Oblomov'a yakın hissediyorum. Oblomov deyince de pek açıklamaya gerek kalmıyor sanırım nedenini. :(

@hold short of the runway kitabı okumadım ama kitabın kazandırdığı oblomovluk teriminden dolayı anladım az çok nedenini :(

ya benim yakın hissettiğim değil de bir arkadaşım beni budala'daki prens mişkin'e inanılmaz benzettiğini söylüyor. kendisi tezini de o roman hakkında yazıyor hatta şu sıralar. ben maalesef çevirisini beğenmediğim için 300-400 sayfa okumama rağmen sonunu getiremedim budala'nın... düzgün bir yayınevinden alacağım, maaşı bekliyorum hehe. o kadar çok anlattı, o kadar çok söyledi ki merak ediyorum.

mişkin benim aklımda gerzeklik derecesinde saf biri olarak kalmıştı hep, umarım ben yanlış hatırlıyorumdur :(

@der meister mişkin melek gibi bir karakter değil miydi aşırı iyi niyetli saf biriydi, arkadaşınız güzel bir benzetme yapmış bence^^

Küçük Kadınlar'daki Jo March. İlk okuduğum anda kendimi özdeşleştirdim. 10 yaşındaydım ancak. Şimdi baktığımda biz de ailecek maddi zorluklar çekerdik. Ben de bir süreliğine ailemden uzak yaşadım ve her ne kadar benden yaşlı olmasa da bir akademisyenle evlendim ;)

Güzel bir soru. O kadar çok ki..

Püsküllü Deve - Latif diyeyim.
Hâlâ, bazen tüm kalbimle vitrindeki mitralyöze sahip olmak istiyorum. :)

The End of Mr Y romanındaki Ariel Manto. Entelektüel arayışları yüzünden kendini binbir belanın içinde bulması ve çok fazla sorgulamadan büyük kararlar içeren her şeye atlaması açısından...

16-17 yaşlarındayken bir erkek arkadaşım vardı. Karamazov Kardeşler'deki Alyoşa'nın ona beni hatırlattığını söylemişti. Ne kadar sağlıklı bir değerlendirmeydi bilemiyorum, kendimi hatırlamıyorum o yaşlarda nasıl bir insandım.

kavgam- adolf amca.

Danke schön.

Kızıl ve Kara - Julien Sorel

sadece Julien kadar kadın delisi değilim.

Tatar çölü - giovanni drogo.

yabancı-meursault

Kendimle özdeşleştirmiyorum ama Rama Serisi'ndeki Richard Wakefield gibi bir arkadaşım olsun isterdim. Bozuk bir aileden gelmenin derdini günlük hayatında fazlasıyla çeken bir karakterdi. Bütün seride bana en gerçekçi ve samimi gelen karakterdi.

Birçok var evet.
Ancak 30'uma vardığım şu günlerde içimde hala bir Holden Caulfield taşıyorum.
(bkz: the catcher in the rye)

1 çünkü daha pratik, 2. seçenek gelmemişti aklıma hiç ama daha pratik olacağını sanmıyorum 1'den. azıcık sirkeli suda da bekletmek lazım bu arada.

yapraklarını tek tek ayırıp önce biraz sudan geçiriyorum.
sonra sirkeli suda bekletiyorum, durulayıp kuruluyorum, sonra doğruyorum.

Yiyeceğim kadarını elma gibi kesip geri kalanı kaldırıyorum. Kestiğimi ise içini dışını gevşetip biraz suda bekletiyorum, tercihen sirkeli su. Sonra akan suda birerli ikişerli yıkıyorum.

2 ye bölüyorum. En dış yaprağı atıp geri kalanları tek tek yıkıyorum. Sonra yıkananlari sirkeli suda bekletiyorum . Durulayıp kurulayıp 3 gün icinde yiyorum. O kadar dert ki çoğu zaman yikamasindan üşenip almıyorum bile.

Peki 2. yöntem hakkında ne düşünüyorsunuz?

2. yöntemi genelde cafe,catering firmaları, restaurantlar yapıyor. büyük su havuzlarında bekletiyorlar...

2.yontemi ben de kafe mutfaginda gormustum daha kolay yikandigi icin hic yikamadan ilk yapraklari atip dogradiktan sonra yikiyorum daha kolay yikandigini dusunuyorum.suda bekletmek de temizlik anlayisi

Sigara içmenin sana hiçbir faydası yok. Sigara içtiğinde yaşadığın stres bitmeyecek, hayatın rutin gidiyorsa hareketlendirmeyecek. Mutlu olmanı sağlamayacak. Kısaca olumlu bir katkısı olmayacak.

kahve bağımlılığı edin

Sakıza başla, normal falım falan. Asıl böyle stres anlarında içmezsen bırakmış olursun zaten hayat günlük güneşlikken tabii ki rahat bırakılır. Bu anları da atlatırsan bi özgüven gelir ben böyle böyle oldu içmedim şimdi mi içecem gibisinden.

benim belli. noel tatilinde turkiyeye geliyorum. babamla zaman gecirecegim.

1-2 kilo mandalina alıp dizi/film izlerim, dışarıya çıkmam muhtemelen.

Yok, erken degil. Otellerde yer yok. 27 araliktan 2 ocaga kadar, Rheingau ve Alsass bölgelerinde beyaz sarap tadimlarina gidecegim.

Lapland-Finlandiya’ya gidiyorum. kuzey isiklarini izleyerek 2020ye girmek hayalim ama kesin hava bulutlu olur, goremem.

Her yılbaşında olduğu gibi, kuruyemiş ve kola ile bilgisayar başında oturacağım.

hem iş hem de tatil için uzakdoğuda olacağız.

Öğrenci pansiyonunda nöbetçiyim :’)

Erkek arkadaşımla evimizde kutlayacağız. Bira menüsü hazırlayacağız evde.

İlginç bir soru. Marjinal birisin sanırım:) cevap veriyorum: çayı şekerli içerdim, kahveyi de. Şekeri komple bırakmadım ama az tuketirim zaten. Şekeri kullanmayıp kullanmayıp kazayla şekerli çay içince "bu ne lan? İğrenç!" Deyip tukuruyorsun. Yani "hmm, butun hucrelerim seker istiyor su an" demiyorsun. Sende nasil etkisi olur bilmem.

insanlar aslında birçok maddeye bağımlı ama seker özelinde konusursak seker insana ısı ve enerji veren bir madde. insanlığın gelisiminde yeri ayrı adeta bir su gibi. gecmis yüzyıllarda doğal katkı yollarıyla tüketildiği için şimdiki sanayi şekeri gibi beyaz ölüm gibi adlarla anılmazdı. velhasılıkelam hicbir insanın hayatına seker kullanmadan devam edecek kadar yüksek iradeye sahip olduğunu düşünmüyorum o yüzden komple bırakmak gibi uçuk düsüncelere kapılmadan sağlıklı bir şekilde tüketmek gerekli.

Valla bu konuda çok değişik yorumlar var. Bağırsaklar için mesela gluteni azaltmak değil kesmek gerekiyor. Şeker için bilemedim.

hayır. ne kadar az yersen o kadar kardır.

Ben ilk başta yalnızca çayda şekeri bırakmıştım daha sonraları kahvenin tadının sade daha güzel olduğunu farkettim sonraları işlenmiş şeker içeren gıdalardan uzak durmaya başladım şimdi ise yalnızca meyvelerden ve ekmekten şeker alıyorum sanırım.

Bir yoksunluk oluşmadı 5-6 ayda bir künefe, baklava filan yiyorum (zaten çok yiyen birisi de değilim) ve "yav bu şeker ne güzeldi" demiyorum. Sigarayı da bırakan birisi olarak ikisi çok farklı diyebilirim.

Zaten şekeri (glikozu) tamamen bırakmak da imkansız. Beyinin yakıtı sonuçta swh

Geçen bir yaşlı göz doktoruyla konuşurken o da bahsetti, onu da ekleyeyim: günümüzde glikoz şurubu olarak bilinen baklava, tatlı gibi endüstriyel gıdalarda kullanılan mısır şurubu esasen fruktoz şurubu dedi. Kendisi antepli olduğundan, baklavanın eskiden, yediğimiz şekerle yapıldığını tadının şimdikinden daha kötü olduğunu ama bu kadar zararlı olmadığını söyledi.
Sonuç olarak kendisi fruktozun (meyvenin içindeki şeker) fazlası çok daha zararlı dedi (sanırım glikoza göre).

Bir sene boyunca glisemik indeks diyeti yaptım ve kurban bayramında zorla baklava yedirdiler. bi dilim yiyeceğim diye başlayıp tabağımdaki iki dilimi de bitirmiştim dayanamayıp.

Bence her şey eskisine dönmüş olmuyor. Yedikten sonra tekrar perhiz hayatına dönüyorsun. Arada kaçamaklar olabilir. Bence önemli olan kafada tam karar vermek şekeri bırakmaya. “Ya bıraksam mı? Şunu yesem nolur ki? Bir aydır yemiyorum bi seferden bişi olmaz. “ Gibi cümlelerle iradeyi gıdıklamak bu işi zorlaştırıyor. Şu an böyle bi dönemdeyim ve benim için daha zor oluyor yemeyi reddetmesi. Ama yukarda bahsettiğim bi senelik zaman diliminde çok nettim ve de kafam da rahattı. “Yemiyorum, o kadar, bitti. “ Diyordum.

işe bağlı gidebilirdim gitmeyebilirim. imkanlar ve ayrıntılar lazım.

giderim.

küçük şehirde hayat kolay. en kötü haftasonumu takılmaya gelirsin.

Para biriktirebileceksem giderim.

tam olarak babilbaligi gibi dusunuyorum fakat hic kucuk sehirde yasamadim, davulun sesi uzaktan hos geliyor da olabilir.

net gidilir. bir süre sonra yeni iş ararsın. iş çalışırken aranır.

gidilebilir neden olmasın. zaten buyuksehirde de hergun ortamlara akmiyorsundur. ayda dort haftasonu su anda yasadigin sehre veya cevredeki guzel sehirlere gidebilirsin.

zaman bos gececegine para kazanirsin.

gidermiydiniz değil gidiyorum :D gidiliyor ekmek neredeyse oraya gidiyorsun. çoluk çocuk varsa işler farklı eğitimini evini vs düşünmek lazım. ben gidiyorum. hepsinde de eğlenerek döndüm.
nufusu 10 000 olan yerlerde de çalıştım. bi kar yağıyordu 1 mt. aha dayıya sor ibb.co
bu vatanın her yeri senin.

attığın taş ürküttüğün kuşa değecek mi? yakınlarda büyükşehir var mı? çok zamanını alacak bir iş mi?

bunların cevabına göre karar veririm.

işsizsen sorman kabahat.
1 > 0 diyerek her yere gidebilmelisin.

ben istanbul'dan daha küçük bir şehire taşındım misal.

giderdim, bir adım atmazsanız bir sonraki adımda ne olacağını bilemezsiniz

Kendi işini de yapacakmışsın. Mutlaka git.

Küçüklük baş tacı da bağnazlık sıkıntı.

Uyum sağlayabilengillerdensen eğer tabii ki git.
En kötü iş>işsizlik.

