alırsın ve aynı noktaya düşersin. bunun dışındakilerde aynı noktaya düşmezsin ama zıplamadaki fark bizim algılayabileceğimiz veya önemsenecek bir fark değildir.

bunu uçaklarla anlayabiliriz. mesela aynı hızda aynı sürede doğuya ve batıya uçan iki uçak varsa bunlarda batıya gideni daha çok yol gider.

senin dediklerini ben de okumustum onceden biryerlerde ve anladigim kadariyla dil ve bir yere kadar kultur orta asyadan geliyor. ama insan kaynagi agirlikla anadolu, gibi bir cikarim yaptim kendim.

taaa eskilerde dershane hocamiz soylemisti: bir yerdeki insanlar baskalari gelip orada egemenlik kursa bile kaybolmazlar. zamanla adlari, dilleri vb degisir o kadar demisti. bugun hepimizin ayni zamanda eti, selcuklu, osmanli, frigyali iste ne varsa onlardan oldugumuzu soylemisti.

bunu yazanlar kimse bunların genetik biliminden haberi yok. orta asyadan geldiğimizin kanıtları bizzat türkçe'de var, zamanında tutulmuş kayıtlarda var. bizans seyahatnamelerinde var. her şey bu kadar kolay mı? yok %10'luk bir kesim doğudan gelmiş ülkede her şeyi değiştirmiş, sahiplenmiş falan...

Orta Asya'dan geldiğimizi söyleyen zibilyon tane kaynak mevcut bir de.

Timuçin Binder bir antropolog olarak konuya yaklaşmış. Bir de tarihçileri, arkeologları, sanat tarihçilerini dinlesek karşılaştırma şansımız olur. Olaya sadece "etnik ırk" kavramından bakmamalıyız.

Bunu bağnaz bir bakış açısıyla söylemiyorum. Tarih bölümünde okuyunca çok farklı şeyleri de okuyorsun. Örneğin Osmanlı Devleti'ni rum kökenlilerin kurduğu iddialarını da okuduk, güneş dil teorisini de.

genetik araştırmaların söylediği tek bişey var ki ırk kavramını götümüzden uydurmuş olmamız, şu şurdan gelmiş bunun kökeni buna dayanıyo gibi kavramlara değil insan türünün diğer türlerle ilişkisine bakar genetik, bilimsel açıdan böyledir, bikaçı ordan geldi bi başkası burdaydı falan bunun ispatı yok.

ben karistigina inanmiyorum, biz kirklareli civarina yerlesmisiz, bulgarlar ayri koyde yasiyomus, turkler ayri koyde, kiz alip verme zaten yok, kendi aralarinda evleniyorlar. bulgari birak oteki bolgelerden insanlar ile bile evlilik yapmiyorlar, onu da gectim kendi aralarinda bektasi sunni ayrimi varsa onlar ile evlilik bile cok zor ihtimal. Trakya diger yorelere gore daha yumusak kurallari olan bir bolge, orada bile bu sekil kurallar var ise oteki bolgeler daha katidir.
Turkler akilli bir irktir, soyunu bulmak istiyorsan okadar zor degil. Hatta kolayca bulman icin isim koyarken ak kecililer, kara kecililer, sari kecililer, kizil kecililer gibi isimleri laf olsun diye koymamislar. kecililer boyundan ayrilanlari temsil eder, kuzeye gidenler kara, guneye gidenler ak gibi isimler alir.

www.derki.com

yav arkadaş illa ortalık karışsın diyorsun:)
Türk milletinin durumunu anlamak için bugünkü Amerika'ya veya Brezilya'ya bakmak lazım. İrlandalılar, İtalyanlar, Almanlar ve Hollandalılar, dominant kültür olan anglo-saxon dilinde birleşip karşılıklı çiftleşerek Amerikalıyı oluşturdu. Bu olay sanıldığı kadar eski değil henüz 150 yıllık falandır. Ama mesela zencilerle ya da yerlilerle karışmadılar çünkü hiçbir akrabalık yoktu.
Bizde de aynı durum geçerli. Orta Asya kökenli olanlar sadece Oğuz'lar. Ama nüfus ve dominant kültür oldukları için yakın olanlar Türkleşti. Akrabalık olmayanlar ise (Yunan, Bulgar vs) az karışarak var oldu.
Hocanın söylediklerini mantıklı kılabilecek en önemli dayanak, bugünkü anadolu nüfusunu oluşturan kitlenin büyük bölümünün son 100-150 yıl içinde anadoluya gelmiş olması. Yani Osmanlının çöküş döneminde savaşlarda çok büyük ölüm oldu ve ölenlerin büyük bölümü muhtemelen Oğuz Türküydü. Ama daha sonra Dağıstan'dan, Kafkaslardan, Kırım'dan Suriye'den Balkanlardan çok ciddi göçler oldu ve bunlar yayılıp çoğaldı. O kadar ki Çarlık Rusyasından kaçan Rusların bile bugün yüzbinlerce akrabasının olması muhtemeldir.
Yani fazla düşünme çıldırısın durumu var burada. ama dominant kültürümüz hala Oğuz Orta-Asya kültürüdür o kesin.

anadolu'nun yerel tarihi de bir gerçek, asya'dan gelenler de gerçek. tabii ki bir karışım olmuş ama herkes de karışmış denemez. oğuz türklerinin/ türkmenlerin yakın zamana kadar kendi içine kapalı bir yapı içinde olduklarını çok iyi biliyorum, orta asyadan gelen özgün bir dili de korumuşlar.
Dediğiniz konuda bir sıkıntı olduğunu da sanmıyorum, özellikle hititler, frig döneminin okullarda da yeterince öğretildiğini düşünüyorum.
Sabahattin Eyüboğlu,Azra Erhat vb. okulunun yaklaşımı da sizin dediğiniz şekilde, "Homeros izmir'in öz çocuğudur, bizdendir, niye sahip çıkmıyoruz" derler. haklılar da.

tabiki de karışım var. yoksa türkler olduğu gibi geldi anadoluda başka insandan iz kalmadı diye bir şey mümkün mü? gelip askeri güç ile egemenliği kuran türkler. sonrasında kafkaslardan ve orta asyadan gelen türk aileler belirli bölgelere yerleşiyor hem yönetim hem kültürü aşılamak hem de türk nüfusu yaratmak amacıyla.

zaten günümüzde dünyada genetik değil sosyal ırklar var. olay tamamen kültürel. zaten yarın gidip italya'dan çocuk evlat edinsek ve türkiye'de yetiştirsek 20 yıl sonra o çocuk türk çocuğundan farklı olur mu? nazar değmesin diye tahtaya 3 kere vurmaz mı?

orta asya'dan gelindi egemenlik ele alındı ve kültür genişletildi. tabi ki anadolu'da o zaman var olan dil ve kültür de karıştı. he babaanem oğuz türküdür mesela, çekik gözlü elmacık kemikli, yuvarlak yüzlü falan. yani direk orta asyadan gelmiş, aralarında evlenip karışmamışlarda var ama halk genel olarak egemenliği ele geçiren ve kültürü yayanın adını alır. mesela osmanlıyı düşünelim. osmanlı da diğer beylikleri falan alarak genişledi, karahanlı da bizanslı da adı osmanlı oldu.

ural-altay dil ailesi işte.

ama benzediği pek söylenemez. yani kesinlikle anlaşamazsın bir moğolla konuşurken, imkanı yok.

ancak gramer yapısı ve bazı kelimeler benziyor olabilir.

türkler orta asyadan yani moğollar ile yaşadıkları ortamdan anadoluya gelirken türkçe de bir şekilde bohçalara sızıp yanlarında taşınmış olsa gerek.

yani başka açıklaması yoktur heralde.

e zamanında oradan gelmişiz işte ???

ama ortak 100 kelime ancak kalmıştır.

tr.wikipedia.org

bu arada hocanın beklediği cevap @historien'in dediği gibi "ne alakası var len! japonca'nın gramer yapısı da türkçe'ye benziyo, gidip ona türkçeyle japonca çok benziyo diyo muyuz?" gibi bir şey olabilir. şaşırtmacalı soru gibi.

karinca, ari gibi hayvanlar nedense ayri bir sefkat duyulur. ben de tam sebebini bilmiyorum ama ariyi da hamambocegi ile ayni kefeye koymak cok mantikli gelmedi:)

Normalde büyükler her hayvanı da can sayarak öldürmeye karşı çıkarlar ama işe bak ki sinek, hamam böceği, sivrisinek gibi ısıran mide bulandıran yada mikroplu olduğu düşünülen hayvanlar söz konusu olduğunda can meselesi akla gelmez. bir de müslümanlıkta arı, karınca, örümcek, kuş falan değerli sayılır belki de direk ondandır.

öldürülmesi gereken hayvanlar haşerelerdir. insan sağlığına zararlı oldukları için öldürülürler.

genellikle dini ve geleneksel olarak kıymetli sayılan böcekler var işte karınca, arı çalışkanlık, üretkenlik ve özellikle arı bal yaptığı için faydalı olarak görülür, kelebek güzellik simgesidir falan filan. hamamböceği de hep mikroplu, kötü haşarat olarak benimsenmiştir ki aslında hamamböcekleri çok temizdir, insanla temastan sonra kendilerini temizlerler.

ama yine de arı zararsızdır hatta dünya için çok yararlı ve gereklidir, bi gazete yardımıyla pencereden çıkmasını sağlasan daha iyi olur.

karıncanın dinen ayrıcalığı yoktur hatta açgözlü bir hayvan olmasından mütevellit sevilmez pek muhafazakar çevrelerce.Bilgi olsun diye işte..

karınca, arı, örümcek vb. canlıların öldürülmesi hoş görülmez dinen.

arı sokuyor ama?

@ceska arının sokma amacı kovanı korumaktır, onların dünyasında kovan kokular ve kimyasal sinyaller bulunduğundan kendisine sataşan birinin kovana zarar vermesi olasıdır. bunun dışında insanı kolay kolay sokmazlar, gazeteyle hatta elimle öteleyerek dışarı çıkarttığım çok olmuştur. köşeye sıkıştığını veya zarar vereceğini hissetmezse sorun yok. tabi bal arılarından bahsediyorum.

eşek arıları da tehdit hissetmedikçe insanı sokmaz, hatta ilk saldırısı genellikle sokma değil ısırıktır. sokarsa çok pis ağrı yapar. sinirlenmiş sağa sola saldıran bi eşek arısı varsa öldür tabi.

birinci fotoğraftaki efekti bulamadım :)
ama ikincisini replace color ile yapabilirsin.

ilk fotoğraftaki olay tümüyle çekim. sonradan rengini ve kontrastını arttırıp gölgeye azıcık mavi eklemişler.

ikincisi vintage denilen efekt. internete vintage action yaz zibil gibi çeşit çeşit bulursun.

