sanırsam evet, uçunca herhalde duyuruların filan da uçuyor. modlar daha iyi bilir tabii.

hiç sıkıntı olmadan giriyorum ben, sıradayım hatta.

aghde öğrenci olmak şartı yok zaten.

www.agh.gen.tr?

kahvaltıda 1-2 yumurta ye. rafadan şekilde. peynir ve zeytin ye. ekmeği mümkün olduğunca azalt.
ara öğün fındık fıstık yiyebilirsin.
akşam yemeğinde de tavuk,et,balık veya bakliyat ye. ekmeği pilavı az tüket. evde yoğurt yapma imkanın varsa akşam yemeklerinin yanında bir kase ev yoğurdu ye. ayrıca yemeğin yanında salata da yiyebilirsin.

tatlılardan, hamurişlerinden, bisküvilerden, meşrubat ve kolalardan uzak dur. çayını kahveni şekersiz iç.

amacın kilo vermek ise karbonhidratı azaltıp proteini alman lazım gün içinde 6 öğün yap ilk iki öğün ve antremandan önceki öğün karbonhidray sabah kahvaltıda 50 gr. karbonhidrat takviyesi yap yanında işte yumurtalı omlet falan yaparsın. ondan sonrakı öğünde bir tane muz yiyebilirsin öğle yemeğin protein ağırlıklı olsun tercihen karbonhidrat ekleyebilirsin örneğin ton balıklı salata gibi diğer ara öğünlerde protein alırsın(hindi göğsü tavuk göğüs vb.) antremandan önce 2 tane elma yersen yararlı olur antreman çıkışında da yine proteinli bir yemek yemen şart.

lan aklım gitti bu başlığı ne zaman açtım diye, programımız birebir aynı. ben de 1-2 haftalık araştırmayla 1 haftadır uyguladığım programı yazıyorum.

sabah kahvaltıda, 6.20 gibi eti lifilif ve 1 adet haşlanmış yumurta. eti lifilife alışma dönemindeyim sütü hafif ısıtıp kasede karıştırıyorum az tokluk hissedecek kadar yiyorum..

12 de öğlen yemeği, fabrikada fiks çorba artı 2-3 çeşit yemek çıkar 1 dilim kepek ekmeği ile normal tokluğu yakalayıncaya kadar yiyorum..

akşam 7 gibi, ufak bi ekmek arası yapıyorum ton balığı falan mide boş kalmasın diye..

8.30 - 22.0 arası spor

22.30 da güzel bi salata hazırlıyorum, üstüne tavuk ızgara,ton balığı, yumurta gibi seçenekler koyuyorum.. spordan sonra 1 adet haşlanmış patates götürülerek karbonhidrat ihtiyacıda giderilmiş oluyor.

12 gibi de yatarım.

sabah kahvaltısı ve öğle yemeğinden 2 saat sonra meyva falan yiyorum arada yada light biskivü.

günde min 8-10 bardak su.

Uzun vadede sonuç alacağımı umuyorum.

sabah kahvaltıyla güne başlamak önemli. metabolizmanın çalışması için kahvaltı şart. yumurta, peynir, zeytin klasik br kahvaltıdan 1-2 saat sonra bir ara ögün o da 1 elma veya kuru meyve olabilir. ceviz, badem olabilir. ögle yemegi sebze veya et/tavuk/balık olabilir. fakat benim yaptıgım ögle yemegimde sebze varsa akşam et tavuk balık yiyorum, veya tam tersi. ögle yemeginden 2 saat sonra yine ara ögün o da tost olabilir yagsız seklde veya yine meyve olabilir. akşam yemeğini en geç 7 bucukta yemeye çalışın. ondan sonra da midenize su dışında birşey girmesin. gün içinde de suyu 8 bardak kadar tüketin.
akşam 10 bucukta ton balıklı salata falan aman diyim.
şunu bilin ki akşam yenilen hiçbr şeyin yakımı olmaz, bunu bilerek hareket edin.
farkı kısa sürede göreceksiniz.

Spordan sonra salata yemek bilinenin aksine "amaan" dedirtmez,yani seni geriye götürecek derecede bi yan etkisi yoktur. bakma millet ezbere konuşuyor. Ben profosyonellerden aldım bu programı, spordan sonra gıda almak gerekiyor.

soluman, zaten profesyoneller yatma saatinden 3 saat önce yemek yemeyi kesmenizi önerir. eğer 10:30'da o salatayı yiyip de ardından 12 gibi yatıyorsan yağ yapıyorsun demek.

@maydb EĞER SPOR YAPIYORSANIZ vücuttaki kas kaybını önlemek için idman sonrasında protein takviyesi şart oğlu şart. Adam gece 10da spordan çıkıyorum diyor biz ona 7'den sonra hiç birşey yeme mi diyelim? Elbetteki en sağlıklısı akşam yemeğinden önce spor işini halledip dediğiniz saatlerde gıda alımını bitirmek, benim anlatmak istediğim gece 22.30 da kavurma kaşarlı pide yenmesiyle light ton balıklı salata yenmesi arasında dağlar kadar fark olduğu. Genel olarak aman salata yemeyin diyemezsiniz.Beslenme işi genelleme yapılacak bir mevzu değil, bünyeden bünyeye göre reaksiyon değişiyor, burada kola zararlı mı faydalı mı tartışması yapmıyorum ki büyük bir genelleme yapalım. İdmandan sonra güzelce bi salata yapıp yenir 2 saat sonra da mis gibi yatılır.

arkadaşım, o zaman sadece ızgara tavuk yersin kilona uygun olarak. ton balıklı salata, üstüne tavuk, yumurta(ki sarısını koymaman lazım) vb. gereksiz karmaşa + yatacaksanız zarar.

"22.30 da güzel bi salata hazırlıyorum, üstüne tavuk ızgara,ton balığı, yumurta gibi seçenekler koyuyorum.. spordan sonra 1 adet haşlanmış patates götürülerek karbonhidrat ihtiyacıda giderilmiş oluyor." şunu yapıyorsanız geceleri her türlü yağ yapıyor olursunuz bu kadar basit ve net. siz bir iki haftada araştırıp, netice olarak da bi süredir uyguluyorsunuz programınızı.

ben senelerdir spor yapıyorum(salon değil), beslenmenin etkilerini bildiğimden dolayı söylüyorum şu an söylediklerimi. akşam 10buçuktan sonra yediğiniz o salata + patates size yağ olarak dönüyor.

inatla itiraz edecekseniz devam edin.

@soluman ben uzun süre diyetisyene gidip, hayatında sürekli spor olan birisiyim. ne kadar geç saatte sporun biterse bitsin, gece yediğin her şey sana yağ olarak geri döner. bu kadar net. sizi kim yönlendirdiyse yanlış yönlendirmiş, siz uygulayabilirsiniz ama insanlara böyle bilinçsiz tavsyelerde bulunmayın bari.

gece 10:30'da yemek yiyip 12de yatağa gitmek gibi bir faciayı sakın yapma.

yumurta sarısından kimseye zarar gelmez ekstre protein çeşitli minareller b vitaminleri ve yağ yakımına yardımcı maddeler bulunur.

Önyargı + cehalet hakkaten yıkılamıyor arkadaş, günlük yaktığınız kalori aldığınız kaloriden az ise kilo alırsınız, idman sonrası vücudun kas onarımı için kullanacağı ürünler için YAĞ olacak diyen adamla tabi ki tartışmayıp programıma devam edecem, ne yani sizi dinleyim de bu programla 35 kilo veren kardeşimi mi dinlemeyim yoksa askjdkl

durdenist çok yanlış konuşuyorsun asıl bence günün en önemli öğünü yatmadan önce yenilen öğündür. yatmadan önce alıcağın 30-35 gr casein proteini gece uyurken kaslarını beslemene yardımcı olacak. kaslar asıl uyku sırasında yenilenir.

bugüne kadarki tıp bilimi bizi yanıltmıyorsa dolu mideyle yatağa gitmek intihardan farksızdır.

Zekice bir gol.. Atsaydım makara yapmazdım, yeseydim de başımı önüme eğerdim.

sonuçta etik bir gol. yani bir sakatlık falan söz konusu değil. bu durumda da karşı tarafın yerleşmesi için beklemesi falan gerekmiyor. akıllılık yapmış, güzel bir gol atmış. her şey oyun dahilinde.

bi sıkıntı yok golde. çok akıllıca hatta, bu sebeple yesek de atsak da akıllıca bulurdum golü.

nats değil de murat veya fırat (çocuğun adı) diyor olabilir. bana öyle gelmişti.

mert diyor mert. çocuğun adı.

mert diyor yahu ne nats'ı :).

zamanında akp'li bi milletvekiliyle tanışmıştım tv programına gelmişti. siyasi esprilerin onları uyardığına, ama toplumsal bir düşünceye hizmet etmediğine ve hatta kimi zaman kıl alaka abartmalar gördüğünü söylemişti.

siyasi bir görüşüm yok, akp'den de haz etmiyorum. milletvekilinin adını dahi hatırlamıyorum, 2008 senesinde kanalturk anahaber'e konuk olmuştu yazın bi o aklımda kalmış.

www.ntvmsnbc.com
haber.sol.org.tr

@ocanal bundan ne sonuç çıkarıyoruz?

istanbul'da yaşayan biri olarak denemek için yağmurluk almıştım 2 gün içinde gelmişti.

telefonla teyit etmenizi öneriyorum.stokta mı bugün verilme durumu olur mu diyin.cevap veriyollar

her elektrikçi yapar. zaten bozulan kulaklıklar da kolayca tamir edilebilirler, bir sürü insan uğraşmayıp çöpe atıyor.

hayır. iniesta uefa'dan yılın oyuncusu ödülünü kazandı. wiki'de yanlış. 2012 daha şimdi oldu bitti, andres iniesta değil messi kazandı gene.

www.fifa.com

teki uefa'nın teki fifa'nın.

her yerde girilir. zaten bütünleme, final'in telafisi demek. "final 2" gibi düşünebilirsin. aslında o da final. 2 final var, istediğine gir gibi. ikisine de girersen, geçmen için gereken ilkinden aldığın not yetiyor.

iü mühendislik fakültesindeyim ben. %100 demeyeyim ama %99.9 girersin.

manyak bir hocaya denk gelmezsen girersin. ama finalime gelmeyeni büt'e almam diyen hocalar da oluyor.

girersin hiç sorun olmaz. hoca da birşey diyemez

ne amaçla kullanacaksınız en önce onu yazmanız gerek :).

@madyb, internet, film ve microsoft office kullanma amaçlı diyeyim. oyun işini uzun yıllar önce bıraktım :) hızlı olsun istiyorum ve ekran görüntü kalitesi de iyi olursa tadından yenmez tabiki. ama en önemlisi hız hız hız :)

valla ben de arastiriyorum. biraz daha ucuzlasa su full hd ekranli laptoplardan al diyecegim de.

