beeeen

ben de varım! yalnız ben bazen yanında kendi yaptığım şipşak kekikli domates sosu ile yiyorum. ketçap, mayonez ya da ne idüğü belirsiz diğer sosları eve senelerdir sokmuyorum.

O zaman feysvuk grubu kuruyom?

Hiç sossuz yerim kahvaltıda.

Sour tamam tamam seni yonetici yapcam grupta iyisin yine hadi.

Abov, agzinin tadini bilmezler. Simdi siz domatese karabiber de atmiyorsunuzdur...

portmanto +1

tansiyon hastasıyım tuz atamam keke.

hiç tuz atmadan yerim.
denk gelirse mayonez belki.

ben biraya batırıp yiyom. tuzsuz tabii.

ev yapımıysa ben de sos sevmiyorum ama yoğurt veya peynir maydanozla çok güzel gidiyor. sade de güzel.

milkshake e batırıp yiyince de çok güzel olmuyo mu ;_; gayet tuzlu patatesi yani

Shotgunwoman olmuyor bence. Saka yav saka denemedim.

+1

floydian dene bi ya tuzlu patates ve çikolatalı milkshake çok güzel oluyo ;_;

ev yapımıysa sadece tuz ile yerim hatta belki onu bile atmam da, fast foodcuların patatesleri anca sosla gidiyor. eğer elma dilim patatesse de sos sevmiyorum ama, baharatlıysa falan zaten güzel oluyor o haliyle.

8498394934 kisiyiz

Boğaziçili değilim ama:

2) Tezli yüksek lisans programlarında da harçlar kalktı. Programın olağan süresi boyunca bir şey ödenmiyor.

Tezli yüksek lisansta harç yok. (Belli bir süreyi uzatırsan ödüyorsun sadece, o da cüzi sayılır)
Akşam dersleri yani 2. Öğretim de yok tezlide.

Sosyal bilimlerin başvurusu bitti yalnız. Hatta fen bilimlerinin de bitti galiba.

@hot potato bir sabah uyanıp "dur ben bir yüksek yapayım" demedi heralde, bir hedefi var ama sorularım genel olduğu için belirtme gereği duymadım. :))

ekşi sözlük'e hoşgeldin. herkesin her şeyi bildiği ve her konuda uzman olduğu yer. sana bir iyi bir kötü haberim var:

iyi olan: ben mesela artık ne bir film ne bir dizi ne de bir internet sitesi ile ilgili ekşi sözlük'te yazılan yorumları hiç kale almıyorum. ekşi sözlük'te yazılan şeyler zerre sikimde değil. dört adet badim var, onlar da zaten ayda yılda bir yazıyorlar. benim gibi pek çok insan da var. yani takma çok fazla.

kötü olan: ben ve benim gibiler yüzde ondan daha azızdır kesin. ekşi sözlük türkiye'yi yansıtan bir cehalet yuvası. o yüzden orada yazılanlar sıkıntılı olabilir. ama ne olursa olsun yapacağın en yanlış şey gidip orada yazarlarla polemiğe girmek olacaktır. bir firma sahibi ya da yalayıcısı kendisini ekşi sözlük'te savunduğu ya da pazarladığı anda cephe alınıyor sözlükçe. yani dilini tut ve orada laf dalaşına girme.

önemli not: projenin ne olduğuna dair en ufak fikrim yok. yazdıklarından yola çıkıp yorum yaptım.

Size çok basit bir örnek vereceğim;

walter's coffee bilmem ne adlı bir cafe, ben istanbul'da bile değilim bahsedilen yeri bilmiyorum ancak birisi bir yorum yazmış:

adam diyor ki ''latte istedim, sütü espressoyu ayrı getirdiler ben dökecekmişim, böyle rezalet mi olur.bu mekan kahveden hiçbir şey anlamıyor'' demiş. halbuki latte diye sipariş verdiği şey latte macchiato ve cafe latte şeklinde istemediği için hem yanlış sipariş veriyor hem de baristaya sorma gereği duymadan gelip mekanın başlığına ''rezalet'' kapsamında yazıyor. Adamlar doğru bir şekilde servis ettikleri halde kendi cehaleti yüzünden yanlış bilgi veriyor. Hadi cafe latte ile macchiato karışabilecek bir şey ona da tamam desek, macchiato'nun servisi o şekilde ayrı yapılabiliyor yani ''kahveden anlamıyor'' derken aslında bu servisi bilmediği için bu yorum yapıyor..

yani ekşi sözlük'te ''rezalet'' kapsamında yazılanların hgeneli böyle bilgisizlikten kaynaklanan ve genelinin de haksız çıktığı yorum kaynaklı, şahsen ben hiç önemsemiyorum ve inanmıyorum bu yorumları.

ayrıca sen git ben geliyorum+1

projeyi ben de bilmiyorum.

o değil de, böyle olumsuz bir şey yazıp sonuna anlayışlı gibi gülücükle bitirince çok itici geliyor bana. aşırı yoga yapmış kişisel gelişim kursiyeri gibi.

ekşisözlük öyle boktan bir yer haline geldi ki, elinde çatal tutamayanlar bile klavye başına ultra delikanlı, ultra kültürlü, ultra hip insanlar olup çıkıyorlar. bu imajı yaratmanın en kolay yolu da bok atmak. çünkü aslında orda yazar demek istiyor ki "ben bu tip bir şeyin nasıl olması gerektiğini bilirim, çok gördüm, esas bana soracaksın bunu, senin yaptığın da bir boka benzememiş, çooook daha iyilerini ben deneyimledim oğluuum! thehe!" yani okurken artık kafanda çocuk sesi mi belirdi, yoksa uyuz insan sesi mi bilmiyorum ama bu tamamen ve %100 kompleks dışavurumu. bu insanları sokakta görsen ya bir eziklikleri vardır, ya bir kompleksleri vardır, ya bir yönden eksik hissediyorlardır kendilerini. sonra da sözlüğe girip ego masturbasyonu yaparlar, ancak orada oluyor çünkü. bu şekilde olan birkaç arakadaşım da oldu zamanında, birinci elden gözlemledim hem internet ortamında hem de gerçek hayatta kendilerini.

yani uzun lafın kısası; bunları hiç kafana takma güzel kardeşim. sen kendi emeğinle güzel bişeyler yapıyorsun, uğraşıyorsun, emek veriyorsun. eleştirenler de sivilcelerini patlattıktan sonra yıkamadıkları pis elleriyle gelip yazıyorlar o yazıları kıskanma homurtuları arasında.

kib! :)

O bahsedilen insanlardan burada da çok var maalesef.

Ya da mesela çamur atarlar atarlar, sonra gidip iki rekat namaz kılarlar, ben çok iyi müslümanım diye egolarını şişirirler.

Herkes bir tanrı, herkes bir patron.

Lütfen olumsuz yorumlar şevkini kırmasın. Biz millet olarak maalesef birbirimizi el üstünde tutabilmeyi değil, birbirimizi kınamayı biliyoruz.

Nefrete kırgınlıkla değil, hoş görü ile cevap ver ve lütfen "salla".

Bol şans!

Edit: "Çocuk kutuları hala hazırlanmamış, bu nasıl düşüncesiz bir sitedir?!!!" :P

bu siteyi simdi gordum ama hangi amaca hizmet ettigini anlamadim, ne satiyorsunuz?

sitenizi ziyaret ettigimde hicbirsey anlamadim.

edit::

- bu proje nasil tuttu anlamiyorum. cidden binlerce kutu sattiysaniz iyi bir pazarlama-marketing basarisidir.

cok *anlamadim* yazmisim yani e-ticaretle arasi iyi olan biri olarak supriz kutu projesinin tutmasi garip, asil garip olan uyelik sistemi.

* yanlis anlasilmasin kotuledigim yok aksine destekliyorum boyle projeleri.

@tek basina,

aslında en ufak bir pazarlama veya marketing çalışması yapmadık. buna ayırdığımız bütçe: 0 tl çünkü zaten üç kuruşluk bütçeyle girdik işe. ve ne google adwordse ne facebooka tek kuruşluk bütçe yatırmadık. pazarlama departmanımız da yok çünkü zaten 4 kişiyiz, 2 tasarımcı 1 yazılımcı 1 mimar.

biz sadece kutu sattık. kutu sattığımız insanlar biribrine duyurdu ve bu şekilde büyüdük başka da bir şey yapmadık.

ama dediğim gibi, eğer düşündüğünüz kadar kötü, tü kaka bir şey olsaydı çok iadeler alırdık. ama her geçen ay daha fazla satıyoruz. demek ki aslında bir şeyleri doğru yapıyoruz, hedeflediğimiz kişilerin istediklerini veriyoruz demektir diye düşünüyorum.

yanlış da düşünüyor olabilirim.

pm attım

anlattiginiz gibiyse, emegin ve kalitenin karsiligi diyelim. kaliteyi sadece site dizayni olarak algilamayin, urun ve icerik kalitesi musteri potansiyelini arttiracaktir. ama su yillik - 3 aylik uyelik mevzusundaki amaci cozemedim.

@tek basına,

o şey. atıyorum ocak ayında 3 aylık alıyorsun. fiyat olarak kutu başına indirimleri oluyor (kargo bedeli de olmuyor bunda o yüzden kutu başı 7-8 liralık indirim olmuş oluyor)

ve ocak-şubat-mart aylarındaki kutular, siz ekstra sipariş vermeden adresinize geliyor çıkış tarihlerinde.
(ocak kutusu ocakta, şubaat şubatta, mart martta geliyor yani. hepsi bir arada değil :) )

simdi anladim.

yayin hayatinizda basarilar, bol satis dusuk geri iade, pozitif geri donusler diliyorum.

kaliteden sasmayin.

//tbak

Begenilmemis olmasi cok normal cok garip ve gereksiz proje. Bundan para kazandiginiz icin tebrik ederim o ayri. Ayrica herkesin istediğini yazmasi icin olan bir portal olan eksi sozlugu bilmiyormus gibi gelip burda laflari siralamanizi da anlamadim.

Şimdi haberim oldu. Çok güzel bir fikir bence.

Sevgilim olsaydı kesin sipariş vermiştim. :(

hakkinizda daha once hiçbi yere bişey yazmadigimi, hiçbi yorum falan okumadigimi belirteyim once. hedef kitlenizde bulunan instagram kullanıcısı genç bir kadınım. hakkınızdaki dusuncelerimi soyleyeyim. ben sizi en basta instagramdan takip ediyodum, guzel bir proje gibi gorunmustu. hiç almadım, almayi dusundum ama daha sonra takip ettikçe kutuyu alanların paylaştığı kutu içeriklerine bakınca bana açıkçası oldukça overrated geldi. haklisiniz, her ay herkese hitap eden sürpriz hediyeler bulmak zordur tabii. sizde de sunum guzel, pazarlama guzel, tasarim guzel ama icerik boş... sanki igerlar bloggerlar 1-2 kez alıp kutunun resmini çekip eşe dosta "bak ben bunu aldım" desinler diye yapılmış bi proje gibi. şimdi mesela sitenizi açtım mayıs kutusu içeriğine bakıyorum, bir kartpostal, bir 3-5 limonata tarifi olan bir kitapçık, bir boncuklu bilezik. diğer ay mesela 5 tane kartpostal, bir avon krem, bir minik çerçeve, bir broş vermişsiniz. kutudaki tek ilginç, almaya değer şey bulutlu broş, onu yapan instagram dükkanını biliyorum, onda zaten 15 lira mı ne gibi bi fiyatı var. geri kalan full ıvır zıvır. niye alayım ki kutuyu? yani ne bileyim 40 lira para veriyosam içinden 2 liralık pastel marka oje, 3 liralık avon krem çıkmasın be ablam. avon ne ya. :) tabi alan alır serbest piyasa sonuçta. istersen bu içeriğe 100 lira dersin gene çıkar alıcı, ama aynı oranda eleştirilirsiniz. bu kadar alıngan olmayın bence.

ben 2 defa kutu aldım kız arkadaşıma ve çok memnun kaldım,
sadece içinden çıkanların değerini düşünmeyin, bir kutu, konsept olarak çok güzel.
kutuyu ilk açtığında aldığı koku, içindeki tatlı tatlı minik kağıtcıklar vs. her şeyiyle çok özenli ve güzel.

allam ya hediyenin beğenilmemesi mi olurmuş. benim gibi konseptli hediye kutuları sevenler için ideal olmuş. ayrıca her kutuyu ayrıntılı inceledim bayıldım hepsine^^ özellikle de şubat ve marta. bu ayınki pek anneme uygun değil ama en yakın zamanda alacağım :)

yalnız elinizde artan ürünler varsa onları da sitenize koysanız nasıl olur? belki kaçırdığımız şeyleri alabiliriz böylece :/

neyse hayırlı olsun yeni işiniz.

ben çok beğendim. yurtdışında yapıyorlar bu kutuları, belki şu an türkiye'ye de gönderim yapıyorlardır ama birkaç yıl önce uk ve usa odaklıydı. güzel olmuş şimdi bi kutu alıcam kendime :) beğenirsem abone de olabilirim. (kalitesiz, hiçbir işe yaramayan ürünler koymayın tabii.)

ilk yorumu okudum da sen git ben geliyorum +1

ekşicilere bedava 1 adet vericem de, başlıkta yüzlerce yüzlerce entry olur. sonra çok kötü çok berbat.

