sıcak bardağa aniden soğuk su dökünce nasıl çatırdıyorsa veya soğuk bir bardağa kaynar su dökünce ne oluyorsa sizin vücudunuzda da benzeri olacağına emin olun.
sıcağa maruz kaldığı için genişlemiş damarlar ani soğuk tatbiki ile aniden daralma eğilimi gösterecek ve bu da kalp ritminizi dahi bozabilecek durumlar ortaya çıkaracaktır. kimi zaman damar çatlaması dahi görülebiliyor.
sıcak-ılık-soğuk süreci doğru olandır ama vücut ısısını dengelemeden ısı değişikliği yapmak taklaya getirir adamı.

bizim bi kazım abi vardı benzetmek gibi olmasın...

sıcak suyu aniden kesip soğuk suya geçmezseniz, yani yavaş yavaş soğutursanız suyu bir zararı yok. ben de genelde o şekilde kullanıyorum

valla bi haftadır bizde sıcak su yok, o yüzden direk soğuk suyla yıkanıyoz. bişey olmadı henüz.

sıcaktan direk soğuk olayına gelince, bu finliler fin hamamından çıkıp direk buz gibi (hatta yer yer buz tutmuş) göllere atlıyolar, maşşallah hepiciği de taş gibi. ayrıca lüks sauna-hamamların yanlarında da mutlaka bi şoklama havuzu olur. şimdiye kadar oraya atlayıp da ölen duymadım. ha dersen ki damar tıkanıklığı, kalp hastaları, tansiyon hastaları için sakıncalıdır onu da dr.mehmet öz'e sorun derm.

dipnot: kalp krizi falan geçirdiğinizi düşünürseniz ölümüne öksürün. kurtulma ihtimaliniz varmış.

Ben de öyle yapıyorum. Vücutta rahatlama oluyor tabi. Ama soğuk suyun güzel yanı saçlara iyi gelmesi. Ne zaman sıcak suyla duş alsam saçlarım (uzun kendileri) çok yıpranıyor. Soğuk su ise hiç zarar vermiyor.

bende öyle yapıyorum. ama sıcaktan aniden soğuğa değil de ılıktan-soğuğa daha yakın olan ılık- tamamen soğuğa geçiyorum. hele gece uyumadan önce yaparsanız serin serin ohhh =)))

bu sıcaklarda sıcak suyla duş alır çıkarsanız dışarsı size serin gelir ve bunalım yaşamassınız.. ben yapıyorum iyi oluyor işe gidene kadar rahatım..

Trance'a ilgi duyuyor veya duyma ihtimalinizin olduğuna inanıyorsanız, mesaj atın elimden gelen yönlendirmeyi yapayım.

itunes'dan ilgilendiğin konulara göre bulabilirsin.. ben misal stuff you missed in history class ile the moth podcast'i dinliyorum..

NPR, all things considered dinle ingilizcen varsa. biraz amerika ile de ilgiliysen güzel bi podcast.

ben ispanyolcaya başladım. discover spanish güzel mesela

hemen "arming the donkeys" diyorum.
dan ariely dir hazırlayan.ayrıca 2. kitabını da cıkarmıstır.
beyindeki karar mekanizması ile ilgili calısmaları vardır. ögretim uyesidir, dinlenesidir.

ingilizcen iyiyse. ama cidden iyiyse ricky gervais podcastlarini oneririm. ciddi anlamda basarililar.

(bkz: the teaching company)

www.zencast.com

tahliye taahhüdü var ama ancak kira sözleşmesinden 6 ay sonra imzalanabiliyor. bazı ev sahipleri kira ile birlikte 6 ay ileri tarihli imzalatıyor ama bu durumda da kiracı tespit yaptırabiliyor konu ile ilgili.

tahliye taahhüdü kira sözleşmesinden 6 ay sonra olacak diye bir şart söz konusu değil. kira sözlşmesinden daha sonraki bir tarih olması yeterli ancak kira sözleşmesi ile çok yakın tarihli olmasa iyi olur. çünkü çok yakın tarihli olunca kiracıya zorla imzalattırıldığı düşünülerek geçersiz sayılabiliyor.
1-2 ay sonra ya da sözleşme anında ancak tarihsiz olarak imzalatın. ancak kira sözleşmesnin imzalanmasından daha sonraki bir tarihte kiracınızı razı edip noterde bu taahhüdü alırsanız daha sonra imza inkarı gibi bir durumla karşılaşmazsınız.
tahliye taahhüdünün fonksiyonu da şudur: kiracınız tahliye taahhüdünde belirttiği tarihte evi boşaltamaz ise bu tarihten itibaren en geç 1 ay içinde bu taahhütnameyi icraya koyarak kiracınızı çıkarabilirsiniz. (1 aylık süreyi kaçırırsanız taahhhüdün hükmü kalmaz.) icraya koyma tarihinden itibaren 15 gün içinde itiraz etmez veya tahliye etmez ise icra memuru vasıtasıyla evinizi boşaltırsınız.

o kısım sanırım sıkıntı olur. ya kiracı da elindeki sözleşmeyi gösterirse? şurada tahliye taahhüdü ile ilgili bir şey var: www.gayrimenkulhukuk.com

alev alatlı'nın orda kimse var mı serisindeki kitaplarından birinde vardı çok güzel bir inceleme

roma hukukundaki usus, fructus, abusus'a karşılık islam hukukundaki kamu malı anlayışı. hatta şöyle bir örnek kalmış aklımda. romada malik, malına bu üç cepheden sahiptir. bu yüzden kıtlık anında bir ambar buğdayı yakabilir ama islam hukukunda kamusallık vardır ve malik mala doğrudan sahip değildir, mülk allahındır gibi bir örnek vermişti. kitabı bulursam hangisi olduğunu da söylerim

vallaha kahvegibi tam aradığım kitap olma ihtimali var bunun?
hangi kitaptı buldun mu?

tüketici hakem heyetine gidebilirsiniz. belli bir tutara kadar ki sizinki de o tutarın altındadır, verdikleri kararlar kesin hüküm niteliğinde...

bencede tüketiciler derneğine gidin zaten oraya gidince hakkını söke söke alırsın tüketici hakları diye bişey var parayı yolda bulmuyoruz sonuçta pazardanda almadın dimi ama...

kalemkutus.com sitesine bakabilir ya da opnları arayıp sorabilirsin

kalemkutusu'nda yok. Hala bulamadım..

Duke çin malı olduğundan burada eksta uç bulmak zordur. Sirkecide eski postanenin orada Murat Usta var dolmakalem tamircisi, ona gidebilirsiniz.

Bir de e-bay'den bakabilirsiniz.

Sevgiler

www.banasikcayaz.com

www.hostels.com kaliteli bir sitedir, ayrıca site üzerinden yer ayırtıp parasını öderseniz hostelde pek bir iyi davranırlar, ayrılma sonrası site üzerinden yorum belirteceğiniz için. Ki zaten sitede kalan kişilerin puanlamaları var ve gayet gerçekçi fikirler verir, sadece burada puanlamalara bakıp en iyisinde kalırsanız pişman olmassınız.

dubrovnik edi's sea view rooms. hostel world'den bulabilirsin. fiyatı pahalı gibi görünebilir ama en merkezi yeri dubrovnik'in ve de edi ile mutlaka tanışmak lazım.

kuzeniniz bu sorunun cevabini daha iyi verebilirdi bence.

sanki kuzenim bütün köpek cinslerine hakim değilmiş gbi bi his oluştu içimde. adamın 8 tane köpeği var. hepsi farklı cins. ne bileyim sahibi olan biri varsa içim rahatlar gibi. özellikle 1 yaşından sonra gelişme kaydedilebilir mi ki?

üzgünüm ama 1 yaşında artık karakteri büyük ölçüde oturmuş demektir. bu saatten sonra hayvanı değiştirmek için çok vakit harcamanız gerekir. o yüzden şu anda çiftliğikteki alışkanlıkları neyse onları devam ettirme eğiliminde olacaktır.

katılmıyorum, 1 yaş bir köpek için oldukça genç bir yaştır. köpeğin karakteri 2 yaşından sonra oturmaya başlar. çekinmeden alıp eğitebilirsiniz.

www.uzmantv.com

yurdum köpeği varken ne hacet alman çobanköpeğine.
al bir tane safkan kangal da köpek nasıl oluyormuş gör.
arabalara havlamaz direk üstüne atlar kangal.

eğer karakteri oturmuş bir köpek istiyorsanız hayvan barınağına gidip bakabilirsiniz. cins ya da cins olmayan bir sürü köpek var ve oradaki bakıcılar köpeğin karakterini çok iyi biliyorlar.

www.fatihbelediyesiyedikulehayvanbarinagi.com

1 yaş bencede köpek için genç bir yaştır.Kendi Alman çoban köpeğim bize ilk geldiğinde eğitim için büyümesini beklemiştik hatta.(kaç aylık geldiğini hatırlamıyorumda.1yaşına gelmesini bekliyorduk) ha sonra eğitim almadık o ayrı :)

hayır.

avukatlar yalnızca mahkemeye sunacakları evrakları aslı gibidir yapabilirler. yurt dışında pek çok ülkede ise avukatlar noterlerin yaptıkları aslı gibidir işlerini yapmaya yetkilidir

ösym bürosuna gidip yenisini çıkartsan daha ucuza gelir.

bir de eğer bir kuruma vs başvuruyorsan kurumu arayıp sorabilirsin. pek çok kurum, aslı ile birlikte fotokopiyi götürdüğünde kendisi aslı gibidir yapıyor ücret almadan.

kahvegibi pek cok ülkede noter oldugunu söylemiş ama dünyada sayılı ülkelerde noter var, avrupada sadece fransada bulunur ve türkiyede
bilinçlenelim diye söyledim :)

ben doçentlik evrakımı hazırlarken üniversite rektörlüklerinin böyle bir yetkisi olduğu söylendi, ben sadece kendi verdikleri diploma vb. ye yapabileceklerini sanıyordum, nüfus cüzdanına bile yapabiliyormuş öğrenci işleri müdürü. Onu bir araştırsanız?

ben fi tarihinde muhtara yaptırdıydım. oo ayıbsın getir dedi bi paket malbuşa malolduydu jdfs

hayır avukatın öyle bir yetkisi yok.
notere mecbursun.
ösym bürosuna gidip yenisini çıkarabilirsin.
bide baz kurumlar aslı gibidir diye onaylayabiliyor bazı evrakları.
örneğin vergi dairesinde kimlik fotokopisini aslı gibidir diye onaylar.

