vizesinin süresi bitmemiş ise, oturma izni çıksın çıkmasın, istediği schengen ülkesine girer çıkar.

eskiden oturma izni olmadan sadece d tipi vize ile vize veriliş tarihi itibaren ilk 90 gün içinde schengen bölgesinde serbest dolaşım hakkın oluyordu.

şimdi d tipi vize sana 180 gün için 90 günlük seyahat hakkı tanıyor. ancak sınırda damga vs. vurulmadığı için bunu kontrol etmenin imkanı yok, o yüzden, evet girebilir.

edit: italya üzerinden avusturya'ya gireceğini varsayıyorum. türkiye üzerinden direk d tipi vize ile gidecekse yukarıda bahsettiğim süre kısıtlaması nedeniyle sorun olabilir. kuralları bilen ve uygulayan bir pasaport polisi içeri almaz.

ilk olarak vizeyi aldığın ülkeye daha önce giriş yaptıysan ve multi giriş çıkışlı vizeyse, süre de devam ediyorsa girersin.

Eger schengen bolgesinden cikmazsa girebilir diye biliyorum.
Yani atiyorum, istanbul aktarmali/moskova aktarmali ucamaz viyanaya italyadan. Cunku schengenden cikmis oluyor.
Ama direkt pat diye südtiroldeb, tarvisiodan trenle/arabayla/otobusle girebilir diye biliyorum.

bence en önemli şey şu an gelecek kişiye ev sahibi gibi değil ev arkadaşı gibi davranman yoksa o iş olmuyor. bi de herhangi bi sorunda yea sen de hazır eve geldin eşyalar bik bik dememelisin.

benim yaşadığım envai çeşit evde farklı ev arkadaşlarıyla mutfak harcamaları konusunda bugüne kadar karşılaştığım örnekler: 1) herkesin mutfakta kendi dolabı/rafı oluyor, herkes kendi harcamasını yapıyor, kendi aldığını yiyor. 2) her şey ortak. benim görebildiğim kadarıyla bu, iki taraf aynı duyarlılıkta değilse sorun çıkarabiliyor. bir taraf sürekli alışveriş yapan hale gelebiliyor. 3) ortak bütçe. herkes her ay ortaya eşit miktarda para koyuyor, onunla mutfaktaki temel ihtiyaçlar gideriliyor. herkes özel olarak istediği bir şey varsa kendi parasıyla alıyor. 4) alışveriş ortak, ama herkes kendi cebinden yapıyor. ama bir deftere alınan her şey tutarıyla birlikte not düşülüyor. belirli aralıklarla (3 ay/6 ay/1 yıl) defterin üzerinden geçilip hesaplar denkleştiriliyor, bir taraf daha fazla harcama yaptıysa para veriliyor.

hangisinin en ideal yöntem olduğu ev arkadaşınızla nasıl bir ilişkiniz olacağına bağlı aslında. her ev arkadaşıyla yakın arkadaş olunmuyor. o durumlarda daha sistematik bir şey daha çok işe yarıyor. böyle bir durumda bana kalırsa en iyisi üçüncüsü. ne çok iç içe, ne çok ayrı gayrı.

çeşit çeşit evde çeşit çeşit insanla kaldığım için, ikili ilişki konusunda tek bir önerim var. taraflardan biri daha önce hiç ev arkadaşıyla yaşamamış biriyse ve evin de sahibiyse, evi başka biriyle paylaşma algısına sahip olamayabiliyor. benim kaldığım bir evde başıma gelmişti. 7 yıldır yalnız yaşayan bir kadın maddi olarak zora düştüğü için evinin bir odasını kiralamıştı. banyoda eşyalarımı koyacak yer yok, kapının girişinde ayakkabımı koyacak yer yok. benim odama kendi eşyalarını yığmış, kendim yerleşemiyorum. söylediğim zaman "koyabileceğim yer yok" diyordu. evi bir başkasıyla paylaşma alışkanlığı olmadığından, ancak kendisinin evin sahibi benim de olsa olsa misafir olabileceğim bir ilişki istiyordu o. sorunu çözemeyip evden çıktığımda da şaşırmıştı bir de üstüne, "rahat edemedin mi, ev çok güzel halbuki" demişti. daha önceden alışık olmadığınız için siz de zorlanırsınız belki. farkında olmakta fayda var. ya da doğrudan misafir gibi takılacak, evi sizinle paylaşmak yerine sizin evin sahibi olmanızdan rahatsız olmayacak birini arıyorsunuzdur. baştan söyleyin bunu. kabul eden gelsin, etmeyen gelmesin. sonradan gerginlik çıkmasından iyidir.

acemi +1
birlikte yemek yapmak, birlikte yemek zorunda değilsin. bence baştan mutfağı ayır.

hangi üniversiteden nereye geçeceksiniz bilmiyorum, google'da yüksek lisans yatay geçiş diye aratınca çıkan sayfalardan itü'yle ilgili olanına baktım, istenilen evraklar şöyle:
www.fbe.itu.edu.tr
"6. madde: İki referans mektubu. (Bunlardan en az biri öğrencinin beraber çalıştığı öğretim üyelerinden birisi tarafından yazılmış olmalıdır.)"

Geçiş yapmak istediğiniz üniversitenin sayfalarını da bir tarayın nolur nolmaz. Bazı üniversiteler, sayıları çok olmasa da, referans mektubu istemiyorlar. Ola ki geçiş yapmak istediğiniz yer referans mektubu istiyorsa ve siz de mutlaka gitmek istiyorsanız, belki oradaki hocalarla üslubunca konuşmak ve işi akademik dedikoduya döndürmeden (saygısızlık olarak algılanıp ters tepebilir) başınıza geleni aktarmak belki işe yarar? hani rezil rüsva bir referans mektubu da verse hocanız, işin iç yüzünü bildiklerinden belki dikkate almazlar?

Yazarak geliştirebilirsin. Ama bu alana el atmış bir sürü 'kişisel gelişim' eseri vardır: İyi yazma yeteneğine sahip kimsenin umursamadığı kitaplar. Bunun dışında sözcük ve cümle kurma kalitesini geliştirmek için klasikleri(hem Türk hem de Dünya) okuman lazım.

Çocukluğu düşün; dil ve yazma kabiliyeti imitasyon ve tecrübe ile gelişir.

Klasikler ile başlayabilirsin ama çeviriye dikkat etmen gerekiyor. İletişim, Can, İş Bankası, Yky dışına pek çıkma.

İyi çeviri okumak iyidir, iyi Türkçe edebiyat okumak bana kalırsa daha da iyidir. Ben kitap çevirmeniyim; güzel, akıcı ve okunabilir yazmak işin önemli bir parçası elbette. Şahsen sevdiğim, kendimce iyi ve Türkçeyi kullanma şekillerini beğendiğim yazarları belirli aralıklarla döndürür döndürür okurum. Ne bileyim, Sevgi Soysal, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal gibi.

Bir de güzel ve akıcı yazabilmek için çevirmenlerin kullandığı başka bir taktik de şiir okumak. İyi şiir dil esnekliği kazandırır, imgesel düşünmeyi öğretir. Çevirmen arkadaşlarımdan, kitap çevirdikleri sırada, sabah akşam Turgut Uyar okuyanlar biliyorum mesela.

Daha cok kadinlarda goruyorum ben bu tarz bileklikleri, bence ne cirkin ne guzel, notr, cok pahali gelmez derseniz massimo dutti'nin bileklikleri guzel.

Ek: Genel fikrimse bileklikleri erkeklere yakistirmiyorum.

28-29 yaş grubu "genç işi" demeye ne zaman başladı yahu :) siz lise/üniversite öğrencisi kıvamında bir şey kastettiniz sanırım, ama bana kalırsa bileklik gayet uygun. "genç işi" olacak bir tarafı da yok.

yaşlandık hacı.

kadınsı.

instagram.com

bu adam genellikle erkeklere yönelik tasarım yapıyor mesela. böyle bir şeyler de düşünebilirsiniz. yakışana yakışıyor ayrıca :)

ama yakışmayana da hiç yakışmıyor :D

Başıma bir şey gelmeyecekse ben beğendim. Ayrıca 28-29 gayet genç yaşlar. Artık devir değişti, 40'lı yaşlar dahi genç kabul ediliyor.