1. fotoğtafın efektli olduğuna emin misin? bana güzel ayarlanmış bir ışık ile çekilmiş fotoğrafın ham hali gibi geldi.

2. fotoğrafı da photoshopta bir sürü şekilde yapabilirsin. burn tool, renk ayarından kırmızı ve sarı yoğunlaştırarak, hue/saturaiton gibi araçların biri veya bir kaçını karıştırarak yapılmış olabilir. sadece instagram da olabilir.

ben olsam barbie li oyun oynatmam.bak benim yeğen var 7 yaşında çatır çatır gta 4 oynuyor.

benim yeğenim yapbozları çok seviyor. tamamladıkça parça sayısını artıran bir site vardı da bulamadım şimdi. www.yapbozoyunlari.org bu da idare eder heralde.

bazı oyunların yaş kısıtlaması var. çatır çatır oynuyor diye her oyunu oynatmamak lazım. gelişimleri için iyi olmayabilir.

bilgisayarda oynanacak oyun diyorsan birşey diyemem de biraz masraf yapıp orjinal legolardan alırsan zekasına katkısı olur
orjinal lego dediğim şu simgeyi taşıyan images2.wikia.nocookie.net
her parçası 1 metrekare olanlar değil
alacak olursanız gidin bi oyuncak mağazasına hangisini istiyorsa onu seçin

veya yine zeka geliştirmek için puzzle alıp her bitirdiğinde ödül verebilirsiniz böylece daha hevesli yapar

gerçek oyuncaklarla oynasın ki dokunarak ve hayal gücünü kullanarak oynayabilsin, zekasına ve iletişimine katkısı olsun. he şu an ilgileneceği bişey yok sıkılıyo dersen flash oyun sitelerinde bebek giydirme oyunları filan var kız çocukları seviyo öyle şeyler.

bilgisayar oyunlarından uzak tutmanız çocuğun yararına olur ancak illa bilgisayarda oynamak istiyorum diyorsa da www.barbie-oyunu.com tavsiyemdir.

boyle arkadasin varsa dusmana ihtiyacin yok.

body yapıp gücü kollarında hissedince dayı kesilmiş racon kesmiş önüne gelene iyi olmuş bi magandadan kurtulmuşuz.

benim de vardı böyle bir arkadaşım. sonradan açılmış, arkasında çok kanlı burun bırakmıştı. pek hayır değildir ama bizimkinin hayatını yine karıştığı bir kavgada bıçaklanması değiştirmişti. sanki bıçak eti delip bir düğmeye basıp geri çıkmıştı. o günden sonra bizimki hayatı üç boyutlu görmeye başlamıştı. facebook'tan gördüm de üniversiteyi değiştirmiş, giyim tarzına el atmış, adam olmuş resmen.

bu kadar laf kalabalığından sonra şimdi bizimkinin kabarık sicilinden bahsetmek istiyorum. 18'inden önce kavga sırasında onları ayırmak isteyen sivil polise kafa atarak açmıştı adli sicil kaydını. çocuk polisi aldı götürdü bunu. 3-5 gün sonra yine sahalara döndü. içeride baya hırpalamışlar ama galiba dava açmamışlar. ikincisinde, yine 18'inden önce, çocuğun tekine kafa atıp burnunu kırmıştı. davalık oldu, ama aynı gün salındı. sonuncusunda yolda mesaj çekerken teber veletlerden biri gelmiş, telefonuna bakayım demiş, bizimki de tam bir cesaret örneği gösterip "bakılacak bakır değil" cevabı vermiş. veletler çoğalmışlar, kavga çıkmış, polis gelmiş, herkesi toplayıp gitmişler. ihale veletlere kalmasına rağmen bizimkini 5 gün nezarette tutmuşlar. çıkışta da bıçağı saplamışlar. bizimki hastaneye veletler savcılığa götürülmüşler.

geçen sene (ilk olaydan 5-6 sene geçtikten sonra) birisinden duydum hala davaları devam ediyorumuş. ama hepsinde de dışarıdaydı. senin davadan farklı oalrak bizimkinin vukuatlarının yarısı 18'ini doldurmadan olduğu için durumlar farklı olabilir gerçi. ama bence seninki de hayatını dışarıda sürdürür gibime geliyor.

o kadar dövüşe falan sarıp sonrasında adamın kafasına taş atmak nedir aga? mağara adamı gibi. madem dövüşebiliyo niye taş atıyo iki tokatlayıp yollasın. halı sahadaki olayı da hayvanlık, kendini kontrol edemiyor. kas yapmak için steroid falan alıyorsa onlar böyle öfke nöbetlerine sebep olabiliyor, almasın öyle şeyler.

testosteron patlaması. sanırım arkadaşın yılların acısını çıkarıyor insanlardan. kafayı toplamazsa ya kim vurduya gider ya da ömrü hapiste geçer.

Vallahi güzel olmuş. Maliyeti ne kadar tuttu?

güzel olmuş.

olmuş olmuş işcilikte güzel.

Ben beğenmedim. ama emeğe saygı

Çok güzel olmuş ya.

harika olmus, daha guzel bir fotografla tasarim sayfalarinda paylas bence.

Çok beğendim. Sağlam oldu mu peki?

Güzel.

sağlam mı ? kitapların düşme imkanı var mı en ufak bir şeyde?

Çok beğendim. Ben de maliyeti merak ettim. Bir de, küçük kitaplar duvar tarafında boşluktan düşecekmiş gibime geldi :)

Üretim aşamalarımı yazıyım :)

1 - Kullandığım boru su borusu. 1 boy olarak satın aldım. 1 boy dedikleri 6 metre oluyor ve fiyatı 30 tl.

2 - Köşelerdeki bağlantılar için "dirsek" denen elemanı kullandım. Tanesi 2 tl 10 tane aldım. Tasarım değişikliğinden dolayı 2 tanesi artı

3 - Boruları aldığım yerde kestirdim. Adamcağızın biriyle uğraştık kestik 10 tl ona verdim.

4 - Boruların dirseklere girebilmesi için "diş" açtırdım. Bu diş boruların dirseklere girebilmesi için açılan yuva. Vidalardaki gibi aynı. Bunun için de 20 tl verdim.

5 - Duvara monte etmek için kelepçe kullandım. Bauhaustan 5'li keleçpe aldım. Fiyatı 3.45 sanırım. Kelepçeleri duvara monte ediyorsunuz, boruyu tutacağı kısımı da vidasını sıkarak sıkıştırıyorsunuz.

6 - Kelepçeleri duvara monte etmek için 10'luk dübel satın aldım. Fiyatını unuttum ama 2-3 lira birşeydi.

7 - Komşudan maktap ödünç aldım ücret ödemedim teşekkür ettim :) Toplam 87TL civarı tuttu.

Kitapların düşme ihtimali yok. Normal bir kitap rafından farksız, koyduğunuz gibi duruyor. Hatta fotoğrafa dikkat ederseniz en üst rafta müzik cdlerim var. Onlar da sağlamca yer alıyor.

Sağlamlığına gelince evet fazlasıyla sağlam oldu. En üst ve en alt boruda 2şer adet 4 kelepçe ile monte ettim. Kelepçeler duvara çok sağlam yerleştirildi. Sağlamlığına bir kanıt; dübellerden birini duvara yerleştirirken yuvasını kısa açmışım. 8cm yerine 5-6 cm girdi. Pense ile çekip çıkardım ama oldukça zorlandım. Kitaplığın duvardan düşmesine hiçbir şekilde imkan yok.

Sormak istediğiniz başka merak ettiğiniz birşey varsa yanıtlayabilirim :)

Çok güzel olmuş.

ben de begendim. baska renk olur mu diye dusundum ama gerek yok, siyah iyi her renk duvarda.

Deprem olursa sıkıntı olur sanırım yatağın tepesinde.

oh süper olmuş valla ellerine sağlık cazip geldi bende yaparım gibi geldi

acik olan uclara da dirsek takip duvara yonlendirsen daha da iyi olabilir, sanki duvardan cikip tekrar duvara giriyormus gibi.

@groove çok dogru demiş

orijinal:)

Aslında dirsek ile duvardan çıkıyormuş gibi monte edecektim. Hatta duvara montajını da o noktalardan yapacaktım ama aradığım bir parçayı bulamadığım için yapamadım.

Bu yüzden başlangıç ve bitiş noktalarını fotoğraftaki gibi bırakmak zorunda kaldım.

Harika olmuş. otostopçununu galaksi rehberi adeta bir ansiklopedi gibi arz-ı endam ediyor.

tamam da biraz emanet gibi duruyo kitaplar ne bilim biri takilsa ya da ani bir darbede tapir tapir düsmesinler? saygilar

@sonsuz Evet güzel kitaptır, orada daha ne kitaplar var ^^
@aventura Kitaplığa çarpılırsa hiçbir etkisi olmaz çünkü gerçekten sarsılmaz ve dayanıklı. Hatta kitaplığı kullanarak merdiven gibi duvara tırmanılabilir, yetişkin bir insanı bile taşıyabilir. Kitaplar normal bir kitap rafında nasıl duruyorlarda aynı şekilde duruyorlar, denge sorunu bulunmuyor.

eline sağlık. boruların rengi orijinal mı yoksa boya kullandın mı? bir de duvara giriş için başka bir parça kullanılıyor sanırım dediğin gibi. o parçayı bulabildin mi?

www.etsy.com

DIY ruhunun hastasıyım ! çok güzel olmuş. eline sağlık.

Rengini değiştirsen belki daha iyi olur. Sprey boyaylan.
Ellerine sağlık. Ben pek beğenmedim.

