vurmasaydın.

vurmayaydın iyiydi :/

Bence gozler ortaya cikmis. Veya fotograftan dolayi oyle duruyor.

böhü! neyse kökü bende ya uzar gene :/

saçlar iyi, sakal ve hele kaşlar skandal. saçları vurdururken kaşları da vurduraydın iyiydi. ayrıca, ikinci foto arkada görünen kadın kişi ile bağın ne?

gelin olmuş gidiyor!

e kisa sacli olanda mutsuzsun uzunda mutlusun ondan oyle diyorlar abi.

kisayken tam bir agir abisin, seni sikerler gulum bakisi atmissin. ikincide hem yasin daha genc gorunuyor hem de firlama biraz, biraz siritinca butun yuz komple degismis sanki.

kesmesen iyiydi diyecektim ama kesince de fena değil bence. Dışarıdan algılanan kişiliğin değişmiş bence :D ama açıklayamam.

ikinci foto ilk ifşada da kullanılmıştı, hatırlıyor gibiyim. yenisini isteruk :)

boşverr tam yazlık foto işte, ferak ferah, efil efil.

ne yaptın kendine? olmamış bu. vurdurmasaydın.

pozlar çok farklı. birinde sempatik gülümseme varken diğerinde saçma bir bakış var. 3 numarayla da sempatik bir pozunu görmemiz lazım. saçının dalgası falan güzelmiş ama kafanın yapısı da düzgün olduğundan 3 numara abes kaçmamış. ben de 1 yapıyordum bir ara. sıkılana kadar takıl öyle, sıcaklarda iyi gider.

çivici katile benzemişsin :(

nasıl bir ortamda giymeyi planladığına göre değişir durum.

apaçilik ile ne alakası var.

melon veya fötr şapka çok da güzel olur takım elbise ile. bence ortamın da pek onemi yok eğer takım elbise giyilecek bir yerse şapka da takılır. (iç mekanda şapkayı çıkarmak şartıyla)

orneklerle geleceğim.

@nwnd +999

melon şapkanın bence olayı siyah, hiç başka renge alternatiflere bulaşma. klasikten şaşma melon şapkada.
i.posta.com.tr
(bildiğimiz rene magritte şapkası veya charlie chaplin) miss

fötr şapkada ise alternatiflere de başvurulabilir. baska garipsememk alışmak adına bunun gibi düz bir modelle başlanabilir.
www.captown.net
ama zamanla renklendirmeni, farklı alternatiflere bakmanı tavsiye ederim.

bir de herşeyden once yüzüne en iyi oturacak şapka şeklini bul. fotr şapkalarda modeller arası farklılık oluyor.

çok teşekkür ederim şuana kadar, özellikle @nwnd sana :) peki hazır bu kadar bilgili olarak bulmuşken sizi sorayım nerde bulabilirim şekil ve ebat olarak en fazla çeşitliliğin bulunabileceği bir yeri. istanbul/ankara/internet öncelik sıralaması yaparsak. çok teşekkürler bir kez daha :)

gangster gibi?
yani tabii ki gangster gibi dediğim o dönemin giyinişi ama, dikkat etmezsen italyan mafyasına benzemen işten bile değil.

yazın panama daha iyi bir seçim bence. hele ki yazlık bir yerde, açık renk, pastel takımlarla, pantolon-blazerla.

nerde bulabileceğinizi bilmiyorum. (yurtdışındayım)

istanbulda istiklalde eski bir şapkacı olmalı diye hatırlıyorum, ama modelleri belki ağır kaçabilir. bir de istinye parktaydı sanırım sırf şapka satan bir dükkan gozume çarpmıştı.

osmanbey ve nışantaşı taraflarında da bulunabilir dolanmak lazım. veya biraz google amca ile muhabbet etmek gerekiyor.

bence en azından ilk şapkanızı denemeden internet üzerinden almayın derim.

bu arada italyan mafyası moduna sokabilecek detay şapkadaki kalın kuşak, bir de saten oldu mu tam mafya moduna dönme ihtimali var.

rica ederim bu arada.

bulunacak yer olarak, babamın eminönü'nde bir şapkacısı var, sorarım ona tekrar şimdi tam hatırlamıyorum yerini, ama şapkalarını yıllardır oradan alır, fötr ya da kasket takar -mevsimine göre kalın kumaştan ya da hasırdan olacak şekilde alır- takım elbisenin üstüne de giydiği olur, keten pantolon-yelek olacak şekilde daha günlük takımları var, gene şık ama günlük, onlarda kullandığı olur -şapkaları babam seçer ama kıyafetlerini genelde annem seçiyor, ehuheuheue- neyse, kardeşim de mesela fötr takar ama o biraz hipster takılıyor, ceket-tişört-kot-converse'in üstüne fötr takar -tam hipster taaaammmm!!- gerçi aynı haltı ben de yiyorum ama neyse ki erkek değilim ehuehuehue :D benim fötr şapkam da var -ama bandı çiçekli tabi :D - hasır şapkalarım da var, bir dolu şapkam var aslında, farklı kıyafetlerle çok rahat kombinleyebilirsin. ayrıca vücudun ve tipin kaldırıyorsa, mafyozö bir halin olmaz takımla falan kullandığında. biraz deneyerek ayarlamak lazım yani (bkz: ayarlayın bu işleri) :D

bu saatte gürültü olur.

aynı durumdayım, üstelik yarın annem teşrif edecek. onun için illa ki onumuzdeki 12 saat içinde haletmem lazım.
ama işte daha 12 saat vaktim olduğu için sallanıyorum.

dur ben de senle bir parti çamaşır koyayım hemen. :)

kolay gelsin

edit: çalıştırdım, hadi daha gec olmadan sen de bir parti çalıştır.

acil silkinip bu ruh halinden çıkman gerekiyor hocam.

yarın yaparsın nolcak. yoksa senın camasır makınesı de bızımkı gıbı yuruyor mu?

Çamaşır makinesi eski model gürültülü olanlardan ve yürümeye başlayıp banyoyu turlayanlardan değilse, her türlü yıkanır o çamaşır. Gerisi için yarın ne güne duruyor? Hatta acil bir iş yoksa ve yarın giyecek bir şeyler varsa, çamaşır da yarın olur.

neyse ben de bir makine attım şimdi.

makine arada kafasına göre yürümeye yelteniyor aslında, ayak ayarını yapamadım, yaptıramadım da, sıkışmış galiba. bakalım bu sefer yürüycek mi...

temizlik yalan olur bu saatte hakkaten, sabahtan bi elektrik süpürgesi çekerim artık, sonra vaktim kalırsa vileda.

biz de 2 gün önce temizlik yaptık.insan çok rahat ediyor mis gibi oluyor ev bence ucundan başla

iyi makine kacamaz yani :)) uyu sen

Find&Replace. Edit menüsünde.

find and replace

ctrl+f yap ikinci sekmede

ctrl+H

aslında karakoyde direk namlı var ama 15-20 liraya kalkamıyabilirsiniz. ne yediğinize de bağlı tabi.

4 numara güzelmiş.

4 ve 5

1 dışındakiler alınabilir ama bu 5.'nin fiyatı baya baya fazla olmalı?

@kamera motor; baya baya değil aslında ama diğerlerinin yaklaşık iki katı..

1 (Bordo kesinlikle) ama icteki deseni yamuk duruyor 3-6-9-12 tam yerinde degil merkezden 1-2 derece sola rotate istiyor. Eger bu gozune takilmayacak rahatsiz etmiyecekse hic dusunmeden 1

Veya 5 en soldaki, onun ici beyaz degil de kirik naturel tonlarda. Siyah kaba durabilir beyaz ici olan da cig kacmis.

(Evet kil bir insanim)

1234 benzerde 5 bunlara cok ayri dusmemis mi.
5 tabi ki.

En çok 1. Modelin bordosunu sevdim. Haritalı olanları her yerde görüyorum ama ilk saat orijinalmiş, hem de tatlı. 4 numara da her an bakacağın bir şey için fazla göz yorucu sanki.

2.'nin kahve kordonlusu çok vintage. Çok beğendim. Summer suit kıyafetlerle çok iyi gideceğini düşünüyorum. Günlük hayatta takılmaz.

10 15 dakikada alisir mantigini kaparsin. Mac in olayi basitligi.

ben de grafik tasarimciyim. 2-3 yil kadar once, epey uzun bir sure PC kullandiktan sonra mac'e gectim. Birkac gunde alisirsin ama tabii Photoshop, Illustrator kisayollari falan biraz degistigi icin basta azicik zorlar. Ama sikinti edilecek bir sey degil. Ben de mac'e geceerken basta epey bir tirsmistim, sonra sorun olmadigini gordum.

gerçekten çok kolay.

max 1 hafta demislerdi bana inanmamistim. dogruymus.

yarım saatte çözdüm, şuan komut satırından yazıyorum.

kısayol tuşlarına alışman zaman alabilir

gaudi'ye mumkun oldukça doymadan geri donulmemeli bence.

yemekten çok birşey beklememk lazım ama bir paella şart.

sagrada familia tırmanın

Sagrada Familia, Parc Güell, Eski şehir ve Katedral Bölgesi, Montjuic turu.. iyi planlanırsa 2 güne sığdırılabilir.

gaudi'nin her şeyi + 1
zaten pek başka bir şey kalmıyor nou camp'ı da çıkarınca :)

bi de bol bol tapas + paella + tarta de crema catalana ye.

(bkz: #27256094)

suraya git cava ic (bardagi 80 cent falan) yaninda da jamon de caballo ye.

www.tripadvisor.com

gece marina'ya git. sağlam eğlenirsin.

abi barcelona dedin mi nou camp görülecek son yer zaten.

gaudi'nin tüm eserlerini tek tek gezin, park guell olsun sagrada familya olsun, casa battlo olsun vs.
picasso müzesi var.
espanya meydanına yakın, bitane ana müze var. katalunya bilmemne bilmemne diye. zaten meydandan bakınca saray gibi görünüyor. orası gezilir.
gotik kısma dal, daracık sokaklarda adım başı görülecek yer, bahçe, kilise, müze vs. var.
motjuic kalesine tırman. teleferikle çık yürüyerek in, yada tam tersi.
gece de la rambla'da takıl, sokak sanatçılarına bak, bir cafede biranı falan yudumla la rambla üstünde falan.
plajı da çok iyidir, denize girebilirsin.

ne bileyim yani, barcelona'nın her santimetre karesi gezilecek yer.

ben gittiğimde çektiğim fotolardan 3-5 tanesini flickr'a atmıştım, fikir verebilir:
www.flickr.com

www.youtube.com

(bkz: behind blue eyes)

www.youtube.com

bu arada eğer behind blue eyes ise orjinali şu;

www.youtube.com

New Order - Temptation.

you've got green eyes
you've got blue eyes
you've got grey eyes diye gidiyordu..

yok adında geçmiyordu sanırım. şarkının icinde kadının mavi gozlerinden övguyle bahsediyordu. 90lardan galiba. tok sesli bir adam.

www.youtube.com

buldum teşekkürler.
www.youtube.com

spacing'den ayarını yapıyorsunuz.

texte sag tıklayıp paragraf bolunu girin orda spacing kısmından ayarlayabilirsiniz ustunde ve altında ne kadar yer bırakmasını istiyorsanız.

