ielts'nin süresi uzun ama çalışması için kaynak bol ve neye çalışılması gerektiği belli. deneme çözerek ne durumda olduğunu görebilirsin.

PTE'yi bilmiyorum ama Toefl 120 üzerinden 60, IELTS 9 üzerinden 6 olduğuna göre Toefl daha mantıklı geldi.

Ben genel olarak pte daha kolay diye biliyorum.

pte ya da toefl'ı bilmiyorum ama ielts ile toefl'ı skalalandırma açısından kıyaslarsak toefl önde.

ielts'ten 6 almak da hiç zor değil bu arada.

Dışardan lahmacun-pide-kebap söylemeyi bıraktığımız için kilo verdim ben. İyi oldu.

ilk başlarda bi heves sırf kullanmak için dondurulmuş ürünler aldım şimdi yalan değil :D ilk hevesten sonra genel olarak öyle bi etkisi olmadı. hem mikrodalga hem fırın amaçlı kullanıyoruz. ama olma ihtimali de var kolaylığı açısından

Valla ben almasaydım da olurdu diyen taraftayim. Hiçbir etkisi olmadı yani.

Aldıktan kısa bir süre hiç kullanmamaya başladım bu cihazı.

ben çok memnunum ama evde olup iki üç öğün yemek yediğim günlerde kilo aldım gerçekten. milföy arasına nutella sürüp ata ata iki üç kilo aldım, işe dönünce milföyler de gitti basenler de :)

alalı 1.5 ay oldu. kiloya etkisi anlamında şimdilik bir fark yok ancak eskiden daha çok sipariş veriyordum, şimdi evde yemek yapma sıklığım arttı. bu da zamanla, tarifleri geliştirdikçe daha sağlıklı beslenmenin önünü açabilir belki.

yemek yapma konusunda tecrübesi ve emek sarf etme isteği sıfır biriyim.

Bir sene boyunca dışardan yemek söyledim, sonra bi ay kadar falan banvit, lezita gibi markaların hazır şnitzel, cordon bleu gibi tavuklarını alıp tavada yağda pişirip yanına da yine hazır mikrodalgada pişirilen pilav, makarna ısıtıp yiyodum.

Son bir aydır da son yaptığımı airfreyer'da yapıyorum yağsız ve daha pratik bi şekilde. Arada da yine lezita gibi firmaların donmuş kova tavukları oluyo kfc tarzı. O tarz şeyler ya da donmuş patates, pizza falan alıp yapıyorum. Yani zaten sağlıklı beslenmiyodum, bi tık yağı azalttım ve dışarıdan yemek söylemeye harcadığım para azaldı. Örneğin dışardan yemek söyleyerek minimum 80 liraya falan doyuyosam şu an 35 liraya doyuyorum diyebilirim.

Evet.
Sürekli patates, kanat, bira sayesinde 1 senede 10 kilo aldım. Normalde böyle bir alışkanlığım yoktu.

Avrupa'da yasiyorum, dediginiz gibi bir enflasyon var ama gundelik hayati cok etkiledigini soyleyemem. Alt gelir sinifinda olan az bir kesim daha cok etkileniyor tabi ama onun disinda tuketim aliskanliklari pek degismedi, hatta tatil, gezme, seyahat harcamalari milletin pandemide cani sikildigi icin artti. Hukumet de bu kis icin vergileri dusurdu, ssyal yardimlari artirdi ve her haneye enerji faturalarini odemesi icin neredeyse 6 aylik fatura bedeli kadar hibe yapti.

Gecenlerde burada yasam maliyetlerinin artmasi ile ilgili bariscil bir yuruyus yapildi (www.youtube.com ama oyle ic savas, Avrupa Birliginin catirdamasi gibi seyler pek gercekci gelmedi bana.

Ortada bahsettiginiz gibi bir enerji krizi yok, planlar yapildi ve eger ongorulenin isinda seyler olmazsa bu kis geride kaldi bile, duruma gore onumuzdeki kis zorlanmalar olabilir, dunyanin haline bagli... enflasyon artisi var, yasadigim ulkede yuzde 5 resmi olarak ama bana yansimasi yuzde 10-15 gibi, yasam tarzlarina gore yansimayan veya cok hafif etkileyenler de var cevremde... Avrupa'da dunyanin her yerinde oldugu gibi politik calkantilar var ve insanlari sokaga inmesi yeni degil, bundan sonra da devam edecektir. ortada yasaklanan komure geri donus de yok, zaten hizmette olan bazi santraller bir yil icinde kapanmasi gerekirken sureleri ne olur ne olmaz diye 2 sene civari uzatildi... onun disinda almanya aralikta kapatacagi 2 adet nukleer reaktoru yine kapatacak, ancak ne olur ne olmaz diye sikinti olursa calisabilir durumda bekletecek.


kis gecerken gorecegiz, neler olacagi belli olmaz, fransa nukleer ulkesi ancak nukleer guvenilir bir kaynak degil ne zaman sorun cikacagi belli olmuyor.

enerjiyle ilgili yapilan felaket senaryolarini gercekmis gibi cebe atiyorsunuz sanirim, devletlerin gorevi iyi senaryoyu, normal senaryoyu, kotu senaryoyu ve en kotu senaryoyu planlayip en kotusune hazirlanmaktir, turkiye'de pek olmayan bir sey.

Dusundugun su:
Bira7 tarafsiz 've yabanci basin takip edin... ekim ayinda 5 gunlugune tail icin gelen turist almak hukumeti kisi burada gecirsin diye mi gonderiyor sizce.

Kendi ülkesini süper olağanüstü fantastik diye yazıp avrupa bitti diye yangın yapmak. Umarım bir maaş prim yatar, süper performans.

Avrupa'dan bildiriyorum; bunun aynısını covid dönemi yazan gençler de vardı burada. Onlar sonra o güzel atlarına binip gittiler, utanclarindan yazamiyorlar heralde. Şimdi de Avrupa'da enerji krizi var, Avrupa bitticiler geldi.
Bitmedi abi avrupa falan. Anlıyorum bilgilerinizi böyle a haberden falan alıyorsunuz ama komik duruyor.

Alin bilgi olsun; elektriğe 2020'de 0.09 euro/kwh oduyormusum. Son faturam 0.13. iki senede yüzde 44 artmış.
Gene bilgi olsun tam 1 sene önce 12li bu a kalite yumurta 2.65 euro, su an 2.99.
Siz çok objektif insansiniz, bir bakin bakalim iki senede yüzde kaç artmış elektrik ve 1 sene yumurta kac artmis Türkiye'de.

Tamam abi catirdadik tamam, Türkiye Süper olağanüstü yer. Bütün ekonomik göstergeler süper diyor Türkiye, hatta en modern en özgür çağını yaşıyor.

Maaşı euro yollarsiniz bana, ibani malum kisilerin iletişim merkezi emailine atarim.

Tekel çip makinası fabrikası Hollanda’da, adamlar 1 yıllık doğalgaz stokladıklarını ve bu sene gazla ilgili sorun olmayacağını açıkladı. Çıkarmayı tercih etmedikleri doğalgaz da var. Bence biz kendi derdimize yanalım.

şurada göremiyor musun? eksisozluk.com

Ben benzer şekilde hesaba erişimimi kaybettim. Lisede aldığım mail adresiydi, başka biri şifre denemiş ve bir gün bir baktım ki kurtarma linki mailinize gönderilmiştir diyor ama yıllarca maile girmediğim için tekrar alınmaya açık hale gelmiş. Tekrar aynı saçma mail adresini aldım ama linki tekrar göndermek mümkün olmadığı için hesap gitti.

Özetle; mail hesaplarınızın hala sizde olduğuna emin olun.

@konetsu çok teşekkürler gördüm

@marla çok haklısınız, email adresimi şimdi buldum ama umarım şifresini de hatırlayabilirim, atıl bi email adresimdi, deneye deneye bulacağım umarım

sebirox şampuan & advantan M losyon
denemenizi tavsiye ederim

Vichy dercos 10 yıllık serüvenimi bitirdi. İlk seferlerde 2 güne bir sonra haftada bir sonra ayda bir Şuan sadece atak dönemlerinde.
Bağırsak falan bilmiyorum ama şunu fark ettim, stresli zamanlarda ve pizza gibi hamur işlerde, fast food kızartmaları atak dönemini başlatıyor.

iç hastalıklarla ilgili mi bilmiyorum (bildiğim bir bağırsak sorunum yok) fakat mevsim geçişlerinde azdığını biliyorum. Benim de şu sıralar arttı. Bu hormonal bir şeyden mi oluyor yoksa havadaki nem oranı değişiyor o mu etkiliyor bilemem.

Neutrogina T-Gel işe yarıyor bende. Sakalım için çözüm bulamadım ama (çok umrumda da değil)

Yediklerinden oluyorsa git doktora uygun görürse bir antihistaminik hapına düzelirsin. Değilse Vichy dercos öneririm ama genel olarak kafaya taktığında çoğalıyor, stresli olmadığın bir dönemde kendiliğinden geçiyor. Yıllardır uğraşırım bu meretle.

Süt ve süt ürünleri de etkiliyor 1 ay kesmenizi öneririm. Özellikle peynir.

Dışardan yemek yiyorsanız, ne yerseniz yiyin yağı vs dokunuyor olabilir. Ben dışarıdan yemeyi kesince ishalim gidiyor.

Sonra maya dokunuyor olabilir. Mayalı alkoller, tam tahıllı da olsa, çavdar da olsa glutensiz de olsa ekmek bu gruba girer.

Et ürünleri dokunuyor olabilir. Özellikle kırmızı et. Aslında yalnızca kırmızı et dokunabiliyor. Bunu deneyebilirsiniz.

Paranız varsa holistik bir doktora görünün. Çünkü beden cidden bir bütün.

İshal konusu önemli. Vücudun elektrolit dengesini bozarsın. Kötü şeyler gelir başına. O konuyu ihmal etme. İyi bir doktor bul.

Seboreik dermatit ilaçlarının neredeyse tamamı yan tesiri çok fazla olan ilaçlardır. Bu ilaçların ve şampuanların deriyi inceltici ve daha da korumasız hale getirici özelliği vardır. Tamamen geçirici tedavisi olmayan, zaman zaman alevlenen bir hastalıktır. Alevlenme esnasında ilaçla alevlenmeyi sönünümlendirmek, daha sonra başka bir grup ilaçla yeniden alevlenme zamanını mümkün olduğunca geciktirmek gerekir. Bu işlem için de bilinçli ilaç kullanımı, yani hekim kontrolü gerekir.

vichy dercos benim de uzun süreli saçla ilgili sorunumu komple çözdü. kesinlikle bir kez kullanın ve 1 aylık süreçte değişimi görün. en azından deneyin.

yüz bölgesinde de hametan ve travazol kullanmıştım başta değişmeli doktor tavsiyesi ile. sonra travazol u bir zaman sonra bıraktım. çok nadiren hametan kullanıyorum. yüzde 70-80 oranında rahatladı, tamamen yok oldu diyemesem de o çok büyük kızarıklıkları giderdi.

baharattan uzak dur demişti bir doktor.

bir yazar ise, her şeyi denediğini ama sorunun istanbul şebeke sularından kaynaklandığını keşfettiğini, dolayısıyla duş başlığına filtre taktırdığını söylemişti ve bu konuyu çok heyecanlı anlatmıştı.


ama ben bu halimle tüm vücudumda gerçekten yüksek oranda hallettim diyebilirim. baskılıyoruz en azından.

vichy dercos+zaman zaman ketoral

10 yıl çektim, carnivore olduğumdan beri tamamen geçti. 2 yıldır bir kez bile tekrarlamadı, hep stresten stresten diyip duruyorlar ama bu son 2 yıl hayatımın belki de en stresli dönemiydi ayrıca. ne yüzümde/ellerimde dermatit kaldı ne saç derimde/kaşlarımda kepek kaldı... daha geçen ay görmüştüm benzer şekilde dermatitim geçti diyenleri www.reddit.com daha önce de çok gördüm carivore diet ile çeşitli sağlık problemlerinden kurtulanları.

