sigara, pıhtı çekim boşluğundan uzaklaşmasın diye. Vakumlama hareketi pıhtıyı sökebilir, o yüzden içmeyin deniyor. İçecekseniz de ona dikkat ederek için.
antibiyotik konusunda farklı görüşleri savunanlar var. genelde veriliyor. bu saatten sonra içmeseniz de olur.

en az yirmi dakika soguk suya tutun. eczaneden oksitin, silverdin gibi bir sey alip surun.

sirke ve yoğurt iyi gelir derler. denemedim ama hiç. gerçi güneş yanığı için deniyor o ayrı.

bence de uzun süre soğuk suya tut. hatta buz fln da koyabilirsin biraz.

kantaron yağı en süper ilacı sanırım. bepanthene falan da iyi gelir ama.

soğuk suya tut. buzla direk temas etmesin! daha sonra anestol ve silverdin kremlerini karıştır ve sür. kendiliğinden emilsin.

not: zaten acısı kalmamıştır ama başkası okusun diye yazdım. geçmiş olsun.

zımpara?

zımpara da zarar verir kağıda.

benim önerim; lekenin altına (tam dibine) bir kağıt veya akabileceği bir düzeneği hazırladıktan sonra fön makinesiyle eritmeyi deneyin? hem duvar kağıdı da zarar görmemiş olur böylece...

Dondurmayı deneyebilirsiniz. Buz ya da soğuk bişey tutun üzerine. Donarsa daha kolay, altındaki maddeye yapışmadan çıkabilir.

alkolle silin. mumu çözüyor.

parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdiğimde aralar saç doluyordu. keza banyoda da aynı şekildeee yatakta da aynı şekilde. her yer saç oluyordu resmen.

çam terebenti koydum şampuanımın içine şişesinde belirtildiği ölçüde. 1 2 ay kadar oldu kullanıyorum. eskiden 10 tel dökülüyorsa şimdi 2 3 tel dökülüyor.

tavsiye ederim.

çinkoyu bilmiyorum da, demir eksikliği yapıyor.

çinko eksikliği arkadaşım vitamin takviyesi yapmıştı azalmıştı baya.

makyaj çantası tarzı bir şeyin içinde duruyorlar.
arıyorum biraz hoşuma gidiyor zaten, sorun değil benim için:)

mantıklı tabii ki de her seferinde oje arıyorsun o zaman ?

koçtaşta ikea'da falan dikdörtgen katlanır kutular var ya ondan aldım büyük onun içinde duruyorlar.

kutu ya da sepet kullanıyorum ben.ikea da ya da tedi de ya da kırtasiyelerde cicili bicili kutular oluyor, hem dağınık görünmüyor.hoş bir ayakkabı kutusu bile olur, içine ayrıca pamuk aseton, törpü el kremini falan da koyarsınız derli toplu bir arada elinizin altında olur, kapalı kutuda olduğundan tozlanmaz ışığa maruz kalmaz.

rafta duruyor benim. rafın tamamını kaplamıyor. yanında başka şeyler duruyor.

bende su an 100den fazla oje var ve saçma sapan bi ikea kutusunda duruyo adam gibi seçemiyorum. aslında bunlar için özel oje tutuculu böyle askılık gibi bisiler yapsalar tam türk icadı olur bak kafamda tasarladım bile

buzdolabı kapak kısmında. ıkı senesı gecıp de hala kullandıgım var.

tepe home'da çok güzel sepetler satılıyor boy boy, bende onlardan var bi tane, rafımda duruyor, en azından toz alması kolay oluyor.

10 tane falan var bir hasır sepetin içinde duruyorlar.japon pazarı tarzı yerlerde küçük çekmeceler var ben onlara makyaj malzemelerini koyuyorum ama sen ojelerini koyabilirsin renklere göre sıralarsa tadından yenmez.

makyaj masamın üstünde duruyor.

benim de sırt çantamda durur her zaman, hem yürürken ses çıkartıyor, çogoşuma gidiyor.

Selamlar,

Ben de ilk defa 5-6 sene önce lokal anestezi ile diş tedavisi yaptırırken heryerimde kırmızı noktalar çıktı hemen müdahele ettiler. Alerji testi yaptır dediler.

Gittim yaptırdım o lokal anestezike karşı (ki ismi Jetokain) alerjim varmış. Başka bir anestezik denendi ona alerjim çıkmadı. Gittiğim dişçilerde bu ve benzerlerini kullandılar hep, bir sorun yaşamadım.

Bu nedenle, alerji testi yaptırın, hangi anestezik alerji yapıyor yapmıyor öğrenin önce, içiniz rahat olsun, sonra diş tedavinizi ona göre yaptırın.

Cevap için teşekkürler, bu testi nerede ve nasıl yaptıracağım peki?

garantisidir.

Ben hacettepe universitesinde yaptirmistim. Ancak benim yaptirdigim test genel alerji testi ve yasadigim olaydan dolayi anestezik testiydi.

Tabi ki anlayabilir. Doktor sonuçta.

anlarlar tabi ya, psikiyatrist dediğin de doktor sonuçta, hatta mesela benim hipotiroid i de kan tahlili yaptırtıp o tahlilden psikiyatrist tespit etmişti, yılda bir kaç kere de tam idrar tahlili kanda bilmemne tahlili yaptırıyor, kendi değerlendiriyor hep.

adamlar 6 yıl normal tıp okuyorlar zaten diye biliyorum. Yani hem normal doktor hem psikiyatristler.

anlarlar mutlaka. hatta bir öğrenci bile anlar, tahlil sonuçlarınız elinizde mi?

tarcinvemizika: tahlil sonuçlarını almak aklıma gelmedi :/ hastane sisteminde kayıtlı olduğundan doktorlar görebiliyor diye gerek duymamıştım. alsaydım keşke burdan da sorardım gitmeden önce bi.

b12-demir-kansızlık tahlile bakılarak çok kolay anlaşılan şeyler. anlayacaktır psikiyatr da. geçmiş olsun

doktor olduğuna göre anlar.

Psikiyatriste gidip konsantrasyon ve dikkat eksikliğinden bahsedersen sana çok rahat bir şekilde Concerta falan gibi ilaçları dayar. Onun yerine dengeli beslenip spor yaparsan bu çok daha iyidir. Bugün psikiyatriye bağlı olarak satılan ilaçların büyük kısmını bu dikkat ekisikliği saçmalığı oluşturmaktadır. Türkiye'de de Concerta moda bu sıralar. Nereye gitseniz dayıyorlar böyle ilaçları. Dünyada bu konuyla ilgili ciddi mücadeleler veriliyor. "Ritalin Çözüm Değil" kitabını okumanızı öneririm. Doktorlarla anlaşmalı ilaç sektörü bu işten müthiş para götürüyor.

doktorlar için ilaç şirketleri ile anlaşmalılar diyip töhmet altında bırakmak doğru değil. oturduğunuz yerden bu işi yapabilmek için 10 yıl eğitim almış bu insanları suçluyorsunuz ancak dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar eğer tedavi görmezlerse 18 yaşından sonra kişilik bozukluğu gelişeceğini gösteren onlarca çalışma var.

doktorlara başlatılan bu sistemli karalama kampanyasının bir parçası olmamak hepimizin yararına olacaktır.