Çok iyi olmuş, güzel fikirler bunlar.

güzel iş :)

Hayırdır inşallah, bunca zamandan sonra nereden çıktı bu mesajlar şimdi :)

@yan etkili antidepresan kisisi, duyuruyu hortlatmış. biz de onu takip etmişik.
kitaplık duruyo mu hala

Evet duruyor, hatta bundan sonraki hedefim yatağın etrafına cibinlik yapmak !
Ahanda şu temada birşey !
www.pinterest.com

gayet güzel olmuş. sadece biraz fazla simetrik buldum ama güzel gayet de

C/G olunca C akorunda bas nota G oluyor. yani duruma göre ya en üst telde sol ekleyeceksin veya akorun içindeki sol en kalın nota olacak ondan yukarıdaki telleri çalmayacaksın, şunlar gibi
--3- / --0-/ --3-
--5- / --1-/ --5-
--5- / --0-/ --5-
--5- / --x-/ --5-
--3- / --x-/ --x-
--3- / --x-/ --x-

/ işaretleri koydum aralara, 3 tane ayrı şekilde gösterimi.

GPU ya da CPU'nun voltaj degerleriyle oynayarak sivi nitrojene kadar giden sogutma cozumleriyle fabrika ayarlarindan daha yuksek frekanslarda calistirilmasi overclock.

Eger ne yaptiginizi bilmiyorsaniz cok buyuk ihtimalle donanima zarar verirsiniz. Ve laptop olmasi harici sogutma cozumleri kullanilmasini da zorlastiriyor, dolayisiyla bu isten vazgecmenizi tavsiye ederim.

peff. bu geri zekali ekran karti hicbir sey calistirmiyor yea. sordum sony'ye upgrade de edemezsin diyor. kaldim boyle.

Crown'a katılıyorum. Overclock, masaüstü bilgisayarlarda ekstra soğutma sistemleri vs. ile %10 daha iyi performans sağlayabilir. Fakat işin ehli olmadan, üstelik de laptopa yapmaya kalkışırsanız, sadece bilgisayarınıza zarar vermekle kalmış olursunuz.

game booster indir. overclock değil ama oyun oynarken gereksiz programları durdurup daha çok önbellek ve işlemci gücü sağlıyor. baya etkisi oluyor. bir de laptop çok ısınıyorsa iyi bir soğutucu al. gerçi intel graphics dediğin onboard kart ise çok zor işin.

Sat o laptopu yenisini al. Intel bütünleşik grafiklen ihya olaman.

arkadaş intel ile istediğin kadar overclock yaoarsan yap birşeye yaramaz. üstüne üstlük ekran kartını bozma ihitimalin de yüksek.

army orduyu temsil ederken, military ülke savunmasıyla ilgili akla gelebilecek şeyleri de içerir tam emin olmamakla beraber.

edit: fena oltaya geldik. nerden bilelim saat olabileceğini? :)

firmalar farklı. saat için mi soruyorsunuz, bıçak için mi?

@ marcelorios

saat için soruyorum.

army kara kuvvetleri demek oluyor. military kara, hava, deniz hepsinin genel adı.

analiz yapiyolar, ben x birim para harcasam su kadar gelir elde edebilir miyim diye. eger edemeyecekse daha karli olan vurdulu kirdili oyun yapiyolar o harcayacaklari x birim parayla.

Bahsettiğin oyunlar hem bütçe olarak hem de profesyonel olarak sadece bir bilgisayar oyunundan çıkıp bir endüstri haline gelmiş şeyler. Düşün ki bir PES oyunu için kaç kişini çalıştığını ve kaç kişinin etkilendiğini. Oyunlar hadi bir şekilde yapılıyor ama bunun pazarlaması, takımlarla anlaşmalar, satışlar, dünya genelindeki bayiler, tanıtımlar vs vs...

Tüm bunları açıkladıktan sonra "kaça patlar" kısmını es geçiyorum :)

Bir sürü var futbol oyunu ama ben neden bilmiyorum diye sorarsan cevabını alırsın.

Ubisoft, Pure Football diye bir oyun yaptı. Başarılı olmadı.

2K dan çıkar belki diyorum ama şimdilik bir kıpırdanma yok. Daha çok Amerikan sporlarına yöneliyorlar. Birçok kişi 2K nın basketbol oyununa bakarak beklenti içerisine giriyor ama NHL oyununda EA nın gerisinde kalıyor.

@adam3lekh neymiş o birsürü futbol oyunu ? pure futbol mu ?

ornegin mobil pazarda alternatifler vardi. konami ve ea'nin reklam pastasi o kadar buyuk ki hepsi ezildi onlarin cikardigi oyunlar karsisinda. daha oyun cikmamisken marketlerde aramalari baslamisti. dusun iste. adam telefon aliyor, hemen fifa veya pes diye aratiyor.

Çünkü bu işin sadece programcılık ayağı yok.

Lisanslayacaksın mesela takımları kişileri, milyonlarca dolar sadece lisanslama giderlerine harcayacaksın. Sadece takımları değil sahadaki topları bile lisanslayacaksın. Çünkü insanlar sadece süper bir oyun değil süper ve gerçekçi bir oyun oynamak isterler. Hadi süper yaratıcı programcıların ve tasarımcıların var lisans olayını da hallettin ya da etrafından döndün PES'in yaptığı gibi. Bu işin bir de dağıtım kısmı var. Satamadıktan sonra dünyanın en mükemmel oyununu yapsan ne fayda? Ve bu oyunu her sene güncellemek zorundasın. Bi FPS, bi strateji oyunu yaparsın 2 sene idare edersin satışlarla. Ama FIFA 13 dururken kimse PES 2012 almaz mesela.

winning eleven vardı sanki bi ara herkesin dilinde

@fuskiye: İşte ben de ondan bahsediyorum, gördün mü? Artistik yapacağına anlamaya çalış azcık. Ayrıca neden sırf futbol diye soruyorsun ki? Sağına soluna bak neredeyse her yerde var böyle durumlar.

ya arkadaş ben çok iyi futbol oyunu yapıcam. oynanabilirlik süper olucak. 100 tane stad olucak. 20 tane top olucak. uefa kupası, şampiyonlar ligi olucak.


almanya, ingiltere, ispanya, italya, türkiye, hollanda, portekiz, fransa, brezilya, arjantin liglerindeki takımların lisansını alıcam. her ülkede okullara gidip oyun satmaya çalışacam :) internet üzerinden sürekli reklam yapıcam. barca - real maçında çıplak bi şekilde sahaya giriş yapıp oyunu tanıtıcam.

her hafta online da güncelleme yapılacak. yine de tutmaz mı dünyada ?

online da haftanın birincisine tuttuğu takımın forması hediye hatta :)

Ben de bigün çok büyük bi adam olucam.

@eja
winning eleven konami nin di. sonra pes oldu o.

fifa nın takım kadrosu pes'in 2006 oynanabilirliği ve müthiş online platformu. üstelik sadece 49.99 tl alırmısınız ?

Sen yap almazsam şerefsizim.

Ama üzerini ört uyuyan adamın üzerine kar yağar derler bizim oralarda

görüceksiniz oğlim parayı bulunca yapıcam. fifa'yı pes'i bitiricem. isim lazım bana bide. supper futbol tu tavzınd twenty one olabilir.

www.youtube.com

alman kalesi var, japon kale var, minyatür kale var, gol atan kale var üstelik neredeyse bedava.

oyunumun modlarından biriside alman kale. online olarak 9 aylık ya da alman kale oynayabileceksiniz.

online'da ki diğer bir modda. 11 e karşı 7 maçı. 7 kişiyle 20 dakika boyunca savunma yapacaksınız orta sahadan ileriye gitmek yok. sonra 20 dakika siz 11 kişi olup hucüm yapacaksınız.

(bkz: 6 aylık kurs ile oyun yapımcısı olmak)

@fuskiyenin oglu sadece o oyunu yapmakla olmuyor işte, o pazara sıfırdan giriyosun ve karşında bütün pazarı domine eden iki rakip var. en az 3-4 sene kar etmeden o yatırımları yapmayı göze alacaksın, aynı istikrarı sağlayacaksın ki insanlar tanıyacak oyununu diğerleri kadar güvenecek. sadece oyunun iyi olması ve satması da yetmiyo mesela. insanlar pes'e alışmış, cafeye gidip oynarken insanlara fifa oynatamıyodum geçen sene, boktan pes'i oynamak zorunda kalıyodum. böyle faktörler de fazla.

kick off, world wide soccer falan vardı eskiden ama yok oldu gitti işte. ea'nın pazar stratejilerine dayanamadılar. pes'de düşük bütçeli winning eleven olarak başladı, oyuncu isimleri falan saçma sapan olurdu lisans almadıkları için. arada sırada lisans alıp ISS adıyla çıkardı. oyunun gerçekçiliği ve oynanabilirliliği ünlü etti yıllar içerisinde. PES/Winning Eleven serisi 1996'dan beri piyasada ama sadece fifa'nın yanında duyulması bile kaç yıl aldı, zenginleşip bugünlere gelmesi kaç yıl aldı düşün. şimdi çok daha büyük bir pazar çok daha fazla etki eden iki tane var. yeni bir oyun alıp ortaya koymak pek akıl karı değil. onun yerine ea sportsdan hisse almak veya onlar adına çalışmak falan almak çok daha mantıklı.

baglanir baglanmasina da, bircok plak mono veya stereo oldugundan en fazla 2 kanal kullanacaksiniz. dolayisiyla pikaptan once bir pre-amp baglayip, pre-amp'i de ses sisteminin aux girisine (ortadaki 2 kanal) takarsaniz olacaktir.

pre-amp derken... normal amfi mi? o zaman kendinden amfili ve kolonlu bir pikap almak daha iyi olacak herhalde.

pikapın ve ses sisteminin yapısına göre amfi ihtiyacı olmayabilir. aux girişine takacaksın, ses az geliyorsa müzik seti amfilerinden alacaksın,ufak olanları da var sanırım.

ses sistemi şu: www.p4c.philips.com

Beyne isabet ederse büyük ihtimalle ölür. Çenenin altından ateş edip (dili de delip geçerek) anlından mermi çıkan adam hala yaşıyor. İbrahim Tatlıses mermiye kafa attı hala yaşıyor. Gerçi İbrahim Tatlıses'in beyninin bir bölümüne isabet etti. Bu yüzden vücudunun sol tarafında işlev eksikliği var maalesef.

edit: Dostum yalnız irkildim şimdi. Bu nasıl bir soru lan. Aklından kötü bir şey gemiyor umarım?

evet.

ilk muayenede mermi sıyırdı sanılıp yıllar sonra röntgende beyninin içinde mermi çıkan da var.