@ ebush ben göremedim @ kahvegibi'nin pek çok ülkede noter olduğunu söylediğini. pek çok ülkede avukatların noterlerin yetkisine sahip olduğunu söylemiş sanırım. ben noter olan ülkelerin pek çoğu olarak anladım bunu. her zaman mükemmel ifade olmayabiliyor duyuruda hızlıca yazarken. ayrıca @ kahvegibi'yi tanımam etmem.

avukatlar sadece yedinde bulunan yargı mercilerine sunacakları evrakların fotokopilerini aslı gibidir yapabilirler.

online.tpe.gov.tr

eğer söz konusu marka tanınmış bir marka ise, başka alanlarda da kullanılması yasaktır. levi's diye sakız markası olmaz örneğin

bölgede ki ticaret sicil den bu işleri yapabilirsin sanırsam.

maaş kesintisi işçiye verilecek bir cezadır ve yapılması mümkündür. ancak maaş kesintisinin belirli prosedürleri vardır. maaş kesintisinde işveren o parayı alıp cebine de atmaz. parayı çsgb'nın bir fonuna yatırır. ancak 1 dk'lık gecikmelerin için yapılacak maaş kesintisinin mahkemeden döneceğini tahmin ederim. yalnız işçi geç kalmayı devamlılık haline getirdiyse, işveren işçiyi tazminatını ödemeksizin işten çıkartabilir. haberiniz olsun.

para cezası iş kanunua aykırı değil, bilakis tanımlanmış. fakat; işçi işe başlarken hangi durumlarda para cezası olması gerektiği beyan edilmesi gerekiyor ve 3-5 gün içinde ceza işçiye yazılı olarak bildirilmesi gerekiyor. bildirilmediğinde ya da işe başladığında beyan edilmediğinde geçersiz kalıyor.

ysal dayanak derken; iş kanunu ve diğer busuru kanunlar var, hic bir sozlesme kanuna aykırı madde iceremez, içerse de hukumsuzdur.

sözleşme öncelikli olarak insan haklarına, kanunlara uygun olmak zorundadır. kanunlarla çerçevesi çizilmiş bir olayda çerçeve dışına çıkılamaz eğer öyle olursa itiraz durumunda o sözleşme yok sayılır batın olur. sözleşmenin geçerli olabilmesi için geçerlilik şartlarından en önemlileri kanunlara, kişi haklarına falan aykırı olmaması gerektiğidir. senin verdiğin örnekten yola çıkarsak işveren olarak kanunen bir ayda çalışanın en fazla 2 günlük yevmiyesini kesintiye uğratabilirsin öyle kafana göre 1 dk. geç geldin 30 tl ver gibisinden bir madde koymak olmaz. şimdi adam 30000 tl maaş alıyor 30 tl ne ki deme sen somutlaştırdığımız olayı anla sadece. kişiler haklarını bilseler firmalar millete öyle at penisi gibi sözleşmeleri imzalatamazlar.
bazı hususlar işverene iş aktini tek taraflı fesih hakkı verir ve tazminat ödemesine gerek kalmaz bazıları:bir ayda mazeretsiz 5 gün işe gelmeme, diğer çalışanlara taciz, işi veya kendi hayatını tehlikeye sokacak hareketlerde bulunma gibi.
kısaca sözleşmedeki her maddenin yasal bir dayanağı olmak zorundadır. öyle kafana göre yazamazsın. işçinin itiraz hakkı vardır.
çalışan kesim iş ve sosyal güvenlik hukukundan habersiz olunca feci eziliyor adamı odaya çağırıp beş kuruş alamazsın gibisinden tehditler korkutmalar falan oysa adam haklı ama koca firma tazminat veya herhangi bir durumda para vermemek için bu tür yöntemlere başvuruyor düşün artık. adam bilse durumu kimse bunları yapamaz.
işçinin iflas durumunda işverenden alacağı var ise devletten sonra en önceliklidir ama gerçek hayatta hep en sona kalmaktadır.

Sözleşmeler belli şartlara uymazsa baştan butlan(kesin hükümsüz)olurlar.
Örneğin sözleşme şekle,kamu düzenine,ahlaka aykırıysa
Yapılacak edimler imkansızsa
Muvaaza(hile) varsa
Kişi sözleşme yapması için yanıltılmış yada korkutulmuşsa
Taraflardan birisi küçük,kısıtlı ya da akıl sağlığı yerinde değilse gibi...

üstteki bir duyuruya da aynı şeyi yazdım
odtü'nün dışarıdan hazırlık okuma şeysi var. bayaa okul gibi. tavsiye ederim.

active english, pek çok dil eğitimi (rusça bölümünün de oldukça iyi olduğu söyleniyor.)
verilen bir kurs. derslere hem türk hem yabancı hocalar giriyor ve de en önemlisi, her dil için "konuşma kulüpleri" var. ister yoğun, ister standart kurs programları var. yaz tatili için iyi bir alternatif olabilir...

@kahvegibi
zaten odtü'den mezun oldum, ilanda da yazdığım gibi zaten iyi derecede İngilizce biliyorum, başka bir dil aramaktayım.

@otoriter
teşekkür ederim, bi araştırayım

turkcell her türlü çekiyo felan. msj 10 kontor. arama 50 kontor / dk. aranma da 20 kontor / dk. eğer msj la anlaşırsan sıkıntı yok bence. turkcell iidir.

bence tulumba die bişi var onu yap ve gerekmedikce kullanma.
1 ay yurtdısında cok az aramama ragmen faturam 500tl geldi.ara ara mesaj attım, kısa surelerde arandım onun dısnda tulumba vs kullandım.sımdıkı aklım olsa telefona elımı surmezdım.
ama turkcell zaten cok kazık.

eğer telefonunuz alengirli bir şeyse, wirofon kurun böylelikle wireless bulduğunuz her yerden çok ucuza (neredeyse bedava) konuşma yapabilirsiniz.

my.clevelandclinic.org

correct posture diye aratabilirsin nette.

ayakların yere tam bassın. (gerçek anlamda)


ilginç dipnot:
kapitalizmin nasıl bir bok olduğunun pratikte ilk farkedilişlerinden birinin, saatlerce oldukça yüksek ofis sandalyelerinde oturtulan çalışanların korkunç ağrılar ve bacak problemleri ile öbek öbek doktor kapılarını aşındırmaları olduğunu biliyor muydunuz?

Yarım saatte bir filan ayağa kalkın, biraz ayakları sallayıp tekrar oturun.

hacı yükseklikten ziyade doğru duruş önemli yani yamulma otururken dik ve düzgün bir şekilde oturmalısın ve arada bir ofis egzersizlerini yapmalısın işte efendim boynunu döndürme kolları açma gibisinden bir çok hareket ver ve bu hantal durumda epey işe yarar. bende çok rahatsız olurdum epey çektim zamanında. umarım düzelir.

psikolojide "manik" denebilir.

yani "depresif lan bu" demenin tersi, " manik misin ulan" mı oluyor?

manik olur bence, en azından bilimsel olarak öyle:) günlük başka bir sözcük var mıdır bilemedim.

e manik depresif ne oluyor peki?

şöyle söyleyebilirsiniz "saırım valideniz çorbanıza lityumunuzu koymayı unutmuş". böylece saman altından manik demiş oluyosunuz ve evet tersi mania

bir nevi kısır döngü gibi düşünün, kişi bir depresif dönem yaşadıktan sonra (diyelim ki bir ay) hoop manik dönem yaşamaya başlıyor.. böyle böyle gidebilir. çok düzgün kaynaklar değil ama,
tr.wikipedia.org
tr.wikipedia.org(T%C4%B1p)

Manik--Normal--Depresif

Manik depresif o anki kafa durumuna göre ya manik ya depresif olur. Yerde oynayan kedicikleri görüp üstlerine saldırıp ısıra ısıra "ayy minnoş muymuş buu" diyerek severken bir anda "bu kedi bir gün ölecek, aynı bizim gibi, dünya ve içindekilerden nefret ediyorum, hüngür" moduna geçebilen bireylerdir.

"öforik"dir. (euphoric)

kendini cok iyi hatta biraz normalin uzerinde iyi hissetme halidir.

depresyonda olan kisi antidepresan ilac kullandiktan ve etkisine girdikten sonra bir miktar öforik hissetmeye baslayabilir.

optimist olabilir mi arkadaşlar?

sanskritçe'de depresyon hali tamas, onun tersi hareketlilik ise rajas

kesin bir cevabı yok demek.

Kesin cevabı manik işte. Depresif "-1" ise, normal "0", manik "+1" sayı doğrusu üzerinde gösterirsek :) Tam tersi ne oluyor bu durumda? Manik.

Fatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı'na gidin. Kendinize uygun bir hayvan bulacağınıza eminim. Oradan sahiplenmeseniz bile bakış açınız değişir.
www.fatihbelediyesiyedikulehayvanbarinagi.com

www.minikpati.com
www.evcil.info

bir ton dangalak bir heves köpek alıp sokağa bırakıyor. barınaklarda bir sürü golden dolu. bence önce barınaklara git.

ismi var mı bilmiyorum ama
adonis kasının aşağısına düşüyor adonis çukuru desek olur mu ?

ayva göbek hadisesinden kaynaklanıyormuş gibi geldi. ne güzel şeysin sen ayva göbüş

venüs tepesi

tepeyi değil, çukuru soruyorum.

venüs çukuru

adonis çukuru +rep :)

:))))
wide'ı TDK'da işe alıyorum:D

body builderlar seks kuşağı derler oraya

genelde çin malı olanlarda oluyor. tıpkısının aynısının, flaşlı, televizyonlu ve çift sim kartlı olanı...

sayfanın üst sağ köşesinde ayarlar var. oradan düzeltebilirsin.

tarayıcı geçmişi temizleyince düzeliyor.

sen şu kadar para istiyorum diyemezsin. elindeki belgeler ile (maaşın yattığına dair dekontlar, bordro vs.) iş mahkemesine başvuracaksın. iş mahkemesi dava sonucunda tazminatın ne kadar eksik hesaplandıysa o tutarın ödenmesine kadar verir.

eksik söyledim herhalde. ben patrondan tazminat olarak ne kadar istemeliyim diye soracaktım yanlış anlaşılma olmuş. yani mahkemeye gitmeden çözmek istiyorum anlaşarak.

mahkemeden ne kadara hukmedilebilecegine gore birsey hesaplayip konusman mantikli olur. maasini yazmamissin, ona gore aldigin gercek maasa gore kidem tazminatini vs hesapla. ondan sonra bir rakam dusunursun. patrona da dersin, bak mahkeme su kadara hukmedebilir, gel bu isi suna baglayalim vs.

hukukla alakam yoktur, amator olarak mahkeme haberleri okurum sadece.

işten çıkmadı isen sgk'a gideceksin, orada yardımcı olurlar.
işten çıkarırlarsa mahkemeye gideceksin. hakkını her türlü alırsın ; ama burası yerine özelden yardımcı olacağım. çakal patron varsa okuyan öğrenemesin.

bunların dışında senin ücretsiz yıllık izin hakkın da var, eğer daha önce yıllık izin kullanmamışsan-eksik kullanmışsan onların bedelini de talep edebilirsin...
bir de sendikan yok muydu senin? varsa hiç uğraşmazsın bu işlerle, sendikanın avukatı halelder her şeyi.

ne kadar istemeliyim diye bir şey yok. maaşınız bankadan yatıyorsa zaten bellidir. ona göre kıdem ihbar tazminatınız hesaplanacak. ayrıca eksik kalan primleriniz tamamlanacak, işyeri bir de üstüne cezasını ödeyecek. mesai ve resmi tatillerde çalışma ile ilgili de dava açarken fazlaya ilişkin haklarınız saklı kalmak kaydı ile 1000 TL'lik açarsınız örneğin. sonra bilirkişi fazla çalışmanızı hesaplayınca onun hesapladığı rakam kadar ıslah edip arttırırsınız harcını tamamlayıp.

aslında bunlar karmaşık olabilen prosedürler, bence bir avukata gidin. rahat edin.

ilgilenen herkese teşekkürler mahkemeye gitmeden iş çözüldü.

fas, tunus, cezayir, mısır
güney yarımküreden herhangi bir yer.

resmi tatiller izin gününden sayılmaz.

işyerleri yaz aylarında izin kullandırmakla yükümlü değil ancak bunun temel bir iş yeri uygulaması olması lazım. keyfiyetle yapılamaz. mesela sektörünüz otelcilikse, ben yazın izin kullanacağım diyemezsiniz.

ayrıca size bayram döneminde izin kullandırması mümkün değil. daha doğrusu kullanırsınız da, izninizden düşmez. izin hakkınız baki kalır. yalnız unutmayın, devlet memurlarının aksine, iş kanununa tabi çalışanlarda yıllık izin bir sonraki seneye devretmez, diyelim ki, işe martta başladınız ve yazın da izin kullanamadınız, mart ayına kadar kullanmanız lazım.

google servisleri engelli o yüzden olabilir.

suzin abla: o yüzden olamaz. çünkü bir blogum daha var ama orada girişi çıkışı görebiliyorum.

Vala bı sarkı var Istanbul pas constantinople ayhan sıcımoğlunun albümünde ayhan sicimoğlu- İstanbul pas constantinople dıye gecıyor ama kadın soyluyor genc. Bu sarkı latın jazz tarzında dediğin bu olabılırmi

bir de mona lisa smile filminin soundtrack'inde vardı

ayhan sicimoğlu versiyonunda kızı ayşe söylüyor şarkıyı. aradığınız odur büyük ihtimalle..

kerpe, karapınar, polonezköy

kıyıköy
ağva
maşukiye
sapanca

kilyos. boğaçiçi üniversitesinin sosyal tesisinde kalabiliyorsunuz. kilyos beldesine de yürüme mesafesinde. çok güzel denizi de var ayrıca. sakin sessiz.

kocaeli karamürsel tarafında "başdeğirmen" (sitesi var)bakabilirsiniz temiz ve güzeldir. kahvaltısı ünlüdür. ilgi iyidir.
yine kocaeli "karaaslan tesisleri" yemekleri iyidir,yeşillik imkanı bolcadır. bana biraz pis bir yer gibi geliyor ama sadece yemeğe gidiyorum ben hiç kalmadım. ist.kesiminden çok rağbet gördüğünü duydum otobüs otıbüs doluşanlar oluyor haftasonları. yer problemi yaşabilirsiniz.

ağva kesinlikle . ama ağva'da her yer güzel değil. greenline diye müptelası olduğum bir otel var. şiddetle tavsiye ediyorum.
www.agvagreenline.com

hocam bu greenline da fiyatlar falan nasıl ? 2 kişi için rahatmıdır ? uygun mudur ?

ben science plan kullanıyorum ve memnunuum. ama o da pek ucuz sayılmaz.

kristal kedi kumlarının pek bir zararını görmedi bizimki şimdiye kadar, ileride sorun yaratır mı bilmiyorum ama kristal kum büyük kolaylık yaratıyor ve koku yapmıyor. bence için rahat olsun.

benim kedi sevmiyo kristal kum. böyle "foşşşş fırşşş" diye ses çıkarıyor ondan mı aceba, bilemedim. second best olarak topaklanan alice, mestan ne bulursam ondan kullanıyorum.

asydığınız markalar da pahalı ama... bilemedim. bizimkine royal canine yediriyos memnun.. herhalde :))

gdo diyene de kafa tacam. bundan önce eagles'ın hollistic select'inin veriyoduk, organikti. sonra ithalatı durdu :/

mama da millet hep hill's öneriyordu ama bilemiyorum. kum olayına gelince haalam kendi kedisine şu kristal dediğin taşlardan kullanıyor ne nem ne koku olmuyor ama kedi pokunu gömerken çok ses çıkıyor haberin olsun.

valla bu mamalar veterinerlerin filan sürekli olarak tavsiye ettiği mamalar. ileride veteriner masrafı yapmamak adına, bu mamaları vermen daha iyi.

biz de evde kristal kum kullanıyoruz. belki de hep kristal kullandığımızdan bizimkiler o faş foş sesleri çok seviyorlar. hatta bazen kapalı tuvalete sadece kafayı ve ön ayakları sokup eşeliyorlar fış fış fış. gerizekalılar.

ben de hills kullanıyorum ama benim petshop da gdo nedeniyle gümrükte takıldığını söyledi. aorun çözülecek dedi ama, gdo olayı bu defa da benim midemi bulandırdı.
nestle proplana geçmeyi planlıyordum, onun da aynı oldugunu şimdi sizden duydum. bilmiyorum ne vermek lazım..

ama kum olarak kristal kumlardan oldukça memnunuz (ben ve kedim). bir zararı olmayacağı kesin. ;)

çınarlar arkadaşın bir yerlerine mi giriyormuş, diye sorsam bir faydası olmaz değil mi?
yok yok, olmaz. neyse..

çınarlar bize ait. kesen küfürü yer. işin resmi kısmını bilemem. ama öyle her önüne gelen de kesememeli.
edirne'de görmüştüm, bazı yaşlı ağaçların üzerinde yazardı: şu kadar senelik bir ağaç, koruması bilmem ne kuruluna aittir, filan diye.

tam emin olmamakla birlikte sanırım beşediye sınırları içinde,belediyenin tekelinde oluyomuş,ama illa bi prosedürü vardır,kesim nedeniyle ilgili.yalnız sen de bunu sormuşşun zaten,cevap veremedim soruna.ama duyarlılığın için tebrik etmeden geçmiyorum seni

internetten baktım anladığım kadarıyla açıklamaya çalışayım,dolaylıda olsa çınarların kesilmemesi için bi yardımız dokunur umarım,şöyleki:belediye arazindeyse kesilebilirmiş,fakat ağaçların üzerinde bi levha gibi birşeyler oluyor kesilemez diye onlar kültür bakanlığınca dogal miras mı ne oluyormuş onlar kesilemezmiş.

çınarlar kimseye ait değildir elbette teknik olarak :) o yüzden aklına esen her an kesebilir, kendinde bu cesareti, aklı bulur nedense. malesef bir yaptırım olamıyor sanıyorum, bahsedildiği gibi "anıt ağaç" kapsamında değerlendirilmiyorsa.
onların kesilmesine belki engel olamayız ama başka yerlere yeni çınarlar dikebiliriz. :) elimizden gelebilecek en yapıcı çözüm bu sanıyorum.

evet bugün birkaç apartmanın bahçesinde üzerinde "anıt ağaçtır" levhası bulunan sedir ağaçları gördüm ki bu çınar ağaçlarından çok çok daha genç ağaçlar (hayat bilgisi derslerinden öğrendiğimiz gövde genişliğine bakarak tahmin ettim).

madem anıt ağaçlar kesilemiyor, bu ağaçların anıt aağaç kapsamına alınıp levha çakılabilmesi için bir girişmde bulunabiliyor muyuz? cidden anıt çünkü bunlar. melih amca'nın "1920'lerden bugüne ankara" şeklinde bültenlerine bastığı fotoğraflarda yeni dikilmiş halleri görülüyor.

