acuvue oasys.

tabiki de bausch and lomb

belki de lens solüsyonuyla alakalıdır. lens solüsyonunu değiştir bence lensten önce. bi de öyle dene.

6 senelik acuvue oasys kullanicisi olarak gecen ay air optixe gectim huzuru buldum.

bozulmuş at.

ben içerdim, ama sen bilirsin tabi

topak topak olan her şey bozulmuştur. annem böyle derdi.

dilinin ucuna hafif değdir. dilini yakıyor mu?

marmara üniversitesinde gitmiştim ben. mezunlarına 1500 diğerleri 1900 gibi bi şeydi. sınav artık sadece ankara değil diğer şehirlerde de yapılıyor, 5 büyük şehir mi neydi unuttum. sınav mayıs-aralık oluyor. eğitim de yılın belli zamanlarında oluyor bildiğim kadarıyla.

bol bol öpüşmek lazım

dudakları büzeceksin yine çizikler aktif halde olacaklar

vaseline original bu işi çözer
stdntbeauty.uk

bepanten plus krem.

Opusmek + uyumadan once dudak balmi

vazelin alacaksan da normal vazelin değil vazelin pure al.

arada sirada esmer seker, zeytinyagi ve balla peeling yap, bir de blistex dudak koruyucusu kullan.

diş fırçasıyla masaj yapmak diye duydum bir nevi peeling yani

Vazelin bitti evde arka nun en nemlendiricili en yoğun olanı kullanıyorum vazelin alana kadar çok sinir bozucu ya. Ruj sürüyorsun çizik çizik kalıyor dudak kenarına çerçeve yapıyorsun onun üzerinden de çizik çizik gidiyor falan falan

balzeytinyağı ve şekeri karıştırıp haftada 1-2 kere bununla peeling yapın. yıkadıktan sonra kakao yağı (katı olandan alın aktardan) sürüp yatın. düzelir onlar

o geçene kadar pek ruj sürme, renkli lip balm olur ama klasik ruj dudakları kurutuyor genelde.

blistex medplus - gratislerde var

mat ruj dudak kurutur
+
bol bol su ic

@littlejack diğer duyuruma bekliyorum

Çok su içiyorum zaten

yaşlanıyorsun ondan.

@Difdiringi 3 4 ay dır var hemen belirtiler çıkmaz ki ya

Metro-yenikapi-ayrilikcesmesi-kartal-kartal koprusunden pendik otobusleri

ne kadar süre sürüyor bu 1.30 saat gibi sanırım?

tüm alternatifler en az 2 saat sürer.

metro ile şişli-mecidiyeköye gidip ordan 251 ile pendik'e gitmek de bir seçenek. emin olmamakla beraber avrupadan anadolu yönüne sabah saat 6da trafik olacağını sanmıyorum yol boşsa rahat gidersin. o saatlerde trafiğin durumunu bilen biri aydınlatabilir.

edit: mecidiyeköyden en erken 07:15'te varmış o otobüs. bu durumda olmaz

maslak'tan beşiktaş, oradan kadıköy, oradan da kadıköy-pendik minibüsü olabilir.

minibüsü deneme; minibüsler yavaş gidebilir.

metro aktarmalı git.

kadıköy pendik minibüsleri yavaş gitmez, yol uzun olduğu için ve adam sık sefer yapmak için alabildiğine hızlı gidiyor. o yüzden kadıköyden pendik minibüsü mantıklı. o saatlerde yollar da boş olur o yöne.

ahmet ümit'i görmüştüm tramvayda. hatta gelip yanıma oturmuştu.

bülent ersoy..

thy antalya uçağında görmüştüm

yıldırım türker.
gayrettepe metrosunun merdivenlerinden iniyodu, ellerinde pazar poşeti vardı.

tarık mengüç ve ajdar.

eminönü'de iskelede kadıköy vapurunu beklerken oğuz savaş'ı görmüştüm. görmemek imkansız zaten 2.13 adam. "anaa oğuz savaş lan" dedim kendi kendime ama o duymadı, uzaktaydı biraz. gidip imza mimza istesem mi diye düşündüm ama baktım etrafında ilgiyle bakan kimse yok, adam gayet sıradan bi' şekilde diğerleriyle birlikte vapur bekliyor, neyse dedim şimdi rahatsız etmeyeyim.

ben vapur beklerken biri imza istese sinirlenirim açıkçası.

popstar yiğit

dolmuş şöförü olmuş

Ben Afroditle aynı uçaktaydım :) Havaalanına inince bana yol sordu hatta :)

rüştü asyalı. hatta kaymakamlığın ordan geçiyor mu abi diye soru sormuşluğum bile var.

metrobüste necip uysal'ı görmüştüm.

Sebnem sonmez (besiktasta vapur beklerken)
Ajdar (kadikoyde otobus duraginda)

metrobüste 3-4 defa erdal bakkalı gördüm.

Taksim hacıosman metro hattında mert fırat'ı görmüştüm

Kadıköy Bağdat caddesinde dolmuşa binip bir tane Feneryolu uzatır mısınız dedim ve bir baktım parayı alıp uzatan amca Gazanfer Özcan.

Topçular feribotunda Mesut Yar'ı gördüm.. adamın saçları bembeyazdı tanıyamadım önce.. insanlar resmini çekmeye başlayınca dikkatli baktım öyle tanıdım..

sener sen, tunel'de gormustum

ivana sert. bide niran ünsal, mehmet ali erbil

selin demiratar.

taksim'de metrodan indiğimizde şişhane için nereye gitmesi gerektiğini sormuştu.

ajdar. fotoğraf da çektirdik minübüste

Bizim bolum baskani. Unlu ne arar la toplu tasimada.

çok garip ama ben ankara metrosu'nda barbaros şansal'ı gördüm. ankara'da ne işin var amk.

herkes ajdari gormus, biri şu adama araba alsın.

bennu yildirimlar minibuste gormustum. yer verecektim sonra vermedim vazgectim. iki uc durak sonra indi zaten

1980lerde Eminönü'ne giden bir belediye otubüsünde rahmetli Safiye Ayla arkamızdaki koltuğa oturmuştu.

böyle bir düşünceniz varsa bence kesin girin.

Çapadan aradılar yarın gelip başlasın diyolar

Gir ama tıp okumayı unut :)

bence dexter seyretmeye başla.

seri katil ol (iyi olanından)

@titiraprap

olmadığımı nerden biliyorsun :)(dexter introsu girer burda araya)

Hayat tecrübesiyle yapsanız yapsanız Türkçe yaparsınız, çok ağır bir şekilde çalışmanız lazım tıp kazanmanız için, bu sene zaten gitti, seneye olursa olur.

daha dün 42 yaşında tıp fakültesini bitiren birisiyle tanıştım.

Biyoloji deseniz YGS için hayat tecrübesi belki yeter de tıp için kurtarmaz. 160 sorudan 145 gibi bir net çıkartmanız lazım hemen hemen. Hayvan gibi çalışmak gerekiyor afedersiniz zorluktan ziyade deneme pratiği isteyen bir sınav. LYS ayrı bir mevzu zaten.

Dershaneye yazılmak veya iyi çalışmak gerek. Dün birisi burada fizik soruları sormuştu mesela. Elektrik alan falan vardı, lisede onlari hiç affetmezdim. Şimdi unutmuşum. Siz daha feci unutmussunuzdur. Ve evet onları da çözmek gerekiyor. Tüm alanlarda iyi, fende en iyi olmak gerek. Disiplinli çalışırsanız, aradan yıllar geçse de yapılmayacak şey değil tabi.

Bizim okulda su an 50-55 yaş civarında bir amca var, afla dönmüş. Azimle okuyor. Sınıfta da var, o da 30 civarındadır. Okunabilir yani, neden olmasın.

İnternette ders anlatan videolar var, her gün üç dört bölümünü izleyin. Her dersten iyi bir soru bankası bitirin. (Sözel dersler için değil, onlardan denemelerde cozdugunuz kadar yeter.) Sürekli deneme çözün, yanlışları tek tek öğrenin. Konu anlatimli kitaplar alabilirsiniz, Femin simetrileri iyiydi.

Dediğim gibi, çalışmanız lazım. Hayat tecrübesi problemlerde belki ise yarayabilir. House MD hiç ise yaramayacak. Sistemlerden azıcık soru geliyor o da karaciğer katalaz peroksit gibi bilindik sorular. Swyer sendromunu sormuyorlar.

ciddi cevap vereyim ben.

girmesine girilir falan da 3. seneden sonra işler boka sarmaya başlıyor. türkiye'de tıp fakültesi okuyup da ufak da olsa pişmanlığı olmayan birisi bulmak zor. (hem eğitim, hem hastalar hem de türkiye gerçeği açısından) böyle ciddi bi işe girişecekseniz gidin fakültelerdekilerle konuşun, eğitim programları nasıldır, tıp fakültesi öğrencilerinin hayatları nasıl geçer, staj sınavları nasıl olur, intern'lükteki amelelikler nedir ne değildir, mezun olduktan sonra sizleri neler bekliyor vs. ayrıca bu süreçte (min 6 yıl) maddi manevi desteğiniz olacak mı onu da iyice gözden geçirin.

ygs'yi ise bilemicem pek. işin kolay kısmı o bana kalırsa.

(bkz: mustafa altınışık )
www.mustafaaltinisik.org.uk

ben bir kere girmiştim. ilk yarısında bir case vermişlerdi, ikcıların önünde case üzerinde grupça çalışıp sonra da çözümümüzü sunmuştuk. ikinci yarısı da sohbet muhabbet, normal mülakatın grup halinde olanı.

yalnız case vermeleri çok dahiceydi bence. üzerinde çalışırkenki tartışmalarda herkes gerçek yüzünü gösterdi, bağırışlar çağırışlar... herkesi ıncığına kadar analiz etmişlerdir.

giyim olarak bi şey belirtilmediyse smart casual gidin. ceket de olsun. olur da herkes takımlı gelirse sırıtmazsınız ama herkes casual gelir de siz takımlı giderseniz -elbette ayıp ya da komik değil ama- belki rahatsız hissedersiniz, bu da performansınızı etkiler.

benim gittiğim mülakatlarda grubu bi masaya oturtup sınav yaptılar hep. kişilik envanteri gidiyo, gramer testi geliyo, gramer gidiyo çeviri geliyo, bi sonraki aşamada şirkete ne katabileceğini neden o işi istediğini falan yazılı olarak anlatıp sonra gidip özgeçmişinle harmanlayarak anlatıyorsun. ik'cı soru soruyor cevaplıyorsun. diğer adaylar da aynı şeyleri yapıyor. sonra istiklal marşı ve kapanış.

edit: ilaç sektörü. ben hala işsizim müsterih olun.

söz sonra silcem bu yazdığımı da, Allah aşkına ne mezunusunuz arkadaşlar?

(ben de silecem bunu birazdan ama merak ettim) yine ne hata işledik emirkulu, bi deyiver hele.

hata yok merak ettim ya. çok havalı şeyler ondan yani
biz gidip normal anam babam ofiste patronla konuştuk he dedik bitti
bu konularda cahilim ondan sordum. valla yav hangi sektör, hangi bölüm?

Mühendislik, bilişim. Abiler şöyle düşünün herkes en iyisini almak ister, vuruşturun, iti ite kırdırın, en iyisini alın. Adam çok pozisyon az. Temel sorun bu.

Ama genel olarak herkesin girmek için can attığı global firmalar, danışmanlık firmaları bu tip mülakatları yapma konusunda başı çekiyor.

Sözel bir bölüm söylemenizi bekledim aslında, mühendis adam açık fikirli neblim çok şey istiyorlar ya, öyle olsa ne olur olmasa ne. Yapacağı iş mühendislik, pazarlamacılık değil yav

tahminim yenisini izledin, carl sagan ile olan versiyonu da çok hoştur. nat geo nun evrenin ucuna yolculuk belgeseli de izlenmeye değer keza.

@kaledekiyalnizlik ; izlediğim yenisi sanıyorum 2014 yapımı aşağıdaki linki olan.

www.hdfilmseli.com

bbc'nin life, frozen planet

bunlar pek uzaylı evrenli değil gerçi dünyalı gayet ama güzeller

Morgan Freeman'ın sunumuyla through the wormhole olması lazım. ona da bak derim.

carl sagan'in ve zencili carl sagan'in cosmos'lari cok iyidir.

(bkz: the inexplicable universe)

the elegant universe çok çok güzeldir

bana kalp sorunlarından, epilepsiden, böbrek üstü bezlerde tümöre kadar bir sürü şey "olabilir" dediler sonra test yapıp olmadığını düşündüler -zira testlerde düşündürecek bişey bulamadılar -ama teşhisi koyamadılar, en son psikosomatik hastasın sen dediler en son bişey bulamayınca. toplam 2 sene sene böyle teşhis bekledim
ülseratif kolitmişim.

3)Annem ayak bileği aşırı ağrıyo diye gitmiş. Burkulmuş geçer diye göndermişler. Meğerse ayağı kırılmış, bakılmayınca yamuk kaynamış. (bunu yapan o.ç uzman üstelik)

1. İlkokul 3. sınıftan beri süregelen karın ağrıma bir grup doctor apandist bir grup ise değil dedi (her iki grup ta aksi çıkması halinde bileğini keseceğini söylüyordu. Tam da sınav öncesi dönemlerde nüksettiği için "psikolojik" dediler. Orta 2'de neyse ne kurtulalım kararı sonucu ameliyat olduğumda mideme yapışmış patlamak üzere apandistimi aldılar.
2. İkinci hamileliğimde nefes alamayacak kadar ağrı atakları geçiriyordum. Doktor gaz dedi, biraz da eşimle bakışıp abartıyor canım diye gülüştüler. üstüste 4. ağrı atağında işten ambulansla hastaneye yetiştirdiler - safra kesemdeki çamur (minik taşlar)yüzünden pankreatit olmuşum, hamşleliğn 7. ayında ameliyat dediler, doğurmayı bekledim. Ssadece ölmeyecek kadar yedim - hiç kilo almadan hamileliği bitirdim. Sonrasında keseyi aldılar.

