dolmuş var beşiktaş'a. ordan da vapur var. marmara otel'in oraya çıkın meydan'a. kime sorsanız dolmuşları tarif eder.

direkt dolmuşla gidicez derseniz yine meydan'a çıkın. sorun insanlara. akm'nin ordan kalkıyo.

Veya akbil edinin, 110 nerden kalkar diye sorup binin. Son durak kadıköy.

ya da fünikülerle Kabataş Kadıköy yapabilirsiniz, meydan metro girişinden ulaşablirsiniz. Direkt kadıköy dolmuşları da var ama son düzenlemeden sonra yerleri nerede bilmiyorum. AKM'nin yanındalardı en son. Onlar da direkt iskeleye gider.

Taksimde ataturk kultur merkezinin yanindan kadikoye direkt dolmus var. Onu kullanabilirsin.
Fiyatida gayet uygun :3.5 tl galiba.

sarı dolmuş var parkın yanında 7 lira mı ne.

Kazancı yokuşu tam olarak nerede peki? Telefonlarımız harita göstermiyor maalesef bakamadık

expedia'dan da bakılabilir.

ekobilet derim sezercik :) Oradan almıştım giderken

aeroflot. kendi sitesi en ucuz fiyatı vermişti zamanında

3.

hatta ben de bmx'imle ona katılırdım.

3

Tebrik ve takdir ederdim. Düşüncem 3 numaraya en yakını olurdu ama parayla çok da bir ilgisi yok bence olay ego ile alakalı. Komplekssiz olduğu için takdir ederdim.

4)ben nasıl danimarka'ya geldim lan!?

çok güzel bence,bisiklete binmesi

hem spor yaptığı hem doğaya zarar vermediği hem de genel yargılardan sıyrılabilmiş olduğu için takdir ederdim.
bir arkadaşımın diş hekimi babası da öyleydi.
diyenler olmuş zaten evet avrupa'da öyledir. ilk görüşte şaşar insan ciddi kıyafetli kadınları adamları öyle görünce. oysa ne güzeldir.

Koşullara göre. Bisikleti kullanabileceği adam gibi bir yol varsa, çok yokuş değilse, bisikletle geldiği için şirkete ulaştığında terlemiş olmuyorsa, ev-iş arası çok uzak değilse yorumum 3 olurdu. Bunlar ters olursa 1.

öncelikle 3

istanbul'da bisikletli görsem yadırgarım ama. malum her yer yokuş bayır ıvır zıvır ayrıca nemden dolayı terli terli işe gidecek vs. ama vespa tipi motorluları görünce nasıl özeniyorum bir bilsennn. trafiğe girmiyor, püfür püfür gidiyor ne güzel =)

3.

ter sorunu duş ile hallolur. adam patron, bir duş yaptıramayacak değil iş yerine.

2

3 derim.

hatta bilkent işletmenin eski dekanı da bisikletle gelirdi, öğrencileri olarak takdir ediyorduk ve bence cool bir şey.

3 kere 3!

takdir ederdim çevreye zarar vermediği ve egolarından kurtulduğu için

4) bisikletten indirir pervasızca kucaklardım. zira böyle insanlar kolay bulunmuyor.

4) helal olsun, sağlığını önemseyen dinamik bir adam derdim.

para ile bisiklete binmek arasındaki bağlantıyı da kuramadım doğrusu?

belki adam 5bin euroluk bisiklete biniyor, o kadar önemli mi!!!

cevaplatiniz icin teşekkürler. cevaplarinizdan cikan sonuç şu ki eksiduyuru turk toplumunun homojen bir alt kumesi degildir:) zira yıllardır bisiklet sürüyorum ve trafikte bana saygı gosreren, benim de bir taşıt kullandigimi ve bisiklet yolu olmayan yerde bir seriti tek basima kullanacagima inanan sürücü sayisi pek fazla değil.

arabalar üstüne üstüne sürer,bisikletçilerin :(

laptopsa içinde fabrika ayarlarına döndürmek için içinde bir image vardır. laptop marka ve modeliyle birlikte fabrika ayarlarına nasıl döndürülceğini araştırıp denediniz mi?

sürekli mavi ekran veriyorsa ram problemi olabilir. ya da anakart.
hddyi başka bilgisayara takıp içindekileri kurtarmaya bak bence.

Eğer ulaşabileceksen önce laptop harddiskini çıkar. Sonra bir ara parçayla (sata'yı usb'ye dönüştüren) diğer bir PC yada laptopa bağlayıp ve flash bellek gibi göstertip verileri kurtar. www.gold.com.tr www.akakce.com

Sonra çık üstüne vur beline vur beline kırbacı :)

harddiski sökün başka bi makinaya takın (harici kutusu vs ile) sonra verileri kurtarın. ondan sonrası ise tamirci gözüküyor.

dizüstünde böyle bir seçenek var mı bilmiyorum ama, bios ayarlarına girip bilgisayarı cd-rom ile başlat'ı seçtikten sonra windows cd'sini takmak çözüm oluyordu.
geçen hafta pederin bilgisayarına yaptım. mavi ekran veriyor, güvenli kipte bile açılmıyor, windows cd'si ile de başlatılamıyordu tam olarak. cd-rom ile başlatınca arkası geldi. meğerse indows komple silinmiş; ancak gerekli dosyalar ikinci bir sürücüde olduu için dosya kaybı olmadı.
dosyaları kaybederseniz; başta "recover my files" olmak üzere bir çok dosya kurtarıcı program var, onları da kullanabilirsiniz.

Göremen. Eczaneler görebiliyor. Yanlışım olabilir.

medeczane.sgk.gov.tr
medeczane.sgk.gov.tr

Tabii ki giremeyeceksiniz. Ancak işte bir eczane veya doktor görebilir.

Hastanede meduladan giriş yapan çalışanlar + eczaneler dışında kimse göremez

Direkt takılır, gümrük kanunu der ki bunları sokamazsın. İkinci soruyu bilmiyorum.

unutmuşum amk dersin.

eğer keskin değilse geçebilir. hediye, süs eşyası olduğu ve keskin filan olmadığı vurgulansın.. açıp, kontrol ettiklerinde keskin olmadığı anlaşılınca izin verirler..

çağırmazlar bile. öyle takılır. haberin olmaz.
replika alabilirsin. bunların özel belgeleri oluyormuş, onu da beyananname ile geçirmen lazım. posta içinde bu nasıl olur bilmiyorum. havalimanlarında bu belge ile geçiyormuş ama dediğim gibi postayı bilmiyorum.

moskovadayim burasi gavur seyi gibi yaniyor.

Moskova petersburg arasi ucak en mantiklisi olmaz ise tren de olabilir. Burasi cok pahali kesinlikle tahmin ettigin miktarin cok uzerinde bir para ile gel.

1-herhangi bir prosedüre gerek yok. pasaport uçak bileti yetiyor.

2-uçak hızlı olur, ama tren daha hesaplı gelir, ki o da baya bir para. iki çeşit tren var: hızlı olan ve eski model. hızlı tren çok pahalıdır. yaklaşık 8-10 saatte moskovaya varırsın.

3-otel yerini pek dert etme. şehir merkezi olması daha uygun olurdu fakat rusya'da (moskova ve petersburgda) metro ağı çok geniştir. şehrin her noktasına metroya hızlıca varabilirsin.

4- A)şehir içi ulaşım aynı bizdeki fiyatlar. petersburg'da metro 25 ruble, dolmuş 30 ruble, troleybüs 20 ruble, tramvay 25 ruble gibi bir fiyat aralığı vardı en son, yanlış hatırlamıyorsam. şehir merkezinde nevksy caddesi troleybüs kullanman daha mantıklı olur.

4- B)rus yemeklerini her türk gibi sanırım sen de beğenmeyeceksin. fakat alternatif çok: italyan mutfağından çin mutfağına ve hatta türk mutfağına kadar birçok çeşit var. heryer gürcü, bulgar restoranlarıyla dolu.

5-(petersburg için) gece hayatı iyidir fakat doomskaya'dan uzak dur. güzel kokteyl barlar var, oralara git derim.

petersburg hakkında aklına takılan başka soru olursa özelden sorabilirsin. petersburg ikinci evimdir, iyi bilirim.

