truemessenger yükle.

Ben hepsini tek tek gümrük ve ticaret bakanlığına (e-devlet üstünden) şikayet ediyorum, ayrıca sms kodlarına bakıp gönderen şirketi bulup arayıp tek tek numaramı sildiriyorum. Beni buna mecbur kılan sistemin ta a...

Ama böyle böyle çok azaldı. Ayda 1-2 geliyor, bazen o da gelmiyor. Uğraşmanız lazım yani.

sikayet etmenin hic bir esprisi yok maalesef. ben de bahis mesajlarindan bogulmustum sikayet ettim internet uzerinden, form vs dolduruyorsun ekran goruntusu vs ama gelen cevap isleme alinmistir seklinde, o kadar

1-2 sene önce yaptığım şikayetlerde bile hala hiçbir gelişme yok. Ne hikmetse...?!?!

eksiup.com

Ben böyle bi çözüm denedim. Tabii ki işe yaramadı.

Android Samsung telefonumda mesajlarda kelimeleri spam olarak tanımlayınca o mesajlar gelmiyordu. Örneğin içinde "bet.com" "bet1.com" gibi özel tanımları engellemesi için telefona kaydediyordum. Neredeyse tamamını böyle engellemiştim.

Iphone geçince sadece uyarıları gizle deyip en azından mesaj geldiğinde telefon ötmüyor bunu sağladım.

Bence de biraz uğraşıp hem telefondan hem de şikayet ederek kurtulmaya çalışın.

Çok çok nadir içerim. Genelde Coca Cola içerim, o yoksa Pepsi. Normali tercih ederim ve kutu olanı tüketirim.

10 günde bir 1.5 litrelik zero içiyorum.

son 15 yılda 1 bardak bile içmemişimdir. sevmiyorum. aramıyorum. bence iğrenç bir şey. fanta severdim ama onu da 10 yıldır içmiyorumdur. bırakınca insan bir daha aramıyor.

kola lezzetli bir damak temizleyici; acı, baharatlı ve ağır yağlı yiyeceklerle bence çok keyifli oluyor. mesela sarımsağı bol yoğurtlu kızartma yanında, kajun patates kızartması yanında, iskender yanında güzel gidiyor.

yine de çok şekerli bir içecek ve ben şekersiz, zero, light, zıttırı vıttırı alternatiflerine hiç ısınamadım. o yüzden şekersiz ve damak temizleme muadili sayılabilecek sade sodayı tercih ediyorum genelde. kolanın verdiği zevki vermiyor ama yapçek bişi yok.

ayda ortalama en fazla 1 litre tüketiyorumdur, genelde 1-2 kutu-şişe(restorana göre değişiyor) içiyorum. eve almıyorum çünkü dolapta durursa içerim, biliyorum. bazen de evde film günü yaptığımda kola-çekirdek yapıyorum.

En son ne zaman ictim hatirlamiyorum ama senede denk gelince 1 ya da 2 defa iciyorum.

aramiz gayet iyi . allah bozmasin. ben iciyorum. pepsi'yi daha cok seviyorum. coca cola daha sekerli geliyor bana. buyuk sisielerden aliyorum.
bu sene gorup almis oldugum, ictigim pepsi twist favorimdir.

Fast food tüketirken aıyorum o da ayda yılda bir oluyor zaten.

Yilda bir bi yerde denk geliyor, onda da bu igrenc seyi nasil iciyormusuz lan diye sasiriyorum.

Cocukken bagimlisiydim.

Arada bir içerim. Ayda bir falan. Coca cola zero

10 yıldır içmiyorum. Fanta içerdim ara sıra ama çok şekerli gelmeye başladı. Gazoz içtim o da şekerli. Genelde ayran ya da sade soda içiyorum o yüzden. Beypazarı’nın meyveli sodaları var. Onlar da fena değil. Mandalinalı olan fanta gibi ama hem miktarı hem de şekeri daha az, onu da seviyorum o yüzden.

tek başına içince keyif almıyorum, bu nedenle sadece yemeklerin yanında içiyorum.. zero içiyorum.. şekerli asla içmem!

Yemeğe göre değişmekle birlikte bazı günler bir tane 250 ml.lik Coca Cola Light içiyorum. Yazın bir ara Pepsi limonlu içtim.

10 senedir ağzıma sürmüyorum

2 senedir falan eve almadım ama dışarda içtiğim oldu bu sürede. 8-10 kez falan içmişimdir herhalde son 2 senede.

Ben hayatim boyunca ısınamadım kolaya. Ailem aliştirmadi hiç küçükken de. O yüzden çok nadir içiyorum yani başka içecek seçeneği yoksa ya da ekonomik olarak kola içmek avantajliysa falan. O da 2-3 ayda bire denk geliyor, belki daha nadir.

Dışarda yemek yerken de ice tea şeftali içiyorum(benzer zararda biliyorum). Gazoz severim ama, arada içerim, icetea yoksa seçenek olarak gazoz içiyorum genelde. Fanta da hiç sevmiyorum bu arada

Yukarıdaki haram lafımı açayım da geri kafalı zannedilmeyeyim gençler tarafından; haramdan kastım insan için zararlı olandır. Bunu bilim sayesinde biliyoruz bi de islamiyetin söylediği mantıklı bulduklarımız sayesinde ya da mantığımız kıstasımız bu başka bi meselenin konusu.

Onceden cok icerdim ama simdi sadece disardan yemek soyledigimde iciyorum. Bi de bunun zerosu bana daha sekerli geliyor anlamadigim bir sekilde, o yuzden light cola naysli

mümkün mertebe azalttım. alacağım zaman da zero içiyorum.
kolanın eski tadı yok. eskiden maden suyu gibiydi(gazı açısından)
şimdi bildiğin şerbet. ne normali, ne zerosu hiç hoşuma gitmiyor. ama içeceksem zero içiyorum.
doksanlardaki kola olsa içmeye devam ederdim ama...

şimdi yemeklerde mümkün mertebe, ayran, su veya bira içiyorum.
eskiden yaş pastayla da kola içerdim. artık çay içiyorum onun yerine.
kısacası kola benim için bitmiştir.

3-4 ay öncesine kadar her gün en az 1 litre zero içerdim.
birden kestim attım. eksikliğini hissetmediğim gibi bazen hanıma "ver de bi ağzım tatlansın" dediğim de bitiremiyorum, çok şekerli geliyor.

coca cola zero (ya da sıfır şeker mi ne oldu ya yeni adı) ve pepsi twist haricinde içemiyorum.

severim ama sağlığıma iyi gelmediğini hissediyorum. bıraktım.

coca cola da pepsi de severim. normal, şekerli.

sanırım damardan alan tek kişi benim...

unique hint kumaşının mazotu şekersiz coca cola'dır.

çok az içerim nadirdir 4-5 ayda bir bardak belki o da zero

her yemeğin yanında kesin kola içerdim bıraktım sodaya geçtim.

Ecektif mecektif falan değilde, jargon gibi.

Closed gibi düşün. The door is closed. Adjective mi? Değil. Orada da enclosed adjective değil, fiil. Pasif halde. Öznesi gizli.

şöyle düşün bence:

Please find an application form and information about the company which is enclosed. bu durumda relative clause'un verb'ü oluyor..

sebebini bilmiyorum ama o akım veya titreşim hissi bazen oluyor. 2008'de beri o şekilde çalışıyor. sorun olmuyor. :)

Baska bilgisayarlarda ya da elektronik aletlerde de oluyor mu kontrol etmeli. Elektrik kacagi olabilir evde bir yerlerde.

benim mid 2015 aynısı bende de var.

Ben 2015 iMac kullanıyorum, topraklı kablo ile elektrik alıyor. Genellikle klavyeye bazen de makinenin kendisine dokunduğumda elektrik çarpıyor.
Topraklı uzatma kablosundan ziyade akım korumalı priz ya da ups ile deneme şansınız varsa öyle bir deneyin.

Kullandığım uzatma kablosu akım korumalı... Sadece evde değil bugün bir kafedeyken de oldu aynı durum. Hafif bir akım hissi var. Çarpacak kadar değil. Ama yine de çözüm bulmak istiyorum.

Mid 2014. aynısı oluyor senelerdir

www.youtube.com şu abi sorunun şarj cihazından kaynaklandığını söylüyor.

yorumlarda bizim türk arkadaşın cem yılmaz esprisini ingilizceye çevirme çabasını da gördüm :/

iyi de şarjdan çıkartıp denedim kaç defa, öyle de çarpıyor, özellikle yazın kollar hafif terli olursa bir de yüksek watt çektiğinde fanlar ful çalışırken hoplatıyor zaman zaman

@undertaker: videodaki abi benim 1. soruma "evet" cevabını veriyor.
@killerbee: şarjdan çıkarınca beni çarpmıyor.
@kakalamar: diğer bilgisayarımın fişi topraklı ve kasa plastik. macbook pro maalesef hem topraksız fiş ile geliyor hem de iletken bir kasası var.
@battal gemalmaz: sizin cevap benim umutlarıma gölge düşürdü ama yine de bir topraklı uzatma kablosu satın alıp deneyeceğim. kutudan çıkmaması kötü.

2. sorumun cevabını da şurada buldum:

₺149 @ Apple Türkiye: www.apple.com

$19 @ Apple USA: www.apple.com

Mantık yürütüyorum,
Şirket aracı elemanı kullansın diye belli şartlarla verir ve bu kapsamda kasko yaptırır.
Başkası kaza yaparsa ve aracı calmadiysa, elbette kasko der ki, Ben bunu şu şirketin çalışanları için kaskoladim, bu adamın hasarıni karşılaşmam.
Şirket der ki çalışanına, ahmetcim sağlam aldığın arabayı böyle getirdin. Sonra da duruma göre işten atabilir, masrafı kendisinden ister mi yoksa maaşından kesme hakkı olur mu bilmiyorum. Ama kendisi kesemezse bile mahkeme yolu ile tahsil edebilir.

O şekilde değil tam olarak. Aracı bir arkadaşına verdiniz o da kaza yaptı kasko karşılıyor mu gibi?