Yukarıdaki durumlarım hepsi için bez çantaları kullanıyorum ben, rahat oluyor. İstediğiniz kalınlıkta ya da fermuarlı falan satılıyor etrafta, tam yer bilemedim.

longchamp aslında bu konu için ideal cantalar sunuyor. katlandıgında ufacık olup acıldıgında dağları alıyor ve saglam. laki pahalıdır hayli.
www.bettyhemmings.com

ben acıkcası bu durumlar icin su cantayı kullanıyorum
thumbs2.ebaystatic.com
hic yer kaplamıyor incecik bir şey. tek sıkıntısı eger fazla ağırsa içine konulanlar belli bir saat sonra ipleri omuzda ağrı yapabiliyor.

bez çanta +1
aradığın şey bence de bez çanta. birçok yerde bulabilirsin. hatta bazılarının içinde ekstra gözler oluyor daha kullanışlı oluyor. özellikle butik tarzı yerlerde 15 -20 liraya bez çantalar var güzel ve sade.

link arayamıcam şimdi ama decathlonda var dediklerinden 10 lira var yok parası da.

travelblue'nun var bende. aynı bu anlattığınız şekilde.
cüzdan boyutuna katlanıyor katlandığında.
30 tl mertebesinde idi. teknolojik marketlerde ve d&r larda satılıyor. ben yurt dışında hava alanından almıştım bir ihtiyaç anında.
farklı boyutları da var, bendeki en küçüğü.

link bulayım hatta 1 sn.
www.travel-blue.com
benimkisi carry bag olan. şu an d&rda bu boyu görünmüyor. tükenmiş sanırım.

hypem.com link 2010 senesi, burdan sene sen ilerliyebilirsin.

guncel olarak da şurdan takip edebilirsin
pitchfork.com
tabi geirye gittikçe geçmiş senelere de ulaşırsın.

bu arada sweet child of mine boyle hiç olmamış yahu,, parçanın tüm enerjisi sömürülmüş gibi.

nordiksimit.org

atma hakkımı kullanarak vanessa mae - contradanza diyorum.

allah be. buldum! Astor Piazzolla - Libertango imiş.
@oxygene, sen yine de sağol.

Antonio Vivaldi - Storm: youtu.be ?

bu kadar tekrarlı klasik parça bolero olabilir. ama kemanla bilemiyorum. ama dırırırı dırırırı für elise de olabilir şu an benim beynimde :D çok bilindik...ah moonlight sonata? klasik olduğundan eminsen ona göre toparlıcam beynimi, dırırırı dırırırı :D

e hemen buluverdin be ya, olmadı :p

emeği geçenlere de tik atayım bari. şu acayip soruma bile yardım ettiniz.
@kerbee, hemen mi? 2 saattir arıyorum...

kışın vapurlar iptal oluyor, aklında olsun

Ya ne kadar ödersin bilmiyorum ama nolur taşın. Allahım dünyanın en güzel şeyi olsa gerek sonbaharı, kışı adada yaşamak! Taşınırsan kasımda beni rakı-balığa çağır.

İptal olacak bir gün iki gün değil mi? Uzun süreli olmaz herhalde?

o 1-2 gün işe gitmemek senin ya da patronun için sorun olmazsa taşın tabi

adada yaşanmaz aga.

Neden aga?

arabaya atlayıp bir yere gezeyim gideyim desen, sıkıntı. Vapur yolu gözleyip duracaksın. Ben rahat edemem şahsen. Çok bağlayıcı duruyor. Genç işi değil :D

Ruhum yaşlı benim. Nefret ederim arabayla gezmekten :)

vallahi, öyle güzel fikir ki abi... böyle bir imkanın varsa kesin taşın. her şey çok durağan gelir adada, şehre geçip gitmek de bir acayip gelir. böyle bir bağlanma, bir kopma falan... sırf romantik insan toplarsın etrafına.

Benim de ileri dönük planlarımda adada yaşamak var, durma yap derim.

aynı şeyi bugün ev arkadaşımla konuştuk. iptal durumlarını bilemiyorum da, mavi marmara'nın oldukça sık seferleri var

bizim burada yazici var. her gun yarislar baslamadan buyukada'dan buraya (burasi dedigim kabatas'tan sonra trafige gore min. 15dk) geliyor. yine bizim bir abi var emekli olduktan sonra oraya tasindi. o da usenmeden hemen hemen her gun geliyor. yalnizca yazlari orada gecirenler de oluyor. mesela iki arkadasin aileden evi var orada, onlar oyle yapiyorlar. yasanir yani. kisin konser-mac donusu falan sikinti olabilir. vapurlar 11'e kadardi kisin (diger ulasim yontemlerini bilmiyorum). bir de tatillerde gereksiz bir kalabalik oluyor. ama ona da katlanilir. benim imkanim olsa bir saniye durmazdim.

e: depremi sittir et. olunce olmus olacaksin. o sirada bunu dusunecek firsatin olmaz. bir de gecen sene bizim yazici sabah gelmisti. aksam vapurlar iptal olmustu. donememisti, kalacak yer ariyordu. bu gibi durumlari da hesaba katmak gerek. ben kendi penceremden bakinca deniz taksisi pahali diye binemezdim. kisin ya bir arkadasta kalirdim ya da annemlerde. yazin o kadar sorun olmaz yine sokaklarda halledilir bir sekilde de kisin bir kapi sart.

sık hastalanıyorsan mantıklı olmaz. adada tam teşekküllü bir hastane yok.

kalbin git diyorsa git, gitme diyen beynini sikiyi. kalbin mutlu olunca 10 sene sonra keşke demezsin en azından. önce dene baktın olmadı kiracı olduktan istanbuldaki tüm evler senin

senelik kiralarsan bilidigim kadariyla oldukca makul bi kira verirsin.
sessiz sakin (gerci yazin baya kalabalik olur ama yine de trafik yok, onun sakinligi olur) yesillikler icinde huzurlu bir yasam surersin. ama gece hayatin varsa biraz zor. son vapur gece 12de mi, 1de mi ne. yani surekli vapura bagimli olmak sana zor gelmiyosa bence guzel fikir.

vapurlar iptal olmuyor kış tarifesine geçiyor.
adadaki evlerin hepsinde doğalgaz yok, ozellikle eski yapılmış evlerde. ısınma konusuna dikkat edin elektrikli sobaya kalmayın.
heybeli buyukada yaz kıs yasayan nufusu fazla olan adalardan.

gece geç donme durumlarında ise en kotu deniz taksisi kullanabilirsin. kısın bildiğim kadarıyla 11'e kalmadan bitiyordu vapurlar.
tabi bir de motorlar var bundan ayrı.

seni en cok etkileyecek şey hava muhalefetinden dolayı iptal olan seferler. olur da eve donemedigin bir durum olursa ana karada kalabilecek bir kapın olsun.

Beklenen istanbul depremi vardı? onu düşünddün mü?

Adada ne olacak ki depremde? İstanbul'da her yer perişan olur.

Fay direkt adalar fayi ya o acidan soylediler zannnederim.

eğer watermark sadece text olacaksa picasa ile bu işlemi kolayca yapabilirsiniz. fotografları şeçip export dedikten sonra add watermark kısmını tikleyip istediğiniz texti yazın. otomatik olarak hepsine ekliyor.

veya daha alengirli logomsu bir watermark istiyorsanız photoshop üstünden action ile bu işi haledebilirsiniz.

kullanmadım ama bir de şu siteye denk geldim, gayet basitleştirmişler işi.
picmarkr.com

yaptığım işte iyi olmak istiyorum ben. doktorasıyla falan

2 sene sonra doktorayi bitiriyorum. ondan sonra bakiciiz.

hiçbir şey beklemiyorum, çünkü hiçbir beklentim gerçek olmadı. 30 yaşımda mutsuz bir insanım. ecelimi bekliyorum sadece.

Ben de genel olarak başarılı, faydalı biri olmayı istiyorum.

önümde hayatımın dönüm noktası olabilecek bi süreç var. şu 5-6 ay içinde bu süreçlerden başarıyla geçebilirsem hayatım sonsuza kadar değişecek ve bambaşka şeyler yaşıycam, ve çok istiyorum. eğer başaramazsam olduğu gibi devam edicek. her şey bu öümüzdeki bikaç aya bağlı.

bir marangoz atolyesi ve kosemde kendimle barışık bir hayat. aynı zamanda gezmeye, yeni yerler diller keşfetmeye devam edebilmek.

Pek bir şey beklemiyorum, iyiyim böyle.

Bu pazar ne aktivite yapsam acaba, ayyy piknik mi yapsak ( nefret ederim normalde piknikten, niyeyse su an hayalledim), ay yok bisiklete binelim, ya daaaa ben size yeni bi pasta yapayim mii seklinde pazar plani yapacagim gunleri bekliyorum.

Hiçbir şey beklemeyenlere +1. Biz iyiyiz böyle.

Şimdilik Brezilya-Hırvatistan maçını.

2 yıl içinde motorla asyayı geçmek istiyorum ben, herşey tamam bi cesaret yok :/

hayatta tutacak kadar umut bekliyorum. bi de hayat bana bulaşmasın. mutluluk şart değil ama huzurlu geçsin. geceleri rahat uyuyayım.

insan oldugumu hissedebilmek yeter. ama onu da hayattan önce kendimden bekliyorum.

3 ay sonra avustralya'ya gitmek, 1 sene sonra vizemi uzatabilmek, 5 sene sonra da avustralya vatandaşlığı almak. ondan sonrasına o zaman bakarım.

otomobil düt dütt

kısa vadede dünya kupası ve the international 4 ile birlikte keyifli, sorunsuz bir yaz mevsimi. bu süreçte kredi kartı borcumu kapatıp 3-4 kilo verirsem, 5-6 kitap bitirirsem istanbul'a level atlamış olarak dönerim.

uzun vadede pilot ve yazar olmak istiyorum. öldüğümde, "iyi uçardı rahmetli, şu kitabında da diyodu zaten" falan diyebilsinler arkamdan. genç abazanlar okuduklarında "anaa, aynı düşünüyomuşuz lan adamla! büyüksün pescador reyiz!" desinler. hayatımın belli bölümlerini düsseldorf'ta, torino'da, montpellier'de, viyana'da falan geçirebileyim. geri kalanını da gezebileyim.

bunun dışında çok iyi anlaşabileceğim hatun falan olabilir mesela. gerçi bunlar "hayattan beklenti" sayılmaz aslında. hayattan değil de, kendimden beklentim, bunları yapabilecek gücü bulabilmek. duyuruda cevap kasınca düsseldorf'a gidilmiyo sonuçta, bu işleri yapacak gücü damarlarımdaki asil kanda bulmayı isterim beklerim hayattan en fazla.

Saatimi

istediğim hiçbir bok olmuyor küçük istisnalar dışında. hep başkaları istediğim hayatı yaşıyor istediğim şeyleri elde ediyor. bundan sonra bir bok beklemiyorum amk hayatından. elimde olsada şu kendi vücumdan çıkıp o imrendiğim kişilerin içine girebilsem keşke. ben olmaktan nefret ediyorum.

3.bp.blogspot.com

özet geçiyorum. 1. dışında diğerlerini elde etmem lazım.

30 yaşıma geldiğimde çok zengin olmayı yazlık ve bmw sahibi olmayı istiyorum. bunlardan sonrada mutlu bir evlilik.

çoban salata ve cacık yemekten zevk alabilmeyi, can erik yiyebilmeyi (burda yok çünkü), rahat nefes alabilmeyi, rahat yürüyebilmeyi, rahat kaka yapabilmeyi ve çalışıyor olabilmeyi bekliyorum.

ciddi ciddi yazıyorum bak.

hiçbir şeye, hem de hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yaşayabilmeyi.

en az alışveriş yapabilmeyi, yediğim herşeyi kendim üretebilmeyi/yakalayabilmeyi, yaşadığım evi küçültmeyi, avm denen şeyin yakınından bile geçmemeyi, söğüt gölgesinde hanımeli koklamayı.

sadece bunu yapabileyim, onyüzbin milyar dolar sizin olsun.