Size katılmıyorum. Konuyla ilgili çok sayıda araştırma var. Ben namusuyla çalışan hiçbir doktorun töhmet altında kaldığına tanık olmadım. Tıp sektörü önce içindeki pislikleri temizlesin. Dikkat eksikliği, konsantrasyon sorunları gibi "rahatsızlıklar" üzerinden önce hastalık yaratıp, sonra da bunların ilaçlarını piyasaya sürüp para kazanmanın neresi doğru? Örnek vermek gerekirse Harvard Üniversitesi'nden Prof. Dr. Irving Kirsch "Plasebo ve antidepresan kullanımını karşılaştırdığınızda klinik olarak ciddi bir farktan bahsetmek mümkün değil. Antidepresanlar çözüm sunmakta çok sıkıntılı olduğu gibi çok ciddi riskler de taşıyorlar." diyor. İsterseniz böyle başka kaynaklar da gösteririm size. Şimdi Irving Kirsch yalan mı söylüyor? Ben size söyleyeyim; yalan söyleyenler ilaç şirketleri ve onların kuyrukçusu olan doktorlardır. Her yerde ilk olarak terapi uygulanmalıdır. Daha terapinin ilk dakikasında ilaç yazarsa "doktor" ben orada kasıt ararım. Çok ağır depresyonlarda bir süre düşük miktarlı ilaç kullanılabilir, o da çok iyi takip edilmesi koşuluyla. Daha yan etkileri bile yeterince belli olmayan ilaçlarla insanların sağlığıyla oynamak doğru değil. Terapi uygulayan, hastasıyla ilgilenen bir psikatriste, psikologa, doktora lafım yok; ama dikkat eksikliği efsanesiyle milleti soyanlardan tiksinti duyuyorum.

" Çok ağır depresyonlarda bir süre düşük miktarlı ilaç kullanılabilir" bu görüşünüzü ne eğitiminize borçluyuz?

türkiye'de uygulanan ilaç reçeteleri dünya sağlık örgütünün (who) klavuzlarında yazanlardır. yani türkiye'de hangi tanıda ne veriliyorsa, amerika'da da, ingiltere'de de o veriliyor.

örnek verdiğiniz psikiyatrı tanımıyorum, ancak bilimsel konularda yalan filan söz konusu değildir, görüştür. tıp eğitimi alıp hakim görüşün aksine kanıt sunup değiştirmediğiniz sürece bu rahatsızlıkların tedavileri budur, bunlar uygulanır.

İsterseniz buna "rahatsızlık" demeyin. Para kazanmak amacıyla "uydurulan safsatalar" diyebilirsiniz. Üniversiteye gidince doktor olmuyorsunuz, diploma almakla doktor olunmuyor, sadece okumuş olunuyor genellikle. Adını yazdığım doktoru da tanımıyorsanız o sizin sorununuz. Bilmiyorum, tıp eğitimi mi alıyorsunuz siz? Eğer o eğitimi alıyorsanız FDA'nın WHO'nun ne gibi lobiler tarafından yönetildiği de biliyorsunuzdur. Bana yaptığınız yorumda "bu görüşünüzü ne eğitiminize borçluyuz?" ifadesini kullanmışsınız. Tipik eğitimli kibrine sahipsiniz :) Fakat atalarımızın da ifade ettiği gibi "Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır". Şu haberlere bir bakın isterseniz, belki biraz bilgilenirsiniz: hurarsiv.hurriyet.com.tr

arsiv.ntvmsnbc.com

www.iyibilgi.com

Size iyi geceler diler, insanları yanlış yönlendirmemenizi temenni ederim.

kabalık ediyorsunuz, ben size hiç hakaret etmedim. tutup eşeklik baki kalır tipi bir söz söylemeniz son derece gereksiz. gereksiz olması dışında kaba.

kibirli olduğum için de eğitiminizi sormadım, neredeyse reçete yazıp doz söylüyorsunuz da, bunu yapabilmek için eğitim almış olmanız gerekir bu konuda. bunu sordum size.

sizinle tartışılarak bir yere varamayacağım ortada, hala hiçbir tıp eğitiminiz olmamasına rağmen beni insanları yanlış yönlendirmekle suçluyorsunuz, tuhaf. keşke herkes kendi işini yapsa, kendi uzmanlık dalında konuşsa. neyse bir yere varmak olanaksız. iyi günler.

unutmadan, örnek verdiğiniz Irving Kirsch de link verdiğiniz ayşe arman röportajındaki uzman da psikolog. yani ilaç yazmayan, yalnıza terapi yapan uzmanlar. ne kadar ilginç bu kadar radikalce ilaç yazılmamasını savunmaları, siz bu konuda bir bit yeniği olabileceğini düşünmüyorsunuz herhalde.

Verdiğim örnekteki kişiler işlerini namusuyla ve dürüstçe yapıyorlar. İlaç propagandası yaparak cep dolduran kişiler değil. Bakın burada ağrı kesici kullanmaktan ya da antibiyotik kullanmaktan bahsetmiyoruz, hastalık pazarlamaktan ve buna bağlı olarak hayali ilaçlar satmaktan bahsediyoruz. Kabalık kısmına gelince de kusura bakmayın para için insan sağlığıyla oynamak söz konusu olursa onun gerektirdiği kadar kabalaşırım. Psikologların ilaç yazamamasından dem vurmuşsunuz. Peki antidepresan karşıtı psikiyatristler hakkında ne düşünüyorsunuz? İsterseniz o konuda da bilgi vereyim size. Pardon ben bilgi veremem, ben tıp eğitimi almamıştım pardon :) Gidin o zaman Tanju Sürmeli, Alper Hasanoğlu'nun antidepresanlar hakkında ne dediklerine bakın. Hadi ben "eğitimsizim", onlar tıp eğitimi almışlar. Sizin konuyu araştırmama ihtimalinize karşı isterseniz kendilerinin görüşlerini buraya yazayım. Bakın Tanju Bey ne demiş: "Amerika'da çocuklar, okulları basıp insanları öldürdüler. Bu çocukların yüksek oranda antidepresan kullandığı görüldü. Gençlerin önemli bir kısmı, bu ilacı kullanırken suç işledi. Bazı antidepresanların intihar ve başkasına zarar verme düşüncesini artırdığı anlaşıldı. 3.5 yaşındaki çocuğa antidepresan verenler var, bu yanlış!". Ayrıca Alper Hasanoğlu'nun da ne dediğini yazayım: "İlaçların çoğu zaman bir kaçış noktası olduğunu söylemiştim. Ben psikoterapinin yararlı olduğunu düşünenlerdenim. Tüm meslektaşlarım için söylemiyorum ama yurt dışında sistematik bir psikoterapi eğitiminden geçmemiş ya da İstanbul'da Davranışçı Terapiler Derneği'nin terapi eğitimini almamış psikiyatrların dünya standartlarında bir terapi yapabilmeleri teorik olarak mümkün değil. Tabii ki, kendi psikiyatri ihtisasları sırasında psikoterapiden faydalanabilirler. Ama bu psikoterapi değildir." Umarım bu bilgiler biraz aydınlatıcı olmuştur. Benimle tartışmaya girmeniz bir açıdan iyi, sizin gibilerin ilaç-psikiyatri-depresyon-dikkat eksikliği gibi konularda ne kadar bilgisiz olduğu ortaya çıkıyor. Böyle olunca da insanların bu sektörü sorgulaması daha kolaylaşıyor. Bu fırsatı tanıdığınız için teşekkür ederim. Bir de size birkaç yazı daha okumanızı öneririm. Belki gelişiminize katkısı olur. Saygılar.

