sinirlendirmemeye çalışırdım. bebek şampuanından verirdim bi'de. pambuk pambuk sakinleşir belki diye.

altıma sıçarım herhalde. hulk'ı bırak normal tanımadığım bi adam bile çıksa korkarım lan. ne işi var evimde?

geri eric bana olacaksa sakinleştirmeye çalışırdım.

kim odeyecek o kadar masrafi diye dusunurdum

bi kese atıp masaj yaparak rahatlatır ve bruce banner'a dönüşmesini beklerim.

penisini yalamaya başlardım.

selam verirdim önce.

bi kese atıver derim.

Birden nasıl çıkacak, neresine sığacak; bunlar da ayrı meseleler. Yıkanırken birden duvarı kırsa, içeri dalsa kırdığı duvardan bildiğin elime geçen ilk kumaş, havlu parçasını alıp diğer odalara doğru kaçardım. Az sakinleşince (hem ben hem o) neden banyo duvarımı kırdığını sorar, bunun parasını ödemesi gerektiğini belirtirdim. Sonra yollardım. Bana ne Hulktan.
Ha dersen birden Gambit çıksa, adamın helaliyim zaten, herkes bilir; isterse küvetimden çıkar isterse küvetimde yatar. Nışanlım, alyazmalım, böcügözlüm, kartoyuncusum, şehvenigözlüm ldfksdfkldf coşku.

mümkün.

sandwichlerin icine koymayi deneyin haslanmislari, ton baligi, misir etc ile, yumurta oranini arttirirsiniz.

Yerken burnunu kapat. koku alamazsan tat da alamıyormuşsun.

bu olay tamamen beyinle alakalı.önce zihnine;yumurta beyazının faydalı oldugunu,görünümünde bir gariplik olmadıgını ve tadının gayet güzel oldugunu sürekli iletmen gerek.bunu yumurta önündeyken de yapabilrsin ya da yemeden öncede.ilk denemede başarılı olamaman doğal önemli olan bu sağlıkla ilgiliyse kendine bu konuda telkinlemen olacaktır.

küçük parçalara ayırıp çignemeden yut.

ne güzel protein kaynağıdır o yumurta beyazı, bir kabda haşladığın yumurtayı küçük küçük bölüp hafif z.yağı, tuz, karabiber, kırmızıbiber ya da köri ile karıştırırsan güzel olur bence, kaşık kaşık götürürsün:) ha bunlar da mümkün değilse burnunu kapatıp 1-2 hamlede götürmeye bak derim.

yumurtanın yerine geçebilecek başka bi besin yok mu?şart mı yumurta?bence tiksindiğiniz bişeyi yemeyin.ben tiksindiğim bişeyi hayatta yiyemem.

Yumurtayi cirpinca sarisi ile beyazi karisiyor, bunu rahat yiyebiliyor musun?

Iyi bir teflon tavaya cirpilmis yumurtayi dokup ince, yagsiz ve ek malzemesiz bir omlet yapabilirsin. Yumurtayi doktukten sonra karistirirsan scrambled eggs olur ki o da guzeldir.

sadece sarısını ye.

evet yumurtadan başka bişey alma, mecburiyetten yiye yiye alışırsın. beyin de zararlı ve iğrennilecek bir şey olmadığını öğrenir.

aileden ayrı eve çıkınca bütün yemeklere alıştım. evde naz yaptığımı farkettim.

yumurtayı yemeyenlerin çoğu kokusunu osuruka benzetenlerdir. kokusunu sev.

patates salatasına parça pinçik edip karıştır.üzerine hafif limon dök.hiç cıvık kalmasın daha rahat yemek için,iyi pişir.mutlaka karabiber ek üzerine biraz,o ağır kokusunu alır.

bişeylerle harmanlayarak yenebilir hale gelir herhalde,fasulye pilaki falan gibi.veya nası olur bilmiyorum ama çeşitli soslar eşliğinde böyle ekmeğin arasında falan yersen sanki o kokusu azalırmış gibi geldi birden ama bilemedim tabi:)mantıksız da olabilir.

sorduğun soru da bir sıkıntı var, dünyadan uzaklığı niye hareket eden gözlemcilere göre değişsin?

ben başka türlü izah etmeye çalışayım, ışık hızı hiç bir koşuldan etkilenmez. şöyle ki; ışık hızı 300.000km/s, sen bir araçla 100.000km/s hızla giderken yanında geçen bir ışık ışınını 300.000-100.000=200.000km/s hızla görmeyi bekliyorsun, ama yine de ışık senden 300.000km/s ile uzaklaşacaktır. yani sabit gözlemci için de hareketli hatta ışık hızına yakın hızdaki gözlemci için bile ışık hızı 300.000km/s olur.

sen hala bağıl hızı v2-v1 metodu ile hesapladığına göre bunu hakettin;

en.wikipedia.org

1. ortalıkta 1 ses var. değişik 1 ses. büyük. duyanlar var.

2. dalga geçenler var.

3. ortak şeyden bahseden youtube videoları var. farklı ülkelerde farklı zamanlarda.

4. (bkz: haarp) a bağlayan var.

(bkz: 21 eylül 2012 istanbul'da duyulan enteresan ses)

entry'lerin %95'i daşşak geçiyor hiç boşa okuma zaten.

istanbul'u bilmem, ne nereye denk geliyor onu da bilmemen mantıklı açıklama marmaray tüneli içinde yapılan inşaat çalışmalarından geliyor olduğu.

marmaray'dan cikan sesin yayildigi alani bilmek lazim. o kadar genis alana nasil yayilir ya. sabahtan beri okuyorum bi tirstim amerika'da olacak mi diye bekliyorum gece gece

istanbul'da duyulan ses, bazı zamanlar almanya'da, finlandiya'da, orada burada da duyulmuş. bence en mantıklı açıklama, elektromanyetik dalgaların oluşturduğu ses olduğudur. yani doğal bir olaydan bahsediyoruz, tırsmanın alemi yok, kendim canlı duymadım ama internetten dinlediğim sesleri çok sevdim ben. keşke duysaydım da adam gibi ekipmanlarla kayıt alabilseydim.

yaklaşık 1 yıldır güneşteki manyetik etkinliğin artması ve güneş patlamaları sebebiyle atmosferin üst tabakalarında akustik dalgalar oluştuğunu söylüyorlar.

Resimdeki karışık renkten diyorum, iyi geceler..

lacivert

mor, mosmor :)

burda da mor. bazı yerlerde lacivert. yeşilimsi, bile...

bir düş sokağı sakinleri parçasıdır;

fizy.com

gece mavisi(parliament mavisi de denir)

(bkz: 28 days later)

zombieland =)

Zombieland i tek geçerim birde shaun of the dead i de izlemelisin

shaun of the dead saçmasapan bir film, izlemen gereken dawn of the dead.

zombieland
edit: ben yazana kadar herkes yazmış :) shaun of dead +1

(bkz: in the mouth of madness)

az ama öz zombi vardır, tavsiye ederim, sıçırtır.

28 weeks later, i am legend, rec 1-2 (ya da cakma holivud versiyonu Quarantine), resident evil serisi.

rec serisi
resident evil serisi
dod sno

duyuru'daki diğer zombi sorularını da araştırabilirsin

Ne alaka shaun of the dead muhtesem bir film. Ama turu komedi zombie. İmdb notuna da bakabilirsiniz.

valla imdb'ye baktım ben 6 vermişim shaun of the dead'e. çok bile. komedi desen komik değil, gerilim ya da korku hiç değil zaten. ingiliz komedisi olayı değil mevzu, komikliğini "ingiliz komedi anlayışı" çerçevesinde değerlendiriyorum, ona rağmen komik değil. bu kadar seviliyor olmasını da anlayabilmiş değilim.

aynı kafada olan zombieland oldukça keyifli bi film mesela.

Değil. Çok çekiyorsun.

çok sıkı veya gevşek doldurmuş olabilirsin. çok sert ve sık çekiyor olabilirsin. çok ısındığında koy kenarı soğusun sonra tekrar yak. çok ısınırsa hazna yanıp delinebilir, ayrıca su yapar o da birikinti yapar pipoda leş gibi koku ve tat kalır, sonraki içimlerini de etkiler. o kokuyu çıkarmaya uğraşırsın.

Ben bunu kullanıyorum.
www.evyap.com.tr

www.eksiduyuru.com

sıcak günlerde nivea balsam, diğer zamanlarda ve yüzün azıcık yanıp kaşıntıyı giderme ihtiyacı doğduğunda nivea silver protect after shave kullanıyorum.

bepanthen kullan

henüz alfa aşamasıdır o, oyun geliştiricileri veya gönüllüler oyunun hatalarını bulmak ve düzeltmek için oynayıp reklam olsun diye de oyun içi videosu çekmişlerdir.

evet sonra ben de aydım onu ama bendeki versiyonunda bi bok yapılmıyor. yükleyebileceğim patch'ler, haritalar varsa bildiğiniz lütfen paylaşın.

güney amerikaninda isin icinde oldugu, breaking bad.
gerci o kadar yok lan güney amerika orda.

bak simdi ben az ilgisiz bi örnek verdim ya, az sonra benim cevabima nazaran evrim gecircek cevaplar.

bi sonraki cevap, aaa breaking bad i seversen sopranos iyidir, lie to me de süperdir diicekler.

sonraki adam lie to me yi alicak baz olarak , suits diye bui dizi var süfer diicekler.

suits süper denince, adam eskilerden örnek vercek.

en son en sonunda kendini luz clarita örnegi okurken bulucaksin:)

(bkz: breaking bad)

iyi seyirler yo!

lie to me ve breaking bad i izledim yo!

suits o zaman abi hahaha :))

film olarak tanrı şehir. böyle bir dizi varsa da ben duymadım.

film olarak man on fire var.
kacirmamiydi la yoksa o.

expendables var bide arkasina expendables 2 yi koyar dizi niyetine seyredebilirsin ama.

pulp fiction da var ama o güney amerikada degil.

pulp fiction seversen ama snatch, layer cake i filanda seversin.

the wire ve the shield meksikalılar filan var:)) ikisi de muhteşemdir.

sons of anarchy

güney amerikada geçmiyor ama latinlerin ayrı çetesi (mayans)
zencilerin ayrı çetesi (niners)
federaller
yerel polis
uyuşturucu, silah kaçakçılığı mevzuları
entrika, kumpas
her bir bokun olduğu, aksiyonu çok çok olmasa da yine de iyi olan dizi var. ayrıca sezonlar ilerledikçe dizinin anlatımı da sertleşmeye başlıyor.
yer yer geyik de var
var da var işte

motosiklet çetelerine garezim var seyretmem dersen
eskilerden
oz
the shield
hepsinde bunlar mevcut

(bkz: six feet under)
(bkz: treme)
(bkz: dexter)

kimse yazmamış, yazılmış olmasını da beklememiştim gerçi.

(bkz: kingpin) www.imdb.com

sadece bağımlılık kısmında eksiklik olur, 6 bölümdü.

2 ayda bir.pisliğin tekiyim ama uzun sakal seviyorum.berberde tıraş oluyorum.

7 yıldır jiletle tıraş olmadım. hep makine ile oluyorum. haftada bir veya haftada iki defa oluyorum. fazla uzamıyo benim sakal. hep kirli sakal var yani.

haftada 4-5 kez, gillette mach... bişeydi tam hatırlamıyorum, bir kartuş 2-3 ay arası gidiyor

Her pazar Mach 3 ile traş oluyorum. Bıçak baya dayanıyor. Aylarca diyebilirim. Tabi ilk traş ile son traş arasında zorluk farkı oluyor. Tahriş vs.

2 günde bir, keyfime göre çelik ustura yahut perma, astra, polsilver jiletlerinden birini seçiyorum. polsilver 2, diǧerleri tek tıraş ediyor.
selamlar.

15 günde bir. mach3. çok hafta gidiyor.

makinayla kirli stayla. genelde 2 haftada 1

makine ile oluyorum. haftada bi iki kere.