Gençler kabul edelim hepimiz seks bekliyoruz.

kafa dengi birini bulursun elbet bulamazsan da omzuma kafanı koyabilirsin np

Kız arkadaşlarımla Sex&The City, Gossip Girl veya hoşlandığı çocuklardan konuşmuyoruz. Arkadaşlarım da benim gibi Game of Thrones, Supernatural falan izliyorlar, aynı şeylerden hoşlanıyoruz genel olarak da. Kıvanç Tatlıtuğ izleyen, moda haberi dinleyen yok. Ama 5 yıllık bir kız yurdu geçmişim var, her türlü kadınsal muhabbete kolaylıkla adapte olabilirim. Kadınsal konuları bizim hatunlarla değil, eşcinsel bir arkadaşımla konuşuyorum. Bence ortamında değilsin sadece, habitat uygun değil. Yoksa her hatun böyle değil.

Yalnız değilmişim!
Kolay arkadaşlık kurabilen muhabbeti iyi biri olmama rağmen
Ne kız ne de erkek anlaşabildiğim insan yok
Bi yere kadar evet -genelde kısa süreli- sonra hadi bana eyvallah diyip çekiliyorum kabuğuma. Ölmezsem iyi.

"iştirak etmemek, yalandan iştirak etmekten evladır" buyurmuşlardır.

bu kızlarla ya da erkeklerle alakalı bir durum değil, artık toplumdaki bir çok insan böyle maalesef. nedenine gelince.. birazdan birileri açıklar heralde, ben de bulamadım çünkü.

@aychovsky, elbette hepsi değil; benim eski arkadaşlarım da aynen senin ve benim tariflerimiz gibiydi zaten ve tam da bu yüzden çok mutluydum. ancak maalesef ne okulda, ne gittiğim herhangi bir kursta ne de iş hayatında yeniden karşılaşamadım aklı başında bir insan evladıyla.

nedeni şu; modern insan, idare edemiyor.

Modernlik değil bu. Böyle modern olunuyosa çağdışı kalayım lütfen.

özellikle uzun zaman diliminde var olan arkadaşlıkların bir şekilde sonlanmasının ardından gerçekleşebiliyor bu bahsettiğin tutumun. zamanla uzaklaşmış olman gayet doğal o sebeple,kanımca.. gerek ilgi alanı gerek sohbet açısından mevz-u bahis her ne ise...
bir gruba dahil olmaya çabalama derim. grup ortamındaki kız-kıza diyaloglar yerine birebir diyaloglar ile başla şimdilik uyumun sağlanabildiği bir insan eşliğinde. zamanla rayına oturucaktır.

Aynı şey benim çocukluk arkadaşımla başıma geldi. Birlikte oturduk. O akşam televizyondaki dizilerden bahsetmeye başladı, ben de işteki ortamdan. Konuşacak bir şey bulamadık bütün gece. Ve ne yaptık, alışveriş merkezinde English Home gezdik, nedeni hakkında bir fikrim yok. Bir hata olarak da onunla bir iş yemeğine eşlik ettim ki, aynı senin dediğinden oldum. Şaşkın ördek gibi dolandım bütün gece. Oysa arkadaşlarımın çoğu kadın, 4-5 tane erkek arkadaşım var. Sonuçta bir dışarı çiçeği olarak seni saksıya ekmişler, evdeki diğer bitkilerden bunalıyorsun, o kadar. Umarım yakında sana uygun, güzel bir ortam olur.

konusulan konuyu yonlendirmeyi hic denedin mi? 20 kişilik bir ordu içinde zor olabilir ama denemelisin aralarından ortama ayak uydurmaya çalışan ama aslında yönlendiren biri ile başka sulara yelken açmak isteyen birileri çıkabilir. en azından bir süreliğine tam kafadengin birileri cıkana kadar orta yol bulunur.

6 kişilik bir hatun arkadaş grubuyuz, dizi konuşulduğu zamanları hatırlamıyorum. Alışverişe beraber çıktığımız hiç olmadı, anca tiyatro+sinema+yemek+içmek.

Kadınlara dair şeyleri küçümsüyorsun gibi geldi birazcık. Kadınlarla konuşmayı unuttuğunu sanmıyorum da belki çevren sana sıkıcı geliyordur.

Şu aralar bizde dönen muhabbetler :
1 kişi evleniyor onun hazırlıkları
1 kişi yurtdısına yerleşmeyi düşünüyor
1 kişi asker bekliyor
2 kişinin yurtdısı gezi planları
1 kısının hukuki problemi

bakınca herkesin konusabılecegı konular, oturup da erkeklerden veya platonık asklarımızdan konusup ayrılıklarımıza agladıgımız yaşlar geçti ben ve benim arkadaslarım için.

erkeklerle konuşmak bana da hep daha eğlenceli ve kolay gelmiştir, kendimi bildim bileli. yakın erkek arkadasları olunca ınsan kız arkadasları daha az özlüyor benım deneyımıme göre.

edit: alısveriş yapamıyorum, dükkanlar üstüme üstüme geliyor ve iki parca bir şey almam lazım, istersen beraber alışveriş yapabilik :)

ben de ben de.

ben liseyi yatılı okuduğum için orada birlikte büyüdüğüm çok samimi kız arkadaşlarım var, hala onlarlayım.fakat 23 yaşına geldim, yani en son 14 yaşımda liseye yeni başladığımda arkadaş edinmişim şimdi farkediyorum.karşı cinse yaklaşımları, hayata bakışları, sohbet gündem maddelerini falan düşününce üniversitede tanıştığım hiçbi kız tanıdıkla arkadaş olabileceğimi sanmıyorum :( insanlara nazik davranan biriyim ben, tanıştığım insanları seviyorum da ama asla samimi olamıyorum işte.dışarıda buluştuğumu düşünemiyorum bile onlarla, sıkıntıdan buhran falan geçiririm.ama ben özel üni.de okuyorum tiplerin böyle denk gelmesi belki bundandır.

bide bana içten pazarlıklı, samimiyetsiz, dost olabiliteleri düşük gibi geliyolar.okulda karşılaştığımda bile radara takılmış gibi hissediyorum, kıyafete bakmalar canımlı cicimli gülücüklü konuşmalar.mesela canım bebeğim demelerine de çıldırıyorum.insan arkadaşına cınım der mi?

burda çok güzel kızlar var ama.gün yapalım birlikte bi gün ^^

bi yaştan sonra arkadaş edinmek çok zor yav
benzer sorunlar bende de var. benim lise çevrem (ki kız lisesiydi) hepsi evlendi 2. çocuklarını doğurdular. onların tek muhabbeti çocuk. ki çocukları çok severim, iyi anlaşırım. pek çok çocuklu aradaşım var ama bunlarınki birer prens/prenses. hayatın anlamı anne olmak vs. baby shower'lar bilmem neler gırla. bir de cemaat okulu bu ya! kimlik bunalımı yaşatıyorlar insana.
türkiyeye döndükten sonra hasbelkader tanıştığım insanlar da muhteşem yüzyıl filan konuşuyor işte :( hele o english home muhabbetini açanın diline sağlık, hadi çeyiz düzeni anladım diğer hatunların derdi ne bilmiyorum çıldıracam arkadaş.
yurtdışında çok kafa bi arkadaş ortamım vardı keşke gittiğimiz her yere arkadaşlarımızı götürebilsek...
olmuyor. erkeklerle daha çok konuşuyorum. hiç birşey olmasa dünya kupası konuşuyorum ki aslında futboldan da kptum bayadır ama en azından sabuk öpüğü daraltmayan muhabbet işte. ya da daha evlenme-çocuk muhabbeti etmeyecek genç insanlara muhabbet ediyoum bu konu beni darladı artık çünkü. 25 yaş üstü herkesin tek sorusu tek konusu bu.
makyaj-erkekler- alışveriş konularına meraklı olmayan hatunlar ne yapsın???? şu soruna çözüm bulana ödül verecem hakketen.

aynı beni yazmışsın. biz bizim gibileri neden bulamıyoruz ki?

ben de buna dahilim bir erkek olarak.

sanırım çoğu insan böyle ama kimse dışarıya çaktırmıyor bence.

pandispanyacığım,

senin de bir kadın olduğunu unutma. yeri gelir regl sancından bahsedersin, yeri gelir kılından tüyünden. ama sanmıyorum ki kimsenin hayatı sürekli bunlardan bahsederek geçsin. arkadaşlarınla sürekli bir şeyler konuşmak ya da yapmak zorunda da değilsin aslında. benim bir çocukluk arkadaşım var, altlı üstlü oturuyoruz. kimi zaman birkaç gün boyunca görüşüp haberleşmiyoruz, kimi zaman beraberken tekmişiz gibi takılıyoruz, kimi zaman senin de soruda bahsettiğin sabun köpüğü konulardan konuşuyoruz, kimi zaman da oturup en derininden sohbet ediyoruz. hiçbir şey için zorunda hissetmiyoruz çünkü kendimizi. aynı, hatta benzer bile değiliz ama iyiyiz. böyle birinin varlığını hissetmek bile yetiyor.

grup işlerinde ben de felaketim gerçi. gerek okulda, gerek iş yerinde, kısacası aynı mekanda bulunmak zorunda kişileri sen seçemiyorsun çünkü. ya idare etmek durumda kalıyorsun o gibi yerlerde ya da uzak durmayı tercih ediyorsun. ben uzak kalanlardan oluyorum. ama onu da seçebildiğin arkadaşlarla telafi edebiliyorsun.

tavsiye olarak derim ki erkek cinsli arkadaşlarının manitalara takıl takılabiliyorsan. olmadı, biz toplanıp bi altın günü yaparız ;)

Kızları küçümsüyor gibi durduysam ortada çok büyük bir yanlış anlaşılma olur. Alakası yok çünkü. Yukarıda başka arkadaşların da belirttiği gibi genel sorun "doğru düzgün insan" kalmaması. Erkekler açısından hem erkek arkdaşımın varlığı, hem de eski arkadaşlarımın hala hayatımda durması sebebiyle bir sıkıntı çekmiyorum. Kızlar açısındansa 8 sene geçirdiğim 3 tane kız arkadaşım bir anda kaybolunca ve uzun süre yerlerine yerisini koyamayınca ve artık iş hayatında yanımdaki insanları da seçme eleme şansım kalmayınca işim çok zorlaştı.

devilred, aslında elbette ben de bu muhabbetleri ederim. Burada kızlara verdiğim bi sürü cevap da hep bu konular ağırlıklı zaten. Elbette hayatımızda bunlar da var. Ya da anlaştığım biri için sırf onunla keyifle konuşabileyim diye hiç izlemeyeceğim bir diziye de bakabilirim, böyle esnek noktalarım elbette var. Benim daha öncelikli sorunum mert, her şeyden alınmayan, kıskanmayan, güçlü bir karakteri ve duruşu olan bir insanın hayatımda olması. Ben hayatımda hiçbi arkadaşımı satmadım ama sanırım şu saatten ve yaştan sonra bu kadar gerçek bi dost bulmak çok zor. Çünkü şu an bunu yaşayan herkes uzun yıllardır ve genellikle daha gençliğinden beri o kişiyle arkadaş...

ben kendi adıma şöyle örnekler vereyim
türkiye geldikten sonra bir işyerindeki kızlar sadece ve sadece işleri düştüğünde canımlı cicimli konuşuyorlar benimle. mesela ödemelerde sorun oldu, ben bir yolunu bulup kök söktürdüm patrona sonra ayrıldım. hepsi benden öğrendi. ha yardım ettim hepsine ederim o ayrı ama bunun için canım cicim demelerine gerek yoktu. paralarını aldıktan sonra da bi daha kimse muhatap olmadı.
bir diğer işyeri bir diğer kız bana sürekli erkek arkadaş muhabbeti yapıyordu. ve kuzeninin nasıl 2-3 erkeği idare edip en zengin en iyi olanı ile nasıl evlendiğini ballandıra ballandıra anlatıp duruyordu. bi yandan sürekli bekaret bekaret diyen bi hatun.
yoksa regl'miş ağdaymış ben de konuşurum. ben bu yukarıdaki tipte tavırlardan/insanlardan sıkıldım bunaldım.
bunun kadını erkeği yok diyenler için de belki yoktur ama ben kadınım samimi kadın arkadaşlarım olsun istiyorum. acaba yanlış mı düşünüyoruz biz?
bu arada gün yaparsak bitcoin günü filan yapalım bari.

ahahahahaha niye ama! işte bu! :D evvet!

