apartmanda "ortak karar"la temizlikçi tutulmuşsa ve düzenli bir şekilde herkes üzerine düşen ücreti veriyorsa, sende vermek zorundasın(gerekir demiyorum farkındaysan).

Apartmanlarda periyodik aralıklarda (genellikle haftada bir veya 15 günde birdir)merdivenler bir bayan tarafından silinir. Bu bayan gündelik hesabı gelir ve merdivenleri silip daire ba$ı parasını alır. Bu yüzden 5 lira verilmi$tir. Kar$ı kom$unuzun sizi kandırma gibi bir derdi olmaz bence. Sizin yerinize verip kimseyi mağdur etmemi$tir.

Kom$uluk dedikleri buna benzer bi'$eydir ve ölmedi henüz. Alı$ın bunlara. Yakında çay / kahve içme daveti alabilirsiniz.

Verin bence kadıncağızın parasını.

Ayrıca "karı" demeseniz de "ihtiyar kadın" ya da "teyze" ws. deseniz süper olur.

Ortalık feminist kaynıyor bilesiniz. ;-))

e senin yerine verdim demişse bide altı üstü 5 liraysa ver gitsin he bu rutine binicekse
diger komsulara sorarsın ama zannetmiorm ki 5 lira için ihtiyar bi teyzenin yalan söyleyecegini

5 lira için de böyle yalan dolan uğraşılmaz bence. sen uygun bir zamanda 5 lira veriver kapısını çalıp.

bugün geçti yarın veriyim artık.

nick ile uyum bu derece. karı...

karı ?? , 5 liranın hesabını yapmadan önce "insan" olmayı deneyin, zira sıkıntınız fazlasıyla büyük.

yahu kim beş lira için apartmanında hırsız diye bilinmeyi göze alır ki, sizin cebinizde olmadığından gözünüzde büyümüş olabilir ama beş lira çok bir para diil.

ne bu anasını satayım? bilmediğim bir ortama girmişim, tipini beğenmediğim bir karı benden 5 lira istemiş. ben de yok ablacım para mara demek yerine gelip burdan doğrusunu öğrenmek istemişim.
nihayetinde dün verdim 5 lira.
anlayışsız karı çocukları sizi!

12 nisan'da edirne il jandarma komutanlığına teslim oldum, 29 nisan'da yemin ettim, 13 mayıs'ta usta birliğime gönderildim.

her yer aynı mıdır bilmiyorum.

genelde 90 gün kadardır. meslekci olarak ayrılırsanız 1 ay sürer.

müdür, kısa dönemin acemiliğimi olur allahını seversen :)) ama yine adamlar seni düşünmüş "acemilikte çok çektim" diye asker anısı anlatabilmen için 21 gün acemilik koymuşlar. (toplanması, yemin töreni, dağıtımı derken 1 ay olur o) o süre zarfında yapacağın yegane iş yürümek olacak. yalnız benim gördüğüm kısa dönem askerlerin hiçbiri yürüyemiyordu, nedenini kendileri de bilmiyordu. sol adımını atarken sol kolunu kaldırabilen adam vardı :)

ben karacıydım ama duyduklarım jandarma egitimlerinin daha kısa olduğu yönündeydi.
bir de acemi egitimlerini abartan birlikler de oluyormus.

galiba degisken bir sey.

geçen gün sinop ayancık'ı gördüm televizyonda. cennet gibi yer.
şelaleler, mağaralar, göller...
www.sinopetours.com

güneydoğu turu yapmanızı tavsiye ederim
urfa - antep - mardin mutfağı ve tarihi açıdan gelişmiş bu illerde aç kalma olasılığınız yok gibi.
urfa: çiğköfte lahmacun adana
antep: baklava fıstık
mardin: aklına ne gelirse

konaklama problem olmayacaksa:
ankara'dan sivas yoluna çıkın. sonra erzurum'a doğru devam edin. erzurum'dan artvin yoluna dönün. eğer o bölgeye hiç gitmemişseniz erzurum'dan hopa'ya kadar çok değişik bir coğrafyayla karşılaşırsınız. hopa'dan karadeniz sahil yoluyla samsun'a, oradan çorum üzerinden ankara'ya dönün.
1 hafta yeter sanırsam.
not: yediğiniz yerlerde bölgenin özelliklerini sorun. ona göre gezin.

(bkz: abant)

Doğuda gezecek çok yer var. Doğu ve Güneydoğu olarak iki gezi yapsanız bile tek seferde bir bölgeyi gezmek çok zorlar. Ayrıca şu an ki sıcakları da göz önüne alırsanız pek akıl karı değil. Ancak Karadeniz için mevsim bence çok müsait. Yağışlar çok fazla fakat eylül ayına kalırsanız daha da artacak. Tabi eylül ayının serinliğinde doğu ya da ege de gezilebilir. Tamamen size kalmış. Yiyip içmek ön plandaysa kesinlikle Ankara'nın doğusu derim. İshal olmadan gelmek pek mümkün değil. Ama bir oda kiralayıp bir hafta kafa dinleyecem diyorsanız Karadenizde oldukça çok butik otel seçeneği var.

ukteciye bişi olmaz. sonuçta ukteyi doldurma kararını veren başka bir kullanıcı.

bölye bir entry okudum ama nerde okudum, nerden bulurum bilemedim şimdi. :)

ukte listesi sakıncalı başlıklarla dolu zaten.

nokia.nigelcoldwell.co.uk

hala elle melodi girme kaldı mı be:))

üretiyolar hala baksana:)

Yazın 01:00
Kışın 00:00

şikayet de edebilirsiniz. belki bir şikayet işe yaramaz ama inatçı olursanız düzenlerini değiştirirler.

eğer içerde sabah 5'e kadar falan oyun oynanıyorsa işin içinde büyük ihtimalle kumar da vardır ve yine büyük ihtimalle polis neyin haberlidir.

bana bir kere denk geldi böyle. gecenin dört buçuğunda bir arkadaşla ısınmak için kahveye girdik. içerde hemen hemen tüm masalar doluydu ve herkes ciddiyetle oyun oynuyordu. günü on iki saat ileriden yaşıyormuşuz gibi gelmişti. sonra kahveci amcadan kağıt isteyince "eğlencesine oyun yok, masa başı 50 liradan açılır." dedi. bu bahsettiğim yer de beyoğlu'nun göbeğinde. hiç de gizli bir iş yapıyolarmış gibi durmuyordu. polisin habersiz olmasına imkan yok gibi.

sincan tarafında.
hiç gitmedim ama kafadan ön yargıyla söylüyorum. harika değildir.

fatih taraflarında. kızılay'dan fatih otobüslerine bineceksiniz fakat durağını bilmiyorum. kızılaydan 1 saatte varırsınız.

en son 2-3 sene evvel gittim, hatırladığım kadarıyla lunaparkı fena değil. go-kartı hoşuma gitmişti mesela.

sincan'a yakın olması kafada soru işaretleri oluşturabilir lakin temiz yer orası. laf atma falan olacağını sanmıyorum.

giderseniz göletinde yunus turu atmanızı öneririm. yunus dediğim yunus şeklinde deniz bisikleti.

gideceksen daha güzel yere git derim. inle cinin top oynadığı bi yer orası. sadece bi deniz bisikleti var. onda da koskoca golde tek başınıza dolanıp duruyosunuz. hiçbi harika yanı yok yani.

Yukarıda söylendiği gibi "harika değildir", onun yerine eryamandaki göksu parkına gidin.
Hem ulaşım daha kolay olur, hem de alkol olayı olmasa da içinde rahat rahat zaman geçirebileceğiniz birkaç kafe var. Dağ kızağı denen roller coster mantığında bir alet, çok büyük olmasa da doğal bir göle sahip. Hatta karşısında alışveriş merkezi de var :)

oraya gideceğinize altınparka gidin. ordan da keçiören teleferiğinin oraya gidersiniz. orda lunapark var.

clipdiary diye bir program var yapıyor bunu.

bi de ms ofis kurunca onunda clipboard ı var, surekli calışıyordu ama son 20 yi gösteriyor sadece.

ya da opera da notes var, o sınırsız sanırım. gerci sadece web için kullanılabiliyor.

www.neosoft-tools.com

boyle bisi vardi dediginizi yapiyor olsa gerek.

opera kullan 'copy to note' ile istediğin kadar copya saklayabilir, kolaylıkla yapıştırabilirsin. (belki firefox'ta da böyle bir eklenti vardır.)

hastalığının ne kadar ileri olduğunu bilmeden söylemek zor. ama genelde alıp ona göre bir görev verme eğiliminde oluyorlar.

cocuk toplu taşıma aracı falan kullanamıyordu bildiğim kadarı ile. ağırdı durumu yani. (son durumunu bilmiyorum net olarak. ancak tahminim iyiye değil kötüye gittiği yönünde.)

verirler. ama işin üzerine giderlerse verirler. misal, benim bi arkadaş derecesini bilmediğim gözlük kullanıyordu. bana bayağı bi uğraştım neredeyse yaz'ın hep bununla geçirdim demişti. adam sonrada çürük raporu aldı, yırttı. ama ben askere gidince gördüm ki daha da beteri varmış. yani anlayacağınız şubeden gataya, gatadan şubeye mekik dokunacak. oluruna bıraklırsa askere gider kesin. vakti zamanı gelmeden askerlik şubesine gitsinler bilgi alsınlar. son ana kalırsa çürük işi yatar.

valla bizim taburdaki diğer bir arkadaşımdan fikir yürütürsem, asteğmen bile olur. en piyadesinden. ama komando olamaz.