(bkz: hipertiroidi) olabilir. hipertiroidi bildiğim kadarıyla hem bahsettiğiniz şeylere hem de depresyon vs. rahatsızlıklara yol açıyor. endokrinoloji'ye görünebilirsiniz.

kardiyolojiye ya da acile. orada sıkıntı çıkmazsa psikiyatriye. geçmiş olsun.

bir hipertroid hastası olarak anlattığınız şeyleri teşhis konuncaya kadar yaşadım. hızlı kilo kaybı ve kalp çarpıntısı, üstüne depresyon/anksiyete hipertroidle alakalı olabilecek şeyler. endokrinolojiden randevu alın. kan tahlili yapıp tsh hormonlarınıza bakacaklar, hemen belli olur hipertroidse. gerçi endokrinoloji randevusu zor alınan bir şey galiba. o durumda dahiliyeye falan gidip durumu anlatabilirsiniz, kan tahlili için doktor tsh değerlerini de ister. geçmiş olsun.

anksiyete, panik atak vs olabilir bence de. yine de ne olur ne olmaz diye kardiyolojiye bir görünün.

hipertiroidi arastirmasi icin de gidip endokrinden randevu almayacaksiniz, aile hekiminize gideceksiniz. uyduruk hastaliklar icin Boyle ozellesmis birimleri mesgul etmeyin. hipertirodi tanisi basit bir kann testi ile konur, bunu da hemen her aile hekimi yapar. eger giderseniz kardiyolog da bakacaktir zaten.

bu kadar sacma bir olay uzun süredir duymadım ben ahsadhsad

zamanında araştırdığım kadarıyla cevaplayım.

15 gün kağıdını imzalatır eve gelip polis.

daha sonra 15 gün içerisinde askerlik şubesine gidip bir sonraki celbe katılacak şekilde işlem yapmazsan, 15 gün geçince eve gelip seni alıp şubeye götürebilir.

daha sonra şube sonraki celbe işlem yapar.

katılmazsan da sıkıntı olur.

muhtemel çözüm:

ikametgahını alakasız bir yere aldırmak ve polise yakalanacak işlere girişmemek.

ikametgahımı aldırsam bile yeni adresim onların sisteme hemen yansımaz diye düşünüyorum.

muhtemelen geldiklerinde kapıyı açmam, ya da biizmkiler "başka memlekette çalışıyo" falan derler.

ikametini tasiyacaksin ve polis seni bulamayacak oyle mi :D

İkametgahi aldirirsaniz onlarin sisteme hemen yansir b

Gitmiyom amk vicdani redciyim sanane pic de.

yansır mı diyosun? ikametgah aldırmak için karakola gitmek gerekiyor bu arada. olmaz o iş.

haha diyemedim. radikal bi direniş yapamıyorum. bizimkisi en pasifi.

şaka bi yana dikkat çekmekten korkuyorum vicdani ret konusunda. eskiden bu yüzden kolluklar tarafından darp edilenini, işkence görenini duydum. artık yoktur belki de ama travmaları kaldı.

subeye gitmeye korkma, orada halledeceksin zaten isini.

Bak su entrye baya bir bilgi vermis.

eksisozluk.com

bir de şöyle bir hikaye var:
www.facebook.com

@eksi dostum o çocuğun kafası karışık ya. onu okudum.

@rakicandir onu da sabah okudum. eyvallah.

okul devam ediyorsa askere nasıl alacaklar ki? o kısım bahane miydi? okuldan kağıt götürmek yetiyor sanki normalde tecil için?

Bildiğim kadarıyla eskisi gibi koluna girip götüremiyorlar. Sen gitmen gereken ama gitmediğin her gün para cezasına dönüşüyor. Bilgim bu yönde.

@acemi kardeş gitmek istiyorsan benim yerime gidebilirsin. aksi halde "bence" ile ilgili yorum duymayayım lütfen, rica ediyorum. herkesin hayatına kendinedir.

kadın bi sene tecil veririz diyorsa verebilir bide benim bildigim o imza attıgın kagıt 15 günlük değil 2 günlük olması lazım.

hacı polis ilgilenmiyo ki bu durumla, jandarmanın ilgi alanındasın sen. annen senin askere gitmeni istediği için böyle bi dümen hazırlamış olmasın?

-abi imzalayanların hepsi 15 diyor. bilmiyorum.

-dostum ne dümeni yok öyle :)

-adamım ben de barmen olarak yapacağımı bilsem giderdim :D

DOĞAL GAZ ABONELİK SÖZLEŞMESİ İÇİN GEREKLİ EVRAKLAR
b) Tapu veya kira kontratı fotokopisi,

www.igdas.com.tr

kontratı kendiniz hazırlayabilirsiniz. sanırım noter onaylı istemiyordu igdaş.

istemiyor

kira kontratı istiyorlar. ama ben ev sahibiyle word'de yazıp imzaladığımız kıçıkırık bir kağıt parçası götürmüştüm sadece. yani noterden onaylı olmasına gerek yok.

ikisi de aynı gibi. özelliklerinde farklılık göremedim.
polar kumaşı diker bence.

ikinci linkteki yorumlardan birinde "kalın şeyler dikemeyeceği kesin" yazmış birisi. benim bildiğim polar kumaşı dikip dikmemesi iğnenin kalınlığına bağlı. bazı dikiş makineleri farklı iğnelerle beraber satılıyordu yanlış hatırlamıyorsam, dikilen kumaşa göre iğne değiştiriliyordu. bunda öyle bir özellik yoksa ve standart bir iğne kullanılıyorsa polar kumaşı dikemeyebilir.

evet, kalın şeyleri dikmek bu makinede zor olur. zorluk iğne kalınlığı ile ilgili değil, makinenin motor gücü kumaşın akışına yetmeyebilir. polar görünüşte kalın ama dokuma sıklığı olmayan dolayısıyla gramajı fazla olmayan bir kumaş türü. polarda sorun çıkacağını sanmıyorum.
youtube de birkaç video var midi makinelerle ilgili, isterseniz almadan önce onları da inceleyin. ben sorunuzu cevaplamadan önce şöyle bir bakmıştım. pantolon paçası kıvırma, kumaşa dantel geçirme gibi işleri yapabiliyor.
videoda pantolon paçasında yan dikişlerin olduğu yerleri dikmedi mesela. oraları yapamıyor demek ki. kotlarda normal ev tipi makineler de yan dikişlerin olduğu kısmı dikemiyor ama kanvas türü pantolonların yan dikişlerin oluğu bölümü de ev makineleri dikebiliyor.

izlediğim videolarda yorumlar devre dışı bırakılmıştı, bu da enteresan tabi.

bence;
bu tür makinelerden çok fazla bir şey beklememek lazım. uzun süreli çalışmada motor ısınabilir, aksamlar plastik dolayısıyla çabuk kırılabilir, kırılınca yedeğini edinmek zor olabilir.
onun dışında sökük dikmeklik, paça bastırmalık, çanta, yastık, etek, pijama vb bir şeyler dikmek için kullanılabileceğini düşünüyorum.
makine ufak ve sabit olmadığı için özellikle büyük parçaları dikerken yerinden oynayıp dikiş kalitesini bozabilir, sıkıntı yaşatabilir. büyük parçalarda makinenin sabit durması için bir çözüm üretirseniz iyi olur. mesela polar pijama veya koltuk örtüsü dikerken sabitlemek gerekebilir. polar patik yapacaksanız gerekmez.

yeşil kuş yemek için hazırlanan rüya ile harcanan geceye hasar veren ağacın fikrini paylaşmıyor.

Bunun orcinali İngilizce değil sanırsam? Bayağı fantastik bir cümle olmuş çünkü İngilizcedeki. İtalyanca ve Almancasını bilemeyeceğim. Bu haliyle önerim şu olurdu (kelimesi kelimesine aynen çevirmek yerine çok az serbest çeviri şansım da varsa şayet):

Yeşil kuş, akşam yemelik bir rüya uğruna geceleri boşa harcayan ağaç fikrine katılmıyor.

tree of damaging the nights deyince "damaging the nights" ağacı gibi bir anlam çıkıyor. ağacın geceye zarar vermesi için "the tree damaging the nights" demesi lazımdı.