@kurcalamabozarsin: farkındaysan ben "kadınları sevmiyorum, onlarla anlaşamıyorum" gibi bir duyuru açmadım. Üstüne üstlük birebirde gayet iyi anlaştığımı, grup içinde kadın mevzularında işi batırdığımı da söyledim. Dolayısıyla şu durumda "anlaşamıyorsan sorun sendedir" çıkarımı yapılabilecek bir hal ve vaziyet yok. Hepsine sorsan "arkadaş"ızdır zaten. Oysa ki ben dost olmalık birisini bulamıyorum. İş yerindekilerie bir derdimi paylaşsam ertesi gün onun haricinde 3 kişi daha bu durumu öğrenmiş olur. Biriyle dışarı çıksam iki biradan sonra kendisini taşımam gerekir, cıvıtır, bana uymayan hareketler yapar, o akşamım rezil olur. Bi kahve içmeye gitsek -ki gidiyoruz- tek muhabbetleri sevgilileri/kocaları. Ya da 'kaynanaları' :D ya da işteki insanların dedikodusu ya da devamlı instagram filan. Recep İvedik izleyip 1 hafta kesintisiz bunun muhabbetini yaptılar :D Bu yüzden de bu hep böyle mi gidecek, onların ilgi alanlarıyla mı yakınlaşmaya başlayayım yoksa kendi kriterlerime göre beklemeye devam mı edeyim diye sormuşum. Kendi yazımın özetini çıkarttırdın bana :)

Bu işyerine girip de 1,5 sene boyunca hiçkimse hakkında tek bir dedikodu yapmayan, hiçkimseyle tek bir tartışma/kavga yaşamayan ilk ve tek kişi benim. Kapıdan çıkanın dedikodusu yapılmaya başlanıyor. Savaş alanı gibi devamlı bi tartışma ve çekişme sözkonusu. Hangisine sorsanız en uyumlu ve güvenilir insan olarak beni söylerler. Bu zamana kadar istisnasız herbirine birçok yardımım dokundu; karşılığında iyilik gördüklerim de oldu.

Ama elbette dost olmak istediğim insanda istediğim kriteri arama hakkım var. Yüzeysellikten ölen ya da ikiyüzlü birisini benim hayatıma bir dost olarak sokma imkanım yok, çünkü ben onlara böyle davranmıyorum, üzgünüm.

kulak cubuğu+ aseton iikilisi denendi mi?

sadece o noktaya aseton degdirerek arada yanlara nüfuz eden asetonu ıslak bir bezle silerek.

kendin mi kuracaksın? sıkıntı olmasın.

2-6

bazılarında kurulumu yapıyor.

Bence cekmecesiz calisma masasi olmaz sirf bu sebepten dolayi 1. Diger hicbirinde cekmece yok.

Edit. Sizce diye sorunca ben de bencesini soyledim, kullanacak karari verecek sensin tabii ki.

cekmeceyle pek işim olmayack ki.

hepsiburada vb sitelerde satılan mobilyaların kalitesini bildiğimden yerinizde olsam ikea fln tercih ederdim.daha düzgün oluyor.
www.ikea.com.tr

ikea imkanın varsa gayet iyi fikir. tablayı, ayakları vs ayrı ayrı seçip kombinleyebiliyorsun.

koçtaş - veneto ama satışta yok sanırım sitesinde bulamadım.
www.sahibinden.com

sistematiği benzer diyebiliriz sadece.
italyancada da 3 fiil sonu var -are -ere -ire ve kurallı olanlarının belli bir kalıbı var. o kalıbı kurallı fiillere uyguluyorsunuz. fransızcada da boyle bir sistem var. ama cekimler aynı değil sonucta, mantalite aynı.

ornek vermek gerekirse kurallı fiillere;

parlARE

parlO
parlI
parlA
parlIAMO
parlATE
parlANO

leggERE

leggO
leggI
leggE
leggIAMO
leggETE
leggONO

dormIRE

dormO
dormI
dormE
dormIAMO
dormITE
dormONO

fransızcada kurallara uymayan fiiller fazla

önceki fiillerle kıyaslama

parlER

parle
parles
parle
parlons
parlez
parlent

lire

lis
lis
lit
lisons
lisez
lisent

dormIR

dors
dors
dort
dormons
dormez
dorment

mukayese size kalmış

About time.

about time izlendi

interstate 60
groundhog day

invention of lying
pleasantville
alex&emma

ekleme;
stranger than fiction
being john malkovich

The Fall

the fall'u çok severim
groundhog day ve pleasantville izlendi.
diğerlerini değerlendireceğim. teşekkürler.

warm bodies

Chronicle
Idiots and Angels
Immortel
Sin City
Sucker Punch
Life of Pi
2046
Donnie Darko
El Orfanato
Stranger then fiction
Prometheus
Dark City (1998)
Vozvrashchenie

safety not guaranteed
lars and the real girl
everything is illuminated

konusu ruby sparks'a benzeyen:
stranger than fiction

son of ranbow u izledim dün,
wristcutters ve big fish gibi karanlık olmasa da, sonuçta çocuk filmi.
Amerikan temposu hakim, düğüm ve sonunda gereksiz coşku var ama
izlediğim en güzel filmlerden biriydi, sinematografi, kostüm, renkler açısından özellikle. Bir de şu kabadayı bebenin oyunculuğu süperdi, gerçi 2007 filmi o bebeler büyümüştür şimdiye.

sakligol'u oneririm ben, su mevsimde cok guzeldir. kahvaltisi enfes, her sey dogal ve lezzetli. doga yuruyusu filan yapmak isterseniz her yer orman, parkurlar da mevcut.

Maşukiye - Can-su
Ama pazar gidecekseniz erken gitmeniz lazım yoksa ayakta kahvaltı yaparsınız.

garipçe köyü belki

masukiye guzel ama bence cok uzak.

bana kilyos-demircikoy'deki uzunya'yi mantikli geliyor. kahvalti fena degil, cimlerde uzun uzun yatabilirsiniz, doga yurusu, orman, deniz, kumsal...

Kilyos tirmata (veya tirnata), cici salas bir mekan onunde cok guzel deniz manzarasi var. Kahvalti sonrasi kum sahilde bol bol yuruyus yapilir. Hatta denize bile girilebilir.

(bkz: kulindağ)

Gotik ortaçağın ikinci yarısının (sonuna doğru) ortaya çıkan bir şey. Aslında amacı dindir biraz da, bu yüzden mimaride yükseklikle ilişkilendirilir. "Ne kadar yüksek bina, o kadar çok Tanrı'ya yakın" mantığı tamamen. Genelde şimdiki zaman kıstasları ile ürkütücü olabileceği söylenebilir. Sivri sivri, yüksek uçlu yapılardır genelde. "Dar tutalım da, yukarı çıkalım" hesabı var. Ortalıkta 3 kapı var (gerçi bu 3 kapı önceki akımlardan da geliyor). Baba, oğul, kutsal ruh kapıları. Onlar da sivri sivri kapılar.
Örneğin, şu fotoğrafta sivri sivri uçlar, zamanına göre yüksek bir yapılaşma ile kendini belli ediyor.
www.exploring-castles.com
www.artdiary.org
cdn.wild-about-travel.com

Gotik resimde korkutucu ve dini temalar yaygın. Işık ve gölge oyunları çok yok. Oran-orantı yok. Garip bir perspektif anlayışı var.
www.medieval-spell.com
www.wga.hu

Barok biraz daha geç dönem. Biraz daha şeker gibi. Artık "Ülkümüz yükselmek, ileri gitmektir" mottosu yok. Bir yataylaşma, rahatlama, genişleme başlıyor. Onun yerine süslemeler, gölgelemeler, kıvrımlar, hareketler, dalgalanmalar oldukça öne geçiyor. Böyle fırıl fırıl, vıcır vıcır her şey.
www.visitportoandnorth.travel
www.proprofs.com

Haliyle de bunun resme yansıması da ışık ve gölge oyunları, süslemeler, derinlikler şeklinde oluyor.
Örneğin İnci Küpeli Kız'ın yüzündeki gölge ve derinlik oyunları
www.yuobserver.org
Rembrandt'lar www.metmuseum.org
(Arkadan ışık verilmiş, sanki biri bir bölgeye spot tutuyor da, bilerek bir arka fon yaratmış gibi) Gotik, baroğa göre biraz daha sert ve matematiksel gibi; barok daha yumuşak, tatlı.

Birini kilise orgu, diğerini Pachelbel'in Re Major Kanonu gibi düşün.
Şu gotik www.youtube.com
Şu kulağa çok gotik geliyor ama aslında Bach tipik bir barok müzisyeni, bu eser hafif gotik kaçmış gibi.
www.youtube.com

Şu barok
www.youtube.com
www.youtube.com

Baroku da abartırsan, çok fazla şekerden için kıyılır ya, o da rokoko oluyor.
Şöyle ki her yer pastel pastel, dondurmacı dükkanı gibi ortalık
supercalifragilisticexpilidocious.files.wordpress.com
upload.wikimedia.org

Bir de bunların birbirine geçiş dönemleri var ki, ne oldukları belli değil.

Ekleme: Bu dönemlerden sonra süslemeler kabak tadı vermiş, "Bu ne görmemiş gibi takmış takıştırmışlar" demişler. "Doğallığımıza, özlerimize dönelim" demişler. Antik Yunan'a kadar dönmüşler. O da klasisizm olmuş.

Ek olarak: eksisozluk.com

Oha, ne güzel anlatmış la adam. Abi, silme duyuruyu, kalsın, nasiplenelim arada.

@aychovsky eline sağlık. olayı bitirmişsin. Kalsın bu duyuru.

aychovsky çok güzel anlatmış. ben de halk diliyle anlatayım. Gereksiz üyük binalar, köşeli sivri yapılar gotik. kartonpiyer işi gibi görünen fırfırlı şaşalı bina/oda süslemeleri de barok. Dolmabahçe sarayı'nda barok mimari aşağı barok mimarı yukarı diye anlatan bi rehbere dönüp 'barok dediğiniz şu fırfırlar mı yani' diye sormuş bi arkadaşım vardı. E-evet diyebilmişti adamcağız.