Bizim bölükte 10 yıldır depresyon tedavisi gören ve sağlam ilaçlar kullanan bir çocuk vardı. Durduk yerde kriz geliyordu çocuğa, yere oturup ağlamaya başlıyordu falan. Komutanlar da bunun numara yaptığını zannedip üstüne gidiyorlardı daha çok. En son hava değişimi alıp gitmişti geri dönmek üzere. Yani bence alırlar senin arkadaşını da.

henüz askere gitmesine fazla süre varsa önce kendi askerlik şubesi ve şubenin gönderdiği askeri hastanede durumu anlatır falan filan ama bi sonuç çıkmayacaktır.ama hastalığın boyutu önemli tabi.

Askere gittiği zaman birliğe katıldığında RDM (rehberlik ve danışma merkezi) sorumlusu her yeni gelene bir tarama anketi yapmak zorunda ozman durumu ona belirtir.Eğer RDm Sorumlusu anket falan yapmazsa kendi gidip RDM ye başvursun.RDM sorumlusu bikaç evrak doldurup hastayı RDMdeki psikolog ile görüştürür.Ordan Askeri hastanenin psikiyatri servisine sevk edilir ve bir tanı alır(panikatak,antisosyal kişilik,nevrotik kişilik...)birliğine dönen asker briliğinin "psikolojik sorunlu" listesinde yer alır ve ona göre muamele görür.aldığı tanıya yada koda göre(A16F1,A17F1 gibi...) davranılan hasta gerektiğinde gerekiyorsa silahlı nöbet tutmaz.bölük komutanının insiyatifinde mesela koğuş nöbeti tutabilir.sık sık görüşmeye çağırılır.Eğer ciddi boyuttaysa askeri hastanedeki psikiyatr hastayı heyete çıkarır ve hava değişimi verilebilir.(çürük çok zor)
askerde RDM sorumlusu olarak görev yaptmıştım.bizim taburda vardı bir sürü psikolojik sorunlu.bir tane vardı panikatak hastası çocuk oda toplu taşıma araçlarına binemeyiyordu ama ona da paşa paşa yaptırdılar.ama hava değişimi alanlar sık sık oluyordu.ama tanıları daha farklı olanlar alıyorud genelde.(bipolar bozukluk,antisosyal kişilik,obsesif kişik boz...)tabi hastalığın boyutu önemlidir sonuçta arkadaşının durmunu bilmiyoruz.bir de bu rdm merkezi her askeri birlikte aynı şekilde işlemiyor.bazı yerde çok önemseniyor bazı yerde ise hiç.

ama arkadaşın askerlik yapar gibime geliyor.

(bkz: türkiyeye vize uygulamayan ülkeler)

www.mfa.gov.tr

202 ülkeden 53 tanesi.

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org:TurkishVisaFreeTravel.png

futbol dövüş ve araba yarışından başka oyun oynatan bir yer görmedim.

Bahçeli 7. Caddenin ara sokaklarinda, 3. Caddede, ümitköyde, kizilayda muhtelif yerlerde en az 10 tane var bildigim.

istanbuldaysanız doğubank veya yazıcıoğlunda çakmaları olması lazım. olmadı gittigidiyor üzerinden aratın.

yedek parça pahalıdır hocam. gidip 20000tllik arabanın koltuğunu bozunca sizden 2000 lira isteyince anlarsınız bunu zaten. iphone için de aynı şey geçerli farkettiyseniz.

Usb den şarj olma özelliği vardır belki. Kılavuzuna falan iyice bakın gerek kalmayabilir şarz kablosuna.

ebay den ara. çinliler 2-3 dolara satıyorlardır.

600 liraya 2+1ler mevcut ama 350 liraya en fazla 25 metrekare bir oda bulabilirsiniz.

@outlawrider: istediğim özellikler olduktan sonra 15 metrekareye kadar düşebilir alan.

o civarlarda 350 bulmanız neredeyse imkansız gibi.

o zaman size serencebey yokuşunu öneriyorum. orada bodrum katlara bakınız. ayrıca kadıköy barlar sokağında buddha bar karşısında bir bodrum 1+1 ya da 2+1 bilemedim şimdi 350 liraydı. ve yine ayrıca kadıköy moda havuzundan bahariye caddesine girdiğinizde sağda ilk sokakta 3 veya 4. apartmanda 1 oda ufak mutfak, ve tuvaleti olan, ısınması olmayan fakat sıcak olan, 4 metre tavan yüksekliği olan bir evimsinin kirası 300 liraydı. ve emin olun nişan söz durumum olmasa gözüm kapalı tutardım. diyeceğim o ki, emlakçılardan uzak durup, bakkal, markete sorarak ve dolaşarak uygun birşey bulabilirsiniz. beşiktaş bu açıdan biraz daha zor olsa da mecidiyeköyde eminim istediğiniz tarzda birşey bulabilirsiniz. yine de kadıköy opsiyonunu düşünün.

Serencebey'de bir odalı ev bulmuştum 300e ancak çelik kapılı değil boya ve tadilat istiyordu. Düşünürseniz sahibindende ya da hürriyet emlakta olmalı.

bahsettiğin semtlerde zor bence o fiyata ama üsküdarda bulabilirsin gibi geliyor. hem beşiktaşa da 6-7 dk motorla.

bulamadım.

tarihleri yazmıyormu imdb'de? (linkleri açamadım)

film agustos 2008de piyasaya suruldu, tv dizisi ekim 2008de. film tv dizisinin ilk bolumlerini cok guzel bulan lucas'in "bunlari birlestirelim, sinema ile debut yapalim, paraya para demeyelim" demesi sonucu olustu. hikaye sirasi olarak da, 2003 clone wars -> 2008 clone wars movie -> 2008 clone wars cartoon network series

kaynak: (tabii bunlari birkac geek in atmadigini varsayiyoruz, ayrica parantez arasindakilerin de adrese eklenmesi gerek)
en.wikipedia.org:_The_Clone_Wars_(2008_TV_series)
en.wikipedia.org:_Clone_Wars_(2003_TV_series)
en.wikipedia.org:_The_Clone_Wars_(film)

ilk film sonra dizi. bunu ben de sormuştum. daha önce bu konuda sorulmuş bir duyuru'nun linki verilmişti orada yanlış yazılmıştı ve ben de ona kanıp yanlış izlemiştim filan hatta. onlara da eklemiştim galiba da emin olamadım.

neyse, önce film sonra dizi=) ama bilin ki yarım kalacak çünkü dizinin çekilmesi gereken 2. sezonu çekilmemiş..

bu boyutlarda mükemmel performans için aklıma gps cihazları geliyor bir tek. kağıtta bizde zor bulursun ama bulunur yani.

cevahir d&r'dan ilk okullar için hazırlanmış dünya atlası aldım:) en bulabildiğim bu oldu...

o iş görüyosa atlasın verdiği ülke ülke dünya atlası var, kare 16x16 ama 1.5 cm kalınlığında.
hem ülkelerin para birimleri, başkentleri, doğum ve ölüm oranları da var :/

ne kadar yakın olsun? en yakın kilyos olabilir. ondan sonra bolu-abant falan fişman.

adalarda güzel oteller pansiyonlar var bir göz atabilirsin.

adalarda neresi var gidebiirsiniz diyebileceğiniz?

otobüs firmaları genelde mafyadır. korkuyor olabilirler.

reklam olmasın(!) diye.

(bkz: reklamın iyisi kötüsü olmaz)

gizli reklama giriyor. eskiden takmazlardı ama artık cezası falan var.

korkmakla falan alakası yok otobüs firmalarının gücü oraya kadar yetmez :) flash tv den bahsetmiyosak. rtük belirlediği kurallara aykırı "reklam oldugu" için mozaikliyorlar.

bir kazayı tüm firmaya yüklememek adına yapılıyor olabilir. sonuçta firma denetimi $oför abiler yola çıktıktan sonra nereye kadar etkili olabilir ki? Allah'a emanet, peygamber vitesinde gidiyoruz i$te.

ama aynı mantık havayolu firmalarında olmuyor. bu da türkiyenin garipliklerinden olsa gerek.

kan gelme ve bu kadar çok boşalmanın sertleşme problemi yaratma ihtimali var diye biliyorum.

yorgunluk yapabilir.

doktor degilim sanki ben doktor muşum gibi cevap vereyim, bu tür olay yaşamadım ama yaşayan arkadaşlarım var. sizin anlaycagınız bir arkadaşım ekolü. :P

yorgunluk hissedersiniz en başta, sonrasında tuvaletinizi yaparken zorlanmalar meydana gelebilir, sertleşme sırasında çeşitli agrılar çekebilirsiniz. günlük hayatınızdaki çeşitli işlere gerekli konsantrasyonu vermenizi engeller. kan geldigi de olur.

kısacası yapmayın etmeyin.

bünyeye göre değişir herhalde, ben boşaldıktan sonra kan gelecek kadar abartmış birinin kaldırabileceğini dahi sanmam..+6-7 çok anormal rakamlar değil, gün uyku dışında 18 saat..

sabahtan akşama kadar ne olur bilmiyorum da, gece yoğun geçtiyse ertesi sabah feci bir ağrı oluyor.
kan gelme olayı kişiye göre değişir. tam olarak emin değilim ama; aşırı zorlama nedeniyle kılcal damarların çatlaması sonucu kan geldiği doğrultusunda bir şeyler okumuştum.