Daha once gormustum ama unutmustum, simdi yeniden baktim. Asiri sevimli gorunuyor. Tebrik ederim, basarilariniz daim olsun.

Cok bir elestiri yok aslinda Sozluk'te de. Boyle soyleyince saglam sovduler sandim ama 3-5 kisiymis. Bir kismi da ayni kisi tarafindan ust uste yazilmis.

Elestirilerin odagi su, "X kahvecisinde neden 10 TL'ye kahve iceyim. Aynisi kantinde 1 TL" yaklasimi var. Bu hakli bir yaklasim da olabilir, ornegin kac ogrenci ya da asgari ucretli X kahvesinde kahve icebilir. Ancak belirli bir gelir seviyesinin ustundeki kisiler icin bu bakis acisina sahip kimseler icin surpriz kutuyu mali yonden acimasizca elestirmesi kadar normal bir sey yok. Sizin hedef kitleniz bunlar degil zaten. Sizin hedef kitleniz, "Ben buradaki ortam ve tecrubeye parayi veriyorum" ya da "Ben surprizin heyecanina parayi veriyorum" diyecek kisiler. Bunu da cok guzel vurgulamissiniz :)

Ancak bu kisilerin de %100 haksiz olduklarini dusunmuyorum. Bu noktada kizmazsaniz, soylemek istedigim bir seyler var.

1. Sizin kutu icinde gondereceginiz hediyelerin markasindan dolayi veya kalitesinden dolayi mali degeri kestirilemeyen urunler olmasi onemli gibi. Boylece odagin urunden yasanilan tecrubeye kaymasi daha kolay olabilir.

2. Urunlerde kalite gozetilmesine bakinca, atiyorum ki ayda urunlere 20 TL harciyorsaniz bir kutu icin, ucuzu 20 TL olan bir urun degil de, kalitelisi 20 TL olan bir urun konmasi daha sevk verici olabilir. Yani, 20 TL'ye ucuz bir gunes gozlugu de koyabilirsiniz, kaliteli bir kalem de. Ucuz gunes gozlugune millet "Bu ne ya, plastik" diyebilir ama ayni degerdeki bir kaleme (ya da normalde pahalisi o fiyata olan bir seye) ise "Vayyy, ben bunu kullanirim" diyebilir. Boylece gururla kullanabilecegi seyi almis olur. Tabii ki buna karar vermek ve birkac seyi birden secmek kolay olmayabilir, zor bir karar. Ya da Avon'un unu biraz kotu, ustune para versen Avon almam ama onun yerine kendime yapabilecegim bir maskenin kilini, aromasini, vb. bulmayi tercih ederim. Daha ucuz bir hediye bile olabilir.

3. Hediyeleri secerken piyasada bulunmayacak veya kolay akla gelmeyecek seyler daha cazip olabilir. Atiyorum, Pastel ojeye ulasim cok kolay ve spesifik olarak gidip alinabilecek bir urun ama bez canta o kadar da cok kullanilmayan, sevilen ama akla gelmeyen bir urun. Almasi kadinlarin aklina gelmeyen sempatik urunler daha sempatik gelebilir.

Ama bunlarin disinda cok sevimli, cok kullanilasi bir sey. Elinize ve emeginize saglik.

size kötü neler yazılmış bilmemekle birlikte,

konsepti beğenmeyebilirsiniz, ürünleri yetersiz bulabilirsiniz. kesinlikle itirazımız yok
.
yazıp sonra yazının aslında itiraz için kurgulandığı en sonunda da bombayı patlatıp smile kondurulduğu görülüyor:) hem eleştiriye karşı olmamak demek senin istediğin eleştiriye karşı demek değil. kazıklandığını düşünen çıkmış olabilir, bir satıcı olarak hoş görmelisin demiyorum hak vermelisin, kıza o ay kitap yollamışsın, oysa eskiden onu okumuş, e olacak şeyler bunlar, ekşinin kalitesizliğinden dem vuranların ekşi sözlük yazarı olduğunu da görüyorsundur ayrıca, burada her tip insan olacak senden o ürünleri alan, amaç şikayet yüzdesini düşürmek olmalı burada reddiye yada dert yanma fayda getirmez.bir de 20 - 30 lira verip beklentisi mars bileti olanlar var, donanım haber ölücüleri diye bir başlık var ekşide vs. vs.

You are my sunshine
Hallelujah
Creep
Five years time
Beirutun postcardli bir şarkısı var onu çalmayı çok seviyorum

www.youtube.com
Bu ve Zooey'nin diğer ukuleleli videolarına bakabilirsin bence

vance joy - riptide
bir de eddie vedder'in ukulele songs albümdeki şarkılar.

somewhere over the rainbow
la vie en rose

eddie vedder'ın ride'ı da hoş oluyor.

arkadaşlar süpersiniz. çok teşekkürler :)

slayer - war ensemble

www.youtube.com

lily allen şarkıları, arctic monkeys - mardy bum

beirut sarkilarina da bak. elephant gun, postcards from italy vs

muratchelik adlı kullanıcı bikaç gün önce ilginç ilginç sorular soruyodu, o mu?

incelediğim kadarıyla aöf'ün bazı bölümlerine sadece ygs ile alıyorlar, bazılarına da ikinci üniversite olarak sınavsız girilebiliyor. havacılık işletmeciliği ilk gruba dahil olsa gerek. yani sınava girmek lazımdı.

İkisinde de abartmamissin.

Kisisel esyalarini paylasmamak en dogrusu zaten. Eger boyle durumlarda hayir diyemiyorsan bahane bul, o tarihlerde ben surada olacagim, yanimda goturecegim vs gibi. Ama en dogrusu, ben kisisel esyalarimi paylasmayi dogru bulmuyorum ve istemiyorum, demeye alistirmak kendini. Bu konuda uzunca konusabilirsin de, dilersen, kirilmamasini istiyorsan, anlayacaktir diye dusunuyorum.

İkinci meselede de, neyini kime odunc verecegine gore degisir. Eger bildigin ve guvendigin biriyse verirsin. Ama oyle degilse yine bahane uydurabilirsin. Ya da yine kendini dogruyu soylemeye alistirabilirsin.

İki sekilde de kendini zorlayip hayir diyerek uygulamali olarak ogrenmen gerekir. Zaten sonrasinda insanlar senden kisisel esyani istememesi gerektigini vs ogrenecektir.

durum kötü, önce o bisiklet için arkadaşa ulaşıp yaptığının telafisini istemediğiniz sürece ötekisini hayatta yapamazsınız. ben olsam veririm eline bunu tamir etmeden gelme derim.bende de var benzer bi durum benimkisi biraz farklı, eşya değil de hizmet konusunda hayır diyemiyorum. son zamanlarda hepsine posta koymaya başladım yavaştan rahatladım.

far konusunda bi kere evet demişsin, şimdi nasıl vazgeçsem diye düşünüyosan hemen arkadaşını arayıp diyosun ki "canım gözümde konjonktivit çıktı paleti yine vereyim istersen ama sana da bulaşır nişanında hasta olmanı istemem tatlım" diyosun :))

sadece 2. olay için bir şey söylemek istiyorum. Mutlaka ama mutlaka hesabını sor ve parasını al.

iki sene önce bende kaybetmiştim, karaköydeki yerlerine gitmem gerektiğini söylemişlerdi, gittiğimde birisi akbilimi iettye teslim etmiş ordan da karaköydeki yerlerine gelmiş. kaybettiğim için bana 50 yada 55 tl tam hatırlamıyorum ceza kesmişlerdi, cezayı ödeyip akbilimi öyle almıştım.

hiç uğraşmadan internetten tekrar basvurup 10 günde evine yollatabilirsin.

ben de kaybettim kayıp başvurusu yapmadan gidip 10 dakikada yenisini çıkardım. ekstra bi para aldılar ama 50-60 lira ceza verdim mi hiç hatırlamıyorum.
sonra eski kartı bulup onu da kullanmaya başladım ama bikaç kullanımdan sonra kapandı.

öğrenci belgesi ve 20 lira eşliğinde yenisini çıkartıp veriyorlar dakikasında.fotoğraf bile istemiyor.

daha mayısta kaybettim, öğrenci belgesi almak zorunlu bir de fotoğraf almak lazım. hiç randevu almaya gerek yok. gitmeden sadece o kayıp formunu ve kartımı iptal etmek istiyorum seçeneğini işaretleyip gönder, bir hafta sonra falan kartınız iptal edilmiştir diye mail geliyor. mutlaka iptal seçeneğini yap yoksa izinsiz kullanım olursa para cezası var.

randevusuz hemen git karaköy'deki merkezi bomboş oluyor, sıraya da girmeden 20 lira (birinci kayıp ücreti) öğrenci belgesi ve fotoğrafı ver. dakikasında basıp veriyor kartı, fotoğrafla öğrenci belgesini de iade ediyor işi bitince.

@anonymicee
günde iki kere metrobüse biniyorum 10 günde çok zarar ederim,
neyse yarın bi gidim olayı öğreneyim

abi kafayi mi yedin ne zaman duyuruyu acsam kasli erkek duyuruna denk geliyorum. bozma moralini senin de cekic ors ve uzengin var

Fedakarlık çoğu onların kız düşürme derdinde olanları ayırıyorum tabi haftada 4 5 gün en az 2 saatini harcıyor bu insanlar. yemek uyku askeri disiplin de var önerim sen de yap bu fedakarlıkları

bence sen niyeti bozmuşsun abi

hiçbirini rakip olarak görmediğim için kıskanmıyorum. vücudumun çok fit ve düzgün olduğu zamanları da biliyorum, gördüğüm ilgi falan şimdikinden farksızdı. bana ne milletin kasından skinden, beni beğeniyor mu beğenmiyor mu ben onunla ilgilenirim.

Bence kıskanmaktan ziyade hem kadın hem de erkek için konuşuyorum ki hayranlık ve saygı duyulmalı.
Konunun biraz dışına çıkmış gibi gözüksem de (özür dileyerek) işin disiplin kısmına değinmek istiyorum.