Seneler önce, yanlış hatırlamıyorsam Sıcağı Sıcağına'da, bir kumarhane önünde kafasına sıkıp intihar eden bir adamın görüntüleri yayınlanmıştı. "15 dakika can çekişti, kimse müdahale etmedi" vesaire bir muhabbet dönmüştü. Kurşunun nereye isabet ettiğine bakar.

hemen de ölebiliri bir süre sonra da ölebilir, ölmeyedebilir.Merminin girdiği yere bağlı biraz

Bir insanın kafası kesildikten sonra yere düşen kafa 3 saniye kadar arkada bıraktığı bedenini görüyormuş falan diye bir şeyler okumuştum. belki alakası olabilir.

bir intihar olayında kafasına kurşun sıkan biri hastaneye kaldırıldıktan 1 saat sonra ölmüş idi, yani bu işler kısfmet...

bi' ölene sormak lazım.

----- vahşet içerir -----
www.liveleak.com

(bkz: ibrahim tatlıses)

babamın kafasına kurşun bi şakağından girdi diğerinden çıktı. 30 dakika kimse bulamadı sonra 30 km hastaneye gitti şu an hayatta kurşundan önceki hayatıyla tek fark şakağındaki izler. başka sorun yok

kötü yanlarını sayim ki hazırlıklı ol:

metro sistemleri çok karmaşık
dilleri çok karmaşık
çok kalabalık
deprem ve tsunami riski var. deprem konusunda iyiler ama bilinçli ol.
hava durumuna bak. tayfun mevsimi olabiliyor.
seyahat sigortası durumunu gözen geçir.

ekşisözlük başlığına ve tripadvisor sitesine de bakabilirsin

bikaç sene önce japonya'da deprem olmuştu, bi kişi yaralanmıştı o da korkup pencereden atlayan bir türktü. heh işte o türk olma, deprem olursa binanın içinde bekle zaten sağlam yapıyo adamlar.

fotoğraf makinası lensi bakın. gitmeden buradaki satış fiyatlarına ve oradakilere.

onun dışında osaka'da ikinci el elektronik bok püsürün satıldığı bir yer vardı. salı pazarı kafasında bir yer. orayı inceleyin.

telefonlar çok da ucuz olmasa gerek.. fotoğraf makinaları karlı olur. ve işte objektif lens vesaire.
snake sake alın getirin mutlaka. parası neyse veririz!! şlkasjdfş

eğlence konusunda sıkıntı çekmezsiniz, orada yolunuzu bulursunuz.
bir de unutmadan: once you go asian you can never go caucasian.

uzaydan görünmek'i tanımlamalı önce. teleskobu olan uydu gelir zoom yaparsa görür tabi.

ne kadar yakından baktığına bağlı. yoksa benim ev de görünür. atmosferin hemen dışından çıplak gözle ise... buradan bakınca görünmüyor ama: upload.wikimedia.org

hurafe. dünya yüzeyindeki insan eliyle yapılmış hiç bir şey uzaydan çıplak gözle görülemiyor.

göğe ne yakınsa onun görünme ihtimali daha yüksek gibi geliyor bana. dolayısıyla görünse görünse everest görünüyordur.

o varsayım ne yazık ki reddedildi. uzaydan dünyaya bakıldığında görünen her şey tanrı'nın ürünü, insan etkisi -değil yapı, küresel ısınma neticesinde denizlerin hacminin artması bile- uzaydan bakıldığında sezilemez.

uzay dediğin ne kadar yükseklikten bahsettiğine bağlı. "karman line" denen çizgi dünyanın atmosferinin bittiği ve dış uzayın başladığı yer olarak kabul ediliyor mesela. bu çizgiden çoğu yapı, şehirler vs. gözükebilir. ama mesela insanlı uzay araçlarının bulunduğu dünyanın alçak yörüngesinden çoğu şey gözükmüyor. çin seddi de gözükmüyor. astronotlar da doğruluyor bunu. yaklaşık 2000 km yüksekikte burası. ama dünyanın yörüngesinden otobanlar, barajlar ve şehirler seçilebiliyormuş mesela. çin seddi'ni görmek bunları görmekten çok daha zor yani. aydan hiç bişey gözükmüyor.

uzay derken atmosferin üstü kastediliyor orada.

yok.
işin olayı insanlarla arana biraz mesafe koymak ve davranışlarının bir ağırlığı v etkileyiciliği olması.
sabah serinliği gibi düşün üşütür ama seversin. çok soğuk olmasa bile hissedersin. onun gibi bir etki bırakman gerek.
bir de bu tür şeyler oldum deyince olunan şeyler değil. karakterinin öyle olması gerek.
sen nasılsan öylesin.

Burada insanların birkaç satırla dertlerine derman olmasını beklemiyosun herhalde??? Her insanın bu sorulara verdigi cevaplar birbirinden farklı o yuzden herkes farklı farklı kişiliklere sahip oluyor oyle degil mi? Onceki sorunda demissin ki kendin oldugunda insanlar seni hor goruyor uzaklasiyor. Yasin kac bilmiyorum (ben 40) ama bu soyledigin sey klasik ergenlik sıkıntısı. Zaten hayatta bi yer edinmek denen sey tam olarak "kendin olmak" ile "mecburiyetler" arasinda bir denge kurmaktan ibaret. Ayrıca "kendin olmak" lafina da dikkat et. Bugun oldugun kendinin bi kac yil sonra olacaginin da garantisi yok. Bence sen mumkun oldugunca klasik romanlari okumaya calis ve orada yer alan karakterleri dusun. Senin hayatin icin de rehber olcaktir bu karakterler.

Bi de son bi soz: Nerde yasarsin, cevrende kimler var bilmiyorum, ama insanlarin gercek ihtiyaclarini gorebilir ve onlara bu konuda yardimcş olmaya calisirsan seni mutlaka takdir edeceklerdir.

sorun şurdaki cool herkes olamaz. eğer dediğin 3 maddeyi yaptığın halde insanlar hala peşinden koşuyorsa, o zaman cool olmuş demeksindir.

o dediklerini yapınca cool olmazsın itici olursun. samimi davran, gülümsemeyi kesme ama kendine güvenin olsun o zaman cool olursun. mesela george clooney insanı aşağılar gibi mi bakıyor, harrison ford kimseyle konuşmuyor mu veya ian mckellen herkesi küçük mü görüyor da cool bu insanlar? tam tersi. en güzel the mentalist izle, patrick jane herkese eşek gibi sırıtıp, şebeklik yapıp ama doğru hamleler ve cevaplarla cool olan bir karakter mesela. önemli olan giyim, özgüvenli duruş ve herkese tepeden bakan gerizekalı değil de tam tersi samimi ama oturaklı olmak. james dean' de iyi bir örnektir mesela.

yani soğukluktan ziyade yılışık olmamak. insanlar muhabbetini sevecek ama sürekli peşlerinde konuşup bıktırmayacaksın.

egzersiz yapabilirsin.
çıkıp yürüyüş yapabilirsin.
güzel bir film izleyebilirsin.
arkadaşınla konuşabilirsin.
çavuşu tokatlayabilirsin.
vs...

bu hissin bir süre sonra geçeceğinin farkına varman yeterli olacaktır. arada olur öyle normal bunlar, geçecek merak etme.

aynen bende de var arkadaş bir fal baktı sağ olsun demediği kalmadı, inanmasamda düşünmeden edemiyorum:) balkona çıktım yeni ay var çok güzel bak istersen bi de sigara içtim iyi geldi. istersen dene.

bu ara havalar kapandı filan kış bunalımına girdim ben, senin de öyledir heralde.

hayır yaa. .bi abdest al namaz kıl dua oku içini ferah tut tamamdır

dublajlısı da başarılı. ses tonları gerçeğine gayet yakın. izlenir.

ikisi de çok iyi, sadece türkçe de zuko birazcık daha zayıf kalmış gibi geldi bana.

cnbc-e'de ilk sezonu bulamayıp internetten indirip izleyen biri olarak diyebilirim ki orijinal her zaman daha iyidir. özellikle de zuko konusunda dublajı becerememişler.

Tabii ki orijinal.

sorgulamadan emir almayı öğretir askerlikte onun dısında ülkemizde askerlik bok yoluna gitmektir.Vatan Vatan diye dolasan cogu arkadas askerlıge gıdınce akıllanır ve suan soyledıgımı soyler kimiside vardır beynı yıkanır küçüklüğünden beri.Askerlik diye koşarak gider.

kazandigin tek sey sabretmeyi ogrenmek. bir de herseyin kiymetini ogrenmek. bunun disinda askerlik gereksiz ve zaman kaybi ..

işe girmen çok daha kolaylaşıyor. ben hemen gitmeyeyim dedim bi senedir adam gibi iş bulamadım. şimdi de kredi kartı borcu falan oldu çalışmadan gitmem imkansız, öyle kısır döngü.

ver kurtu...
yok o dünkü duyurudaydı.

iki çocuğun var ve doğru yolu göremiyor musun?
trollüyor musun acaba burayı?

Bİr psikoloğa terapiste veya psikiyatriste gidin, yaş ortalaması 25in altında olan bir kitleden bu denli önemli bir kararı vermek için nasıl yardım isteyebiliyorsunuz ki?

nickinden 1979'lu olduğunu çıkardım, yaşıtız.

bekarım, çocuk yok bildiğim kadarıyla (hep korundum aslında ama :S ne olur ne olmaz diye bildiğim kadarıyla dedim)

hocam delirdin mi? "ben ya da ailen" ne saçma bir laftır? çocuklar da ailen farkında mısın? ne yani sen onu seçersen çocuklar da mı olmayacak?

ha kastı eşin ise "iyi de sen durumumu biliyordun" dersin bence. ayrıca eğer "aşk" ise alevlenen ve yaşanan bu durumda zaten taraflar fedakarlık yapar.


ne karar alacaksan acele et ama, çocuklar sıkıntı yaşamasın.

yıldız tilbe şarkısı söyleyen, erkek bir troll canlandı kafamda. ve güldüm.

ediz: iki çocuk var? iki çocuk olmasından önceki mesele şu: iki çocuk yapacak bir adamın böyle bir şeye karar verememesi.
siz zaten kıza ihanet edip beklememiş, evlenmiş, üzerine de iki çocuk yapmışsınız. "ya ben ya ailen" biterek azalmayacak, belli oldu. basit metres cümlesi bu. keşke aşık olduğunuz kadına yakıştırmasaydınız.

karar vermek güç değildi. ama önce boşanılır, sonra da düzgün bir şekilde ilişki yaşanırdı. ama şu durumda, anladığım kadarı ile, siz bu kadınla birlikte olduktan sonra iki çocuğunuzun annesi ve ilişkide olduğunuz(evlilik kısmına girmiyorum) kadınla aynı yatağa giriyorsunuz. hoş değil.