Yiyen varsa bursadaki çınarlardan kessin bir tane, tarihi eser kapsamında oluyorlar. Eğer yaşlı bir çınarsa üstünde ufak metal bir levha oluyor zaten, tarihi eserdir diye.

Ağaçları tarihi eser kapsamına aldırmak için nereye başvuruluyorsa orya başvurmak gerekiyor, kültür bakanlığı mı bakıyor bu işlere ?

bence bilmemne kurulu tarafından korunmaktadır diye bir levha hazırlayıp üzerine asın, az da olsa korunma şansını arttırabilir.

Ağaçların tescil edilmesi gerekiyor ama bu tescilin Kültür bakanlığı mı yoksa Orman bakanlığı tarafından mı verildiğine dair bir bilgim yok.Bilgi edinme hakkınızı kullanarak öğrenebilirsiniz.
Ayrıca yollardaki ağaçlarla ilgili yol belediyeye aitse sorumluluk belediyenin, karayollarına aitse sorumluluk onlara ait. Hiçkimse yasal izni olmadan ağaç kesemez ama kesmek için izni de kılıfına uydurur. İstanbulda belediyeye bağlı Parklar ve bahçeler müdürlüğüne başvurabilirsiniz.

kültür bakanlığından belli yaşın üzerindeki ağaçlar için anıt ağaç statüsü alıyorsunuz. böylelikle ağacın dalına dokunan öküz gibi ceza yiyor. biz de böyle gerizekalı andavallarla uğraştık da ordan biliyorum.

Sırasıyla Jimmy Page, John Paul Jones, John Bonham, ve Robert Plant'ı temsil ediyor.
burada açıklaması da var.www.straightdope.com

tüy de, antik mısır'da adaleti temsil eder.

önce kesinlikle aşılarını yaptır, beslemek için kendi kendine yiyebilir hale gelene kadar damlalıkla süt ve su verebilirsin..

keşke gözlemleseydiniz önce. belki anne çok kısa bir süreliğine karnını doyurmaya gitmişti?
hemen almasaydınız...

şöyle söyleyeyim: Öğlen yemek için eve geldik, o sırada gördük.. Yani işimiz vardı malesef.. Birde bizim bahçe erkek kedilerin acaip şekilde gezindiği bir yer.. Hani hayvanı bırakıp işe gitseydik ölüsü ile karşılaşmamız muhtemeldi.. O yüzden içeri almak zorunda kaldık.. Hatta 15 dakika dışarıda bekledik bile malesef herhangi bir dişi kedi gelmedi.. Birde ortada şöyle pis bir durum var bahçe duvarımızın hemen yanında boş bir karton kutu vardı.. Belki sorumsuzun biri kutu ile getirip bizim bahçeye bırakıp gitti..

15-20 günlük kediye aşı yapılmaz. genelde pire ve parazit için bir şeyler verilir.

kesinlikle sıcak tutun. Çok üşür yavru kediler.

kedi sütü tozu satılıyor veterinerlerde. ondan alın, ufak bir damlalıkla besleyin. besledikten sonra da çişini ve kakasını yapması için poposunu ıslak bir bezle silin.

sıcak tutun sıcak tutun

Bir de etraftaki veterinerleri arayın. Eğer yeni doğum yapmış bir anne varsa onun altına vermeye çalışın. Çünkü anne sütü almadan yaşaması zor olur genelde.

Ah keşke düzgün bir veteriner olsa buralarda.. O bahsettiğiniz yavru kediler için olan tozun olduğundan dahi şüpheliyim.. Bir kaç sene önce yine iş yerimize bir anne kedi yavrulamış, anne uzun süre gelmeyince veterinere ne yapmam gerekir diye sormuştum.. Adam bir adet enjektör verip normal kutu sütü çekin öylece verin hiçbirşey olmaz demez mi ? sonradan bir araştırdım ki yavru kedilere direkt inek sütü vermek öldürmeye kadar gidecek zararların önünü açıyormuş..

papara iyi gelir ona. et suyu yumşak ekmek. mama işine alıştırmak istemezseniz tabi.
vet bulursanız taurin de alın. arada yumurta da verin. dişleri biraz çıkmışsa bunları yiyecek hale gelmiştir.
aşı, parazit ilacı, kum işleri gibi olaylarınız olacak, korkmayın.
kediciği iyi takip edin. karnı şişerse ovalayın.
kuma pek alışık değilse bile süt dışında besleyeceğiniz için kaka durumu başlayacaktır. kakasını takip edeceksiniz. böyle koklanıp gezinmeye, mıyırdanmaya başlayınca (genelde yemeklerden sonra) tuttuğunuz gibi kuma oturtacaksınız. parmaklarınızla kumu eşeleyebilir veya onun patisini tutup hafifçe eşeletebilirsiniz. gerisini kendi halleder.
biraz annelik edeceksiniz yani.
besleme ve eğitim konusunda.
günde bi kaç kere yemek ister, o yüzden ilgilenin, çok yalnız bırakmayın. yalnız bırakacağınız zaman kısıtlı bir alana bırakın (ufak tuvalet gibi) evi yavaş yavaş tanımasını sağlayın. o odadan diğerine taşımayın. yemek saatlerini aksatmayın.

ay daha ne diyeyim ben
hayırlı olsun
maaşallah
alla nazardan saklasın, analı babalı büyüsün, vatana millete hayırlı olsun.

arada bir de böyle pes bir tonla mouurrk diyin yanına gittiğiniz anda. nerdesin demek oluyür. anaları böyle çağırıyor bebeleri yanına. size koşsun, her yere kucakta gitmesin, ficudu gelişsin. elinizde gereksiz mıncırmayın çünkü sık sık uyuması gerek, uykusunu bölmeyin. uyanınca kaldığı noktadan devam eder, hızlı şarj olurlar gençken. ardınızdan çok baarcaktır miyvmiyvmiyv :P

biraz meyvesuyu için. hatta mümkünse pekmez ve kuru üzüm gibi enerji verici şeylere abanın. yarına bir şeyiniz kalmaz büyük ihtimalle

benim ilk kan vermemde 2-3 gün sürmüştü halsizliğim. daha da vermedim. ama sürekli kan veren kişiler alışıyor.

50-55kg civarındaydan 4 tüp kansızlık çeken bümyeye biraz dokunabilir... herhalde halsizlikte yapar.

Benden 6 tüp aldı insafsızlar ama bir etkisi olmadı, gerçi o sırada zaten beter halde olduğumdan da fark etmemiş olabilirim.

Bir ünite (~400ml) kan alsalar tamam da 4 tüp 100ml bile etmez. Azıcık psikolojik gibi, gene de tatlıya yumulun.

yaklaşık yarım kilo kan aldıklarında sizinkinin aksine bi rahatlık veriyor. bünyeniz zayıf ve kaldıramamış olabilir. yarma gibi olup kan verdikten sonra yere yığılanlar da oluyor, tamamen bünyeden.

ben aldırıyorum arada yarım kilo:D ilk on dakika bir halsizlik oluyor o çokoprensi yiyince bişi kalmıyor. psikolojiktir sizinkisi. belki de kansızlık olabilir. ölçtürün bir en az seviyedesinizdir belki

o iş olur ama oluruna bırak. sen boncuğu dağıt, bırak o toplasın sana geri getirsin :) bu sırada da endişeye, sıkıntıya, üzüntüye kapılma. uzaktan sevmenin mümkün olduğunca keyfini çıkar. :) ne demiş sanatçımız
seni uzaktan seeevvmeek aşkların een güüüzeli
nasılsa vakti gelince, hayırlısıysa vuslata erersin kardeşim dert etme :)

he bu arada hoşuna giden şeyleri keşfedip, onu rahat ettirecek, mutlu edecek bişiler yaparsan tabi çok hoşuna gider iyi olur. bu da sana taktik olsun ;) mesela dertli görürsen derdini dinle, başı sıkışık görürsen, işini hafifletecek çözümler bul, aç görürsen krakerini paylaş ne bileyim :)
ekstra duygusallıklara, romantik tuhaflıklara kapılma. normal insan gibi ol yeter. :)

he bi de zaten kimse bunu anlamıyor ama isteğini illa "seninle çıkmak, sevgili olmak isterim" diyerek dile getirmezsin normal hayatta :) bunlar çocuklukta kalan şeyler. karşılıklı ilgi duyarsın, bu ilginin gereklerini yerine getirirsin, sonra bir bakarsın ki sevgili olmuşsun. o yüzden ne yapsam da fark etse diye çok kasma. ilgini fark ediyordur zaten, ya da sen gösterdikçe fark edecektir, ama tabi ki temkinli yaklaşacaktır. güven kazanmak sana kalmış. bu güveni de politikacı gibi lafla vaatle değil, var oluşunla, yaptıklarınla, duruşunla, hayatınla kazanırsın. of hindi gibi baba laflar ediyorum, paçamı indirmeleri yakındır hehehe. neyse daha gevezelik etmiim.

