Sanırım Canon EF 50mm f/1.8 II SLR hariç geri kalanları ikinci el.

The Timetraveler's Wife

www.pandora.com.tr
www.pandora.com.tr

www.pandora.com.tr
www.pandora.com.tr
www.pandora.com.tr
www.pandora.com.tr

Haruki Murakami - Kafka on the Shore
www.pandora.com.tr

Bana kalırsa tabii d&r'dan alın, pandora'dan günlerce beklemenize gerek kalmaz.

Menüye iniyor direk. İlk boş yere bak.

yüklü diyor ama yok o uygulama

Telefonu bir kapatın açın , gene yoksa menüdeki bütün sekmelerin linkini bir atın bakalım.

açıp kapadıktan sonra çıktı. hep böyle mi yapmak gerekiyor?

bir de şu ekranı yataya çevirince otomatik dönmüyor o nasıl olacak?

Normalde gözükmesi lazım kapatıp/açmadan. Tek seferlik bir sorun olmuştur. Ekranı döndürmek için de ekranın en altını tutup yukarı doğru çekin. En üst sağdaki simgeyi deaktif yapın.

düşey yöne kilitlemeyi açtım ama yine de ekran sabit. mesaj yazarken yataya dönmüyor mesela ekran.

Düşey yönde kilitlemeyi deaktif yapmanız yani kapatmanız gerekiyor. Simgesi beyaz değil siyah olacak.

tamamdır teşekkür ettim.

Öyle bir aksiyona gerek yok. Ama damlattıktan sonra 5 dakika kadar yan yatıp bekleyin. Hemen hareket etmeyin.

doktorlar gliserini artık tavsiye etmiyorlar bildiğim kadarıyla... daha kötü ediyor dediydi bir doktor bana ve eczanede hazırlanan bir karışımı verdi... köpürerek kirleri atıp yumuşatıyor...

Madem bu kadar takoz bi' telefon almaya niyetlisiniz bari ince birşey olsun.

edit: Bir de ekleyeyim standart, java tabanlı bir telefon, nokia kullandıysa daha önce ve memnun kaldıysa gene memnun kalır. Sorun olmaz.

Tabii ki de açılabiliyor. İnternet şubesinden bunun olup olmaması bankaya bağlı. Eğer görünürde değilse muhtemelen yoktur. Şubeye gidip rahatça açtırabilirsiniz.

Köpek yetiştirmekten anlamam ama genelde çıkış saatleriniz düzenli olsun diye okuduğumu hatırlıyorum.
Bir de kedilerimi besleme mantığımı söyleyeyim uyuyası varsa biraz sonra tekrar uyur zaten. Eğer inanılmaz yorucu bir aktivite üzerine uyumuyorsa dert etmeyin bunu. Kucağımda yatıyo kıyamadım demem, öyle bir niyeti varsa tekrar kanepeye oturunca o da gelip tekrar yatar kucağıma.

argadaşımız olan it 5 yaşında. eğitimi falan kalmadı düdüğün yani. o konu dert değil de hayvanın afidersiniz sıçma düzeni açısından sordum ben :D

benim tosiye şöyle yapıyordum, mama yeme saatleri belliydi, yedikten yarım saat 45 dakika sonra bi gezdiriyodum, günde 2 öğün yiyordu, 2 kere poklamaya çıkartıyodum, böyle yaparsan bi rutine oturur bence.

onun haricinde her gün olmasa da gün aşırı parka götürüyordum 2-3 saat orda kuduruyordu.

bazen de böyle gecenin 3ünde 'gel lan az dolaşalım içim şişti' diyodum tasmayı elime alır almaz koşturup geliyodu, gecelerin yargıcı oynuyoduk öyle hehe

2 çubuğua düşünce bağlanmıyor bende de genellikle :)
çok dandik bir modem

İnternet bağlantısının kanalını değiştirmeyi bir deneyin. Modem arayüzünde bulursunuz sanırım.

Sayın Kullanıcımız,

0216 366 66 96 numaralı NeMASTER Destek Hattı ile irtibata geçerseniz, danışmanlarımız uzaktan modeme bağlanarak ayarlarınızı kontrol edebilir ve probleminizi çözebilirler.

Saygılarımızla,
NetMASTER

Ücretsiz almak için evet gerekiyor.

Çıkar. Ama onu istediğiniz zaman ödeyebilirsiniz. Faizin faizini alamazlar zira. Avukata verene kadar zamanınız var.

Evet.

nasıl?

9

1-0
2-0
3-hayır
4-hayır
5-hayır
6-hayır
7- hediye almadım
8- facebook yok
9-?
10-yok

edit: dostum 9u en başa yazaydın da kasmayaydık :(

cok az kisi kutluyor hic sallamam cünkü. ben de onlari kutlamiyorum. kutlanmadigimda da umrumda olmuyor

1.0
2.5(Aile hepsi)
3.Hayır
4.Hayır
6.Hayır
7.-
8.Hesabım yok
9.Evet
10.Doğumgünümü kimseye söylemem, kutlamaktan ve kutlanmasından hoşlanmam. Kutlamaya değer bir olay değil. Alelade bir gün benim için. İlla bir organizasyon lazımsa yas falan tutulabilir.

1. 0
2. 3 (ayle)
3. Hayir
4. Hayir
5. Bazen
6. Kendime alirim
7. Bilmem
8. Feysbukum yok.
9. ?
10. Dogum gunumuz ayni bi arkadasim "pasta yedin mi giz sen, gel yiyelim" dedi. Sanirim en candan kutlamalardan biriydi, belirtmek istedim.
Dogumgunu= cikolatali pasta, hayat basit bize.

1.3-4
2.1
3.1
4.hayır
5.hayır
6.1
7.saat
8.facebook yok
9.hiçbir şey olmasa da pek bir şey olmuyor
10. insanlarla bağ kopunca doğum günü falan kalmıyor bir aileyle ve sevgiliyle kalıyor o doğum günü olayı.

1- Bir elin parmaklarını geçmez.
2- En fazla 3.
3- Memleketteysem belki bir pasta.
4. Hayır, çok matah bir şey sanki ne diye kutlama yapayım.
5. Girmiyor, girmesin de.
6. 1-2 kişiden alıyorum. kendime hediye alıyorum, ama doğumgünümde değil.
7. Çok sevdiğim bir karakterin el yapımı modeli diyeyim.
8. Facebook'ta doğumgünüm yazmıyor, sırf böyle samimiyetsizlikleri önlemek için.
9. Diğer cevaplardan da görüldüğü gibi genelde olmuyor.
10. Ben bir şey yapmadım gidip annemi babamı kutlasınlar, meh.

ben hiç kimseninkini önemsemediğim için kimse de benimkini önemsemiyor
9-Evet

1. 4 arkadaş ve bir iki aile üyesi.
2. 4 aile ve sevgili
3. Ailece yemek yeriz.
4. yok.
5. evet.
6. Alıyorum. Genelde Ailem ve sevgilimden. Kendime KFC ısmarlarım hediye olarak.
7. Sevgilimin adıma yaptığı Monopoly benzeri oyun.
8. Kutluyorlar. Fakat hiç samimi bulmuyorum. Fakat zaten yıl içinde bir iki kere görüştüğüm insanlar genelde. O yüzden normal buluyorum. Kendim özel mesaj atarak kutlamayı veya ilk gördüğüm anda sarılmayı tercih ediyorum.

turkcell benimkini mutlaka kutluyor hic sektirmiyor

eksisozluk.com

1. ailem hariç 5-10 arası
2. 10 - 20 arası
3. Evet, 10 -20 kişilik grubun çoğu orada oluyor.
4. Bunu yaptığım da oluyor.
5. Uzun zamandır yok öyle olaylar.
6. Her sene en fazla 3-5 hediye.

8. O yok bende.

ailem hiç unutmaz. pasta olur, o gün şımarma günümdür, hediyeye boğuyorlar.

1- kuzenler arıyor.
2- pederbey kardeşim falan.
3- son 3 senedir hayır.
4- 3'le aynı.
5- evet.
6- evet. 3-4 hediye oluyor.
7- bilmem
8- kutluyorlar. beğenip geçiyorum genelde.

1. 1 ya da 2
2. 1 yada 2
3. hayır
4.hayır
5.hayır
6.sadece sevgilim alırdı.
7. saat
8. evet, topluca yazıyorum.
9. evet, hiç birşey olmuyor.

9 hiç bir şey olmuyor.

1-5
2-10
3-deneyen oluyor engel oluyorum. sevmem
4-hayir
5-hayir
6-hayir. borclu kalma durumu var sevmem. icinden gelip alan farkli ama dogumgünü diye alip dogumgününde hediye bekleyeni de sevmem.
7-bana kalsin.
8-facebooktakilere zero deger veriyorum. mesajinda gecmis anilara vs degimnmediyse sag kolonda gördügündendir.
9-oluyor gene bisiler.

dipnot:ilkögretimden bu yana dogumgünü kutlamadim. kücükken de birinin dogumgünü bahanesiyle pasta alirdik arada. bir de dogumgünüm diyip beels icki aldim. o kadar.

dogumgünü özel bir gün degil bence. hatirlamam kimseninkini özel degilse. ailem haric cevremde herkes dogumgününe hayvani önem veriyor. bense birilerini görüp icmek icin bahane olarak degerlendiriyorum.

1- aile haricinde 2-3 yakın arkadaşım arar
2- bulunduğum şehirde 1 yakın arkadaşım var, denk gelirse yüz yüze kutlar
3- hayır
4- hayır
5- hayır
6- ara sıra, 1-2 kişiden
7- eşim tardis oyuncağı aldı, süperdi :)
8- feysbuk samimiyetsizliğine ortak olmamak için günü yazmıyor, sadece yıl yazıyor
9- bazen

1. 3-5 kişi
2. 3-5 kişi
3. arkadaşlarla hayır, aileyle evet
4. hayır
5. evet
6. 2-3 kişiden
7. hepsi güzel işte çok manevi şeyler değil
8. hepsine tek tek yazıyorum, facebook'a yığılıyorlar yazan kişilere göre değişiyor
9. üstteki gibi şeyler oluyor.
10. yazın doğmak çok sıkıcı.