Yesil kus aksam yemegi icin hazirlanmis olan bir ruya icin harcanmis zarar verici gecelerin agaci fikrini paylasmiyor.

Yeşil kuş, yemek için hazırlanmış bir rüya uğruna harcanan geceleri mahveden ağaç düşüncesini paylaşmıyor.

şöyle yardırdım:

yeşil kuş, yemek hazırlığı hayaliyle heba olan gecelere zarar verme konusunda ağaçla hemfikir değil.

ilk cevabın sahibi @benim adim kerim hepinizi severim arkadaşın çevirisi doğru diye düşündüm ama diğerlerini okudukça fikrim değişti, düşünemedim daha doğrusu.

orijinali italyanca. arkadaş bunu kendi imkanlarıyla ingilizceye çevirmiş. bana da cümleyi anlamaya çok çalışma, çünkü normalde;
A tree doesn't have ideas.
The nights cannot be damaged.
A dream cannot be prepared for dinner

dedi. yani "yemek hazırlığı hayali" değil, 'hayal' yemeğe hazırlanıyor.
@lesmiserables gibi düşündüm ben de

Yeşil kuş; gecelere zararlı ağacın; ki akşam yemeği için hazırlanıp bir rüya uğruna ziyan edilmiş fikrine katılmaz .

bence bunu en iyi sözlükteki sandro nickli yazar çevirir.

meslek gereği düz çeviricem:
Yeşil kuş, akşam yemeği için hazırlanan hayal için harcanan gecelere zarar verme ağacı fikrini paylaşmıyor.

Yeşil ördek gibii daldııım çölllereee.

les miserables, fuckinginthebushes + 1
guastare burada zarar vermekten çok bosa harcamak anlaminda kullanilmis.

Yeşil kuş ağacın acısını geceye yansıtmamak için fikrini paylaşmıyor

teşekkürler çabanız için.

@newbie haklısın, sandro'nun kafası bu:D yeşil kuş yerine kuzu, ağaç yerine de kümes yazıp sorabiliriz ona.

@gss sen de haklısın. belki tek cümlede söylemeye kasmadan, ayrı cümlelerle derdimizi anlatsak daha acısız olur:D

Bizim edebiyatımızda sık sık işlenen "Bülbül ne bilir gülün halinden" olayıdır.

Yeşil kuş, yemek masası olma korkusuyla geceleri heba olmuş bir ağacın derdinden anlamaz.

şu an yurtdışındayım. burada iş bankası olduğu için hesabımı kullanmaya devam ediyorum. öncelikle vezneden para çekmek istediğimde sadece isimle, kimlikle vermiyorlar, euro hesabımın yazılı olduğu banka cüzdanı gerekiyor, asıl hesabım tl hesabı olduğu için. bankamatikten de doğrudan euro çekemiyorum mesela. ana hesap tl hesabı olduğu için bankamatikten çektiğim para tl hesabından düşüyor.

internet bankacılığı, bankaya verdiğiniz numarayı kullanmaya devam ediyorsanız sorunsuz işliyor evet. ama masraf kısmını isterseniz bir araştırın. ben mesela burada vezneden para çekmek istersem 25 euro ücret kesiyorlar, aynı banka olmasına rağmen sanki türkiye'den buraya havale yapıyormuşum gibi işlem uyguluyorlar.

euro hesabınız varsa şubeden euro öderler, ister netten alın isten şubeden yatırın fark etmez.

internet bankacılığı şifresi telefona geliyor yurtdışındayken de onda bir sorun yok
diğer bankacılık masraflarını diyorsanız o bankasına göre değişir yapı krediyi avrupa ATMlerinden çekmek uygun mesela genel olarak, başka bankaların başka ülkelerde farklı durumları olabilir.

teb'in euro hesaplarını banka kartınıza tanımlayabiliyorsunuz. direk kartı atm'ye sokunca euro mu tl mi diye soruyor. bankayla hiç uğraşmamak için daha iyi.

telefona şifre gelmesi ise hiç sorun olmuyor, çatır çatır geliyor. (not: vodafone, fransa)

yurtdışında bulunduğunuz yerde kullandığınız operatörün hala çalışıyor olması önemli. turkcell bu konuda başarılı, ama avea vodafone bazı bölgelerde çekmeyebiliyor, bu durumda telefona şifre gelmez, sizde internet bankacılığına giriş yapamazsınız.

pasaport yenileme uygulaması kalktı diye biliyorum. en baştan alınması gerekiyor.

Şahsen 20 Kasım perşembe günü pasaport başvurusunu yaptım, 27 Kasım'da pasaportum geldi. Pasaport aynı günde bile hazır oluyor Ankara'da ama sorun o pasaportu getiren PTT'de. Emniyette acil falan deseniz bir şey yapılabilir mi acaba?

oradaki memurlara durumu izah edersen belki yardımcı olurlar. normalde birkaç saatlik iş. ben alalı 10 gün oluyor, başvurudan 1 hafta sonra geçti elime.

en geç bir hafta...

3 gün içinde elime ulaşması bir hayal yani

oradaki memurlara sorun. elden alma imkanı varsa ankaradan elden alın...

yoğunluğa bakıyor. en son bu yaz pasaport çıkarttım. haftanın ilk 3 günü bayram tatiliydi, diğer iki günü resmi tatil olmamıştı. ama çoğunluk o iki gün de izin almıştı. bayramdan sonraki perşembe sabah 10'da pasaport randevusuna gittim, ertesi sabah pasaport elime geçti. daha önceki seferlerde de hep 3 günde elime geçti bu arada, daha uzun sürdüğü olmadı. velhasıl kelam, başvuran sayısına bakıyor durum.

şimdi baktım da bende 1. perde 1.,2.,3.,4... tablo filan diye gidiyor ve toplamda 6 perde ile 30 tablo var. ama dediğin yeri göremedim, böyle bi başlık da yok.

alla alla. farklı bir numaralandırma sistemi yapmışlardır diyeceğim, ama rakamlar da tutmuyor. toplamda 27 başlık var bendeki tercümede. meyhanede bir grup adamın içip içip şarkı söylediği bölüm bu, faust'un ruhuna karşılık anlaşma yapmasından sonraki bölüm. bakasanız gelirse tekrar diye yazmış olayım.

kitabı okuyalı çok oldu. meyhane sahnesi nerdeydi hatırlamıyorum. başlarda herhalde yazdığına göre ama şöyle bi göz gezdirince meyhane gibi bir ortam da gözüme çarpmadı. kitabın başında içindeki bölümleri gösteren bi kısım varsa belki onun fotoğrafı filan yardımcı olabilir ya da o bölümde geçen karakterlerin isimleri?

şöyle başlıyor bölüm:
"Neşeli insanların içki masası

Frosch: Niye kimse içmiyor?
Niye kimse gülmüyor?
Bırakın surat asmayı!
Islak saman gibisiniz bugün,
Başka zaman alev alev yanardınız.

Brander: Senin kabahatin,
Hiçbir katkın yok ki;
Ne bir budalalık yapıyorsun,
Ne de pis bir şaka."

