oncelikle, kopek omurgasi olan bir memeli hayvandir. epey gelismis bir hayvandir yani, insanla ayni sinifta bulunur biyolojik siniflandirma basamaklarinda.

bu tarz komplike organizmalarda evrimin islemesi -en azindan gozle gorulur bir sekilde- birkac on bin yili bulur en azindan.

zaten gözle görülür bir fark yok mu? dış görünüşlerden bahsediyorum. evet dediğin gen zenginliği hmm mesela hastalıklara karşı dayanıklılık vs. tabii ki vardır. sakura'nın dediği gibi evrim zırt diye olmuyor, ne gibi bir değişiklik bekliyorsun sen?

birkaç on bin yıldan fazla zamandır var sokak köpekleri?

mesela benim beklediğim çoban yahut bekçi köpeği olarak, ya da eğitim gerektiren her alanda bunların kullanılması.

cins bir hayvanın (kedi olsun köpek olsun) huyu suyu az çok bilinir. şu köpekler genelde şöyledir, şu şu hastalıklara yatkındır, oyuncudur, bekçidir, asabidir gibi bazı karakter özellikleri bilinir. dolayısıyla evine çocuk dostu bir köpek veya işyerine bekçi köpeği almak isteyen birisi cins köpek seçecektir. sokak köpeği almak ise bu açıdan biraz riskli olacaktır. kısmete ne çıkarsa gibi biraz. o yüzden eğitim gerektiren alanlarda cins köpeklerin tercih edilmesi normal.

gen konusunu bilemem ama bir felaket olursa ve insanlar yok olursa ve köpekler bi şekilde kalırsa ev köpeklerinin şansı çok az. en şanslı olanlar orta boy köpekler.

önce bir iş bulup öyle ayrılmalı sanki.

mobbing 'den dava açabilirsiniz. mahkemeler bu konuda çalışanın yanında dururlar genelde

buna mobbing derler. bir araştırın. dava hakkınız var.

dava açın kesinlikle!

sadece maaş almak için değil, tazminat ödememek için de beklemeniz gerekiyor çalışma sürenize bağlı bir süre kadar.
(bkz: ihbar süresi)

bazıları kuyu suyu. bazıları kaynak suyu. yeniden arıtma sularını satışı yasak.
sofra suyu denilen su çeşitleri kuyu suyudur.söylenenin aksine öyle kötü kaka degildir.
kaynak sularında zaten kocaman dogal kaynak suyu yazar. olabilir bu kadar çok özellikle uludag,toros kaynak suyu bakımından çok zengindir firmalar oralara kuruluş yada orada kurulu firmalara fason üretim saglatıyorlar.

coca cola sayesinde bir süre önce (10 yıl kadar) reverse osmosis ile sizin dediğiniz yapılıp "turkuvaz" çıkarılmıştı. ancak sonra bu yasaklandı bildiğiniz gibi. şimdi uygulama tam nasıl bilmiyorum ama sizin dediğiniz derece "işlenmiş su" yok. ancak iyi su var kötü su var tabi. ben zengin olduğumdan değil sevdiğimden erikli içiyorum. şehir suyu içiliyor ama kötü (adana) e damacana alacağım madem dedim ve erikli alıyorum. 3.5'a da su var mesela. ama marketleri takip edip ucuza yakalarsam 8-10 litrelik erikli alıyorum. hep tel ile sipariş vermiyorum. şu an adana'da erikli 8,25 yani litresi 0,46 ama ben geçen migrostan 0,26'dan aldım. (10 litrelik)
böyle işte

kaynak suyu yazıyorsa içebilirsiniz fakat önemli bir mesele de o damacanalar. aldığınız damacananın yeni ve temiz olmasına dikkat edin, tipini beğenmediyseniz suyu getiren elemanı uyarın biraz bahşiş verin temizinden seçip getirsin. bir profesör çıkıyordu televizyona adını unuttum, bütün bu plastik şişe ve damacanaların ne kadar tehlikeli olduğunu anlatıyordu. aldığınız damacanaya dikkat edin diyordu.

damacana isini ben zaten pek cozemedim. madem plastik bu kadar tehlikeli yillar yili neden plastik dayadilar bize. simdi i cikti onemi? damacana degil asil pet sise problemi daha onemli. hele de guneste kaliyor ise. ama biliyorsunuz ki butun sular pet siselerde.

roadrunner yanlışın var pet şişe yani pet daha zararsız iken ve güneşe bırakıldığında içindeki maddelerin suyla tepkimeye girme ihtimali daha azken, damacanalar pvc'dir ve güneşte kaldığında yüksek ihtimalle bileşenlerinin bir kısmı ayrışarak suyla tepkime verir.

"damacanalar pvc'dir ve güneşte kaldığında yüksek ihtimalle bileşenlerinin bir kısmı ayrışarak suyla tepkime verir"
bu nedenle damacana su dağıtımı yasal olarak kapalı araçlarla yapılmalıdır diye belirtilmiştir. ama erikli ve bir kaç marka daha dışında (pınar ve sanırım hayat) su dağıtımı araçla yapılmaz bu ülkede. çünkü duble yollar daha önemlidir.

o plastik o kadar tehlikeli v.s yalan. öyle abartıldıgı gibi tehlikeli degil ve muadili olmayan bir ürün. ayrıca gida ürünlerinde pvc kullanılmaz kullanılsa bile üzerine ince tabaka polietilen kaplama yapılır. o tehlikeli diye düşündügünüz damacanaların hepsi ya pet(polietilen terafitalat) yada yüksek yogunluklu polietilendir damacanalarda yüksek yogunluklu polietilen kullanılır hiç bir şekilde sağlıga zararlı degildir. hatta o saglıga zararlı denilen pvc varya işte onları serum hortumu yapımında kullanılıyor.

Köpeklerin sesi en küçük problemidir muhtemelen şu an. Hiç bilmediği bir yerde hiç bilmediği diğer kedilerle bir de kafes içinde durduğu için kendisi, köpek sesi falan duymuyordur stresinden.

Daha yakın bir veteriner yok muydu?

ne yazık ki...

ne hoş dilekler bunlar böyle..
her neyse. eğer kendinizi bu kadar kötü hissediyorsanız, özel telefondan ulaşıp alın kedinizi (kartı vardır sanırım.)

bir şey olmaz, eve getirdiğinizde biraz korkmuş olur o kadar, üzülmeyin. bir dahaki veterinere gidişte de biraz daha stres yapabilir. köpek sesinden ürkmez.

bir dahaki yolculuk için tavsiyem (eğer zaten yapmıyorsanız) taşıma kutusunun içine üzerinde hep uyuduğu bir battaniye, örtü falan varsa onu sermeniz. üzerinde kendi kokusu olan bir şeyi kafesine koyun.

üzerinde invisible yazan deodorantları kullanmanız lazım. dove'un beyaz şişede var mesela invisible yazıyor, gayet güzel. nivea'nın da black&white diye bir deodorantı var. siyahta ve beyazda deodorant veya ter izi bırakmadığını iddia ediyor.

ek: @serabetan beyaz tişörtte sarı koltukaltı lekesi bırakmadığını söylüyorlar onu kastetmiştim.

ter izi birakmamasi pek dogru degil bencede,sprey ya da sivinin kendi rengi yoktur,bulasmaz anlami daha dogru,adidasin,niveanin filan var,aynen quasiromantic in dedigi gibi invisible olanlari tercih edersen sorun olmaz.

nivea deodorant pudrasız

Nivea Dry Impact. Yıllardır kullanıyorum, üretimi durursa vurcam kendimi.

Siver da güzel. Ama dry impact candır

fa var bim'de. çok ucuz ama güzel. iz filan da bırakmıyor :) lekeler için de o kısımlara pril sürmeyi dene, olmazsa kosla kesin çözüm :)

not: bi de bu nasıl herif diye düşünme. yedi yıl var ki ayrıyım baba ocağından :(

ptt'ye ulaşmış ama sonrası için ses yoksa bildiğim kadarıyla gümrükte olması lazım. ama "yasak" bir ürün değil sonuçta o yüzden geçer herhalde. aynı tracking no ile ptt sayfasından da kontrol edin.

ptt'den de kontrol ettim. ISTANBUL KARGO ISLEME MERKEZi'nde olduğu yazılmış. altında da "yurt içi gönderi" başlığı altında "Sevk Edildi - İSTANBUL(AVR)(İSTANBUL AV 07/06/2011 16:07:13" yazıyor. anladığım kadarıyla yakın zamanda evime gelecek ürün sanırım.

eğer aldığın mal eve gelmezse
bir kağıt geliyor sana ptt den sende o kağıtla gümrük müdürlüğüne gidiyorsun pakete açıp bakıyorlar sonrasında gümrük vergisini ödeyip (bu kısım kesin değil ödemeyebilirsinde) alıyorsun ürününü.

hayır, skype kredisi yüklüyorsunuz, rahaat rahat arıyorsunuz. ben 1 ay kullandım skype kredi vs. yurtdışını bi arıyordum saatlerce allah ne verdiyse hemde 10 euro gibi bir krediyle. nokia e63 telefona skype vs. kurulabiliyor. telefondan görüşebilirsinizde.

edit: soruyu yalan yanlış anlamışım.

evet abinizin faturası kabarır.

evet o telefonunu yurtdışında kullandığı için yüksek fatura ödeyecek.
Abin cep telefonuna skype yükler oradan seni ararsa sadece skype ücreti yazar ama

tam anlatamadım sanırım ya da verdiğiniz cevabı tam anlamadım. kredi yükledim zaten. ancak normalde ben kendi cebimden abimin cebini aradığım zaman hem benden ücret kesiliyor hem de ondan. skype'ta da aynı şey oluyor mu babında sormuştum.

derken ikinci cevap gelmiş. açıklayıcı olmuş.

abiniz wifi bağlantısıyla skype'a bağlanabilirse telefondan o zaman ücret dahi ödemezsiniz. normal skype to skype görüşmesi olur.

@quasiromantic; onu da biliyorum kendisi iphone sahibi bir insan dolayısıyla telefonunda skype var ancak koskoca ülkede wi-fi bulamıyor zat-ı muhterem.

avrupada bir cok ulkede gurbetci hatlari var. almanya'daysa ozellikle cok rahat. alsin bir tane, arasin sizi dakikasi 9-10 ct'e. turkcell bile cikardi gurbetci hatti: turkcell.de

beyazıt

pamuk ? :)

marul koyun lütfen:)

akkız

bulut

vivica

püskevit

muzip gider diye düşünüyorum :)

Daisy

Ben kedilere yiyecek isimleri koymayı severim. O yüzden peynir!

beril koy. kedi canını senin de dersin.

Kitchen.

biz de beyaz koymuştuk, çok da yakışıyordu kerataya.

kızan nasıl? hani ege şivesindeki çocuk.

biç.
piç ve bitch karması.

ancuk

kendisini findik kadarken edindiginizi hatirlatmasi baglaminda: findik.

köpük

rakı olabilir
peynir de olabilir

sütlaç
bi de erkekse ve kısırlaştıracaksanız; sümbül ağa:P

pussy

ecevit

Arap.

Sonra da araparaparaparaparaparaparaparap diyerek çağıracaksınız.

(bkz: suyun öte yanı)

sheldon (şeldın) ?

keranacı

krema
veya kivi

de longhi kazanlı ütü kullandım. berbattı. ütüleme gücü bir kere inanılmaz düşüktü, kazanı kullanmadan hiçbir işe yaramıyordu. yine de kırışıkları açmıyordu bile. kazandaki suyu da bir süre sonra buhar şeklinde değil damlalar haline su püskürterek çıkarmaya başladı... hantallığı, taşıma zorluğu öbür yandan. gittim bi filips aldım şahane yahu. oh be dünya varmış dedim. uzak durun bence, normal buharlı ütüden şaşmayın.

tiny.cc

not: bir de kazana su koyuyorsunuz, abartmadan koysanız bile o suyu ısıtması dakikalar sürüyor. o arada ne kadar cereyan çekiyor belli değil. beklemesi de sıkıcı.

once 2 elinizi basiniza koyup "eyvah!" cekin. onlar hızlı cogalıp iyi saklanirlar. geçen yaz 2 ay misafir ettim onları. ben de sizin gibi bırak takılsınlar demistim sonrasında "heeyt! yeter ulan!" dedirttiler.

(bkz: kanatli karincalar)

kraliceyi bulup imha!!! degil ama disariya birakirsan sorun cozulur. zira zor olan kraliceye ulasmak zaten :)

hemen ilaçlayıp yok edin, sayıları gittikçe artacak. aynı şey başımıza geldi, o kadar çok çıkıyordu ki sabah uyanınca ilk tuvaletten gelen hafif vızıltıyı duyuyorduk. hiç vakit kaybetmeden ilaçlayın.

siz onları öldürmezseniz onlar sizi öldürür, der bir atasözü.

bir an önce kurtulmaya bakın derim ben, çok çabuk çoğalıyorlar, her tarafa yayılıyorlar aman diyim. ben evde böcek tozu bulmuştum ondan döktüm çıktıkları yere, o şekilde kurtulmuştum.

güzerahlarına tuz..sıra sıra, karınca sıradağı.

tuzu aşamıyorlar, denenmişliği var.

@cedilla, bunlar helanın her yerinde müdür. tüm satha tuz yaymam gerekecek.

beyler saçma gelebilir ama pişmanlık duyuyorum lan öldürürken, bişey söyleyin ki şu vicdan azabı gitsin. yoksa koyun koyuna yaşamaya mecburuz elemanlarla.

yaşayan bir organizmayı öldürmek korkunç tabii ki ama kurtulmak lazım..atabildiğiniz kadarını dışarı atıp gerekli önlemleri alın (ilaç, tuz , vs neyse artık).

gözyaşı damlası kullanmayı denediniz mi?