"o iş olur" modunda fazla ümit bağlama sonra hayalkırıklığın büyük olur. muhabbet etmeyi sürdür biraz ilerlet sonra zaten anlarsın olur mu olmaz mı

kızlar biraz daha duygusal olur.şartlar ne olursa olsun romantizmin keyfini çıkarmak ister.bkz; kediebesi:) oysa biz öylemiyiz.

olursa olur diyerekten arayı da fazla açma..her fırsatta kızla beraber olmaya çalış.tabii sıkmadan.bunaltmadan.

uzak dur, sakın aşık filan olma. o seninle ilgilensin sen tınlama bile. şimdi ondan hoşlandığın için her hareketini kendince yorumlarsın aman diyim boşver.

cevaplar kararsız ben kararsız nereye gidecek bu işin sonu.

niye kararsızsın? beklentin nedir?
reddedilme korkusundan mı?
peki bu reddedişin ne kadarı seninle ilgili olacak? ya da ne kaybedeceksin reddedilsen? ki bugüne kadar bir reddetme davranışı da göstermemiş.
olur bu iş dememin nedeni seni merak edip sorması. hayalimden uydurmadım. romantiklik işine gelince de romantik ol, romantikliği taklit etme. gidip ona bi boka yaramıycak peluş bi ayı almak yerine, güzel kokulu, minik saksılı bi çiçek ver, görüp kokladıkça içi açılsın. (peluş ayıcıklara bayılıyosa tabi peluş ayı ver) laflarımı dümdüz algılama :P ya da mesela kaktüs hediye et, manyetik alanı emiyomuş, bilgisayarının yanına koy de. al bu da romantik. ama dikenli kaktüs. :) umarım anlatabilmişimdir.
sevgili olamasanız bile dost kazanmış olursun bunu unutma.

bir de; başkalarının senin için karar vermesine izin verme. kendin düşün. yoksa sen olmaktan çıkarsın.

arayı açma yeter...

onunla ilgilenirken kız bunun farkında olmazsa (ki farkındadır şu an zaten ama soğuduğunu, vazgeçtiğini falan düşünebilir bi yanlış yaparsan) bi gün bakarsın başka bir erkek var yanında ona yazan aman diyeyim hiç çekemezsin.

...ha, azcık da duygusala bağlayalım: senin için doğru kişi O ise, evlenir falan ederseniz geçmişte böyle bi haltın olması seni delirtebilir düşündükçe. arayı açma, cool görünme adına yüz vermeme, "kendi egonu tatmin edeyim peşimden koşsun o da" durumlarına falan kalkma derim.

şöyle olması en güzeli galiba,
senin ondan çok hoşlandığını hatta aşık olduğunu biliyor, hissediyor; ama sağlam karakterinden ya da abaza olmamandan (ne halt sebepse işte) dolayı işi doğal akışına bırakmışsın, acele etmiyorsun...(gibi gibi).

hem sen de hak verirsin şu an yaşadığın heyecanlanmalar, ufak sıkıntılar, endişeler vs. çoğu ilişkinin (maalesef) en tatlı, en hatıra dolu anları zaten...keyfine bakmaya, tadını çıkarmaya çalış derim.

öncelikle hayırlı olsun ama lütfen şu hayatımın kadını olayını abartmayın, ne kadar yüksekten uçarsanız, o kadar sert çakılırsınız haberiniz olsun.

aradaki konum farkı yüzünden hareketlerinize çok dikkat etmeniz lazım. neticede eğer siz üst bir pozisyonda bulunuyorsanız bu bile bazı kadınlar için çekici gelebilir ve karşınızdaki kişinin gerçekten size mi yoksa mevkinize mi paranıza mı değer verdiğini anlamanız zorlaşır.

bence ufak ufak maillerle başlayın, yemek konusunu açın. bilmemneye bayılırım filan deyin (mütevazı şeyler olsun) o da ben de şunu severim dediğinde, "aaa bildiğim bir yer var bir gün gidelim" filan dersiniz.

böyle ufaktan takılın yahu daha 2 hafta olmuş. sevgilisi var mı yok mu ona bi emin olun. eğer yoksa öğle yemekleri, sonra kediebesi'nin de dediği hoşuna gidecek iki üç şey(nefis bence kaktüs fikri de dahil:), ardından ne bileyim sinema akşam yemeğine geçiş daha çok zaman geçirme hali de beraberinde gelir. ama şunu söyliyim, ilk işe girdiğimde çok yalnız hissediyordum kendimi, benim de yemeğe çıktığım arkadaşlarım vardı sinema muhabbetleri müzik muhabbetleri yapardık ama bir şey hissetmiyordum ki, arkadaşçaydı, şimdi direk duyguları açıklayıp çakılmak da var, belki arkadaş olarak görüyordur, onun yerine zaman vermek lazım. hem gerçekten bunlar güzel zamanlar, heyecanlanmalar vs. sonra o heyecan ne zaman olacak ki? zaman verin.

christine'e kulak ver. daha çok erken. :) yavaş tut işleri. devlet su işleri.

ya bir şekilde bağlarsın madem kız boş değil sana karşı ama birde şunu düşün onunla çıkıyorsun ve hergün aynı iş yerindesin. sabahtan akşama kadar beraber iş çıkışı beraber. hiç iyi sonuçlar getirmez bence ama yine de sen bilen hacı.

Hamfendi oltayı atmış, ucuna da "dün seni göremedim" yemini takmış :)

Kendinizi kaptırmadan siz de kendi oyununuzu oynayın.

kesinlikle birşey söyleme. şimdi bir kadın yeni işe başladığında mutlaka o iş yerinde hemen yazan tipler çıkar karşısına. dolayısıyla kendini korumaya alan kadın hepsinin niyetinin kötü olduğunu düşünür ve olumlu cevap verme ihtimali azalır. birşey söylersen risk alırsın. ama sen mesafeyi koruyarak sohbet etmeye, yukarıda söylendiği gibi boncuk dağıtmaya devam edersen kız kendisi sana gelir. en azından 4-5 hafta süreyi bekle derim ben sana. ufak tefek şirinlikler yapmayı, çok nadiren iltifat etmeyi de unutma :)

dışarıda da buluşun.

ilk gün ikisini de ayrı odaya koyun ama her iki kedinin yanında da mutlaka biri bulunsun. yeni kediyi bırakıp öbürünü sevmeyin. onlar kapıların altından filan patileşmeye başlarlar. Birinci günün sonunda kontrollü bir şekilde aynı odaya alın.

Aynı odadayken kavgaya başlarlarsa sert şekilde el çırparak hayır filan deyin. ilgilerini çeksin. ama her boğuşma kavga değildir bunu unutmayın. alışırlar umarım kısa zamanda.

eve yeni getirdiğim kediyi daha hiç görmeden, kokusunu almakla bile deliren pisiciği nasıl alıştırdığımı anlatayım.
yeni kediyi direkt ayrı odaya alıyoruz. eğer iki adet insan varsa, iki kedinin yanında da insan olmasına, yalnız kalmamalarına dikkat ediyoruz. ben tek olduğum için seanslar düzenleyerek ilgilenmiştim ikisiyle de.
eski kedimizi izliyoruz. bir süre tamamen uzak durabilir. oda kapısına yaklaşmak bile istemeyebilir. kendisini sevip okşuyoruz sürekli. maksimum şefkat gösteriyoruz. bu bir-iki gün sürebilir. zorlamıyoruz.
ikinci gün mesela eski kedimiz kapıya yanaşıp koklamaya ya da kapı altından burun sokmaya filan başlar. en azından kokuya alışır.
sonra kapıyı açıp araya bir çeşit tel, sineklik, çit filan koyuyoruz. birbirlerini görüyor ama dokunamıyorlar. büyük ihtimalle bu süreçte eski kedi oda kapısının yakınına konuşlanıp uzun süre seyredecek. bu dönemde tıslamalar hatta ciyaklamalar olabilir. müsaade edin. yapma filan diye azarlamayın asla.

sonra çiti pati darbeleri ile çökertilmiş, kedileri birbirleriyle oynarken buluyoruz.

hangi aşamayı ne kadar süre uygulayacağınız size kalmış. ben yaklaşık 5 gün sürdürdüm bunu. insanlar oo 5 gün onların oryantasyonuyla mı uğraşıcam filan diyor, kestirme yollara başvuruyor. yapmayın. ilerde çok rahat ederseniz. ailemde herkesin iki kedisi var. bir tek benimkiler birbiriyle arkadaş. her gün koyun koyuna yatıyorlar, sürekli birbirlerini yalıyorlar. bu şekilde yapın sizde. uğraştığınıza değecek.

Ben kendim yapmadım ama yapan epey insan tanıyorum.

tayyip erdoğan taşıyor. Peygamber efendimizin de taşıdığı söyleniyor. sende taşı. soran olursa da bıçak taşımak sünnettir dersin.

kanyon, istinye park, nautilus tarzı yerlere giremeyebilirsin, ordaki görevlinin insiyatifine kalmış. bi arkadaşımda da benzeri bi bıçak vardı, nautilusa almamışlardı. ama başka bi günkü girişimizde sorun olmamıştı

serçe parmağı geçen büyüklükte bıçak taşımak yasak.

outdoor'da ben göğüs kınında taşıyorum kamp yaparken filan. yatarken biri çadırı basarsa çantaya ulaşana kadar filan bi hayli zaman kaybı. ki bıçağım baya boylu bi piçaktır. rescue değil bi de throwing knife'lar var çok minikler yine göğüse cırt cırtlı kınları var 3lü veya 4lü olarak kınsız rescue knife'ın her işini görür. şehir içinde zaten üstünüzde bıçak taşımak biraz abartı olacaktır. madde verilmiş zaten üstümde çantada filan taşıyabiliyorsunuz, güvenlik elemanlarına avm girişinde teslim edip çıkışında geri almak gibi bi şansınız var. zaten savunma için bıçak taşıma kısmen saçma bi mantık, teaser gun gibi güzellik varken :p

verilen açıklayıcı cevaplara teşekkür ederim. ileride belki başkasına da referans olur düşüncesiyle, konuyla ilgili kaynakları belirtiyorum.