2-3 günde bir traş oluyorum. permasharp super kullanıyorum her biri 2 3 traş gidiyor. 5 tanesi 1,50 tl.

mach 3 haftada 1

20 günde bir falan. mach3. vallahi şöyle diyeyim 4 yıldır aynı jileti kullanıyorum toplamda 10 kez değiştirmemişimdir jiletini.

iki günde bir. mach 5 kullanıyorum, 10-12 traş sonrası iyi kesmemeye başlayınca değiştiriyorum.

gillette fusion. iki üç günde bir traş olurum. bir iki ay gider sanırım. ne zaman rahatsız ederse o zaman değiştiririm bıçağı.

peynirli soğanlı

acılı tabi ki

sour cream and onion

yeşil olanı. sour cream ve soğanlıdan.

paprika

sade olanı yani kırmızısı.

ben ruffles'ı da sade severim. klasik bir adamım.

Yesili iyidir superdir.

sadesi ve barbekülüsü ;)

açık yeşil kutulu, öyle :)

sadesi. yeşili hiç sevmem sarıya katlanabilirim. diğerlerini denemedim sanırım.

texas bbq sauce

tabiki en pis olanı; sour cream, onion:)

orjinal kırmızı paketi seven bir ben mi varım?

sour cream and onion

breaking bad'le ilgili olabilir.

breaking bad'de meth nasıl geçiyor peki, bir anlamı, bir göndermesi var mı meth'in?

breaking bad tamamen meth üreten bir öğretmen üzerine bir dizi zaten bildiğim kadarıyla..

(bkz: metamfetamin)

meth kuvvetli bir kimyasal uyuşturucu. breaking bad sayesinde meşhur oldu sadece. blue meth ise sadece walter white in üretebildiği efsane bir türü bu uyuşturucunun. yüzde 99 saf uyuşturucu halidir blue meth. en iyisi yani

meth amerika'da oldukca yaygin kullanimi olan "sert" bir uyusturucu.

breaking bad'den bagimsiz olarak genel 9gag akimindaki uyusturucunun esprilere malzeme olmasindan cok farkli degil"dir" mevzu.

www.youtube.com

www.youtube.com (biraz ses aç)

İsteğinize cevap olmayacak; ama bilginiz olsun diye söylemek istedim: paylaştığınız şarkı bir Alphaville cover'ı. Orijinali çok daha farklı; ama belki onu da dinlemek ve bilmek istersiniz.

www.youtube.com

the avett brothers - january wedding

www.youtube.com
www.youtube.com

@djarwi teşekkürler şarkının orjinalini biliyorum ama tarz olarak böyle yumşak yumşak ohh mis

onların gelmesine baya var 2013 ikinci çeyreği olur diye tahmin ediyorum. halihazırda gidip fluence otomobili test sürüşüne de çıkarabilirsin. başka markaların çok daha iyi otomobilleri var özellikle kia ve ford çok güzel teknolojiler geliştirmiş menzilleri şarj sistemi sayesinde uzatılmış daha ekonomik olmuşlar falan. onlar da 2013ün son iki çeyreğine gelecek diyorlar hatta kia 1 adet hidrojenli "duman yerine su üreten" otomobilini de tanıtım için bu şubatta yollayacaktı en son. halihazırda son derece dandik elektirikli çin otoları da var 20bine falan. bu bahsettiğim araçlar ise 55binden başlıyor tahmini rakamlara göre 60bin€'a kadar çıkıyor türkiye satış planları bu yönde. ama eğer devlet diğer avrupa devletleri gibi teşfik için vergileri kaldırırsa yada azaltırsa 10-15bin değer kaybına uğrayabilir ki harika olur bu

elektrikli arabaların şu anki durumu almak için akıllı adamın yapacağı iş değil. hem kendi fiyatı pahalı, hem aküleri için kira alıyor, hem garajında şarj ünitesi olması gerekiyor, yoksa kurması para kurulması için tesisat tetkiki yapılması para. bunun üzerine çekişi güçlü olmayan ve 100 km de bir şarj etmen gereken yoksa yolda kalacağın bir araba. en az 5 senesi var adam gibi tasarruf yapılacak elektrikli arabaların gelmesine.

Bir spoiler falan bir şey yaz tepeye.

evet bi spoiler yazıver tepeye.

vader zaten olayın farkında. güç'te bunu hissediyor ama çaktırmıyor. www.youtube.com şurada göreceğin gibi imparator "skywalker'ın oğlu jedi olmamalı" diyor. yani darth vader olduğu gün anakin kimliğini terketmişti ve oğlu olması onun için bir şey ifade etmemeliydi. en azında imparatora o şekilde göstermeliydi ki kendi tarafına çekme bahanesiyle yaşamasını sağlasın. tabi iki arada bi derede kalıyor sürekli. yani vader olarak umursamamakla umursamak arasında gidip geliyor. hem imparatorun uşağı olarak bir müttefik kazandırmayı düşünebilir hem de oğlununun ölmesini engelleyebilir.
edit: yani vader o sahneden önce luke'un oğlu olduğunun farkında. filmin başında "skywalker onlarla birlikte" diyor. güç'ün kuvvetli olması, soyadının skywalker olması ve yoluna çıktığı için ona odaklanmasıyla bağı hissetmesi zaten farkına varmasını sağlamıştır. leia'yı ise 6. filmde luke'un hislerinden farkediyor.

2. soruna gelince ilk film yazıldığında 2. film bile ortada yoktu ki zaten senaryo hatası çok fazla var, fazla detaylı düşünülmemiş. ama kenobi'nin hatırlamadığını çıkartamayız. jedi için bağlanmak yoktur o yüzden robot sadece bir robottur, üzerine düşmemiş olabilir. zaten ortada çaktırmaması gereken bir geçmiş ve düşünmesi gereken daha büyük sorunlar var. ayrıca artoo evrendeki tek r2d2 modeli değil.

güç'te bunu hissediyorsa leia'nın da kızı olduğunu hissetmesi gerekmez miydi? onu da hissetmiyor muydu? @ruh dediğini anladım ama ne bileyim insan bi "luke benim oğlummuş huaaaaaa" diye bi tepki bekliyor :p
artoo evrendeki tek r2d2 modeli değil ama yanında c3po da var, yanında c3po'yla gezen tek artoo vardır bence. tamam o zaman bunu da senaryo hatası olarak algılayalım.
ayrıca sw izlemeyen kaldı mı lan? yine de koyalım sıpoylırı bakalım.

üstteki cevabıma edit olarak ekledikten sonra gördüm sorunu. yani leia odaklanması gereken bir savaşçı değildi, gücü kullanmıyordu, diplomattı ama luke savaşçı olduğu, kahraman ve lider haline geldiği için güç'te onu takip etmesi mantıklı.

yine de senaryoda hatalar olduğu için çok mantık aramamak lazım. bazı şeyleri kitaplar ve çizgi romanlarda açıklamışlar falan ama yine de çelişkiler oluyor. uzay boşluğunda yer çekimi yokken bütün gemilerin sanki yer çekimi varmış gibi aynı eksende dik durmaları falan var :)

çok büyük göte geleceğinizi gösterir.

zenci olmak istediginize isaret eder.

gusul abdest farz oldu demektir

@zombie0

hacı olaya girmeden rüya bitti sıkıntı yok.

rüyanda bile en fazla ön sevişirsin anlamına da gelebilir.

milliyet.com'a gereğinden fazla giriyosun anlamına gelir.

evleneceksiniz

ağır abaza olduğunuzu gösterir efenim. ama iyimiş yinede,takdir ettim

gandalf piposu panpa bu

tip olarak benim hoşuma gitmedi ama ben klasikçiyim öyle değişik şeylere pek gelemem o yüzden beğendiysen sen takıl panpa keyfini sen yaşayacaksın sonuçta. uzun pipolar biraz zor oluyormuş o yüzden ilk pipon olacaksa normal boyutlarda ufak bir şeyle başla.

ağızlık kısmından anladığım kadarıyla balsa veya karbon filtre takılamaz buna ama metal filtrelerden olabilir belki, emin değilim. filtre yoksa çabuk ıslanma ve ısınma yapabilir, ağzına tütün gelebilir ama filtresizken aromanın daha iyi geldiği de bir gerçek.

yanlışlardasın kirpit. aynı kuralı otoyollara da uygularsan mantıksızlık ortaya çıkar. hızlı gidenler soldan yavaş gidenler sağ şeritten gidiyor. yani senin mantığınla yollar %50 veya &33 daha az araç alıyor ve trafik sorunu yaşanıyor gibi bir şey. yürüyen merdivenlerde dikkat edersen binerken sıra falan olmuyor. hatta izmirde yaşıyorsan seni metro üyol durağına davet ediyorum. devasa uzunlukta merdivenler var ve sanırım yürümeyen merdiven seçeneği yok. toplamda 2 upuzun merdivenden sonra metroya veya yer yüzüne ulaşıyorsun. hatta 2 adette kısa merdiven vardı galiba epeydir kullanmadığımdan hatırlamıyorum.iddianızın aksine sağda duranlar ve soldan ekstra yürüynlerle daha çok insan alıyor bu nalet olası merdivenler.

Teoride öyle ama pratikte öyle olmuyor. Yürüyen merdivende sürekli bir insan sirkülasyonu olduğu için normal şartlar altında yürüyen merdiven dolu olmuyor ve sağ tarafta boş yer oluyor. Bu durumda illa solda duranlar biraz rahatsız edici bence.

Tabii ki kalabalık oldu mu kimse "Soldan hızlı gidicem, sağda dursunlar" demiyor ama merdiven boşken, insanların dama tahtası dizilimine sahip olması sinir bozucu bir şey.

Bu arada ben yürüyen merdivende yürümem, sağda dururum insan gibi.

50 kişi merdivene eksik binmiyor, bilakis sol taraftakiler yürürken daha fazla kişi kullanmış oluyor merdiveni.
sağda beklemek zorunda kalanlar ise soldan sağa geçerken en fazla 1-2 saniye kaybeder.
kim bencil acaba?
rusya daki yürüyen merdivenlerde- ki aşağı inmesi 5 dk falan sürer- yürüyen merdivende sol tarafta mal gibi bekleyenleri uyarmakla görevli çalışanlar var. adamların tek işi bu.

* mod on
yürürken çıktığın/indiğin 3,50 merdiven rıht yüksekliği+basamak genişliği ortalama)
yürüyenlerde aynı işleme 1 basamak karşılığında denk geliyor.
* mod off

ayrıca şahsen insanlar dururken merdivende yürüme bandında falan çok komik geliyorlar.

sonuna kadar katılıyorum. yürüyerek çıkacaksam normal merdiveni kullanırım, kimseyi rahatsız etmem. Yürüyen merdivende de paşa paşa dururum merdiven sen yürüme diye yapılmış zaten. 5 adım az atmak için böyle bir kültür yaratılmış olması mantık sınırlarının tamamen dışında. akıllılar ya ben den önce binecekler metroya. 15 saniye sonra vagonda yan yana duruyoruz.