Gözyaşı damlası da kullanıyorum. Ama aynı zamanda yeni lens alacağım hali hazırda. Bu nedenle tavsiyelere göre bir şey almayı düşünüyorum.

Lenslerin bir capi vardir.O cap eger sizin gozunuze uygun degilse, hele ki kuzukse gozunuzden illaki batacaktir.Bence o konuya bir bakin. Aldiginiz lensin cap degeriyle doktor muaynesinde recetede olan cap degerini karsilastirin.
Genelde turkiyede gozlukculer pek takmiyor o cap degerini ama hissiyat acisindan cok onemli.Uygun olmayan olcudeki lens gercekten kurutuyor,batiyor,gozume bastiriyor gibi oluyor.
Olur da lensinizi internetten almayi dusunurseniz ben 2 yildir lensmarket.com dan aliyorum, dikkatsizlikle oncekinden farkli cap degerinde aldigimda arayip uyarmislardi mesela.

astigmatınız varsa ne lens olursa olsun rahatsız edecektir bilgisayar başında. bir de böyle bir şey var.

doktora gitmişsindir herhalde? koskoca çalışan adamsın yani, doktora gitmeden lens kullanacak kadar cahil değilsindir.

b&l purevision kullanıyordum, şimdi cubavision night and day kullanıyorum fakat maalesef klimalı ortamlarda her türlü kuruyor bunlar.

20 yıldır şeffaf lens kullanıyorum ve bilgisayarla da 10 yıldan fazladır haşır neşirim. johnson & johnson ile ve acuvue ile hiç sorun yaşamadım. lens gözünüze uygunsa ve gözünüzde istisnai bir sorun yoksa memnun kalmanız beklenir.

hayır sorun yaşamazsınız. hollanda sadece vizeyi aldığınız ülkeye daha önce giriş yapıp yapmamış olmanıza bakıyor, yapmamışsanız sorun çıkartıyor. ama danimarkaya daha önce giriş yapacağınıza göre sorun olmaz. denedim, test ettim, onayladım. isviçre vizersiyle girmiştim hollandaya.

hiçbir sorun olmaz. danimarka vizesiyle direkt hollanda'ya giderseniz problem olur ama onun dışında içiniz rahat olsun.

peki ya bu arkadaş arabayla danimarkaya gidecek olsa idi? (kaynak)

yine gider.

başın sağolsun. altında anlam arama "rüya tabirleri" denen şeylerde. sanıyorum ki bundan doğal bir şey olamaz. çok sıkıntı yaşarsan yardım alabilirsin bir uzmandan.

öncelikle başın sağ olsun. rüya tabiri gibi saçmalıklarla vakit harcama, büyük ihtimalle sana moral bozukluğu olarak dönecektir. kaybın çok yeni ve böyle şeyler olması normal.

@jangara, quasiromantic
teşekkürler sağolun.morlim bozuluyo evet daha bi kere sağlıklı goremedim onu.cok uzuluyorum.

üzülme demek zor ama bi şekilde hayatına devam etmek zorundasın. senin de ne olacağın hiç belli değil. ben de ölümünün etkisiyle gördüğünü düşünüyorum. zaten insan rüyasında çok düşündüğü, kafasına taktığı şeyleri görüyor genelde. başın sağ olsun.

ben babamı kaybedeli 6 yıl oldu. 6 yıldır rüyalarımda aynı şeyi görürüm.
ya gelir, ben iyileştim,(kanserdi) sizi üzmemek için ölmüş numarası yapmıştım, beni öyle hasta hasta görüp üzülmeyin diye der
ya da dediğin gibi birden bire çıkar gelir, hiç konuşmadan donuk bi yüz ifadesiyle biz baba baba derken o birden zombi olup beni yakalamaya çalışır. ama özellikle de benim peşimden koşturur.
ilk zamanlar çok etkilenirdim ama artık alıştım. keşke bi de adam gibi oturup sohbet ederken görsem :(

seviyoruz!

sıradanlıktan kurtardığı için evet :)

Kızlar piç erkekleri sever. Kirli sakal daha piç gösterir. Dolayısıyla kızlar kirli sakalı severler.

sevişirken sevmiyorlar.

piçlikle alakası yok, ama evet seviyoruz.

ofcourse!

evet çoğunlukla kızlar seviyor, kadınlar pek sevmez anladın sen onu ;)

iyi de, yakışanı var yakışmayanı var.

niye herkes 1. çoğul konuşmuş anlamıyorum, bence korkunç. bir erkeğin kendine yapabileceği en büyük kötülük. hele 20-25 arası bebe suratlı arkadaşlar sakalla seksi/piç erkek olacağını sanmıyor mu. daha da kötüsü de var, o da saç ve sakalın kısa ve komple aynı boyda olduğu tip. yekpare kıl. iğrenç.

santimetrekareye dusen kil yogunlugu sakalin her yerinde ayni degilse, veya sakallar cok sertse ve batiyorsa, veya sakal rengi cok acik veya cok koyuysa, ben sevmiyorum.

@mahallenindelisi, sevişirken de seviyorlar, yeni kesilmiş sakal daha çok batıyor, ağızları yüzleri zımpara kağıdı değmiş gibi oluyor.

@kimlanbu, sevişme uzun sürüyorsa (tüm gece + sabah falan) sürtünmeden çeneleri oraları buraları tahriş olabiliyor.

seviyoruz

kirli sakal iyidir.

yüze göre değişir. doğu alman sapık katillerine benzeyeceksen hiç bırakma.

tiroid hormonlarının çok çalışması ile alakalı idi sanırım..
gidip bi kan testi yaptırabilirsin.

abi terleyen insansın. bünyen, salgı bezlerin bu yani.

ben de öyleyim ne yazık ki. hele yazın, duşa girerken de çıkarken de aşağı yukarı aynı ıslaklıkta oluyorum. beter bişey.

Tiroid bezlerinde sorun olabilir, ter bezlerinde sorun olabilir, psikolojik bile olabilir, her şey olabilir yani. Bir şekilde tahliller yapılmadan "şudur" demek mümkün değil.

terlemek iyidir.

terp'e katılıyorum. terlemeyle birlikte vücuttan bazı toksinler de atılır diye biliyorum.

bi çok nedeni olabilir bende öyleyim ama doktora gitsende bi şey olmaz işe yaramaz çaresi yok yani en başta ben giderdim bi tanıdığımız gitmişti çünkü hiç bişey olmadı :D ama şimdi bi sprey kullanıyo 50 tl ye almış koltukaltı 0 kesmiş teri para olsa bende alcam.zararlıydı bilmem ne diyenlere takma zararı fln yok.zararı var diyenlerde kola sigara fln da içmesinler ;)

doktora gidip bir baktır evvela. nedeni hakkında kimse birşey sçyleyemez fiziksel olduğu kadar psikolojik de olabilir. geçici bir takım çözümler var ancak en iyisi terlemeyle barışık olmak.

kan tahlili yaptırın. söylendiği tiroid konuları önemli. onda bişey yoksa bende olduğu gibi wbc (white blood cell) yoğun ise o da sorun oluyor. topuklarda çabuk karıncalanma, uyuşma, çabuk yorulma, sıcak ve ter. bunlar da wbc yoğunluğunun sonuçları. kan verince geçiyor. asğlık sorununuz yoksa erkek iseniz 1 yılda 4 kez, kadın iseniz 1 yılda 3 kez kan vermeniz hem sizin için sağlıklı hem başkaları için iyi bir şey.

gümrük zımbırtısı topkapı'da diye biliyorum.

eğer vekaletname çıkartırsanız sizin adınıza DHL yapıyor bu işlemleri diye hatırlıyorum. ama paranızı da alırlar bir miktar. vekaletnamenin yanında size yolladıkları bazı kağıtlar olması lazım onları da doldurup gönderiyorsunuz

şahsen rastlamadım ve duymadım. merak ettiğim zamanlar oldu ama mutfak yeterince yoğun olduğu için gidip soramadım haliyle. garsonlar zaten bilmiyor.

2 adet önerim var:
teknolojisever lokanta: her masanın kenarında sabit bir dokunmatik ekran var. sabit olmasa da saplı ve askıda. orda menüyü inceliyorsun, isteklerini yazıyorsun, işstersen de tarifi var, onu kendine mail atabiliyorsun. siparişi verdikten sonra en son kontrol için garson msaya bir uğrasın yine de, hem insan faktörünü fazla dışarıda tutmamak lazım bence.

manuelsever lokanta: masya konan servis kağıtları var ya. müşterinin sipariş ettiği yemeğe göre servis kağıdı açıyorsun, bu servisin üzerinde yemeğin resmi, kalorisi ve tarifi var. az kullanılan bir köşesinde de tırtıklı böyle, buradan yırtınız ibaresiyle tarifi var. isteyen tarifi kalkarken yırtıp yanına alıyor.

teknolojisever lokanta dokunmatik ekrana ek olarak, özel sevis kağıdını da ek olarak kullanabilir, o zaman süper olur.

not: önerilerime bayıldım! restotanım olsa yapardım bu şekil bir şey. ayrıca her serviste farklı bir yemek, mutfak tüyosu yazılabilir. aynı şekilde dokunmatik ekranda da günlük olarak tüyolar değşiebilir.

restoranda değil ama süpermarkette gördüm, minik kare kağıtlara yemek tarifi + yemeğin resmini basıyorlar. kaliteli yapmışlar uyduruktan değil. böyle broşür standı gibi bir şey var, müşteriler bakıp tipini beğendikleri tarifleri alabiliyorlar.

fastfoodçuları ele alırsak mcdonalds ya da burgerking, tepsilerin üzerine koydukları kağıtlara hamburgerlerinin neler içerdiğini ve malzemelerin markalarını ve hatta kalorilerini de (yanlış hatırlamıyorsam) yazıyorlardı. tam dediğini karşılar mı bilmem ama böyle bir şey var.

Tarif farkli, muhteviyat farkli degil mi?

caffe nero ya gidiyorum white chocalete ice mocha iciyorum.

tchibo'ya gitme, alışveriş yapanların yan yan bakmalarından rahatsız olabilirsin, starbucks cok kalabalık olabiliyor biliyorsun herkesin gözdesi, diğer ikisinden bir tercih yap, ben kahve dünyası derim.

tchibo'dan wiener melange filtre kahve.
ama oturmak için neroya giderdim.

cafe nero. ayda 1 gider, kremalı karamelli latte içerim.

tchibo'da genelde rahat bir ortam yok. starbucks oluyor benim tercihim. filtre kahve, chai tea latte ve white çaklıt moka favori 3 içeceğim.

caffe nero bence, artı orada chocolate coconut'ı dene bir ara.

kahve dunyasi cunku otekilerine uyuz oluyorum..cikolata falan yapiyolar ya gozunun onunde o da hosuma gitmekte :) ayrica sicak cikolata veya turk kahvesi icerim..

Khave dünyası'nda Türk Kahvesi de olduğu için orayı tercih ediyorum ben. Damla Sakızlı Türk Kahvesi müthiş bişey diğerlerinin de Türk Kahvesine olan saçma tepkilerini ve satmamalarını hiç anlayamıyorum tepkiliyim bu konuda baya! :)

starbucks daha genç dolu ve kalabalık oluyor. gloria jeans masaya servis yapıyordu yanlış hatırlamıyorsam. daha klasik bir ortamı var. türk kahvesi sevdiğim için kahve dünyasına gidiyorum. starbucks'ta türk kahvesi içme hatasına bir kere düştüm, berbattı. ortam olarak ise en çok nero'yu seviyorum. elmalı turtası da çok güzel üstelik, çayla süper gidiyor.

Starbucks

Irish cream mocha ya da rasberry mocha. değişmez.

haftada 2-3

gloriaya gitmek zorunda kalırsam,latte içerim

kahve dünyasına çikolata ürünleri ve damla sakızlı paket kahve almaya gidiyorum

edit: neroyu hiç duymadım yahu, Ankarada var mı?

Türk kahvesi için Kahve Dünyası'na,diğer kahve çeşitleri için ise Caffe Nero'ya giderim ve böğürtlenli mocha içerim orada da.

ne için ve kimle gittiğime bağlı, mesela iş içinse starbucksa gidip bir dünya ergenin içine oturmam, kahve dünyasına giderim, sade türk kahvesi içerim. laylaya gidilecekse starbucks olur gloria olur, içecek olarak da aromalara düşkünlüğüm olmadığından genelde ziftin peki misali filtreleri tercih ederim. tchibo da iyi hoş ama alışveriş olayı bozuyor, kalabalık oluyor genelde teyzeler-ablalar ellerinde poşetler vs.

Çibo'ya giderim ama bir şey içmem, satılan zamazingolara bakarım.

Yazın özellikle Gloria tercihim. Chocolate Mint Bomb diye mükemmel, soğuk bir içecekleri var, ne kadar içsem doyamam. Starbucks'ı sevmiyorum, genellikle masalar pis oluyor, kahvelerinde de aa çok güzelmiş denilecek türden bir şey daha içmedim. Para azsa, Kahve Dünyası tercihimdir. İçecekleri dışında kekleri, pastaları da lezzetlidir.

ama pastorize ederken o sıcaklığa çıkardıktan sonra hemen soğutuyorlar.

kutu sütlerde besin değeri aramayın zaten. pastörize edilen sütte yararlı bakteri, enzim vs. kalmıyor.

pastorize ederken çok hızlı bir şekilde ısıtıp soğutuyorlar yalnız.

Pastörizasyonda kaynama sıcaklığının altına kadar ısıtıyorlar, dolayısıyla yaklaşık 130 derecelere kadar ısıtılan UHT(bildiğin uzun ömürlü) sütlerden besin değerleri daha yüksek oluyor. Daha doğrusu, uht'de hem hastalık yapıcı mikroorganizmalar, hem de sütün besin değerlerinin neredeyse hepsi ölüyor.Pastörize sütte ise, hastalık yapan mikroorganizmaların yüzde 90ı eleniyor, ve besin değerleri oldukça yüksek oluyor.