@apathetic, gönül tabi full hd ister ama 1800 tl den başlıyor.

www.hepsiburada.com

ben sordum ben örnek veriyorum, ne güzel :)

servisi adamakıllı çalışan bir markanın en ucuz modelini al derim. 1500 lira fazla. kampanyaları falan takip edip, bulabildiğin en ucuz packard bell veya dell'i al.

iste ucuzlasa dedim :) ipad aldim sarmadi laptopun yerini tutmadi ben de geri gönderdim arastirma icersindeyim full hd bari olaydi eyiydi dedim kendi kendime ondan dedim sana da :)

Monster notebook modellerinden birine bakabilirsin ben hiç kullanmadım ama arkadaşların hepsi memnun ziyadesiyle

full hd ekranlı bir laptop kasacağınıza, laptop'ın yanında full hd 22 inç monitör alın. hem evde daha ergonomik şekilde çalışır, film izlersiniz, dışarıya giderken de laptop'ı yanınıza alabilirsiniz. dışarıda oturup film izlemezsiniz muhtemelen?

bu yüzbini ne kadar kolay kazanabileceğime bağlı olarak karar verirdim bu egitim sonrası bu 100k eğer 5-6 ayda kazanabileceksem düşünmezdim.

ülkenin iskandinavya'da veya britanya'da olduğunu varsayalım.

insan gibi, ortalama/ortalama üstü bir hayat yaşayıp çok güzel bir okulda yüksek lisans yapmış olacaksam, harcadığım 100 bin çok daha fazlasını kazanmamı sağlayabilecekse, ne bileyim "x'te yüksek lisans yapmış mühendis" olarak londra'da, berlin'de iyi iş bulabileceksem düşünmem bile.

sadece "eğitim" olarak düşünmemek lazım bunu. 2 senelik bir yurtdışı ve kısmen iş deneyimi için harcanmış olacak o para.

olsa, harcarım ben. ama mesela türkiye'de devlet okulu yerine özel okula göndermem çocuğumu 100 bin lira verip.

giderim

der meister'a katılıyorum. benim de 60-70 bin lira gibi bir meblağı yurtdışı yüksek lisans için verme ihtimalim var 1-2 yıl içinde ve o para çıkıyor.

10 yılda 10 katını getirmesi garantiyse harcarım. Yani ayda 8-10 bin tl maaşı olan bir işi garanti ediyorsa...

Dünyanın ilk 20 üniversitesinden birinde yüksek lisans yapmış bir mühendis normal şartlar altında istediği ülkede iş bulur. Refah seviyesi yüksek bir ülkede çalışmaya başladığını varsayarsak ayda ortalama 4-5 bin $ dan aşağı kazanmayacaktır. 100 bin TL de başlangıç maaşıyla yaklaşık 1 yılda kazanacağı paradır. üstelik gittiği okulun etiketi bundan sonraki hayat standardını her zaman etkileyecektir.
Bir dakika bile düşünmeye gerek yok. Benim 100 bin TL birikmişim olsa buradaki hayatımı silip atar. Değil dünyanın ilk 20 üniversitesinden biri, Avrupanın ortalama üniversitelerinden birine koşa koşa giderdim.

kesinlikle giderim. artık iki bin lira maaş alan biri bile 100 binlira kredi çekip ev alıyor mesela taksitle ödüyor. ilk 20 üni.si diyorsun, çok daha iyi bir iş bulacağın garanti. o yüzden gidilir.

Param olsa giderdim.

giderdimden öte gidiyorum.

türkiye'de kalma sakın, yazık olur. tebrikler. git tabi durma. ne 100 binler gelir.

tuzla'dan 1+1 iki tane ev alırdım, kiraya verirdim. 300'e kiraya versen ayda 600 lira kira gelir. oh mis gibi geçinip gidersin. yok lan olmadı galiba bu :\
Arkadaşlara katılıyorum ben de, zaten şu anda türkiye'ye bir mühendis ortala 3000-4000 lira alıyor biraz daha deneyimli ise 7000'e kadar hatta it müdür vs gibi pozisyonlarda bu daha da artıyor. Sen dünyanın en iyi üniversitelerinden birinde yüksek yapacaksın, türkiye'de başlangıçta belki direkt 6000-7000 vermezler ama kısa sürede o fiyatları geçersin ama yerinde olsam türkiye'de çalışmayı tercih etmezdim. Güzel bir ülkede daha güzel şartlarda (hem maaş hem yaşam şartları) çalışabilirsin bence. Yani öyle bir imkanım ve param olsa hiç düşünmeden yatırırdım bu işe.

Keşke yapsaydım demek, iyi ki yapmışım demekten çok daha kötüdür. Gitsen ve o 100 bin lira yansa bile o kadar çok şey öğreneceksin ki, iyi ki gitmişim diyeceksin.

Yüksek lisans için kabul almışsın ve bunu hala düşünmen garip geliyor. Adım atmadıkça hep merak ederek eriyeceksin, keşke diyeceksin. Risk almadan hiç bir şey kazanılmaz.

Sözün özü: koşarak git!

Hacı 50 yaşına geldiğinde "100 bin liram da vardı ama çok geldi gözüme ondan gitmedim x'e" diye bir cümle kurduğunu düşün. Bence sinirden kendini sikersin yani hayat boyu taşıyacağın bir marka bu. 100 bin liran olmasa , borca girecek olsan bir düşün derdim ama hazırda varsa direkt git.

ben gitmezdim herhalde, zaten mühendisim, 100 bin birikim yapabilecek kadar kazanıyorum da, tekrardan iki yıl öğrencilik zor gelirdi.

evet harcardım zaten harcadımda. kaldıki istanbuldaki ozel üniversitelerin 4 senelik egitim ücreti yaklasik 100 bin tlye tekabül ediyor.

@all girls dream

sonucu nasıl oldu peki memnun musunuz?

ben, duyuruya bile sormazdım. "getir memur abi belgeleri, nereyi imzalıyoruz" derdim. o derece. :)

valla, o yüksek lisansı yaptıktan sonra dönüp burda 1000 - 2000 arası işe başlayacaksam yapmazdım. ama oralarda saygın ücretlere başlayacaksam yapardım.

bu arada bölüm nedir acabağ? merak ettim birazcık.

Giderdim.Hele bi de sonunda o ülkeye yerleşme imkanım varsa kesin giderdim.

kanada, amerika gibi bir ülkeyse deger.
orada kurabilecegin bir hayatla bu parayı 1 sene içinde kazanırsın.
100 bin dedigin 60 bin $ ediyor zaten, senelik 60bin $ dan daha da fazla kazanırsın.

Bu ülkeden kurtulmak için güzel bir fırsat, degerlendir bence.
Kendini geçtim, diyelim ki kanadaya gittin, evlendin, çocugun oldu.
egitimi, saglıgı, herşeyi bedava olacak, burada aynı çocugu okutmanın maliyeti 300 bin.

ülke- üniversite - program nedir? hayatınızdan memnunsanız - iş,sevgili, askerlik eğer er bireyseniz etkenler bu konuda- burda gitmeyin, ancak yurtdışında yaşamak - çalışmak isteğindeyseniz gitmeyi düşünün derim..

burs meselesi önemli cidden, ciddi çalışma üzerine saf öğrenciliğe alışmak biraz zor oluyor, ister istemez insan arada "niye geldim lan, öğrencilik geçmiş bizden" diyebiliyor ama işte sosyalleşme vesaire oldukça keyifli zaman da geçirirsiniz..

yurtdışında okumak size diplomadan-derslerden çok şeyler katıyor o konuda bence 100bin lirayı arabaya-ev taksidine yatıracağınıza eğitiminize yatırın, hayatın ne getireceği belli olmaz..

aynısını şu an babam yapıyor benim için. ülkenin en iyi üniversitelerinden birisinde burssuz okuyorum, bilgisayar müh. Babam bu paranın amorti olacağından emin, yurt dışına kapağı atma derdindeyim, çünkü okulun çok kuvvetli bağlantıları var. eşşek gibi çalışıyorum işte. bence git hiç düşünme. ama bi süre sonra memleketimde memleketim diyceksen sıkıntı..

menüdeyken yakınlaştır tuşuna bastığınızda sağ taraf aydınlanacak ekranın, orada focus menüsü olması lazım, oraya da girdiğinizde focusu hangi noktadan yapmak istediğinizi soruyor. çok geçmiş zamanda kullanmıştım d50, yanlış hatırlamıyorsam bu şekildeydi.

yıllar önce bi d60'ım vardı, hatırladığım kadarıyla onlarda 3 noktadan birini seçebildiğin bir ayar vardı. o açıktır muhtemelen. normal ekran üzerinde iken sağ sol tuşları ile seçim yapabilmen lazım.

deklanşöre yarım basıp yön oklarından sağdakine basarsan muhtemelen sorunun çözülmüş olur ?

ortalaması o civarlarda serbest çevirmenler için, ama bunun sebebi de çevirebilen çeviremeyen herksin kendini çevirmen sanması ve piyasanın fiyatlarının içine etmesiyle alakalı.

serbest çevirmenlikten kalburüstü para kazanmak tamamen iş çevrenizle alakalı, deneyimsiz birinin güzel paralar kazanması tıpkı diğer işlerde de olduğu gibi pek mümkün değil. tabii kalburüstü dediğin nedir ne civardadır bilmiyorum.

Anladım. En azından bu işi meslek olarak yapan insanların daha düzgün seviyede kazanabildiklerini öğrenebilmek güzel oldu. 5 lira çok komik bir rakam çünkü.

Bilgisayar öğrencisi ve referanssız bir çevirme yetisine sahip bir insan olarak 5 liraya 1000 karakter çevirmek yerine vaktimi mesleki uğraşıma adamam daha mantıklı olacak gibi görünüyor. Teşekkür ederim.

öğrenciyim ve neredeyse bu belirtttiği fiyata çeviri yapıyorum. madyb'nin de dediği gibi dili yarım yamalak konuşan herkes "ben çevirmenim" dediği için fiyatlar o seviyede. kalburüstü kazanmak güzel bir program (trados vs.) kullanmıyorsan zor.

Karakter hesabı artık biraz eskidi. Biz yaklaşık 10 sene önce 1000 karakter için 5 TL alıyorduk. Kelime başına 7-8 kuruş TL şu anda ortalama bir fiyat.

Çeviri ilanları için de proz.com'u tavsiye ederim.

