benim adresimde bulunduğum ilçe (bildiğimiz merkez yazmıyor) yazmadığı için ben apple destekle yaptım alışverişimi, o kadar bilgi doldurdum en son sadece kredi kartı geçiyor dediler. benim kredi kartım yoktu, kardeşiminkini aldım öyle yaptım. güvenlik nedeniyle sadece kredi kartı geçiyormuş, ben çok saçma buldum. benim gibi kredi kartı kullanmayan bir sürü insan var.

Sanal kredi kartı oluşturup onunla alın?

Acrupa yakasında bulamazsanız ümraniye nato yolu’nda istediğinizi yapacak mobilyacılar bulunuyor.

instagram.com

soyle biyer var belki ilgini ceker

Şuranın fiyatları fena değil:
www.instagram.com

Çağlayan'da kağıthane caddesine bak, benzer hazır bir ürün bile bulabilirsin. Sanki ofis mobilyacılarında olur gibi, dosya dolabı gibi birşey.

ankarada lüks bir semtte bulunan carrefourlarda var sadece. istanbulda da vardır mutlak.

carrefoursa gurme +1

arada giderim hiç görmedim gurmede, şimdi de sitesine baktım gözükmüyor öyle bir ürün :(

Unilever Ben & Jerry's'i yaklaşık 3 yıldır Türkiye'ye getirmiyor, onun dışında getirebilecek bir yetkili taraf da yok zaten.

Turkiye piyasasindan cekileli bayagi oldu.

soğan, biber, sulu olsun dersen domates ile rengi değişene kadar kızart.

Domates yok ama salça iş görür mü?

Zeytinyağında suyunu salıp çekene kadar pişirin. Üstüne yarım su bardağı sıcak su ve biberleri ekleyin. 5-6 dakika sonra domatesi ekleyin. Seviyorsanız tuzla birlikte kırmızı pul biber. Suyunu istediğiniz gibi ayarlayın, ona göre ateşten alın. En son ateşten almadan önce tuz atın.

Salçayı sulandırıp kullanabilirsiniz.

makarna yerine pilav olsa daha güzel olur. tereyağ kullanırdım ben.

ayçiçek kullanma zeytinyağı koy daha sonra tereyağ eklersin az birazda sirke at.

Sıkça eve sipariş verdiğim bir yer. Tam burrito değilse de gayet lezzetli.

hangisi? burrito shop mu?

buritto

Google Maps'ten "iphone6 ekran değişimi" yazın çıkan yerlerei arayıp fiyat alın bence.
Ben ekim ayında 120 tl'ye yaptırmıstım iphone6s'i

250’ye yaptırdım geçen hafta Ankara’da, max bu kadardır herhalde genellikle 150-200 bandında.

150-200 arası.
bir kaç ay önce 170'e değştirdim.

ben geçen sene bu aylarda izmir'de 100 vermiştim. hiç sıkıntı yaşamadım.

Caddebostan'da Black Apple var. Fiyatları çok uygun ve çok iyi iş çıkarıyorlar. Google'dan yazın çıkar.

Demin gittigidiyordan parça fiyatlarına baktım da sadece panel fiyatı neredeyse 200 liradan başlıyor. Daha ucuza yapacaklarını sanmam, he çok önceden almıştır onun fiyatından hesaplıyordur bilemem ama öbür türlü çok çok dandik ekran takma riski var. Bir arkadaşım yaptırdı hayaletlenme oluyordu ekranda.

çengelköyde 160'a değiştirdim

ağbicim hangi disko pardon? yani kurumsal spotify?

yok öyle bir şey.

Bireysel hesap gibi kurumlar da hesap açıyor. Misal: open.spotify.com

spotify'in kardeş şirketine başvurman gerekiyor,

www.soundtrackyourbrand.com

şurda referans verilmiş,

"If you want to stream music in a commercial environment, check out our friends at Soundtrack Your Brand."

support.spotify.com

En zahmetsizi netflix

Parasını verirseniz Prime Video da var Netflix gibi.

Bir ara ororo tv vardı. Fiyatları da çok uygundu.

Ayrıca Bs.Player programı otomatik olarak İngilizce altyazısını buluyor ve iki altyazıyı birden destekliyor.

Filmi / diziyi açtığınızda hem İngilizcesini hem de Türkçesini buluyor ve butona bastığınızda iniyor.

Altta İngilizce, üste Türkçe.

Bsplayer iyi fikir

Popcorn-time.sh yi indirirseniz pc’ye filmleri dizileri istediğiniz altyazı seçeneğiyle izleyebilirsiniz. Özellikle tam adını yazdım bu isme sahip olanı indirin bir kaç alternatifi var onlar çok iyi değil.
Paralı seçenek olarak netflix de iyi bir seçenek

Bana göre etmez çünkü bu tip ceketleri sevmiyorum + yeşil. Ama 600 den düşmüştür bence çünkü Mango'nun tarz ürünleri pahalı.

Başkasına göre 300 edebilir, genel olarak Mango ürünleri pahalı.

fiyat konusunda bişey diyemeyeceğim ama şahsen polyesterden mamul edilen şeyler almıyorum.

Kesinlikle etmez, çok benzerini geçen gün pull & bear'da gördüm, 160'dı sanırım

Ceket güzel ama ben 300 lira vermezdim. Etmez bence.

Güzel ben beğendim. bu yeşili kadında da erkekte de seviyorum. bi benzerinin kadın versiyonunu zaranın çocuk reyonundan 180 tl'ye aldım. çok beğendin ise 300 tl verebilirsin.

Güzel ama 300 etmez

Sen başvuruyorsun, kriterleri yerine getirmişsin veriyor.

Belirli bir sayının üzerinde takipçiniz olduğunda kimlik bilgilerinizle başvuru yapıyorsunuz.
help.instagram.com

Cambridge Dictionary'nin şu açıklaması işinizi görebilir sanırım:
We use may in formal writing, especially academic English, to describe things which the speaker thinks are generally true or possible. In this case, it is a more formal equivalent of can.

"A typical farmer’s cottage may be seen in the Ulster Folk Museum."

may: -ebilmek olarak düşünürsen anlamlı gelecektir.

Bir kez ölen bir daha asla ölemez.

may'in bu cümle içerisinde "ölü olan asla ölemez" anlamında daha kesin bir yargı var.

aynı şekilde dizide "long may she/he reign" dediklerinde de mesela daha çok umut, istek belirtiyorlar. uzun süreli olsun hükmü şeklinde.

o yüzden farklı anlamları var.

"ölü olan asla ölemez" anlamına geliyor zaten. May her zaman ihtimal anlamı taşımaz. Özellikle olumsuzken çoğu zaman emir/kesinlik belirtir.

Örneğin; "You may not do that" derse birisi, "Yapamazsın" diye emir vermiş olur. Burada da "may never die" asla ölemez, ölmesi mümkün değildir anlamında.

hamama git. hamamdayken kahve ile peeling yap. ya da duştan sonra...

denedim etki etmiyor.

Silk peel gibi cilt yüzeyini temizleyen, ölü deriyi alan yöntemler var. Ama bunlar ucuz yöntemler değil, dermatologun yapması gerekiyor. Bir kaç seansta kurtulabilirsiniz.

Cilt bakımı yaptıran ilk erkek olmayacağınız için utanacak bir şey yok, insanın kendisiyle ilgilenmesi güzel bir şey. Benim babam çevremde tanıdığım ilk manikür yaptıran erkekti, hala da elleri çok güzel ve bakımlı görünür. O yüzden rahat olun. :)

düzenli olarak yaptırmak mı gerekecek? deriyi soydurmak sıkıntılı değil mi? geçiyor mu siyah noktalar? sivilce vs. hiçbir şey yok. bir de söylerken iğreniyorum ama bence dıştan gelen bir şey değil. sivilce hiç yok ama kulak bölgesinde bile siyah nokta var az da olsa. roaccutane çok mantıklı gelmişti bana.

şu kızın sivilceleri var ama t bölgesi ve burnu falan kaymak gibi. hiçbir şey kalmamış. böyle olması için ne yapmak lazım? sivilce olmadığı için roaccutane vermezler sanırım.

www.instagram.com

Roaccutane çok fazla yan etkisi olan ve mecbur kalmadıkça kullanılmayacak bir ilaç.

Silk peel ben yaptırdım bir kaç kez, 3'üncü seanstan sonra gözeneklerim küçüldü, siyah nokta da olmamaya başladı. Kaç seansta ne olacağını dermatologun söylemesi gerek. Herkesin cildi farklıdır sonuçta. Cildi soymak derken komple yüzünüzü çıkarmıyorlar tabi ki... En üst katmanı alıyor, güneş yanığı soyulması gibi. Ardından da serum, krem, vitamin vs bir şeyler sürüyorlar.

Bu arada benim söylediğimin dışında benzer yöntemler var. Araştırın derim.

bunu belirli periyotlarla yaptırmak gerekiyor mu? roaccutane kullananlar tekrar çıkmıyor diyor ciddi bir kısmı. fotoğraftaki kızın cildi gibi olur mu? burun bölgesi özellikle.

bence zor değil. olmayan birçok insan var. ve kullananlara sordum daha önce olup da şimdi geçmiş olan da çok kişi var.

Ben de siyah nokta için Roaccutane kullanmayın demeye geldim. Yaklaşık 5 sene evvel sivilcelerim için başladığım tedaviyi tamamladım, yüzdeki bütün yağlar ve siyah noktalar terk-i diyar eyledi o zaman ama şu anda aynen geri geldiler :( Tabii cildime hiç bakmamamın da etkisi var. Siz bir dermatologa gidin, utanmaya gerek yok, o ne yapılması gerektiğine karar verir.

İçinde şeker olan hiçbir şey yardımcı olamaz. Kilo vermek isteyenler kahvaltılık gevreklerden uzak durmalı.

That sugar izle ne yenir ne yenmez anlarsın.

şeker olan bir şey kilo verdirmez

Müsliler genel olarak daha iyi. Eğer zamanınız oluyorsa normal kahvaltı hazırlamanız tabi ki daha iyi.

bir aralar yulaf ezmesini süt ile karıştırıp mikrodalgada 1 dakika ısıtıyordum. biraz soğuyana kadar bekleyince de yulafları iyice yumuşuyordu. sonra içine kafama göre az miktarda kuru üzüm, fındık vs. koyuyordum. bunu yediğim sürece kilo kaybı yaşamadım. artış da olmadı ama.

3 haftadır sabahları 2 haşlanmış yumurta (üzerine karabiber ve tuz ekiyorum) ve bazen buna ek olarak çeyrek portakal veya canımın istediği kadar salatalık ve domates yiyorum. öğlenleri elma ve/veya muz veya bol salata yiyorum. akşamları yine salata (ama lor peyniri karıştırılmış) ve yanında ya tavuk/et yada o gün evde ne piştiyse ondan az yiyorum. ama salata ve lordan dolayı zaten hem doyuyorum hem çabuk acıkmıyorum.

buraya kadar güzel ama ondan sonra saat 10 gibi acıkan bünye beni insanlıktan çıkarıyor. mutfağa gidip elime ne gelirse abartmadan yiyorum. bu bazen çikolata oluyor, bazen birkaç tane kuru pasta bazen kadayıf tatlısı vs. hatta dün tavuklu pilav, 6-7 dilim baklava ve altı şerbetli kek üstü muhallebi olan tatlıdan yedim. neyse, bu hayvanlığa rağmen 3 haftada 3.5 kilo verdim.

yalnız bazen hergün bazen de 2-3 günde bir şınav çekiyorum 3x10 veya çekebildiğim kadar 2 set halinde

uzun bir aradan sonra ciddi ciddi kilo verebilmiş birisi olarak bütün işlenmiş gıdalardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Bunu yiyeceğinize yumurtalı salatalıklı domatesli kahvaltı yapın daha iyi emin olun ki.

Nesfit ten uzak durun.

Illa arada atistirmalik bir sey isterseniz “züber” diye bir sey var, bisuru de cesidi var. seker katkisiz, hurmali filan. Onu yiyebilirsiniz bence.

Şurada harika bir yazı var, okumanızı tavsiye ederim: www.1843magazine.com

Özetle kalori hesabı yaptıran her şeyi ve ambalajlı gıdaları bırakın, kendi yaptığınız taze şeyleri tüketin diyor. İnsanlar için ancak böyle kilo vermenin sağlıklı olabileceğini söylüyor.

Bir sey yiyerek kilo verilmiyor. Hicbir seyi yemeniz kilo verdirmez. Kilo vermenizi saglayacak seyler yemeyeceginiz seyler, dolayisiyla ne yemeyeceginize odaklanin. Az yemek gercekten kilo verdiriyor gulecek olsaniz da. Onu mu yiyeyim bunu mu yiyeyimden ziyade az yemeniz mesele. Çikolata kek yiyerek dahi kilo verebilirsiniz.

birisi ikinci numara olarak senin numaranı da vermiş olabilir. ben de babamınkini vermiştim fatura mesajları ona geliyordu.

Turk Telekom galiba, şikayetvar'da şikayetler var bununla ilgili.

Nedenini bilince etmiyor.