Anam ben ne cahal kalmışım bu dünyada :) yürüyen merdivende, duracakların sağda durduğunu, ekstradan yürüyüp gideceklerin de soldan yol aldığını ilk defa duydum. Zibilyon kere kullandığım o alette de daha önce hiç sağı solu yardırarak koşa koşa çıkmaya çalışan kimseyi görmedim. Yoksa ben Mars'ta mıyım? Herkes biner ve yukarı çıkar, kalabalıksa zaten koşturamazsın, değilse de insanlara takılmak gibi bir sorununun olmaz.

filmlerde falan rastgeldiğimiz bir elemanı takipte metro geçişlerinde elemanı kaybetmemek için bile önem arzediyor solun boş olması:) artık modern kent hayatında 3-5-10 saniye önemli hale gelmiş. ha bir de örneğin bir hatunun fordçu-abaza bir tip varsa arkasında 1 dakika süren bir merdiven macerası bile ızdırap olsa gerek, soldan yardırma ile bir nebze daha rahat edebilir insan.

soldakilerin yurumesiyle yuruyen merdivenin kalabalik zaman diliminde tasimis olacagi insan sayisi artmis olacak. 50 kisi kalmayacak.

otoyol ornegi de guzel orneklemis daha rahat anlayasiniz diye.

hafif oturup sistem modellemesi mantigiyla bakilsa, objektif dusunulse gorulebilecek seyler bunlar.

pardon gecebilir miyim diye seslenenlerden biriyim.

otoyol örneği iyi olmuş da dediğiniz sistem alternatifi olmayan, tek çıkışın yürüyen merdiven olduğu durumlarda mantıklı. otoyolun bir başka alternatifi olsa haklısınız, onun başka bir alternatifi yok, daha hızlı gidene yol açmak lazım. kimse size illa yürüyen merdivende dur, tıngır tıngır çık demyior ki, sabit merdivenden çık?

inanmazsınız ama kalabalıkta bile "solda durmayın ben koşayım" diyenler mevcut. kızılay metro istasyonunun çıkışına yazı bile asmışlar ki kızılay metro istasyonunun çıkışlarını bilen bilir ben anlatmayayım. "kuyruk olmuyor" diyenler gelsin bi görsün.

ayrıca da herkes sol şeridi boş bırakıp sağda dursa gören de zanneder soldaki boşluktan gürül gürül adam yürüyor. belki 2-3 kişi yürür oradan, merdivenin solu boş boş durur. bu "solda durmayın" diyenler de o 2-3 kişi olur zaten. zira yine ankara'daki bilumum metro istasyonunda merdiven bomboşken bile daha fazlasını görmedim.

peki niye normal merdivenden yürümediğinizi sorabilir miyim? hususi saniye tutarak ölçtüm yine kızılay istasyonunda, trenden inip yeryüzüne varmam (3 kat) tüm yürüyen merdivenlerde beklemek ve yürüyen merdivende koşmak arasında 1,5 dakika falan fark ediyor. yürüyen merdivenden koşmak ile sabit merdivenden koşmak arasındaki fark ise taş çatlasın 30 saniye. hatta ikişer üçer atlayarak çıkarsanız yürüyen merdivenden daha hızlı bile çıkıyorsunuz. yürüyen merdivenin basamakları geniş olduğu için ikişer üçer atlamak zor. ama biraz yoruyor.

sen yorulmayacaksın ve sadece 30 saniye kazanacaksın diye niye insanları hizaya sokuyorsun ki buyur sabit taraftan koş, azıcık yorul ve sadece 30 saniye kaybet. hatta hızlı koşarsan erken bile varırsın. hem yorulmayayım, hem hızlı çıkayım, herkes de bana yol versin. engelli asansörü de var, en hızlı o çıkıyor. zerre kadar da yormuyor?

ha diyorsanız ki "yürüyen merdivenden başka sabit merdiven yok, tek yol yürüyen merdiven", o zaman sonuna kadar haklısınız.

50 basamaklık bir yer için;
yürüyen merdivende 20 adım atarak o mesafeyi çıkarken,
normal merdivende 50 adım atarak çıkarsınız.

yürüyen merdivende bir adım için bir birim yorucuyken,
normal merdivende üç-dört birim yorucudur.

o saniyeler bazı insanlar için sandığınızdan daha değerli olabilir.
önümdeki insanların ter kokularını çekmekten hoşlanmıyorum.
önümdeki arkamdaki insanların gerizekalıca ve bağırakak konuşmalarına maruz kalmaktan da hoşlanmıyorum.
müzik dinlemesini bilmeyenlerin saygısızlığına da maruz kalmak istemiyorum.

yarım adım ile sağda durma herkes için çözüm oluyorken, bunun bu kadar sorun olmasını da ben anlamıyorum.

***
ekleme:
kitap okuyorsam ve yukarıda sebeplerden herhangi birisi mevcut DEĞİLSE sağda dururum, diğer hallerde ve/veya acelem varsa soldan geçerim.

@holy diver: peki bunların hiçbirini istemiyorsan normal merdivenden çık tutan mı var? haa onca şey istiyorum, bir de yorulmayayım istiyorum. hepsini de aynı anda istiyorum. bence bu kadarı fazla.

boş merdivende sağda dur, nerede istersen dur. kalabalık olmayan merdivende zaten nerede durursan dur çok fazla makas atmadan çıakrsın yukarı yürüyerek. ama kalabalık merdiven. makaslaya makaslaya çıkamayacağın kadar kalabalık demek ki. hesap yapmışsın, ben de yapayım. kalabalık bir metro çıkışında 50 basamaklı merdivene yan yana durarak 100 kişi biner. sol şeridi boş bırakırsan 50 kişi biner. metrodan 120 kişi indiyse, o merdiven 100 tanesini tek seferde yukarı taşır. solda durmadan merdivene binerlerse 50 kişi merdivene biner, en yukarıdaki tepeye vardığında daha 51. kişi daha en aşağıda merdivene yeni biniyor olur, 100. kişi ise epey gerilerde olur. niye? kalan 20 kişi daha az yorularak azıcık daha hızlı çıkabilsin diye mi? mantıklı mı peki?

@kibritsuyu,

evet tutan var valla;) 160cm ve 47 kiloyum. ve sırtımda da sürekli bir sırt çantası oluyor genelde kitaplar,vs olan. ve beni yoruyor o kadar merdiveni çıkmak. ama yürüyen merdivenin hızıyla çıktığım/indiğim zaman o kadar yorulmuyorum.

ve saydığım diğer sebepler de bu yorulmadan daha da önemli bir yere sahip. işe gidip gelirken metroyu kullanıyorum. daha biraz önce gelirken, arkamda duran kişinin hemen altta basamakta durup ağzımın içine girmesinni verdiği rahatsızlığı burada hangi kelimelerle hangi cümlelerle anlatabilirim acaba bilmiyorum ki. aslında ben anlatabilsem de anlaşılacağından o kadar şüpheliyim ki... insanlar daha "özel alan" diye bir şeyden haberdar değil, bunu kadını da erkeği de yapıyor. ve istanbul'un maslak gibi en büyük en lüks iş alanlarından birinden bahsediyorum. her sabah/akşam birileriyle tartışayım mı, özel alandan haberleri olmadığı için ağzımın içine girdiklerinden dolayı?

artı, hiç taksim metrosunun maslak çıkışını iş saatlerinde kullandın mı bilmiyorum ama insanların o kalabalığını ve sağda durmak için nasıl sıra oluşturduğunu görmek lazım. bak soldan gitmek için bile değil, sırf beklemek için.

"hem bla bla bla hem de bla bla istiyorsun" tarzı bir şey söylemişsin ya;
benim (ve benim gibi düşünen hatta hali hazırda yıllardır da uygulayan) kişilerin bu davranışları beklemek isteyenlerin hiç birine bir zararı yok ki? 20 cm sağa kaymak mı bu kadar büyük dert olan. sanki bekleyen kişilerden dünyanın en büyük lütfunu istemişiz gibi ifade etmişsin. solda bekleyen insanlar da oluyor, ben onlara denk gelince ya bekliyorum ya da müsaitse yol istiyorum. senin gibi birine denk gelirse ve negatif bir şeyler sayarsa zaten "peki" diyerek beklerim, konuyu uzatmam bile.

neyse, ben seni gördüğüm zaman sağda beklerim bundan sonra, yeter ki senin istediğin olsun;)

****
önemli bir noktayı eklemeyi unutmuşum;

insanların saygısızlıklarına dair saydığım o maddelerde; bahsettiğim insanların görgüsüzlükleri/saygısızlıkları/medeniyetsizlikleri/yetersizlikleri olarak görmek yerine, insanların saygısızlıklarına maruz kalmak istemiyorsam normal merdivenden çıkmam gerektiğini düşünerek o saydığım şeyleri meşrulaştırma mantığı da derin düşüncelere gark etmedi değil.

o maddeler bile bana soldan geçme hakkını veremedi yani, tüh ya;)

öğrendiklerimi tekrarlıyorum; yürüyen merdiven kullanmak istiyorsam mutlaka durmak zorundayım ve diğer insanların yapacağı her türlü görgüsüzlük ve terbiyesizliğe boyun eğeceğim, bağırarak yaptıkları konuşmaları dinleyeceğim, kulaklıktan zorla bana da dinletmek isteyenlerin müzik olmaktan çıkmış gürültülerini dinleyeceğim ve ağzımın içine giren insanların pis kokularını çekeceğim (burnum fazla hassas).

namaste,

kulağa çok saçma geliyor büyük ihtimalde öyledir zaten, fosit yakıtlarıyla kazanılan enerjinin atmosfere verdiği zarar zaten bilinyor, temiz, sürekli ve bedava enerji sağlayan güneş, rüzgar gibi enerji çeşitleri gün gelicek bütün dünyada kullanılacak.

güneş panelinden kastın fotovoltaik panellerse, zaten onların üretimi doğanın canına okuyor.

www.livescience.com


su ısıtmak için kullanılanları değerlendirirken, panelin üretimi sırasında harcanan enerji ve atıklar ile absorbe ettiği enerjiye karşılık elde edilen enerjinin (verim) , fosil yakıtlarla elde edilmesi durumunda ne kadar atık çıkardı onu düşünmek lazım.

bol güneşli yerlerde su ısıtma amaçlı panellerin kullanımının, fosil yakıtlara göre her türlü daha az zararlı olduğunu düşünüyorum.

gereğinden fazla güneş ışınının atmosferde hapsolması yüzünden sera gazı etkisi, küresel ısınma cart curt oluyor. Dediğin gibi bir şey olsa daha sağlıklı bile olabilir. gelen ışınlar ısıtıcı panelse ısı bırakıyor abosrbe etme yok, fotovolatik panelse elektron hareketi sağlıyor. fotovoltaik panelde ne kadarının yansıdığından emin değilim ama cam panel sonuçta öyle etki edecek bir durum olduğunu sanmıyorum.

aynen öyle bi etki var ama sadece solar panel etkisi degil.

yani yanlis sekilde ormanlastirma fazla isinin yer yüzünde kalmasina neden olur mesela.

@nop veridiğin link de fotovoltaik panellerin üretiminde doğaya zararlı atıklar oluşsa da kömürlü termik santrallerin 300 de 1 i kadar atık yaydığını ve tüm fosil yakıtlar fotovoltaik ile değiştirilse hava kirliliğinin yüzde 90 azalacağını söylüyor.

bahsettiginiz sekilde bir zarar, uzaya (hatta aya) gunes panelleri yapilip mikrodalga yoluyla dunyaya iletim yapan uydular sonucu oluyor.

dogal sartlarda dunyaya ulasmayacak enerji, sisteme disaridan eklenmis oluyor.

dunyada gunes paneli kullanmak alternatif enerjenin en iyi cozumu degil, fuzyon reaktoru + hidrojen dongusu en temizi. tabii butun bunlar bizim nesile yetismiyor.

@r_u_h

"fotovoltaik panel vs fosil yakıt" karşılaştırması için değil, "fotovoltaik panel vs su ısıtıcı güneş paneli"

karşılaştırması için o linki verdim zaten. kullanabildiğimiz yerlerde, güneş enerjisini doğrudan ısıtma amaçlı kullanmak en temiz en ucuz ve en pratiği diye düşünüyorum.


fotovoltaikler fosil yakıtlara göre tabi ki daha temiz ama tamamen masum da değiller.

güneş enerjisinden elektrik üretiminde umudum solar chimney tekniğinin insanoğlu tarafından iyice geliştirilip kullanılabilmesi.

www.youtube.com

ne bombası?

patlayınca etrafa saçılıp tahrip gücü yüksek olsun diye metalle kaplıdır mesela, onun ağırlığı olabilir. yani sadece patlayan kısım değil.

Metal parçaları çivi vs. Parça tesirli oluyor işte böylece. Patlayan kısım daha azdır.Genelde o basınçla dağılacak parçalardır ağırlık.

Not: Bomba uzmanı ya da terörist değilim.

tahrip gücünü arttırmak için içine çivi, cam parçası falan koyuyorlar.

@kibrit suyu

bingöl'deki bombanın yüz kilo olduğunu duyunca merak ettim.uzaktan kumandalı bombaydı.

veya 100 kiloluk patlayıcı madde yakalandı diye haber yapılan maddelerden, yakalanmasalar bundan belki 7-8 tane çıkartacak olabilirler.

Patlayıcı yapımında kullanılan gübre ve demir parçalar o kadar ağırlığı oluşturur muhtemelen de 50kg lık çuvallarda satılan gübreyle hazırlanmıştır, gübrenin adını da vermeyeyim zaten genelde gazete ve televizyonda bahsedilir, duymuştur çoğu kimse.

bana avrupa yakasindaki selin'mis gibi geliyor bunu baslatan. ya da deermisim diyen iki tip vardi. neydi lan onlarin isimleri?

edit: kankigiller o elemanlarin adi.

evrim ile ilgili sanırım, 8-10 yaşında çocuklarda bile görmek mümkün artık, klavyede yazdığımız gibi yarım yamalak konuşmaya başladığımız için ben normal karşılıyorum.yeni nesilin bizim gibi olmasını beklemek anlamsız olur.