Ben karısının ben yada annen baban şeklinde bir ben ya da ailen dediğini sanmıştım

Çok afedersiniz, isterse silinsin ama, mal mısınız beyfendi?

aile 2 çocuk diyoruz, çükünüzün peşinde hepsini unutacak kadar delirdiniz mi?

inciswf.com

madem aşıktınız geçmişte neden bitti o halde yeteri kadar sevmiş olsa idiniz bitmemiş olurdu.bence siz macera arıyorsunuz

seviş onunla, ikinci postadan sonra aklına bile gelmeyecek.

@tnt abi masumiyet karinesine ne oldu?

@cevab veremedi
burada kim ne belli oluyor zaten genelde. o değil de ubuntu internete bağlanamadı ya. napıcam şimdi :(

bir uzmanla görüşmek iyi bir fikir olabilir evet.
ama onun dışında sizi bekliyor olduğunu söylemesi kısmına takıldım ben. yani insan o kadar beklediği biriyle neden iletişime geçmenin bir yolunu bulmaz da işi rast gelmeye bırakır, o kısmı anlamak güç. henüz evlenmediğini söylemişsiniz. belki mesele sadece hala evlenmemiş olmasıdır, bunu kafasına takan biriyse şayet. ondaki alevlenme öyle bir durumdan kaynaklanıyor olabilir. belki ondan emin olmak lazım.

ya ben ya ailen tripleri diye tarif ettiğiniz şey doğru bir tavır bence. bir karar vermeniz gerektiği doğru ve ancak böyle bir zorlamadan sonra bu noktaya gelmişsiniz gibi duruyor. ailenizden ayrılamazsanız şayet, kafanızda bu netse, o zaman yapacak başka bir şey yok gibi. onun için eşinizden boşanmayı göze alıyorsanız, o zaman da yapacak başka bir şey yok. ama ayrılamazsanız ve yine de devam ederseniz ilişkinize, ona da benim diyeceğim bir şey yok.

ben o soruna soruyla yanıt verdim hacı. :D

geçmişte ne olduysa tam evlenmek üzereyken bitti ilişkimiz, aşkımda yalan yok yani...

eğer iki çocuğunu ve eşini bırakıp o kadına gidersen, dilerim ki o kadın da seni "hayatımın aşkını buldum" diyerek terk edip göt gibi ortada bırakır.

çocuklarının gözüne bak doğru yolu görürsün.

usta ayrılmak o kadar kolay mı ya? tamam çocuk yoksa eğer kolay olabilir ama ortada 2 çocuk varken biraz zor olmalı bence. sikinin keyfine çocukların geleceğiyle oynama bence. bak benim senin yaşlarda bi arkadaşım var, bu karısını çok aldatırdı. sonra bi gün karısı bunu aldattı(internetten birisiyle samimi olmuş yani o kadar), daha sonra bu olay açığa çıkınca küstüler falan, aylarca ayrı yaşadılar ama sonunda mecburen barıştılar. sırf ortada çocuklar var diye ikiside geçmişe sünger çekti. senin başına böyle bir durum dahi gelmediği halde sen boşanmayı düşünüyorsun, bence yapma. ayrıca bugün eşini yarı yolda bırakmanı isteyen kadın, yarın seni yarı yolda bırakır.

paramı "macera arıyorsun"a yatırıyorum.

nickinizden gördüğüm kadarıyla 33 yaşındasınız. tahminimce çocuklar çok da büyük değil. ben kendi hikayemi anlatayım, belki yardımcı olur.

95 yılında, tam benim ilkokula başlayacağım dönem, babam da 33 yaşında. babamın başka bir kadınla ilişkisi var, o kadının iki kız çocuğu var. 95 yılında babam bizi bıraktı, o kadınla ve çocuklarıyla yaşamaya başladı. her şeyi bırakmayı göze aldığına göre büyük aşktı. ben 7 yaşıma henüz tam girmemişim, kardeşim de ise 2 yaşındaydı. yani anneli babalı büyüdüğümüz süre bu kadar. sonrasında babasısız.

babamla görüşüyoruz, hep görüşürüz, aynı şehirlerde değiliz ama yakın yerlerdeyiz. her haftasonu gelir. maddi açıdan hiçbir sorunumuz da olmadı, ben de özel okulda okudum, kardeşim de okuyor. aşırı zengin değildik, ama makul seviyede isteklerimizin hepsi de karşılandı. peki yeterli mi, tabi ki değil.

küçüklükten beri belli bir baskıyla yaşadım. annem hiçbir zaman babamı affetmediği gibi, kadından da nefret ederdi. küçük olduğumuz için anlamazdık tabi, ben gidip babamda kalcam derdim, annem o kadının evine gitmeyeceksin derdi. sonra çok ağlardık. annemin de doldurmalarıyla ben uzun süre resti de çektim, gitmedim. ama her zaman öyle olmuyor tabi, babayla da kalmak istiyorsun, yalan söylüyorsun. ama o yaşlardan yalanı devam ettirmek de pek mümkün değil. sonra eve dönünce gelsin kıyamet gitsin kavga. anneme de o konuda çok kızarım gerçi kaç yaşına geldin hala ergen gibi davranıyosun diye, ama pek kızamıyorum da hak veriyorum.

ben büyüdüm, annem hala aynı. babamla görüşmemize falan kesinlikle bir şey demiyor, ama hala "o kadının evine gidip kalmayın, başka bi şey istemiyorum" diyor. gitmiyoruz. ama arada babamı ziyarete gidiyoruz. geçen günlerde yine gittim. müstakil bir evde yaşıyor. biz de bahçedeyiz. derken bir tane kara kaşlı kara gözlü bize hiç benzemeyen sarışın mavi gözlü minik bir kız çocuğu, "dede" diye ortalarda gezmeye başlıyor. "dede" dediği kim? benim babam. yaşadığı kadının büyük kızının 2 yaşındaki kızı. ben en son gördüğümde hamileydi. o kadar ara vermişiz gitmeye.

normalde çocukları severim, zaten herkes sever. hele o minik çocuk gibi oyuncak modunda yapılmışını, herkes sever oynar. ama o küçük kızı ben sevmiyorum, hatta ufaktan nefret bile ediyorum ama kabul edemiyorum. konuşmuyorum, ilgilenmiyorum. çünkü "dede" lafına takılmışım.

biraz sonra yukardan başka bir kız iniyor, kadının küçük kızı, o da "baba" diye sesleniyor. ilk kez duymuyorum "baba" dediğini tabi ki, babam bir dönem çekinerek açıklamaya çalışmıştı. ama bu kez farklı algılıyorum. ortada bir "baba" var ama kimin babası. benimle 7 yıl yaşamış, biyolojik babamı, yoksa o kızla 13 yıl yaşamış üvey babamı. kavram karışıyor. bir anda olduğum yerden nefret etmeye başlıyorum. ama yine susuyorum.

babam bizi bıraktıktan belli bir süre sonra çok sevmeye başladı. muhtemelen küçükken de severdi de, tahminimce vicdan azabından da dolayı, sonraları çok üstümüze düştü. benim resti çektiğim ergenlik dönemlerinde "sen istiyosan bırakayım" derdi, o vakit bile senin kararındır dedim, karışmak istemedim. olgun davranmışım yani. beni ya da kardeşimi üzgün görünce çok üzülür, gece uyuyamaz ben bilirim. o gün benim moralim çok bozulmasına rağmen, ne kadar istemesem de belli etmiştim. sorduğunda da açıklayamadım, çok fazla üzülmesin diye. zaten biraz olsun içinin rahat olmasının bir sebebi de, artık dönülmeyecek duruma gelmiş bir hatayı benim kabullenip, pek üstüne gitmemem.

babamla aram nasıldır dersek, iyidir. kendisini severim. bir sorunum olursa da yapabileceği bir şeyse doğrudan ona giderim. ama farklı hayatlar yaşıyoruz ne yazık ki ve aramızda her zaman bir mesafe, bir uzaklık var. bunu da aşamıyoruz, pek mümkün değil.

ben en son oraya gittiğimde, benle hiç alakası olmayan bir hayata gittim, tanık oldum. "bizim" diyebileceğim hiçbir şey aslında tam olarak "bizim" değildi. aslında "biz" kimdi tanımlayamadım. hiç yaşamadığım iki kız ve kadın. minik çocuk ve damat. etraftan arkadaşlar. babamın hep "burası çok değerlenecek, sizin yeriniz. hayatınızı kurtaracak dediği" arsamsı yerdeyiz. piknik yapıyoruz. orası sizin derdi de, senede bir gittiğimiz yer ne kadar bizim olabilirdi. ben babama baba diyorum da, daha çok benim babammı, yoksa onunla daha uzun süre yaşayan kızların mı. benim çocuğum olduğumda dede olması gerekiyodu babamın ama olmadı.

maddi açıdan ben ve kardeşime çok daha fazla para harcandı. dedim ya özel okullar falan. kızların biri liseden sonrasına gitmedi evlendi, diğeri de iki yıllık bir bölüm okudu. onlara bizimki kadar imkan sağlamadı. ama bunların tabi ki tatmin etmesi mümkün değil.

soran olursa ben babasız büyüdüm diyorum. çünkü parkta oynayan baba ve çocuk bile görsem gözlerim doluyor ağlıyorum. zaten çok ağlıyorum. babam bu konular hakkında konuşmamız lazım diyince de hep ağlıyorum, konuşamıyoruz. erkek adam ağlamaz, ama ben bu konuya çok ağlıyorum. babalı oğullu filmleri de izleyemiyorum. soran olursa "benim için sorun değil yea, alıştım" desem de, aslında yaşamam gereken ama hiç yaşayamadığım bir hayatın özlemini çekiyorum.

benim açımdan durum böyle. ben olgun yaşa geldiğimde hatadan dönülemeyecek konumda olduğu için, kabullenmeyi seçtim. zaten insanın, öz babasını sevmemesi için çok daha fazla neden lazım. çoğu zaman teşekkür ettim, olumsuz durumları hiç göz önüne almadım. daha kötüsü de olabilirdi dedim. ama daha iyisini ağlamaktan dolayı pek düşünemedim.

son olarak başka bir konu, babam 7 ve 2 yaşındaki çocuklarını bırakacak kadar o kadınla yaşamayı istiyordu, aşıktı yani. peki sonradan ne oldu? sadece benim bildiklerimden 2 tane sevgilisi daha oldu. biriyle gezdi tozdu, sonra o evlenip çocuk yapmak isteyince ayrıldı. diğeri daha yeni, çocukların okulu bitsin her şeyi bırakıp onunla güneye gidicem emekliliğimi yaşıycam dedi bir dönem. tabi artık 50 yaşında, 33 yaşındaki enerjisi yok. yapamıyor.