Öyle steroid almayıp da ciddi ciddi emek veren insanların öz disiplini gerçekten saygı duyulasıdır. Burada bile denk geliyoruz ''5 aydır kullanmadığım supplement kalmadı hala kas yok '' diye, olmaz çünkü en önemli kısmı beslenme. Bu işi hakkıyla vererek ve yaşam tarzına getirmiş adamlar ağzına tabiri caizse çöp gıda sokmuyor ve bu gerçekten çok zor bir iş.

Hem kadın hem de erkek için konuşuyorum. Victoria secret's meleklerine bakıyorsun fizikleri taş gibi, her gün ağırlık çalışıyorlar da skinny fat olmaktan kurtuluyorlar bizim mankenler ise anca kalori kısıtlaması yapıp jogging yapıyorum diyor. Ama ne yediklerine tam anlamıyla dikkat etmedikleri için arada dünya kadar fark çıkıyor. Erkeklerdeki gelişim de böyle.

Özet: Ben iradesine sahip çıkıp, beslenmesinde bu kadar disiplin gösterebilen kişilere saygı duyuyorum şahsen. (soruyu biraz daha genele çevirip kendimce yorumladım)

çalış senin de olsun kardeş
neden kıskanıyorsun.
kıskanclık aciz bir duygu.

aynı kol gövde sende de mevcut


insanları görünüşlerinden dolayı ulaşılmaz sanmak hayranlık beslemek çok mantıksızca.

demin de birisi diyetle ilgili yazmış
hepsi kapitalizmin bir oyunu kendinize gelin vesselam.

gidin bir şeylerle ilgilenin fazla boşluktan bunlar.

valla benim süper fizikli yakın bir bir arkadaşım var. sırf kas değil boy pos falan da yerinde. instagram'dan kızlar nasıl yazıyor buna görseniz ağzınız açık kalır. eleman sıraya diziyor hepsini. haa kıskanıyor muyum? yok. çünkü fiziğinden de öte muhteşem bir karakteri vardır. yavşak biri olsa kıskanırdım belki

Gipta ediyorum tabi. Haset etmiyorum ama.

Bakıyorum, "helal olsun, sağlam omuz çalışmış" diyorum. Bitiyor. Bende az değilim hani.

valla 10 yıl önce bir kızın "kaslı erkek istiom" dediğine rastlanmazdı. o dönemde sorunca kimse kaslı olsun falan da demezdi.

çağımız tüketim çağı. artık kızlar istiyor, çünkü diğer kızlar da istiyor. istiyor gösteriliyor vb.

neyse; kıskanmıyorum. ama 6 aydır da çalışıyorum. beklentimin altında da olsa düzelme var. daha iyi bir programla ben de iyi duruma gelcem inşallah.

ne gıpta ediyorum ne haset . mala bak la karı gibi dar giyinmek için saatlerce ağırlık indirip kaldırıyor yazık bunlara diyip üzülüyorum. hepsinde kendini birilerine beğendirme çabası .... bunlara gerek yok adam olun lan 2 dakka.

açıkçası instagramda kızların beğelnilerine bir bakınca 1. kediler 2. kaslı erkekler ağır basıyor.

tüketim toplumu olayı ama fiziksel olarak kadınlara gayet çekici geliyorlar.

ha zenginlikte değil olay doğuştan değil çalışarak gelişiyor adamlar. saygı duymak gerek

Kıskanma değil de imrenme var. Ben de azıcık egzersiz yapıyorum, vücudumdaki değişikliği görünce ayna karşısında kasım kasım kasılmaya başladım. :j

kas yapıcam diye zamanının büyük kısmını ve parasını spor salonuna yatıran, sonra da vücudunu bi şekilde sergileyen (spor salonu aynasında selfie çeken, herkes kat kat hırkaylayken kış günü beyaz t shirtle olm çok yakışıklıyım diye kasılarak ortalarda dolaşan vs) tiptense
işinde gücünde, kafası çalışan, elbette kendini çok da salmamış ama kas yığını gibi olmayan adam kesinlikle daha çekicidir.

+annem biscolata reklamını görünce midem bulandı diye kanalı değiştiriyordu. erkeğin kaslı olması herkesin istediği bir şey değil. kadınlarda zayıf olmak günümüzde popüler gözükse de çoğu erkeğin etine dolgun kadınlardan hoşlanması gibi bir durum bu.

yani= bence çok da şey yapma

kaslı değil ama fit olmak güzel bir durum.

Losevsiyle ayrı görüşteyim

haki renk kargo pantolon & düz siyah tişört?

oradaki "tutunamamak" sosyal ya da ekonomik statüye bağlı bir şey değil, ruhsal bir durum. yani paraya/eşe/işe bağlı günlük sorunlardan kaynaklanmıyor. bir nevi weltschmerz, dünya ağrısı.

tutunamamış olmak, öyle bir şey değil ki.

(bkz: kardeş sen çok yanlış gelmişsin)

Ya daha adamın kitaplarını okumamışsınız, bu abiyi çok severim, reyizlerimden biridir falan diyorsunuz! Kitabını okumadığınız adamı nasıl seviyorsunuz? Siz sadece 'Tutunamayanlar' adını çok afili bulmuşsunuz hepsi bu. Ona göre kafanızda bir şeyler uydurup Oğuz Atay'a da buna göre bir don biçmişsiniz, şimdi bize niye böyle diye soruyorsunuz.

Git uzaklaş buradan yabancı! Yoksa korkarım sana bir ziyanım dokunur!

okumadan yorum yapmaman gerektiği gibi sevmen de ilginç geldi bi yandan. yani itü'de doçent oluşunu mu sevdin mesela. bilmem.

microfiction +1

bi' de ne alaka yani, 5 senede 7 kitap yazan adamın derdinin işinde başarılı olup aile kurmak olduğunu mu düşünüyorsun? güzel bir aile kurup iyi bir iş sahibi olmak falan çoğu insanı tatmin edecek bir şeydir, güzeldir de bunu kimse reddedemez ama oğuz atay zaten bunu "tutunmak" için yeterli bulmadığından ötürü oğuz atay.

tutunan olsaydı dalgasına bakardı niye 7 tane kitap yazsın adam. ben hem tutunamıyorum hem yazamıyorum amk beni düşün sen, boşver oğuz atay'ı.

Eserlerini okumadan nasıl çok sevdiğinizi algılayamadım. Fakat Yıldız Ecevit'in hazırladığı biyografiyi okuyun diyeyim yine de. "Ben Buradayım".

arkadaşlar zaten olayı izah etmiş ama ben bir daha vurgulayayım: kitaplarını (en azından tutunamayanları) okumadan ahkam kesmeyin. hatta tutunamayanları okumak yetmez, zira herkes okuyup "oğuz atay çok reyizz ya" diyor fakat olayı anlamıyor; gidin tutunamayanlar üzerine de okuyun; niye mizah olduğunu, eleştirdiği kurumları, yerdiği kişi ve kavramları görün. ondan sonra anlarsın zaten neyin tutunan-tutunamayan olduğunu.

Okumadan fikir sahibi olmak. Turkiyede gayet normal :)

@der meister noktayı koymuş.cevabımı aldım.

"yada bu benim sorum şuna mı benziyor:kaybedenler kulübü;yaaa abi bu adamların nesi kaybeden yiyip,içip,çatur çutur bütün hatunları götürüyorlar işte."

Vallahi bu ornegi vermeye gelmistim ama sen zaten farkina varmissin.

oğuz atay güzel sanatlara meraklıydı, babası izin vermedi onun yüzünden mühendis oldu.

mühendislik yapmak istemedi, akademisyen oldu.

7 kitap yazdı (biri yarım kaldı) ama bu tutunmuş olmayı işaret eden bir olay değil. pessoa bir dönem portekiz edebiyatının tamamını oluşturdu tek başına, farklı isimlerde bir sürü şey yazdı belki hala bilinmeyen mahlasları var, o adam da huzursuzun önde gideni.

okumuş ve muhteşem şeyler yazmış olmasının sebebi çok zeki ve yetenekli olması. yazdığını yazmasının sebebi de dünya ağrısı littlejack'in dediği gibi.

ya bayılıyorum bu zihniyete. hayat size güzel.

nedir? hiç bir şeydir.

ne değildir? belki de bir şeydir.

kim bilir.

ağzına sağlık.

ben de insanların neden bunlardan bu kadar rahatsız olduğunu anlamıyorum. para vermiyorsan verme abi. gözüne mü sokuyorlar sanki? ben bu tarz kampanyalara hep ekşide denk geliyorum orada da belki ilk entry hariç çoğunluk bunu yapan adamlara sövüyor zaten.

samimiyetsiz ve ikiyüzlülük rahatsız ediyor.

birde boğaziçili bir yeteneksiz kız vardı, özel okula paralı kabul almış, beni okutun diye 40.000 lira filan topluyordu.

şu salaklar yüzünden bir gün ben de götümden uydurup bir şey para toplayacağım.

bi ara da hatırlıyorum arabası yanan adamın birine araba almaya heveslenmişlerdi sözlükte

@acccra, beni tabi ki rahatsız ediyor çünkü sürekli artmakta olan bir dilenci kültürü var ülkede.

para toplayabiliyorsan sen de topla abi. baskasinin toplama cabasinin ardindaki nedeni begenmiyorsan da verme para olsun bitsin. bence sorun sendeki hazimsizlik daha ziyade. "ben ugrasip becerip para toplayamiyorum, sen de toplayama surun" kafasi.

hmm hot potato'ya göre fadıl akgündüzü eleştirirsek bu seferde o dolandıroyor ama ben dolandıramıyorum o yüzden eleştiriyorum kafasıymış

aferin

@efrasiyab87 hayatimda bu kadar sacma bir sey okumadim. dolandiricilik = yalan soyleyip vaadlerini yerine getirmemek. yalan soylemeyi savunan mi var burda?

Eşcinselliği bahane etmişler. Mallar ya.

Suriyelilerin etkisi var bence dsadfsa

sinirlenmiyorum. ben de bazen bazı rahatsızlıkların psikolojik temelli olduğunu düşünüyorum.

Mesela bir yakınınızı mide hastalığından ötürü kaybetmeniz üzerine mide ağrıları yaşamaya başlarsanız ve tetkiklerdeki sonuçlar olması gerektiği gibi çıkarsa o zaman muhtemelen psikolojiktir. Bunu ölümün yarattığı travmalarla ilgili bir yazıda okumuştum, böyle şeyler olabilirmiş.

Diğer yandan bir arkadaşımın "psikolojiktir" demesiyle de bir doktorun demesi arasında fark olur. Arkadaşım sallıyor olabilir ama doktorun vardır bir bildiği. Sinirlenmem de, doktordayken soru sormakla yetinilmeyip tetkik de yapılsın isterim.

sinirleniyor ve bir daha hastalik konusunda soylediklerini ciddiye almiyorum. psikolojinin etkisi muhakkak vardir, en alakasiz hastalikta bile. ama dedigin her siki psikolojiye baglamalari cok komik. sorsan psikolojinin anlamini bilmez. ayagimi kaldiramiyodum ben bi ara, yuruyunce kafam kadar oluyodu bilegim sisip. ona da psikolojik diyolardi ahah.

insanlar psikolojik sorunların da biyolojik kökenli olduğunu bilmiyor. ona sinirleniyorum.

psikolojik msikolojik... sonuçta bir arıza var amk. psikolojik olunca göz ardı etmek ya da daha hafife almak mı gerekiyor?

Hiç sinirlenmiyorum, ne zaman acillik olsam fizyolojik bir hastalık kaynaklı, zaten psikolojimin çökmüş olduğunu biliyorum.

Hakketen fiskolocik.

Compadrito nerde ya, yardırırdı bu konuda :/

Bariz fiziksel bir hastalık olmadıkça ben de psikolojiktir yeaaa diyorum kendime.