-yoğun sancı ve bulantı ile hastaneye gittim. (daha doğrusu götürüldüm, yürüyemiyordum) bir doktor mideni üşütmüşsün dedi ---> başkası baktı meğer apandistim patlamış. acil bir şekilde ameliyata alındım, patlak apandisten yayılan zehir beni epey bi zehirlemiş. geç kalmam hayatıma mâl olacaktı.
-parmağımı kırdım diye doktora gittim, sabitledi sardı gönderdi ----> bir başkasına gittim (el mikro cerrahi) eklem yerimi 3 yerinden parçalamış olduğumu ve ameliyatla müdehale etmeleri gerektiklerini söylediler. 2 tane çivi çaktılar.

şu anda aklıma gelenler bunlar :) hatırlarsam ekleme yaparım.

etrafımdaki envai türlü hastadan bildiğim safra kesesiyle ilgili şeylere kimse teşhis koyamıyor :) ne menem bir organmış anlayamadım beyin tümörünüz olsun safra kesenizde çamur olmasın zira sürünürsünüz, töbe töbe
ha bu etrafımdaki hastalarda number 1 ise şu: sorunun safra kesesi olduğunu söyleyip almak için ameliyata aldılar bir abimizi, adamı açıp ameliyatta safra kesesinin zaten olmadığını fark etmişler :P

*Dayıma boyun fıtığı dediler, bunun üzerine ameliyat da ettiler (bir özel hastane) ama akciğer kanseri imiş ve vücuduna bıçak değmesi aslında çok sakıncalı imiş. Bir üniversite hastanesinde anlaşıldı. Sonra da düzelmedi dayım. Dava açtık, yıllardır sonuçlanmadı.

*Bana çocukken uyuz dediler ve Kwell uyuz kremini uzun süre kullandırdılar, meğer evde tahtakurusu çıkmış ve beni seviyorlarmış.

*Yine bir özel hastanede babama Parkinson demişlerdi, ilaçların işe yaramaması sonucu aynı üniversite hastanesine gittik, aslında kireçlenme tarzı bir şey olduğu ortaya çıktı. Başka bir hastane de kireçlenmeyi doğruladı.

*Bir kere farenjit olduğumda bademciklerimin şiştiğini söylediler ama benim herhangi bademciğim yok 8 yaşından beri. Bunu söyleyince "Bademciğinin şişmesi için bademciğe ihtiyacın yok" dediler.

Yillarca akne icin yuz tane doktora gidip bin tane ilac kullandim, dis macunu alerjisi cikti.

Bogaz enfeksiyonu icin yanlis ilac verdi doktor o ilac alerji yapti lenf bezlerim sisti ve inmedi birkac ay sonra tesadüfen disim kirildi dolgu yaptirdiktan sonra lenfler indi.

Gozum belirsiz bi alerjiden dolayi ödem yapti doktorun verdigi ilac goz tansiyonumu yukseltti ve iyilesme saglamadi. Alerjinin sebebini buldum kullanmayi kestim odem gecti. Tansiyon olayi icin de başka doktordan randevu aldim.

Hepsi son 1 yil icinde oldu.

anamın çürük dişi yerine sağlam dişini çektiler. saatlerce çekmek için uğraşıp ağlatmış kadını hıyar oğlu hıyar.

babama senelerce kansızlık var dediler. 180 boyunda adam 50 kilo civarıydı. meğer 20 yaşında ameliyat olduğu midesinden kanama oluyormuş. bu bir. gene aynı şeyin sebebi böbreklerden birinde kanserli doku çıktı böbreği aldılar kurtuldu. aha bu da iki. doğru teşhisi koyan marmara üni araştırmaydı.

7-8 sene önce annemin gözü birdenbire şaşı yani çift görmeye başladı. maltepe üni hastanesine gittik, yok bişeyin dinlen dedi ihtiyar herif. profesördü. pabucumun ünisi. sonra dünya göze gittik göz numaran artmış diyip az kaldı lazer yapıyorlardı kasaplar. meğer 6. sinir felciymiş, beyoğlu kuledibinde çıktı ortaya. bu teşhisi koyan doktor ameliyat yaptı, ameliyattan sonra arada gözün arkasına botoks yapıyorlardı düzenli. sonuncuyu yanlış göze yaptı. savunması da "sen öyle göstermişsin" lan göze yapılacak tedavide hiç bir zaman hastaya sorulmaz ki, zaten evrağında bellidir?! şimdi yine ameliyat zart zurt diyo bilmiyoruz napcaz.

ya ne diyim. umarım başka bişi yoktur bilmediğimiz, inşallah.

edit: @duyuru sahibi
anamı çapaya götürcektim yazdıklarını okuyunca vazgeçtim galiba.

koah hastam vardı bir tane. mustafa k. hastalığın tipik bulgusu olarak sürekli öksürür, sürekli akciğerleri ekfekte olurdu. bir senede 7-8 defa gelmiştir bana sanırım yine soğuk aldım, öksürük başladı, balgam var diye. her seferinde antibiyotik yazdım, koah ilaçlarını düzenledim, nasıl kullanacağını anlattım, balgam sökücüler verdim. en son bir 3-4 ay görünmedi ortalıkta. sonradan eşi geldi. kaybetmişiz mustafa amcayı. terminal evre akciğer kanseri.

Çocukken romatizma teşhisi koyarak 2 yıl penadur denen iğneyi yaptılar. 2 yılın sonunda klasik büyüme ağrıları olduğu ortaya çıktı.

Rahmeti büyük babam görme problemleri yaşamaya başlamıştı. Akdeniz Tıp fakültesinde bir doktor katarakt var, bir süre bekle sonra gel ameliyat edelim demişti. Ama katarakt değil, başka bir hastalıkmış. Büyükbabam o süreçte görme yetisini büyük ölçüde kaybetti. Sonra Ankara'da birkaç yıl tedavi oldu ama çok geç olduğu için sadece hastalığın ilerlemesi yavaşlatıldı.

ben yaşadım. 6 ay boyunca klasik bir mr cekimiyle anlaşılabilecek belimdeki aģrılara sebep olan rahatsızlığın doktorların ben bilirim egosu yüzünden tespit edilemedi. idrar yollari enfeksiyonu dendi, kum döküyorsun dendi, psikolojik dendi. aylarca üstelik agrının geçmesine engel olamayan aģrı kesiciler kullandım. 180 boyumla 45 kilolara düştüm. bacaklarima vuran agrilardan oturu sonunda mr çekimi akil edilebildi. omitiliğimde kitle olduğu tespit edildi. sonra aylarca sancilı bir tedavi süreci...

vücuduna iyi davran.

Propolis direk çözüyormuş.

uzun süreli tedavi önermek doktorun işi ama kül basınca geçtiğini duymuştum.

bağışıklık sistemini yüksek tut.
ya vitamin ya imuneks al.

bu tarz şeyler vücudun bi tepkisi olarak patlak veriyor. işin stresyliyse ya da stresli ve sıkıntılı bir dönemden geçiyorsan olmuş olabilir. (aft çıkar, uçuk çıkar, kırmızı lekeler çıkar, saçlarda hızlı dökülme olur, kafada egzama çıkar falan felon)

aftı en hızlı geçiren şey tuzdur. tuz bas. tuz yaktığı için hemencecik toparlanıyor.

@neferkitty; hangi uzmana başvurayım? dahiliye mi?

kısa süreli tedavi için (bkz: kenacort a)

denedim %100 çalışıyor

karbonatlı suyla ağzını çalkalarsan o da iyi geliyor.

Sodyum lauryl sulfat icermeyen dis macunu.

imuneks +1

oralmedic denen bir nane var. 3 farklı seferde kullanabiliyosun ve 25 lira gibi bir fiyatı var.

Yaptığı iş kısaca aft'ın havayla ilişkisini kesmek ve üzerindeki ilaçlarla daha hızlı kurutup tedavi etmek gibi bişey.

Öneririm, ancak doğru uygulanmadığı zaman çöpe gidiyor 25 TL'nin 3te 1i.

Bende de çıkıyordu çok sık olmasa da, Listerine kullanmaya başladıktan sonra bir daha çıkmadı ama başka birinde işe yaramamış mesela.

öncelikle sebebini araştır. doktora git. sonralıkla da karadut şurubu bulursan karadut şurubuyla ağzını çalkala, çoğunlukla geçiyor.

karadut şurubu

soğuk yemek vs. den uzak durdum bayadır çıkmıyor

kendisi geçmez viral olduğu için, ağrısı, acısı geçer anca. bazı dönemler sıklıkla olabilir. bir yıl hiç çıkmaz, sonra her ay bi tane çıkar 3 ay boyunca. bünye eğilimi ile alakalı, bazısında hiç çıkmaz, ama çıkıyorsa da ara ara çıkar. tam çıkacağı zamanı hissedip(yanma veya hafif pütür hissediliyor) patlamadan önce müdahale edilirse çıkması önlenir belki.

güya zayıf yanlarınızı tartmaya çalışıyolar işte etrafınızdaki kişilerden size yönelik duyduğunuz şeyleri söyleyebilirsiniz. tabi abartılı cevaplar da vermeyin burda sizden kabul edilebilir düzeyde bi nitelik söylemelisiniz ve düzeltmek için çalışmalar yapıyorum diye ekleyebilirsiniz.

ben o soruya asosyalliğim cevabını verdikten sonra olacak işi oldurmamıştım. iş tamamen sosyalliğin tavan yaptığı bir işti :)))
dürüstlükle, saflık arasında çok ince bir çizgi var. o çizgiyi baya bir aşıp bir de üstüne yardırmışım :)

-Hala bu sorulari soruyor musunuz?
- evet
- durustluk yazalim o zaman hehe

"gereğinden fazla detaycıyım"

bu "detaycıyım" kötüymüş gibi görünüyor ama onların işine geliyor tabi. ben de onu dedim.
bir de "asosyalim" yazılımcı olunca çok normal karşılanıyo, sırf bu yüzden bile işe alabilirler :)

ben sabırsızım ve risk almayı sevmem demiştim o an ilk aklıma gelen. iş ise klinik ilaç araştırmasıydı, yani gönüllüler üstünde ilaçlar deneniyordu direkt risk üstüne kurulu bir iş. olmadı tabi. normal hayatta sabırsız ve risk almayı sevmeyen bir insan da değilim üstelik. saçma sapan sorular.

* babamsagolsun + 1
* İşlerimi bitirmeden başından kalkamama huyum var. O günkü işlerimi bitirmeden yatarsam, gözlerime uyku girmiyor veya rüyamda işler kovalıyor.
* İşimi mükemmel yapmazsam kendime ihanet, işime de saygısızlık ettiğimi düşünüyorum.
* Hayır demeyi bilmiyorum. (Bu şekilde, size verilecek işlere Hayır denmeyeceğiniz düşünülür)
* Lisedeyken/üniversitedeyken inektim ben, kanıma işlemiş. Hala da çok çalışıyorum, yorulduğumu fark etmiyorum.
* Aslında işin gerekliliği için önemli ve gerçekte iyi olan bir şey, güçsüzmüş gibi gösterilebilir: "Çok fazla kibarım/girişkenim/çalışkanım" ya da "O kadar becerikliyim ki herkesin yardım istemesi bazen yorucu olabiliyor. Bazen 'Bu kadar işbilir olmasaydım' diyorum".


Amaç güçsüz yönlerinizin de iş için "işe yarar" olduğunu görmek; güçlü yönlerinizle olduğu kadar güçsüz yönleriniz için de işe uygun olup olmadığınızı anlamaya çalışıyorlar güya. Bunlardan size en yakın olanı seçip söyleyebilirsiniz ama bir şartla: Bu durumlardan biri gerçekçiysei sonradan "E, sen bize böyle demiştin. Şimdi ne biçim çıktın" laflarını duymamak istiyorsanız. Hafif abartılmış olabilir ama yalan olmasın pek de.

Bir de bunları artık yiyorlar mı, bilmiyorum. Bunların modern, zamana uygun çeşitlemeleri olabilir. Bunları yemeleri için örnek vermeniz gerekebilir. Örneğin, "Önceki işimde saat 23'ten önce çıkmazdım. İçim rahat etmezdi" ya da "Okulda şunu yaptığım için şöyle şöyle başarılarım oldu ama o arada da ben birazcık yoruldum. Gerçi yorulduğuma da değdi" gibi örnekli çeşitlemeler yapılabilir.

pasaportsuz değil vizesiz oluyor o bildiğim kadarıyla. 18 yaş altı da aynı dolayısıyla.

vizesiz de girilmiyor amk. nerde görüyonuz.

Konaklama olmadan vizesiz gidilen adalar var. Ama pasaport sart hepsi icin diye biliyorum ben.

Pasaportsuz dünyanın hiçbir yerine giremezsin :) Kimlik dediği pasaporttur. Pasaport uluslararası kimliktir.

pasaportsuz gidemezsiniz,bazı adalar icin kolaylaştırılmıs vize programı vardır kapıda vize almanız gerekir

Bu arada Gürcistan ve Kuzey Kıbrısa pasaportsuz gidilebiliyor.