2 yıldır özel bi krem veya şampuan da kullanmıyorum, eskiden kortizonlu kremler dercos h&s clinical strength ketoral, coresatin vs. derken bulabildiğim ne varsa denedim hiçbiri kalıcı kesin çözüm olmuyordu.

bende 15 yıldır var, zaman içinde azaldı çok şükür ama hala var.

süttü, domatesti ottu boktu alayı traş. keza sirke de... bağışıklık sisteminin güçlü olması lazım. düzenli egzersiz, d vitamini, çinko takviyesi, koenzim q10... bunlar mühim. bu genetik bir hastalık. kişiden kişiye göre atak sebepleri farklı ama hep varlar, olacaklar.

şimdi coresatin sarı kutu alıyorsun (kortizonsuzdur kendisi), yatmadan önce sürüyorsun saç derine, uyandığında vich dercos ile saçını yıkıyorsun. her gün veya gün aşırı bu işlemi uyguluyorsun, sonra da bana dua ediyorsun. :)

kortizonlu kremlere bulaşmamanı tavsiye ederim. hepsi kısa süreli çözüm, uzun vadede daha çok zararı var. he, benim dediklerim de kısa süreli ama en azından zararsız.

TNF

Columbia berbat.

1 ve 3 efsane

timberland iyi görünüyor. ancak bu fiyatlar nedir böyle? maaşı monta mı basıyorsunuz?

@himmet dayı, çok da güzel oturmuştu aslında üstüme, gösterdim bikaç kişiye çok beğendiler :/

3u de cok iyi ama farkli tarzlar, secmek zor. moda gore degisir hangisinin giyilecegi. bence 3unu de al, kredi cekip...

Hocam golden nugget güzelmiş ama sea salt bence çok kötü. Beleş verseler sağanak yağmurda giymem. Tamam lan o kadar da değil. Yağmurda giyerim.

columbia'nınki evlerden ırak. palmiye gömlek, polo yaka giyen biriyseniz alabilirsiniz ama :D tarzınız o yöndeyse.
north face > timberland >>>>> columbia diyorum.

3>1>>>>>>>2

1i begendim
3 nedense cocuksu geldi bana
2 kiminin ustunde guzel durabilir biraz tarz meselesi ama goz yoruyor

1 pişman etmez

3 cok guzel
1 turuncu olmasa belki
2 oehj

1'i avrupadan getirebilecek arkadaşınız varsa 1000 lira daha ucuz avrupada.
3 seçenekten 1 en iyisi.

S.a dekatlonda mavili Turunçlu var bitane..çok güzel. Ona da bak. Üstüne kalan parayı da bana gönder. Grsz

1

Rristretto bianco ben soğuk içiyorum genelde ama havalar serinlediği için sıcak da makbul.

sütlü filtre kahve içiyorum sürekli.

ne istiyosun nasıl bi lezzet arıyosun?

Ben kahveden çok sütçü olduğum için flat white içiyorum.
Chai tea latte havaları da yakın kahve olmasın derseniz. Extra puma ya da şuruba hayır tabii, o zaman gereksiz şekerli oluyor.

çok begenilen tutulan birşey varsa deniyim diyorum.

kahvemi içmek istiyorsun yoksa sütlü , şekerli, şuruplu antin kuntin şeyler mi?
eğer kahveyse espresso, caffe americano veya filtre kahve.

cool limeee

Pumpkin spice sezonu açılmış onlardan deneyebilirsiniz.

White chocolate mocha frappucino

Cok iyi

cold brew iyidir

Hiçbir şey

Bahar Babacan iyidir, Yıldız Kule'de.

süper olur, en güzel zamanları. fethiye ve çevresi güzel olur eylülde.

Akdenizde yapılır, ege tarafı serin olur. Ağustosun son haftası bodrumdaydık, o zaman bile yağmur ve rüzgar vardı epey. Bana sorarsan Antalya'ya doğru in o tarihler için. Hatta daha da iyisi kıbrıs.

Fethiye kaş olabilir. Kasımda kaşda denize girmiştim.

Son 3 senedir ekim ayında hava durumunu kontrol edip Bodrum tatili yapıyorum. Su geç ısınıp geç soğuduğu için bence gayet iyi oluyor. Sadece akşamları üzerinize bir şey almanız gerekiyor.

Kuzey Ege'yi önermem. Geçen yıl Eylül 20'den sonra Akçay ve Ören'de soğuktan denize giremedik. Normalde de denizi soğuk oranın zaten. Bodrum'un aşağısı daha mantıklı Eylül sonu için.

egede deniz akdenize göre daha soğuk olur. kuşadası çeşme akyaka rüzgarlı olur. marmaris olabilir. ancak antalyada ekim sonuna kadar denize girilir.

kasımın başına kadar rahatlıkla yapılır.

akşamları soğuk. onun dışında iyi

Datça'ya geldik gayet ok, Kaş da super bir tercih olur

var on numara 5 yıldız bir avukat var
özelden gönderiyorum telefonunu

Soruya kaynıyorum ana benim de kiracım kirasını ödemiyor, benimle de paylaşabilir misiniz?

HealthPass uygulamasından denediniz mi?

Denedim ama ispanya uygulaması kabul etmiyor.

Benim ısrarımla burnundan ve damağından ameliyat oldu veeeee hala horluyor :)
Sadece desibeli azaldı. Bunun için ameliyat çekmeye değer miydi bilmiyorum.

genelde alkol aldığında veya çok yorgun olduğunda horlama demeyelim de inliyor diyelim daskhdna.
öyle olduğunda bir tepik ile uyandırıp yoluma devam ediyorum.

facebook da gocmen anneler grubuna yazin. ben bu kadar aktif ve yardimsever grup gormedim. her ulkenin kendi grubu oluyor, hollanda anneleri fln da olabilir orada. yaz tatili donusu cok gelen olur

iki ay içinde benim Schipol'e gelme durumum var halen çözülmez ise haberleşebiliriz, Ankara'dayım.

turkiyede nerede? yakin zamanda biri bulamazsaniz guncelleyin bu duyuruyu takipteyim. kardesim duzenli olarak git gel yapiyor fakat gelecekte hangi gun bilmiyorum

cevaplarınız için çok teşekkür ederim.

Ev Ankara’daysa ben bu ay sonu gidip ekimin ikinci haftası döneceğim (Eindhoven).

Emek 16. Cadde'de Sedat Soyalp var, iyidir o da.

Kuaför mü arıyorsunuz yoksa epilasyon için bir yer mi?
Epilasyonsa evet iyi yerler hep randevulu çalışıyor ve en azından birkaç gün önce aramak gerekiyor.

Hitit Dental car. Cerrah Çağrı Özçelebi işinde iyidir.

Osman Varol, uzmanlığı diş eti üzerine zaten.

Diş eti tedavisi uzun sürebilir seans seans haftada bir gitmeniz gerekebilir. İyileşme süreçleri vardır, örneğin alt çene sağ taraf yapılır 1 hafta beklenir sonra alt çene sol tarafa geçilir. Önce diş taşı temizliği, enfeksiyon varsa küretaj sonra duruma bağlı olarak flep serbest diş eti grefti gibi çekilmeyw yönelik işlemler yapılabilir, bu tedaviler yapılırken ekstra işlemler ücretlee cıkabilir. Mesela taş temizlenince altından cıkan çürük vs gibi. 8 senedir diş hastanesinde çalışıyordum. İstanbul olsa cok iyi hocalar tanıyorum ama artık Ankara'dayım. Tavsiye yapamayacağım

Çok çok önemlidir ayrıca, sallanan dişler zamanla düşebilir ve yerini doldurması epey zahmetli ve pahalı. Kendinizi haftada bir en kötü 2 haftada bir gidecek şekilde ayarlayın. Ayrıca tedavi bittikten sonra mutlaka 6 ayda bir kontrrol ve diş taşı temizliğini ihmal etmeyin. Diş etini ihmal etmek kemik kaybına sebep oluyor. Sevgiler.

Metro'da Çayyolu 1-2 durağında inip taksiyle devam edebilirsiniz.

Cayyolu metrosunda (gordion avm) inersen 10 dakika yuruyus ile erisebilirsin.

590 yaşamkent ringi ya da yaşamkent dolmuşları da önünden geçiyor olabilir.
Ya da Başkent Üniversitesi'ne gidenler.

ben 90nım ilk gıdı gidiyor herkeste farklı heralde

Kiloyla artar, kilo verince görünürlüğü azalır. Ama varsa hep vardır.
Çok rahatsız ediciyse ameliyatla alıyorlar.

Yüz yogası? Yapan arkadaşım faydasını gördüğünü söylemişti.

Lipomatikten öte bir çözüm göremiyorum maalesef.
Yoğunluğu fazla değilse PB Serum, focuslu ultrason, vb. deneyebilirsiniz.

Paşabahçe, H&M home, Zara home; bunlardan verim alırsınız. Fiyat sıralaması muhtemelen ucuzdan pahalıya gidiyor. Mudo concept'te de şık olanlarını gördüm ama denemediğim için öneremiyorum.
Ben banyoda linen vb. isimli kokuları tercih ediyorum çünkü temiz kokuyor ama çiçek kokuları da güzel. Çubuk sayısını azaltarak yoğunluğu azaltabilirsiniz.

Şişesi şık, bambu çubukları fazla bir oda kokusu alıp kokunun bitmesini bekleyin.
Daha sonra şişenin içine yarıya kadar su doldurun.
3M migroslarda bol çeşitli koku yağları satılıyor. Örneğin lavanta yağı alıp, 10 damla suyun içine damlatın. Koku istediğiniz yoğunlukta değilse damla sayısını artırıp azaltarak size en uygununu bulun.
Birkaç günde bir bambu çubukları tersyüz edin.
Güzel koku için kimyasak koklamamış olursunuz, paranız da cebinizde kalır.

www.migros.com.tr

Sanmam. Keşke öyle dediğin gibi toptan bir ayaklanma olsa ama zor.
Çoğu kişinin dümen suyu kıyak, parası var.
Benzin 30 TL oldu, ne oldu herkes yine Paşa paşa bindi arabasına.
Tatil yerleri gırtlak dolu.
En noktan maça bile millet çıktığı an bileti tüketiyorlar hemde en pahalı kısımdan. Tek maça 2000 3000 TL veriyorlar.
Ha diyeceksiniz ki toplam nüfusa vurunca bunlar azınlıkta.
Orası doğru ama zaten her zaman fakir bir kesim vardı halen var, onlarda ayaklanmaz. Onlar şükürcü, biatçı.
Zenginin parasına dokunursan ayaklanır ancak.