Mac kullanıyorum, eklentiyi sürükleyip bırakabiliyorum?
(Mojave + Office 365)

Ben de mac kullanıyorum, Mac'in kendi mail app'inde bunu yapabiliyorum.

i'm going to have my wisdom teeth extracted on thursday, so i had to put off the class. i just thought it will better if i let you know.

edit: negatif/pozitif erteleme nedir, ya da buradaki nasıl pozitif bilemedim de ldoce'den put off tanımına baktım tekrar: to delay doing something or to arrange to do something at a later time or date, especially because there is a problem or you do not want to do it now.

ikinci edit: sadece savsaklamak da değilmiş halbuki ldoce'ye göre. hatta şimdi cambridge'e baktım bir kaynak daha olsun diye. evet, onda da gerekçelendirilmiş ertelemeler söz konusu bazı örneklerde. would önerisi de thought yüzünden geldi galiba. burada bir "informal" kullanım tercih ettim diyelim (google search: "i thought it's better"). yoksa "will" ve "let" arasında yaşanan conditional kısmında bir zaman uyumsuzluğu mevcut değil. bu şekilde de kullanabilirsiniz. düzeltme önerilen her iki konu da karşıdaki insanın sizi üzerinde "ingilizce bilmeyenler" yazılı bir çuvala koyup duvarlara vurmasını sağlayacak bir durum oluşturmayacak.

Put off denmez. Put off negatif anlamda bir erteleme eylemi. Postpone denir.

Bu şekilde yazacaksanız will yerine would yazın ikinci cümlede.

@sanat guresi negatiften kasıt savsaklamak gibi bir şey. Öyle bir erteleme yani

sana da haber vereyim dedim için kısaca "I just wanted to let you know" yazılabilir, daha informal ve doğal geliyor kulağa.

put off ise bir şeyi yapmak istemediğiniz için yapmayı ertelediğiniz anlamına geliyor. dolayısıyla postpone kullanmak daha uygun.

Resmi distribütör Apple Türkiye zaten, aynı şey.

usb a girişi, sd kart girişi falan yok yeni nesil macbooklarda söyleyeyim. Sonradan şoka girme. Klavyeleri de sıkıntılı. 30 yıl Windows kullanan biri için de MacOS'a alışması zor. Windows 10 bir ultrabook tavsiye ederim.

tesekkurler yogun olarak docker ve kubernetes calistigim icin aslinda windowsu terk ediyorum. ubuntu falan da pek son kullanici dostu degil. yoksa emektardan memnundum:) usb girisi hic mi yok?baska neler var bilmem gereken?

usb girişi hiç yok :) sadece 4 tane type c girişi bir de kulaklık girişi var.

USB girişi yok ama USB-C adaptörü var, sorun olmuyor.
3 yıldır kullanıyorum yeni nesil olanı. Klavyesi dahil herhangi bir sorun yaşamıyorum.
10 yıllık MacBook kullanıcısıyım, Windows ile harcanan yıllarıma üzülüyorum :). MacOS güzeldir, alışırsınız.

esasen istedikleri şey aslında çok hareketin olduğu hesaplar. yani bir anda hop 10k paranın konulduğu hesaptan ziyade sürekli girdi çıktı olması önem arz ediyor. totalde iki hesapta da istenilen düzeyde de para varsa zaten sorun olmayacaktır

Yatırım hesaplarını ek belge olarak kabul ediyorlar (tapu gibi), içinde gerçekten hesap hareketi olan bir hesabın dökümünü vermeniz gerekiyor.

İkisini de al garanti olsun. Eksik olmasından iyidir.

Ben ikisini de koymuştum.

ikisini de koyun mutlaka.

Çok fazla hareket varsa filtreleyebilirsiniz, misal 100TL ve üzeri hareketler gibi. Ben max. 2 sayfa olacak şekilde verdim hep hiç sorun olmadı.

Hayir. Yabanci dilde kitap okurken durup durup sozluge bakmak onerilmez, bilmedigin kelime ve kaliplari kitapta anladigin sablondan cikartman beklenir. Yani %80 anliyorsan bir kitabi kalan anlamadigin kisimlari anladigin kisimlardan cikarim yaparak anlayip kelimenin tam anlamini tekrar edildikce ogrenmis olursun, en son care sozluge bakmak olmali. Tabi bu teknik kitaplar icin gecerli degil.

bos gezenin bos ustası +1

cümleyi anlamanız tamamıyla imkansızsa veya kelimenin anlamını bildiğiniz halde cümle yine de hiçbir şey ifade etmiyorsa sözlüğe bakın (bazen bazı kelimelerin hiç tahmin etmediğiniz anlamları olabiliyor). Gerekirse kelimeyi işaretleyin, okuma süresi bittiğinde hala kelimelerin anlamını çıkaramadıysanız o zaman bakın.

Yine de olmuyorsa kindle gibi bir uygulama kullanın. kelimenin üzerine tıkladığınızda karşınıza yine Ingilizce olarak anlamını çıkarabiliyor bu uygulamalar. kelimelerin anlamına da türkçe tercümesiyle değil mutlaka Ingilizce bir sözlükten bakın.

Bakma sözlüğe falan, devam et okumaya. Kitapları bitir böyle, anladığın kadarıyla. Bir süre sonra hepsini anlamaya başlayacaksın.

oncelikle ingilizce kitap okuma aliskanligi kazanmak icin konu olarak sizi sarabilecek cok da edebi olmayan romanlar okuyabilirsiniz, havaalani romanlari gibi. surukleyici olacagi icin de surekli eliniz kelime aramak icin sozluge gitmeyecek, zaten bir sure sonra kelimeye bakmadan da cumleyi anlamis olacaksiniz.

Profilaktik migren tedavisinde topamax vs kullanılıyor. Ataklar sıksa profilaktik tedavi denenebilir. Veya transkraniyal direkt akım vs uygulayan hekimleri araştırın isterseniz.

Bende sik sik atak geciriyordum. Hala daha gecirdigim oluyor. Norolog bana 6 ay prozac başlamıştı. Ataklarimin çevresel paikolojik etkenlere dayandigini soylemisti. Inanilmaz hassas bir bunyem var. Haataneye gidip hasta gorup eve bas agrisiyla dönüp 3 gun kalkamadığım oluyor. Belki anneniz de asiri hassastir. Bana ilaci 6 ay sonra biraktirdi. Beni uzen her seyden uzak kalacakmisim da tabii mumkun olmuyor ya da surekli ilac alacaksin dedi. Mumkun mertebe bazI seylerden uzak kaliyorum. Tabi klasik isik, gunes, peynir,cikolata ve daha yazmadigim bir suru sey de tetikliyor. Iyi bir norologa gorunmesini oneririm.

Migren ilaclari nedense cok cabuk bagisiklik olusturuyor. Onceden migrex icip 10 dk sonra kendime gelirdim ama artik fayda etmedigi icin icmiyorum. Galiba ilactan ziyade baska seyler denemek gerekebilir. Migren icin botoksu arastirabilirsiniz.

Bende de zaman zaman ayda 3-4 kez tekrarlayan (bazen bir hafta içinde 2 kez) migren atakları oluyor. atakları dindirmek için doktor migrex verdi ama çok sık kullanmamaya ve ağrı dayanılabilecek şiddetteyse katlanmaya çalışıyorum.

benden daha şiddetli atakları olan bir arkadaşım transkraniyal direkt akım hikayesini denedi ve iyi sonuç elde etti, atak sıklığı ve şiddeti azaldı. ama çok acı verici bir yöntem gibi göründüğü için ben cesaret edemiyorum.

ayda bir şiddetli (yataklara düşürecek cinsten) migren geçiren bir arkadaşım süt ürünleri ve gluten tüketmeyi kestiğinden beri migren geçirmiyor, gün içinde ayakta atlatıyor diyelim, 6-7 ay oldu.

süt ürünü olarak sadece kefir - yoğurt - keçi peyniri tüketiyor. ekmek, un, hamur işi vs yok.

ne kadar alakalı/bilimsel bilmiyorum ama benzer yorumları yapan başka insanlar da duydum/gördüm.

hafif ataklarda nane yağı gibi şeyler koklamak iyi geliyormuş bir de.

O kadar farkli sebebi olabiliyor ki, kadinlar icin hormonlarin da cok etkisi var, ornegin pms donemleri ya da menopozun da pay sahibi oldugu olabiliyor, oralara bir bakilabilir. Yedikleri, ictikleri degismis olabilir, aclik suresi vs degismis olabilir, spor ya da hareketlilik vs

Migren yaş aldıkça sıklığı azalır normalde. Türkiye*ye gelse bi haftada mr dan bt ye çekilir bi karar verilirdi. Tabii ki bu durumda nöroloji ve algoloji bölümlerine gitmeli,

www.eksiduyuru.com

buraya yazdıklarıma bir göz atabilirsiniz. migren bazı yabancı kaynaklarda besin intoleransı olarak geçiyor.

taurina + 1

DELE hazırlık kitapları işinizi görebilir.

Tiempo para ... diye baslayan kitaplar vardi. Sadece bosluk doldurmaca gibiydi.

Instito cervantes kutuphanesinde var. ben oradan alip fotokopicide cogaltmistim :D

barcaa

barselona da güzel madrid de güzel imkanın varsa ikisini de gör ama barselona tabi ki açıkça daha tercih edilesi.

turistik açıdan barcelona tabii ki, bazı bölgeleri mimari pornografi. madrid'de yok öyle yerler. ama barna çok daha pahalı maalesef.

madrid milano brüksel gibi şehirlerde bir şey yok deniyor ancak gitmişken görmek lazım.

Madrid ankara
Barcelona istanbul
Cavap net :)

Barca. Granada’dan sonra da Cordoba ve Sevilla yap vaktin olursa.

barca.

Bir barcelona da benden

Barcelona. Madrid sıkıcı.

Ikisi de cok güzel.
Vaktin varsa ikisini de gör bence.

Madrid'de bir şey yok diyenler nereleri gezip döndüler merak konusu. Vaktiniz varsa ikisini birden mutlaka görün, ikisinde de görülmeye değer sayısız şey var.

barcelona

hele müze gezmek isterseniz kesin madrid.
madrid'de bir şey yok, ankara gibi vs laflara da güldüm.

barcelona kesinlikle çok güzel, madrid kafası da başka. imkan varsa ikisi, yoksa barselona diyorum ben de.

evet sıkıntı olur yüzde 90

VFS'ye mail atıp sordum, Booking.com çıktısında konfirmasyon numarası var, bu yüzden sorun olmaz dediler. (İstanbul'dan bahsediyorum, şehirden şehire değişiyormuş)

Daha önce burada sormuştum ben de. Cevap verenler Booking.com'dan çıktıyla gitmişler ve sorun yaşamamışlar.

Sorun cikarmazlar diyemem kesin olarak. Cem cumhuriyeti beni çok ugrastirmisti vize için. 3 kere farklı zamanlarda arayıp sorular sormuşlardi. Ülkeye döndükten sonra da konsolosluğa çağırdılar. İlgincler.

dsmart internet sürekli kopuyor ve sıkıntı yaşıyorum ben de memnun değilim.

herkese sinirsiz yapinca millet downloada abandi. altyapilari bu yuke hazir olmadigi icin senin benim hizim dustu. bence sikinti bu. rezil turkiye manzaralari iste.

Kablonet sıkıntısız.

Vodafone da sorunsuz.

Ttnet bok gibi. Netflix 360p aciyor aksamlari. (35mbit)

Duzenli uyku. Bir kere universite yillarida sabaha kadar oyun oynayip kahvalti yapip tekrar uyuma duzensizliginden bayilmistim hatta.

(bkz: nane yağı)

geçmiş olsun. seni anlıyorum. sık olmuyor ama oldu mu ağrıdan ağlarım, midem de bulanır aynı zamanda.

sık olmadığı için kendim bir şey yapmadım ama migrenden kurtulan (en azından sıklığını belirgin şekilde azaltan) iki kişiyi anlatayım:

eskiden migrenden çok çeken bir arkadaşım var, ablası nörolog, ablasına botox yaptırdı ve çok işe yaradı. 3-4 sene etkisi devam etti, sonra tekrar yaptırdı yanlış hatırlamıyorsam. annemin de günlerce geçmeyen ölümcül ağrıları olurdu, o da bu arkadaşın ablasının hocasına gitti, düzenli ilaç kullandı (isimlerini hatırlamıyorum), o ilaçlar da ona çok iyi geldi. sadece lodos olduğu zaman ağrısı oluyor şimdi.

Bana migrex birak agri kesmeyi yan etki bile yapmiyor. O kadar notr bir ilac durumuna geldi. Bana en iyi gelen seyler sirasiyla,

1.Sicak dus basimdan asagiya sicak sularin akmas.
2. Limonlu soda ya da bol limonlu cay.
3. Klasik karanlik oda ve uykuya dalmak icin icimden galvar yakar dua etme.

Bunlarin hepsini sirayla yapiyorum. Midem bulaniyorsa motilium aliyorum. Bir de kolonya koklamak da fena gelmiyor. Gözlerime sicak cay pansumani da yaptigim oluyor.

Migren geldi mi gitmiyor evet ama gelmemesi icin dikkat edersen senede 5-6 defa cekersin en fazla.

-Az uyumayacan ama cok da uyumayacan. Herkesin optimali var benimki 6.5 7 saat max 4,5 saat minimum.
-Oyle uzun saatler telefona bilgisayara falan odaklanmayacan.
-Ac kalmayacaksin. Bol su iceceksin.
-Headbang falan yapmayacaksin, oyle sacma sapan takla atmak olsun, ucmak kacmak olsun bunlar dokunuyor bana. Havuza ters atladim birinde kafa donunce butun gun gecmedi namussuz.
-Araba fari. Gece uzun sure arac kullaninca tetikleyebiliyor. Goze direkt yuksek isik girmesi sikinti. Mesela telefonun da hep kisarim ekran isigini.