Yunan adalarına da pasaportlu gideceksiniz ancak yaz aylarının belirli zamanlarında deniz gümrüğünde 'kapıda vize' uygulaması olabiliyor (kısa süreli)

adalar için de vize şart. yunanistan sınırlarına dahil tüm alanlar, schengen dolaşım sistemindedir. Dolayısıyla vize gereklidir.

Yunan adalarına pasaportsuz giriş yapmak mümkün değil. Kapı vizesi için ise seyahatinizden önce feribot biletlerini aldığınız acentaya belli evraklar vermeniz gerekiyor. Oraya varınca ben geldim kapıda vize verin bana gibi bir durum olmuyor.

nasıl girdiğine bağlı olarak değişir.

-yelkenlinle marine yerine limana yanaşırsan, kimse napıyosun sen demez.

-gezi gemileriyle konaklamasız gireceksen, önceden schengen almış olman yeterli. geçerli vizeye gerek olmaz. pasaport şart.

-diğer giriş çeşitlerinde pasaport + vize şart.

geçenlerde bir arkadaşım normal pasaportla sakız adasına günübirlik vizesiz giriş yaptı. nasıl olmuyormuş?

Eskiden günübirlik geziler için vize istenmiyordu adalardan ama pasaport istiyorlar. Şu anda o da kalktı, Haziran sonundan beri günübirlik için de vize istiyorlar ama kapı vizesi.

akmar'da buldum geçen gün. hatta girişteki yerde direkt.

online olarak ta satın alabilirsin.

hadi gör beni. pipimi de gösterim amcama?

metro-marmaray-kadıköy kartal metrosu-kartal metro durağının ordan km20 otobüsleri var pendik merkeze gidiyo. tren istasyonu orda zati. al bu da otobüs saatleri www.iett.gov.tr

zaman hesaplanıyor...................

2.5 saat önceden çık yola.

Diğer cevapları da görmek isterim tabii.

Maslak-taksim metro, funikulerle kabatas, kabatas bostancı deniz otobusu, bostanci pendik otobus olabilir.

Maslak-gayrettepe metro, zincirlikuyu metrobus, uzuncayirdan kartal metrosu ile kartal sonra otobus ya da varsa direkt uzuncayirdan pendik otobusu.

Maslak-sishane metro, tunelle karakoy, karakoyden vapurla kadikoy, ordan otobusle pendik.

Ve ust cevaptaki yol.

Tum guzergahlar icin en az 3 saat onceden cikmalisin yola.

bir yardımcı olsanız ?

3-4 yerle görüştüm. tecrübesizsen 1000-1500 arası öneriyorlar. herkes yükselecek diye bir kaide yok diye de göz dağı veriyorlar. her yerin çalışma şartı, düzeni farklı ama genel olarak etinden sütünden yararlanıp sömürmeye yönelik bir yaklaşım mevcut. klinik araştırma uzmanlarının durumu iyi gözüküyor ama.

yönetmeliğe göre o dersleri alamıyor olman gerekiyorsa danışman sistem eklemene izin vermiş diye, dikkatsizlikten vs. onaylasa dahi bir yerden döner. o bakımdan bence durumu danışmana sor.

onaylamayabilir. bizde kapatılan dersler oluyordu, hoca hemen haber veriyordu değiştirin diye.

danışman yönetmeliğe çok hakim olmayabilir. gözden kaçırma ihtimali yüksek. fakat fakülte sekreterliği daha sonra tekrar kontrol edebilir. işte o kontrolde yakalarlar. ama bir şansını dene.

hangi okuldasın? her okulun kendine has kayıtlarda "öğrenciyi çileden çıkartma ekolü" oluyor, ona göre bilen daha güzel cevap verir.
otomasyon senin üstten de ders alabileceğini düşünerek dersleri sana göstermiş, normal şartlarda sınıfta kaldıysan 1. sınıf derslerinin hepsini alman lazım. hepsi görünmediğine göre bir problem olmalı. problemi de fark edecek kişi danışman, o yüzden onaylamayacaktır tabii ki. okula git, öğrenci işlerine gir, durumu ilet. olmadı ders kayıt sisteminden danışmana ulaş, iletişim kısmı vardır.

2. Yilin yani 4. Yariyilin sonunda ortalaman 1.80in altindaysa kalip ust siniftan ders alamiyorsun cogu okulda. 1. Sinifta kaldiysan 1den kaldigin dersleri alirsin 2den de alabildigini alirsin bi problem olmamali.

isg uzmanı gerekiyor.

peki bu soruyu 30 haziran'dan önce sormuş olsaydım?

aynı durumdayım, kırk yılın başında tek bir gözüme adam gibi kuyruk yapabiliyorum, diğer gözümle bir saat uğraşıp yapamayınca yaptığımı da siliyorum.

vidyo izlemek pratik yapmak falan yalan. olmadı mı olmuyor. henüz jel eyelinerla denemedim gerçi, sonunda bir jel eyeliner alıp denemeye onunla devam edicem.

ben 3 senedir dipliner kullanıyorum. yemin ediyorum dünya varmış. tavsiye ederim.

eşit yapmak çok zor, sürülmesi kolay ürünlerle başarıya daha yakın olunuyor. makyaj yapmaktan çok anlamayan biri olarak en kolay kullandığım -> c1.staticflickr.com

fırçayla sürmek de kolay gelebilir onun içinde ortalama olarak -> beautylovin.pl

valla ben de beceremiyorum, bir de gözlerim birazcık asimetrik, birine yaptığım kuyruğu diğerine yapınca garip garip bakışlarım oluyor. ama jel eyeliner'larla istenilen formu vermek daha kolay oluyor, ink eyeliner'larla bulaşmıyorum hiç. artık kuyruk yapmayı da bıraktım yapamıyorum diye. sadece kirpiklerin üstüne çekip bırakıyorum :(

Goz kalemi ile hatti belirleyip ustunden eyeliner ile geciyorum.

eyeliner cekemeyen anten taksin :(

şu tarz bir fırça ve jel eyeliner kullan:
images.ethicalsuperstore.com
maybelline'in kendi jel eyeliner fırçası da güzel.

jel eyelinerı önce göz kapağına sür, miktarını iyi ayarlayıp biraz bol sürersen kuyruk kısmına geldiğinde fırçayı çekip kuyruğu da yapabilirsin. o zaman çok düzgün oluyor.
eğer kuyruk kısmı için fırçayı tekrar boyaya batırırsan çok geliyor ve kuyruğu düzgün çizmek daha zor oluyor.
rengi silik kalırsa fırçayı batırıp tekrar üstünden geçebilirsin, ama ilk şekli vermek için dediğim gibi yap.
fırçayı her kullanımda temizlemeyi ihmal etme.

essence'in keçeli kalemimsi bir eyeliner'ı var, baya kolaylaştırıyor işi. www.essence.eu

Lazer kök iz ve pürüz bırakmıyor.

Aynı sorundan muzdarip biri olarak gidebiliyorsan lazer, o bitmeye yakın iğne kombinasyonunu öneririm. Başka türlü o sorunlar devam edecek. Ben lazere gidemiyorum güven sorunu yaşadığımdan ötürü. Ağda bir süre sonra normale dönüyor, en iyisi o.

lazere gitmeyi düşünmüyorsan ağda kullandığında şuna dikkat et: 3-4 saat o bölgeye su değdirme ve tamamen çıkmasını beklemeden al.
su mikrop kapmasına ve sivilcelenmeye neden olabiliyor.
kıl kökleri de kalınlaştıkça alınan yerlerinde fısırdamalar olur.

bir de pudralı ağda çok rahat. sürekli epilasyon aleti ve jiletle olmaz zaten arada bir ağda lazım.

o sivilce sorunundan böyle kurtuldum.

amma ille de: lazer.

beyaz ten, koyu renk kil, koklerinin gorunmesi, agdanin sivilce yapmasi
butun bunlardan muzdarip arkadasim en sonunda lazer yaptirip kurtuldu.
ya igne ya lazer diyorum ben de.

Lazer +1 diyor ve ekliyorum, lazer yaptırdıktan sonra "Ben niye bunu daha önce yaptırmadım?" diyeceksin muhtemelen. Cildin hassassa kızarma, kabarma olabilir ama kalıcı olmuyor bir süre sonra geçiyor.

eğer epilasyon aleti sadece batık yapıyorsa epilasyon aletini kullan derim. batıkları kese yaparak giderebilirsin. keseyi her duşa girdiğinde sertçe yapman yeterli oluyo.

lazer+1 kesnlikle hassas ciltler icin en iyi cozum, hele szinki cok basarili olur, direkt biter.

Ben de hiç öyle bir sıkıntı olmadı, her gün sabah uyanır uyanmaz takıyorum. Belki gözlerin sabah daha kuru oluyordur, lens solüsyonunu bol bol lense döküp öyle takmaya çalış. Taktıktan sonra yine yaşarıyorsa birazcık da gözüne damlat.

Bir de lensin temizliğini akşam iyi yapmadıysan da oyle sanki gozunu yakıyormuş gibi olur, ona da dikkat et.

İlginç. Ben de lense yeni başladığımda sabahları(yani uykudan uyanınca) çok kolay takıyordum. Yüzümü yıkayıp direk takıyordum lensi. Uyku sersemliğinden dolayı göz bu yabancı maddeye (lense) tam refleks veremiyor, kolayca kabul ediyor diye düşünüyor ve sabahları daha kolay takılır diyorum ben. Ama alışınca bunun gündüzü, gecesi yok, sorunsuz takıyorsunuz.

Hemen takmam gerekiyorsa suni gozyasi damlatiyorum cok acil degilse 10-15 dk bekleyip takiyorum. 10 yildir da lens kullaniyorum yeni olmasiyla ilgisi yok o durumun pek.

Eski sinav sorularini al coz yeter reading icin. Writing icin de kaliplara bak. Baska da bi olayi yok zaten gecersin.

saçma değil, sizin burcunuza göre değişkenlik gösterir fakat kesinlikle koç diyorum.

ekleme: ayrıca yay burcu kadını ve aslan burcu erkeğinden uzak durun.

Yay galiba

kendi burcum, ikizler :)
bir de ablamdan dolayı aslan

ikizler erkeği, başak kadını.

koç kadar bencilini bulamazsınız.

geçen böyle bir duyuru vardı. yüzde 90 herkes ikizler demişti :)

ikizler deyince bi dururum ben de.

aslan

Kova, başak, yay.

Oglak ve akrep erkekleri, boga ve balik kadinlari.

not: aslan kadinini yazmayin ha. :D

İkizler

oğlak, boğa, aslan

Yılancı

Aslan şöyle Aslan böyle diyip yediniz bitirdiniz. Aslan iyidir. B*k atmayın lütfen.

akrep

Oğlak. Tüm hepsi mi uyuz çıkar arkadaş.

koç kadınından nefret ederim. sorulmamış ama kadın erkek farketmez akrepleri seviyorum nedense.

Koç

Yay :((

bir aslan olaraktan ilk diyeceğim şey aslanları neden sevmiyorsunuz dostlar?

cevaba gelirsek,
akrep sevmem. tanıdığım tüm akreplerde bir patavatsızlık, kin, hırs ve türevleri var. bilmem burcun aslı da böyle midir.
balık deyince bir durun derim. çok değişken olabiliyorlar arkadaşlar benim için kötüymüş meğer bu. ha bir de şüpheciler ki anlatamam.
kovanın da beni iten bir şeyi var. karakter tahlili yapamadım şimdi.

koç severim, yay iyidir aslında da sevmeyeni çokmuş bunu da anlamadım, aslan için bir şey yazmama gerek yok bile(çok iyiyiz, güzeliz).

yengeçler aldatır demiş bir arkadaş. yapmayın etmeyin diyorum. daha bağlısını görmedim ben.

başak burcuna kin kusabileceğim bir mecra mı buldum??? ooo hemen atlayayım!
başak burcu kadar illet bir burç yok, yok. hayır, simetri hastalığından, titizlikten bahsetmiyorum, bunlar ancak göz devirebileceğin ama anlaştığın biriyle üstesinden gelebileceğin şeyler. başak burçlarının bencilliğine, yaptığın şeyleri eleştirip aynısını kendilerinin yapmasına, bunu belirttiğinde zıvanadan çıkmasına, seni onlara ait bir mal, bir meta, köle görmesine, yakınlığınızdan ötürü üzerinde hak iddia ederek hal ve hareketini kısıtlamasına, en minnoşunun içinden bile despot bir canavar fırlamasına tahammül edemiyorum. kızları gene daha iyi, daha ılıman. en yakın kız arkadaşlarımdan bir başak ve anlaşıyoruz gayet. ama erkeği eş, dost, amca, abi (tüm bu sıfatları yakıştırdığım başak tanıdıklarım oldu)olarak dahi olsa kabus. bu da böyle bir batıl inancımdır.

@mesgul ve huzursuz; başak erkeği olarak kendimi dövesim geldi şu an.

Sana ilgili davranıyorsa ekle. Yani yeşil ışık geldiyse ilerle. Sadece konuşmak yetmiyor. Merak ediyorum falan deme. Merak ettiğin şeyleri sor açıkça. Terslerse istemiyordur, sadece cevap veriyorsa normal arkadaştır, cevap verip sana da soruyorsa muhabbeti ilerletebilirsin.

hayatimda sadece bir kere ilk adimi ben attim ondada reddedilmelten beter oldum.

eger ilgisi varsa o sana acilir. onun disinda bosver bekle o adim atsin.

beni feysbuktan neden ekmelettin diye mesaj atın sonra gelsin komiklikler şakarlar

Tuttuğunu koparacaksın bro, azcık ışık gördüysen.

Peki boyle durumlarda siz hemen ekliyor musunuz abiler ?