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

(bkz: the myth of the chemical cure)

bildiğim kadarıyla hayır.1 ay içinde girmezseniz hesap tamamen silinmiş oluyor.

1 aydan uzun dondurulmuyor.

Çarpıntı olmuştur. Sık tekrarlamıyor anladığım kadarıyla, önemli bir şey değildir, kahve/çay falan içtiysen olabilir.

kalp = şans... her ay ekg çektirim bi bok çıkmaz doktor temizsin falan der ama sonra ölümden döndüm.

(bkz: paroksismal atrial taşikardi)

çekince dokusu da bozuluyor kazakların. kollar falan da kısalır hem, sadece daralmaz diye düşünüyorum.

kazak s olur en az, bir de yapısı bozulur

50 derecede filan atsam da mı çok küçülür yahu?

ben attım 60 dereceydi sanırım, baya baya küçüldü

ne yazıkki o küçülmez çeker yani eşit olmaz zaten boyu da ayarlayamazsınız kötü olur

Kız-erkek fark etmez, geniş kazaklar şu senelerde çok moda, yerinde olsam kollarını hafif daralttırıp (o kadar da büyük değilmiş gerçi) öyle geniş geniş giyerim.

Ben oldukça mutsuzum, kendimi oyalamaya çalışıyorum.

mutsuzum, mutsuzluktan ölüyorum ama mutlu gözükmeye çalışıyorum. anam babam olmasa 5 dakka durmaz sıkarım kafaya. yaş 18 değil yimmibeş :)

şükretmeyi bilirsen mutlu olursun. ve mutluyum çok şükür...

bence de öyle valla ben her şeye rağmen süperim ama insanlarda genelde mutsuz gözükerek ilgi çekme manyaklığı başladı.

Mutluyum lan!
insan çok mutluyum demeye utanıyor ne biçim depresif milletiz

hiçbir zaman musmutlu? bir insan olamadım. her zaman bir yanım hüzünlüdür. sanırım bu da ayrı bir manyaklık.

küçük mutsuzlukları,endişeleri, huzursuzlukları görmezden gelerek mutlu oluyorum. hayatımda iyi-kötü bir sürü şey var. iyi olanlara odaklanmaya çalışıyorum. olmuyor bazen. bazenler çoğalıyor bazen.

hayatım çok güzel hayat.. bir çok kişinin çok isteyeceği onları mutlu edecek bir hayat.. fakat benim istediğim bir hayat değil ne yazık ki..

çevrem bende olan sorunların ya da yaşadığım zorlukların yarısını yaşamamış/yaşamayan, ama sorsan hayatın sillesini yemiş kadar mutsuz olan insanla dolu.

aslında sorun sıkıntılar, zorluklar falan değil.
sanırım mutluluk ya da mutlu olmak bir şeylerden bağımsız gelişiyor.
önemli olan yaşam enerjisi.

çok büyük bir sorunum da olsa sevdiğim insanla saatlerce sohbet edip, kahkaha atabilirim.
yani sürekli olarak sorunlarımla yaşamam genelde.

ayrıca mutluyum ve yaşamaktan da keyif alırım.
bazen insan derdinden tasasından da keyif alabiliyor.
hayatı sevmek lazım.

bu mutsuz görünmeye meraklı olma ya da mutsuz olma halleri bence insanlardaki temel psikolojinin bozukluğundan kaynaklanıyor.

ben de mutluyum diyebilirim.ha bazen çok umutsuz,üzgün olduğum oluyor.ama her zaman beni mutlu edecek bişey bulurum.mesela mükemmel bi ailem var.hiçbir zaman beni yalnız bırakmayacaklarını,desteklerini üzerimden hiç çekmeyeceklerini biliyorum.aç,açıkta değilim.hobilerimle ilgilenebiliyorum.hayatımı çok etkileyen sağlık sorunlarım yok.herhangi bir engelim yok,fiziken,ruhen.bi de çok hırslı bi yapım olmadığından mutlu olabiliyorum.sahip olduklarının farkında olursan mutsuz olmazsın.o söylediğin kişiler belki de mutlu değillerdir,ve destek arıyolardır.

bazen 20'lik dişler batıp çıkabiliyormuş tekrardan ve bu ağrı veriyormuş. 22 yaşındayım, 16 yaşındayken çııkmıştı 20'lik dişlerim. bu araştırılırken doktorum söylemişti böyle olabileceğini. yine de başka bir şey olabilir tabi doktora gidin.

tam o bölge de görmediğiniz bir çürük olma ihtimali daha yüksek göründü bana ama, tabi diş eti çekilmesi, ona bağlı kök yüzeyinin açığa çıkması ve hassasiyet olabilir. ve fakat bastırınca ağrıyorsa ya travma nedeniyledir, yada kök ucunda enfeksiyon yapan bir çürük vardır. ameliyat nedeniyle çene kilitlenmesi yaşadıysanız, diş sıkma ağrıya neden olacak bir travma yaratmıştır, bir kaç gün içinde ağrı kendiliğinden geçer.

mevsimden dolayı hormonal değişimdendir yæ. bende de oluyo oyle şeyler de pek önemsemiyorum.vucut uyumak istiyor, yorgunsa demek...

(bkz: erkek 6 saat kadın 7 saat aptallar 8 saat uyur)
yani demek isteniyor ki, çok uyumayın çalışın köleler ;)

çok uyumak mutsuzluk sebebi değildir de, mutsuzluk fazla uykuya sebep olur.

(bkz: depresyon)

geceleri yattığın için olabilir mi? geri akıntın var mı, reflüye benzer şikayetlerin filan?

yatarken değil. mesela oturarak pes oynuyordum bilgisayarda ama beton gibi tıkalıydı.

reflüm var zaten. geri akıntıdan kasıt burunsa pek yok. ama şöyle diyim: sinüzitim var, kemik eğriliğim var. bademciğim ve geniz etim alınık. solunum sistemim allaha emanet kısaca.

kemik eğriliğin varsa gece de vardır gündüz de. kemik eğriliği olan taraftan nefes alma oranında büyük değişiklikler olması hastalık hali dışında zor. büyük ihtimalle et vardır burnunda bir de. gece de büyüyordur. ya da büyümese bile yatma şekline göre nefes almanı engelleyecek pozisyona geliyordur.

alerjin olma ihtimali de var. mesela battaniyeyle mi yatıyorsun? ya da kuş tüyü yastık? at kuyruğundan bile yastıklar var. yatağındaki yada odandaki herhangi bir şeye alerjin olabilir gibi geldi bana.

not: doktor falan değilim.

bence de allerjik olabilir. evdeki kullanılan bir temizlik malzemesi vs dokunuyor olabilir. tüm gün bir şey olmayıp eve girince hemen tıkanırdı benim de.

gece uyurken bir burun deliği tıkanıyordu sanırım. tek delikten nefes alıyoruz.

doktor değilim

tek sınava indi

şu anki 8. sınıflar son sınav olan dönem olacakmış, sonraki dönemler okul mezuniyet puanlarına göre liselere yerşelecekmiş.