Bunlar iyi günlerimiz.
Seçime kadar iyi günlerimiz devam edecek.
Seçimden sonra kim gelirse gelsin, kış o zaman başlayacak.

muhalefet seçimi kazanırsa büyük bir yük alacak. bu durumu aşmaları hemen olmaz zaman alır. bence bir erken seçime gidilir. zor bir tablo var. bu arkadaşlar devleti boşaltıp gitme peşinde bence. sri lanka bangladeş olmayız biz.

seçim sonrası sıkı düzenlemeler olacak doğru ama "piyasaya uygun" şeyler yapılacağını gören yatırımcılar Türkiye'ye tekrar güvenmeye başlayabilir, borsaya vs. para girebilir. Hani olumsuz şeylerin yanında olumlular da olacak bence. Halk olarak öyle hemen ferahlamayız ama.

Bu saltanat sürerse zaten gg.

Dünyada da çeşitli krizler var ama illa ki 5-10 yıla düze çıkılır. Belki çok kötü şeyler yaşarız (1929 krizleri gibi ama daha global) ama onun bile düze çıkışı oluyor. Türkiye'de korkutan şey kimsenin yaşananlardan ders almaması ve 10 yılda bir kriz, 20 yılda bir darbe tehditleri olması. Ben bunların değişeceğini düşünmüyorum.

Ayaklanma olmaması için asgari ücrete devasa zamlar yapılıyor. Bir sonraki artışa kadar idare ediyor. Bu yüzden orta sınıf bitti.

Saltanan sürerse venezüela'dan daha kötü bile olabilir. Seçimden sonra gelenler enkaz devralacak bu da bir gerçek. Kademeli olarak 5 senede toparlanam olur.

Sıkı bir para politikasının yapılması gerekir ama ana muhalefetin vaatlerine bakıyorsun; herkes sıfır arabaya binecek, muhtara muhtar yardımcısı atanacak, vb. Şimdiye kadar hep CHP’ye oy verdik ama artık kemik kitlesini bu kadar önemsememesi ben dahil çevremdeki birçok kişinin canına tak ettirdi. Akp karşında terlik de olsa oy vereceğim demeyen CHP seçmeni de çok. Beni dikkate almayan bir partiye verecek oyum kalmadı. Akp artığı bir partiye de oy vermeyi düşünmüyorum.

Hangi parti gelirse gelsin insanlar değişmediği sürece hiçbir şey daha iyiye gitmeyecek maalesef. Şu anda bile eğitim bitik, sağlık sistemi alarm veriyor, hak hukuk adalet zaten yok, ekonomi rezalet, diğer yandan zaten bir de dünya genelinde enflasyon ve enerji krizi kapıda. Demografik yapının altına döşenen dinamit de henüz patlamadı. Kim seçilirse seçilsin kötü tercihlerin ve coğrafyanın bedelini ödeyecek gibiyiz.

Dünyadaki para bolluğunda istikrarlı olarak yanlış hamleler yaparak maalesef yakın dönemdeki son şansımızı da kaybettik.

Kafes fırın eskiden bu hizmeti veriyordu, hala verip vermediklerini sorabilirsiniz.

Özelde kırmızı reçeteli ilaç yazdırıyorum. şimdiye kadar 2 farklı özelde yazdırdım, bin dereden su getirdiler ilacı istismar edip etmediğimi anlamak için.

Bir kez şehir dışındayken devlete gitmek zorunda kaldım, artık doktor nelerle uğraşıyorsa o kadar kolay yazdı ve o kadar iyi davrandı ki sanki parol yazdırıyormuş gibi hissettim, istediğimden de fazla yazdı hatta.

Makalede tezde olan kısımları paraphrase edip kaynak belirtirsiniz.Verilerde de dediğiniz gibi olacak, X (2022) olarak metin içinde, kaynakçada da artık APA mı MLA mi ne kullanılacaksa ona göre yer alacak (Yayınlanmış tez için de yayınlanmamış için de mümkün).

so chic'te tatlış şeyler oluyor.

Spor ayakkabı alın.

www.bilezikci.com

Atasay'da güzel modeller oluyor.
So chic'i maalesef öneremeyeceğim, kötü işçilik ve kalitesiz mallar. Swarovski'den bile daha çok memnun kaldım.

Alternatif öneri olarak Pandora charmlı bileklikler de olabilir.

Normalde sorun olmuyor. Bir arkadasim birkac hafta once tr'den netflix aldi- 2-3 gun sonra almanyaya gittiginde kullanamadi. Nedenini bilmiyoruz(yurtdisindasiniz vs diyor netflix), İlk kez duydum, benim turkiyede aldigim netflix/spotify hala gecerli, sikinti olmadan kullanabiliyorum.

Hatta apple telefonlarda eger bolgeyi turkiye yaparsan telefondan direkt turkiye fiyatlariyla olabiliyorsun.

VPN ile denemedim ama Turkiye'deyken farkli donemlerde Netflix, Spotify ve Prime Video aldim, ek olarak YouTube'da bazi kanallara Katil dedim. Yurt disindayim, hepsi Turkiye fiyatlari ustunden odeniyor.

Ben de Hollanda'da Türkiye'de aldığım Spotify, Youtube ve Netflix üyeliklerini kullanıyorum. VPN kullanmıyorum tabii.

Olabilir ağızda da bakteri var. Yapabileceğiniz en iyi şey önce kadın doğuma gitmek, kültür testiyle mantar mı bakteri mi bunun anlaşılması. Kadın doğum hekiminiz kültür sonucuna göre partnerinize ve belki size de beraber kullanacağınız bir tedavi verecek. Rahat olun tedavisi genelde 7-10 gün sürüyor maks. Sadece kültür şart çünkü "antibiyotik yutam geçsin" gibi değil net olarak mantar,bakteri veya başka etken mi diye ayrımının yapılması gerek. Ben khd doktoru değilim daha detayı onlardan öğrenirsiniz.

(bkz: candida diyeti)

Maalesef pamuklu ve ütülenmiş iç çamaşırı.
Bana doktor iç çamaşırsız uyumayı da önermişti. Vajinal bölge ıslak kalmayacak, duştan çıkınca havlu peçeteyle kurulanabilir.

eksisozluk.com

şu entry'de biraz bahsetmiştim. umarım işinize yarar.

zeytinyağlı, bulgur pilavı, patlıcan ezme, patates salatası, patlıcan-biber kızartma, cacık falan gibi çeşitler yapıp vakumlu kaplara koyarsanız 3-4 gün rahat dayanır.
istediğiniz zaman çıkarıp yersiniz.

bir de buzluğa köfte atmak dışında kuru köfte yaparsanız o soğuk da yenir, 1-2 gün dolapta kalır pişmiş olarak.

Neredeyse bütün sebze yemekleri buzluğa iyi dayanıyor, yalnız içinde patates olmayacak, patates donup çözülünce dokusu çok çirkin oluyor.

Özellikle buğday ve nohut gibi bakliyatı haşlayıp buzlukta saklamak (ya da haşlanmış konserve bulundurmak) şu sıcakta çabucak ayran aşı yapmak için iyi oluyor. Koca bir kap ayran aşı yapsanız 2-3 gün buzdolabında rahat dayanır. Bakliyat yemekleri de (nohut, zeytinyağlı barbunya vs) buzlukta saklanabilir.

Bir de meal prep diye ararsanız çeşitli taktikler, tarifler vs bulabilirsiniz. Şurası güzel bir kaynak: www.reddit.com

kavurma

Zeytinyağlı fasulye.
1 soğanı yarım ay şeklinde doğrayıp tencere zeminini kaplıyorsunuz, üzerine yeşil fasulyeler, en üste bol domates (hazır küp doğranmış domates de olur). Üzerine tuz ve şeker atıyorsunuz ve kısık ateşte kendi kendine pişiyor. Ocaktan almaya yakın şöyle bir karıştırıyorsunuz sadece.

Her türlü sulu yemeği çokça yapip( Bezelye, nohut, barbunya, bamya, fasulyeler vb) yemek piştikten sonra sicakken kavonoza koyun, kapagini kapatip, soğuyana kadar ters cevirip bekletin. Bu sekilde sakladiginiz yemek 1 aydan fazla dayanabiliyor, ben covid surecinde rahatsiz olan annem icin yeneklerini bu sekilde hazirlayip birakmistim. Ondan öğrendigim bir sey. Yemek yapmaya cok usenince yaptigim yemegi çok yapip, kavonozlarda bu sekilde koyup dolapta bekletiyorum. Bana hazir yemek oluyor

süper üçlü :-)
soğan + biber + domates sosu.
her yemeği bu 3 lü ile hazırlıyoruz.
menemen de olur + kuru fasulye + patates de + hatta fırın yemeklerinin yancısıdır :-)

Öğün doldurmaz ama kurutulmuş domates de güzel gider diğer şeylerin yanında.

encokbenisevinnolur+1
ceviz ve beyaz peynirle karıştırıp üzerine hafif zeytinyağı, Allah' ım sana geliyorum.

Doktora tekrar gitmeli.

Bu tip konuları doktor takip eder, kendi kendinize buradan öğrendiğiniz şeyleri uygularsanız sorunu kronikleştirirsiniz. Doktorunuz bir önceki ilaca verdiği tepkiye göre tedaviyi tekrar düzenleyip takip eder.

Sabun, şampuan gibi bir şeyle yıkamanız bile hastalığa neden olabilir.

mantar yapar kokuyu. mantar da bugunden yarına geçiek birşey değil. sabırlı olmanız gerekiyor.

Bence de bir doktora gidin mutlaka, bunun yanı sıra genital bölge florasınin dengesini bozmamak , ama hijyenini korumak önemli. O nedenle sabun, yıkama jeli vb ile yıkamayın (benim kendi doktorum genital bolge sampuanlarini da yasaklamistı)
Bunun disinda kokuyu azaltmak ve genital bölge hijyenini dogru yapmak icin en azinda bir sure;

pamuklu iç çamasiri giyin ve alt ic camasirinizi ütülemeye calisin (uzun iş ama kisa sure yapabilirsiniz :)
Piyasa ic camasirlarinin cogunun kumaslari sikintili maalesef, seksi ic camasirlari ama direk genital bolgeye temas ettigi icin sikintili. Surekli pamuklu giyemeseniz bile arada giymeye calisin
Günluk ped kullanmayin (yine bana doktor onerisiydi). Hele kokulu ped hiç kullanmayin. Genital bolgeye temas eden koklu(ped, yumusatici vb) hepsi florasini bozuyor maalesef
Her gun ic camasirinizi degistirin
Bir de nioli yagi var, gercek uçucu olanini bulun (hülya kayhan markasi icerigi iyidir) her gun bir damla ic camasiriniza, genital bolgeyeye gelen yerine damlatın. Benim arkadasimin enfeksyonu bu sekilde gecti. Hem hijyenini sağlar, hem de florayi dengeler.

Butun bunlari yaparken de rutin doktor kontrollerinizi ihmal etmeyin, baska bir problme atlanmamasi icin

jinekologumun onerisi dus sonrasi jinekolojik koltukta yatarmis gibi bacaklari acarak yarim saat ciplak oturmaydi. Oradaki dogal dengenin de oksijenle direkt temasa ihtiyaci oldugunu soylemisti.

Doktora tekrar kesinlinle gidin. koku var diye zorlayarak daha da yogun yikama yapilmamali.