çok dağınık yazarım, tekrar okudum zaten güzel de yazamamışım. ama kendi açımdan durumu umarım anlatabilmişimdir.

zaten aklında bu varsa,sen eşini ve çocuklarını mutlu edemezsin,bence maddi olarak iki aileye de bakabileceksen git,kazanan ailen olur,senden kurtulacakları için

klişe olacak belki ama bir gün çocuklarınız annesi de ilk aşkıyla denk gelirse o zaman enine boyuna düşünürsünüz yaşadığınız şu süreci.

cocuklarinin yaslari cok onemli.
33 yasindaysan, en iyi ihtimal en buyuk cocugun su an 13 yasinda olur. karini sevmiyor olabilirsin ama cocuklarini bu dunyada kendinden bile daha degerli olmasi gerekir.
sonucta evliligin kotu olsa da, ayrilma sureci cocuklar uzerinde tamiri mumkun olmayan sonuclar birakabilir. karindan nefret et ama o evliligi o cocuklarin icin lutfen yasat. annelerinden ayrilirsan, o cocuklarin velayeti annede kalacak, mahkeme sana hele de boyle bi durum oldugu icin o cocuklarin velayetini siksen vermiycek. o cocuklar anneden, babadan ayri, sudan cikmis balik gibi olacaklar.. birak buyusunler, sen o zamana kadar karinla evli kal ama ailene sahip cik. cocuklari da kendinden nefret ettirme.

bak, cocuklar cok masum, herseyden etkilenirler.. bu dunyaya gelmeyi onlar tercih etmedi, sen onlari zorla getirdin, onlara haksizlik etme. cocuklarinin idolu olan, 'erkek adam, baba' ol. kari gibi kivirtma.

gençliğinizi yaşamadan evlenmeyin.

okumadım ama, çeşit iyidir. bişey söylemene gerek yok. nasıl olsa yakalanırsın acemi hırsız.

büyük ihtimalle bu böyle devam edecek hep bi sürüncemede kalacaksınız olan eşinize ve çocuklarınıza olacak,bunun bi cevabı bi çözüm yolu da olduğunu sanmıyorum çünkü sevgilinizle bağınızı koparmayacağınızı düşünüyorum

la olum nasıl işlerle uğraşıyorsunuz. o 2 çocuğunu düşün bir bok yeme yazıktır günahtır. ilerde senden nefret edecekler aşkını kalbine göm eşine çocuklarına bak.

ya ben ya ailen diyen kadınla olur mu ya. filmlerde yok o kadar kötü karakterler. şunu düşün eski sevgilinle sevişme ihtimalin olmasa böyle bir şey yapar mıydın. sevişmekten de sıkılıcaksın malum.

sırf güzel durucak diye,bu dövmeyi mi yaptırmak istiyorsun cidden?

daha güzel birşey varsa önerilere açığım ama çokta hümanist bir insan olduğum söylenemz, yahudilerden nefret ederim, olayın siyasi yanına çok boş değilim, sadece tepkiler hakkında tavsite istiyorum, israil tarzı ülkelerde işim yok benim genelde güney amerika ve avrupa, fikirlerinizi merak ediyorum.

normal sartlarda kimse sirtini gormeyecek. yani en azindan pasaport vs isleri sirasinda. lakin disarida birisinin gozune batarsan basina bela alabilirsin.
aklinda bu varsa, bu vardir. zaten emin degilsen sirta boyle bir sey yaptirma.

ben görsem döverim mesela. tepki olarak.

@robin crusoe

Bu tarz aksiyonlara sebep olacak bir dövmeyse benim işime yarar,.

yaptır gitsin la. hayat senin vücut senin kim ne der?

mapusta aryan kardeşliğine girmekte sıkıntı çekmezsin.schillinger reyize selam.

bunlar yapılacak dövmeler değil. iki sene sonra pişman olur "ben ne yaptım böyle" dersin. siyasi düşünceler değişkendir, daha tam oturmamış kafan. ben lise 1'de falan böyle nazi kültürüne merak duyardım. ergenlikti yani..

@en iyi insan hic dogmamis olandir

Nazi kültürüne olan ilgi ile alaksı yok, hatta nazilerle ilgili pek ilgi ve merakım yok, ama genel anlamda ırkçılığımı temsil eder bu işaret yoksa sadece yahudileri ilgilendiren bir dövme mi, öyle pek kimseye danışmadım bu dövme olayını ama siyahi bir arkadaşım var mesela çok fazla siyasi şeyler konuşmayız aaba bu dövme onun tepkisini çeker mi. siyahi iş arkadaşlarımda oluyor, hatta psikopat çalışanlarımda oluyor, ciddiye alıp münakaşa çıksın istemem.

Yaş işler bunlar, ummadığın bir yerde başına olay açar.
Gereksiz risk.

almanya ve avusturya'da bu sembolü kullanmak ciddi suçtur bildiğim kadarıyla.ayrıca zencilerin de tepkisini çekersin tabi ki.nazi olup da zencileri seven ya da zenci olup nazileri seven hiç kimseyi görmedim.

american history x.

naziler ırkçıdır, almanyadaki türkler dahil göçmenlere saldırıp evlerini kundaklayanların da böyle dövmeleri var.

Ben bunun şu şekil değiştirip yaptirmak istiyorum, belki sende istersin.

Gamalı haç in olduğu yere , yuvarlagin içine, www.google.com.tr yaptirmak istiyorum

ayrıca bunu yapacak kaliteli bir dövmeci bulman da zor olabilir. zamanında bir turist benden geçici dövme olarak yapmamı istemişti, yapmadan göndermiştim.

sadece kuşu yaptıracaksan olur. nazi logosu sıkıntı yaratır.

yap tabi ki. senin gibileri damgalamak gerek. noldugun meydana ciksin diye. alnina falan yap bence. herkes gorsun.

almanyada ciddi sıkıntı yaratır. Rozetini bile takmak yasak

"ama genel anlamda ırkçılığımı temsil eder"

herkesi sadece insan olduğu için kabul edemeyen, ırkçılığı ile övüneni de ilk defa gördüm duyuru... bakalım, daha neler göreceğiz... lorenzen haklı, alnına yaptır...

Kimsede "ağa bu nedir" dememiş.. Troll adam takılmış gitmiş..

abi boşuna uğraşma değmez. daha yeni onboard ile denedik biz. hem guitar rig ile denedik hem de impulse response kullandık. leş gibi bir ses çıkıyor. ses kartı olmadan olacak gibi değil. cidden uğraşma.

trinitro haklı, öyle takayım çalayım olmuyor, external bir ses kartı lazım sana 200-250 lira civarı fiyatları

Guitar rig içinden asio4all'ı seçmen gerek, bak bu benim ses kartım diye.

@trinitrotoulen, Araya bir pedal koymayı deneyin bir daha denerseniz. Bypass'de durması bile yeter(true bypass olmamalı), dandik bir boss compressor mesela. Empedans eşitleyip toparlayabilir durumu. Mic-pre'li ses kartlarının empedans uyumundan başka bir artısı yok böyle bir kullanımda.

guitar rig onboard kartla verdiği tek ses "tıktıktıktıktıktık" veya "biiiiiiiiip" oluyor. en azından benim tecrübem bu. tersine amplitube onboardla oldukça istikrarlı çalışıyor, arada takılma yapıyor tabi ama standalone çalıştırıp kayıt yapmayınca genelde rahatsız etmiyor. asio ayarlarından buffer ayarıyla oynamayı deneyebilirsin.

programsız ses alamıyorsan görev çubuğunda ses ikonuna sağ tıkla kayıt özelliklerine gir mikrofona gelip varsayılan yap. sonra mikrofona çift tıkla,dinle'de bu cihazı dinle'yi işaretle, tamam de. guitar rig açıkken dinle yapmana gerek yok sadece mikrofonu varsayılan yapman gerekli.

edit: ayrıca skatheist in dediği gibi araya bir distortion veya comp pedalı koymak pc ye giren sesi düzenler bunun yanında onboard kart tonu iyi yakalayamadığı için programlardaki amfi gainleri çok cılız kalıyor ve progrmdan pedal eklersen de pc yi yorup takılmasına sebep oluyor o yüzden distortion'ı pedaldan alıyorum, hatta prosesörden pedal, amfi, reverb alıp sadece kabin ve mikrofonları programdan alıyorum çok güzel tonlar elde ediyorum.

o zaman araya koyulan pedalın çıkış empedansının girişten daha düşük olması gerektiğine dikkat etmek lazım. mesela şuna baktım
www.bossus.com

çıkış empedansı daha fazla. araya koysan ses daha da bozulacak.

r_u_h amplitube kullan diyorsun yani, peki ben güzel bi amfi alıp bu bilgisayarı adam gibi kullanabilir miyim? tek istediğim bilgisayara ses vermek ve böylece gitar konusunda kendimi geliştirebilmek.

bu arada iki saattir sözünü ettiğin tıktıktıktık efektini dinledikten sonra senden duymak süper geldi, demek ki "doğru" yoldayım.

amfiyi aldıktan sonra bilgisayarı kayıt için kullanacağını varsayıyorum. bazı amfilerin direk kulaklık veya jak çıkışı var, amfinde yoksa iyi bir mikrofon alıp pc'ye bağlaman gerekir ama kaliteli bir ses için yine iyi bir ses kartı gerekir. ama kendini geliştirmek istediğine göre gitarda kayıt yapıp yayınlayacak kadar iyi değilsin, amacın doğru çalıp çalmadığını dinlemek diye düşünüyorum. o zaman amfiye mikrofon dayamana bile gerek yok laptopun mikrofonuyla ortamdaki sesi kaydetsen bile idare eder.

ruh, kesinlikle kendimi geliştirmek istiyorum, yani gitarımın sesini bilgisayara aktarıp, bilgisayar programlarıyla notaları duymak istiyorum, DAHA O KONUYA GELEMEDİM AMA, sanırım notaları algılayan programlar var, akord yapma programları vs. bunları kaliteli bir mikrofonla elde etmem mümkün mü?

bilgisayarda mikrofon yok, kaliteli bi mikrofon almak her halukarda şart o halde.

akort aleti al bi tane 25 lira falan. metronomları da var, cep telefonundan küçük taşıması da rahat. her zaman bilgisayara bel bağlama. onun dışında notaları duymak için bişeye bağlamaya ihtiyacın yok, gitarın doğal sesiyle egzersiz daha bile iyi, kafa yormaz. ama ton almak için dediğim gibi amplitube işini görür. amfi alacaksan bilgisayarla olan tek işin kayıt olabilir.