@sapare aude 10 yıl önce bin karakter 5 tl alıyor idiyseniz tecrübeli tercümansınızdır elbette şu anda kelimesi 7 kuruş (ki bin karakter 12-13 gibi oluyor) sizin için normal bir fiyat. Ancak kesinlikle "ortalama" fiyat bu değil öğrenci bir çevirmene hiç bir büro bin karakter 5 TL'den fazla ödemez (çünkü mutlaka bürodaki çevirmen o işin üstünden gidecek)Zaten kaliteli sayılabilecek tercümanlara bile 7-8 lira ödüyor çoğu büro ortalama bence budur.Türkiye piyasası için konuşuyorum müşteri yabancıysa rakamlar değişir.
Ayrıca yine bilgisayar müh. öğrencisi tıp, hukuk hatta çoğu teknik metni bile çeviremez. Normal metin ve tıp metni fiyatlandırması farklı oluyor (tıbbi tercümanım)
Son not olarak "software localization" denilen bir nane var ayrıca pek çok büyük oyun üreticisi oyunlarını türkçeye çevirtiyor test mühendisi ve çevirmen aranıyor benim hiç ilgilenmediğim alanlar ama sık sık ilan görüyorum. PROZ'dan bakabilirsiniz.

arkadaslar söylemis ben de söyleyeyim, bu işlerle ilgili en güvenilir bilgi, en dogru yardim proz.com da olur. coluk cocugun eline düstügü icin fiyatlar öyle. edebiyat cevirilerini üniversite ögrencisine yaptiran yayinevleri var, sonra durum ortada.

yok, zengin ve refah o kadar. turist rehberi yapsalar üç sayfa çıkmaz yazcakları şeyler.

küçük sevimli bi ülke o kadar. bi de güzel malt biraları filan var, şarapları var.

oraya gidiceğine konstanza git güzel yer.

daha önce de denmis, gidip görmeye deger bir sey yok orda.
görmediyseniz schaffhausen (zürih civari) da selale var mesela oraya gidin, yine o civarlarda bodensee'de bregenz ve lindau'u gezebilirsiniz, ikisinin de altstadt'i kücük ama güzeldir.

verme, decathlon'a git, çeşit çeşit kaliteli ve görseli güzel ucuz-pahalı-orta fiyatlı eldivenler var.

olmaz. o 20 lirayı kullanmak için 40 lira verebilesin diye 60 lira.

o fiyatlara deri eldiven alırsın.
bende de aynı durum var, yılbaşına kadar harcamazsak sileceklermiş puanları ama koca mağazada alacak bir şey bulamadım ben. ayrıca mavi kaliteyi iyiden iyiye düşürmüş, eskiden jeanlerinden alırdım artık onu da bıraktım.

senin gibi fakirler almasin, bir eldivene 60 lira verilir mi yeeaa desin diye oyle.

kill the poor

@kayranın kedisi+1 deri eldiven alırsın o fiyata ha eldivenler zaten deriyse normal o zaman. @kayra'ya özel not, lydia modeli fena değildi pantolonda o da mı bozmuş?

fular al. kemer al. onlar daha ucuz.

mavi gelir seviyesi daha iyi olan kesime hitap etmeye çalışıp pahalı markalar arasında yer edinmeye çalışan, ama bunu yaparken de mallarının kalitesine bakmayan çok arada kalmış dandik bir firma. maviden hediye bir tane gömlek geldi, iki kez yıkanacak kadar giydim ve yakasının rengi attı. mavinin kalitesiz mal ürettiğini çok duyduğum için hiç alışveriş yapmıyordum ve hediye gelen gömleği giyince gördüm ki hakikaten öyle. orada satılan hiçbir kıyafetin ederi o kadar değil. arkadaşların dediği gibi, sen 40 lira harcayasın diye 20 lira veriyorlar sana. yoksa o eldivenin maliyeti 10 lira bile değil emin ol.

sitenin sol üst köşesinde amerikan bayrağı var. oraya tıklarsan orjinale yönlendiriyor ve bunu hatırlıyor bir daha ki açışında.

edit: chrome'da yapmak zorunda kalmamıştım ama ie'de dediğim şeyi yapabilmek için yine üst köşede yer alan "set...." butonuna tıklaman gerekiyor önce. sonra us yazan seçeneği tıklıyorsun ve en son olarak köşedeki amerikan bayrağının olduğu nba.com butonuna tıklıyorsun.

@kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci
onu denedim ama olmadı yine. hep ajanspor üzerindeki nba.com a yönlendiriyor.

set default edition diye birşey var yukarda onu ayarlayacan US diye.

sol üstteki menüde default'u seçersen nba.com 'a yönlenirsin her seferinde

abi caps versene? bu şekilde hatırlamak zor oluyor.

en üst kattaki kontrol butonunu çalıştırabilmen için, diğer 2 kattaki sistemleri aktif hale getirmen gerekiyor. aşağıya dikkatli bakarsan, tahta çakılmış kapıları görebilirsin.

her katta kapı var, o tahtaları kırıp oralardan girip, oradaki butonları da açacan.

fuel&oxygen odasına gittin mi??

hayır, mağaza fiyatları çok daha yüksek.

fiyatları yüksek ama taksit imkanı sabit. bi uykusuz bi penguen alıp 12 taksit yapabilirsin :D

fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net

kafesten bıkmış kuşlar olmasın sonra. özgür olsun uçsun kaçsın bir gün. belki memleketine, avustralya'ya gider.

la ölecek zaten. yazın salsam 2 gün daha yaşar. maksat bir kere özgürlüğün tadına baksın. çok duygusallaştım amk.

salarsan 1 gün bile yaşamaz
ha evin içine salayım dersen de dikkatli ol dolabın arkasına falan sıkışmasın :( bizimki öyle ölmüştü.

seni dımdızlak sokağa atalım özgür ol yaşayabildiğin kadar hacı? hazır havalar da soğukken. neticede şu anda da o kadar özgür değilsin. okuldu, devletti filan

sal ama pencere balkon kapalı olsun. ben ortaokula giderken besliyordum. kafesi odanın duvarında asılıydı. kafesin kapısına bi mandal tutturmuştum sürekli açıktı kapısı. oda zaten kapının önünde duruyordu öyle. istediği gibi uçuyodu falan. bi kaç ay sonra yaz geldi, kapı pencere açık herşey. bu çıkıyodu balkona ordaki demirlere konuyodu sonra geri geliyodu falan.

biraz alışsın kaçmıyorlar zaten hocam.

dışarı salma sakın.donar,kedi,köpek saldırır.kötü biri bulur belki eziyet eder.kötü olur onun için.evin içinde sal,biraz uçsun,yine koy kafese.hatta kendi bile girer kafesine.tabii tehlike yaratabilecek şeyleri kaldır.ayna varsa örtüyle kapat,camların perdesini ört.arasına düşebileceği şeyler varsa kapat.bi de elinizde sigara varken salmayın,yakarsınız hayvanı.

madem duygusallığın tuttu, hayvancağızı düşünüyosun, sigara tüketiminize dikkat edin ve evin içinde salın.

ankaradaysan beri gel talibleri var

@babamsagolsun
gece gece iyi güldürdün yazar kardeş. koptum lan

hava 1-2 derece, git kafasına sık daha iyi. Yapma, hayvana kıyma. Güzeldir o kuşun mercimek kadar yüreği vardır la yapma. Bende bir dişi var çok ısırıyor ama kıyamaz insan. Besliyoruz duruyor.

tamam beyler salmayacağım. çanakkale'de ikamet ettiğim için sizlere de hediye edemiyeceğim. komşulara falan vereceğim herhalde.

mantıken mümkün değil

keskinlikle ya da parlaklıkla oynayarak teorik olarak artar gibi geliyo bana.

imkansız. büyük konuştum.

splash pro ex biraz daha iyi gösterebilir.piksel mi çizcek program aralara.kaliteyi nası arttırsın ki.

var mı bilmiyorum ama bence imkansız değil gayet mümkün. şu aptal halimle aklıma gelen; photoshop'taki piksel tarama, düzeltme olayının bir benzerini, videodaki sahneleri frame frame bölüp piksel taramasıyla düzeltip tekrar video haline getirmek. mantık atası yada imkansızlık gören lütfen söylesin.

olsa filmleri ipodla ceker arttirirlardi hep kaliteyi, 720p olarak ta torrente salarlardi di mi ama?

eğer dönüştürülmüş formatlı dijital video, veya kasetten cd'ye falan aktarılmış videoysa, orijinal video daha profesyonel bir ekipman kullanarak daha iyi bir 'elde' oluşturulabilir. sadece tüplü televizyonun öyle bir mucizesi vardır, o da görüntüyü işleyişle ilgilidir.

bir de, mesela ters ışıktan dolayı seçilemeyen bir nesne; ışık ve renk ayarlarıyla oynanarak ayrıştırılabilir. ama bu defa görüntünün geri kalanı bozulur.

kısaca; cd'sine sahip olduğunuz bir filmi bluray'e çeviremezsiniz. köşelerden çekiştirip görüntüyü büyütmek kaliteyi artırmıyor, aksine gözünüze takılan piksellenmiş görüntüyü çoğaltıyor.

olsa da filmleri ipod'la çekmezlerdi. pratik olarak mevcut böyle bir yöntem, ama sizin sandıldığı gibi mucizeler yaratmıyor.

pixel tarama sistemleri ile, kare kare ve pixel pixel geliştiriliyor eldeki videolar. ama bu bir program değil, elle yapılan bir şey. teknisyen+uygun ekipman gerekiyor yazılım haricinde. ki bunun sonucunda da öyle süper yüksek kalite elde edemiyorsunuz, çok minimal bir gelişme oluyor görüntüde, masrafına ve zamanına değmediği için de yaygınlaşamamış bir uygulama zaten.

ikisinin de ekran kartı tırt, yeni nesil oyunlarda sıkıntı yaratabilir. geri kalanlarda sıkıntı olmaz.

ikincisinin islemcisi daha iyi. 4gb ram w8 icin yeterli, istedigini de yaparsin. ekran karti oyunlarda biraz problem cikartabilir o kadar.

(bkz: el indio)

Açıklayayım ufak olarak; kendi çıkarı peşinde koşsa da kişiliğe sahip bir kötü karakterdir. Zekidir, insan kullanmayı iyi bilir ve bir o kadar da travmatik bir hikayesi var. Keşke Sergio Leone zamanında ayrı olarak bir de Indio'nun tarafından anlatan bir film çekse diye iç geçirdiğim oldu zamanında.

belki tam olarak anti-kahraman değil ama benimki tabi ki Joker!!

(bkz: villain)

çok var ya, hepsini saymam mümkün değil ama deneyeyim bir.. tyler durden, agent smith, darth vader, blade, tony montana..

edit: dexter, walter white, batman, wolverine..
birkaç da anime karakteri; luffy, zoro, sanji, ace, whitebeard, gol d. roger (one piece), kenpachi (bleach), alucard (hellsing)..

raif efendi, lüzumsuz adam.

anti-kahraman tanımını bilmek önemli. batman ancak kelimenin anlamına aşina olmayan insanlarca anti-kahraman olarak tanımlanabilir, zira tam anlamıyla kahraman özelliklerine sahip batman.

ajan smith, darth vader bunlar kötü adamlar, anti-kahraman değiller.

anime çok takip etmiyorum, ama kenpachi kesinlikle bir anti-kahraman, hem de en kralından.

bununla birlikte behzat ç., naked filmindeki baş karakter, dexter sağlam anti-kahramanlar.