1. Onlar yeter.

2. Tren en iyisi, f/p olarak çok başarılı :) Tüm geceyi trende geçirmek efsane. Şöyle ki: fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net

3. Adamlar bunu yapmışken wanderingsouldier.com hiçbir yer dert değil.

4. Ulaşım ucuz. Ama yemekler çılgınca değişiyor. 20 rubleye poğaça gibi birşey yiyebilirsin poşette, 350 rubleye Subway'den doyurucu bir sandviç, 650 rubleye güzel bir meksika lokantasında da yiyebilirsin (sonra şef arkadaşına asılır falan)

5. Özelden gel, telefonunu ver konuşalım.
5.1 Aşka geldim, al sana Moskovanın bence güzel noktalarından kareler
fbcdn-sphotos-f-a.akamaihd.net

fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.net

fbcdn-sphotos-a-a.akamaihd.net

1. pasaport ve ucak bileti ulkeye girisinize yeter ama ek bir prosedur de var. eskiden ucakta dagitiyorlardi, simdi pasaport kontrolunde polis sizin yerinize bilgisayardan cikartiyor, ustunde "Migration Card" yazan ufak bir kagit var. bu kagidi sakin atmayin, kaybetmeyin. Kaldiginiz otel bu evrakla sizin kisa sureli oturum kaydinizi yapacak. Bu kucuk kagit kaybolursa da hapse atilmazsiniz elbet ama bir suru burokratik islemle ugrasirsiniz. Daha onceki cevap verenler nasil bunu atlamis hayret.
2. Toplam surede tren daha hizlidir ama Sapsan denen treni kullanirsaniz. Bu hizli tren, direkt Moskova sehir icinden St.petersburg sehir merkezindeki istasyona ulasacagi icin toplam trafik, havaalninda bekleme vs surelerini de eklerseniz yaklasik 4 saatte ulastigi icin daha hizli ve konforlu oldugunu goreceksiniz. ek bilgi icin: eng.rzd.ru
3. otel merkeze uzak.. oradan hicbir yere yuruyerek gidemezsiniz, metro istasyonu yakin gibi duruyor, oradan gidebilirsiniz arkadaslarin dedigi gibi ama gece sanirim 1 de metro kapanir, zor durumda kalmayin. bir de ozellikle kenar mahallelerde metro istasyonlari ve cevreleri pek tekin olmayabilir gec vakitlerde dikkat edin. bu arada otel baya ucuz, asiri ucuz.

4. Moskovada da St.Petersburgda da yasadim. Bu sehirler, ozellikle moskova asiri pahalidir. Eger butceniz kisitli ise yemekler icin McDonalds uygun fiyatli alternatiftir, ayrica subway vs de var. Yemekler konusunu dert etmeyin eger illa Turk damagina uygun yiyecegim derseniz her tarafta ozbek lokantalari var, ararsaniz turk lokantalari da var ama butceye bakar tabi tuzlu gelebilir bazilari. Ulasim ucuzdur, taksi pahali gelebilir ama gece gec vakit baska seceneginiz olmaz. St.Petersburg ayri ele alinmali, yazin gidiyorsaniz sehir merkezine baglanan karayolu kopruleri aciliyor metro disi bir alternatif kalmiyor vs vs vs..

Yüksek lisans yapıyorum.

linke baksana birader.

sasirdik mi?

akıllı ulaşım sistemleri müdürüde 86 doğumlu :)

sozluge yazdim. (bkz: iett bilgi teknolojileri genel müdürü)

edit: genel'i fazladan yazmisim istemeden.

tasinmasi icin istekte bulundum.

Siz de çocukluktan itibaren aralarında olup faal çalışın ve opsiyonel olarak babanız da o taraflarda tanınmış bir adam olsun; genç yaşta her türlü müdür olursunuz, gemicik bile alırsınız dert mi? :)

Vay arkadaş ya... Aynı yaştayız, aynı işi yapıyoruz ben hala bu işin gurularını görüp "Lan hiçbirşey bilmiyorum, daha çok çalışmalıyım" diyorum. Gecemi gündüzüme katıyorum, bir başkası tepeden inip müdür oluyor.

Günahını almayayım ama bu yaşta hele de bilişim sektöründe kimse müdür filan olamaz. Ahanda şu da zat-a ali'nin Linkedin profili : tr.linkedin.com

adam bir kere isimden kazanıyor adın Muhammed, Mücahit vs olursa 1 adım öndesin, benim işyerimde de 2 yıllık çalışanı müdür yaptılar(badem severdir kendisi), göze batmıyor mu batıyor,,,tamam yap arkadaş kendi adamını yandaşını koru da bu kadar da olmaz a.q.

işte istanbul'un trafik sorunu bundan çözülmüyo:)

ist/beykoz = 170 tl kira.

ev oldukça küçük, 1+1, tek kişi için ideal.
memnun olmadığım şey istanbul'un kendisi.

beşiktaş 1800.
alsancak 1100.
bornova 650.
ankara çubuk 300.
cebeci 600
manisa 580
karabük 900
çanakkale 450

Ankara/Anıttepe: 750.
Ankara/Kolej: 800. Memnunum.

İstanbul/çapa-şehremini
iki sene önce bakındım bir ay boyunca ama mecburen tuttum.evimi ben haricinde ki tüm arkadaşlarım beğeniyor.ben nefret ediyorum.1+1 650 tl kira
ağustos sonunda çıkmayı düşünüyorum.isteyen olursa eşyalarla devredeyim gitsin.yeter ki pezevenk emlakçılar hiç yoktan yere para kazanmasın

Çapa 1+1 kira 550, çok memnunum 2.kat Köşe daire, karanlikmis derdi yok. Evin isik almyn tek yeti banyo galiba balkonuda var. Ancak evin içi tam bir sehremini evi edasinda, banyo kötü baya. Ama netcem banyoyu mis gibi yasayip gidiyorum. capada fiyt ortala baxinda iyi bile.

istanbul-kadıköy çarşının içinde 1200
bina eski, 20 yıllık.mutfak ve banyo da eski ama bakımsız değil. ev parke döşeli, merkezi sistem kaloriferli, odaların şekli evin planı güzel, 3 kişi kalıyoruz gayet memnunuz, 2 de balkonumuz var küçük.

San Sebastian/Centro: 240 €, elektrik su internet dahil. Memnunum ama pahalı. Ev değil oda kirası bu arada.

Koşuyolu-800 lira.

Ölene kadar başka yerde yaşamak istemiyorum, o kadar memnunum.

konya/ Bosna mah.

450 lira. memnunduk genel olarak evi yeni devrettik.

Beşiktaş 1+1 780. Memnun sayılırım.

Üsküdar Libadiye dubleks teras, bütün güney cephesi açık, 180m2 1400tl

Önceki 20 yıl kaldığım Kuyubaşından sonra pek de yabancılık ve uzaklık çektirmedi, memnunum. Haftasonları Beşiktaşa 15-20dk'da gidebilmek de cabası :)

manisa 580
karabük 900

bunlar satılık fiyatımı hocam yoksa öğrenciye geçirmişler çaktırmadan. söyliyeyimde içimde kalmasın.

Öncelikle frekans olayına takılmayın. Kullanıcı düzeyinde fark etmez. Sonra da derhal k518 alın. Netlik farkı muazzam.

marshall major kullandım ve kısa bir süre sonra sattım çünkü basları zayıftı ve dışarıya inanılmaz ses veriyordu. ses yalıtımı çok kötü bir kulaklık. şekline kanıp almıştım muhtemelen sen de şekline kandın ama akg'yi öneririm.

kısa bir süre de akg q460 kullandıım ve frekans aralıgı daha genişti. bu yüzden sesler daha ayırt edilebilirdi, basları da güçlü ve toktu. ve dısarıya hiç ses sızdırmıyordu. üstelik 125 desibel olması ile inanılmaz yüksek bir sesi vardı.

k518 kullanmadıgım için direk onun hakkında yorum yapamıyorum.

son olarak kulakici kulaklık alacagım için sadece 2-3 kez kullanıp dolaba kaldırdıgım akg q460'ı satıyorum. 350 tl'ye subat sonu akusta müzikten almıstım ve iki yıl garantisi var, sıfır gibi.

eğer almak istersen fiyatta güzellik yapabilirim

yok kalsın dersen tavsiyem k518 olur. marshall major'ın tek artısı retro ve çekici tasarımı. onun dışında kötü bir kulaklık.

ne kadar geniş frekans aralığı o kadar kaliteli ses, akg k 375 ve akg k 701 sahibi olarak, k 375' i almadan önce bende uzun süre marshall'ın kulak içi olanını düşündüm fakat aynı frekans aralığı üstünlüğünden dolayı k375'i seçtim. senin yerinde olsam demirörende darty var orada iki kulaklığında açık versiyonunu deneyebilirsin hatta yanına mp3 playerını alıp referans bir parça ile test edebilirsin.
eksisozluk.com

@halitkin, teşekkürler ama limit 200 lira. q460'ı alamam.
haklısın, dediğin gibi, marshall major'un şekli beni kendine çekiyor ama madem böyle olumsuz yorumlar var hakkında, sanırım k518 almak farz oldu, teşekkürler.

@mehmet lutfi, kulak içi düşünmüyorum hocam, teşekkürler yorum için.

mebk12.meb.gov.tr veya www.sakirehanim.k12.tr gibi okullar iyi gelebilir.

dropbox ile.

Yada her iki taraf da yandex email adresine sahipse.

wetransfer senin çaren.

kesinlikle wetransfer. kullanımı da kolay.

googledrive.

Şimdi ilk olarak ADD kişi o romanı tamamlayamaz. Ama ADD aynı zamanda yaşla beraber diner (bitmez)

Psikolog olarak ADD dışında bir şey görmedim. Soruda geçmişiniz yok ama yüksek ihtimalle ilk ve ortaokulda da benzer sıkıntılar yaşıyordunuz.