@everone
Genital yıkama yapılmıyor.

Partneriniz mantar olduysa sizin de tedavi görmeniz lazımdı, cinsel birliktelik devam edince mantar enfeksiyonu da devam etmiş olabilir. Bunu atladıysanız tekrar hekimle görüşmelisiniz. Yağlar vs kullanmayın lütfen. Hekiminizle görüşün.
Ekstra bir şey yapmak isterseniz süt ürünleri ve şekeri tedavi aşamasında kesmek iyi bir fikir. Candida diyetlerini araştırabilirsiniz.

candida + 1

candida da iç mantar, vajinadan çıkıyor akıntısı. o da olabilir..

daha önce çok benzer bir duyuruya yazdığım yanıt;
Kadın kişisi nişasta ve karbonhidrat tüketimini minimuma indirsin. Junk food tüketmesin. Probiyotik açısından kefir ve ev yoğurdu tüketsin. Özellikle vajinadaki flora ile ilgili probiyotik takviyeleri var eczanelerde, onları araştırsın. Sentetik iç çamaşırı kullanmasın. Mevcut pamuklu iç çamaşırlarını yüksek derecede topluca yıkayıp, ağlarını ütüledikten sonra kullanmaya başlasın. Bir süre dar tayt, pantolon vesaire giymesin. şekerli ürünleri de mümkün mertebe azaltsın.

buna ilave olarak erkek kişisinin de mantar nedeniyle eşzamanlı tedavi görmesi gerekiyordu. ayrıca kayganlaştırıcı kullanılıyorsa su bazlı olanları tercih etmenizde fayda var.

Eş zamanlı tedavi önerdi bize benim doktorum (Candida albicans). Yani sadece kadının alması yetmiyor, beyefendi de flucan kullanıyor eşzamanlı olarak. Gerekirse krem vb. de yazıyorlar erkeklere. Benim de fitile alerjim olduğu için Vaginol ile 3 günde bir içeriyi yıkadık (doktor tavsiyesiyle), sonra da florayı düzeltmek için Vagi-flora rapid ve V-flora kullandım (Bunlar ilaç değil, zaten olması gereken bakteri ile florayı düzeltiyorsunuz).

Önceki doktorlar fitil yazıp yollamıştı ve iyiye değil kötüye gitmişti bende. İncinecek bir durum yok, sonuçta sağlığı için uyarıyorsunuz. En yakınımızdaki kişi uyarmayacak da kim uyaracak?

Bir de vajinal bölgeyi duş jeliyle ya da başka bir şeyle yıkıyorsa yıkamasın. Sadece su kullansın. Mümkünse gece iç çamaşırsız uyusun (Çıplak ya da gecelikle).

@hallegadola
Vajina sıvısından geliyor koku. Çürük yumurta gibi bir koku.

@marla is
Sanırım aradığım cevap buydu. Doktorun ayrıntılı bir tedavi verip onu uygulamak gerekiyor anladığım kadarıyla.
Bu arada erkeklerde herhangi bir reaksiyon vermiyor fakat taşıyıcı oluyor anladığım kadarıyla?

Sadece mantar değildir, kötü koku varsa bu bakteriyel bir enfeksiyon olduğunu da gösterebilir. Bence doktora tekrar gidin, yeniden tedavi düzenlerler. Kesin tedavisi var

kendi kokusudur belki? illa mantar olacak diye bir şey yok.

@dearth
Başta böyle değildi. Ayrıca böyle keskin bir koku kendi kokusu olamaz, doktor da buna karşın fitil verdi

vw golf,polo
seat leon, ibiza

ibiza 1.0 eco tsi kullandım hem az yakıyor hem çok yakıyor.

vw golf

Honda Jazz

seat-ibiza

Ankara'daysanız 2016 otomatik Seat Leon'umu satabilirim. Yurt dışına taşınırken tatile gelirim nasılsa diye bıraktım, şimdi de oturum kartının çıkması uzadığı için gelemeyecek gibiyim, kaldı araba.

itu gemi ve deniz (teknolojileri) mühendisliği düşünülebilir. sektör şuan çok iyi durumda.

Benim mantgım şu şekilde, itü'den mezun olunca en kötü çevre mühendisi olursun. Kaldı ki çevre mühendisi olarak ilanlar var, itü de en yüksek puanı o zaman zaten tercih edilesi olursun.

ne demezsin deniz işletme mühendisliği tamam da bu itü gemi ve deniz teknolojileri ne işe yarıyor çok bilmedigimden bir şey diyemedim.

Petrol ve Gaz mühendisliği nasıl?

taşrada bilgisayar okuyacağına itü çevre okusun kesinlikle.

@belkider, ben de bunu dedim.

Ömür boyunca itü'lü diyeceksin, selçuk bilgisayar ise tamamen sıradan bir bilgisayarcı olacaksın.

Bu arada İtü türkçe gelebilir, Marmara'da ingilizce mi okusam dediginde ise türkçe İtü seç dedimi yanlış değil bu mantık bence. sizce de bu şekilde mi.

Yazılmaz. Gidip çevre mühendisliği ilanlarına baksın. Çok ilan yok. Bilgisayar mühendisliği yazardım ben olsam. Okul değil, bölüm yazılmalı. Okul size 4 yıl verir, bölüm ise hayat boyu yapacağınız meslek kazandırır.

Öncelikle özele para yetmez falan denmesin. Borç alınır, işe başlayınca ödenir. İlla devlet olsun denmesin yani.

İkincisi çocuk ne istiyor? Bilgisayar ile çevre farklı işler. Mesela bilgisayarın geleceği parlak, okula çok takılmazlar. Sen becerebiliyor musun ona bakarlar.

Çevre için de özelde çok ilan yok. Kpss ile atanabilir ama hep 3 kuruşa çalışır, mühendisliğin anlamı olmaz.

Başka mühendislikler de düşünebilir. Çocuk ne düşünüyor?

Edit: Bu arada bölümün iş ilanları biraz ddaha mühim. İtü mezunu bir sürü işsiz var. İhtiyaç duyulan bir alanı okumak mesele. İlla ikisinden biri olacak bilgisayarı seçerdim şahsen.

Çocuk eczacılık istiyor ama kazanamıyor, ailesi çocugun egitimine malesef para ayıramayacak durumda.

Malesef bu gerçeklikte tercihler yapılıyor.

kocaeli çevre mezunuyum, tüm arkadaşlarım iyi kötü kurumsal yerlerde çalışıyor. her fabrikanın zaten çalıştırma zorunluluğu var. kesinlikle itü çevre yazsın. konya'ya falan göndermeyin adamı yazık günah.

üniversitenin ne önemi var ki günümüzde. çevre mühendisliği mi bilgisayar mühendisliği mi önü daha açık. bence bilgisayar kesinlikle. taşra maşra önemli değil. temeli alsın kendi geliştirir zaten.

Not: Çocugun ailesi istanbul'da, Konya'da olursa ailesi de taşınacak.

itu yazsin kesinlikle. sonra bolum fln da degistirir belki. konya fln direk sallasin,

bu arada eczacilik istiyor ise, anadolu da eczacilik illa tutar, hic olmuyor mu ? eczane acarim mantiginda ise, nerede okudugunun hic onemi yok. hic olmazsa cocuk istedigni alanda okumus olur.

Anadolu eczacılık 39.179 sıralamada.

Bence eczane açabilmek için de iyi maddiyat gerekiyor, %50 okuyamıyorsa eczacılık da sıkıntılı bir meslek.
Tutuyorsa İTÜ Doğalgaz müh. iyi ama bu sene teşvik geldiği için ilk 25 binden Bilgisayar, Çevre ve Doğalgaz seçenler olabilir çünkü güzel teşvik var+başka burs almalarına da engel teşkil etmiyor.

"Buna ek olarak, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yerleştirme sonuçlarında başarı sırası ilk 25 bin arasında olup üniversitelerin Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği, Jeofizik Mühendisliği, Jeoloji Mühendisliği ve Çevre Mühendisliği programlarına yerleşip kayıt olan ve yönergede belirlenen diğer şartları haiz öğrencilere TP-OTC tarafından yine 6.000 TL eğitim bursu verilecek."

eczacılık %50 kazanıyor ama %50 tutarı ailesi ödeyemez.

Deniz ulaştırma işletme mühendisliği!! Pişman olmaz. Çevre mühendisliğini, makine mühendisliğini salla. Hayatını kurtarır.

Çevre mühendisliği geleceği olan bir bölüm değil. İtü ve yıldız mezunu çevre mühendisi iki arkadaşım var çok pişmanlar. İtü'den mezun olan yurtdışında yükseklisans bitirdi geldi,asgari ücrete bile iş bulamıyor. İtü'de makine, bilgisayar, uçak mühendisliği tutsa elbette okunur denir çünkü bu bölüm mezunlarıhep birbirlerini şirketlerine alıp, birbirleriyle sıklıkla iletişim halindeler. Çevre okursa işsiz kalır. Kendini geliştiremez, önü açık bir çalışma alanı yok. Malzeme mühendisliğini de yazmasın. Onun stajı bile iyi şartlarda yapılmıyor. Petrol mühendisliği de mantıklı değil.

Eğer disiplinli bir tip ise, konya'da selçuk üniversitesinde tercih yapıp, daha sonra ilk yıl ders notlarını yüksek tutup, kurumiçi yatay geçiş yaparak eczacılığa geçebilir. Eczacılık eğitimi her üniversitede kalite açısından aynı. Diş hekimliği bile uygun olabilir yatay geçiş için eğer sıralama şartını sağlıyorsa.
Eh işte denilecek bir mühendislik bölümü yerine sağlıkla alakalı bölüm okumak daha avantajlı. Çalışma alanı sağlık alanı için daha fazla. Düzenli ders çalışsa yeterli olur.

Özel üniversitelerde burslu bölümler tutuyordur. Eğer böyle karakter olarak sosyal, girişimci bir hali varsa özel üniversitede burslu bölüm yazabilir. Kendisini geliştirip, iyi yere gelebilir. Mesela üsküdar üniversitesi endüstri mühendisliği geçen yıl 80 bin küsür ile kapatmış. Böyle girişken, çalışkan bir tip ise buradan hayatı iyi yakalayabilir.

Sezon bittikten sonra ya da başlamadan önce Bodrum tam bir emekli tatil cenneti. Sakin, denizi güzel ve huzurlu.

Ama ağustos sonunda sakinleşir mi emin olamadım. İstanbul'dan otobüsler gidiyor.

Bütçe sağlamsa Muğla derim. Marmaris olabilir(Mesela Selimiye veya Bozburun)

Ama sizin ve ailenizin zevkini bilemeyiz elbette. Belki hiç sevmezler belki çok severler.

mümkünse her şey dahil bir otele gidip 4-5 gün kafa dinleyin derim. bodrum'da mesela her türlü araca ihtiyacınız olacaktır sağa sola gitmek için. bahsettiğiniz senaryo için en ideali her şey dahil tarzı yerler.

Side ya da kemer de olabilir. Deniz suyu soğumaz, havaalanına yakın.

Voyage Bodrum yer varsa.
Çocuk yok zaten otelde, denizi güzel, yemekler güzel. Tam kafa dinleme tatili yeri. Havaalanından transfer ayarlarsınız.