İsiracak baska birini bul

öncelikle dudak ısırma eylemini,eylemin varlığını unutmak gerek. sayenizde şu an ben de bu belaya bulaştım çünkü şu an uzun zaman sonra yeniden eylem(*)in varlığını hatırlamış bulunuyorum.

*dudak ısırma

çok zorda kalırsanız alışkanlık kırıcı aparey yaptırabilirsiniz, diş teli gibi görünüyor.

blistex med plus. mavi minik kavanoz. yok böyle bişi. bir de mac'in tüpte olan dudak nemlendiricisi var o da pek şahane.

arkadas bende de o nane var, kuruluktan oldugunu biliyorum ama deli gibi su icerim, yine de kuruyor. kisin daha fena tabii.

ellerim falan da kuruyor mesela.

en guzeli bepanten merhem ama krem degil merhem. gece yatarken bolca surun sabaha yumusacik. gun icinde de ince bir tabaka halinde surmeye devam edin. dudaginizda yagli bir tabaka biraktigi icin zaten ellemek istemiyorsunuz. tadi da kotu hem isiramiyorsunuz hem de yumusacik oluyor tum o kabuklanmalar gidiyor. blistex falan hikaye bepanten merhem can.

hiçbir şeyi s.kleme şu hayatta. stres yapma dert etme. s.ktir et gitsin. o zaman düzelir.

gece plağını diş hekimleri yapıyor. başka doktor derken?

hazır alınan gece plakları çenede ciddi hasara yol açabilirmiş. O yüzden kişiye özel kalıp yapılması gerekirmiş.

ortodontist bakıyor sanırım. ben de gitmeyi planlıyorum ama bursa'da 1 tane olduğunu duyduğum an randevu almaya ürktüm. kişiye özel gece plağı hazırlanması gerkeirmiş.

yazar da yönetmen de aktör de olsan her yıl aynı yerdesin, tırmandığın bir merdiven yok diyor, bence.

ya cumlenin gerisi de varmis, onu da ekledim simdi. tam olarak ne dedigini anlamaya calisiyorum. bi el atsaniz :(

ya çalışıyorsun ya çalışmıyorsun, ve sen o eşiği aşana kadar çalışmıyorsundur. Bu da beni mutlu etmezdi.

"every year" dediği ve özellikle year kelimesini kullandığı için bana ilk başta oscar gibi bir şeyi çağrıştırdı ama cümlenin devamında o tarz bir şey yokmuş.

@inthechaos'un çevirileri gayet doğru ama yine de bu adamın aslen ne anlatmaya çalıştığını ben tam anlayamadım. bu bir röportaj ise bu cümlenin bir soruya cevap olması gerekmiyor mu, soru nerede? soruyu görsem anlayacak gibiyim :)

soru yok :) metin seklinde verilmis, oyle konusuyor, konudn konuya atliyor :)

yazarlığa ya da yönetmenliğe başlamaya çalışırken, basitçe, her yıl aynı şey. Ya da -bu durumda- aktör. Sadece-- tırmanılacak bir merdiven yok. Ya çalışıyorsun ya da çalışmıyorsun.(ya iş var ya da yok) Ve, o eşiği geçene kadar, çalışmıyorsun(iş yok). bu da beni mutlu etmezdi.

pms kanamanın kendisi değil. öncesindeki sendroma verilen ad. "pre menstrual syndrome"

2 hafta nedir ya 2 ile 10 gun arasında degisir o

1. pms; pre menstural sendrm demek. yani regl dönemi vücutta yaşanan hormon değişikliği sebebiyle, kadının psikolojisini bozulması, hassas ve duygusal olması. bu dönemde niye ilişkiye girilmesin ki? sen reglin kendisiyle karıştırıyosun onu sanırım. regl döneminde ilişkiye irilmez denir ki bence gerekli hijyenik koşullar sağlandıktan sonra girilebilir. ayrıca pms kesin 2 hafta sürcek diye bişey yok. kişiden kişiye değişir. bende hiç olmaz mesela..

2. gene pms de değil, regl döneminde yumurtalar vücuttan atılır. kadının hamile kalabilceği en uygun dönemim reglin 1günü ile bir sonraki reglin birinci gününün tam ortasındaki 3-4 gündür. yani regli 5 gün süren kadın, 21 günde bir regl oluyorsa 21+5:26 26/2:13 reglin ilk gününden sayarsan 13. gün ve bi öncesi bir sonraki günler hamile kalabilir. buna takvim hesabı denir bir çeşit ilkel doğum kontol yöntemidir. ama riski çok fazladır. 1 günlük gecikmenin bile, 9 ay sonraki kucağınızda sonucunu görebilirsiniz.

3. regl 3-9 gün arası sürer. genelde 20-25 günde olur. azcık hesap kitap yapabilen her kadın kendi periyodlarını tahmin edebilir. ancak bazı kadınların hiç günü şaşmaz, dakikasına kadar tutar, bazı kadınlarınsa 3-5 gün oynar. bu dıurumda hesaplaması zor olur. mevsim gçişlerinde, ağır hastalıklarda, ağır üzüntü ve bunalımlrda bazen çeşitli ilaç kullanımlarında da günler oynayabilir.

1.günü kanamanın ilk günü olarak sayılan döngüde 21.gün pms başlar. 28.gün yeniden kanama olur. 21-28 arası bir haftalık dönem hormonal olarak bir dengesizleşme duygusallaşma vs olsan sıkıntılı bir dönemdir. Ovulasyon= yumurtlama dönemi 14. günde olur artı eksi iki gün kadar hamile kalmaya uygun bir dönemdir. Dolayısıyla pms'e denk gelmez.

1) 2 mi hafta yuh 3 gün sürer regl. bekaretini yeni kaybetiysen ya da bi kastalığın varsa da 10 güne kadar yolu var
2) evet yumurtaları düşürüyor ama bu dönemde zibilyonda bir hamile kalma riski oluyormuş
3) yine aynı cevabı vericem, kanama 3 4 gün sürer. kanama bittikten sonra kimse 28 gün saymaz çünkü genellikle regl başladığı günden 30 gün sonra tekrar olur. yani regl bittiğinde sayamazsın önemli olan başladığı gün. bana hep aynı gün oluyor bu yüzden kafam rahat, oldum mu olucam mı demiyorum. ha ama stres vs düzensiz regl olumunu etkiliyor böylece kimisi 20 gün sonra ya da 40 gün sonra regl oluyor.
pms de güzel bir şeydir. kafana balyozu indirir :)

gözünde muhafaza edebilirsin. bir gece çıkarmazsan çok büyük sorun olmaz.

kaynamış soğutulmuş su.
sadece bir gece için yapın ama.
bence gözünde kalmasın.

suya koymayın hayır. gözünüzde kalsın bence de.

izotonik sodyum klorür'de saklanabilir.

sakın gözünden çıkarıp kuru bi yerde bırakma. lens kabın yok mu yanında, onun içinde hiç mi su kalmadı.
yatabileceksen gözünde yat. sabah kalktığında gözlerin yapışmış gibi olur ama sık sık aç kapat, kırpıştır zamanla düzelir. eğer çok rahatsız olursan temiz bi suyu kaynat ve soğut içine tuz koy ve iyice erit. onla lensi yıka sonra kalan suyla durulayıp tak.
bu arada yarın pazar. işyerine gitmeyeceksen nöbetçi eczane bulup lens suyu almak iyi olabilir.

eczanede falan vardır ya ilgili sıvı. yok mu yakında eczane neyim?