Sonrasında Altmayer ve Siebel diye iki karakter daha katılıyor.
Valla hocam çok teşekkür ederim gece gece :)

hiç öyle karakterler de yok benim kitapta:) birinci kadın, ikinci erkek filan diye bahsedilen karakterler var onlardan biridir belki de niye bu kadar farklılık var ben de merak ettim şimdi. seninki yayınevi? benimki sonsuz kitap diye bişey. kötü olan benimki zaten büyük ihtimalle:) aşağıdaki gib başlıklar var. sen de var mı acaba böyle şeyler? bunlardan önce mi sonra mı?

margarete'nin odası
marte'nin bahçesi
margarete'nin evi önünde

"Öteki" diye bir şey bendeki kitabın yayınevi. Ama benimki de çok kötü :) Seninki gibi başlıklar yok benimkinde. Kitabı taradım şimdi, Margarete'ın isminin ilk geçtiği bölümün adı "Cadde" diye çevrilmiş. Margaret yoldan geçiyor, Faust laf atıyor tanışalım mı diye, öyle başlıyor bölüm :) Benim aradığım bölüm bundan iki önceki.

benimkinin başında da yok ki başlıklar :) sende vardır diye düşünüp yazmıştım.
o margaretlı bölümü gördüm bende sokak. ondan önceki bölümde mefisto'yla konuşuyor. ondan önceki bölümde vagner'le. ondan önce de ruh filan kitabın başına geliyor zaten. bende meyhane yok bence ahah.

hahahah :) ondan önceki bölümde bende de mefisto'yla konuşuyor. wagner'le konuştuğu bölümse bundan 2-3 bölüm önce. arada birkaç bölüm birden eksik gibi. gerçi eksikse sende nasıl 30, bende 27 başlık oluyor, o ayrı mesele :) yerlerini mi değiştirdiler naptılar artık.

bu vesileyle faust'un çevirilerinden en az ikisinin bir halta benzemediğini öğrenmiş bulunduk :) çok uğraştırdım, teşekkür ederim pek çok :)

ya bi de baktım doğru düzgün bi yayınevinden de yok gibi. hangisini okumak lazım bilmiyorum. rica ederim, ne demek. böylece gerçeklerin farkına varmış oldum :)

ben de şimdi tam ona bakıyordum. tahminimce kolektif kitap'ın çıkardığı çeviri en düzgünlerinden biridir. daha temiz işler yapıyor bu yayınevi genelde. diğer tercümelerden pek düzgün bir şey çıkacağını sanmam :)

resimli filan. kapağı da güzel görünüyor :) olabilir, bakalım.

bendekinde soyle demis: 'sanki yureciginde ask vardi.' sadi irmak, istanbul kitabevi ikinci baski sf.75

epub'inda boyle: 'canına ask düsmüs gibi.' yuksel pazarkaya, cumhuriyet kitaplari (su bir ara gazeteyle birlikte verilen seriden)

sunlar da internette buldugum ingilizce cevirilerinden birkac ornek:
'You’d have thought it was in love, in love!' david luke, oxford press

'As if his frame love wasted.' Bayard Taylor

'As if it had love in its body.' George Madison Priest

ingilizce biliyorsaniz kiyaslamaniz icin koyayim dedim bunlari da.

bu arada oteki'yle kolektif'in cevirmeni ayniymis.

çok teşekkür ederim. aslında ben de yaptığım bir çeviri için arıyorum bu cümleyi. marx bunu kapital'de kullanmış bir iki sefer, yazar da sürekli onu alıntılıyor. ama yordam'dan çıkan kapital çevirisinde bu cümleyi çevirmeyip atlamışlar. kendi yaptığım çeviriler içine sinmedi, faust'u çevirenler nasıl çevirmiş acaba diye kafaya taktım ben de. bendeki metinde ingilizce çevirisi "as if its body were by love possessed" diye verilmiş. herkes bayağı bir farklı yorumlamış görünen o ki :) "canına aşk düşmüş gibi" karşılığı benim yaptığım çeviri açısından en uygun olanı sanırım. çok teşekkürler tekrar!

çevirmen aynı olsa da editörler farklı :) düzgün bir editörün elinden geçtiyse yüzüne bakılır bir çeviriye dönmüştür o. yine de iki kitabı alıp karşılaştırmakta fayda var tabii.

bu saatte arayabilir miyim?

secure.varan.com.tr
Buradan bilet bilgilerinizi girip halledebiliyor olmanız lazım.
Bu saatte bürolar kapalı olur ama müşteri hizmetlerini aramayı deneyin.

olmadı. mşgllr hrlde.s.s
internetten almamıştım pnr yok o yüzden ofofofof

sabah söğütözünden kalkıyo otobus, gitsem iptal ederler mi acaba?

sürekli varan'la yolculuk ediyorum, yolculuğa 6 saatten daha az bir süre kaldıysa iptal etmiyorlar. direk yanıyor bilet. bir tek sefer iptal ettiklerine şahit oldum. servisi beklerken bir cenaze haberi almıştım. yazıhanedekiler de şahit olmuşlardı telefon görüşmeme. o zaman iptal etmişlerdi hemen.
yine de sabah gidip bir denemekten zarar gelmez.

belki biri okur yararına olur diye yazıyorum. otobüsten yarım saat falan önce gittim ve biletimi değiştirdiler.

iş yerindeki adamlarla arayı iyi tutup onların ortamlama kanalize olurdum ilk. devamı gelir zaten

evliysem apartmandaki komşulara sararım. vakit geçirmek için bire bir. evli değilsem de kafamın uyuştuğu bir iş arkadaşı bulur, ortamlara akmaya çalışırım. ortam falan yoksa istifa ederim. sonuçta hayatı bir kere yaşıyoruz. saçma sapan bir şehirde vakit öldürmek çok saçma.

Varsa bir spor salonuna yazılmakla başlardım işe. Oradan iyi kötü bir çevre edinirdim. İş yerindeki insanlar da önemli, onlar çok takılınacak insanlar olmasa bile onların tanıdıkları olur falan. Bir de ekşi sözlük zirvelerini takip eder, ilgi alanlarıma uyan kulüpler/kurslar var mı diye araştırırdım.

gezecek eküri bir arkadaş grubu, o da yoksa

Spor salonu
dil kursu
dans kursu
falan filan

once bi tasinip calismaya baslardim ben olsam, bu arada aksamlari bir yuruyuse falan cikip etrafta neler var bakilabilir, bir kurs faln vasitasiyla insalarla tanismaya calisilabilir. hic olmadi 3 ay gecti hala yalnizsam direk baska is aramaya baslardim. arkadasin dedigi gibi hayati bir kere yasiyoruz, kendimize eziyet etmeye gerek yok 3 kurus icin.

ne güzel işte hayatında kocaman bi değişiklik olmuş. her gün aynı yerde aynı şeyleri yapmaktan sıkıldım amk

kimse olmaması için itinayla direnirdim. napıcaksın insanı ya? hazır gitmişsin mis gibi taze ortama boş ver kitap oku, yeteneklerini geliştir, film falan izle. bisiklete bin. eğer çevrede spor olarak vs. bisikleti tercih eden birileri varsa onlarla tanışabilirsin genelde zararsız olurlar.

ek olarak bir kedi almalısın eve. bir de ölmediğinden emin olacak ya da dara düşersen yardım edecek kadar bir kişi edinmen yeterli. hangi şehirdesin bilmiyorum gerçi... ben olsam uzak dururum insanlardan.

iş arkadaşlarının iş arkadaşı olarak kalması güzel bir şey bir kere. insan arkadaşını başka yerden edinmeli. kurs tarzı şeyler araştırırdım ben de. illaki kafa dengi birileri çıkar bir yerlerden.

bir de anadolu şehrinde masraflar büyükşehirlerden daha az olacağından gözümü karartıp araba ya da motorsiklet alırdım direk. haftasonları orası senin, burası benim, civarda ne kadar yer, şehir varsa gezerdim.

Herkeşnen iy geçinir, kimseynen hiçbi sırrımı paylaşmam. Kimseye borç vermem. Taksit ödüyom diyin savarım başımdan.

fazla kilo sağlığa zararlı doğru ama bunu sürekli birine söylemekte psikolojiye zararlı bence beslenme alışkanlığını değiştirmeye çalış fazla kilolarından tamamen kurtulmaya çalış.

Birazdan birisi gelip spor yap diyecek.