Şirket hasarı kaskodan karşılar,sonucta kaskoya arabayı kullanacakların isim listesini vermiyor. Ancak mağdur olduğu/olacağı bir bedel varsa bunu da çalışanından tahsil edebilir ya da başka bir yaptırım uygulayabilir belki

Mantıklı, fakat net cevaplar daha iyi olur.

Kasko poliçesine bakmak lazım. Kullanıcı ile ilgili bir kısıtlama. Olabilir.
Anlaşma yapılırken yazılır bunlar, hangi şartlarda neyi karşılayacağı ve nelerin muaf tutulacağı.
Policeye bakmadan bir şey denemez.

policeye bakın +1

Bizim şirketteki araç sigortasının poliçesini okumuştum, kapsam dışıydı. Poliçeye bakın.

3 farklı Kasko firmasına sordum.
ehliyeti olsun, alkollü olmasın başka sorun yokmuş.
Şirket adına bir yazı yazmak yeterli oluyormuş.

eczacı olmaya gerek yok. bir süredir antibiyotik aleyhinde bilgilendirmeler yapılıyor. doktor bile çok mecbur kalırsa yazıyor artık. gidip ekmek alır gibi eczaneden aldırırlar mı böyle bir zamanda?

Eczaciya durumu aciklarsaniz, e recete vs gorurse ve de sadece 7sini alirsaniz (gerisini eczaci cope atar) olabilir. Eczacinizla aranizin ne kadar iyi olduguna bagli.

başımıza geldi. oğlanın antibiyotik şurubunu daha ikinci üçüncü gününde düşürüp kırdık. eczacıya ne dediysem vermedi. aile hekimine, sağlık ocağına falan gidip durumu açıklarsanız yeniden yazıyorlar.

reçetesiz vermiyorlar.

Vermezler. Yeni reçete şart.

vermiyorlar. küçük oğlumun antibiyotiğini sulandırırken ablası yanlışlıkla döktü. gittim eczaneye (ki liseden sınıf arkadaşım) veremem dedi, yeniden yazdırmak için oğlumun doktoruna gittim. peşpeşe antibiyotik yazamam aynı kişiye dedi. ilacı ablası adına aldık da öyle kullanabildik

Eczacıyla konuşun. Geçen nöbetçi ezcanede denk geldim, turist birine reçetesiz verdiler antibiyotik. Bir yolu var demekki.

hangi yılın cihazı?

aşırı uyguna vermişsin ya. en az 1000 ederdi bence.

2013 herhalde

Bin etmezdi bence ama az daha yukari giderdi gibi.icine sinmediyse babam/esim/cocugum satmami istemiyor de cik isin icinden.muhtemelen esnaftir alan.biy biy edersede hadi canim hadi sekerim dersin olur biter.

900-1000 piyasası

saf mısın arkadaşım... aynısı bende de var 1200den aşağı vermem

dunyahalleri.com

teknoseyir podcastleri

bazı haber sitelerinin son 24 saatte ne oldu temalı 1 dakikalık videoları var. onlar gündemi özet olarak sunuyor. örneğin,

(git: www.hurriyet.com.tr)

ayrıca (git: nayn.co )var ara sıra takip ettiğim.

sd kart alıp kendi dosyalarını oraya at. sürekli içinde takılı dursun. windows'u 2-3 ayda bir baştan yükle, temiz kurulum yap. windows 10 ile kolay artık o iş.

2. oyunun bence oynanması gerekiyor. 3. oyunda karakterler damdan düşer gibi geldiği için karakterlerin birbiriyle olan geçmişlerini merak edersin. Hee keyif alımın düşer mi düşmez ama karakterleri çok seveceksin orası kesin, o yüzden birbirleriyle olan önceki muhabbetleri merak edersin.

Nette Witcher hikayesiyle ilgili bir sürü yazı var. Ben olsam 1. oyunun hikayesini okur, nedir bu Witcher dünyası diye bir öğrenir sonra zaman varsa ikinci oyunu oynayıp sonra üçe geçerim. Hee zaman yoksa ilk iki oyunun hikayesini okursun ya da hikaye vidyolarını izlersin.

al, oyna. tek başına oynanabilecek oyun. beğenirsen daha sonra 2 ya da 1i alırsın iyi oyunlar.

sıradan oynamak tabi daha iyi ama ben de 3 oynadım ilk pek sıkıntı olmuyor. istersen de 3'ü al ps'e dursun oynamadan önce steam'den de 1'i 2'yi al sıradan oyna onlar da çok iyi. ucuz oluyo sürekli indirime giriyo zaten witcher oyunları.

Ben 1-2'yi oynamadan 3'den başladım ve çok da keyif aldım. Bir sorun olmuyor. Zamanın çoksa hepsini al sırayla oyna. Zaman azsa 3'den başla, sorun olmaz.

Bütün dlclerle birlikte aldım cevaplar için teşekkürler :)

şafak karanlık önce ilişkiler düzelmeli sonrasında ilişkiler düzelse bile yaptırımlar el altından devam edecek bu şekilde uzun süreceğe benziyor.

Bugün bu konuda, ekşi şeyler'de de çıkan, immanuel tolstoyevski'nin bir yazısı var, mükemmel anlatmış. ona bakın derim ben, kendiniz karar verin:

seyler.eksisozluk.com

bu arada bu sıkıntı da değil, kriz de değil. şu anda olanlar, ülkenin kıyameti.

rusyayla dandik bir uçağın düşmesi mevzusu bile 1 yıla yakın sürdü. bu daha büyük bir olay.

1 yılı aşar +1

birazdan trump f35 vermiyoruz diye açıklama yapacak(ki beklenen bir olay) sonrasında elinden gelen her ambargoyu koyacak bu durumda ona ayak uyduranlar önemli herkes görünürde eyvallah bizde ambargo koyuyoruz diyecek ama kim ne kadarını delecek ve başımızın çaresine nasıl bakacağız ilerleyen günlerde ortaya çıkar abd nin ne kadar ileri gideceğide muamma askeri hamle yapar mı yapmaz mı rahibi almak için bunu da ilerleyen günler gösterir ha ne kadar sürer kesin net bilgi vermek imkansız evet en kötü senaryo bu şekilde.
en iyi senaryo ise karşılıklı adımlar atılır herkes biraz geri vites yapar tansiyon düşer ama dolar geri 4 lere falan düşmez bu şekilde seyreder.

"destek noktası" deyince ekonomist olduğunu zanneden hırbolardan değilim, ekonomi bilgim de çok kısıtlıdır ancak şahsi görüşüm en az 2-3 yıl daha devam edeceği yönünde. çünkü birincisi, yeni başlıyor. etkileri tam olarak hissedilmedi bile. ikincisi, bu rahiplik bir şey değil. türkiye'nin ödemesi gereken çok fazla borcu var ve buna karşılık bu borçları ödeyecek, bize para kazandıracak altyapımız yok. yapısal reform dedikleri de bu işte. ülkede ekonominin işleyişini değiştirmezsen bir şey olmaz. bugün katar'dan 300 milyar dolar gelsin, rusya'dan 500 milyar dolar gelsin, necmettin keynes'in dediği gibi şakkadanak art arda para sok... dolar 1 liraya düşse ne olur? mevcut sistem değişmediği takdirde, borcun vadesi geldiğinde yine aynı şey olacak; üstelik bu sefer borç da çok daha büyümüş hale gelecek.

dolar 20 lira olur, tüp kuyruğu oluşur demiyorum. diyemem. o kadarını bilemem ama şahsen yakın zamanda çözüleceğini düşünmüyorum. papazıydı, yaptırımıydı vs. bunlar ateşi harlıyor sadece. yoksa bunlar olmasa da ateş var, yakmaya devam ediyor.

bir de bence trump'ın f-35 vermeyeceğiz açıklaması şu an pek bir şeyi etkilemez. bu konu zaten aylardır konuşuluyordu, bugün ortaya çıkmış bir şey değil. yatırımcı pozisyonunu ona göre almıştır çoktan. yarın akşam tatile çıkacaksanız, bavulunuzu hazırlamaya uçuş saatinde başlamazsınız.

mevcut kafayla yillar boyu surebilir.

devlet buyuklerimiz ne zaman bakis acilarini degistirseler, nerede hata yaptiklarini anlayip kabul edip duzeltmeye karar verirlerse o zaman duzelir.

belki de yıllarca... çok ciddi dış politika kırılmaları yaşıyoruz. içeride anayasa değişti ve bu siyasi iktidar ve bakış açısı yıllarca gitmeyecek...

faizler çok yüksek bence alınmaz

ziraatte konut kredisi 1,67

çok değil 1-2 sene önce 0,98
halk bankasından 0,86 da alanı biliyorum

çekilmez. hele hele borcu borçla kapatmaya çalışmak aptallıktır. hele hele hele böyle bir ortamda yapma sakın. faizler yükseliyor, ek ücretler artıyor. harcamaları kıs, düzenli maaşın varsa bir süre idare et. olanlar böyle devam etsin yani. ek gelir elde etmenin yollarına bak.

şu anda ödediğin toplam tutardan fazla taksit ödeyeceksiniz. ödememi daha uzun süreye yayayım ya da mevcut ödediğim faizden daha az ödeme imkanı varsa -kredi kartı faizi cart curt- anlamlı olabilir. faizler daha yükselecektir diye düşünüyorum.

Faiz oranlarına ve ödeme gücüne bakılarak karar verilir. Mevcut kredileri ödeme gücünüz varsa hiç girmeyin. Faizler daha da artabilir, bu yüzden hızlı olun karar vermekte. Yatırım tavsiyesi değil.

ben de birkaç lira köşeye atıyordum bir yurtdışı seyahati için, iptal ettim.

yurtdısı planım var iptal de edemiyorum girenler girdi

yurtdışı planım var, iptal etmiyorum.. ama yurtdışından iphone falan isteyen olursa getirebilirim diye etrafa duyuruyorum. akmasa damlar :)

Akademisyenim. ABD'de düzenlenen ve geçtiğimiz 4 yıldır gittiğim konferansa bu yıl gitmemeye karar verdim.