1- 8-10 diyeyim.
2- 5-6 diyeyim buna da.
3- hayır. öyle ailemle oluyor. erkek arkadaşımla yemek falan ama toplaşma yok.
4- hayır.
5- hiç sevmiyorum bunu. 1 defa oldu.
6- evet. kendime almıyorum.
7- bilmem ki yok öyle bariz bir şey galiba.
8- facebook kullanmıyorum ama facebook sevmeme sebeplerimden biri bu.
9- --
10-

1. 2
2. 10-15 (ofistekiler sağolsun)
3. Evet yine oscar ofistekilere gidiyor yardım organizatör ödülü ise ev arkadaşının
4. Hayır
5. Maalesef evet
6. 1 kişiden tanımıyorum 3 yıldır gizliden yollar hep (:
7. 7 katlı waffle pasta desem sayılır mı?
8. Sildim kurtuldum

Not: az önce biri abla otur diye yer verdi ne kutlaması tövbe diyelim ^^

1-4-5 yakın arkadaşım arar
2- Sevgili ve aile yüz yüze kutlar
3- Aile ile genelde toplanırız
4-Ben hiç davet etmem ya da parti düzenlemem
5-Bahanesiyle bir pasta yeriz, e yemişken de mum üfleme olur, ben de ya tutarsa diye bir dilek tutarım
6-Hediye çevremdekilerin moduna göre, sırf almış olmak için almazlar, benim istediğim bir şey varsa bahanesiyle alırlar, kendime hiç almadım sanırım, zaten doğum günüm yılbaşından hemen sonra, küçükken tek hediye alıyorum diye üzülürdüm:) Şimdi yılbaşında birinden ya da birine hediye almayalı yıllar oldu.
7-Bu sene sanırım, uçak bileti, eskilerde vardır çok sevindiklerim ama hatırlayamadım
8- Kutluyorlar, tek tek cevap yazıyorum, hayır samimi bulmuyorum ama yazanlara özel olarak değil, çok yakın arkadaşlarımın hiç biriyle facebook üzerinden bir iletişimim yok zaten
9- Hiç bi şey olmasa da sorun olmaz
10- Önem verdiğim bir gün değil ama bazen şımarmak da zevkli olabiliyor.

cia akıllı telefon uygulamasını bir deneyin. Olmazsa tek yol savcılık.

cia'i denedim ancak bir şey çıkmadı. peki savcılıktan önce henüz denemedim, bilmiyorum ama avea'ya başvurup bir şeyler öğrenemez miyim?

İmkanı yok.

verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.

Ağır hasarın en büyük problemi şasinin oynamış olma ihtimalidir. Şasi bir kere oynadıysa ilk sağlamlığını kaybetmiş demektir. Tampon değildir ki orjinal parçayla değiştir yeni gibi olsun diyesin. İkincisi de motorun büyük zarar görmesidir. Motor zarar gördüyse 0 motor alınıp takılmadığı sürece-ki kimse bunu yapmaz, pahalı olur- sorunsuz olmasının neredeyse imkanı yoktur. Motor ince hesapların ürünüdür, öyle sanayineki ustaların tamir edebileceği birşey değildir.

Yakıt tüketimi gerçekten o ilan başlığındaki gibi mi arkadaşlar ?

o arabadan uzak dur. sigorta şirketinden alınmış diyor ki ağır kazalı araçlar sigorta şirketlerine kalır...

plakayı gizlemişler hocam hasar kaydına bakılamasın diye. daha yeni ikinci el araba bakıyordu ailem her ama her hafif hasarlı denen araba meğer ağzı burnu yamulmuş yani artık hasarsız demiyorlar da ufak hasar falan diyorlar öyle pis işler dönüyor.

edit : gerçi bir resimde görünüyor çok komik unutmuşlar sanırım. bir sms olayı var tam bilmiyorum plakayı atıyorsun o numaraya sana hasar kaydı var mı ne olmuş ne geçirmiş hepsini söylüyor. tabii sigorta veya kasko kapsamında yapılmışsa. ciddi düşündüğün arabalar için çok güzel bir kontrol yöntemi.

yıldız

Saatçi tornavidası diye geçen set işinizi fazlasıyla görür.

30 lira piyasaya göre fazla değil yalnız.

İsteğin geçmedi birkaç gün sürebilir. Tabi kısırlaştırılmamış da olabilir. Götürdüğünüz adama sorsanız?

Operasyonun ustunden aylar gecti. Henuz ulasamadik adama da ben sabirsiz burdq da sorayim dedim

Ben dün geçirdi operasyonu sandım. Muhtemelen kısırlaştırılmamış. Veterinerleri iyi seçmek lazım.

Sorduk simdi. Hormonlarin olmesi 6 ay surebilir ama kisir o dedi bakalim

siz kediyi aldığınızda dikişi var mıydı?

6 yaşında dişi kedimizi geçen sene kısırlaştırdık. hala arada bir kızışıyor. hatta kısırlaştıktan sonra çiftleşti bile 2 kediyle. bir kaç veterinere sorduk. söylenilenlere göre iki ihtimal var.

ya rahim alınırken içerde bir parça kaldı ki bu ileride tehlike yaratacak bir durum. ancak ultrasonda belli olmayabilir, tekrar ameliyat etmek gerekir dediler. onu da pek tavsiye etmediler.

ikinci ihtimal de geç kısırlaştığı için böyle arada bir kızışması normal diyorlar. her zaman kızışmıyor zaten. mesela diğer kedim bu aralar kızıştı ama büyük kızda bir sorun yok.

konu hakkında farklı bilgi alırsanız bana da haber verin lütfen.

@kedili madam, benim anlamadım da o zaten ne bi tıraş ne de dikiş izi vardı artık farklı bir yöntem mi kullanıyorlar bilemedim ama kısırlaştırdık dendiği için bir şey yapamadım başka. bauuu bauu yaptı biraz ama salmadım sokağa. sonra da gitti uyudu yani sakinleşti 1 saatte.
@jack, hayvan zaten 1 yaşında. yavruları da 3 aylık. bu ne hız yahuuuw

valla ne benim, ne bizim kliniktekilerin, ne de tanıdık veterinerlerin bildiği kadarıyla dikişsiz bi kısırlaştırma yöntemi yok ya da varsa da yaygın değil ve bilinmiyor. standart prosedür kedinin karnının sol tarafında yaklaşık 5x5 bir bölgenin traş edilmesi, deri, kas ve karın zarını geçerek yumurtalıklara ve rahme ulaşılması, bunların alınması, açılan sırayla dikilmesi şeklinde. kocaman bir kesik olmasa bile 1 ya da 2 dikiş mutlaka oluyor. tekrar bir veterinere götürüp ultrasonla baktırıp emin olun. gerekirse operasyonu yapılsın ya da tekrarlansın.

ha bir de erkek kedilere pati atması çiftleşme öncesi cilve gibi bir durumdur

Win Logo+P

(bkz: oksimoron) mu acaba?

şöyle bişey var, yazarından yola çıkarak farklı kaynaklara ulaşılabilir belki, bağımsız olarak zannediyorum ki istiklal marşı derneğinin bu konuda yazıp çizdiği bişeyler vardır mutlaka:

gizlenentarihimiz.blogspot.com.tr

Efendim bildiğim kadarıyla bu oran bilinmiyor bilinmeme sebebi de böyle bir kaydın tutulmamış olması. Gelire dayalı bir nüfus kayıt sistemi olduğu için tam nüfus bile bilinmiyor. Dolayısıyla devletin işine yaramayan okuma oranıyla ilgili bir kayıt tutulmadığı düşünülüyor. Nitekim dediğim gibi bununla ilgili hiçbir kayıt da bulunamamış. Bunun kaynağını arıyorsanız da ben yardımcı olamam o konuda.

kaynak bilmiyorum ama osmanlıdaki okuma yazma oranı aslında bu iki düşüncenin birleşimi.osmanlıda okuma yazma oranı düşüktü evet.ancak latin alfabesine geçilince osmanlı arşivi bi günde ıskartaya çıktı.o değişime ayak uydurulunamadı.

dafaiss arkadaşımızın verdigi site tam bir neo-osmanlı yazısı. beyler adam yanlı olmayan bir kayank istiyor. ben kütüphanede göz gezdiririm. bulursam kaynak ismi paylaşırım.