6136 sayılı, ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUN ve bu kanuna bağlı, 17678 sayılı 28/04/1982 tarihli resmi gazetede yayınlanan "6136 Sayılı Kanunun Kapsamına giren bıçak ve diğer aletler ile benzerlerinden bir sanat veya mesleğin icrası için kullanılması zorunlu bulunanların yapım, kullanım ve bakline dair yönetmelik" bakılması gereken kaynaklardır. yukarıda verilen cevaptaki 11. Madde bu yönetmelikte bulunmaktadır.

hocam aldığın bıçakta bıçak hani. gerber'in en güzel modellerinden biri, o kadar keskin ki traş olursun rahatça. doğa aktiviteleri için uygun bir bıçak ama şehir içinde belki bir victorinox veya bir tool işini görürdü. hemde sağa sola girerken sorun çıkarmazdı.
bende bir adet gerber mp600 ile bir adet vic.rescue tool var.
gerber'e eskiden ses etmiyorlardı ama yanına sarı renkli koca bıçaklı rescue tool gelince ık mık yapıyorlar, onda da resmi kimlik ibraz ederek ancak geçiş yapabiliyorum. çok sorun olacaksa da emanet kasasına bırakıyorum.

@kahvegibi; önemli olan boyu değil işlevi. taş devrinde mi yaşıyoruz yahu ne serçesi ne parmağı?
kanun var nizam var. arkadaşların bahsettikleri kanunda gayet açıkça anlatılmış...

sahneye çıkan silah patlar.
sen kullanmayı düşünmüyor olabilirsin ancak biri çantanı çalar, bıçağı kapar önüne geleni bıçaklar. kamu güvenliği buna denir.

valla sen kuralına göre oynuyorsan ne âlâ. bıçak taşımazsın da çok amaçlı çakı taşırsın mesela. gerektiğinde onun bıçağını kullanırsın. ama tek başına bir bıçak? alışveriş merkezine giderken ne tür bir işe yarayabilir ki?

çocuk-ergen muhabbetine bağlamadı mı biraz? çanta çalınmış olsun giden ekipmanın bedeline ve yerine konmasının zorluğuna yanarım. "ay çantamı çalan kötü adam bunla birini bıçaklarsa hiii çok fenaa" biraz saçma gibi.

kanunda ve yönetmelikte taşınma şartları açıkça belirtilmiş, ben de tam bunu merak ediyordum. Yani kanuni olarak bıçakla ilgili bilmem gerekenleri. Buraya bakarsak
a) Bavul, valiz, takım veya el çantalarında,
d) Ani olaylarda kullanılmayı engelleyecek tarzda kağıt veya bezle sarılıp paketlenmiş şekilde üstte

maddelerinde göreceğimiz üzere ben yönetmeliğe uygun biçimde üstümde taşıdığım sürece kamu güvenliğiymiş, zartmış pek de umurumda değil. Zaten amerikalının trigger happy diyeceği türden bir adam değilim, maksadım bıçakla hava atmak değil.

belki tam sizin sorunuza cevap değil ama thy'de 111'lik biletler vardı. oradan bakıp gidebilirsiniz. babam öyle yapıyor çünkü bazen.

evet ya bence de boyle bir websitesi varsa çok işe yarayabilir, yoksa eğer buradan programcılara yazılım geliştiricilere duyurulur :)

skyscanner da yapılabiliyordu. Kalkış için tr yi seçip tarihleri girin. Varış için her yer seçeneği seçili kalsın. Arayın.

www.skyscanner.com

www.ruhsel.com Ruhsel gayet iyidir. Fiyat konusu göreceli bir kavram olduğu için görüşüp dövmeye göre fiyat alırsan daha doğru olur.

anatolian tattoo var. ben ruhsel'in yarı fiyatına yaptırmıştım orada. başka arkadaşlarım da yaptırdı, yani toplamda 7-8 dövmelik bir tecrübe ve gayet iyiydi...

aynen ben de aynı işlemi yapacağım. 2001 toptan yollarız olmadı.

"sosyal yardim magazasi" vardi bi zamanlar: (bkz: #13989052 )
tlf ettim sordum, ismi degismis olmakla birlikte giyim/kusam seyleri bagislanabiliyormus. (bana da lazimdi, iyi oldu ogrendik.. : ) )

eyüp'te sevgi mağazası diye bir yer var.
gidiyorsunuz veriyorsunuz kıyafetlerinizi
yıkayıp ütülüyorlar. mağazdaki raflara koyuyorlar. ihtiyacı olanlar da oradan gelip alıyor.

küçükçekmece'de var böyle bir yer. "yaşam sevinci merkezi" adı da.

www.kucukcekmece.bel.tr

fenerbahçe trabzon maçına giderdim. biletleri çok ucuz.

yaz geldi, festivaller başladı. efendim öncelikle 25-27 haziran arasında sonisphere festival var. kombine biletler tükendi ama fazladan bileti olup satanlar çok. sonra unirock open air festival da var. o da 2-3-4 temmuz tarihlerinde gerçekleşecek.

üniversite festivallerine takılabilirsin

yarın saat 14:00'te üsküdar icadiye mahallesinde "sandığından daha güçlü olabilirsin" isimli ücretsiz bir konferans var. Ona gelebilirsin!

istanbul caz festivali : chick corea, stanley clarke ve imogen heap üçlüsü derim.

@devils trill sunisphere saha içi kombinesi hazır zaten :)

Yarın 3. Uluslararası İstanbul Şiir Festivali var. Şiir Hatları Vapuru ile şiir okuması eşliğinde Boğaz Turu ypabilirsiniz.

İlber Ortaylı ile Tarih Yolculuğu söyleşisi de Tarık Zafer Tunaya'da 20 Mayıs'ta.

Topkapı Sarayı'nda Kremlin Hazineleri görülebilir. 7 Haziran'a dek.

Sabancı Müzesi'nde Fırça ve Kalemin İzinde Sınırları Aşmak var. 27 Haziran'a dek.

Psychedelic trance severseniz 22 mayıs'ta Astral Projection geliyor Bronx Pi Sahne'ye. Çeşit olsun diye yazdım.

bence kendi basımevinin sitesinde veya onlara mail atarak bulabilirsin?
dogan kitabın boyle bir yetki hatta bilgiye sahip olduklarını zannetmiyorum

doğan kitap da yayınlarken, yazardan izin almadan, ona telif ödemeden yayınlayamaz ki!

Doğan Kitap, izni aracı şirketle orijinal yayıncıdan alıyordur. Tek seçeneğiniz orijinal yayıncıyla temasa geçmek.

simon and schuster'a baksanıza.

bir tanıdığımızın böyle bir sorunu vardı. meğersem küçük dili büyümüş ve boğazını tıkıyormuş. uyku merkezlerinden yardım alabilirsiniz.

Bana birkaç kez olmuştu, can sıkıcı rüyalar (kabuslar) da eşlik etmişti. Dikkat edince, çoğu zaman başım biraz fazla geriye eğilmiş şekilde ve hep sırtüstü yattığımı fark ettim (genelde sırtüstü yatmam). Bununla ilgili nette de bişeyler bulmuştum, sırtüstü yatmamaya dikkat edince kafa da o şekilde konumlanamadığı için olsa gerek uzun süredir tekrar etmedi.

evet bu bahsettiğiniz aslında ciddi şekilde tehlikeli bişey. hatta bi yerlerde uyku üzerine uzman birisini dinlemiştim. adam konuşmanın bir yerinde "gece yatıp sabaha ölü kalkan insanların yakınları, çok sevabı olduğu için mutlu mesut, ağrısız sancısız öldü sanıyorlar ama adam gece uykusunda boğuluyor" gibi bir şey söylüyordu.

öncelikle bir kbb uzmanına gitmenizi öneririm. küçük dil büyümesi ya da yumuşak damağa sahip olmak falan bu tip sıkıntılar doğurabilir. eğer doktor uyku laoratuvarına gitmenizi önerirse de şurda bikaç bilgi vermiştim ben: (bkz: uyku laboratuvarı/@hevipeyra)

@uyuklayan kedi, ben pek horlamam ve uyandigimda yan yatmis sekilde uyuyodum. basim da dilimin geriye dusmesine izin vermeyecek sekilde one egikti.
@hepiveyra, korkuncmus. tesekkurler cevap icin.

Ben de horlamam :)

Biriyle tanışmıştım, babası polis memuruymuş ve Gemerek'te görevliymiş. Denizlerin yakalandıkları gece, babası Deniz Gezmiş tarafından öldürülmüş.

elrom'u kaçıran grubun arasında gezmiş yoktu.Mahir Çayan, Ziya Yılmaz, Oktay Etiman, Ulaş Bardakçı, Necmi Demir, Hüseyin Cevahir vardı.
birini öldürdüğünü ya da cinayet amacıyla eline silah aldığını okuduğumu hatırlamıyorum.

hocam, birini öldürmüş olsa, sizce en ufak açığı aranırken bunun kullanılmamış olması mümkün olur muydu?
eylemlerini basit bir google'lama ile bile öğrenebilirsiniz, silahlı eylem var elbette, ama öldürme yok.
yakalanmamış olsaydı, silah eylem sırasında birini öldürebilir miydi gibi varsayımlara girerseniz de, kusura bakmayın ama halamın şeyi olsaydı amcam olurdu...

yüzlerce kişinin ölmesine vesile olmuş, ölenler öldüğü ile kalmış.

eğer hala kabuk bağlamış yaraların varsa bakteri üremesin diye diyorlar. eğer çok gelmediyse sorun yok.

öncelikle merak etme bir şey olmaz.
bu konuda görüşler değişik. kimi dövmeci komple üstünü açık bırakıyor, kimi iki gün boyunca sarıyor sonra bol su ile liflemeden yıka diyor, kimisi bir hafta su değdirme diyor. bunlar mürekkep kalitesi ile ilgili sanırım. lifle ve sabunla girişmedikçe ıslanmasında çok sorun yok. temel tehlike güneş ve tuzlu su. 1 ay boyunca güneşe çıkmamaya çalış. hayırlı olsun dövmen.

girerken vazelin sür, su gelse de bir şey olmaz...ben dövme iyileşme aşamasındayken vazelin sürüp giriyordum. vazelini silerken alkolsüz ıslak mendil kullan, şu bebek poposu için olanlardan. bepanthene merhemi de eksik etme.