Aynı şekilde ben de yurtdışı seyahat planımı iptal ettim.
Almak istediğim şeyler arasındaki "olmasa da olur" diyebileceklerimi almaktan vazgeçtim.

hocam sadece yurtdışı değil ki... buğday bile dolar üzerinden alınıyor. marketteki her şey zamlandı. Kur hayatımızın her anında etkili yani özetle.

Yurtdışı planlarımı azalttım. Normalde 3 gideceksem 1 giderim diyorum. Kıyafet vs. almiim diyorum, gıda vs. evde yemeye özen göstericem vsvs.

birikimimi dolara çevirdim. 84 dolar yabdı.

kanıtım:
img-s1.onedio.com

8 ağustos'ta gittigidiyordan bıçak aldım 22 liraya. şimdi baktım 28 lira olmuş.

urun.gittigidiyor.com

Seçim zamanı ucuzlar diye 2500 liralik bileti almadım şimdi 3800 TL

Kaldı ki yurt dışında da günlük yaklaşık 80-100 dolar harcıyorum

Bu yüzden gelecek yıl büyük ihtimalle yurtdışına gidemeyeceğim

evet.

Yurt dışı gidiş maliyetlerimle beraber dolar kazanma motivasyonum da arttı.

eksiduyu.ru
:'(

Alacati’da kokteyl vs icmek avrupa’da icmekteb daha ucuz su anda. Gurbetci kafasiyla getirdigim azcik para katlanarak artiyor.
Inanamiyorum ve asiir uzuluyorum. Annemin babamin parasi pul oluyorum, benim kici kirik biriktirdigim birkac yuz euro her gun artiyor.

çocuğun ileride amerikada üniversite eğitimi için her ay kenara 1000 usd atmaya çalışıyordum, artık atamıyorum.

Haftaya avrupa planım var, iptal etmiyorum. Çünkü uçak, kalacak yer vs vs hepsini ayarlamıştım, euro olarak para da ayırmıştım. Ha şimdi o euro'yu bozsam büyük kara geçeceğim ama diğer taraftan bilet ve otellerden de zarar edeceğim. İptal etmiyorum o yüzden.

valla yurtdışı planını geçtim bu fiyat artışı temel şeylere yansıyınca 1-2 ay sonra nasıl yaşanır o'nu düşünüyorum.

Bisiklete kadro getirtecektim, vazgeçtim. Sonbahar-Kış gibi kız arkadaşımla bi hafta sonu yurt dışına kaçarız diyordum, o da zor gözüküyor şu durumda.

şimdiye kadar yurtdışına çıkmadım. arkadaşla bu yaz planlamıştık bir yerlere gideriz diye. dolar 7, euro 8 olunca artık ömrümde yurtdışı göremem sanırım:)

Ultra tasarruf moduna gectim. Iki ayri yurtdisi planim vardi ikisi de iptal. Karadeniz yaylalarina bakiyorum su an.

çok bi etkeni olmadı, ama psikolojik olarak var,
her an tetikte hissediyorum.
sanki yurt dışına gitmek istesem de artık gidemeyecek gibiyim.
borçlarım daha çok gözüme battı.
çalıştığım işte emanet gibiyim, gelecek kaygım daha fazla arttı.
ve bu ülkeden nasıl gidebilirimi düşünüyorum hala

Bilgisayar alcaktım ssd alıp elimdeki ile yetinmeye karar verdim

trde bazi borclarim vardi, her ay daha az doviz gonderiyorum.

az kazandıran ama öğrenci için ilaç gibi gelen iki işim vardı. çalıştığım bir yer krizden mi yoksa başka sebepten mi bilmem, topu dikti. diğer işten de şu ara aylık 150-200 liradan fazlasını göremiyorum, normalde 800-1000'e kadar çıkabildiği oluyordu dönem dönem. onun dışında 160usd borcum var. aldığımda 500 küsür liraydı, şu an 1100 lira. şimdilik. normalde ben ve arkadaş çevrem para harcamaktan çekinen insanlar değiliz, bütçemiz el verdiği (hatta bazen el vermediği ölçüde) takılır ederdik. şu ara hiçbirimiz hiçbir yere çıkmıyoruz, ev dışında yemek yiyen lanetleniyor, karnımızı doyurmak için yediğimiz yemek ve mecburi diğer masraflar dışında hiçbir şey yapmıyoruz.

son üç yıldır senede bir ya da iki kez ukrayna'ya gidiyordum. hem arkadaşlarım vardı geziyordum hem de rusça pratiği için çok güzel oluyordu. önümüzdeki 2-3 yıl herhangi bir yerde karadeniz kıyısına bile yaklaşamayacağım.

ben zaten öğrenciyim ve zengin olduğumuz en son dönem 2001 krizinin hemen öncesiydi, ben 6-7 yaşında falanım. o yüzden şimdilik çok derinden sarsmadı ya da vurmadı ama uzun vadede patlatacak gibi beni de. hadi ben garsonluk falan yaparım bir şekilde yürürüm de annem veya babam işten çıkarılırsa ailecek ne halt ederiz onu hiç bilmiyorum.

Oldu.

Kimse beni ziyaret etmek istemiyor, herkes "buraya gel, burada tatil yap, zaten euro da X oldu." diyor.

"Ya aklini kullan arsa al -arsanin degeri cok artiyor 111!" diye akil vermeye calisan da cok oluyor.

Herkes, projeden ve isten cikmis, su an calismayan bir sefil YL ögrencisini bana "zengin, Kibris gazinolarinda para saciyordur o!" muamelesi yapiyor.

Tatile gittim en son. "Orada ne kadar harcadin?" normaldi onceden, simdi "orada zeytinyaginin kilosu kac paradir ya!" diyen var.

Türkiye´dekilerle konusmalar sacma bir hal almaya basladi, onunu alamiyoruz.

sdece yurtışı değil yurtiçi gezilerini de iptal ettim.
dışarıdan yemek yemeyi artık çıkmıyoruz diyecek kadar azalttık.
bir şey alırken "gerçekten ihtiyacım var mı sorusunu" daha net sormaya başladık, öyle ufak şımarıklıklar yapmıyoruz belli bir meblanın üzerinde.

kısmadığımız tek şey kızımızın ihtiyaçları.

İspanya'ya yaz stajına geldim.
Planım marketten beslenip dışarıda kahve + haftada bir ucuz yerlerde yemek yemekti.

Param öyle bir eridi ki şu an marketten suyu ve ekmeği sayılı alıyorum. Türkiye'ye dönmeme 16 gün var ve resmen aç kaldım.

halihazirda almanyada yuksek lisans yapiyorum, bir donemim kaldi. birkac gundur kara kara dusunuyorum onumuzdeki donemim nasil gececek diye. eylul gibi is aramaya baslamayi dusunuyorum. tek tesellim bulundugum ulkede kalip, euroyla maas alacak olmak. kisa vadede hayatimi ciddi anlamda negativ etkiledi.

eylülde yurt dışı tatili yapıcam iptal de etmedim. ekşın olur boşver diye kendimi teselli ediyorum.

Vadelinin kar getirmesi veya en azından zarar ettirmemesi için reel enflasyondan yüksek bir net faiz vermesi gerekir. Kur artışının enflasyona etkisini hesaplayıp ona göre plan yapmalısınız. Sizin faiz oranı yüzde 16 ise, bu oran net bile olsa zarar ediyorsunuz. Ben bu kadar söyleyeyim. Ne yapmak mantıklı ona siz karar verin. Sonra suç işlemiş falan olmayayım.

diğer sorum da şu ya:

ben 32gb ramli bir versiyon alacam. bu 1 ayda falan geliyormuş yurtdışından. 2 hafta sonra gelip bana "kur değişti abi getiremioz" falan demezler demi?

Store'dan da alsaniz apple.com'dan da alsaniz teslimden sonraki 2 hafta icinde iade etme sansiniz var. simdi siparis edin zam gelirse de etkilenmemis olursunuz. pisman olursaniz iade edersiniz.

aldiginiz zamanki fiyat neyse ondan verirler, sonucta odemeyi pesin yapacaksiniz?

asıl korkum gümrükle ilgili vs. yakın tarihte bir güncelleme gelirse ve apple "biz 32gb getiremiyoruz. paranızı iade edelim" demeleri. ve parayı iade ettiklerinde de 16gb lık versiyonlar bile 25k ları falan bulmuş olması vs.

zam geldi diye parca getirmiyoruz ayagi yapmaz apple. sanmiyorum.

Store'dan kurumsal satışta indirim alabilirsin.

banka tercihi sana kalmış. devlet bankaları daha garantidir ama faiz oranı düşüktür. ufak ufak tıngırdasın, derdi tasası olmasın diyorsan aç bir mevduat hesabı koy paranı kafan rahat etsin.

enparada güzel faiz var. benin bütün yumurtalar o sepette :) batarsa sıçtık :)

Koy faize. Faizler çok iyi.

dolar dusukken usd al
hic elleme bırak
faizden daha yuksek kazanırsın
gelir vergisi kesilmez

enpara'dan yarısıyla altın, yarısıyla dolar alırdım ben olsam.

ing turuncu hesap

Vadeli dolar hesabına koyardım ben olsam.

Clonezilla

aomei backupper
ücretsiz ve profosyonel.

E-ink kullanan bir şey almalısın. Paperwhite'ın tarayıcısı deneysel ve dandikti belki yeni modellerinki daha iyidir.

alacağım aletin drive ile senkronize olması lazım. çünkü tüm dosyalarım orada. aynı zamanda excel vs de çalıştırması lazım işim düşüyor çünkü.

Bütçe kısıtın yoksa lenovo yoga'lardan birini al derim. Madem excel'le de çalışacaksın tam olsun.

İpad mini 4 gayet iyi.

1. Hayır, hiç o seviye olmadı. Daha doğrusu babam hep o seviyeyi korudu/koruyor. "Baba, n'aber?" gibi bir cümle dahi babama göre yavşakça bir konuşma tarzı. En önemsediği şey saygı. Şakalar dahi saygı çerçevesinde yapılıyor yeri geldiğinde.