Duyma insanlari, he de gec. Sevgiline de kizma hakkin var, soyle hoslanmiyorum bu konusmalardan de. Kendini de zorlama. Seni rahatsiz ediyorsa vermeye calis, etmiyorsa memnunsan ne ala. Onemli olan sensin, senin ne dusundugun.

bizde favori konulardan bu, bir de memleket geyiği var. aslında yaptıkları doğru bir şey değil, kilo muhabbeti bir yerde sizin kişisel alanınız (personal space), önüne gelenin bunun hakkında konuşmaması gerek. bir kısım insan ise sizin rahatsız olmadığınızı düşünerek biraz da kendi akıllarınca sizin kendi iyiliğiniz için yapıyor olabilir bunu. net bir şekilde bundan hoşlanmadığınızı ilişkinizin yakınlığına göre sanane'den bunu konuşmaktan rahatsız oluyorum'a a kadar bir çizgide söyleyebilirsiniz.

insanlar, had bilmezlikte had tanımıyor maalesef. "sana ne" deyip geçin.

guzellik vs cok muhim degil ama fazla kilolar ozellikle dizler ve karaciger acisindan uzun vadede buyuk sorunlar dogurabilir. baskasi dedigi icin degil, dogru oldugu icin yapin ne yapiyorsaniz ki aksam 19:00'dan sonra kalori almamak bile cok ciddi fayda saglayacaktir.

Onları şok edecek karşı çıkışlarda bulun.
Bir daha bu konuda konuşurlarsa, bir şey söylerlerse sert bir karşılık alacaklarını bilsinler.

Akraba, aile efradı, komşu vs gibi tipler konuşmayı çok seviyorlar, 10 kilo versen de yine kilon hakkında konuşurlar. İzin verme.

bizim memleketteki "benimle ilgili olmayan her konuda bile her ağzıma geleni söylemeye hakkım var" fütursuzluğuna maruz kalmışsınız. sizde o konu kilo olmuş, başkasında evlilik, ötekinde okul, berikinde iş vs. oluyor. bundan kurtulmanın tek bir yolu var: insanları konuşturmayacaksınız. madem bu konudaki fikirlerini duymak sizi ilgilendirmiyor, söyletmeyeceksiniz. sevgilinizle bunu daha açık bir şekilde konuşabilirsiniz. laftan anlamayan her kişiye yapabileceğiniz tek şeyse karşılık vermek. "benimle ilgili bir konu bu"dan anlamıyorlarsa lafı ağızlarına tıkayacaksınız, laf sokacaksınız, asabileşeceksiniz, neyse ne. sizi bu kadar sinirlendiriyor bu konu madem, kendi kendinizi yemeyin, o sinirinizi onlara gösterin. o "canımın istediği her şeyi derim"ciler kendilerini bastıranlara bir şey diyemezler. (arkanızdan muhabbet çevirebilirler tabii, o ayrı.)

siz böyle söyleyince sinirden daha da çok yiyesim geliyor de, belki işe yarar.

insanlar hep böyle olacak, onları değiştiremezsin. Ama senin bunlara olan tepkini değiştirebilirsin. Yani bu söylenenleri umursamamaya çalışacaksın. sevgiline de aynı bu yazdıklarını söyle, belki anlar.

zayıf olsan kilo al dyeceklerdi, sevgilin olmasa niye yok, işin olmasa sürekli iş muhabbeti yapacaklardı biraz da sana oyle gelecekti

sağlığın konusunda seni rahaysız edecek kadar kilo fazlan yoksa siktir et. zaten kilo konusundaki tek sıkıntı sağlık olmalı

başkaları neyse de sevgilinin eleştirmesi kötü olmuş. pek çok erkek gibi hiç bir zor anında destek olmayıp anca sonucu eleştirirler. 'e be gerizekalı afet biriyle olmak istiyosan git afet birini bul' diyemedin mi? sağlığını çok düşünüyorsa birlikte başlayın spora diyete.
aslında onlar sandığın kadar kötü niyetle söylemiyor çünkü senin takıntılı olduğunu, bu konunun açılmasından rahatsız olduğunu bilmiyolar. bi daha konu açılırsa 'benim kilomdan başka sohbet malzemesi bulamadınız mı' de. bi daha konusu açılmaz. bırak takıntılı bilsinler seni, sana göre davransınlar. sen niye onlara göre davranıyorsun?

bak 2 gündür sinirliyim zaten, sen işaret et ben dalayım. win-win

bir ilaç var, ertesi gün bok gibi olmaması için, adını bilmiyorum ama bilen birileri söyler, ya da eczacıya sorsun.

evden çıkamaz şu an, kusmayı falan önericem de iyi mi yapar kötü mü bilemedim.

life hacks tarzı şeyler var ya, onlara bi bakın.

mesela ben şeyi hatırlıyorum, yatağa yattığında bi ayağını yataktan sarkıtıp yere basması gerekiyormuş ki vücut dengede olduğunu anlasın (ya da böyle bi şey) baş dönmesini engellermiş.

tabi kusabiliyorsa kusmak en iyisidir. rahatlatır. beceremiyorsa küçük dilini parmaklasın, işe yarar. onu da yapamıyorsa tuzlu su içsin, kusturuyor.

kusmak rahatlatır esasında. kustuktan sonra da ekmek falan bişiler yiyip mideyi doldurabilir.

kahveyi salla gitsin kussun sonra da bol bol su içsin biraz zorlasın bi de ağrı kesici yutsun yarın daha iyi hisseder.
he bi de banyo yapsın soğuk suyla iyi gelir.
edit :evet ekmek mide bulantısına iyi gelir ama yiyebilir meçhul ben pek yiyemem valla ama yerse mide bulantısına iyi gelir

aha şarj bitiyor dedi eleman, iletişim koptu sanırım. en son git kus dedim bakalım nolacak...

kusmak +1

çok içtiyse uyumasın. gözünü bile kapatmasın. başı dönüp midesi bulanacak.

bol bol su içsin. içerse kusabilir muhtemelen. şimdi ilaç firmaları beni sniper ile vuracak ama bol su içmek ertesi gün su ve mineral eksikliği vs. gibi şeylerin sebep olduğu akşamdan kalma durumuna karşı bire bir. hiç öyle alka-seltzer hede hödö gibi şeylere gerek yok.

baş ağrısından vs. acı çekip ilaç ile düzeleceğine, uyandığında da hiç sorun yaşama.. mis

bahsedilen ilaç alka sethzer. ama böbrek sorunu varsa kullanmasın.

Alka seltzer icir.. yan yatsin. Uyurken kusup bogulmasin. Olmaz deme. Ben bir kez uyandigimda kusmustum. Yan yatirmisti kiz arkadasim..

klozete yanaşıp kusmayı beklesin. biraz ters durunca ters sağımsal hareket başlar zaten. parmak tahriş eder yıvrım.

cevaplar için sağ olun, çocuk sağlam şu an.

@balpolen ne düşündüğünü bilemem, bazı insanların istediklerini yiyip nefslerini körelttikten sonra parmak atarak bir kötü hissetmeme durumu yarattıklarını duymuşluğum vardır, belki denemek istersin dedim, diğer yandan tempolu yürüsen bile metabolizma hızının görece gece düşüklüğü ile beraber çok fazla kalori yakmayı bekleme, ama birşey kaybetmezsin elbet. yatmadan şöyle bir bardak suya bir çay/tatlı kaşığı elma sirkesi atıp mideye indirirsen iyi de edersin.

EK: gece yatmadan evvel acıkma halinde birşeyler yiyip kendini kötü hissetmek istemezsen bundan sonra kazein etkisi gösteren kefir, lor peyniri gibi süt ürünlerinden yana tercihini kullanmanı öneririm.

@candanag elma sirkesi ne ise yariycak? Parmak olayini da hala cozemedim

4 dk tabata idmani yap her gun biseycigin kalmaz.

bir de bir kereden bir sey olmaz yahu.

bir o kadar daha ye bişeyciğin kalmaz, üzerine biraz çikolata da iyi olabilir. ya da elini boğazına sokarak kendini öğürtebilir ve ardından kusabilirsin. seçim senin.

parmaklatmaktan kasıt kendini kusturmak arkadaşım. sen nerelere gittin, onu merak ettim :)

@idyl ben de tam olarak onu anlamistim

Koşmaya falan gerek yok. 2 saat yürü yeter. Ama ağırlığın fazlaysa ve ayakkabıların iyi değilse, ayağında nasır olma riski yüksek. Ayağında nasır oluşursa, hiç yürüyemezsin ve daha da fazla kilo alırsın. Ayaklarının herhangi bir yerinde hafif yanma, acıma hissedersen, yürümeyi bırak. En iyisi ikiye, üçe bölerek yürümek. Çorap da ayakkabı kadar önemli.

böyle birşey için kendinden nasıl nefret eder insan? sen benim dün yediklerimi görseydin. 1 tabak yaprak sarması, 2 bardak kola, 2 bardak ıce tea, iskender bol tereyağlı, patates kızartması. poponu kaldırıp koşacaksın, popomu kaldıramam diye bişey yok. bir de kalori saymakla ömür geçmez.