Teşekkür ederek eklemelerimle geldim.

Barokta yatay seyreden bir binada, birdenbire bir yükselti de oluyor. Dolmabahçe Sarayı'na bakarsanız, normalde tek kat gibi giderken, birden ortada bir kısım iki kat gibi. Bu da tipik bir barok özelliği. Bir zorunluluk değil ama çok tipik bir özellik. Böyle bir yapı görüldü mü, diğer koşulları da sağlıyorsa %90 baroktur o.
upload.wikimedia.org

Keza Versay Sarayı da
upload.wikimedia.org

Bu da Polonya'dan bir saray
europeantravelista.com

Bu da Portekiz'den
europeantravelista.com

İstanbul'da parça parça barok olan çok fazla yapı var ama tamamı barok olan Valide Sultan Cami, Dolmabahçe Sarayı ve Ortaköy Camii var (Gerçi Ortaköy'ü restore ediyorlar 3 yıldır, en son çarşaf vardı sadece çevresinde, son hali hala barok mu ki) Şu fotoğrafta, camiinin kıvrımları var, üç tane konveks yapı duvarlardaki. En çok oradan anlıyoruz barok olduğunu. (Yine, her eğimli bükümlü duvar, kıvrım kıvrım tarihi inşaat barok demek değildir)
www.sehrehaber.com

İstiklal'deki binalar da fırfırlı aslında ama onların çoğu Neoklasik. Her fırfır barok değil. Biraz daha ciddi oluyor onun fırfırları. Barok süsleri duygu taşması, arzu şelalesi iken; Neoklasik süslemeler daha usturuplu. O kadar kıvrım kıvrım değil. Örneğin, şurada süsler var ama süs var demek barok demek değil.
www.mekanist.net
Bunun neoklasik olduğunu nereden anlıyoruz peki? Aslında biraz karmaşık. İlki düz bina, süsler sade. İkincisi biraz daha ayrıntı istiyor. Antik Yunan'da binalarda şöyle üçgen alınlıklar vardır.
photovide.com
cdn2.list25.com
Roma mimarisinde ise o üçgen alınlık kubbemsi, yuvarlağımsı şekillere dönüşür.
3.bp.blogspot.com

Dolayısıyla İstiklal'deki o binadaki öndeki hem üçgen hem de daireye benzeyen o alınlık, klasisizmden etkilendiğini gösteriyor. Bir yandan süsler diyor ki "Ben barok ve sonrası dönemdenim", ama o süslerin ve balkonların sadeliği ve binanın düzlüğü diyor ki "Barok değilim, biraz daha ciddiyim" ve oradan klasisizme veya neoklasisizme bağlıyoruz. Ama bir neoklasik bina için de yeterince süssüz değil, dolayısıyla bir geçiş dönemi ürünü olabilir. Hafif barok esintili.

Abi saygılar...

hakkaten iyi anlatmış. favorilere eklendi. lütfen silmeyin duyuruyu.

kim okusa anlar artık.

abi saygılar.

aychovsky abimiz oldun hebimizin :)
eline sağlık, tertemiz anlatmışsın.
soru da güzel ayrıca.

Teşekkürler canlar. Gerçi ablayım ben, ama abi de olurum artık, ne yapayım.

Daha fazla bilgi için E.H. Gombrich’in Sanatın Öyküsü kitabını tavsiye ederim. Tuğla gibi ama tane tane, açıklayıcı.

abla, saygılar.

aychovsky örneklerle çok güzel anlatmış ama eklemek gerekir ki gotik ile barok arasındaki dönemde koca bir rönesans vardır.

rönesan eğer sanatta bi milat ise gotik öncesinde barok ise sonrasında kalıyor. ışık ve perspektifin barok dönemde olup gotik dönemde garip olmasının sebeplerinden biri de perspektifin rönesan ile birlikte oturması.
resim tam anlamıyla rönesans ile birlikte boyut kazanıyor.

en fazla içerde kırılır. gümrükte birşey olacağını sanmıyorum.

yardır bişi olduğu yok.

2 tane getir istersen bi sikinti olmaz.

bir çok defa bavula 4 şişe şarap/içki koyup getirmişliğim var girişte gümrükte şimdiye kadar hiç sıkıntı çıkmadı.

Bu iki cümle arasında vurgu farkı var, ilkinde vurgu çalışmanda, ikincisinde masanın (masa anlamında mıydı burada?) ahşap olmasında. gibi

Vurgu degisiyor. Ingilizcedeki where/which kullanimi gibi.

Turkcede aslinda pek bir farki yokmus gibi ama ikinci cumlede masanin tahtadan olmasi daha on planda.

Biri gelip daha duzgun anlatacaktir dilbilgisi anlatmaya her giristigimde beceremiyorum.

salt gramatik olarak anlatiyorum.

burada lequel turkcede "-tigim", ingilizce de "which" anlami tasiyor. ama bu which ingilizcedeki "hangisi?" manasinda olan which degil.

Tahta(dan) bir masada calisiyorum.
Calistigim masa tahtadan.

ekleme: sayiya ve cinsiyete gore 4 cesidi var tabi.

lequel : tekil erkek (mesela buradaki masa)
laquelle : tekil disi
lesquels : cogul erkek
lesquelles : cogul disi

zamanında yaşamıştım. ne oldu ki

Yaklasik 8 senedir italyada yasiyorum, buyur?

Giriş sınırı var mı?

multiple ise yaparsin. single ise 1 kere.

1 senelik bile olsa kalis suresi ile alakali bu durum. Bir de vizenin multi (cok girisli) olmasi lazim.
1 senelik vize ve 10 gun kalis suresi verilmisse ve multi ise o 1sene icinde 2ser 3er gun ayri zamanlarda kullanabilirsiniz ama 10 gunu gecemez kalis suresi.

(Teori bu ama Gorevlilerin arada bu kalis suresini atladiklari olabiliyor kontrollerde. Yine de buna guvenerek is yapmayin.)

Bu arada 1 senelik vizeler genellikle 90 gun kalis suresi ile veriliyor.

yani vizeye başvururken multiple giriş isteyeceğim.giriş sınırım kalmayacak ?

evet.

sen istediğini iste, nasılsa onlar istediklerini verecekeler.
normalde bir çok girişli vizeyle toplam kalış süresi vize süresinin yarısını aşamaz.
örnek: vize geçerlilik süresi 6 aydır ama toplam kalış süresi 3 aylıksüreyi aşamaz.
toplam kalış süreniz vizenin üstünde yazar.
eğer vizeniz multiple ise onu da kontrol etmelisiniz.

10'ar gunluk 10 giris, toplamda 60 gun kalmak demek. Duration of stay 60 gunden az degilse yapabilirsin. 1 yillik verdiyse muhtemeln 60 gunun ustundedir.

80303 nasıl posta kodu ya 34'le başlaması gerekmez mi eskiden farklı mıydı yoksa ?

Programi bilemedim ama cc posta servisi veren bir firma olmasi lazim,bir donem acilmisti bu tarz firmalar.ptt de posta kutusu almak yerine disaridan ozel posta kutusu almislar,ptt memurlari direk o adrese gonderiyorlardi mektuplari,onlarda topluca aliciya teslim ediyorlardi.

Posta kutusu numarasi diye hatirliyorum ben de.

@acukali ekmek, eskiden posta kodlari 80 bin ile başlıyordu istanbulda.

cc konusunda @cizgilipijama nin hatirladiklarini hatirliyorum bende.

Duyuruyu hortlatmış olacağım ancak düzeltmem gerekiyor:
Adres adam olacak çocuk'un değil, Hugo'nun adresiydi. Adam olacak çocuk için adres "Barış Manço Moda 81300" idi.

karpuz
kavun
kiraz
dut


ayrıca nasıl yapıyorsun ya?

sakizli yap cok guzel oluyor

Mandalina ortaya ciktiginda limoncello'yu limon yerine mandalina ile dene derim.

Bir de yesil erik likoru fena olmazmis gibi geliyor bana.

nasıl yapıyorsun , bende bir girişeyim

mozart çikolata likörü vardı
evde nasıl yapılır bilmem ama güzel olur ha

Nasil yapiyorsun ×3 ben de deneyecegim.

Nar

muz

nasıl yapıyorsun+1

badem&sakız: www.dekomostra.com

ananas olur mu ki?

hindistan cevizi ve karamel.

tarçın da denenebilir.

çocuk olmuyor diye sevdiğini terkeder mi insan? gider anne-babasız bir çocuğu sahiplenir, kendi evladım gibi büyütürdüm sevdiğim insanla birlikte.

evlat edinirdik. zaten öyle bir travma yaşayacak eşime bir de ben darbe vurmam, hem nasıl sevmek o? olmaz öyle şey.

Eşim kısır olsaydı, tabii ki evlat edinirdim, bırakmazdım onu.
Ben kısır olsam, ona ayrılmayı teklif ederdim yine de. Gitmemesi için dualar ederdim orası ayrı.

insan başına gelmeden kesin bir şey söyleyemiyor. ama kendimi tanıyorsam bunun için sevgimden, sevgilimden, eşimden vazgeçmezdim. benden, çocuk doğuramadığım için vazgeçecek adamın da ta...

önemli olan soyu devam ettirmek değil, beraber bir canlının yetişmesini sağlamak bence. koruyucu aile olunur, evlat ediilir. belki 9 ay karnında taşıdığının yerini tutmaz ama, benim elimi tutan erkek yanımda olduğu sürece o kadarını da dert etmem. onun etmesine de izin vermem.

Kedi büyütürdük.

Videoyu seyretmedim.

Kadin tarafi kisirsa tasiyici anne olaylari vs var en azinda % 50 babadan olur, baba kisirsa sperm bankalari vs var. Yani aslinda % 50 kendi kanlarindan bir cocuk ihtimali var.

Kendi kisisel gorusum ise, ben dogal seleksiyona inanan biriyim. Ureme konusunda sikinti cekildiginde inat edip tup bebek su bu gibi tedaviler ile cocuk sahibi olunmasini pek dogru bulmuyorum (buyuk konusmamak lazim yine de). Bir adami bana cocuk vericek diye sevecek degilim. O kisiyi o oldugu icin sevecegimdir. Kisir olmasi ona karsi olan sevgimi azaltacak degil. Evlat edinilir veya cocuk olmadan hayata devam edilir. Evlilikte kim demis ki cocuk sart?
Uzun konu, tasa tutulmamak icin susuyorum.

anne olma hakkımdan vazgeçerim, eşimden önemli değil

böyle bir durumda ayrılan insandan hayır gelmez bence, 3 kız çocuk doğuran eşini erkek doğuramadı diye terk eden adamdan farksız. bir de çocuk benim için çok önemli diyip ayrıldı, gitti başkasını buldu, çocuk yaptı, yaptığı çocuk fiziksel engelliyse, zihinsel engelliyse ne yapacak, çocuk olayı önemli benim için düzgün çocuk istiyorum ben diyip terk mi edecek te allaam.

yannış anlaşılmasın "kısırsa atın gitsin" demiyorum ama burada "TABİİ Kİ HAYIR SEVGİLİM EŞYA MI BENİM" diyenler, eşlerinin kısır olduğunu öğrenince aynı tepkiyi vermez, ondan eminim.

sevdiğim insandan çocuğumuz olmayacağı için vazgeçemem. istesem de yapamam. çocuk dediğin şeyin güzelliği, hastası olduğun hatunla/adamla yaptığın ortak bir çalışma olması. o yüzden, çocuk sahibi olmayı çok fazla istesem bile eşimi çocuğumuz olmuyor diye sepetleyemem.

illa istiyorsak evlat edinilebilir evet, problem değil bu. ha yalan değil ben eşime, bana benzeyen, bakanın bizi göreceği manyak bi velet dünyaya gelsin isterim ama olmuyosa da olmuyodur aq, evlat ediniriz, hem anasız babasız kalmaktan kurtarırız bir veledi.