Birine gitmek istiyorsanız o psikiyatrist olsun ve konsantrasyon arttırıcı birşeyler yazsın. Ama aşırı birşey beklemeyin, çünkü yine soruya göre geçmişle ilgili birşey yok. O zamanlar herhangi bir destek/yardım almadığınızı varsayıyorum. Bu yüzden de erken müdahale her zaman daha başarılı sonuçlar doğurduğundan, sizde alınacak yol daha kısa.

ADD'li biri olarak ADD'nin roman tamamlamaya kesinlikle engel olmadığını söyleyebilirim, çok ilgimi çeken bir konu olunca günde bir roman bitirdiğim oluyor. ama ADD'nin insanın yaşamına sürekli dağınık olma, sürekli bir şeye heves edip başlayıp onu bitirmeden yeni şeylere yönelme, dürtüsellik vs. gibi etkileri de olabiliyor.

psikiyatriste gidip bir görünmekten zarar gelmez.

Umarım gecikmemişimdir.

Sürekli dağınık olmam, çok fazla işe başlama, yarım yamalak yapmak ya da yarıda bırakmak, ve yukarıda saydığım diğer semptomlar uzun süredir benimle diyebilirim. 13-14 yaşlarına kadar götürebiliyorum bunu ve bir ay sonra 21 yaşımda olacağım.

İlaç ne yazacaklarını bilmiyorum fakat ihtiyacım var çünkü doğal yollardan kendini toparlama yöntemleri bünyemle uyuşmuyor kesinlikle. Onları, hele ki sürekli olarak, yapmam mümkün değil. Sedanter yaşıyorum.

Lisede de sedanter, başarısız, umursamaz idim ki bunların hepsi aşırı boyutlardaydı. O zamanlar için majör bir depresyon da söz konusuydu sanırım şimdi bakıyorum da. O vakitlerde rehber öğretmenim beni çağırıp bir konuşma sırasında profesyonel yardımı düşünmemi istedi. Fakat psikiyatrım bana panik atak dedikten sonra tekrar gitmeyi düşünmedim açıkçası.

Hepinize teşekkür ediyorum. Üşenmezsem bir psikiyatra görüneceğim.

niye böyle sadistçe?

neden öyle yapıyoruz? öyle daha mı lezzetli oluyor et?

hayvana uzun süreli acı çektireceğine kısa süreli acı çektir, çal boynuna bıçağı.

niyesine bilahare geleceğiz. öncelikle fikirlerinizi alayım.

korkunç

Smyrna +1

Ne düşünürüm, kötü düşünürüm her vicdan sahibinin düşüneceği gibi. Ayrıca bol bol da kötü laflar hazırlarım.

o zaman buna şöyle cevap vereyim, tam olarak olayı bilmemekle beraber. havasız bıraktığında hayvan bir ton hareket edecek koşacak edecek çırpınacak. bu sırada laktik asit falan salgılayacak olabilir tamamen atıyorum. normal kesim halinde de adrenalin vs gibi kimyasallar vardır herhalde hayvanın vücudundan salgılanan ama bence bu durumda etin lezzeti eskisi gibi olmaz gibime geldi.

edit: bilimsel bir dayanak bulacağım diye çok kastım ama aslında götünden sallamanın bir örneğini sergiledim

agır sapıksın sen arkadaş.

Onun yerine controlled athmosphere killing diye bir yöntem var. Ortamı %100 Azot dolduruyorsun. Hayvan farkına varmadan azot soluyor, 0 oksijen tabi ortamda. Bir süre sonra da pat diye düşüp ölüyor ne olduğunu bile anlamıyor, sıfır acı. Bir ara idam yöntemi olarak da düşünülmüştü bu yöntem.

dini açıdan et mundar olmuştur. yenmez...
bıçağı çalmak daha mantıklı.

texas'ta bogarak olduruyorlar diye biliyorum hayvanlari.. diger musluman olmayan bolgelerde de oyle olabilir
turkiye'deki gibi kesince hayvanin kani gidiyor sulu sulu olmuyor sonra eti

ama tabi odaya kapatmiyorlardir o cok sadistce cidden.. o ne yavas yavas iskence ede ede.

peki. yeteri kadar fikir edindik. şimdi asıl meseleye gelelim.

olaya maliyet, etin lezzeti, din vs. dışında yaklaşıp sadistlik, sapıklık, canilik, vicdansızlık, korkunç olarak değerlendiren arkadaşlar lüp lüp yedikleri balıkların aynen bu şekilde öldüğünün farkında mı acaba? kendileri balık sevmemek, vegan olmak vs. dışında sırf bu nedenle (balıklar eziyet çeke çeke ölüyor diye) balık yemiyorlar mıdır? ineğe, koyuna gelince korkunç da balık olunca şahane mi? balığı tek tek kesip öldürme şansı yok diye havasızlıktan çırpına çırpına öldürmeye hakkımız mı oluyor? balık, inek kadar bir hayvan değil mi, ne farkı var? aynen bu şekilde öldürülen bir ineği görse yeri yerinden oynatan hayvan hakkı savunucuları bir tekne dolusu balığın nefes alma çabası içinde ağızlarını umutsuzca açıp kapamalarına, çırpınmalarına nasıl duyarsız kalıyor?

asıl merakım budur. şimdi sadist, korkunç, sapıkça falan diyen arkadaşlardan buna açıklama bekliyorum.

bence de canice ve sapıkça bir yöntem. lakin balığın da bu şekilde öldüğünün farkında olduğum halde o canice gelmiyor. ve bu ikiyüzlülüğümü kendime açıklayamıyorum. açıklayabilecek olan var mı merak ediyorum.

(bkz: adam haklı beyler )

vay arkadaş demek hakkaten daha ucuz olduğu için bu yöntem tercih ediliyormuş

cahil cahil konuşmayın alın izleyin yok atalarımız böyleymiş yok doğanın kanunu bu. anarchistpanda.blogspot.com

çift lavaş adana olsa da yesek.

balık bağırmıyor, inek bağırıyor. en büyük sebebi bu sanırım. insanların o kadar önemsememesi ve rahatsız olmamasının sebebi... tabi işin içinde maliyet vs. derken birçok etki eden şey var ancak bu bir gerçek, balığın bağırdığını duyabilsek bu durumda olmazdı sistem.

bu pazar ilk defa oltayla balıklar tuttum biraz.
ve yemin ediyorum kancayı çıkarırken tırnağıma batmış bir dikenin kanırtmasındaki irkilme hissi vardı orda.
aklıma şu geldi yediğimiz balıklar oltayla tutulunca kancadan
ağla tutulunca havasızlıktan
bombayla şoktan ölüyor olmalılar.
piliçleri kesiyorlar kuzuları gırtlaklıyorlar danaları çömeltiyorlar bıçaklarını kanırtıyorlar.
rokayı kökünden sökünce bitkinin imanı dini toprağıyla geliyor.
neyle düşünmeli bilemedim bunun adı ekoloji diyorlar komodinin üzerinde küçük prens kitapları koyup sivirisinekleri bununla pat diye yetmişbeşe bölerek dağıtıyor olabiliriz.
yeme içme tekniğinde bir çıta vardır belki de
adını tam bilmiyorum.
şu gayet açık böyle düşünerek yaşanmıyor yaşam standartlarındaki vicdan meselesi için kedileri sevdiğimizin yüzde biri tabiatı seven insanlarla dolsaydı şu medeniyet ne kürkler ne pandalar ne de nesli azalan yüzlerce dünya yaradılmışı yokolup gitmezdi.
şunu anladım ayarıyla sevmediğimiz gibi
ayarıyla nefret de edemiyoruz.

islami açıdan kan akması bıçak değmesi lazım. öyle ölürlerse hem hayvana işkence ettiğin için günah, hem de eti mundar etmiş olursun.
tavukçuların fln kesim fabrikaları var mesela, salak mı bunlar, illaki başka yolları vardır öldürmek için, niye uğraşıyorlar hayvanlarla keselim diye?

E yarın arasınlar konuşsunlar Sosyal Hizmetlerle.

@jesterdvine sosyal hizmetlerlik bir durum yok. arkadasım 25 yasında. bebekliğinden beri annesi değil halasını anne bilmiş. bu durumda evlat edinme için ne yapılabilir diye soruyorum. adliyeye mi gidecek, nüfusa mı gidecek filan.

bir avukata danisin o yonlendirir sizi.

sanırım evlat edinme olarak değil, çocuğu üzerine almak olarak araştırırsanız daha sağlıklı bilgilere ulaşırsınız çünkü bu evlat edinmek değil, velayet hakkı gibi bir durum doğuruyor. hukuk insanı değilim ama birkaç arkadaşım böyle şeyler yaptı, soyadları değişti, miras hakkı vs. kazandılar.

evlat edicecek kişi 30 yaşının üzerindeyse , evlat edineceği kişi ile arasında 18 yaştan daha fazla fark varsa ve birlikte bir süre yaşamışlarsa evlat edinebilir.