şöyle düşün, açık yaran var su direkt boyanın olduğu katmana ulaşabilir. boyaya zarar verebilir.

Çok saolun vazalin hiç kullanmıyorum devamlı bepanthen plus sürüp duruyorum ögrendiğim iyi oldu.

Benim dövmelerimi yapan dövmecilerin düşünceleride tam tersi mesela,bol bol yıka ve temiz tut derlerdi dövmeyi.Dövmeyi bir yara olarak düşününcede temiz tutmak en mantıklısı.
katkı maddesiz sabunla temizleyip sonra bepanthene plus sürüyordum ben.

evet genelde herkes nikah şekerinden istiyor. hatta mesela bir aileye bir davetiye gönderiyorsunuz ama o ailedeki anne de, çocuk da istiyor nikah şekerinden. hatta eğer renkliyse başka renklerini de almak istiyorlar. nikah şekeri genelde artmaz.

nikah sekeri, cezbedici bir sus veya gercekten seker ise sayisi fazla olmali yoksa yetmez. bi de yetmemesi gereksiz bir stres yaratir. duzeltilme sansi olmadigi icinde hanim 20 yil sonra hala "bi nikah sekeri isini bile beceremedin" diye serzeniste bulunabilir.

kahvegibi'nin dedigi durum soz konusu.

yok şeker değil, kokulu ve mıknatıslı. ama üzerinde biblomsu bir hayvan figürü var ve hepsi çeşit çeşit. tam çocukların almak için kuduracağı türden diyebilirim. o halde ben sayıyı artıyorum, haklısınız.

tek davetiye gönderdiğiniz aileden 3-4 kişi 10 yıl sonra vitrindeki bir nikah şekerini gösterip "a bak bu da bilmem ne abimin-ablamın nikahından. o gün hatta giderken vapurda bi adamla karşılaşmıştık..." gibi hikayeler anlatmak isteyecektir. nikah şekerinin amacı da budur zaten.

ve elbette, bir yastıkta kocayınız:)

ben nikah şekeri dağıtmadım, onun yerine o parayı böbrek vakfı'na bağışladım, gelenlere de ufak kart bastırdı böbrek vakfı, "nikah şekeri vermek yerine sizin adınıza böbrek vakfı'na bağış yaptık" diye, güzel de dizaynlı bir karttı. onları dağıttık gelenlere.

yazık günah nikah şekerine verilen paraya.

arabada şarj etmek için teknosadan 20 liraya üçlü bir set almıştım ben. araba adaptörü, priz adaptörü ve ikinsinde birden kullanmak için ara bağlantı kablosu.

ayrıca gg'de araba camına tutturmak için zımbırtılardan satılıyor. onların fiyatı da yaklaşık 20 lira diye biliyorum. tabi bu sadece tutturmak için. ayrı bir hadisesi yok.

şarj için usb çakmak adaptörü almanız lazım. hama'nın var çok güzel modelleri.
araç camına tutturmak için ise çeşit çeşit ürün var ben de güvenemediğim için henüz bir şey almadım. onun yerine havalandırma üstüne takılan çanta gibi şuvala benzeyen bişi var onun içine atıyorum şarj ederken falan. gps gerekirse de modifiye ediyorum bir şekilde idare ediyor.

öncelikle işten çıkarmanın nedeni bilinmeli. eğer ki haklı nedene dayanmayan ve kıdem tazminatının alınmasına engel olmayan bir neden mevzubahis ise efendice, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının ödenmesi istenilir. sonuç vermediği takdirde,işveren tarafından sunulan ibraname neyim imzalanmaz, işyerinin bulunduğu yer iş mahkemesinde, işten çıkarmanın nedeni ( ya da nedensizliği ) hakkında bilgi veren, kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi dilekli bir dava açılır.
sigorta kayıtlarından, işçinin aldığı ücret, çalışma süresi vb. konular kanıtlanır. işten çıkarmanın dayandığı nedenin haklılığını işveren ispatlamak zorundadır. neticede kim iddiasını nasıl kanıtlayabilir bu aşamada ortaya çıkacaktır. bu nedenle, bu süreçte belki bir avukatın yardımını almak yararlı olabilir.
şimdiden kolay gelsin, arkadaşınıza tabii.

4 yıl ustunden kıdem tazmınatı alır, + ihbar tazminatı varsa izinleri de ucrete donusturulup odenır.
kıdem ve ihbar tazminatı vs iş kanununda belirtilmiştir zaten. (ha haklı fesih mevzuları ayrı tabi ki, ama bu sekilde anlatınca gelisiguzel isten cıkarıyor gibi duruyor)

tanık sozlesme vs gerek yok, ssk duzgun yatmıssa sozlesme yerıne gecer o.

bu işyerinde kaç kişi çalışıyor. ona bağlı olarak değişir. iş güvencesi kapsamına giriyor mu girmiyor mu?

tabi her halükarda kıdem ve ihbar tazminatını alacak ama kötüniyet ya da işe iade tazminatları iş güvencesi kapsamına girip girmemesine göre değişecektir.

not: avukata başvursun arkadaşınız.

sgk ya dilekce veriyorsun, aldıgın maası sahit vs ispat ediyorsun. sonra sgk sikiyor bi guzel.

SGK'dan ziyade Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, daha doğrusu çalışma bölge müdürlüklerine şikayet etmek gerek.

@fukka: kardeş bende aynı fikirdeyim de firmayıda boşver çalışanlara yazık valla :(

@bryan fury ve @oziloz: bu iki yere şikayetçi olduk bundan sadece firma sahibi etkilenir değilmi ceza filan verirler sağlam sanırım. aman çalışanlara zarar gelmesinde...

@christine: bu şartlarda çalışan çok emekçi olduğunu biliyorum ama burda fikirlerini ve durumunu paylaşman daha bi destek oldu valla... allah yardımcımız olsun. allah bizi bu duruma düşürenlerinde belasını versin yahu...

soru: şimdi versem istifayı sonra desemki bunlar yüzünden çıktım ben yasal olarak tazminat isteme hakkım olurmu?

diyelim ki; sizi işten çıkarttılar ve tazminatınızı da asgari ücretten ödediler. dava açıyorsunuz iş mahkemesinde bu arada da çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığına bir şikayet dilekçesi çakacaksınız.

iş mahkemesindeki dilekçenizde de maaşınızın aslında 2000 lira olduğunu ama asgari ücretten ödediklerini söyleyeceksiniz. mahkeme bu konuda bilirkişi görevlendirecek. sizin pozisyon ve kıdeminizde na kadar ücret alındığı belirlenecek ve işveren tazminatınızı ona göre ödemek zorunda kalacak. artı bakanlıktan da güzelce ceza yiyecek.

3-4 yıllık bir ik'cı olarak bildiklerim:
- çalışma saati konusunda bir yaptırım uygulanması zor, cumartesi normal iş günü zaten ama pazar çalıştırıyorsa ve herhangi başka bir gün izin verilerek telafi edilmiyorsa ve bu durum sürekli devam ediyorsa bu suç teşkil edebilir.
- ödenen ücret yatırılan primle paralel değilse bunu kanıtlaman gerek ama firmanın diğer çalışanları için alan memnun satan memnunsa bunun için de yapılabilecek bir şey göremiyorum.
- 5 yıldan uzun çalışanlar için izin hakkı daha fazla. daha uzun süredir çalışıyorsan burada hak iddia edebilirsin, mahkemeye gidebilirsin, haklı da çıkarsın.
- ikramiye vermek zorunda da değil firma, vermiyorum demesi sgk'yı yada iş kanunu ırgalamaz.
- fazla mesai konusu işveren ve çalışan arasında imzalanan sözleşmede rahatlıkla düzenlenebiliyor, sözleşmeni incelemende fayda var

boy abdesti sadece cinsel birleşme sonunda alınır o kadar gerisi bizim halkımızın islamı kendine benzetme çabası o kadar işlerin rast gitmemesi falanın boy adesti ile alakası yok sadece o şekil dolaşmanın günah sayılmasından ötürü her kötü olayda git bir abdest al denir

@ deliklimasrafa: ne alakası var? isteyen istediği zaman alır.

o şekilde dolaşmanın günah olması garip, gerçekten günahsa bunu yargılayacak halimiz yok tabi; ama bunun günah değil mekruh olduğunu da duydum. (?)

(tabi rüyalanmak ve mastürbasyon falan gibi şeyler de var; ama sorum aslında bunlarla alakalı değil. )

isteyen istediği zaman alır. fekat erkekler için her türlü boşalmadan sonra alınması şarttır. bu halde dolaşmak mekruh değil günahtır.

ne demek ne alakası var cinsel birleşme masturbasyon sonrası almıcanda ne zaman alıcaksın tamam isteyen istediği zaman gene alsın ama gerekli olan şartlar bunlar ben demiyorum kuran kerim hadisler falan oralarda öyle yazıyordu en son bildiğim kadarı ile upragede yapıldıysa bilemem

peki hocam bunun alınması neden şarttır bilen yok mu? öyle ölünürse cehenneme gidilir gibi bir saçmalık değildir heralde bunun cevabı...e değilse de neden?
günah diye mi? o zaman da hemen alınması gerekmez mi?

(neyse ilk mesajdan uzaklaşmayalım da)

o şekil namaz kılamazsın , kuran okuyamazsın , öyle ölünürse ceheneme gitmezsin zaten yıkıyorlar ölüyü evet günah mekruh falanda değil bildiğin günah kardeşim ötesi yok işte evet hemende alman gerek

~10 yildir cenabetim, bi sorun yok. takmayin kafaya boyle seyleri.

deliklimasrafa,bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlardansın,bi de kızıyorsun çocuğa.cinsel birleşme ve masturbasyon olmadığı halde idrar vasıtasıyla meni geldiği durumlarda da alınır,kadınlar için lohusa döneminde de alınır.(bunlar zorunlu)

İşlerin rast gitmemesi hep söylenir durur ama bunun psikolojik etkenli olduğu akla daha yatkın geliyor bence.