Facebook'tan birini eklemek cok buyutulen bir olay. "Ya 5 dk knstk hmn fysten eklems sapk, bni skmek istyr :/" tribine giren kizi zaten sen siktir et. Ekle abi, rahat olun biraz. Erkek ilk adimi atmak zorunda diye bir sart yok ama at yani, nolcak. Bir de facebooktan eklemek muthis bir adim degil zaten.

ekle gitsin. kaybedecek neyin var? tek bişey söyle bana tek bişey?

ekle. baktın muhabbet etmiyor. cevap vermiyor. veya soğuk vs. sende bi daha yazmazsın olur biter. bitti gitti. çok düşünme. kasma. ekle. selam ver. napıyon kız de. zaten kendini belli eder.

Haklisiniz. Yalniz demistim konusurken twitter uzerine muhabbet donunce senin hesabin var mi diye yok hayir hic acmadim bile dedi. Orada konu kapandi. Istese twitter yok ama facebooktan ekle diyebilirdi diye dusundum cullanmak istemedim oyle..
Ne varsa fazla dusunmekten hakikaten korkanin cocugu olmazmis ya o misal...

'Terslerse istemiyordur, sadece cevap veriyorsa normal arkadaştır, cevap verip sana da soruyorsa muhabbeti ilerletebilirsin.'

Hohoyanın bu dediğine katılıyorum. Ama yinede temkinli ol. Hemen kız benden hoşlanıyor diye düşünme.

ekle ama seni merak ediyorum, ilgimi çekiyorsun, seni daha yakından tanımak istiyorum vs deme. sabah akşam konuşmaya çalışıp buluşmak istediğinizde anlıyor zaten kızlar merak ettiğinizi de tanımak istediğinizi de tekrar söyleyince itici oluyor.

Birde çok iyi bir nüasns var bu konuda. Kız seni kesmiyorsa (normal muhabbet esnasındaki konuşmalar haricinde kaçamak bakışlar falan yoksa) o an için hoşlanmıyor demektir.

kızların çoğuna facebook'tan bir sürü adam musallat oluyor, facebook'u bırak reelden yürü. hem sohbet ettik diyorsun. tekrar karşılaştığınızda bir yerlere davet edersin. kahve iyidir. işte bak buna herkes cüret edemiyor ama facebook'ta herkes özgüven bombası.

facebook çok normal bir yer oldu pek yürüncek bi ortam değil, telefon almaya çalış daha iyi.

üremeyi engellediği içindir diye tahmin ediyorum. neslin devamı adına.

tabi sağlık yönü de var. eşcinsel ilişkiler daha fazla sağlık riski içeriyor.

ibnelik olsun diye.

pislikten öteye gitmiyor. temizlik imandan geliyor.

dini uyduran kişinin hoşuna gitmemiştir.

Göt korkusu

olur mu olur!

Düt: oysa ki bu ciddili cevapti

Yani tamam üremeyi engelliyor hastalık riskleri vs ama bu duyguyu insana veren de Allah değil mi sonuçta ?

bilmeyip de sallayan o kadar çok olmuş ki. sorsan bir ateist islam'ı islamcılardan daha iyi bilir. neyse, cevap verelim.


mesela islam için konuşayım; bu dünya sadece imtihan dünyası. allah, kuran'da farklı surelerde her konuda imtihan edileceğimizi söylüyor. can, mal, evlat, fakirlik, zenginlik... bu konu içerisine cinsellik de giriyor. eşcinselsinizdir, bunun toplumca da normal karşılanmadığını bilirsiniz, sevdiğiniz hemcinsinize kavuşamazsınız, eşcinselliğin normal karşılandığı azınlık yerler bile çeşitli yollardan sizi tatmin etmeyebilir vs. işte, bunları bir imtihan gibi görmek gerekiyor; cinsle ilişkiden uzak durmak gerekiyor. ve bu kıstas da sadece eşcinsellere değil nikahsız bir şekilde cinsel ilişkiye giren herkes için geçerlidir. kısacası, eşcinsel bireyin kendisinin imtihan edildiğini düşünüp ona göre yaşaması gerekiyor.


bu arada, sanki islam/diğer dinler eşcinselliği normal görse toplumda eşcinselliğe bakışın normalleşeceğini düşünen salaklar da azımsanmayacak sayılarda. lan adamı "homo", "ibne", "top" diye isimlerle anın, "sen hastasın!" diye kendisine teşhis koyun ama sonra da "ama islam eşcinsellere kötü bakıyor :(" diye nefretinizi islam'a körükleyin.
böyle sığ bir muhalif olmanın dayanılmaz hafifliğinden ne zaman kurtulacak ki bu tipler?

Yahu din dediğin olgunun zaten mantıkla bir alakası yok. Sorgulamaya başladığında böyle yüz elli bin tane soru çıkar karşına. Ona bakarsan ensest de yasak ama ensestle ürediğine inanıyor insanlar.

eşcinsellik hayvanlarda da var. insanlarda yasakanmış olmasının sebebi insanlardaki kural koyucuların homofobik olması, farklı olandan korkması ve insanları kendi çizgilerinde tutabilmek için korkutucu birtakım kurallar yığını oluşturmuş olmaları. yani eşcinselliğin lanetlenmesi gökten inme bir durum değil insanla ilgili.

beni böyle yaratan tanrı böyle olduğum için beni lanetleyemez. Kimse kusura bakmasın. Biseksüelim ve inanır mısın lanetlendiğimi düşünmüyorum hiç.

ben doktor bi arkadaşımla konuşmuştum ki merak ediyordum sonuçta cinsel tercih değil yönelim diyoruz, hiç gay ya da trans, lezbiyen vs. arkadaşım olmadı sorayım kendilerine. duygusal olarak hissetme ya da vücudun bu şekilde yönelimi %50 istek - isteksizlik arasında oluyormuş. anlatabildim mi bilmiyorum belki de imtihandır denebilir ama bi erkeğin kesinlikle gözünün kadın görmeden başka erkeğe aşık olabileceğine inanmıyorum ben de bünye belki yönelim gösteriyor olabilir ama olay insanın kendisinde bitiyor.

sağlıksız, üremeyi engelliyor vb. sayılabilecek şeyler de eklenebilir. doktor arkadaşım ayrıca yönelimi olduğunu düşünen insan inanç sahibiyse dışa dönebilecek davranışların geçiştirilebileceğini falan izah etmişti. bilmiyorum duyduklarımı ifade etmeye çalıştım. sonuçta zina da haram.

Muhammedin hetero olmasından. Malum hetero biri eşcinsel bir ilişkiyi kabul etmez, reddeder.

kadının köle, erkeğin efendi olduğu standart heteroseksist-ataerkil dünya düzenine karşı geliyor da o yüzden.

Bana en mantıklı gelen açıklama aslında insanın eş cinselliğe çok meyilli olması. Eğer böylesi meyilli olunursa o zaman üreme nasıl sağlanacak? Bunu sağlamak için en iyi yol dinen eş cinselliği yasaklamak olmalı.

İslama göre lanetli olan eşcinsellik değil eşcinsel ilişkidir(3 semavi din için de geçerli)( en.wikipedia.org )
Kuran'dan :
Dediler ki: "Ey Lût, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (buradan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." Dedi ki: "Gerçekten ben; sizin bu yaptığınıza, öfke ile karşı olanlardanım. (Şuarâ,167-168)

İslam için eş cinsel insanlar kendi cinsel yönelimini kararlaştırmalı (yada tedavi olarak) ve hayatını erkek veya kadın olarak devam ettirmelidir.

tanrı seni belli bi standartta yaratmış. bunun dışına çıktığın zaman zorluk yaşıyosun. bi de nefsinin mantığının önüne geçmemesi lazım. her konuda böyle. az dişini sık karşılığını çok güzel alacaksın diyor.

eşcinsellik haramken transeksüellik haram değil mesela -keyfi olmadığı sürece.

herkes biseksüel doğar, zamanla yönelimi değişir. seks üreme haricinde de bir ihtiyaç olduğu için Allah 'helal dairede istediğini yap, aşırıya gidersen sıkıntısını yine sen çekersin. haram daireye girmeden de hayatını sürdürebilirsin.' diyor. Allah rızasını, hesap gününü düşünen insan sadece seks değil tüm nefsi konularda dikkat eder zaten. inanmayan birine sen lanetlisin diyemezsin. hoş inanana da diyemezsin. dini onun için çok önemliyse başkalarını eleştirmek yerine insan kendi nefsini terbiye etmeli. inanmıyosa da insanların kutsal değerlerine bok atmak yerine yine kendi yolu neyse o yoldan gitmeli.

Dinen sadece üreme yani neslinin devamı için cinsel ilişkiye girebilirsin. O yüzden nikahlı karın hariç biriyle yaptığında zina oluyor.

eşcinselliğin lanetlenmesinde genellikle istismar edilen erkek çocukları ve genç çocuklarının altı çiziliyor.
Yani dinen bakarsanız cinsel birlikteliğe zorlanmış olan köleler ve çocuklar var kıssalarda, güç sahibi zengin adamlar istismar ediyorlar, ve o adamlar uyarılıyor.

1. mayalanır ve fermantasyon sonucu etanol oluşur.

2. gaz dediğin karbondioksit.

maya falan bir şeyler katılarak bekletilince içindeki alkol ortaya çıkıyordu sanırım bi zamanlar bizimkiler yapıyordu şarap öyle hatırlıyorum. 2.sine bir çok ek madde ekleniyor

1- Aslında benim deneyeceğim başka bir şey var alkollemek için. Şimdi ama bu üzüm falan değil. Onun alkollüsü yok dolayısıyla mayalamak nasıl olacak? :) Yani olmayan mayayı bulamam ki? Hakkaten yoğurt olayına döndü. Mayayla oluyorsa ilk yoğurt nasıl yapıldı hesabı :)

Etik alkol fermantasyonu yapıyor içindeki mikroorganizmalar. Enerji elde etmek için glikozu oksijensiz ortamda etik alkole kadar yıkıyorlar. Laktik asite yıkarlarsa yoğurt oluyor. Sirke de saraptaki etil alkolün yine bakterilerle asetik asite yukseltgenmesiyle oluşuyor.

neyi mayalayacaksın? bazı meyvelerin mayası kendinden oluyor. ekstradan eklemeye gerek kalmıyor.

Onceliklie gida muhendisi değilim
Bilindigi uzere her gıdanın icinde bir miktar seker var ve bu seker biraz bekletilip damitilinca alkol olusur o yuzden herseyin ickisini yapmak mümkün sadece biraz curutup bekleyip icindeki alkolu isi yoluyla ayirmaya bakar. Alkolun buharlaşma isisi sudan dusuk oldugu icin belli bir isiyla buharlasan alkol damitilinca alkol elde ediliyor.
Herhangi bir siviya karbondioksit eklerleniz sivida cozulen CO2 o icecegin gazli olmasını saglar piyasadaki bütün soda ve gazli icecekler bu yolla elde edilir. Asitli olmasi bambaska bir durum.

her gıdanın içindeki şeker kendiliğinden alkole dönüşmez. bunun için mutlaka o dönüşümü sağlayacak bir mikroorganizma olması gereklidir ortamda. mikroorganizma olması da yeterli değil, mikroorganizmanın işlev görebilmesi için gerekli koşulların sağlanması da önemli. öyle şekeri beklettik, oh alkol elde ettik gibi bir şey mümkün değil.

2- (bkz: sodastream)

1- olayı bakterilerin evriminden ele almak yerine mayalamak istediğin maddeyi söyle ne yapmak istediğini söyle sana nasıl yapacağını söyleyelim.

mayalanabilecek tüm meyvelerden şarap yapılıyor zaten. ayrıca elma ve/veya armut kullanılarak (bkz: cider) yapılıyor. bunun dışında yüksek alkollü içkiler de benzer şekilde yapılıyor. tahıl (buğday, arpa vs.) veya meyveler önce belirli mayalarla mayalanıp sonra da distile ediliyor. ek ıvır zıvır varsa ( anason vs.) sonradan eklenerek değişik içkiler imal ediliyor. Fakat maya çeşitleri değişik örneğin kimi nişastayı sindirebilirken kimi yüksek aside dayanıyor gibi olmalı durum. lisans düzeyinde biyoloji ve biyoteknoloji bilgim var bir aralar da şarap, rakı yapımını incelemiştim bayağı fakat maya konusunda direkt bilgi veremiyorum.

2. soruna gelirsek karbondioksit suni ve doğal yollarla sağlanıyor. Fanta, maden suyu, suni köpüren şarap gibi içeceklere genelde şişelerken ( şişelenemeden önce de olabilir) karbondioksit basılıyor. Fakat çoğu bira veya şampanya (doğal köpüren şarap) gibi içeceklerde karbondioksit mayanın solunumu sonucu çıkıyor. Örneğin temel olarak şampanya beyaz şarabın tekrardan şeker ilavesiyle ikinci kez mayalanmasıyla oluyor diye biliyorum.

Ek olarak eğer mayalanırken kabın üstü açılırsa alkol bozulacağından sirke yaparsın, eğer hava kilidiyle kaparsan şaraba dönüşür. hava kilidi karbondioksidin dışarı atılmasını sağlarken, oksijenin ve zararlı organizmaların içeri girmesini engelleyen bir aparat bu arada.

Daha da ek olarak çoğu şarap üreticisi istenmeyen organizma ve mayalardan kuertulmak için meyve suyunu kükürtler. istenmeyen mikroorganizmalardan kurtulduktan sonra istediği mayayı bu karışıma ekleyerek şarabın bozulmasını önlerler.