Allah kimseyi işsizlik buhranı ile sınamasın.

Gidilir tabii niye gidilmesin ama bir süre tahammül edilir büyük şehirde büyümüş biri için benim tahminim. Ömrünün sonuna kadar orada yaşamayı düşünmüyorsan, pılını pırtını toplayıp başka şehirde yaşamaya harcayacağın emeğe değecek kadar kalacaksan orada... matematiğini sen hesapla.

İş çalışırken aranır +1

Para biriktirebileceksem giderim +1. hayir bir de sirf "buyuksehir"de olucam diye bos bos oturulur mu? oturdugun buyuksehir de paris new york falan degil.

3 sezonu da izledim, şimdi son sezona başlasam ben bile anlar mıyım anlamaz mıyım emin değilim arayı çok açtıkları için. Seninki fazla cesur bir karar olur bence.

Scrikss - Speed Z5
Parafernalia - Divina

Montblanc, p145
Monteverde, Monza

uni-ball imza kalemleri.

Versatil: Pentel Flexfit II (kullanımı en ergonomik kalem benim denediklerim arasında.) Zebra delguard, Tombow Mono Graph

Ballpoint: Faber Castel Conic (üniversite hayatım boyunca sınavlara hep bununla girdim çok rahat), Lamy Safari, Faber Castell n'ice

Jel: Schneider One Business, Uni-Ball Air (Az önce yanlış olmasın diye adına bakacaktım 1 aydır falan kapağı açık muhtemelen, yazıyor)

Dolma Kalem: Burası biraz muamma çünkü dolmakalemler uca göre farklılık gösterebiliyor. Conklin gibi pahalı markalardan verim alamayabilirken ucuz Scrikkslerden veya Lamy'nin Safari, Al gibi serilerinden memnun kalabiliyorsunuz. Faber Castell ve Scrikks üzmüyor genelde.

Palomino blackwing

caran d'ache

hem cok pahali degil hem de ele cok iyi oturuyor.

Tedavülde bulamadığım faber castell iğne uçlu roller. Maşallah dediğim 3 gün yaşamıyor, hayatımın kalemi yapmaya hazırdım halbuki.

en az sorun yaşadığım ups.

Ups

kargo firmaları şubeden şubeye çok değişiyor, şu kargo çok kötü bu kargo çok iyi algısı yanlış bir algı o yüzden. ama babilbaligi'in dediği gibi ups bence de bir tık önde.

bence birden fazla kargo ile anlaşma yapabiliyorsanız öyle yapın ve seçimi kullanıcıya bırakın, en azından kafanız biraz daha rahat olur.

Yurtiçi Kargo ama tamamen şube bazlı bir memnuniyet.

bu bölgeye göre cevabı çok değişen bir soru olacak. Bir grup X markasını övecekken diğer grup yerecektir şimdiden hazırlıklı ol.

İstanbul çekmeköy için puanlamalarım şöyle:

PTT Kargo: -9999999
Sakın ama sakın bunlarla iş yapma 1 hafta boyunca kargoyu gezdiriyor şanlıysan 2. hafta kargon geliyor. Aliexpress vs. muhabbetlerine sıkılaştırma geldikten sonra aşırı yavaşladı. Pişmanlık net.

Yurtiçi kargo: 9
Eskiden çok kötüydüler ama toplamaya başladılar. Ankara'da otururken de sorunlar azalmıştı, şimdi çekmeköy şubeleri de gayet iyi. Akarı kokarı olmayan bir şubesi var burası için. Ama hala mükemmel mi değil.

Sürat kargo: 9.5
Bu ekip bir ara çok bozmuştu. ama sonradan iyi topladılar. Dakikler, ellerine kargo gelirse hemen dağıtıyorlar. Sitelerinde bilgiler sürekli doğru güncelleniyor.

Aras: 3
Yeni yurtiçi kargo desem yeridir. Yurtiçi işleri eline yüzüne bulaştırınca bir çok e ticaret şirketi bunlarla çalışmaya başladı. Hepsiburadanın işlerini yaptılar vs. Ama altından kalkamadılar. Sürekli geç teslim var. Sitede yer alan bilgi asla doğru olmuyor. Müşteri darlamasın diye şubeye gelen korgoyu sisteme girmiyorlar. Girilen kargoyu merkezden sıkıştırmasınlar diye müşteri teslim almadı diye işaretliyor 2 gün sonra getiriyor vs. Dediğim gibi çekmeköy de bu yorumum geçerli.

UPS: 9
Hantal ama ne vaat ettiyse onu yapıyor. 1 gün deyip 3 günde getirmiyor. 3 dediyse 3 günde getiriyor. Kargolarla şu ana kadar top oynadıklarını görmedim gayet düzgün teslimler oldu.

Hepsiexpress: 8.5
Piyasanın yeni oyuncusu. Yoğun bölgelerde gömeni çok. Ama çekmeköy de çalıştıkları insanlar gayet düzgün. arada kata çıkarmadan güvenliğe atıp kaçıyorlar. akşam teslim olması büyük kolaylık. insanların çoğu çalışıyor, kargoyu alamıyorlar, alamayınca şubeye gidemiyorlar. Çalıştıkları kişiler sokaktan ahmet mehmet abi olunca güven sorunu yaşanması olası. Ama teslim saat aralıkları büyük avantaj.

MNG: 8.5
Şubesine göre çok değişir. Çekmeköy şubesi gayet stabil. Ne vaat ettiyse onu yapıyor. arada gecikme oluyor ama genelde şubeye gelen kargo gün içinde çıkıyor. online takip süreçleri çok sık olmasada arada bir aksayabiliyor.

ailenizin online alışverişkoliği bildirdi.

Şimdiden hayırlı olsun bu arada

Şube olayına katılmakla birlikte sürat kargo diyorum. Birkaç şubede test ettim memnun kaldım. Mng ve Aras fıtık ediyor insanı. Bu da birkaç şube tecrübemden.

yurtdışından gelen ürünler için PTT'den şuana kadar memnun kaldım. ayda 2 adet siparişim oluyor en az. sadece 1 kere gereksiz yere gümrüğe soktular ancak onun da PTT'nin dağıtım ağıyla tam alakası yok. dağıtımda da bir kere paketi yanlışlıkla Kırıkkale'ye gönderdiler Kocaeli yerine, 1 hafta fazladan bekledim. Tekrar UKIM'e gönderip oradan ulaştırdılar.

DHL, UPS falan yurtdışından sipariş veriyorsan tam uzak durulacak kan emici şirketler. Aramex fena değil.

Diğer bilindik şirketler arasında en memnun kaldığım Yurtiçi. En kötüsü Sürat.

Yurtiçi > Aras > MNG > Sürat olarak sıralayabilirim.

UPS.


Ama Amazon.com.tr kendi kargo şirketini faaliyete sokar sokmaz en yaygın firma olmasa da en iyi hizmeti veren firma olacağını düşünüyorum.

tamamen şubeye göre değişiyor +1000000000

otuz küsur yaşındayım bu sorunun cevabını hala bulamadım.

Varsa UPS yoksa yurtiçi tercih ediyorum. Yurtiçi bulunduğum yere çok yakın şubesi olduğu için. Ups ise yamuk yapmayacağını düşündüğüm için

UPS güzel de pahalı biraz. Acelem varsa UPS, yoksa PTT tercih etmeye çalışıyorum.

eski evimizin orada yurtiçi harika çalışıyordu inanamıyordum şikayetlere. Ancak şubedeki iyi ise iyi kötü ise kötü kargo olayına katılıyorum.

çeken fotoğrafçıya giderseniz orijinalinden aynen çoğaltır.

onun dışındakiler, fotoğrafı tarayıp yeniden basacağı için bir miktar renk ve kalite kaybı olacaktır.

Ben çoğalttırıyordum vesikalık çektirme fobim olduğu için.

Çoğaltır.

ayrıca @olutaklidi ahhaha o nasıl bir fobi

Kendi haline bırakın. Belki öyle mutludur, rahattır. Yok eğer değişim istiyorsa, zorla güzellik olmaz. Hazır olduğu zaman adım atacaktır zaten.

öyle birini bizzat tanıdım. bir zaman sonra fırlamanın teki olup çıktı. kendi haline bırakmak lazım.

Bu hali kendine zarar vermiyorsa yani baskalari tarafindan istismar edilmiyorsa veya sorun teskil edicek boyutta antisosyal degilse nasil rahat hissediyosa oyle davransin.

bi spor faaliyetine katılsa hem sosyal çevresi gelişir hem kendi yeteneği olduğu alanı bulur, özgüveni gelişir. yüzme/basket vs sanat alanına da yönelebilir.

Çaresi yurtdışı. Üniversite öğrencisiyse erasmusa gönderin.

21 yas pek cok "farkindalik" icin erken bi yas.

İcinden gelmiyosa dunyanin obur ucunada gitse, odasinda 4 duvar arasinda da olsa pek bi sey degismez.

Bi de su seceneklerde olabiliyo;

-Size karsi, evde sessizsakindir ama disarida arkadas ortaminda daha giriskendir

-Ortam, insan seciyodur, anlatacak cok seyi vardir ama gozlemliyodur vs.vs.

24, 25 yasina kadar yolu var bunlari anlamaniz icin. Bence degisecekdir.

Spora yönlendirin, özgüveni yerine gelir.

Dünyanın çapı 12.742 km. 40 bin civarı olan çevresi.

Ha işte ondan.

yarılmaz ama içine çökebilir.

yarılmaz. 1. km dünyanın çapına göre çok az. sanırım büyük depremler olur.

Peki bombayı guclendirsek. Dünyanın en tesirli bombası olsa bu

Hocam 4,5 milyar yıl önce mars büyüklüğünde bir gezegen dünyaya çarptı, ay oluştu en fazla.
Bombayla olacak bir iş değil. belki death star..

1 km çok sığ kalır. Sadece yüzeyde depremler olur alt katmandaki magma akışmaya devam eder. İkiye ayırmak için dünyanın merkezine kadar kazıp her bi kmde bomba yerleştirsek bile hepsi aynı anda patlarsa bu sefer dağılır ve gezegeni yok etmiş oluruz. Sanırım bunu temiz ikiye ayırmanın bi yolu yok.

Hayır. Yarmak İçin bombayı merkeze yerleştirmek lazım. O da mümkün değil.

Zaten kütleye göre çok küçük kalıyor...

Haftaya nisanlaniyorun mesajı verilebilir?
Ya da sevgilim sonunda görevden dönüyor, evlenebilecegiz?

Bazı erkekler istemediğini ısrarla anlamak istemiyor bazen, yani geçiştirmek,soğuk davranmak çözüm değil.en güzeli,hayali bir erkek arkadaş yaratıp, laf atasında bir kaç kez ondan bahsetmek.

Ben açık açık başkasını seviyorum dediğim halde zamanla beni seversine getirmişti lafı. Bazıları kalın kafalı oluyor cidden. O yüzden haftaya nişanlanıyorum +1

Size mesaj attığı zaman "Erkek arkadaşım il dışından gelecek sonra konuşsak olur mu?" gibi bir mesaj atabilirsiniz.

Kanka de cümle içinde

kanka muhabbetine bağla kesin geri adım atar.