ünlü düşünür berdan mardini bu konuda güzel bi şeyler söylüyodu da tam bilmiyorum şimdi sözleri.

@minik donut canavari, genel konuştum yahu, ifade ediş tarzımız benzer olduğu için direkt sana laf çakmışım gibi olmuş. sen sevme zaten çocuk, bakmazsın ki :p

olmayan birine (dogmamis bir cocuk) satmam kimseyi.

çocukla mı sevdin o adamı/kadını derdim
sen tanıştığında çocuk yoktu ortalıkta, öyle tanıdın sevdin

evet çocuk olmayacak olması büyük bir sorun ancak tıp ciddi anlamda gelişti. rahim nakilleri yapılıyor artık. hatta döllenmiş yumurta bile koydular, birkaç gün dayandı. inanılmaz bir şey bu.

evlatlık alır mıydım bilmem. çocuklara falan bakardık da türkiye gibi bürokrasinin binbir türlü işkence metoduna dönüştüğü bir yerde belki evlatlık almazdık.

evlat edinmek herkesin harci degildir. simdi boyle rahattayken evlat edinirim diyenler bu sansizlik baslarina geldiklerinde bambaska kararlar alir. bizzat sahit oldugum vakalar var. hatta 2.ci bir kadini tup bebekle hamile birakip, o kadinin cocugunu daha aylik olmadan alan cift vardi eski yasadigim mahallede.

kendi adima konusmak gerekirse evlatlik olayi beni kasar. ben takintili adamim, rahatsiz olurum. o degil daha da kotusu evlatlik aldigim cocuga yeteri kadar deger, sevgi ve imkan veremem gibi geliyor bana. bu cocuk acisindan cok kotu. boyle bir baba olacagima hic evlatlik almamak gerekir. ama su da var; 2-3 cocugum olur, halim vaktim yerinde olur. tabiki de evlat edinirim. onu da kendi cocugum gibi gorur, oyle bakarim. buna evlatlik almak degil, sansiz olan bir insana en ihtiyaci oldugu anda yardim etmek denir ama sadece evlatlik almak bana gore degil sanki.

evlenirken yemin ediyorsun, iyi günde kötü günde diye. eşimi bırakmam böyle bir durum için. sonrasında evlatlık mı alırız, kendimizi kediye köpeğe mi veririz, orasını bilmem. ama bırakmam eşimi.

hiç sorun olmazdı, onun da sorun yapmasına izin vermezdim.

Haftalik internet paketi wind de vodafone da sunuyor, haftalik konusma paketi var mi bakmak lazim.
Simdi wind e bir goz attim 30 yas alti yeni musterilere 200 dk sinirsiz mesaj ve sinirsiz internet veriyor aylik 10 euroya.
Vodafone internet konusunda daha iyi ama paketleri biraz da pahalidir winde gore.

Ricaricabile promosyonlarina bir goz atin derim, haftalik internet sinirli oliyor 500mb filan en son vodafone 3 euroydu haftalik. Aylik abonman yapmak daha mantikli olabilir, cok ucuk rakamlar istemiyorlar sonucta.

Bu arada pasaportunuz ile birlikte herhangi bir operatorun dukkanina gittiginizde aninda simi cikarirlar asagi yukari 1 saat icinde de acilir hat.

sakin vodafone'a bulasayim deme. 5 senelik wind maceramin 5 aylik bir kismini vodafone'la gecirmistim daha ucuza veriyoruz diye aramislardi. milanonun merkezinde devamli kopup duruyordu interneti.

1) tim
2) wind

vodafone ve tre'ye bulasayim deme.

ben wind'de 1 gb sinirsiz internet (32kbps ye dusuyor sonra)+300 dk (her yone)+300 sms 9 euro veriyorum aylik.

Robert kolej'in yaz kampi vardir, detayli bilgiye www.rcsplus.org adresinden ulasabilirsiniz.

evet.

Evet ama vektorel olmadigi icin temiz olmaz, illustrator ise vektorel oldugundan daha guzel sonuc verir. Bu arada grafikleri ps uzerinde hazirlayip illustrator ile sayfa duzeni ve metinleri yapabilirsiniz. Ps+illustrator combosunu oneririm ben.

haşlanıp ertesi gün yenmek zorunda kalınmış çok yumurta yedim. dolapta beklediler. tadı bence felaket. hüsrana uğrayabilirsin ve 1 günden fazla durmasa iyi olur o haldeyken.

Paskalya doneminde haslayip (sarisi da kati halde) boyadigimiz yumurtalari 1 gun disarida kaldiktan sonra dolaba koyup 3-4 gun icinde tuketiriz. Yemeden buzdolabindan cikarip oda sicakligina gelmesini tavsiye ederim. Sicak yumurtanin bence tadi daha guzel ama soguk yemek istiyorsaniz bu sekilde muhafaza edebilirsiniz. salatanin icine, piyaz salatanin ustune guzel oluyor soguk yumurta.28 senelik hayatimda her sene ayni sekilde haslandiktan sonra birkac gun buzdolabinda beklemis yumurta yedim, sagligim yerinde hayattayim, bozulmaz hemen.

Haşlanmış yumurta soğuk gitmez.

haşlanmış yumurtayı sıcak yemek makbuldür ancak salatalara eklendiğinde, mezelerde kullanıldığında soğuk olmalı.
bunun dışında beklemiş yumurtayı yemek için;
bir tabağa doğrayın, biraz sirke ya da limon, biraz zeytinyağı, tuz ve karabiber ekleyin. karıştırın ve tüketin. leziz olur.

lop olana kadar haşlamazsan o kadar kokmuyor.
süre tut. mesela 8 dakikada tam pişiyorsa sen 7.20 gibi çıkarırsın yumurtayı.
soğuk sudan geçir hemen. beyazı tam pişmiş, sarısı pişmeye yakın olur.

Posta kodunu soruyor (bu durumda evinki)

Bu arada tam cevirisi gerekiyorsa; "ikamet yeri posta kodu" tam karsiligi olacaktir.

Album what.cd uzerinde mevcut 320 kbps olarak indirip dropbox uzerinden iletebilirim.

the best offer olabilir.
(git: )www.imdb.com

forrest gump geldi aklıma olabilir gibi..

Temple grandin

natural born killers
the aviator

guy ritchie ve tarantino filmlerinde normal karakter yok zaten.

vicky cristina barcelona

clockwork orange

başarılı falan değil, dahi de değil de, hakkaten aşırı uç.

beautiful mind.

adam hem zeki hem manyak. Daha ne olsun?

rainman
shine

www.youtube.com

kimse kusura bakmasın ama dedim dedim'in önerisi yanında hepsi sönük kaldı.

(bkz: the wolf of wall street)

clockwork orange uç deyince benim de aklıma direkt bu geldi

"One Flew Over the Cuckoo's Nest" antisosyal kişilik bozukluğu olan bir başrol.

ufuk yıldırım - kimse duymasın
replay tuşuna kılıf takın aşınmasın

bigün içersem bu şarkıyla içerim

www.youtube.com

Sıla - Vur Kadehi Ustam (Fasıl versiyonu)
replaya daha bi özen

arif susam elimde duran fotoğrafın

Raki ise;
Stratos Dionisiou - O paliatzis: youtu.be

Diger;
youtu.be

ahmet kaya - ağladıkça
duman - ah
karapaks - al beni

Sen de başını alıp gitme ne olursun

Neredesin sen

Kendine iyi bak beni düşünme

Bu benim ki sevda değil

Güzelliğin on para etmez bu bende ki aşk olmasa

www.youtube.com

en guzelini ben oneriyorum. itirazi olan.

m.youtube.com

www.youtube.com

böyle bir şeyin mümkün olabileceğini sanmıyorum. biletli olacağım ve beni almayacaklar öyle mi?
derken bunlara rastladım;

www.sikayetvar.com

www.sikayetvar.com

öyle bir durum olabiliyor, önüne geçmenin en iyi yolu da önceden online check in yapmak. başıma gelmediği için ne yapıldığını bilmiyorum, sonraki uçak falandır herhalde.

para ya da bedava açık bilet teklif edip bir sonraki uçuşa kaydırıyolar sizi.

Sanırım var böyle bişi, fakat size işte otel konaklaması yemek, business class'ta uçuş falan sununca aklınızı çeliyor, tabi acil olarak binmeniz gerekiyorsa ortalık karışıyor galiba biraz.

(bkz: overbooking)

evet boyle birsey var. overbook deniyor ve butun havayolu sirketleri gerektiginde yapiyor. adamlar istatistikleri incelemis ucaklara yetisemeyen yada programini iptal eden belli bir oran var. bunlar da kari maksimize etmek icin bu koltuklari gerekirse tekrar satiyor.

seni bir sonraki yer olan ucaga aliyorlar. bir tane de 1 yil boyunca kullanabilecegin bilet veriyorlar.

Online check-in yapilmis olsa bile kontuarda bagaj tesliminde gorevli sizi bir sonraki ucaga binmeniz icin hamle yapabiliyor.
Basima geldi bi kere; check in yapilmis bagaji veriyorum gorevli iki cift laf ediyor bir yandan sonra cikip "aa biliyor musunuz ucak cok dolu bir sonraki ucagimiz ile rahat rahat gitmek ister misiniz?" Diye sordu piskin piskin, dedim sagol biliyorum dolu oldugunu ama isim gucum var gitmem lazim. Check in yapildigi icin tabi israr edemedi. Orda belki baska birisi olsa cikip evet diyebilirdi.

Bu olayin olmasinin iki ihtimali var biri overbooking ikincisi ise yedekte bekleyen nufuslu birine benim ucacagim ucakta yer acma istegi dye dusunmustum sonrasinda.

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu'nun cevabini okuyunca aklima geldi, ben hayir deyince para teklif etmislerdi. Vay benim hafizama.. gidecegim yerde sabirsiz bekleyen olunca direk hayir demistim, oyle olunca da hafiza direk yok saymis. Bir de ucus ertesi sabaha sarkiyordu.

Böyle bi şey başına gelirse biraz pazarlık yap. havaalanında staj yaptığım günlerde, ailecek bir sonraki uçuşa binmeleri için bi aileye nakit 600 euro para verildiğine tanık olmuşluğum var.

evet var. overbooking siklikla yapilan birsey. 2 sene once annem ve kardesim birlikte ucuyorlardi, 800 euro degerinde turk hava yollari bileti teklif edip bir sonraki ucusa gecmelerini istemislerdi.
ayni sekilde bir arkadasim 700 dolar degerinde ucak bileti karsiligi 6 saat sonraki ucusa gecmisti.

nadiren herkesin ucaga yetistigi durumlarda boyle seyler teklif ediyorlar. bazen de overbooking sorun olacak gibi gorundugunde ekonomi yolcularini business class'a yukseltiyorlar check-in sirasinda. hem musteri memnuniyeti hem ekstra kar.

Havayollarının bunu yapma sebebi, istatistiklere göre her uçuşa 7 kişi bilet almasına rağmen gelmemesi, yani 7 koltuğun boş kalması. Parası ödenmiş ama. E adamlar da bunu bilerek fazla bilet satıyor. Nadiren de böyle yer kalmadığı oluyor. Tazminat ödeyip kurtuluyorlar. Fazla bilet satarak elde ettikleri karın yanında bu tazminat hiçbir şey.

evet olabiliyor net bilgidir.

mesela öğretmenler çok konuşuyor ve çok özgüvenli oluyorlar.