Vegeta - Dragon Ball Z/GT
Piccolo - Dragon Ball/Z/GT

valla çok doğru mu anladım emin değilim ama deadpool

trainspotting-renton.

@madyb
hehe.. benim yazdıklarımı sınamışsın resmen. :) batman'in antihero olması tartışılır hep böyle bir konu açıldı mı.. "evet, öyle." diyen de çok, demeyen de. çizgi romanı okuduysan başından sonuna pek de superman'vari (tüm serisini okumadım ama genel kanı böyle.. tamamıyla adalet savunucusu, kendi doğrularından ve hero esaslarından şaşmayan bir karakter olduğunu varsayıyorum superman'in.) bir kahraman olmadığını çok bellidir batman'in. heroism'e ters, kusurlu denebilecek birçok davranışı var.
www.comicvine.com

bunun haricinde agent smith'le ve darth vader (ve tyler durden da) temsil ettikleri sistemin hero'ları. gerçek hayattan örneklemek saçma olacak ama.. tıpkı hitler'in naziler için hero, yahudiler için villain olması gibi. ama içinde bulundukları hikayede onlara karşı duran sistem iyi olarak kabul edildiğinden bu arkadaşlar anti konumunu işgal ediyorlar ister istemez.

villain'larsa pek bir şey savunma gayesi içinde olmayan, sıradan kötü adamlar.. tabii yazarlar, çizerler de yarattıkları villain'lara bir nebze olsun derinlik katmak istiyorlar genelde. bu yüzden de iyi mi, kötü mü olduğu şaibeli bir fikrin ya da oluşumun hero'su olarak karşımıza çıkıyorlar. artık eskinin o cici, saf kötü, erol taş villain'ları kalmadı anlayacağın. her villain bir noktada antihero. aslında bu konuyu tartışmak bile bir tuhaf geliyor bana. birisi "benim için şu antihero'dur." diyor, sonra başkası çıkıp "yok yav, onun neresi kahraman ki?" diyor.. superman'deki bizarro bile antihero kabul ediliyor comic geek'lerce mesela.. gerisini sen düşün. :)

(bkz: travis bickle)

batman dibinden sonuna kahramandır, her kahramanın çizgi romanında bazı hikayeler var ki onları kahraman dışı gösteriyor. superman'in de var. batman'i anti-kahraman gören kesin belirttiğim gibi kelimenin anlamını bilmeyen bir kesim insan, internet tartışmaları da hep o tip insanların ayar görmesiyle sona eriyor :). attığın linkte de genel kanı anti-kahraman olmadığı yönünde zaten.

temsil ettikleri sistemin kahramanları ne demek yahu, o adamlar kötü adamlar, antogonistler hikayelerinin. sen perspektif/bakış açısı kavramını çok yanlış noktadan ele alıyorsun. bu mantıkla o zaman kötü adam diye bir kavram kalmaz elimizde. bu denklemle her kahraman ve her kötü adam anti-kahraman, kahraman ya da kötü adam olarak görülebilir zaten. dünyanın en iyi niyetli insanı da ben kötü bi insansam benim görüşlerime göre ters ve benim hikayemin kötü adamı oluyor. bakış açısı katmak böyle bi şey değil :).


bahsettiğin sıfatlara aşinasın, ama içlerinden çıkmayı bilmiyorsun sevgili dost, ne dersen de daha kendi yazdıkların bile içinde çelişiyor. kötü adamlar sıradan değiller, hadi sıradan diyelim senin ikinci paragrafında yaptığın açıklamadaya dayanarak her kötü adam, aynı zamanda anti-kahramandır. joker de anti-kahraman o zaman, neticede adam da kendi temsil ettiği düzensizliğin kahramanı vb. vs.

savunman örneklerinden beter be abi :). ama bunun tartışmasını yapmayacağım, zira çat diye doğrudan ortada olan şeyler bunlar, hadi batman neyse onu tartış, ne diyeyim, ama vader ve smith ya bak özge şimdi onlar bi sistemin adamı filan diye anti-kahraman yapmak of of of:)

joker de tartışmaya açık zaten ama bence onu da antihero saymak biraz zorlama olur. şu link'e tıklayıp ctrl+f yaptıktan sonra "star wars" ve "batman" sonuçlarıyla karşılaşıp geri gelmeni rica ediyorum o zaman.. www.imdb.com

bildiğim en geçerli kaynak imdb. eğer varsa şu antihero'dur, bu değildir diye gösteren bir kaynak paslarsın buraya. sanki çalıkuşu'nda geçiyor antihero terimi, kimlerin antihero olduğu okullarda öğretiliyor da bu kadar net bir şekilde "artık buna da antihero diyen bir halt bilmiyordur." minvalinde laflar edebiliyorsun.. varsa onaylı bir antihero listesi, bilelim.. ha bir de evet, antihero'nun tanımınu yaparken az önce yaptığım gibi sistemli mistemli muhabbetlere girmek tam da yapılması gereken.

prison break izlediysen bilirsin t-bag'i mesela.. katil, tecavüzcü, faşist bir ağabeydi kendisi.. gitmiş wikipedia da onu antihero kabul etmiş. batman'i de etmiş aynı zamanda.. (ctrl+f devam.) yoruma açık bir konu bu gayet, üzüyorsun beni. :/
en.wikipedia.org

edit: bu arada tyler durden, agent smith, darth vader, tony montana harici de pek bir örnek yok bu kadar villain/antihero arası kalan. keşke herometer'ımız olsaydı üfletip öğrenseydik hangisi villain'lık raddesinde kötülük yapmış, hangisi ise gerçek anti-hero..

madem ki olay "anti kahraman nedir?" tartışmasına döndü, ben de bi taraflarımdan sallayarak, konuya kendimce bir açıklama getirmeye çalışayım, nasılsa bu işin literatüre girmiş net bir tanımı yok.

kendini sevdiren kötü adama anti-kahraman diyorum hacı ben. tabi burada jack of hearts'ün getirdiği güzel bir bakış açısı var; hitler de nazilerin gözünde kahraman demiş, yine çok mantıklı bir antitez olarak madyb, o halde elimizde kötü aldam diye haklı bir çıkış yapmış.

demek ki konu hakkında subjektif bir duruşu olan insanların gözünden olayı incelemek gerekiyor. yahudi veya nazi değilsen senin gözünde hitler bir villain'dir.

joker'in ise tartışmalı bir durumu var, zira salt kötü olmaktan çıkarıldı joker, onun geçmişini irdeleyen çizgiromanlar filan çıktı, kendisiyle empati kurmamızı amaçladılar. o halde anti-kahramanlığın bir diğer şartı kendisi ile empati kurdurabiliyor olması diyebiliriz gibi geldi bana.

son günlerin en popüler antikahramanları; dexter, walter white(breaking bad) filan sanırım ve ortak özellikleri pis işler yaptıkları halde bize kötünün bakış açısıyla bakma zorunluluğu hissettirmeleri. yani adam uyuşturucu satıyor ama niye satıyor gibi bir soruyu kendimize yönelttiğimiz an, karakter bir villain olmaktan çıkıp antihero'ya dönüşüyor. yanlış mıyım?

bir diğer özelliği ise hitler'e kıyasla(örnekleri de niye hitler üzerinden veriyorsak:) ) daha az belirgin bir iyi-kötü ayrımında durması. mesela death note'taki yagami light(kira), evrensel adalet değerlerinin tümüne ters hareket etse bir çok insan tarafından sevildi. demek ki içgüdülerimizde bulunan, kendi çıkarımızdan öte insanlığa faydasının dokunacağı bazı yanlış eylemleri arzuluyor ve bunu gerçekleştirenleri de kahramanlaştırabiliyoruz(anti anlamda).

son olarak; jig saw(testere serisi)... azılı ve sapkın bir katilken, bir anda enteresan bir ahlak sorgulatıcısı olabiliyor. bunu yaptığı yollar kesinlikle çok yanlış, fakat galiba içimizdeki "eden bulur" dürtüsünü harekete geçirdiğinden o da bir anti kahraman...

biraz hızlı yazdım, tuvaletim var, imla hataları ve anlatım bozuklukları için özür dilerim :)

aynen. antihero uzaktan çok cafcaflı duruyor da marifet kemiksiz, net villain'lar yaratmak sanıyorum ki artık.. "sevilen villain antihero'dur." demek söylem olarak basit gibi dursa da güzel karşılıyor tanımı aslında. belli bir derinliği olmayan, ebleh villain'lar sevilmiyor zaten ve antihero şanına erişemeden kalıyorlar.. bir karakterin yaptıklarını "böyle yaptı da.. iyi bir şey mi, kötü bir şey mi şimdi bu?" diye sorgulamaya başlıyorsan anla ki o antihero yani. hmm.. güzel. :)

yer bezi.

fantezi
maket
köpeğe kediye oyuncak, hamstera yuva malzemesi
bez +1
tencere altlığı
pencere izolasyonu
masa sandelye yükseltgeci
telefon kılıfı
saç şekillendirme malzemesi
yazın serinletici

kedilere kış için kutu yapanlardansan ben kutuyu böyle hazırlıyorum mesela. iki kutu alıyorum iç içe girebilen, araya da kıyafet bantlıyorum rüzgarı filan az geçirsin diye.

Giyilir.

çöpe atılır.

kaçmış külotlu çorap ve kalın şiş ile çok güzel paspas falan örülüyor.

feng shui ye göre kötü şans getirir elden çıkarmak gerekir bi şekil.

türkiye'de 90 larda popülerleşmeye başladı işte. o zamanlar da zorluyordu aileler ders çalışmaya sadece ders çalışmadığımız zaman dışarıda vakit geçirmek istiyorduk.

şimdikiler ders çalışmadıklarında bilgisayarın başına geçiyorlar olay bu.

manavgatta geçerli değil sokaklar kaynıyor.

Hayır hala devam ediyor ama sokaktaki çocukların yaş ortalaması düştü.

Ailelere gerek kalmadan sistem kendisi zorluyor zaten çocukları çalışmaya.

Bilgisayar 2000'lerde popülerleşti escort bilgisayar gibi fahiş ama daha öncesine göre ulaşılabilir fiyatta bilgisayar satan firmalar sayesinde.