Yeni kombi alınırken tamamen aynı kombiyi de alsanız proje çizilmesi gerekiyor.
Bu durumda evin metrekaresi ve özelliklerine göre uygun olan kombiyi alacağınız yer söyler. Zaten fiyatlar arasında da uçurum yokmuş.

İstanbulda igdaştan hizmet alıyorsanız yeniden proje çizdirmeye saçmalığına gerek yok. Değişim formu dolduruyorsunuz 150 lira para veriyorsunuz o kadar

adidas koşu tişörtleri ve koşu şortları. kesinlikle 10/10'lar.

bir de geçenlerde de fiyatı baya baya uygun diye supplementler.com'un tişörtlerinden aldım birer set. çok kasılmayan günlerde bunları giyiyorum, ağır ve çok terlemeli antrenmanlar için sorun olabilir gibi daha denemedim.

Yazın teri dışarıda tutan Dri-Fit kumaşlar işini görür.

Ben eşime H&M spor bölümünden almıştım kendisinin pahalılığa karşı alerjisi olduğu için.
Şort t-shirt giyiyor genelde.

adidas sort-tisortler bayaga iyi hem de yillarca sikintisiz gidiyorlar. alternatif olarak, new balance vs'de kullaniyorum. bunlarin kumaslari benzer oldugu icin aslinda fiyati uygun olani alabilirsiniz.

adidas, nike, h&m, ua hepsinden kullandım. nike'ın şortları daha iyi, adidas'ın tişörtleri.

h&m'in her şeyi çok iyi. hem de daha ucuz. bug gibi bir şey bu sektörde. h&m spor kıyafeti deneyen diğer markalara bir daha uğramaz.

12-13 yıl kadar önce Decahtlon'dan 6 tane tişört almıştım. Bir gün eskirlerse atacağım ama hiç niyetleri yok gibi.
Terletmeme, hava alma, hafiflik, ne özellik ararsan var. En pahalı markaların ürünlerine değişmem.
Alta hep Adidas Climacool eşofman altı giydim. Şort sevmiyorum.
Ayakta yine Decathlon Kalenji bir spor ayakkabısı vardı. Sadece salonda kullanılabilen, tabandan bile hava alan. ve Kalenji 6 lı satılan kısa çoraplar.
Decathlon'un ürünlerinin eskimeme gibi bir özelliği mi var?

Reklam gibi oldu :)

Eldivenim de şu. Amaca hizmet eder, asla terletmez.
www.ebay.com

oyle bir secenek yok ki. sadece idata'dan basvurabilirsiniz.

Almanya için tek yetkili idata

Bu arada Eylül'e kadar randevular dolu gibi bir şey okudum bugün Hollanda ve Almanya için.
Başka yerlerden multi vize almayı deneyebilirsiniz belki. Bir an önce randevulara bakmakta fayda var.

ben de iki aşı vardı, ve üzerinden 240 gün mü ne geçtiği için İstanbul'da test yaptırmamı istediler, 150 TL mi ne verdim. Ama Almanya'da hiç bişi sormadılar fyi- şimdi kalmış olabilirim bu uygulama Mayıs sonunda gittim

Ben de tek yetkili olarak idata biliyorum ama vfs yetkili olsa dahi yine idata tercih ederdim. Vfs de resmen insan muamelesi göremedik yıllarca özellikle izmir şubesinde. Vfs ye her gittiğimde geç otur şuraya köpek, der gibi muamele. Bir soru sorarsın yüzüne bakmaz, telefonu cebinden çıkarsan üzerine yürüyüp uyarmaya kalkar... Askerde görmedim orada gördüğüm muameleyi, schengenden soğutur.

yoo etmiyor beni, öldükten sonrasıyla ilgilenmiyorum. sadece sevdiklerimin ölmesine üzülüyorum. eğer yakında öleceğimi bilirsem bir hastalıktan filan o zaman da kötü hissederim. yoksa ölümün kendisiyle ve sonrasıyla ilgili bir derdim yok, var olmayacağımı ve dolayısıyla her şeyin sıfırlanacağını düşünüyorum. o açıdan öldükten sonrası problem değil. hiçbir şey olmazsa zaten haberim bile olmaz. olacaksa da (ki inanmıyorum) sonsuzluk var demek ki, ilginç olur.

Etmiyor ve ne olacağını çok merak ediyorum cidden

etmiyor. evren aklimin alamayacagi kadar buyuk ve zaman kavrami cok genis. 80 yillik omrumle burada bir kum tanesiyim. gunumuz teknolojisi ve bilimi ile evrenin sirrini kimse cozemeyecek. o yuzden sallamiyorum ne olacagini.

inancsiz insanlar, bilinc durumunun maddi bir sey olduguna, maneviyatin da yalnizca bu maddiyatla(organizmayla) birlikte (kurgusal olarak) var olduguna inaniyor. yani sen olunce bilincin de bedeninle birlikte topraga karisiyor ve "ruh" diye bir sey yok. dolayisiyla endise edecek bir sey de yok.

@idexo

Sizin dediğiniz şey materyalizm oluyor. O da bir görüş, doğru olabilir tabii.

kardeşim ölüm varken islam hariç bütün ideolojiler ve yaşam tarzları kadüktür, iyi birer müslüman olmaya çalışın sünnetullaha uygun ve fitne ortadan kalkıncaya ve Allah'ın dini yeryzüne hakim oluncaya kadar mücadele edin der ayette yüce Allah

Doğumdan öncesi nasıl rahatsız etmiyorsa ölümden sonrası da rahatsız etmiyor ikisinin de aynı olduğunu düşünüyorum. Bilimsel olarak insanın da bir enerji olduğu var olan enerjinin de yok olmayacağı ancak form değiştireceği söylenir var ama var olan enerji yok olmayacağı gibi yoktan da enerji var olamaz, böyle düşünürsek nasıl ki doğum öncesi ne olduğumuzla ilgili bir fikrimiz yok bilinçli olarak, öldükten sonra da aynı şey olacak.

Uyuyup rüya görmek ya da narkoz aldığımdaki bilinçsizlik ne kadar rahatsız ediyorsa o kadar rahatsız ediyor.
Yakınlarımda ölüm durumu yaşamadım ama önceki kedim öldüğünde de kendimi ona güzel bir hayat sunabildiğimi bildiğim için sakinleştirip kabullendim. Genel olarak hayatımı da bu şekilde yaşıyorum. Az insan, sevdiğim insanlar, olabildiğince mutlu olup mutlu etmeye odaklanıyorum. Birlikte geçireceğimiz zamanı güzel değerlendirmeye çalışıyorum.

oncelikle ben inancli, inancsiz kimsenin olum sonrasini gercekten dusundugunu veya dusunebilecegini sanmiyorum. olum sonrasini 25 yasinda oturdugun yerden bir kavram olarak dusunmek ayri, olumle gercekten yuzlesmek ayridir. yarin beyninizde tumor oldugunu ogrenseniz, olumun gozbebeginin icine baksaniz o zaman hakikaten olum sonrasini dusunursunuz.

bence inancsiz insanlar bu soruyu oteliyor sadece. inancli olanlar da kendini avutuyor. buyuk bir bilinmezligin icindeyiz ve herkes kendine bir hikaye anlatip bu bilinmezlikten siyirmak zorunda. kiminin benimsedigi hikaye din, kimininse materyalizm. cok farkli olsalar da ortak olduklari nokta ikisinin de bir anlati olmasi.

sonuc olarak yasamin ve bilincin gercekligi o kadar guclu ki, inancli aslinda gulerek karsilamasi gereken olum karsisinda titreyerek gider. inancsiz da gercekten bu kadar anlamsiz olabilir mi diye yasami boyunca oteledigi bir soruyla gider.

Başınıza sert bir darbe aldığınızda bile şoka girip etrafta olup bitenin farkında olmuyorsunuz. Solunumunuz, kalbiniz beyniniz durup tamamen kimyasal değişime uğrayıp çürüdükten sonra nasıl bir şey olabilir ki? Ben de bunu hiç mi hiç anlamıyorum açıkçası. Çok ileri düzeyde bir tozpembe bakış açısı gibi geliyor bana.

Hiç genel anestezi aldınız mı? Eğer aldıysanız ölümden sonrasını kafanızda canlandırmanız daha rahat olacaktır.

Bunun karşısımda ne yapıyorum? Yaşadığım her anın kıymetini bilip hayatımdan zevk almaya bakıyorum. Eğer hayatınız boyunca "nasılsa ölümden sonrası var" diye yaşarsanız ölüm gerçeğini uzun bir süredir kabullenmiş insanların hayata bakışını canlandırmanız zor olabilir belki, bilemiyorum.

Benim gözlemlediğim kadarıyla belli bir yaştan sonra, daha doğrusu sevdiği birilerini kaybedip onları tekrar göreceğine inanıp bununla avunmuş insanlar, sevdiği kimseyi kaybetmeden önce inancını kaybedenlerden daha zor yaşıyor bu algısal geçişi. Sanırım işin içine bir de bu kişileri bir daha hiç göremeyeceklerini kabullenmek zorluğu geliyor, aynı insanlar için ikinci kere ölüm acısı yaşıyorlar.

doğumdan öncenin aynısı +1

İdexo+1

hiçbir dine inanmıyorum ama bir yaratıcının var olduğunu düşünüyorum. ruh ölümsüz bir şey. farklı bedenlerde farklı zamanlarda tekrar tekrar dünyaya geliyoruz, her seferinde manevi olarak biraz daha yükselerek tanrıya yaklaşmaya çalışıyoruz.

anlattıklarımı merak ederseniz biraz kabala ile ilgili.

ha, diyalektik açısından konuşacak olursak atomların toprağa havaya karışacak ve oradan binlerce milyonlarca başka canlının organizmasına girecek. yani atom bazında ölümsüzsün, ama tüm bunlar olurken seni sen yapan bilincin var olmayacak. yani yok olacaksın.

@idexo +1
Bilinç denen şey beynin işlediği elektrik sinyalleri, beyin durunca bilinç bitiyor.

Hayyam’ın “Ben düşündükçe var dünya; ben yok, o da yok.” Cümlesindeki gibi… ölümden sonrasının bilinç açısından hiçlik olduğunu düşünüyorum ve bu beni rahatsız etmiyor.

dinle de ne olacagim belli degil..

kazan dogurdu hikayesi gibi bakiyorum ben, yani dogurduguna inaniyorsun da öldüğüne mi inanmiyorsun gibi :) boyle dusununce rahatsiz etmiyor. soylendigi gibi dogumdan oncesini (hatta dogumdan 3-4 yil sonrasini bile) hatirlamiyorken ölümden sonrasi neden dusundursun ki? bir cesit bilinc kaybi. ha yanilirsak da ilginc bir sey olur gercekten :) onu o zaman dusunuruz artik :)

bu konu ilginizi çekiyorsa şu kitabı okumanızı öneririm. bildiğim kadarıyla türkçe çevirisi de var.

www.goodreads.com

Agnostiğim. Hayyam'dan bir alıntıyla girmek istemiştim ama aynı alıntı zaten verilmiş :) Bana kalırsa kutsal olduğu ileri sürülen inançların tasvir ettiği öte dünya ölüm ile birlikte hakim olacak bilinçsizlikten daha ürkütücü. Cehennemden hiç bahsetmeye bile gerek yok (ki bkz: eksisozluk.com) fakat anlatılan o sonsuz cennet tasviri bile aşırı sıkıcı. Böylesine sıkıcı bir ortamda bulunmak istemezdim sanırım, ki dünyada cennete gidebilmek için yapılanları düşündüğümüzde o ahalinin dolduracağı yerde ben bulunmasam daha makul. Başa dönersem, korkudan ziyade mutlu olduğumu bile söyleyebilirim. Sonsuz bilinçsizliği her daim tercih ederim.

ben olsam haftasonumu is icin harcamam. excel icin online ve canli olmayan bir kurs is gorur yeterince. ille gitmek istersen de yaz yerine kisi tercih etmek daha mantikli geliyor bana, nasilsa disari daha az cikiyoruz kisin. yine de cok disiplinli degilsen, 6 hafta art arda kursa gitmek zor is :)

Giderdim, 1.5 ay da akşam dinleneyim.