Süper fikir, ikisini birleştirip, kanka, sevgilim görevden geldi, yanlış anlar diyip kapat

sohbet arasında erkek arkadaşından bahset. şahsen bana yapıldı işe yarıyor :)

exposed sıfat hali yahu to be continued gibi işte. anlatamadım ama var böyle bi kullanım bilmemne bilmemne olması için diye

Ben anlatayım, Expose maruz bırakmak fiili exposed maruz kalmış(sıfat), ayni olay bore(sıkmak) fiilinde de geçerli. Bored deyince sıkılmış manasına geliyor. Break-broken da bi başka örnek(kırmak-kırılmış)

passive yapı yapmak için böyle kullanılıyor aslına bakarsan. Be+past participle

For someone to do smt de kalıp bir ifade. For my.... to be ... > benim için maruz bırakılmış olmak diye devam ediyor cümle.

Bilmem anlatabildim mi?

olutaklidi +1 passive yapı var orada.

GöZün yorulduğu içindir. Ben de bütün gün ekrana baktığım zaman çift görmeye başlıyorum. Hafif bir astigmat bende de var. O kadar yormamak lazım aslında.

kitap okuma alışkanlığından ileri geliyor olabilir. kitabı kendine örneğin 30 cm yaklaştırıp okumaya alıştığın için kas hafızandan dolayı bilinçsiz olarak tableti de o kadar yaklaştırıyorsundur.

kotu haberi veren kisi oldugum icin uzgunum ama, maalesef.

agartti adi ustunde, boya dokulmesi degil sunu dok ciksin diyelim. renk gitti artik. koltugu kaplatabilirsin.

geri dönüşü yok, saf çamaşır suyu olduğu için ağartmış, azcık su olsaydı içinde bişey olmazdı.

en fazla batik yapabilir veya komple kaplatabilirsiniz koltuğu, belki ters yüz edilecek minderli bişeyse ters yüz edip kullanırsınız.

çamaşır suyu dökersen her yeri aynı olmaz alacalı bulacalı saçma sapan bişey olur.

Üzücü bi durum. Çıkmaz artık Ona göre bi
Çözüm düşünmelisin. Koltuk kollarına örtü örterek kullanabilirsin

aynı ya da yakın renk kumaş boyası.

ben uzun zaman önce sinirlenmekten vazgeçtim. artık peygamber sabrım var. önceleri sinirden kendine zarar verecek hale geliyordum.

Nasıl başardın?

sadece küfrettiğin için 2 yıl hapis cezası aldığında gandhi'ye dönüyorsun.

Budizm bana çare oldu. Son 2 senede belki 3-4 defa sinirlendim.

Trafikte sinirlenmeyen var mıdır acaba?

bence aile/yetiştirilme tarzı etkili ve insanın içinden geliyor.

hiçbir şeye tahammül edememek ve sinirlenmek çok yorucu ve üzücü. benim de böyle her şeyin üst üste gelip depresyona sürüklediği zamanlarım oluyor. sarı kantaron çayı alıp içiyorum aktardan. bi halta yaramıyor ama sen deneyebilirsin.

Türkçelerden Immanuel Tolstoyevski ye bakıyorum sadece, başka öneriler gelirse ben de izleyeyim konuyu

ben ahval'in podcastlerine sardim, cok sevebilir yahut vatan haini bunlar diyebilirsiniz, size kalmis

Kalt'ın podcastlerine bakabilirsiniz

onbironsekiz

kahirebin

frp seviyorsan podcastia, zindanımda gül oya. zaten türkçe başka da frp podcasti yok sanırım.

Potacast.

Gece yarısı muhabbetleri ve uykusuzluk by onuraliben

Otarzmı = can temiz, can bonomo, ismail türküsev, bengü apak’ın oldukça keyifli eğlenceli podcast serisi

Podcastia +1 aynı ekip -bengü frp macerası

sinemaya ilgin varsa; gerisi hikaye, filmloverss, farklı kaydet-yaşasın bağzı filmler, çekme kaset
mizah; kalt, tahminatörler

kaybolmazsın.
abartıldığı gibi değl.

Geçen iç hatlara yolcu bırakmak için gittik, gariptir ki bana daha anlaşılır ve sakin geldi Atatürk’ten. Trafik akışı çılgınca olmadığı içindir belki de. Otopark için yönlendirmeler de mevcut.

kaybolmazsın. yer yön ibareleri bulunan herhangi bir yerde nasıl kaybolabilirsin ki zaten

Budva. Kotor'da kalmanin bir anlami yok. Budva'dan Kotor'a gecmek kolay zaten yakin yer. Bi ugrar gelirsiniz.
Ben de 3 gun kaldim, komple Budva'da konakladim oradan saga sola gittim. Araba vardi ama.

Ben Kotor diyorum. Manzaralı bir yerde kalırsanız Kotor.

kotor'a 1 gunden fazla ayirmayin. budva tam tatil yoresi, canli, plaji bol. kotor merkezde gezecek yer de yuzecek yer de kisitli.

Tereddütsüz Kotor diyorum.
İkisi de öyle çok kocaman, gezip bitirilemeyecek yerler değil. Budvada biraz daha plajcılık var, Kotorda dünyanın en güzel yeri var. O kadar güzel bir yer ben görmedim ya gerçekten. Karpostal gibi bir yer.
2 gün kalmak için de daha mantıklı. Bir gününü o dağa tırmanmacaya ayırırsınız, diğer gününde de iki kiliseye girip çıkar, takılırsınız.
Popüler bir tane kahvaltıcı var old town ile otogar arasında. Tripadvisordan falan bakıp bulursunuz rahatça. Orayı da tavsiye ederim.

Kotor’da kalın.
1 gün budva
1 gün kotor
Shengen ve araç varsa 1 gün de dubrovnik

Restorant ya da kalacak yer tavsiyesi için mesaj atabilirsin

Kotor diyorum. Bi gün kale tırmanışı bi gün de old town sokaklarında kaybolma şeklinde güzel geçer. Budva için 1 gün gayet yeterli bence.

Paperwhite 3. Zamansız bir klasik tam.

Oasis pahalı olur

Dolar kuru ile bir de tr satisina bakin. Oralardan taksitle almak varken sizden almayacaklardir.

düzenli aralıklarla şekeri bırakıp geri başlayan birisi olarak bu mallık bende kronikleşti sürekli başlayıp geri döndüğüm için. güzel haberim şu olacak: bu mallık zamanla azalıyor ve hatta tamamen atlatabilirsen (benimkisi bir aya kadar uzayabiliyor) zihnin çok daha keskinleşiyor. sağlam zihinsel efor gerektiren bir işle uğraştığım dönemde test etme şansım olmuştu bunu. normal şartlarda deli gibi uğraşmam gerekirken şekerden uzaklaşınca çok daha verimli çalışmıştım.

çok sık şeker tüketiyorsan bıraktığında sapıtman kadar doğal bir şey yok. ben 25 yaşındayım, ilk üç gün bayağı duvar yumruklayıp ağlayasım geliyor. seni çok iyi anlıyorum.

geçiyor ama. ben bunun yanında intermittent fasting'i tavsiye ederim. bana en çok bu yardımcı oluyor. çünkü ilk ağır bağımlılığı kırsa bile insanın canı arada çikolata falan yemek istiyor. IF sayesinde benim bu tarz isteklerim ciddi anlamda kırıldı. canım yemek de dahil olmak üzere neredeyse hiçbir şey çekmiyor.

belki benim WHINY ASS BITCH olmamdan kaynaklı bir durumdur bilemiyorum ama şekeri bırakmak kolay iş değil. ben sigarayı bir kez bıraktım, ilk 2-3 gün biraz zor geldi ve sonra arkama bakmadım... şekerde ise eroinman gibiyim, bırakırken inanılmaz zorlanıyor ve sonra saçmasapan biçimde geri dönüyorum.

sakın bırakma, devam ettikçe alışıyorsun ve eskisinden çok daha iyi bir hale geliyorsun.

Her bağımlılğın tek tük yoksunluk belirtileri olur. Bir ay falan devam et geçer.

Bende de oluyor ve sonunda kendimi nutella yerken buluyorum :( sadece mallık değil, agresiflik, tahammülsüzlük, sürekli uyku hali de oluyor.

Ben de yıllar önce şekeri bıraktığımda aynı süreci yaşadım.Abur-cuburu,unlu mamülleri,her türlü tatlıyı.asitli içecekler dahil hepsini bıraktım.Sık dişini,düzelecek herşey.

Ben de bıraktım bi ara 1 sene falan. Dediğin gibi Bişi hatırlamıyorum şu an, aksine geriye dönüp baktığımda ne kadar dinç atik çevik ve dinamik olduğum geliyor aklıma. Şu an oturduğum yerde kalıyorum, genel olarak daha uyuşuk ve mal bi yaşam tarzına sahibim.

Fred's asmr'ı izle.

Fredsvoice asmr'mış kanalın adı mobildeyim editleyemedim.

var yahu. Kadın erkek değil seslere duyarlılıkla ilgili daha çok, ama sırf görüntü için o videoları açan erkekler de vardır evet.

yalnız Türk bir berber var, adamın saç kesme-masaj vb. videları milyonlar izlenmiş. Onları izleyenleri çok merak ediyorum :D

Aceminickin dediği tatlı pasta vs tariflerini ben izliyorum mesela. Çırpma sesi, fıs fıs elekte un eleme sesi falan güzel yanı ama ben daha çok görsel şov için izliyorum. Asyalılar yapıyor, kanal Japonca galiba bilemiyorum, malzemelerin hiçbirini arasam bulamam ama izlemesi zevkli geliyor. Bir de ig’den sabun videolarına takılıyordum eskiden, artık çıkmıyor keşfette :)

Sabun filan başka sanki. Alt başlıkları vardır mutlaka da, özellikle çok yakınında insan varmış gibi hissettiren (ses illüzyonu diye bişi var mı) türde şeyleri kastediyorum temelde. Intimacy hissi, böyle kulağına uflemeler filan. Zaten kulak şeklinde bişeyi kremleme sesi çok popüler anladığım kadarıyla.
Bi de role playing filan var. Bunlar hep erkeklere sanki. Kadınlar ne izlesin? :)

Ben fisilti ile kitap okunan videolarla uyuyorum. Iyi bence

youtu.be (her iki cins için de ideal, çünkü sadece ASMR)

youtu.be (ille de erkek olacak diyorsan)

bugun de yeni birsey ogrendik...

türk berber vidyosu ektedir :D
www.youtube.com

hangi siyahi çocuklar? aklıma ilk gelen şeyse dediğin, anne babaları abileri çekip atıyor yahu ardından viral oluyor

Sanırım nollywoodroll ig hesabında ikamet eden siyahi çocuk videolarını diyosun. Ben de çok merak ediyorum bu kadar nerden türedi , bunun membağı ne. Bu arada bu velet şu an 32 yaşında falanmış herhalde

Aynen nollywood:)

nollywoodtaki "çocuk" 30 küsür yaşında

şimdi olayın tam kaynağını bilmiyorum ama nollywood nijerya film sektörü için verilen isim. Yılda film sayısı bakımından da yanlış bilmiyorsam tepedeler tüm dünyada. Film sahneleri falan olabilir dediğiniz videolar.

ig'de ositalheme hesabı kendisinin :)

Ne işle iştigal ediyorsunuz sorması ayıp? “Memurlara” devlet dairelerinde tebliğ ediliyor görevleri zaten, memur arkadaşlar da tebellüğ ettiklerine dair bir kağıt imzalıyorlar.