Sosyal hizmetlerle akalası yok..Avukat tutup mahkemeye başvuracak

Daha fazla ve daha detaylı okuma isterseniz aha burada

michaelsikkofield.blogspot.com

1. dünyayı belli bir zümrenin yönettiği ya da yön verdiği ya da yön vermeye çalıştığı aşikar.

2. bu zümreye "dünyadaki petrol, silah ve medya organlarının % bilmem kaçına sahip" insanlar diyebilirsiniz.

3. bu kadar ciddi bir servete ve dolayısıyla 'güce' sahip insanların, dünyaya yön vermesi inanılmaz beklendik bir durumdur. ve şaşırılacak bir yan görmüyorum.

4. roma döneminde yapılan entrikaları bile düşünürsek, bugün bu kadar güce sahip insnalarca o entrikaların kat kat afillisinin yapılması da gayet basit ve anlaşılabilirdir.

(bundan sonrasını daha iyi okuyun)

5. ama bu oluşumu; michael sikkofield gibi tiplerin "şeytana tapanlar" "allahsızlar" vs. diye niteleyip çok keskin bir zümreye mal etmesi bu işi 'bilim kurgu' evresine getiriyor ve işin ciddiyetini azaltıyor.

6. yukarıda bahsettiğim zümre, 'yahudi' 'şeytana tapanlar' 'bilmem ne tarikatının müritleri' olmaz, olamaz, olmayacaktır. bu sadece işin ciddiyetini düşürür ve işi basit bir komplo olmaya daha fazla yaklaştırır.

7. bu bahsettiğimiz zümrenin, aptal 'subliminal' olaylarla uğraşıyor olması vs. de düşünülemez. bu da saçmalığın daniskasıdır.

8. bu arkadaşlar; sansür yaparlar, gerçekleri saptırırlar, teröristleri silahla besleyip saldırttıkları ülkelere de silah satarlar, istedikleri eğitimi verdirtirler, istedikleri teknolojiyi satarlar vs.

9. ama bu arkadaşlar; "zihin kontrolü ile dünyayı yönetme" yapmazlar, "şeytana tapınma aini için ülke yak"mazlar. ya da bunun gibi saçmalıklarla uğraşmazlar. bu sadece komik bir komplo kalıyor.

dediğim gibi; tarih boyunca 'bilinen dünyaları' belirli zümreler yönetmiştir. güce sahip olan zümreler, kiminin elinde para kiminin elinde ordular olmuştur. bu zaten son derece olağan bir durumdur. bugün de belirli zümreler, sahip oldukları gücü daha fazla yönetebilmek için kullanmakta.

ama bunu illuminati vb. saçmasapan isimlerle adlandırıp bir şeylere tapan bir tarikat olarak göstermek komik ve basit.

Fazla fantaziye kaçmadan düşünerek dünya üzerinde bir etkileri olduğu aşikar. Bunun suyu Türkiye'de çıktı incisözlükle beraber. Önceden kimse bilmezdi böyle şeyleri. O site açıldı sonra bu olaydan 14,15 yaşlarındaki çocukların bile haberi oldu.

kamera motor +1

Dediği gibi fantaziye, bilim kurguya kaçmamak lazım. Çok saçma yorumlar dönüyor. Yok aslında yapılacakları şeytan belirliyormuş, onlar gidip uyguluyormuş. Yok en başta 3 tane haham varmış. Birde bir komedi var doları basıyorlar diye dönüyor, Fed onların falan. Be kardeşim merkez bankaları da bildiğin garanti, yapı kredi gibisinden bankalar. Paran varsa git TC Merkez bankasının hisselerinden al cebindeki parana göre. Evet sen evet evet patos64! İstersen gidip alabilirsin. Şöyle git 1000 liralık al. Kar getirmez tabiki ama en azından merkez bankasının hissedarıyım diye hava atabilirsin:)

öyle çok derinden inceleyecek kadar vaktim yok bu olayı ama bir ara bakmıştım neymiş bu diye de, kamera motor'un dediklerine katılıp, diğer fantastik olaylara pek de inanmıyorum. mesela el desaparecido'nun dediklerine büyük saygım var, yazdıkları ilgi çekici de, ancak özellikle müzik olayında biraz fazla abartı yok mu? en azından bu işle ilgilenen biri olarak, bu konuda bir şeyler söyleyebilirim. eğer gerçekten böyle bir güç, müzik üzerinde etkiliyse, neden eskisi kadar efsane diyebileceğimiz isimler çıkartamıyor bu güç, ki bu sayede daha geniş kitleleri kontrol edebilsinler?

bir de bu güç öyle bir güç ki, yapılan popüler müzikler laboratuvarlarda yapılıyormuş. müzik teorisini biraz bilen biri, popüler müzik yapmayı kafasına koyduysa, insanların hangi arkorlarda, geçişlerde, hangi aralıklarda, ne tür cümleler ya da cümleciklerde ne tepkiler verir, bilir, buna göre yazar. bu çok uzun zamandır olan bir şey zaten, öyle gizli saklı bir şey yok ortada yani. kompozisyon kısmından ayrılıp, biraz daha ses fiziğine girersek de psychoacoustics denilen bilimsel çalışmalardan söz edebiliriz. bunu oturup çalışan biri, hangi frekansların, hangi ses lokasyonlarının, akustik bir takım illüzyonların, ne denli insan kulağına ve beynine olan etkili olabileceğini bilir. bunun için öyle süper bir güce, ya da laboratuvarlara falan ihtiyaç yoktur.

müzik piyasası tamamiyle kabuk değiştirmiş durumda, 10 sene önceki büyük plak şirketlerinin egemenliği yok artık. hele ki sony music demişsin. sanki tüm plak şirketleri sony music çatısı altındaymış izlenimi vermişsin, ki çok büyük bir yanılgıdır. onların devri eskidendi, columbia records zamanında biraz daha ön plandaydı, şu zamanki müzik piyasasında ne sony music'i? belki her ülkede sony gibi ayağı yok ancak onlardan daha geniş kitleye hitap eden isimlere sahip plak şirketlerini kendi çatısı altında tutabilen umg (universal music group) deseydin biraz daha mantıklı olurdu. neyse ne diyorduk? artık büyük plak şirketlerinin dönemi bitti diyordu. bir insanın müziğini tanıtması, pazarlanması için koca şirketlere ihtiyaç yok. yurtdışındaki çoğu büyük stüdyo bir bir kapanmaya başladı. artık büyük şirketler yerine, ufak, düşük bütçelerle kurulmuş, bir takım plak şirketleri ürüyor ortalıklarda. plak, cd gibi fiziksel objeler de yerini dijitale vermiş durumda zaten.

yani demek istediğim tamamiyle kabuk değiştiren bu müzik dünyasını, alttan alta, sinsice kontrol eden gizli bir güç olabileceği düşüncesi bana saçma geliyor. eğer böyle bir şey olsaydı, müzik piyasasını biraz daha farklı yöne itmeyi düşünürlerdi. müzikle içki içilmesi falan ise, tarih boyunca yaşanan bir şey sonuçta, pazarlamayla falan alakası olduğunu düşünmüyorum. hele ki sigarayla, şarkı süresi karşılaştırması baya komik olmuş, kusura bakma. ama dediğim gibi onun dışında, saygı duyuyorum elbette, önemli olan da bu heralde?

Geçende Verge'da haber vardı, subscriber sayısı 9.6 milyondan 8.3 milyona düşmüş son 3 ayda. Sen düşün uzun vadede seni sarar mı sarmaz mı :)

Ben onları pikapla kamyonla götürülmeyi bekleyen ameleler zannediyordum ki değilmiş, yolu istanbula düşen ve hareket için yük kovalayan serbest kamyoncularmış.

evet, açık indirmeyle yük taşıyor onlar. elinde kağıt kalem olan bir-iki adam da var, dikkatinizi çekmiştir; onlar da oranın raffi portakal'ları, yani işi bağlayanlar.

Ruh hali ve tempolarına göre +1 +2 +3 Araf -1 -2 -3 diye ayırmıştım.

şunu yaparken dinlemelik şeklinde

rakı, uyku, seks vs şeklinde.
yani sizin yazdığınıza göre ikincisi.

Haxball?

Hoş teke tek sabah kadar sürer ya :)

jazz jack rabbit

soldat

slender oynayın, birlikte korkun, stres yapın küfür edin ;)

//pardon bilgisayarlar ayrıymıs... bilemedim o zaman.

kral oyun topçu kafalar :)

ben de mario oynarım bazen.
neden vebalıymışız gibi sordun?

ekşisözlüğün server'ı var , kullanıcı varsa tavsiye ederim çok faydalı
(bkz: ekşi sözlük counter-strike 1.6 public sunucusu)

ben de empire earth oynuyorum yıllardır.

bende aynen devam.. age of empires II hd geldi steam'e.. onuda hemen kaçırmadan aldım.. counter strike global offansive oynuyorum artık.. steam id nickimle aynı.. eklerseniz oynarız hep beraber...