Solusyonda durmaz ise kurur ve kırılgan bir hale gelir. Ne kadar kurumuş diye incelerken çıt diye kırılabilir. Bir kere kuruyan lensi tekrar kullanmamanızı tavsiye ederim.

durabiliyorsa gözünde ,duramıyorsa kaynamış soğumuş su olur bencede.

kaynamış soğumuş su +1

lens solüsyonlarında dekstarn vardır burdan yola çıkarak şekerli su, aynı işlevi görür gibi.

Ulus'ta heykelin oradan yukarıya çıktığında bi Suluhan var, incik-boncuk satan bi dünya dükkan var orada, bulabilirsin gibi gibi...

Kale'ye doğru her taraf böyle şeyler satan dükkanlarla dolu. Samanpazarı'nın yukarısı oluyor sanırım.

Edit: dişi değilim ben, bir deniyim dedim.

yalnız genelde soruya cevap olarak mesaj atıp kendi derdini anlatmak, fikir danışmak gibi şeylere dönüyor. duyuru'nun mantığından çok farklı bir amaç pek olmuyor yani. ya da bana hep öyle denk geldi belki.

duyuruda bundan dert yanan bir kezban görmüştüm. "ayh çok asılıyorlar yea :(" diye hem de. umursamamayı seçtim.

Alla alla dişiyim diyince bi sürü mesaj mı geliyor ? (ben neyi yanlış yapıyorum acaba?)
şaka yapıyorum aman ha! öyle bişey olmuyor, bildiğim kasarıyla (ki burada bi sürü kadın tanıyorum) dert yanan da yok saçma sapan mesajlar aldığını iddia eden kimse görmedim/duymadım.
"Lan kız olmak varmış dedirtiyor bazen bana." bu ne şimdi mesajlarla mutlu mu oldun?

erkeğim ben ve çok mesaj geliyor bence bu cinsiyet değil yazılanlarla ve ne kadar yazdığınla alakalı, bir ara buralarda dikkat çekmek için duyuru açan kızlarda olmuştu onlara ilgi oldu mu bilmiyorum da ben umursamamıştım mesela.

'Erkekler bana neden yazmiyor??' diye duyurular acan kizlar da mevcut ama.Demek ki yazmalarini isteyenler de var.

evet duyuruda işimiz zor.kız olduğumu anladıklarında anında mesaj yağmuruna tutuyolar.hele yazcak bişey bulamayıp saçma sapan konu açanlar var :)

ben bir keresinde duyurudan birine evlenme teklif etmiştim. kız temizlik yapmayı ve yemek yapmayı seviyorum diye duyuru açmıştı. dedim istanbul 22 adım samuel valla gel evlen benle demiştim. kız 28 yaşındayım olmaz dedi. medeni bir ilişkiydi bizimkisi.

Duyurudaki kızları deşifre etmek için tuzaklı duyuru bu di mi ? :)

Bana kızlar mesaj atıyor ama sonra sıkılıyorlar galiba çok devam etmiyor muhabbet.

önceleri eve gittiğimde akşam vakti yemek hazır olmayınca bende acayip sinirleniyodum, ama artık kontrol edebiliyoru kendimi. hiç gereği yok

evet ben. domuz gibi oluyorum ister istemez. babam "acıktığında seni görmek istemiyorum, iştahımı kaçırıyorsun" diyor.
o derece.

kan şekeri düşünce asabi olmak, çabuk sinirlenmek normal ama şeker hastalarında özellikle sık rastlanan bir durum bu. bu yaşta diyabet olmaz gerçi ama bi açlık kan şekerinizi ölçtürün bence.

bende oluyor maalesef ama her zaman değil. mesela bazen 15-20 saat hiçbişey yemeden durabiliyorum, hiç gerilmiyorum ama bazen acıktığımda 5 dakikaya bile tahammül edemiyorum, gözlerimden ateş çıkarabiliyorum.

öhööm açılın.
şimdi hipotalamus'ta açlık ve susuzlukla ilkili çekirdekler tam da agresiflik asabiyet vs. onları kontrol eden bölgeye komşu. o yüzden biri uyarıldığında diğeri de uyarılıyor. ve açlık, susuzluk saldırganlığı uyarıyor. tamamen fizyolojik yani.

tam olarak aptallaşma değilse de sinir ve konsantrasyon bozukluğu oluyor bende de. eskiden beceremezdim ama artık sinirimi kontrol edebilir oldum insan içinde, az da olsa bir gelişme var yani.

bende de oluyor, bi açken bi de uykusuzken. insanlara gerçekten tahammül edemiyorum ve her şeyleri batıyor.

bunun açlık şekeriyle bi ilgisi var diye duymuştum, bilgin olsun. ancak normal şekerle açlık şekeri farklı şeyler ve farklı şekillerde ölçülüyor. bi kontrol ettir istersen

kan sekerim dustu mu sinirim tavan yapiyor, yani bende de var.

1. tek hücre. çekirdeğini görebiliyoruz. sarısı değil ama. beyazın içinde kahverengi nokta gibi birşey oluyor. yumurtanın çekirdeği orası.

2 ye de ben cevap vereyim. basit olarak evet tahta. hatta mdf olarak bilinen yapay ahşap plaklar sıkıştırılmış fındık ceviz kabuklarından yapılıyorlar.

mudo concept
tepe home

evet soguk da tutar

starbucks'ın tamamen plastik olanları pek güzel muhafaza etmiyor ısıyı. metal deneyin bence.

nereye bakmak lazım plastik olmayan için? Tchibonunkiler nasıl?

sadece tıpta değil veteriner ve diş hekiminde de uygulanır.

önünde kadavra vardır. ya da bir kemik. sorusu vardır. bu kası innerve eden sinirin adı nedir ? ya da bu kası vaskülerize eden damarın adı nedir diye ? bu kemik nedir diye ? kemiğin çıkıntısı nedir diye ?
sende yazarsın süre verirler zil çalar başka masaya geçersin

masanın üzerine koyuyorlar maket yada kadavrayı. üzerinde sorduğu anatomik bölge, -damar, sinir- neresiyse oraya bi iğne, ok, bir şey koyulmuş oluyor. zil çalana kadar o masanın başında bakıyorsun ne lan bu diye. zil çalınca öbür masaya geçiyorsun. bütün masalar bitince sınavın bitmiş oluyor.