Mobilden ekleme yapamadım ama seçmen-ist.ysk.gov.tr adresinden göreviniz olup olmadığı görünüyor.

Özel bir isletmede calisiyorum memuriyetim yok o sebepten garip geldi bana.

ben de özel bir bankada iken birkaç seçimde görev verdiler. sandık başkanları memur olmak zorunda bildiğim kadarıyla, kurul üyeleri memur olmayan vatandaşlardan seçilebiliyor. fetöcü olmakla ilgisini anlayamadım açıkçası

"seçmen üye" diye geçer bu kategori. bir sıkıntı yok.

Yoyoso'daki tatlış kedili cüzdanlar favorim. Online olarak satılanlara baktım da fazlasıyla çirkinler, doğrudan mağazalara gidilmesini tavsiye ederim.

Tergan'dan alıyorum.

Matraş.

Vakko

Derimod

senegalli kardeşlerimizden aldım. bi cüzdana 80-100 lira veremem yani oha kusura bakmasın da kimse öğrenci bütçemle hele. 1 ay lcw, defacto, collezione türevlerini gezdim hepsi kağıt gibi ve minimum 25 liraydı cüzdanlar. metrobüs çıkışı bi gün köprüde senegalli kardeşimiz tezgah açmış baktım o mağazadakilerden inan 10 kat daha kaliteli cüzdan hem de 15 lira. direkt aldım. 6 aydır da sorunsuz kullanıyorum.

Peevv
Çok memnunum.

Cengiz pakel aldım ama adı kartlık diye geçiyor: www.googleadservices.com
Hakiki deri olmasına rağmen sert bir formda olduğu için köşeleri kırıldı ve aşındı. Size tavsiyem yumuşak deri bir cüzdan alın

Guard benimki. İndirimdeyken almıştım tabii ki 250 tl vermedim. Pambık gibi derisi ile mutluyuz :)

boynerde indirim varken almıştım 100 tlye beymen,2015 hala kullanıyorum. boynerde markaların çoğu olduğu için oraya bakmanı tavsiye ederim.
hotiç

cüzdanım yok.

ama alsaydım lc waikiki falan alırdım. sonucta cuzdan yani. altın kaplama mı olmalı?q q

Stradivariusdan ve Hm'den aldım Son cüzdanlarımı çok da severek kullanıyorum/kullandım. Cüzdana 50 60tan fazla verince keriz gibi hissediyorum.

Radley
Ask yasiyoruz kendisiyle

senegal spor

Bottega veneta cakmasi, antalya’dan almistim 4 sene once filan. O zaman 30€ vermistim, hakiki deri, koyu yesil renkli. hala zerre eskime yok, kivrilma, asinma, renk akmasi vs yok.

Ben modelini begendim diye almistim, bottega veneta cakmasi oldugunu satici soylemisti.

mango'dan kartlik aldim. ama cuzdanlari da guzel. kartliklar 35 cuzdanlar 60 lira. uygun yani.

cuzdanim holografik ve kedi yuzu kulagi olan bir cuzdan, teyzemin h&m'den hediyesi. cok tatlis. ama h&m de costu cok pahali artik cuzdan gibi seyleri.

Matmazel’den aldım erkek cüzdanı yıllardır kullanıyorum ilk günkü kadar mutluyuz:)

turkiye icin gecerli degil o yaya ustunlugu, o yuzden aman diyim nasilsa ustunluk benim diyerek hemen atlama yaya yoluna, deli gibi yaya bicen videolar gorduk yakin zamanlarda,

valla polis kadar işe yaramaz bir grup yok şu ülkede. şikayet işe yaramaz gibi. bir de nasıl kanıtlıcam bilmiyorum. herkes geçiyor ayrıca. 100den fazla araç geçiyor. arada istisnalar yol veriyor.

bu ülkede, özellikle istanbulda böyle kurallar geçerli değil.
özellikle bir motosiklet sürücüsü olarak, diğer araçların trafikte yaptıklarını görünce çıldırmamak değil.

işe yarasa, kafama kamera takıp tek tek şikayet edeceğim ama yok yani işe yaramıyor. emniyet şeridinden 2km boyunca giden adamın önüne geçtim ve durdurdum polisin yanında, ben suçlu oldum. sanane emniyet şeridinden gidiyorsa diye çıkıştı.

sen sağına soluna bak, yaya geçidi falan yalan hepsi. ab üyeliği zamanı çizdiler ettiler heryere. bu davarlara fazla öyle şeyler.

Türkiye’de kanuni olarak hakkın olsa da orman kanunları geçerlidir ölürsen öldüğünle kalırsın. Çok yakın arkadaşım öldü araba çarptı maalesef ceza bile almadı adam. Avrupa gibi dikkatli değil insanlar anana babana yazık ağlar dururlar arkandan. Cimer falan bas her türlü şikayeti ilgilenirler yalandan da olsa

@lara kampüsün içinde. güvenlik falan da var 5 metre ötede. her gün yüzlerde araç geçiyor hiçbiri durmuyor. yani kabul edilmiş bir şey gibi şikayet etsem de işe yaramaz gibi.

kampüs içinde yaya geçidi kuralına uyma şehir genelinden daha iyi olur aslında; anadolu üniversitesi'nin kampüsünde özellikle tabelalar var, geçitlerde yayalara öncelik verin diye, hatta şikayet hattı da var. öğreneceğiz bu kuralı ama maalesef biraz zaman alacak gibi. o zamana kadar yaya olarak tedbirli olmakta fayda var. ben yaya geçidinde bekliyorum, durursa teşekkür edip hızlıca geçiyorum. araba sürerken de geçitte bekleyen veya geçecek gibi olan biri görürsem duruyorum.

trafik lambası hem yaya hem de sürücü için verimsiz olabilir.

Abi sen ne diyosun?! Artık bu embesil ehliyeti mahalle bakkalindan almış sürücüler yayalara "yeşil ışık" yanıyorken üstüne sürüp yol vermiyor. Civisi çıktı bu ülkenin.

Bence Okul yönetimini şikayet et dikkat edilmiyor diye bimer Cimer falan. Kaldı ki yaya yolu olmasa bile ışık falan yoksa senin hakkın geçmek. Tabi iyice 3. Dünya olduğumuz gerçeğini gözardı ediyorum.

çizmek kelimesi hafif kalır. mahfeder. boyayı alıp götürür. yeni pasta-cila yemiş araba tek sefer girse çizik içinde kalır her yanı.

tercih etmem ve evet çizebilir

Biraz abartılmış geldi ilk yorum.
Yıllardır araba yıkatırım orada. Uzun yol sonrası yahut arabanın dışının çok tozlu, içinin temiz olduğu durumlarda kurtarıcı olur 2-3₺'e.

Öncesinde etraftaki hortumdan biraz su döker, üzerine köpük sıkıp öyle girerim o dönen cihazın içine.
Boyam yerinde, çiziğim de yok. (Şimdilik)

@aylakadam

çizikten kastım boya üzerinde sadece güneş ya da flaş ışığı altında görülebilen, kılcal ve dairesel olanlar. boyanın ciddi anlamda mat görünmesine sebep olur bunlar. aynı zamanda o fırçayla boyanın kalınlığı git gide incelir.

xclusiveautoworks.com

bir de benzinlikteki köpüklerin %90'ı kostiklidir (ucuz&etkili). bu da boyaya ve plastik aksama zarar verir.

ben hobi olarak ilgilendiğim için ekstradan dikkat ederim, standart kullanıcı için çok da sıkıntı olmayabilir :)

Doğrudur, benim fazla ilgim olmadığı için detayını önemsemedim. E her seferinde 20₺ ödeyecek miyiz yıkamaya ? Ne güzel mutlu mutlu köpürtüyorduk arabayı :(

Hızlı diye yıkatıyorum, zararlı olduğunu düşünüyorum ama ara ara pasta cila yaptırdığım için kurtarıyorum.

Ankara'da avmlerde 45 tl araç yıkama, 5 tl de bahşiş versen 50 tl gidiyor bir yıkamaya. Bıcı bıcı ise 3 tl. Dolayısıyla ayda bir normal iç dış yıkatıyorum, her benzin almada da bıcı bıcı. Gözle gördüğüm bir çizik yok, arabayı 20 sene kullanmayı planlamıyorum, sıfır da değil. O nedenle kafam rahat.

Oto yıkamacılar cidden pahalı. 30 TL veriyorsun. bahşiş vs. her seferinde o para verilmez. Ayda 1 içi çok kirlenince iç-dış yıkamacıya götürüyorum.

otomatik yıkama makinesi de arabayı çizer diye kullanmıyorum.

En güzeli benzinlikte kendin yıkamak. 1 TL atıp köpürtüyorsun, 1 TL atıp duruluyorsun. Basınçlı su ile gayet temiz oluyor.

Oto yıkamacıların da çoğu oto kasabıdır onlar da arabayı kevgire çeviriyorlar. Günde 10 arabanın kaportasını sildiği beze su tutup torpidodaki pionu black aksamı silen adam bunlar :d ki piano elle silince bile çizilen bir parça

Malesef arabayı zarar vermeden yıkamanın tek yolu mikrofiberli sünger ve kaliteli şampuan ile yıkamak, hatta çift kova tekniğiyle. Bunu yapan oto yıkamacı pek yok.

Araba ve kozmetik hastaları için yazıyorum bunları. normal kullanıcıya garip gelebilir. Daha fazla bilgi için google: detailing

Fazla yazdıysam başlık sahibi kusura bakmasın sevdiğim konu olunca frenleyemiyorum

boyayı çizdiğini düşünüyorum ama tüm sene bu makinede yıkatıp senede bir pasta yaptırsan daha ucuza gelir ve hasarı önlersin diye düşünüyorum

Aracı çiziyor orası net zaten ama Pasta cila da uzun vadede boyaya zarar vermiyor mu?

(bkz: barnum etkisi)

İnanmıyorum.

Genelde bi vasfı olmayan arkadaşlarım hunharca inanıyor. Kızcağız napsın kendiyle övüneceği bir yeteneği hobisi yok o da gidip burcuna bakıp “ben aslında çok detaycıymışım bülün mü?” Diye geziyor ortalıkta.

Kendi değil tüm burçları bi kağıda yazıp rastgele bi arkadaşına ver “bu senin burç yorumun” de alakasız burç olsa bile yuhaa aynı ben der.

İnanmıyorum. Saçma olduğunu düşünüyorum

inanıyorum

Barnum etkisine baktım şimdi, tam kafama yatmadı ya. Bu testte önerilenler, aynı özelliğin hem olumlu hem olumsuz yönünü sunuyor. Birbirine zıt özellikler söylemiyor, aynı özelliği manipüle ediyor. Ama mesela burç yorumlarında işte atıyorum, birinde herkes o burç için sadıktır diyor, diğer burç için asla sadık değildir, güvenmeyin diyor. Veya birinde aşırı cimridir diyor, başka burç için aşırı bonkördür diyor. Ben mi yanlış yorumluyorum?

inanmıyorum. inanan insanları da ciddiye alamıyorum açıkçası.

boş insan uğraşı. ışık hızıyla soğurum burç ve fal konuşan insanlardan.