6 hafta nedir ki ya? is degil kendini gelistirme olarak bakmak lazim olaya bence. ben olsam giderdim. nereden ne kapi acilacagi hic belli olmaz. bir de kisin gitmek daha mantikli degil cunku zaten hava cok gec aydinlaniyor, bari hafta sonu karanlikta kalkmayayim psikolojisi daha berbat bence. tabii istanbul'da yasadiginizi varsayiyorum bunu soylerken. madem uzun zamandir istediginiz bir sey ben olsam bir an once aradan cikarir ustunu cizerdim bu planimin.

istediğim bişeyse elbette giderim. gitmediğinde o saatler arasında daha mı verimli geçireceksin yoksa zaman mı öldüreceksin bunun cevabını sen vereceksin. zaman su gibi akıp gidiyor. hem yeni ortam, yeni insanlarla tanışmış olursun.

Aile hekimine yazdığınız düşünerek cevap veriyorum, gecen sene ehliyet icin goz muayenesine ozel hastanede girdim rapor verdiler o rapor yeterli oldu. Sevk durumuna gerek yok sanırım

Aile hekimi de göz dahil rapor veriyor. Aile hekimine gitmişken online raporu alıp sonra bağımsız olarak göz kontrolünüze gidebilirsiniz. Daha geçen ay böyle yaptım.

açık parfümcüde yaptım ben bunu hepsini denedim beğendiğimden küçük boy aldım sonrada gidip orjinalini aldım.
tekin acarcılar çok snob oluyor ya havaları öf yani. beğenmezsen gidersen anca suratlarını çekersin aklıma gelince tüylerim ürperdi yine.

Önce sevdiğiniz notalar bulup (çiçeksi kokular mı, baharatlı oriental kokular mı, meyveliler mi, odunsular mı), fragrantica üzerinden biraz araştırıp bakmak istediğiniz 4-5 parfüm seçerseniz satış görevlisi ona göre koklatır. sonra ona da önerisini sorabilirsiniz (ama çoğunlukla kendi prim aldıkları markayı satmaya çalışıyorlar.) Bir de Boyner ve Sephora Tekin Acar'a göre daha rahat. Arap turistin az olduğu bir avm'ye giderseniz daha çok ilgilenirler, yoksa Araplara pervane olmaktan biraz gönülsüz yaklaşabiliyorlar.

Ben yeni kokular keşfetmeyi sevdiğim için her gittiğimde bir sürü koku deniyorum. Kızlar bir tavır almıyor ama ben biraz "Sizi de alıkoydum", "Her şeyi kokladık galiba" tavrına giriyorum. Sonuçta onlar da insan, maaşlı çalışan. Pahalı geldiyse pahalıymış diyorum, kokuyu sevmezsem bana pek hitap etmedi diyorum. Bazen almadan çıktığım da oluyor, bazen koluma sıktırıp ilerleyen saatlerde nasıl koktuğuna bakmak istiyorum. Bunlar normal şeyler bence, artık ülkede kör alış yapma lüksü az kişide var. Bence siz de o nedenle hiç gerilmeyin.

İlk etapta bazı dönemlere damga vurmuş klasiklerden başlamak faydalı olabilir. Youtube'da Parfüm Yorumları by Burak Sönmez hesabının videoları başlangıç olabilir. Kadınlar için de erkekler için de kör alışa uygun önerileri vardı.

Yurtdışına çıkıyorsan freeshop'ta istersen tester ile yıkan bir şey demiyorlar. Ayrıca tester'lar denenmek için orada laf edecek olan varsa kendime uygun kokuyu bulmaya çalışıyorum dersin biter, almak zorundasın diye baskı yapan olursa : gamsız mode on.

enstitüye teslim ettiyseniz tamamdır. ileride neresi ne için ıslak imzalı nüsha istiyor? doktora başvurusunda istenmez zaten. dr. öğretim üyesi ve diğer kadrolarda da daha çok makale, bildiri vs. gibi dosyalar isteniyor diye biliyorum.

Bir tane de milli kütüphaneye bastırmanız gerekebilir.
Akademik kariyer yapıyorum (ya da -dum), kimse tezimin imzalı nüshasını istemedi. Yök'ün tez merkezinde online hali var zaten.

Bu arada şimdi aklıma geldi; sana değil ama hocalarına gerekebilir hepsi profesör değilse (akademik yükselme için tez yönetmiş olmak puan kazandırıyor). 3 nüsha o nedenle onlara gidecekti. 1 nüsha öğrenci işleri, 1 nüsha milli kütüphane. Mezun durumunda görünüyorsanız milli kütüphanenin de bu neden imzalı değil diyeceğini sanmıyorum, enstitü gönderiyor çünkü onlara da. Yök'e gönderilecek nüsha zaten pdf. Enstitü sıkıntı çıkarmadıysa sorun olmaz yani.

3 yakınım kemoyla kurtuldu. birisi metastaz sonucu 5 sene sonra vefat etti. 1 yakınım da kemoya rağmen kurtulamadı.

2 tanıdığım iyileşti.
İkisi de çok yaşlı değildi.

İşe yaradiginda yaramadığı da oluyor ve evet kemo ile kurtulan tanıyorum

benim de 2 tanıdığım 30’larındaki kadın kemo ile iyileştiler ve şu an normal bir hayat sürüyorlar.

Ölmesini istediğim birisi kemo yüzünden kurtuldu maalesef.

Youtubeda bir doktor tedavisi bitip takipli olan 1000 hastasi oldugunu soylemisti, yani 1000 tane iyilesen hastasi varmis

Kanserin türüne ve ciddiyetine göre değişiyor tabii ki. Çevremde 3 meme kanseri kemoyla kurtuldu ve normal hayatlarına devam ediyorlar senelerdir.

tanidigim iki kis vardi yirtan.
birini covid goturdu malesef yoksa temizlenmisti.

ASLAAAAA. kapsul makinelerin kahveleri zaten cok kotu. Bir de bu tchibolar sadece tchibo marka kapsullerle calisiyor. Olabilecek en kotu yatirim.

Kahveden ne beklediğinize bağlı. Ben uzun yıllar Tchibo kapsüllü kahve makinesi kullandım, F/P açısından iyiydi, kapsül çeşitleri var, başlangıç için beklenti düşükse işgörür. Ama tabii bu işin sonu yok, çekirdekten alıp kendi kahvemi çeksem falan diyecekseniz başka.

basic bir delonghi alın, bin kat daha çok verim alırsınız.

ofiste iyi oluyor ama ev için bence de gereksiz.

Bence 10. Gayet güzel.

Oldukça sıradan, 5.

bence güzel... ama kendim giymem, orası benim cinsliğim.

bu tam dukkan kapanacagi zaman masa sandalye toplanirken hala oturan gicik musteri ayakkabisi :)

benim tarzim degil ama spor yaparken iyi gider gibi duruyor. notum 3/10

Çakması bol üretilen, esnek olduğu için uç kısımları bir süre sonra başparmağın şeklini alıp deforme olan Arizona kertenkelesi ayakkabısı. 2/10. Ben almazdım.

Rengi pis gibi duruyor bence.

bence de kirli duruyor. maks 4/10

tip 5/10
performans 3/10 - benim bu tarz ayakkabalarin saftini kaydirmam birkac ay suruyor.

Philips Azur Elite

Düğmesi yok, kumaşı algılayıp ona göre kendi ayarlıyor, belli bir süre kullanılmayınca otomatik kapanıyor, yakmama garantili. Bunu kullanıyordum, memnunum. Bizimkilerde kazanlı Tefal var, açık ara kazansız bu ütü daha iyi.

www.trendyol.com

çok iyi senelerdir kullanıyoruz

kazanlı ütü ciddi hayat konforunu arttırıp ütü süresini azaltıyor
philips kazanlı +1

Hiçbir şey sormadilar. Langur lungur girdik schipholden

anladım çok teşekkürler. şimdi bir detayı kaçırdığımı fark ettim, fully vaccinated olmanız için 2 doz üzerinden 270 gün geçtiyse, hatırlatma dozuyla süresiz geçerli olur vs diye yazmışlar. siz olmuş muydunuz peki üçüncüyü?

Hollanda'da bakan kimse olmadı bu hafta ama Türkiye'den valizleri verirken healthpass üzerinden aşı kartıma bakılmıştı (Benim 3 aşı vardı). Dolayısıyla sorun çıkarsa Türkiye'den çıkmadan uçağa almamaları üzerine çıkar. Bence havayolunu arayıp sorun.

Rubi Platinum 3 4 sene öncesine kadar iyiydi kaliteyi bozmadıysa iyidir güzeldir önerilir. Bildiğim kadarıyla bu sene Setur ile çalışıyor.

Arkadaşım eşiyle 2015'te gidip çok çok memnun kalmıştı. Bebekli tatil kısmını bilmiyorum.

İlk açıldığı sene gitmiştim. Denizi yapay olarak çevrelemişler ama Antalya koşullarına göre iyiydi. Yemekleri ve odalar da iyiydi. Müşteriyi memnun etmek için uğraşıyorlardı.

3 sene önce gittik. PErsonel rus ağırlıklıydı hatta siparişlerimizi çat pat ingilizcemizle söylüyorduk. Birde Otelde ben ve hanım çok fena ishal olmuştuk artık içeceklerin buzları mı yoksa bazı yemekler mi yaptı bilmiyorum. Giderseniz yediklerinize, içtiklerinize dikkat etmeye çalışın. Bütün bunlara rağmen yine gider misin dersen evet giderim. Havuzları çok iyiydi, sahili de bi nevi koy gibiydi dalgasızdı param olaydı da gideydim keşke yine :(

normalde yurtdışında deodorant gibi olanlar var, basınçlı ama türkiyede var mı bilmiyorum.

edit: varmış

www.gratis.com

www.gratis.com

Sprey şeklinde olanlar var ama yine de cilde yedirmek için el kullanıyoruz.

Yanınızda makyaj pamuğu gibi bir şey taşıyarak el değdirmeden sürebilirsiniz. Standart kreme göre çok daha iyi yayılıyor o yüzden hafif ovalasanız yeter bile.

stick formda olan güneş koruyucuları sizin isteğinizi daha çok karşılar bence.
shiseido'da vardı, başka markalarda da gördüm.

bebekler icin stick formda var ama hem cok pahali hem de cok minik boyutu. yalniz normal gunes kremini makyaj fircasiyla suruyorlar el bulasmamis oluyor belki ihtiyacinizi bu da gorebilir? soyle bir fircaydi bahsettigim:

ty.gl

ankarada o paraya kralsın. o yüzden ankara.

sadece maddi olarak soruyorsan ankara tabii ki. ankarada kendi evimde 3500 euro kazanma konforu varken eindhoven'a gidip hem göçmen olmanın dertleriyle uğraşıp hem de idare eder bi para kazanmayı tercih etmezdim.