Örtmen :)

Surekli bi ögretmenlik

-hadi bakaliiim simdi bu bardagi yerine koy, annene evde yardim et tamam mi

+kizim bi iki dakka ogretmenlik yapma 5 yasinda o daha , birak pepe izlesin simdi biter , bitince goturur

Mimar - % 99.9 zor begenen, kil insan

tasarımcı(mimarından modacısına)-> ego, ego, ego
mühendis-> düz, dümdüz
dilciler-> eğlenceli oluyorlar, sıkıcı dilci görmedim
öğretmen,hemşire-> uslu, şirin, kendi halinde bir yaşamları oluyor sanki
iibf-> çözemediğim bir sıkıcılık var bu arkadaşlarda
asker-> sinir stres, agresiflik zor iş

kadın doğumcular dejenere insanlar arasından mı çıkar, yoksa dejenere insanlar mı kadın doğum ihtisasını seçerler bunu bilemedim.

ikisinin bi kombinasyonu da olabilir. sözüm meclisten dışarı, her kadın doğumcu bööle diildir de, bazıları hakkında bööle düşünmüşlüğüm oldu.

emekli albaylar bilinir zaten... meşhurdur.

örtmen olarak diyorum ki, bi tek mayaa'nın yorumu tutmuş :P

Mühendis-> cidden düz insan, hızlı karar verebilen, kasmayan. :)
Mimar-> Onlar da samimi oluyor, benim tanıdıklarım hep öyleydi.

tasarımcı (mimardan modacısına), tanıdıklarım iyi insanlardı, ama ego ve hatta kendini beğenmişlik konusunda +1

divit abim,

doktorların o artizliği hastaya değil, kadere! bilinçli yapmıyolar bunu tabe. doktor dediğin kişi, kaderin sillesini fena yemiştir. o kadar ağır bi yük altındadır ki, öyle bi artizliklen hayatta kalmaya çalışır. ama sorsan, feci işler başarmıştır filan. tıp emekleme devrinde abim. nası işler başarıyon bi kere? çok çâresizsin, elin kolun bağlı. sen çay kaşığıynan öğreniyon, bilgi kepçeynen eskiyo. öğreniyon, iki sene soğna bi bakıyon, eski çamlar bardak olmuş!

doktor olunca, kurtaracaanı zannediyon insannarı, soğna önnüğü giyince, insannar elinde sapır sapır ölüyo. dertlere derman olamıyon bi türlü. hergün herkes sana sızlanıyo, sana nazlanıyo, ezcümle kafayı yiyon, bööle artizliklere tevessül ediyon.

esnaf: abazan oluyor genelde

mühendis düzdür diyenlere, kusura bakmasınlar ama bir tarafımla gülüyorum.

öğretmenler dikte edici oluyor genelde.

doktor: aa bak duyuru sayesinde tanıdığım, konuştuğum fayfim var. Mesela adamda zerre ego, bilmişlik yok. Hiç kasıntı değil. :)

divit abim, şindi o gurunun nası dediğinnen ilgilenme, onnara aldırma. ne dediğine yoğunnaş. çünkü dedikleri doğrudur muhtemelen. nerden mi biliyom? çünkü herifin malzemesi insan! ve hayatı da, ta bebeliğinden beri, gözlem yap, sonuç çıkar ve sorun çöz şeklinde süregeliyor. kafa buna formatlı.

karşısına her türden insan geliyo. herbirinden hikâye dinnemesi lâzım. o hikâyeleri dinneye dinneye, her meslek hakkında, belli bi fikri oluyo. hele bi de psikiyatr filansa, bu hikâyeler daha da ayrıntılı ve uzun oluyo. hangi meslek kime naapar, kimin kafa fucked-up, kimin böbrekler fucked-up gibi kategoriler oluşuyo kafasında. o kutucuklara dolduruyo insanları.

ben hasta kapıdan girerken mide kanseri teşhisi koyan doktor gördüm. gözlemcilikten ve sonuç çıkarma kabiliyetinden kastettiğim bu. bi işi senelerce yaparsan, sonunda orusbusu oluyon. onnar da gözlemcilik, sonuç çıkarma ve sorun çözmenin orusbusu oluyolar.

dolayısınnan, gurunun söyleme tarzına takılma, ukalâlığını es geç. ama ne dediğini dinne ve aklına yatabilecek olannar hakkında düşün. belki de doğru söylüyo ıkhtıyar.

bizde de vardı çok itici konuşma tarzı olan bi abi. kimse sevmezdi gendini. soğna bi gün baktım, aslında adamın söylediği şeyler akla yakın şeyler. o günden sonra, o tarzına hiç aldırmadan, her dediğini can kulağınnan dinner oldum. dediği bir iki şeyi de uyguladım ve çoğzel sonuçlar aldım.

ıkhtıyarlara kafa atma yane.

Bi' tek memurların risk almaktan hoşlanmayan insanlar olduğunu düşünüyorum sanırım karakter açısından.
Mühendisler düz? Bu hesapla bütün mimarları da entelektüel görüyorsunuzdur siz? Doktorlar ne? Peki ya avukatlar?
Yani benim de önyargılarım var bazı mesleklerle ilgili de kalkıp böyle dile getirmiyorum çünkü haksız olacağımı düşünüyorum genelleme yaptığım için.
Niye kimse mühendislere düz adam demekten çekinmiyor? Düz adam düz adamdır bunun mesleği olmaz ki. Türkiye düz kaynıyor ama niye mühendislere yapışmış bu?
Mühendisleri düz olarak niteleyen insanların çok az mühendis tanıdığına inanıyorum. (tahmin edin ben neyim ^__^ )

Reklamcılar marjinal olma çabasındandan sıyrılamayan tipler. En normali bile "Ben farklıyım" imajı vermek için abuk sabuk şeyler yapıyor.

Doktorlar egolu söylenildiği gibi, buna ek olarak hızlı konuşan tipler genelde. En sakini bile kısa sürede iş bitirmeye alışkın olduğu için hayli hızlı konuşuyor. Bir de absürd bir tikleri, bir tuhaflıkları mutlaka oluyor normal hayatta. 12 yıl okumak kolay değil anlayışla karşılamak lazım :D

@ay nov kung fu, valla az buz değil mühendis tanıdığım. zannediyorum bi tarafıyla gülen devilred de mühendis, konudaki hassasiyetinizi anlıyorum ama çevremdekilerden yaptığım çıkarım bu, ezbere herkese yerleşmiş bir algı ile konuşmuyorum yani. çıkıp orta yerde sürekli dile de getirmiyorum, ki getirebilirim de kimseyi bağlamaz, sadece biri tespitleriniz neler dediğinde diğerleriyle birlikte kafamda beliren tabloyu belirtiyorum. ki en büyük eleştiri benim kendi mesleğimeydi zaten. sizler düz insan olmaktan inanılmaz uzak olabilirsiniz, belki çevrenizdekiler de öyle ama ben ne sizi ne çevrenizdekileri tanımıyorum. tıpkı sizin benim çevremi tanımadığınız gibi.

Cevaplara bakilicak olursak muhendisler biraz alingan oluyorlar sanki. :)

Tamama alinmayin efenim, cevremde cok kral muhendisler var.

Alınganlığın sebebi sürekli bu genellemeyle karşılaşmak. Bazı insanların tavrı bile değişiyor mühendis olduğunuzu öğrendiklerinde, inanamazsınız. aşsdkaşdl
@mayaa Sizi eleştirmek için yazmadım. Genel tavır bu zaten.

denizciler özellikle güverteci

cok ağır konusurum da neyse

mühendisler hakkaten düz.
acı ama gerçek.
mühendisim.

açıklama: mühendislik eğitimi insanı düz olmaya zorluyor çünkü. her ne kadar yaptığın sana düz değil işlevsel düşünme, sorunu görüp çözüm üretme yeteneği katması gerekiyorsa da, sonuçta sektöre yetişiyorsun sadece. mucit olmuyorsun. senin gibi çok adam var, gelişim artık çok daha kompleks. bu yüzden yaptıkların mühendislerden başkası için anlam ifade etmiyor. iş işte kalıyor, hayatının tamamına yedirmen zor oluyor. sen de mesai saatleri içinde otomatik pilota bağlıyorsun, işini yapıp gidiyorsun.
ve düz oluyorsun.

Beni burda yazdiklarimla az cok taniyaniniz vardir. "Peki bu yazdiklariniz isiginda, sizce ben neyim?" diyip konuya farkli bir isik tutmak istiyorum. Tutsam mi hakkaten? Korkuyorum lan...

tavernacı - on numara komplekssiz insan

bir şeyi sürekli yaptığında o seni dünyayı algılayışını değiştiriyor/çarpıtıyor. bir mesleğin mensuplarının tamamının hepsinde aynı seviyede olduğunu söyleyemeyiz, kimisinde olmayabilir ama her meslek için var böyle şeyler. algıda seçicilik dediğimiz şeyi değiştiriyor çünkü sürekli yaptığımız işler.

doktor: her şeyin ilaçlarla tedavi edilebileceğini, ya da "patoloji" olan her şeyin tedavi edilmesi/düzeltilmesi gerektiğini düşünür.
psikolog: doktorla benzer eksende, kendi alanına uyarlayabiliriz.
öğretmen: "bu öğrencileri yönetmelikteki kurallara/sisteme uyduracağız; uymayanları rehberlik servisine yollayacağız, olmadı disiplin kurulu" dışarıdaki insanlara da benzer yaklaşım.
istatistiki/matematiksel verilerle haşır neşir herhangi bir meslek: insanları et kemik duygular.. olarak değil de birler ve sıfırlar, cansız olarak görmek; algılamak.

Muhendislere duz derken sig degil de analitik dusunen insanlar demek istediginizi varsayarak polyannalik mertebesine kafa atiyorum.

Ogretmenler cok konusuyor ve garanticiler.
Doktorlar azimli, egolu, bir de hobili. ( ne bileyim hobi kendini kisitlu vakitlerinde gitara, tenise veren tanidiklarim var cokca)
Hemsireler hafif asabi.
Mimarlar detayci, zor begenen.
Avukatlar gergin, supheci.
Emlakcilar; duzenbaz, yalanci.
Taksiciler; bezgin, sinirli.
Satis-pazarlama: manupilatif
Akademisyen: ayakli EGO

ben: O kadar yoruldum ki bugün şuraya koştur buraya koştur çay bile içemedim çok yoruldum bıdı bıdı....
mühendis: ....
ben: diyorum ki şu çayı sen koy da içek.
mühendis: ha tamam.

mühendis: düz adam

Edit: doktorlar hobili +1
ikcılar: gıcık

Çok ağır sallayacağım.
Beyaz yakasın. Plazalı bile olabilirsin. Mühendis misin yoksa iibf mi bilemedim.

edit: @buzbebek aşsdkaşldkşad mühendisini değiştir. :')

öğretmenlerin içine çocukluk işliyor. benim öğretmen arkadaşlarımla özellikle finans, hukuk sektöründeki arkadaşlarım arasında yaşlanma açısından fark var. öğretmenler daha genç kaldılar.

dün gece hepsini okuyamadan düzlükten sızıvermişim azizim :P o zaman bütün mühendisler toplandık toplandık yapalım, amma çok miendis varmış burda ya!

not: evet, mühendisim efenim, düzlüğü kabullenmeyen mühendisim hem de, çünkü "nerden bulaştım bu mühendisliğe ben!?". sağ beyin lobu sol beyin lobundan aktif insanım çünkü, elimde teşhisim var! ama genellersek çok düz mühendis arkadaşlarım da oldu, düz olmayanı azdır bence ve bu düz olmayanların da burada toplanmış olabilme ihtimali gayet mantıklı geliyor bana. o yüzden burdaki mühendislerimizi sevelim, ortak paydamızdan ötürü. alka seltzer nerdesin?!