2. Babamla çoğu konuda fikir ayrılığı yaşıyoruz, dolayısıyla da fikir olarak hep karşı karşıyayız. Genelde haklılık payı bırakmaz bana, benimsediğim şeylerde daima eksik olduğumu düşünür. Ama desteğini de hep vermeye çalışmıştır. Bunu da kimi zaman aleni, kimi zaman arka planda yapar ki hayata karşı hep dik durabileyim.


Olumsuz gibi konuştum sanki ama bunlar, babamı çok sevme sebeplerim aynı zamanda. Gerçek öğretmenimi o olarak görüyorum çoğu şeyde.

1. her konuda rahat konuşuyorum aramızda bir otorite farkı yok

2. Arkamda veya karşımda hissetmiyorum nötr

normal bi insan ile konustugunda ne hissediyorsam aynisini yapiyorum.

Epey mesafeliyiz. Öyle laubali, arkadaşça hitaplar, şakalar filan kesinlikle söz konusu değil.
Bazı konularda hemfikiriz, bazı konularda taban tabana zıt düşúncelere sahibiz fakat sırf babam olduğu için kendisini arkamda/yanımda ya da karşımda hissetmiyorum.

1. Genelde daha rahat ancak bazen daha "mesafeli" konuştuğumuz da oluyor.
2. Yanımda hissediyorum.

1. sanırsın general. öyle konuşuyorum. yoo, konuşmuyorum. mümkün olduğunda konuşmuyorum. konuşası mı kalır insanın ya?! oturup adam akıllı iki kelime edemeyeceksen sıçayım zaten yapacağın babalığa.

2. karşısında. çünkü her an saçma sapan bi laf edecek, iki dakika yumuşamaya gelmiyor ediyor da zaten. karşısında olmadan insan muamelesi görülmüyor maalesef.

1. Biraz resmi ve mesafeli
2. Yanımda

Hayatta en mesafeli durduğum adam sanırım babam. Fikirlerimiz tamamen farklı, ortak noktada olduğumuz tek bir konu dahi yok maalesef. Konuşurken de aynı işyeri olduğu için genelde patron çalışan şeklinde geçiyor, onun harici pek muhattap olmayız.

yok artık, siz konuşuyor musunuz? biz konuşmuyoruz genelde. iletişime geçildiği zaman mesaj, mail, gelen giden maili birbirimize atma falan böyle geçiyor. çok nadir bir kaç kelime ile ilk insanlar gibi etkileşime giriyoruz.

-aynı evde kalıyoruz
-işe aynı araba
-kendi firmamız beraber çalışıyoruz(!)

:)

artık konuşmuyorum. konuşunca birazdan bir problem çıkacak hissi yaşıyordum, hatta çoğu zaman konuşacak bir şey bile bulamıyordum. kısaca yeni tanıştığım insanla konuşur gibi.
ikinci soruya cevap karşımda/nötr arası (idi)

benimkisi anime

code geass.

dizi olarak house md. ama kesin izlemissindir .

luther

prison break <3

psych

House izlemediysen izle derim ben. Mentalist de guzel.

house mdyi binge watching yaparsan harcarsin. ara ara izle, cok efsanevi bölümler var, 6x01 favorim, koma bölümü 2. favorim, ard arda sezonu bitirirsen, ee hep ayni sey oluyor sendromu kacinilmaz.

mr monk

white collar tabiki. birde leverage.

bahsi geçen diziler kadar olmasa da gayet heyecanlı bir uyarlama izlemek istersen tatlı küçük yalancılar'ı izlemeni tavsiye ederim. evet ismi kötü, ismine bakma. erken bitti zaten 15-20 bölüm yanılmıyorsam.

1. house of cards
2. house md
3. madame secretary

Endeavour, Bron/Broen, Bosch
Bu saydıklarım polisiye diziler ama gerçekten güzel yapımlar.

house md diyorum bende, unutup baştan izlemeyi isterdim

Şu link şurda dursun mu, belki işine yarar. (git: )reelrundown.com

sevinmedim. niye sevineyim lan. güç bela gitmişiz zaten. böyle eğlence kaç yılda bir denk geliyor biliyor musun? hayat o kadar uzun değil.

ben çok sevindim. emre mor'a üzüldüm bir tek. gerisini at çöpe

Elenmis mi? Sevinmedim ama uzulmedim de.

Sevinmedim ama üzülmedim de. Milli artistlerimiz hedefte ama onlar üzülmüyor ben niye üzüleyim.

sevinmedim ama uzulmem de 10 sn falan surdu.

sevindum

ben sevindim. ileriki turlarda maazallah daha kötü sonuçlar alınabilirdi ve aldatıcı olurdu.
şimdi hırvatistan ve izlandalı bir eleme grubu var. adam akıllı savaşan bir takım olması lazım. yoksa dünya kupası için play off bile hayal.
bu arada fatih terim eskiden nefret ettiğim bir adamdı. konya'daki izlanda maçından sonraki demeçleriyle nefretim gitmişti.
bu arada doğmamış torununa küfredenler de orospu evladıdır bence.

biz bitti demeden bitmez geyiği bitmesine sevindim
hak etmedik zaten en başta bu kötü futbolla.
artık önümüzdeki turnuvaları düşünsünler.

futbolu sevmiyorum, futbol kitleleri yönlendirmek, oyalamak icin cok güzel bir arac. ben elendigimize gectigimize degil, su futbol olayi bir rafa kalksin baska mevzulari konusalim diye seviniyorum.

sevindim, emmoğluma üzüldüm +1. galler'i tutuyorum.

sevinmedim ama çok da üzülmedim.

bu ülkede sistem yok, plan yok, program yok, liyakat yok. elendik diye her şey adamakıllı planlanıp gerçek bi başlangıç falan olmaz, e madem gerçekten, köklü bi vizyon değişimi olmayacak, o zaman gidebildiğimiz kadar gidelim.

zaten 10 yılda bir katılıyoruz, allah bilir bi daha ne zaman,

dünya kupası elemelerini gecebileceğimizi pek düşünmüyorum mesela, elemeden geçmek daha zor çünkü. 3. olup hop finallere gitmek yok. allah bilir bi daha kaç yaşımda izleyecem. o yüzden öyle veya böyle 1 maç bile olsa fazladan izlemek isterdim türkiye'yi.

Sevindim, hem futbolcuların hem teknik heyetin tutumları da bunda etkili oldu.

Bir ülke futbolda bile dışa bağımlı olabilir mi?

Olurmuş, sonucu da hüsran olurmuş.

Iyi olmuş.

adamlarin bunun icin 500 bin euro prom aldigi goz onunde bulundurulursa pek de uzulmek gelmiyo insanin icinden.

malum ırk sevinmiştir.

Sevindim

Kocam dun 2 maci birden izliyordu. O da portekiz'in gecmesini istemiyordu. Once portekiz'in kesin gececegi belli oldu, sonra belcika gol atti hemen alabinde irlanda atti. Turnuvanin geri kalaninda irlanda'yi desteklemeye karar verdim

Oyuncularin ve diger personelin bize cok buyuk bir lutufmuacasina oynamalarina, pms'te gibi trip atmalarina kizginim. Olan emre mor'a oldu, yazik

milli takım değil parazit sürüsü adeta, tabii ki sevindim. bunlar tur atlasa kapı kapı gezip hepimizi s.kerlerdi gördünüz mü nasıl geçirdik diye böyle bir ego ve ajitasyon uzmanlığı var heriflerin hepsinde.

Haberi gece uyku arasinda okudum. Sevinmedim ama icimi bir huzur kapladi. Belese konacaktik berbat bir oyunla ve yine her yerde dalga konusu olacaktik.

On senede bir katılıyoruz zaten. Eğlencesi kaçtı diye üzüldüm

üzülecek değildim heralde. sevindim tabi. takımın başında mafya babası gibi teknik direktör var, en ufak şeyde kahraman ilan ediliyor. takımın kaptanı milleti tehdit ediyor. ne üzüleceğim lan manyak mıyım ben. beter olsunlar.

sevindim.

futbolun baska sporlardan, gundemden vs. bu kadar rol calmasina uyuz oluyorum.

Allah' in adiyla oku. Dinimiz, amin.

ben seni bi okuyup üfleyim, nefesim kuvvetlidir. nice senin gibileri doğru yola getirdim. badelemem lazım.

okumak istiyorsan bitir elbette.

ben okumaya çalıştığımda yarım bıraktım. çünkü tüm kainatın yaratıcısı olduğu iddia edilen allahın ve onun son, evrensel, açık kitabı kuran gerçekte öyle bir kitap değil. içinde bol bol dedikodu ve abuk subuk şey var ve azımsanmayacak kadar şiddet içeriyor. ama sorsan her kelimenin 600. anlamı aslında bilim adamlarının yıllarca çözmek isteyip de çözemediği esrarengiz şeyleri açıklığa kavuşturuyor.

ya aslında değmez de, bu ülkedeki hakim dini bilmek için bi okumak en azından genel kültür açısından fena olmaz.

Büyük puntolarla yazili hali 600 sayfa falan, normal puntolarla yazılsa cok daha az sayfa surer. Oku.

sen zaten yanacaksın kasma boş yere.

spoiler verdim ama :/

ben askerdeyken okumuştum. "şüphesiz ki o her şeyi görür ve duyar. o'na inanmayanların sonu çok kötü olmuştur."

Neden okumayasın ki ?

Ben 1,5 kere okudum. Sonrasında da agnostik olmama yol açan sürecin başlarına girdim işte. Bir de aklıma geldi, bir söz vardı: Kuranı okuyup anlayan ateist, anlamayan ve okumayan müslüman olur diye.

Ülkede sorsan herkes müslüman ama en az %70'i kuranı okumamıştır. En az çeyreği ise kuranı okumanın günah olduğunu, baş ucundan indirilmemesi gerektiğini düşünüyordur.