Kezbansin. Erkeksen de erkek kezbansin. Sen bu 98 gramlik "travma"yi atlatsan da bu kafayla hep kendinden nefret edersin. Sporumu da yapiyorum, abur cuburumu da yiyorum kendimi de cok seviyorum. Kendinle barisik ol, fazla kafaya takma, her sey guzel olur.

eğer linkten bi sıkıntı yaşamadıysam bostancıyı gösteriyor senin verdiğin link. ona da gitmek için beşiktaş iskelesinin hemen oradan metroya bin, metrodan bostancıda in, vergi dairesi yazan çıkışı takip et.

edit: ama senin aradığın eğer bostancıdaysa geçerli bu.

evet evet bostancıda. adresi bostanci sanayi sitesi, değirmenyolu sokak diye vermiş. aynı yerden bahsediyoruz o zaman sanırsam, değil mi?

tamam o zaman, dediğim gibi yapıyorsun. metroya bin, bostancıda in, vergi dairesi çıkışını takip et. çıktıktan sonra yokuştan aşağı dümdüz yürü. e-5'in kenarından devam et sol tarafın yeşillik sağ tarafın e-5 kalacak. bi 100 metre ilerleyince görürsün sol tarafında.

Bulunduğu ülkenin saat/tarih'ini de kontrol etmek gerekir.

25'i dahildir. mesai bitişidir muhtemelen sonlanışı.

dahil

geri ödeyecek mi abin ?

ben olsam vermem. anneme söylerim abimle konuşsun. "novotni'nin eğitimi için ayırmıştık, malumun." falan dedirttirirdim.

doğru düşünüyorsunuz. birlikte aylık gelirleri 10 binse resmen vicdansız bunlar.

Parada sizin ne kadar hakkınız varsa abinizin de hakkı var lakin bununla birlikte, abinizin yaptığı biraz ibnelik olmuş.

Amerika'da da olsa 10bin usd ha diyince birikmez. Orası Amerika diye masrafları azalmıyor.

Siz planlama yaparken onu işin içine dahil etmemişsiniz, yani o sormadan önce krediyi almış olsanız ve onun ihtiyacı olunca "sen yurtdışındasın diye paraya ihtiyacın olmaz diye düşündük" deseniz durum çok da farklı olmayacaktı.

İhtiyaçları önceliklendirmek lazım bu durumda. Şu anda onun ev kredisi için kullanılır, o biraz biriktirince senin ev kredine destek olur vs.

yazıyı ilk okurken, ayıp amk abiye verilir, diyecektim.
devamını okuyunca, yine verilir ama geri istenir diye düşündüm. annen verirken "bak novotni'nin eğitimi için harcayacağız hemen ödemen lazım. bak çocuk zor durumda kalır" falan filan gibi konuşsun. amerikada iyi bir maaş alıyorsa, o 10.000doları kısa zamanda öder zaten.

verme para, ordaki para değeri senin de dediğin gibi çok daha yüksek. sizin 1 senenizi heba edeceğine kendi kassın 2-3 ay çıkarsın o parayı.

ayrıca geri ödememe ihtimali de her zaman var. başıma geldi ordan biliyorum. hem de amerika, hem de dolar olarak (aynı seninki gibi yani)...

bir kısmını eline para geçtikçe geri vereceğini söyledi ama açıkçası onu birazcık tanıyorsak o para da yalan olur. iki kişi 3 yılda sadece 25 bin dolar biriktirebilmiş durumda olduklarını da düşünürsek tablo daha da netleşiyor.

geri ödeyecek olup olmaması önemli evet. ama bence de yanlış düşünmüyorsunuz. madem bir aylık kazancına tekabül ediyor, sizi de zor duruma sokmadan halletmesi lazım işleri. yakın zamanda geri ödeyeceğine eminseniz, bunun üzerinde konuşup anlaşabiliyorsanız, kısa vadede yardımcı olmak için verilebilir belki, ama öbür türlü vermeyin bence de.

tuhaf bulmanız mantıklı. amerika'da yaşayan biri için 10 bin dolar cidden büyük bir meblağ değil. sonuçta annenin parası o, annen vermek isterse verir, istemezse vermez. hesap kitap yapıp ne kadarı ona ne kadarı sana harcanmış (harcanması planlanmış) bakılabilir, abine de annen bunu açıklayabilir.

altında bi bit yeniği ararsak bu parayı ev için değil eşinden gizlediği bir şey için kullanacaktır. şayet eşinin haberi varsa yine eşi dolduruşa getiriyodur, o para senin hakkın, bak biizm ihtiyacımız var falan diye aldşkdsl

abi adamın hakkı neyse verin daha fazla muhattap aramayın kasmayın. kuruşuna kadar verin yarın veya yıllar sonra benim hakkımı vermediler dedirtmeyin.

arkadaşlar okuduğunuzu iyi anlamamışsınız.

''abim 4-5 senedir amerika'da yaşıyor. şimdi bi ev almaya karar vermiş. annemin de ailesinden kalan ufak bir miras payı vardı. ikimiz için kullanmak üzere bankada tutuyordu. bir kısmını babamın borçları bir kısmını da abimin taşınma işleri için daha önceden kullanmıştık.''

demiş. yani ağabey o paradan taşınma masraflarını almış. bir kısmı babanın borçlarına gitmiş. baba her iki çocuğun da babası sanırım. yani bu durumda novotni' ye kalan yok. o niye almıyor bu durumda? anne haksızlık yapmak istemiyor belli, vermesin. novotni' nin hakkı olduğunu söylesin. novotni ''ben de ev alacağım'' desin. onlar da o paraya güvenmeyip, başlarının çaresine baksınlar. biraz daha para biriktirsinler. ya da başkalarından borç alsınlar.

not. kendinizi üzülüp, sıkılacağınıza, en yakınınız bile olsa insanlara hayır demesini bilin.

yanlış düşünmüyorsunuz. hele üstüne plan yapmışken böyle düşünmeniz çok normal. bi şekilde, olabildiğince kırıcı olmadan, vermemeniz en iyisi olur gibi görünüyor. böyle abiler/ablalardan usandım yahu. hep daha fazlasını istiyorlar, zaten siz ona düşen payı vermişsiniz. eminim geçmişte, bu meblağda değilse de, çokça benzeri olay yaşanmıştır, belki de hayatınız boyunca böyle olmuştur. vericem deyip de verdiğini pek görmedim böylelerinin, hele evliyken vereceğini hiç sanmıyorum.

zamanında abim tarafından istenmiş ve para yalan olmuştur..

hem bence sen de & siz de durumun farkındasınız ama vicdanınızı hafifletmek istiyorsunuz gibi.. bence o para uçar gider..

kesinlikle vermeyin. uygun bir dille de hemen söyleyin. düşünüp taşındığınızı, ev alacağınızı, paranın yeri olduğunu söyleyin. ev baktığınızı da belirtin ve hatta siz onlardan isteyin. nasıl olsa ellerinde paraları var.

Avis, Europecar, Intercity.