Sokakta oynamak değil ama yaşıtları ile iletişime girmeyen, sosyalleşmeyen çocuklar benim gözümde ottan farklı değil.

bilgisayar ve internet ucuzladı ve yaygınlaştı. 2000'lerin ortalarına doğru oldu bu. anadolu şehirlerinde oynayan çocukları görüyorum. apartman ve araba dolu sokaklarda yaşayan aileler çocuklarını sokağa salmamakta haklılar. ama sakin küçük yerlerde durum böyle değil.

bizim iş yeri ortaköy'de ve ordan biliyorum, sokakta çocuklar deli gibi oynuyo valla. gerçi sadece top ve saklambaç oynadıklarını gördüm ama olsun.

doğu da çocuklar hala sokakta.

kardeşim 96'lı, sokaktan beri gelmediği zamanlar oldu.

ankara'dayız. yani sokakta oynama faslı ölmemiş diyebiliriz. gerçi belki apartman hayatında daha farklıdır, bizim bulunduğumuz yer müstakil evlerden oluşan bir site ve ortada da havuz, yeşillik, vs var. dışarıda oyun için elverişli ve site içinde trafik yok denecek kadar az.

not: evimizde herkesin kendine ait bilgisayarı, oyun konsolları, enstrümanlar mevcut. yine de sokaktan beri gelmiyor ya da arkadaşlarını eve dolduruyordu. 2. seçenek bizim açımızdan pek hoş olmadığı için ilkine izin veriyorduk.

Sokakta oyun hala bitmiş değil. Anadolu şehirlerinde devam ettiği gibi, İstanbul'un belirli semtlerinde de devam ediyor hala. Aslında büyük şehir-küçük şehirle de alakası yok, sadece ortamın sosyokültürel ve ekonomik durumlarına göre değişiklik gösteriyor bence.

Bitmedi; fakat teknolojik gelişmeler sokakta oynama süresini azalttı ya da bazı bölgelerde tamamen kesti. Yine teknolojik gelişmelerin ya da medyanın etkisiyle ebeveynler de çocuklarına karşı daha farklı tutumlar sergilemeye başladılar.

Bilgisayar, insanların evlerine internet bağlantısı alması kolaylaştıkça popülerleşti ve daha da yayılacak diye düşünüyorum.

Bence insanlar, diğer insanlarla etkileşimde bulunmayı azalttıkça gerileme yaşayacaklar. Bu sadece çocuklar için geçerli değil, yetişkinlerde de durum böyle.
İnsan, insan olmanın özelliklerinden uzaklaştıkça gerilemeye, başarısızlığa mahkumdur bence. Sosyalleşmenin, iletişim içinde olmanın da insanı insan yapan en önemli özellik olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle insanlar daha az iletişim kurdukça, maneviyattan(sokakta oyun oynamak gibi) çok maddiyata(bilgisayar ve televizyona bağlı yaşamak gibi) yöneldikçe geri döndürülemez bir gerilemenin içinde bulacaklar kendilerini.

hala sokaktalar tabı bılgısyarı olmayanlar olanların hepsı evde

Bittiden ziyade sanırım büyük şehirlerin büyük ve kaliteli muhitlerinde artık bitti demek istiyorsun sanırım, tabi hala vardır ama kesinlikle oyun konsolları bilgisayar tamamen bitirdi bence.

ya biraz abartı. ben 20 yaşındayım bundan 5-6 sene öncesine kadar eve girmiyordum sokakta top oynamaktan. ki hala oynayan çocukları görüyorum.

sokakta oynadığım zamanlar bilgisayarım vardı fakat daha internet yoktu. fifa96 97 falan oynadığımı çok net hatırlıyorum. başka oyunlar da oynardım exceli system dosyalarını kurcalardım, böyle oyalanır sonrada dışarı çıkardım. sosyalleşmek sokağa çıkarak olurdu. asıl soru "internette sosyalleşmek ne zaman popüler oldu?" olmalıydı.

ben hala bizim mahallenin veletlerinden topu alıp iki hareket yapıp geri veriyorum topu. ölmedi buralarda henüz. istanbul.

hacı şükrü sokaktaki mekanlardan herhangi biri olabilir
tiglio cafe
vamos bien
coffee shop
cafe rea

cafe rea gerçekten hoş bi mekan

biz pazar sabahları bakırköy sahilden çıkıyoruz rumeli fenerine gidiyoruz. sonra da geri dönüyoruz. giderken ya da dönerken bebek'te kahvaltı yapıyoruz. eğlenceli oluyor. yalnız yağmurlu havalarda çıkmıyoruz.

istanbul adalar (büyükada özellikle) güzel oluyor. çok güzel bi doğa, havalardan dolayı sakinlik, sessizlik, hem yoruyor hem keyif veriyor.

bakırköy - rumeli feneri iyiymiş, ne kadar sürüyor? adalar güzel tabi li ama kışın gidip orada kalmak da var:)

yağmurlu için konuşuyorum bahçelievlerden yeşilköy'e çıkıyorum,sabahtan.

yeşilköy'den de beşiktaş iskeleye gidip simit/çay kahvaltı yapıyorum. sonra da dönüyorum.

kask önerisi yapmak zor, ama kaskların çoğu kaliteli zaten iyi bi fiyata çıktıntan sonra, kafa yapınıza göre kask seçmek lazım. yağmurluk btwin'in var decathlon'da, pelerin gibi çeşitli açık renklerde ve siyah üzerine gri fosforlu bantlı. nefis vallahi.

adalar(daha çok burgaz)
ortaköy-emirgan.

fenerbahceden başla tuzlaya kadar sahil yolumuz var bizim bisikletciler icin ozel yapılmış resmen..
30 km .

bakırköy-rumeli feneri git gel 110 km, ortalama 5 saat.

gündüz güzeli - catherine deneuve

Amy Smart-butterfly effect

müjde ar

çatısız kadınlar daki lale mansur

Leaving Las Vegas (1995) - Elisabeth Shue.

belle de jour - catherine deneuve
klute - jane fonda
crimes of passion - kathleen turner
pretty baby - susan sarandon ve brooke shields
lilya 4 ever - oksana akinsjina
pote tin kyriaki - melina mercouri
le notti di cabiria - guiletta masina
taxi driver - jodie foster
baraj - türkan şoray
kiraz çiçek açıyor - nur sürer

oha nasıl kimse yazmamış lan

masumiyet - uğur (derya alabora)

fahişelik diyince aklıma gelen ilk isim monica bellucci.nasıl yazılmamış anlamadım zaten,kadına en iyi giden roller o tarz roller.

fiyatlar aynı mı?

aradaki fiyat farkı nasıl?

zemini tercih ederdim ben. bizim sitede zemin katta oturanları çok kıskanıyorum, yazın atıyolar masaları dışarı oh, mis.

Ben olsam 8. katı alırdım ama ben sadece kendim ve sevgilimi düşünüyorum. oldukça sade ve işlevsel mobilyalarla 138 metrekareden çok daha kullanışlı yapabilirsin 98 metrekareyi.

fiyat sorun değilse 8. kat.

yok sorunsa aradaki fark önemli, bahçe daha ucuzdur tabii de ne kadar daha ucuz?

Zemin kat diğerine nazaran 40 bin tl daha yüksek fiyatlı

8.kat.

Zemin kat tercih etmezdim.
Yeni yapılarda pek öyle sorun olmuyor ama kanalizasyona yakınsın bir tıkanıklık halinde direkt senin evine taşar, böcek çıkar, kedi girer vs.


8. kat derim ben.

2+1 98m2 güzel bence.

aga 40bin lira fark varsa 8. kat + araba alırım :)

zemin katta pencerede demir sorunu olur ama 8. katta istersen perdeleri bile kapatma.

hayır ama görevlinin kıl olma ihtimaline karşı bi rezervasyon veya davet mektubu bulundurmanızda fayda var. başıma geldi oradan biliyorum.

vize multiply mi yoksa single mı ? ona bakmanız gerekiyor. birde vize statüsü schengen mi gerçekten ona da bir bakın.

Konu hakkında az çok bildiklerimden çıkardığım sonuç şöyle:
Vize tek giriş-çıkışa izin veriyorsa, ve Fransa'dan çıkış aynı zamanda Schengen bölgesinden çıkışsa (örneğin Türkiye'ye dönüşse) vizenin yenilenmesi gerekir.
Ama bunu deneyimlemedim. İlginç bir soru olmuş, cevabı merak ettim.

soru ilginç değil eksik. delidiryakalayin'ın da dediği gibi schengen olduğundan emin misin vizenin öncelikle ve schengense tek giriş mi çoklu mu?

multiple girişli schengen vizesiyle fransa'ya gayet girersiniz, yeniden vizeye başvurmanıza gerek yok.

Bildiğim kadarıyla;
Ne kadar süre kalındığının bu hesapta bir önemi yok. Vize geçerlilik tarihinin aşılıp aşılmadığı önemli.
Çok giriş-çıkışa izin olduğu için tekrar vize almaya gerek yok (vize geçerlilik tarihinin aşılmadığını varsayarak tabii).
Ama vizenin alındığı yerden, veya herhangi bir konsolosluktan bu bilgiyi onaylamak en iyisi olur.

@pantepember

ne kadar süre kalındığının önemi var, duration of stay kısmı bir girişte 90 günden fazla kalamazsınız anlamına geliyor.

tek tek - ibrahim tatlıses ehehe

emrahın bütün şarkıları

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

ibrahim tatlıses-canım dediklerim.

adı üstünde:
alkislarlayasiyorum.com

üzdünüz beni yıllar

zengin diye ama ne hikmetse koç, sabancı, şahenkler, süperler, sadece fazla göz önünde o kadar yoksa ne farkı öbürlerinden.

seviliyor

o gun programda tayyip ile bagini israrla vurguladi spiker ama adam da ayni israrla kabul etmedi. ben ataturkcuyum dedi. ataturk olmasaydi simdi burda boyle oturup konusmazdik dedi. icki iciyorum dedi. biraz da gece hayati varmis. ulan simdi bu adam ak partili olsa tayyip yalakasi olsa bunlari soyleyebilir mi? 5 bin kisi ekmek yiyor ali agaoglu'ndan hepsinin sigortasi maasi gunu gunune tikir tikir yatiyor. bankalarda hesaplari belli, maliye kayitlari ortada en ufak bir acigi yok adamin. girisimci ve sonradan gorme bir insan kendisi. ben seviyorum aga

adamla ilgili hangi videoyu izlesem altında küfürler vs.balonu patlayak falan filan gibi sözler yazmışlar.

zengin diye değil. zenginliğin şovunu yapıyor, şovmen adam. onun dışında da ormanları yok etmesi, zamanında kötü evler yaptığı açık açık söylemesi vesaire.

yoksa zenginse sabancı da zengindi, nasıl memleketin en sevilen adamlarından oldu?

bence dilinin lalaşlığı kendini sevdiriyor. ayrıca en son reklamındaki replikler herkesin dilinde kopuyorum . bu değil, bu değil,bunlar çok sıradan, daha farklı şeyler arıyorum :)

ben bugüne kadar rahmetli sakıp sabancı'yı yan yana dizdiği lüks arabaların önünde güzel kadınlarla poz verip hava atarken görmedim. ya da rahmi koç'un dünya turu yaptığı yatı dışında bir taşıtını bile görmedim. orada da yatı ile değil, dünya turu yapması ile haber oldu. adamlar iş dünyasındaki hareketleri ile veya yatla dünya turuna çıkmak gibi faaliyetleri ile haber oluyor. ya da lan hiçbir arçelik reklamında rahmi koç'un çıkıp yan yana dizdiği buzdolaplarını iteleye iteleye bu değil, bu hiç değil falan dediğini gördünüz mü? "suyla çalışan buzdolabı, ben yaptım olacak" falan dediğini gördünüz mü?

ali ağaoğlu ise televizyon röportajına bile istanbul'de bir semtten bir semte helikopterle gidiyor, yetmez gibi tantana yaptırıyor, her gün arabalarıyla ilgili haberler. bütün projelerinin reklamlarında sürekli bir kendini öven süper tavırlarla kendi kendine oynamalar. ya bir laf var tam karşılığı da şimdi yazarsam gg olur diye yazamıyorum. hani sadece zengin bir müteahhit olsa, sadece projeleriyle karşımıza çıksa belki herkes sevecek.