bir tane adam pipisine çivi sokup kanatmıştı vidyosu var

one man one jar gibi bişi

salatalık ye, gerçekten etkisi oluyor.

karbonhidrata abanın. şeker, çikolata, pekmez, bilimum şeyler.

bu 6 saat de eğer 1 kereliğine mahsus özel birşey ise dayanabildiğin kadar git derim :) ama ertesi gün sertleşince oldukça fazla ağrı çekeceksin o garanti.

beslenmeyle doğrudan alakalı bir durum bu. bildiğim kadarıyla her boşalma 2000 civarında kalori yakmana sebep oluyor. bol kalorili şeyler yersen 6 da olur, 7 de.
ayrıca bir deyim var:
kivi, çivi gibi yapar çivi...

bir arkadaşım ekolünden anlatmak gerekirse :) lisedeyken deneysel olarak her 30 dk bir ve bunu 4 saatten fazla süre içerisinde denemiş bir arkadaşım vardı. bu eleman 8. de acayip yorgun düştüğünü ve ağrı çektiğini ama kanlanma olmadığını söylemişti.

cinsel ilişki de ise bu kadar uzun süre yapılabileceğini sanmam. yapan varsa mesir macunundandır kesin :)

@alokozay
bi de tornavidalı vardı (bkz: one guy one screwdriver)

eğer düzenli bir cinsel hayatın yoksa 3-4 saatte 6-7 kere boşalmak çok zor bir şey değil. zorlasan daha da gider. gerçi gün boyu sevişilmez, acıkırsın, sıkılırsın, yara olur olm.

bir de şunları deneyin derim: (bkz: taocu seks) (bkz: tantrik seks)
ne demişler, ne uzunu ne kısası en makbulu içeride uzun kalanı...

*The usual suspects tam sana göre bence.
*Godfather serisi olabilir, alakasız gözükse de mantıken aynı ;)
*Taken'da da güzel bir konu işleniyor cinayetlerle karışık, göz atabilirsin.

the jackal var.

oldboy gibisini zor bulursun :) aklıma film değil de kitap geldi ya, grange'in "kızıl nehirler" mükemmeldir. filmi de var ama filmden uzak dur derim.

perfume the story of a murderer

belki saw ve seven

oldboy, intikam üçlemesinin bir parçası zaten, diğer ikisi;

Sympathy for lady Vengeance
Sympathy for Mr Vengeance

once upon a time in america (elbette uzun versiyonunu izlemelisin.)
amadeus

lucky number slevin da fena değil.intikam teması açısından.

bahsettiğin film bu mu: le fabuleux destin d'amélie poulain?
baktım baktım bulamadım da öyle bir sahne.

evet o film. cam kemik hastası bay dufrey e yolladığı kasette çıkıyor o görüntü. iyi bak

şarkılarını yann tiersen yapmıştı ama o şarkı onun mudur bilemem

var öyle bi şarkı. ama yann tiersen'in değil. öyle bi şarkı değil zaten. eskilerden zenci bi teyze gitar çalıp söylüyordu. ben de düşünmüştüm de bulamamıştım.

sürüm farklılığından bulamamışım. bendeki
01:51:36'da çıktı. atıyorum: tracy chapman

tracy chapman değil. bu eskilerdnen biri. siyah beyaz görüntü var ekranda. ve elektrogitar çaldığıda

"boynuzu olan her zaman kazanır" - bay miyagi

saha ve hava şartlarına bağlı.

tr.wikipedia.orgı

"...Bir sığırı tek bir darbede öldürebilirler. Bir at kadar hızlı koşabilir, Olimpik bir yüzücü kadar iyi yüzebilir, bir Kanada geyiğini yokuş yukarıya sürükleyebilirler..."

şimdik normal şartlardan bahsediyoruz.. orman da karşılaşıyorlar, bir de normal ayı ve normal öküz den bahsediyoruz, ayı güçlü ama öküz bir tane sağlam boynuz geçirse ayının hali nece olur??

orman ayının mekanıdır. ayı döver.

ayı sikertir.

ayinin ve okuzun cinsine bagli ama genellikle ayi kazanir, ayi daha cevik ve daha guclu, ama sanstan okuzun boynuz darbesi de ayiyi alt edebilir. amaci ne bu sorunun? :)

not: discovery'de bir belgesel vardi hayvanlari dovusturuyorlardi simulasyon ile, sonra maketlerini yapip da dovusturuyorlardi. beast war mi oyle birseydi

berabere kalırlar

ayı-öküz
1.45-0-2.95

@ermanen: bugün vardı hatta, timsah vs ayı şeklinde. ayı timsahın ağzına sıçtı. öküzle de sonucun aynı olacağı kanısındayım.

kesssin ayı, öküzü tutarım ama ayı abi; çok çevik o hayvan cüssesine göre...

kusura bakma ama ayı mına kor.

ayı sikertir.

eğer uygun biçimde yakalarsa öküz (boğa demek istedin sanırım) ayının .mına koyar. öyle boğalar var ki ben diyim 1 ton sen de 2 ton gelir. ayının maksimum ağırlığı da atıyorum 250-300 kilo.

kalkacak diye duymuştum. ben de stoktan idare ediyorum.

daha bugün bir dardanel arabasının üzerinde reklamını gördüm ama niye gördüm hatırlamıyorum. nerde gördüm onu da. ama gördüm yani kesin.

migroslarda satılıyo sanki?

çanakkale-eceabat feribotunda satılırdı bu. 1-2 ay önce geçtiğimde göremedim. oradan kalkmışsa, tüm piyasadan kaldırmışlardır varsayımında bulunmak mümkündür efenim.

@yuto

migros'ta ve tansaş'ta vardı ama artık göremiyorum. bu sandviçlerin kendi dolabı vardı hatta dardanel yazıyordu üstünde de, o dolaplar da kullanılmıyor şimdi. demek ki çektiler ürünü :((

bugünün gazetelerinde dardanel'in bir süredir ara verdiği üretime yeniden başladığı haberi vardı. belki bununla alakalıdır.

dardanelin dolaplarında değil de migrosun buzdolaplı bölümlerinde dardanel sandviç satıldığına eminim 2 gün önce falan gördüm ama ton balıklı mı dikkat etmedim.

@yuto
ankara 'daki bir migrosta mı gördün acaba?

hayır istanbul ataşehirdeydi

gecen ay ankara'da minasera'da carrefour'da gordum butun cesitleri vardi :)

hepinize teşekkür ediyorum.. bulabilirsem burdan haber veririm..

o fiyat politikasıyla çok bile dayandılar zaten

valla ben hala denk geliyorum, hangi mühitlerde azlığından şikayetçisiniz? :)

2 gün önce saat 19 sularında Mecidiyeköy'de gördüm bir tane.

mecidiyeköyde bayağı revaçtalar.

sabah 10da eminönü meydanında banktaydı 1 tanesi :)

bakırköyde de varlar..
çok uzak olmayan bir zamanda büyük tehlike atlattım..
hatta şuraya yazmıştım kısaca
(bkz: #14960369)

hmm. ama eskisi gibi değiller. nasıl oldu da böyle azaldılar?

basit bi cevabı yok ama vereceğin cevaplara "ben 6 yaşımdan beri" diye başlamayı bi dene=)
sallamıycaksın insanları niye bu kadar takıyosun ki. sktret ne düşünürse düşünsün. sen mutluysan yaptığından düşündüğünden diğerlerini ilgilendirmez.

@rentts: e arada iletişim kurmam lazım değil mi? alışveriş yapmam lazım? senin söylediğin gene susmaya gelmiyor mu?

birak filme ozendigini dusunsun? nolur ki. onu mu inandirmaya calisacaksin.
ya da baskasinin fikriyle prim yaptigini zanneden insanlar. birak dusunsunler. kusmeye sinirlenmeye gerek yok. taklit yapiyor olsan bile bu gayet insani bisey, yer yer gelistirici bile olabilir, bunda sinir bozucu bi durum yok, tabii aliskanliga donusturmedikce. cevrene kendini ispat etmen mi gerekiyor? gerekiyosa da neden? eger boyle bi kaygin varsa baska yollardan yaparsin zaten.. cok ciddiye almissin bence..

iletişim kurman lazım tabi ama herkesin ne düşündüğüne bu kadar kafayı takman gereksiz. kendin ol, "aklından bile geçirme" de, sana özenti-mözenti diyeni de siktir et hakkaten. zamanla çevrende zaten seni benimsemiş ve bunları yadırgamayan insanlar kalacaktır.

rentts'in "ne yapmak istiyosan yap onlarin dusuncelerinden neden bu kadar etkileniyorsun" demesi senin icin onlarla konusma demesiyle ayni sey goruyorum ki : ) bu da sacma. insanlarla iletisime girmek icin onlarin her soyledigini son derece buyuk bir onemsemeyle dinlemek benimsemek gerekmez. kimse muhtesem degil yani, sana iyi geldikleri olcude hyatina sokarsin onlari.