www.beyazportal.com

www.irfanerdogan.com

web.firat.edu.tr

www.haberturk.com

hakaretyokhakikatvar.wordpress.com

1927'de Türkiye'de okuryazarlık oranını %8.1 olarak veren sayım rakamları doğrulanmaya muhtaçtır. 1895 yılına ait Osmanlı istatistiklerinde Anadolu ve Rumeli'nde 5-10 yaş kız ve erkek İslam çocuk nüfusunun %57'si ilkokul öğrencisi gözükür (Devlet-i Aliye-i Osmaniyenin 1313 Senesine Mahsus İstatistik-i Umumisi; ayrıca bak. Soru 26). Aynı düzey eğer 1914'e kadar korunmuşsa, 1927'de 20-42 yaş kuşağı Türk nüfusunun aşağı yukarı yarısının az çok ilkokul eğitimi görmüş, dolayısıyla eski yazıyla okuryazar olması gerekir. Bu da, 1914'ten sonra eğitim sisteminin iflas etmesi ve savaş telefatı gibi etkenler hesaba katılsa bile, toplam nüfusta en az %30 civarında okuryazarlık demektir. Dolayısıyla ya Osmanlı istatistiklerinin, ya 1927 sayımının gerçekleri tahrif ettiğini kabul etmek zorundayız.
2. Resmi sayımlara göre nüfus ve okuryazar sayıları şöyledir:
Nüfus (bin) Okuryazar (bin)
1927 13,650 1,106
1935 16,157 2,453
1960 27,755 8,901
1970 35,605 16,455
İki zaman noktası arasında okuryazar oranının "kaç kat arttığı", anlamlı bir istatistik olmaktan uzaktır. Önemli olan, toplumda okuma-yazma bilmeyen insanların ne kadarının, belirli bir dönemde, okuma-yazma öğrenme ihtiyacını duymuş veya imkânını bulmuş olduklarıdır. Yukarıdaki sayılara göre (ölüm ve muhaceret faktörlerini hesaba katmazsak) 1927'de okuma-yazma bilmeyen 11,544,000 kişiden 1,347,000'i, bunu izleyen sekiz yılda okuma-yazma öğrenmişlerdir.
Normal zekâya sahip insanlar azami üç ayda okuma-yazma öğrendiklerine ve aşağı yukarı her köyde okuryazar birkaç kişi 1920'lerde bile bulunacağına göre, okuryazarlık artışı bir imkân ve organizasyon (arz) sorunundan çok bir istek ve ihtiyaç (talep) sorunu olarak görünmektedir. Dolayısıyla, 1928'i izleyen alfabe seferberliğinin uğradığı başarısızlık, "kadro yetersizliği, olanak yokluğu" vb. gerekçelerle açıklanamaz. Anlaşılan memlekette 1928 itibariyle okuryazarlık isteği ve ihtiyacı yaygın değildir.
3. 1908-1914 döneminde Türkçe İstanbul basınının günlük tirajının - kesin rakamlar bilinmemekle beraber - 100,000'in epeyce üzerinde olduğu anlaşılıyor; ayrıca dönemin taşra basını da son derece canlıdır. İstanbul ve Ankara'da yayınlanan Türkçe gazetelerin toplam tirajı 1925'te 40,000'e (bin kişide 3.2), 1928 sonunda 19,700'e (bin kişide 1.4) düşecek ve 1940'ların sonuna kadar, mutlak sayıdaki tedrici artışa rağmen, binde 4-5 düzeyini aşamayacaktır.

www.nisanyan.com


Cumhuriyetíin, Osmanlıídan devraldığı beşeri sermaye de nitelik aÁısından Áok d ̧ş ̧k seviyedeydi. Osmanlı Devletiínde okuma yazma oranı % 5-7 civarındaydı. Eğitim gˆrenler iÁinde M ̧sl ̧manların oranı gayrim ̧slimlere gˆre daha kˆt ̧ durumdaydı. XIX. y ̧zyıl sonlarında lise ˆğrencilerinin % 22ísi, ortaokul ˆğrencilerinin ̧Áte birinden azı M ̧sl ̧manlardan oluşmaktaydı. M ̧sl ̧man okullarının nitelik aÁısından diğerlerinden daha kˆt ̧ durumda olması M ̧sl ̧man T ̧rklerin eğitim alanındaki yetersizliğini daha da belirgin hale getirmekteydi.14

Oktay Yenal, Cumhuriyetíin İktisat Tarihi, T ̧rkiye Sınai Kalkınma Bankası yay., İstanbul 2001, s. 55.


Daron Acemoğlunun “Why Nations Fail” ,2012, kitabındaki şu bilgi ; “ 1460 yılında Avrupada başlamış olan Matbaa ancak 1720 yılında Istanbula gelebilmiş ve ondokuzuncu yüzyılda Hollandada %60 olan okuma yazma oranı Osmanlıda %2 seviyesinde kalmışdır. Yani Osmanlının en önemli batma nedeni eğitimsizlikdir. Bugün bile halk kütüphanelerimizdeki toplam kitap sayısının nüfusa oranı 50000/1 dir.


>>

b) Avukatlık
Osmanlı Devleti'nde, avukatlığa benzer bir işlevi gören ilk gurubu arzuhalcilerin oluşturduğu ifade edilmektedir. Okuma-yazma oranının çok düşük olması, halkın istek ve şikayetlerini resmî makamlar önünde yazılı olarak ifade etmesinin önemli bir aracı olarak arzuhalcilere duyulan ihtiyacı artırmıştı. Herkesin arzuhalcilik yapmasına izin verilmemiş, arzuhalcilik için ocaktan yetişmek ve çavuşbaşıdan ruhsatname almak gerekli kılınmıştır.16 Yani arzuhalcilik yapabilmek izne ve dolayısıyla devlet denetimine tâbi idi. Ayrıca yukarıda savcıların bazı görevlerini yaptığı ifade edilen muhzırlara da, davaların kişiler adına takibi için vekâlet verilmeye başlandı. Benzer şekilde alış-veriş dolayısıyla kadılarla tanışıklığı olan mahalle bakkalları da dava takibi için tercih edilen bir gurup oldu.17
12 Bu Nizamnamc'nin Divan-ı Temyiz'e ilişkin bölümündeki 19. maddesinde "...işbu mecliste umur-i hukukiyye ve kanuniyyeye vâkıf taraf-ı devletten mansup bir memur-i mahsus bulunacaktır" ibaresi yer aldı. Bkz.,Üçok, Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi.... s.46.
" Üçok. Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi...,s.46; Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye'de Benimsenmesi, s.105-106.
l4DüsturI,C.4.s.235 vd.
l5Düsturl.C.4,s.l31 vd.
16 Ali Haydar Özkent, Avukatın Kitabı. İstanbul 1940.s.46-49; Fahrettin Tanju, Avukatlık ve Vekâlet. Adana 1954.s.5-7.

>>

dergiler.ankara.edu.tr

>>

1928 yılı sonuna doğru gerçekleşen Harf İnkılâbı’nın iktisadi açıklamasını Kazganlar birlikte yaparlar. Onların düşüncesine göre yazı değişmiştir, ama tek başına bu değişiklik Türkiye’de kısa zamanda okuma yazma öğrenilmesine yol açmayacaktır. Çünkü Kazganlar’ın hesabına göre herkes okuma yazma öğrenmek için kaleme ve kağıda sarılsa ülkede yeterince kalem ve kağıt bulmak olanaksızdır.21 Eğitim istatistiklerine göz atınca karşılaştığımız manzara da Kazganlar’ı destekler niteliktedir. 1927-1928 öğretim yılında Türkiye’de ilk öğretimde 6.000 dolaylarında anaokulu ve ilkokul, 12.000 civarında bu okulların öğretmeni ve 430.000 civarında öğrencisi vardır.22 Okuma yazma bilenlerin oranı İstanbul’da %40’ın, İzmir’de %20’nin altında, Türkiye genelinde de %10’un altındadır. Siyasi irade harf devrimini başarıyor, entelektüel tartışmalar bu gelişme etrafında gelişiyor. Oysa harfler değişince problem de değişmiş, bu hareketin finansmanı yeni bir problem olarak karşımıza çıkmıştır.

kaynak: www.isl.itu.edu.tr

sorunuza yanıt değil belki ama eski yazı okumak pek de kolay bir iş olmadığı için dönemin münevverlerinin ermeni alfabesi öğrenip bu yazıyla yazılmış türkçe metinleri okuduklarına dair güzel bir yazı:

www.agos.com.tr

ha bir de meraklısına bir not daha: latin alfabesine geçiş, abdülaziz ve ii. abdülhamid'in uygulamaya koymayı düşündüğü bir şeydi. azeriler bizden önce davrandılar ve önce onlar latin alfabesine geçtiler.

edit: compadrito'nun uyarısı üzerine fark ettim. agos.com.tr sitesini yenilemey almışlar. bu yüzden link şu anda açılmayabilir. sitenin yeniden yapım süreci bitince bir daha denemenizi öneririm. eğer yine açılmazsa, bana mesaj atın, ben bulmaya çalışırım ilgili makaleyi.

www.wetransfer.com

microsoft skydrive. bilmem kaç GB

Mozbackup kullanarak sık kullanılanların, eklentilerin, şifrelerin vb. şeylerin yedeğini alıp yeni kuruluma aktarabilirsin..

mozbackup.jasnapaka.com

C:\Users\schizophrenia\AppData\Roaming\Mozilla\Firefox\Profiles\xxxxxxx.default\bookmarkbackups buradan

Firefox simgesine Shift tuşuna basılı olarak tıklarsanız güvenli modda açılır. Muhtemelen bu durumda sorunsuz açılacaktır. Daha sonra yedek de yapabilirsiniz ve hatta firefoxu silmeden ilk günkü haline getirebilirsiniz.

olur.

3 kredi kartı kullanarak cep telefonu almıştı oda arkadaşım.

Fiziksel mağazalarda her türlü kombinasyon olur. İnternet mağazasında olmaz ama.

sen paradan haber ver. bi kısmını nakit, gerisini 2-3 kartla da ödersin.

bizim sülalede deli gibi çay içilir, hiç duymadım öyle bi sorun. sen bi doktora git.

çok çay içince bana da oluyor benzer durum

Çay idrar sökücüdür tuvalete götürür. Bana özellikle soğuk içtiğim zaman olur. Çay sıcacıkken içince çok fazla etkilemez.

siyah çay da dahil, bitki çaylarının hemen hepsi az veya çok idrar söktürücüdür. yani sık idrara çıkmanız normal. zaten bu yüzden bol sıvı yerine bol su için diye önerirler. çay, kola, kahve, meşrubat hep idrar söktürdüğü için su kaybettirir.

Simgesini kaldırmış olabilirler.

edit: Şimdi baktım duruyormuş simge.

Bunu kullanıyorum memnunum: addons.mozilla.org

tr.savefrom.net Bu da fena değil gibi

Aşırı köpüklenip düzgün durulanmaz muhtemelen.

evet var.

sabun tam olarak erimiyor (çözünmüyor) suda, koyduğundan biraz daha küçük olarak geri çıkıyor.

mamafih, bunun yerine sabunu rendeleyip koyarsan herhangi bir sıkıntı olmuyor.

p.s. ben yıllardır sabun ile çamaşır yıkaayan insanım (makinada) hiç fazla köpük şikayetim olmadı.