Yaş 28,5, Far Cry 3 oynarım bazen :)

biz bir aileyiz <3

(bkz: 21 yaşında hala bilgisayar oyunu oynayan ezik)

yaş 26 her gece dua ediyorum bir an once ciksin su rome total war2 diye.

linkteki ruhu yakala :)

www.youtube.com

ben doktor olmanı bağdaştıramadım soruyla abi...

ha normalsin bu arada. yapan çok.

ben de mynette kuzu ailesi oynuyorum, yaş 23 eğlenceli de sorun yok bence

vakit/fırsat bulsam hem cs hem de aeo oynarım. ben de varım.

benim yaş 30'a dayandı. emulator oyunlarını sever, arada açar oynarım (eski salon oyunları; cadillac and dinasours, snow bros, bomber man, marvel x heroes, slam dunk, knight of fighters, mortal kombat, metal slug ve daha aklıma gelmeyen onlarca oyun. 30 gb civarında arşivim var.)

ohooo benim işim gücüm oyun. ne var ki bunda.

yas 29 yillar sonra oyun yukledim bilgisayara. O da bf3

raadol, çktırmadan hepimiz oynuyoruz :)

kapalı çarşı altın satmıyor, satarlarsa zarar edecekler çünkü. piyasada çeyrek altın kalmadı.

tüm paramızla gram altın aldık, aman diyim. bu suni bir indirim temmuz gibi altın 110 u bulacak diyorlar.

altın alacaksanız bankanın internet sitesinden vs alın, çeyrek kalmamış(!) kuyumcularda, dün 4 kuyumcuya girdim, tezgahlardaki altını tezgahaltına indirmişler...

dün ekonomi haberlerinde dinledim, 1 sene boyunca altın düşecekmiş, kısa süreli yatırım yapacakların altından uzak durması gerektiğini söylüyordu uzman.

altına kısa süreli yatırım yapacaklar zaten hiç yapmasın.

Altın şu anda 79.704 ve bir kaç gündür bu düzeyde seyrediyor. Acaba 80 mi tabandı yoksa nereye düşerdi bilemeyiz. O yüzden bence en iyisi bu Cumayı bekleyip Pazartesi duruma bakıp almak veya almamak.

Neticede hızlı değişiklikler olası şu an. Geçen Cuma 85 idi altının gramı. Pazartesiyse 80 :)

Normalde 0 standart ruh hali olsa, +1 +2 +3 ile -1 -2 -3 arasında gider gelir dalgalanır ruh hallerimiz.

Fakat +4 +5 +6 olup bir süre böyle gidip sonra durduk yere -4 -5 -6 gidiyorsa işte o zaman teşhis konabilecek bir durum vardır.
Alternatif olarak da şurada baksedilen siklotimi olabilir. Oku ve seni ne kadar karşılıyor karar ver. eksisozluk.com www.psikolojimagazin.com

son araştırmaların ergenliğin 25 yaşına kadar sürdüğünü gösterdiğini okumuştum. ergenlik olabilir, ama sorunsuz ergenlik yaşayan insanlar da var. bir de 24 yaşında bu dalgalanmalar 23'ten daha stabil hale gelebiliyor, yani kazık kadar olma kısmı bi yana bu yaşta bile 1 sene fark yaratabiliyor.
bunu yaşayanlar ne diyor demişsin, kendinle çatışma derim. kötü hissediyosan kötü hissediyosun diye daha da kötü hissetme, ya da iyi hissettiğinde niye iyi hissediyorum tekrar ne zaman kötü hissedicem diye düşünme. kendini çok dinleme kısacası.

biraz ergenlik var, biraz kendi motivasyonunu kendin kırıyorsundur. insan genelde başına gelen şanslı/olumlu olayları çabuk geçer, olumsuz olanlara da fazla takılır.
psikolojik bir yardım işe yarar; bunun yanında kitap oku bence. bol bol oku. klasik olmuş yazarları oku. okudukça daha rahatlarsın, gevşersin..

kendi yaptığı, fotoğraflarını paylaştığı site bir anda tüm dünyanın dikkatini çekti(zaten az sayfa var internette o zamanlar, çok zor olmamıştır çekmesi). mayolu fotosu falan da vardı, "i kiss you" sözü bu abinin sözü oldu derken işte çok popüler bir adam oldu.

bunu ben de merak etmekteyim. tamam sosyal etkileşim yoktu ama bu kadar ünlü olmasına sebep olacak şeyi hala açıklamıyor bu. "I like music , I have many many music enstrumans my home I can play" gibi şeyler yazdığı için, bu durumu biraz komik bulma, biraz alay etme boyutuna taşıdılar da ondan mı tanınır oldu ki.

Buralar eskiden dutluktu, internet eskiden başkaydı. Divite katılıyorum.

Yaptığı şey insanlara eğlenmeleri için malzeme vermek oldu.

sırf internetin meşhur ettiği ilk insan oldugu için ünlü oldu

samimi geldi

Sitesinde sadece i kiss you yoktu. O zamanki teknolojiyle adam çok çok ünlü insanların yanına kendi resmini falan montajlıyordu. Resimler komikti. Şimdiki 9gag kafası o zaman mahirde vardı.

Ayrıca bu tarz bir kişisel sayfa hiç yoktu. Hem kendi özel resimleri, hem fotomontajlı ünlülerle olan resimleri (muhammed ali ile dövüşürken falan da resmi var) Bir de özellikle amrikalılara çok sempatik gelen "i kiss you" sloganı.

Bunlar birleşti adam önce nette tanındı, sonra reelde amerikadan davet üstüne davet, tv showlarına çıkmalar vs. Neler neler aldı yürüdü.

Siteyi kendisi açmadı bildiğim kadarıyla, arkadaşları şaka olsun diye açtı. Ve o zamana kadar internette yapılmamış bir şey oldu site. Kırmızı speedo'lu fotoğrafı çok hoştu.

evet

vizeye gerek yok turk pasaportun varsa.

www.mfa.gov.tr

1 aya kadar vize yok. Ben 15 gün için gitmiş ama hiç gerek duymamıştım.

soru sormak. sadece psikolojide değil, her yerde.

bu şekilde soru açmak ve davranmak her neyse, onun psikolojideki adı...

bir tür ihtiyacın bastırılması türü birşey mi arıyorsun?

Valla en yakin bunu bulabildim. Kendine dikkat et:

en.wikipedia.org

psikolojideki adını soruyorsan, bırak psikolog cevaplasın :) Bunun adı 2.cil kazançlarından faydalanmakdır. Neticede soru sormakla/cevaplamakla ele 1.cil (yani yemek içecek cinsel vs) geçmiyor ama soru sorup cevaplayıp tik alıp da sıralarda yükseliyorsun / yerini koruyorsun. Bu 2.cil kazanca giriyor ve bunların altında kişiden kişiye değişen başka şeyler yatıyor.

psikolojiyle ilgili soruları cevaplarken yapılacak en tehlikeli şey eksik bilgiyle yorum yapmaya çabalamaktır. (bilhassa böyle ortamlarda!!) sizin verdiğiniz bilgi de eksik. dolayısıyla şimdilik sadece soru sormak olarak gözüküyor.

ama şimdi hangi programlar yuklu bilmeden ne diyebiliriz ki biz dimi :)

Cihaz sıfır halde.

psikologcuğum. o telefonu bilmemekle birlikte güncellemeler ile ilgili "sadece wifi üzerinden yap" türünden bir seçenek olmalı bence. onu bulabilir mi acaba?

senkronizasyonların hepsini kapatsın. facebook kullanmıyorsa çıkış yapsın, veya facebook üzerinden eşleştirme yapıyorsa ve facebook kullanması gerekiyorsa facebook ayarlarındaki kişi eşleştirmeyi kapatsın.

pantera - suicide note part 1

www.youtube.com

gareve digger - Saints Of The Broken Souls

www.youtube.com

ilk bir dakikası bildiğin Türk müziği tınıları barındırıyor. özellikle 45 ile 54. saniye arası çok çok güzel.

bu arada grup alman bir heavy metal grubu.

Frou Frou (Imoen Heap)

Psyhobable. 03:20 gibi başlayan yaylılar aynı bizdeki akor

www.youtube.com

Moonbeam feat. Blackfeel Wite - Inside My Dream (Club Mix)

www.youtube.com

olay insanların 30 saniye içlerinden geldiği gibi atlayıp zıplayıp eğlenmesi. bi manası, sanatsal bir değeri vs. yok. sadece boş bi şekilde eğlenmek. olayı da o yani. çok ciddiye alınması gereken bişey değil.

Aynı. Sadece hadi canım! diyeceğin gruplar yapınca bir ilginç geliyor, bir de çamaşır makinesi. Sesli gülmüştüm onda.

www.youtube.com

youtube'un kendisi bile yapıyor dansı :)

arama kısmına "do the harlem shake" yazıp izleyebilirsin :)

offf abicim bir şey aramak zorunda değilsin bunun için vaktini harcayıp 1 paragraf yazmak zorunda değilsin, yani eğlenen eğleniyor işte güzel bence de, neden eğlenemediğinizi veya bizim neden eğlendiğimizi sallayın, izleyin

pasaporta kaydettiremez. iki yılda yalnızca bir kayıt yapılabiliyor. onun dışında alıcı bulamama sorunu var. burada duyuruda bile aynı duyurular defalarca açılıyor. iPhone 4s satıyorlar falan.