Kurumsal firmalarda var. Ama bunun icin ek ucret aliyorlarki pahaliya patlar. Ankara'ya ucakla gidip havaalaninda neden kiralamiyorsunuz? Hem rahat hem daha ucuza gelir.

ulaşım vasıtası olarak kullanmaktan ziyade eşya taşıyacağım için araba kiralayacağım. o yüzden uçakla gitmiyorum.

konya'dan istanbul'a dönerken uçak seferleri iptal olduğu için kiralık araba ile gitmeyi düşündük. Avis'in ofisine sorduğumuz zaman arabayı başka bir şehire bırakmak için 650 tl ek ücret ödememiz gerektiğini söylemişlerdi. sonuçta konya ofisinin bir tane aracı azalıyor, onlar da senden bir kısmını çıkarıyorlar.

godless frog +1

Esya tasiyacaksan baska. Ama dedigim gibi baska sehirde biraktigin zaman ek ucret aliyorlar, internet sitesinde alacagin ve birakacagin noktayi secip fiyatlara bak. Hertz, europcar, avis falan.

Tez konunuzun adı: İlişkilerde ataerkil bunalım: bir örnek olay incelemesi gibi bir şey değilse yani ondan esinlendiğin konu onu incitmeyecekse "tez yazım aşamasında bana ilham veren arkadaşım Bilmem Kim'e teşekkür ederim. diyebilirsin.

Ha demeyebilirsin de. Ben kedime teşekkür ettimdi.

Daha dün konuşmuştuk bir arkadaşımla; tezinde eski erkek arkadaşının çok yardımı dokunduğu için, şimdi başka bir sevgilisi olmasına rağmen, ad soyad verip teşekkür ettiğini söylemişti. Bence de güzeli, kıymet bileni budur. Tez konumu belirlemem konusunda ilham veren A B'ye teşekkür ederim, gayet üslubunca olur bence.

Bir de, teşekkür etmek için sormanız gerekmez bence. O sizin metniniz, sizin teşekkürünüz. Oraya eklediğiniz her isim güzel bir jesttir. Sana jest yapayım diye sormak gibi olur sanki, ismin geçsin mi diye sormak :)

Yapmayın. Çok net söylüyorum yapmayın. Teşekkür etmeniz hoş bir davranış, arayın konuşun, "tezim de bitti senin sayende konu bulmuştum çok sağol" deyin ama o teze ismini yazmayın.

Etmeyin

bence de yazma.

Ondan esinlendiğim tek şey kendi içsel durumu aslında.
O, kendi içsel durumunu anlattığında ve ben de bu durumu biraz araştırdığımda altta yatan nedenlerle karşılaşmamın sonucunda tez konum şekillenmiş oldu.
asla onu incitecek bir şey değil. İçimden geldiği için ve gerçekten de tez konumu bulmamda bu şekilde bir katkısı olduğu için teşekkür metnimde ona da yer vermek istiyorum.
verileri değerlendirirken mesela bazı arkadaşlarım yardım etti. elbette, onlara da teşekkür edeceğim.

Bu arada cevaplar için çok teşekkürler...
hiç böyle bir şey beklemiyordum doğrusu:)
yardım sever bir sözlükmüş sahiden.

teşekkür metni tez formatından bağımsızdır ve özgündür. Dilediğiniz üslupla dilediğinizi yazabilirsiniz, elbette ki tezin oluşmasında dolaylı yada doğrudan katkısı olan her canlı, cansız varlık hakkında birşeyler yazmak zorunda değilsiniz.

yetişemezsin köprü,kozyatağı ve gişelerde feci trafik sıkışıyor.her ihtimale karşı online çekin yap.
6 ya bin.

6ya bin

6 çok erken değil mi yahu? 6.30 ara servisi de mi olmaz :)

7 ye bin yetişirsin, sabah 7,30 dan sonra kopru trafigi oluyor. en erken 6,30 servisine bin rahat olsun diyorsan

Online check-in yaparsan 7 otobüsüyle garanti yetişirsin.

Beyazitta istanbul uni nin merkez kutuphanesi var. Orasi 24 saat acik. Sinav haftalari disinda disaridan ogrenci kabul ediyorlar. Guvenlige ogrenci kimligini gostermen yeterli. Sinav haftalari da bu sali bitiyormus.

bahçeşehir ve bilgi üniversitesinin kütüphaneleri gece geç saatlere kadar açık bildiğim kadarıyla.

Boğaziçinin kütüphanesi de 24 saat açık. Kampüse giriş herkese açık, ama kütüphane için üye olmak gerekiyor. Yıllık 50 tl miydi neydi, tam emin olamadım.

İünün merkez kütüphanesi +1

Boğaziçi Üniversitesinin kütüphanesinin yanında çalışma salonu var, o da geç saatlere kadar açıktı diye hatırlıyorum.
Bazı starbucks'lar da akşam saatlerinde sessiz sakin olur. mesela astoria'daki böyle. çok müşterisi olmayan avm'lere bakabilirsin.

eğer caddeye yakın oturuyorsan, saat 6 ya kadar açık bembeyaz bir kütüphane biliyorum inanılmaz sessiz adı muhtar özkan kütüphanesi, ayırca kadıköy civarında isen aziz berker halk kütüphanesi var.

ayrıyetten sadece üniversite ya da kütüphanelerde değil de herhangi bir dershaneye de girebilirsin eğer çok büyük durmuyorsan :)

ortaköy'deki(dört katlı, sahilde olan) starbucks sırf bu derde çare olsun diye açılmış diyebilirim. sakin. sessiz. ayrıca 2. ve 3. katlarda ders çalışma masaları var. tavsiyem 3. kattaki masa. merdivenden çıkınca hemen sağda kalıyor. özel bir oda gibi.

onun dışında marmara üniversitesi'nin kütüphanesi iyidir. ben bir kütüphanesini seviyorum okulun diyeyim sana, sen anla.

ve tabii ki istanbul üniversitesi merkez kütüphane.

bulunduğun yeri yazarsan yakınlarda yer tarif edebiliriz.

istanbul merkez kütüphane mantıklı benim için ya. tramvay kullanarak direkt tek vesaitle ulaşabileceğim için. teşekkürler.

geri dönüşümlü bişiy olması lazım kağıt gibi pet gibi demir metal gibi

benim hatırladığım eskiler kıyafet falan da verirdi. eskimiş takım verip karşılığında mandal falan alırlardı. öyle bir şey de olur mu?

Gazete toplardı bazıları

Bidon, depozitolu cam şişe, bozuk radyo, tetris gibi ucuz elektronikler, eski kıyafet. Artık yün iplik.

Bunlar olabilir.

dekan ile görüş. olmadı büt iste.

Tek ders sınavı var genelde. Senin gibi sadece 1 dersten kalmış mezun olabilecek durumda olan öğrenciler için yapılıyor. Bunu sorabilirsin yönetime, bilgi al.

Haksız not aldığını düşünüyorsan itiraz edebilirsin dilekçe yazıp. O zaman sınavın/ödevin değerlendirmesini hocadan başka biri yapar.

Eğer notunun az olduğunu düşünüyorsan yazılı olarak bildir isteğini. Ama eğer notunda sorun yoksa gidip bölüm başkanına söylersen garip bir durum olmaz mı? Kendimi hocanın yerine koydum. Çocuğun biri dersten kalmış. Bölüm başkanı bana çocuğu geçir falan diyor. Okuldan atılacağımı bilsem geçirmem. Hatta bir daha ders alsın hayvan gibi zor sorular sorar yine giçerimem.

istanbul universitesinde yunanca hocası vardı kadın , genelde sevilmeyen otoriter olmaya çalışan menapoz bir teyze , hani şahin k nın deyimiyle '' zannediorum tek eksiği y.rr.ktı'' derste ki bir sürtüşmemizde beni asla geçirmeyeceğini beyan etti kendisine cok güveniyordu bunu söylerken.. ertesi gün cep telefonumun video kaydını açtım kadının odasına girdim efendi efendi dünkü olay hakkında konusmak istediğimi söyledim kadın açık açık yüzlük kağıt bile versem geçirmeyeceğini söyledi.. cep telefonumun ekranını kadına çevirdim bu konuşmayı gerekli mercilerle paylaşıcağımı söyledim sonra iki dönem boyunca o kadının girdiği her dersi A ile geçtim !