Kendim diyince bir şey olmuyor da başkası diyince sinirleniyorum. Hatta arttırıyorum "tatlım senin sinirlerin bozulmuş" " aaa bu ara psikolojin bozuk galiba" gibi şeyler duyunca daha bi delleniyorum!

ben %90 hastalıkların sebebinin psikolojik olduğunu düşünüyorum zaten. o yüzden kimsenin söylemesine gerek yok, kafama balta saplansa kendi kendime "psikolojim bozuk ondan böyle oldu sağlam durursam geçer" diyeceğim nerdeyse. aksine çevremdeki insanlar muhakkak fizyolojik bişey bulmaya çalışıyolar. geçen gün sıkıntıdan üzüntüden ateşim çıktı. babam diyo ki klimanın altında durmuşsundur, ondan olmuştur. adama anlatamadım klimanın bulunduğu odaya tüm gün girmediğimi :D

psikosomatik rahatsızlıklar ilk mideye vururlar

hayır tabii ki. midem ağrıyor dendiğinde olası sebepler ve olasılıklar sayılmış daha ne olsun. hele muayene ve testler yapıldı ortada bir "sorun" gözükmediyse psikolojik olma ihtimali %99 zaten. buna gidip sinirlenip doktor dövmeye kalkmayın. mağara adamı mısınız?

kaldı ki mide süper örnek olmuş. stres altında direkt mide ağrısı, bulantısı ve baş ağrıları gözükür. tabii her ağrıya, bir şey biliyormuş gibi gözükmek için "psikolojiktir" diyenleri ayırmak lazım.

yalnız jack russell ile french bulldog'un orta boy ırk olmalarından başka herangi bir ortak yönleri yok. keşke biraz araştırsaydınız. jack russell çok hareketlidir, oyuncudur. hoplar zıplar apartman dairesinde baş edemezsiniz. fransız bulldog ise aksine çok uyuşuk ve hastalığa çok yatkın bir hayvandır. merdiven çıkması bile sakıncalı bir cins, öyle düşünün.

şahsi fikrim siz king charles ya da cocker spaniel'lere bakın. ikisi de iyi huylu, uslu hayvanlardır, jack russell kadar egzersiz istemez. french kadar da özen istemez.

bu arada ben geçen yıl sahiplenmek için ilanlara bakarken her gün en az 2 yeni cocker sahiplendirme ilanı görüyordum petarkadas'ta. çoğu 7-8 aylıktı daha. kolaylıkla bulabilirsiniz.

eksiduyu.ru

kesinlikle araştırdım, çok farklı olduklarını biliyorum. Sadece hepsine bakabilecek ortamım var, sadece bir köpek sahibi olmak istiyorum. O ilanların çoğu arayınca para isteyen tiplerden oluşuyor. Sürekli takipteyim ben de fakat ne yazık ki sürekli para talep ediyorlar.

@mirty gördüm o ilanı fakat, sokak köpeği olması sebebiyle ileride ulaşacağı boyutları bilmediğimiz için cevap vermedim. Teşekkürler

jack russel ya da beagle cinsi bir köpek için günde en az 2 saat koşturmayı göze alın. denk geldiğim ilanları eklerim.

cooker, spitz, pekingese gibi cinsler isterseniz yuva arayanlar var.

yavru değil ama izmir'de bir can var. www.facebook.com

ankara'da beagle www.kayipkopek.com

Köpek sahiplendik arkadaşlar teşekkürler.

hakan günday ve emrah serbes'in orhan pamuk'la ne alakası var ya... o ikisini seviyosan muhtemelen orhan pamuk'u sevmezsin.

neyse ben sessiz ev ya da kafamda bir tuhaflık'ı önereyim, en kolay okunan kitapları bunlardır.

kafamda bir tuhaflık

yeni hayat.

Hakan Günday ve Emrah Serbes'in Orhan Pamuk'tan çoook farklı kulvarlarda olduğunu belirteyim önce.

Orhan Pamuk yayım sırasına göre okunması gereken bir yazar. Aksi takdirde alman gerekeni alamazsın yapıtlarından. Çünkü önceki yapıtlarıyla metinlerarasılık kurar. Sen şimdi Kafamda Bir Tuhaflık'ı okursan "Ahmet Işıkçı kim lan?" diye düşünebilirsin. Sessiz Ev'i okumadan Beyaz Kale'yi okursan "Faruk kim ola?" diye soracaksın kendine.

Bu yüzden Cevdet Bey ve Oğulları ile başla. Sonra sırayla Sessiz Ev, Beyaz Kale ile devam et, yayım sırasına göre işte. Gidip Yeni Hayat'tan, Kara Kitap'tan başlama.

Bence önce istanbul u oku seversen sırasıyla okursun, çünkü kitaplarda ortak karakterlerden bahsediyor.
İstanbul kendi hayatını anlatıyor. Nostaljisi, eski istanbul hayatı, doğu batı sentezi ortak noktalardan birkaçı. Bazı diğer kitapları da zaten aynı eksende dönüyor.

En güzeli yazma sırasına göre okuman; cevdet bey ve oğulları, sessiz ev, beyaz kale... kafamda bir tuhaflık.

bunca cevap arasında nasıl olmaz yahu?!

'kara kitap' tabii ki.

sonuna kadar kara kitap.

Başlangıç için istanbulu tavsiye edebilirim ben de. Gayet güzel sıkmayan akıcı bir kitaptır.

en ince kitabı okuyup beğenmezsen bende olmayan kitaplarını bana verebilirisin.

Benim Adım Kırmızı'ya veriyorum oyumu.

Masumiyet müzesi diyorum ben

emrah serbes filan gibi tipleri seviyorsan işin zor. orhan pamuk yer yer zorlayabilir seni.

kara kitap ağırdır. ondan sakın başlama.

beyaz kale ya da kafamda bir tuhaflık ile başla.

Yeni hayatla başladım ve gayet anlasilirdi sen milleti hiç dinleme. Hangisinden baslamak istiyosan onu al eline ve oku. Siralama falan fatketmez

sürekli ingilizceye maruz kal mümkünse. iş yaparken arkadan aç ingiliz radyosu falan dinle. anlaman dinlemen gerekmiyor. maksat kulak aşinalığı olsun.

littlejack +1 minik donut canavarı'nın dediği zaten farz artık, onu yapacaksın. littlejack +1 deme sebebim beyin kendi kendini düzeltiyor. O düzeltemezse de sen duyup karşılaştırıp düzeltiyorsun. Bir kelimeyi telaffuz edeceğin zaman dinlediğin cümle geliyor aklına.

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

asla sıkılmazsınız.

The Talented Mr. Ripley
A Perfect Murder
L.A. Confidential

siz de duyurunuzu silmeyin lütfen, favladım :)

bu arada bnm filmler pek polisiye değil ben kendi sevdiğim filmleri koymuş gibi oldum : ) ama polisiye olarak

www.imdb.com (eskidir ama muhteşemdır)
www.imdb.com(anlatmaya gerek yok sanırım)
www.imdb.com

bu film aradığım türe güzel bir örnek oluşturuyor.

www.imdb.com

kapalı mekanda geçmesi, sırasıyla gerçekleşen ölümler de tercih sebebi.

ayrıca: shutter island

ibeking.com

etsy

teşekkürler arkadaşlar ama @krem peynir dışındakiler sadece "el yapımı veya farklı eşyler" satan siteler.

ben daha ziyade konsept olarak böyle farklı şeyler arıyorum.
işte kişiye kendinin bile bilmediğin bir sürpriz kutu yollamak mesela, konsept olarak güzel bir fikir içindeki ürünlerden bağısmız söylüyorum.

ya da kişinin arkadaşına yollayacağı mektup veya sözü tasarımlayarak güzel bir kağıtla göndermek, konsept olarak şık. ürün orjinal değil yani aslında :)

o zaman bikutumutluluk.com

32 olmaz mı?
karıcım bana drone alsa çok mutlu olurdum.

teknolocik şeyler
maket olabilir
farklı bir kitap seti marvels gibi falan bu D&R da satılanlardan

ama kıyafet, ayakkabı olmaz yeter

1/24 Nissan Skyline GT-R PGC10 ya da BNR34 model.

3 boyutlu maket olabilir.
saat olabilir (ihtiyacım var çünkü :D),
kitap çok geçerli bir hediye. şahsen öyle amaçsız süslerin hediye olarak alınmasına karşıyım.
boxer olabilir :D nasılsa yakışıp yakışmama durumu da yok :)

rc

Favori yazarımın tüm kitaplarını koliye koyup versin.

kahve makinası.

düddüt: tchibo'dan. yanına dolu dolu kahve kapsülü. çok memnun olur sanırım.

Rus.

Elektronik market hediye ceki.

empty man +1 kahve makinesi fena olmaz sanırım.

kek yapsın kek.

gopro. çok pahalı gelirse de şu
www.google.com

drone yazmak için girmiştim. abi drone ya..

yeni bir gaming mouse, bisiklet için ekipman, kitap.

(bkz: tesbih)

kuzey avrupa ya bir haftasonu kaçamağı :D

Kendi elleriyle bir tepsi Space Cake yapsa o fazlasıyla yeterdi :)

..yapamıyorsa o zaman şöyle bir hediye olabilir ; amzn.to

Yaş:37

Adamına göre çok değişir ya. Ben kahve severim mesela kahve makinesi +1, drone da güzel hediye iyi oyuncak o da +1, ama bana gitar da alınsa sevinirim 70 liralık ukuleleye de sevinirim ne bileyim çok önemli değil ya, ilgi alanına göre düşünülmüş, tanıdığını gösteren bir şey olması yeterli.

Mektup yazsın, elleriyle yiyilecek/giyilecek birşeyler yapsın, ille de birşey satın alacaksa içinde kendini bulduğu bir kitap alsın.

Ruh haline gore degisir.

Cok bunaldiysam, hayatimdaki belli problemlere odaklanip bunlarla bogusuyorsam, kisa bir tatil iyi olur.

Ama yok ruh halim iyiyse, ilgi alanima giren seylerden birisi olabilir. Benim icin ucurtma baskasi icin drone bir baskasi icin kahve makinasi olabilir bu. bana kahve makinasi alinsa "bu ne lan" derim mesela.

Bmc tmr 01, zipp 808 tubular, sram red groupset, adamo saddle, elite bmc bottle.

ay allah kahretmesin :D beyler yazdıklarınızın yarısını anlamadım vallahi. gopro ne drone ne adamo saddle ne. hepsini googlelayayım bari :D

bilocan isterim

bilocan +30

Ucak bileti.

squir.com delorean model araba alsın, bulabiliyorsa legodan olanını alsın, ölürüm.

Alın bize bunları işte :(

kimse çıkıp dememiş ki aga bütçe ne diye?

Bu sorunun cevabı maddiyata bağlı. Sizin değil erkeğin maddi durumuna. Eğer maddi durumu iyiyse zaten gopro'sunu, drone'unu kendi alır. Sizden beklemez. Bu durumda ben biraz manevi değeri de olan bir hediye almanızı öneririm. Mesela kız arkadaşımın beğendiği, bana yakışacağını düşündüğü bi saat benim için güzel bir hediye olurdu.

adidas hamburg

Bireysel hesap değil mi? Ticari değil

Bunları sana diyen bankacı değil, başka bir şey/kişi sanki.
Hazır yeri gelmişken, hangi banka olursa olsun hesap açarken su kadar para vermek zorundasınız demelerine bakmayın, durumu zorlayın. 5 lirayla bile hesap açılabilir.

olayı anlatırken muhtemelen bankacıyı kendi ağzınızla konuşturmuşsunız. bankacı "kutuları taşırmadan doldurmanız gerek" demiş de siz "kutuları taşırma doğru doldur" yazmışsınız gibi geldi. hiçbir bankada kimse müşteriyle yazdığınız gibi bir üslupla konuşmaz, bilhassa garantide. adamın götünden kan alırlar. ben olaya inanmadım.

bu uslüpla konuşmuşsa git müdürüne şikayet et kardeşim.

paranın kaynağı gibi şeyleri sorabilir ama "ne işler çeviriyorsun" dememiştir. ayrıca bahsettiğiniz şekilde emri vaki yaptığını da sanmıyorum ne yalan söyliyim.

ha eğer yaptıysa da git müdürne şikayet et.