Tam klube hoşgeldiniz diyecektim ki 5 yıldır muzdaripmişsiniz. Çok geçmişler olsun.

Ben kendimde şunu gözlemledim: ilaçlar haplar kullandikca bağımlılık yapıyor haliyle ilac kullanmayı bıraktim.
Bulabildiğim kesin bir çözüm ne yazık ki yok. Bende de mide bulantılari oluyor hatta çok şiddetli olunca dişlerim dahi sızlıyor.

Karanlık ve sessiz oda en işe yarar çözüm oldu. Öyle lanet bir şey ki basladı mi tüm gün sürüyor ve uyumayana kadar geçmiyor.

Yukarıda yazan arkadaş gibi nane yağı da acılı ataklarin şiddetini azaltıyor ama malesef ince sızı halinde devam ediyor. Yine de çantanizda minik bir şişe olmasında yarar var. Sanırım sinüs bosluklarini aciyor ve biraz da olsa iyi geliyor.

Onun dışında ellerime masaj yapıyorum baş parmak ve isaret parmaginin arasinda avuç içinde bi nokta var oraya basinç uygulayinca azalıyor. Nette bakabilirsiniz.

Bazen yere yatıp ayaklarimi duvara dayıyorum kan dolaşımına iyi geliyor biraz diniyor.
Uyku duzeni de çok önemli fazla uyuyunca sabah uyandigimda mal gibi oluyorum ve korkunç baş ağrısı çekiyorum. Dolayısıyla uyku duzeninize de dikkat edin az da uyumayin çok da.

Tetikleyicilere gelince ben de şunu fark ettim, sigara dumani ve alkol kokusu aninda migrenimi nüksettiriyor. Haliyle bunlarin içildiği ortamlardan uzak duruyorum. Ama ne yazık ki kokuya hassasiyetim var. Dışarı çıkıp gelince saçlarima sigara kokusunun sindiğini alıyorum. O bile başlatabiliyor.

Tekrardan çok geçmiş olsun, kesin bir çözüm bulursanız beni de aydınlatın lütfen.

Tam atak başladığı anda kullanilirsa aninda atagi kesen maxalt diye bir ilac var ama doktor kontrolünde kullanılması gerekir. Bir de kaş botoksu yaptiranlarin migreninin gectigini biliyorum. Normal dogum yapmak da bazi kadinlarin migrenini bitiriyor.

uzun yıllardır migren illetini çeken biri olarak şöyle önerilerde bulunabilirim;

açlık migreni en çok tetikleyen olgulardan birisi. öğün atlanmayacak, her daim çantanızda bir şeyler bulunacak. muz ve çiğ badem en pratik olanları, triptan ve magnezyum içerdiklerinden migren açısından faydalılar aynı zamanda.

çok kuvvetli bir ışık direkt gözüme geldiyse, bazen tek başına bu bile migrenimi harekete geçirebiliyor. bu sebeple pc, laptop, ev içi aydınlatma, cep telefonu hep en kısık ışıkta duracak, flaşlı fotoğraf çektirilmeyecek.

ayrıca bol temiz hava, bol bol su, soda-vişne suyu/limon suyu veya magnezyum tabletleri, şakaklara vicks, yeşil granny smith elma, karanlık oda, uyumaya çalışmak.

çok soğuk veya çok sıcağa maruz kalınmayacak. çok veya az uyunmayacak, uyku rutinine bağlı kalınmaya çalışılacak.

Probiyotik, prebiyotik, fermente beslenme ile migren ve candida ilişkisi, geçirgen mide araştırılacak. Uzun vadede beslenme tarzını değiştirmek çok fayda edecektir. Migren bir çeşit gıda intoleransı olarakta kabul ediliyor yabancı makalelerde falan. ben son 3 yıldır buna uygun besleniyorum, atakların arası ciddi derecede açıldı mesela. düzenli şekilde kefir ve ev yapımı yoğurt tüketiyorum.

ha bir de günlük tutun ağrılarınız sürekli hale gelldiyse. son 3 gün farklı ne yedim, içtim, nasıl uyudum, hava nasıldı v.b. bir kaç ay sonra güzel bir dikkat etmeniz gerekenler listeniz oluyor size özel.

migren dönem dönem yaşa, hormonal durumlara, strese ve yaşam tarzı değişikliklerine bağlı olarak tip değiştirebiliyor, auralı-aurasız-sessiz migren gibi gibi. ben bir süre görme ve işitme kaybı yaşıyordum ama baş ağrısı olmuyordu mesela, bir yıl kadar devam etti bu. sonra anlaşıldı ki 15 kilo verdiğim için hormonlarımda değişiklikler olmuş.

ben özellikle mevsim geçişlerinde yazın kendi kuruttuğum biberiyelerden yaptığım çayı da tüketiyorum, oldukça iyi geliyor.

bu arada ailede şeker varsa migren hastaları arasında şeker hastalığı 3 katı daha fazla görülüyor, bunu da kontrol ettirin bence.

migren ilaçları olan migrex, relpax ve türevleri doktor kontrolü olmadan alınmamalı, buna da lütfen dikkat.

yaşasın migren kardeşliği!

edit: çok uzun süre ekranda çalışacaksam veya sinemaya gittiysem güneş gözlüğü takıyorum. ciddiyim. gülüyor falan insanlar ama umurumda değil :).

@phoebe

Geçen yıl bir tiroid hikayesi yaşadım ve sonrasında 3 hafta süreyle kısıtlı iyot diyeti yaptım. Pek çok gıdayı listemden çıkarmak zorunda kaldım o 3 haftada. bu diyeti takip eden 4 ay hiç migren atağı yaşamadım, normal yeme düzenime dönünce migren yeniden hayatıma girdi. Ama dönem yememem gereken o kadar çok şey vardı ki (ıspanaktan peynire, yumurtadan zeytine kadar) neyin migrene sebep olduğunu çözemedim. şimdi söylediklerini düşününce gıda intoleransı konusu çok mantıklı.

teşekkürler herkese!

@luin, o günlük tutma meselesi özellikle bunun için. mis gibi bir liste oluyor elinizde.

geçmiş olsun, ağrısız günler bizimle olsun, amin.

açlığa, susuzluğa, strese, uykusuzluğa dikkati zaten yazmışlar. ben yakın zamanda şu mucizevi şeyle tanıştım: minik bir ahşap kutu içinde bir şey. bitkisel ürün satan bir yerden almıştım, tesadüfen. şimdi yazmak için baktım, adı mentolbox. rabel kozmetik yazıyor yapan firma ismi olarak. bu kutucuğu açıp, başın yeni ağrımaya başlamışken başının iki yanına, eğer kasılıyorsa boynuna da sürebilirsin. direkt krem gibi değil, ilginç bir şey. damarları genişletiyor, ağrıyı o yüzden engelliyor, demişti satan adam. gerçekten de sürdükten kısa sonra mentolü hissediyorsun. eğer ağrının başında kullanırsan işe yarıyor. sevgilers.

depakin diye bir ilaç var ve benim atak sıklığımı çok ama çok azalttı. doktorunuzla görüşebilirsiniz belki.

Boyle maalesef.
Erinmeden hepsini sikayet edince bir süre sakinleşiyor ama sonra yeni reklamlarla eski hale dönüyor.
İşin komiği, bakmadan şikayet ettiğim bir cok reklam incelenip kurallara aykırı bulunduğu için kaldırılmış jdjfjf umarim instagram reklam işinde ipin ucunun kaçtığını farkeder

ekşi'de yazmış mıydın hatırlayamadım ama buraya yazayım tarihe not düşülsün. Bence bir iki seneye kalmaz instagram pro diye bir versiyon çıkartırlar. paralı, daha fazla özelliği olan ve reklamsız. bu şekilde boku çıktı çünkü cidden

Bir hizmeti bedava alıyorsanız ürün sizsiniz diye bir laf etmişti Eli Pariser adlı ağabey.

Siz de hepimiz gibi reklamverenlere ürünlerini daha hedef kitlesi insanlara gösterilebilsin diye satılan "data"lardan birisiniz, dolayısıyla çok da şaşırmamak lazım bu kadar çok reklama.

Ozark

Sense8

Dark

House of cards

Dogs of Berlin
You

You
How to gey away with murder

stranger things!!!!

Dogs of Berlin
House of Cards

american crime story.

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

Chambao'nun tüm şarkıları

youtu.be

www.youtube.com
BLAXICAN

youtu.be ama ozellikle bu versiyon. bir de yasmin levy'nin bemen hemen tum sarkilari.

Chingon diye bi grup var tüm şarkıları.

youtu.be
dünyadaki en güzel şarkılardan biri bence.

te bu da hakkında azıcık bilgi: eksisozluk.com

Radio Tarifa - sin parablas ispanyolca damarda favorimdir. Gibsy Kings'in greatest hits albumunu severim. Joan manuel serrat-la saeta oneririm. Camaron de la isla abimizi de unutmayalim. Pop olarak reggaeton tarzini da ekleyelim. Bu liste uzar gider.

Ve guzel kalpli kadin cesaria evora.

youtu.be

La Oreja de Van Gogh'un genel olarak tüm şarkıları ama özellikle Verano.

Bebe - Diferentemente Iguales, Respirar

Melendi - Un Violinista en Tu Tejado

El Canto del Loco - Puede ser, Volver a disfrutar, Besos

Dani Martin - Cero

Mana - Rayando el Sol, Ana

Mecano - Hijo de la Luna

Chambao - Te la Creio Tu

www.youtube.com

tr hattini telefonundan cikarmali, ispanyada havaalanina inince 5-10 euro'ya on odemeli 1GB data paketli hat almali. hem ispanya'da hem portekizde kullanmali

İspanya'da Vodafone'un 10 Euro'ya 4GB'lık çok uygun bir paketi var turistler için, pasaportla başvuruyorsunuz, 2 saatte açılıyor. (Kasım 2018'den kalma bilgi)

Turkcell'in hatlarını günlük 20 liraya kullanabiliyorsun sanırım.
Ama ön ödemeli lokal hat almak daha mantıklı totalde 15 gün için.
Portekiz-ispanya ortak çalışan hat varsa muazzam olur.

lycamobile: hat beleş, para yüklüyorsunuz, tr yi aramak el telefonu ise 1p, cep telefonu ise 5p, intetli tarifeleri de var, sitesinden bakarsınız, ingiltere ve italyada vardı, sizin gideceğiniz yerde de vardır muhakkak. Ufak büfe gibi, salaş yerlerde satılır, ya da stant açmış, zenci, hintlinin sattığına şahit olursunuz caddede, istasyonda.

2. Telefon kendi kendine açmaz. Mobil internet ayarlarınızda roaming, dolaşımdayken internet yani başka ülekedeyken internet seçeneği açık olmalı. Bir de bundan önce hattınız Yurtdışında kullanıma açık olmalı.

Çok internet gitmesin diye uygulamalarda arka planda harcanan internet kullanımlarına bakın. Android için konuşuyorum, bunları kısıtlayabiliyorsunuz. Bu demek oluyor ki siz kullanmazken de uygulama arkada çalışır ve internet yer. Mesela whatsapp için açık bırakırsınız bunu, whatsapp içinde ayarlarda resim ve videoyu otomatik indirmeyi kapatın. Dropbox, drive, instagram vs gibi yedekleme ve diğer sosyal ağları kapatabilirsiniz. Senkronizasyonları kapatabilirsiniz önemli olamyanları, hem pc de hem telde kullandığınız bir program varsa ve telefona otomatik indiriyorsa yani.

Otomatik güncellemeleri mobil interner için kapatmalısınız, uygulama vs güncellemeleri.

Cok yeni kullanmaya basladigim icin yeterince kuvvetli bir kanit olmayabilir ama yazayim. Dun hava cok soguktu burda, kar da baslayinca ciktim dolastim bir suru fotograf cektim ve kapanmadi. Ayni soguklarda 6s ile dolasamiyordum mesela, maksimum 20 dakika icinde kapaniyordu.

iphonelarda genel bir sorun. batarya ya öldü ya da ölmek üzere. yazılımsal derler ama yalan.

Apple'ın 6S'leri kapanmasıyla ilgili zamanında yaptığı bir açıklama var, özetle iPhone zaten gerekli koşullar altında donanımı korumak için kapanmak üzere tasarlandı diyor. Ama aynı dönemde belirli bir seri numarasındaki tüm iphone'ların bu sorundan muzdarip olduğunu söyleyip ücretsiz pil değişimi de yapmışlardı. O yüzden hangisi ne kadar doğru bilemiyorum.

"We also want our customers to know that an iPhone is actually designed to shut down automatically under certain conditions, such as extremely cold temperature. To an iPhone user, some of those shutdowns might seem unexpected, but they are designed to protect the device's electronics from low voltage."