meksika sınırında ismail kılıçarslan anlatmıştı;
yeni bir kızı doğmuş ve uzun zamandır aklında olan "şehrazat" ismini koymayı düşünmüş. ama tamda o zamanlar ekrana gelen binbir gece isimli gudik dizideki şehrazat karakteri yüzünden koymamış bu ismi. ne kadar üzgün olduğunu söyledi. seninkide böyle bir durum sanırsam.
ha çözüm ne dersen aklımda şöyle bir şey var (bende de oluyo çünkü bazen)
bir blog açıp sadece kendi hakkında yazılar yazarsın. tüm duygu ve düşüncelerini aktarırsın. nasıl ols tarihte atacak altına. birisi senin daha önceden yazdığın bir şey hakkında ileri geri konuşup zeka gösterisinde bulunmaya kalkarsa, blogunu okutup cevabını verirsin.
ancak madem sözlük yazarısın, bloga filanda gerek yok.
yaz aklındakileri sözlüğe. tarihe not düş, daha sonra karşındakilere kanıt olarak sunarsın. söz uçar gider, yazı baki kalır demişler ne de olsa.
(ya bu arada inşallah sorunu doğru anlayıp doğru yolda bir analiz yapmışımdır)

ben iletişim kurma demedim ki?! çevrendekilerin senin hakkında ne düşündüğünü fazla önemsememeni söyledim. aynen dediğin şeyi yaşayan bi arkadaşım var ve başından geçen böyle şeyleri gülerek anlatıyo bize. takmayacaksın tak açıcaksın.
not: bu arada meksika sınırı nı takip edenlerin olduğunu görmek güzel.

zaten önüne gelen herkese içini açan, her yerde kendini isbatlamaya çalışan birisi değilim. binde bir konuşacağım tuttuğunda da bu klişe muhabbetleri yüzünden konuşamamak veya konuştuklarımın yanlış yere gitmesi beni bozuyor.
@etna: gayet doğru anlamışsın, teşekkürler ama konuştuğum kişiler internet aleminden habersiz olabiliyor.

sizi yanlış anladıysam lütfen kusuruma bakmayın ama internetten bihaber insanlar mı sizi başkasının fikirlerini çalmakla ya da into the wild a özenmekle suçluyor. belki de siz fazla takıyorsunuz ya da çok alıngansınız olamaz mı.

www.antalyamigros.com

"“Akıl Oyunları” sergisi Flensburg, Lüdenscheid ve Almanya’nın bazı diğer şehirlerinde bulunan aynı isimli müzelerde yer alan deneylerin bir bölümünü içermektedir." akıl oyunları'nın almancası ya da mind games falan olsa gerek...

bu siteye ben de baktım ama malesef ismi böyle değil. sanırım isviçre dilinde bir şeydi orijinal ismi, üstü iki noktalı A vardı isminde.

bugünlerde gidersem migrosa, sergi henüz kaldırılmadıysa bakayım..

7 gün daha açık sanırsam. gerçi ben de antalyadayım ama tembelliğin gözü kör olsun işte:)

www.phaenomenta.com

Maltepe sınırın olsun. Oradan Kadıköy'e doğru semtler genelde nezihtir. Ötesini İstanbul'dan saymıyorum ben.

Merhaba,

Çamlıca, Kısıklı, Moda, Salacak, Libadiye, Bulgurlu, Göztepe, Erenköy... Aklıma ilk gelenler bunlar. Yalnız bunlar direkt semt adı değil. Güzel olan yerleşim yerlerini söyledim. Bazıları cadde. Yine de bilinirler Anadolu yakasında.

Kolay gelsin.

Anadolu Hisarı.

88'den beri akatlar-etiler-bir ara bahçeşehir-sonra bebek'te oturduktan sonra, bir sene önce Anadolu Hisarı'na kaçtık.

Daha önce niye yapmamışız diye dövünüyoruz.

içerenköy iyidir, bostancıya, kadıköy e, üsküdar a yakın/ulaşımı kolay, Fiyat olarak uygun, çünkü ataşehir siteleri fiyatları aşağı çekti.

anadolu hisarı gibi sahil şeridi pek tavsiye edilmez, trafik olur, otobüs sıklığı azdır falan fıstık ama manzara olsun kıyak yerler olsun aha yakındır.

ümraniyenin istanbul'a yakın olan tarafları da olabilir, ama ben içerenköy ü tavsiye eerim.

üsküdar süper. kadıköy 10, bostancı 20, beşiktaş 10 eminönü 20 dk. hem de ferah. avrupa'dan buraya taşındığımda hayatım süper oldu :)

sahrayıcedit. tavsiye ederim.

kadıköy söğütlüçeşme hem metrobüs hem minibüs caddesi yakınlığından dolayı cazip olabilir.

sahrayıcedit candır.

herkese teşekkür

Libadiye ,bulgurlu tarafları kadıköy ve üsküdar'a, ve hatta köprüye yakınır. Güzel ve nezih siteler var.

ben bildiğim en kısa yol, kelime yahut kelimeler seçildikten sonra sırasıyla

ctrl+x
"
ctrl+v
"

kombinasyonunu kullanmak.

yeni bir duyuru açıp ortamı kirletmeden ben de buradan sorayım.. çokk uzun zamandır merak ettiğim bir şey var..

ben şu şekilde tırnak açma ve kapama (", ") simgelerini kullanıyorum.. yani "é" butonuna basında direk bu çıkıyor..

ancak insanlar nette genelde (“, ”) şeklinde tırnak işareti çıkartabiliyorlar.. (copy, paste yaptım bu tırnakları, hangi tuştan, nasıl çıkıyor bilmiyorum.)

yani demek istediğim şu;

"elma, armut, erik" <--- ben böyle yazabiliyorum..
“elma, armut, erik” <--- böyle yazmak istiyorum, nasıl olacak?

@fuck milk get beer2: tırnak açma: altgr+virgülx2 tırnak kapama: altgr+şx2

deneme´´

edit: hayır, bu değilmiş.. bunlar başka bir kod.. hatta sözlükte akıllı bkz vermeye yarayan kod bu.. (kod değil de, karakter daha doğrusu)

evet bunu ben de hep merak ediyorum. word kendiliğinden çeviriyor akıllı tırnak bilmemne diye lakin tezt ortamından nasıl oluyor?

@insanimsi: kesinlikle öyle değil. bi kere öyle yapınca iki karakter oluyor. bu tek karakterden oluşan bildiğin tırnak. iki tane düz opostrofu yanyana koymak veya iki tane ters opostrofu (ki bunu yapınca gizli bkz olur sözlükte) yanyana koymak değil.

@fuck milk get beer2
alt 0147 “
alt 0148 ”

kullandığım şekli vereyim dedim. yanıltıysam affola. ´´

istisnasız her karakterin, alt + xxxx şeklinde basılan bir kısayolu vardır benim bildiğim. açık program ne olursa olsun işler.

yani eğer istediğin karakterler onlarsa midesiz'in yazdıkları doğru.

misal sözlükte gizli bakınız verdirten ` karakterini hep alt + 96 ile yazardım, shift + 2 ile değil.

(git: 66529)

yazara enrty'lerinin yedeğini vermesini rica edebilirsin.

kendi rızasıyla yedekleri gönderebilir diyeceğim de. daha önceden sildiği tüm entry'ler filan olur. bilmiyorum kabul eden yazar olur mu..

cevap yoktu ben yazarkene. peh..

nie arıyosun bırak o seni arasın bi daha çok önemliyse. sen geri aradıında saniyesi belki 10 liradan fatura gircek ya da kontörün sıfırlancak. daha geçen gün haberi çıktı.

(bkz: bulgaristan'dan gelen cevapsız çağrı)

geri ara diye caldiriyorlar, para yaziyor cunku kol gibi arayinca.

eskiden biz de yapardık lisedeyken efendim bu olayı... şöyle ki:

avea'nın (o zaman aria kısmındaydık sanırım) diğer operatörlerden aranınca kontör kazandıran bir uygulaması vardı. ismi de aranbataria idi sanırım. bir arkadaş internetten suudi arabistan'dan birinin telefon numarasını alıyor, biz de numarayı her seferinde bir artırıp çaldırıyorduk.

her geri arayan arap 1 kontör demek, üstüne bir de konuşursa gelsin kontörler...

siz siz olun, bu tuzağa düşmeyin. o zaman neden yaptık bilmiyorum ama şu anda cep telefonu ile uluslararası görüşmek pek iyi bir fikir gibi görünmüyor.

bir de verdiğiniz numara yunanistan'a ait, alakanız olabileceğini düşünüyorsanız skype vasıtası ile ya da şu ucuzcu voip'ci mahalle telefoncuları vasıtası ile aramanız sanırım daha iyi olacaktır.

geçen gazetede okumuştum. italya'dan da böyle arıyorlarmış. aradığında dakikası 50 dolar gibi bir fiyattan konuşuyormuşsun. hatta bunu türk gsm oparatörlerinin bir sazan avı olarak düşünmüştüm.

yok. dediğin gibi soya çekim anlamında kullanılır.

bal tutan parmagını yalar olmasın arkadasın dedigi.

şu an sözlük yanımda değil ama oldukça eminim ki arkadaşın haklı. ama sen de haklısın. bu sözün iki anlamı var. ikincisi halk arasında yaygın ama ilk anlamı arkadaşının dediği.

hayır sadece sen haklısın.

sadece sen haklısın.

only uuuuuu

Tekrar etmek gibi olacak ama sen haklısın. Bununla aynı anlama gelen "anasına bak kızını al kenarına bak bezini al" vardır bir de.

atasözleri sözlüğüme kavuştum. gerçi sen de baktırmışsın. bendeki sözlükte de ilk anlamı arkadaşının dediği şekilde. ikinci anlam meşhur olmuş hatta ilk anlam için "yok öle bi şey." denilmesine sebep olacak şekilde meşhur olmuş. hayır öss'de falan çıkacak millet hep yanlış yapıcak. :) küçümenleri yannış yönlendirmeyelim.