Yok aynen bahsettiğim şekilde oldu.vadesiz hesap açmadı bana .Bana para çektirti .

Para mı çektirtdi?
Açıkçası yazdıklarınız pek anlaşılır gelmiyor ama bankacı paranın kaynağını sorabilir, tabi bunu maliye ile zorluk yaşamamak için soruyorlardır, ama sonra 5000 lira getir dediğini söylüyorsunuz, bu durumda hangi paranın kaynağını sordu bu adam? Vadeli hesap vadesiz olmadan açılamaz benim bildiğim.
Ama sonuçta bir hesap açtıysa internet bankacılığından vadesiz hesap açabilirsiniz.

yazılanlar anlaşılır değil, açıkçacı yazdıklarınıda çok doğru olduğunu da düşünmüyorum hiç bir banka çalışanı "ne işler çeviriyorsun" diye sormaz, "sana" diye hitap etmez.


günahım kadar sevmediğim garanti bankasını bana savundurdun helal olsun.

oha lan. ne biçim bankacı o. ziraat bankasında bile köpek çekerler.. git şikayet et lavuğu

ne taktığının anlaşılmaması gibi bi ihtimal yok bunu kafandan çıkar da önce, ama ne taktığının da zerre önemsenmemesi gerekir çünkü bu bir hediyedir ve arkadaşın elinden geleni yaptığını biliyorsa gerisi teferruattır bence. hiç sıkma kendini derim ben

Gram altın 95 lira çeyrek altın 155 lira. Aradaki fark bu stresi yaşamaya değmez bence. Ben çeyrek altın diyorum.

rezil olma devri kalmadı. çoğu yakın arkadaşıma gram altın taktım ben de. durumun bu ise kimse bir şey diyemez. rahat ol.

Bu tür olayda malesef kimin ne taktığı önemseniyor. Sende kendine bu kadar dert ettiysen gram takarken kızarıp bozaracaksın gibi geldi bana. Bence çeyrek tak. Hem bunun geri dönüşü de olacak sonuçta :)

yakin arkadassa ceyrekten sasma. garip ama bakiliyor ne taktigina. zaten kamera kaydi oluyor, izleniyor sonra. kimin ne taktigini bilelim, biz de sonra onlara aynini takalim hesabi. dugun dernek zamani kafalar cok acayip calisiyor, degisiyor insanlar. anliyorum da aslinda, sonucta yeni bir hayat kuruluyor ve cok para harcaniyor vs. ceyrek tak icin rahat olsun. hem arkadasina destek oluyorsun oyle dusun.

yakın arkadaşsa kimse yüzüne bişey demez, arkandan cık cık'lar. benim annemle babamın düğünlerinde takılanların listesi hala duruyor. ki onların kamera kaydı falan yok yine de liste yapmışlar düşün. 60 lira fark için değmez. arkadaşınla yemeğe çıkıp sen ısmarlasan 60 lira hesap ödeyeceksin zaten, öyle düşün.

angelus+1

o da senin düğününde gram altın takar olur biter.
ayrıca çok yakın bir arkadaşınsa da durumunu az çok bilir. bu kadar kafana takma. al gram altın git.

Calisiuosan ceyrek, ogrenciysen calismiyosan gran olur. Ztn yakin arkadasin durumunu biliyodur. Laf edecek olursa o kdr da yakin degildir

Ha ama gercekten 60 lira icin dertleniyorsan ceyrek takmanda fayda var

Normalde bu bir hediye ve çok önemsenmemesi gerekir. Gelmiş olman bile yeterli olmalı. Lakin kültürümüz buna tam olarak hazır değil. Bütçemin sıkıntılı olduğu bir dönemde taktığım gram altının yemeyip, içmeyip saklanıp, aynen paketinde iade edildiğini görmüşlüğüm var. Kimisi önemser kimisi önemsemez ama büyüklerimiz hep "borç" gözüyle bakar bu takı olayına. Yani ne taktığın bilinir ve önemsenir.

Özetle, bütçenin yettiğini tak gerisini boşver. Yakın bir arkadaşınsa bütçeni biraz daha zorlamaya bak, aradaki fark fazla değil.

önce bir rahat ol...
maddi açıdan zor zamanlarım oldu ve o dönemde bol bol düğüne gittim.
elimde ne varsa onu taktım, hiçbir şey takmadan döndüğüm de oldu.
sonuç olarak, sen kafana takmazsan kimse takmaz.
arkadaşlarım hilton'un en büyük salonuna sadece 100bin lira para ödeyip yemekli düğün yaptılar. misafirleri yemek yiyip takılarını takıp hemen kalkıp gittiler. o şaşalı salon saat 22.00'da bomboştu.
senin o düğüne gitmen en önemlisi. orada bulunduğun sürede sosyal ol, insanlarla iletişim kur, taktığın takıyı değil seni hatırlasınlar.

antep'te açık restoran zor bulmuştuk. örneğin imam çağdaş kapalıydı.

çoğu yer kapalı olur diye tahmin ediyorum. oralar hala geleneklerin yaşandığı bayramın önemsendiği hakkıyla yaşandığı yerler.

antepte kurban bayramında herkes kestiği kurbanın etiyle kendi kebabını kendi pişirir. kimse dışarda yemez, kapalı olur her yer.

ilk gun zorlanirsiniz acik yer bulmakta. ama oralar da turistiklesiyor, bikac belli basil yer acik olur.

en kotu ihtimalle turlarin yemek aldigi yerleri ogrenip, oralarda yersiniz.

bizi bekleyen güzel günler olmadıgına kanaat getırmiş olup,en az sevıyede olan insanlığa inançıda diğer inanç anlayışları gibi kaybetmiş bulunmaktayım.yazdıklarına üzülerekte olsa katılıyorum.

Bir süredir ben de aynı durumdayım. Akşam uykumdan uyandım, uyuyamadım. Kabus falan. Ölümde bile siyaset yapılır hale geldik. İnsanoğlundan nefret ediyorum bir süredir.

Ayrıca güzel şeyler elbette oluyor ama onları da kendi ellerimizle yıkıp yağmalıyoruz. Ya da yapılan güzellikler yetmiyor. Artık kafam almıyor o kısmı.

gerçekten kapalı bir kutuda yaşıyormuşsunuz. dünyada katliamlar cinayetler her daim oldu olacakta. Rwanda katliamı, Holokost, bosna vb her daim oluyor. suruç bunların yanında mikro ölçekte kalır. o yüzden dünyaya küstüm artık tavrı iyi niyetli ve masum olabilir ama fikrimcr aynı zamanda korkakça ve tatlı su hümanistliği içeren bir durum.

Ha birde aliya izzetbegoviç, oscar schindler, reanda da adını hatırlayamadığım diğer bir insan gibi insanlarda var, umudumı kaybettm ölmek istiyorum demeyip savaşan, mücadele eden ve değişiklik oluşturan insanlar.

seçenek senin, kolay yolu seçip insanlığa inancını kaybetmiş düz adam olabilirsn veya diğer seçeneği seçebilirsn.

konu hakkında en enterasan sözü ise hitlern söylemesi hem ironik hem trajik; "mücadele etmeyrnin yaşam hakkı yoktur"

Dünyada tarih boyunca yaşanan katliamlar veya yaşamımız boyunca tanıklık ettiğimiz ölümler olmasa zaten mikro ölçek olarak tanımladığınız bir olay "son damla" etkisi yaratmazdı.

İnsanoğlu her duyguyu içinde barındırıyor. Dönem dönem ümitsizliğe kapılmak ve hatta elini ayağını çekme dürtüsünü hissetmesi de mücadele etmek istemek kadar doğal.

Ben tabii kendi adıma konuşuyorum.

Arada beyin resetlemek istiyor ki biraz dinlenebilsin :)

insanlığa olan inancınız dünkü olaydan sonra yok olduysa yine iyiymiş.

dessy; tv izlemeyip haberlere bakmayınca beyin resetleniyor tavsiye ederim. bazen dünyadan habersiz 1 ay geçiriyorum mis gibi oluyorum.

efrasiyab +4887643788

efrasiyab87, tv izlemiyorum zaten. sosyal medya hesabımı da kapattım. haber okumamaya çalışacağım bir süre. kesinlikle işe yarıyor, haklısın.

efrasiyab +87, daha güzel özetlenemezdi sanırım. içinde insanlık kırıntısı bulunan herkes, dünkü patlamanın görüntülerini izledikten sonra az ya da çok üzülmüştür. buna kayıtsız kalmak mümkün dğeil; ama dünyanın her yerinde, her gün birileri korkunç şekilde can veriyor.

"insanlık" tanımını gözden geçirmeni öneririm. başta eski ve yeni dinlerin etkisiyle, insanların kendini diğer varlıklardan üstün görüp özel olduğuna inanması ve dolayısıyla kendi yarattığı değerlerin en güzelini sahiplenmesi, insanoğlunun "güzel" olduğu algısına yol açıyor. sonra da bir bomba patlayınca, bir katliam olunca "insanlık ölmüş" diyoruz. hayır; gördüğümüz şeyler, insanlığın ta kendisi. tıpkı "iyi"likler gibi.

sadece "iyi" veya sadece "kötü" diye bir şeyin olmadığını idrak ettiğimiz gün yine üzüleceğiz belki ama şu anki kadar yanmayacak canımız.

tabii ki insanlar her gün ölüyor ama aklımıza en çok yanı başımızda olunca geliyor maalesef...@efrasiyab ın verdiği örnekler tabii ki doğru ama her anlamda hem mekan hem zaman olarak yakında olması zaten dessy'in dediği umutsuzluğa yol açıyor...

patlama anının olduğu video da kurtulan bir kadın patlama olduktan sonra üstüne başına vurarak isyan edişidir zor olan...bunu bekliyomuş gibi çıldırmasıdır....şok anı yaşamamasıdır...kaçmamasıdır....

insanın vahşi kötü olduğunu zaten kabulleniyosun bunda bi problem yok ara ara yüzüne hiç beklemediğin anlarda çarpınca sarsılıyorsun...insanlık tanımı bu zaten demiş @der meister mesela...ben bu kadar bilimsel bakamıyorum maalesef....o zaman her şeye bir kılıf uydurup duygularından kaçıyosun...ölenler ve öldürenler için "mantığa" büründüğümüz işte o an duygusuz varlıklara dönüşüyomuşuz gibi geliyor...oysa ki o dediğimiz mücadele saf duygulardan oluşuyor....

hani derler ya bazı hayatlar adanmış hayatlardır diye ondan vazgeçiyo insan istemeden de olsa oyuncak götürürken bi yere patlayabiliyosa vücudun, ölebiliyosa arkadaşların maalesef dediğiniz gibi tekrar tekrar insana, iyiliğe, hatta hatta pasif direnişe olan inancınızda kayboluyo maalesef

en azından ben böyle düşünüyorum...

Abiye falan kasma hazır giyim mağazalarından yazlık bi elbise alıver. Beyaz olmasın yeter.

Kotonda güzel elbiseler oluyor arkadaş düğününde giyilebilecek ya da fiyat olarak bir tık yukarı çıkarım dersen mango da olabilir.
Ben her kadının dolabında bir siyah elbisesi olacak fikrini savunanlardanım. kurtarıcı olarak görüyorum. takıyla makyajla tamamladıktan sonra düğüne de giy iş yemeğine de.