Sabun en az 50 derece saniyorum eriyebiliyor kendi kendine. Rendeleyip sicak suda biraz bekletip camasir makinasinin deterjan haznesine koyabilirsiniz. Fazla kopuk olusmaz ortalama 50-70 gr sabun kullanirsaniz. Sabunlariniz renkli ise camasirlari boyayabilir.
Haznesine demeniz yeterli olurdu bu arada, hazne kismi kulaga cok hos gelmiyor.

biz tülleri yıkarken koyuyoruz makinaya. bütün evin tülleri yıkandığında bile bitmiyor o sabun. hem daha beyaz çıkıyor, hem de mis gibi kokuyorlar. durulamaya geçmeden önce çıkarın sabunu veya yıkama bittikten sonra çıkarıp, ekstra durulama yapın. güzel kokulu sabun kullanın. kullanacağınız sabun, beyazlarda mutlaka renksiz veya beyaz olsun.

www.bitmeyenkartus.com.tr
300 tl wifisi de dahil. bilmem kaç bin sayfa basan mürekkebi de içinde.

bi arkadaş da mx 515 i önermişti onun için bi fikrin var mı ??

bitmeyen kartuşlu falan alacaksan canon alma sıkıntı çıkartıyor. 5 tanesini çöpe attım, hep aynı nedenle. Bunun yanında epson 1,5 yıldır çalışıyor.

Sorun çıkartma riskini göze alabiliyorsanız bitmeyen kartuşlu alabilirsiniz ama ben onlarla uğraşamam, tak deyince yazacak tuk deyince tarayacak derseniz hiç o işlere girmeyin. Dikkat etmeniz gereken en büyük şey kartuş/toner fiyatı. İcabında alırken 100 lira fazla verirsiniz ama kartuş parası onu 4-5 ayda çıkartır kâra bile geçirir.

yani şöyle söyliyim bu konu hakkındaki bilgim sıfır :)o nedenle sorun çıkarmayacak olan seçenekler tercihim tabii ki. onlarca seçenek onlarca marka var. dediğim gibi belirli modeller belirtirseniz çok sevinirim.
bitmeyen kartuş olması şart değil. hani 3 ayda alacağım çıktı, fotokopi sayısı 150-200 ü bulur bulmaz. 3 sayfalık fotokopi için yarım saat beklemekten ya da okula 1 saat önce gitmekten sıkıldığım, yer yer bilg başında okumalarımı yapmaktansa koltuga geçip okumak, altını çizme de kolaylık olsun diye alınan bi ürün olacak.

515 de olabilir. sonuçta montajı düzgün yapıldıktan sonra bitmeyen kartuş iyidir. siz bıdı bıdı edenlere bakmayın benim de ilk bitmeyen kartuş tecrübem kötüydü. sonra düzgün montaj yapan birilerini buldum sorunsuz kullanıyorum.
canon un nesi sıkıntı çıkarıyormuş bilmiyorum bende de canon mevcut üçüncü senesine giriyor. bitmeyen kartuşçular da bunu öneriyor ve takıyorlar.
epson da alabilirsin o da iyidir ama canon kötüdür demek yanlış.
kolay dolan kartuş diye bir olay daha var ona da bakabilirsiniz. benim bir sonraki alacağım yazıcı öyle bir şey olacak sanıyorum. bitmeyen kartuş güzel de çok yer kaplıyor.

aylık bol bol çıktı alan birisiyim ve canon bitmeyen kartuşların özellikle tank dolumlu olanlarının siyah kartuş ucu çok geçmeden bozuluyor. bu daha çok canonların besleme sistemlerinin buna uygun olmaması ile alakalı birşey.

ancak epsonların, kolay dolan kartuşları da
www.goprint.com.tr

kendinden orijinal tanklı modelleri de ne kartuş tanımama ne de kartuş kafası bozulma gibi sorunlarla uğraştırmadı.

son 1 - 1,5 yılda şimdi baktım 6 inkjet 2 de lazerjet yazıcı almışım.

lazer de hiç birisi eski mf serisi canon un yerini tutmadı brother da hp de dolum toner yüzünden sorun çıkardı ama canon hala taş gibi

inkjet de ise 5 canon attım orjinal tanklı epson hala devam ediyor. baştan pahalı gibi gelse de farkı çıkartıyor.

bu arada evde de dolan kartuş kullanıyorum, 2 ayda 1 top kağıt bitiyor daha 2 yıl önce aldığım dolan kartuşlar ve şu iki mürekkep setini kullanıyorum hala.

www.goprint.com.tr
www.goprint.com.tr

ne kuruma var ne başka birşey.

senin söylediğin sayıdaki çıktı için de tanklı bir ürün almana gerek yok. dolan kartuş da işini çözer bu nedenle çok fonksiyonlu bir ürün alacaksan

www.goprint.com.tr

sadece yazıcı istiyorsan şunu
www.goprint.com.tr

öneririm.

bu arada elimin altında olduğu için bu siteden yazdım, diğer benzer sitelerde de aynı ürünleri bulabilirsin ben evde bx305FW kullanıyorum ama artık o satılmıyor sanırım göremedim.

tek tecrübem epson xp700 ve kolay dolan kartuş.

kartuşları 3-4 kez tekrar doldurdum, hiç bir sıkıntı çıkarmadı şimdilik.

Dolar, euro almış başını gidiyor aynı fiyata üst modeli alabileceğinin garantisi yok şuan. Tv benim için elzem ihtiyaç dersen şimdi al. Olsa da olur olmasa da dersen bekle yeni seri geldiğinde inanılmaz düşeş bir alet düşerse al. Bunun riski çok ama onu da belirteyim.

Silika kum vermiş sanırım. İdrari temizlemeyeceksiniz. Sadece büyük parçaları atıp kumu karıştıracaksınız. Kum iyice sarardığı zaman da komple yenisini koyacaksınız.

@onexey peki o sertleşenlerin bi adı türü cinsi var mıdır?

Topaklaşan kedi kumu. Ben Akkum marka kullanıyordum.

@onexey teşekkürler :)

Bentonit kum sizin sorduğunuz, topaklanan kum diye sorarsınız.

Silika da kullanmayın hem zaten, zararlı.

Açıkçası benim de ellerim sular seller gibidir. apple'larda daha hiç sorun yaşamadım. Ama eskiden lg crystal vardı onu zerre kullanamazdım. Benim önerim kaliteli ürünler kullanmanız. Eğer buna rağmen sorun yaşıyorsanız da verecek cevabım yok.

dokunmatik ekran için ekranın duyarlı olduğu kalemler olabilir belki. satılıyor diye biliyorum.

ısıdan algılıyor.telefonu elini dokunmadan sallayabilirsin soğuması için ya da üflersin.ordaki henüz soğumamış sıcak teri algılıyor dokunmatik o an.

kapasitif dokunmatik ekranlar adı üstünde kapasitansı algılar, insan derisinin kapasitansına göre ayarlanmıştır, yani dokununca dokunulan yer bir kapasitör(namı diğer kondansatör) gibi davranır ve dokunmatik onu algılar, eh ter de haliyle insan salgısı ve benzer kapasitansa sahip ancak deri ile aynı değil, iyi kalibre edilmemiş ise algılayıcı algılama sorunu yaratabilir.
dokunmatik ekran kalemi en mantıklı çözüm gibi görünüyor. dokunmatik eldivenler o kadar hassas değil, çok kullanışlı olmuyor.

hoca da okuyabilir asistan da. hocanin insiyatifine kalmis. ama genelde hoca bi cevap kagidi cikartir, asistanlar da ona gore kagitlari degerlendirir.

benim asistan bir arkadaşım var. PDR bölümünde. anahtar kelimelere bakıyorum, yazmışsa tam puan verip geçiyorum demişti.

dersin asistanı varsa büyük ihtimal kağıtları o okuyordur.
bazı kelimelerin bire bir istendiği doğru, ama bunlar rastgele kelimeler değil daha çok derste işlenen temel kavramlardır. o kavramları kağıtta görmek isterler.

çok kötü geldiyse asistan okumuştur.

Kaliteli hoca kendi okur kimseye güvenmez, işini de yıkmaz asistana ama amcaoğlunu torpille akademisyen yapan hocalar asistana okutur.

normalde sorumluluk hocaya aittir.

fakat soruları asistana hazırlatan bir hoca sınavı da ona okutabilir.

Sınav okunurken isterseniz 938475395 sayfa yazı yazın önemli olan soruya doğru cevabı vermektir. nicelik önemsiz.

örnek vereyim:

bir dersin sorusunda bir öğrenci kazılan toprağın hacmini hesaplıyor ve negatif buluyor. Bayağı bildiğin hesaplar yapmış uzun uzun. tabii ki hiç puan alamadı. Kazı toprağının hacminin negatif olamayacağını bilmesi lazım 3. sınıf bir üniversite öğrencisinin.

bir başka örnek. binada oturmayı 145 metre bulan biri vardı ben lisanstayken. bina 5 katlı en fazla 15-18 metre arası bir yüksekliği vardır. 145 metre oturma bulmak bunu da doğru cevap budur diye cevap kağıdına yazmak o konuda hiçbir şey bilmediğinizi gösterir dolayısıyla hiç puan alamazsınız.


hocalar (eğer çok kıl değilse) genelde sınav kağıtlarını gösterirler gidip sorarsanız. şimdiye kadarki tecrübelerime dayanarak diyebilirim ki gelen öğrencilerin %95'i " ama ben bunu böyle yapmamıştım" diyor. sanki ben oturup yeni baştan yazıyorum cevap kağıtlarını.

çok absürd cevaptan kasıtınızı ise anlamadım.

Egitim sisteminin sorunlari yalnizca sinavdan dusuk aldiginda aklina geliyorsa ogrencinin, o ogrencinin tayyipten ne farki olur.