Pastörize sütler iki gün dayanırken, uht 4 aya kadar dayanır.

pastorize süt bu bakkalarda satılan raf ömrü 3-4 gün olan sütler..Raf ömrü 1 ay olanlar ise uht...
uht sütlerde ki besin kaybına yok denecek kadar az diyebiliriz.135-140 dereceye bir kaç saniyeliğine çıkıp geri soğutuluyorlar.O yüzden bazı vitaminlerde 1/3'lük bir azalma dışında besin değerleri pek bir kayba uğramıyor..
zaten süt işlemede kayıp olarak algılamıyoruz vitamin eksilmesini, işlenmiş sütte ki en önemli kayıp proteinlerinin denature olmasıdır.Evet siz evde ısıttığınızda denature oluyorlar, tabiatları bozuluyor, geriye süt değil süt posası kalıyor bir nevi.
Pastörize sütlerde ki besin kayıpları uht olanlara göre çok daha fazladır...Ama yine de evde ısıttığınıza göre çok daha iyi..Zaten pastörizasyon 60-65 derece de yarım saat tutularak yapılır, 65 derecede süt proteinlerinin dayanabileceği en yüksek sıcaklık, lakin içinde ki sporları tamamen öldürmeye yeterli olmadığından raf ömürleri kısa oluyor.
bitti :D

kedi ilk 3 ayini sizle mi gecirdi annesiyle ve kardesleriyle mi ? bazi kedilerde bu sorun gozlemleniyor saldirgan davranislar ilk 3 ayi annesiyle geciren kedilerde daha az.

annesi zaten daha küçücükken 3 aylıkken falan bizim bahçeye gelmişti ve onu da elimle büyütmüştüm. dolayısıyla bu kediyi ve kardeşlerini de hemen bzim bahçede doğurdu ve bizle birlikte büyüdüler. yani hem annesi, hem çocuklar bizle birlikte büyüdü bir ayrım olmadı. annesi de evcildi zaten.

hatta şuan saldırgan davranışları olan kedinin 2 kardeşi vardı. her ikisi de son derece evcildi, tek vahşi eğilimi olan bu kedi. anlamıyorum gerçekten.

diger iki kardesine ve annesine ne oldu?@

kedinin ne kadar karizmatik oldugunun farkında mısın peki ? her kedi öyle olmalı

diğerleri ne yazık ki bi şekilde öldüler. özellikle annesi öldüğünde ben mahvoldum.

herneyse, kedinin karizmatik olduğunun ya da olmadığının farkındayım. ben yerlerde sürüklenen, karnını açıp okşamamızı bekleyen karaktersiz bir kedi istiyorum da demedim zaten. ortada hiçbir şey yokken sürekli olarak saldırmasından bahsediyorum. okşama yok, kucağa alma yok hiçbir şey yok. yaklaşıyorum ve saldırıyor. ogünkü ruh haline bağlı tamamen.

bence döv.
ben döverim.
ağzına iki tane çak ki senden korksun.
hem yedir yem içir sonra gelsin sana tıss desin.
çak ağzına iki tane.
bakalım ne değişecek.

kediyi ensesindeki deriden tutarsanız (ama canını yakmadan çekiştirmeden, sadece tutun ordan) hemen olduğu yere çöker ve edilgen konuma geçer. her kötü hareket yapışında hafifçe oradan tutup hayır! derseniz o hareketi yapmaması gerektiğini anlıyor zamanla.

eminim siz daha iyi gozlemlemissinizdir ama; ailesini (gercek/oz olani) kaybettikten sonra mi basladi bu huysuzluklar? Bir baglanti yok mudur?
Yanina arkadas getirmeyi dusundunuz mu?
Veteriner'e goturmeyi dusundunuz mu?

eleman yeni. tanışalı 5 gün oldu. "biraz" hoşlanıyorsun.
hediye vermen gerektiğine emin misin?

düzeltme: bi dk. tanışalı 5 gün olmamış. sen yine de emin misin? :p

ver bencede.yani hediye:p

@yarmasimo ya işte hediye dediğim maddi olarak değeri olmayan, sadece düşündüğümü gösterme amaçlı bi şey. sonuçta şu an normal bi arkadaş muhabbeti yapmıyoruz, yani en azından çok o amaçla tanışılmadı :) onun için düşündüm.

@snowflake bilet de iyi fikir ama güzel film yok galiba bu ara hiç :)

maddi değeri olmayan bir şey daha iyi olur. zarif bir kutlama mesajı, özel bir kart vs.

yarmasimo'ya katılıyorum. sadece doğumgünün kutlu olsun deyip elini sıksan veya yüz yüze görüşme imkanı yoksa mesaj atsan yeter. çok yeni tanışılan bir insan için arşivden kitap vermek biraz fazla bence. gidip hediye satın almak da abartılı.

banyo köpüğü

hobin falan varsa birşeyler hazırla kendin.

www.mydays.com.tr

var birşey. adını bilmiyorm ama 6 ay etkili birşeydi. tarım ilaçları satan bir yerden alıyordu babam. pompalı fısfıs ın içine su ile birlikte o ilacı katıyor evin duvarlarına sıkıyordu. hatta hacı balkondayken bile rahatsızlık vermiyordu sinekler.

en yakın migros'a git hemen, cam ve kapı sinekliklerini şu mevsimde ön raflara almışlardır zaten kolayca bulursun. 10-15 lira bir fiyatı var. eve dönünce önce pencerenin açılan kısmının içine oturduğu çerçeveyi güzelce nemli bezle silip kuruluyorsun, paketten çıkan yapışkanlı bantla 4 kenarı tamamen dolanıyorsun. sonra ağı ölçüp gergin olacak şekilde güzelce kes, yapışkanlı bantlara tuttur. evdeki bütün camlara uygulaman en güzeli (1 kutudan ortalama 2 pencerelik malz. çıkıyor). haşerelerden uzak mutlu yaşama merhaba.

google translate afrika dili algıladı. manası da, "Kwan da kuruldu." demekmiş.

The language is
Tagalog (Filipino)
or
Swedish
(or possibly Dutch, or Norwegian)
Try entering more data.
Have an opinion about the result?

eksik yada yanlış yazma ihtimalin var mı?

felemenkçe olsa gerek ^^

"ekmekle ye tok tutsun" diyor ama hangi dil anlamadım.

hollandaca bu.

"kwam mede tot stand" olacak, cümlenin tamamını yazsanız güzel olurdu tabi. böyle yarım yamalak.

bir şeyin başka bir şeyin katkısıyla meydana geldiğini söylüyor.

anlaşabilmeniz güzel. ama baştan iyi düşün, yaşını, geçmiş ilişkilerini problem edip çocukça davranacaksan hiç uğraşma, kızı da uğraştırma.

öbür yandan, durup dururken sen bana aşıksın biliyorum diye olaya dalması da yaş farkından dolayı seni biraz hafife aldığını gösteriyor bence. kendi yaşıtı biri olsaydı bu kadar kolay kendine aşırı güven sergileyemezdi. yani kısacası kendi iyiliğin için biraz dikkatli ilerle derim ben.

niyetin ciddi olabilir. onun ciddi mi acaba? sen onun güldüren eğlendiren iyi vakit geçirdiği bir arkadaşısın. kendine biraz yakın hissettiği için sanırım daha iyi tanımak istiyordur, yemeği ondan söylemiştir. hem biraz da eğlencesine de bakıyor gibi (yemek sonrası evde içilen kahveleri düşünüp). bilemedim. ama 29-24 yaş birlikteliği hüzünlü olabilir gibi sanki. sen daha maceralara atılmak isteyeceksin. 30'una daha çok var. hem askerliğini yapmayana kız vermezlermiş hem de adam denmezmiş. bi askere git gel düşünürsün. şimdiden evini arabanı yazdığına göre ciddisin. yine gez toz ama yazık etme kendine.

yaş önemli.
uzun süreli düşünüyorsan uzak dur.
olmaz demem ama sorun çıkma olasılığı yüksek.

yemeğini ye eğlenmene bak. kasmana gerek yok birşeyler olacaksa yemekte anlarsın zaten.

hahah yahu aşık değilsen de öyle dedikten sonra aşıksın artık. ay bence şu yaşananlar çok sevimli, kıskandım (: aşık olasım geldi. bence tadını çıkarın, kasmayın. güzel şeyler bunlar beh. bence hanfendinin de gönlü var. belli. şimdiden mutluluklar heheh

malzemeden ziyade limon sirke ve zeytinyağı ve tuz katkısı çok çok önemli.

zeytinyağı + iyi bir marka nar ekşisi + tuzla şahane salata oluyor. hatta biraz kırmızı toz biber ve nane de serpebilirsiniz. saydığınız bütün malzemelerle gayet güzel gider.

anne salatasını sen yapmadığın için güzel geliyordur. senin çocuğun da senin salatalarını sevecektir muhtemelen.

ben mısır seviyom salatalarda.

nar eksisi koyun biraz da

@quasiromantic ve @madworld
tavsiye edeceğiniz nar ekşisi markası var mı? marketlerde satılanların içinde nar ekşisi dışında her şey var maşallah glikoz şurubu katkı maddeleri falan.

nar ekşisi varsa limon kullanma, nane, kekik, ufak dilimlenmiş peynirler, kepek, kuzu kulağı.

az miktarda balsamik sirke de iyi oluyor limonlu salatalarda. onun yanında sumak ve nane de kullanırsan ekstra bi lezzet veriyor.
bu arada nar ekşisiyle limon birlikte kullanılmaz evet, ikisi de ekşi olduğundan
sanırım turşucularda falan vardır nar ekşisi...

nar ekşisi kemal kükrer beğeniyorum ben. her markette olmuyor. büyük marketlere bakmak lazım.

bir de salata yaparken yıkadıktan sonra malzemelerinizi kurutuyor musunuz? eğer kurutmaz ve üzerine sosunu dökerseniz sos malzemenin üstündeki su ile dibe çöküyor.

salataya değişik tadlar koymayı deneyin. misal peynir rendesi olabilir (kaşar, tulum, parmesan), zeytin olabilir, mısır veya ceviz olabilir. hardallı soslar da güzel olabilir.

bir de salata için iyi kalite sızma zeytinyağı kullanmanız gerekiyor.

bulabilirseniz evce marka nar ekşisi çok iyi.

nar ekşisi ile nar ekşisi sosu aynı şey değil aman diim. o sos dedikleri iğrenç bişi.

@mea maxima culpa
kurutma işine hiç dikkat etmedim açıkcası, genelde şöyle bi sallarım fazla suyu aksın diye ama bir de kurutup deneyeceğim :)

@mahnita
aa demek ikisi ayrı şeyler. o zaman has nar ekşisi bulmak lazım.

@mea maxima culpa +1 bir de en basit salata olarak bir bardağın içinde zeytinyağı, limon suyu ve az bir miktar tuzu karışım boza kıvamına gelene kadar bir çatal/kaşık yardımıyla çırpın ve salatanızın üzerine öyle dökün!

panpa domates var domates var
koklayıp al tüm malzemeleri
mümkünse pazardan

nar ekşisi ile illa güzel olacak diye bir fikre katılmıyorum. sebzelerin tazeliği önemli. anneniz pazardan alıyordu mis gibi tarla domatesini, köy biberini, tazecik salatalıklarını. bul aynı kalitede, doğra ince ince, bol zeytinyağı+limon+tuz başka birşeye gerek bile yok. ama yaz gelmişken semizotu+domates salatası yapın mutlaka kesin beğenirsiniz.

bence senin soruna cevab gelmemiş daha. ben mesela kafadan ama mutlaka bunların ph degerleriyle falan alakalı bi hesap var-gurmeleri bekleriz- bazı malzemeleri birbirine yakıstırmam. misal eskiden havuç rendeleme adeti vardı bizimkilerde onu kestim. marullu salataya havuç gitmez kankam. marullu salatada domates-salatalık olcak. zevke göre soğan-ama az-. ve bazı otlar konabilir, kuzu kulagı denmiş bence de olur. roka dograrım-az-, maydanoz olur-yine az- cunku bazı besinler resmen kontrolu ele geçiriyor bi noktadan sonra. ben biberi de hiç sevmiyorum marul salatasında. öyle.. gerisi yukarda söylenmiş limon-sirke-tuz harmanı.
büdüt:bi ust cevap hariç.

@heyamo

dediğin gibi malzemelerin birbirine uyması gerçekten çok önemli. ben marulla havucu çok yakıştığını düşünüyordum.. havuç böyle tatlı bi tat veriyor gibi. ama biberi de öylesine ekliyorum sevdiğimden değil. bi bilen çıksa gerçekten aydınlatsa.

malzemeleri kurutmak için pratik bir alet var. mutfak aletleri satan plastikçilerde bulabilirsiniz.
tatlar.blogspot.com

bu sayfada 40. msjda da açıklamış. (yalnız bu ürünü ararken acayip bir dünyayla karşılaştım sayenizde :)
www.agaclar.net

domates+salatalık+soğan+limon+zeytinyağı+tuz birlikteliğinden kimse kötü bir şey çıkaramaz. go for it.

aceto balsamico rulz.

menü
araçlar
ayarlar
telefon
şebeke
şebeke modu'nu umts yaparsan 3g ile
gsm yaparsan 2g ile bağlanır. olay çözülmüştür.

Benimki çift modda duruyor sürekli, herhangi bir zararı yok.

bildiğim kadarıyla 3g simgesi telefon 3g kapsama alanındayken çıkıyor. yani orada olması 3g ile bağlandığı anlamına gelmiyor olabilir.

arka planda çalışan bağlantı gerektiren program varsa kapatın.
3g simgesinin altında 2 çizgi çıkıyorsa bağlı demektir, sadece 3g yazıyorsa bağlı değildir.