6s’te o sorunu yaşadım. 8’de -13’lerde bile sıkıntı olmadı. Sadece çok soğuk bi günde 3d touch titreşimi kayboldu. Kapatıp açınca düzelmişti. O da soğuktan mı oldu emin değilim

koela+1

yasadigim yerde hava sicakligi -40lara kadar dusuyor. iphonelar eger pili saglamsa kapanmaz ama pili artik eskimis ise ki bu genelde 2 seneyi devirdikten sonra oluyor, -10larda bile kapandigini gordum.

akraba ile iş yapılmaz. ya işten çık kendin bak ya da bakıcı tut.

Durum bu anlattığınız çerçeveden ibaretse Allah sabır versin size.

Rahatlığa bak ya..

ekleme. ayrıca bakacak tabii ki ya size destek olmayacak da ne yapacak afedersin çok daha mühim bir işi mi var? Ne var yani oğlunun bir gram kalkınması için gelmiş evinde torununu bakıyorsa, para alması bile ayrı bir komik. (Normalde çalışıyor da çocuğa bakmak için işini bırakıp geldiyse, o durum ayrı tabii. Ama ev hanımı kendi evinde de oturacaktı ise kusura bakmayın da höst yani.)

bakıcı maaşları 1500-2500 arası.

para dışında bir sıkıntınız yoksa bence problem etmeye gerek yok.

sorunuzun cevabı aslında anneye ne kadar verdiğinize göre değişir.

bence haksız olan sensin gibi duruyor.
en azından kafanda kurman gereken şey bir bakıcıya ne kadar vereceksem, kayınvalideye de en az o kadar vermem/harcamam gerektiği üzerinden olmalıdır. eve bakıcı gelse yine onun yediği içtiğini de karşılayacaksınız normalde.

Bunun ötesinde eşiniz ailesine daha fazla destek vermek de isteyebilir. sizi zorlamıyorsa veya sizin ailenize mesafe koyup sadece kendi ailesine destek oluyorsa sorun bu olabilir belki.

Artık çok geç aileyle sorunsuz olarak bu işten sıyrılmak için, mecbur bazı konularda daha toleranslı olacaksın. kreş/anaokul yaşına geldiğinde çocuğu verirsin okula, sen de rahat edersin.

para mevzusu dısında annem bana karşı hep çok iyidir.
böyle anlatınca aklınızda farklı biri belirdi belki ama kendisi eve gelen yardımcı abladan daha çok iş yapar, oğlundan çok benim sevdiğim yemekleri yapmaya çalışır.çocuguma da çok güzel bakıyor.

bakıcıya veremem güvenemem.işten çıksam 2-3 sene körelirim bir daha iş bulamam diye korkuyorum.
maaşımın hemen hemen yarısını harcıyorum öyle diyeyim.
benim zoruma giden tek şey tüm bu yaptıklarıma rağmen 50 liralık şeyi dile getirmesi.

aslında en çok eşime öfkeliyim galiba beni anlamadıgı için.

Haksizsin ama hakliyken haksiz duruma gelmissin. 1.bakacak durumunuz yokken cocuk sahibi olmussunuz. Iki yil para biriktirseydiniz, ucretli bakici tutardiniz.
2. Yukarida denildigi gibi akraba ile hatta en yakin akraba ile ticaret yapmissiniz. 3.Esini bu kadar bile tanimadan evlilige kalkismissin.
4.Aileye onem veren biri isen de 100 - 200 liranin lafi olmaz. Isterse 500 lira istesin aile onemli degil mi?

Haklisin ve bakici tut. Esin de igrenc bir insan bence kendini ezdirme.

çocuğunuzu hiç tanımadığınız birine emanet etmektense bir süre daha idare edin derim ben. sonra zaten anaokulu veya alternatiflerine bakarsınız.

ancak burada sanki kronik bir sorun var. kaynana ve görümce sanki sizi kullanıyor gibi görünüyor. sizin bağımsız bir aile olduğunuzu değil de onların da geçiminin sorumlusu olduğunuzu düşünüyorlar gibi geldi bana. bu durum sıkıntılı. her ne kadar zor olsa da yavaş yavaş sizin sadece eşinizin ve çocuğunuzdan sorumlu olduğunuzu, onların da kendi hayatlarından sorumlu olduklarını hissettirmeye başlamanız, herkes için hayırlı olacaktır diye düşünüyorum. ama bunu asıl yapacak olan eşiniz. eşinizin uygun bir dille annesine bu yaptığının ayıp olduğunu söylemesi lazım. sizin hayattaki en büyük destekçinizin eşiniz olması lazım. umarım bu sorunu eşinizle birlikte atlatırsınız.

Kelimesi kelimesine @alex_pearson +1.

Benim anlamadığım evde niye simit yiyorlar. Yemek yapsın öğlen onlar yesin, akşama da siz yeyin. Akşam evine gidiyor mu bilmiyorum ama siz kimseyi incitmemek istiyorsanız eve sebze falan birşeyler koyun, anne siz öğlen yemeye yemek yapın akşam da biz yeriz diyerek bu işten faydayla çıkın.

Anaokuluna verin çok daha güzel bakıldığini göreceksiniz

eşime bi kaç kez söyledim.
biz artık bir aileyiz onların geçiminden sorumlu değiliz evet yardım etmeliyiz ama bu bizim görevimizmiş gibi olmamalı diyorum.
kayınvalidem sürekli bizim evimizin erkeği sensin baban yok senden başka kimsemiz yok diye aklına sokmuş aynı cümleleri söylüyor.

bu arada niye simir yiyorlar diyen olmuş.
kahvaltı yaparken simit alıyorlar işte ya ekmek ya simit neyse.
yemek yapıyor zaten akşama gittiğimde yemeğimiz oluyor.evde eksik bişey de yok.sonuçta çocugumda o evde yaşıyor.

Bence sorun kayınvaliden olması. Annen ve kızkardeşin olsalar böyle düşünmezdin. Çevremde aynı sistemi annesi ve kardeşiyle yaşayanlar var hiç şikayet ettiklerini duymadım.

Aksine "annem evi çekip çeviriyor, yemek yapıyor çocuğuma bakıyor, tabii ki ona para vericem. bakımından da sorumluyum" diye koruyorlar.

Biraz sakin davranmanız lazım. bu tarz şeyler üst üste gelince gözünüzde daha da büyüyor. Eşiniz de biraz ters davranınca kötü hissetmişsiniz. Gayet doğal hisleriniz. En azından tanıyorsunuz çocuğa bakanları. Ne manyak çocuk bakıcıları var dünyada. iyi bakıyorlarsa parayı umursamayın derim.

lcha +1 kocanızın annesi diye bu 50-100 liralar batıyor size. benim annem salakmış kardeşlerimin çocuklarına bedava baktı :) dışardan bakıcı bulsan o da da bir avuç para verecektin ve nasıl baktığı meçhul olacaktı. sonuçta evde bir yardımcın var gibi düşün. çocuk bakıyor, yemek yapıyor, temizliğe de girişiyorsa daha ne olsun. 50-100ün lafı edilmez.

anneye verilen para + baldıza verilen para + simit parası
sizin maaşınıza denkse evde oturun, çocuğunuza kendiniz bakın, bunları da bir daha eve sokmayın.

Tipik gelin kaynana sorunları. Eğer gelinseniz gelin haklı görülür kaynanaysanız kaynana. Erkek olarak bence eşiniz biraz ters yapmış size. 50 100 ün lafı olmaz da açıklayabilir bir şeyler.

aile büyüklerinizi bunun gibi nedenlerle evinizin bir parçası yapıyorsanız o halde onların yaşam kültürlerini de kabul edeceksiniz; size anlamsız veya haksız gelen hareketlerine de hayhay diyeceksiniz.
unutmayın ki onlara kendinizi muhtaç eden yine kendinizsiniz.

diğer insanlara ve onlara niyetlerini okumaya hiç gerek yok bence, konu gayet basit...
türk toplumunun ezberi olan hareketi siz de tekrarlamışsınız; çocuğu yap ve anneye teslim et.

bu kurguda birisi mutlaka zarar görüyor.
sizin evliliğinizde bu siz olmuşsunuz ama bu daha başlangıç bile olabilir.

türk toplumunun alışkanlıklarına taban tabana zıt kişisel tavsiyem...

eviniz sizin özel alanınız; özel ve zorunlu haller dışında onu kimseye bırakmayın.
eşinize araba için yardım etmeyin, çocuğunuzu sağlıklı bir yaşa kadar siz veya eşiniz büyütsün.
sonrasında anneye değil bakıcıya veya bu işi profesyonel olarak yapan insanlara teslim edin.

herkese tavsiyem...
para, kariyer bir çocuğun ve ailenin sağlığı yanında çöptür.
çocuklarınızı aile büyüklerine bırakarak onlara ne kadar büyük kötülük yaptığınızın farkında dahi değilsiniz ve belki hiç de olamayacaksınız. belki çocuklarınız dahi olamayacak ama hayatları boyunca içlerinde saçma sapan kavramsal karmaşalar yaşayacaklar.
çünkü onların hayatlarını birden çok anneleri ve(ya) babaları olacak şekilde kurguluyorsunuz ve hayata henüz ilk adımlarında çelmeyi takmış oluyorsunuz.
hayatlarınızın ufacık pencerelerini açın ve bir çocuğu dünyaya getirmenin anlamını tekrar düşünün.

HAYATA GETİRDİĞİNİZ ÇOCUĞA SAHİP ÇIKIN.

parayı eşin versin

kendi torununa bakip da para isteyen ilk kez duyuyorum. zor durum hakikaten. kirada olsaydiniz, duzenli gelemeyecekleri bir yere tasinin diyecektim ama bu soz konusu degil sanirsam. senin yerinde olsam kiz kardes ise girene kadar destek olurdum, ama zaten kirada oturmayip 1200tl geliri olan birisine para vermezdim. kirada oturmuyorsa o paranin gayet yeterli olmasi lazim. onemli olan burda verdiginiz para degil, davranis. ben de esimin ailesine gerektiginde para veriyorum. cok buyuk meblaglar da verdim hic gocunmadim cunku ihtiyaclari vardi, zaten istemeye de cekinirlerdi. ama sizin durumunuz farkli. baya yuzsuzce bir hareket torun bakip para istemek ustune simit parasi istemek. cocugunuz yeterince buyukse artik krese gitme zamani deyin ve krese yollayin. boylece onlarin da evinize gelme durumu kalmaz.

çocuğun babaannesi olup toruna parayla bakmak ne enteresan işmiş.

esinizin kardesine para vermek zorunda degilsiniz. zor durumda kalirsa insan gerekirse maasini bile verir ama şu durumda sanki sizi suistimal ediyorlar gibi görünüyor. esinizin bu kadar salmamasi lazim.

tamam, bakici olsa ayni para, belki daha fazla verilebilirdi, ama bu, suistimale yol açmamali.

haksızsın.

eve 50 tl bırak her gün. ne kadar lazımsa o kadar harcarlar. belli aralıklarla para eksildikçe; parayı 50tl ye tamamlayın.

toplamda aylık masrafı 250tl yi geçmez.

çocuğunuza nasıl bakıldığına dair kaygınız olmuyor bütün gün. bakıcı çocuğu dövüyor mu, yemeği yediriyor mu? evinizden eşya çalıyor mu? bu tür düşünceleriniz yok. paha biçilmez olan bu.

artı eminim çocuğa sizden daha iyi bakıyordur babannesi.

yaranamazsın üstat.Allah yardımcın olsun.

durumunuz iyiyse profesyonel bakıcı tutun, evinizden ayakları kesilsin. hayat geçmez böyle. bir evlilikte taraflardan birinin annesi babası kardeşi vs. fazla görünmeye başlıyorsa oradan her zaman bir bokluk çıkar.

ilk olarak "o zaman çocuk yapmasaydın", "işi bırak çocuğuna bak", "kendi annen olsa böyle demezdin" gibi gerçeklikle bağdaşmayan ütopik yorumları kaale bile almayın.

ikinci olarak ise torununa bakarken para isteyen birisi gerçekten çok ayıp ediyordur. bunun karşılığında para istenmez. siz belirli aralıklarla evine alışveriş yaparsınız. işin raconu budur. annem abimin iki çocuğuna ve benim kızıma senelerce baktı. kayınvalidem aynı şekilde, "anne, benim annem 1 ay bakamayacak kıza. sen gelir misin 1 aylığına bize" diye ne zaman arasam daha telefon kapanmadan uçağa biner. kayınvaliden sana karşı çok iyi olabilir ama hayata karşı değişik bir bakış açısı varmış.

neyse gelelim konuyla alakalı yorumuma (laflar abak sanki karar merci gibi :))
bu konu tamamen eşin ile alakalı aslında. kayınvalidene "anne saçmalama ekmeğin simidin parasını da isteme artık" demesi lazım. tabi bunu uygun bir dille söylemek gerekiyor. bu sizin tek başınıza çözebileceğiniz bi durum değil. ancak eşinize de çok yüklenmeyin. annelerin çocuklarına nasıl psikolojik baskı kurduklarını tahmin bile edemezsiniz :) eğer bir çözüm bulamazsanız da çok fazla kafaya takmayın. dip totalde bir bakıcının kayın validenden daha iyi bakamayacağını göz önünde bulundurun.

o kadar benzer bir durum ki.
benzerlikler:
-bebeğe annem bakıyor (ben babayım).
-kız kardeşim 3-4 yıldır işsiz, babamdan kalan maaşı var ve şu an depresyonda olduğu için annemle beraber yaşamak yerine saşma sapan yerlerde ev tutup yaşamaya çalışıyor.
-evler kira değil.
-annem de sık sık bana "başımızda erkek yok, evin erkeği sensin" der.

farklar:
-ben bakıcı tutacaktım, annemle beraber bakarlar diye düşünüyordum. ilan verdikten sonra anneme söyledim. çok zoruna gitti. ben bakarım niye bakıcı tutuyosun dedi. ilanı kaldırdım annem bakıyor artık.
-para teklif ettim istemedi, ona çaktırmadan faturalarını falan ödüyorum arada o kadar.
-annem genelde kendi evinde bakıyor, evlerimizin arası yürüyerek 10 dakika. çok soğuk olunca akşamdan bize geliyor, çocuk dışarı çıkmasın soğukta diye.

benim sizin durumunuza yorumum şu: kısmen haklısınız, ancak aile ilişikilerinizi bilmeden yorum yapmak biraz zor. çünkü eşinizin ailesi sizinle çok içli dışlı olduğu için artık para mevzusunun mesele olmayacağını düşünüyordur belki.(gerçi öyle olsa niye torununa bakmak için para istesin tabi o da ayrı mesele). bu durumda bir erkek ve bir koca olarak size tavsiyem, eğer bundan başka bir problem yoksa aranızda, bunu çok fazla dile getirip eşinizi bunaltmayın. çünkü size her ne kadar kolay görünse de, eşi ve annesi arasında kalmak bir erkek için inanılmaz derecede stresli ve zor bir durumdur. bu durumdan rahatsız olduğunuzu bilsin elbette ancak büyütüp sürekli laf sokmayın.