Bana din üzerinden goygoy yapanlar, kafir diyenler falan genelde benden az biliyor. Yani okuyayım da müslümanlarla konuşurken onlara doğru-yanlış göstereyim kafasına girme. Onlar babaları ve kahvedeki amcalar ne dediyse onu doğru kabul ediyorlar. Dini gelenek olarak, gördükleri gibi uyguluyorlar.

@seksen9 "katil azrail çıkıyor" deseydin bir de.

oku

benim okuduğum en iyi bilim kurgu-fantastik kitap idi

Muhammed Esed mealini okuyabilirsin. Ya da bayraktar bayrakli. Ya da mustafa ozturk. Ya da .... Diye gider. Yani en az iki farkli meal oku. Ben 2-3 kez bitirdim sanırım.

@nawar yanacağını bilmesi ağır gelmiş olacak ki tik atmamış.

spoiler verenler uçurulsun kampanyası!

oku oku. ama zip li versiyon bulursan onu oku. tekrarları zip lemiş bi versiyon. zaman kazanırsın.

Güzel kitap. Öneririm. Ama okuyanların ciddi bir bölümü inancı sorgulamaya başlıyor. Güçlü bir inanç istiyorsan okuma.

oku, ben okudum deist oldum.

dinimizislam.com

ona da damlat, yumuşatsın

gliserin damlat

bir mail veya mesaj at. konuşarak istemeye göre daha kolay olur. hem de bir delilin olur.

alınmaca gücenmece yapmiycaksin ya direkt söyliceksin ima etmeden

var boyle insanlar. benzer bir olayi esimin arkadasiyla yasadik. esimin damatligini ona odunc verdik. dugunu oldu aradan iki ay gecti, alti ay gecti ses yok. esim de yumusak yuzlu oldugu icin isteyemedi. birgun bize geldiklerinde sizin dugun ne zamandi diyerek konuyu actim ve arada istedim. ertesi gun getirdi...
insan borcunu/odunc aldigi bir seyi nasil geri vermez aklim almiyor.
arayip isteyin aradan cok vakit gecmeden. yoksa unutabilir...

Yazdıklarınızı okurken sanki ben yazmışım gibi hissettim. Sanırım biz çok iyi niyetliyiz ben ne zaman kime borç versem geri alamadım o yüzden aslında başımıza gelenlerde bizim suçumuz hayır demeyi bilmediğimiz için. Bu tarz durumlarda direk yapıcı bir şekilde parayı sormak en doğru seçim. Ben şöyle düşünüyorum o kişi senden para isterken utanmıyor, sana paranı ödemezken utanmıyor sen isterken hiç utanmamalısın diyorum. Dediğim gibi düşün ve paranı iste. 200₺ az bir pra değil sen o parayı kazanabilmek için kim bilir kaç saat çalışıp kimlerin kahrını çekiyorsun.

Böyle bırakırsan unutur ya da unutmuş ayağına yatar.
İsteyeceksin ya, "lan durumu yoktur belki" "neyse uygun olduğunda kendi öder" falan diyerek kendi haline bırakınca olmuyormuş bu işler. Neredeyse birebir aynı şey geldi başıma.

Kardeşim nasılsın?

Benim bi 200 tl vardı. Derslerle sinavlarla bogusurken unuttun herhalde. Hatırlatayım dedim.

IBAN numaram şu.

Kendine iyi bak. Görüşelim bi ara. (görüşmediler)

Bu şekil bi sms falan biseyler at. Görmezden gelirse ara.

youtu.be

Teşekkürler bu da yakın ama benim sorduğum malesef bu değil.

Çok daha neşeli ve hızlı bir temposu var.

Açık Radyo'da çalardı...

Kadınlar söylerdi, sanırım profesyonel olmayan kadınlar...

Stabil olup olmadığını bir ay sonra görürsün. Linux dağıtımları her an saçma bir sebepten çökme riskine sahip, eskiden kullanırdım, amacım neydi bilmiyorum.

Ubuntu 14.04

en son sürülmüs halleriyle mint ve elementary os duruyor, portable olduklarindan.

ama bir tane böyle düzgün el atanim olmadi ögreneyim. giriyorum, bir tanesi 15 sayfa da nasil bootable flash yapilir anlatiyor, flash bellek nedir ile baslamis. geciyorum dogal olarak. o kadar da degil. sonra bir sey yüklemeye calisiyorum. ne tutorial var, ne bir sey. exe ile program kuran bünye yabanci, ilk kaynak direkt terminal kodlariyla basliyor, afalliyorum.

linux bu yüzden kullanamiyorum. en ufak sorumda, gecen bluetooth ayarlarini bulamadim mintte mesela, ya overkill ya da islevsiz yardim sayfalariyla karsilasiyorum @anon. ayni nedenden birlikte linux kullanalim mi ya dedigimiz 5 arkadastan biri haric hepsi canim windows diye hevesleri kirilip döndü. kalan da illegal islerini tails'te kalanlari windowsta yaptigindan onu da saymamaliyiz saniirm.

linux mint güzeldir, debian based olanını kullanmıştım bir ara. Basit bir arayüzü var, kde ve gnome versiyonları var ayrı ayrı.

ubuntudan tiksinirim, kendi içinde updateleri bile düzgün yapamaz. linux mint , debian sürümü olanı bence çok güzel

ubuntu 16.04 kullanıyorum lts sürüm güncelleme desteği daha uzun yani

linux mint'in en son sürümü şu an ubuntu 14.04 tabanlı

Ubuntu 14.04 kullanıyorum, arayüz olarak da dediğin gibi cinnamon.

Ubuntu boktan diyenlerin linux mint neyin ustune insa edilmis oldugunu ogrenmelerini tavsiye ederim.

Debian

minti sanırım 1 hafta öcne yükledim eski pci çin. ya o ya da slackoydu. çok hoştu. ço khızlı çünkü 246 mb filan harcıyordu.

şu an windowstayım, laptop bozuk. Normalde 14.04 kullanıyorum ama 16ya geçerim herhalde.

linuxta live cd olayı mükemmel ya flash bellekten işletimsistemi çalıştırmak filan.

beceriksizler.

sadece kendi bildiklerinin doğru olduğunu düşünüyorlar. dünyada eğitimde en iyi olan ülkelere gidip (finlandiya) oradaki sistemin nasıl oturtulduğunu ve nasıl geliştirdiğini araştırmamışlar.

yazık mı? eh. kendimiz ettik kendimiz buluyoruz ve kendim adına konuşmak gerekirse bu sistemin değişmesi için hiçbirşey yapmıyorum çünkü harcayacağım çabanın boşa gideceğine adım gibi eminim.

imam hatip açıyorlar adamlar yetmiyor mu?

türkiye'deki imam hatipli sayısı 1 milyonu geçti.

daha ne istiyorsun?

ülkede kendilerine karşı çıkacak birileri olsun istemiyorlar bunun içinde aptal üretiyorlar.

birde zaten aptal olanlar var. onları da tımar etmiş oluyor bu sistem. boş kalmıyorlar mesela.

Eğitim sistemi yapboz tahtasına döndü. Deniyoruz, oluyor mu olmuyor mu görüyoruz.

Bunu şuna benzetiyorum; insanlar kişisel gelişim kitaplarında başarılı insanların nasıl başarılı olduğunu okur da orada öğrendiklerini uygulamaya kalkar da eğreti durur, olmaz; bizim de eğitim sistemi o halde. Ya da bir hastayı iyi eden reçete diğer hastaya yeterince kuvvetli gelmez. Öz olmayınca olmuyor. Her ülkenin, her hikayenin özü farklı; kendi özüne göre bir yapılandırmaya gitmeyince böyle yamalı bohça gibi bir şey çıkıyor.

scontent-fra3-1.xx.fbcdn.net

genelde 300-400 lira. kredi kartı pek kullanmıyorum, cebimde nakit yoksa da atm kartını kullanıyorum.

neredeyse butun alisverisleri kredi karti ile yapiyorum, cebimde de minimum nakit tasiyorum
su an cebimde nakit yok ornegin
kredi karti harcamalarimi her ay analiz edip harcama aliskanliklarimda degisiklik gerekiyorsa yapiyorum

ben de aynı senin gibiyim. yanımda çok para taşımayı sevmiyorum zaten adım başı atm dolu, kredi kartı da çok yaygın. anlamsız yani bence yanında 500 tl ile filan gezmek. belirli bir ihtiyaç için çekmiyorsam ben de ya 40 ya 60 çekerim mesela bankamatikten. fakirlikten değil de tedbirlilikten olabilir bence.

Sağ cepte 100 sol cepte bozuklar 10-20 lıra
kart kullanmıyorum boyle daha zevkli kart kullanmayı sevmıyorum

112 türk lirası, 100 euro varmış cebimde şu an.

100 euro ödeme yapmak için. euro genelde taşıdığım bişey değil. 100+bozuk gibi taşıyorum genellikle. pek kredi kartı kullanmıyorum, genelde nakit.

20 tl üstümde para taşımam ben bankamatikte durması daha güvenli.

30 tela. atm kartını kullanıyorum genelde. geçen alışveriş yapcaktım cebimde 1000 lira vardı avm içinde iki dükkan geçene kadar ödüm koptu çanta giderse diye. bence bu miktarın çalınmasından korkmayan biri zengindir ancak :(

100 lirayı geçmez cebimde taşıdığım para. teknoloji ilerledikçe oldukça gereksiz gözüküyor. kartlar var. ileride deri altına işlenebilecek kodlar çıkınca kart diye bir şey de kalmayacak zaten :)

Genelde 50-60 oluyor bende de. İş günü değilse en az 150-200 bulunduruyorum

bende de bir 70 takıntısı vardır bankamatikten para çekeceksem
70-120-170 çekerim illa
fazla opsiyonlu bozukluk olsun diye.
200lük taşımam mesela asla bir yere ödeme yapmayacaksam, ultra gereksiz bir para çünkü 200

260 tl varmış cüzdanda. normalde 60 falan taşırım bilemedin 100. 200 nerden gelmişti hatırlamaya çalışıyorum.

daha önceden yanımda 300-400 taşırdım bir gün cüzdanı çaldılar ve hayatım değişti. artık 100'ü geçmemeye gayret ediyorum. tavsiye ederim.

olabildiğince kartla yapıyorum harcamalarımı, böylece takip etmesi, neye ne kadar para vermişim hesabını yapması kolay oluyor.

atm'den 60-80 arası çekip cebime koyarım. şu an 8 TL var cebimde, biraz güvensiz hissediyorum.