Piskoz olmuşsun sen yaw. 3.5g işareti senin o anki vericilere bağlantı kaliteni gösterir. Zaten wi-fi kullanıyormuşsun sorun yok (bağlantı tipi wi-fi diyerekten belirtiyosun).
3g istasyonuna bağlı hazır bekliyor alet; wi-fi ile internete bağlanmanla alakası yok. Yapma etme kapatma derim.

1. 2 ay en erken.
2. yemek + kum = 30-50 yıllık aşı: ilk yıl 150-200 sonraki yıllar 80-100
3. olmaz ama alışırsa mama yemez.
4. 2 günde kendi öğrenir. kumun yerini gösterin yeter: www.uzmantv.com

www.eksiduyuru.com

bu linkteki kedilerden almak istersin belki. bu yavrular annelerinden ayrılar.tuvalet eğitimleri var. max gider söyleyemem. 1 bucuk aylıklar. evde yediklerinin ne olduguna baglı çok yaglı baharatlı yemiyosan kedilere de zararı olcagını sanmam. izmirdeysen kaçırma derim 2 tane al bence bunlardan, çünkü yavru kedi tek basına yapamaz yanında kardeşi olursa psikolojik gelişimi açısından iyi olur:))

en önemlisi, gerçekten kedi bakmak istediğinden emin ol. hayvanları sokağa atma 2 ay sonra, ya da klasik yüzlerce duyuruda olduğu gibi, bu kedilere bakamıyorum minnoşumuz kendine yeni ev arıyor duyurularına yenisini katma

- öğrenci evinde kalıyorsanız almayın, evden çıkarsınız yurtdışına şehir dışına gideceğiniz tutar.
- aileyle oturuyorsanız kimsede temizlik hastalığı, kedi korkusu, tiksinme gibi huylar olmadığından emin olun.
- kedi iyi bakılırsa her şey yolunda giderse 15 sene yaşar.
- kedi tüy döker unutmayın.
- kedi etçil bir hayvandır o yüzden en doğrusu et odaklı beslenmesidir. sebze yemeği, makarna/pilav, inek sütü gibi besinleri almaması gerekir. kedi mamalarının içinde kedi için çok mühim olan taurine maddesi de eklenmiş olarak gelir. ayrıca sürekli ev yemeği verirseniz ilerleyen yıllarda kediniz diş kaybedecektir. o yüzden bebekken yaş mamayla başlayıp ilerde kuru mamaya dönmeniz gerekir. kuru mama yediği sürece bol su içtiğinden de emin olmanız lazım.
- tuvaleti kendiliğinden kullanacaktır hiçbir şey yapmanıza gerek yok. şahsen tavsiyem kapalı tuvalet almanız. bu arada yavru poposunu yalamayı bilmiyor olabilir, eğer poposu pis gezdiğini görürseniz her tuvaletten çıkışında ıslak mendille silin. birkaç kereden sonra kendisi yalamaya başlayacaktır.
- küçükken aşı, kısırlaştırma derken biraz maliyet çıkacak ama özellikle kısırlaştırmayı atlattıktan sonra geriye aylık bazda kum + kuru mama masrafı ve yılda 1 kez tekrarlanan aşıları kalacak.
- 2 veya 2,5 aylıkken annesinden ayrılabilir.

bizim evdeki kedimiz 10 günlük diğeri 1 aylıkken geldi ikisi de barınaklardan alınmış kediler. barınaklarda bir sürü kedi var sahip arayan onlardan bir tane alabilirsin. kediler her yemeği yemezler zaten evde yaptığın tavuk et balığa bayılırlar ama pilav falan yiyeceğini zannetmiyorum. bizim ufak kedi yoğurt bile yiyiyor.
tuvaletini kumuna yaptıracaksın, ilk başta etfafa kakasını yaparsa o kakayı peçeteyle alacaksın kediye göstere göstere kumuna koyacaksın. gayet alışacaktır. aylık gideri 70 80 lira tutuyor. kumu maması var. tabi aşılarını yaptıracaksın ama veterinerler çok pahalı oluyor açıkcası.

hayvanın kendi uluslararası pasaportu oluyor, içinde bütün aşılarının yazılı olduğu. bir de çip takılması lazım diye biliyorum. bazı ülkeler de (sanırım türkiye de dahil) transfer edilen hayvanları belli süre (birkaç hafta galiba) karantinada tutuyor. kısacası hayvana eziyetten başka bir şey değil büyük ihtimalle. bir veterinere danışırsanız daha iyi bilgi alabilirsiniz.

ticari amaçla ise farklı olacaktır. ancak kendi hayvanınız ise her ülkenin kendi kuralları var genel kurallar dışında. duyduğum kadarı ile ingiltere 6 ay karantinada tutuyormuş. gidip görebiliyorsunuz ama orada kalıyor. vs .. gideceğiniz ülkeyi araştırın.

yağsız sıcak tavaya kırarak aynısını elde edebilirsin.

bu arada pişmemiş ki o.

kendi deneyimim şöyle ki, boktan tavalarda ne yaparsan yap mükemmel pişmiyor. hani kırayım, böyle yusyuvarlak şeklini hiç bozmadan kurcalamadan o öylece pişsin, olmuyor. üstü cımbıl kalıyor altı kızarıyor, illa kurcalamak lazım.

fakat tefal tavada çok güzel pişiyor, sanırım ısıyı eşit dağıttığı için. hiç dokunmadan tamamı pişiyor.

kırdıktan sonra tavanın kapağını kapatın, kısık ateşte istediğiniz kıvama gelene kadar pişirin.

teflon tava, ya da dükkan ızgaralarında öyle pişer.

yumurtanın sarısının sıvı kalması bazıları için tercih sebebidir.

cemallamec +1
bir kaşık yardımıyla tavadaki yağı alıp, yumurtanın üstüne dökerseniz aynı bu şekilde oluyor. tecrübeyle sabit.

tarihi görüş ve kültür ayrılıkları.

fakirlik ve mallık

bizim dinimizin islam dini olması ve zamanaında osmanlı gibi büyük bir güçten etkilendikleri için böyle uyguluyorlar sanki.

Onların kendi aralarında ki en büyük ortak özelliği de hristiyan olmaları.Mezhep farklılıkları illaki etkiler bu birliği ama bana öyle geliyo işte.

en temel problemlerden biri insan kaçakçılığın'da köprüyüz. adamlar bizi almayarak kaçak insan geçişine mümkün olduğunca set çekmeye çalışıyorlar. Bir Letonya'dan, Efendime söyleyeyim Bulgaristan'dan bizdeki gibi kaçak insan akışı yok.

@darknum

bulgaristan vatandaşları avrupa'ya vizesiz giderken, bulgar vizesi sahip olanlar gidemiyor. bu tür bir uygulama olsa, yalnız Türk vatandaşları gidebilse bir şey değişmez sanırım.

AB birliğine karşı olan biri olaraktan ben anlatayım sana durumu,

Tarihi görüşün, kültürün falan koy götüne, onlar eften şeyler, asıl durum şu:

Avrupada bulunan Türkiye'li insanların (etnik köken katmadım gerisini sen düşün), %90 ı yolda görsen yüzüne tükürmeyeceğin insanlar. Eğitimsiz, nasıl davranması gerektiğini bilmeyen, Türkiye'de baltaya sap olamamış insanlar.

Bu insanlar, bir şekilde avrupaya göç ediyor, yabancı hatun bulup evleniyorlar, çocuk yapıyorlar, kaçak kalıyorlar vs. Gittikleri yerde ortamın içine sıçıp, Türkiye'nin adını karalıyorlar, bizzat bunu bana yurtdışında yaşayan Türk anlattı.

Finlandiyada kaldım 1,5 sene, konyanın tamamı finlandiyada, adamlar bizim başkenti konya sanıyormuş. Ama izlenimi anlatayım sana : köpeklere, yaşlılara tecavüz edenler, paralarını çalanlar vb. hayvanlıklar yapanlar. Bunları sadece x ulusu mu yapıyor? Orasını bilemem ama türkler yaptımı göze batıyor.

Türklerin internete yayıldığı zaman, özellikle yabancı sitelerde, diğer yabancıların türklere karşı görüşü hiç de iyi değil. Din ve ırkı geçtim, bana amerikan hatun şunu anlatıyor : Türk eleman kıza, bakire olup olmadığını soruyor, kız hayır diyince, eleman sinirden kuduruyor, sonuç olarak, olsun ben seni yine de severim sen beni seversen diyor.

Bu tip kafaya sahip insanların yoğunlukta bulunduğu bir memlekette, insanları vizesiz olarak kendi ülkelerine alırsan o ülkenin anasını bellersin. Adamların zaten kendi işsizliği var, bir de yabancı geldi mi işsizlik oranı artıyor.

Şu an iş hayatına yeni başladım, imkanım olsa yurtdışına gider çalışmak isterim, legal yollardan, kebapçı dürümcü olarak değil, normal kendi mesleğimi yaparak. Ama inan bana, kendi mesleğini yapmak için avrupada iş bulmak, yabancı turistin tekiyle evlenip o ülkenin vatandaşlığını almaktan daha zor.

Vize şartlarının yetersiz olduğunu düşünüyorum, olay tabi ki paraya maddiyata bakar amma velakin, elin hayvanına açık oturum verirken bana bin ton engel çıkaracaksa o işin içine edeyim. Yok ikimizde aynı kefeye konacaksak, varsın 100 tane daha belge istesinler benden.

vize problemiyle çok uğraştırıyorlar bizi, ama düşündüğün zaman başka türlü sistemlerini ayakta tutmalarına imkan yok.

tarihten gelen korkuyla falan alakası yok, avrupaya giden türkler ve diğer müslüman milletler başlıyorlar gittikleri ülkenin insanlarını eleştirmeye, aman birbirimize tutunalım yoksa "gavur" bizi kendine benzetir, yok dinlerine özgürlük isterlermiş, okula çarşafla gidecekmişmiş. yahu sen önce maddi yardım almak için on tane çakallık düşüneceğine git bir iş bul da çalış, gittiğin ülkenin dilini kültürünü öğrenmek için biraz çabala. her türlü mesleğin okulu var, her yaştan insan okumak istiyorum dediği anda maddi destek veriliyor. yok, geliyorlar ve uyum sağlamak yerine geldikleri yeri kendilerine uydurmaya çalışıyorlar ve bunun hakları olduğunu iddia ediyorlar. git o zaman dinini de kültürünü de kendi ülkende yaşa? yoksa acaba kendi ülkenin geri kalma sebebi o boktan mantaliten olabilir mi? di mi yani.

adamlar bizi istemez tabi, benim davranışlarını görüp de vay hayvan dediğim memleketlim herifi onlar kendi ülkelerinde niye istesin?

Ana sorun tarihsel problemler eğer öyle olmasaydı türk öğrenclerini veya nitelikli işgücünü ab kapsamına alırlardı ki bu kişiler genelde ülkeye değer katıp içine sıçmayacak insanlardır. Ama ab de abd gibi hintli ve çinli öğrenci yüzdesini inanılmaz artırmaya uğraşıyor üstelik bizim kültürümüz ab ye daha yakınken.

700 yıllık osmanlıya duyulan kin ve nefret heryerde var ab de bu çok baskın cahil insanlar orayı rezil etti gibi palavralar var ama asıl gerçek turkiyeyi osmanlının devamı gördükleri için inanılmaz nefret ediyorlar. Arablar da osmanlıdan ve turkten nefret ederler tarih insanların beynine öyle yada böyle işliyor bizde ermenileri sevmeyiz mesela.

bu kadar tereddutun varsa olmaz panpa. salya, koku falan diyosun ama o kedinin gerektiginde bokunu temizlemen gerekecek.

kediler mutfakları sever. titizsen çok zor iş. çok tüy dökerler bir de. salyasından tiksiniyorsan hele hiç olmaz çünkü evdeki her şeyle oynayacak yani dişleriyle ısıracak ve salyasını doğal olarak geçirmiş olacak. bence onları sokakta sevmeye devam etmen de fayda var.

birincisi kedi beslemek sokaktakilere mama vermek demektir. evine bir kedi alırsan bir kedi sahibi olursun. o artık aileden birisi olur. 10-15 sene sizinle beraber yaşayacak bir aile bireyi.

sokakta yaşayan bir kediyi bile eve alsan eve alıştıktan bir süre sonra tekrar sokağa götürsen o orda yaşayamaz. yani vicdan sahibi bir insansan sokağa geri atmayacaksın, çünkü onu öldürürsün.

kediler eğitilemez, biblo değildir. minimum da olsa halılara, koltuklara zarar verebilirler. tüy dökebilirler. kediler ev hayvanıdır. alıştıkları şeyleri yapmak, yemek isterler.

bu gerçekler çerçevesinde iyice emin olmadan evine kedi alma. kedisi olan arkadaşlarında bol zaman geçir. onlarla konuş. uzaktan sevmesi ile onlarla 24 saat beraber olmak çok farklıdır.

ancak işin şu tarafı var ki sana verecekleri karşılıksız sevgiyi hiç bir yerde bulamazsın. kedi hayatına girdikten sonra artık hayatın asla eskisi gibi olmayacak.

gelelim sorularına. aslında kediler yavruyken çok da baldan tatlı değillerdir. 1-1,5 yaşına kadar hiperaktif olurlar. seni çileden çıkartırlar. bu süre sonunda miskinleşirler.

salyaları akmaz. köpeklerin salyaları akar.

kedinin bir sağlık karnesi olacak. aşılarını yaptırıp oraya kaydettireceksin. ev kedileri sağlıklı olur. hastalıkları olmaz. sana da hastalık geçirmezler. parazitleri insanlara geçmez.

kediler kokmaz. sadece erkek kediler kızgınlığa girdiklerinde içgüdüsel olarak evin değişik yerlerine çişlerini yaparlar. bu da normal çiş değildir, keskin kokulu bir şeydir. kokan budur. eğer erkek kedinizi kısırlaştırırsanız evinizde koku olmaz.