Torununa parayla bakan birini ilk defa görüyorum +1

Beni babanem büyüttü, asla böyle bir talebi olmadı, olması garip zaten.
İşyerinde çocuğuna annesi,kayınvalidesi bakan arkadaşlarım da var, hiç o şekilde bir muhabbet olmamış.

Eşin gereksiz sert yapmış, sıkma canını. Belki eve haftalık olarak ihtiyaçların karşılanması için para bırakabilirsin veya alışverişe birlikte gidebilirsiniz.

Öncelikle allah yardımcınız olsun. torununa bakmak için para istemeleri biraz garip olmuş. zaten o istemese de siz gerekli yardımları yapardınız diye düşünüyorum. ama ekmeğin, simidin parasını falan istemek gerçekten garip.

Bence biraz dişinizi sıkın çocuğunuz 2-2.5 yaşına gelince kreşler var onlara verin, böylece huzurunuz ve aile düzeniniz bozulmaz.

bu sırada eşinize anlatırken zoruna gidenin para 50-100 tl olmadığını zaten sizin evinizde olduğunu, çocuğuna baktığı için para verdiğini anlatın bence.

merhaba, sizi çok iyi anlıyorum ve çoğu noktada hak veriyorum. Öncelikle bu aile ilişkileri ile ilgili benzer bir noktada olduğumu belirteyim. Babanın eksik olduğu bu tip aile yapılarında yük erkek çocuğa bindiriliyor. Sizin durumunuzda önemli olan ilk etapta anne ve kız kardeşi ayrıştırıyor olmak. Annenin sorumluluğu pek tabii sizde. Ancak evi varsa, emekli ve sizden aldığı maaş varsa bir hayli yeterli zaten. Ekstra bir durum söz konusu olursa da zaten ailecek yardımınızı esirgemezsiniz. Ancak kız kardeş için artık bu durum geçerli değil. Eşinizi de bu yönde telkin edebilirsiniz. Onu bu rahata alıştırırsak iş hayatına başlayamaz, başlarsa zorluk yaşar gibi vs. Bu arada kayınvalidenizin de size karşı aşırı iyi hallerini fazla ciddiye almamanızı tavsiye ederim. En kısa zamanda çözülmesi dileğiyle :)

Torununa bakmak için para almaları neden garip geliyor anlamıyorum?

Ortada bir emek var. Emeği karşılıksız bırakmaya çok alışık olduğumuz için mi garip geliyor?

Benim annem de kabul etmez bunu. Ama ben de, çok büyük emek harcayan tarafı, benim annem olmasa bile, bir şekilde karşılıksız bırakamam. Bu bazılarında direkt olarak parayla olur. Bazılarında büyük bir hediyeyle olur, bazılarında başka bir şeyle olur. Ama emeği karşılıksız bırakamam.

o kadını boşa ve aileden uzaklaş. seni bir güzel sömürüyorlar. para ile çocuk bakan nine mi olur yahu? çok seviyormuş, sevse ne olacak. parana hizmet etmeye çalışıyor işte.

eşini de tek celsede sildim kusura bakma. bunlar ileride sana çok sorun yaratır.

Böyle yaşanmaz diyenlere katılıyorum. İşten ayrılın ve çocuğa siz bakın. Şu strese değmez gerçekten. Zaten kira da ödemiyormuşsunuz çok ciddi bir sıkıntı yaşamazsınız diye düşünüyorum. En azından kafanız rahat olur. Ben olsam o kayınvalideyi bir daha eve bile sokmazdım sabırlı insanmışsınız.

Kayınvalidenizin çocuğa parayla bakması en başta enteresan olan. Beni anneannem büyüttü. Annemle babamın işyeri uzak olduğu için hafta içi anneannemle kalır, haftasonları eve giderdim. Annemle babam benim mutfak masraflarım için anneanneme para bırakırlardı ama parası bitince anneannemin bir kere de bunu dile getirip de para istemediğini, bir şekilde yetirmeye çalıştığını babam hala daha söyler.

Ama bu kadar çok şey ödemeye gönüllü olduktan sonra sadece simit parasına takılmanız eşinizin buna tepki göstermesinden daha abes derim...

duyuruda ne zaman "toruna bakma karşılığı para" konusu olsa bunu ilk defa duyuyorum öyle şey mi olur, cevapları geliyor
bakalım kaç duyuru daha ilk defa duyuyorum denecek.

burası ki yaşı 20 olup aileyle kalana ezik gözüyle bakar, hemen ev tut, çık çık çık çabuk birey ol hayatını yaşa...
ama 25 oldun evlendin, çocuk oldu..anane/babane değil mi eşşek gibi bakacak. para da almayacak.
sizi nalıncı keserleri sizi!

yine maaş 1200 lira desen, ooooov o parayla geçinilir mi ? emek sömürüsü hep bu ülke...diye cırlayan duyurucular, tüm gün mesaili çalışan kadına para verilince..ama o babanne parasız bakması lazım.. kardeşim bakmıyorlar artık. zira düzenli maaş olmasa bile illa bakan (hele erkek annesiyse) maddi beklentiye giriyor çünkü 1200 liraya geçinilmiyor. bitti. o ne ki hiç torun baktırmadığı halde annenin tüm faturaları ödeyen bi dolu erkek çocuk var. eşinle evlenirken zaten tek erkek çocuktu, biliyordun. hiç demedin mi "ben ömür boyu annenin faturası öderim/ödemem" diye. demedin. niye çünkü evlenirken sadece pembe pembe hayaller kuruyorsunuz.
sevgili heee,
sinirden deliye filan dönmeyeceksin.
evlilik, bu ülkede böyle bir şey.
kadın düzenli para isteyebilir, evet tuhaf geliyor ama bakıcı + ev temizleyen yemek yapan birine ayda zaten 2 bin lira rahat verirsin. üstelik bir de güvenemezsin.
kaynanana da düzenli para + fatura olarak daha fazlasını vermiyorsundur hatta daha az veriyorsundur o yüzden + simit parasını da ver.
kusura bakma ama çocuk yaparken bunları hesaba katacaktın. dahası yarın okula da gitse o çocuğu okuldan karşılayacak önüne 1 kap yemek koyacak birisi yine gerekecek..sabah 8 de okula yolladın çocuğu yarım günse 1 olmadan tüm günse 4 olmadan geliyorlar. kim verecek bu çocuğun yemeğini? yine kaynanan. sen kaçta evde oluyorsun? 6, 7... ?
kayınvalide bakmasaydı, ne yapacaktınız?

hiç delirme, boşuna stres yapıp herkesi de germe.
ha çok mu çözümsüz..istifa et otur çocuğuna bak.
arabayı da eşin düşünsün.

işten çık çocuğuna kendin bak olayı dahada çıkmaza sürükler gibi geliyor.
çünkü annesi çocuk bakmasa da yardım ediyoruz.
sinirlendiğim şey yüzsüzlük yapmalarıydı aslında.

torununa bakıyor diye para mı alıyor, benim annem de torunlarına bakıyor ama kimseden beş kuruş istediği yok, zevkle şevkle bakıyor ayrıca,

eger kariyerinize devam etmeyi dusunuyorsaniz, sakin isten cikip cocuk bakmayin. gerekirse maasinizin tamamini verin annesine ama isten bir kere cikarsaniz turkiye'nin su anki sartlarinda uc sene sonra is bulmaniz ya da dogru duzgun bir is bulmaniz cok cok zor. kres ve bakiciya verilen para aslinda kariyerinize yaptiginiz bir yatirim.

bakmayacaksan niye dogurdun kisimlarini sallayamiyorum, kimse cocuk yapmasin o zaman.

eger krese verirsen de bu insanlar sizden para isteyecek bence kesinlikle. yine de, kres bir cocugun gelisimi icin babaannenin bakimindan daha iyidir hele de 3 yasindan sonra.

aile iliskileri hele hele de kocanin kafa yapisi sorunlu epey. cok ciddi ve stratejik ilerlemen lazim, bir anda kotu geline donusursun ve belli ki kocan bir aile oldugunuzun ve onceligin aileniz oldugunun farkinda degil.
ayrica, kim ne derse desin 50 liranin lafini etmelerine bozulduysan bozulmussundur, insanlarin duygularini hakli haksiz diye hice saymak sacma, kocaniz da aklini basina alip haklisin hayatim biraz garip olmus ama ne yapalim cocugumuza bakiyor demek yerine sacma sapan cevap vermeseymis.

Ne yaparsaniz yapin kesinlikle isinizden cikmayin. Hem is bulmak zor hem de bir kadinin ruhsal ve fiziksel guvenligi acisindan ekonomik olarak bagimsiz olmasi cok onemli.

bence kadının çocuğunuza bakmak gibi bir zorunluluğu yok, ilk önce bunu düşünün.
ikincisi sizinde karşı tarafında hataları mevcut.

sizin hatanız şu; madem para canlısı biri ve bakıcıdan daha iyi bir alternatif, tatminkar bir para ödeyin zaten bir daha sesi çıkmayacaktır. sizde olayı ucuza kapatmaya çalışıyorsunuz gibi geldi bana.

kaynananızın hatası ise isteklerini parça parça sunmak. sizde meblağ yükseldikçe çıkarcılık ettiğini düşündünüz haliyle. bence kaynananızın size masrafı bakıcı parasını geçmediği sürece bir şey demeyin.

Kendini bir kere hayatta bebeğe yardım edecek kimsesi olmayan bir insanın yerine koy. Hatta deneme yap, 24 saat boyunca kimseye vermeden çocuğa bir kendin bak. Çocuğa bakmak için kariyerinden vazgeçtiğini, veya çocuğunu sapık mı manyak mı pis mi kültürsüz mü olduğunu bilmediğin insanlara bırakmak zorunda olduğunu hayal et.
Haksızsın. Hem de çok haksızsın. Kayınvalide istemeden 50-100 nakit bırakmalıydın evde.
Kadının maaşı kendine. Onun maaşı var diye 50 100 lirayı sakınmaya hakkın yok.

Toruna veya ailedeki hastaya, yaşlıya bakmak mecburiyetinde değil annelerimiz. Tamamen bize öğretilmiş sosyal roller bunlar. Ha kendi de istiyordur misler gibi bakar, ama bu orda örtülü bir emek olduğu ve bu emeğin bir karşılığı olduğu gerçeğini değiştirmez. O karşılığı ister maddi ister manevi, isterseniz her ikisi şeklinde ortaya koymalısınız. Hakkaniyetli olan budur.

eşinizin size reaksiyonu ile kızkardeşin tavırları tamamen faul. Bu iki konuda haklısınız.

Bence olay tamamen çok fazla dip dibe olmanızdan kaynaklanıyor şu an. Çok zor bu tarz geçiş dönemlerinde cümbür cemaat yaşamak.

var.

filmlerin hepsinde sigaralar buğulu.

Film kanallarında meme popo hepsi açık.

tapınma derecesinde hayran olma anlamında "worship" diyebilirsin bence.

"why would you worship french culture so much?"

admire?

wannabe

www.thesaurus.com açık renkliler daha uygun sanki; be crazy about, be crazy for diye gidiyor

why are you so fond of arab culture?

where this french admiration comes from?

ne bileyim. olumsuz olunca ne değişiyor ki

Crazy about +1

Önerilerin hiçbirinde alaycı anlam görmemekle birlikte, slave to diyorum.

What is the reason for you being such a slave to French culture?

"infatuated with French culture"

crazy about uygun

Bence de 'crazy about' tam anlamini bulur.

francophile sözcügü karsilar. bu da anlami

www.urbandictionary.com

crazy about sokak dili. teenage'lerle yazismiyosan oyle her yede kullanilmaz. admiration infatuation fondness falan daha uygun.

too many people ile available seats aynı türden özneler olmuyor. Bu nedenle olmaz diyorum.
Yerine şöyle diyebilirsiniz:
There are too many people whose number exceeds the available seats.