@zetahead, sevgililik geçmişimiz yok. ben 20'yim, o 25. beni ya hiç mi hiç sklemiyor (ki öyle olsa "yeter allahın cezası rahat bırak" derdi diye tahmin ediyorum, her gün 10 sayfa şey yazıyorum. okumadan silmeye bile üşenirsin bir yerden sonra) ya da çok önemsiyor ama hiçbir şekilde yanaşmıyor.

ben anlamadım. istanbul'a döndüğümde buluşacağız ama ümidim yok. yine soğuk davranacak, yine hiçbir şey söylemeyecek, yine delirmemi izlemekten keyif alacak.

sevgilisi var. beni de biliyor. orası çok uzun hikaye, hiç girmeyeyim. yani ilgi orospusu diyeceğim ama bir insan bu kadar ilgi delisi olamaz. imkanı yok. hiçbir şey hissetmediği, yazmaya değer görmediği bir adamın yazdığı 200 sayfa şeyi okumazsın. yok eğer okuyorsan, o kişi senin için az da olsa önemlidir.

e önemliyse niye it yerine koyuyo hala?

son olarak ekliyim, sevgilisi olmak gibi bir fikrim ya da planım asla olmadı. istemiyorum zaten böyle bir manyağın sevgilisi olmayı. tek isteğim aramızda en başta anlaştığımız şekilde bir iletişim olması. sadece bu. gerisi artık gidişata bağlı. sevişiyo muyuz dövüşüyo muyuz birbirimizi mi öldürüyoruz... oraya çok var.

ben anlamıyorum yani nasıl mümkün olabilir böyle bir şey? diyorum ya, eğer benimle ilgilenmiyorsa neden bu kadar dikkatle takip ediyor benim ona yazdıklarımı? e ilgileniyorsa, niye odun gibi...

ulan helal olsun gerçekten. bana 1 sene boyunca birisi böyle mektuplar, hikayeler, saykodelik şeyler yazsa ya aşık olurdum ya da siktir git rahat bırak artık deyip engellerdim. bu hem hepsini ezberliyo, hem de kayıtsız kalıyo. çok kudurursam, kafayı yersem sakinleştirmek için kemik gibi 2 cümle atıyo önüme o kadar.

takıntı haline geldi iyice. "amaan sikerler" deyip yoluma devam edemiyorum. en sonunda birimiz pıçaklanıcaz ama ben mi o mu kocası mı bilmiyom.

sen olayı biraz yanlış anlamışın. yaptığımız işin farkedilmesi elbette hoşumuza gider. saçımız olur, düşüncemiz olur, seçimlerimiz olur. illa gönül işine bağlamaya gerek yok. yolda beni durdurup saçıma iltifat edince, rimelimin markasını sorunca onore oluyom tabi ki. ya da biri kıyafetime yakışmış dese hoşuma gider ama barzonun biri oyş yavrum dese hoş gelmez. hiç biriyle de gönül işim olamaz. değerli değildir o kişi insan olma dışında.

twitterda-blogumda yazdıklarımı, düşüncelerimi, paylaşımlarımı beğenen olunca illa ki hoşuma gidiyor. bana yazdıklarını okuyup nazik bi şekilde konuşuyorum ama profillerine girip okumuyorum misal, merak etmiyorum ki. tabi garsonluk yaptığım kafeye gelip en sevdiğim kek ve kahveden isteyenler, bilmem hangi şehirden atlayıp istanbula gelenler, bana ulaşamayınca arkadaşlarıma ulaşanlar, istanbula taşınanlar(oha o çocuk naptı acaba? uzun zamandır aklıma gelmediydi) olunca korkar oldum. onların yüzünden insanlara daha sert tavır aldım, belki de güzel arkadaşlıkları/sohbetleri kaçırdım. hatta kezbanlığa bi adımım kaldı :D

senin hatunun da gayet nazik biri ki seni başından savmıyor. yaşına verip geçer diyodur belki.
yok eğer sadece ego tatmini olarak kullanıyosa seni yapman gereken ilginden mahrum bırakmak. o arada seni yoklar hatta.

ama tek çıkardığım sonuç sana karşı bi duygusu yok. hatta onunla ilgilenen baya kişi olduğunu, yokluğunu hiç farketmeyeceğini düşünüyorum.

ağır oldu ama öyle. o sana umut vermemiş, sen sadece görmek istediğin gibi görüyosun, çünkü sana bi açıklama yapmıyo. önerimi istersen; uzak durman senin için çok daha iyi olacak.

@seksen9, neyin kibarlığı bu yahu? ne kadar canımın sıkıldığını biliyor. görüyor. neden buradakiler gibi karşısına alıp "olm küçüksün, siktir git başka işlerle uğraş niye peşimde geziyosun" demiyor? ben 100 tane kendimden büyük kadına asıldım, hepsi bir şekilde karşılık verdi. olumsuz da olsa söylediler, dediler bunu.

bu manyak tepki vermiyor. her gün varım onun hayatında. yani aslında yokum da işte... kendimi hatırlatıyorum sürekli. ilgileniyor. ama ilgilenmiyor da. çok garip.

@bigl0rd, abi görmüyo musun nelerle uğraşıyorum daha... var memeye okşamaya, ona da gelirim inşallah, ömrüm uzun. gelemezsem de hayırlısı olsun.

sallamıyor demek ki bilemedim. kadın manyak da olabilir. ama bana anormal gelmedi durum.

kafaya taktıkça olayı büyütürsün.

@seksen9, "buluşalım gelince" deyince pat diye tamam dedi ama... normalde yazmıyor. konuşmuyor. sadece benim yazdıklarımı okuyor. okuduğundan eminim. hem ağır stalker'lık yapıp programla takip ediyorum hem de bana verdiği tek tük cevaplardan anlıyorum okuduğunu. "cnm seni çok özledim" falan yazmıyorum ben ona. sabah akşam, bir sürü şey... kendi iç dünyam olsun, onunla olayazan ilişkim olsun, benimle iletişim kurduğu dönemdeki muhabbetlerimiz olsun... düzenlesem falan roman diye bastırırım ben onları. çok fazla şey var.

sıkılan, bunalan birisi "yeter sus" demez mi yahu? aklım almıyor. derdim onu anlamak değil. sadece kendimi düzlüğe çıkarabilmek. ama bunun için de önce onu anlamam gerektiğini düşünüyorum.

kadın manyak, orası kesin. ama ne kadar ve ne çeşit bir manyak... bunu anlayamıyorum. ayrıca cepte tutma durumu söz konusu değil. koca sene boyunca tepkisi değişmez mi bir insanın? cepte tutuyor olsa terk edilince, boşlukta hissedince falan gelip yanaşmaz mı? başka biriyle alakası olduğunu sanmıyorum tavrının... öyle olsa, değişiklik olurdu herhalde.

hayır benim adım atmamı bekledi desem, gülüyorum kendime. 1 sene boyunca adım atmamı bekleyecek kadar sabırlı ve deli değildir herhalde. ama öte yandan, niye buluşalım deyince pat diye tamam dedi? yalvardım ben ona, konuşalım dedim kafayı yicem dedim tek bi cümle söyle yeter, siktir git de gidicem zaten anlıycam dedim ama yok, yazmadı. sakin ol falan dedi.

uf. aşırı dozda aptallıktan ölücem. nerden düştüm bu hale bilmiyorum. eskiden de salaktım ama hiç değilse terk eden sevgilimin falan peşinde koşuyodum. bu ne lan böyle.

böyle yazınca sana acıyomuş gibi geldi :/

ay bilemedim ki, bir sürü nedeni olabilir bu yaptıklarının. önemli olan onun amacı değil senin mutlu olman. yazık değil mi sana da?

beni çok çok iyi tanıyor. üzülmemi istemiyorsa ne yapması gerektiğini bilir. şu an yaptığı şey beni delirtiyor. sadece acıyorsa, hani "yazık la kimin çocuğuysa" diyorsa bilemeyeceğim... ama "üzülmesin ya" deseydi çok daha farklı olurdu.

ayrıca zetahead benden zarar gelmeyeceğini düşündüğünü söylemiş ama üzülerek söyleyeyim ki tehdit etmişliğim, ciddi anlamda korkutmuşluğum, kavga etmişliğimiz de var. ama buna rağmen hala aynı tavrını sürdürüyor. kafayı yicem. buluştuğumda duvarla konuşmaktan korkuyorum. o kadar tepkisiz, o kadar soğuk ve uzak ki, karşımda gerçek bir insan göreceğimden emin değilim. böyle böyle kafayı kırıcam, gerçekle hayal ayrımını yapamıcam diye korkuyorum. az buz değil koca 1 sene. kendimi kurtaramadım bir türlü. ne bok yediğimin farkındayım ama işin içinden çıkamıyorum. çok rahatsız ediyor.

"kafayı yicem" düşüncesi ekstra korkutuyor beni. bunu zaten pek kişiyle paylaşmadım ama bilenler, hani normalde klasik ilişki tavsiyeleri vardır ya, onları vermek yerine "kendine dikkat et olm, yolun yol değil" diyerek iyice korkutuyorlar. uyuşturucu mu kullanıyom, adam mı bıçaklıyom niye bu kadar geriyosunuz ki insanı :(

e yaptıkların normal bi delikanlı? sinir oldum sana. bunlara rağmen hala seninle görüşüyosa hasta olduğunu ve ilginin başka bişeye kaymasını bekliyodur. umarım kayar da..

kadın normal. sen de normalsin.
ciddiyim. hiç mi rus edebiyatı okumadınız.
bazı türden insanlara az rastlanması normal olmadıklarını göstermez.
seni seviyor, ama bunu asla göstermeyecek. sen de tam bir kesinlikle göstermesini isteyemeyeceksin zaten.

@yalnux, rus edebiyatı okuya okuya böyle oldum zaten...

evet, tam olarak göstersin istemiyorum. yani hiçbir zaman AYYYY CANIM NEYDİ O ÖYLE YAAA :)) deyip birbirimize sarılmayalım. ama böyle de olmasın. aramızda soğuk ve uzak da olsa bir iletişim olsun.

lan tanıştığımız zaman ne kadar güzeldi ya. aynen rus edebiyatındaki gibiydi işte. kibar konuşurduk, mesafeliydik falan ama çok tatlıydık be. gerçi ben neden uzaklaştığını da biliyorum ama neyse, geri dönmesini sağlama konusunda yardımı olacak bir konu değil.

mayster bence sen herşeyi kafanda kuruyosun, kadının da dünyadan haberi yok.

yok bana siktiri çeksin de bilmemne de demişsin. kadının demesine ne gerek var senin aklın yokmu? oynatıldığını düşünüyosan siktir git işte, illa kadının mı kovalaması lazım.

senin bi ukraynalı mı ne vardı ne oldu ona.

-kadin seni degil ama senin ona karsi olan duygularini seviyordur. (bir sevgilim vardi sevemedigim ama bana yazdigi mektubu okumayi hala cok severim.)
-cevap vermemesinin nedeni belki vazgecer dusuncesi olabilir. gormezden gelmek bazen en iyi vazgecirme yontemidir.
-konusmak icin bulusalim istegine tamam demis olabilir. ya da sana karsi ilgisi olmadigi gostermek icin.

ozetle, kadin manyak falan degil. sana ilgisi yok.

bilmiyorum. ben bu kadar ilgisiz birinin buluşma isteğine anında "olur" demesini daha farklı yorumlamıştım. yani siz şimdi abla gibi karşısına alır, ensemden yakalar ve "bak usta yannış işler yapıyon. benden sana ekmek çıkmaz ;))" der, götüme tekmeyi basar mı diyonuz?

ÖLDÜRÜN LAN BENİ. GAFAMA SIKIN.

@shiranai, onu hiç hatırlatma, hala atlatamadım hehee

hocam hiçbir şey anlamadım, genel bir durumdan mı bahsediyorsun yoksa özel mi onu bile çözemedim ama sana tavsiyem spor yap.

her seyin altinda cok fazla anlam arama. hemen olur demesinin altinda senin dusunmedigin pek cok farkli sey olabilir. belki sadece oturup sohbet edtmek istemistir. ama bu gene sana ilgisi oldugunu gostermez. sevgilisi olmasa hadi derim bir nebze ilgisi vardir, tamam falan diyecektir. ama o da yok. kafanda cok kurmussun bence. bazen daha basit dusunmek gerekiyor.
genelde cevap vermeyip bazen vermesi ise belki guzel guzel ilgisizligimi belirtirsem, soruya cevao seklinde davranirsam, kendiliginden biter dusuncesi de olabilir. ya da en basitinden o an cevap vermek istemistir. yeniden, cok fazla anlam arama, basit dusun.
iletisimde olmak istedigini soylemissin, belki onun da iletisim sekli budur?
(pek olmadi sanki bu ama bilemedim)

sanırım buluşma işini erkene alıcam ben, eylüle kadar falan dayanamam. umarım çirkin salak barzo bi şey çıkar da en azından "bunun peşinde mi vakit öldürmüşüm, piii" olur tek pişmanlığım... görünce daha da güzel görünürse gözüme o zaman sçtım işte.

siz tanimiyor musunuz birbirinizi?

pek değil. yani aslında bazı garip tesadüfler var... mesela benim taşındığım evde, benden önce onun sevgilisi vardı. yani ev arkadaşlarım hem kendisini hem de sevgilisini tanıyordu falan. tanıyorum dersem doğru olmaz. tanımıyorum dersem de doğru olmaz. buluşma fırsatımız olmadığı için ben "tanışıyoruz" dememeyi tercih ederim ama 3-4 ay konuşmuştuk sözlükten, whatsapp'ten, telefondan falan.

ilgimden hoşlandığının, benden hoşlanmadığının farkındayım. istediğim tek şey... ortadan kayboluşunun, kaybolmasına rağmen beni uzaklaştırmak istemeyişinin sebebini öğrenmek ve sonrasında kendisinden kurtulmak.