2000 öncesinde de yaygın olmamakla birlikte vardı, onun için avrupa yakası olamaz bence. ayrıca yarım yamalak yazdığımız için konuşmaktan öte, yarım yamalak konuştuğumuz için de yazıyoruz gibime geliyor, ikisi birbirini tetikliyor bence ve sonuç olarak orijini o da olmamalı.

selin zaten var olan tiplerin karükatürize edilmiş haliydi. yabancı dizilerde falan da görüyoruz öyle liseli tipler. yurtdışına giden zengin liseliler orada kapıp getirip yaygınlaştırmış olabilirler.

en lezzetlisi Erikli

lezzet: nestle (kişisel görüşüm)
sağlık: sağlık (belediye için analiz etmişti bizim arkadaşlar)

pınar madran.

not: aydınlıyım. suyun çıktığı yerden bile su içtim. fabrika bozdoğan'da zaten.

daha iyisi için.
zemzem suyu.

en iyi su, buzdağı suyu imiş. yani buzdağlarından koparılıp eritilen buzlar en iyi suyu oluşturuyormuş. saf suya en yakın su bu imiş.

erikli panpa

atatürk orman çiftliği elmacık su çıkardı. damacana ve şişelerinde o zararlı maddeden yokmuş, vs baya övünüyor, onu da denedikten sonra kararımı vereceğim.
onun dışında pınar, erikli, badem.

herkes negatif düşünse de benim için

nestle.

erikli.
bi de safsuyun herhangi bi yararının olmadığını, aksine dozunda mineral içermesi gerektiğini biliyodum ben.

erikli +1 yazmayı boynumun borcu bilirim, o kadar severim.
araştırma test falan bilmiyorum ama saçma sapan tatlar vermeyen güzel bir su.

tat olarka kalabak
sağlık olarak hiçbiri

voss tabiki.
www.vosswater.com

her marka suyun asidik değerleri filan farklı, her insanın da ihtiyaçları farklı o yüzden kişiden kişiye değişir.

erikli +1.

nestle yazan cok olmus. ama nestle bildigim kadariyla dogal su degil. bir ara coca-cola'nin turkuaz'i gibi yapay su satiyor.

kalabak, erikli, pınar

milas labranda. gerisi çöp.

kalabak

zemzem

Yaygın satış içerisinde 2011-2012 açıklayamayacağım saflık ve temizlik verilerine göre en iyi su 1- Erikli 2- Nestle. Kesin bilgi.

altyapısıyla da alakalı müziğin ve evet ben de bazen ayıramıyorum. ama müzik kulağımın da kötü olmasının katkısı vardır elbet.

doğan duru gayet güçlü sese sahip bir solist,maltsa cenk durmazel gibi vokale sahip olmasını geçtim bastan bile tanıyabilirsin, bu iki grubu diğerleriyle kıyaslamak yanlış bence bide diğer yazdıklarından biri bayan vokale sahip onu ayırt etmen daha kolay gibi.

ses renginden ben ayırt edebiliyorum da tarz bakımından pek yenilik yok evet, ülkemizde özellikle rock müzik alanında az grup olduğu için 2007 senesinde özellikle alternatif rock birden patlama yapınca tüm gruplar sahiplenildi ve birbirlerine yakın tarzdaki gruplar bu sahiplenilmeyi tv dizilerine, kanallarına, reklamlara vs. müzik yaparak devam ettirebilir oldular ve gittikçe birbirlerine benzediler nedense. belki de o tarzı daha çok sevdi izleyici/dinleyici ve onlar da aynı yöne yöneldiler hep birlikte. tavsiyem, sadece radyoda çalanlarla sınırlı kalmamalı. ülkemizde az da olsa farklı şeyler yapan gruplar/kişiler var bu alanda, araştırıp dinlemek lazım.

türk rock müziğinin pop-rock kategorisine yakınsadığı doğru ama hepsi bir birine benziyor pek doğru değil gibi. senin örneklerinden gidersek zakkum'u ve redd'i bu gruplardan rahatça ayırırım. ha türk grupları geneline inersek athena ve duman gibi senin verdiğin örneklerden farklı ve rock'un farklı tarzlarını icra eden iki grup genellemeni direk bozuyor. ayrıca bu gruplarıda incelerken powerturk'te çalan şarkılarına değil albüm içeriklerine göre ayırmak gerekir ki o zaman farklılıklar daha rahat anlaşılabilir.

genel olarak ayırt etmek zor geliyor bana. modelin vokali kadın tamam da aynı şarkıyı diğer bir rock grubundan bir erkek seslendirebilir ve sırıtmaz. çünkü kendilerine has bir tarzları yok grupların. dinleyince tamam bu şu grup diyemiyorsun. dj anons edince haa ok diyorum.

duman'ın pek çok yeni gruba model olduğunu düşünüyorum. son çıkan nesle duman dahil değil elbette.

vaziyetin bu şekilde olmasının birçok nedeni var ama bana göre öncelikle belirtilmesi gerekilen, iyi vokal çıtamızın tonda kalabilme olmasıdır. gerisini saymamı benden isteme bile.

bence saydıklarndan malt ve redd ayırt edilir müzik sözler farklı athena duman zate kendi müziklerini gayet iyi yapıyolar ama sizofren hayallerin dedikleri doğru patlama olunca millet aynı şeyleri yapmaya başladı bide neyse var yenilerden yani albümleri yeni tabi de solistin sesi gayet güçlü ve şarkıları diğerlerinden net olarak ayırt edilir.

türk rock hicaza yakın, insanı şaşırtmayan bir müzik türü. yani bir sonraki akoru veya vokaldeki melodinin devamını tahmin etmek genelde zor değil. o yüzden hepsi birbirinin aynı gibi geliyor.

bu tarz grupları çok dinlemem ama yazdıklarından redd ve tnk'nin vokalleri aradan sıyrılanlar olur. eğitimli oldukları, kendilerini belirli bir seviyeye getirmeye özen gösterdikleri belli. pinhani zaten mıymıy, malt'ta da cenk var zaten çok eğitimli olmadığı belli, 84'ü zaten sahilde çalarken toplamışlar gibi. tnk'yi üniversite şenliğinde denk geldi canlı izledim vokalleri gayet başarılı. müzikleri de biraz ingiliz tarzı, geri kalan piyasayla çok uyuştuğunu söyleyemem ama türk olduğunu belli ediyor yine de. ingilizce birt-rock yapıp ingiltere'de turnelere çıkan revolters'ın müziği bile "ben türk işiyim" diye bas bas bağırıyor, içimizde var herhalde o düz adamlık.

vallahi, türkçe mürkçeden ziyade, dünya çapında böyle bir sorun var. ben oasis'in mesela coldplay'den o kadar farklı olduğunu düşünmüyorum. 80'lerden itibaren, pop piyasayı ele geçirince, rock hem belli kalıplara sıkıştı, hem de poptan kendini çok ayıramaz oldu. halbuki 80'lere ve öncesine dönelim, kurtalan ekspres'ler, moğollar'lar, ucundan yetişen bulutsuzluk özlemi'ler, sayarsan fikret kızılok'lar, şu an aklıma gelmeyen bir sürü şeyler, günümüzde pek nadir bulunuyor.

ha hala var mı, var. korhan futacı var mesela, sırf vokalleriyle değil bütün müziğiyle farklıdır, ne kadar rock sayarsan. ya da işte, eheh, çok bilmiyorum galiba. bu kadar biliyorum. tüh.

yapma canım, yapma arkadaşım....

koddan anlamam ama -0.0000000135 gibi bir sayıyı noktadan sonraki basamak limitinden dolayı öyle gösteriyor olabilir. kaç basamak göstereceğini değiştrebilirsen hatta sonsuz yapabilirsen tam sonucu görürsün.

yok dostum onla ilgisi yok. herhangi bir sınırlama koymadığında hepsini gösteriyor zaten. yani daha az göstermesi için bi kod yazabiliyosun. ordaki sıfırlar aslında daha çoktu. ben öyle rasgele saymadan yazdım.

x=4/(8*tok);
burada x'i hesaplarken tamamen int değerlerle hesapladığı için x'i 0 hesaplıyordur. tabi tok değeri 1/2'den küçük olmadığı sürece. tok da toplam kredi olduğuna göre 1/2'den küçük olmaz zaten. x=4./(8*tok) şeklinde değiştirirseniz işlemin float değerini hesaplar ve x'e atar. böylece x 0 olmaz.

evde hiç başlama aga olmuyo o iş git salona

evde olacak başka çaresi yok

cardio ağırlıklı falan değil söylediğin programlar.
edin bir şekilde dvd setlerini içinde bölüm bölüm her şey var, zayıflamak isteyene cardio ağırlıklı bir program, fit olmak isteyene ona göre programlar. cardio videolarına hiç tıklamadan sadece ağırlık idmanlarını yapmayı deneyebilirsin. ama tek başına idman yalan o programlarda... hepsi asit, toz falan öneriyor. kullanırım nolcak ki diyorsan yardır.

şu günde 10 dakikalık programlar var ya onla başlasanız bir de günde belli sayıda mekik, ağırlık kaldırma yapsanız bir ay sonra da p90x'e geçseniz öyle bir şeyler mesela.

ben şuan passion4profession un hazırladığı hareketlerle çalışıyorum zaten düzenli olarak. Level 2 ye geçmiş durumdayım çoğu bölgede

ama hangi programla devam etsem ona karar veremedim. insanity mi yoksa p90x mi?

p90x de biraz malzame almam lazım, gerçi o sorun değil. insanity ise kardiyo diyorlardı ama yukarıdaki arkadas alakası yok diyor.

birde insanity videoları elimde var şuan. ama sadece 14 video var ve bunları hangi sırayla uygulayacağım bile belli değil. ingilizcem berbat durumda zaten. anlamadım yani hiç birşey

P90 ağır gelmedi bana, yıllardır adam gibi spor yapmıyorum. gerçi başka sebeplerden dolayı düzenli yapamıyorum ama bir iki hafta aralıklarla hamlığı atlattıktan sonra düzenli yapabilirsin bence. P90M veya P90X gibi ileri versiyonları zorlayabilir ama P90'dan başlayabilirsin. zaten yorulduğunda dinlen falan diyor adam.

Baslangic icin agir olan p90 degil p90x. P90 (power 90) baslangic icin en ideal olani. Tek ihtiyacin olan 5 kg x 2 dambil ve direnc lastigi.

doktor filan değilim de parça parça olayı sanki hemeroid'in semptomplarından biri gibi. google'da yaz, bişeyler bulacaksın.

Google'a bakarsan iki hafta ömrün kaldığına bile inanabilirsin o nedenle bir doktora sor.

işkillendirmek gibi olmasın ama

(bkz: irritabl bağırsak sendromu)

yeni bir işe başladıysan veya ne bileyim yemekhaneyi başka bir firmaya teslim etmişlerse, yani yediğin yemeklerde bi fark oluştuysa bünye alışamamış olabilir.

hemoroid semptomuyla falan hicbir alakasi yok.

ben senin dedigin gibi sicabilmek icin ugrasiyorum, ilaclar kullaniyorum.

genelde balkonlara sahip değildirler. darlandırırlar beni şahsen.

altı dolgulu değilse kışın bi taraflarınız donar. ayrıyetten binanın bütün pisliği tozu giriş kata iner diye bişiy de var.

böceği bol olur , cam kapı acık unutursan kedi dadanır.

hırsızlık riski en başta geliyor.
bir de yanlış zeminde yapılmışsa su basabilir.

gece camı açık bırakırsan, çişe kalktığında tuvalette kedinin yattığını görürsün; ama sonra alışıyorsun. kedi de belli bir süre sonra ben çişe kalkmadan gidiyodu.kedi bakmış kadar olursun yani.