"There are many more people than available seats" veya" There are far more people than available seats" demek daha doğru olacaktır. "too many...than" kullanımı yanlış değil ama söylemek istediğiniz şeyi karşılamıyor. Slymene'nin cevabı da uygun ama biraz dolaylı. Kolay gelsin.

much more diyebilirsin veya konusma dilinde way more diyebilirsin

"There are too many people considering the available seats."

balayında olmuyor, sonrasında oluyor. herkes böyle yapıyor dediğin gibi, hemen koşmuyorlar pasaporta :) kesin bilgi bu arada.

Bildiğim kadarıyla evlilik cüzdanınızla seyahat ediyorsunuz. Pasaportu da evlendikten sonra 3 ay içerisinde değiştirmeniz gerekiyor.

Pasaportunuzdaki isimle uçak biletinizdeki isim aynı olduğu sürece sorun olmaz.
Dalgınlık ve heyecanla uçak biletinizi yeni/eski soyadınızla alıp pasaportunuzda farklı bir isim sunarsanız sorun olur.
Kimliğinizde ne olduğu önemli değil, yurtdışına çıkarken TC kimliğinizi kullanmıyorsunuz hiçbir aşamada. Otellerde vs de pasaportunuzu kullanacaklar.

evlilik cüzdanı yanınızda olursa sorun olmaz

merhaba, agustos ayında evlendim, cuma günü düğün yaptık pazar günü viyanaya gittik. öncesinden vize aldığımız için her şey kızlık soyadımla yapıldı, yurtdışına da eski kimliğimle çıktım. 10 günden önce nüfusa bile işlenmiyor evli olduğunuz. pasaportunuzu çıkarın, vizenizi alın, balayından dönünce defter bedeli ödeyip yeni soyadınızla pasaport alabilirsiniz. 108 tl o da.

benim pasaportumda evlenmeden önceki soyadım yazıyor. yurtdışına çıkarken uçak biletlerimi, vize başvurularımı vs. pasaportumdaki soyadıma göre yapıyorum. vize için evlilik cüzdanı fotokopisi de ekliyorum. bu güne kadar hiç sorun yaşamadım.

2010 da bi fabrikanın genel koordinatörü vardı sanırım ceo ya denk gelir, çünkü aklına gelen pazarlamadan tut, tesis içindeki faaliyetlere planlara ıvırlara zıvırlara kadar herşeyle kendisi ilgileniyordu, biraz da tabi meraklı bir tipti hani herşeyden anlayan, herşeye koşan insanlardan. 64bin dolar maaşı vardı.

Hocam maaş + pirim olarak söyleyebilirsiniz.

Diğeri içinde ortalama olarak soruyorum aşağı yukarı

firmanın alanı ile ilgili değişir it vs. finans direktörülüğü..

ben bilişim tarafında çalışıyorum it direktörü pazarlamanın 2 katını alıyor. ama bahsi geçen firmalarda öyle değildir, oraların it si küçük sonuçta. bizde IT direkötünün altında 100 kişi varken pazarlamanın altında 10 kişi var.

Maaşlar araşında devasa farklar olabilir. Temel kriterler:
1- Cost Center direktörü mü / Profit Center direktörü mü?
2- Dışarıdan alım mı, içeriden yetişme mi?
3- Kaç senedir aynı pozisyonda
4- Başka bir bölümde değerlendirilebilir mi? (Joker eleman, direktörlerde de var bu)
5- pazarlık, pazarlık, pazarlık...

Özel bir bankada tanıdığım kurumsal iletişimde görevli bir direktör (genel müdür yardımcısına bağlı çalışıyordu) 10.000 TL maaş + özel sağlık sigortası + otomobil + benzin + yemek + yılda bir kez prim alıyordu.

@luin 99 senesi miydi hocam? 10k beğenmeyen uzmanlar var. 10k ya direktör çalıştığını hiç görmedim, yıllardır ik cıyım.

Makulce evet hayır.

Evet. Son görülme de açık.

evet.

son görülme kapalı.

ek bilgi verdim, iki tik isterim.

Değil, son görülme de açık değil.
Keşke mümkün olsa da çevirim içi olduğumu da gizleyebilsem.

Evet

Evet hepsi açık.

Açık.

evet

Evet. Ben kendim de bilmek istiyorum karşıdakinin mesajımı okuyup okumadığını. Benimkini bilmelerinin de sakıncası yok.

Evet

evet.

evet

Hayır, hatta mutekebbir +1.
Özel hayatıma müdahale hissediyorum böyle şeyleri, hiç gereği yok.

Hayır.
Bazen insanlarla mesajlarını okuduğum yazışmak istemediğim oluyor, canım o an istemiyor mesela. Mavi tik ve son görülme açık olunca bir sürü laf ediyorlar her an herkesle konuşmak zorundaymışım gibi.

Evet,son görülme de açık. Annemle babamı takip ediyorum ordan. Telefona cevap vermezlerse son görülmeye bakıp ona göre panik olup olmayacağıma karar veriyorum. (Aşırı ek bilgi içerir.)

evet, çünkü ben de görmek istiyorum mesajımın okunup okunmadığını. son görülmem kapalı ama. ben bakmıyorum madem kimse de benimkine bakmasın. -_-

Açık

Tik evet,
Son görülme hayır

Hayır hepsi kapalı.

evet.

Mavi tik acik
Son gorulme kapali

Mavi tık, son görülme hepsi açık.
Sadece profil fotoğrafımı rehberimde olmayanlar göremeyecek şekilde gizlilik ayarlarımı yaptım. hepsi bu.

Son görülme ve okundu bilgisi kapalı, hakkımda kısmı da hiç kimse.
Cevap verme zorunluluğu hissetmemek için kapattım.

hayır

Evet.

Kapali

hayır.

Makulce evet hayır.

senin tikini istemiyorum. tikini al basina cal.

evet.

tik kalsın, sorun değil.

Hepsi açık

son görülme kapalı, tik açık.

"görüldü atma" muhabbeti yapan birisi olursa (ki çok şükür genelde olmuyor) ağzına vuruyorum iki tane. "ne yazdığını okuyorum ama müsait değilsem cevap vermiyorum, müsait olduğumda yazıyorum" diyorum. birisi benim yazdığımı okuduğu halde cevap vermemişse de aynı sebepten dolayı bozulmam. böyle saçmasapan şeylere takılan insanlarla iletişim kurmak eziyet.

evet. kapatilabildigini bilmiyordum

Normalde açıldı, bugün kiz ark ile tartışınca kapattım

Ne son görülme ne de mavi tık ikisi de açık değil.

Açıktı hepsi. Şimdi kapattım görülmeyi

Değil.

Son görülme, mavi tik cart curt hepsi kapalı.

Benim son görülmem kapalı ama mavi tikim açık. Bi ara gizlemiştim ama insanlar yazdıklarımızı görmüyosun diyip aramaya başladıkları için mecbur açtım onu

mavi tik açık songörülme kapalı

hayır

Yüksek miktarları bankaya önceden haber vermek şartıyla alabilirsiniz. Bankanın kasasında yoksa o kadar para sizin için getirtirler ama bu da 1 gün sürer.

para hesabinda ne sekilde ise o sekilde alacaksin. 5000 dolar cok degil, dag basinda degilsen her subede bulunur

5000 dolar çok değil diyenler nerede yaşıyor bilmiyorum ama balgattaki bi banka şubesinden 5000 tl çıkmamıştı bi kere.

hangi şubeden çekecekseniz, kasa müsait mi diye arayın sorun.

dolar olarak verirler, daha yüksek meblağları bile haber vermeden çekmişliğim vardır.

bankalar para tutmazlar. o nedenle yeri gelir 1000 dolar bile çıkmayabilir. önceden haber vermeniz gerekir.

Belli olmaz geçende iş bankasından 10.000 usd istedim direkt verdiler. Ya da sabah giderseniz olmasa bile öğleden sonra getiriyorlar.

Önceden haber verin siz, banka kasasındaki tüm parayı bir müşteriye vermek istemez para olsa bile, çekebilenler yüksek ihtimal gün içinde başkasının para yatırması sayesinde çekmiştir.

döviz hesabımdan para çekeceğim de çek ama büyük meblalarda bir gün önceden haber vermen daha iyi olur

yeniden dogmus bir bebek gibi olacaksin.
dil yok
tanidik insan yok
cevreyi, dukkanlari bilmiyorsun.
sadece 2 tane valizin var yaninda getirdigin.

zor ama guzel. cok sey katabilir insana. her seyi kendin halledebildiginden o gelen ozgurluk, bagimsizlik hissi hicbir seye degisilmez. bol sans.

herkes boyle basliyor, sikinti yapma yeni hayatinin tadini cikar. tabiki zorluklar olacak

Üzerinden 10 yıl geçmiş ama bundan 10 yıl önce ben de master için İspanya'ya doğru, kırık İspanyolcamla yola çıktım (Valencia). Gittiğimde otelde kaldım ve otelde kaldığım sürede önceden belirlediğim evleri gezdim, yani görmediğim bir odayı tutmadım. Fotoğraflar aldatıcı olabiliyor gerçekten.

İspanya'da İngilizce biraz zorlu bir durum. İnsanlar ya bilmiyorlar ya da anlasalar da konuşmaya utanıyorlar. İnsan zaman içinde konuşamasa bile anlamaya başlıyor, zaman içinde konuşmaya da başlıyor. Çabalarsanız dil konusunu kolaylıkla aşarsınız.

İspanyol insanları çok yardımsever ama Barcelona çok büyük ve kalabalık bir şehir, dolandırıcılık, hırsızlık, yankesicilik en az diğer büyük şehirler kadar yaygın. Çok turist almasının da etkisi var.

Bence sizi harika bir deneyim bekliyor. Ben hayatımın 3 yılını Valencia'da geçirdim ve gerçekten hala unutamadığım günler oldu benim için. Tekrar gider misin deseler bir saniye bile düşünmem.

Sen en azindan lisans bitirmissin. Ben ilk yurt disinda yasamaya ciktigimda 21 yasindaydim, hayatimda ikinci kez ucaga binecektim. 3G bile yoktu o zamanlar (Turkiye'de yani). Tanidigim kimse yoktu, ne yemek yiecegimi, ne su icecegimi bilmiyordum ama sonra hayatimin en guzel gunlerini gecirdim. Bir miktar stres yanlislardan donmeni engelleyecektir, asiri rahatlik da iyi degil ki genelde ulkemiz insani asiri rahattir. Bence bu nedenle bile dogru yoldasin.

Bir de universite mezunu bir kisisin. Endiselenme, 1910'larda Avrupa'dan insanlar yiyecek yemekleri olmadan New York'a gocmus. Her sey cok guzel olacak.

Dili hiç bilmemek o stresin kaynağı. Genelde evler leş oluyor Barcelona´da, dediginiz gibi dolandirici da bol. Sokakta kalma tehlikesiyle bir hafta kafayi yemisti arkadasim Barcelona´da. Oluyor ve olacak aksilikler... Sehirde tanidiginiz yok ama birkac aya cevre edineceksinizdir oraya gelen yabanci ogrenci bayagi cok.

Gidince direkt üniversitenin yabanci ogrenci ofisiyle iletisime gecip, saglam bir yer bulmaya calisin.

Biraz ispanyolca öğren de öyle git. Adam ingilizce bilmek zorunda değil.

insan neyle karşılaşabileceğini bilemiyor bu gibi durumlarda ama zamanla alışıyorsun. alışamayan da dönmek için yer arıyor zaten. ha alışılınca da dönmemek için bin takla atmaya başlıyor insan. ben almanya için yaşadım dediğin şeyi. genellemelere pek katılmam ama sıcak insanlarla karşılaşma şansın almanya'dakine nazaran bir tık yüksek diyebiliriz. almanya'da tanıştığım tüm ispanyollar kadın-erkek demeden aşırı sıcaktı. yine de şans işte, bilemezsin. ama bu durum nispeten rahatlatır seni ülkeye alışma sürecinde.

master dili ingilizce olacak sanırım. ne olursa olsun direkt ciddi disiplinli biçimde ispanyolca öğrenmeye da başla elbette. dilsiz olmaz. hem kolay diyebileceğimiz bir dil ispanyolca, bizim de dilimizin rahatlıkla dönebileceği bir dil.

bu arada, odayı uzaktan kiraladım dedin de para falan ödemedin önden değil mi?

Yasadigin surec dogal ve iki sene sonra buyuk olasilikla hic donesin gelmeyecek.

Iki kurluk Ispanyolca ile Valencia'da 7 ayligina gitmistim ben de. Hayatimda bir iki minik yer ev hissi vermeye yaklasti ve Valencia'ya evim dedim. Olmek istedigim yer orasi. Su an "Burada is var, gel" deseler; isyerindeyim, evden bavulu almaya ugramadan dogrudan havaalanina giderim. Boyle de baglar insani.

Evi gitmeden once ayarlamistim (Bu arada idealista.com'dan guzel yerler bulunuyor) ve ne ev sahibi ne evdekiler Ingilizce biliyordu. Evin sadece fotograflarini gordum ve 7 ay o evde kaldim. Ancak, kontrati aylik aylik yaparsan, begenmezsen bir ay sonra baska bir yere gecebilirsin. Henuz kontrat imzalamamissindir diye dusunuyorum. Adam geldiginde aylik yapmayi ve begenirsen uzatacagini teklif et (Bunun Ispanyolcasini onceden yaz ya da soyleyeceksen hazirlan). Okullarda ev ilani cok oluyor, her yerde afisler oluyor zaten.