Cevabı burçlarda değil Doğum haritasında saklı.

Ondan aynı burçtan iki kişi arasında dağlar kadar fark da olabiliyor..

bilimsel olmayan hiçbir şeye itimat etmediğim gibi burçlara da etmiyorum..

ha yine de genel geçer bi iki bilgim var arada muhabbet dönsün diye lazım oluyor dhssdh

ve evet boğa burcuyum ve boğa burcu aaaaynı ben(!) xd

Niyeyse korktuğum kaçtığım olabilecekken olmadığım kadınlar hep aslabdılar, kime aşık olduysam da hep başak kadını..

İnanılabilir bir tarafı olamaz bilimsel olarak. Ama bi şey var henüz ispatlanamamış bence.

İnanmıyorum ve aptallık gibi görüyorum aslında fakat burçlarla ilgili insanlara hadi tahmin et dediğimde genelde biliyorlar. Enteresan bir olay benim için.

burclar degil de enneagram kisilik testini gercekci buluyorum.

burçlara bakış açım yav he he minvalinde. sen burcunun özelliklerini taşıyosun ama ben okuduğumda "yoo öyle değil" diyorum.

dünyada 2 milyar aslan varsa-farz edelim- 2 milyar insanın 2 milyarı da, hadi 2 milyar olmasın 1 buçuk milyarı da tek tip karaktere mi sahiptir? bende burçların çöktüğü kısım burası. burcuna uyan insan kadar uymayan insan da var ama önemsemedikleri için burçlara inananlar kadar dile getirmiyorlar sanırım bu durumu.

Bu dusunulecek bir sey degil pek, zira bu konuda pek cok arastirma var dis gorunusun maasa, kariyere, ise alinmaya etkisi hakkinda.

Ozetle cinsiyetten bagimsiz olarak dis gorunusu daha iyi olan daha yuksek maas alip daha hizli yukseliyor.

Evet, düşünüyorum. Pozitif ve negatif olan durumlar oluşabiliyor.

bence fiziksel görünüşün olumlu bir etkisi vardır muhakkak ama öyle profesyonel iş hayatında kimsenin, senin kara kaşına kara gözüne hasta olacağını zannetmiyorum.Yaptığın işe bakarlar.

(bkz: prezantabl)

şöyle bir deney var :
www.youtube.com

Arkadaşım memelere silikon yaptırdıktan sonra yurtdışına transfer edildi. Hiçbir özel yeteneği, bilgisi de yok. İşe başladığında da özel oda verilmişti.

fransa'da falan cvlerin fotoğrafsız olma zorunluluğu var.

evet adam yerine konulmayıp milletten istemediğin halde tavsiye almak. mensplaining'in maturesplaining hali.

Saçım uzun diye alındığım bir işten son dakika vazgecmişlerdi. Saçını kestirirsen ancak başlayabilirsiniz demişlerdi.Üstelik yaptığım işte bone kullanacağım halde.

Hem de nasıl! Uzun zamandır işsizim ve 99.9 % tipimden dolayı iş bulamıyorum. Çünkü tıfılım. Potansiyelin ne olursa olsun dış görünüşün beğenilmiyorsa gerisi teferruattır.

yapılan işe göre değişir.

teknik işlerde pek bi önemi yokken; satış pazarlama v.s. gibi. ve doğrudan insana dokunacağın işlerde önemli maalesef.

Erkekler için değil ama kadınlar için evet. Yavşak erkekler tarafından güzel kadınlara toleranslı davranılmakta ama bunun suçlusu kadın değil aklı uçkurunda erkeklerde elbette.

yapacaklarınızı sabahtan bir not defterine yazın. önem sırasına göre sıralayın. sonra o işi yaparken diğer tüm diğer işleri gözünüzün önünden kaldırıp sadece o işe odaklanın. çok faydasını göreceksinizdir.

yalnız burda not defterine yazmak çok önemli. bilgisayara veya telefona veya yapışkan kağıtlara not almak aynı etkiyi yaratmıyor.

Gün içinde değişken durumlar oluyor, bu günü kurtarmaz.

Psikiyatr diyorum. Benzer bir şikayetle, motivasyon düşüklüğüyle yıllar önce gitmiştim iki seansa. Dedi ki, beynimizdeki hormonlar bu gibi durumları etkiliyor. Gerekli hormonlar üretilmiyorsa ne yaparsan yap başarısız olursun. Modiwake diye bir ilaç yazdı. İlaçlara karşı hep mesafeli biriyimdir. İki hafta kullandım, cidden işe yaradı. Şikayetlerimden biri de kitap ya da uzun yazı okuyamamaktı. Yıllar geçti üzerinden, hala sıkıntı yok, çatır çatır kitap okurum. Yapmam gereken işleri de öncesine göre çok daha disiplinle yapıyorum artık. Beş yıldır hiçbir ilaç kullanmıyorum ama demek ki bahsettiği şey doğruymuş, sanırım hormonlar dengelendi.

Fazla varsa versene hocam bir hafta da biz takılalım.

Bkz: mindfullness
Bkz: farkındalık

Öyle birşey olduğunu sanmıyorum. Çünkü gün içinde o mal gibi dolaşır halde büyük eziyet çekiyorum. Hayattan bezmiş oluyorum. Bir şeyler eksik.

Ben şekeri "tamamen" bıraktığım sene daha ayık, zinde, cin hissediyordum. deneyebilirsin.

Tüm yazdıklarınızın tamamı bende de mevcut. Psikiyatriden kaçmamanız lazım. B12 etki edebilir, dil altı daha iyidir evet ama bende bir değişiklik yaratmadı. Birkaç farklı marka kullanmama rağmen. Farkında değilsinizdir belki ama depresyonda olabilirsiniz. Bilgisayardan mümkün olduğunca uzaklaşıp, dikkatli beslenip, spor yapmaktan başka sizin yapabileceğiniz çözüm çok az. Bu yüzden yardım almaktan çekinmeyin. En azından anksiyetenizi düzeltirsiniz, zira kaygı bozukluğu da bahsettiğiniz hale sokar.

olutaklidi +1 demeye geldim. bir arkadaşım yediklerine bağlı olarak zihin bulanıklığı yaşadığını söylüyordu (kendi kendine koyduğu tanı). gluteni ve şekeri kesti bir ara ve çok faydasını gördü. yediklerine dikkat et, en azından şekeri kesmeyi dene bakalım.

Çok merak ediyorum bu muhabbetten sonra ilişki yaşadınız mı? Konuya dönersek bence çok yersiz ve küçümseyici bir laf söylemişsin. Yeri değil ve bunu demek de sana düşmez. Özellikle yeni tanıştığın birine böyle şeyler denmez, mesafe korunur. Arkadaşın olsaydı söyler güler geçerdiniz. Önyargıdan çok küçümseme gibi geldi bana. Üstten bakmışsın.

ahsjhsdhj iyi aşağılamışsın lan helal s.et dünya fazla düşünceliler için iyi bi yer değil. zaten tinderda tanıştığın adamdan nolucak en fazla fb olur

bu arada yazamamışsın ama şöyle okudum: "bende bunları kim alıyor çok merak ediyordum"

Çocuk özel gününde olabilir o yüzden mazur gör, insanlar alındıkları şeylerle beni çok eğlendiriyor bazen :D

Kaç kurtar kendini
Sen tinder kadını değilsin

aman boşver iyi söylemişsin djjdkd

bu kadar ciddiye aldığına göre onun için çok önemliymiş. ben olsam dalgaya vururdum.

patavatsızsın.

Senin hareketinin aman aman bir yanlışı yok ama arkadaş bayağı ergen sanırım.

Ha demesen iyi olurmuş. Orası ayrı.

O biblo, onceki sevgilisinden hediye gelmisti.

kaba bir üslup kullanmışsın

Valla ben bu tür şeyleri pek almıyorum ama alsam bile 3-5 taneden fazla zaten yiyemiyorum. Ağır geliyor bana. Haliyle kaldırıyorum. Ama benzer hisler hissettiğim atistirmaliklar olunca hepsini yiyorum bazen. Bazen de yeter amaranta iradeli ol deyip kaldırıyorum.

şeker hastası olduğunuzda çok rahat bırakıyorsunuz, pek problem olmuyor. ama ara ara naneli after8 kokusu burunlara gelir tabi muhakkak

bu gibi atıştırmalıkları mutfakta ufak bir kaseye koyduktan sonra odanıza getirirseniz, bütün kutuyu bitirme gafletine düşmezsiniz.. mesela cips paketlerini bile açtıktan sonra kaseye dökerek 2 günde bitiyorum.. aburcuburun bütün paketini önünüze koyarsanız farketmeden hepsini tüketiyorsunuz..

Bitirmeden rahat edemeyenlerdenim. Her ne kadar küçük porsiyonlarda alıp yesem de mutfağa her gittiğimde bir iki tırtıklıyorum. Ben de eve hiç almamaya çalışıyorum. Göz görmeyince bi süre sonra eksiklik de hissetmemeye başlıyorsun.

Evde kalirsin.

Aç kaldığında yemek ye?

Hepsini ye. Miden bulanınca bir daha istemeyeceksin zaten.

after eight, en sevdiğim tek çukulata türevi ürün.

çok ender bu tür şeyler yediğim için (çikolata, abur cubur, pasta, tatlı) çok canım istediğinde alıyorum sadece ve porsiyonlara bölüp ona sadık kalıyorum.

kendime hakim olmayıp her istediğimde alsam yesem, ya kanser olurum içindeki kimyasallardan ya da şeker hastası.

çay ve kahvede şeker kullanmıyorum uzun süredir. en azından bunu tavsiye ederim sana.

obez olmussun geçmiş olsun. berbat bi vucuda sahip olursun biraz daha tüketmeye devam edersen.

Ben de kesinlikle bitirmeden rahat edemeyenlerdenim, o nedenle almiyorum, evdekiler aldilarsa ortalikta birakmamalarini istiyorum, cok yemek istedigimde de paylasmaya inaniyorum ve en kiskandigim insanlar bu tip seylerden kucuk bir miktar yiyip kalani ile beraber yasayabilen insanlar.

geek teori?

seyler.eksisozluk.com

Bir süre sonra alışmak mı? Asvshdj. Born this way.

Büyük göğüsleri taşımak, uygun sütyen seçimi, epilasyonun başlı başına sorun olması, pms in ağır etkisi ve ilişki krizlerinden çikolata krizlerine koşmak...

Bizim için rutin.

Bunların komboları var bir de ki, onlara hiç girmeyeyim. (sevgilin terk etti, reglin ilk günü, ertesi gün sınav var, üstüne grip olmuşsun vb)

Kadınlığa alışmak diye bir şey yok, kadın olmanın getirdiklerini taşıyabilmek var diyebiliriz.

Tecavüz, taciz ve çok geri kalmış bir bölgede kadın olmak dışında ki olaylar haricinde zor değil bence.