Eğer bir yere nakit ödeme yapmayacaksam maksimum 50 tl taşıyorum üstümde, fazlası beni rahatsız ediyor. Şu an cüzdanımda 90 tl civarı para var atm bulup yatıramadım kendimi rahatsız hissediyorum.

şu an 50 kaat var cebimde. parayı bankada tutmuyorum, hepsini çekip evde saklıyorum. hırsız girse bayram eder :)

50 tl + 2 tl bozuk var.

Fakirlikle alakası yok durumun; tomarla para taşımanın zenginlikle eşdeğer olduğu günler çok gerilerde kaldı bence.

En fazla 20 lira bozuğum olur. O kadar nakit taşıyıp çaldırıp düşürmekten korkarım. Geçen 200 lira çektim bi yere ödemek için, onda bile stres oldum.

Kredi kartı kullanıyorum, taksiyi bile kartla ödüyorum (Bitaksi, Uber)

60 TL falan bende de, işyeri ve evin yanında zilyon tane bankamatik var. Lazımsa çekerim diye düşünüyorum ama bazen cüzdana bir 100 TL falan koyuyorum, kredi kartı çalışmaz vb olur diye, tedbir amaçlı.

Öncelikle fakir değilsin.
Cebimde 20 tl var. Otobus kartım dolu, yemeğimi evde yerim. Dışarıda işim varsa para çekerim.

60 cekiyorum genelde bankamatikten, haftasonu disari vs cikiyorsam 200-300 cekerim onun disinda hep 60 cekerim. cok para tasimakla zengin olunmuyor.

200 er dolar euro var ani yurtdışına çıkarsam yanımda dursun diye
Tl olarakda 100 tl civarı olur hep

10-15 lira.

kredi kartı kullanırım genelde.

20 tl 5 euro ve bozukluklar+kredi kartım+banka kartım var. gerektiğinde çekiyorum yanımda nakit taşımayı sevmem.

30 liram var şu an. 100 lira da kartımda var. sanırım 105 te ticket kartta. ay sonuna kadar yeter heralde yol parasına, günde 10 lira bazen 12.5 lira yol parası veriyorum da.

borçlar azalıyor ama yakında bitecekler ve ben de ağız tadıyla geberip gidebileceğim bu hayattan. keşke fenerbahçe'de şampiyon olsaydı daha güzel olurdu her şey. ama sağlık olsun. fakirlik, görenin gözünde, söyleyenin dilinde.

nakit 50-100 eğer özel bir harcamam olmayacaksa... yanımda yapı kredi ziraat ve finansbankın vadesiz hesap kartları ve yapı kredinin kredi kartı da var. ödemelerimin 95%'i kartla olur... nakit taşımak bu devirde anlamsız... kaybetmesi var çaldırması var bozukla uğraşması var. vs... eziyet her türlü...

nerdeyse tam bir sene önce aynı soruyu sormuşum ahah. daha fazla veri için (git: 941417)

bu arada ben de en fazla 30-40 lira taşıyorum yanımda genelde.

ben de hep kredi kartı kullanıyorum ama okulda vs. nakit gerekiyor diye 70-80 lira falan bırakıyorum cüzdanda. arada benzini kartla ödemeye üşenince 50 liralık nakit ödüyorum. sonra yine 80 lira falan çekiyorum.

300-400 arası

Yalnızsam ve dışardaysam:

Min 500 lira. Çünkü kartımı unutup, şarjımın da bittiği (internet bankacılığı) bir anda çok zor durumda kaldım dağın başında. Bir şey olursa taksiyle eve götürecek ya da otelde kalacak kadar para taşıyorum üzerimde.

Yalnız yaşamak çoğunlukla zor.

Edit: kk kullanmıyorum. başkasını zengin etmek istemiyorum kolay yoldan. bir de 15-20 bin kk borcu ödeyen arkadaşlar biliyorum sırf sevgilileri yüzünden. yazık. biri de beni kandırır diye korkuyorum :P

Maksimum 100 minimum 30 lira oluyor yanımda. Dediğiniz gibi atm ve kartlar varken (ki kredi kartı kullanmıyorum, banka kartı kullanıyorum bir şey alacaksam) nakit taşımak istanbul'da saçma bence. Bir de ben çok para kaybediyorum, önlem için yanımda mümkün olduğunca nakit taşımam. Acil bir durum olursa bulunsun diye işte.

1 tane 200luk tutuyorum cuzdanimda ama yokmus gibi davraniyorum.
onun disinda 50-150 civari daha para oluyor duruma gore

100ü geçirmemeye çalışırım ben de. nakit kullanacak olan hesap kartıyla da kullanabilir illa kredi kartı olmasına gerek yok? ben her şeyi hesap kartıyla hallediyorum. hele 200den fazla para oluştuysa ve hemen harcanmayacaksa direkt yatırırım atmden nakit taşımak delilik gibi geliyor :')

kredi kartı kullanmayanlar borca girerim, ödeyemem diye korktuğu için mi kullanmıyor?

mil biriktiren kart kullanıyorum, iki tane uçak yolculuğu bedavaya geldi. puan/mil derken nakit/bankamatik kullanmaktan daha cazip geliyor. (bankamatik karta da puan verenler var, biliyorum)

kk kullanmiyorum cunku; dusuk limitli olani pek bir ise yaramiyor, limit yukseldikce de normalde yapmayacagim kadar yuksek harcamalari 'amaan 9 ayda oderim' kafasiyla yapmaya basliyorum.

mesela iki urun arasinda 100 lira fark varsa, 'ne olcak ayda extra 15 lira' diyebiliyorum. sonra o 100 liralar dag oluyor dag...

Yirmi lira falan vardır. Bi planım yoksa fazla taşımam yanımda.

maksimum 100. genelde 20-30 lira. %90 kredi kartı kullanıyorum. nakit parayı da sadece toplu taşıma için kullanıyorum diyebilirim.

gunluk hayatta 90 cekip 20'lere inince bir 90 daha cekiyorum. yani 20-110 arasi diyebiliriz. bazen (haftasonu vs) 200 civari da olabiliyor.

Çıkabiliyor, bahtın açıksa.

İşimiz bahta kalirsa sittin sene hayir gelmez bana.

12 senedir çalışıyorum. Hiçbir işime torpille girmedim. Oluyor yani.

Torpilin yoksa ya kendini geliştirmek için çok çalışacaksın ya da düşük maaşa çalışacaksın

İş bulma/işe girme aşamalarını üniversite bazında değerlendirme. O kişi gerçekten farklı özellikleriyle firmanın dikkatini çekmiş, görüşme sırasında etkilemiş olabilir. Düşük bir ihtimal gibi görünebilir ama imkansız değil. Geçenlerde Boğaziçi Ekonomi'yi dereceyle bitirmiş ve iş bulamayan bir arkadaşın başlığı vardı burada, ona baya şaşırmıştık mesela.

Düzen boktan ama bu düzende üniversite mezunu, tecrübesiz ve kalifiye olmayan insandan bol bir şey de yok. Kısacası bu düzende dediğin gibi ya birisinin adamı olacaksın ya da diğerlerinden öne çıkan bir farkın olacak.

ortalama bir taşra üniversitesinde okurken dünyanın en büyük alman firmalarının birinin almanyadaki global merkezinde, kurumsal strateji departmanında staj yapmışlığım var. imkansız diye bir şey yok. denemeyen baştan kaybediyor zaten.

ha şu an orada çalışmıyorum o ayrı.

eğitim, kendini geliştirme vs. boş iş. adamın yoksa ne kadar çabalarsan çabala, adamı olandan hep geri kalacaksın.

adamın olması lazım. öyle ahım şahım bi torpil olmasa bile bi tanıdık şart.

askerden geldim 3 ay iş aradım nereye başvurduysam olmadı. bayramda tezgahtarlık yaptım filan. çevremden başkaları üniversirelere sözleşmeli memur oldular büyük fabrikalara girdiler biri süt peynir üretiyor biri pimapen. marka vermeyim. böyle böyle şeyler polis olan var mesela :) hepsinin ortak noktası bi partiye üye olmaları. şansa bak :) en sonunda y.dışında bi iş buldum. o da eski iş arkadaşım orada yetkili birisiydi. bayramlaşmak içşn görüşürken iş ne yaptın dedi bulamadım deyince dur bize biri lazım dedi öyle anlaştım. firma büyük kurumsal bi firma ilanlarda eleman bile aramamışlar mesela. yani işi buldum ama yine tanıdık sayesinde.

isin sirri basvuruda ve israrci olmakta. biraz da sans isi tabi. ama bastan pes ederseniz hic sansiniz olmaz. siz de yurtdisindaki firmalara basvurun, belki birisi tutar.

Torpille işe girmedim ama lise + uni hep kastım.

baht ne aq, birakin bu kader kismet zirvaliklarini ya,

ben okula hiç önem vermedim, mezun olunca en boktan işleri yapmayı seçtim, silsile şeklinde zincirleme oldu hep. öğrenciyken çalışıyordum zaten ama mezuniyet sonrası hemen bir işte para kazandım. ikincide tecrübe (kağıt üstünde). üçüncüde öncekinin tecrübesinin üstüne elle tutulabilir bir mesleki yazılım bilgisi edindim. dördüncüye o yazılım sayesinde girdim orada da imalatı gördüm. sonraki işe imalatla ilgili bilgili sıfatıyla girdim, şef diye rütbe verdiler hatta, çok göt kaldırıcıydı. oradan da yurt dışında muadil işe geçip komboyu tamamladım. şimdi yapmam gereken eldeki sermayeyi denkleştirip kendi alanımda bir taahhüt işine başlamak. çünkü bu düzenekte çark olarak monte olmadığım tek o kaldı.
hepsi boktan bi şantiyenin isg sorumlusu olmamla başladı hatta. o kadar iş değişikliği de sektörde yaygın tabii, kurumsallık diye bir kavramı kimse bilmez.
velhasılı, kolay lan. arada bir boşanma, birkaç göç falan oldu ama iyi de oldu.