Mangonun fiyatlarıyla ilgili yorumumu geri çekiyorum. gayet uygun fiyatlılar da varmış. neden olmasın dediklerimden bir kaçının linki aşağıda:

shop.mango.com

shop.mango.com

shop.mango.com

shop.mango.com

şu da bütün elbilerinin linki:
shop.mango.com

Bu konuda konusma ben konusuyorum daha bitirmedim e katılmıyorum.
Sadece beyaz konseptli düğünler bazı bazı olsa da türk dişisi düğünde gelinden başka beyaz giyen istemez. Net. Bu yazılı olmayan kuraldır. O kadar geniş gelin değildir muhtemelen senin arkadaşın da.

Vücudun müsaitse şunun da gideri var kanımca.
shop.mango.com

herkes kıyafet tavsiyesi vermiş ama ben şey demeye geldim. abiye kıyafetin altına dolgu topuk giyilmez. dolgu topuk ayakkabı, çarşıya pazara giderken de topuklu giyeyim ama rahat olsun diyen kadınlar için üretilmiş günlük bir ayakkabıdır. düğüne olmaz. şimdi ucuzundan bir sivri topuklu ayakkabı 50 lira, paraya kıy al nude ya da siyah renk bir tane, her yere giyersin.

koton +1
beyaz olmasın, sakın:) türkiye şartlarında bir düğünde beyaz giyersen, hem gelin sana sinir olur, hatta aranız bozulabilir, hem de düğüne gelen bütün kadınlar tarafından ayıplanırsın. bizde yok öyle nedimedir, konsepttir falan..

senin koyduğun ayakkkabı dolgu değil platform bu arada. dolgu düğüne giyilmez ama ayakkabın buna benziyorsa olur. fiziğin müsaitse shop.mango.com
bunu ben de çok beğendim.

@shotgun ay hakkaten sen söyleyince bi daha baktım. alttaki gölgeyi ayakkabının tabanı yani dolgu kısmı gibi görmüşüm..... :D

bu da güzelmiş

shop.mango.com

fiyatı da acayip uygun. bunun altına da şöyle bi ayakkabı giyebilirsin mesela

www.hotic.com.tr

Koton'da çok hoş elbiseler var ve ucuzlar da, arkadaşlar söylemiş hocam Koton'a bak. 30-40 liraya güzel güzel bi sürü elbise vardı. Ama sakın sakın beyaz giyme.

uzun ama, olay soyle basladi www.eksiduyuru.com

ne kadar temiz duygularla ilişkiye girmişsin ama o yalan söylemiş. siktir et will'i.

şaka bi yana, çok düşünüyon. ilişkiniz olursa çok pis darlarsın da sen bu çocuğu. one night stand'e olur diyosan devam et. yoksa forget about it.

ya heyecanlandim. cunku hep boyle "o bana bakmaz yeaa" diye dusundugum, hatta dusunemedigim bir tip. hatta hala kendimi onun yaninda goremiyorum ama iste boyle kalbim pir pir.

duyulmasi gerektigi kadar, sinav daha bitmedi. 7 dakika kaldi bitmesine. normalde ben yazmayi dusunmuyordum, sinavi bittiginde gorusmek isterse o yazar diyordum aslinda ama sinav yok la. cok sinir oldum ders calisamiyorum simdi.

will'in amacı belli.

sor tabii. beklediğin hata. sana o lafları sarhoşluktan mı söyledi yoksa ciddi miydi öğrenmenin tek yolu ayıkken vakit geçirmek.


bu arada dengi değilim deme, aşk insanın gözünü kör eder, en çirkini bile tanrıça gösterir.

"normalde ben yazmayi dusunmuyordum, sinavi bittiginde gorusmek isterse o yazar diyordum"

çok düşünüyon. sen ugly betty misin gardaş? sen quasimodo musun? çekinenin çocuğu olmaz.

will'in amacı belli diyenleri de salla... amaaaan burda herkes insan sarrafı kesiliyor başımıza. kalbinin sesini dinle. iyi şanslar :)

Bence bu Will flört adamı değil, sevişeceksen de direkt ''sevişelim mi'' de sen de kurtul Will de.

Ama yok aramızda az da olsa romantizm ihtimali var diyorsan, çekinme zira biliyorsun ki ''Avrupa'da kızlar teklif ediyormuş'' afsdad, adam zaten yeterince ilgi görüyordur. Öyle mi yapsam böyle mi yapsam derken iyice kaçar gider, kültür farkı onlar bizim çekingenliğimizi filan anlamaz, ne yap ne et açık ol adama.

Kahve içeceksen , ''nerdesin kahve içelim mi'' de, bi kere iplemezse de bi daha peşine düşme.

kendime hakim olup hicbir sey yapmayacagim. sinavini sormayacagim. gorusmek isteseydi biliyor okulda oldugumu. ya erken gelirdi, ya cikinca yazardi, yapardi bir sey. muhtemelen o gece alkolun etkisiyle bi yakinlasma istegi duydu, belki ben cok tepkisiz davrandim diye yakinlasmadi, belki bi anda alkolun etkisi gecti bisey oldu. tepkisiz de davranmadim aslinda ya. "cekinmene gerek yok ki, cekinmesi gereken biri degilsin" dedim. bunu demeseydim de "sanirim senden hoslaniyorum" diyen adama ya ne deseydim? neyse, simdi yazarsam cok darlamis olabilirim her gun her gun mesajlasma. gerci dun ilk mesaji o atti ama cok da devami gelebilecek bir muhabbetimiz olmadi zaten. birakiyorum ben boylece. cuma gunu barda olacagimi da biliyor. isterse gelir, ki her hafta geldigi icin yine gelecektir.

Bacım sen Almanya'da değil misin? Bu Avrupalı erkekler bizim Türk erkeklerine benzemez bak, öyle taciz edercesine peşinden koşmaz bence adama yanlış mesaj veriyorsun. Sen benden daha iyi biliyorsundur ama onların kültürüne göre üstemelek biraz kabalık olarak kaçıyor, net mesaj vermen lazım.

evet ama isteseydi zaten bir sekilde hemen ise koyulmaz miydi? tanidigim ilk avrupali degil ki bu aslinda hem avrupali hem amerikali. oha pasaport cok saglam. kesinlikle yanlis hamlede bulunmamaliyim dasdafasda

letheavendangered, hemcinsinim ama bu "isteseydi sağ verirdi, sol göstermezdi" tavırları çok "kezbanvari", sorrrriii. Sonunda bu kelimeyi de söylettin bana! :D

Çocuğun ne isteyip istemediği değil, bence öncelikle senin ne isteyip istemediğini bilmen gerekiyor. Diğer duyuruna da baktım, anlattıklarından yorum yaparak söylüyorum: bence sen adamı olduğundan farklı görüyorsun ya da kendine güvenin yok.

Ben olsam ve ilgilenip ilgilenmediğini merak ediyorsam "sınav nasıl geçti?" tarzı bir mesaj atardım. Ne var yani? Türk erkekleri gibi "ay kıza bak mı?!" diyecek. Gayet arkadaşça bir mesaj. Üstelik dün de mesaj yazmış.

Tey Allam!

ya dessy, haklisin. ama darlamis olmak istemiyorum. isteseydi yazardi diye dusunmem tribal dusunmemden degil. bunaltmak, daha en basindan "bu ne yaa her gun her gun" dedirtmemek icin.

ama zaten mesaj attim asdasd. aynen dedigin gibi sinavin nasildi yazdim.

Ay biz yine randevulastik! *winkwink*
"Sinav"dan sonra atlamis frankfurta gitmis. Peheeyy. Soramadim da sinava girecegin sinifi aradim ama sinavin yokmus ki diye. Belki de ben yanlis baktim.

Bütün kiranın yarısı + eşyalar için de 50 lira fark eğer koymak istersen. Kimisi ev arkadaşı bulamadığı için o farktan vazgeçiyor tabi. Bu arada abartılı olmayan belli bi miktarda depozito al.
Çok pahalı ve lüx olmayan bir ev için söylüyorum bunları.

içini spotçudan doldurma ölü mobilyalarla döşersen fark falan vermez kimse :)

odanın özelliklerine göre isteyeceğin kira değişmeli. ev arkadaşınla yakın arkadaş değilseniz, odayı tanımadıgın birine veriyorsan balkonlu/ büyük/ güneşli odayı alan kişiyle küçük/ karanlık/ apartman boşluğuna bakan odada kalanlar aynı kirayı vermez genelde. 50-100-150 fark olur.

ha çok bariz bi fark yoksa kira faturalar eşit bölüşülür.

İçini spotçudan doldurma ölü mobilyalarla doldurmayacağım. Daha önce yalnız yaşarken kullandığım eşyalar olacak. Geneli de kaliteli.

Sonuçta evi kurmak için, eşyaları taşımak için vs emek sarf edeceğim. Tabii sırf emek sarf ettim diye kimseyi keriz yerine koymak da istemiyorum.

eminonune git, kapalı carsıya falan bak. oralarda değişik değişik şeyler var.

kadıköy company.

kadıköy company +1, ayrıca paşabahçe'de de uygun fiyatlı güzel şeyler olabiliyor aradığınız sadece magnet değilse.

kapalı çarşı turistik hediyelik doludur. company de güzel şeyler var ama pahalı. aradığın ter tahtakale şark han olmalı. 5 katlı hediyelik eşya cenneti <3 her gittiğimde kendimi kaybediyorum.

teoride evet. ama mantıklı düşünürsek 500 mv olan parti hükümet kurmazsa sonraki seçimde babayı alır.

20 yıl sonra geçmiş kabinedeki insanlar öldüğünde kim yönetecek pekii ülkeyi? diyelim hiç kimse kalmadı geçmiş meclisten. hepsi öldü. sürekli de erken seçim yapıyoruz.

şu anki durum olsun mesela. akp yönetiyor mesela hala ama erken seçim yapıyoruz 20-30 yıl boyunca. akp'lilerin hepsi öldü. ya da akp kapandı. eskinin tüm yönetenleri hapse girdi. ee o zaman ne oluyor?

ya hocam saçmalığın sınırlarını zorluyorsun kusura bakma da. bunu sormandaki amaç nedir?

kabineden biri ölürse yeri boşmu kalacak? eski kabinenin bakanlar kurulu başkanı yani başbakan boşalan koltuğa birini atar. kabineden herkes bir uçak kazasında ölürse ne olacak diye sorma artık. küfür ederim.

eski tüm kabineyi hapse atıp, eskinin tüm mv.lerini hapse atarsak kimseyi atayamıyoruz ama yine ansdasdsd

neyse ben böyle bi parti kurayım 4chan nesli desteklerse 2100 gibi iktidar oluyorum. gıcıklık olsun diye habire erken seçim yapıcaz en sonunda hiç paramız kalmıcak erken seçim yaptığımızdan dolayı. halkta bizi desteklicek. kimseyi de atayamayacaklar başbakanlık koltuğuna.

bakalım noolcak.

hmm kly glsn

Geçici seçim hükümeti yaz google'ye sor

bulutagaci var, buradan birinin bloguydu hatta.
ve damyskitchen

mucize lezzetler

www.mutfakyolu.com ben buradan bakıyorum

evet oyle bir salaklik yaptim ve senelerce devam etti.. en yakin zamanda doktora gidicem ama bu hapi kullanan ve bu sorunlarla karsilasmis biri var mi diye merak ettim.

neredeyse bir senedir yasmin kullanıyorum herhangi bir kilo artışı ya da cilt problemi yaşamadım. tersine tek tük çıkan sivilcelerim de çıkmamaya başladı.

Ben de 6 ay kadar diane 35 kullandim ve harita gibi olan cildimi mis gibi yapti, kilo artisi vs hicbir sey olmadi. Ki ben de kafama gore baslamistim. Sadece kan degerlerimin, hormonlarimin normal oldugunu biliyordum kan tahlili sonucu.