örneğin bizde 2şer grup olmak üzere 5er masaya o komite içerisinde gördüğümüz anatomiyle ilgili kemik maket kadavra(parça-bütün) yerleştiriliyor. genellikle masa başına 2 soru düşer. her masanın cevaplanma süresi 1dk'dır. 1dk sonunda zile basılır ve bir sonraki masaya geçilir. konulan materyaller üzerindeki işaretlenmiş bölgenin adını yazmanız beklenir.her bir dakika yeni bir grup(2 kişi) sınava dahil olurken başka bir grup sınavı tamamlar.

aynen. tele uzaksa özellikle bırakmıştır.

biraz arkada kalıyor o diş. açı olarak da sıkıntı var gibi ama doktor değilim sonuçta bilemiyorum. kafama baya takıldı.

Bu durumda tel takılsa bile kopma durumu olacağından ilk başta takılmaz, tedavinin ilerleyen aşamasında takılacak merak etmeyin.

Cemil ipekçi?

chloe?

chanel

christian dior?

tahsildaroğlu?

Cengiz Abazoğlu?

almanların yaptığı nikotinsiz tütün var hacı. satılıyo nargilecilerde

bende de var böyle bir şey. çok nadir sigara içerek dizginliyordum bu dürtüyü. ciğerleri kontrol ettirmiştim körük gibi çıktıydı. bahsettiğin gibi ayda yılda bir gelen bir şeyse ara sıra sigara içmende sakınca yok bence. şu an için ağzıma bir daha sürmeyeceğime dair kendi kendime söz verdim ama onun konumuzla ilgisi yok.. farklı bir nedeni var.

@xeriko sigaradaki zararlı madde nikotin değil ki. hatta en masumu o.

ortadaki

herkesin zevki farklı. ben siyahçıyım.

monitörde sağ en üst klasik model. sağ en alt güzelmiş, ortadaki de fena değil. siyahla maviyi herşeye uyduramazsın.

burnu gri olan. diğerleri pazarlarda var artık.

ya bence alma hiç birini.

kesinlikle sağ alt köşedeki.

sağ üst

mavi kırmızı olan.

bence de alma.

Tabii ki sağ üst

Neden?

Belli ki eski günleri yad etmek amacıyla alınıyor, bakıp bakıp "vay be, tayger... ne günlerdi" diyeceğiz, o zaman sağ üst olmalı.

Edit cevabı: Almamalısın, deneyip denemediğini bilmiyorum ama 1 saat içinde bel ve ayak ağrıtan bir taban, sırf nostaljik damarımıza basmak için piyasaya sürülen basit bir ayakkabı.

Benzer ayakkabı düşünürsen de asics tavsiye, en azından spor yapmak için üretilmiş pabuç.

Siyah iyi ama bunlar açılır hacı sağından solundan. Bi yağmur görmesin ebesi fibiniliyo ve modası geçti.

20 lik diş olabilir eğer çıkmayıp yan olarak diğer dişin altına kaydıysa ondandır. panaromik ağız çene röntgeninde çıkar. ama dediklerimi 20 lik dişin çıktıysa boşver. 1-2 güne geçmezse dr a git derim

Yaş 29 :)

lenf bezi de olabilir. Bende aynısı oldu o geldi aklıma. Doktora git bence de.

kemiğin altında 20 yaş dişi hissedilmez. lenf nodudur. dudak yaraları yüzünden.

Lenfadenopatidir lenf bezlerinin enfeksiyonu herhangi bir dis kaynakli olabilir atesinde var mi???? Bir dis hekine gidebilirsin kafana gore bosu bosuna antiboyitik almaaaaa :)

tr.wikipedia.org

en.wikipedia.org

Yanıtlara teşekkürler, daha kapsamlı bir kaynak yok mu bildiğiniz ?

şöyle de bir textbook vardır. aramaya inanırsan pdf'si bulunur eminim.
www.amazon.com

kızılay'dan hacettepe'nin sıhhiye kampusune geliyorsun, metroyla kurtuluşta inebilirsin, kampusun kurtuluş kapısında bekleyen otobüsleri görüyorsun, onlar beytepe'ye gidiyor.

sıhhiye köprüsü'nden doğruca beytepe'ye 230 numaralı ego otobüsleri gidiyor.
sıhhiye'ye kızılay'dan metro ile gidebilirsin.
metrodan çıktığın zaman, köprüdeki 2 şeritten, metroya yakın olmayanı üzerinde 230 numaralı otobüs durağı var. bir büfenin hemen önünde.

kızılay'dan servisler de var, ancak tam olarak nereden kalktığını maalesef bilmiyorum. eğer kızılay'dan nereden kalktığını tam olarak belirten olmazsa, sıhhiye köprüsü üzerinden binebilirsin.

bu arada, sıhhiye köprüsü'nden geçen 230 numaralı otobüsün ilk kalkış yeri, sıhhiye kampüsü'nün içinde. oraya, üstteki kişinin dediği gibi ankaray'dan (metro) kurtuluşta inerek gidebilirsin. ancak tavsiyem, sıhhiye köprüsü üzerinden binmen. çünkü şu mevsimde çok tıka basa olmaz.

teknokent ise beytepe'de son durağa yakın. son durakta bile insen olur ama, otobüste birine sorarsın teknokent'e gitmek için hangi durakta inmeliyim diye.
iibf durağında insen de olur, güzel sanatlar fakültesi durağında insen de.

Kızılaydan anaraya binip tandoğanda in , 230 a bin okulda in( okula girmen için çaba harcıyacaksın) , ayrıca okulda da epey yürüyeceksin.

cümle içinde görseydik?

1. more view, more camera right. action, cut.
2. does it fit in terms of pan?

1 için şöyle bir açıklama yardımcı olabilir
""Camera left" or "frame left" indicates movement towards the left side of the screen, while "camera right" or "frame right" refers to movement towards the right side of the screen. "Foreground" refers to the apparent space close to the camera (and thus to the audience), while "background" refers to the apparent space in the distance away from the camera and the audience."

2. pan ise kameranın yatay hareketi işte hmm "kaydırma" kullanılabilinir. hatta "çevrinme" olarak da geçiyor bazı fotoğrafçılık yazılarında.

pan kameranın sabitken sağ sol ekseninde oynaması oynaması. dikey oynamasına da tilt deniyor. eğer kaymalıysa başka bir adı vardı unuttum şimdi yani durduğu zemin sabit değilse şeryo falan gibi bişey üzerinde kayarak çekim yapılıyorsa pan olmuyor o.

camera right ta kardeş sağa geç sağa. "o tarafa değil la kameranın sağına" manasında anladığım kadarıyla.

uçuğa benziyor.. herpes..

anestezinin böyle bir etki yapacağını sanmıyorum. ısırma değil de acaba işlem sırasında doktorun eliyle dişleriniz arasına falan sıkışmış olabilir mi? travmaya benzettim ben, yada arı sokması falan gibi. herpes lezyonu da böyle görünmez.

Onceden gittiginde anestezi yapilan yer ile bu farklidir bu anestezi mandibular anestezidir ve alt dudagin yarisi ve dilin 2/3l yanini uyusturur hissiszlik saglayan bu anesteziler yapildiginda dudagini dilini parcalasan bana misin demezsin basit bir isirma olayi istemeden dilini issirmis olabilirsin travmaya bagli dudagin sismis resimdeki basit bi olay dert degil 2-3 gun icinde gececekdir. Mukostatin krem alip surebilirdin ama islanan bolge oldugu icin krem cok durmaz dagilir aciyorsa anestol krem alip acisini dindirebilirsin ama gene hissizlik olur sakin tekrar tekrar issirmaaa:)

gazianteple ilgili hiç bir fikrim yok. ama kırıkkale'nin imkanlarının kötü olduğunu anlatıyorlardı. Doğru düzgün lab'ları bile yokmuş, amfilerde geçiyormuş preklinik dersleri.