Hoca Nasil isterse oyle okur, not verir. Hocanin karakterine gore degisir

Değişir. Hocasına göre hepsini kendi de okuyabilir, hepsini asistana da verebilir. Soruyu kendi hazırladıysa kendi okuyabilir, asistan hazırladıysa ona da okutabilir.

ben hocayım kardeşim,
kağıtlarımı (test ve klasik) kendim okurum. testleri makinede 1-2 defa okutmaya kalktım hatalı okudu makine. öğrenci hakkından tırsan bir insan olduğumdan testleri de elimde kendim okuyorum.
cevap anahtarlarımı genelde twitterdan yayınlarım. bunun dışında kağıdını kontrol etmek isteyene hayır demem. oturur kontrol ederim. bu şekilde hata yaptığım 1-2 öğrencinin notunun yükseldiğine şahit oldum. cevap anahtarı talebin reddedilemez. ancak dilekçe ver diyerek yokuşa sürülebilir. endişe edeceğin bir durum yoksa (hoca vicdanlı ve takmayacak bir tipse) zaten sana anahtarı verir. ancak diğeri dilekçe de versen işi daima yokuşa sürer diye düşünüyorum.
absürd yanıtlardan iyi not verdiğim olmadı. ama sınavda artislik yapıp da (örneğin yerini değiştirmeye çalıştığım ama değiştirmemek için direnen gibi) dersimden iyi bir notla geçeni bilirim. bu nedenle ne kimseye kafa takarım ne de öyle Einstein buraya gelmiş diye ellerimi çırparım. neticede herkesi aynı sorulara verilen aynı veya benzer yanıtlardan test etmek zorunluluğu var. risk budur gibi bir yanıta ise, zaten soru müsait olduğundan verilecek yanıta göre puanlaman mümkün olabilir. ama ben bunu yapmam nesnelliği bozabilir kaygısı taşırım.
asistanlar cevap kağıtlarını iki türlü değerlendirir. misal benim eski asistanım başka bir hocanı kağıtlarını okurken, hoca buna cevap anahtarı hazırlatıyor sorularına göre. sonra cevap anahtarını kontrol ediyor. onay verdiğinde asistan o kağıt üzerinden okuma yapıyor. bu durum genelde inisiyatife biraz daha açık olabiliyor.
bir de hoca kendisi kağıdı hazırlar ve asistana verebilir. bu durumda asistan sadece elindeki şablona göre değerlendirme yapar.
çok istisnai olarak saldım çayıracı hocalar, asistana sınav soruları dahil olmak üzere her işi yıkar. asistan da kafasına göre soru, cevap her işi yapar. ha sorsan, asistanı yetiştirmek için felan yapılır bu işler. ama asistan yayın çıkarmakla mükellef değildir düşüncesi egemen. bir yayın çıkacak olsa da hoca ilk isim olur vs. koy g.tüne türk akademisinin diycem de demiyeyim. bol şans...

Sorun sınavdan düşük almakta değil, yanlış cevap vermişsem iyi bir puan almayı beklemiyorum, ki hukuk okuyorum şu dönemde hukukun nasıl ayaklar altına alındığı aşikar.

beni bu soruyu sormaya iten sınavımız ise, pratik yapılan bir sınavdı pratik sınavda olaya konu olan hukuki sorunu tanımlarsın, şartlarını ve çeşitli olasılıklarını yazarsın, olasıklıkları değerlendirip olayı çözümlersin bu şekilde cevaplamamıza rağmen sınava giren öğrencilerden yarısı kaldı sonra söylentiler başlatı şu şu asistan okumuş notu çok kıtmış bıdı bıdıları bizse cevap anahtarı istediğimizde geçiştirildi hatta bir hoca gelip 'kalabilirsinz kaldınız diye asistanı niçin meşgul ediyorsunuz, bizim zamanımızda daha çok kalan vardı' diyerek tabiri caizse bizi koydu. Oysa yalnızca bütünlemeye girmeden önce cevap anahtarını görmek istemiştik ki aynı hataları yapmayalım

Absürt cevaptan kastım risk budur gibi cevaplardı, absürt yalnış bir tabir olmuş ama yaratıcı desem olmazdı.

o zaman tekrar söyleyelim. liselerde, milli egitimde, her ne kadar pratikte uygulanmiyorsa da, ögretmenlerin bir cevap kagidi hazirlamasi ve müfettis istediginde getirip göstermesi zorunlulugu vardir. ama üniversitede böyle bir olay yok. sinav kagidini ve cevap anahtarini görmek istediginde, bunun tek resmi yolu, bölüm baskanligina dilekce vererek kagidin gösterilmesini ve incelenmesini istemektir. bölüm baskanligi ve dekanlik bir degerlendirme kurulu belirler ve sinavi yapan hocadan degerlendirme kriterlerini bildirmesini ister. eger sayisal bir ders ise iş kolay ama sözel derslerin sinavlarinda, hoca sadece genel cerceveyi muglak bir bicimde belirtmekle yetinir. su su su noktalara deginiyor olmasi yeterlidir der ve takdir hakkini kullandigini bildirir. bu takdir hakki, öyle bir haktir ki, karsidakilar, o zaman bize bok yemek düser diyerek hocayi hakli bulur.

işte üniversite böyle bir yerdir.

"3- Hafta sonu gidip bostanın tüm işi 5 kişilik ekip tarafından halledilecek. " Burası hariç geri kalan tüm kısımlar olası gözüküyor. Ama 5 kişinin haftasonunu sürekli oraya bağlaması olayı hikaye. Hele ki bu kişiler başka işte çalışıyorsa-ki sadece haftasonu gitmelerinden öyle anlaşılıyor- belki en başta düzenli yapılır ama sonra fire verilmeye başlanır.

Satma kısmı önemli, insanlara güven vermeniz lazım. Haftalık kutularınız olmalı mesela düzenli gönderecek ve aynı şekilde devamlı müşterilerle ilgilenecek temsilci falan gibi. Hızlı karga vs vs. Tabii pazarda satmayı düşünüyorsanız geçerli değil bunlar, internet üzerinden satış diye düşündüm.

ağa organik tarım için çeşitli şartlar var. sanayi merkezlerine uzaklık, tarlaların bikaç sene ekim yapılmadan dinlendirilerek temizlenmesi vb. bunları da düşünün.

Sindii, benzerini yapanlara gordugum su

Su var mi hocam su, cok muhim, baya fosur fosur su olmasi lazim yakinda. Tasima isi ile olmuyor bilin

Bir de, bir haftasonu gidilmesin hiyarlar kabak oluyor sogsnlar erkek veriyor, sonra o hafta senden mal bekleyenlerin gozunden dusuyorsun.

Bir de hocam boyle hafiften koylu cocugu degilseniz hevesinizi kirmiym tabi de zor.
O baska bir bilgi birikimi.


Ama herseye ragmen super desarj eden bir ugras. Cok seversiniz baslayinca

sözü tam hatırlamıyorum ama özetle şöyleydi "topraktan kilometrelerce uzaktaysanız ve sabanınız kaleminizse çiftçilik size güzel gelebilir" vs vs vs.

şimdi çiftçi biri olarak artıları eksileri yazayım;

500 m2 yer kiraladın, telle çevirdin (şart), öncelikle arazi çok küçük yani hem 5 kişiye yetecek hem de daha fazla insan faydalanacak vs...

sulamak için suya ihtiyacınız olacak, kuyu mu kazacaksınız 500 m2 yer için, onun da ektra masrafı olacak,
her hafta sonu 5 kişi gitmeye gerek yok, 2-2 gruplar halinde gitseniz hem zaman anlamında hem de iş anlamında daha verimli olur,

biz topraktan zevk alırız vs derseniz elektriğimizi alsın taze taze ürünümüz vs olsun süper ama 500 m2 için her konuda şu sıkıntı olacak;

mesela toprağı mı sürdüreceksin ya da 500 m2 diye bel küreği alıp kendiniz mi kazacaksınız, gübreyi ne yapacaksınız, yani mesela birinden hayvan gübresi mi alacaksınız orada yaşamadığınız için bunlarla uğraşacak birisinin olması gerekecek sürekli, bir de bu işten maddi bir beklenti olmasın masrafınızı karşılama anlamında, üretmek kolay satmak zordur.Keyif için yapın hobi bahçesi gibi.

@onexey ; fire olabileceğini ben de düşünüyorum. açıkçası katılmak isteyen kişi sayısı şuanda bile daha fazla ama yapabilecek, en az 5 senedir tanıdığım insanlar hepsi. sürekli halde aksatmadıkça sorun olmaz gibi. arada gelmeyenleri de telafi ederiz artık. teşekkürler.

@whooise; internetten satış gibi birşey düşünmüyoruz. çevremize eşimize dostumuza satacağız. zaten 500 m2'den alacağımız ürün neticede. Pazar dahi gerkemeyebilir.teşekkürler.

@pisekar ; o konuda hiç bilgim yok açıkçası ama bakınacağım. çok teşekkürler.

@ cecilia ; su olan yeri seçeceğiz elbette, çatalca'da bildiğim kadarıyla su sorunu pek yok, gerekirse hazırda su olan bir yerin dibine bakarız. dediğim gibi henüz tarla yerini belirlemedik. teşekkürler.

@senbanabakma; çiftçilik çok yapmasam da köylü çocuğuyum hocam:) 18 yaşına kadar köyde yaşadım. zorluklarını vs iyi bilirim. ama 500 m2 5 kişiyi öyle aşırı yormaz sanırım. yoracağı kısmı da biz göze aldık açıkçası. 5 kişi konusunda aynı senin gibi düşünüyoruz. gerekirse dönüşümlü, herkesin işine uygun bir planlama yapılacak. 2-3 gibi.

maddi bir beklentimiz ise yok. masrafımızı çıkarsak yeter. fazlası olursa da ücretsiz ihtiyaç sahibine,eşe dosta vereceğiz. teşekkürler.

öncelikli olarak ;
1-500m2 5 kişi için diyorsanız küçük bir arsa,bu arsa da yetiştireceğiniz sebze hem kendiniz için yemeye hem de masrafları çıkarmak için kullanmaya yetmez.