"ulan 3 ayda bir yazıyor, daha nasıl uzaklaşsın senden?" diyebilirsiniz ancak ilgimin azaldığını hissettiği zamanlarda birkaç cümle daha fazla yazıp beni tekrar gaza getirmeye çalıştı hep, bunu net olarak görebildim.

yaptığı şeyin, koca yıllık saçma kovalamacanın basit bir ilgi orospuluğu örneği olmasını istemiyorum. bunu kabullenemiyorum daha doğrusu. bir şeyler olmalı, bir şeyler olmalı ki bana bir kez olsun "siktir git artık yeter" diyemedi demek istiyorum. bugün her şey netleşse ve ben arkamı tamamen dönecek olsam bile, üzülürüm. öyle sapıkça takıntılıyım kendisine.

***

bir yanım diyor ki, oğlum sen onun kişiye özel roman karakterisin. ama o sana asla yanaşmayacak çünkü sen onun için sadece okunacak, izlenecek bir "karakter"sin. sonra diğer yanım kızıyor, "sen malsın oğlum, kafayı yemişsin iyice, sktimin salağı. devam et, bu seneni de ye, diplomayı da ondan alırsın" diyor. sigaraya başlıycam yakında.

uzgunum ama bence ikinci yanin hakli. sen uzaklastiginda ozellikle yeniden durtuyorsa ilgini istiyordur. (basit dusunursek)
birak gitsin.

varlığın onda bir rahatsızlık yaratmadığı için yeter rahatsız etme vs demiyor. ama sana özel bir ilgi duymadığı için de daha fazla yaklaşmıyor. yani varlığın yokluğun bir. bugün yok olsan bi pescador vardı noldu ona demez, ama aynı şekilde devam edersen de bu niye böyle demez.

velhasıl olumlu olumsuz bir şey hissetmediğimiz insanların ilgisine karşı kayıtsız kalıp bir şey yokmuş gibi görüşmeye devam edebiliyoruz, rahatsız olduğumuz insanların ilgisine olumsuz tepki verip iletişimi kesiyoruz, hoşlandığımız insanların ilgisine karşılık veriyoruz kadınlar olarak çok karışık değil.

@passive aggressive, tamam haklısın ama benim yazdıklarım 2-3 satırlık şeyler değildi. "olsa da olur olmasa da" insanının yazdığı şeyleri bir sene boyunca dönüp dönüp okursa ben de haliyle düşünürüm... ayrıca, "yanlıştır o, 2-3 kez okumuyordur" demeyin. öyle bir ihtimal yok. 3 kere okumuşsa 2 yazabilir ama 4 yazmaz. eminim. defalarca açıyor.

bunu destekleyecek şöyle de bir şey var: öyle laf olsun diye, "canım çok sıkıldı" tarzı amaçsız, dandik içerikli yazılarıma sadece bir kez bakıyor. ama derinlikli, efendime söyliyim 4-5 sayfa süren özel şeyleri 7-8 kez açtığı oluyor. dakikasına kadar kaydı var bende. belgelerim var.

beni bu manyaklığa sürükleyen yine kendisinin tepkisizliği oldu. ben hayatımda hiçbir zaman kimse yazdığımı okumuş mu etmiş mi diye takip etmedim. etmem de. ama yazdıklarımın boşa gitmesini istemediğim için baktım. ve gördüm ki hiçbir şey yazmasa bile, ayıla bayıla okuyor.

yani okumaya bu kadar hevesliyken benden böyle uzak kalmayı başarabilmesi... bilmiyorum ya. olay basitleştirilebilir ama bilemiyorum, belki de ben kendime yediremiyor ve basitleştirmek istemiyorum. bana çok ama çok garip geliyor. ben bir sene boyunca yazan bir sapığım olsaydı ondan iki kelimelik bir açıklamayı esirgemezdim.

sormayacağım. buluştuğumuzda da sormayacağım. konuşacak konumuz da olmasın, mal mal bakışalım öyle. şaşırsın göt. sormayacağım neden öyle yaptığını falan. ne hali varsa görsün. kızlar ekleyin eğlenmeye gidiyoruz, demet akalın şarkısı yapıcaz seni unuttum skimde değilsin temalı, hadi lütfen.

öyle olmuyor işte. insan davranışlarını bu x ise y olmalı diye normal beklentiler ile genelleyemezsin.

Peki ben sana sorayım, erkekler neden önemsenmediğini gördüğü halde bu şekilde direnme konusunda ısrarcı? Niye bu hırs?

Kadın okuyor, cevap yazmıyor. Hepsini biliyorsun ama inatla kendine hırs etmişsin durumu. Bence bu "ne kadar garipsiniz, neden size ilgi gösteren birinden çok hoşlanıyor ve aynı zamanda ona kayıtsızlık gösteriyorsunuz?" sorusu, senin bunu bildiğin halde üstünde durmandan daha az garip.

Barzo kılıklı denyo birinin bana iltifat etmesi hoşuma gider. Bence her insanın hoşuna gider, beğenilmek ya da iltifat almak. Tabii bu iltifat, rahatsız olmayacağım bir boyuttaysa. Bu durumdan istifade edip, kendi egomu şişirmeye de asla yer aramam. Sağlıklı bir kişi de yer aramaz zaten. Stalker meselesine gelince de, kesinlikle "yeter artık rahatsız etme" demem. Direk basarım engeli. Korkarım öyle insandan zaten. Daha yeni; ki başıma hiç gelmezdi sürekli gizli numaradan arayıp sesimi dinleyen biri vardı, kapattım gizli no.lara rahat ettim. Açıkçası benim hoşuma gitmez, gitmiyor da.

Ek olarak, senin şu söylenmesini istediğin "yeter artık rahatsız etme" uyarı cümlen bile yaptıklarının karşı tarafı rahatsız edecek boyutta olduğunu gösterir. Karşı taraf bence bunu deme zahmetine bile girmeyebilir. Sonuçta vazgeçmek için; "yeter beni artık rahatsız etme" gibi bir cümleyi duymayı bekliyorsa, zaten kendisi de illallah dedirtecek kadar rahatsız ettiğinin farkındadır. Karşı taraf kendisine cevap vermedikçe; sessiz kaldıkça, rahatsız etmemesi gerektiğini de kendi kendine öğrenir zaten bu "stalker" kişisi. İlgisi, peşinde koşması hoşuna gitse zaten ilgi alırdı.

Manyak kısmına gelince; cevabını almışsındır bence. :D

üşenmiyonuz da dimi la bu kadar yazmaya okumaya.
goy goy goy goy.
okuyamadım durumumuz yoktu.

mesai arkadaşımın babası bir gözünü kaybetti bu nedenle. kendisi de yanılmıyorsam 3 ayda bir kapsamlı bir kontrolden geçiyor. dediğin gibi hiçbir rahatsızlık vermeyen sinsi bir hastalık. geçmiş olsun.

mal mısın lan? bu çok ciddi bir hastalık. emin ol sallamazsan kör olursun!

kornea kalınlığını ölçüyorlar. kornean kalınsa bir şey yapmaya gerek yok bu göz bunu kaldırır diyorlar. kornean inceyse ve tedavi olmazsan körlüğe kadar yolu var. en azından benim gittiğim doktor beni bu şekilde takip ediyor. kornea kalınlığını ölçtürmeden ilaca başlama gene de.

bir görme engelliler öğretmeni olarak konuşuyorum senin gözlerinle zorun ne hiç ihmal edilecek bir şey değil görme kaybı yaşıyabilirsin geri dönüşü de olmayabilir sen kontrollerini yaptır ilacını kullan sallamaya gelmez

gz tansiyonunun 22 mm hg'dan düşük olduğu durumlar normal olarak kaul edilmektedir. yüksek olduğu durumlar ileride göz içi basıncının yüksekliğine bağlı retinal kanamalara ve görme duyusunun kaybına kadar gidebildiği doğrudur.

Seni kokutmak gibi olmasın; 8 ay önce böbrek rahatsızlığı yaşadım ve 25 yaşında tek böbrekli olduğumu öğrendim çevremdeki yakınlarım tek böbrekten dolayı bende göz hastalığı olabileceğini söylediler. Doktora gittim sol 29-30 sağ 30-33 arası çıktı. Doktor çok şaşırmıştı çünkü sınır değerlerinin 2 katı çıkıyordu tam 5 defa tansiyonumu ölçtü sonuç değişmedi. Daha sonra acı gerceği söyledi "Bu değerler ile 5 yıl içinde kör olursun." dondum kaldım, daha önce gözüm ile ilgili hiç bir sorun yaşamamıştım tamamen meraktan dolayı gitmiştim ama iyiki gitmişim.

üstünkörü cevap ver, geçiştir.

benim hiç umrumda olmuyor. geçiştirmek istediğine master yapıyorum/yapıcam dersin geçersin. çok üsteleyene de toplumun bireylere dayattığı rollerin gereksizliği üzerine 2-3 cümle kurunca zaten korkup kaçıyorlar. samimi cevap olarak da bilmiyorum kısmet ülkenin hali malum falan diyorum.

takma, kendine guven, ne yapiyorsan onu soyle, bilmiyorsan bilmiyorum de.

hakkimda ne dusunurler diye geriliyorsun hepsi bu. ne dusunduklerini umursamazsan sorun kalmayacak. bu durumu asmanin tek yolu kendini kasmamak ve disaridan gelen etkilere cok duyarli olmamak. ne kadar yargilarsa yargilasin seni.

Bohemsen bohem ol. Cool takil. Kisa ve belirsiz cevaplar...

en iyi savunma saldiridir ilkesine dayanarak, yuvarlanip gidiyoruz falan gibi anlamsiz bir cevaptan sonra nefes alamdan siz onlara soru sorun, zaten herkes kendinden konusmya bayilir. en son cok hosuna gitmeyecek bir soru sorarak konusmak istemediginiz insani kendinizden uzaklastirabilirsiniz.
tabi bir bahaneyle hic gitmemek de bir cozum, zaten o hengamede kim sizi farkedicek, bosvermek de bir cozum fakat korkmak gereksiz.

tam su anda dinledigim, oldboy'un soundtracklerinden the last waltz.

tum zamanlar favorim ise pachelbel'den canon in D.

radyo voyage dinleyin ya da
chill out,buddha bar gibi aramalar yapın youtube'da.
mesela chill out lounge session var çok güzeldir.

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com

Radyo voyagr dinlerim zaten de spesific benim bilmedigim hos parcalar vardir diye sordum.

Seviyorum sakin müzikleri. Bazen hareketi müziklerin slow ya da akustik versiyonları daha çok hoşuma gidiyor. Bu cevap, cevap olmaktan ziyade mobil olmamdan mütevellit daha sonra müziklere bakmak için yazılmıştır.

kapat odanın ışıklarını bu listeyi aç :) open.spotify.com

Veterinerlik daha iyi.KPSS'ye çalışsın devlet 3 lira maaş veriyo ve çalışma koşulları çok çok iyi. Düz bölüm okuyan insanın aklından zoru vardır.

Aman aman aman uzak dursun kimyadan. Ben bugün ilişiğimi kestim. (hacettepe)

Okunacak bölüm değil, etmesin yazıktır.

muhtemelen okumasi zor gelmistir, cunku birazcik da olsun hayvanlari seven bir insanin yapmasi zor bir meslek. fakat gerye kalmis 1 sene hadi bilemedin kaldi etti 2 sene olsun, ondan sonra sizin de dediginiz gibi cok cesitli alanlara kayabilir, hatta isterse veterinerlik fakultesinin kimyayla ilgili bir anabilim dalinda akademik kariyere baslayabilir.
benim bildigim kimya okumasi cok zor olan fakat is bulmada da pek avantaji olmayan bir bolum.
iki meslege de yabanciyim fakat cevremdekilerden anladigim bu.

okulu bitirsin, sonra oturup konuşun tekrardan, heba olmasın o 3 yıl, hani en azından elinde bu "altın bilezik" dedikleri zımbırtıdan olur, yaşı çok genç daha, belki henüz keşfetmediği bir alternatife yönelir.

zor da gelse bitirsin veterinerliği, pişman olmayacak, bırakırsa olabilir ama bak.

kimya bitirip 2 yüksek lisans yapan arkadaşım iş güvenliği uzmanlığı yapıyor. bir kısmı da işsiz. fen-edebiyat fakültesinde herhangi bir şey okumasın mümkünse.

kimya bölümü de çok kolay değil ki? -ben kimyacı değilim ama okuyan arkadaşlarım var- ve çıkışta kimya mühendisi olmadıkları için, büyük bir çoğunluğu gene iş bulamıyor :( kardeşin bir veteriner kliniği açsa ya da birine ortak olsa, gene iyi para kazanır. ki evet devlette de çalışabilir. hele de 3. sınıf bitmişken yazık etmesin eğitimine, çok saçma yani, bir senesi kalmış şunun şurasında.

edit: ha bu arada, yakın zamanda bir arkadaşım, kimyayı bitirip üstüne malzeme müh. masterı yaptı, ona rağmen girdiği iş bir hastanede proje yönetimi ile ilgili. her iki okuduğu şeyle de kel alaka yani. ha işinden memnun mu? memnun. lisansı en iyi vakıf üni.lerinden birinde tam burslu okudu, yükseği de aynı yerde burslu yaptı. ne işine yaradı kendisi de bilmiyor :(

bu bende de oluyor. sanırım yorum yaparken kabaca ana hatları kullanıyorlar, tamamını okurken olay ve kişilerdeki ayrıntılar daha fazla dikkat çekiyor.