Çünkü görgüsüz.

Halk gittikçe fakirleşirken bu adam zenginleşiyor ve bunun şovunu yapıyor. Sen açken adam karşında pastayı yemeyi bırak çöpe dökse sen bu adama sempati duyabilir misin?

görgü diye birşey var parayla alınamayan.

Köy agasının milyon doları olunca en fazla altın kaşık çatal kullanıyor?
ama italyan mobilyası bir yemek odasını almayı bilemiyor görgüsü yok.

Bu adam da zengin, ama görgüsü yok.
"kıroyum ama para bende" nin örneklerinden.

zamanında kötü evler yaptığını söylemesine neden kızılıyor onu da anlamıyorum. adam o zamanlar öyleydi diyor biz de öyle yaptık diyor. hatta bir birim hesabı var onlarda hatırlamıyorum ama mesela o zaman kanuna göre beton en az 5 birim olmalıymış bunlar da 5 birim yapmışlar. ama şimdi kanun 15 birim diyor. herkes 15 birim yapıyor. bu da süper birşey olarak algılanıyor. deprem yönetmeliğine uygun bina oluyor. 30 yıl sonra bu 40 birim olacaktır. o zaman desek ki 2012 yılında evler bok gibiydi hiç bu kadar sağlam ev yapılmazdı haksız mı olacaz. biz mütahit olsak kötü mü olacağız direkt olarak. elbetteki mümkünse bugün 40 birim yapılsın orası ayrı.

Ben kendi adıma kadınlara ilişkin düşünce ve tavırları nedeniyle sevmiyorum.

şimdi de kötü evler yapıyor.
istanbulun çeşitli yerlerini beton yığınına dönüştürüyor. hiç dönüşmemesi greeken yerlerini.
ve bunu sanki güzel bir şey yapıyormuş gibi göstererek yapıyor.
sırf para uğruna ormanları yok etmesini sevmemiz mi gerekiyor?

@ayqan zamanında kötü evler yapılmış fakat bu kanundan dolayı degil, (düşük bir ihtimal ama belki kanuni birimlere uymuşlardır) adam kumu denizden çekmiş ve evlerin çürük olmasının en büyük sebeplerinden biri de bu.

adama ev yapmasina izin veriyorlar adam da yapiyor, o yapmasa baskasi yapacak. her yerin betona dönüsmesi adamin sucu degil.

ama adam görgüsüz. bir sekilde basina falan cikarak halkin sevgilisi olacagini düsündü de bir yere kadar.

zenginin parasi zügürdü yorar derler ya, adam bu yolla baslarda epey reklam yapti. kendinden bahsetti ama evleri satti.

simdi biraz abartti, görgüsüz olan tarafini (gerci hep bir görgüsüzlügü vardi) fazla abartti. sempatik gelmiyor artik insanlara.

parası var diye sevilmiyor. hayatında kimsenin hayal bile edemeyeceği evleri yaptığı için, arabalara bindiği için sevilmiyor. sebep tek ve açık. kıskançlık.

hocam bu adam zengin falan değil, demin yazamamıştım, şimdi yazayım, bildiğin görgüsüz. bina satışından kazandığı parası falan da yok. sanki zannediyor musunuz o kadar koca koca inşaatları binaları cebindeki parayla yapıyor? esnaf gibi kredi alıyor adam. satıyor, kredisini ödüyor. zenginse yaptığı işten değil, baba parasından zengindir. onu da arabaya, kadına yatırıp yiyor zaten. binalardan. inşaat sektöründen bir zenginliği yok. benim de kredibilitem yüksek olsa, gidip milyor dolar krediyi çeksem ben de o kadar ev dikerim. zengin mi oldum şimdi?

lan zengin olan, para kazanan adam biraz vergi öder. o kadar bina satıyor, para kazanıyorsa hani lan vergi? koç grubundaki sabancı grubundaki her aile ferdi, ortak oldukları şirketlerinin kar paylarından dolayı her yıl rekortmen oluyor. bu adam o kadar zenginse niye en sonran bile giremiyor listeye? çünkü yaptığı işten dolayı zengin falan değil. hazır yiyor. bunu da görgüsüz gibi cümle aleme reklam ediyor. "hahaha bakın ne zenginim, siz metrobüste giderken ben rolls royce ile kızlara gidiyom" diye haber bültenine çıkıyor.

ali ağaoğlu sistemin olmazsa olmazlarındandır. sistemin sivilcesidir diyeceğim, ama anlatmak istediğime birebir uymayacak, sistemin paratoneridir desem daha bir anlaşılır kılacak söylemek istediğimi. ağaoğlu gibileri sayesinde sistem olumsuz yönlerini gizleyip kişiler üzerinden kendini aklayabilir. yarın öbür gün işler kötüye gittiğinde ağaoğlu'nun ipini çekilip yola devam edilecektir. aynen veli göçer'in depremde günah keçisi ilan edilmesi ya da cem uzan'ın servetinin bir anda yok edilmesi gibi. dolayısıyla, demem o dur ki, sevilmeyecek olan bir şey varsa o da ağaoğlu ve benzeri nicesini üreten sistemin kendisidir.

çünkü zengin ve görgüsüz, kıronun teki. mesela sakıp sabancı'yı seven birisi bunu sevemez.
her yerde yok helikopterim, yok efendim altın saatim, altın telefonum diye konuşuyor. haliyle küfürü basıyor millet.

şuda var İstanbul'un belirli yerlerini beton yapıyor ee iyi tamamda bu yapmasa başkası yapacak yani ağaoğlu yapmıyor ki sadece diğerleri bukadar büyük değil heraldeki bi çoğu dizi sponsorluğunda bırakıyor işi.

diyarbakir'da cabrio bentley'le gezebilecek bir kalbe sahip oldugu icin sevilmiyor.

kibritsuyu iyi bir noktaya değiniyor adamın esas olayı zengin olması değil bizim rüyamızda göremeyeceğimiz kredileri alabiliyor olması. bu inşaatlara girişirken merak etmeyin onun da götü uçukluyor bitecek de satılacak da kredi ödenecek diye.

Başarılı görmüyorum, zira aileden gelen bir sermaye ile iş yapmak Sakıp Sabancılık değildir.

Aileden zengin olmasına rağmen korkunç bir görgüsüzlük var. Sürekli dandik magazin programlarına çıkıp arabalarını tek tek fiyatlarını vererek tanıtıyor. "İstanbul'un neresinde trafik sorunu var, siz de benim gibi helikopterle gezin ahahaaa" gibi şeyler söylüyor. Hem karım, hem sevgilim, hem darlinglerim var filan diyip erol taş gülüşleri atıyor. İğrenç bi insan nihayetinde.

Kötü bir iş adamı. İşiyle değil, ünlü olmakla ilgileniyor. İnşaat sektöründe varlık gösteren hangi iş adamının yüzü bu kadar tanınır? Herşeye kendi ismini verir? Emlak reklamında kendisi oynar? Bu adam yerlerde sürünerek batacak, onu bekliyorum.

dün ayrıldığım erkek arkadaşımla lise 2. sınıftayken internet ortamında tanışmıştık. uzak mesafe ilişkisi sürdürdük o vakitler. lise sonda görüşmeyi azaltmış hatta kesmiştik. birbirimizden habersiz tercih yapıp aynı üniversite, aynı bölüme girdik. haliyle tekrar bir araya da geldik.

şu an üniversitedeki üçüncü senemiz. dün ayrıldık.

2küsür hafta önce biten kız arkadaşımla fbook üzerinden tanıştık arkadaşımın arkadaşıydı bir şey paylaşılmıştı ortamda ben birşeyler yazdım o üstüne birşeyler sonra mesajlaşma ve gerisi gelir zat..yok o burada değildi neyse anladın sanırsam

kuzenim tanıştırdı, dün ayrıldık.

eski ev arkadaşımın eski sevgilisinin çalıştığı bara gelen adamın iş arkadaşıydı kendisi. bara gelen adam eski ev arkadaşımın eski sevgilisiyle samimi oluyor. e hadi takılalım diye diye grup büyüyor ve bana kadar ulaşıyor şimdiki sevgilim :))

sözlükte tanıstık.

Dişi kişisiyim. Bir erkek arkadaşım ressamdı. Kendi sanat galerisi var. Bir gün arkadaşımla önünden geçerken, arkadaşım müzik dersleriyle ve sergilerle ilgili bir sey sormak istedi (Tamamen spontan gelisiyor her sey). E hadi dedim tamam girelim. Girdik çocuk böyle durup durup baktı. Meğer resmimi çizmek istiyormuş. Sonra sergiye gidelim, aman yolumuz düştü, aman resim çizilecek derken, gel zaman git zaman, tanıştık, takıldık, vakit geçirdik falan:) sonra yaz tatili girince ayrildim. O da istiyordu zaten. Birbirimizi yolda bulmuş olduk bir nevi:-))

Bu da böyle bir anımdır. O değil de çocuk hakikatten yetenekliydi. Dereceyle resim mezunu, satranç birincilikleri, saksafon ve bilumum enstrüman bilgisi falan...

Edit: şu an sevgilim yok. ayrica herkes gibi ben de şu an ı görmeyip, en ilginc olani anlattim:-)

couchsurfing sayesinde tanıştık.

bence en ilginçleri benimkilerdir genelde yolda buluyorum. bi kere otlu kafayla çıkmıştım okulda gördüğüm bi kıza gel ot içip sevişelim dedim sonra sevgilimsi arkadaş olduk modernarkadaş yani

adam iyi ki "şu an ki" demiş ha

dün iyi ayrılık yapmış.

almanca kursunda tanıştık, 3 yıl beraber olduk, geçen hafta ayrıldık.

olimpos'ta hem tatil yapıp hem de ana yadigarı bulaşıkçılık mesleğiyle iştirak ederken aynı saatlerde müzik yapmakla meşgul bir grubu ankara ve istanbul'da da takip etmeyi sürdürdüm ve yakın arkadaşlarımın da desteğiyle nihayet bir groupie olup çıktım. grup elemanlarından biri olan 'dümbelek rukruk efendi'yle de gel zaman git zaman, konser arası sonrası muhabbeti ilerletirken, bir de baktık beraber yaşıyoruz.

nişanlımı iki yıl önce bir klipte gördüm (müzisyen çünkü)ve aşık oldum, hala da izlerim ara sıra o klibi:)))

9 sene önce İtalyan kültürde tanıştık.

add'de tanıştık.

henüz bilinmiyor işte.