Hele bir güzelse hayata 10-0 önde başlıyorlar.

-iş başvurusunda kadınlara öncelik verilir. erkek isterse açlıktan ölsün kimsenin umrunda olmaz.

-daha kolay sevgili bulurlar. Erkek çok yakışıklı ya da zengin değilse sevgili bulamaz ama bir kadın çirkinde olsa mutlaka sevgili yapar.

- bir kadın gittiği her yerde pozitif ayrımcılığa uğrar.

-"belki sevgili oluruz umuduyla." her işleri halledilir.

-şu duyuruyu yazdığım 1-2 dakika içerisinde bile dünya genelinde belki de binlerce erkek şu anda öldürüldü.

-istenilen arzu edilen taraf her zaman güçlüdür. arzu eden tarafta zayıftır.

erkekte olsa hemen doktora mı gider? daha saçma bişey duymadım haha şaka mısın.

kadını erkeği yok bu işlerin her cinsiyetin artıları eksileri var.

kadınlar da 7/24 ilgi sevgi bekliyorlar o zaman senin mantığınla onlar erkek olsalar yıllarca hiç sevgi görmediği için intihar falan ederler.

fiziki zorlukları olabilir kadınların ama erkeklere de hayat laylaylom değil. tonla acıyı yaşayıp en ufak şekilde bişeyleri belli etmeme, yıllarca kimseye anlatmama, belli etmeme, ağlamama gibi özellikleri de yapabilecek kadın oranı %5 bile değildir.

kanka olduğum 1 kız var kabul ediyor mesela kadınlığın kolaylığını. güzelsen yukarıda ki arkadaşın dediği gibi her işini rahatça yaptırabiliyorsun. 4 sene boyunca fakültede projesine dokunmadan 90 alıyordu kız ahha :)

Fiziksel olarak sormuşsunuz, herkes de hemen davranışsal olarak yorumlamak için yerini almış.

Vallahi zor. Ben sıkıldım açıkçası her ay hayatımın 3-4 gününün heba oluşunu anlamaya çalışmaktan. Elimden gelmeyerek o 3-4 gündeki duygudurum bozukluğunu yaşamaktan. Saçına, kaşına, gözüne, epilasyonuna ayrı ayrı özen gösterme ya da bir ton para dökme gerekliliğinden. Her ay "Neden ya neden!?" diye sorguluyorum ben, 25 yıldır kadınım alışamadım.

Benim karıdan biliyorum zor kardeş kadın olmak. Toplumsal zorluğu ayrı, biyolojik zorluğu ayrı.

Biz erkeklerin dünya kadar malım olacağına fındık kadar amım olsun mantığı dışında en ufak bir avantajı yok. Kaldı ki o mantıkla bile birinin seks kölesi olmayı kabul etmiş oluyorsun. Milyonların olmuş özgür değilsin ne anladım aq. Bende 2 top 1 hıyar var her gün 45 defa düzeltiyorum çaktırmadan rahat edemiyorum. 2 tane kocaman portakal taşısam göğsümde kafayı yerdim.

Bizde hormonal dengesizlik yok mesela. Kadınlarda var. O şirret kaltak dediğin karıların çoğu hormonal dengesizlik yüzünden çıldırmış cinnet geçirmiş biçimde geziyor.

Biz erkekler için kural basit. Skinin doğrusuna gitmeyecen. Başka kural yok hayatta. Patron iki kafandan büyük olan olduğu sürece mesele yaşamazsın hayatta.

Bir de düşünsene boy 1.60, kilo 45-50. Güç kuvvet desen erkeğe nazaran yok. Gelen geçen tipine yaşına bakmadan götünü kesiyor, verse parçalarım diye bakıyor. Sabahtan akşama kadar bu vaziyette iş yapıyorsun mesela. Zor olm ya. Ben kadın olsam katil olurdum. Kendi cinsimden çevremden biliyorum malak gibi laflarla yazılan adamları görüyorum, bana yapsalar yazacağın mesajı skim der tekme tokat dalarım. Biz erkekler kadınlardan daha dayaklık tipleriz aslında bakma.

siz fiziksel bir şeyden bahsederken cevapların tavır tutum ve sosyal açıdan gelmesi bile asıl zorluğun toplumsal olduğunun en iyi gösteresi sanırım.
menstruel döngünün fiziksel sancılarından çok hormon ve haliyle duygu değişimi zor.
onun dışında cinsiyetten kaynaklı bir zorluk yok.

zorluklar;
fiziksel,
psikolojik,
toplumsal,
ekonomik,
kültürel zorluklar.

-taciz, tecavüz, tekme tokat, cinayet.
-psikoljik baskıyı, mobbingi, söylemlerle başlayan eril zihniyet baskısını başkaları örneklendirsin ben yoruldum; ama asıl önemlisi bununla erkeklerin yüzleşmesi sanırım. soru sorarak çok güzel yapmışsınız umarım cevaplarla yüzleşmeye de kalbiniz, vicdanınız el verir.
bi kaç yıl önce twitter'da başlayan bir akım vardı; kadınlar başlarından geçen tacizleri ya da taciz endişesiyle aldıkları önlemleri anlatıyordu. erkeklerin bir kısmı da hayatları boyunca bunların farkında olmadıkları için kısa süreli şok yaşayıp empati yapmışlardı. bu anlamda güzel bir etkisi olmuştu. tam da bundan bahsediyorum, bu farkındalığın erkeklerde; özellikle erkek çocuklarında artması gerek.
-aynı meslekte aynı nitelikle farklı cinsiyette insanların farklı maaşlar alması gibi. iş bulma, işe gücüne katılım açısından da çok vasat durumdayız.
yukarıdaki komando isveçten yazıyor heralde :/

bu daha çocuk yaşta edinilen pipini göster, eteğini ört zihniyetiyle başlıyor ölene kadar da devam ediyor. aslında daha da önemlisi kadın erkek arasındaki adaletsizlik değil; erkek ve diğerleri arasındaki adaletsizlik şeklinde. bunu bir düşünmenizi öneririm.
ataerkil zihniyet; erkek olmayan her şeyi alt kategoriye koyuyor aslında.

neyse, bir süre sonra alışılıyor mu demişsiniz;
alışılmıyor, alışmış gibi yapıyoruz.

Ben bi şekilde regle alıştım gece uykumdan uyandırdığı ağladığım da oldu. Ama alıştım. alışamadığım düzenli ağda, kaş bıyık almak. Can yakıyor ve bitmiyor.

genel olarak kadınların işinin daha zor olduğunu düşünen bir erkeğim ama @buzbebek gibilerinin şımarık tavırlarına sinir oluyorum. çikolata krizi ne abi? ben de çikolata krizine giriyorum ama kadın değilim, sadece şeker bağımlılığını kırmakta güçlük çeken dangalağın tekiyim. kadınlıkla çikolata sevgisini veya "çikolata krizi"ni ilişkilendirmenin ne anlamı var? öyle olunca daha sempatik oluyor herhalde. erkekler de gayet tatlı düşkünü, çikolata hastası vs. olabiliyor.

sevgilinin terk etmesi, ertesi gün sınav olması, grip olmak vs. bunlar erkeklerin de başına gelen şeyler. her haltı abartmayın. bunların kadınlıkla ne alakası var? regl süreci bazı kadınlar için çok sancılı geçiyor tamam da bazıları bunu fırsat bilerek her durumda bahane olarak öne sürüyor.

taciz, tecavüz, mobbing ve bissürü sosyal konu varken "çikolata krizleri... kadınlık..." geyiği yapmak neblim çok şımarıkça ve çirkince. bazı şeyler öyledir yani, kadınlıkla veya erkeklikle bi alakası yoktur, niye ısrarla kalıba sokmaya çalışıyosunuz?

@der meister
Öncelikle sakin ol ve o klavyeyi yerine bırak.

Bunun bir kalıbı falan yok. Tamamen tıbbi hatta. pre menstrual sendromu googlela ve bi zahmet oku. Tatlı yeme isteği gökten inmiyor.

İnsanları şımarık diye etiketlemeden önce bir regl sancısından miden bulasın, elin ayağın tutmasın, o ağrıları çek sonra bunları yaz yazabilirsen.

Soru zaten kadınlara sorulmuş, senin çikolata zevkin mevzu bahis değil.

Çevremde benim kadar tatlı seven insan hiç görmedim ama "ayy tatlı krizim geldi" yapmadım hiç hayatımda. Yani hormonal falan da olabilir ama anlam da veremiyorum öte yandan.

Kadınlarda olan zorluğun yakın değerde karşılığı erkeklerde de bulunabilir vs ama regl öncesi duygu Durum bozukluğu beni cidden en çok yoran şey. Özellikle gergin bi ortamda çalışıyorsanız, çevrenizde çok da hoşlanmadığınız insanlar varsa önceki yaklaşık bir hafta iki katı geriliyorum, üzülüyorum, sanki bilerek üst üste geliyormuş gibi.

Bakıyorum erkek arkadaşlar daha rahat take it easy tarzında takılıyor. Bizim iki hafta sonra olacak olayı nasıl algılayacağımız belli değil.

sana şunu söyleyim, üzerime köyde üzerime sırıtarak araba sürdüler. öz annem aman duyan olmasın diye beni bastırdı. sonra niye sinir hastası olduğumu sorguluyor.

@buzbebek, ben pms ağrısına bir şey demiyorum ki, çikolata isteğinin dahi "kadınlık" ile ilişkilendirilmesine kızıyorum. "why women crave chocolate" yazdım, al en başta çıkan şey,

"It is thought women specifically crave chocolate due to its ability to mimic serotonin and release endorphins, which may decrease depression and anxiety. However, serotonin, known as the feel-good hormone, can in addition to the consumption of certain foods also be increased by exercise."

allah aşkına bunun kadınlıkla ne alakası var? erkeklerde çikolata serotonin ve endorfin salgılatmıyor mu? biz çikolata yiyince mutlu olmuyo muyuz? canın çikolata çekmesiyle kadınlığın ne alakası var?

türkiye gibi ülkede yaşayıp kadın olmanın zorluğu sorulduğunda "canımız çikolata çekiyo" demek nasıl bir şuursuzluk, nasıl bir şımarıklık ben anlamıyorum. kaldı ki ben sadece böyle yazdığını görünce tepkimi dile getirmek istedim, evde sinirden klavye kemirmiyorum yani, sadece saçma geldiğini yazmak istedim.

neyse sana kolay gelsin yav. kadın olmanın 3953959 çeşit zorluğu varken, dünyada milyonlarca ve hatta milyarlarca kadın bu yüzden sorun yaşıyorken "cnmız çikolata çekiyo" yazmak çok tuhaf. bu kadınlıkla ilgili bir şey değil, alakası bile yok. pms olmayınca hormon falan ortadan kalkıyo sanıyosun galiba

Decide genel olarak karar vermek decide on da bişi üzerine karar vermek. Belirli bi konu üzerine karar bekliyosan karşındaki kişiden konuyu düşündün mü kararını verdin mi manasında decide on kullanırsın. Make a decision da bi karar ver demek. "Decide" ya da "make a decision" ikisi de aynı emir cümlesi. Make a decision biraz daha yumuşak gibi...

mesela ben öznesiyle kullanırken decide ya da make a decision diyebilliriz değil mi o zaman?