50-60 liraya kaliteli bir seyler bulman cok zor.
soyle bir sey var ama sanmiyorum performansi iyi olsun. (pioneer falan dururken)
www.hepsiburada.com

kulaklıklar açık ve kapalı olmak üzere iki sınıfa ayrılır. açık kulaklıklar kulağı çevreler, kulağın üzerini kapatır. kapalılar ise kulağın içine girer. açık kulaklıklar her zaman dışarıdan ses alır ve dışarı ses verir. kapalı kulaklıklar açık kulaklıklara göre daha az ses alır ve verir. özellikle kulak-içi-kulaklıklar ses almaz ve çok az ses verir.
ya da ben sallıyorum.

ne aradığını tam anlamadım ama ben evde laptoptan film izlerken, müzik dinlerken Philips SHP1900 kullanıyorum ve gayet memnunum. bir de uzun süre kulaklarımda takılı olsa da rahatsız etmiyor. Teknosa'dan almıştım, fiyatı hala değişmemiş: 19,90TL

www.teknosa.com

benim aradığım böyle büyük, evin içinde kullanmak için olan kulaklıklardan. hani sünger filan oluyor ya etrafında onlardan bahsediyorum. küçük kulaklıklar ihtiyacımı karşılamıyor maalesef.

sennheiserlar harika tabi. hatta geçen gün electroworld de denedim harikaydı. ancak 290 tl de verilmez ki bir kulaklığa :(

kulak içi kulaklıkların bir çoğu işinizi görür. sony war bende ne zaman ne kadara aldım hatırlamıyorum. genelde kulak içi kulaklıkların sesi normallere göre düşük olur ama kulağı tıkadığı için verimi diğerlerinden iyidir. kulak içi kulaklık almak ayrıca çok riskli. hatırlıyorum bir sürü almıştım zamanında ve hepsi kulağımı ağrıtmıştı. philips kulaklıklar ise önce kulağımı sonra başımı ağrıttı. zor bir yoldasın yeterli sabrın varsa düzgün bir kulak içi kulaklık bulabilirsin. yok arkadaş ne param ne sabrım war diyorsan o koca kulaklıklar işini görür

en.wikipedia.org

?

"sidewalk art" diye arat video, foto ne istersen bulursun

ben daha sanatsal bir ismi vardır diyordum ama neyse:)

"3d sidewalk art" :p

Chinjeolhan geumjassi

-sympathy for lady vengeance
-sympathy for mr vengeance
bunlar oldboy la birlikte intikam üçlemesini oluşturuyor zaten

-ichi the killer
-audition
-3 extremes

funny games

olabilir mi?

akşam demişsin ama, (bkz: once upon a time in america)

fizy.org olabilir mi?

iki site de benden olsun;

www.seeqpod.com
www.imeem.com

imeem

www.deezer.com

songza.com

www.grooveshark.com

değildir rahat olun. ama ses kalitesi tatmin eder büyük ihtimalle:) cok iyi yapıyolar artık bunların sahtesini.

çin malı orijinal olmaz diye bir şey yok. artık bir sürü kalite bildiğimiz firma üretimini çinde yaptırıyor. tabi gene kendi denetimleri altında üretildiğinden pek bir fark olmuyor.

büyük ihtimal sahte. hiç riske girme 55 tl vereceğine bi 55 tl daha ver (ya da iki 55 tl) orijinal olduğuna emin olduğunu al. ya da işportada satılan 3-5 tllik çakma sonylerden al, en azından neyle karşılaşacağını bilirsin.

electropie, naptın yau bir 55 tl yetmezse bir 55 tl daha az mı 110 tl daha ekle diyorsun az değil ki. şöyle 30 tl vs olsa ben zaten ekleyip alıcam ama 110 tl de çok fazla geliyor.

birkaç gün önce hemen hemen aynısını sordum. (git: 60380)

amaan nolcak lan 20 lira altı üstü diyip duyuruda linkini verdiğim satıcıdan sennheiser cx 500 aldım. tayvan malı. ertesi gün geldi. kutulu değil, ilanda da yazdığı gibi oem ambalaj (plastik poşet) içinde. orijinalini hiç kullanmadım ama bana gelen ürünün ses kalitesi gayet iyiydi. lakin ses açma kısma düğmesinde rahatsız edici bir problem vardı. satıcıya söyledim ama "gönder, geri al, kargo masrafı çok olur. değişimi başka türlü, elden falan halletsek" dedim. elden halledemeyeceğimiz söyledi ve bana bir tane de sennheiser cx 300 yolladı. bu alman malı. bu da oem ambalaşında geldi. onun da ses kalitesi gayet güzel.

orijinallerini kullanmadığım için kıyaslama yapamıyorum ama orijinal olmamalarına, çakma olmalarına rağmen kaliteli kulaklıklar. marka takıntınız yoksa, satıcı yorumlarında da kötü bir şey yazmamışlarsa alabilirsiniz.

türkiyeye metan üzerinden girmedikçe sennheiserlar, çin işi ve çakmadırlar. ama çin işi ve çakma olmalarına rağmen öyle iyi imite edilirler ki, hiç orijinalini kullanmamış biri "abi işte sennheiser kalitesi budur" diyebilir. bütçeniz dahilinde alınız çakmalarından, orijinal philipslerden daha tatmin olursunuz aynı fiyata aldığınız.

pekii şimdi çin işi bile iyi kalitelidir diyorsunuz. aynı fiyata orijinal JVC HA-NC80 buldum.
çin işi sennheiser px200 mü alırsınız, orijinal JVC HA-NC80 mi alırsınız?

Ben sahte senheiser almis biri olarak soyluyorum ki kesin sahtedir. Gelince hemen anlasiliyor. sahte bi urunun kalitesi ile tatmin olacak biri iseniz zaten sennheiser niye aliyosunuz (kizim sana soyluyorum gelinim sen anla)

JVC'ye baktim sanirim active noice cancellationli bir kulaklikmis. Toplu tasimayi cok kullaniyorsaniz cok faydali oluyor active noise cancellation. Tavsiyem JVC yani.

"çin orjinal" diye yeni bir çankaya uslubu var,

mealini söyleyim : kaliteli replica demek

leş çinlerden olmuyor ama biraz daha iyice çakma oluyor

doğru diyorsun fiyat baya yüksek oluyor ama alacağın keyif de ona göre artıyor. elmasepeti.com'da falan baktım şu an 170 tl civarında o kulaklık. amazon'da indirimli 50 $. yani bunu birinin orijinal yurtdışından getirip 55 tl'ye satması pek mantıklı değil. diyelim ki ses kalitesinde sıkıntı yok, gayet güzel ama 2 ay sonunda ürünün elinde kalması ihtimali var. o zaman hiç birşey yapamazsın, 55 tl'nin ardından soğuk su içersin. öteki türlü garantisi olacak.

gelinden cevap: çünkü aynı paraya (20 tl) dükkandan aldığım orijinal kulaklığın sesi götüm gibi çıktı. bunun da yorumlarında "orijinalinden farkı yok, şahane ses süper bas" bilmemne yazıyor. sennheiser olması değil, güzel bir ses verdiğini öğrenmem önemli. gidip bi 20 liraya daha dükkandan orijinal kulaklık alıp da onun da götüm gibi çıkmasına verecek param yok. "15 lira abi desibeli süper yüksek, aypodlara veriyoz hep" diyo çünkü dükkancı.

çok fark var aslında. daha ince, hoparlor var, genius var, tutulma açışına duyarlılık var, var da var.
youtube üzerinden bakın işte.

hmm.. yani storage dışında "fark var".. ok..

iphone almak sorun değilse bence direk iphone alın ugrasmayın ipod touch la falan. ben ipod touch kullanıyorum cok memnunum ama keşke iphone alsaydım diyorum. ayrıca stroge olarak fark yok asıl :) ikinci nesiller de 8-16-32gb versiyonları var birinci nesil de aynıları cok uzun süredir zaten var.

insanimsi ya ek olarak wireless alanı da genişletildi 2.nesilde. iphone a gerek yok diyosan illa ipod touch al pişman olmazsın kesinlikle garanti veririm.

1 yılı aşkın süredir kullanıyorum webte aynı anda 8-10 sayfa açmazsan pek sorun yok. bir de facebook un normal haline girmeye calısırsanız fazla dolaşamadan donuyo alet:)

storage olarak çok büyük bir alana ihtiyacım yok.. 8 gb benim işimi hayli hayli görür.. dl manyaği birisi değilim.. elimin altında laptop var doldurur boşaltırım..

ama diğer saydığınız özellikler, 1. değil de 2. nesil almayı şart kılıyor..
sadece storage kapasitesi farkı olsa farketmezdi 1. veya 2. nesil almak ;)

bir de default olarak oyunları destekliyor. 1. nesilde yazılımı güncellemeniz ya da kırmanız gerekiyor. 2. nesillerde ayrıca işlemci ve grafik hızlandırıcı değişik.

içki satan bakkallarda geçiyor. ama bira degil bildigimiz ithal icki.

akbil dolumunda kar marjı çok düşük olduğu için bakkalarda geçeceğini sanmıyorum. ama olabilir, neden olmasın?

akbil doldururken kabul etmiyor olabilirler..
birine sordum olmaz dedi..

ben fi tarihinde bostancıda vapur iskelesinde doldurtmuştum. Bakkallar yapmıyor ne yazık ki.

ebay'den buradan alıcagının cok daha ucuzuna ck daha kaiteli seyler alabilirsin bir bak istersen. türk malı kullanılmasından yana olmamın yanı sıra ülkemizde üretilen kaliteli seyler oldukca pahali. en iyi secenek ebay gibi gorunuyor. cesit cok... optimum alisveris merkezinede gidebilirsin.