Pasapoorttaki giris cikis damga ve tarihleri net okunmuyorsa emniyete gidip bir belge aliyorsunuz.
Iki yilda bir kayit yapiliyor.
Imei numarasi ve kayit sureci sancili, turlu sahtekarliklar dönuyor.
Internette magduriyetler hakkinda bolca yazi var.

Satacak, kullanmayacak.

isviçre'de elektroniğin ucun olduğunu sanmıyorum. Uzakdoğudan falan daha ucuza alıp satıyorlar.Elinde kalabilir, önce satacak insan bulsun ya da başka ürünler denesin bence, kindle falan belki.

kayıtsız telefonu tableti almak istemeyebilir insanlar işte. alsalar da ucuza kapatmak isterler bak kayıtsız vs. gibisinden... karşılaşacağı zorluklar bunlar.

isvicre pahali, kar edemez, etse de cok cuzi olur. Ugrasitigina degmez.
Telefon vs icin pasaport kaydi vs.
Diger urunler icin kargo ve gumruk riski.

isviçrede apple ürünleri ucuz diye biliyorum.

Alici bulmakta zorlanir. Cunku bu iste sahtekarlik diz boyu, guven sorunu var.

Geçti onlar parayı vuran vurdu 2000+ satılırken şimdi getirse her taraf ABD malı iphone doldugu için maliyetine bile zor satar, girsin baksın forumdonanım vs sitelere sakın iphone getirmesin, ipad zaten abd den getirilmediği sürece avrupa ile türkiye arasında 100 lira oynuyor , isviçreden saat vs getirsin...

kullanmadığın kitap, ansiklopedi vs..

yükseltinin ne kadar olduğu da önemli, kullanılacak malzeme de, altına koyacağınız maddenin türü sesi iyi yahut kötü yönde etkileyebilir. iyi bir sistemde bklediğiniz performansı alamayabilirsiniz.

dokunmakalbime benimde ilk o aklima gelmisti:). ohtararan yukseklik konusunda bisey diyemem ama mataryel olarak kitap vs sesi olumsuz etkilemez sanirim.

Bu amaçla arıyorsanız etki yapsa bile farkında olmazsınız.

Hifi ses sitemlerinde hoparlörün altınaki malzemenin sert olması (granit) ve onun altında yumuşak bir zemin gerekir ki baslar vurduğunda absorbe etsin.

aynı durumdayız. belli aralıklarla; güvenlik, resim yenileme gibi saçmalıklar yüzünden çetin emeç'teki ösym binasına gidip tekrar kayıt olmak gerekiyor.

Başvuruyu geçen hafta halletmiş biri olarak diyim ki o listedeki merkezlerden birine gidin. Marmara Üniversitesindeki merkeze sorduğum kadarıyla ptt henüz başlamamış. Sakın ola ki evimin yakınında ptt var ooh kebab deyip güvenmeyin.

50tl sınav ücreti (ben netten yatırdım)
3tl başvuru ücreti (merkezde veriliyor)
Kimlik
Mezuniyet tarihi

yetiyor

Para yatırma işlemi Ziraat Bankası atmlerinden halledilebiliyor.

@okmantoso: Elden hiçbirşey doldurmuyorsun. Merkeze gidince senin yerine halloluyor herşey.

dostum teşekkürler, başvuru formunu doldurdum ögleden sonra ptt ye gidecem

bu tarz bir ingilizce sınavına ilk kez mi gireceksiniz? çünkü öncekiler (kpds, üds) 80 soru 180 dakikaydı. bu sınavda da farklı olacağını sanmıyorum. zaman kesinlikle yetecektir.

zaman fazla bile geliyor, ben çıkılabilecek en erken zamanda çıktım hep sıkıldığım için. ales gibi değil yani, rahat rahat yetişir bence. ha ben daha önce girdim de yetişmedi diyorsan bence paragraf çalışmanda fayda var, en çok zaman alan kısım orası çünkü.

Yok hiç girmedim de, bir şey için gerekti ondan gireceğim.

Ancak yeni yapılan açıklamaya göre sınav süresi 150 dk'ya düşürüldü. Bunu göz önünde bulundurarak çalışmak lazım.

şu an cx 200 kullanıyorum. kuzen cx 300 kullanıyor. ikisi arasında seçim yapacaksan cx 300 hissedilir şekilde daha iyi. 5 sene kadar önce cx 500 kullanıyordum. onun da iyi olduğunu hatırlıyorum ama uzun zaman geçtiği için detaylı birşey yazamıyorum.

Eğer ebayden accessoryjack'ten veya başka yurtdışı sitelerden sipariş verebileceksen, bir de bütçeni söylersen, önerilerimi sunarım.

jesterdvine burada 90-120 tl arası fiyatları değişiyor. 100tl den fazla da vermek istemiyorum aslında.

cx200 II, cx200'den kötü. cx300 II denenebilir.

Git mp4nation sitesinden veya donanımhaberdeki al/satçılardan Brainwavz m2 veya m5 al. Veya dubstep rock metal vs ile aran yoksa yurtdışından Vsonic gr06 sipariş et. Kuvvetli bas mı arıyorsun? O zaman gr02 al. Dengeli bir ses arıyorsan git Sony Ericson mh650c al ebay'den. Yada techno-fi.net sitesini takip et ve üye olup sorunu oradan sor. Zilyon tavsiye gelecektir ;) Ayrıca orasu aynı zamanda satım yeri, dediklerim ilana çıkabilir.

Sennheiser MM 30i modelinde vatan bilgisayar kampanyası gördüm. yurtdışından alırım ama bu ara gümrükte çok takılıyor, fiyatı baya düşürmüşler.

Karistirmak derken:
abc.mp3
Dbe.mp3
Cad.mp3
Dac.mp3

Dosyalarinin ismini random halde degistiren ve standart ada gore sirayi bozan bir program ariyorum.

Hepsini sec. F2 ile yeni isim ver... Hepsinin ismi ayni olur, sonuna sayi eklenir sadece

random file renamer gibi bir google araması yapınca bir sürü program çıkıyor kısaca var

susam sokagindaki elmo karakteri mi?

agackakan woody?

Vudidir evet :)

Hıhıhıhıı hıhıhıhıı modunda ağaçkakan sesiyle :D (artık neyse o)

soundfxcenter.com

woody woodpecker

yok abi değil. şunu bir yere çızıktırıp göndereyim, belki hatırlayan çıkar. :/

ipuçları beni la linea'ya (bay meraklı) yönlendiriyor. iki boyutlu (kastınızın sadece çizgiden ibaret olduğunu varsayıyorum), ne olduğu belli olmayan bir yaratık, konusu yok, her boka pürrrppp hahahaha diye güler. lakin renkli değildi. kendisi beyaz çizgiden ibaretti ama arka fonun rengi hep değişirdi. bir de çizeyim de göndereyim demişsiniz. öyle kolay çizilebilir olması da la linea'yı güçlendiriyor ama bi bakın yine de bu mu acaba?

www.youtube.com

bay meraklı gibi ama tek renk değil, zemin beyaz ve onun gibi değil kahkahası. yavaş yavaş gaza geliyor ve yerlere yatıyor. her bölüm farklı bir şekle giriyor kahkaha atarken..

lan ben sanrı falan mı görüyordum küçükken yoksa ya... :(

E o renkler deyince (sarı turuncu kırmızı) akla direkt o geliyor

www.dragoart.com

Bence senin hatıralarda bir sorun var :D

Bir tv reklamındandı diye hatırlıyorum.

tam emin olmamakla birlikte izlediğim bir bilim-kurgu filminde duymuştum. sene 2002 falandı.

5. Element

tam tersi olursun.

18 yaşındayım ve ne kadar şirin, sempatik, soğukkanlı, kimseye ses etmeyen, ay canım benim bir insan olsam da bugüne kadar kız arkadaşlarıma karşı babamın huysuz tavırlarının benzerlerini takındığımı anladım kısa süre önce. bildiğin o sinir bozucu, ben bilirim'ci, ironik-sarkastik esprilerle karşısındakini zedeleyen konuşma tarzını benimsemişim zaman zaman.

düşünsene pişmanlığımı şimdi, her biriyle (her biri dediğim de 2-3 tane kız, gerçi ikisini istemezdim, biriyle diyelim) geçirebileceğim bir dolu zaman heba olmuş.