Ben de Gaziantep'in olanaklarinin daha iyi oldugunu duymustum.

hiç bir bilimsel dayanağım olmamakla birlikte mukozadan emilip kılcal damarlara geçiyordur diye düşünüyorum. eriyip emilmese etki gösteremez ki.

içine cam tozu gibi kristalize başka maddeler konuyor. burundan çekildiğinde bu maddeler kılcal damarları kesiyor. kesilen yerden kokain kana karışıyor.

çoğunluğu mukozadan emilip kana karışıyor evet. bir kısmı da burundan genize gidip boğaza ulaşıyor ve ordan mideye gidiyor. (ecnebiler "the drip" derler hatta)

kesinlikle felsefenin tesellisi.

seyahat sanatı

Diş beyazlatmayı üniversitelerde sadece malzeme parası alarak uyguluyorlar. Hacettepe böyle en azından.

İki çeşit. Evet "bleaching". Doktor tarafından yapılanların iki dezavantajı var: %70 peroksit içerdiği için çok hassasiyet yarattığı için doktor tarafından bile tavsiye edilmiyor. Ayrıca 2-3 ay sonra renk koyulaşırsa kendin müdahale edemeyeceğin için ikide bir doktora gitmek zorundasın.

Ev tipi beyazlatmada ise 4-5 saat bekliyorsun ve kullandığın jel %15-%20 peroksit içeriyor, böylece bu dişlerinde daha az hassasiyet yaratıyor. Ayrıca diyelim 2-3 aydan sonra rengi değişti, hemen bir kürlük beyazlatabiliyorsun kendin.

Maliyete gelince ikisi de aynı.

home bleaching
office bleaching
bir de ikisi kombine yapılabiliyor.
üç çeşit yani. zararı hiçbirinin yok, ama hassasiyete neden oluyor. ama beyazlama her zaman geriye dönen bir işlemdir.
kullanılan malzemenin konsantrasyonu değişiyor narcissa'nın da dediği gibi. konsantrasyon ne kadar yüksekse o kadar kısa sürede ve daha beyaz oluyor.
yapılan çalışmalarda konsantrasyonun hassasiyet derecesini etkilemediğini söylüyorlar.

nerede tutuyor bu yeri?

makina bitene kadar oynayabilirler. sonrasında da kaptırırlarsa ve paraları varsa (bkz: öğrenci) neden olmasın.

ayrıca okey ve iskambil de koyun tam olsun anasını satayım. 120 metrekareye ne kadarını sığdırmayı planlıyor bu arkadaş? kaç çamaşır makinası koyacak ki? kurutma makinası da olacak heralde bunların yanında aynı sayıda. millet ıslak çamaşırı çantaya koyup gidecek değil...

ha yok hepsinden birer tane koyacam diyorsa da kendine çalışır, o işin parası çıkmaz...

bence tutar. ama kızlı erkekli bir yer olsun. ne kadar kız çakerseniz o kadar da erkek çekersiniz.
120 metrekareyi yeni gördüm. 120 az.

bence tutar lan bu iş. çamaşırını beklerken millet oyun oynar işte ne güzel. bir de ufak mutfak yapsın. yesin içsin. ama yerinin güzel olması lazım tabi. herbiri için ayrı ayrı ruhsat alması gerekir mi onu bilemiyorum tabi.

fikir iyi de olsa sorunlu kısımları şunlar:
1-ruhsat alma: psx koyduğun anda oyun yeri oluyor. ruhsatı biraz zahmetli. ancak oyundan para almassan belki ihtiyaç olmaz o ruhsata.(çamaşır makinesinden alırsın parayı)
2- öğrencide pek para olmaz. hedef kitle yanlış. paralı öğrencinin de çamaşr makinesi psx i filan vardır evinde.masa tenisi tutmaz, bilardo olabilir. ama maliyetli.

e tutmaz, çünkü erkekler bi yanda batak oynarken, yan tarafta hanım kızımız gelsin don sütyen atsın makineye diye umuyorsunuz. Kaldı ki kurutma makinesi denen şey ortamı nemden öldürüyor. İnsanların orada boğulmadan oturmak için kasması lazım. Sesi gürültüsü olur makinenin bir yandan. Bence olmaz.

10 aylık sigarayı bırakmış biri olarak söylüyorum, yürüyüşe çık, yürürken derin derin nefes al...mümkünse bir daha içme ;) kurtulmak epey bi zor bu illetten...

patlıcanda da nikotin var, evde varsa patlıcan yiyin derim :)

kahve,kola?

markete gitme olanağı bulunca çekirdek alıp çitle
telefonunla oyun oyna

Ben olsam bilkente giderim.

odtü bence.

odtü mbge mezunu olarak odtü mbge yi tavsiye etmiyorum ben. hatta mbge tavsiye etmiyorum pek. ama odtü candır.

ben olsam odtüye giderdim, ama şu da bir gerçek ki bilkent'te önün çok daha açık. gerek yurtdışı bağlantıları olsun gerek bilkent'in laboratuvar imkanları vesaire olsun. akıl bilkent diyor; gönül odtü. :)

Kampüs olarak doğru, ODTÜ Bilkent'e takar. Bilkent'te 17:30 sonrası hayat durur. İkisinin de tanıtım günlerine gitmeni öneririm, en azından daha iyi fikir oluşur kafanda.

o değilde odtü fena reklam olayına girmiş ne olaki?

moleküler biyoloji ve genetiğe gitme diyorum.

aaa üniversitelere baktım bölüme bakmamışım başka bi muhallebi duyurusu yüzünden mutfaktaydık ayıptır söylemesi:) genetik iyidir niye yazmasım? genetik öğrencisi olarak bilkent diyorum lab koşullarının falan çok iyi olduğunu biliyorum yaz bence.

meslek için, imkanlar için gelecek için bilkent basar, üniversite hayatı için de odtü. odtü'de 4 yıl okunur, bilkent'te de varsa yüksek lisans master vs :)

Bilkent moleküler biyoloji ve genetik mezunuyum
Bizim zamanımızda sadece ilk binden adam alan bir bölümdü, pek çok başka şey de değişmiş olabilir mezun olduktan sonra hiç uğramadım :D
Bilkentte ODTÜ mezunu asistan varken bizde herkes yurt dışındaydı, laboratuvarımız daha iyiydi (ha yurt dışına gidince aslında iyi laboratuvarın ne olduğunu anlıyorsun o başka)
Bilkentin kötü bir yönü devamlılığı olmaması sen başladığında olan hoca bitirirken olmuyor mesela,hoca-öğrenci ilişkimiz çok iyi değildi. Genetik okunur mu diyenlere işimi yapmadığım halde ben hiç pişman olmadım çok yönlü çok gelişime açık bir alan her türlü okunur derim.