çok ses oluyor.millet erken saatte girip çıktıkça apartmana rahatsız olursun

dışarıda oynayan çocukları öldürmek istiyorsun. Sanki yanı başında bağırıyor. Birde balkonun olmaması rahatsız edici. Etrafta bina varsa gökyüzünü göremiyorsun.

rutubette olabilir..genelde ev sahibi kiraya vermeden önce evi boyar rutubeti belli olmasın diye.Sonradan duvarlar dökülebilir.

deprem olursa ve ev çökerse kurtulma şansın %0,028 dir bu oran 3 ve 4. katlarda % 16,239 en üst katlarda ise örneğin 10 katlı bir bine %51,038 dir

muthis bir bocek populasyonu ve gelen gecen arabanin sesi, far isiklari.

-Apartmantdaki bütün kavgaları naklen yayın şeklinde odanda duyulması
-Kedi/fare girer diye içinde bulunmadığın odaların camını açık bırakamamak
-Sokaktaki bütün tozun direk eve girmesi nedeniyle temizliğin ertesi günü koridorda vahşi batı efektleri yakalayabilmek
-Sokakta oynayan çocuklara nasıl hadlerini bildireceğin üzerine kurduğun fantazilerin günün büyük kısmını oluşturmaya başlaması
-Gelin almaya gelindiğinde sanki size gelmişler netliğinde olayları takip edebilmek.

+Evde kitli kalınca camdan atlayıp çilingire gidebilmek
+Ağır yük varken merdiven çıkmak zorunda olmamak
+Ev arkadaşına dışarıdan laf atmak

millet dışarıdan görebilir diye perde açamazsın, binanın önü açık değilse güneşin giriş aralığı da dar olacağı için ev bütün gün karanlık olur.

evde oturup biri ya da bir olay hakkında konuşurken sokaktan geçen biri duyabilir.
"based on a true story"

pencere demirleri ruhunu sıkabilir.

apartmana girmek isteyenler ya da kiralık daireleri sormak isteyenler ilk senin ziline basar.

hotbird uydusunda tele 5 dıe bı kanal var . polonya kanalı ama o kadarda olur artık..boyle kız kafasına kalblı felam bıse takıo dımı ?

filmin ismi ne? olabilir...

başrolde rob schneider var ama filmin adını hatırlamıyorum biraz imdb ye bakayım bulunca yazarım.

edit: www.imdb.com

hot chick bu film

Ben bazen otomatik kontrolu kapatıyorum. Hızı çok aşağı düşürüyorum. Stalk'a geçip uçak düşmeye başlıyo. Hem eğlenceli de oluyo :) Bir de esas işe yarayan yöntem şu: gene hızı düşürüceksin sonra burnu kaldırıp gazı köklüyceksin. Çok keskin dönüş yapıyo böylece. Ama bunu yaparken füze mesafesini dikkate alman gerek. 400-500metre mesafe kala yapıyodum diye hatırlıyorum ama yıllar önce oynadığım için emin de değilim.

hawx'ı oynamadım ama it dalaşı durumunda irtifayı düşük tutmakta yarar var, dikey 360 derece dönüş vs manevralarla rakibin arkasına geçmeyi planlıyorsan ayrı tabi.

1)Tamamen değiştirmek demeyelimde, kendi işimi kurardım.. Elimde kokteyl bardağı sahilde yaşamazdım sürekli..
2)Kendimin ve ailemin yaşamını olabilecek en iyi şekilde garanti altına aldıktan sonra, yapacağım yardımın bir limiti olacağını sanmıyorum. İhtiyacı olan herkese bir şekilde elimi uzatmaya çalışırım..

1)sessizce devam ederdim net. baktım işten daraldım iyice içim içime sığmaz oldum, plan program yapıp bırakır giderim dünyanın güzel bi yerine.

2) valla yani 4 trilyondan rahat bi 100-250bin dağıtırım bilmiyorum yani çok büyük bir mebla, tahayyül edemiyorum düzgünce kime ne kadar veririm nası olur o iş.

1- avustralya'ya yüksek lisansa kaçardım.
2- ihtiyaçları kadar olan kısmını.

1- anında ortadan kaybolurdum
2- kimseye 5 kuruş vermezdim

Çevrende sana o paranın çıktığı duyulursa zaten seni arayıp duran insanlar yüzünden yurtdışına kaçman gerekecekti.
Ayrıca kimsenin gerçekten neye ihtiyacı olduğunu anlayamayacaktın.

Mantıklı olan sessiz sedasız en azından bir süre hayatını hiç değiştirmeden devam etmek. Zaten günlük rutinde insanların mütevazi ihtiyaçlarını duyabiliyorsun "ah be abi şöyle 5000 lira havadan para gelecek, başka bir şey istemem" diyebiliyor insanlar

Zaten o parayı mevduat yapsan aylık 20 bin lira gibi bir getirisi var.

1 - Bu para pek yeterli olmayabilir ama Türkiye'de tarımsal araştırma ve kalkınma alanında çalışmak isterdim.

2 - Bilmem, 200 - 300 herhalde.. ?

1- yatırım yapar, kendimi oyalamak için de fazla stres yapmayan fazla zorlamayacak bi iş kurardım kendime. 5-6 ayda bir de 1 aylık seyahatlere çıkarak dünyayı dolaşırdım.
2- eşe dosta dağıtmazdım, bildiğim kadarıyla çok ihtiyacı olan yok çevremde. görüşmediklerimi bilmiyorum, param var diye görüşecek insandan hayır gelmez zaten. yakınlarıma ufak jestler yaparım bi.. başkasına vereceğime vakıflara (lösev, çydd vs) periyodik bağışlar yapardım.

1-bir süre normal devam ederdim sonra alıp başımı giderdim.
bir dünya turu yapardım.
2-ilk etapta kimseye para vermezdim (sonra duyan gelir), zaman sonra bazı akrabalarıma ve arkadaşlarıma gereği kadar yardım ederdim.

1)anneme yeni eşyalar alırım, babama araba ve ses sistemi. emlak işine girerim, iş kurma olayına gireceksem çok yenilikçi güzel bi teknolojik projeye ortak olurum, bi kısmını bankada faize falan koyarım.
2)yakınlarımdan ihtiyacı olanlara, çok borcu olana filan para veririm, kuzenleri filan okuturum, kimsesiz çocuklara falan yardım ederim, hayvan barınaklarına yardım ederim.

Anında kaçardım Avustralya ya da İngiltere'ye. Kaçabilir miyim bilmiyorum ama öyle bir fırsat bulsam durmam burda. Tası tarağı bırakır giderim.

surada o kadar güzel örnek vermis ki loto ile ilgili bakin derim bi.

www.ted.com

1- hayatımı değiştiririm, kesin olarak Türkiye dışı bir yerde gelecek planlarım. orta avrupa ya da batı avrupa olabilir, kanada veya avustralya'da olabilir. ABD tercih etmezdim. Gerekli eğitimdir vs tamamladıktan sonra ama mutlaka çalışırım. birşeye yaramadan hayat geçmez diye düşünüyorum. şimdi büyük bir şevkle sonsuza kadar gezerim tozarım diyebilirsin ama öyle olmuyor sıkılır insan. aidiyet duygun olmadan rahatsız olursun.

2. Ailemdeki kişilere gerektiği kadar veririm. çok geniş bir aileye sahip değilim ama. senin durumunu bilmiyorum yani şimdi 8 kardeşseniz anında biter o para :) ama genede yardım ederim.

işi gücü bırakırdım ama ertesi gün değil. çalıştığım insanlar iyi kişiler yüzüstü bırakıp gitmek olmaz. yerime gelecek kişiye öğretebileceğim her şeyi de öğretirim. hatta "bir-iki ay dur." deseler dururum. ama fazlası fazla.

sonra dünya turu yapardım. (her ay bir-iki ülke) 2-3 yıl boyunca. Sonra bakarız duruma göre.

eşe dosta yardım:0 lira. kim yardım etmiş bugüne kadar bana?

Burada ciddi bir paradoksla karşı karşıyayız aslında. Şöyle izah edebilirim bunu: İnsan lotodan para çıkmasını hayatını değiştirmek için ister. Ama olası tehditlerden korunabilmek için de para çıktıktan sonra sanki para çıkmamış gibi olağan hayatın sürdürülmesi gerekiyor. Ayrıca önceki deneyimlere bakıldığında da para yoluyla değiştirilen hayattan pek hayır gelmiyor. Demek ki yüklü bir para çıkması durumunda karşılaşılacak güçlükler belki de parasızlığın verdiği sıkıntılardan bile daha dayanılmaz olabilir. Lakin parasızlığın veya gözün doymazlığının verdiği sıkıntıları aşabilmek için çok paraya kavuşma hayallerini de hiçbir zaman bırakmayacağız. Çok zor bir deneyim bizim gibi sıradan faniler için.

son altı ayda iki kez süper lotoda beş tutturan biri olarak bu konuda baya düşündüm, geldiği nokta:

1) istediğim okullarda parası neyse verir sıkılana dek okurdum, yurtdışında elbette. bu arada bütün dünyayı "yemek turu" konseptiyle dolaşırdım. (anthony bourdain stili) ama bunları ertesi gün yapmazdım, başladığım şeyleri bitirdikten sonra.

2) ailemde ihtiyacı olan çok fazla yok ama en yakın arkadaşlarıma verirdim, hatta iş kurmak isteyen bir tanesine sermayeyi verip karına ufaktan ortak olur, ordan gelen parayı da hayvan barınaklarına bağışlardım.

yazdığın filmler daha evvel izlediğin x-men'in öncesindeki bi tarihi anlatıyor. wolverine'in gençliği neyim, öbürü de kel adamın bu organizasyonu nasıl, neden başlattığı falan gibisinden. izlersin yani karakterlere aşinaysan zorluk yaşamassın. aşina değilsen de yaşamassın la gerçi izle izle en iyisi.

bence hepsini komple izle derim çok iyidiler. x-menlerin doğuşunu ana karakterleri anlatıyor bu ikisi de ayrışmaları falan.
görsellik olarak daha fazla tatmin ediyor öncekilerden aklında kalan soruları tamamen yanıtlıyor. origins ve first class.
istersen de paldır küldür izle az çok biliyorsan ana karakterlerini zaten en başa dönülüyor.

first class'ı izle diğerleri çöp.

origins wolverine de logan kimdir, nasıl wolverine oldu bunu anlatıyor bazı akılda kalan soruları cevaplıyor.
first class' da xavier ve magneto nun doğuşu gibi, onların olaya nasıl başladığı, xavier'in xmen'i kuruşu, magneto niye magneto oldu kötü oldu, arkadaştna nasıl düşman oldur, ilk öğrenciler falan filan.

ikisi de güzel filmler, ardına da xmen üçlemesini çakarsın.

yazıktır kestirme diyorum sadece..

Bende uzun saçlıyım,benim gittiğim belli başlı bi yer var.Kesim için 55tl alıyorlar ama o saçı her türlü beğeniyorsun kesildiği andan itibaren uzasa da güzel uzuyor,isteğe göre bakım falan da yapıyor.Palladium'daki Bayram BAL (ben Palladium'daki şubesine gidiyorum) ...

www.bayrambal.com

valla berber işi hiç belli olmaz. bizim 5 liraya kesen dükkan var burada, daha önce gitmiştim yemin etmiştim gitmem bi daha diye, o kadar kötüydü ama parasızlıktan gitmek zorunda kaldım, farklı bi çocuğa traş oldum hayatımda ilk defa bi berber kafamdaki modeli yaptı, çok kesme dediğim yerleri çok kesmedi ayrıca güzel detaylarla düzgün bi hale getirdi ki benim saçım çok yoğun olduğundan çok zor şekil vermesi. seneler önce 25 liraya bi boka benzetemeyen berber de gördüm.

kestirme yazıktır. yıllarca emek vermişsin, kim bilir kaç kişi özeniyordur. uzun saç herkesin harcı değil, çoğu kişi istese de ya saçlar yeterli değil, ya da uzasa da kötü kaliteli olduğundan çirkin duruyor.

yok illa kestireceksen en azından aşama aşama yap. hepsini kestirip de bir boşluk hissettiğinde pişmanlığın faydası olmayacak. üçte birini kestir mesela. biraz öyle gez. baktın bir sıkıntı yok, sonra hislerine göre ya hepsini ya da yarısını kestirirsin. alıştıkça da en son istediğin kadar kısa kestirirsin.

ben ilk gitarimi ikinci el almistim sahibinden.com'dan. orada guzel seyler var, tavsiye ederim. ama mutlaka bilen birine de denettirip ona gore almani oneririm, kotu bi surprizle karsilasmaman acisindan.

ibanez grg170dx.