çok ürkütücü bi şey bu. babamla aramız gayet bozuk yıllardır, hiç iyi olmadı yani ben 6 yaşındayken de 16 yaşındayken de pek konuşmaz ve birbirimizden iğrenirdik, bunun farkındayız yani.
ama bilinçaltına işlemiş heralde onun kişiliği, bi süre sonra ona benzemişim.

en azından bunun farkına varabildim. biraz geç oldu ama oldu işte.


senin bahsettiğin olay biraz fazla spesifik olmuş. sen 50'li yaşlarına geldiğinde belki sana komplo kurulduğunu düşünmezsin ama muhabbet kuşlarını kafaya takabilirsin, ne bileyim "biralara çok su katıyorlar biralara.." diye beynini yiyebilirsin. yemeyebilirsin de. ama en azından babanı analiz edebiliyosun, nasıl olmaman gerektiğini görüyorsun. of ne uzun yazdım sabah sabah. işim yok raskolnikov. annemle de babamla da sorunlarım var şu anda, okulu bıraktım, kendi yolumu çizmeye çalışıyorum da bir allahın kulu "oo iyi ediyorsun biladerim" demiyor. çok canım sıkılıyo. sıkılmak anlamında değil, daralmak bunalmak anlamında.

insan genelde kendine dışardan bakamaz, yani babanın kötü yönlerini bilsen de sen de o huyları edinebilir ve farkında olmayabilirsin. Ancak bir çabayla kendine baktığında parça parça farkına varırsın ama değiştirmek mümkün olmaz.

Babanın paranoyası da şu konjuktürde hiç garip değil ayrıca, deli muamelesi yapmayın adama..

Bu yaşta olan bitenin farkındasınız. Merak etmeyin, öyle olmamak için gerekli tedbirleri alacaksınız.

"tek sorun telefonlarının dinlendiğini düşünüyor, kendisine komplo kurulduğunu düşünüyor. kendi adına suç işlendiği gibi." Bu ifadelerle bizlerdeki herhangi bir şüphenin ötesine gidiyor.

Eğer bu şüpheciliği paranoid şizofreninin bir sonucu ise (ki zaten sonucu ya neyse) ve şizofreninin de genlerle taşındığı bilindiği ve siz de onun genlerine sahip olduğunuza göre..tebrikler! Korkmaya başlayabilirsiniz :)

Ama tabi daha detaylı incelemek lazım babayı. Şizofreni sadece bir hipotez. Belki sadece Paranoid Kişilik Bozukluğu'dur. İki durumda da fazla korkmayın. Çünkü babadan oğula genetik geçiş şansı yüksek olsa da %100 değil. Ve olur da sizde de görünürse önce ben gibi psikologlarla temasa geçip sonra erkenden ilac tedavisine başlayın ki ipten kurtulup ortalık yerde gereksiz görünen paranoyalar yapmayın.

genetik akıl hastalıkları genelde anne tarafından geçiyor. korkuya mahal yok.

bir sistematiği yok. belki kontrolde çıkmışındır ama uğraşmak istememişlerdir. ne zaman nedere karşına çıkacağı hiç belli olmaz.

Kimseyle aranı kötü tutmamaya bak. Polis ihbarla anında gelir ve cezalıysan(yani artık kaçış durumun neyse) askeri cezaevinde yatıp sonra paşalar gibi yaptırırlar. Çok gıcık yapan bir personele cevap olarak yapmıştık ordan biliyorum ;)

artık bu konularda direk polis ilgilenecekmiş herhangi bir gbt aramasında bakaya kaldığınız ortaya çıkabilir

www.samanyoluhaber.com

www.eksisozluk.com

korkansız olmaz
saece koleksiyonunu yapmak istediğim, çok değer verdiğim bir şey varsa orijinalini alır bi kenara koyarım
onun dışında sadece orijinalini satın alarak yaşıyor olsaydım şu anda ne film ne de müzik arşivim olurdu, herkes zengin değil.

gelir düzeyim ve telifli ürünlerin fiyatlarını karşılaştırdığımda korsansız olmaz diyorum. kitapları korsan almıyorum ama.

www.izlesene.com

sadece korsan kitaba karşıyım.

korsansız olmaz. kaç yüzlük film arşivim var, 300 tane var dersek, bunların hepsini orjinal alsam, tanesi 10 liradan 3000 lira yapıyo. albüm olayına hiç girmiyorum bile. kitaplarda kitaba göre farklı muamele gösteriyorum. 150 sayfalık bi kitabı 20 liraya satarlarsa tabiki korsan alırım, ama bazı kitaplar 7 liraya 9 liraya düşüyor. yada cep boyları satılıyor. özellikle bunları alırım bu durumdada.

gelir dağılımı ve refah düzeyimiz bu durumda olduğu sürece korsanın yanındayım. ha bok gibi param olsa o zaman tabi orjinal alırım.

nedense internet söz konusu olduğunda korsan morsan tanımıyorum, daha doğrusu internet indirilebilen şeyler korsanmış gibi gelmiyor. ama korsan kitap somut bir dolandırıcılık ürünü olduğu için almıyorum.

korsansız olmaz.
adamlar zaten reklamlardan şurdan burdan para kazanıyorlar bir şekilde.
şarkıcılar konserlerden kazanıyor...

hak ettiklerinden fazlasını bile alıyor çoğusu, alamayanlar zaten başarısız olduğundan(genelde) korsanını da edinmem.

ben öğrenci halimle izlediğim 50'den fazla dizinin hepsini yasal yollardan izlemeye çalışsam kaç para harcardım acaba? nasıl harcardım? izleme deseniz ne yapacağım onca boş zamanda. sevdiğim dizileri izleyebilmem hakkım olmalı aslında bana göre.

hak ettikleri 1x ise aldıkları 2x, istedikleri 10x.

üni öğrencisi olarak günlük gelirim yaklaşık 20-25 tl oluyor.

30 tl bir kitaba bi anda para vermem. taksik taksit de .

Eğer meydana çıkan şey sanatsa kimse kusura bakmasın korsan aldıracak fiyatı koyup, ne yani gelir elde etmeyecek miyiz demesinler. Eğer ticari bir ürün çıkıyorsa kimse kalkıp da emekle bağdaştırmasın.

Korsan bir tepkidir sonuçta, ürün ortaya çıkaran dengesizlerin fiyatlarına karşı bir tepki.

Yazar 1 lira kazanırken, yayınevi 9 lira, kitapçı da 10 lira kazanıyorsa satılan kitaptan korsana karşı değilim,

orjinal ile arasindaki fiyat farki ucuk oldugu surece cok zengin olsam bile korsandan yana olurum.

basıılmış 7 çevirim var. yayınevleri 2001'den bu yana 1500 bastıkları kitapları sata sata bitiremediler, hala satıyorlar.
gidin korsanını alın.

destekliyorum.

Kitap harici alayına isyan modunda sömürdüğüm/üz doğrudur.

Kitaplarla programları korsan almıyorum ama müzik veya görsel medyada vuruyorum beline :)

korsana evet

Destekçisiyim. Yarasın. Kitabı tercih etmiyorum ama onun da korsanını destekliyorum. Onun dışında bilgisayarımın bir kendisi orijinaldir zaten. Windows korsan, antivirüs, office, müzik, film alayı korsan.

Arkadaşın da dediği gibi; çok zengin olsam bile arada uçuk fiyat farkları varsa ı-ıhh.. Kimse orijinale yanaştıramaz beni de :)

Fiziki değişim diyorsan içinde volkanlar olabilir. Hem çocuklar da canlandırabilir güüüm güüüüm sesleriyle kollarını iki yana açarak. Volkanlar patladıktan ve büyük depremler olduktan (çocuklar bunu da oynayabilir) sonra yere serilmiş toprakları temsil eden kartonların yeri değişir mesela. Opsiyonel olarak da volkanlar patladıktan sonra bir direğe asılmış güneş'i değiştirip buluta çevirip çocukların giydiği güneş gözlükleri şapkalar çıkartılabilir (volkandan gelen bulutların havayı kapaması).

Ben olsam böyle birşeyler yapardım :)

biraz anaokuluvari olmus bu ama. ilkokul 2 daha canavar ve daha doyumsuz bir ekip : )

boyası taklası ne durumda?

dip boyası geldi ama evde kendisi yapıyor. çok tutmaz gibi. taklası yok la. yazık :(

adam dalgıç. vurduğu yerde gül bitiyor. onun yüzünden dövülmedi zaten şerefsiz. 20 yaş bakımını hala yaptırmadık, onu devir işlemlerinde masraftan düşeriz. farlar yeni bu arada, 2,5 sol 2 sağ.

Silah kullanabilir mi? Kavgayla dövüşle arası nasıl?
Çok yakar şimdi bu modeller biliyon mu.

vuruğu var mı ?

valla silahı var da artık nasıl kullanır eder onları bilemiyciim. yanına al, beş kişiye dal. bir kere nezarete düştü, karakoldaki her polisi dövdüğünden operasyonla zor zaptettiler. hakim korktu da saldı.

dizel motor bir de. makarna, yumurta, patatesle besliyoruz, daha sorun çıkarmadı. sanayide istediğiniz ustaya gösterebiliriz. yürüyeni muayyerdir.

hocam bakımları kime yaptırdınız? periyodik olarak yaptırdınız mı? hayır ilgilenmediyseniz bilelim de ona göre düşünelim...

aslında bakımları aksatmıyorduk ama 20'lik bakımını yaptırmadık hala. trafiğe çıkarmıyoruz ondan. sanayide beren usta var, 19'a dek o'na baktırdık. 19 yaşında kavga ettiği bir boğayı tek yumrukla yere sereli beri zaptedip sanayiye götüremedik daha.

ben talibim böyle kabadayı gibi geçinenleri mazluma çevirmeye bayılırım. ne istiyorsun söyle.

sahibinden.com'da direkt efsane ilanlara girer :)

www.sahibinden.com

fiyat aralığı ?

bütçen ne kadar?