(bkz: lc waikiki)

(bkz: tiffany)
indirim zamanı baya hesaplı oluyor, kalite de fena değil.

istanbul?

her ayın son günü boyner'de bazı ürünler yarı yarıya ucuzlamakta(dün öyleydi mesela).

indirim zamanlarını takip edin. mesela bershka nın indirim zamanı muhteşem harika süper ötesi olduğu bilinmektedir. iyi takip edin ucuza neler alırsınız.

(bkz: deposite)

2004 eylülünde mi ekiminde mi, o civarda düştüler adaya..
en azından biz onları oceanic 815 uçaktan düştüler zannediyoruz şu anda..
hiç flashlar olmasaydı, her şey normal gitselerdi şu anda 2005 ocak ayı gibi bir zamanda olmaları gerekiyordu.. hatta 31 aralık 2004 gününü kutladıkları bölümü hatırlıyorum.. gemide kutlamıştı sayid, desmond falan..

ama geçen günkü bölümde, locke çarkı çevirirken, yanında jack'in babası varken hangi tarihtelerdi ki?.. mehter takımı gibi bir ileri iki geri oldu zaman..
en son flash'ı locke ip ile çarkın olduğu yere sarkarken geçirmişti galiba.. sonra da aşaği düşmüştü..
o zaman hangi tarihe geldiler?

çarkı çevirdi sonra tunustaki çıkış noktasından çıktı.. o da 2008 yılı..
(biraz da diziyi real-time'a uydurmak için senaristlerin kastığı bir nokta gibi duruyor)

abaddon söylemistir ona hng zamanda oldugunu vs. bir de hatirliyorsan benjaminde ileriki bir tarihe gitmisti ve tarihi bilmiyordu. adayi tasirken beklenmeyen sonuclar olabilir demisti. beklenmeyen sonuclardan biri de adayi tasiyanin hangi zamana gidecegini bilmemesi olabilir.

eğer çarkı çevirdiği tarihi soryorsanız çok çok eski bir tarih olması lazım. çünkü hatırlarsanız yukarıda kuyu yok olmuştu.

değil tabii ki.

peki nasıl oluyor? görüntü kesintisiz devam ediyor gördüğüm kadarıyla.

yani ona bakarsanız filmlerde de kesintisiz görünen sahneler kaç parçada, kaç defada çekiliyor. yapılamayacak bişey değil yani.

gerçek olma ihtimali var diyordum ki yere çarpmanın tek yan etkisi olarak mal bir sırıtma görünce adamda vazgeçtim...

her seyi gectim sese dikkat et, adamin ayak sesi cok net duyuluyor, mikrofon net aliyor her sesi, ama herif betona dustugunde 1 desibel ses bile yok. guzel yapmislar ama emege saygi.

Yere tahta gibi düşer mi hiç bir insan? Adam aynen tahta gibi düşüyor. Direkt yalan.

15-16. snler montaj gibi..

gerçek tabi ki.
var böyle 25 metreden kendini kafaüstü çakıp yürüyüp giden adamlar.
benim halaoğlu var mesela. ama o 10 metre yapabiliyo en çok.
başağrısı yapıyomuş çok.

bence de gerçek. patricia teyzem 20 katlı binadan atladı ve ölmedi. üstüne de bir çek aldı. şimdi cayman adalarında yaşıyor.

Bunun daha yaratıcısı vardı sanki

(bkz: muk kemmel bir atlayis)

heroes'daki claire ve bu videodaki abi. bu ikisi disinda yapabilen yok dunyada.

sanıyorum, bu olay türkiyede gerceklesmemis. eger öyle olsaydı, yaslı teyzelerimizin ''aman evladım yapma'' kendini bilmez genclerimizin ''anlatsana nan mınakodumunun cocugu'' gibi kelimeleri duyma ihtimalimiz bir hayli yüksek olurdu sanırım,
binanın üzerinden atlaması ve yere cakılması arasındaki gecen sürede, cansız manken gibin duruyor, ayrıca etrafında videoyu ceken kisiden baska kimseyide göremedim. tamammen, cesitli hilelerle sanal ortama yansıtılan bir gosteri.

ehheh. elemanlar iyi uğraşmışlar bunun için. greenbox/bluebox ile yapmışlar. çok canları sıkılıyodu heralde.

her şeyden geçtim, direk beyninin dağılması lazımdı.

bakmadim ama bunlar yardimci olur sanirim,

www.tond.org.tr turkiye organ nakli dernegi

tr.wikipedia.org

organ nakli oldum. toplmada 6 ay hastanede organ bekledim. hicbir asamada biri olse de organlari olse de ciksam suradan diye beklemedim. etrafimda benim durumumda onlarca insan vardi, hicbirimizin agzindan boyle bir laf cikmadi. hicbirimizin yakini boyle dusunmedi. hicbirimiz oturup haberlerdeki trafik kazalarini izlyip organ beklemedik. hastanede yataken ogrendiklerimden biri de olume yaklastikca bilgelesmen. bunu kendim icin soylemiyorum, organ bagisi bekleyen cocuklarin karakterlerindeki degisimleri biribir gozlemledigim icin soyluyorum. bu adil olmayan suclamayi haketmiyorlar. uc numaradaki gibi dusunulecegini dusunuyor olman beni savunmaya gecirdi. demek isterdim ki vermezsen verme kardesim, zaten boyle dusunuyor isen yaptigin iyiligin de bir anlami yok, fakat benim boyle soylemek icin tuzum kuru.

öncelikle bağışlamış olmanın pratikte bir anlamı yok
yani öldüğünde annen veya baban buna karşı çıkarlarsa yapacak bişi yok bir nevi vücudun onlara kalmış miras gibi düşün.
tam tersi ise sen bağışlamamışın ama annen baban senin organını bağışlayabilir. bu da illginç tarafı.
senin bağışlamış olman sadece öldükten ssonra geride kalanlar için "vah yavrım şöle şöle organlarımı bağışlayın dimişdi " diyip sanki senin vasiyetinmişcesine onları harekete geçirmek için bir sebep diyebiliriz.

hemen savunmaya geçmeyin efendim. elbette organ bağışı gibi ciddi bir işte bazı şüphelerimiz olacak. haliyle daha önce ne organ bağışladım, ne organ aldım. öğrenmek için soruyorum. "böyle düşünüyorlardır" da demedim. "böyle bir sanrı içindeyim" dedim sadece. organlarımı bağışlamak istiyorum ama bu sanrıdan da kurtulmam gerekiyor. ya da organ bağışladığımın beyin ölümüm gerçekleşene kadar bilinmemesi gerekiyor. ama hiçbir organ bekleyen kişi böyle düşünmüyor olsa da, insanın kendisinin böyle bir sanrıya kapılması, bundan kurtulmak için işin doğrusunu öğrenmeye çalışması gayet normal bence.

organ bağış kartı alırken kuralları anlatmıştı görevli. organ bağış kartında bir isim ve ulaşabilecekleri bir telefon numarası belirtiyorsun. onu arayıp soruyorlar. ben bir arkadaşımın adını ve numarasını verdim. eğer gene de aileye soruyorlarsa bir çelişki var demektir.
2. soruya cevap sanırım bu: görevli, eğer organlarımı bağışlamaktan vazgeçersem kartı kırıp atmamı söylemişti. demekki bir database falan yok. olsaydı ''vazgeçersen bir organ bağış bürosuna gidip kaydını sildir'' derdi heralde.

organlarımı 18 yaşıma gelir gelmez bağışladım. çünkü ailem daha ben ortaokuldayken organlarını bağışlamıştı, öyle gördüm, öyle öğrendim, bir an bile tereddüt etmedim o yüzden. hala da fikrim değişmiş değil, organ bağışlamak için bu kadar tereddüt etmeye gerek olduğunu sanmıyorum. her şeyden önce ilk soru "organ bağışladıysan doktorlar seni öldürüp organlarını alır" oluyor, ya doktor bir başkasını yaşatmak için niye beni öldürsün ki, amaç hayat kurtarmaksa benimkini kurtarır zaten. kaldı ki organ bağışı ancak sizin yaşama şansınız olmadığında sözkonusu, beyin ölümü gerçekleştiğinde. diğeri "günah, allah bizi bütün yarattı" filan gibi dini gerekçeler oluyor, ben tanrının hayat kurtardım diye beni cezalandıracağına inanmam. ben öldükten sonra organlarım benimle toprağa girse ne olur, girmese ne olur, bir hayat kurtarabilirsem ne mutlu bana... organ bekleyenlerin "birileri ölse de biz yaşasak" diye düşündüğünü hiç bugüne dek aklıma getirmemiştim, daha çok "uygun organ çıkar inşallah" diye düşünüyorlardır bence, çünkü organ bağışlansa bile her hastaya nakledilemiyor. ölen kişi sizin yüzünüzden ölmediği için bunda bir tuhaflık olmamalı sanırım, ölüm de hayat kadar gerçek, birileri ölüyor, bu ölüm bir başkasının yaşamasına katkı sağlarsa bana sanki boşa ölünmemiş hissi veriyor. özellikle genç ölümlerde böyle hissediyorum, daha yapacak çok şeyi varken aramızdan ayrılan insanların en azından ölümüm boşa gitmedi(ölümden sonrası varsa tabi) diye düşüneceklerini varsayıyorum, ben öyle düşünürdüm en azından.
bir de en önemlisi empati, bir gün en sevdiğiniz, canınızın bir parçası olan insanın yaşaması bir organ nakline bağlı olabilir, bunu düşünüyor musunuz? kendinizi bir kez o insanların yerine koyarsanız, sanırım ki tereddütleriniz geçecektir.
organ nakli konusunda içim rahat, ola ki elimdeki belge yetmezse ailemin de tereddüt etmeyeceğini biliyorum, o açıdan da içim çok rahat...

istersen tüm vücudumu bağışladım diyebiliyorsun. bir kart veriyorlar. başına bir şey gelirse eğitim öğretim aracı olarak kullanılabiliyorsun.