Diane 35 ile cok fena yan etkiler gordum doktor tavsiyesi ile kullanmama ragmen. Hayatimin en kabus zamaniydi. Etkileri zaten 6 aydan sonra basladi.
eksisozluk.com

Daha sonra Yasmin ile benzeri etkiler gormedim. Gerci az bir sey gordum ama 4. yil sonunda. O zaman da biraktim zaten.

Dogum kontrol haplari herkese ayni etkiyi yapmiyor. Bazilarini carpiyor, bazilarini duzeltiyor, bazilarina teget geciyor.

dünya göz en iyisi filan değil, genel olarak iyi bile değil.
en iyisi (bkz: sinan göker) (bkz: istanbul cerrahi hastanesi)

ben liv'de yaptırdım çooook memnunum ama yaptırdığım doktor oradan ayrıldı.

vişne bulabilir misin bilmiyorum ama kiraz bulursun kiraz şekeri diye ara. pastacılık malzemeleri satılan yerlerde olur.

marketlerin dondurulmuş ürün kısmında dondurulmuş vişne de var

Tamamdır, kiraz şekeri aradığım :)

migros, macrocenter.

ortamın rüküşü olursun ama istiyosan giy. normal abiye satan yerlerde olmaz, kostüm satan yerlerde bulabilirsin, diktirmek de öbür seçenek.

@littlejack niye rukus olsun ya herkes balik elbise giyince cok mu sik oluyo

onlar da rüküş...

Neden rukus olasin ben cok guzel ve farkli olursun.
Onemli olan kendine yakistirman.

Umarim bulursun.

bence de rüküş olursun ama eğer geçekten istiyorsan giymelisin tabi. abiyecilerde olmuyo cidden hiç görmedim

terziye diktirmelisin bence

Abartılı olur mezuniyet için.

Benim var hafif öyle bir elbisem, kolu olmadığı için karpuz kol değil ama ve uzun da değil. Benimkine benzer bir şey abartılı kaçmaz, ben kuzenimin düğününde giymiştim ve çok beğenilmişti. Abiye satan küçük bir dükkanda şans eseri bulmuştum.

Tebi abiye var,eger bulabilirsen cok farkli modelleri var.
Kralice degil ama farkli modeller uretiyor.

bence de rüküş olursun. kıyafet balosunda gitmiş gibi...

Bence o kadar karpuz kollu ve asiri kabarik olmayan bi elbiseyle cok da guzel olabilirsin. Bak mesela bu tarz seyler cok guzel bence. Buna benzer seyler olabilir:

www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr
www.google.com.tr

ozellikle sonuncunun yaka ve kol kismi cok guzel bence

hoşgeldin kardeş. eğitim dili ingilizce olan bi lisede okumadıysan hazırlık oku. 1 yılda güzel ingilizce öğrenirsin. eğitim dili ingilizce olan lisede okuduysan zaten hazırlığı rahat geçersin.

aga dokuz eylülde hazırlık okudum geçen sene işte şöyle 2 ay kassam geçer miyim how to cope kitabını aldım

hayırlı olsun hazırlığı atla babana masraf çıkma, artık bölüm ve okul hakkındaki diğer bilgileri de 1 ay daha sabredip direkt okulda almanı ve duyuruyu rahat bırakmanı temenni ediyor başarılarının devamını diliyorum

Teşekkür ederim arkadaşlar öpüyorum hepinizi

how to cope diye bir kitap var, olgunlara git onu al.

kötüymüş, sebeplerine gelince

1)bir kadın olarak söyleyeyim, kimse doğumgününde hediye olarak şarap kadehi almak istemez. yeni eve çıkan arkadaşına ev hediyesi almıyosun sonuçta, sevgiline kişisel bişey almalısın.

2)şarap kadehinin üstünde resim falan olmaz, kadehin asaletini, güzelliğini götürür. kupaya falan yaptırsan belki tamam ama çizdirmeyi düşündüğün şey de çok kötü.

sakın yapma :/

öncelikle hediye şahsi bir şey olmalı, kolye mesela. yüzük de olabilir. saat de olur güzel olur hem de.

ikincisi kutlamaya gelince hava güzel olacak ağustosta. özel bir şarap al, kadehlerini al güzel bir peynirli meynirli sepet hazırla, katlanan sandalye vs al kız arkadaşını gidin belgradda melgradda bir yerlerde oturun. başbaşa kalın. hediyeyi de orada verirsin.

bu olmadıysa şarap evine gidin. hediyeni orada verirsin.

bu arada yaşlar kaç?

ben bir keresinde kıza kolye almıştım heves edip. ayrılmadan 2 ay önce falan başka bir kolye takmaya başlamıştı. merak edip niye diye falan sormuştum o da "renkleri falan kıyafetleriöle hiç uyuşmuyordu zorla giydim o kadar" gibi bir şey söylemişti.

cık, bir daha mümkün değil kolye falan almam haha.

kıza gidip boncuklu kolye hediye edersen olacağı o.

aslında zebercet'in psikolojik bir karakter olarak ele alınması yusuf atılgan'ın edebi yönünün zayıf olmasına sebebiyet vermez tam tersi güçlendirir. suç ve ceza'da raskolnikov da psikolojik olarak ele alınmıştır. horoz dövüşlerine gelince aslında zebercet'i daha da yalnızlaştırıyor.

yusuf atılgan'a fazla büyük anlamlar yüklendiğini ben de savunuyorum, zira iki romanı üzerinden konuşuyoruz her zaman. ama anayurt oteli de gerçekten çok iyi bir roman. kaldı ki filmi de o denli güzel. çok da yermemek gerekiyor diye düşünüyorum bu kertede.

camus tadı alınan bir adam atılgan. aylak adam pek öyle olmasa da özellikle anayurt'u bu dediğime uyuyor.

okudum ben beğenmedim, sürü psikolojisi had safhada insanlar güzel diyorlar diye okuyanlar hemen sazan gibi atlıyor güzeldi diye.

yazarlara büyük anlamlar yüklemeyelim tabii de anayurt oteli on numara romandır.

kitabın kıymetini anlamak istiyorsan hemen ardından ayfer tunç'un dünya ağrısı'nı oku, anayurt otelinin çakması gibi. düşün, roman o kadar iyi ki, bir türk yazar diğer türk yazarın romanından "esinlenmiş". normalde batılı yazarlardan konu seçer yazarlarımız. ama maalesef dünya ağrısı o kadar yapay ki anayurt otelini öpüp öpüp başına koyarsın. yusuf atılganın az lafla aslında ne çok iş başardığını anlarsın, edebi zayıflık dediğin şey bir anda on numara psikolojik analiz haline gelir.

herkes beğendi diye beğenmek zorunda değilsiniz.

genel gözlemim bazı insanlar okurken eğlenmek istiyorlar, bazı eserler eğlenmek için değil. bol aksiyonlu holywood filmi vs sanat filmi gibi düşünün. ancak herkes sanat filmi sevecek diye bir kural yok.

kitap özeline gelirsem, zebercet'in yalnızlığı anlatılıyor değil mi? o zaman o adamın sıkılmışlığını/bezmişliğini/yalnızlığını damarlarımızda hissetmemiz ("öff okurken içim şişti") gerekmez mi? bu durumda yazar amacına ulaşmış, başarılı diyemez miyiz?

@cemallamec: mesela nasıl yalnızlaştırıyor? zebercet tam tersine bir karakterde olsaydı bu sefer aynı olay için "bakın, yalnızlığını gideriyor" mu diyecektik?

@mermize + @littlejack: diğerini de okudum ama onda en azından aşırı ters gelen durumlar yoktu en azından. mesela daha ilk günlerden zeynep ile yatması ve zeynep'in hem ilkinde, hem de ikincisinde hiç ses çıkarmaması ve doğrudan rıza göstermesi gerçekçiliği alıp götürüyordu, bu da es geçilmemesi gerekiyor bence.

@paltar yuyan masin: tabii ki başarılı ama dediğim gibi, bana zayıf gelen yönleriyle, yazarın belki de romana gölge düşürecek taraflarının olup olmamasını ele almak idi. mesela yazar atılgan'ın bu romanı için neden "sayfalarca eski ayrıntılarda boğması yersizdi" ihtimalini düşünmüyorlar da "geçmiş olayların izini her ne kadar içselleştirse de sonunda zebercet'in geleceğini şekillendiren etkenlerdi" diye kestirip atıyorlar kolayca?
ayrıca zebercet'ten öncesi zebercet'in geleceğini nasıl etkileyebilir kısa vadede? bunun gerekçelendirmeleri çok basit değil mi?

romanı incelerken şunu da göz önünde bulundurmak gerekir;
yapılan bu analizlerdeki fikirleri yusuf atılgan düşünmemiş olabilir. hatta yapmak istediği şey de bu analizlerin tamamen dışında olabilir. bu romanları büyük yapan böyle analizlere açık olmasından kaynaklanıyor. roman yazıldığı anda artık yazarın bir ürünü olmaktan çıkar. yusuf atılganla konuşuyor olsaydın da romanı tartışabilirdin. yani yusuf atılganın roman üzerine söyledikleri roman hakkındaki gerçeklikler değildir. tabi ki tamamen yazardan kopar demek istemiyorum, bu sadece bir inceleme yöntemi.
romanın üzerine söylenebilecek bu kadar derin bir içerik oluşturması yusuf atılganı büyük yazar yapar. inceleme bu noktada profesyonel bir şeydir. ben bu anlamları çıkaramadım o yüzden bok gibi olmuş demek kolaya kaçmak olur. romanı anlamadığınız anlamına da gelmez tabi ki. diğer büyük romanlar üzerine yapılan incelemeleri de okursanız aslında o kitap hakkında aynı yorumları çıkarmadığınızı da görebilirsiniz. okuyucu odaklı bakacak olursak kitaptan ne aldığınız önemlidir.

romanları daha profesyonel değerlendirmek isteyenler için tavsiyem;
berna moran - edebiyat kuramları ve eleştiri

Sosyal hizmetler ABD'deki kadar iyi çalışmıyor ancak yapılacak bir toplu şikayete kayıtsız kalamazlar gibi geliyor bana.

toplu şikayet edersek kadın çocuğu alır binadan başka yere gider. o yüzden öyle bişi yapamıyoruz. çocuğu elinden alacak bi uygulama falan var mı bilmiyorum. adamla da çok şiddetli geçimsizlik söz konusu ama boşanmıyorlar. gündüz bakıcıylayken bebek çok mutlu, akşam anne gelince kıyamet kopuyor.

ya çocuğun babası var adam müdahale etmiyor. kadın adama da bişiler fırlatıyor sandalye falan baya gümbürtü kopuyor çoğu zaman. e biz de sesiniz çok geliyor hani bi durum mu var diyemiyoruz gidip. boşanır bunlar diyorduk geldiklerinde, hiçbişi değişmedi şimdi bebeğe daha kötü davranıyor.

peki kavga anında polisi arasanız. polis gelse bir gözdağı olur belki.
bebek için ama ne yapılabilir bilemiyorum ki.

baba nasıl bir insan, bir büyük adamı çekip konuşsa olmuyor mu?

aile bakanlığının sitesinde telefon numaraları var. dikkate alacaklardır

ayrıca şiddet gösteren kişilere karşı adres verin ağzını burnunu kıralım diyenlerin de azalarak bitmesi ümidiyle

kavga anında direkt polis çağırın.

binada da polis var ama adam hiçbişi yapmadı. polis aile içinde banane der diye düşündüğüm için aramadım. acaba alo 183'ü arasam prosedür nedir şu kişi şikayet etti falan derler mi?

en son dün gece çocuk çığlık çığlığa ağladı kadın ne yaptıysa. uykudan uyandığım oluyor çoğu zaman ama sesten rahatsızlık değil çocuğa bişi olcak diye vicdan azabı çekiyorum.

tötüm yemiyor demekle olmaz. vicdan azabı çekiyorsan sorumluluk alacaksın o zaman. mümkünse diğer komşularla birleşip, değilse tek başına çıkıp aileyle konuşun. sana da sandelye fırlatırsa ilk gürültüde polis çağıracağım diyip harbiden çağırın.

akşam 183'ü arayım bakalım. umarım işe yarar.

bebeği dışarıda görüyorsunuz hiç görünen yerlerinde morluklar oluyor mu?
kadın yaptığı çok kötü bir şey ve çocuk istismarına giriyor ama annesinin elinden alınsa yurda verilse çok farklı mı olacak, şimdi sadece annesi dövüyor, oraya gidince orada çalışanlar dövecek.

adamla konuşsanız karınızın çocuğunuzu dövdüğünü biliyorum ve bundan çok rahatsızım, eğer onu engellemezseniz 183'u arayıp haber vereceğim diye.

kadınla da adamla da apartmanın içinde yada garajda karşılaşıyoruz kesinlikle iletişim yada bi gözgöze gelme yok. merhabadan öte konuşma imkanı olmadı. bebeği de göremiyoruz hep kucakta ve yüzü bile seçilmeyecek şekilde kapatıyor.