Iki kurluk Ispanyolca ile gitmistim ki daha yeni gecmis zamana baslamistik o zaman. Dolayisiyla "Bu bir ev", "Ali okula gidiyor" disindaki cumleleri anlamadan gittim. Insanlar hep uzun uzun konusuyorlardi (Ispanyollar genelde bir baslayinca bir araba laf etmeden susmuyorlar). Cevabi evet, hayir olan sorular soruyordum anlayayim diye. Evet ve hayir haric sozlukteki her kelimeyi soyluyorlardi. Ben de anlamayip yuzlerini iyi gorunce "Si, si, claro!" diyordum, kotu bir yuz gorunce "Ooo, noooo, de ninguna manera" diye olumsuz ne biliyorsam sayiyordum. Oyle oyle anlastik bir sure. Hatta bir kere kizin biri kotu suratla bir sey dedi bana, ben de baktim surati kotu, no'yu yapistirdim. Meger kizin yuzu 'resting bitch face' imis, daha da bozuldu kizin yuzu. Bir daha benimle konusmadi. Bugun hala neye no dedigimi bilmiyorum, arkamdan "Bilmiyor bu, oyle salliyor. Cok takma" benzeri beden dili hareketlerini gordum diger insanlarin ama bunun disinda hic geri tepmedi :) Iyi ki de o zaman oyle olmus, bugun gulerek hatirliyorum.

Barcelona'da o acidan sanslisin, Ingilizce konusani genclerde ve universitelerde cok Barcelona'nin ve Madrid'in; diger sehirler pek oyle degil. Bir de Barcelona Ispanya'nin en fazla yabanci bulabilecegin sehri, o yuzden Ingilizce ile biriyle anlasamazsan digeri ile anlasirsin. Hatta Ispanyolca konusursan "Katalanca konus essoglu essek" diyen birileri de cikabilir. (Ara ara oradaki arkadaslari ziyaret ediyordum, birkac kere basima geldi) Ancak, yaslilardan veya buyuklerden cok uluslu firmada is adami veya akademisyen degillerse Ingilizce bilmelerini pek bekleme. Kibarlik olsun diye "A little konusuyoruz" derler ama dedigini anlamazlar. Sen de zaten 5-6 aya derdini anlatacak kadar, 1 yila esprilerle ortami costuracak kadar ogrenirsin. Ya pasa pasa ya da ister istemez ogreniyor insan. 3. ay icinde bir zehirlenme gecirmistim ve hastayim diye laboratuvara ugramamistim. Dondugumde millet ne oldugunu sordu "Yedigim bir seyden zehirlendigimi saniyorum" diyecek kadar ogrenmistim; Ingilizce'deki which'li, that'li cumle baglamalara gelmistim. Gider yani o bir sure sonra, hic kafana takma. Okulda zaten muhtemelen bedava Ispanyolca kurslari vardir lisansustu ogrencileri icin, onlara gidersin. Laboratuvardaki kiz "Zehirlenmek Ispanyolcana iyi gelmis" demisti. Ilk giderken Ispanyolca konusma kartlari al, ihtiyacin oldugunda onlardan bakmak kolay oluyor. Gerci akilli telefon varken cok gerek olmayabilir ama cok yararlanmistim ben onlardan.

Ayrica, Barcelona'daki ortami Koc'ta, Bilkent'te bulamazsin. Ilk gidis biraz "Nereye geldim ki ben" havasi verir ama kisa surede alisirsin. Evini aramayabilirsin bile.

Dolandiricilik da sorun tabii ama ote kapkaccilik buyuk sorun. O da sundan ileri geliyor. Ispanya Avrupa'nin en cok cilek yetistiren ulkelerinden biri ve boyle dusuk statulu islerde yuksek oranda gocmen calistiriyor. 70'lerde Almanya'nin Turkleri almasi gibi zamaninda Ispanya'da Rumenleri almis cilek toplasinlar diye. Zaten ulkede adlari "gente de frase - cilekciler/cilek insanlari" olarak gecer. Cilek Mayis ayinda, yazin uretiliyor. Bu insanlar da sadece o aylarda calisiyor. Yilin geri kalan kisminda ya is bulmaya calisiyorlar ya da hirsizlikla geciniyorlar. Bu yuzden, millete Rumen dedin mi yaka silkiyor genelde. Metrolarda falan "Degerli esyalariniza dikkat ediniz" tarzi yazilar olur. Insanin da o an refleksi "Degerli esyalarim duruyor mu acaba" diye onlari kontrol etmek oluyor. O zaman kapkacci ya "Bakiniz, bu benim degerli esyam" diye yon gostermis oluyorsun. Degerli esyalarini orada burada kontrol etme.

Milletle anlamasan ya da anlasamasan bile konusmaktan cekinme. Akdeniz insani bunlar, en kotu beden diliyle anlasiliyor. Onlar da bizim gibi el kol hareketlerini cok kullaniyor. Dil olarak ne dedigini bilmesen bile bedenden anlayinca "Haaa" dersin zaten. Cem Yilmaz'in gosterisinde poncik gosterdigi an gibi konusmaktan cekinme.
www.youtube.com

Bu arada eyaletlerin kendi dilleri var, haliyle Barcelona'da da Katalanca eyalet dili. Valencia'da universitede sabah dersler Ispanyolcaydi, ogleden sonra Valensiyacaydi ayni ders. Tabii Ingilizce programlar disinda, lisans ogrencileri icin soyluyorum. Bir arkadasim UPC'de doktora yapti. tez savunmasini Ispanyolca istediler, juriden iki kisi Ingilizce konusunca anlamiyormus. Valencia'da ilk markete gittigimde kuru nane ariyordum ve ne oldugunu bilmiyordum. Birine Ingilizce sordum "Burasi Ispanya, Ispanyolca konus" dedi, yanlis bir sekilde Ispanyolca soyledim (yas nane menta, kuru nane hierba buena imis. Ben dogrudan menta'nin kuru olanlarindan istemisim), adam "Burasi Valencia, Valenciano konus" dedi, "Essegin seyi" dedim ben de Turkce. Ilk zamanlar boyle tokezlemeler oluyor ama sonradan gulerek hatirliyorsun, anlatacak bir seylerin oluyor. Birkac aya oranin agasi gibi dolasmaya baslarsin rahatlikla.

Ispanya'nin en guzel yani, gercekten konusma ve dusunme ozgurlugunun olmasi. Laboratuvarcak toplantiya girdik. Doktora ogrencileri falan var, profesorler var. Profesorun biri bir fikir onerdi, pgrencisi atlayip "Fikriniz pek b.ktan" dedi mesela. Ben orada "Hiiii, nasil ya?!?!" cekerken, millet sakin sakin oturdu fikirleri tartisti falan. Tabii boyle yapma ama Ispanya'nin en guzel yeri agzina geleni soyleyebilmen ve kimsenin bunu kisisellestirmemesi, bunun yuzunden basina bir is gelmemesi. Amerika'ya ozgurluk var derler, Ispanya'daki gibi ozgurluk yok. O yuzden hata yapmaktan ya da yanlis bir sey soylemekten cekinme. Herkes buyuk iddialarda bulunur, cok kibar da degildirler. Sokakta kufurleri noktalama isareti gibi duyarsin. Sen azicik yanlis bir sey soyledin diye basina bir is gelmez.

Basarilar simdiden. Orada az arkadasim var ama bir sorun olursa, arkadaslarima ulasirim.

yeniden doğmuş bebek +1
hayatının en güzel yılları olacak diye düşün asla unutamayacağın yıllar olacak hayatına yepyeni bir şekil vereceksin
herkes aynı şeyleri yaşıyor fazla büyütme +1

En yüksek satış hedefi laystedir.

Ürünlerin çıkış tarihi sıralaması olabilir?
Lays 1932, Ruffles 1948, Doritos 1964.

Tamamen attım.

Belki de metin yazarı öyle yazmıştır ve hiçbir sebebi yoktur.

eskiden ruffles, lays, doritos ve cheetos'larda diye sıralanırdı.

The projects that application completed in the scope of services.

Projects completed within the scope of service application

daha doğru gibi geldi bana.

benim içime iki cevapda sinmedi, kendim de üretemedim :(

Projects whose applications/submissions were completed within the scope of service.

Kulağa tuhaf geliyor ama whose nesneler için de kullanılabiliyor.

@fotr evet whose kullanabilsem hicbir sorun kalmayacak. ama onceden yine burada sormustum yok efendim kullanılmaz diyenler olmustu

Whose kullanabilirsiniz. Şurada bir örnek var:
Because it is not possible to recover this missing information automatically, the projects whose bindings are missing will be treated as not under source control.”

blogs.msdn.microsoft.com

koyduğu global hashtag'lerden gelen insanların anlaması içindir, takipçi sayısını arttırmak istiyorsa doğru yolda.

havalı olduğunu düşünüyor bence. benim 250 takipçimin sadece 20 si yabancı ise ingilizce yazmam mesela ama yarı yarıya ya da daha fazla ise ingilizce yazabilirim.

yabancı takipçi sayısına göre değişir. ama yabancı yoksa, gerek de yok ing yazmaya

hesabı herkese açıksa, ingilizce tag yapınca daha çok beğeni alıyor, yabancı kişiler beğeniyor, takipçi sayısı artıyor.

takipçi ve beğeni kasan biri için normal ama sadece eşin dostun takip ettiği ve hesabı gizli olmasına rağmen bunu yapanlar havalı olduğunu düşündüğü için yapıyordur herhalde.

geçen keşfette dolaşırken bir tane paylaşım görmüştüm, "paylaşımlarınızın altına yazabileceğiniz ingilizce cümleler" gibi bir başlığı vardı sdhgkhjkl. parantez içinde tercümesini de yazıp hangi emojilerin uygun olduğunu bile göstermişler. böyle bir talep var demek ki arzı da oluşmuş.

Profilim public değil. 500 takipçimin 50-70 tanesi yabancıdır herhalde. Bazen Türkçe bazen İngilizce paylaşımlar yaparım. Açıkçası bu 500 kişiden Türkçe bilmeyen 50 kişi varsa, İngilizce bilmeyen sayısı max 10 kişidir. O yüzden İngilizce ile daha çok kişiye hitap edebiliyorum. Ama yine de paylaşıma göre kafama ne eserse o dilde yazıyorum.

Bazen de İngilizce daha havalı/uygun duruyor o paylaşımın tipine göre. Ama bunu illa ki hava kasmak olarak algılamamak lazım. Profilim public bile değil, takipçi kasmak vb. gibi bir motivasyonum yok.

Ben hem ingilizce hem türkçe yazıyorum çünkü yabancı arkadaşlarım var listemde. Kimin ne düşündüğü umrumda değil.

Bazı ifadelerin Türkçesi aynı anlama gelmediği için. Misal yılların klişesi Good Vibes Only.

Bunu bazen bende yapiyorum, sebepsizce. Ozellikle ve devamli bunu yapmak ama sacma, belki de ecnebi takipcim cok olmasidigi icindir.

Valla ben musluk suyunu kullanıyorum.

Musluk suyu

musluk suyu? :(

Kalabak

Oo gelecegin potansiyel alzaymirlari. Javsu

İyi kahve, iyi su diye bir durum var.

Şu linkte açıklamışlar: www.baristainstitute.com

Kahveler.net'i inceliyorum da, çoğunlukla pınar madran ve sırma su tavsiye edilmiş. PH ve iletkenlik değeri etkiliymiş

kahveler.net

Çeşme suyu

kalabak +1

Arıtma kullanıyorum. Büyük kolaylık ve temizlik, öneririm.

arıtma kahve için tavsiye edilmiyordu, yerli yabancı baktığım kaynaklarda

Erikli

Mehmet Toprak Hastanesi, Birsen Tursun.

Ataşehir Memorial'da Fırat Tülek ıyidir.

Acıbadem'de Habibe Seyisoğlu.

Var olmaz mi. Nasilsin iyi misin calisiyorum iyiyim diyip kestirip atiyorum. Hayatim hakkinda detaya girmiyorum. Ozellikle bayram ziyaretlerinde cok yapiliyor bu tur muhabbetler. Yillar once sevmedigim akrabalarima ziyarete gitmeyi biraktim ben. Kafam rahat.

Hiçbir şeyi beğenmeme timi gerçek hayatta da var, evet. Mantıklı argümanlarla geliyorlarsa ciddi konularda dinlemek faydalı oluyor. Ama bazısı sadece kıskançlığından ("Bu nasıl benim aklıma gelmedi?"), bazısı çok bilmişliğinden kurduğunuz hayali iki saniye içinde yerle bir edebiliyor.

keşke öyle olsa, benim çevrem bir fikre ''hadi bakalım'' diye yaklaşırlar. Kazanırsan başarıyı sahiplenirler, kaybedersen de en iyi ihtimalle yalnız bırakır sessiz kalırlar/ ya da söylemedikleri/sormadığınız halde ben sana demiştim derler.