kedi tek başına evde kalabilir.birkaç günlük mamasını, suyunu, tuvaletine bolca kumunu koyarsınız 3-4 gün tek başına kalabilir. 3-4 günde bir arkadaşını uğrayıp mamasını suyunu yenilerse daha fazla kalabilir. bu arada kedinin gidip dağıtmasını istemediğiniz yerlerin kapısını kapatırsınız.

kediler küçüklükten alıştıkları düzeni isterler evlerinde. bu yüzden eğer onunla beraber yatmak istemiyorsanız küçüklükten odanızın dışında uyumaya alıştırın. kedilerin huyları çok değişiktir. kimisi yatağa gelip bir köşede kıvrılır, kimisi sırtınıza çıkar, kimisi gelir yastığınıza kafasını koyar. ancak dışarda uyumaya alışmışsa gece yanınızda uyumasını isteseniz bile o dışarı çıkmak ister. (benimkiler genelde öyle yapıyor.)

mea maxima culpa, bir hayvansever olduğunuz herhalinizden belli. lütfen beni yanlış anlamayın, ben asla bir kediyi alıp sonra sıkılıp sokağa atamam. sizin deneyimlerinizi okumak benim için çok iyi olur. cevabınız için teşekkür ederim.

ama kedilerin koktuğuna bizzat şahidim ama tabi yeterince banyo yaptırılmadığı için olabilir. bir kediyle 24 saati aynı evde geçirmedim ama kedi sevmek için saatlerce arkadaşlarıma gittim.
peki, mesela benim açımdan eğitilene, onun açısından alışana kadar deyim, yeni aldığım bir koltuğu tırmalar mı? üzerine işer mi? uyandığında sabah gelip benim yatağa girer mi? ilk zamanlar tırsabilirm o yüzden soruyorum.

ama eminim alışınca aileden biri gibi olacak..

ayrıca kedilerin seyehati için ayrıcalıklar falan var mı?

kediler yıkanmaz. köpekler yıkanır.

kediler kendileri yalanırlar. ne kadar yalandıklarını görseniz şaşarsınız. normalde dinlenme anında yalanırlar. aha şimdi solumda bir tanesi elinin tersini yalayıp orayı suratına sürüp suratını temizliyor.

benim bildiğim bir tek iran kedisi gibi kediler uzun tüylerini yalayıp temizleyemedikleri için yıkanırlar ve ara ara da tüyleri traş edilir. onun dışındaki kedilerin bu kadar yalanma ile kokmasına imkan yok. tükürüklerinde de dezenfektan bir madde vardır. temiz olurlar yani. pis değillerdir.

kedi eğitilemez. köpekler eğitilebilir. bu kedilerin aptal olduğundan değil. epey bir karekter sahibi, kendi başına buyruk olduklarındandır.

ancak kedi eğitilemez diye tepenize çıkartmanıza gerek yok. yanlış bir şey yaptığında ona sertçe hayır gibi bağırmak, burnunun ucuna bir fiske atmak gibi ufak uyarılar, kötü durumlarda kapalı balkon ve tuvalet gibi yerde bir süre kapatılarak, yanınıza geri geldiğinde yaltaklanmalarına aldırmayarak kötü bir şey yaptığını anlatabilirsiniz.

kediler köpekler gibi tuvalet eğitimine ihtiyaç duymazlar. içgüdüsel olarak tuvaletlerini bulup yaparlar. eğer kedinin kötü huyu yoksa evin hiç bir yerine tuvalet yapmaz. tuvalet kabı kapalı kalsa bile uzun süre tuvaletini tutabilir. yani bu konuda terbiyelidirler.

ancak insanlar nasıl çeşitli karakter ve kişiliklere sahipse kediler de öyledir. gıcık ve kötü huylu kediler olabilir. kimisi kucağa gelir, kimisi gelmez. kimisi size veya başkasına sinir olup çişini bir yere yapabilir.

sonuçta bunlar hayvan.

koltukların olduğu yerlere fazla sokmayın kedileri. misal benim salonumun kapısı her zaman kapalı. tırnaklarını onlara özel tırnak makası ile kesersiniz. vereceği zarar minimuma iner. ona alacağınız tırmalama tahtasını beğenip beğenmeyeceği onun paşa gönlüne kalmıştır. :) paralarınız boşa da gidebilir yani.

son olarak kedi küçükken yavaş yavaş birbirinize alışacaksınız. o da ilk geldiğinde sizden çekinecek. yatağa yanınıza çıkarsa ensesinden tutup indirin rahatsız olduğunuzda.

korkmayın bunlar kaplan değil. insan yemiyor.

yavru iken tırnaklarını geri çekmeyi bilmediklerinden tırnakları ile elbiselerinizi ve cildinizi çizebilirler. ancak büyünüce kesinlikle size tırnak çıkartmazlar. ancak oyun oynarken biraz çıkarırlar. o da şakadan, oyun için.

ah keşke burda da olsa bi tane şimdi. siz böyle anlatınca özendim :)
"burnunun ucuna bir fiske atmak gibi ufak uyarılar" demişsiniz inanın ben bunu bile yapamam.. yazdıklarınızın baya faydası oldu. teşekkür ederim :))

inşallah sizin de tez zamanda olur. benim iki kedim var. birisi şu an bacaklarımın üstüne yattı. bacaklarım ağrıyordu iyi geldi valla. ikincisi hemen sağımda uyuyor.

valla ceza neyim vermezseniz tepenize çıkarlar. kimin yüzünü yumuşak bulurlarsa ona yalakalık yapıp istediklerini yaptırır bunlar. çok politiktirler :)

:))ah ne tatlıdırlar eminim.. bir tane de burda olsaydı şimdi keşke ama yakın bir zamanda alıcam artık..

valla kedi eve girene kadar (ben almadim o geldi) ben de "gece yataga sicrarsa korkarim", "ogk tiskinirim" diyordum ama sevince bunlarin hicbiri olmuyor.
obsesif kompulsif bi kuzenim var, temizlik hastasi olanlardan. bi kedi aldi eve, hayvan gunes acinca yemek masasinin ustune yatip gunesleniyor, benim kuzen "yatsin tosunum" diyor.

seven nelere katlanmaz? :))

ayrica kedi temizse (evde olunca temiz olacak haliyle) kokmaz. salyasi da akmaz, ama seni yalayabilir. uzun tuyluyse her gun taraman gerekir ki tuyleri dugum olmasin.

kediler de tıpkı insanlar gibi farklı farklı karakterlere sahip oluyor. yani evinize alacağınız bebeğin karakteri biraz kısmete kalmış. örneğin arkadaşımın kedileri tezgahtan bir güzel yemek çalarken, benimki yemek burnunun dibinde bile olsa ikram edilene kadar bekler (saftirik). eve aldıktan sonra yavaş yavaş hangi oyuncakları seviyor, hangi mamadan hoşlanıyor, nerede uyumak istiyor belli etmeye başlayacak. karşılıklı birbirinizi tanıyacaksınız yani.

kediler kesinlikle kokmaz. kedimin tüyleri orta uzunlukta, 1.5 senedir tek bir kere bile yıkamadım. kucağıma alıp kokluyorum ve koku 0, tamamen nötr. salyası falan da akmaz. her fırsatta zımpara diliyle yanaklarımı yalıyor. henüz ölmedim.

ankara kedileri çekilmez. sağır olurlar genelde. sağır oldukları için hırçın da olabilirler.

bence alacaksan petshoptan al scotish fold veya chincilla al. yıkama falan derdi olmaz. kediler terlemezler ve yalanırlar. bir yeri kirlendiyse bezle silersiniz sadece.

bebeklikten alıp besleyince insan herşeyine alışıyor. uzaktan çirkin gözüken şeyler bile umrunuzda olmuyor. tüy problemi için kaliteli taraklar var dökülecek olan tüyleri topluyor. bir de ilerde mutlaka kısırlaştırın. sağa sola işer kudurur.

:)) yahu okudukça gaza geliyorum, teşekkür ederim arkadaşlar..

chincilla'nın sanırım tüy problemi olur. tüy problemi çok fazla olmayak bir kedi benim için daha iyi olacak nitekim sürekli hapşurabilirm :)

hangi kedi cinslerini önerirsiniz başka??

kahverengi beyaz scotish fold'lara bayıldımmm :) acaba onların çok tüy problemleri olur mu?

cins kedi önerin diyenlere sopa ile girişmek istiyorum :( aile üyesi için para verilir mi? rengine tüyüne bakılır mı :(

önerim sokak kedisi. binlerce yuva arayan yavru var. siteler var bunlar için. hatta burda cinsler bile bulunabiliyor. örnek: minikpati

@japonbalıkçısının benimle ilgili fikirleri denişmiştir sanırım.

www.minikpati.com bunun gibi kaç tane site, kaç tane facebook grubu var.

ben de bu "kediye para verilmez ve cinsi tercih edilmez" düşüncesine karşıyım biraz. ayrıca bu size de özel bir hayvan. yani sokak kedileriyle bir chincilla nın karakteri veya siyam kedisinin karakteri bir olmuyor. sokak kedileriyle aynı evde çok bulundum ama ısınamadım ben mesela. ha bir hayvansever olarak elbette sokaktaki hayvanalrı çok seviyorum. elimde bir yiyecek varsa bazen kendim yemeden onlara yediriyorum. fakat sonuçta sadece "hayvan olsun çamurdan olsun" mantığıyla almam ben besleyeceğim hayvanı. sizin içinizin kaynayacağı bir canlı olmalı. nasıl ki kedi mi alayım köpek mi alayım diye düşünülüyorsa hangi cins kedi alayım diye de düşünülebilmeli.

tüy problemi oluyor ama dediğim gibi bebeklikten itibaren yanınızda büyüyünce kendi çocuğunuz gibi oluyor tüyü müyü çok umursamıyorsunuz en azından benim açımdan böyleydi. ama alerjiniz falan varsa kısa tüylüleri tercih etmekte fayda var. evet scotish fold mantıklı bir seçim olur bu açıdan. veya biraz asil kediler olan siyamları da tercih edebilirsiniz. ama scotish favorimdir. :) uzun tüylü düşünürseniz himalayanlara da bakabilirsiniz.

sokak kedileriyle yaşayan düşük zekada ve düşük kalitede bir insan olarak cehaletimden soruyorum: acaba sokak kedisi ile cins kedinin karakteri-kişiliği-zekası arasında ne farklar var.

lütfen basit yazın. zira kedilerim gibi düşük zekalı bir insanım. zor anlıyorum.

mea maxima culpa; size karşı fikrim değişmez tam bir hayvansever olduğunuz belli. ama bana sokak kedileri daha yırtıcı geldi o yüzden cins kedi beslemek istedim ama tabi onları da alıp bebeklikten yetiştirince ya da büyükse bile size alışınca sorun olmayacağına da eminim.
durdenis; size de katılıyorum. isteyen istediği hayvanı seçip beslemekte özgürdür. ne de olsa onu sevip besleyecek biziz. bir bahçem olsaydı dışarda sokak kedilerini de beslemek isterdim çünkü onlar sokakta daha rahat yaşayabilir herhalde diye düşnyrm. ayrıca scotish fold fikrini bana önerdiğinz için teşekkürler ;) pek tatlı şeyler onlar da.

mea maxima culpa; kesinlikle sokak kedilerine karşı bir cephe almış değiliz herkes sever onları. ama bakacak olan kişi sonradan pişman olursa o kötü. isteyen istediğini beslesin dimi. ama sizi yürekten takdir ediyorum. ben de belki ilerde ikinciyi düşündüğümde böyle bir fırsat çıkarsa karşıma alırım bi tane neden olmasın :)

bir de unutmadan evde beslemek için cinsiyet farkeder mi?? ben sakin bir kedi istyrm mesela :) hangisi daha azgın olur erkekler mi dişiler mi?
yoksa sormam mı hata ;)

bir de, emin olmak için soruyrm, dşi kediler regl oluyor mu? erkek olacak değil ya benimki de soru :)

sanki biz evde kaplan neyim besliyoruz gibi bakıyorsunuz olaya. hiç anlamadım. kedilerim gayet munis, sokulgan, hiç bir kötü huyu olmayan kediler. siz neyi neyle karşılaştırıyorsunuz onu anlamadım? daha zekiler derken? bunlar eşyaları bir araya toplayıp makine mi yapıyor? matematik problemi mi çözüyor?

bunu ciddi olarak araştırıcam ben :(

@japonbalıkçısı piyasada satılan 1-2 tane kitap var kedilerle ilgili. onları alın isterseniz, çünkü kedilerle ilgili çok yanlış bilgileriniz var. tekrar düzeltiyorum. kediler adet görmez. onu yapan köpeklerdir.

genel olarak dişi kediler daha sakindir diye bilinir ama bu yine kediden kediye değişebilir. benim erkek kedim çok yumoş mesela kucağımdan inmez, yapışık kardeş gibiyiz.

cins kediler daha zeki falan diye bi şey demedik. sizin alınganlığınız sanırım o. size düşük zekalı düşük kaliteli falan da demedik neden bu kadar kompleks yaptınız anlamadım ama neyse.

yani cinsler arasındaki huy farklarını anlamak için bilge bir kişilik olmaya da gerek yok. hayvanlarla ilgili bir siteye girin siyam kedisinin karakter özelliklerini, iran kedisinin klarakter özelliklerini görürsünüz. bütün cinslerin bulursunuz. atıyorum köpeklerde bir pittbulla bir goldenı bir tutamazsınız. kedilerde de bu böylerdir. köpekler kadar çok uçurum olmasa bile karakter özellikleri cinslere göre bariz dğeişiklik gösterir. siz sokak kedileriyle mutluysanız hiçbir problem yok ne güzel hatta.

@japonbalikcisi scotish foldlar çok tatlıdır, arada sırada petshoplara biraz bakın orada kucağına alınca, yakından görünce daha net karar verirsin.