Başlangıç model fiyatlarını pek bilmiyorum ama model zenginliğine bakacak olursak "Schecter" marka gitarlara bakabilirsin.

indie çalacağın gitarla metal çalacağın gitarın aynı olması biraz zor olsa da les paul ve stratocaster kasa gitarlara bak bence. cort x serisinden uzak dur mesela ama cort kx serisi uygun olabilir.

normalde ikinci el gitar piyasası kadıköy srvmusic üstünden döner. lakin daha yeni bu işlere giriştiğin için oradaki gitarlar pahalı gelir sana. (fender tele mexico'lar 1000 tl'den başlar.)

ne alırsan al ama çalacağın türe göre gitar al. atıyorum, dire straits, beatles, rhcp gibi gruplara ilgin varsa strat/tele kasalı gitarlar üstüne yoğunlaşman gerekir. daha sert gruplarlaysa işin ibanez/cort/epiphone hatta belki aria markalarına yönelebilirsin.

kötünün iyisi olarak fender squier standard telecaster'ı öneririm. sıfırı 700-750 tl arasında.

www.mydukkan.com

ya da eğer vibrato soundunu duymayı/kullanmayı seviyorsan aynısının stratocaster olanını:
www.mydukkan.com
www.mydukkan.com

başlangıç için sıfır gitar yanlış olur. Bu yolda devam etsen de bıraksanda ikinci el en mantıklısı. Ayrıca mevcut bütçenle suntadan yapılmış gitar alman şevkini kırar.
Piyasadan uzak kaldım ama sanıyorum halen turkrock forumda dönüyordur bu işler.
Washburn ve o bütçeyle endonezya epiphonedan kesinlikle uzak dur.Spesifik bir tavsiyede bulunmak gerekirse başlangıç için ibanez olabilir. Ilk aklıma gelen rg 1570 ama bulabilirmisin bilmem. Gerçi biraz da bütçeyi arttırman gerekebilir ama değer.

Ekleme: gezinirken şöyle birşey buldum. www.turkrock.com
bütçeni arttırabilirsen başlangıç için falan değil bildiğin pro bir gitar. Tavsiye ederim.

kuşak çatışması gibi olabilir, yaş ilerledikçe beğenmeme gibi anısını yüklediğin şarkıyla günümüz şarkılarını kıyaslaman gibi vs

Bana eskiden müzikle uğraşan insanlar daha donanımlıymış gibi geliyor. Günümüzde popüler müziğin bir kirlilik oluşturduğunu düşünüyorum evet fakat bu durumu kendim için bir problem olarak görmüyorum. Sonuçta 200 sene önce de yazılmış olsa müzik bir yere kaybolmuyor. Açıp dinliyebiliyorum. Yeterince akıllıysam, beğenmediğimi veya kötü olanı dinlemeye mahkum olmuyorum. Bunlar bir yana, iyi müzik dinlemek biraz da rafine zevklere sahip olmayı gerektiriyor. Bugün oluşan bu kirliliğin sebeplerinden biri de -ki bence en önemlsi- talep kitlesindeki kalitesiz müzik zevki.

www.youtube.com

hissiyat kalmaması bence. eski şarkılar daha içten, aşkı da nefreti de içten anlatarak yapılıyordu. şimdi her şeyde kalite gitgide ucuzluyor. müzik de öyle, artık tutan şarkılar seks, am, göt, meme, parti üzerine, normalde böyle şarkı yapmak istemeseler de mecbur yapıyorlar, yapmayanlar tutmuyor. içtenliği kalmıyor tabi, ayrıca alt yapılar ve müziklerde tek tipleşti. aç bi müzik kalanı çalan şarkıların alt yapısı hep aynı.

abi eskiden plak çıkarmak kolay değildi gerçekten iyi besteler şarkılar menejer yapımcı bulup plak oluyordu şimdi işler ucuzlayınca her önüne gelen ve orasını burasını açan şarkıcı oldu eskiden sanatçı vardı ( bence )

şunu unutma ki sen o yılların hit olmuş popüler şarkılarını dinliyorsun. aynı zamanlarda çok saçma sapan şarkılarda vardı ki çoğu gırgır amaçlı olarak video sitelerinde bulunuyor. ancak yine de şimdikilerden daha kaliteli. bunun en büyük sebebi de o zamanlar albüm yapmanın zor ve pahalı olması sebebi ile öyle her önüne gelenin albüm yapamaması olabilir kanımca.

online oynamak için ivao ve vatsim var. baya kuleyi falan yöneten gerçek insanlar var, izin falan alıp uçuyosun ama biraz karışık. mesela alfabe harflerinin kodlarını, kule-uçak arası diyalogları falan öğrenmen gerekiyor, onun için de saatlerce dersleri okuman falan gerek. ama öğrenince eğlenceli baya.

Aslında uğraştığın şey bir oyundan çok daha fazlası dostum.
Sanalpilot'luk diye bir kavram oluşturdu bu simulasyon hedesi.
Kendisine dört yılını gömen birisi olarak söylüyorum...
Olayı en gerçek şekilde icra edicem diye altı ay kaynak döküman okumuştum.
Öyle ki gerçek bir Boeing 737 veya Md8x uçağının kokpitine girsem en ince ayrıntısına kadar sayarım her düğmenin ne işe yaradığını :)

Bu iş için en iyi Türkçe kaynakları (git: www.sanalpilot.com) adresinde bulabilirsin.

Aslında olay senin düşündüğünden çok daha büyük çaplı.
Buraya yazmak yetersiz kalır.

Neyse ben sana işine yarayacak bir kaç site önereyim.
(git: www.trvacc.org)
(git: www.turksim.org)

Özellikle turksim ve sanalpilot siteleri sorularına cevap olacaktır.

olayın oyundan fazlası olduğunu biliyorum. kule olayını filan da biliyorum ama online oyunun mantığını çok iyi çözemedim. benim girdiğim servar'da kuleyi filan tınlayan yoktu millet kendi halinde uçup duruyordu ordan oraya

İşin ciddiye alındığı bir ortam istiyorsan Vatsim ve Ivao network'lerinde uçacaksın.
Buralarda oldukça fazla sayıda Türk'te var.
Yanlız oralarda uçmadan önce temel bazı havacılık terimlerini ve diğer bazı bilgileri edinmen işine yarayacaktır.

valla ben sevdim. dilbilgisi de iyi. tebrikler.

teşekkür ederim. türkçe'ye dikkat etmeye çalışıyorum ama hatalar görürseniz bildirmekten çekinmeyin.

tasarım şablonunda biraz daha farklı şeylere kaçabilirsin imkanın varsa. ve mesela oradaki hamaböceği gibi farklı şeylere yer ver blogunda bence. öbür türlü çok çok fazla kaynak var çünkü aradan sıyrılman zor.

@berker kilicli makine daha çok kullanıldığı için, yoksa makinaya bi garezim yok.

@berker kilicli Türkçe doğrusu "makine"dir.

arka plandaki teknik resim mimari projesi gibi. onu değiştir bence.

kağıda çizilip tek tek fotoğraflanabilir, veya illustrator da falan aynı şekilde. onun dışında flashla yapılabilir.

LOG alıyorum teknoloji için

dediğin gibi reklam bombası hepsi.

GQ, mens health vs.

googlelayarak ve blogları gezerek bulabileceğin her şeyi senin yerine toparlayıp basıp sana satıyorlar. kayda değer okunacak yazı çok az. çok merak ettiğim bir röportaj vs. yoksa almıyorum.

rss'le tanıştıktan sonra hiç dergi almadım, arada bir babamın aldığı national geographic'e bakıyorum da dediğin gibi reklam dolu o da..

eskiden istanbul life ve voyage hiç kaçırmazdım. ama artık ntv tarih ya da atlas tarih

artofmanliness.com a bakıyorum arada.

boxer
four four two

KamilKoç tabii. Ben hep onunla gidip geliyorum. Tekli koltuklu araçları sabah 09.30 ve akşam 19.00 da mı ne mevcut. Diğer saatler çiftli koltuk.

ben pamukkale'yi tercih ediyorum. kamil koç'un internet sıkıntılı, özel bi şifre istiyo opera mini'den giremiyorum cep telefonuyla. onun dışında servis elemanları falan daha profesyonel ve samimi geliyo bana. bilmiyorum bikaç ayda değişmişmidir.

Tüplü televizyonda ps3 nasıl çalışacak yahu?

bende ps3 var, duyduklarımı söyleyeyim, hepsini kullananlar zaten der yok öyle birşey ya da doğrudur diye.

nintendo wii denendi aletle, gamepad' i mi artık o yanındaki kontrol çukukları, gereğinden fazla radyasyon yayıyor, bizzat gördüm o ölçüm aletinin coşuşunu.

xbox' un ise gamepadleri ergonomik değil, elleriniz ağırıyor birsüre sonra, görüntü olarak üstün diyenler var ama zaten tüplü televizyonda kullanacakmışsınız. bir de kırılma gibi bir durumu var tabii, korsan oynamayı tercih ediyorsanız.

ps3 derim dolayısı ile, six axis oldukça başarılı, gt 5 gibi şaheser bir oyunu var.

yine de kişisel görüşüm elbette, (fotoğraf olsa kesin konuşurdum da :)) diğer arkadaşlar da söylesin ona göre seçersiniz birini aradan.

selamlar.

tüplü televizyonda üçüne de yazık olur, en iyisi 20 liralık atarilerden al mario filan oynarsın.

amma abarttınız mına koyim gören de ananızın karnından led tv ile çıktığınızı sanacak.

sanki elimizde hd ready bir lcd olsa çok bok değişecekti. sd yayının çözünürlüğü belli.

ayrıca wii'nin zaten grafik başarımı ortada öyle hd falan olsa ne yazar.
ayrıca ileride hd bir tv alma olasılığına da es geçmemek lazım. şu vadede soruyorum sadece şartlar bu. biz ne diyoruz siz ne diyorsunuz.

wii kesinlikle olmaz.

tüplü televizyonda ps3 çalışır, lcd alana kadar oynamıştım çatır çatır yalnız yazılar falan küçük tabi...


ps3 al, heavy rain god of war saga, uncharted... beleş online (xbox paralı ama biraz daha


bende ps3 var, xboxla ps3 pek yenişemez bence, exclusive oyunlardan ps3 öne geçer anca. onun dışında ben varım ps3 te işte yardımcı falan olurum :D

tüplü televizyonda pek güzel olmuyor ama çalışır hepsi. wii bu ikisinden çok farklı. bence ps3 yada xbox yokken almamak gerek. ps3 almalısın.

ps3 ile xbox 360 aşağı yukarı aynı şeyler gibi, wii ile oynanış tarzları çok farklı. wii de aktif olarak oynadığın için eğlencesi farklı ama yoruyor insanı bi süre sonra. grafikleri de kötü diğerlerine göre. tennis, bowling falan dışında legend of zelda gibi hareket algılayıcısının güzel kullanıldığı oyunlar var bi de star wars the force unleashed var mesela. tabi kendisiyle gelen kol dandik biraz, para verip daha hassas olanı var onu almak lazım.
bunun yanında xobx' kinect alarakta hareketli oyun zevkini yaşayabilirsin.

ama fifa, pes, assassin's creed, call of duty falan gibi klasik gamepad oyunları oynayacaksan wii alma.

edit: ps3 ü bilmiyorum ama xbox vardı biz de bi süre sonra çok ısınıyor, ayrıca kırdıktan sonra okuyucu lazerinin ömrü kısa oluyor.

call of duty gibi fps oyunları için tüfek şeklinde wii remote'un monte edildiği yapılar var gayet şükela oluyor gibi duruyor.

pes, fifa, nba 2k12 için de bildiğimiz anlamda gamepad'ler gayet var wii için.. hiç yoksa gamecube kontrollerları oluyor wii'ye.

genel söylem ps3 al yönünde. ancak muhtemelen bunu söyleyenler xbox'ı oynamamış kimseler gibi geliyor ya da wii. haliyle biraz tarafsızlık kaçıyor gibi geliyor.

en fazla oynayacağım oyunlar nba 2k12-çıkınca 2k13 ve assasin's creed+call of duty 5.

call of'u online oynamak niyetindeyim. ps3 bu imkanı tanıyacak mı 3mbps internetle olur mu acaba bu işler?