@trinitrotoluen, DS-1'in çıkış empedansı gitardan daha düşük. 8k-15k arası gitarın çıkışı bütün potanslar açıkken. Volume potuna dokunduğun anda iyice fırlıyor değer.

DS-1'in çıkışı 1k ohm, çok daha düşük gitara nazaran. Daha da bozulmayacak ses (ds-1'in iğrençliğini es geçiyorum :) ).

bir kaç günlük sürede zor böyle kapsamlı bir proje ford da çalışan birini bulup bu bilgileri isteyebilirsiniz verirse tabi. diğeri için bir şeyler bulmanız çok daha zor. bu kadar bilgi toplayabilirseniz tezinizde hazır derleyin toplayın bundan tez yazın.

bunlara genel olarak mali tablolarından ulaşabilirsin. özellikle lamborghinininkine. genel olarak yabancılar bir mali tablo hazırlıyor 200 sayfa.

megafactories'in lamborghini bölümü var ama fazla detaylı bilgi yok, yine de izlemeye değer. böyle büyük firmalar üretim tekniklerini, kullandıkları makineleri falan pek paylaşmayı sevmezler. tedarikçileriyle bile birçok şeyi paylaşmazlar.

an itibari ile ben projemi bu bahsettiginiz konularin büyük kismini inceleyerek yapiyorum ama sirket bilgileri oldugundan paylasmam mümkün degil.

hoca 2-3 gün dediyse zaten önemsemeyecek yaptiklarinizi pek, yani sizden üstünkörü ordan burdan copy paste biseyler beklemis.

nette bolca bulursunuz.

sözünü ettiğin ablalar için bilgisayar eğil uçak mühendisi olman lazım.
onlar paraya ve yakışıklılığa bakıyor. sense sadece sempatiksin olmaz o iş.

yakışıklı ve karizmatik ve 24 yaşındayım. bilgisayar mühendisi değilim. fakat aynı durumdayız. neden mi? çünkü dışarı çıkmıyorum. 7/24 evdeyim. dışarı çıkmayınca dolayısıyla kızlarda eve gelmiyor :D çok takma yahu.

e hocam sen nasıl "taş gibi süper fizikli" kızlarla olmak istiyorsan, kendin gibi "normal" ablalara bakmak istemiyorsan, onların(taşların) da yüzeysel kriterlerine göre adam araması normal değil mi? kendin olmazsan hayatın ne anlamı var anasını satayım...

(bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi)
bi de para önemli diyollar.

şimdi sen taş gibi hatunlarla sadece dış görünüşleri yüzünden mi beraber olmak istiyorsun? taş gibi olup aklı başında, sevimli insanlar da oluyor. onlardan birine denk gelmen lazım. onun dışındaki kişiler için kısasa kısas diye düşünüyorum, sen taş gibi hatun istiyorsan onlar da taş gibi adam istiyor.

sen istiyor cekici kadin, sen cagiracak eskort.

öyle düşündüğün için öyle oluyor. kimse bu bilg. mühendisi bununla çıkmam demiyor. ilk bakışta ön yargı olabilir mühendisler genelde özensiz, dağınık, direkt düşünüp romantik olmayan ve nerd olduğu için. ama sen üstüne başına özen göster. bi de ben güzel kızlarla olamıyorum ezikliğini hissetme ve hissettirme. kadınlar bu ezikliği bi şekilde algılayıp kaçıyolar. sanki hayatın boyunca etrafın mankenlerle doluymuş, güzel kızlar senin için değişik bişey değilmiş gibi davran o zaman olur.

hep böyle kal.

PAra önemli, tip, karizma önemli.

Amaa karakter özgüven mevzuları daha daha önemli.

Şimdi bu hatunların karşılarına çıkan tiplerin hepsi aynı,

%80 abazan düz yurdum delikanlıları,

%10 ağzı laf yapan piçimsi veya piç bazen zengin ama bildiğimiz hepimizin kıl olduğu hayatı boyunca hatun götüren çağatay ulusoy tipleridir.

%10 maddi durum, sosyal statü, vb açılardan çok çok üst klas olan insanlar ki bu adamların tipleri pekte önemli değil, altında 100-200bin liralık araba herşeyi örter.

Hatunumuz genelde 2. tiplerle gençliğini geçirir gençliğinin son dönemlerinde 3. klasman insanlarla takılmaya başlar zira vakit yerleşme evlenme vaktidir.

Bazıları direkt 3. tipe sarar en baştan, onlar zaten hedeflerini belirlemiştir.

Ancak birde extraordiner dediğimiz 4. tipler vardır ki bu adamların tiplerinin über, paralarının süper olmasına gerek yoktur.

BU adam kendini eğitmiş yetiştirmiştir, akıllı lafını bilen adamdır. Özgüveni yüksektir, kızın peşinde salyalı finocuk gibi dolaşmaz, hatun psikolojisini çözmüştür, satranç oynarmış gibi çeşitli hamlelerle hatunu mat eder, elde edilmezlik hissini yayarak en çıtkırıldım, en süper hatunun bile ilgisini çeker, tavlayabilir. Espriden anlar, havasını bozmaz vb vb.

4. tip olabilirsin ama çok çaba uğraş ve zaman harcaman gerekir genç.

Ben de bunu anlamıyorum ha.

Tipim yok diyorsun ama taş gibi hatunlar bana baksın istiyorsun. Neden acaba?

Senden daha "tipsiz" bir kadın da kuvvetle muhtemel seninle olmak istiyor. Sen niye o tipsiz kadın olmuyorsan o daş gibi hatun da tam bu nedenle seninle olmuyor. Yani sorunun cevabını sen biliyorsun aslında.


Yaş da daha 24'müş. Bir gün geliyor ve aslında görebilirsen her kadının daş gibi olduğunu farkediyorsun.

aynen yazdıgın gibi izlemen lazım

neden o zaman 1999 da ki film bölüm I ?

(bkz: Google)

4-5-6-1-2-3-4-5-6

4-1-2-5-3-6

Ters baslamıslar cekmeye 1-2-3 ten baslarsan (ki ben öyle yapmıstım zamanında insan gibi sırasıyla izliyim diye) 4-5-6 ya gelince görüntüler cok boktan gelio insanın şevki kırılıo :D

çekildiği sırayla izleyeceksin kardeşim.

george lucas çekerken bilmiyor muydu doğru sırayı, bi bildiği var ki adamın böyle çekilmiş. sen de o sırayla izle işte.

4-5-6-1-2-3 izlemelisin. Ama bence episode1i izlemesen de olur. Ama sen izle:D

Hatta bu sirayla cekilmesinin sebebi episode1in bok gibi olmasidir, ticari zekadir george lucas!!! (Utanmadan iddaa ediyorum)

1-2-3-4-5-6 diye izlersen bazı şeylerin anlamı kalmaz. çekim sırasıyla izleyeceksin ki 4-5-6 da aklına takılanları öğreneceksin. ayrıca 1-2-3 ü daha önce izlersen eskilerin çekimleri efektleri falan yavan gelebilir tam zevk alamazsın.

bu konuyu zamanında tartıştık ve çeşitli masum denekler üzerinde de denedik, akla mantığa uygun olan 4-5-6-1-2-3

sakın kimseyi dinleme beni dinle bak.

1-2-3 yokmuş gibi davran, bak sanki o filmler yok sen 1983 yılındasın bunu soruyosun.

yani 4-5-6 tüm olaymış gibi izle, tamamen, yani 3 filmlik bir seri olarak bak.



sonra o 3 mükemmel film bitince, arkadaşına "lan ahmet star warsun öncesini çekmişler onları izleyelim" de (1-2-3 kötü demiyorum)


1-2-3 ten başla diyenleri, yok 4 1 5 6 2 6 1 diyenleri falan dinleme.


ne yapıyoruz? ilk 3 film yokmuş gibi, 4-5-6 da her şey olup bitiyomuş gibi izle

www.modelmekanik.com İletişime geçebilirsiniz belki. Solda da "tıkırdatmadan geçmeyin" kısmında linkler var. Belki araştırmanıza yardımı olur.

güneş enerjisi ile çalışan şeyler yapmaya çaılışın..telefon şarzları,fanlar vb..vb..vb.. ilerde işinize yarar..ayrıca yapılmış projeleri araştırın..motor yapıp ne yapacaksınız ki zaten?

bizim bölümde panoya asıyorlardı sürekli yarışma afişlerini. microsoft tabi ki yazılım yarışması yapar niye makine yarışması yapsın? tübitak'ın güneş ve hidrojen araba yarışmaları var bölüm başkanıyla konuşup takım oluşturarak resmi başvuru yapabilirsiniz. bunun dışında yine genellikle temiz enerjiyle ilgili yarışmalar çok oluyor. tabi artık ilgi temiz enerji de ve elektronikte o yüzden makineciye çok biişey düşmüyor. ama siz kendi kendinize bir şeyler yapabilirsiniz, illaki proje de olmayabilir autocad'i solidworks'ü falan adam gibi öğrenin önce, ingilizcenizi geliştirin daha 2. sınıftasını mekine elemanları bile görmediniz.

koşullarını hukukçu arkadaşlar bilir de, daha geçen hafta haberlerde dedi 49 bin kişi şartlı tahliye olmuşlar, onu diyorsan var yani güncel olarak.

türkiye'de ailesinden birinin cenazesi için çıkanlar oldu mesela mehmet haberal çıkmıştı annesinin cenazesi için. cezanın ağırlığına göre falan ayrı uygulamalar var mı bilmiyorum. amerika'da çocuğunun düğünü vesilesiyle de izinli çıkabiliyorlar bazı filmlerde gördüğümüz kadarıyla.

var. yarı açık cezaevleri için geçerli bildiğim kadarıyla. her gün imza vermek kaydıyla izinli çıkabiliyorlar.