Eindhoven.

O paraya yine markete gideceksin yine, yine otoparka gireceksin yine restoranlarda gunluk medeniyetsiiklere maruz kalacaksin.

Bence kral olunacak bir para degil kesinlikle. Medeniyet onceliginse hollanda

Ankarada o parayla muasır medeniyet seviyesini yakalayabilirsin. Kesinlikle ankara.

kardeşim de aynı durumda yazılımcı, ankarada kalmayı tercih etti. benim fikrimce de net ankara. türkiyede döviz kazanıyor olmak büyük lüks. diğer yandan da yurtdışına göçmek, bütün aileni çevreni geride bırakmak, oraya uyum sağlamaya uğraşmak felan az buz şeyler değil. ben de aynı durumda olsam ankarayı tercih ederdim.

Yaşınız, kaç kişi olduğunuz, sektörünüz, hedefleriniz gibi detayları bilmeden bu soruya sağlıklı cevap vermek pek mümkün değil.

Eindhoven'da bu parayla yaşarsınız ama harcamalarınıza dikkat etmeniz gerekir. Fakat hem tecrübe kazanır, hem insan yerine koyularak yaşarsınız. Avrupa'da göçmen olmak da bir sıkıntı, her ne kadar kimse yüzünüze karşı böyle davranmayacak olsa da müslüman bir ülkeden geldiğiniz için farklı bir davranış olacak.

Ankara'da bu parayla güzel yaşar, güzel de bir birikim yapabilirsiniz.

Ben olsam bu aşamada Ankara'yı seçerdim ama kenara ciddi bir birikim yapardım. Yeterli maddi birikiminiz olduğunda mesleki tecrübeniz de artmış olacak. O zaman halen yurtdışına gitmek istiyorsanız bu hem daha kolay olacak, hem daha iyi kazancaksınız hem de birikiminiz olduğu için kafanız biraz daha rahat olacak.

3.500€ ankara seneye bu zamanlar da 3.500€ olacak mı?

Eindhoven'da insanların böyle bir derdi olduğunu sanmıyorum.

Direkt Ankara. Çoğu sevmeyenin aksine damarlarına nüfuz etmeyi bilirsen Ankara bence güzel bir şehir. O parayla daha da güzel olur :D

Ankara'da bu maaşı ne kadar alabileceğiniz sıkıntılı bir durum. Hükümet yarın bir kanun çıkartır, gelen dövizi bozduracaksın, kuru da 5 TL yaptım der. Elinizi kolunuzu bağlar. Benzerlerini çok yaptı. Daha da çok yapacak.

Hükümet tamamen ülkeyi bitirmiş durumda. Üstüne muhalefette de hiçbir ışık yok. Hepsi, sanki hükümetle anlaşmış gibi hareket ediyor vs. vs...

Kısacası: imkan varsa, daha sonra dönmek üzere yurt dışı.


.

Medeniyetin göbeğinde, saygılı insanlarla yaşayıp, bir sabah parise bir sabah Londra ya birkaç saat içinde gidebilmek mi yoksa en basitinden trafikte biri önünü kesip başına silah mı dayama olasılığını düşünüp, kaos ülkesinde yaşamak mı?

yurtdışında yaşamayı çok isteyen biri için bile türkiyede euro kazanmak reddilmesi zor bir durum. ülkede olağanüstü bir durum olmazsa ankara'da kral gibi yaşarsınız ama ya olursa?

zor karar. umarım pişman olmazsınız.

Bekarsanız Eindhoven.

Seçime kadar Ankara seçimden sonra tekrar düşünme seçeneği yok mu varsa en temizi o, ilk sene euro biriktirip gidince daha rahat edilebilir.

Hollanda'da geçireceğin her gün Ankara'da 3500 € alabilme imkanını devam ettirecek. Ancak Ankara'da geçireceğin her gün seni Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde çalışma imkanını azaltacak.

hollanda'da parayla krallik yapamazsin ama turkiye gibi 3. dunya ulkelerinde yaparsin. hizmet, kamu, sokaklar vs.. paran varsa hersey degisiyor bu ulkede. ama hollanda'da boyle birseye ihtiyacin olmuyor herkes esit. sanirim philips :)

2900 euro istanbul mu, 4200 euro amsterdam mi sorusunda amsterdam'i sectim. burada biraz daha fakirim. sadece kira 1650 euro. diger sabit giderlerle 2000 euro civari. arabam vardi, burda almadim, ihtiyac da yok zaten pek. burada kafam daha rahat. hala turkiye gundemini takip ediyorum ama eskisi kadar etkilenmiyorum. bir de gunluk yasantimda oradaki stresi yasamamak cok guzel. rahat, sakin bir ortamda yasamak, yuruyus yapma imkanlari, bisikletle gezme imkanlari cok guzel. ama burda daha yalnizim, esim olmasa patlarim sanirim sikintidan. esim de calisiyor ama o is degistirmedigi icin denklem disi.

kisaca:
maddi olarak ankara
sosyallik olarak muhtemelen ankara
hava olarak ankara (sanirim :)
kafa rahatligi, huzur olarak eindhoven
avrupayi gezmek istiyorsan eindhoven (comert izinler ve vize olmamasi sebebiyle)
hizmet sektoru icin ankara (burada eve siparis, temizlik vs pahali seyler)

ankara. o parayla kaliteli bi hayat sürersin.

konuya benzer bir başlık daha açılmıştı sanırım yine ankara ve hollanda kıyaslamasıydı.. bir çok şey yazılıp çizilir konu üzerine ama şu bir gerçek; eğer highly skilled migration statüsünde blue card ile gidecekseniz dil şartı olmadan 5 yılın sonunca avrupa birliği vatandaşı olabilir tüm avrupada yaşayabilir ve çalışabilirsiniz..
ankara' da o gelirle maddi anlamda rahat olursunuz; ama 5 yılın sonunda elinizde ne olur onu hesaplayın bence..
cevabı bence gelecek planlarınıza göre seçin.

Ankara'nın hiçbir albenisi yok. Güzel bir teklif. Hem Ankara'da olmayacaksınız hem de üstüne para veriyorlar.

2bin euro bile olsa bas git.
Araba surmeyi bilenlerin ulkesinde yasa.

Ankara hep duruyor sevmezsen gelirsin.

basimizdaki yonetim degismedigi surece ne olursa olsun turkiye degil. her seyin kendini her konuda yetkin sanip diplomasi bile saibeli birinin iki dudaginin arasindan cikacak lafa bagli oldugu bir ulke burasi. yarin tum banka hesaplariniza maliniza mulkunuze el koydum burasi da artik turkiye degil tayyibistan dese ne yapabiliriz ki? yuh bu kadarini da yapmazlar artik dedigimiz nelere sahit olmadik mi ozellikle son 10 yilda? ben hala yurt disi imkani varken turkiyeyi ihtimal olarak tutanlara sasirarak bakiyorum. burada isler iyiye gitmiyor, yakin zamanda da duzelir gibi gorunmuyor. bir kez geliyoruz dunyaya medeni bir ulkede huzur icinde yasamak dururken bu kaos sevdasi niye :) yukarida dendigi gibi sevmezsen gelirsin ama gitmezsen hic gidemeyebilirsin.

Bence hala Eindhoven

Yukarda dendigi gibi yarin devletin parana el koymayacaginin, sokakta random siddet gormeyeceginin vs... garantisi yok.

Eindhoven'da her ay o maaşla sıradan bir hayat sürersin. Ankara'da ve TÜrkiye'de euro kazandığın sürece her ay o maaşla yapamayacağın çok az şey var. Ama bekarsan ve evlenme niyetin yoksa Eindoven derim :)

ankarada kalırsan birikim yaparsın, eindhoven'da kaliteli yaşarsın.

Maddi kismina bakalim, tabi ki Eindhoven. Neden? 1 yil sonra en iyi ihtimalle hala 3500 euro ya Ankara'da yasayabilirsin, ama Eindhoven'da iken rahatlikla daha yuksek bir maasa baska bir hollanda ya da avrupa sirketinde is bulabilirsin. Sunu rahatlikla soyleyebilirim, avrupa/ amerika sirketleri ozgecmisinde kendi ulkelerini gordukleri anda daha sicak bakiyor gocmen calisana, eger ilk yurtdisi tecrubense dogruca eindhoven'a git. atlaya ziplaya baska sirketlere gecip yillik 6 basamakli maaslara cikarsin 2 yil icinde. Ote yandan sosyal kismi Ankara'da yasamayi ezer gecer. 3500 e Ankara'da kralsin cok komik bir cumle. Ne yapacaksin o parayla? Gidebilecegin restoranlardan , sosyal hayattan vs kisa surede sikilicaksin. Maddi durumu daha iyi olanlarin daha iyi insan oldugu sanrisina kapilma, bos insan her ekonomik olcekte bos. Cok ozlersen Ankara yi hafta sonlari ucar gidersin, neden ayrildigini tekrar hatirlar donersin Eindhoven a.

Benzer bir durumda Eindhoven'ı seçtik.

Ben ki "Ankara'da deniz bile yok"çulara karşı Ankara'yı ezdirmezdim. Bir haftasonu eşimle yürüyüş yapmak istedim, evin orada (Alacaatlı) zaten yapamayız çünkü çok fazla sahipsiz köpek var. Dedim hadi Eymir'e gidelim. Trafikte çile başladı. Kırmızıda son hız geçip neredeyse bizi biçecek biri, gergin ve saygısız insanlar, kornalar. Her neyse arabayı park ettik, abartısız metrekareye 10 insan düşüyor. Bisikletlisi arkadan önden geliyor, bebek arabası terörü bir yandan, gürültü, pislik. Daha gölü göremeden "Dönsek mi acaba" dedik ve döndük. Seçim olsa bile insanlar değişmeyecek. Bunu kabul edince karar vermek daha kolay oluyor.

Yeme içme dışında maalesef özlenecek bir şey kalmamış. Ona da Eindhoven-Ankara direkt uçuş var. O olmadı Amsterdam'dan uç, o olması Düsseldorf'tan. 40 gün yıllık izin var zaten.

Bu soruyu soruyorsan cevap net Ankara. 3500 euroyla Ankara'da bolluk icinde yasamaya alistiysan 4000 euroya hollandada yasam cok zor gelir. Gerek kira, gerek yeme icme masraflari cok daha pahali olacak. Buyuk ihtimalle birikim sifir falan olur, Turkiye'deki aliskanliklarini devam ettirmeye calisacagin icin.

Abi bence işin içinde Ankara olduğu için konuya objektif olamıyoruz duygusal yaklaşıyoruz, şöyle düşünelim: Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkenti Kinşasa mı? yoksa Eindhoven mı? Bence Eindhoven.

Maddi rahatlık ve Türkiye'deki dandik hayati bir kenara bırakırsak üç şey var;

- ab vatandaşı olma rahatlığı.

- gerekirse Avrupa'da çalışıp, vatandaş olup sonra tekrar Türkiye'ye gelmek

- Avrupa'daki izinler, çalışma saatleri vs.

Bunlar da sizi kurtarmiyorsa zaten Hollanda'daki hayat kurtarmaz.