2-en önemli unsur su su olmadan hiçbirşey olmaz,o yüzden yer seçimi iyi yapılmalı,kuyu suyu olan veya dere/akar yakınlarında biryer tercih edilmeli ki yazın sulama işi için yeterli su bulunabilsin,birde su deposu olursa sulama işi daha rahat olur,suyun bol oldugu zaman doldurursun az olduğu zamanlarda depodan kullanırsın.

3-sebze fiyatları mevsimin de genelde düşüktür bu yüzden satayım da giderleri falan çıkarayım demen zor olur,bir nevi hobi olarak yapılabilir.

4-bir de bahçenin dikime hazırlanma işi var,bellenmesi,gübrelenmesi,karık açılması v.b bunu 500m2 arsa için kendiniz de 4-5 kişi toplanıp bir hafta sonu yapabilirsiniz,onun haricinde her seferinde 5 kişi gitmeye gerek yok.

@sealth

1- Çatalca özeliyle ilgili mi konuşuyorsun verimlilik olarak? 500 m2 arsa ekstra birşey yapmadan standart bakımla bahsettiğim ürünler açısından rahatlıkla hem de çok çok rahatlıkla karşılar.

2- Su konusunda arazi konumunu dikkate alacağız.

3- Gelir amacımız yok, masrafımız çıksın yeter.

4- Haklısın bu konuda, dönüşümlü uğrayıp işleri halledeceğiz.

Teşekkürler.

ben de yaklaşık 9 sene 130-140 m2 bahçeli müstakil bir evde oturmuştum. komşu teyzemin yardımlarıyla ekme dikme işlerini biraz öğrendim.

en önemli hususlardan biri su. suya kolayca ve her daim erişim mümkün olabilirse çok iyi olur. bazen gün aşırı sulama yapmak gerekecek. bu da bakım için anlaşacağınız kişinin iş yükünün aslında öngördüğünüzden daha fazla olabileceği anlamına geliyor. gerçi bazı teknikler var otomatik sulama konusunda, ama maliyeti bayağı yükseltir gibi geliyor.

küçük kapalı bir klube yapılabilir. yağmur veya soğuktan korunmak için işe yarayacaktır. ayrıca bir iki ufak mutfak araç gereci, menemen tavası, pilli radyo gibi :)

alınacak mahsülle ilgili örnek olması için benim bahçenin mahsülünü anlatayım.
çok profesyonel olmayacak bir karık sistemim vardı, domates, salatalık, biber ağırlıklı ekim yapmıştım. bir tek domatesi kış için püre haline getirip 10-15 kavanoz yapabilmiştim. diğer geri kalanlar herhalde ancak iki kişiye yetecek düzeydeydi. sizin arazi benimkinin 3-4 misli; yani tahmin ettiğiniz kadar mahsül alamayabilirsiniz. sonra kavga çıkmasın :) o yüzden bence satmayla filan ilgilenmeyin ilk etapta.

@puc, çok teşekkürler üstad. verim konusu sanırım toprağa vs göre değişecek ama ben sivas'ta yani çok da mevsimi uygun olmayan bir yerde. 50 m2'lik domates bostanından, 100 kg civarında domates aldım. geçen sene yazın hem de.. bu işte bir sıkıntı var:)

ailem de rençperlik işi ile uğraşan insanlar var bizim de izmitte,gerede de bir sürü bahçe,bostan var,verim işi senden çok hava,iklim ve çevre şartlarına bağlı, birşey ekersin,dolu yağabilir,don olabilir emeğin boşa gider,yaz çok kurak geçer sulama sıkıntısı olur dediğim gibi en önemli şey su,bir de sen tohumları,fideleri ektin v.s sen bitmesini büyümesini bekliyorsun ancak bazı böcekler tohumları yemiş olabilir,ektiğin fidelerin köklerini kesmiş olabilir bunlar hep verimi, alacağın ürünü etkileyen şeyler bunlardan bahsetmiştim.

bir önemli nokta da her sebze meyve her toprakta yetişmez,ekim yapacağın toprağa göre bir incelemen gerekir.genel olarak o yörede ne yetişiyor,hangi ürün daha iyi büyüyor gibisinden.

çok iyiymiş yahu. ben biraz rahatıma düşkündüm, karıkları aralarında rahat gezinecek şekilde açmıştım. domates fidelerini de biraz bussiness sınıfı gibi yerleştirmiştim :)

@sealth; çok haklısın üstad o konularda. artık ya bereket diye elimizi açacağız o konularda:)

@puc ; bakalım hocam beklentim yüksek, güzel bir iş çıkacak gibi.

evernote,

çünkü application'u bile var. asdgg

Evernote. Her Os'e applikasyonu var ve bayagi kullanisli.

Onenote, çünkü daha kullanışlı ve özelleştirilebilir. Daha sade, ücretsiz kullanıcının tek mesaj boyutu sınırı bu daha fazlası için premium üyelik al demiyor.

karşılaştırma için yazmıyorum ama onenote'un da uygulaması var ios'da.

ikisini de kullanan biri olarak;

onenote. evernote ucretli bir kere.

office i sanırım herkes crack li kullandığından onenote ücretsiz gibi bir algı oluşmuş :)

@maden suyu
Vallahi resmen öyle düşünüyordum ben de :)

Benimki şuan skydrive üzerinden senkronlu ve boyutu 305mb. Günlü hatırlamam gereken şeylerden kitap alıntılarına kadar herşeyi ona kaydediyorum. Üstelik hızlı not kısayolu benim inanılmaz işime yarıyor.

(bkz: keynote nf)

code.google.com

Ücreti bilmiyorum ama peşin ödemek zorunda olmadığınızı biliyorum. Sanırım senet imzalayabiliyorsunuz, daha sonra elde para olunca ödeyebiliyorsunuz veya belki de sigorta başlayınca o ücret de iptal oluyordur. Orada detaylıca söylerler.

10-15 arası muayene parası olur. kan testi dediğin şey sadece hemogram ve temel biyokimyasal tetkik ise 30 lira civarı da onlar olur.

hepsi tahmin, kesinliği yok.

Yok.

ben çareyi gelen maillerin en altındaki yerlere tıklayarak buldum. mailin en altında ing. ya da türkçe bu bildirimleri almak istemiyorsanız buraya tıklayın gibisinden bir satır yazı oluyor. ona basınca da ayrı bir sayfaya yönlendirilip bildirim listesinden çıkarıldınız iletisi görüyorsun. eskisi gibi tertemiz olmuyor ama %90 temizleniyor.

en eski mail adresim böyle, spamden geçilmiyor. gerçekten çöp olanlardan kurtuluş yok sanırım, onlar zaten spam kutusuna düşüyorlar. ama inbox'a düşenler için maillerin içine tek tek girip bülten aboneliğinden ayrıla ayrıla baya bir adam ettim.

Tek tek engellemen gerek. Ben oyle yapiyorum. Her mail servisinin engelleme hizmeti var.

mail içinde "unsubscribe" ya da "listeden çık" ifadelerini aratıp bu mailleri silecek bir filtre yazabilirsiniz.

Bende böyle bir durum yok. Sebebini bilemiyorum.

Değişmiyor.

ne malmış şu ayfon, iyi ki sattım kurtuldum

maalesef değiştirilmiyor. istediğin aralıklı birden fazla alarm kurabilirsin.

farklı bir alarm uygulaması da mı yüklenmiyor, yüklense bile onda da mı ayarlanmıyor?

Büyütülür neden olmasın. Ama müteahhitlik kısmı için, inşaatta amelelerle muhattap olacağınızı ve mühendislik öğrencileri dahil dünyanın en abazan kesimlerinden biri olduklarını hatırlatmak isterim.

Emlakcilik oluyor soyledigin is gayet yapabilirsin.

alıp satmadan kastın ev alıp satmaksa o biraz daha emlağa giriyor. ben yapar satarım dersen müteahhitlik oluyor ve çok kolay değildir özellikle bir kadın için. bazen riskli bile oluyor, kavgası gürültüsü eksik olmaz.

edit: kesinlikle kar elde edersin. ama araba alman gerekir, bu çok önemli bir detay. o evleri satmak istiyorsan altındaki arabayla bütçeni belli edeceksin.

Eğer direkt olarak alıp satacaksanız o müteahhitlik değil emlakçılık oluyor.

Ha alıp, tadilat yaptırıp, yüksek fiyatla satacaksanız, tabi ki yapabilirsiniz. "Ek iş" olarak böyle şeyler yapan kadınlar biliyorum.

Istedikten sonra yapsatci da olursun alsatci da.kesinlikle iyi bildigin bir bolge olmali.bir kac ay sonra ne olacagini ongorebilmelisin,ancak soyle bir durum var.aldigin emlagi evvelden 4 yildi simdi sanirim 5 yil oldu elinde tutmadan satarsan gelir vergisi odemen gerekecek,maliye bu konuda fenadir once arayip sormaz alim satimin uzerinden 5 yil gecince sana tebligat gonderir.faiziyle beraber ode diye.yil icinde birden fazla alim satim yaparsan direk cagirirlar maliyeye.kotu olanda su olur.sen evi 50000 lira gosterirsin rayici budur tapuda kabul eder az vergi odersin.adam gelir senden krediyle 100000 e alir evi.tapu kaydinida bu sekilde girer sen bu durumda aradaki 50000 i kazandi kabul edilirsin.gocersin alimallah

Aynen bunu excel'e yazın. Sonra hepsini seçip sağ alttan tutup çekin.

en üstteki hcreye yaz 14.03.2014 diye. sonra hücreyi tut çek. sonra da dolgu. sonra da seriler.

office.microsoft.com

@onexey Ya iyi de ben sıralı istiyorum sürekli 14-15 istemiyorum ki. Senin söylediğini yapınca böyle oluyor: i.imgur.com

@vfgerty onu ben de biliyorum yahu çift gitmeyince sorun olmuyor ama aynı tarihi iki kez üst üste isteyince sorun oluyor :)

Ben de bilmem pek excel'i ama şöyle olur sanırım.
14.03.2014 yaz başta ve tutmaçla istediğin kadar çek.
sonra o satırları kopyala aynı sütuna yapıştır, eskilerinin altına.
sonra da veri bölümünden sırala yap 2'li 2'li olacaktır böylece.

edit: ben dediğim gibi yaptım.
imgur.com
bu şekilde oldu siz de böyle istiyordunuz sanırım.

ill hücre A1 olsun. ona tarihi yaz. ikinci hücre yani A2, =A1 sonra sağdan tut çek aşağıya

ilk hücreye (A1'e) 14.03.2014 yaz
alttaki hücreye =A1
onun altındaki hücreye =A2+1 yaz.

sonra A2 ve A3'teki iki hücreyi seçip kopyala ve aşağıya istediğin yere kadar yapıştır. ya da A2 ve A3'ü birlikte seçip kenarından aşağıya doğru çek.