şimdi hocam...günah tamam çok sağol cevabın için; ama neden günah bilmiyo muyuz? (ben bilmiyorum, bununla ilgili kitap da okudum; ama yok cevabı orada da. internette de bulamadım...)

ölüyü de yıkıyorlar, tamam, çok mantıklı...ama nedir bu ne hacı, ne biçim bi konu, yüzlerce yıldır var hiç bi yerde bir bilgi yok muna koym.

yahu alınır tabi o durumlardada alınır madde madde hangi durumlarda alındığını sormuyor zaten arkadaş kızdığım falanda yok tanımadığım bilmediğim adama ne kızarım nede bilgi sahibi olamadan fikir sahibisin derim çok şükür

@ kogan
idrar vasıtasıyla meni geldiği durumlarda alınmıyor bununla ilgili bir çok yazı var her yerde onu biliyorum da...zaten konu bu değil.

(not: meninin zevk ile çıkması gerekiyor, bazı yerlerde tazikli olması da gerektiği yazıyor; ama bu eksik. yani bildiğin boşalmış olacan işte, rüyada bilmem nerede farketmez. meni öncesi sıvının içinde bilimsel bilgilere göre sperm var ama boy abdesti gerekmez diyor her yer.
bir de cinsel birleşmede boşalma olmasa bile iki tarafın da alması gerekiyor
...
da neyse ne işte. bunlarla ilgili bilgi edinebileceğim kaynaklar var.)

edit: bi de bir ezan vaktini geçirmemek gerekiyodu dimi lan, an itibariyle geçirmiş bununmaktayım da muna koym! :))

linki bi türlü beceremedim tiny de attım olmadı. google'a Gusül Abdesti Cünüplük hali nedir yazıp ikinci sayfayı açarsan sorularının bir kısmının cevabını bulabilirsin.

bir de hemen alınması gerekmez mi diye bir şey sormuşsun. valla atmayayım ama 40 veya 80 adım gibi bir sayı vardı. sembolik bir sayı tabi, çok dolanmayın hemen banyoya girin manasında.

Boy abdestinin gerekli durumlarda(ne şekilde olursa olsun meninin (sperm) şehvetle vücut dışına çıkması ve kadınlarda regl ve lohusalık hâlinin sona ermesi durumlarında)alınması farzdır. Yani bu durumlarda abdest alınmaması İslam'a göre günahtır. Henüz abdest almamış kişiye bazı belirli yasaklar vardır:namaz, oruç, kur'an'a dokunma, camiye girmek gibi... Halk arasındaki abartılı ifadeler bu konudaki hassasiyetin çerçevesinde gelişmiş olmalı. Anladığım kadarıyla @kobunder, bir kitaptan yapacağım alıntıdaki şu tür bilgiler tarzında şeyler soruyor:Kirlian fotoğrafları da madde ötesi varlıkların mevcudiyetine önemli bir delildir.Kirlian Fotoğrafçılığı ismini, 1939'dan beri bu mevzularda araştırma yapan ve Sovyet olduğu söylenen bir karı-kocadan almıştır. Bir elektronik mühendisi olan Samyon Kirlian, insan eli, böcek veya bir bitki yaprağını, fotoğraf plağı üzerine koyup bunu da bir elektrodun üzerine yerleştirip, sırayla cismi, yüksek voltajlı elektrik akımına ve alçak amperli elektrik akımına maruz bıraktı. Neticede cismin 'aura' (Ruh gölgesi, enerji beden; bazı kimselerin gördüklerini ileri sürdükleri bir bedene sarınmış gibi görünen parlak bir gölge anlamlarına gelir. Burada biz bu kelimeyi ruhun dedublesi, kılıfı manasında kullanıyoruz.) ile çevrili olduğu görüldü. İnsanların psikolojik durumları ve diğer insanlarla olan münasebetleri Kirlian fotoğraflarına aynen akseder. Mesela, iki kişi birbirlerine karşı sıcak, samimi hisler duyduklarında neşrettikleri dalgalar birbirine doğru uzanır ve bazen tek bir desen halinde iç içe geçer. Tersine, iki kişi birbirlerine karşı düşmanca duygular içinde olduklarında alevler aniden kesilerek parmakları arasında bir boşluk hasıl olur. Bu boşluk umumiyetle öylesine keskin ve net bir halde müşahede edilir ki 'saç traşı etkisi' (haircut effect) adıyla tanınmıştır. Aşırı öfkelenmelerde mavi-beyaz koronanın içinde kırmızı bir leke meydana geldiği keşfedilmiştir. Ölüm halindeki sujelerde, dışa kıvılcımlar ve alevler fırlatıldığı; tam ölüm anında ise bunların tükenerek dindiği ve belli bir müddet sonra da kaybolduğu Kirlian fotoğraflarıyla tesbit edilmiştir. Ayrıca güsul icab ettiği durumlarda koronanın sertleşip garip renk değişiklikleri gösterdiği müşahede edildi. İslam'daki, güsul gibi bütün bedene su değdikten sonra Kirlian fotoğrafı çekildiğinde ise bu garip değişikliklerin kaybolup koronanın normal hale döndüğü tesbit edilmiştir.

seneler önce halen aklımda kalmış ortaokul din hocası erkekleri toplamıştı.o dönemler erkeklerin bildiğiniz gibi bazı şeyleri keşfetmeleri açısından herkezin boy ebdesti alması gerektiğini meni geldiğinden en yakın ezanla bir sonraki ezan arasına kadar zamanımız olduğunu o zaman bittikten sonra günah olduğunu söylemişti.cenap gezmeyin temiz insan olun demişti.bu da böyle bir anı.

sorunu halletmiş ve konuya ilgimi yitirmiş bulunmaktayım. haftaya aynı programda, aynı saatte görüşmek üzere. hoşçakalın, esen kalın...

islami kurallardan bağımsız olarak yanıtlıyorum sorunuzu. su bir arınma şeklidir. gün içerisinde yaşadığımız tecrübelerin hepsinin üzerimizde biriktiğine inanılır ve su ile bunlardan arınırsın. islamdaki abdest, yahudilikteki mikva, hristiyanlıktaki vaftiz vs. bunlar hep suyun arındırması ile ilgilidir.

duş alın dostum. mümkünse her gün duş alın.

elem., pre-int., int., ve upp-int'in 4 temel seviye olduğunu düşünürsek bu sınav upp-int. level'dadır. bu açıdan bakarsak 3 ay yetmez ama günde 5 saat çalışır ve öğrenirseniz mümküne yakın olur.
örnek bir sınav çözüp bi bakın bakalım durumunuza.

hmm. günde 5 saat çalışma imkanı bulabileceğimi zannetmiyorum aslında. ielts 9 üzerinden değerlendirilmiyor mu peki? bunu neden sordum. eşimle beraber bir vize başvurusu yapma ihtimalimiz var ve eşimin ingilizcesi iyi. benim ise functional ingilizce bildiğimi göstermem halinde vize ücretinde ciddi bir indirim oluyor.

yani adamların functional english için biçtiği değer ielts 4.5 puan. bu sebeple sordum o kadar zor olup olmadığını.

ayrıca eşimle beraber evde çalışmamız da fayda sağlar herhalde değil mi? :)

4.5 için başlangıcın biraz üstünde ingilizce gerekir.
gramer sınavı yok. Ancak yazarken grammere dikkat etmeniz gerekir. eğer dizileri anlıyorsanız listening'den iyi bir puan alabilirsiniz. konuşmaya çalışın birazcık.
yazma konusunda kalıpları inceleyin.
dinlediğinizi anladığınıza göre okuduğunuzu da anlarsınız diye tahmin ediyorum.

@kahvegibi: başlangıcın üzerinde olduğunu biliyorum. bu sebeple zaten ciddi şekilde çalışmayı düşünüyorum. 3000 dolar vize farkı ödemektense 1000 dolar eğitime harcarım gerekirse.

aslen durumumu şöyle anlatayım. internet üzerinden yaptığım ielts denemesi türünde bir testte 70 sorudan 19 tane doğru cevapladım. teste göre seviyem upper-intermediate idi. bi de bu testi süper ciddiye alıp konsantre halde cevapladım da denemez.

okuduğumu anlamakta daha da az zorlanıyorum tabi. bilmediğim kelimeler olsa dahi metin çok komplike bişey değilse anlatmak istediğini anlayabiliyorum. mesela yaptığım testteki metinde bir bölgede bulunan tarihi köprüyü detaylı olarak anlatıyordu. kimin yaptığını, ne zaman yapıldığını, tarihini, yapılış amacını falan çat pat anladım gayet ve bu metne göre sorulan soruları cevaplayabildim. :)

hoca gozunde cok buyutme 4.5 gotunu koysan masaya alir. 3 ay yeter artar bile. gunde 1 saat calis yeter.

ielts teknik ile ilgili birazcık da. o teknikleri kapsanız 4.5 değil 5 bile alırsınız accük ingilizceyle.

en iyisi mi bilmem ama merrell'in sandaletleri gayet rahattı, geçen yaz almıştım, bileğe kadar suda bile dolaşmak durumunda kaldım, hala sağlamlar.

columbia

birkenstock

merrel çok güzel, çok rahat lakin ayakkabı sıfırken bile ahır gibi kokuyor. hatta daha geçen gün gördüm mağaza bile kokuyordu. jack wolfskin bakın ya da yurt dışında tanıdık varsa teva getirsin. (hatta getirmişken bana da getirsin)

merter'de ve yenibosna'da oluyor tekstil toptancıları.

burçakla konuş. emre en son çok uygun fiyata 20 tane almıştı. o nereden aldığını bilir:)