@durdenist zekaları ile ilgili olmadığı olayını anladım.

aynı anne babadan bile doğan kedilerin huyları inanılmaz derecede farklı iken kedi cinslerinin kendilerine özel karakter ve huyları olayına fazla inanamıyorum. belki fiziksel farklılıklar olabilir.

araştırdım biraz bu olayı ama bulamadım. ciddi referansınız varsa okumak isterim.

ancak hayatında sadece 1 kedi görmüş, onun huylarını da çok asil huylu hayvan diye anlatan insanların fikirlerini değil de dönem dönem değişik cinslerden kedilerle birarada olmuş insanların fikirlerini merak ediyorum. çünkü benim dediğim gibi çok farklı olabiliyor karakterleri.

(örnek vereyim: birkaç sene önce apartmanımın önünde evden atılmış bir van kedisi buldum. eve aldım. kedimle feci şekilde anlaşamadıkları için evde 1 ay kadar tuttuktan sonra yuvalandırmak zorunda kaldım. internette ilanım üzerinde bir sürü arayan oldu. cins kedilerle ilgili herkesin çok komik düşünceleri vardı. neymiş efendim asil kedi kendisine mama verince size teşekkür etmeden mamaya elini sürmezmiş filan. :)

parayla yavru almak seçimi yapılıyorsa ben tercihimi bengal kedilerinden yana koyarım. ki kendim de bir gün çılgın bir proje geliştirip alabilirim.

bence almışken biraz paranıza kıyın. özel bir kedi alın.

@ mea maxima culpa

mesela www.evcilkediler.com bu sitede her ırkın hem fiziksel hem ruhsal yapısını karakterini huylarını falan ayrı ayrı yazmışlar. dediğim gibi köpeklerinki kadar farklı fiziksel ve ruhsal yapı farklılıkları oluşmuyor cinsler arasında ama kısmen fark ediyor.

zaman ayırıp ayrıntılı bir şekilde incelemek lazım sanırım ama genel olarak baktım.

tekir kedi bölümünde yazanları kopyalıyorum:
"Tekir Kedi, melez bir ırktır. Diğer kedi ırkları gibi saf bir ırk değildir, yine de ortak özellikleri bir başlık altında toplanabilecek kadar benzer görünüş ve kişilik özellikleri sergileyebilir. Bu yüzden ve evimizdeki birçok kedinin bu ırk başlığı altında toplanabileceği mantığına dayanarak Tekir Kedi'yi kedi ırkları listemize aldık.

Adını postunun deseninden alan bu çok yaygın melez kedi cinsinin, Van Kedisi veya Siyam Kedisi'nde olduğu gibi, karakter özelliklerini açık seçik bir şekilde ortaya koyup tarif etmek olanağı yoktur. Hemen hepsi tüm evcil kedilerin genel karekterini ve yapısını taşıyabilirler."

Yani bütün kedilerin özelliklerini gösterebilirler diyor. O yüzden sokak kedisi şöyledir, böyledir diye kestirip atmayın diyorum ben. Bunlar melez bir ırk.

Bengal kedisi başlığından da şunu kopyalıyorum:

"Yürüyüşü, atılan objeleri sahibine geri getirmesi ve suyla oynaması tamamen Bengal'e özgüdür"

Benim dişi kedim böyle yapıyor. Attığım objeleri geri getiriyor. Keyfi yerindeyse tabii. Ayrıca eve geldiğimde beni kapıda karşılayıp arka ayakları üzerinde yükselip bana öpücük veriyor. Bunların hiç birini öğretmedim ben ona. Kendisi yapıyor.

Bence çok durmayın cins kedilerin özellikleri üzerinde. Mutlaka kucağınıza alın, cana yakın mı, kucağınıza geliyor mu bakın, bulunduğu yerde gözleyin. Oyuncu mu yoksa tembel mi?

Benim tek bildiğim İran kedilerinin miskin, biraz düşük zekalı ve kaprisli oldukları. Ayrıca kulak ve burunlarında olmak üzere bazı sağlık problemleri de oluyor.

mea maxima culpa; zaten bu duyuruyu açma sebebim kedilerle ilgili yanlış bilgilerim olduğunu düşünmem ve bizzat kedi sahiplerinden doğrusu öğrenmeye çalışmamdır. nitekim türkiye'de şehir hayatında kaç kişi kedilerle o kadar içli dışlı olsun ve bu konuda bilgi sahibi olsun ki, ben de değilim. ama bu konuya heves ettim ve hatta hevesten ziyade cidden çok istiyorum.



"Benim tek bildiğim İran kedilerinin miskin, biraz düşük zekalı ve kaprisli oldukları. Ayrıca kulak ve burunlarında olmak üzere bazı sağlık problemleri de oluyor. " demişsizin. işte tam da bizim söylediğimz bu. durdenist de bunu demek istiyor sanırım.kesin bu böyle dedediğim özellik yok ama nitekim cinsler birbirinden farklı.. bazı genel özellikleri taşıyorlar işte. bu yüzden ben de bana en uygun olan arkadaşı arıyorum. insanoğlu her önüne gelenle sıkı fıkı arkadaşlık yapamaz, evine de alamaz herhalde.

bengay kedisi öneriniz için teşekkür ederim. neden olmasın. bir petshpa gittiğimde onlara da bakarım.

durdenist; scotish foldlar gerçekten çok tatlı. baykuşa mı benziyorlar sanki ne :)


kedi aldığım zaman buradan çeşitli sorularla sizi rahatsız etmeye devam edicem..

kitaplari at panpa

kindle var artik


21. yuzyildayiz

mürekkep petrol bazlı bir şey. iyi değil yani. kağıt kokusu zarar vermese de mürekkep zarar verir. özellikle kurşun içeren boyalar kullanılmışsa zararı daha fazla olur.

kitap atmak konusuna ise yorum bile yapmayacağım.

işte o benim de odam. cevapları merakınan bekliyorun.

hani sağlıkçı değiliz ne ne kadar zarar verir net bir şey söyleyemem ama kitapların müthiş toz tutma potansiyelini de göz önünde bulundurun.

1) çok kaliteli bir scanner alınır.
2) vakit buldukça tüm kitaplar özenle scanlenir, pdf'e çevrilir. ya da bulunabiliyorsa e-book versiyonları bulunabilenler bu haliyle de edinilebilir.
3) dijital ortama geçirilen kitaplar sırayla gerekli görülen kurumlara/kişilere bağışlanır.
4) sonra isterseniz bilgisayarda okumak için bir external harddiskte, isterseniz yukarıda belirtildiği gibi kindle benzeri bir e-book reader'da saklanır.

sonuçta kitapların bugünki cazipliği kağıt hissi, dokusu ve kokusu için mevcut. yoksa yazı heryerde aynı yazı. ama o koku da rahatsız ediyorsa artık, sağlığa da olumsuz etkileri ortaya çıkmadan başka bir yöntem bulunmalı.

3 kitaplığı tek kitaplığa düşür. diğerlerini depo gibi bir yere kaldır. olmadı çöp poşetlerine doldur. bir yerde sakla. başka da bir şey gelmedi aklıma.

çok ciddi bir temizliğe girişerek bu sorunu bertaraf edebilirsiniz bence.
öncelikle kitap ayıklaması yapın, istemediğiniz kitaplar varsa bağışlayın bir yere. kitaplıkları boşaltın, ıslak bezle tozunu alın, kitapların da tozunu alın ve güzelce yerleştirin.
açıkta duran kağıtlar da zamanla baya toz biriktirir, fotokopilerinizi düzenleyip gruplara ayırın ve klasörleyin. ortalıkta kağıt kalmasın. en son olarak da elektrik süpürgesiyle odayı süpürüp havalandırın, bence tamamdır. ayrıca oda camına şu panjur gibi açılıp kapanabilen havalandırma zımbırtılarından takabilirsiniz.

benim odamda da iki büyük kitaplık var ve açıklar. bence nemden ötürü bazıları küf tutmaya başladığı için kokuyorlardır. büyük bir temizlik operasyonu yapın ve odayı güzelce temizleyin. nemli bi yer varsa silin. ilerde kullanmayacağınız şeyleri de atın gitsin, boş yere yer kaplamasınlar.

www.uzmantv.com

Oradaki videoları hatmettim fakat bana biraz bu işi yapmış birisinin en azından işlem sırasını, bekleme sürelerini vb. püf noktalarını vermesi lazım.

yerlere naylon yada gazete sermeyi unutmayın ilk defa boya-badana yapacaksanız..ne kadar iyi yaparsanız yapın damlar illaki..

Baktığım kadarıyla;

-Eski boya ve kabarmış hasarlı bölgeler zımparalanıyor (bütün eski boyalı yüzeyin zımparalanması mı gerekiyor?)
-Macunla tadilat yapılması gereken alanlara uygulama yapılıyor,
-Macun uygulaması kuruduktan sonra boyama işlemine geçiliyor,
-ikinci kat atılıyor,
-üçüncü katı da gerekirse atıyoruz.

Bu boya katları arasında beklemek gerekiyor mu? Yoksa ilk kat bittikten sonra kurumadan mı ikinci kat boyaya geçiliyor?

bir de yapışkanı çok kuvvetli olmayan tipte bir rulo bant alın. süpürgeliklere ve tavanın kenarına boylu boyunca yapıştırın, tavana ve süpürgeliklere taşırma derdi olmadan rahatça boyayabilirsiniz. hatta süpürgelikteki bantla yere sereceğiniz naylonu da sabitleyebilirsiniz.

şöyle bir deneyimimiz olduydu: www.eksisozluk.com

lensi işaret parmağının ucuna koy, ışığa doğru kaldır CIBA yazısını düzgün okuyorsan aynen takabilirsin lensi. lensin dış kenarında yazılı olur.

1. ilk kez takınca olur ama yazıyı kontrol et. ters taktıysan dayanılmaz olur acısı.
2. ters takınca çok acıtır.

2 yıl falan focus kullanıdm, sonra bausch&lomb ve ardından da j&j kullanmaya başladım ve çok rahat ettim. modelden modele değişir tabi ama bildiğim kadarıyla focus en rahatsız ve kalın olanı. mümkünse değiştirin.

bc 8.9 hacı, o yüzden bi bu var bi de biomedics var galiba benim gözlerime uyan. ben de bunu aldım.

5 yıldır night&day kullanıyorum, bu ters-düz olayından bu duyuruyla haberdar oldum. tinyurl.com 8.9'da bu fark zor görülüyordur. ilk kullanımdandır batma filan varsa, düz takmışsınızdır muhtemelen.

aynen milesh, iki tarafını da çevirip işaret parmağımın üzerine koyuyorum ama bir türlü farkı göremedim, neyse ki ciba yazısı var.

neresinden döküyor? kaka mı? kaka ise parazit onlar. parazit aşısı yaptırın. HAYVAN MAĞAZASINA DEĞİL veterinere götürün. kaç yüz dolares. size bulaşmaz ama bulaşırsa bile katlanacaksınız. eşiniz grip olduğunda nasıl size de bulaşabiliyorsa, kediniz hasta olduğunda size de bulaşabilir. bunu dert etmemeniz, ancak tabii ki tedbir almanız lazım.

kakasından değil sanırım poposundan dökülüyor tam anlayamadık, yerde orda burda buluyoruz kurtları. bize bulaşması pek hoş olmaz açıkçası, hele ki tenya gibi bir şeyse. hayvan mağazası da inatla veterinere götürmeyin para almak için aşı yapıyorlar falan dedi biz de bilemedik ne yapacağımızı.

merak etme, kediyi sana verirken parazit aşısı yapmışlardır muhtemelen. ilk kedimize iç dış parazit aşısı yaptırdığımızda 2 gün kadar kurt döktü. Bu esnada karantinaya alıp panikledik biz de haliyle :)

evde gezmesine izin vermeyin bir kaç gün, bütün parazitleri attıktan sonra düzelir.

edit : petshop hayvanın sağlık karnesini verdiyse ordan aşılarına bakabilirsiniz. gidip boş yere tekrar parazit aşısı yaptırmayın. en kötü ihtimal aldığınız yeri arayıp parazit aşısının yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa ne zaman yapıldığını öğrenin.

sanırım hayvana hiç bir aşı yaptırmadılar. karnesini falan almak da aklımıza gelmedi. ufak daha diye aşı yaptırmadık dediler diye hatırlıyorum, umarım yanlış bir şey yapılmamıştır.

güzel abicim, al bir an önce kedini, koy taşıma kabına, git veterinere. aşıları yapılmamış; yaptırt. petshop denen illete de bir daha bulaşma. hayvanlara çektirdiklerini anlatacak ne gücüm ne sağlam sinirlerim var.

veterinere götür.

eşimin ısrarı üzerine aldık ordan ama cidden allah belamı versin bir daha da bulaşırsam ne olayım. para kazanmak için neler yapıyor bu insanlar bir de nasıl övdü kendini hayvanları öyle seviyorum böyle seviyorum diye.