@douchebag

Teşekkür ederim ama a2'ye =a1 yazınca a3 satırına geçemiyorum neden acaba?

@peh Senin dediğin gibi yapıyorum ama veri bölümünde 3 çeşit sıralama var hepsini denedim yine de istediğim sonucu alamadım maalesef.

neden a3 satırına geçemediğini bilmiyorum. scroll lock mu açık?

şöyle yapman gerekiyor, tam olarak.

i.imgur.com

@douchebag Super anlatmışsın ama sanırım ben zoho'daki excel'i kullandığım için tam randıman alamıyorum. Tüm adımları doğru uygulamama rağmen hepsi 14.03.2014 oluyor anlamadığım bir şekilde.

çok acil değilse, akşam teamviewer ile bilgisayarına bağlanıp yapabilirim istersen. şimdi işyerindeyim.

Valla mantığı kavrasam yeter, denemeye devam ediyorum :D Seni uğraştırmayayım.

8den sonra ümidini kati olarak kes.

Gelmedi

pztsi öğlene kadar yanılmıyorsam bedava, onun dışında geceleri bedava oluyor bazen.

Bir zamanlar akıllı telefon uygulamalarından verilen siparişler de bedavaydı.

Sadece ilk iki bölümü izle diyim. Kitaplarını da okudum, filmi de izledim. Ama dizi başka.

bildiğimiz sherlock homes ama günümüzde geçiyor. ingiliz cool'luğu var. bulmacalar, detaylar, sosyopat ana karakter vs.. house gibi biraz.

valla ben sinema versiyonunun hayranı olarak hiç sıcak bakmamıştım. eski sevgilim çok ısrar etmişti izle diye. bir gün oturdum izledim. ilk başta karakterlere ısınamıyorsun. sonuçta gözler robert downey jr. dan sonra daha iyi birilerini bekliyor. aynı şey jude law için de geçerli.

ama sonra alışıyorsun. kısa sürede hem de. sevdiriyor. konu iyi. çekim iyi. imdb 9.1 zaten. fazla söze gerek yok.

Çok iyi. Bildiğimiz Sherlock Holmes'ü tam yansıtıyor işte. Olayların günümüzde geçmesi diziyi daha ilginç kılıyor.

kesinlikle izle. sherlock bugün yaşasaydı nasıl olur sorusunun cevabını, teknolojiyi nasıl kullanacağını katmıştır. robert downey jr ile benedict cumberbatch'in performansları çok farklı. bence dizi filmlerden daha iyi kurgu, senaryo bakımından.

offf, sherlock hiç izlememiş bir beyin. beyinleri takas edelim mi? hiç bilmeden baştan izlemek istiyorum :(

muhteşem değil ama güzel. az bişey overrated.
ilk bölümü baya iyidir.

son sezonu yeni bitti. zaten böyle 3 bölümlük tadı damağımızda anca kalacak kadar bir sezon geçiriyor. ama gerçekten doyurucu bir kalitede oluyor.
güzeldir izleyin izletin derim.
her bölümü bir film kalitesinde oluyor.

Aynen bende de öyle.

Kesinlikle kullanışlı ve

Çok memnumdum ta ki bunun yüzünden 3 kez kredi kartımı kaybedene kadar.
Benimki şundandı: mcdn01.gittigidiyor.net Sakın bu tarz bir şey kullanmayın. Bir süre sonra bollaşıyor ve düşüyor içindekiler.
Şunlar daha iyidir muhtemelen
www.bitenekadar.com

Beymende gecen hafta yuzde 50 indirimli 60 liraydi

Kullanışlı. Hiç nakit taşımıyorum.

Gayet memnunum. Nakit ben de az taşırım. Bazen üzerimde hiç olmaz hatta. Bozuk para da pek kullanmam. Yüksek oranda kart kullanırım böylece bozukluk olmaz. Çok elzem yerlerde para üstü olarak bozuk para almışsam eğer bir cebime koyarım günde 2-3 lirayı geçmez zaten o da. Sonra eve-arabaya bırakırım.

çarpım tablosunu ve dört işlemi bilmeden olmaz.

Temel sağlam olacak. Yani en basit konudan başlayacaksın. Ders anlatanı seveceksin, ders anlatan iyi anlatacak.

ben de hayranım hepsine!

kafan hangi sınıfın matematikine basıyosa, o kadar geriye git. misal, ilkokul 4. sınıf matematikinin üzeri sana zor geliyosa, (hemen kızma beyav, du bi dakka!) ilkokul 4 kitaplarından alıştırma çözmeye başla. onnarı çöze çöze çöze çöze, ilerle.

bebek adımnarınnan, matematikteki ''tecrübe''ni arttır yani...

compadrito, kafa hiçbirine basmıyor. bir de böyle a sayısı, b sayısı diye sorular var ya onlara çok gıcığım, yeni küfürler üretiyorum :)

sevecahsın! Sevmezsen olmaz.

Bulmaca gibi gelecah! Cok soru cozecahsın. Ondan suğra, çok soru cozunce bir suru soru tipini gormus olacahsın. Yapamadığın, yanlis yaptigin soruyu mutlaka öğrenecahsın! Gerekirse bi soruyla, 1 saat uğrasip cozecahsın!

Gozunde buyutmeyacahsın!

Ama sana ana kuralı soyluyorum: TEMELİN SAĞLAM OLACAH! :))

a sayısına ve b sayısına uyan değerler vererek çöz.

gafa hiçbirine basmıyo diye gendini ketleme, gendini etiketleme!

emek verirsen, zaman harcarsan basar. gendini başkasınnan kıyaslama. varsın onunki 1 saatte bassın, seninki 10 saatte bassın. sen o 10 saatlik emeği vermeyi gafaya goyacan baştan!

sikindirik, sabun köpüğü TV dizilerine değil saatler, günner harcanıyo bu dünyada.

bilecen ki, yeterli emeği, yeterli zamanı harcarsan, bu iş olacak sonunda.

bunu nerden biliyom? çünkü beynin nası bi organ olduğunu aşşaaa yukarı tahmin ediyom.
bi gün bi bakarsın, bırak a'lı b'li sayıları annamayı, aychovsky kimin epsilonlu, tetalı sayıları tespik etmiş, elinde sallıyon!!!

Teşekkür tabii ama o derece değil. Ama çalışırken her zaman örnekle çalışmak güzel oluyor. Bir de çizgi roman gibi olanları var. Örneğin, cartoon guide to statistics diye bir kitap var, süper istatistik öğreniliyor. Bolca rakamlı örnek bulmak gerek konu ile ilgili.

@compadrito,icine ne ka ti senin:)

Kacti?
Matemat8k ve sayilaf bana gore de degil.niye bilmiyorum.ben de hayranim sayisal kafalara.

hayran olunacak birşey yok.hiç birimiz anamızın karnından diferansiyel denklem çözerek çıkmıyoruz.sadece emek sarf ediyoruz bir de ben anlamıyorum yaaa diye sızlanmıyoruz.sizin önce ön yargılarınızdan kurtulmanız daha sonra çok çalışmanız şart

safinazcım, telefondan duyuruya fazla takılma, köslerin bozulur maazallah.

içime kötü ruh kaçmış olabilü...

@rakican

ben de o iradeye ve verilen emeğe hayranım zaati!

chapeau!!!

öncelikle gözünde büyütme. babası mat. geo hocası olan istatistik mezunu biri olarak diyebilirim ki okulda gördüğün matematiği yapabilmek için vasat zeka yeterlidir.

vasat bir zekan varsa. duyuruyu açtığına göre başarma isteğin de varsa, matematiği yapabilmek için sağlam bir temel şart.

lise 2'ye gelip eşitliğin öteki tarafına sayıyı attığında işaretini tersine çeviremeyen adamlar çalıştırdım. x'i yalnız bırakamayan, eksiden eksiyi çıkaramayan...

eğer sen de onlardan biriysen biraz oturup temel şeylerle uraşacaksın. tek bilinmeyenli denklem, iki bilinmeyenli denklem ve özellikle de çarpanlara ayırmayı yalayıp yutacaksın. üslü ve köklü sayıları da hatim edeceksin.

sonrası tamamen çok soru çözmek ve vasat zeka.

bak geometri öyle değildir, onu da çok soru çözmeyle aşabilirsin ama biraz daha zeka gerektirebilir.

startı ver takıldığın yer olursa mesaj at. kolay gele...

ha haa, ben de senin durumundayım ama mühendisim aynı zamanda XD hatta doktoramı yapıyorum.

bir kere, öyle salağım ben, alığım ben, demek yok. matematik için zaman ayıracaksın cidden. ve tekrar ve tekrar. ailem matematik öğretmeni ve matematikçi dolu, buradan biliyorum. yalnız şu var: ezberleme. mantık çerçevesine oturtarak gitmeye çalış, o zaman konuları birbirine bağlaman daha rahat olur.

ha bir de, sakın ha sakın, bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak? deme, örneğin, bir doktorun muhakkak trigonometri bilmesi gerekir, çünkü bazı ölçüm sonuçları -yanlış bilmiyorsam ekg sonuçları- trigonometri bilgisi olmadan, ezbere okunursa, hastanın hayatına mal olabilecek kadar çok detay içerdiği için, tahtalıköy'e tek gidiş bilet aldırtabiliyor hastaya. sen matematiği ne için istiyorsun, bilmiyorum, ama matematik bilmeyen insan zaten yaşayamaz, çünkü insan beyni matematiksel mantık üzerine kurulu zaten, o yüzden sen aslında zaten matematiği biliyorsun, önemli olan beynindeki matematiği ortaya çıkartman! (böyle de çok "sevgi içinde, kdv içinde." stayla konuştum ama, çalışıp da soru çözdükçe şu yaptığım geyiğe hak vereceksin ;) ha bir de panik yapmadan çalış, anlamıyorum diye kasma, sonra hiç olmuyor ben kendimden biliyorum. ama yapanların hepsi çok sağlam çalıştıkları için yapıyorlar, tecrübe ile sabittir.)