Seni işe alacak adam iş yaptıracak sana.Neden birinin tanıdığı diye işine yaramayacak,yarım yamalak iş yaptığı için başını derde sokacak adam alsın ki.

Demem odur ki bu loser söylemlerini bırakıp mülakatlarda kendimi nasıl daha iyi sunarım diye kafa yor.

mülakata çağrılmak için dahi birinin adamı olmaya gerek olduğunu bilmemek için hep birinin adamı m olmuş olmak lazım acaba? kafamda deli sorular...

yeteneksiz de olsa, kişi kimi zaman "yönetilebilir" ise işe alınır, ve yönetilebilirliği arttıran şeylerden biri de himayecilik-patronaj anlayışlı adam seçme. bunu hepimiz biliyoruz. bunu beceremediği için büyük çok uluslu kurumsal şirketlere bakınıp yutkunup gözleri dolanlara no more drama diyoruz.
son olarak, rızk allahtandır.

Sıfır traş olmak yerine makineyle kısaltıyorum. Benimkiler ters dönüp sivilce yapıyor. Böyle geçtim önüne.

her bunyeye jilet veya makine iyi gelmiyor. bunu deneyip, bulman lazim.

traş olma gerekliliğin var mı bahsetmemişsin ama ben traş olmayarak önüne geçtim, bu kesin çözüm. birde olmam eğer traşı berberde oluyorum. evde kendim yaptığım zaman her türlü tahriş oluyor cildim.

edit: traş olurken kullanılan köpükler/ jellerde çok farkettiriyor. onları araştırıp, cildine uygun olanını kullanabilirsin. birde traş sonrası krem sürmeyi atlama.

after shave'ler genelde yakar ve cildin ph derecesi icin iyi gelmedigi arastirilmisti. nivea'nin balsam urunleri var, tavsiye ederim.

traş olma mecburiyetin varsa:

sıcak suyla yüzünü güzelce yıkıyorsun
hassas ciltlere özel köpükle güzelce köpürtüyor ve 2-3 dk öyle bekliyorsun
gilette mach 3 ile sakin sakin, ters hareket yapmadan alıyorsun
ılık suyla duruluyorsun
kaliteli bir traş sonrası krem sürüyorsun
gün içinde de yine krem kullanıyorsun
bir dene ve sonucu yaz bakalım

not: kesin çözüm, makine ile, birkaç milimlik tarakla traş olmak ya da hiç olmamak.

banyodan sonra traş olmak da iyi gelecektir.

pudra kullanarak kızarıklıgın önüne geçenler vardı. hatta bunla ilgili yazılar vardı eksiduyuruda sanırım. bi onları araştır

evet

hayır

hayir, dunya kupasindan beri tv izlemiyorum zaten asjkhd

hayır

evet

evet

evet

hayır.

hee radyosunu açtım uyardığın iyi oldu

evet

ilk 15 dk yı izledim. sonra kapattım. hiçbir şey kazandırmayan, hiçbir yararı olmayan gevezeliklerden bıktım artık.

Hem recovery hem key verdiklerine emin misin? Pek duyulmuş şey değil. O elindeki key olmayabilir. Yine de denemek istersen herhangi bir windows dvd/iso suyla kurulum yapabilirsin. Key'i sorduğunda elindeki key'i girersin. Etkinleştirilirse sorun yok. Kurulum yaptıktan sonra 10'a yükseltirsin.

microsofttan istediğin windowsu indirip rufus programı ile flasha at hocam. sonra flashtan yükle. cd keyini gir.

rufus windows 10 uefi şeklinde aratırsan nasıl yapacağınla ilgili yönergeleri ve indirme linkerini bulabilirsin. elimin altında hazır yok.

ümidi keseyim mi derken? sakalı çıkmayan erkek mi var heralde çıkacak.

bu şekilde giderse ümidi kesebilirsin. farkllı yollar denersen çıkar. 17 yaşında baya sakalım vardı benim. hafiften sakal mı var yoksa tüy mü var bide ?

kişiye göre kıl yapısı değişir. Zamanla çıkar merak etme. Ne kadar geç çıkarsa o kadar iyidir. tıraş olmaktan kurtuluyorsun işte, harika.

çıkar, acele etme... sakın saçma sapan yerlere de jilet vurma yoksa gözünde bile sakal çıkar.

Sakali cikmayan erkek var tabi. Erkekler yanitlasa daha iyi olur herhalde. Ben 21'i'm bende de cikmiyor. ergun penbe, umit karan stili cikiyor acikcasi igrenc...

aynı benim gibisin kardeşim.yaş 18.5

aman foullere dikkat, sarı kart görürsün.

bunu beğendim :)

Fouller ne? Favori olmasın o.

Senin hormonlar sana foul yapmış.

genetik bir olay. babandan başlayarak akrabalarının sakalları var mı yok mu bak. örneğin benim 21 yaşında seyrek ama her bölgede çıktı. 23 yaşında arkadaşımın çenede var fakat yan taraflarda çok az var. değişir yani.

Favori'dir onun doğrusu. Ben 17 yaşındayken mach3'le traş oluyodum. Nasıl oldu anlamadım. Bi sabah kalktığımda sakallarım vardı. :D Ya bu arada yeni nesil biraz köse. Çocukların vücut gelişiyor, sakal çıkmıyor. Biz bodur kaldık. Bütün vücudumuz maymun gibi. Maymundan geldim ben. Aman çıkmasın fazla ya. Ne gerek var.

benim bi arkadaş var 22 yaşında hala ele deyen sakalı yok.yani senin yapınla ilgili, geç de çıkabilir, erken de. ben senin yaşındayken benim de öyle ele deyen bi sakalım yoktu, tüylüydüm :D şimdi 1 haftada orman çocuğu gibi oluyom.
sakalın sık ya da çok olması bence iyi bişey değil. traşı ayrı dert ,tahrişi desen öyle..ne yav o zımpara gibi

Çocuğu ne ezdiniz ya! yok favoriymiş. fol foul faul de denir ona.

31i azalt biraz.
bide olips naneli şekerlerden al bi paket. sıcak suya at. ocakta kaynat, biraz tuz ekle. kaynadıktan sonra yarım saat dolapta tut soğusun. çıkar biraz dışarda da beklesin. sonra buz ekle üstüne. daha sonra lavaboya dökebilirsin. bulaşıkları yıkamayı unutma.

Niye ezelim ya... :) olur mu öyle şey. Doğrusu neyse onu söyleyek. Hepimiz için diyom.

normal normal dert etme

çıkmasın manyakmısın ne güzel baby face gez ortalıkta :) yoksa her gün traş olmak zorunda kalırsın
bence sakın yüzüne ilet vurma hem daha genç görürüsün bu daha makbul

iyi işte 17 yaşında sakalı napacaksın? merak etme 2-3 yıla istediğinden çok bile çıkar.

bazı gençler temiz yüzlü olabiliyor.
benim 14-15 gibi hafiften başladı 17de de iyice çıktı ama öyle maymun gibi değilim:D
bırakabilcek kadar sakalım çıkıyor.
bi arkadaşımın 19 yaşına kadar sakalı çıkmamıştı lisedeyken falan üzülüyordu "ben de niye yok:( diye,yüzüne jilet vura vura çıkardı manyak.
genel kanı olarak sarışın-kumral beyaz tenlilerde geç çıkar derler ama ben öyleydim arkadaşım gayet siyahşın esmerdi bu işler genetik birazda.ailedeki erkeklere bi sor bence ona göre için rahatlayabilir.

@bigboy76;sülalede köse yok çok şükür.ilk olmam inş. :)
@rudeboy;evet babamında biraz geç çıkmış.
@kerhaneci keke;çok komikçisin kardeşim

yardımcı olan arkadaşlara,teşekkürler içim rahatladı biraz.

ayrıca sırf 'favori o yeaa ehehe' diyen arkadaşlar ona foul de denir,favoride denir bilmişlik yapmayın.

bende 19 20lerde adam gibi çıkmaya başlamıştı. öncesi fecaat, tüy favori tüy bıyık.
20den sonra fırça gibi sevgili yüzü zımparası bir surata sahip oldum.

önemli bilgilendirme: foul falan da denir yaygın kullanımda ne kadar doğru olmasa da. bilip bilmeden yavşak yavşak konuşup adamın asabını bozmayın, ilk kez duymuşsan senin problemin.

Tapudan öğrenebilirsiniz. Tanıdığa gerek yok, gidin sorun. Tapu sicil kayıtları kanunen herkese açıktır.

(bkz: adblock)

Sağ tarafta "her zamanki görünüm" var. Ona tıklarsan gider.

adblock.
kayıtlı okur olmak da çözüyor sanırım bu sıkıntıyı.

(bkz: adblock plus)
şu satırı ekleyin: |static.eksisozluk.com*

kese köpük masaj

cik, karda dolas. iyi gelir.

montla s*ç

kendine daha çok vakit ayır , dünyayı daha çok tanımaya çalış , doğayla iç içe ol.. gündelik sıkıntıları kenara koy ve bir yolculuğu çık. huzuru bulabilirsin belki , hiçbişey yapmamaktan iyidir..

Kasayı yan yatır

az yemek ye. az iç. erken yat erken kalk. soğuk duş al her sabah.

çalış. bir şey düşünmeye vaktin kalmasın. yorgunluktan öl yat uyu eve gidince.