I decided to choose the blue one..
I decided on choose the blue one.

2.si yanlış değil mi? sanırım decide on'dan sonra isim geliyor. doğrusu şöyle mi I decided on the blue one. doğru mu anlamışım? internetteki örnekler öyle sanki hep.

diyebiliriz. mesela I decided ya da I made my decision. "ben kararımı verdim" ikisi de.

Ve evet on'dan sonra isim gelir. ha illa decide on ile fiil kullanmak istiyorsan decide on choosing diyerek choose fiilini ing eki getirip, isimleştirip öyle diyebilirsin hocam.

çok teşekkürler.

Sanırım tam türkçe çeviri için şöyle bir örnek verebiliriz.

Decided on this one-bunda karar kıldım
Decided to do this-bunu yapmaya karar verdim

Ben biraz sinir bozucu şekilde kontrollü kullanıyorum.

acelem varsa biraz agresif olurum yoksa yımış yımış sakince giderim. yayalara yol veriyorum hatta bu sebepten çok küfür yemişimdir muhtemelen

Tek başıma ya da yanımda birisi varken farketmeksizin kurallı, sakin kullanıyorum. Geçiş önceliği de her zaman yaya ve bisikletlerde oluyor, onun dışında da diğer şoförlere olabildiğince yol veririm.

Yurtdışıspor

Emekli amcaların Corolla sürüşü gibi kullanıyorum.

Sakin ve temkinli kullanırım. Kurallara uymayanlar, uyanıklık yapıp sağımdan önüme girmeye kalkanlara, kurallara beni tehlikeye atacak şekilde uymayanlara çok sinirlenirim. Düşük zekaları için aileleri adına üzülürüm

genelde sakin ve neseli kullanirim. neseli, cunku isten cikip motora binince bir oh diyorum, bir sevinc geliyor. sarkili turkulu surerim. dikkatliyim de. risk almam. yaya kutsalimdir. artci tasimam. cok sinirlenirsem hay senin anlaminda elle isaret yapar gecerim. birkac kere beni tehlikeye soktuklari icin durdurup yaptiklari seyin kotu oldugunu izah etmeye calismisligim var.

insanlara ve kurallara saygılı bi şekilde seri sürüyorum. =) bi tek hız limitlerini çiğniyor olabilirim ancak 90 120 arası giderim genelde işte nerde kaçla gittiğime bakmıyom, sokakmı, caddemi, otoyolmu çevremde riske atacak kimse olmadığını düşünüyosam basıyorum bu hız aralıklarında. şerit değiştirirken ve dönüşlerde kesin sinyalimi veririm, hızlı geçişler yaparken bile ˆˆ. fakat haksız ve sıkışık trafikteki çakallara denk gelince adeta hulka dönüşüyom sinir basıyo o zaman kural falan tanımıyom o çakala bi mesaj vermek için.

şehir içinde hiç kullanmıyorum, COMPLETE MADNESS!
otoyolda temkinliyim, belki de fazla temkinliyim.
bomboş ara yollarda ise tam bir rallici oluyorum, bizim köyün asfaltlı ama iniş çıkışlı ve virajlı yollarında, hele ki altımda güzel bir araba varsa, çılgın atıyorum.

araba kullanmayı çok severim, keyfini çıkarabileceğim zamanlarda fırsatı değerlendiririm. yolun tenhalığı önemli tabii, zaten bilmediğim, ilk kez geçtiğim yollarda o topa girmiyorum.

minimum yakit tüketimi. duracagimi sezdigim saniye gazdan ayagimi cekerim. kırmızıy gördüm mü asla gaza basmam. 90ı asla aşmam. az fren yaparım.

0zzy +1

trafikteki en önemli kuralın saygılı olmak olduğunu düşünüyorum. yaptığın her şeyi etrafta başka insanlar olduğunu düşünerek yapmak gerektiğini düşünüyorum. bu şekilde bakınca yolun ortasında 40-50 km hızla ilerleyip üstüne bir de çok kurallı, temkinli olduğunu sanan insanlardan nefret ediyorum. trafiğin doğal akışını bozmanın da bir kural ihlali olduğunu öğrenmesi gereken çok kişi var. araba sahilde dolaşır gibi sallana sallana kullanılacak bir araç değildir. dikkatinizi tamamen yola vermeniz ve a noktasından b noktasına en hızlı şekilde ulaşmayı amaçlamanız gerekir.

oh içim döktüm yemin ederim.

Seri, agresif ama kurallara uygun. Boş yolda bile sinyal veririm. Yayalara yol veririm. Takip mesafesine uyarım. Uyuşuklara tahammül edemiyorum. Yavaş gitmek de hızlı gitmek kadar trafiği riske atıyor. Otobanda kullanıyorum zaten ben, arabada birisi yoksa 120-130-140 genelde. Selektör yapanlara, kadın görüp sıkıştırmaya çalışanlara, makasçılara izin vermiyorum.

her daim konforlu sürüş. vites geçişleri-hızlanmalar-yavaşlamalar-dönüşler yumuşak. ama gerektiği zaman elbette atik kullanırım motoru sıkıştırmaktan yolcuyu rahatsız etmekten çekinmem.

hayatta her şey böyle zaten. denge..

sakin ve konfor odaklı kullanırım. keyfini sürerim araç kullanmanın.

yayalara hep öncelik veririm. yaya şeritlerinde dururum hep. genelde arkadaki arabadan küfür ve korna yiyorum bu yüzden. yağışlı günlerde hassasiyetim artar.
asla sinirli olmam. tek kötü alışkanlığım, bütün gün içmemiş olsam bile, arabaya binince bir sigara yakarım. açarım müziğimi. çerezlerim yanımda. yemişim trafiği falan. arabada mutlu olunmayacaksa nerde olunacak. arabasını sevenler çıksın trafiğe, yolu gideceği yere ulaşmanın önünde bir engel olarak görenler değil.

Yalnızken gayet agresif ve deneyselimdir. Diğer sürücülere sürekli söylenirim, trafik kurallarına tabii ki riayet ederim emniyet kemersiz markete bile gitmem. Yol müsaitse hız limitinin üzerine çıkabiliyorum. Yanımda biri varken sakin ve garantici sürerim, Konfor odaklıyımdır.

Güvenli ve defansif teknikte kullanırım.

2-3 sene öncesine kadar önümdeki boşluk dolana kadar gaza basardım, sanki dolduramadığım her boşluk Benim için kayıptı. Yaşlandım sanırım, aşırı sakin kullanıyorum, sağ şeritten 80le gitmek daha konforlu geliyor.

2009'dan beri bilfiil araba kullanirim her gun. En azi da 50 km olur. Suratli degil, seri ve agresif kullanirim. Ama bunu trafikteki diger araclar fark edemez. Onlara zararim yok. Benim gibiler trafige fayda saglar. Benim gibi surenlerle de yolda illa ki birbirimizi farkederiz, arkadas kazandığım bile olmustur.

En buyuk onceligim yayadir. Kurallara uyarim.

Cok kivrak kullanirim, fiti fiti.

Gozum hep dort beş sonraki hamlede ve araclardadir.

Nazar degmesin tek bir kazam yok.

Tahammulum olmayan tek sey dogru seritte yanlis hizla gidenler ve telefonla oynayip saga sola meyledenler ve kuyruga kaynak yapanlar.

Rap'i sahiden cok severim. Köpeklerim bile rap dinlemekten " yo yo madafaka " diye konuşmaya baslayacaklar diye korkuyorum. Böyle kliplerde gorüyoruz. Rapçi siyahi yiğidimiz arabadan kolunu cıkarmış müzik açık, usul usul keyifli bir şekilde başıni aşağı yukarı sallayıp arabayı da sanki dans ediyormus gibi hafif hafif zıplatarak usul usul mahalleleri dolaşır. Okadar yavaşçacık surer ki gülümser ve dişindeki pirlanta parıldar, görürsün. Işte ben de kafanızda bu imge benim araba sürüş tarzımla birleşsin diye rapçi gibi araba sürüyorum dedim. Yani sahiden böyle ve okadar keyifli ve usulca ki yürüyen birine yanımda arabanın pencerisinden gülimsesem dişimdeki pırlanta ışıldayacak, dunyaya böyle bir "yo yo madafaka"dercesine.

Rainmeter mıydı acaba dediğin şey? Çeşit çeşit teması var istediğin gibi takılıyosun. Ben giriş seviyesi bi laptopuma kurmuştum saçmalamıştı ama.

Değer. Sağlam dizi.

değer yapıştır.

İzlediğime pişman olduğum tek dizi. Tabii izleyicinin yaşına bağlı.

izledim pişman değilim ama kimseye ille de izlemelisin demeyi geç izle diye tavsiye bile etmem çünkü suça özendirici şeyler ve suçlu insanlara sempati/sevgi beslemeye yönlendiriyor insanları.

diğer yandan aynı şey narcos'da da benzer bir şey var ama onu tavsiye ederim sonuna kadar. arada ince bir fark var

GoT'daki sürpriz ölümleri seviyorsan tam izlemelik dizi.

Olumsuz yorumlara takılma. harika dizi. bir süre sonra gönül bağı oluşuyor.

İzlediğim en harika dizilerden biri.

iyi ki izlemişim diyebilirim. bittiğine cok uzulmustum.

Değer. Son iki sezon gittikçe güzelleşti diye hatırlıyorum hatta.

5. sezondan sonrasını izlemedim. 3. sezondan sonra çok fazla dramaya ve arabeske bağladı (Kurt Sutter'ın Otto karakterinin başına gelenler vs.) Behzat Ç.'nin son sezonlarında da benzer sebeplerle fenalık gelmişti. "Ver acıyı, ver çileyi, daya arabeski" insanı değilseniz sonunu getiremeyebilirsiniz.

bence güzel diziydi.

değer +1

sırf harleyler için izlenir. bazı yerleri hızlı geçebilirsin izlerken. çok büyük beklentilerin olmasın. devamı da çekildi mayanlar sanırım. onu izlemedim.

buzdolabında onların en sevdiği şeyi yiyin.

onların gece ikiye kadar ses yaptığı gecenin sabahı hayvan gibi gürültü yapın. ama insan gibi değil, sabahın beşinde altısında ayı gibi gürültü edin, uyananlara da "uyuyamıyorsan o senin sorunun" diyin.

öyle ev arkadaşlığı olmaz olsun...

Kirayı faturaları kitle 2 güne vericem diyip süründür.

Mesela koridorda bir hoparlör var, onu çaktırmadan bozmak isterim ama 'çaktırmadan' kısmını bilemiyorum. Yani mesela kablo keserek olursa kesik kablo olacak ortada.. :)

bulamayacakları bi yere balık koy. koksun.

Eve bocek birak cesitli yerlere

gitmeye yakın tuvalete bez falan at uğraşsın dursunlar.

tuvalete bez atarsaniz asagi kata da yazik olabilir. yapmayin.