@gominist redar wii'de oynanmıyor demek istemedim, ama o hareketli kontrol zımbırtısını kullanmayacaksan, gamepad kullanacaksan aynı parayı verip daha iyi grafik, daha çok online rakip, daha çok oyun piyasası olan ps3 ve xboxdaha mantıklı demek istedim. evet call of duty için tüfek olayı var güzel o.

hocu xbox al, 1. game pad alışması zor ama alışınca inanılmaz başarılı görüntü kalitesi ps3den biraz gevşek gibi ama çok büyük fark göremedim oyun anlamında dersek benim için xbox'ın oyunları daha güzel birde üzerine kinect çaktın mı tamamdır.

Yer.

örümcek örümceği yer ama diğer soruların beni düşünmeye sevk etti.

örümcek kendi ağına da yapışabiliyor gibi bir şey hatırlıyorum sanki okuduğum bir makalemsiden. sanırım doğru noktalara basarak yapışmadan yürüyebiliyormuş ağında. o noktaları da ağı örerken kendisi belirliyormuş.

eğer bu doğruysa başka bir örümcek ağı kendisi örmediği için bu noktaları bilemeyeceğinden yapışabilir. ama tekrarlıyorum böyle bir bilgi doğruysa. zira rüyamda görmüş ve şu anda gerçekmiş gibi hatırlıyor bile olabilirim.

örümcek ağının ortadan dışarıya doğru giden uzun iplikleri yapışkansız, onları birbirine bağlayan kısa iplikleri yapışkanlıdır. örümcek kendi ağında yapışkansız olan ipliklerde hareket eder. eğer yapışkanlıya gelirse kendi ağına da yapışır. ama başka bir örümceğin ağında da uzun ipliklerden yürümeyi akıl eder diye düşünüyorum.

damak zevkinize göre değişir elbet ama, bence çipura iyidir.

dün akşam denedik çipura kesin..

deniz levreği

abi deniz olsun da gerisi dendiği gibi damak zevki. çiftliğe girme sakın.

palamut,çupra :)

Evde yapacaksan en temizi somonu alüminyum folyoya sarıp ızgara. Kokusuz, yağsız, missss.

levrek çuprayı döver.

levrek kesinlikle.

www.youtube.com izlediğim ilk andan beri kafam bozuk olduğunda izlerim. bende de var galiba bi mallık ya neyse.

yok öle bişi +1

biz ailecek hastasıyız bu videonun. sözlerini herkes ezbere biliyor.

çok klişe bir insan olabilirim ama şunu ne zaman izlesem mutlu oluyorum:

www.youtube.com

çalgı çengi filmi
www.youtube.com

galatasaray in oynadigi uefa kupasi finali

www.youtube.com
allah diyen karl marks. açıp açıp güldüğüm nadir videolardan.

karl marx çok iyiymiş, bi de onun aslı var
www.youtube.com

youtu.be

ilk başta uyuz olmuştum ama sonra aralarındaki muhabbetin böyle olduğunu öğrenince favorilerimden biri oldu.

www.youtube.com

friends - 412

en güvenilir araç uçak diye bilirim ben. düşerse şansın yok ama pek düşmüyor yani.

böyle bir ihtimal yok desek yalan olur...2 sene boyunca ayda 2 defa uçsan illaki bir ara düşersin yani..

normal nefes alıyorsun bir şey olmuyor. düşüp düşmeyceği belli olmadığı için "bir şey olmaz" diyip bineceksin, bir şey olmayacak :)

sadece uçak düşse neyse bi de terörist saldırıları falan var panpa. ihtimal az değil.

lan oğlum korkutmayın adamı. düşme ihtimali en az araç da düşerse ne bok yiycem. düştü mü de en ölümlü araç ama.

bir aralar daum türkiye deyken fener miydi besiktas mi bilemiyorum almanya da mahkemesi var diye neredeyse her hafta almanya-türkiye yapiyordu ucakla.. artik teknoloji o kadar ilerledi ki son yillarda sacma sapan hava sirketlerinden baska kazalar olmuyor, su anda hava da diyelim ki 20 bin tane sivil yolcu ucagi ucuyor ama haberlerde kaza haberlerinin günlük sayisi kac?

thy nin pilotlar ve hostesler mezarlığını bilmiyon mu lan
adamlar şehit mezarlığı tarzı yapmış.

İlk seferden önce herkes böyle düşüncelere kapılıyor da bir kere bindikten sonrası kolay. Gayet konforlu bir ulaşım şekli gittiğini bile anlamıyorsun uçağın. Türkiye'deki trafikte sağ kalmak daha çok endişelenmen gereken bir konu bence.

Sen böyle düşünüyorsan uçak görevlileri napsın :) Ayrıca söyle düşünmen biraz içini rahatlatır, uçak kazasında ölme ihtimalin sokakta, kaldırımda yürürken ölme ihtimalinden bile düşüktür hele ki türkiyede

sehirlerarasi otobus yolculugundan korkmuyorsan, ucak yolculugundan hic korkma! ucak yolculugunun en tehlikeli tarafi, taksiyle havaalanina giderkenki zaman dilimidir.

kanadın üstünde acil çıkış kapısı var, tehlike anında paraşütü takıp o kapıdan atlıyorsun. bende ilk bindiğimde aynı heyecanı yaşıyordum ama şansıma o kapının dibine denk geldi koltuk, olası bir durumda hemen kapıyı açıp atlarım diye tetikte gittim yol boyunca.

sende alabilirsen o kapının yanındaki koltuğa al, için rahat eder.

yalnız uçak ilk kalkışta böyle bi yüreğini hoplatıyo üçbuçuk atıyosun orada kaçırmazsan bi daha kaçırmazsın. bi de hava boşlukları var arada böyle zıplıyosun falan film şeiridi geçiyo derken tansiyon falan haha yok canım şaka

100 yıldır acı deneyimlerle geliştirilen güvenli teknoloji+yıllarca eğitim gören ve yüksek ölçekli zeka ve yetenek testinden geçen pilotlar=en güvenli ulaşım.
cidden taşımacılıkta kaza ve ölüm oranı en düşük araç uçaktır.

hahaha pilot olarak söylüyorum ki uçak düşebilir:)

yolcu uçakları kanat açıları ve yapılarından dolayı süzülmeye elverişli değillerdir öyle km lerce süzülemezler.

nefes almak zorlasmıyor basınçlandırılmış bir sistemdesiniz ama yine de 8-10bin feet yükseklikte nefes alıyormuşsunuz gibi bir hava soluyacaksınız. sonuç sıkıntı yok rahat rahat insan biyolojisi için uygun bir hava soluyacaksınız.

anadolu jet thy nin kardeş şirketi zaten.

Sırayla gitmiyorum cevaplarda.

-Nefes konusunda bir zorluk çekmedim bugüne kadar. Dışarıda nasıl alıyorsan aynı şekilde alıyorsun işte.

-Düşme ihtimali çok değil. Bak şöyle düşün, dünyanın herhangi bir ülkesinde bir uçak düştüğü zaman tüm dünyada son dakika haberi olarak veriliyor ama mesela bir trafik kazası 23904820394820394802398402398 tane araç karışmadığı sürece (ki yok öyle bir ihtimal) sadece yerel basında haber oluyor. Uçaklara güven, çok kez bindim. Çok güzel, sevimli aletler. Fırsatım olsa da kullanabilsem diyorum hatta.

özel arabada (nasıl bi tabir bende bilemedim) kaza yapıp ölme olasılığı 3 iken uçağın düşmesi ile ölme olasılığı 1 MİŞ. bu dediğim aslında çok bilimsel bişe valla bak ama şimdi kaynak dersen el feneri tutulmuş davşan gibi kalakalırım.

thy desen korkma derdim. uçakları son model ve periyodik bakımları düzenli. anadolu jette azda olsa risk var. ama birşey olacağını sanmıyorum.

@neysene kulaktan duyma şeylerle konuşma lütfen. hiçbir uçak bakımsız uçuşa gönderilmez, ayrıca thy neyse anadolu jet de odur. son model uçak:) yeni veya eski uçak yoktur, bakımlı veya bakımsız uçak vardır.

içiniz rahat olsun hiçbir pilot arkadaşım ölmek istemiyor, ben dahil tüm pilotlar önce kendi canları için sonra sizin canınız için uçururlar uçağı kısmet de kader de varsa son uçuşumuz olur.

@monkey öyle diyorsunda atlasjet uçağı yere yaklaşım cihazı bozukken uçuruldu?
video.cnnturk.com

edit: @monkey ondan ona atlamak değil. "hiçbir uçak bakımsız uçuşa gönderilmez" dediniz ondan dedim. ayrıca devamında da bakımlı ve bakımsız uçak vardır dediniz. bu da birbiriyle çelişen sözler.

düşmez. bugüne kadar hiçbir uçak düşmemiştir.

bu cevabımı sadece düşmez diyenlere tik atmanın manidarlığıyla okumanı rica ederim.

Öncelikle pilotlara Allah'tan rahmet diliyorum,

haberin altında yazan yazıyı kopyalıyorum izlemedim "Ağır Ceza Mahkemesi'nin tayin ettiği bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda kazanın, pilotların kendi rotaları dışında başka bir rotada alçalması nedeniyle meydana geldiği tespiti yapıldı."

kaza ile ilgili yorum yapmak ya da konuşmak istemiyorum, mahkeme böyle karar vermiş o bozuk bu bozuk benim bile konuşmamı aşacak şeyler.pas geçilebilirdi geçilmemiş çok tartışıldı çok konuşuldu bazen insanın basireti bağlanıyor.

radio altimetre nedir? yerden hassas yüksekliğinizi belli bir seviyeden sonra verir sinyal yollar sinyalin yansımasıyla arasındaki farkı ölçerek yüksekliğinizi tayin eder. dağlık alanlarda zaten radyo altimetreye güvenilmez değişken yükseltili bölgelerde radio altimeter sürekli yerden yüksekliği farklı verecektir.ayrıca radyo altimetre havada da bozulabilir bu durumlara da hazırlıklı olunmalıdır. vs vs vs

sizin thy ile anadoluyu kıyaslamanızdan atlas jet e zıplamanız da garip. firma farketmez gerçi kimse bozuk eksik eski parçayla uçağı uçuramaz lisansı gider firmanın yaparsa da sonuçlarına katlanır. hem yüz milyon dolarlık uçağından hem firmanın uçabilirlik sertifikasından hem de marka isminden olur.tabi bir de yolcuların ailelerine büyük tazminatlar ödenir.

abim bu aletler motorlarının tamamı bozulsa, elektrik tamamen kesilse bile bir yere rahatça inebilecek modda tasarlanır. mesela bir uçak kazası olayında, aynen dediğim senaryo olmuş, elektrik de kesilmiş, yakıt zaten yok, alet alttan bi pervane fırtlatıyo, pervanenin dönüşüyle uçağa acil duruma yetecek kadar elektrik sağlanıyor, motorlar çalışmadığı halde uçak süzülerek iniyor ve 1 kişi yaralanmıyor bile. oku: en.wikipedia.org

ismimden anlasilacagi gibi isim geregi ayda ortalama 80 saat ucusum var okyanus otesi yurt ici avrupa dunyanin her yerine.
kabin basinci 8000 ft e ayarlanir birsey hissetmezsin. anadolu jet ucuslari kisa dir ic hattir ucaklar boeingdir. nefes almakta zorlanmazsin eger ucakta su an nasilsa oyledir. sadece inis kalkista kulaklarin agriyabilir buda ic basinc dis basinc ayarlamasiyla orta kulaga hava gondererek yani burunu tikayip havayi iterek ayarlanir iyi ucuslar

Ne zamandan beri uçak bakımlarını pilotlar yapıyor monkey kardes?
Adamlar son isten çıkartmalarla birlikte epey fazla eleman kaybı yaşadı. Teknikte ki adamın ısını iyi yapmasına bagli kısaca isin. Adam amca yeğen torpiliyle gelmediyse sıkıntı yok. Bunları THY veya Anadolu jet e bok atmak için söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Hatta bı yere uçacak olsam THY dısında başka havayolu tanımam ama itz di futbol detz di futbol vat ken ay dü?