Yalnız, şunu anlamıyorum, insanlar sizin fikrinize/projenize amalarla geliyorsa bu şahane birşey değil mi ? Ne yani, illa kendinizi pohpohlayacak kişilerle mi arkadaş olmak istiyorsunuz, instagram hastalığı zannederdim ben bunu ama demek ki gerçek hayatta da var. Adam size ama ile geliyorsa fikrinize alternatif bir olumsuzluğa dikkat çekiyor demek ki, sana göre ''tutarlı ya da akıllıca'' ''birşey'' olması onun gerçekte ''tutarlı ve akıllıca'' ''birşey'' olduğunu garanti etmez. Şimdi benim yeğenime sorsan; onun hayatına dair en tutarlı ve akıllıca ''şey''le bence aptallığın dik alası olabilir -ki büyük ihtimalle de öyle olur.

İnsanların genel negatif yaklaşımıyla mı karşılaşıyorsunuz bilmiyorum ama, algoritmik zekaya sahip herhangi bir bünyeyle fikir paylaşımınızda bile ''öv beni'' tadında kişilerseniz -ki böyle bir ton insan tanıyorum eleştiriye asla tahammül edemeyip de ''düzeyli eleştiri kabulümüz'' diyen- size yapacak birşey yok. Ama yok gerçekten ''akıllıca'' şeylerse projeleriniz karşınızdaki insanların ''ama'' larına da, onların kaygılarına da ''tutarlı ve akıllıca'' çözümler geliştirip o ''amaları'' savuşturabiliyor olmanız lazım, tabi bunda karşınızdaki insanların da temel düzeyde mantık kabiliyeti olduğu varsayımıyla hareket ediyorum. Yok zaten karşınızdaki kişi ''fikir bağnazıysa'' ; ''laiklik elden'' gider ve bir anda ''155 aranarak vatan haini'' oluverirsiniz Allah muhafaza.

Cevrem de kismen boyle ama bununla ilgili genel birkac sey daha cok karsima cikti. Bulabilirsem onlari paylasmak istedim.

Ilkinin adini bulamadim. Yari Turk yari Amerikan bir kiz vardi, Sozluk'te ya da baska bir mecrada gundem olmustu sanirim. Vlog baslatma fikrini paylasmis zamaninda arkadaslariyla. Ne kadar Turk arkadasim varsa "Aman, bir suru vlogger var, sen ne yapacaksin ki yeni. Hic gerek yok, cok uzun sure ugrastirir seni" demisler; Amerika'ya gittiginde oradaki arkadaslari "Aaa, ne guzel, neler anlatacaksin" diye heyecanlanmislar. Kizcagiz da, yazik, "Ne guzel vlogum oldu. Neden Turk arkadaslarim boyle dedi, anlayamadim acikcasi" falan diyordu Youtube'da.

Tam da bununla ilgili her zaman yapistirdigim Hosftede'nin kultur endeksini yapistirayim. Bircok halti aciklayabilen bir sey bu.
image.slidesharecdn.com
Burada Turkiye'nin "uncertainty avoidance" dedigi sey birkac konuyu birden kapsiyor. Turkiye'nin puani 100 ustunden 85. Bu konulardan biri de gelecegin garanti altina alinmasi ya da hayatin standart yoluyla ilerlemesi. Yani, bir anlamda ise girdiginde "Emekliligi var mi"nin ilk akla gelen sorulardan olmasi, memur olup is garantisinin saglanmasi, vb. Turkiye girisimci bir ulke degil, girisimci olani seven bir kulturu yok. Son zamanlarda kabugunu kirmaya baslasa da, tam tersine her seyin eskiden olan yollarla yapilmasini ilke edinen bir ulke.

Bir kitabi 2010 civari okudum, yanimda da degil, yazari kimdi hic hatirlamiyorum. Amerika, Ingiltere ve Turkiye karsilastirmasini yapiyordu. Bu iki ulkeden kendi isini kurmak icin okulu birakan insanlarla Turkiye'yi karsilastiriyordu ve diyordu ki "Ingiltere ve Amerika'da kendi isini kurmayip omur boyu baskasinin isinde, firmada calismak belirli bir egitim duzeyi olan insanlar icin cok anlamsiz geliyor. 'Tabii ki kendi isimi kuracagim' mantalitesi var. Turkiye'de biri onu yapmaya kalksa ilk basta annesi 'Evladim, guzelim maasin duzenli yatiyorken neden simdi batip cikacagin belli bile olmayan ise giriyorsun ki' der. Isini kurana kadar o kadar cok hevesi baltalanir ki, isi kuramaz, kursa da yurutmeye mecali kalmaz hale gelir"

Erhan Erkut'un bu konuyla ilgili soyle bir roportaji da var:

Turkiye’de biliyorsunuz veliler geliyor üniversite tanıtımına, çocukları üniversiteye gönderip göndermeme kararını veliler veriyor. Tipik nazik veli reaksiyonu: “Hocam ağzına sağlık, bütün bunlar çok ilginç ama bize daha tipik, bu işler sizin üniversiteden dışarı çıkmayacak mı?” tarzı bir soru hemen hemen her tanıtım toplantısından sonra geliyor. Tabii burada sayın veli nazik oluyor, tercümesi şöyle: ”Ya sen uçuyorsun kardeşim. Sen bunları bırak da bizim Hüsnü Bey’in yanında bir memuriyet bir şeyler var mı hani? Ayda 800-1000 lira maaşa bizim çocuk sonunda kavuşabilecek mi?”

Ayni roportajda o da Hofstede'den bahsetmis.
www.etohum.com

Aslinda isten cok bahsettim ama genel olarak her guya siradisi yaklasim bu sekilde. Ailenin "Ne zaman evleneceksin" sorusundan, "Ben sana yapma demiyorum, hobi olarak yine yap"ina kadar. Ozetle, akillica veya planlica da olsa toplumumuz riski sevmez ve steril bir cevre degilse elini sallasan boyle insanlara degiyor.

Cok var benim cevrede de.
En cok karsilasitigim tepki de "ama nasil yapacaksin ki", "iyi de nasil olacak sen nasil yapacaksin bunu", "ama cok zor nasil yapacaksin" tarzi. Ben senin gibi gerizekali degilim ki beceremeyeyim diyesim geliyor bazen:)
"bu isin bir yolu var, bunu gerceklestirmek icin izlenecek bir yol ve gerekli bilgileri alabilecek neyin nasil olacagini ogrenebilmen icin de su su kaynaklar var, mucize gerekmiyor" turu cevaplar veriyorum artik uzatmadan.

Bu arada @aychovsky'nin ilk ornekte bahsettigi hatirlayamadigi arkadas "kimberly reyhan"
www.youtube.com

nasıl yaklaştıkları önemli. "o iş olmaz" diyip kestirip atıyorlar mı yoksa "ama o işin şöyle şöyle bir yönü de var, onu nasıl halledeceksin?" mi diyorlar? yaptıkları şey ikincisiyse o kadar kafaya takılacak bir şey değil, hatta ben buna yapıcı eleştiri derim. senin aklına gelmeyen bir dezavantajdan/riskten falan bahsediyor olamazlar mı?

geçenlerde kardeşim de bana gelip bir iş fikri danıştı. saçma geldiği için vazgeçirdim. sonra o da bana hak verdi, şimdi aynı fikrin daha makul bir versiyonunu düşünüyor. ona ama'larla başlayan cümleler kurmasam aynı hafta elindeki tüm parayı saçma bir şeye gömecekti belki de.

danıştığın insanları kendinden düşük/eğitimsiz vs. gördüğün için önyargılı düşünüyor olabilirsin. belki de gerçekten mantıklı şeyler söylüyorlardır.

birakin soylensinler, ne olacak?

insanlar konusur, kimi zaman hic dusunmedigin negatiflikleri sana siralar ki bu oldukca isine yarar ve seni gelistirir. kimi zaman da seni dibe cekmeye calisan konusmalar yaparlar, pes etmeni isterler. o zaman da onlari dinlemeyebilirsin. insanlari dinlemedigin surece bir sikinti yok. dinlersen, onlara benzemeye baslarsin ki bu da, en olumcul noktadir. seni kendi firtinasina sokmustur artik.

konusmanin bi zarari yok. negatif soylenenler hayata negatif taraftan bakarlar, kendileri icin bile. bu onlarin dogalarinda var. onlari degitiremezsin ama bazen kendi faydan icin onlardan yararlanmali, konusmalarina izin vermelisin.

Bu arızayı dediğiniz gibi yaptırabilirsiniz. Apple servis pahalıya patlar. Size lazım olan tamirci. Ben kadıköyde hala duruyorsa sıfırhata’da 1-2 pc tamir ettirmiştim. Mac tamir ederler mi bayramdan sonra sormak lazım. İyi tamirci de bulmak zor ama ciddi bir sıkıntınız yok gibi o kabloyu sipariş verip kendiniz bile değiştirebilirsiniz.

Öncelikle cevap için teşekkürler. Bana da kendim yapabilirmişim gibi geliyordu fakat bir video izledim adam tüm anakart, pil, touchpad, açma kapama düğmesi ne varsa söktü sadece bu zımbırtıya ulaşmak için. Sıkıntı değiştirmekten ziyade her şeyi söküp tekrar düzgünce takmak sanırım. Cesaret edemedim.

Bir de aliexpress 30 güne anca gönderir. Hazır parça olan tamirci bulabilsem diye ümit ediyorum.

ışık sensöründe bir hata olmasın? parlaklık elle değişiyor mu?
bugün şunu gördüm de oradan aklıma geldi:
www.reddit.com

Bağdat Caddesi'nde Divan Pastanesi'nin karşısında Oleg Cassini var, onun yan tarafında bir teknik servis var. Bugüne kadar arıza yapan tüm Apple cihazlarımı sorunsuz tamir ettiler. Eskiden Apple'ın yetkili teknik servislerinde çalışan bir çocuk var. Dükkanın adını hatırlayamadım kusura bakmayın.

WIT yetkili Apple servisidir ve bence iyi de bir servistir. Bana sorarsan hic kendin elleme, Apple servisine bir sor bakalim ne kadara yapacaklar. cihaz halihazirda bir suru para, en azindan fiyat ogrenmeyi hak ediyor.

Öyle bir zorunluluk yok. Ne şikayetin olduğuna bağlı.

Doğrudan endokrinolojiye de gidebilirsiniz, neden illa dahiliye yönlendirmesi olmak zorunda olsun ki?
Regl dönemiyle de ilgisi yok konunun genel olarak.

İmza: İki yıldır endokrinolog endokrinolog gezen kadın

devlet hastanelerinde ilk olarak dahiliyeye gitmek zorunlu, özelde direkt gidebilirsiniz. bazı hormon testleri için reglin ilk üç günü gitmek gerekiyor.

Gelmeden önce size haber veriyorlar, zaten iş günü olarak sayıyorlar ve paket gümrükte oldukça uzun süre takılıyor. o yüzden panik yapmayın.

(2016'da internetten macbook aldım)

Gümrük işlemleri var. Bayram zarfında zaten bekleyecek.
Firma mali çektikten sonra kendi işleyişi vardır mutlaka. Dedikleri tarihten çok oynayacağını sanmıyorum

www.youtube.com
patates püresi ve salata. vejetaryen ise üzgünüm yardımcı olamayacağım.

bir de şarap.
(kesinlikle et olmalı)

lazanya da güzel gider.

normal ev yemeği yap. alengirli bişeyler yapma derim. özellikle kaşarlı vb bir yemek yapma, kız rahatsız olmasın yerken. veya yenilmesi için ritüele gerek duyan bir şeyler de yapma. düz kaşıkla çatalla yenilen şeyler yap.

Sizin yemek konusundaki yetenek düzeyinizi, kız arkadaşınızın ne tür yemekler sevdiğini bilmediğimiz için, ne desek boş. Küçük kesilmiş parça kuzu eti alıp, soğan, kırmızı/yeşil/sarı biber, mantarla kavurup, renkli ve lezzetli bir yemek yapabilirsiniz. Yanına beğendi olabilir. Beğendi zormuş gibi bir algı yaratsa da, aslında kolay bir yemek. Közmatik diye satılan 10TL'lik aparatlardan, ocağın üstüne koyun, 4 tane patlıcanı, çevire çevire közleyin. Ona üşeniyorsanız, direkt fırına atıp 250 derecede közleyebilirsiniz. Sonra, biraz tereyağı ile, iki kaşık unu, mis gibi kokana kadar kavurun. Karıştırarak, süt ekleyin ve boza kıvamına gelsin. Topak topak mı oldu? Hiç sorun değil, daldırın blendırı içine. Sonra, patlıcanları soyup, bıçakla iyice kıyın. ardından, hazırladığınız beşamel sosu ekleyin, karıştırarak pişirin. SOn adımda, biraz kaşar da ekleyin.

Tatlı olarak da, vişneli cheese cake, beyaz çikolatalı mus ( www.sweetandsavorybyshinee.com ) veya yetenekliyseniz devil's food cake ( cafefernando.com ) yapabilirsiniz.

Ben karnı yarık yapmıştım. Benim yaptığıma inanmayacağını bildiğimden kendimi yaparken çekip youtube'a atmıştım :D Kız "bunu sen yapmış olamazsın" deyince de televizyondan 1080p izleterek utanıp kahroluşunu izlemiştim...

Chili con carne, vejeteryanse sin carne. Yanına pirinç pilavı, salata ve şarap

Balık, salata ve şarap

Lazanya.
Fırında tavuk patates ya da balık.
Kremali mantarli spagetti.
Fırında makarna.