Avrupa para için seçilecek bir yer değil. Öyle amerika vs gibi katlaya katlaya maaş alinacak yer değil. Ben hayatimda her sene is değiştirip sonunda parayi katladim falan diyen görmedim Avrupa'da, bilmiyorum. Eğer genel Türkiye canınızı sikmiyorsa Türkiye'de kalin tabi ama açıkçası bu soruyu soruyorsaniz genel Türkiye ile çok derdiniz olduğunuzu sanmıyorum.

angara, net.

Ankara bence.

Dolar ve euro daha da atarsa ve ekonomik gidişat kötüleşirse kaos olabilir. En azından bir süre Ankara denemekte fayda var.

f/p oranı çok yüksek. Yani performansına göre fiyatı çok fazla. Başarılı bir model değil. Üstelik piyasası düşük. Satmak istersen uzun süre satmakla uğraşırsın.

Sırf bu model için özel motor üretmeyeceklerine göre aynı yıldaki Golf, Polo, vs. motorlarıyla aynı motoru kullanıyor.

Diğer olumsuz yanı da fazla yaygın bir araç olmadığı için yedek parça sorunu çıkarabilir.

Cabrio araçlarda hareket eden tavan vesair mekanizmaları, birleşme noktalarındaki contalar vesaire gibi bir çok yerde yasa bağlı sorunlar çıkabilir.

Ülkede cok az bulunan bir araç olduğundan parça temini zor olabilir

Ben yeni nesil olanlarına bayılıyordum ama galerici arkadaşım almamam için dil dökmüştü (o zamanlar üretimi henüz durmamıştı bile). Parçaları farklı ve pahalıydı. Eski cabrio zaten sıkıntı kaptankedi'nin de dediği gibi.

Cabrio Mini veya Fiat 500 (iri bir insan değilseniz) bakabilirsiniz. Gerçi Mini de masraf kapısı.

fiyatı çok fazla +1. o dönemki polonun aynısı ve küçüğü olmasına rağmen sırf tipi yüzünden astronomik rakamlara satılıyor.

emlakçıya giden bir kira kiracının cebinden ekstra olarak çıkıyor. ev sahibine giren çıkan yok ki. kendisi işi gücü bırakıp evi göstermekle falan da uğraşmamış oluyor.

emlakçılarla ilgili kanun baya konuşulmuştu ama henüz çıkmadı bildiğim kadarıyla.

Ev sahibi kiracı adaylarıyla uğraşmıyor, daha güvenli de oluyor

Komisyonun yarisi kiracidan yarisi ev sahibinden alinmadigi surece boyle devam eder. Ev sahibinin bir kaybi yok cunku

@floydian 1 kiralık komisyon ev sahibinden alınıyor mu? sanki ev sahibide veriyordu diye hatırlıyorum.

Evi ilana koydum, arayan 10 kişiden 9'u emlakçıydı. Ben de artık emlakçılarla uğraşmamak için içlerinden birine yetki verdim. Kendi çevresi de olduğu için beklediğimden yüksek bir meblağ ödeyecek kiracı buldu. Bir de pazarlık vb hiçbir şeyle ben uğraşmadım, gerekli araştırmayı da emlakçı yaptı. Kadın olduğum için tedirgin oluyordum evi göreceğiz diye taciz mi edecekler, gasp mı edecekler diye. Emlakçı ile böyle bir sıkıntım kalmadı. Tabii ki +1 kira bedelinin caydırdığı kiracı adayları da oldu. Bana emlakçıyı aradan çıkaralım, ileri tarihli sözleşme yapalım oldu ama bu durumda emlakçının bunu öğrenmesi durumunda 1 kira bedeli+KDV'yi ceza bedeli olarak ben ödeyeceğim için yanaşmadım.

Ev sahibi hicbir sey vermiyor. Asil sacmalik da burada zaten. Iki taraf da hizmet aliyor ama odemeyi tek taraf yapiyor.

Ha aslinda sadece ev sahibi hizmet aliyor cunku burada emlakciyi imza attiktan sonra bi daha bulamazsin.

ev sahibi olarak hiç ev kiralamakla uğraştın mı? milyon tane abuk subuk adam geliyor eve bakmaya, hepsini ayrı ayrı gezdirmesi, muhabbet etmesi, ölücü pazarlığı, bilmemnesi, ıvır zıvırı uğraşıp duruyorsun. onun yerine emlakçıya veriyorsun, sana binlerce ıvır zıvır adaydan 3 tanesini süzüp getiriyor, üstelik parasını da kiracı ödüyor. daha ne olsun?

Benim inandığım zaten ev sahipleri uygun kira alıyorsa emlakçı bir şekilde ulaşıp ev sahibini gaza getiriyor. Şöyle dersin, böyle yaparsın çıkmak zorunda kalır diye. Ev sahibi hiç kasmadan x2 hatta x3 kira alacak olunca ipleri emlakçılara veriyor diye düşünüyorum.

Ilan verince o kadar cok insan arıyor ki, insan bıkıyor. gece 12 de arayan bile oldu. kırık türkce yabancı kadın arayıp olumsuz diyince neden bize ev vermiyorsunuz diyip telefonda kur yapmaya kalkinca evi emlakçiya verdim. 2 gün sonra uygun aday bulup sozlesmeyi yaptı.

Sahibinden de telefon numaram herkese acık. Merkezi sistemin ne oldugunu bilmeyen aidata dogalgaz dahil mi diye soranı gordum. Bütun gun telefona bakman lazım arayanların çogu ciddi degil

Her ne kadar kendilerine ara ara çok kızsam da emlakçıların bir katma değeri var. Kiralayacak evim yok ama olsaydı evsahibi olarak birsürü insanla muhatap olmayı istemezdim. Bin türlü insan gelir, sen bir fiyat belirlemişsindir, ısrarla altına fiyat verir, darlar vs.
Satışta evsahibinden de para alıyorlar ama kiralarken sadece kiralayan veriyor sanırım komisyonu.

Birkaç yıl önce dedim ki evi ben kiraya vereyim, emlakçıya para gitmesin. İsraf. Ben ödemeyeceğim ama ödeyecek kişi için de yazık yani dedim. Ayrıca düşündüm dedim ki "sahibinden.com'a girip de ev ilanlarına bakamayan birisi zaten benim evimi tutmasın. Telefondan bankaya girip kirayı da yatıramaz bunu yapamayan kişi" dedim. Ama çok pis yanılmışım.

İlanı koydum ve o evde yaşıyorduk, birkaç hafta sonra çıkacaktık. İlan verirken ilana da yazdım şu tarihte (yaklaşık 20 gün sonra) emlakçıya geçecek ev.

Telefon çalıyor, sürekli birileri arıyor. Emlakçılar zaten arıyor hadi onu demiyorum.
Cins cins insanlar arıyor. Evi görmeleri için randevu veriyorum. Yaklaşık 50 kişiye bilgi, 30 kişiye randevu verdim. 2 tanesi zamanında geldi. 10 tanesi bir daha aramadı bile. Diğer 18'i de geç kaldı ama yarım saat geç kalmaktan bahsetmiyorum. Randevu saatinden 3 saat sonra arıyor, diyor ki "3 saat sonra geleceğim", akşam arıyor yarın geleceğim diyor. Bunların içinde geç kaldığı için özür dileyen, kusura bakmayın diyen de çok az.

Bir akşam mesela bir adam aradı, evle ilgili bilgi aldı. Yarın geleceğim dedi. Yarım saat sonra bir kadın aradı "Mehmet diye bir arayıp evi sordu mu?" dedi. Evet dedim. "Kocama demiştim, bu evi aramazsan seninle kavga edeceğiz. Yalan mı söylüyor diye kontrol etmek istedim."

Başka birisi 3 defa randevuya gelmedi. 4. randevuya gel demezdim de kız arkadaşına aratmış, bilmeden kabul ettim.
Çok yoğun bir insan olduğunu, kapının önüne park ettiği arabayı yeni aldığını, karşıda da çok önemli işleri olduğunu söyleyip hava attı.

Bir gece bir aile geldi görmeye, 5 kişilik çekirdek aile gelmiş, teyzeleri gelmiş, eniştesi, komşuları da gelmiş. 8-9 kişi evin içinde gezdiler anlamsız şekilde.

Başka bir gün bir adam geldi çocuklarıyla eve baktı, fiyatı unuttum herhalde 3500 TL'ydi. Gezdikten sonra oturduk bahçede. "Ne kadar olur en son? "dedi. "3500 lira istiyoruz ama ufak bir pazarlık yapabiliriz" dedim.
Aaa ben 2500 zannediyordum, evi de beğendim. Ne yapacağız şimdi dedi. Dedim bir şey yapamayacağız. Yok ısrar ediyor, 2500 liradan indirim yapacakmışım, tutacakmış evi.

Başka biri geldi. Evi beğendim. Ben şu duvarı yıkacağım, şuranın üstünü kapatacağım, şurayı cam kaplayacağım gibi aşırı şeyler söyledi. İzin isteyen bir tonda değil de haber veriyor. Belediyeyle başımı belaya sokacak.

Başka biri geldi. Evi tutacakmış. Bir büfesi varmış, ama her şeyi çocuğun üstüne yapmışlar. Büfe, motorlar, eşyalar vs. Bunu bana neden anlattığını anlamadım ama "iflas ettim, borçlular dükkana el koymasın diye her şeyi 19 yaşındaki çocuğun üzerine yaptık" dedi diye anladım.

Bu arada komşu olduğunu tahmin ettiğim birisi istediğimiz kirayı yüksek bulup küfür etmiş sahibinden.com'dan mesaj atıp. Asabım bozulmasın dedim, cevap vermedim.

Yaklaşık 20 gün geçti, o evden taşındık. Emlakçıya verdim. İlanı da birkaç gün sonra kaldırırım dedim, belki arayan olur.
Birisi aradı, emlakçıya geçti dedim. Emlakçının numarasını verdim.
3 gün sonra evi tuttu.

Bir daha asla uğraşmam ev kiralamakla. Parası da benden çıkmıyor.

sevdigin yemegin nasil yapildiginin tarifini ver. neden sevdigini anlat. varsa ilgili anilarini anlatabilirsin.

Türk hamamı ve hamam ritüeli.

1974 kıbrıs barış harekatı

1 numara her durumda digerinden daha iyi.

ayrica kardesin hakkinda teshisin de dogru :)

50mm saat kullanan bi insan, o nedenle fikrine çok önem veremedim gfgh

Bu ikisi arasında 1 numara.
Başka saat olabiliyorsa eşime şu saati almıştım; www.saatvesaat.com.tr yeşili de vardı diye hatırlıyorum. İç dokusu rengi daha güzel gösteriyor.

"seiko prospex alpinist green dial" seklinde aratirsan epey klas bir saat.

1 cok guzeeel

1. güzel ama çok düz geldi bana. Bir de bunlar var demeye geldim:
www.tissotwatches.com
www.scubo.nl
www.scubo.nl

Hocam ben düz bi adamım ya biraz dede işi saatler kullanıyorum, normalde de kullandığım saat şu oradan hesap et işte: www.amazon.com :)

2 spor giyime gitmez 1 daha iyi. Ama itiraf etmek gerekirse 2 numarada uzun süredir gözüm var. Yine de 1 diyorum. Bunların dışında T kadranlı bir model bulursan onu tercih et. Tissot deyince akla T kadran gelir.