Peki kontrolünü nasıl sağlıyorlar?
Kaçsan kaçar mısın yani?

Şartlı tahliye değil, böyle günlük izin gibi çıkmaktan bahsediyorum.

günlük imza ile sağlıyorlar işte. bir gün otobüste şoförle bir adam konuşurken dinlemiştim, adam yarı açık cezaevinden izinli çıkmıştı. anlatıyordu işte, şimdi imza atmaya gidiyorum filan diye. imza atmak mecburi, yoksa kaçak durumuna düşüyorsun. ha bir de hafif suçlar yer alıyor yarı açıkta. trafik kazalarına sebebiyet verenler filan.

tutuklularda izin olmuyor.sadece hükümlülerde. haberal hükümlü değil henüz o yüzden özel izinle çıkabiliyor.

cübbeli ahmet hoca da annesinin cenazesinde çıkmıştı 1 günlük ama o da tutuklu mu hükümlü mü bilmiyorum..

yıllık ufak bir miktar karşılığında organizatör lisansı alabilirsin ama üni organizatörlerinin genelde olmaz, kaçak çalışırlar çünkü takip edecek pek kimse olmaz, lisans daha çok büyük konser vs için lazım. sonra bağlantılar kurup parti cart curt düzenleyeceksin, afişler asacaksın falan filan. ama çevre çok önemli. ilk başlarda senin organizasyonun nasıl olacak bilinmediği için tanımadıklar pek gelmez, isim yapana kadar tanıdıkları ikna edip mekana doldurup memnun etmen lazım, sonra ismin kulaktan kulağa yayılır. o yüzden bütün gün o kafe senin bu kantin benim gezen, okulda herkesi tanıyan tipler yapar bu işleri.

www.radikal.com.tr

Anneden kalan bir bağışıklıktır. Doğuştan yani.

bana belli aralıklarla 3 aşı mı ne yapmışlardı, tek aşıda tutacağını sanmıyorum.

hastalığı kapar ama vücudu kendi kendine başa çıkar yani bir nevi aşının yapacağı şeyi kaptığı virüs yapar
ya da genetik olarak geçer - ben de bağışıklıyım, annem, kız kardeşlerim de. annemden mi geçti bilmeden geçirdik mi bilmiyoruz :)ben laboratuvar çalışanı olduğum için 10 yıldır kan testlerim yapılıyor ve antikor düzeyim hala yeterli seviyede...

babanın aşı olmasına gerek yok. aşı da illa 3 doz olmaz. ben doktorum tek doz oldum diğerlerini olmaya vaktim olmadı ama geçen baktığımda Anti-Hbs (+) idi. Yani önemli olan kaç doz olduğun değil.

1- evet. kotu zannedersin ama iyi bir olaya yol acar
2- arif olan demek akilli olan demek. allahin bir plani oldugunun farkinda olan demek. ani demek ise turkmence onu demektir. arif de allahi bu isleri yaparken izler. bu birinci benim cikarttigim anlam

ikinci anlami ise an-i derken zamani kastetmistir. o ani seyreder.

+senin kötü zannettiğin olaylarda bir hayır vardır demek istiyor.
+bu kötü olayı Allah'ın bir imtihanı olarak görüp sabredenden bahsetmiş orada.

bildiğimiz determinizmin, mutasavvıflarca yorumlanmasıdır.
yani her ne olduysa başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur.

senin idrakınla kötü olarak yorumladığın bir olay, aslında en iyisi o olduğu için öyle olmuştur ve sabredersen ardındaki güzelliği görebilirsin temalı bir eser.

1-her şeyde bir hayır vardır demek istiyor. kötü olaylar da hayırlara yol açar diyor.
2-arkasından gelen dizelere bakarsak zamandan bahsediyor, yani arif olan başına kötü bir şey geldiğinde yaygara çıkarmak yerine bekleyip zamanla iyi şeylere vesile olmasını görendir demek istiyor.

prosesör al hayatını yaşa
gitarı prosesörü bağlicaksın çıkışından da dönüştürücü ile ses sistemine bağlicaksın. böylece efektli ses elde etmiş olucaksın. eğer kaliteli bir prosesör alırsan direkt usb ile bilgisayara bağlarsın. bilgisayarın özelliklerinin hiçbir manası yok.

guitar rig ve asio4all kurup, gitarı line in den girip dünyada üretilmiş bütün soundlarla çalmaya devam ediyorsun. ama ayni olmaz yeaa diyenlere terlikle vurabilirsin. olmaz tabi ama yeni başlayan hatta çok üst düzey olmayan birinin beynini akıtacak soundlar elde edebilirsin. guitar rig i biraz araştır görceksin.

jak küçültücüyle bilgisayara bağla. mixcraft tarzı vst çalıştıran bir ses düzenleyici program kur, amplitube 3 indir ve vst olarak kur. böylece kayıt alabilirsin, alt yapı olarak mp3 falan koyup üzerine çalabilirsin. ama onboard ses kartı ile biraz kasabilir, arada takılma yapabilir.
kayıt yapmayacaksan amplitube'ü stand alone olarak kur, takılma daha az oluyor.

bunların haricinde ben amfisiz çalıyorum çoğu zaman, dersleri de genellikle amfisiz veriyorum. amfiyi al tak kur falan filan uğraşmadan hemen gitarı al çal hesabı. evde çok gürültü yoksa sıkıntı olmaz. tabi distortion'ı gazlamak istiyorum dersen yukarıdakileri uygula.

jak küçültücüyle gitarımı bilgisayarımın lineininden giriyorum, kulaklığımla da lineoutundan çıkıyorum, budur yani? bunun bilgisayara hiçbi zararı olmaz o halde?

süper sesler almayı düşünmüyorum elbette de merak ettiğim bu gösterdiğim hoparlörden mi daha iyi ses alırım yoksa orta kalite creative kulaklığımdan mı?

hoparlörlerden pek anlamam ben direk müzik setine bağlıyorum ama gördüğüm kadarıyla ufak bir şey, ses biraz cılız çıkabilir ama seni idare eder. kulaklığı da denersin hangisi hoşuna giderse kullanırsın.

bence hiç uğraşma bu işlerle,direk küçük ucuz bir amfi almaya bak

nasıl bir gitar alacaksın?

ibanez grg170dx alacağım.

amp almayı ertelemenin sebebi finansal meseleler değilse, amplifikatör almanı tavsiye ederim, bilgisayara bağlayarak da güzel ses elde edebilirsin ancak kullanacağın hoparlörler çıkışı ile amplifikatörün çıkışı arasında ton farkı olacaktır, en kötü ihtimalle bilgisayar ile kullanmayı denersin olmadı ampli alırsın.

skyrim oynamadıysan tavsiye ederim. dizi de sherlock, doctor who veya supernatural derim. izlememişsindir inşallah.

torchlight 2 çıktı baya sarıyor
orcs must die'ın da 2. si çıktı ikisini de oyna.
total war medieval 2

izlemediysen friends.

champix adli ilaci arastirmanizi oneririm. kullananan cogu kisi biraktigini soyluyor.

the walking dead

hem dizisini izle hem oyununu oyna

zaten dslr benzeri bir cihazla yapılıyor da o sahne tek dslr ile zor o iş aralıklı aynı anda resim çeken bir kaç makina kullanımalı.

filmde 360 derecelik yeşil arka plana gizlenmiş bi sürü kamerayla çekildi. sonradan ray sistemi çıkardılar bu tarz sahneler için. muhtemelen slow mo kamera ile dengeli bir ray üzerinde hızlıca karakterin etrafında döndürülüyor.

hocam temiz 3 tane bulurum kamerada mesele nasıl yapabileceğim? koşucam mı etrafta
ps. rayım falan yok tabi :D

incele bir fikir edinirsin;
www.youtube.com

oval bi slider belki olabilir. tabii onu bulup çekimi yapmaya harcayacağın eforun karşılığını verebilecek bi çekim olmaz. o teknik yarım dairelik bi alanda yer alan bir sürü fotoğraf makinesinin aynı anda fotoğraf çekmesi ve o fotoğrafların sırayla oynatılmasıyla oluyor.

şu şekilde çekildi o sahne:
www.youtube.com

www.eksisozluk.com

edit: tam 1 dk sonra göndermişim..

friendzone'a düşen liseliler yapıyor bunları bence. hoşlandıkları kızın sevgilisiyle arasının nasıl olduğunu öğrenmek için çıkartıyorlar. yoksa meme kanseriyle ne alakası var lan kadın evli olduğunu belirtince facebook 1 dolar yardım mı yapıyor yoksa?

evet mümkün yapan birileri vardı ama hatırlayamadım

alt liglerde var. en üst ligde de olur heralde. oyuncu teknik direktör.

kendini oyundan çıkaranları var bunları. dünyanın en geyik olayı.

Bir ara Hagi için böyle bir şey konuşulmuştu. Hagi Galatasaray'a ilk geldiği dönemde futbolcu lisansı devam ediyordu. Çıksın 45 dakika kadar oynasın dendi. Ancak olmadı öyle bir şey. Olabiliyor diye biliyorum.

beşiktaşlı yusuf şimşek hem hoca hem oyunculuk yaptı girip oyuna oynuyordu.

man united'da scholes yardımcı antrenör olarak başladı geçen sezona ama ferguson baktı yeri doldurulamıyo, arada oyuna aldı.

ilk insan Faruk vardı. Sigarayı atıp oyuna girdiydi.

en basit örneği aykut var istanbul spor'da yaptı sanırım. avrupa'da gianfranco zola var chelsea'de. hatırladıklarım bunlar ama yanılıyor da olabilirim...

zamanında trabzonspor'u eleyen rum takımının gürcü hocası temur ketsbaia. ilk hatırladığım o.