3. Duyduğum kadarı ile bu durum genelde organ bekleyenleri negatif etkiliyor, yani onlar da bu durumda gereksiz bir suçluluk hissediyor hatta doku uyuştuğu halde bünye bazen takılan organı kabul etmiyor.

spoiler falan ekle.

değildir.

insanoğlunun bildiğine ya da sürtünme tanımına göre, değildir.

-----spoiler--------

dokunulur bence.

kitabı okuduğumda ben de çok etkilenmiştim o anlatımdan. Arabanın mükemmel siyah olması yüzünden görünmemesi falan :).
ama sürtünme dışında da Normal olarak bahsettiğimiz yüzeyin tepkisi olacaktır dokununca .O yüzden tam dik açıyla dokununca ne sağa sola kayar elimiz ne de daha fazla itebiliriz bu durumda hissederiz tepkiyi :)
bunu burada tartışmaktan da müthiş keyif aldım :)
karşıt fikirler ile ufkumu genişletiniz efendim
------spoiler-----

sorunun spoiler içerdiğini başlıkta belirtmelisin.

konu oto. gal. reh. olunca spoiler lık bi durum olmazki.

neden olmasın ki? tam da bugünlerde kitabı okuyan, oralara gelmemiş birisi olarak artık restoranda bir araç çalınacağını biliyorum mesela? korkudan cevaplara bakmadım bile..

kitabı okumamış kişilerden özür dilerim.ibareyi koydum

dünya fiziğine göre mümkün değildir. sürtünmesiz diyorsa "0" sürtünmelidir yani sürtünme yoktur. ama ogr'da gördüğümüz şeyler dünya fiziğiyle alakalı olmadığı için kapıyı falan açabiliyorlar =)

Sony NW-ZB135.Pille çalışmıyor fakat 3 dakika şarj ile 90 dakika çalışabiliyor.Tamamen dolunca da oldukça iyi gider bunun şarjı.Aman diyim philips almayın.Pille çalışan da pek bulunmuyor galiba.

sony'nin 90küsüre satılan bi klasik modeli var. yuvarlak uzun. usb'si de üstünde. mis.

sony'den uzak durun, ben durmadm allah belami iki kere verdi, size de olmasin. sandisk'in sansa diye bir markasi olmasi lazim. o markayi arastirin kanimca.

bir de 4g ipod nano'lar 4gb 299ytl gibi sacma ve ucuz bi fiyata satiliyo. tavsiye ederim.

ben de daha yeni aradım pilli ve küçük ekranlı basit bir şey, pek alternatif yok. philips gogear serisi var. pilli değil ama creative zen stone plus var, çok güzel.

@dunyanin en gereksiz adam, philipsler o kadar kötü mü gerçekten, ben ona karar vermiştim de en son...

ben de creative zen stone alıcam herhalde, dünyanın en gereksiz adadmı'nın dediği sony'le karşılaştırdım da creative'in pil ömrü biraz daha fazla, bikaç kayıt formatı daha fazla destekliyo gerçi belki de hiç kullanmıcağım formatlar ek olanlar, çok fazla farkları yok gibi ama creative olması bana daha yakın hissettiriyor kendini.:)

samsung yp-u1x hayatım boyunca kullandığım onlarca mp3 çalar içinde en hızlı en sorunsuz ve her türlü kulaklıkla en düzgün sesi verendi. o yüzden samsunga da bir şans verilmesinden yanayım. bahsettiğim modelin 1gb'lık yeni versiyonu 45-50 ytl civarında

Sizin aradığınız şey tam anlamıyla bir iRiver T60. Çılgınca tavsiye ederim.

cowon d2 4g

iriver t60.

www.sweetstall.com
kinder bueno?

alpella üçgen daha güzel. hem onunda reklamı var.

yok bueno değil. sanırım kinder süt dilimiydi. ama o kadar migros tansaş dolaştım bulamadım.

upload.wikimedia.org

bu mu

ta kendisi!
görür görmez pavlovun köpeğine döndüm:)

o ne ya ilk defa gordum, orgazmik birseye benziyor, almali...

İnceden bi de limon tadı var ki çok başarılı.

ankara içerisinde gören var mı bundan?

bunları ararken marketlerde çikolata reyonuna bakmayın. dolaplarda muhafaza edilir bunlar. dolaplara yönelin. yani hiç almadım ama yurtdışında dolaplarda muhafaza ediliyor, burada da öyledir sanırım.

Eşim için aradım bunlardan. Bayrampaşa CarrefourSA, Beylikdüzü CarrefourSA, Vatan Migros devasa ve orta ölçekli alış-veriş merkezlerini dolaştım sırf bu süt dilimi için. Hatunun çocukluk tutkusuymuş.

Onu bulamadık ama bu arada dolaşırken dolaşırken eve bir sürü gereksiz ıvır zıvır aldığımı fark ettim.

İstanbul'da bu gavur icadının nerede satışa sunulduğunu gören bilen varsa insanlık namına bi' yazıversin. Reyon görevlilerine soruyoruz, sipariş listesine girmedi henüz diyorlar...

süt dilimi değil de, başka isimli olan bir tane daha var.
adı neydi onun ya, süt dilimden KAT BE KAT daha güzel. mutlaka deneyin.
piglui miydi neydi ya.

ahahah. şimdi uykudan uyandım ve dun akşamdan zulaladığım iki adet süt dilimini kahvaltı olarak yerken yazdıklarınızı okudum da vicdan azabı çektim. ama nazar etmeyin, çok aradım ben de onu. kaç gündür bulamıyordum.

sözlükte de yazmışlardı. migros, macro gibi büyük marketlere bakın öncelikle, ama oralarda da bitmiş olabiliyor. sonra eve kös kös dönebiliyorsunuz.

bir de böyle orta büyüklükteki marketlerde oluyor. dün akşam öyle bir yerde buldum.

yoğurt reyonunda oluyor. hani çocuklar için meyveli yoğurtlar oluyor ya danino filan, onların yanına koyuyorlar kutusunu, yanında da pingui olabiliyor.

ben çok sevdim, eşiniz de sever umarım. bazı arkadaşlar da sözlükten okuyup bir heves alıyor ama sevmiyor.

tansaşta dondurma dolabında oluyor. belki gofretlerin oraya baktınız ama bulamadınız?

su anda ithalatta bir sorun varmis, marketlere yeni mal yollamiyormus ferrero, biraz bekleyeceksiniz...bütün marketler (tansas migros carrefour real kipa vs.) "siparisi verdik ilk 2 günde bitti" diyorlar. Olanlar da önceden stoklanmis olanlar.

ben çağdaş markette buldum,ankara da sormuşsunuz ya,yakınlarda varsa bi bakın.

caddebostan migrosta var.

kinder süt dilimi'ni mmm migroslarda bulailirsiniz. ben $i$li migros'ta bulmu$tum.

hem süt dilimi hem pingui kanyon makrocenter'da bissürü var!

anakara'da bahçelievler emek tansaş'ta buldum, yedim, emdim, yuttum. arayıpta bulamayanlara ilan olunur.

icen baya bi kokuyo bana gore ama bi yere dokuldugunde falanki kokudan bahsediyosan bilmiyorum oda kokar heralde

adamın biri bigün acayip içmek istemiş ama eve gidince kokarda pederle papaz olurum korkusuyla ne yapsam derdine düşmüş.sonra aklına "ulan biyerimden bişey uydurayım du bakalım" tarzında bişi gelmiş;
-abi vodka kokmazki ya rakımı bu anasını

diyerek, neden kendimi kandırmıyayımki canım şeklinde kendini telkin etmiş ve vodka-redbul, vodka-vişne... artık herneyse içmiş eve gitmiş.bunun pederde ortamdaki OH iyonunu fark edince vermiş ayarı...

sonuç: vodka da kokar...

kokar tabi ama bir bira içip başka ortamana girmenle yayılan koku ile votka içtikten sonra yayılan koku miktarı arasında fark var bence.

diğer sert içkilere kıyasla en az kokan votkadır. yoksa, kokmaz demek saçmalamak tabii.

bence gayet kokuyor, şu ana kadar gördüğüm en az kokan içki tekel cin.

slav dillerinde voda->su ; votka->minik su (sezer->sezercik gib bir bağlantı var arada)

yani sanırım isimlendirilmesinde bu özelliği de rol oynamıştır.

içince yanındakilere sorarsan anlarsın crown, birkaç yudum bile kokuyor.

hayır içtikten sonra kokmazsın anlamında o laf. diğer söylenenleri okumadım belki söylemişlerdir.

kokmayan Cindir.

votka için yanmaz, donmaz ve kokmaz derler. lakin hepsi mümkündür.
bardağa doldurup ya da şişeden koklayınca, sıvının yarısına yakını alkol olmasına rağmen epey az kokar. kokteyllerde tamamen karakterini kaybeder. sonuçta çoğu alkol ve su.

içince ise herhangi bir içkinin kokmama ihtimali yok. o alkol kana karışacak, kan akciğere uğrayınca alkolümüz koku olarak dışarıya çıkacak.

vodka-kola yapınca daha az kokuyor sanki. kendimi kandırıyor da olabilirim.

votka kokmaz efendim, içindeki alkol kokar leş gibi.

icinde alkol olan hersey kokar efenim ama votka en az kokanlardan, hububat alkolu ve meyve kokteylleri ile birlikte. ucuz votkalar pahali votkalardan daha cok kokar bir de ama votkanin kokusu hic mi hic rahatsiz edici degildir. ayrica kokmayan sey nefesiniz olacaktir ictikten sonra, bir sure cok az kokar sonra gecer. o yuzden en sevdigim icki degil mi zaten...