YDY'nin sitesinde yok mu?

sitede ornek sorular var: www.ydy.itu.edu.tr

ayrica sitede yazdigina gore ydy'nin satin alma ofisinden eski sorular temin edilebiliyormus

Macka kampusundeki fotokopiciden almistim ben gecen donem.

büyükadaya benziyo. vapurdan inip sağa ve yukarı bir yere gidersen bu manzara ile karşılaşılabilir.

büyükada bariz

vapurdan indikten sonra sağa doğru git
uzuuuuun merdivenler var, ordan bi yerden çekilmiş

büyükada

karşısı da kartal

farklı açıdan kartal:
is.gd

Büyükada, deniz otobüsleri iskelesi karşısı..
Kahve dünyasının sol altı diyebiliriz tam olarak..
Klübe gelmeden önce..

harita.yandex.com.tr

Ufuk sağolsun, yandexte daha net görebiliriz..
harita.yandex.com.tr

Migros'un önündeki yuvarlak obje de fotoğraftakiyle karşılaştırılabilir..

orası kahve dünyasının oralardan çekilmiş. bi kaç küçük restoran hotel tarzı yerler daha var üst kısımda. fotoda gözükmüyor ama iskele hemen sağ tarafta kaluıyor.

---düz mantık on---
sabunla elinizi yıkarken sabun durulanıyor ama koku kalıyor.
---düz mantık off---

Elime kezzap atmadan önceki son durağa kadar gelmişsem artık dışımdan "Temiz bu", içimden "Ya kirliyse" derim. En son dışım-için birleşerek "Öeh, daha ne yapacaktık" der ama içime sinmez. Bilimsel bir şey düşünemiyorum şu an. Kokuyu almak için paslanmaz çelik bir madde ile buz gibi suda yıkayın derler.

@ay nov kung fu, sabun temiz bişey olduğu için burada bahsetmedim çünkü kokuyu bırakması sabunun görevi, hani el yıkadıktan sonra o koku kalsın diye kullanıyoruz zaten kokuluları. ama evet, temel mantıkta doğru, onun da kokusu durulandıktan sonra kalıyor. o kokuyu aldığımız sürece elimiz temizmiş gibi geliyor mesela ama belki o ara pislenmiş çoktan. ne tuhaf hal aldı bu soru amk...

Ellerin ve ayakların kalıcı floraları var, bir de geçici floraları var bildiğim kadarıyla. Öyle eli iki sabunlayıp suya sokmakla kalıcı flora pek etkilenmez, geçici floranın ise bir kısmı etkilenir. Kalıcı derken yani elimizde normalde bulunan, geçici ise bir olaya girme sonucu elimize bulaşan flora. Flora dediğim şey de bakterilerin türleri falan işte. Ondan sonra bu koku olayı aslında bu canlıların artığıyla alakalı. Aslında kokuyor dediğimiz şey bilmem ne alkolününün kokusudur, ya da işte amonyağın kokusudur falan. Yani bakterilerin kendisi kokmaz da, sentezledikleri maddeler kokabilir, yani elinizi yıkarsanız bakteriler ölür ama onların ürettiği maddeler kimyasal olarak elinizde kalır. Onların boyutu atomik olduğundan hemen atma şansınız yok. Balık kokusu biraz yağla alakalı. E yağ da bizim besinimiz olduğundan sen o kokuyu pis olarak algılamazsın tabi. Ama örneğin üre koksa, sen üre tüketmediğin için o sana kötü gelir. Yani sana kötü gelmiyorsa o şeyin senin vücudunla da alakası vardır diyebiliriz.

bilimseli bilmem ama kokuyorsa o madde elindedir hala bence de. Çare sirke!!!!1

@hohoya, peki o bakterilerden arta kalan maddeler pis midir ki, genel bir şey söyleyebilir miyiz? bakterinin kendisi hayırlı değil(çoğu en azından) geri kalan maddesi nasıl hayırlı olsun mu diyelim buna, "en yetkili abi cevabı" senden geldi aydınlat bizi bence.

Sabunla yikayinca bakteriler olmez. Sabun sadece bakterilerin elden kayip gitmelerine yarayan mekanik bir temizleyicidir ve bakterilerden %100 arinmak hicbir zaman mumkun degildir. Elin hala kokuyosa bu bakteriler (ya da f_d'nin dedigi gibi kokuya sebep olan partikuller) hala elinde oldugu icindir, elinin kokmamasi da bakterilerin elinde olmadigi anlamina gelmez.

Koku dedigimiz sey partikullerin buruna girmesi ile algilanir. Elin bok kokuyorsa elinde bok vardir. Ama bu demek degildir ki elin pis. Pislik temizlik hissiyati psikolojik bir nane. Ayni sekilde elinin kokmamasi da temiz oldugunu gostermez. Elinde bok olup burnuna partikul bile girip sen algilayamiyor olabilirsin.

abi kimyasal maddelerin pisi temizi olmaz, zararlısı ya da zararsızı vardır. bu bahsettiğim bakterilerin ürettiği artıkların miktarı çok düşük seviyelerdedir. enfeksiyon vs. oluşturmadıkları sürece yüzeylerde sorun oluşturmazlar. örneğin nasıl ki ayakların terlediğinde kirler falan kabarıyor diyoruz, işte o kir dediklerimiz bildiğin bakteri yumaklarıdır, hatta içlerinde de kokuya sebep olan birçok madde vardır, güzelce temizleyince yüzeyde görünür olarak hiçbir şey kalmaz, yani yüzey temizdir ama atomları spatula gibi deriden kazıyamayacağın için çok az miktarlarda bu maddelerden kalacaktır, o madde de işte koku yapar ve zaman geçtikçe o maddelerin dokudaki miktarları azalır ve koku kaybolur, aslında koku olur da biz pek anlamayız bunu. yine örneğin insan kendi ayağının koktuğunu hissetmez ama etrafındaki biri bu kokuyu alabilir. olay biraz da burnumuzla alakalı. Enfeksiyon, bulaşma gibi korkuların varsa bunlara pek takılma, eline mikroskopla bir kere baksan bir hafta aç kalırsın.

iki ihtimal var ya canın çok sıkılıyor yada telefonu tuvaletemi düşürdün?

Bilimselden anlamam ama çaresi karbonat !

Dışkı için spesifik konuşursak elinde kalan kokulu partikuku parfüm diye sıkıyorsun zaten.

en.m.wikipedia.org

Elini el yıkama kurallarına uygun olarak yika, tırnak aralarını da fircala ve kısa tut. Soğan sarımsak için metal kaşık tutarak yikayabilirsin. Senin derdin bakteriler olmalı, kalan koku veren maddenin çok yüksek miktarda olması gerekir ki seni zehirleyebilsin. Kolonya dökmek mantıklı bir hareket.

Agiz kokusuna neden olan, gece boyunca agizda ureyen bakterilermis. Yani kokuya neden olan dokundugun seydeki bakteriler olabilir, sadece tahmin yurutuyorum. Ayrica ne kadar yikarsan yika vucudun en mikroplu kismi ellermis.

bakteriler icin normal sabun, kokular icin metal sabun kullanilir. metal sabun "teknik olarak" temizlemez, sadece kokuyu alir. ikisinin partikulleri ayri olabilir, ayri ajanlara tepki verebilir.

pratik metal sabun ikamesi icin kasik kullan. aynen suyun altinda elini sabunlar gibi surttur, koku cikar. hicbir sabun %100 "temizlik" saglamaz, velev ki ameliyathaneye girer gibi strelize etmissin:))

ellerinizi veya başka bir yerinizi dışkıya bulaştırmayın kesinlikle. yıkamakla temizlenmiyor.

bilheal.bilkent.edu.tr

yazıdan alıntı aşağıda, okumaya üşenmezseniz.

Sağlıklı bir insanda idrar mikrop içermez, ancak dışkının her milimetre küpünde milyonlarca bakteri bulunur. Bunlar bağırsaklarımızdan atılmış olmasına rağmen, herhangi bir yolla tekrar vücudumuzun iç ortamına bulaştıklarında hastalığa neden olurlar. Bu nedenle özellikle dışkılama sonrası temizliğin özenle yapılması çok önemlidir. Dışkılama sonrası temizlik, daha önce de belirtildiği gibi idrar çıkışı açıklığına ve kadınlarda vajina girişine mikrop bulaştırmamak için mutlaka önden arkaya doğru yapılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken diğer noktaysa, dışkılama sonrası temizlik yapılırken ellere mikrop bulaştırılmamasıdır. Dışkılama sonrası temizlikte doğrudan eller kullanıldığında kirlilik öyle artmaktadır ki etkili yıkama ile dahi eller tam olarak temizlenmemektedir. Bu nedenle dışkılama sonrasında ilk temizliğin, gözle görünür bir kirlilik kalmayıncaya kadar yinelenerek her seferinde kuru temiz tuvalet kağıdıyla, daha sonra yine el değdirilmeden fışkıran suyla ya da ıslatılmış kağıtla yapılması ve bölgenin tuvalet kağıdı ile kurulanarak temizliğin bitirilmesi en uygunudur. Bu işlem bittiğinde eller mutlaka aşağıda el temizliğinde anlatılan şekilde etkili bir biçimde yıkanmalıdır. Özellikle ellerde istenmeyen bir bulaşmanın olduğu durumlarda kullanılan musluk, sifon ya da kapı kolu ve benzeri bir yüzeye dokunmak gerekiyorsa, buralara doğrudan temas yerine tuvalet kağıdı kullanarak dokunmak, tuvalet kağıdının ruloda kalan bölümünü kirletmemek, hem daha sonra kendimizi hem de birlikte ortamı paylaştığımız insanları, dışkı ile bulaştırmamak açısından önemlidir.

ben bulamamistim D&R'da internetten indirmistim. ama buyuk ihtimalle istiklalin sonundaki kitab-i mukkaddes (diye hatirliyorum) isminde bi yer var. alman kitabevinin bitisiginde. orda olsa gerek.

Normal şartlarda, malum yerlere başvuru dilekçesi yazıp gönderiyorsunuz.
Eğer, günah/sevap değerlendirmesinde iyi bir puan alabilirseniz gönderiyorlar diye biliyorum.
İki hafta içerisinde sonuç almanız lağzım.

@pangea o dediğin kuran için geçerli :) malum sen ikisini sürekli karıştırıyorsun :)

sehrinde kilise varsa ucunu de (incil, tevrat, zebur) gonlunden kopan bagis karsiligi alabilirsin.

eğer androidli bir telefonun var ise, 4kitap isimli bir uygulama var, kuran'ın 4 çevirisi, 4 incil, tevrat ve zebur geliyor içinde, kitaplarda arama vs. de yapabiliyorsun

Hakkı Demirel'e ait Türkçe Tevrat www.kitapkeyfim.com.tr bulunmakta an itibariyle bir adet, telefon edip iletişime geçerseniz mevcut stok durumunu öğrenebilirsiniz diye düşünüyorum.

online olarak şurda var.
incil.info

Little Dorrit
Wives and Daughters
Emma
Persuasion

Sense and Sensibility

Becoming Jane
Jane Eyre
Cranford
Mansfield Park
Northanger Abbey

Death comes to pemberley

Downton abbey

Great Expectations
Wughtering Heights

whoosie.tumblr.com

Herkese teşekkür ederim, Whoosie sana ayrıca teşekkür ederim. Altın madeni bulmuş gibi oldum! :)

bu linki böyle bir soruya ikinci kez yazıyorum, ikisinde de aynı tepkiyi aldım. iyi ki yazmışım lan! :)

Ahahahahahayt
Sahiden, iyi ki yazmışsın =)

buraya bin tane ne yazmalı duyurusu açıp aradığım cevabı bulamadıktan sonra oturup direkt lisansta aldığım eğitimi ve bana kattıklarından yola çıkarak neden o alanda yüksek lisans yapmak istediğimi anlatan bir paragrafla girmiştim.

ikinci paragrafta o yüksek lisansı yapmamın bilime ve insanoğluna sağlayacağı katkılardan, dünyanın daha mükemmel bir yer olması için tek eksiğinin benim o yüksek lisansı yapmam olduğundan bahsetmiştim.

son paragrafta da bilim teknoloji, başvuracağım okul ve bölümün ne kadar mükemmel, önü açık bir şey olduğundan ve kabul alırsam güçlerimizi birleştirirsek mükemmel olacağına dair inancımı belirterek sonlandırmıştım. nispeten aklı başında cümlelerle bittabii.

edit: nelerden bahsetmeliyim bilmiyorum diye okudum ben de. bir hitap cümlesi gerekmiyor. sağ üst köşeye tarih at sonra dan diye gir.

Bir kimseye hitaben başlamak gerekmiyor.

İlk paragrafta genel olarak konundan bahsetmek gerekiyor kısa bir şekilde. Örneğin, konun enerji olsun. Şöyle bir şeyin resmicesi olabilir: "Enerji maliyetleri o kadar yüksek, Türkiye'de dışarı bağımlı ki, bu durumda yenilenebilir enerji kaynaklarına dönmek haliyle gerekiyor. Oraya girdin mi de bunun enerji üretimi var, yönetimi var, maliyeti var, dağıtımı var. Şu an söyleyeceğim dar alan ise şu şu nedenlerle ülkemiz için önemli"

Mektuba niyetini açıklayarak, tabir-i caizse "Niyet ettim sizin üniversitede yüksek lisans yapmaya"nın resmicesi ile devam edebilirsin. "Bu üniversitede yapacağım yüksek lisans için süper uygunum" da aynı paragrafa resmi olarak yedirilecek.