@konusma ben konusuyorum
çok teşekkürler,
merhemin adı nedir acaba?

İshal ve taşıt tutması için buscopan ve metpamid de alsın yanına. Böyle yolculuklarda çok sık enterit olur insanlar. Parastemol alsın. Nolur nolmaz bir de antibiyotik alsın yanına.

Sağlıklı bir insan ise tansiyon için bir tedbire gerek yok.

Edit: bir de yaralanma durumları için bir kit hazırlaması lazım. steril gazlı bez, yapışkan bant, batticon, bandaj da alsın yanına.

ağrı kesici özelliği de var, ama antispazmodik(antikolinerjik) etkisi de var.

www.ilacweb.com

tabi başka ishal ilacı da alabilir, ( reflor gibi) isterse benim aklıma ilk bu geldi o yüzden bunu yazdım, bu ilaçları doktora danışıp da alması daha uygun olur.

backtroban antibiyotik krem
reflor (ishal için)
bir de kişisel fikrim imuneks içsin hergün günde 1 tane. bağışıklığını yüksek tutsun seyahat boyunca.

Tansiyon ilaçları öyle kafaya göre alınmıyor diye biliyorum. Benim sık sık tansiyonum biraz düşer. Şekerli ve/ya da enerji verici gıdalar yiyince geçiyor.

O vücuda sıkılan sivrisinek spraylerinden de alsın.

geniş spektrumlu antibiyotik. litvanyada gastroenterit oldum reçetesiz ilaç vermiyorlarmış baya sıkıntı oldu.

taşıy tutmasında skopalamin diye bir ilaç olması lazım antikolinerjik.

Canım sağolasın çok vaktimi alıyorlardı derim :)

Gözüm seğirir sinirden.

yenilerini aldırırdım.

Parasi neyse verir alir.

önce intikam sonra şutlama. ucuz şeyler değil bunlar, hele de maddi durumun kötüyse çok sıkıntı oluşturur tamiri vb. aynı benzer seğerse bir şeylerini yoket sonrada terket

Taktir edersiniz ki maddi durumunuzun iyi olmadığını o da biliyordur. Sevgiliniz sonuçta. Eh, zorda kalacağınızı da tahmin ediyor olmalı. Sonuç = size verdiği değer.

blood for blood.

kıt kanaat*

kısasa kısas. kafasına sık.

tartışmayı o noktaya getirecek konu neydi önemli ama şu var ki ben adamın macbook unu kıracak raddeye gelecek kadar gözüm dönmüşse çok ciddi bi onursuz harekete maruz kalmışım demektir ve kendim o ilişkiye devam etmeyeceğim demektir zaten.
eğer devam etcekse de zaten kendisinin teklif etmesi lazım zararı karşılamayı.

makyaj malzemelerini çöpe atar en sevdiği bluzu elbiseyi keserdim ;_;

ps neyse de macbook sıkıntı aga

kırk kanaatsa sıkıntı büyük. Ödetirdim.

seviyorsan sorun olmamasi lazim. canin sagolsun der gecersin.

camdan atardım onu. birisi benim gitarıma hallenmişti bir kavga anımızda da, aklını alırım dedim de bırakıverdi elinden.

kızardım abi baska ne yapacan? muhtemelen küfürlü şekilde kızardım ama sonra ayrılırdık 10 yıl daha birini bulamadan dolaşırdım etrafta.

2 güne barışırsınız bişi olmaz.

1) KIT kanaat

2) kavga ederken aşırı sinirlenip etraftaki eşyalara zarar veren öfke kontrolsüz insanlara uyuz oluyorum. barışır, aynısını aldırtır sonra da tekmeyi basarım.

true blond+1
bugün bu kadar kıymet verdiğin eşyalarını kıran, yarın bigün burnunu çeneni kırar.
öfke kontrolü sorunu var demek ki. Olmaz öyle insanla, bile bile lades.

İki sol direk, bir sağ kroşe.

Tartismayi da yaz bi daha düsünelim.

konusuna göre değişir. hatun cinnet geçirmiş?

kadını erkeği yok bu işin.

kadınım ve sevgilim bir şeye sinirlenip playstation'ımı kırsa ben de kafasını kırarım. bir de üzerine mac'imi kıracak?! camdan atarım kendisini.

sorun şu ki, neden yaptı? sen haklı bir sebebi olduğunu düşünüyor musun? bunlar önemli.

benim gidip sevgilimin bilgisayarını camdan atmam için bana çok feci bir şey yapması lazım. gis'e katılıyorum bu konuda da, sevgilimin bilgisayarını kıracak hale gelmem için onunla bir daha görüşmeyecek/ayrılacak kadar kızmış, sinirlenmiş, hatta delirmiş olmam lazım.

Parasini isterdim vermezse ayrilirdim. Saka degil, meblag buyuk.

ulan kadına el kalkmaz, siklet farkı var kadınla doğuşulmez diyom ama benim preysteyşınımı kıracak var ya torpido gözüne sokarım öyle kızı. "seviyosan sorun olmaması lazım" diyenleri de anlamıyorum. lan o sevmiyo mu, severken pleysteyşın'ı kırmış ama? ben de onun kafasını kırayım, sorun olmaması lazım? allah allah.

ben şiddet yanlısı bi insan değilim. sevgilim ne yaparsa yapsın gidip herhangi bi şeyini kırmam. ama gelip benim pleysteyşınımı kırarsa hah işte o zaman kafasını patlatırım. ateş çıkana kadar duvara sürttürürüm o kafayı. derisini yüzerim. hain.

kırdığı şey öyle eline geçirip fırlatabileceğin bi şey değil. öyle olsa sorun etmem. ne bileyim o an elinde bardak vardır onu duvara çarpar eyvallah, "sen ruh hastası mısın beybisi" deyip sakinleştiririm falan da play station ulan. gidip bunu kaldırmak, fırlatmak, kırmak için manyak olmak lazım. kısasa kısas, kana kan, dişe diş. FAYT

Kafasini kirarim. Oyle sevgili mi olur? Nereden buluyorsunuz boyle adamlari?

yalnız milletin tikini vermiyosun gelip başka bişeyini de kırcaklar sdfs

geçmiş olsun, yani evet malın mülkün bir önemi yoktur, bugün olur yarın olmazlar; ama bu malın nasıl yok olduğu önem taşıyabilir. Yani ne bileyim macbookonuzu taşırken düşürüp kırar, "canın sağolsun senden değerli mi" der geçersin, ya da işte sakardır felan, bunlar maddi durumunun önemi olmaksızın tolere edilebilir/edilmesi gerekir şeylerdir.
Ama tartışma esnasında sinirlerine hakim olamayıp bu kadar eşya kıran bir insana halk arasında "histerik" denir, duygularını ve öfkesini bu kadar kontrol edemeyen bir insanın tedaviye ihtiyacı vardır. Bu konuda tartışmanın sebebinin hiç bir önemi yoktur, haklılığın da öyle. Bir de bu yoğun öfke nöbeti geçtikten sonra "ama" lı çokça cümleleri olabilir, siz de anlayış gösterirsiniz. Bir sonraki öfke nöbetinde kırılan şeyin kafanız olmamasına dikkat edin.

Ruh hastasına bak, suratına yapıştırırdım sağlam bir tane.

aynısını alacak. özür dileyecek.

sinirden çıldırırım heralde. macbook'umu hemde. kesinlikle parasını almadan ayrılma.

kavga sırasında kazayla mı oldu yoksa intikam alma amacıyla bilerek mi? ona göre değişir işte.

Ciddi sinirlenirim öyle böyle değil. Ama bir şey yapmam sanırım. Alıştım değişik ölçülerde sinir krizi geçirmesine ama çok olurdu o. Yine de bir şey yapacağımı sanmam.

Parasıni isterim ve sepetlerim
öfke kontrolü olmayan insandan uzak duracaksin

maddi durumu iyi olmayan adamın evinde maccbook ps nası olsun ziya.

www.youtube.com

mekbukunu kırdı ama seni selebriti yaptı;
www.eksiduyuru.com

KIZIN SANA VE SENİN SAHİP OLDUĞUN DEĞERLERE SAYGI GÖSTERMESİ GEREKİR. OYUN OYNAMAYI SEVİYORSAN BOKUNU ÇIKARMADIĞIN SÜRECE SAYGI DUYMAK ZORUNDA. BU DUYGUYU KARŞIYA GEÇİREMEZSEN BİR DAHAKİ SEFERE EŞYALARIN KAFANDA KIRILIR. ŞAHSİ TAVSİYEM KIZA YOL VER HA YOK DİYOSAN YAŞA DA GÖR .)

www.google.com.tr

şu linkten fotoların sitelerine girerseniz bayağı çıkıyor. mesela biri nineweste yönlendirdi. tek tek bakmayayım da siz seçip girin.

www.morhipo.com&pg=0&ps=60&ch=0&os=0&hf=&prv=1060
bir de bunlar var güncel

topuklu ayakkabı çamur kıvamında olmadığı sürece toprağa saplanmaz ki zaten :/ ki zaten kır düğünü yapılacak yer çimdir, hiçbir sorun olmaz topukluyla.
diyeceğim o ki içinize sinen bişey bulamazsanız kalın topuklu bir ayakkabı giyebilirsiniz, hem çok daha şık olur :)
mutluluklar

marcatelli üsküdar bu işin uzmanıdır

www.37numara.com
Burada bir sürü model var. İnternetten almak istemezseniz, Caddebostan'da mağazaları var.

çok kaliteli olması konusunda ısrarcı değilsen fatihe bakabilirsin ana cadde üzerinde yanlış hatırlamıyosam atikali durağı ve sonrasında gelinlikçi ayakkabıcı çok var. hem çeşit çok, hem fiyat uygun

nil (kuzenimin adı, kızlara çok yakışıyor), zeynep, ela.

Merve, didem.

ada

büyük i olması ama küçük harfle yazınca da sıkıntı olmamasıyla yarı uygun İrem

ayla
buse
bade
mira
naz

aha kimse eda dememiş. Ama benim favorim nisa.

ada
ece
su

defne

defne, zeynep

deniz
derya
nisan
arya
bade
devrim

benim sevdiklerim.

yeğenimin adı;

(bkz: maya)

Sumeyye veya meymune koysun gelecegi parlak olur

seda
ezgi
naz
ipek

hazal

Vera
Neva
Leyla
Nil
İpek

Eda

egem
janset

abla uyanık şansını denemiş işte, o da biliyor bişeyin değişmeyeceğini, belki bir tazminat koparırım en azından diye. çocuğu sınava girerken hukukun hangi puan türüyle alacağını bilmiyor muymuş? bu saatten sonra değişecek bi şey yok rahat ol.