-kakasından değil poposundan demek de aynı şey. sonuçta parazit.
-aşıları var ise bile veterinere götürün.
-aşısı var ise bile tekrar yapmanızın zararı olmaz ise VETERİNER BUNU SİZE SÖYLER. benim bilgim yok. her aşı fazla fazla yapılmaz. ama zararı olmaycak ilaçlar da var.
-45 günden önce aşı yapılmaz yavru kedilere doğru. ama hastalığı varsa tabii ki bir metodu vardır.VETERİNER DEĞİLİM. BUNU ANCAK ONLAR BİLİR.
-kediye para verip 30-40 tl'lik aşıya para vermekten çekiniyorsanız size başka sözüm yok. (var da yazamam)
-"HAYVAN MAĞAZASI" size karne vermişse bile onu veterinere gösterin ve yeni karne çıkartın! eminim o sahtedir. aşı maşı yoktur.
-eşinize biraz hayvan sevgisi ve hayvan sevme kültürü aşılaması için elxa gibi yazarların entrylerini okutun. şunları izletin, gösterin, okutun:

www.ayperiugur.com
www.ayperiugur.com
www.ayperiugur.com
www.ayperiugur.com

yahu sinirlendim okuyunca petşopçunun laflarını, bir de demez mi veteriner para almak için aşı yapıyor. ne yüzsüz ne utanmaz insanlar var. o zavallı hayvanları aylarca sersem halde kendi pislikleri içinde vitrinlerde tutan veterinerler çünkü değil mi. ufak diye aşı yaptırmadık ne alaka, bizim velet annesinden ayrıldığı anda (2 aylıkken) bütün karma aşılarını oldu bir güzel.

arkadaşların da söylediği gibi hemen veterinere gidin, o size bir bir anlatır neler yapılması gerektiğini.

kesinlikle parasında değilim, hayvana aldığım yatak bile 60 lira, ufak diye aşı yaptırmaktan çekindim, bu da petşopçunun dediklerin doğrultusunda. öyle bir anlattı ki; ufacık hayvanlara para almak için aşı yaptırıyorlar falan diye biz de enayi gibi ah yazık vah yazık diye üzüldük. kedi 2 aylık bu arada, katı mama ile beslenebiliyor.

aşı zamanı gelmiş. hemen gidin. 45 gündür kedide. özel ırklar hariç olabilir. ancak bin kere dedik veterinere gidin.

gideyim gitmesine de işteyim eşim evde kediyle arabasız çıkamaz ordan akşama kadar bir şey olmaz umarım hayvan geldiğinden beri kakasını da yapmamış iyice tedirgin oldum

pet shoplar diğer "ticarethaneler" gibi inanamayacağınız kadar güvensiz ve hayvanlara karşı acımasız olabiliyorlar. hayvanların çoğu kaçak geliyor ve annelerinden çok küçük ayırıyorlar yavruları, aşı yaptırdıklarını sanmıyorum. yavrular tuvaletlerini yapıp etrafı kirletmesin diye aç ve susuz bırakılıyorlar kafeslerde :(

hemen iyi bir veteriner bulun. zaten pet shoptan alır almaz eve değil veterinere gitmeniz lazımdı. siz maşallah eve gelmişsiniz. 2 aylıksa aşılara başlamanızın tam zamanı.

durumunuz acil. pet shoptan alınan yavruların öldüğünü duyuyoruz. o yüzden acilen veterinere götürün. minicik yavruya bir de o kadar para vermişsini yazıktır.

parazitler çok büyük ihtimal size geçmez ama bu sizin ilgisiz davranmanızı gerektirmez.

şimdi,

ilk önce size en yakın veterineri, aile hekimi gibi seçin ve sürekli oraya götürün. yavru hayvanlarda parazit çok sık görülür. önce o kurtçukların canlı mı yoksa ölmüş mü olduğunu kontrol edin. dışkıdansa ya da anal yolla çıkıyorsa sütü kesin ve kuru ve kaliteli mamaya başlayın. sitraks diye bir ilaç var, parazit ilacı. eczaneden alabilirsiniz. onu her gün 20cl ydi sanırsam parazit kesilene kadar uygulayın.

en önemli konu, basit hayvan parazitleri insana bulaşmaz!

veterinerle görüştüm, sanırım zavallı hayvancağızda tenya var. 2 ay boyunca kurt dökerken hiç bir müdahale etmeyen, sattıktan sonra da müdahale etmeyin diye akıl veren o petshoptakilerin allah belasını versin.

yeri de ifşa edeyim: küçükyalı'dan e5'e doğru giderkenki petlove isimli petshop mağazası.

geceleri de açık veterinerler oluyor. internetten bi araştırıp, hiç olmazsa şimdi bir telefon edin. "bir bilen"e sorun.

balkondan falan düştü mü hiç ? darbe alan dişler zamanla sallanıp düşebiliyor.

hep ev yemeğiyle mi besliyorsunuz? kedilerin dişlerini korumak için biraz sert besinlere de ihtiyaçları vardır. o yüzden kuru mama da vermeniz gerekirdi.

is teklifi ve anlasmasi yapmadan calisma vizesi mi veriliyormus? sadece hollanda degil genel yapi boyle bildigim kadariyla, once is, sonra calisma izni. basvuruyu is anlasmaniza gore yaptiginizda birkac aya kadar surebiliyor vize islemleri ama isiniz hazir oldugu surece gecici calisma izni de ayarlarlar hemen. verilecek vize suresi tabi ki gene anlasmaniza baglidir, bir yilliksa bir yillik. kisacasi sormaniz gereken vize kismi degil, is kismi.

kontratsiz olmaz o is. imzalayacaksiniz kontratinizi sirketle sonra o kontrati da basvuruya ekleyeceksiniz, gerekirse anlastiginiz sirketten bir de yazi alacaksiniz oyle basvuracaksiniz.

ben avrupa'da hicbir ulkenin kontrat olmadan calisma izni/vizesi verecegini sanmiyorum.

iş anlaşmanızı yaparsınız, o anlaşmayla beraber vize başvurusunda bulunursunuz. farklı vize türleri yok, çalışma izni olarak başvuracaksınız. çalışma vizesi haricinde bir de highly skilled migrant vizesi var çok hızlı çıkan.
şartlara şuradan bakın:

english.ind.nl

yazdiklarimdan sanki is teklifi yokmus gibi anlamis herkes. is teklifi aldiktan sonraki proseduru sormustum aslinda.

vize tipleri ve sure ile ilgili sorumun sebebi de amerika calisma vizelerindeki gibi, vizeler arasinda farkliliklarin olup olmadigini ogrenmekti aslinda. amerika'da kisinin bir sirkette calismasini saglayacak birden fazla vize turu var. bunlarin bazilarinin maksimum sureleri var. o sure bitince o tip vize tekrar uzatilamiyor mesela. bazi vize turlerinde amerikan vatandasligi alma yolu daha kolayken digerlerinde degil, vs. gibi.

hollanda icin calisma vizesi turu 1 tanedir ve hicbirsekilde farklilik gostermez diyebilir miyiz?

durumunuza göre normal çalışma vizesi veya highly skilled migrant vizesine başvurmanız lazım, bildiğim kadarıyla başka seçenek yok. vize süresi de sözleşmenize bağlı olur. şirketin de oradan IND (yabancılar bürosu) ile temasa geçmesi gerekebilir. siz IND'nin sitesini verdiğim adresten iyice inceleyin, orada her şey adım adım yazar.

kalıcı oturma izni veya vatandaşlık için 5 yıl kesintisiz hollanda'da yaşayıp çalışmanız lazım diye biliyorum. tabii vatandaşlık için hollandaca öğrenme mecburiyeti de devreye girer.

1. flamanca belçikada konuşulur. anlarsın. (bkz: flamanca) (bkz: hollandaca)
3. ancak orada yaşıyorsan veya iş ilişkin varsa işe yarayabilir. iş içinse zaten hepsi ingilizce, almanca, fransızca falan konuşuyor.

yani öğrenceksem zevk için öğreneyim başka işime yaramaz diyorsun .

ben kedime kullanıyorum. bir yerde indirimliydi, otuza falan almıştım. normal fırçalar en tepede birikenlere yetiyor, tabi bu sırada havada baya tüy uçuşuyor. furminator alttan gelen tüyleri çekiyor, dolayısıyla hayvandan topak topak tüy çıkıyor. kedimi kucağıma aldıkça üstüm mahvolurdu, şimdi tek tük tüy kalıyor.

kötü yanı, hiç bastırmadan taradığım halde kedim bu alete nedense hiç tahammül edemiyor. hiç furminator videolarındaki kediler gibi döne döne taratmadı kendini hep gırladı kaçtı falan. ama bu sorunu son günlerde aştım gibi, ensesinden kavrayıp çok dikkatlice tarıyorum, her seansın sonunda da ödül bisküvisi yediriyorum. kuzu gibi oldu. sevmiyor ama sakince oturup bitmesini bekliyor en azından. tüyleri pırıl pırıl duruyor. şiddetle tavsiye ederim.

mükemmel bir alet cidden işe yarıyor. kaşınmayı seven bir kediniz varsa furminatoru yere koyun, kendi kendine bile kullanır.

thanx to darknum

kedim pek sevmezdi ama baya tüy temizliyor. ebay'den almıştım (kargo dahil 70 tl filandı sanırım daha ucuz da olabilir). kedim de öldü. aleti de verdim. bir kedim yada fürminatörüm bile yok anlıyor musun ? Hadi temizle.

pek değil. ancak her kumaş silinerek temizlenmiyor. koltuğun kullanma kılavuzuna bakın. yoksa, deneme yanılma ile (görünmez bir noktasında) çeşitli malzemeler kullanabilirsiniz.
kumaştaki kiri çekece bir başka kumaş iş görür. ama takıntılı iseniz (öyle temizlik olmaz diye) o zaman halı koltuk yıkama makinesi kullanmanız gerekir.

yıkama makinası olur.
bir de özel halı/koltuk deterjanları oluyor, profesyonel temizleme şirketlerinin kullandığı tipte.

ıslak deterjanlı bez/sünger, koltuk silindikten sonra su dolu kaba sokulup sıkıldığında kir görülebilir. bu iş için bez/sünger yerine ince beyaz bir havlu kullanınca kiri görmek için havluyu suya sokup sıkmaya da gerek kalmıyor.

tepsiyi yağla, yufkanın birini tepsiye ser, eritilmiş margarin-yoğurt-süt ve yumurtadan oluşan karışımdan yufkanın üzerine dök, diğer yufkayı koy ama parçalayarak, yine sütlü karışım, üstüne baharatlarla tatlandırdığın patatesliiçi koy(mümkünse haşlanmış olsun patates), yine yufkaları parçala, sütlü karışım dök, en alta serdiğimiz yufkanın dışarda kalan kısımlarını da kapat, yumurta sarısı sür,ısıtılmış fırına koy.

içi için tavsiyem:1 küçük kuru soğan azcık salçayla kavur sonra haşlanmış patatesleri ezip içine at baharatlarını tuzunu koy, maydanoz kıy birazda inanılmaz güzel bir iç olur, hatta börek yapma direkt içi kaçıkla o derece.

afiyet olsun

iç malzeme için, patatesi haşla sonra çatalla baya küçük parçalara böl. iri parçalar kalmasın ama tamamen püre de olmasın. toz biber, nane, tuz, biber ekle. varsa kaşar rendesiyle karıştır. kaşar gerçekten güzel tat veriyor. şahsen en önem verdiğim şey kavrulmuş soğan veya kaşar eklenmesi ve iyi baharatlanması. yufka arası sapsarı haşlanmış patates şeklinde yapanlar var, çok kötü oluyor.

çin usulü derken. neyli nasıl ne tür. size birbirine benzemeyen onlarca tarif bulabilirim bu isimde. yüzlerce de ingilizce....

yakitori mi diyosun gurban?

yok sanırım yakitori demiyorum? jöle kıvamındaki şekerli pembe sosu kastediyorum? ama belki de farkında olmadan yakitori diyorumdur kimbilir..

tatli ekşi soslu diyorsunuz galiba? hiç bilmem, ama bu şekilde ararsanız değişik tarifler çıkabilir. benim bildiğim, tavuğu bir de böyle mayalı bir unla kaplıyorsunuz, kızartıyorsuuz sonra üzerine o sosla kavuruyor gii yapıyorsunuz tekrar. görmüşlüğüm vardır, yapmışliğim ı-ıh.

tatlı ekşi sos hazır satılıyor, büyük marketlerin sos bölümüne bakın bulursunuz.

özellikle hollanda nerede en uzun kalacaksanız vizenizi oradan alın diyecektir. bu durum ülkeye girerken de sorun çıkarabilir.

fransaya iptal yemen ki geçen sene olması üzücü..
iş arkadaşın ticari gittiyse alabilir.. ya da senin de bir acentaya başvurarak ticari bir davetiye istetme şansın vardır.. acenta bir davetiye çıkarır sana üç kuruş fazla verirsin..

yok olmaz hollanda'dan yana dene şansını şimdilik.. kolay gelsin

toz kahve kreması dene
www.coffee-mate.com.tr

bu süt tozundan önce bundan vardı. Nedense bir değişikti tadı ama alışmıştık. Bitince tekrar bulamadık maalesef bulunduğumuz yerde.

son kullanma tarihine bakin, eger bozukluk yoksa homojen olarak karismasi gerekirdi. ben soguk suya karistirmama ragmen oyle bir sorun olmuyor. nestle nespray kullaniyorum.

içindekilere bir bakın, bilgim yok ama büyük ihtimalle halis süt tozu falan değildir zaten. coffee mate gibi sağlıksız ürünleri kullanmak yerine mesela en küçük boy sütlerden alabilirsiniz. hani pipetli olanlardan. hemen biter onlar, sürekli taze tüketmiş olursunuz.

ben de duydum. google'da "sucuk şarap" diye arat bir sürü şey çıkıyor, onları göster arkadaşlarına. facebook grubu bile varmış.

sıcak şarap olmasın?

ağız tadının, damak zevkinin tartışması mı olur yav :) insan canı isterse kaymaklı ekmek kadayıfının arasına turşu dürüp yer yani, öyle seviyorsa kime ne? canın çektiyse götürmeye bakacan ya da merak ettiysen dene gitsin.

gayette var uludağda Sıcak şarap + Sucuk Ekmek ikilisi olarak.