öpmekten haz etmeyip el öpmek zorunda olanlar çenesine değdirip alnına koyuyordur belki de.

gercekten opmeyeceksin, dogrusu ve sagliklisi bu zaten, vucudun en cok kirlenen yeri ellerdir. O yuzden, hic yoktan ceneye degdirilebilir.

''öpmek'' olduğu için doğrusu dudağa değdirmek.

çenesine değdirip alnına koyanlar dudaklarında ruj olan kadınlardır. dikkat ediniz. yoksa benim bildiğim böyle bir adet yok :))

buyukbabanin elini opuyosan cenene degdiriceksin tabiki, el opulurmu hic hehe. bir bayaninkini opuyosan o farkli

doğrusu öpmek hatta öptürmemek için kasarsa karşıdaki - ay ben o kadar yaşlı mııım! diyerekten daha eğlenceli oluyor. öpüyormuş gibi de yapılabilir hani boyle - ay şeyma naber? diip havaya öpücük atılıyormuş gibi. insan kendi dedesinin ninesinin anasının babasının elini öpebilir iğrenmez o kadar ama ne biliim bayramlarda falan maksat mikrop alışverişi olabiliyor bazen. çoluk çocuk cümbür cemaat. en güzeli böyle havadan, öpüyormuş gibi, ruju da bozmadan. öpme sesi de çıkartıp. gerçi mikroplardan bu kadar kaçıp sonra yılda 5 kez de hasta oluyoruz ya o da ayrı birşey.

el öperken iki ayrı baskı hissediliyor. biri öpülecek eli tutan elinin baskısı, ikincisi dudak ya da çene hangisini kullanıyorsan onun baskısı. ilkini biraz daha yüksek uygularsan ikincisi için temas gerekmeyebiliyor. böylece şekil şartı da yerine gelmiş oluyor, herkes mutlu sen mutlu.

Yine de söylemeliyim, anne ve babamım dışında kimsenin elini öpmem ben. tavsiye ederim.

El öpmedeki amaç senden yaş ya da statüce büyük kişinin önünde saygıdan eğilmektir. baba, dayı, hala, amca, kadın... Başını eğdikten sonra istersen öp, istersen çenene değdir, istersen parmak aralarını em; eteğini öp bir farkı yok.

seçtiği millet vekillinin elini öpen zihniyet var bir de.

diziport da olabilir bi bakın derim

o yemek yerkenki bölümleri bile internete düşen ilk yemekteyiz görüntüleri.. önceki bölümlerden eser yok nitekim, varsa bilelim..
torrent aleminde vardır varsa..

bir sitede gördüm. 2. haftanın galiba. krem şantili tortellini yapan çocuğu yarıştığı haftadan birkaç video var. vidivodo'muydu sitenin adı.

bir de üzüm var üzüm bölümü var, gözüme çarptı :))

soruyla alakasız ama çok tehlikeli bir program olduğunu düşünüyorum. hatta insanları antisosyalliğe sürüklediği için gösterimden kaldırılmalı bence.

asagı yukarı tüm bölümleri izledikten sonra hasan bey'in yemek yaptıgı bölümü bir türlü denk getirip izleyemedim ben de. ama aramıyorum artık, bunun ilahi bir müdahale oldugunu düşünüyorum.

Hasan bey'in evindeki bölüm inanılmaz ötesi bir şeydi, korku filmi gibiydi. marketteki alışverişi, sonra içinde sadece bir musluk ve tezgah olan mutfağı, yemek pişirmesi anlatılacak gibi değil.

böyle bir şey var ama

www.facebook.com

www.portforward.com adresinden modeminizin markasını seçerek adım adım nasıl yapılacağına bakabilirsiniz.

turkcesi ve daha anlasiliri icin: www.portacma.net

kırmızı ünlem ise porttan ziyade uyarıda da söylediği gibi bir güvenlik duvarı ya da bağlantı limitleyici kullanıyor olabilirsiniz. önce onları gözden geçirin. eğer sarı ünlem olursa o zaman port açmak için kasın.

besevler'de sehrin gobeginde otelcilik lisesinin uygulama oteli var. hem metroya yakın, hem de ucuz.

özel yurtlarda da eğer boş odaları varsa kalmana izin veriyorlar.hem gecelikleri de 30-40' ı geçmiyor.öğrenciysen kesin alırlar. eğer bi' arkadaşın varsa özel yurtta kalan o yardım edebilir.

zümrüt otel.
banyo, tv, sıcak su: 25 lira.
ben de arasıra kalıyorum. ulus civarındaki otellerin çoğunda kalmışlığım var. ankara'da bu fiyata bulunabilecek en temiz otel burası sanıyorum.

0312 309 1554/0117

Eksik yazmissin, mesajin sonu "yas 20 cinsiyet bayan" diye bitecekti... Muhahaha muhahaha muahahahaaaaaaaaaaaaaaaaa
Bizden daha cok Huseyin Uzmez ler cikar

öncelikle çok teşekkürler,aklımda birkaç seçenek oluştu sağolun.

@insanimsi: internetten de bir yandan taramaktayım lakin ulus civarı oteller kafada ister istemez bir soru işareti uyandırıyor. güvenli denebilir mi gerçekten?

@evegirmekistemiyorum: özel yurtların giriş çıkış saatleri belki sorun olabilir, gelmişken gezelim diye de tuttursam tamamdır :)

@paramedic: bu gidişle çıkar kesin :)

en son versiyonlarinda boyle olmamasi lazim. hangi versiyon? Bir de "hepsine uygula" diye bir secenek var miydi, hatirlamiyorum.

bütün verisyonlarda denedim ama hepsinde aynı.. Hepsine uygula diye bi seçenek yok maalesef, benim sorun ettiğim şeyde bu zaten.. 300 küsür kişiyi tek tek engelliyorum. Buda sorunu çözmüyor..

-Tamamen sallıyorum belki tutar.-
Kendi bilgisayarınıza MSN listesindeki maksimum kişi sayısını arttıran bir program (MSN Plus mesela?) kurdunuz mu? Farklı bilgisayarlarda bu program yoksa fazlalıkları tekrar eklemeye çalışıyor olabilir mi? Bir de sadece blokluyor musunuz, bloklayıp hotmail contacts'tan da silmeyi denediniz mi?

ben internet kafelerden giriyorum ve böyle bir sorunla karşılaşmadım. engellediğim de, sildiğimde ben değiştirmedikçe değişmiyor. seçeneklere baktım ama bu konuda açık bir ayar göremedim.

@dag, yok o da değil. dediğin gibi olsa plus yüklü olan yerde böyle bir sorun yaşamam lazım. hotmail contacts'da da görünmüyor zaten bu kişiler.

yeni bi adres al, eklemek istediklerini ekle ya da mail at eklesinler seni bi zahmet. en azından bi kere uğraşmış olursun.

Ekleme isteği gelmesi ilginçmiş. Windows Live Messenger'da sağ tarafta "kişileri sırala" seçeneğinde "tüm kişileri göster" seçili durumda olursa daha önce sildiğiniz kişilerin e-posta adresleri hala barınmaya devam ediyor. Bu yüzden "tüm kişileri göster"in seçili olmamasına özen göstermek lazım.

@metal revolution; yok o da olmadı.
@miymiymiy; onu yapamam.

sanırım e-mail sayfanda kişiler kısmında olayı düzeltebiliyosun

Aklıma gelen son yapıcı çare Hotmail'i açıp engelleyip sildiğin kişilerin silinip silinmediğini kontrol etmen. Eğer Hotmail'deki adres listesinde o adresler halen durmaktaysa oradan da silersin. Ayrıca Araçlar > Seçenekler > Gizlilik kısmında "Yalnızca İzinli Listemdeki kişiler durumumu görebilir ve bana ileti gönderebilir" seçeneğinin işaretli durumda olmasını sağla.

hotmailden herkesi sildim, messengerden de herkesi sildim. ama yine başka bir bilgisayarda açtığımda engellediğim kişiler geri çıkıyor.

sorun çözüldü sanırım.

oha duyuruyu okudum, cevapları okudum, noluyor ya niye bir kişi de "msn mi kaldı kardeşim, kapatıldı hatta" filan dememiş diye şaşkınlıklar içinde kaldım. vay be sanırım herkes yeniden msn kullanmaya başladı ve ben geri kaldım şeklinde şiforenik düşünceler de oluştu kafamda.
neyse ki en sonunda tarihlere bakmayı akıl ettim.
duyuruyu hortlatana teşekkürler :)

plus kurarsan pencere açanları görebiliyon. eklenti var o şekilde.

xxx pencere açtı diye uyarı çıkıyor. hem bakıyor hem cevap atmıyorsa onun amk.