İlkinin benzeri bende var. Açıkçası ben aman aman kaymıyorum ama bottan mı benden mi onu kesin söyleyemem. Buz olan yerde daha dikkatli yürüdüm. Bir de ayakkabılar kaymasın diye yapıştırmalar var altına yapıştırıyorsun. Zımpara gibi bir yüzeyleri. Onlar da denenebilir.

Ben de harley davidson kullandım , kayma gibi bi sorun yaşamadım ama inanılmaz ağır bence ilk önce onu göze alman gerekir. Evet şık tasarımları güzel oluyor ancak özellikle uzun süre ayakta duruyor ve yürüyorsan ben tavsiye etmem .

valla dockers'dan fena olamaz. ortopedi namına hiçbir şey yoktu. ağırlık değil de ayağı direk acıtmasa daha iyi. yorgunlukla ilgili bir sıkıntım yok 12 saat ayakta dikilmiş bir insanım yeter ki ortopedik olsun ayağı acıtmasın.

bir de ağır ayakkabı sanıyorum daha iyi olmaz mı kaymayı önlemek için ?

Tabi ağır olması avantaj olarak düşünülebilir ama ortopedik olduğunu söyleyemem ben pek memnun değildim her giydikten sonra ayaklarımı rahatsız hissediyordum (gerçi bu acıtmanın sebebi ayakkabının ortopedik olması mı yürürken ayağıma yaptığı ağırlık ve baskı mıydı onu hatırlamıyorum). 4 sene önce 1 kış kullanıp kaldırmıştım :)

Ilkinin tokasi farkli olani su an ayagimda, 3 senedir giyiyorum cok saglam. cok agir olmasinin disinda cok rahat (ikisi toplam 1,5 kg geliyor) AMA karda inanilmaz kayiyor. topugu yere dikine cakip oyle yurudum gecen yil kar uzerinde.

Telefondan girdigim icin edit yapamiyorum, karda inanilmaz kayiyor, buzdan bahsetmiyorum bile.

ben de tiplerini çok seviyorum bi ton da pahalı botlar kaymamalı diyorum kendi kendime ama tabanlarına bakıyorum dümdüz. e mantığım da düz taban kayar diyor bana.

mesela yüzücü ve deniz gözlükleri kaymaması için kauçuktan yapılıyor bu ayakkabılarda da böyle bir taban ayrımı var mı ?

bence gereğinden fazla ağırdır bu botlar ama yine de tercih meselesi.

kaymamasını istiyorsanız ayakkabının zeminine bakınız, çok giriş çıkış varsa ve taban malzemesi sağlamsa siz de yürürken azıcık dikkat ederseniz kaymazsınız zaten.

bir yerden sonra buzun üzerinde koşabilecek kadar alışıyorsunuz, bütün mesele yere nasıl bastığınla alakalı.

kar kış için goretex botlar en iyisidir, o yönde araştırabilirsiniz.

bunlar da yeterli olmazsa ayakkabı altına takılabilen çivili şeyler var, onlardan edinirseniz buzlara ayağınızı saplaya saplaya yürürsünüz

taban malzemesi nasıl bir fark yaratıyor ve ben nasıl anlayabilirim, hangi tür taban malzemeli botu tercih etmeliyim ?

bir de ben öğrenebilsem o yürüme tarzını iyi kötü ayağımda botlarla sürekli kayıyorum millet en alakasız yazlık ayakkabıyla bile çatır çutur yürüyor.

yürüme olayı zamanla oluyor dengeyle alakalı biraz.

trekking ya da dağcılık botlarına bakarsanız o pabuçların çoğu sağlam oluyor mesela, harley davidson filan işlevsellik olarak gayet basit kalıyor onların yanında.

örneğin lafuma markalı botlara bakınarak başlayabilirsiniz, bir kaç google aramasıyla konuya hakim olursunuz sonra da kafanıza yatan bir botu spor mağazalarından vs temin edebilirsiniz.

sorunuza cevap değil ama her yer yavru kedi mecbur değilseniz sadece bir yavru kedi istiyorsanız bence kendi şehrinizin içinde de çok rahat bulabilirsiniz. hem hayvana da yazık olmamış olur.

Google'a "pet nakil" olarak yazarsanız önünüze çıkan sonuçlardan genel bir bilgi edinebilirsiniz.

Ayrıca kedinin geleceği şehirde ve bulunduğunuz şehirde havaalanı varsa "uçuş gönüllüsü" kullanarak kedinizi çok daha kısa sürede ve hayvanı da fazla strese sokmadan getirtebilirsiniz.

Fiyat bilmiyorum ama eşya kargosu kadar piyasası olmadığı için kuvvetle muhtemelen 750km'lik yolun masrafı+kar şeklinde çalışır.

Hangi iki şehir arası onu söylerseniz belki daha çok öneri gelir.

Benim önerim eğer havaalanı varsa iki şehir arasında ya da yakında birisinin yanında uçakla gönderilmesi.

Bulunduğum şehirdeki havaalanı sadece İstanbul ile bağlantılı çalışıyor, getirteceğim il ise Bursa, bu sebeple hava yolu kullanamayacağım. Sanırım hayvan için en eziyetsiz ve uygun olanı şahsi araçla gelen birini bulup taşımasını rica etmek. Tüm öneriler için teşekkür ederim.

Facebook'ta ucretsiz pet nakil icin bir sayfa vardi, oraya da yazabilirsiniz.

Bir de riskli olabilir ama kendiniz degerlendirin, Bursa'dan sehrinize gelen bir nakliye varsa kedinizi de yan koltugunda getirebilir belki.

www.nakliyecilersitesi.net

Dediğiniz gibi bir yöntem bilmiyorum ama www.teamviewer.com ile uzak bağlantı sağlayabilirsiniz.

internet bağlantısı üzerinden ammy ya da team viewer gibi programları kullanarak, ya da bilgsayarlarda uzaktan masaüstü açılmasına izin verip ip adresi ve port atayıp ip adresi ile uzaktan masaüstü bağlantı kurmak. ilk ikisi daha kolay. selamlar.

öneriniz mantıklı. tek kaygım bilgisayarın kasıp kasmayacağı konusunda.. çünkü hızlı işlem yapılması gereken bir iş var. ama deneyeceğim mutlaka..

Özellikle hdd tarafında sorun olabilir. Kötü bir hdd varsa üzerinde ciddi oranda kasar. Onun haricinde işlemci ve ram konusunda fazla zorlamıyor. Tabii ben kullanırken yine de bağlantıyı kapayıp işlem bittikten sonra tekrar açıyorum.

Bir de şunu ekleyeyim teamviewer'da master şifre koyup bunu hesabınıza kaydedebilirsiniz böylece her seferinde id ve pin girmek zorunda kalmazsınız diğer bilgisayara bağlanmak için.

aradığın şey team viewer'dan öte internetsiz olsan bile kullanabileceğin kvm switch.
2-3-4 bilgisayarı tek ekranla kontrol edebiliyorsun

www.sahibinden.com

www.vatanbilgisayar.com

2 portlu PS/2 Mini KVM Switch, Speaker ve Mikrofon desteği - 2 bilgisayarın 1 klavye, 1 mouse ve 1 monitör tarafından denetlenmesini sağlar. - Mouse, klavye emülasyonu sayesinde kontrol edilen PC’ler mouse, klavye takılı olmadığı halde boot edilebilir. - Otomatik tarama (autoscan) fonksiyonu ile birlikte klavye üzerinde bulunan ve Hot-Key olarak adlandırılan kısayol tuşları ile bilgisayar seçilebilir.

Ben de o duyurudan gördüm gidip aldım. Ayakkabının içine döktüm öylece. Yıkamadım, silmedim. Bıraktım.

nasıl sonuc verdi? işe yaradı mı?

ayakkabıyı kullandın mı bir daha?

Ayakkabıyı kullandım ama açıkçası ben koktuğundan değil de kokmasın diye döktüm. Dolayısıyla kesin birşey söyleyemem. Ama ayakkabıyı çıkartınca mis gibi pudra kokusu geliyo onu söyleyebilirim.

biyerde poşetleyip buzdolabına koyun bakteriler ölünce kokunun gittiğini yazıyordu nekadar doğru bilmiyorum ama

karbonata çok etkilidir.

ayda bir akşamdan bir poşet karbonata bir tekine, bir poşeti diğer tekine dökün, 12 saat falan o halde bırakın, sonra da ayakkabıları toz kaldırır gibi birbirine vurarak silkeleyin. koku falan bırakmaz tertemiz eder.

çok sık kullandığınız, ne bileyim iki günde bir spor yaptığınız bir ayakkabı falansa 2 haftada bir yapın.

iphone kullanıcısıysan ios 7de mesaj ve arama engelleme var.

Bir de operatörünüzü arayıp reklam mesajlarını almak istemediğinizi söylerseniz onlar üzerinden gönderilen mesajlar gelmemiş olur.

iphone'daki mesaj engelleme, ancak halihazırda gelmiş olan mesaj veya aramalar için yapılıyor galiba. normal telefon numarası ya da firma ismi kullanarak mesaj atan dandik yerleri engelleyemezsiniz maalesef.