Edit: Bir de nasıl bir kulaklık? Kulakiçi mi kulak üstü mü vs?

50-100

www.hepsiburada.com f/p olarak piyasadaki en iyi kulaklıklardan biri.

forum.donanimhaber.com

cx 200'e +1 4 sene önce aldım hala canavar gibi.

çiğ et olayı yıllar evvel yasaklandı.

çiğ et yok artık.
tadı da gayet güzel yani...

Her yerde gördüğümüz çiğ köftede ET yok.

bu akşam yiyeceğim mesela bak canım istedi

etsiz yapıyorlar zaten cogunu

PATTİZ var :D

Hazır olanlar, dükkanlarda satılanlar etsiz. O yüzden dışarda yerken çiğ et nasıl yenir ki diye düşünmeye gerek yok. Evde yapılan da zaten düzgün yapılmışsa içindeki etin çiğ olduğunu söyleyemez kimse. Pişme kısmını acı biber sağlıyor. İçinde zehir gibi isot olduğu için yoğrulurken o çiğ etten eser kalmıyor.

satılan yerler dışında, evde gerçek etten yapılanlar için baharatla pişti demek doğru mu? baharat pişirebilir mi yani o eti?

arkadaş satıştan bahsetmiyor. neticede çiğ köfte çiğ etten yapılıyor. sen evde sıra gecesi düzenleyip etle çiğ köfte yaparsa kimse yasahhh kardeşim demez.
bunu yiyebilme meselesi ise farkındalıkla alakalı birşey bence. ya da tercih,zevk, mide meselesi. 26 yaşındayım 2-3 yıl öncesine kadar ciğ etle yapıldığını bildiğim halde yiyebiliyorken şimdi tiksiniyorum.
çiğ et lan bu!!1

@jacksor, evet. dışarıda satılanlar ayrı bi boyut. içinde et var veya yko. ama nihayetinde ÇİĞ etten yapılan bi köfte var. ben yedim daha önce, evet lezzetliydi. ama şimdi tekrar yiyebilir miyim bilmiyorum.

çiğ etle yapılanı bulmak ticari olarak imkansız olduğu için çok kafaya takmıyorum. evde yapılanı, hasını bulabilsem de yerim zaten iğrenmeden. ;)
baharatla pişmesi falan da yalan elbette bildiğin çiğ çiğ yiyorsun. bu da her türlü bakteri bilmemne için gayet güzel bir ortam oluşturacağından bilmediğin yerden yememen lazım. sonra uğraşırsın kurttu, tenyaydı.

suşi de çiğ olarak yeniliyor, ikisinide çok severim. kendimden şüphe etmeye başladım

Çiğ çiğ yesen de onca yoğuluyor nihai karşım. Babamdan bilirim, 1-1,5 saat boyunca yoğurur. Nasıl ki amerikalılar az pişmiş veya kanlı kanlı et yiyebiliyorsa bu da yenir.

gerçek çiğ kfte olcak da "çiğ et lan buu" diye yemiycem haa. kiloyla götürürm valla. zaten çiğ de olsa etin tadını almıyorsun ki.

üstelik çiğ köfte de bişey mi etli yaprak sarması yaparken saramadıklarımı lüp lüp atarım ben ağzıma. evet evrimimi tamamlayamadım hala.

çiğ köftenin endüstri haline gelmesi yaygınlaşan fast food kültürünün bir parçası. hamburgere göre daha ekonomik ve daha bizden. işin içinde gerçek et olmadığı için de dürüm döner, adana vs gibi pişirme sıkıntısı ve muhafaza problemi, tabak çanak derdi de yok. yani alıcı için olduğu kadar satıcı için de pratik ve ekonomik.

aşırı yemek seçen birisiyim. ve evet bunu da yemiyorum. neden yemiyorsun diyenlere de "ya kardeşim akıl var mantık var, hem para veriyoruz hem pişirmeden gönderiyorlar" diyorum asfsafsadf

babamın evde tek yaptığı yemekti. yağsız kıyma kullanırdı, çiğköfte için özel çekilmiş. baharat ve yeşillik konusunda da çok titizdi, kavga çıkartıp tadımızı bozacak kadar.

şimdi ne kadar harika yapardı diyip öğlen vakti sizleri üzmek istemediğim için bir şey söylemiyorum :)

pek öyle kırocan bir durum olmadı bizim için zira emek isteyen ve her zaman yapılmayan burnu yukarıda artist bir yemekti. kendimi hiç de öyle yamyam gibi de hisstemedim. şimdilerde dışarıda ancak yemek olmayınca ve uğraşmayınca yılda bir kaç kez alıyorum. patates kzıartması neyse o da öyle şimdi.

o kadar da emin olmayın derim:

www.eksisozluk.com

Çiğ et taze ise çok lezzetli bir şeydir. Mesela kaliteli bir yerde biftek istediğiniz zaman, ortasının tamamen çiğ olduğunu görebilirsiniz.
Hatta italyanların "carpaccio" dediği et, kasaptan alınıp üstüne limon suyu sıkılıp direkt mideye atılır ki inanılmaz bir lezzet kesinlikle.

Bankalara altın alma-satma izni çıktı. Ondandır.

altın fiyatı ile alakası yok. yastık altındaki altını bankalara yatırmak için yasa çıktı, bundan ibaret. bankalar için fazla mevduat demek işte.

yabancılar yapıyor bunu. biz türkler pek alışık değiliz, lök gibi ortada kalabiliriz ikinciye de dudak uzatacağımız için.

ayrıca tanıdıklarımdan bazıları son zamanlarda nereden edinmişse, üç kez öpüyor mesela. sağ-sol-sağ şeklinde. alışkanlık meselesi.

aile alışkanlığı ve kültür diye bişey var.
bi defa bilet kontrolü yapıyordum feribotta, bir kız geldi ailesiyle. yollayacaklarken kızı, iki yanağından ikişer kez öptüler.
böyle sağ sol sağ sol diye. (ya da tersi)
neden bilmem kız gemiye gidince arkasından el sallayan aileye soruverdim neden iki kez öptüklerini. göçmen ailesi ve usulleri öyle imiş. sorduğum soru da tam dayaklık.

Avrupa kültürlerinde genelde 2 yanaktan öpme vardır. Amerikalılar tek yanaktan öper filan. Değişiyor... 3 kere öpen de var, yukarıda değinildiği gibi.

Yönler bile değişiyor! Buraya yerleşen İranlı arkadaşım hep ondan yakınmıştı. Onlarda ilk hamle kendi soluna karşının sağına olurmuş ve bizde de tam tersi olduğu için nahoş temaslar yaşamış :)

Filmlerden görülüp uyarlanmış diziye. Bizde tek yan yok yahu.

Azeriler yapar bunu. İranlılar 3 defa öper. Türkler genelde 2dir. ingilizler de 1 yapardı sanırım.

elini yüzünü yıka

yıkıyorum ama faydası yok, şahin k gibi her dakika serin sulardan mı çıkayım?

seba med'in ürünleri var kepeğe karşı ondan kullan.

Nemlendirici krem kullan. Bende de sakalı 1 hafta kesmeyince olur, ne zaman kaşısam ceketin omzu karlı tepelere döner.

almadım ama kolpası bir yana, bayat/bozuk parfümden feci tırsarım.

Birkaç parfüm almıştım. Hiçbir sorun yaşamadım.

Ben 3 ay önce satın aldım, perşembe akşam sipariş vermiştim cumartesi öğleye doğru evimde oldu. Orijinaldi ve sorunsuzdu.

hiç bir sorun yaşamazsın kalitesinde. orijinal satarlar.
Bu arada mizu.com da iyidir. Fiyatlarını karşılaştır, mizu'da daha ucuz olabilir.

gittigidiyor kullanıyorum defalarca parfüm aldım bir terslik çıkmadı

Bu tarz derken? :) An itibariyle foto yok.

hangi tarz?

hangi yelek?

onları bulursun yaa. bende de vardı aynısından. şunun gibi dimi?

bulamazsın.

en son bir hikayede krala giydirmişlerdi böyle bir yelek.

o kadar bulunmaz diyosun yani. paintte falan çizseydin bari, bi tasarımcı falan görürdü belki..

tamam tamam editledim :)

nautilus zara

www.zara.com

www.zara.com

kadıköy çarşının içinde de vardır kesin,bu rex'e doğru yukardan inerken sağda solda yerler vardı.
koton'da da olabiler.