İntikam duygusuna teslim olma derim. O anda sana güzel bir his verse de aslında kötülük yapmış olmak seni içten içe mutsuz edecek, üzerinde bir yük gibi kalacak. Oysa ki onları affedip yoluna devam etsen hafifleyeceksin.
Sen zaten taşınıp kurtuluyorsun, bence intikamlarla uğraşıp kendini daha fazla huzursuz etmeye gerek yok.

ben çekip gitmenizi öneririm
en iyi intikam güzel ve huzurlu bir hayat yaşamaktır

balık +1. muhteşem fikir, eloreliaya tebrikler.

‘Karma’ya İnan. Birşey yapma.

Bahoho +1 karma da senin benim gibi mazlumlara işlemez inanma.

@peggy +1

“nehir kenarında yeterince beklersen, düşmanlarının cesetleri yüzerek gelir.” - Sun Tzu

büyük bir hediye paketi hazırlayıp içine kulak tıkacı koy
biraz daha dramatik olsun istiyorsan kargoya ver, şubeden alsınlar

diş fırçasını tuvalate sür. diş etleri yüzünden hayata küser sesi kesilir.

Hem okuyor, hem çalışıyor, hem de kütüphanede sabahlayan halinizdim. Belki bu konuda sizden çok daha zor durumlar yaşamış olabilirim üniversite zamanı. Yaşadığım daireye sin city, sin bomb, İsviçre Medeniyeti halt yesin gibi tanımlamalarda bulunulabilirdi.

Yaşadığınız duyguyu anlıyorum ama artı bir kötülüğün daha çıkmasına, kaynağının da siz olmasına gerek yok.

Mezun olacağım yıldı, evdeki bütün eşyalar da bana aitti. (3+1 evin bütün eşyaları) Normal şartlarda evden çıkarken, hiçbir ücret talep etmeden bütün eşyaları ev arkadaşlarıma bırakacak, şehri böyle terk edecektim. Onlar da öğrenci diyerek. Sizin deneyimlediğiniz durumları deneyimledikten sonra yapmak istediğim iyilikten vazgeçip, bütün eşyalarımı nakliye ile aldırıp başka bir öğrenci evine hediye ettim. Kötülük için ayrıca bir düşünceye girmesem de ev arkadaşlarıma hak etmedikleri bir iyilik de yapmadım. Evden ayrıldığım gün suratlarındaki ifade unutulmazdı.

Bunun gibi zaten hakkınız olan bir durumu kullanırsanız ne intikam gibi kötü bir eylemin içinizde yer etmesine sebep olursunuz ne de kötülüğe kötülükle karşılık vermiş olursunuz.

böyle insanlara pislik yapamazsınız. sökmez. kendimden biliyorum, sizden daha leş tiplere onların kendi silahı ile misilleme yapamazsınız. en güzeli faturaları takın.

evi giderken ateşe ver.

cevaplariin her biri birbirinden sok edici. demek ki duyurudan kimseyile dusman olmamak lazim :)

gidene kadar her sabah calar saatini deli gibi caldir. zili gec iptal et. bu saatten bulabiliyorsan hayati onlara zehir edebilirsin.
urun.gittigidiyor.com

benim de ev arkadaşımdan sağlam kazık yemiştim. Evden çıkarken yemeklerin içine tek tek tükürdüm. Şimdiki aklım olsa diş fırçalarını da tuvalete sürerdim. Bir de çıkarken polise gürültü ihbarında bulunun sizin yaptığınızı düşünmezler, belki biraz da korkarlar.

Cevaplar şok edici gerçekten.

Ben anlamadım neden tavrınızı koymuyorsunuz. Bir uyardım olmadı, iki uyardım olmadı, üçüncüde; gece ses yapılmayacak, diyerek üst perdeye çıkmaya başlardım, ben olsam. Sonra bak aslanımdan başlayarak, delikanlı olan ses çıkartıra doğru giden cümleler. Gerisi gelir zaten bir şekilde. :)

halıya çekyata bi yere süt dök mümkünse kalorifere yakın bir yere, ki iyice koksun. En berbat şey arabanın döşemesine dökülen süt kokusudur.

@windows adaş, belki konu sahibi ufak tefek bir adam belki naif bir insan kavga bilmeyen biri, karşısındaki saygısızlar da cüsselerine güvendikleri için hayvanlık yapıyorlardır. Büyük ihtimal öyledir hatta. Adam giderayak kaşı gözü mü yardırsın.

@konu sahibi, bence de uzaklaş ve bir daha bulaşma bu tiplere. Onlar belalarını bulur senden sonra gelecek olanla zaten.

ben böyle bi salak ev arkadaşına modemde mac filtre koyarak internetini kesmiştim ben yatarken netini kesiyordum sabah açıyordum salağın türk telekomla cebelleşiyordu sonra giremiyorum diye :D

@windows95

böyle yazınca da garip oldu. :D

Ben tabii kavga edilsin demedim. Edilmemeli hatta. Ama tabii yüksek perdeden yapılan konuşmalar kavgaya zemin hazırlayabilir. Çekiniliyorsa yapılmamalı doğru. Bundan kaçınmak da çok doğru olan. Ama bu yapılan garip şeyler de kavgaya yol açabilir sonuçta. O yüzden böyle yazdım zaten. O riski alan bunu da alır diye düşündüm.

eger intikam alirsan "bu tur insanlar" dedigin gruba sen de dahil olmus olacaksin.

Faturaları onlara kitle.

Şampuanlarına tuz dök, kepekten kaşındıkça seni anarlar :)

Zıplarım. Oturuyorsam da yerimde zıplarım.

moonwalk yaparım.

camdan sarkarım.

genelde hüzünleniyorum ben o kadar mutlu olduktan sonra, açıyorum bi tane de hüzünlü müzik ooh

müzik açar oynarım, müzik yoksa kendim söyler oynarım. yandan yandan

amuda kalkarım

Ben de zıplayan gruptanim; etkisi de birkaç gün sürüyor ustelik, çok sevindigim zamanlarda günlerce yerimde duramam.

Geçmesini beklerim. Lâkin çok uzun sürmez.

evdeysem evin içinde amaçsızca yürürüm.

"amuda kalkarım" cevabından sonra "takla atarım" denmesini bekliyorum.

nereden inanalım sevindiğinize di mi ama?
:))

umarım hep mutlu olursunuz.

beni tanıyanlar "hiç öyle biri olmadığım" için çok şaşırıyor ama dans ediyorum ben. genelde afrikalı kabilelerdeki dayılar gibi acayip acayip hareketler yapıyorum. bazı figürleri taklit ediyorum ama beceremiyorum. kafamın üstünde dönmek istiyorum ama onu yapamıyorum. 100 kiloyum zaten öyle bir şeye kalkışsam boynum kopar muhtemelen.

Arkami donup kis kis gulerim sonra buzlar kralicesi moduma geri donerim. Cok da uzatmamak lazim.

dans ederim/şarkıya eşlik ederim bağıra bağıra. roman, cıstak cıstak yabancı müzik allah ne verdiyse.

ofis sandalyesiyle olduğum yerde üç beş tur dönerim..

Başka insanları sevindiririm, lokum dağıtmak olur, sadaka vermek olur, sokaktaki çocuklara hediyeler olur, olur da olur.

pantolonların markası ne? bende olmuyor böyle bir olay. acaba çamaşırları tıka basa dolduruyor olabilir misin makineye? aklıma bu geldi ancak.

Bende de oldu olay yahu. İkici yıkmada düzeldi sanırım. Gidip bakmam lazım üşendimşimdi.

deterjan izi oluyor, sivi deterjan kullanin ve daha yuksek isida yikayin.

ya detarjan fazla atıyorsun ya da çamaşırların iyice durulanmasını önleyecek bişeyler yapıyorsun. mesela kısa programda tıka basa makinayı doldurmak.

ilave durulama yap geçer. siyahlarda bu daha belirgin oluyor. illa kot olmasına gerek yok. keten, kanvas da aynı.

Yikadiktan sonra mi oldu utuden sonra mi? Bende de oluyordu, kirisiklik duzeltilmeden utulenince cizgi oldugunu fark ettim artik hic olmuyor.

Gülümseyerek ya da kahkaha atarak bu duyguyu baskılamaya çalışıyorum. Genelde başarısız oluyor bu çabam, lunatik bir kahkahaya ve ardından hıçkırarak ağlamaya dönüşüyor.

O raddeye geldiğimde durdurmak mümkün olmuyor genelde, ama çok kalabalık ve rahat hissetmediğim bir durumsa Parmaklarımla gözlerimi bastırırım, kafamı dağıtacak şeyler düşünürüm meselâ ertesi gün için planım varsa onunla ilgili vs.

Mod yükseltici insanlra yöneliyorum.

Sevdiğim kişiyle konuşuyorum ya da annemin yanına gidiyorum rahatlatıyor ortam, gözyaşları süzülmeye başlamışsa yapçak bir şey yok bırakın aksın :)

Köpeğime sarılıyorum. Yanaklarından öpüyorum.

unutuyorum 2dk sonra. Gamsizim diye 9 koyden kovuldum zaten.

ilk fırsatta ağlayacak yer arıyorum. genelde ev oluyor. sonra da yorganın altına girip cenin pozisyonunda uyuyorum.

Kurtulamıyorum. Dibine kadar yaşıyorum. Geçinceye kadar ta ki.

ben çok ağlarım öyle. babamın mezarındaki gülleri kokladım o kadar çok ağladım ki; eve geldim hüzünlü şarkılar dinleyip biraz da öyle ağladım. ama artık yasakladım kendime ağlamayı. hüznü seviyoruz bence bazen. vücudumuzu, sağlığımızı yıpratıyor. hüzünden kaçmak kolay gördüğün zaman büyüsüne kendini kaptırmayacaksın.

ağlarim sonra da uyurum. Uyuduğumda da kötü kötü rüyalar görürüm. Bazen canımı çok sıkan dertler aklıma geliyor ama şimdi düşünüp kendimi uzemeyecegim.

Ağlarım tenhada. Ama o hale geliyosam hayatımda yolunda gitmeyen bi şeyler olduğunun tekrar farkına varıyorum. Uğraşmak için bi başlangıç oluyor desem yeridir.

yatağa uzanıp twittera giriyorum instagrama bakıyorum. mutlu havalı insanlara bakıyorum. bazen güç toplamaya çalışıyorum enerji vücuudumda yükseliyormuş gibi hissedip işime odaklanmaya çalışıyorum. tost yapıyorum lezetli bişeyler yemeye çalışıyorum. birilerine anlatınca daha da üzülüyorum genelde. herkes teselli arıyor ama yardıma gelince herkes tekme atıyor

Ağlayamıyorum ama kurtulamıyorum da...

Üstelik uzun süredir arada sırada böyle hissediyorum. Bir yerden sonra bu durum hakikaten hiç tat vermiyor.

gözlerim hafif yaşla bile dolmaya başlamışsa gözlerimi yukarıya doğru deviriyorum geçiyor. kendime güçlü bir insan olduğumu hatırlatıyorum duygu durum da yavaşca geçiyor.

Oyuna vuruyorum kendimi yada fotoğraf makinemi alıp dağ taş,manzara,böcek,makro fotoğraf çekip yürüyüş yapıyorum

Hepsini.

Rengin hariç hepsi. Rengin kim ya