:) oyle oyle.

telefonun ajandasından ayarla,dışarıdayken de hatırlatır.

outlook kullanıyorsan onun öyle bir özelliği var

windowsun kendisinde var o zamanlarmış görevler olayı ama sen illa güzel bi program arıyosan googleda bulabilirsin
nihahaha
:) tamam tamam ben timeadjuster diye bir program kullanıyorum. genellikle bilgisayarı kapatması için ayarlıyorum ama not falan da çıkarıyordur o.

www.sticky-notes.net

atnotes.free.fr

Sanırım Thunderbird'ün ajanda özelliği vardı bunu yapan.

www.mozilla.org

Uzun uzun yazamayacağım ama benim beğendiğim kilolu bir erkek var dünyada. Ama kendisi çok hoş bir ses tonuna sahip ve baya da entelektüel bir arkadaş.
Bazı şeyler fizikselliğin önüne geçebiliyor.

zayıf olmaktan iyidir. 1.80 boy 58 kilo olmaktan çok daha iyidir.

@rorshach8 1.84 103 olmaktan iyi midir? (112'den düştüm gerçi)

1.80 - 85 olmak iyidir

hafif yapılı iyidir, obez iğrençtir evet

kadın yada erkek yürüyen devasa yağ kütleleri çekici değildir. estetik hiç değildir. nadir durumlarda zeka , kültür yada o an açlığı duyulan hissiyat bu kütlelerin görmezden gelinmesine sebep olsa da uzun vadede illa kişi bir yerden açık verir cazibe yitirilir.
kendine saygın olsun diet yap , spora git ve nasılsa spor yapıyorum nasılsa kalori yakıyorum diye düşünüp yemek yemeği abartma.

eminim o da iyi değildir.

erkeğim ama aşk olayının bilimsel karşılığı kimyasal tepkimeler ve sinirsel aktivitelerle örülü. bunlarda çoğunlukla ilk görüşte oluyor. yukarıda denilen gibi karakter vs ile bir kızı etkilemen için uzun süre seni tanıması gerekiyor. bunun yanında kim ne derse desin görüntü herkes için önemlidir. en azından çok süper giyinebiliyor olman, karizmatik bakışlara falan sahip olman gerekir. bunun yanında kişiliğine hayran, yanında harika vakit geçiren ama "keşke çıktığım kaslı adamın yanında da böyle iyi ve güvende hissetsem" diyen taş kızların en azından bir kaç tanesinin etrafında olduğuna eminim.

kızları bırak kendi arkadaş çevren, iş dünyası, pazarlık yaparken vs durumlarda da bakımlı ve düzgün fizikli biri avantajlıdır. sağlık olayından bahsetmeme zaten gerek yok. üşenme spor yap, biraz boğazına hakim ol.

evet aşk hayatına etki eder. oluşacak kız potansiyelinin yanında daha önceden tanıdığın kızlar "messerach'a bak ne kadar değişmiş, çok tatlı olmuş" diyecekler, sen de bişeyleri iyi yönde değiştirme gücü ve azmi olduğunu görecekler, kendileri seni kapmasa bile seni yeni biriyle tanıştırdıklarında akşama onlara bunları anlatacaklar.

bi zamanlar hurley gibi bi adama aşık olmuştum. ben minicik o kocamandı ve hiçbir zaman aa şişman bu diye bakmamıştım. yolda yürürken aşırı şişman birini görünce üzülüyorum ama aşık olabiliyosun gayet. üstelik aynı kişi zayıf olsa bütün sempatisi giderdi ve ben ona aşık olmazdım diye düşünüyorum. ama fazla kilo herkese yakışmaz yani. zayıflamakta fayda var.

sadece boy / kilo orani birsey ifade etmez. kilonun ne kadari kas ne kadari yag o da onemli. ayni hacimdeki kas, yagdan daha agirdir. bizim arkadas var 178 boy 105 kilo ama amerikan futbolcusu, omuzlari nerdeyse benim(1.74, 72kg) iki katim. hafiften gobek de var ama hic reddeden kiz gormedim.

1,76 boy 103 kiloyum fakat öyle bi cüsse varki bende. Hani bazı dişi kişilerin nasıl baktığını gördükçe kilo versem de böyle mi olur diye düşünmekten alıkoyamıyorum :D

1.76 103 kilo olan arkadas kızlar bakmıyordur kutle cekim kuvvetinden dolayı uzay zamanı büküyorsun sana bakıyorlarmış gibi geliyor

Bayılabiliyoruz bile. 1.84 110 en hayran olduğum en yakışıklı en güzel insandı mesela

başkaları için değil sağlığın için kilo ver. sağlık herşeyin başı.

zayıf erkek kilolu erkekten daha itici kesinlikle

Leontikhos, canım yaz ayları diye yağlanıyoruz her insan gibi fakat biraz spor falan var elbet. Kas/yağ meselesi.

evet, neden hoşlanmayalım ki? adonisin kasın vazgeçilmez çok muhteşem bir şey olduğu kuralını kim koyuyor? ya da şişmanların itici olduğu kuralını kim belirliyor?

sismanlarin itici oldugunu biz belirliyoruz. sen ben herkes. niyeyse herkes kendine kalinca olay, ben dis guzellige takilmam diyor. ama sonra insanlarin secimlerine, arzularina, ve bunlar ugruna yaptiklarina, harcamalarina bakiyoruz; tersi cikiyor. insanlarin begendigi sismanlarin, ustte de belirtildigi gibi bu sismanligi kapayabilecek bonuslari var. en onde geleni de yakisiklilik. eger tipin duzgunse cok da onemli diil bence zayiflayip zayiflamaman. veya zayiflayinca daha yakisikli olabilirsin bunu da dusun.

Şimdi bu soruda belirtilmesi gereken bir nokta var. Hoşlanmak, aşık olmak farklı şeyler, beğenmek farklı şeyler. Verilen cevaplarda da zaten genelde "aa neden olmasın, ben bir kere aşık olmuştum" olayını görebiliyoruz.

Bunun nedeni, kadınların hoşlandığı/birlikte olmayı seçtiği erkeklerde aradığı özellikler arasında en önemlisi dış görünüş değildir. Ama bu çok önemli bir avantaj sağlar. Kim ne derse desin, eğer kiloluysan, başka bir artı özelliğin olması gerekir ki sen seçilebilesin. Yakışıklı fit bir erkek, herhangi bir artı özelliği olmamasına rağmen ilgi/alaka görür, belirgin eksisi yoksa.

Şahsen ben bu durumdan memnun değilim ama erkekler ile ilgili gittikçe daha şekilci olmaya başladım son 1-2 yılda. Kötü ten bir, fazla kilo iki. Bu iki problem beni erkekten aşırı derecede itiyor, hemen "arkadaş olarak" görüyorum. Tabii ki bu demek değil ki, yarın öbür gün kilolu bir insanı sevememem ama sevmek biraz farklı. Tanışırsın, bir hareketi, tavrı hoşuna gider, vs. Sorduğunun bu olmadığını düşünüyorum.

Neyse bir de ben kilolu insanlar genelde fazla terlediği için de çekici bulamıyorum.

Bütün şekilciliğim, bayağılığım ve dürüstlüğümle cevapladım.

Kendim de doğuştan şanslı, ne yersem yiyeyim asla kilo almayan bir insanım. Kiloya karşı önyargım, biraz da bu empati kıtlığından kaynaklanıyor olabilir.

ben kendim yapmadım, yapacak bir ortamım yoktu ve zamanında bitirip çalışmak durumundaydım, ama kardeşime tavsiye ettim, hatta ısrar ettim bir sene uzat diye. nedenini soracak olursan, ben öğrencilikten bir şey anlamadım, kantine gidemedim, geyiklerden randıman alamadım, arkadaşlarımın etkinliklerine katılamadım, sabah akşam çalış dur. kardeşim de yatay geçiş yapmıştı, ilk yıl 26 ders yüklediler buna, o da aynı, sürekli çalışmak. ben de dedim ki, hem adam gibi tez yap, sadece tezi bırak ve bir yıl uzat, şöyle tadını çıkar. yaptı, bir sene uzattı, tezden de memnun uzattığına da memnun.

4 sene üniversiteden sonra sizi 40 sene (büyük ihtimalle) sikko bir çalışma hayatı bekliyor.

paranla yapacağın 2 haftalık(o da şanslıysan) tatil, 2 aylık yaz okulu geyiklerinin, üstüne 1 aylık boş vaktin yanında hiç bir şeydir bence. he bütler biraz daha bayık ama..

Tabi ki para sıkıntısı normalin üstündeyse bitirip çalışmaya başlamak daha iyi olabilir. O ayrı..

hayat hiç de okul gibi değil. bu yüzden okulu bir sene daha okumak güzel.

çalışma hayatı kötü değildir elbet fakat öğrencilik güzel şey... Etrafımdan, ailemden, hocalarımdan biliyorum... İnsanlar eşşşşek gibi çalışıyorlar... Bırak tatil yapmayı, kitap okumaya zamanları kalmıyor... Tabii ki git hayvanlaş benim gibi 2-3 yıl uzat demiyoruz... Ama en azından bir yıl uzat, hem yeni insanlar vs tanırsın hem de o bir yılda belki hayata bakış açın değişir... Çünkü sonrasında o bakış açını değiştirecek zamanın bile olmayacak...

okul uzatmak iyi değildir. halbuki ben de üniye ilk başladığımda öyle düşünmüştüm, uzatayım kafa rahat nede olsa öğrenci hayatı.

sanıldığı sürekli çalışmaya gerek yoktur okulu uzatmamak için. doğru zamanda doğru kişilerle çalışırsanız rahat rahat da bitirebilirsiniz. öte yandan çalışıp eğlenceyi kaçırmamak arkadaş ortamı kurmak için en güzel tavsiye okul kulüpleridir. ne bilim tsm olsun, hal müziği olsun şarkı söylemekten korksanız çekinseniz bile gidin. ben gitmedim lakin ihtiyacım ve isteğim yoktu. ama gidenleri gördük.

4 senede bitirirsen 4 sene kaybedersin, 5 senede bitirirsen 1 sene kaybedersin derdi bizim üst dönemler. ben 5.5 senede bitirdim gayet de zevkliydi.

işletme, maliye gibi yatarak geçilecek bir bölümde okuyorsan yeterince gezmişsindir, yatmışsındır gereği yok. ama matematik, mühendislik gibi sınavlardan kafanı kaldıramadığın, sabahlara kadar ders çalıştığın bi bölümdeysen doğru dürüst ne gezebilmişsindir ne etkinliklere katılabilmişsindir. o yüzden 2 3 ders bırakıp uzat ki rahat rahat gez dolaş, 2 haftalık tatil yerine 1 senelik tatil yap. ailenin yanına dönünce ortam çok stres oluyor, 1 sene daha kendi başına olmanın rahatlığı da var. yabancı ülkelerde gençler üniversteye başlamadan veya 1. sınıf sonunda okulu dondurup 1 seneye yakın ülkeyi, dünyayı geziyorlar kafa dağıtıyorlar. bizde bu olmadığı için uzatıp dağcılık kulübüne falan giriyoruz.

para olmadıktan sonra uzatmanın pek bi anlamı yok. ya okul kantininde 10 tane çay içerek geyik yaparsın ya da evde yatar uyursun, oyunlara tv'ye sararsın. kısacası harçlık sıkıntın yoksa uzat, gez toz arpacık.

yattigin yerden, bir halt yapmadan baba parasi yemek guzel geliyor insanlara. calismak zor geliyor

iş hayatının kötü olmasının bir numaralı sebebi sorumluluk üstlenmektir. yıllarca sorumluluklar alacaksınız ve bunları yerine getirmeniz istenecek sürekli. çok önemli bir durum olmadıkça(hastalık vs.) her sabah erken kalkıp işe gideceksiniz. ben de 1 sene uzattım okulu. okula gitmek gibi bir gayem olmadı hiç bir zaman. erken saatte derslerin hiç birine gitmemişimdir. e o rahatlığa alışınca bünyede ters etki yaratabiliyor yeni koşullar. bi de ben 4.sınıfta başladım çalışmaya uzattığım sene de çalıştım. e okulu uzattın niye çalışıyorsun? çalıştın niye okulu uzatıyorsun? ne yardan geçtim ne serden :)