şalı mı ne düşmüştü t-dog'un cesedinin yanında, onu da görünce kurtulamadı sandılar. yenildiğini düşündüler büyük ihtimalle o nedenle gömmüşlerdir. biz seni gömdük carol bizim için bittin sen gibi.

@divit birinci sezonun sonu olması lazım.

hadi onu geçtim mezar kazıp boş mezarı kapatmak nedr abi :D

madem boş şekilde kapatıcan kazma düz toprağın üzerine biraz daha toprak biriktir. ne yoruyon elemanları :)

bence ölmedi. sonradan çıkacak ortaya.

yeni sezona hiç başlamadım ama eminim bir tür savage olarak ya da tam bilincini kaybetmemiş yarı zombi yarı insan olarak gelecek senarist konuya sıkıştığında.

dhl ile filan kargoya ya da postaya versin.

beim icin cok kiymetli olamasalar verirdim ama uzgunum :(
postayla gonderebilir. dhl-ups cok pahaliya gelir. ici baloncuklu zarflar var. bir de aldigi yere baloncuga sardirirsa iyice bisey olmaz bence. ( sekilli seramik ve benzeri olanlar icin) yok zaten resimli bir sey isterim dersen direkt biraz kalin bir zarfa da koyup postaya verse olur bence.

- Hepsi birbirinin ayni benim gozumde
- Teraslarinda da, kapali alanlarinda da sigara iciliyor
- Kisin kapali oluyor cogu, bazilari da acilir kapanir tavan yaptirmis
- 8-10 tl

terasların çoğu yaz kış açık artık. kışın ufolu açık. doğrusu hiçbiri birbirinden pek farklı değil. 50'lik bira 8-10 TL civarı. sigara serbest akla ilk akla gelenler peyote, sanat, arasta, akdeniz, ritim roof, ve nicesi...

akdeniz iyidir.
kışın açıktır.

ben de akdeniz derim, heyecanlı bi grup üniversiteli gelmediği zamanlarda daha da güzel oluyor hatta.

dizi zaten saçmaladı saçma sapan yerlere gitti.

dizi 2. sezon finalinden beri kurtlar vadisine sarma yolunda emin adımlarla ilerliyor. fan boy/girl'leri dışında izleyicisi zaten yok, bu kafayla onları da kaybederler er ya da geç.

www.imdb.com

şu da remake'i: www.imdb.com

ne okuyucuyu rahatsız eder mi?
o değil de bütün film tanıtımları "filmimiz ... ile başlar" ve "adının ... olduğunu öğrendiğimiz.." diye başlıyor.

çok sikko. yazıları yazan her kimse kitap okumadığı belli oluyor. bence yapacak daha iyi şeyler bulmalı.

ayriyetten yeter artık gına geldi paso yok şu olur mu bu şu olur mu diye üstü kapalı başlıklar açıp blogunu linkliyorsun. biz de olmamış diyoruz.

filmi izlerken rahatsız olmayacaksa okumaktan da rahatsız olmayacaktır. ama gene de +18 uyarısı vermek iyi olabilir.

ayrıca önceki duyurularında da belirttiğim gibi bir filmi bu kadar detaylı özetlemeye gerek yok. filmi izleyeceksem zaten özetini (ki özet bile değil, her sahneyi anlatıyosun) okumam. filmi izlediysem de zaten ne olduğunu biliyorum, niye bi de özetini okuyayım. başka bir duyurunda güzel bi cevap vardı. anahtar kelimelerle arama yapıp "ismi hatırlanamayan filmler" olarak yeni bir format verebilirisn.

sanırım bayram tatili nedeni ile yoğunluktan diye düşünüyorum. bende de bok gibi. bütün bayramda toplasan 5 video ancak izledim.

Youtube de bir sorun yok. dediğin olay herkeste oluyor. youtube video izlemede yeni bir anlayışa gitti. bu sistemde videolar izledikçe dolacak. artık eskisi gibi videoyu durdurduğumuzda sonuna kadar dolmayacak. sen videoyu izledikçe ve senin video yüklemesi ilerleyecek.

bu bir sorun değil, youtube'nin geçtiği yeni bir anlayış. niye yapmışlar bende anlamadım. çünkü ara esnalarda videolar çok donuyor.

yok yok o değil bende olan.

cevap sana değil zaten rebio'ya. ona olan da muhtemelen bu, söylediği şeylerle youtube'un bir süredir olan video yükleme sistemi uyuşuyor. bana olmadı şu ana kadar takılma, ama evet bayramdan beri sağda solda youtube takılmalar yapıyor, muhtemelen herkesler video izlemeye çalışıyor, memleketim servis sunucusu da sıçıyordur.

20 MBit bağlantı ile bile takılıyor bende. Evet video dolma sistemi değişti youtube'da ama bir yerde takılıyor mesela, sabaha kadar müdahele etme orda kalır. üstelik 360p'de bile böyle oluyor.

chrome.google.com
bendeki takılma-donma sorununu çözdü

(bkz: no country for old men)

six feet under dizisinden billy chenowith ve margaret chenowith müthiş arıza karakterler. billy tehlikeli bi arızayken, margaret eğlenceli.

şunu söylemeyi unuttum biraz daha kötülük yapan, psikopat karakterler. misal girl interrupted/angelina jolie

arıza psikopatların en babası her zaman için hannibal lecter :)

arızadan kastın ne şekilde bir arıza, psikopat mı, takıntılı mı, şımarık mı anlamadım ama hepsinden biraz kattım.

the mentalist, breaking bad, monk, ace ventura, mr brooks, hangover, batman the dark knight, sherlock, it crowd

edit: psikopat olarak breaking bad, mr brooks, batman, sherlock

Sherlock 2x01 kesinlikle.

psikopat sanırım en doğrusu, evet

Dr Gregory House M.D.

(bkz: trainspotting)

ücüncü sezonda diziye dahil olan gyp rosetti (boardwalk empire)

gündüz güneşi - bel de joure gibi bi şeydi fransızcası.

böyle bir liste yapmışlar senin için
www.timeout.com

shining geldi aklıma şimdi bir de.

abi ne yaptın ya..

(bkz: The Dark Knight)

varsa daha iyi arza karakter çıksın koysun masaya

Kubrick filmerindeki psikopatlar var. ufak bir yazi yazmistim onlarla ilgili hatta ödev olarak.

shining, full metal jacket veya otomatik portakal'a bakabilirsin.

Blue Velvet, Wild At HEart, Lost Highway, Twin Peaks Fire Walk With Me, Mulholland Drive...

we need to talk about kevin.

eleman sağlam arızaydı, resmen insanlardan soğuttu.

orada burada şurada nerede
doğru yazım şekli bunlar ama zaman içinde diğerleri de doğru kabul edildiyse bilemem.

"orda, burda, şurda, nerde", bunlar yanlıştır. Dolayısıyla, "orada, burada, şurada, nerede" doğrudur.

Açıklaması için,
www.tdk.gov.tr
3.maddeye bakarsanız, sorunuzun cevabını göreceksiniz.

Hepsi doğru. Bunlar istisna, tdknın o maddesinden bağımsız.

@no way
bilmeden sallamamak lazım. öyle bir istisna yok. tdk'nın o maddesi dediğin şeyi okusan bunların istisna olmadığını göreceksin zaten.

diksiyon bazında ekleme yapayım: nerede diye yazılır nerde* diye okunur, geleceğim yazılıp gelecem, gelcem diye okunur.

"3. İçeri, dışarı, ileri, şura, bura, ora, yukarı, aşağı gibi sözler ek aldıklarında sonlarında bulunan ünlüler düşmez: içerde değil içeride, dışardan değil dışarıdan, ilerde değil ileride, şurda değil şurada, burda değil burada, orda değil orada, yukarda değil yukarıda, aşağda değil aşağıda vb."

yaş-kilo-cinsiyet-boy?

ekledim madyb

spor salonu daha mantıklı, ama hocanın bilgili ve ilgili olması lazım. 21-22 kilo fazlan var, yağ-kas oranı vb. ölçen bi salon değilse gitme hiç bence. her şeyden önce sana en haftada 4 gün 60 dakika kardiyo lazım. 7 günün iki veya üçünde de fitness. tabii ölçümlerin yapıldığında sonuçlar farklı çıkabilir.

şimdi üstad kardiyo derken o ne oluyor üstad ?
yaş kas ölçümü dedin ama ilk gittiğimiz yerde o yoktu. ya da vardı da ben görmedim. onu dışarda ölçtürmek mümkün mü ? fitness derken ne yapacam ? ağırlık indirip kaldırırken yağ yakalım derken kas yapmayalım ?

doktor biraz sacmalamis.

kilo vermek istiyorsan yapacagin sey su:
normalde harcadigin gunluk kaloriyi hesapla. www.freedieting.com
senin verdigin verilere gore hic egzersiz yapmazsan gunluk harcadigin kalori 2500 yaklasik. bunun uzerine sporla harcayacagin kaloriyi eklediginde toplam harcadigin kaloriyi buluyorsun. bu rakamdan 500 kaloriyi cikar. kilo vermek icin harcaman gereken rakam bu. bu rakamin %40 ini protein %30 unu kaliteli karbonhidrat %30 unu zeytinyagi veya balik yagi gibi faydali yaglardan al.
spor salonunun sana verecegi muhtemelen buna benzer bisiy olacaktir diye tahmin ediyorum. yani protein agirlikli saglikli bir diyet + spor dogru formul.

inşallah yapacam bunların hepsini, verecem kiloları.
ideal kilo aralığım nedir sizce ?

bir de şimdi ben spor yapacam ya uzun bir müddet bırakmak icap ederse vücut çöker mi ? emekler boşa gider mi ?

hic bir emek bosa gitmez :)

madem gidceksin macaristan bulgaristana falan gitme

yani türkiye'den kaçıp beter ülkeye gidip, 2. veyahut 3. sınıf insan muamelesi göreceğin, iletişim kuramayacağın bir ülkeye gidince hayat çok mu güzel olacak?

nereye gidebilirim ki başka. buraların kabul etmesi bile zorken fransa'ya nasıl gideyim. İngilizcem var okul da yüzde elli ingilizce. temel ihtiyaçları anlatsam kafi...
Makedonya, ukrayna, azerbaycan falan da olur aslında.

www.ua.gov.tr

kanada, avustralya ve yeni zelanda'dan sasma.

reloaded mı?

blackbox'ı bilmiyorum, reloaded'da crack yapılan klasörde fifaconfig'le açmanız lazım. indirdiğiniz/ kurduğunuz oyunların readme'sini okuyun bi bakalım, yazıyordur orada.

reloaded evet !!