önümüzdeki hafta izmir'deki zirvede konsept dahilinde sıcak şarap+sucuk ekmek olacak. arkadaş çevreni değiştir bence :)

evet var.

bunlar ikili değil.. uludağ - soğuk - içim dondu - karlar düşer moduna girdiğinde sucuk ekmek iyi gider, sonrasında da o baharat/acı tadı yok etmek için sıcak şarap iyi gelir tarçınlı tatlı falan. ikisini bir arada yemek/içmek, çilekli pastayla ayran içmeye benzer

Ben de ilk kez 1 hafta sonra zirve'de deneyeceğim ama biraz önyargılıyım bu konuda. Gene de peynirle güzel giden şey, sucukla da gidebilir :))

aslinda bu cogunlukla sarap ureticilerinin pazarlama argumlanlarindan biri olarak biliniyor. sarabi cig kofte ile iciremeyeceklerine gore benzer bir turk besiniyle eslestirme yapmak daha mantikli ki sucuk bu noktada basi ceken bir gida.

bu arada yemeklerle de oldugu gibi sucuk da her sarap ile iyi uyum gostermiyor. baharatli bir gida oldugu icin aromatik saraplar ile (okuzgozu, merlot, shiraz uzumlerinden) ancak yagli ve guclu haliyle ise biraz daha govdeli (bogazkere, cabernet sauvignon uzumlerinden)saraplarla hos bir uyum gosterir. dolayisiyla bahsi gecen uzumlerden yapilmis harman saraplar sucuk icin daha idealdir.

şarap pek sevmezdim ama bir deneyeyim dedim uludağ'a gelmişken
bir de sıcak şaraptı
içmez olaydım sucuğun da tadını aldı götürdü zaten orada benden başka sıcak şarap+sucuk ekmek yapan yoktu.
sonuç olarak kola en iyi tercih olacaktır

aynı ya da benzer sıkıntıdan doktora götürdüğümüz küçük yeğenime doktor, yaralar için tespit edilmiş, kanıtlanmış bir sebebi yok, özellikle vitamin eksikliğindendir diyemiyoruz dedi,ayrıca sık sık tekrar ediyorsa, behçet hastalığı olabilir dedi(ki boyle bir tekrar yok),
sizi korkutmak istemem ve ben bir doktor değilim
ayrıca yaralar için da jel verdi

gün içerisinde 2-3 kere dişimi fırçalıyorum ipana'nın tam koruması var benim elimde. ancak bu yaranın son evresinde fırçalamalarım baya acı veriyor bana.

birazcık araştırdım ancak behçet hastalığı bulgularından sadece ağız yarası olan aftlardan var. ağrılı genitial bölge yaram yok. ihtimal dahilinden çıkıyor sanırım böylece. ben de bir kere gittim doktora ve aynı şekilde sebepsiz oldugunu söyledi. hap ve fıs fıs verdi geri döndüm. çok da etkili olmadılar.

karadut pekmezi bu konuda çok işe yarıyor. zaten koyu bir kıvamı var. ağzınız içinde iki dakkika gezdirmeniz ve bunu iki üç gün, günde 1-2 defa tekrarlamanız yetecektir. vitamin olarak benim bildiğim b12 vitamin eksikliğinin sonuçlarından biri bu dil ve ağız yarası

dut şurubu iyi geliyor, eczanelerde bulunuyor. bi yudum ağza alıp biraz dil ile yuvarlanacak yaralı yerlere.

he ermo yazmış zaten
ama benim dediğim pekmez değil şurup.

ben de bir annem bana pekmez içirmek için uyduruyor bunu sanırdım :) demek gerçekmiş..

c vitamini eksikliği de aftlara neden olur.

(bkz: kenacort a) bu güzel ve işe yarayan bir merhem. bunun dışında ağız yarasının belli bir sebebi olduğunu söylemek zor. ben de doktora çok gittim bu şikayet yüzünden. sadece vitamin eksikliği ve stres diyebildiler. gerçekten de düzgün beslendiğim zamanlarda çıkmıyor hiç.

kenacort-a pomad alın. daha çıkacağını ilk hissettiğiniz anda devamlı kullanırsanız hemen baskılıyor.
doktor bana da sebebinin tam bilinmediğini söylemişti. bir de paradontax tuzlu diş macunu kullan demişti.

geçen senelerde benim de ağzımda mütemadiyen yaralar oluyordu. temizlikle falan da ilgisi yoktu. bir eczacı bana bazen (özellikle) somun ekmekte pişmeyen hamurda kalan maya yüzünden olabileceğini söylemişti. hakikaten de öyle çıktı. ekmek aldığımız fırını değiştirince yaralar hızla iyileşti.

bende sıkıntı ile dudakta uçuk çıkmaz ama dediğin aft çıkar.

onun bakterisi sıcağa dayanıksız,ilk belirti verdiği zaman,yani ilk acıyı hissettiğin zaman biraz su kaynat,bir çay kaşığını o suya batır,beklet sonra afta bastır birazda orada beklet,o an birkaç kere tekrar et,biraz acı verir ama aft büyümeden geçer.

vitamin eksikliği değil,bağışıklık sistemi zayıfladığı zaman ya da sıkıntı ile olur.

birde birşey yemeden önce anestol sür,uyuşturur.

elma yeme.

not: ciddiyim.

Dut şurubu artık bende işe yaramamaya başladı, aktardan keşis otu tozu alıyorum, çok iyi geliyor. ananemin ağzı berbat durumdayı şimdi keşis otuyla hiçbir şey kalmadı. Tatsız bir şey bi de

pekmezi ısıtıp agzında beklet bi muddet

majör aft. cips, patlıcan vs. travmatik yiyeceklerden uzak dur. anestezik pomadlar kullanabilirsin rahat yemek yemek için. (anestekain vs) kenacort a orabase pomad iyileşmeyi hızlandırır. behçet için iritis,genital ülser gibi diğer tanılar önemlidir, bir ara yaptır. andorex vs. gibi gargaraları fazla önermiyorum.

doktora gittim ve stres kaynaklı olduğunu söyledi. burdan öğrendiğim bilgiler çok işime yaradı bide :) verdiği ilaçları yazmak istedim.

benexol (b12+b1+b6 vitamini)
virosil tablet
klodamin (oral sprey)
aftojel (jel)
kenacort-a ( ancak bunun fazlaca kullanımını eczacım önermedi hatta mümkünse hiç kullanma dedi. içerisindeki koritzondan ötürü ağızdaki aftı kapatsa dahi başka bi yerde oluşabilecek yaraya sebebiyet verebilirmiş.)

tamamen yetiştiriliş tarzınız ve olaylara bakış açınız ile alakalı.

ne bununla yaşayabilirsiniz, ne de bunun üstesinden gelebilirsiniz. yalnızca sizi bu hale getiren bir kırılma noktası olmuştur, geçmişi objektif düşünüp o noktayı bulmak gerekir diye düşünüyorum ben bişileri değiştirmek için.

şahsen ben henüz bulamadım o noktayı :)

ya da her şeyi aniden bırakıp, inzivaya çekilmek en doğrusu.

yenikapı mevlevihanesini düşünüyorum ben, uygun bence :)

Sıkıntı yok bildiğim kadarıyla, haram günah aksiyonlara girsen de inanıyosun sonuçta. Hatta günahları çekip falan cennete gidicen inancını devam ettirdiğin için, yanlış mıyım?

bence dine zoraki inanıyorsunuz ve/veya öyle öğretildiği için aslında pişmanlık duymadığınız şeyler için tövbe etmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi.

her boku yiyip abdest alman bunları yapınca temizlendiğine inanmanla alakalı. yani mesela dinin üç tane takla at geçer dese onu yapıcaktın. ben şunu yapıyım da içimi rahatlatıyım gibi. yani bu da dine inanmaktır tabi bi yerde ama ikiyüzlülük oluyor aslında. kazık atmak dediğin insanların emeğini çalmaktır genellikle. sen bunları yapıp bi abdest aldıktan sonra iyi bi insan olduğunu düşünüyorsan ve böyle olduğuna gerçekten inanıyorsan dinin de ne tür insanlar yarattığını görebiliriz. gün içinde kendisine avantaj sağlayıp başkalarını hiçe sayan ve onlara kötülükler yapan sonra da bu son diyerek kendini aklayıp iyi bi insan haline geldiğine inanan kötü insanlar yaratabiliyor demek ki din.
ve bu son deyip abdest almadan mesela iki dk. önce ölse chenneme gideceğini ve iki dk. ile cenneti kaçıracağını düşününler varsa ben gerçekten üzülüyorum.

inanma her duyduğuna yok din min falan keyfine bak hayat kısa.

al bak bu da ispat: yfrog.com

bir dine inanmak ile iyi insan olmak farkli seyler. bir dine inanmamis olmaniz, başka insanlara kötü davranmaniz ve onlara haksizlik yapmanizi mazur göstermez. biz buna kisisel ahlak diyoruz. siz ister inanin ister inanmayin ama kimseye kazik atmayin kiseyi aldatmayin alkollü iken kimsenin banyosunda kusup ya cok icmisiz kusura bakma demeyin.

yahu adamı manastıra kapatmayı dusunmussunuz :) normal muslumanım diyebilmen, onu demek icin her şeyi 4 4 lük yapman gerekmiyo, inanclıysan eger inanclı degilim mi diyeceksin.

la ilahe illallah muhammedün resulullah diyebiliyosun belli ki, ancak gerisi yok. eger illa ki yapmak istiyosan birilerinden yardım alabilirsin ama çok çok büyük bi şans ile fazla dine sapacaksındır o yol sonucu. ipin ucu kacabilir gibi geliyo, zira kafan karisik.

meditasyona başla olmadı.

henüz çelişkilerden yeterince rahatsız değilsiniz. bir gün o çelişkilerden rahatsız olduğunuzda, değişme kararı alacaksınız. bizim bişi dememizle olacak bişi deil. sizinki kadar durumlar arası aşırı fark olmasa da ufak bi benzerinden geçtim bu durumun. benim jetonun düşmesi 21-22 yaşlarımdı. sizin ne zaman olacak bakalım.

@tepedeki psychedelic adam; yok öyle değil. bu son dediğim vakitler epey bir süre zarfını kastediyorum.

ince bulgur ile mi yapıyorsunuz?

evet köftelik bulgur kullanıyoruz ama biraz kalın oluyor. pilav diyerek yanlış bi ifade kullandım galiba daha çok kısır gibi oluyor, lastik gibi olmuyor yani. acaba çok mu yoğurmak lazım?

suyunu çekip şişmesi için de bekletiyorsunuz 1 saat?

hımm pek bekletmiyoruz heyecanlanıp hemen yemek istiyoruz :P

msj attım sözlükten link verdim

bize niye vermiyorsunuz, nedir bu gizli saklı işler? bize de verseniz de biz de belki yaparız olmaz mı? pipimiz mi şişsin?

haha pardon ya kendi aramızda konuşuyo gibil olunca belki sıkılmışsınızdır diye şeyettim. yani ben denemedim ama güzel anlatıyo sanki


www.nepisirsem.com

@mentirosa tarif açık ama haşlama pek güzel olmaz sanki. aynı tarifi yağda kızartsak da olur mu ki?

püf noktası çiğköftelik kıyma kullanacan ve un ekleyecen... tarifte var :) ondan sonra ister kızart ister haşla

aslında hamuruna da kıyma konulup öyle yoğurulur ama maliyeti düşürmek için et yerine haşlanmış patates kullanabilirsin. patates görünümün pilav gibi olmasını kızartırken dağılmamasını ve çıtır olmasını sağlar.

annem içi dışı et olup tadı çok ağırlaşmasın diye dışını ince bulgur+irmik+patates karışımı yapıyor. kızartılınca şahane oluyor cidden.

3. soruya cevap veriyorum, fransa'dan (veya başka bir schengen ülkesinden) alınan vize ile fransa'ya giriş yapmadan hollanda'ya giriş yapmaya çalışanları sınırdan döndürüp geri gönderiyorlar. çok sayıda örnekleri var civarımda, hiç tavsiye etmiyorum.

bir yerde çalışmıyor olması engel elbette, ancak yeterli tapu, banka hesabı v.b belgeler ile "yahu ben kesin dönerim ülkeme, gelip sizin memlekette kaçak çalışacak adam değilimi" ispatlarsa rahat rahat alır vizesini. ha derseniz avukat belgesi v.b işe yarar mı elbetteki belli ölçüde pozitif etkisi olur ancak kesinleştirmez. ki zaten 1 haftalık turistik vizede çok sıkıntı çıkacağını zannetmiyorum, aslında en iyisi bir tur firması v.b ile gitmeniz hiç uğraşmassınız da.

otel rezervasyonu, gidiş dönüş uçak bileti rez. hazır olsun.
baro faaliyet belgesi + baro kimliği fotokopisi koysun. avukatların vize süreci daha kolay işliyor diye biliyorum.
banka hesap dökümü alsın şubeden, para göstersin biraz. araba, ev varsa ruhsat / tapu fotokopisi koysun. kredi kartlarının ön yüzlerinin fotokopisini de koyabilir. kısacası geri döneceğini + maddi imkanının olduğunu göstersin.

4 marta yetişmesi lazım hemen harekete geçerseniz. randevunuzu ne zamana vereceklerine bağlı, belgelerde sorun yoksa birkaç günde vizeli pasaport elinize geçer. fransayı ise bilemiyorum maalesef. ama poison'ın dediğine kesinlikle katılıyorum hollanda o konularda çok sıkı.

bence yurt dışında ucuza data transferi sağlayan bir operatör bul, üstüne poivy gibi bir ip telefon kullan ve telefonunla ona bağlan. 10€ verip türkiye dahil hemen her yeri (sabit hatlar) 3 ay boyunca sınırsız ve ücretsiz arıyorsun. ücretli aramaları da skype fiyatı civarında.

ha aranacaksan da açık tut yeter, hatta dur ben ariyim diyip ücretsiz geri ararsın *

avea faturasız hat sahibi olsanız bile kredi kartı bilgilerinizi almadan yurtdışında kullandırmıyor. harcadığınız miktarı kredi kartından kesiyor.

Vodafone pasaport tarifesi var, her yöne dakikalarının yarısını yurt dışında da ücretsiz kullanabiliyorsun.