Sonraki paragrafta ise neden o bölümü seçtiğini ayrıntılı olarak belirtmen gerekiyor. Burada olabildiğince dar şekilde ilgili alanını belirterek, o alanda çalışan birkaç değerli hoca ve onların yayınlarına atıf yaparak, bunun seni o alanda çalışma konusunda motive ettiğini söyleyerek devam edebilirsin. Yani bu paragraf tamamen orada yüksek lisans yapma isteğini ve motivasyonunu açıklayan; aynı zamanda da o okulu yücelten bir paragraf.

Bir sonraki paragrafta ise geçmiş çalışmalarından söz edebilirsin. Bu paragrafın ana fikri "Ben burada yüksek lisans yapmayı neden hak ediyorum" kısmını yazmak gerekiyor. Burada amaç karşıdakini senin geçmişinle birlikte yüksek lisansa değer bir aday olduğunu ikna etmek.

Sonrasındaki bir paragrafta yardımcı özelliklerine veya kişilik özelliklerine geçmek gerekiyor. "Öyle takım ruhluyum ve üniversitede şu kulübe üye bir sosyalim ki yüksek lisansta süper takım çalışmaları yapacağız" da buranın teması.

Bundan sonra yavaş yavaş kapanışa geçilebilir, "Ben sizi seçtim, siz de beni seçin, kazan-kazan olsun" gibi temennilerle kapatılabilir.

Yayınlamadan edit: Meğer ne yazacağını biliyormuşsun, ben bunu son paragrafta okudum ve o kadar yazdıktan sonra silmeye üşendim, daha doğrusu kıyamadım. Özür dilerim :(

Dear Sir/Madame

Sayın Yetkili

Ya da direk başvuru yaptığın bölüme hitap et, bilmemne bilmemne üniversitesi bilmemne bölümüne..

Dear Madam or Sir..diye baslayabilirsin. Dear Prof. White,.. gibisinden bolum baskanina da hitap edebilirsin. kimse bir sey demez, onemli olan iceriktir. basvurdugun bolumle ilgili neler yaptin, oraya kabul alsan ne yapacaksin ileride ne yapacaksin falan anlatman lazim. tabi bunlar, secim komitesi senin basvurunu digerleri arasindan sonra bakacaklari seyler. genelde niyet mektubundan once, referans mektuplari ve cv'ler okunur ve makalen varsa bunlara bakarlar.

www.youtube.com

www.youtube.com

ayy :))) çok teşekkür ederimm.

2 kez otopsiye katıldım ve çok rahatsız etti beni. sürekli katılan kişiler var genellike söyledikleri şey "bir süre sonra aynı hislerle yaklaşmıyorsun" oluyor.

bende çok şaşırıyorum, herhalde biraz katı bir ruh halinde olmak lazım. resim kursundayken hocamız tıp öğrencilerine de kadavra dersi veriyordu, iskeleti, dokuları falan çalışıyorlardı. hatta bana seni de götüreyim kadavra dersine dedi, istemedim. kusarım, psikolojim bozulur, bakamam ölüye.

adli tıpta doktor olan arkadaşım var sırf senin için ptesi yanına uğrayıp sorucam sorularını.

yani ama ölüyü görmek var, ölüyü görmek var. hadi alışıyorlar ölüyü görmeye. mesela münevver karabulut olayında aklıma cesedi görmek zorunda kalanlar geldi. bu haberde olduğu gibi. vahşice parçalara ayrılmış bir ceset. nasıl normal kalabilir ki bir insan? kabus yaşatmaz mı? psikolojiyi bozmaz mı?

indescribable, bu duyuruyu silmiycem, bizi nolur bilgilendir!

ben bile internette gördüklerim nedeniyle artık etkilenmiyorken mesleği bu olan insanların rahatsız olacağını hiç sanmam.

insan öyle bir canlı ki her şeye alışıyor. cevap alışıp duyarsızlaşma ganja.

şimdi şöyle söyleyeyim: hayatında umumi tuvalete girmemiş, çöp tenekesinin yanından geçmemiş, başkasının su içtiği yerden su içmemiş ben

askere gittiğimde bir süre sonra; umumi tuvaleti fırçayla temizlediğimi, kocaman bir çöp dağının üstüne çıkıp elimde kürekle çöp arabasına çöp attığımı ve dünden kalan yemek izlerinin çıkmadığı tabldottan yemek yediğimi farkettim.

insanoğlunun kusursuz bir adaptasyonu var yani. ilk zamanlar bunları yaparken midem bulanırdı, yeterince zaman geçtiğinde gayet doğal bir şeymiş gibi karşılamaya başladım.

yok yok, ben hala akıl erdiremiyorum. hadi dışkı vs. doğal yaşamın bir parçası. aynı ölüm gibi aslında. hadi diyorum, alıştıkları için ruhsuzlaşıyorlar. o zaman da diyorum ki, parçalara ayrılmış bir ceseti gördüklerinde nasıl oluyorlar? ya da ne bileyim kazaya uğramış küçük bir çocuk? gibi gibi. yok mu bu işleri yapan, şu tarz şeyler yaşadım diyebilecek birileri?

bizim üni'de bi hademeyi teknisyen niyetine kullanıyolardı. zaten yapılı bi abimizdi, gayet güzel yapıyordu "kabasını". ülkemiz maalesef yeterli personele sahip değil pek çok konuda, artık elinden iş gelen birilerini bulup iş öğretince ne olursa olsun kullanıyorsun adamı mecburen

solunum fonksiyont testini de bi hademe yaptıyordu. ama abla süper yaptırıyodu valla :)

kişisel olarak, adli tıp stajında çok etkilenmiştim. cesetten falan değil de çocuk istismarı konularında. bir de hoca bikaç çürümüş ceset gösterdi, onlar fenaydı. ben şubatta yaptım adli tıp stajımı, 2 otopsi gördüm, ikisi de nispeten temizdi. yazın cesetler çabuk çürüyor maalesef, bikaç saatlik bile olsa koku vs oluyormuş

hocalarımız ama alışmışlardı artık. bu da bi meslek yani, her mesleğin çirkin tarafları var

senin benim gördüğüm gibi görmüyorlar onlar o cesetleri.
"iş" olarak görüyorlar. bağ kurmuyorlar. insan olarak değerlendirmiyorlar.
ruhsal olarak "çok normal" kaldıkları söylenebilir mi bilmiyorum ama mümkündür. ayrıca psikolojik eğitim de alırlar... otopsi yapanlar kesin de, morgda çalışanları bilemiyorum. onlar için de kurumların psikolojik destek birimi falan vardır sanırım gerektiğinde yönlendiriliyorlardır.

ben mesela "bones" falan tarzı dizileri de izleyemem. hastalıklı ölümlü filmleri çok zor izlerim, bakamam vs...
sci-fi devreye girdi mi izleyebiliyorum ama... gerçeğe yaklaştıkça izleyemiyorum.

Benimde ceset ve kadavralarla sorunum yok ama bir hayvana eziyeti izlemeye dayanamam.

1 kez anatomi dersine girdim ki otopsi ile alakalı bir şey değildi sadece masada içleri açık bi şekilde yatıyordu cesetler, etkisinden çıkmak biraz zor oldu, günlerce burnumda o kokuyu hissettim.

lakin alışmış kudurmuştan beterdir diye bi laf var. alışıyorsun. maruz kaldıkça, gördükçe yaşadıkça alışıyor ve hissizleşiyorsun.

adli tıbbı boşver, daha basit bi örnek veriyim;
Ölüm haberini vermek ya da almak bizim için dünyanın en yıkıcı olaylarından birisiyken doktorlar için son derece sıradan olabiliyor. (elbette ki bu genellemeye her doktor dahil edilmemiştir)

kasapla aynı mantık bence.
bir yerden sonra duyarsızlaşıyorlardır.

Bu tarz işlerde çalışan kişilerinde karakter yapıları ve psikolojik yapılarının önemli olduğunu düşünüyorum.

düşününce cerrahların yaptığından daha farklı değil bence. bir ikincisi de meslek olarak daha farklı yaklaşıyorsun. normalde fare görünce çığlık atan kızlar biyoloji bölümünde derste fareyi kendi elleriyle kesip bağırsaklarını elden ele dolaştırıyor.

keşke bu mesleği yapan biri gelip bi konuşsa da rahat etsem.

hiçbir zorluğu yok. sadece tanıdığın öldüyse onu kesmek zor. psikolojik eğitimi falan yok maalesef tr.de hiçbir şeyin olmadığı gibi. dikkat ederseniz bu tür meslekleri yapan insanların yüzü güler hep. çünkü en beterini görüp hayatın değerini anlarlar.

aa bi dk çürümüş falan çok kötü kokan şeyleri unutmuşum o zor olabilir. dediğin o parçalanma falan hikaye çünkü zaten patologlar tarafından her türlü parçalanıyor

bir de gassallar var ki onlarin da isi cok soguk. ama birilerinin bu ilseri yapmasi gerekiyor. hepsine saygi duyuyorum. siradisi isler yaptiklari icin

duyuruda adli tıp teknikeri olan bi arkadaş vardı ama artık yazmıyor en iyi o anlatırdı herhalde...
fare bağırsağını elden ele dolaştıran biyologlardan biri olarak -bence- zaten yapı olarak soğukkanlı insanlar bu işleri seçiyor bizim bölümde fare görüp çığlık atacak bi tane kız yoktu. kan tutan biri tıp seçmez ya da tiksinen kaldıramayan biri de böyle bölümleri seçmez seçerse de çok zor olur onun için.
bu tarz mesleklerin öyle aman aman bi mesleki eğitmi olmuyor en azındn türkiyede, alaylı oluyorsun genelde.

güvenmeyiniz. kapağı açtıktan sonra 24 saat içerisinde tüketiniz. 24 saatten fazla bekleyenleri atınız.

1 hafta bekletme tabi ama 24 saat dolmadan atmak gibi obsesyonlara da kapilma. 24 saat olmasa da 1,5 gunde bitiyor zaten. Ona bakacak olursan tekli kutuyu ac kapa 2 ay kullaniyoruz bin kere havayla temas ediyo o zaman onu da 24 saatte atalim. 24 yerine 30 saat kullandin diye bi sey olmaz

alakasız olacak ama:

suni gözyaşı mıığ ö_ö şöyle bişi mi reeltalk.areavoices.com

bir iki saat içinde kullanıp atıyorum ben.

süt ve yumurtadan artık hayır gelmez. bisküvileri gömün gitsin.

uht süt açılmadıysa 6 ay dayanır. yumurtalar gitmiştir. bisküvi bayatlamış olabilir.

eger acmadiysan bozulmamistir sutler, marketlerde falan da gayet disarida bekliyorlar buzdolabina koymuyorlar..

yumurtalar icin genellikle 3-4 haftalik bi sure yaziyorlar uzerine skt olaraktan onlar da saglamdir muhtemelen.. suya koyunca batma batmama seklinde bi test var mesela: suya batiyorsa taze, dibe batip alt tarafinin ustunde duruyorsa 1 haftalik, kucuk kisminin ustunde duruyorsa 3 haftalik, yuzeye cikiyorsa ise bozulmustur diyolla..

bebe biskuvisi de zaten bozulmaz en fazla yumusamistir..

@canseven tuh sut ve yumurta ne kadar bozulmustur ki? Hayvanlarin gida esigi bizden birazda olsa daha fazla sonucta. Zarar verir mi hic yoktan haslayip pisirip versem kopege? Ayin 1 haftadan beri veremedim birsey simdi bozukta versem yerler. Zarar vemeyeyim. Nasil anlarim ben bozuldugunu?

Cok cevap gelmis yazarken. Editleyemiyorum.

ya kova, ya ikizler burcusun diyorum.

kovayım, olay burç mu yani? :\

öyle diyolaaa ama ben hiç yaşamadım bu tarz şeyler. senelerdir tanıdığım insanlarda bile keşfedilecek daha çok şey bulabiliyorum. ilgin dağılıyorsa ilgini o kişiyi de dahil edebileceğin başka bir yöne çekmeye deneyebilirsin.

tam tersi, benim için birisinin ilgi çekici gelmesi çok zor, bana ilgi çekici gelen birisi için bu çekiciliği kaybetmek kolay değil. çok sıçışlarda olması lazım.

akrebim. 30/e

bana da oluyor.
karşındakini tamamen çözme vs. ile ilgisi yok bence çünkü kendimizi bile çözemezken başkasını nasıl tamamen çözelim? o anlamda keşif sonsuza dek sürebilir yeter ki keşfetme isteği içimizde olsun...
yapıyla ilgili bir şey olduğuna inanıyorum kendi adıma.
yani ben her şeyden "belli bir süre sonra" sıkılıyorum zaten. bazısı daha uzun zaman alıyor sadece.
kötü, evet.

Nadir de olsa ben de yaşıyorum. İnsanları sevmekle değil tüketmek ile ilgili olduğunu sanıyorum.

o insanla ilişki kurmana ve sürdürmene sebep olan özelliğin ondaki ya da sendeki anlamını çözdükten sonra ilişkiye devam etmek için bir nedenin kalmıyordur. ama ben de kova burcuyum. toprak grubu burçlar bunu da açıklasın.

olmasi gereken bu zaten takma.

normal hacım. anormal bir durum değil yani.

basligi okur okumaz evet bu benim dedim.
Yorumlarda kova burcu denmis. Evet o da benim.

bunu yaşıyorum ama aslanım :D

www.youtube.com diğer duyurudaki şarkı bu olabilir mi?

one more time daft punk

@passive bu değil piyano felan yok justice olsa tanırdım

@veridis naptın hacı one more time kadar da bilindik değil

www.youtube.com bu olsun o zaman