Parenthood.
Six feet olamaz ama kendi capinda sorgulamalari var. Aile uzerine guzel bir dizi. Six feet under'dan tanidik bir yuz de var hem.

daha önce ikisi arasında bir benzerlik kuran oldu mu bilmiyorum ama the sopranos da bence olabildiğince hayatı sorgulama imkanı veren bir dizi. ama tabii six feet under gibi saf bir drama değil, içerisinde aksiyonu var, komedi unsurları var.

shameless

Diyaloglarin on planda olabilecegi mad men var ama six feet under tarzini bulmak zor sorgulamali falan filan cok guzel dizi be ah. Mad men de oyledir.

hbo dizilerini araştır çünkü genelde diyaloglar ön plana çıkar aksiyondan ziyade. aradığın gibi sorgulatan cinsten olmasa da deadwood çok sağlam diziydi diyaloglar açısından. şimdi de carnival'e başladım eski hbo dizilerinden 3 bölüm oldu izleyeli ilginç gitmekte.

diyalog dizisi anlamında house of cards ve the newsroom dan daha iyisini bilmiyorum.

bütçeniz nedir?

Su likteki bavul hayat kurtarici, butce ne bilmiyorum ama indirimli firsat sitesinden filan makul fiyatlara alinabiliyor. Ben oyle almistim.
www.ebay.it
Ic iki taraf da fermuar ile kapatiliyor onun icin icerde hicbirsey dagilmiyor. Ufak dursa da deli doldurabiliyorum. Ici cok dolu olmadiginda disardan ayarlanip daraltiliyor. Icine ne koyarsan yerinden oynamiyor.
Yaz sezonu her aksam baska bir yerde kalacak sekilde 8 gunluk bir tatilde istedigimi cok kolay buluyordum ve dagilmadigindan sip diye toplaniyordu.

www.n11.com

şunu öneriyim o zaman. ama eğer bütçeyi dediğiniz kadar yüksek tutarsanız 3'lü set alabilirsiniz bu tarz

4 tekerli alın

4 tekerli alacaksın.
Hard case yani serf plastik olacaksa da mutlaka esneyebilmeli (uçakta sağa sola atınca memurlar kırılmasın)
Hafif olsun.

Bu üçüne uyan 231 tane bavul var.

Minimum 42 sorudan % 100 emin olman gerekir. Kalan 8 sorunun ise (3 yanlis 1 dogru durumunda) max 6 soruyu atabilir 2 soruyu bos birakabilirsin. (4 yanlis 1 dogru durumunda) o 8 soruyu da atabilirsin. Ama bu hesapta 42 sorunun net doru olduguna % 100 emin olmalisin.

42 sorudan tam net emin degilsen eger kalan hic bilmedigin 8 sorunun yarisini at yarisini bos birak. Salladiginda ama o piti piti degil destekli salla.

Ama herseyden once calis elinde varsa ornek soru coz.

matematiksel olarak,
3 yanlis bir dogruyu goturuyorsa %33'ten daha yuksek ihtimal ile dogru oldugunu bildigin (yani iki secenege indirdigin) sorulari sallayabilirsin.
4 yanlis bir dogruyu goturuyorsa %25'ten daha yuksek ihtimal ile dogru oldugunu bildigin (yani 3 veya 2 secenege indirdigin) sorulari sallayabilirsin.

Onlarca sinavdan bahsettigimiz bir maratonda ortalama basarini yukseltmek icin en iyi strateji bu olurdu. 50 soruluk 1 sinav icin ise sonuc kisfmet.

42 sorunun net doru olduguna % 100 emin olsa kalan 8i zaten boş bırakır amk adamın zaten 40 alması lazımmış. 42 alıp da daha niye 8 soruyu okuyarak sallayarak bunlarla ilgili hesap yaparak vakit harcasın?

bilader kesin bildiklerini yaptıktan sonra 40a yetecek kadar arada kaldıklarından, iki şıkka indirdiklerinden salla.

hiç bilmediklerini sallama.

@vfgerty, hakkaaten 42sinden net eminse niye diger 8 soruya bulassin :) beynim min 40 max 50ye en yakin olabilecek sekilde islemis yuksek ihtimal o an.

Soruları çözerken ilkokuldan beri bir alışkanlığım var benim. Emin olduğum sorunun numarasına çapraz çizgi koyuyorum, emin olmadığıma yavarlak koyuyorum. Hiç emin değilsem iyice karalıyorum yuvarlağı. Bir işe yaradı mı, pek yaramadı. Sadece sınavdan sonra cevaplara bakınca emin olduğum sorunun yanlış çıkması beni biraz düşündürüyordu.

Sen de öyle bir şey yapabilirsin. Emin olduğun soru sayısı 40 veya daha fazlaysa en son sallayabilirsin bence. Lys'de yetişmeyen bir soruyu salladım matematiğin full gelme ihtimalinden dolayı, o dahil 3 yanlış geldi. Felsefede de sallamıştım yanlış hatırlamıyorsam. Hiç de pişman olmadım, sallamak güzel şey.

Muhtemelen okumuşsundur ama bi ihtimal ben önereyim: Kürk Mantolu Madonna.

Sıradan bir adamın büyük aşk hikayesi :)

Karıncalar - Bernard Werber
oku beğenmezsen kitap paranı yollarım.

top oynayan kedi mağazası

Jodi Picoult, sıradan insanların hayatındaki dramları yazar. Aile, anna-baba çocuk ilişkileri

Hande Altaylı, aşklı meşkli entrikalı dizi kıvamında yazıyor, anlatımı akıcıdır

Osman Aysu, polisiye yazar işadamları metresler dul kadınların miras için öldürülmeleri falan aşk ne ararsan var. anlatım dili çok basit

İklimler- Andre Maurois

çanlar kimin için çalıyor

huck finn'in maceraları

Selman Bayer- Kendi İçine Düşenler Ansiklopedisi

Sıradan bir memur. Aşık oluyor filan.

Barış bıçakçı +1

Jonathan Coe - rotters' club
Olur da hoslasirsaniz the closed circle diye de devami var.

Savas istemiyorum demissiniz, kitabin arka planinda IRA olaylari var kitabin gectigi donemden dolayi. Yine de bence bir bakilabilir.

emrah serbes - erken kaybedenler

iyi insan bulmak zor,
insana hiç rahat yok kendinden

bu ikisi de öyküler gerçi. roman mı istemiştin? ama sıradan karakterlerin tuhaf ya da tatlı hikayeleri...

Istediginiz yerden cikis yapabilirsiniz, hic bir sorun olmaz. Elinizde vizeniz var.
Bir sonraki vize aliminda size baska yerden cikis yaptiniz diye de sorun cikarmazlar.
Edit.
Italya vizesi ile kara yolundan yunanistandan girip avrupa yapip yine yunanistandan cikmistim zamaninda. Daha evel aldigim avrupa ulkesi vizem vardi ama ilk schengen vizemdi. Sonra yine italyaya basvurdugumda bana cikip ama sen ilk girisi bizden yapmamissin bile demediler.
Bundan ayri cevremde dediginiz gibi vizeyi aldigi ulkeden giris yapip yunanistandan cikis yapan insanlar oldu, sonraki vizelerinde sikinti yasamadilar.

tam olarak size cevap olabilir mi bilmiyorum; fakat annem belçika vatandaşı ve geçmişte belçika'ya gitmek istediğinde defalarca uçakla schengen vizesi sayesinde hollanda'ya gidip hollanda'dan döndü; hiçbir sıkıntı çıkmadı. bence sizde de bir sıkıntı çıkmaz o yüzden.

Şengen vizesi alıyorsunuz deutchland değil. O yüzden istediğiniz ülkeye girip çıkış yapma hakkınız var. İlk girişte formda yazılan, başvurulan ülkeye girmek daha sağlıklı ama bu bile tam kesin değil.

Bu arada 3 aylık vize genelde 30 günlük kalma hakkıyla verilir. 30 günlük kalma hakkıyla 90 gün boyunca avrupa'da kalamazsın. Vizeyi alınca kontrol et.

Bence de zorla guzellik olmuyor ama sanirim insanlar nedense daglari asan ferhatlar colleri gecen mecnunlar istiyorlar kendilerini degerli hissedebilmek icin. (Ornekler hep erkek tarafindan oldu ama her iki taraf icin de gecerli)

Ama yine de diger tarafa belli bir zaman tanimak lazim diye dusunuyorum ne istedigini cozebilmesi icin.

ikisinin ortası da mümkün, azıcık aristotelesçi olun.
çok olmayın, yine kararında:)

muhtemelen belli bir sınırı olur böyle bir durumun.
o da kişiye göre değişir, yani tak ettiği yerde insan bırakır. bırakmalı zaten.
@yanux doğru söylemiş.

Kendi yaş skalamda karşı cinsten belki 1 milyon insanın bulunduğu bir şehirde yaşarken birine takılıp kalmak çok anlamsız. Emek israfı yapmamakla doğru yoldasın.

Kimsenin de hayatına sen söylediğin gibi girmesini de beklememek lazım tabi.

'zorla güzellik'tense 'bir şans yaratma'dır bu bana göre. o kişiyle gerçekten güzel paylaşımlar yapacağınıza dair bir hissiniz varsa, bir süre zorlamak makuldür. iş obsesifleştirmeden, tadında bırakmak gerek tabii, olmuyorsa olmaz.

bazen şans yaratman gerekbiliyor evet. biraz kovalamak lazım.

kimse arkasından haftalarca aylarca koşulacak kadar değerli değil. kesinlikle koşmazdım, koşmam.

koştum, kazandım, mutluyum. 26 K.

zorla güzellik olmaz.

karşı taraftan bir sinyal alırsam elbette elimden geleni yaparım.

ama en iyi ilişkilerim her zaman daha ilk anlardan kıvılcımın oluştuğu ve iki tarafın da zıt yönlere değil birbirlerine koştukları oldu.

Israr etmemek bana gore de en doğrusu. Israrci olup ulasinca, karsi tarafin gerçekten sevdigine nasıl inanacaksin ki? Belki senden kurtulamadigi icin pes etti. Kendimi yapışkan gibi hissetmek istemem açıkçası.

Ben ugrasmazdim. Ayni olmasa da en azindan benzer duygular hissedilmiyorsa yurumez benim icin.

Dostum kendimden ve çevremdeki ilişkilerden gözlemlediklerim şuki;

işin sırrı> "belirsizlik". Bi defa hoşlandığın insan sen gibi kafasında birini belirlemişse; ondan umudu kesiceksin. Bunu zincirleme kaza gibi düşünebilirsin.

Fakat aksi durumlarda ve eğer karşıdaki insan biraz da denginse net bir adım kesinlikle atmıycaksın. Yani karşıdaki aha bak bu benden hoşlanıyor dediği an bittin demektir. Cem yılmaz'ın Arog'da söylediği gibi avı kurduğunu, av farketmiycek. Benim eyyuarlamam bu kadar.