Zaten ikisinin de labları gezdim öyle teknik açıdan bir farkları yok. Odtü'de hoca sayısı daha fazla ve daha farklı alanlarda çalışıyorlar bu iyi bir şey, Bilkentte hepsi kanser çalışıyor. Birde bilkentin bursu var, öğrenci için çok iyi bir şey o da.

sabancı sabancıdaki hocalar nature gibi çok ünlü dergilerde yayın yapıyorlar

odtüde hoca çoktur belki ama geçen sene konferans için hoca arıyodum odtünün hoca listesi biyoloji ve genetikte aynıydı sanki, tam anlamadım bi bak onlara iyce.

bölüm kendi içinde nasıldır bilmiyorum ama lab imkanları odtüye göre gelişmiştir eminim.
bir de odtü'nün kampüsü çok güzel nan girdim mi çıkasım gelmiyor bir bilkentli olarak.

METU rules.

augmentin var

amoklavin

augmentin,amoklavin en çok kullanılanlardan

en yaygini sanirim augmentin.. ayrica duocid ve macrol(penisilin alerjisi olaylari falan) kullandim ben..

augmentin
amoklavin
duocid

zytromax, klindan, cephaleksin

(bkz: alfoxil)

zinnat

bol su iç kafanı yastıktan kaldırma odadan temiz havayı eksik etme ve mümkünse sessiz bir ortam yarat

cola diye okudum bir yerde, normal cola için diyet layt falan değil

(bkz: alka seltzer)

(bkz: alka seltzer)
edit: burun farkı :(

internette alka seltzerin plasebo etkisi yarattığını, hatta mide kanserine falan sebep olduğunu okumuştum, bir kere içtim ama tabi etkisini gösterecek durum yoktu

alka seltzere bakmıştım ekşide yatmadan önce alınması gerekiyor diyor?

yatmadan önce almak sabah daha iyi uyanmanı sağlıyor, ama sonradan da içebilirsin elbette.

bir dahaki seferinde aklında olsun, uyumadan bir tane, kalkınca bir tane daha al.

Doktor olarak onerim, 1litre hatta 1,5 litre su icip uyumak. Kendi uzerimde denedim, gercekten etkili..

bir arkadaşımın kardeşinde aynı durum vardı, ailesi ya da ailesinden atak geçene kadar yanında bulunacak biri olması iyi olur. sizi bilemem bu sorumluluğu almak istemeyebilirsiniz ki bu da çok doğal ama manide kontrolden çıktıklarında bazen baya kötü şeyler olabiliyor, bence ne yapın edin yalnız kalmamasını ama en önemlisi güvendiği kişilerle birlikte kalmasını sağlayın ve doktorlar daha iyi bilir ama manide kesinlikle ilaç kullanılmaması gerekiyor diye biliyorum. mutlaka birine danışın, sonuçta zor da olsa geçecek bir dönem. şimdiden geçmiş olsun.

Üniversitede yurtta kalıyordu. Hastaneye kaldırılmıştı. Ayrıntıları bilmiyorum ama şarkılar söylüyormuş, sürekli kendine haksızlık yapıldıgını idda edip küfrediyormus falan.
Benim bildigim, kendilerini baya üstün görmeye başlıyorlar, peygamberlige kadar gidiyor.
Kendine zarar verme ihtimali var mı?

kışın üzerinde şort tişörtle gezer, gece uyumayıp sabahına koşmaya çıkar gibi tanımlıyorlar. fazla enerji nedeniyle bi zarar verebilir ama bilerek isteyerek kendine bir şey yapmaz sanıyorum. fakat çok güvenilir bir kaynak da değilim.

ailesinin haberi vardır.mutlaka haber et onlara.uyku düzenini sorgula.tam bilgi versen ben yardımcı olacağım ama. en iyisi.size en yakın psikiyatri servisi olan bir hastaneye beraber gidin.hasta oldugunu bilmeyen insanlardan zarar görebilir ve kendine zarar vermekle ilgili girişimleri de olabilir.

Bu klasik müziğin modası geçmiş, monoton bir sanat formu olmanın aksine,zamanı geliştirmiş ve günümüze kadar da geliştirmeye devam etmekte olduğunu gösterir.

diş hekimi değilim ama yaptırmıştım ben de. 2-3 seansta bitmesi lazım en fazla. benimkiler 2 veya 3 seansta bitmişti. uyuşturucudan dolayı şişmiş gibi hissetmiş olabilirsin genelde öyle olur.

en fazla 2-3 seansta bitecek diye bir şey yok. dişe göre değişir benimki 8 seansta bitmişti.

normaldir, seanslar arası ağrı da olur, yaygın bir şişlik ve ağrı kesiciyle geçmeyen bir ağrı olursa hemen gitmen lazım ama.

bir de antibiyotik verdi ama seanslara devam etmek icin onun bitmesini beklemiyor, disimde abse falan yoktu.
birinci seanstan sonra yanagim sisti hemen.. umarim yanlis ellere dusmemisimdir.

Bir hafta önce yaptırdım kanal tedavisi.2 seansta bitti.İlkinden sonra ağrı olursa gelirsin,çok az da olsa bazen ağrı olabiliyor demişti.Bende bir şey olmamıştı ama şişkinlikle beraber ağrı da varsa tekrar git doktora bence .

dis hekimleri icin de artik tus gibi bir sinav var.yani o sinava girip uzmanlik yapmak istiyor bir cogu.Ortodonti,endodonti ve periodontoloji gibi bolumlerde uzmanlik yaparsa cok iyi is imkanlari oldugunu biliyorum.Onun haricinde duz dis hekimi olarak calismak isterse Istanbul,Ankara gibi buyuk sehirlerde calisma imkanlari iyi gibi.Yine cogu kisi uzmanlik istiyor cunku ileride pratisyenlik gelebilirmis..Cok kolay bir okul olmadigini da biliyorum.en azindan benim cevremdekiler baya calisiyorlardi.klinik derslerde de biraz zorlaniyorlar ama cogu meslege gore daha avantajli oldugu kesin.

dus geldi geleli kpss gelecek gibi bir söylenti var devlette çalışmak için. pratisyenlik gelecek gibi bir tanım olamaz, uzmanlık yapmamış dişhekimine pratisyen deniyor zaten. ama uzmanlığı yaygınlaştırmak istiyorlar ki sonunda pratisyenlerin yapma izni olan daha az şey kalacak muhtemelen. pratisyen de uzman da olsa küçük yerin büyük doktoru olmak daha kolaydır derler hep. büyük şehirde özelde, hastane değil de polikliniklerde çalışanlar nöbet de tutuyor, sabah 9 akşam 7 gibi çalışıyorlar. hastaneleri bilmiyorum açıkcası.
tıp teorik olarak daha ağır ama diş hekimliğinin pratik yüküyle beraber hemen hemen burun burunalar. el becerisi, en önemli kısmı bu. tercih ederken hiç düşünülmüyor, ama cidden ince işle uzun uzun uğraşmayı sevmeyen insanlar yapamıyor, ya da işkence çekiyor beş yıl.

e benim de pratisyenlik gelecekmisten kastim buydu iste.vasifli dis hekimi aranacak artik (vasiflidan kasit uzman) sinava girmek sart gibi seyler konusuluyor.ben de cevremdeki dis hekimlerinin yalancisiyim :)