Olmaz olurmu. Bildigin kazma adam yahu.

kazma mı? yahu adam senelerdir hem ulusal takımın hem Fenerbahçe'nin kalesini koruyor. hiçbir teknik adam fark etmedi değil mi henüz adamın kazmalığını.

2 milli maçtır gördüğümüz üzere bu adam fenerdeki gibi oynayamıyor milli maçlarda geçen maç da onun hatalı çıkışı yüzünden yemiştik golü hatırlarsanız.

stoperlerle arasında iletişimsizlik var yediğimiz gol ömerle volkanın birlikte imza attığı halı saha maçlarında bile yenmeyen skandal bi gol.

volkan bi tek gs derbilerinde coşuyo. başka bi numarasını görmedim

volkan gerçekten kazma, hiçbir zaman iyi bir kaleci olamadı bu hataları çok sık yapıyor... Bakınız milli takımın son 2 maçı

kazma ne yazık ki. istediği kadar korusun hayrettin de milli kale ve galatasaray kalesini korudu, ama kazmaydı. volkan'ın oynatılmasının ana sebebi istanbul takımı oyuncusu olması ve istanbul'daki en iyi kaleci olması, ikinci sebebi de üst düzey çok maç oynamış olmasından heyecan yapmıyor oluşu. fenerbahçe'de gene iyi oynuyor genele vurduğunda, ama milli takımda hep bir mevzusu var bu adamın ne yazık ki.

beşiktaşlılar ile galatasaraylılar kendisine bok atmak için bahane arıyor. başka da bir şey değil.

hatalı ama boku çıkartılırcasına da haksızlık ediliyor adama. bütün sorumluluk volkan'a bindirilmeye çalışılıyor. itiraz ettiğim bu.

volkan'ın annesi diye başlık açan orospu çocukları yav he he dese ne olur demese ne olur. asıl bunlara yav he he dyeceksin.

yav he he baldur he.

yahu fenerbahçe maçlarını izlemeyen adamlar allah aşkına volkan hakkında atıp tutmasın.kaleciler hakkında 1-2 maç izlenip yorum yapılmaz.dünyada her kalecinin böyle saçma sapan yedikleri goller oluyor.bu 2 maçı saymazsak,volkan son sezonlardaki performansıyla avrupanın üst düzey takımlarında rahat oynar.en iyi türk kaleci olduğunu tartışmam bile.

her kaleci hata yapar, ama volkan o her kalecinin yaptığı hatalardan geçen sezon hariç her sezon o kadar çok yapıyor ki saymakla bitiremedim. benim takip etmediğim kaleci yok bir kaleci olarak. asıl sorun volkan epi topu 1 sezon üst düzey top oynadı diye onu dünyanın en iyi kalecileri arasında görmek. gökhan gönül de dünyanın en iyi 3. sağ beki, lugano dünyanın en iyi 5 stoperi arasına rahatça girer vb. vs. kafalarını bırakmak lazım.

volkan geçen sezon efsane bir performans gösterdi, ama bu adam milli maçlarda hiçbir zaman iyi olmadı, en iyi milli performansı 1-0 yenildiğimz yunanistan maçındadır, onda da her kurtardığı topta hakem sonradan ofsayt saydı, en sonunda biri kaleye girdi ona da hakem ofsayt vermedi. hiç aklımdan çıkmıyor volkan o gün 10 küsür net top çıkartmıştı, ama hep ardından ofsayt çalınmıştı, tek tutamadığı topsa gol olmuştu.

1-2 maçla asıp kesme yok, aksine sık sık böyle sıçışlar yaptığı için artık gına geldi, fenerbahçe'nin kalesinde oynasın sorun yok, ama milli kalede iyi oynayamıyor bu adam. fenerbahçe'ye puan kazandırırken bizden her daim puan alıyor. motivasyon eksikliği filan yaşıyor herhalde anlamıyorum ki.

aksiyonlu/kurgulu kitaplar oku. mesela en son danilov beşlemesinin 3 kitabını okudum çerezlik kitap diye. sonra tekrar kazanırsın.

dostoyevski'nin bir sözünü hatırlatayım, "soylu okuyucu başladığı kitabı bitiren okuyucudur." ( valla vardı böyle bir sözü, kaynak gösteremeyeceğim şimdi.)
bence kitap okuma alışkanlığına dönmek için roman çok önemli o yüzden,
philippe djian , betty blue
frank herbert dune (fena değildi ama beklediğim kadar güzel de değildi, insanlar çok seviyor ama, demek ki güzel)
roman hariç ne bileyim, mesela
hemen her şeyin kısa tarihi var, popüler bilim kitabı, eğlenceli bir kitap...
bu saatte aklıma bir şey gelmiyor, tabii okumadığın kaldıysa dostoyevski balzac o bu şu klasiklerden hepsi okunur, neden olmasın...

futbol seviyorsan I am zlatan'ı okuyabilirsin, süper bir kitap değil, ama başarılı bir futbolcunun varoşlardan gelen hayatı ve futbolun arka plandaki bilmediğimiz şeylerini taraflı da olsa anlatması, bunu duymak-okumak güzel bir his.

hacı aynı durumdayım. tolkien çarptı. yüzük kardeşliğini okumam 3 yıl sürdü.
kısa kitaplarla tedaviye başlama önerisi sunuyorum. bitirdiğini görüp özgüvenini yerine getiriyor. hem de olayın içine giriyorsun hemen.

franz kafka - dönüşüm

("bunun öncesinde dostoyevski'den yeraltindan notları okursanız iyi olur" demişlerdi. o da kısa bi kitap.)

LOTR 3,5saat uncut

magnolia.

Ben-Hur, temizinden 212 dakika. 3.5 saat mi eder, he ondan.
Çoksa C'era Una Volta Il West, 165 dakika. Claudia Cardinale var, gözlere bayram gibin.

mayıs sıkıntısı

3 idiots yaklaşık 3 saat

It's a Wonderful Life. İyi ve uzundur.

modern times forever. 240 saat.

lawrence of arabia 4 saate yakın sanırım.

gone with the wind

Schindler's List = 195 dk

Bir De Niro klasiği tabiki
Once Upon a Time in America(1984) 229 min

hayat adil değil ki.

ben fangorn'a ve diğer ent'lere üzülüyorum çok çok.

ne hüzünlü öyküleri var.

ne enthanımlar ne entçikler.

eowyn'i götürdü yeter ona :). koskoca imrahil var onu nasıl koymazlar filme. ona yanarım.

ben filmleri izlemedim :) (evet, gurur duyuyorum bununla)

Tom Bombadil yokmuş hacı, Yüce Glorfindel yerine Arven Hanım kaçırıyormuş Frodo'yu.. peeh.

dur aklıma takılan bir şey var, sorayım.

şimdi Tom Bombadil yoksa Höyükler'de sting'i (ve diğerlerini) kim veriyor tayfaya?

höyükler de yok filmde.
faramir evet ya,benim de içim gidiyor.

bi kitabı kaç kere okuyosun ki
fakir misin yeni kitap mı alamıyosun
benim başlayıp beğenmeyip yarıda bıraktığım kitaplar var onları göndereyim istersen sana
aynı şeyi okuyup okuyup ağlayıp helak olma

yazık tabi de, aragorn'a daha yazık değil mi?
sonuçta bir yerde faramir ego'larına yeniliyo. aragorn'la kıyaslanabilir mi?

Asıl golluma yazık ya,

bence de yazık. kuzeyden gelen perişan bir kolcuyu varisi olduğu gondor tahtına otururken görmek üzücü olsa gerek. Neyse ki kitabın sonunda ona hakkı iade edilmiş, adının başına "Ithilien Prensi" ünvanı konuşmuş.

daglien, faramirle boromiri karıştırdın bence.

hobbitlere kılıçları aragorn veriyor.

yazık gibi, ama değil de. kitapta gandalf faramir'den insan ırkının yaşayan en bilge insan olarak bahsediyor. zaten kitabı okuyan herkes de faramir'in bilgeliğini ve çoğu karakterden nasıl da sıyrıldığını görüyor. nihayetinde kimse "boromir'in bi kardeşi vardı ya, neydi adı?" diye değil faramir diye adıyla hatırlıyor karakteri.

bir şeyi okuyup, okumamak- izleyip, izlememekle gurur duymanın çok bir alakası yok dost, filmleri izlesen en azından savaş sahneleri ve bazı sahneler, yaratılan dünya çok kuvvetli ve kitaplarda aktarıldığı gibi. bunların görsel olarak düzenlenmiş olması bile heyecan verici, keza karakterler de çok iyiler rollerinde.

filmde çok ezik bir karakter faramir, o can sıkıcı biraz, halbuki benim yüzüklerin efendisi üçlemesinde en sevdiğim iki karakterden biri ki öteki samwise gamgee.

Ben yüzüklerin efendisini en az beş kez okumuşumdur. Filmlerden önce okudum, biraz da hastalık çekiyordum o ara, bu kitaplar iyi gelmişti. şimdi de "filmleri televizyonda gösterip durmasalar biraz unutsam da şu kitapları tekrr okusam" diye düşünüyorum.

Faramir'e ben de üzülürüm ama sonuçta Eowyn ile evlendi, prens oldu.
Yine de babasının onu bu kadar küçüsemesi çok kötü bir şey. En çok bu yüzden acıyorum. Bazı babalar öyle sanırım, ne yapsa onaylamaz çocuğunu.

@madyb yaratılan dünya filmlerde değil Tolkien'in anlatımı ile bizim zihnimizde yaratıldı.

gurur duymak ise filmlerdeki karakterler ve yerler değil, kendi imgelemimdeki yerler ve karakterler var hala. (her ne kadar sağda solda karşıma çıkan aptal paylaşımlar yüzünden kirlenmiş olsalar da)

faramir yiğit bir prens olarak yaşadı, daha fazlası da olamazdı o evrende. kral olamazdı ya.

cevab veremedi, ne saçmaladığını anlamadım, fakat dediğimi bana cevap vermek için okuma, ne demişim kafamızda yarattığımız dünyayı görsel olarak görmek güzel bir his. sağda solda çıkan paylaşım da bi şeyi kirletmez, ve bi şeyi izlememek, okumamak vesaire gurur duyulacak ya da duyulmayacak bir eylem değildir, geç bu gençlik fazlarını :).

@madyb biraz büyüyünce anlarsın ne "saçmaladığımı" hatta belki insanlarla nasıl konuşulacağını da öğrenirsin. kim bilir şirinleri ya da teletubbileri de görmen olasıdır.

çocukluk yapan sensin, eyvallah, iyi muhabbetler.

Ben Boromir'e ağlamıştım. Ona yakılan ağıt falan... Dağ gibi herifti.