Yürü (anca gidersin)

bıkmaktan da bıktıysan gerçek bir şeyler yapmanın zamanı gelmiş demektir. kendini herhangi bir alanda ve genel anlamda da insan olarak niteliklendir. eğer bıkmaktan henüz bıkmadıysan bekle bıkmatan bık :) sonra dediğim gibi işte niteliklen. başarılar dilerim. ve her cevaba çentik atmaktan vazgeç çünkü sıkıldığın konusunda samimiyetine gölge düşürüyor. ama benim önerime çentik atmazsan gücenirim :) çünkü ben senin bıkma durumunu bu ortamda alabileceğim ölçüde ciddiye aldım. kendine iyi bak keseci.

tutulur.

direk açın davayı mütahite.

evet borçlar kanunu kapsamında tutulur. eskiden sorumluluk süresi 1 ve 10 yıllık zamanaşımına tabiiydi. artık müteahhittin ağır kusurundan dolayı 20 yıllık sorumluluğu yeni kanunla birlikte söz konusu.

Mümkün. Haklarınızın zamanaşımına uğramaması için zaman kaybetmeden bir ihtarname gönderin.

www.ikea.com.tr

bence çalışma masasında bilgisayar kullanmak çok ergonomik değil. klavye ve mouse için kolun üst kısmı yere dik ve dirsek de yere paralel olduğunda en rahat kullanım sağlanıyor. bunun için de biraz alçak masa gerekiyor. fakat bu yükseklik çalışma masası için ideal bir yükseklik değil, alçak kalıyor. yine de siz bilirsiniz tabi.

Ergonomi için klavye ve farenin dirsek 90 derece açıda iken kullanılması gerekiyor, bunun için de klavye ve fare için daha alçak bir kızağı olan bilgisayar masaları kullanmak gerek. Yaygınlaşan dizüstülerle beraber bunların üretimi ve kullanımı azaldı, oysa daha sağlıklı idiler bunlar. Bilekte, kolda, omuzda ileride ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.

çocuğa bir seçim hakkı veriyor. iyi bir şey.

2- hiç zikimde değil.

1- karı koca arasında kimse baskın gelemeyince ikisinin de istediği isim veriliyor (babalar dedeler falan)
2- ben de uyuzum çok anlamsız buluyorum bankada orda burda hayatın boyunca baska isimle sana seslenebiliyorlar ve aval aval bakabiliyorsun.
tek isimliyim gayet memnunum oooh :P

ali ve can ile birleştirilen isimlere tahammül edemiyorum....

örnek:alican, alikemal, alimert, canberk, cansel, berkcan, berkecan saysam daha bitmez. ha entel dantel isimleri de unuttun.

örnek:ada,atlas,rüzgar,bulut .. . .

bende çift isimliyim, çocuğum olursada çift isim koyarım.

isim karışıklığı yüzünden çocuğun başı derde girmesin.

birilerini üzmemeye çalışmak gibi bir amacı var sanki. yok annemin adını koymazsak anısına hakaret, yok bizde mutlaka paşa dedemin adı konulacak hayrullah olmazsa babam kalp krizi geçirir, o zaman bi de modern bir ad verelim de arkadaşları dalga geçmesin, gibi..
not: tek isimliyim, hatta adım 3 harfli* ve oldukça mutluyum.

çift isimliydim, ilkokul ve ortaokul yaşamım boyunca dalga konusu oldum, 16 yaşında babama dava açtık falan bir isme indirdik onu.

sonra efendim neden asosyal bu çocuk, efendim neden çekingen.

ben de keşke tek isimli olsaydım , çocuğumu keserim yine çift isim koymam :)
içim rahatladı benim gibi uyuz olanları görünce , yalnız değilmişim.

benim de hoşuma gitmiyor.

mehmet ali gibi (memedali bey bi yardım edin), ali rıza gibi, halil ibrahim gibi ikisi birden okunan isimlerden değilse, çevrendekilere nasıl hitap edecekleri konusunda ikilem yaratıyor. örneğin ismin "mehmet serdar tantunioğlu". sen serdar ismini kullanıyorsun. mehmet sadece göbek adı. ama nüfus cüzdanında ve bütün resmi belegelerde önce mehmet yazdığı için seni ilk defa görenler mehmet diyor. herkes serdar diye tanıyor, ama nüfus cüzdanı ile kayıt yapılan yerlerde herkes mehmet diyor. bir hastaneye yattığında mesela, mehmet tantunioğlu diye kaydediyorlar seni. serdar tantunioğlu diye ziyarete gelen kimse uğraşmadan bulamıyor seni. bütün doktorlar gelip "mehmet bey nasılız, mehmet bey şöyle, mehmet bey böyle" diyip duruyorlar. senin adın serdar, herkes sana mehmet diyor.

ilkokula başlarken kayıttaki görevli seni mehmet s. tantunioğlu diye yazıyor. bütün sınıf listelerinde adın mehmet oluyor. ilkokul arkadaşların seni mehmet diye tanıyor. liseye kayıt yaptırıyorsun, oradaki görevli de m. serdar tantunioğlu yazıyor. bütün lise arkadaşların ve öğretmenlerin de seni serdar diye tanıyor. liseden arkadaşın ilkokuldan ortak tanıdık birine senden serdar diye bahsedince, ilkokuldaki mal gibi kalıyor, "serdar kim lan" diyor, aslında çok iyi tanıyor ama tanıyamıyor. çok salak saçma bir durum.

ben tek isimliyim, çok memnunum. ama 55 yaşındaki iki isimli ve ikinci ismini kullanıp o isimle tanınan kuzenim, hala yakınır bu durumdan "ali bey diyip duruyorlar" diye. en yakın arkadaşım iki isimli. bu adam benim liseden arkadaşım. yakın arkadaşım olması sebebiyle hangi ismini kullandığını biliyorum. ama lise sınıf defterinde diğer isimi yazdığı için az görüştüğümüz sınıf arkadaşlarımız adamın o ismini neredeyse bilmiyor. ben liseden biriyle sokakta karşılaşıyorum, "kimlerle görüşüyorsun" falan muhabbeti geçiyor, "serdar'la görüşüyoruz sık sık" diyorum adam andon gibi kalıyor "serdar kimdi" diye, "hani vardı ya mehmet serdar, senin arkanda otururdu" diye açıklamak gerekiyor. gün oluyor hep birlikte buluşuyoruz, benim dışımda herkes adama "mehmet" diyor. ne gerek var tek isimle tanınmak bilinmek varken?

rapçilerin a.k.a. olayı gibi.

dedenin, ananenin ismi, hadi bi tane de yeni isim olsun. bebeğe abdurrahim demek garip geliyor, yaşlı birine de burak dede demek aynı şey gibi.

1- Kadın başka istiyor, adamın aklına yatıyor; adam da başka istiyor ve o da kadının aklına yatıyor, bu sayede ikisini birden koyuyorlar.

2- İki isimli biri olarak diyeceklerim var. Bu iş çok yararlı valla. Neden, a. google'da / fbook'ta benden sadece bir tane var ve o da benim. biri gogıla ismimi yazarsa direkt bana ulaşır, telefon numaramı alır. Veya nerde ne yapmışım yapıyorum görür.
b. İsmim A B C. Üniversiteye kadar ismim hep B C idi. Okulda yaşadığım bir takım ağır olaylar ve o olayları yaşayan adamı geride bırakma düşüncesi ağır basınca ne yaptım? Artık A C dedim kendime ve yeni çevrelerime. Ailem ve okul öncesinden beni bilen herkes hala B dese de, artık dünya beni A Bey olarak biliyor. Ve asla B piçinin yaptığı hataları yapmıyorum, bir daha B olamam - B'nin yaşadığı ve yaşattıklarını yaşatamam.
c. Benim A B C'de olduğu gibi ağız dolduran bir isminiz varsa hem kartvizitte hem de sorana söylerken hoş oluyor, ağır görünüyor. Berkcan Şekerpaşa gibi sırıtmıyor (lafım meclisten dışarı, Berkcan Şekerpaşa'lardan özür dilerim)

artık eskisi gibi çok çocuk yapılmadığı için insanlar isim heveslerini almak için koyuyorlar bence. yap 4 çocuk homojen olarak dağıt isimleride değil mi ama?

çift isimliyim
birbiriyle alakasız 2 ismim var ikisi de entel/ideolojik değil -yani okulda hocayla vs sorun çıkacak türden değil-
liseye kadar ikincisini kullanmıştım hep ondan sonra fark ettim neredeyse 2 ismim olduğunu. şimdi insanlara seçme hakkı veriyorum istediğinizi kulllanın diyorum her ikisini de sevip benimsedim
benimki babaanne adı olduğu için mecburi ama zevk için de olsa olurmuş bence hiç sorun değil. durup dururken muhabbet açılıyor işte niye 2 isim aa o arapçamı farsça mı yok şuralı mısın buralı mısın....

i.neden koymasınlar... ii.güzel birşey.

Nasıl tek isim koymak ayıp bir şey oldu yahu? Ne alaka?

çift ismi var diye kimlik bunalımına girecek insanı zaten hiçbişey kurtaramaz. tek ismi olsa da zor. ayna filan görünce de kimlik bunalımına girer o.

çift ismim olmasını isterdim, hem seçim hakkı veriyor hem de kulağa dolu dolu hoş geliyor.

iki ismim olsun isterdim ben de.

iki isimliyim kibritsuyu'nun dedikleri tamamen gercek. 1.5 yildir ev sahibim karsilastikca ilk ismimle hitap edip duruyor 20 kere duzelttim hala anlamiyor :)

mümkündür. settings - privacy kısmından.

hayır. o şekilde google aramalarında falan çıkmaz. ancak bu da 3-4 saatliğine olmaz. google'ın cache'indeki bilgilerin silinmesi günler alır. siz bloga girin ve index.php'yi x.php yapın. bu durum da sitenize girilince hata mesajı çıakr ve kimse bişey okuyamaz. sonra düzeltirsiniz.

sadece windows girişiyse ekleniyor o listeden türkçe f. klavyenin tuşlarındaki yazıları da değiştirmek istiyorsan stickerlar satılıyor yazıcıoğlunda falan.

kullandığın işletim sistemine göre değişebilecek bir cevap olmakla birlikte kural olarak mümkündür. windowsta denetim masasından olur genelde.