Murphy kanunlari

ürperti geldiğinde, bir ağaç var herkesin orada yaprağı var. birininki öldüğünde, düşer. işte seninkine değerse ürperti gelir. şimdi birisi öldü falan diyorlardı.

bir de dini bir şey demişlerdi. bu hayatta döktüğün tuzları öbür tarafta kirpiklerinle toplayacaksın ondan tuz kutsaldır. tuzu israf etme diye. çocukken tuz yiyememiştim bi dönem. ehehe

kahve içme, kararırsın derler

yemekte catal kasik falan dusunce, ac geliyor derler

birine gittigine yemek uzerine denk geldiysen, kaynanan seviyormus vs.

Sorduğum şey tam Murphy kanunları değil de batıl inanç gibi şeyler.

Odanda resim olmasin derler. Inanmam ama yattigim yere de resim koymam.

sofrada karşında oturan kişinin önünden kırıntı alma muhabbeti vardı

Sabahları yüzünü yıkamazsan şeytan yalarmış.
Gözün dalıyosa misafir gelecek.
Sağ el kaşınıyosa para gelcek sol el kaşınıyosa para gidecek.
Bi de çıkarılan terlik ayakkabı fln ters dönünce bi şeyler oluyodu ama unuttum.

benim annem hep soyler; Gece gece islik calmaaa!!! Seytanlari basina topluyorsun.

Bi de gece gece sakiz cigneme, ölü eti cigniyormus gibi mi ne olurmussun?!?!!!

bi digeri eşikte durma, oturma (nedenini unuttum su an)

Birinin ustunden atlamamak, kucukken kardesimin ustunden atlardim. Boyu uzamayacak derdi.

Bi de gece gece tirnak kesilmez der.

daha aklima gelmedi. ^^

Bu dijital gostergeli saatlere baktiginda ornegin, 21:21 ya da 23.32 gibi bir ana denk gelmissen, o an biri seni dusunuyo derler. En modern ve revactaki hurafelerden biridir.

gece uzun süre aynaya bakarsan kötü ruhları görürsün derler, bazıları başka alemlere açılırsın der, bazıları platon'un mağara alegorisini buna bağlar saçmalar(şimdi geldi aklıma, sondaki bazıları benim)

mayısta doğan cadı muggle ile evlenir.
mürverdense asan hiç bitmez tasan. :) :)

şaka bi yana.

insan kınadığını yaşamadan ölmezmiş mesela.

gece aynaya bakilmazmis +1

allahım sayılanların hepsini biliyormuşum, nasıl batıllarla yetiştirilmişsem :p ayrıca sıcaktan/ateşten korkan, kaynanasından korkarmış derler. eşikte/dört kapı ağzında oturanın çocuğu olmazmış derler. yediğin yemeğe ekmek düşerse misafir gelecek derler. bence yok sanırım modern zamanlarda böyle şeyler.

@kerbee +1 ben de biliyormuşum.

@barbara eşikte durma, oturma, erişirler. (erişmek işte cinlerin falan gelmesi.)

ekmeği bölerken bir parça sıçrarsa misafir geliyor

akşam ezanından sonra yerler mühürlenir

banyoda tuvalette çok fazla durma, sana musallat olurlar

kirli bulaşıkları açıkta bırakma

yiyecek içeceği gece dışarda üstü açık bırakma

boş salıncağı sallama çocuğun karnı ağrır

çekirdek kabuklarını yerde bırakma

ekmek kırıtısının üzerinde uyuma karabasan basar

lohusa kadın ve yenin doğmuş bebeği yalnız bırakma alkarısı gelir

eve dadanan karıncaları öldürme, karınca berekettir

çocuğun oyuncaklarını gece dışarda bırakma içine habis ruhlar girer

biriyle kafa kafaya çarpışınca yere tükürmessen kel kalırsın

hamile kadın kime çok bakarsa çocuk ona benzermiş

hamile kadın bi türbede bir yerini kaşırsa bebeğin o yerinde doğum izi kalır

hamile kadın bir ağaçtan bir meyve koparırsa bebekte o meyveye benzer bir doğum izi olur (bi tanıdığımda elma şeklinde bir doğum izi vardı)

Bugüne kadar UPS'le sürüsüne bereket belge yolladım yurtdışına. En geç 2 günde teslim ediliyor. Hiç sıkıntı yaşamadım.

UPS/DHL ikisi de son derece güvenilir, DHL daha bir avrupa odaklı fakat döküman gönderiminde hiç bir sorun yaşanmaz. bu hafta almanya'ya rahatlıkla ulaşır.

arkadasim 2 ay once dhl ile almanyaya 110 kusur liraya evrak gonderdi. 2 gunde sorunsuz ualsti

ptt aps ile gönderdim bi kere 60 lira tuttu 3 iş günü içerisinde almanyadaydı

En son almanyaya belge yollayacagim zaman dhl kullanmistim 80 liraydi 1 sene onceydi belki para degerlerinden dolayi artmistir fiyat ki rakip firmalar fiyat farki yapmiyo cok ama ikisi de ertesi gun ulastiriyo yerine

biz de bir keresinde çöpe çiğ et atmıştık bir iki günde de çöpü atmayı unuttuk, ortalıkta koku yoktu ama çöpten irice bir kurt çıkmıştı. öyle bir şey olabilir mi? bir köşede falan et gibi bir şey çürümüş olabilir. buzdolabının yakınlarını bir daha araştırın.

bahsettiğiniz kurtun bir fotoğrafı var mı? biraz değişik bir canlı gibi.

Poşette tuttuğunuz bakliyat, un vs. falan varsa, mutfağınız da nemliyse ondan oluyor o. Geçtiğimiz yaz bende de oldu. 4-5 ay uğraştım. En nihayetinde ilaç satan birini buldum, ama ilaç önermedi o. Sizde de bakliyat vs. kaynaklı bir durumsa bir kere hepsini çöpe atın. Gerçi çöpe atsanız da fark etmiyor, 4-5 ay uğraşmamın sebebi oydu benim. O kurtlar bir yere yuva yapmış oluyor. O yuvayı bulmadan çözemezsiniz sorunu. Benimkiler mutfak dolabının en üstündeki boş bir mutfak eşyası kutusunun içine yuva yapmış. O yuvayı bulup çöpe attıktan sonra her yeri silin. Kimileri sirkeli su, kimileri karbonatlı su dedi bana. Pimpiriklik yapıp ikisini de yaptım. Öylece geçti.

Yok malesef yaklaşamam ben zaten. Çok küçük ama belki korkutuğum için abartıyorum. Minik siyah tüylü kurt :(
Not: çöpe yemek atılmaz sokak hayvanları aç kenara koyalım silip süpürüyorlar

Baktık yok bakliyatta çekmeceleri söktük falan. Ama çeşme su kaçıyor az dolaba sızıyor ondan mi ki oralarada bakıyoruz ama . Karabonat ve sirkeli suyu deneyeceğim

siyah tüylü? gece kelebeği tırtılı falandır.

Tüy dediğim yüzeyi ışte tuhaf pürüzsüz değil minik tüyümsü şeyler var yani fotoğraf çekcem gene görürsem

Bakliyattan çıkanlar öyle tüylü kurt olmaz uçucu küçük böcük şeklinde olurlar, et işi gibi. Biz bir kere tatildeyken elektrikler gitmiş salam vardı buzlukta erimiş kurtlar dolaptan akmıştı resmen.

Mutfak dolabı nemden islaktı baktım yok yuva nem yapmış olabilir sinek ilacı sıkıp uzun süre bekleteym diyorum

Birini olu ele gecirip bocek ilaclar satan yere goturun. Ziraat urunleri satan yerler oluyor sairsam, onlar bocegin cinsine gore ilac veriyor. Gecmis olsun, en korktugum sey...
Ama ilk etapta kloraklamaniz iyi olmus, gezdikleri yerler dezenfekte olmustur, ama kaynagini bulmadan, yumurtalari oldurmeden mutfak arac gereklerinizi dezenfekte etmeden kullanmayin derim.

dezenfekte hergün ediyoruz korkudan, 24 saattir karşılaşmadık kurtçuklarla :)

olması lazım ama olmuyor o çoğu zaman :) başıma geliyor sık sık, kapıya kağıt bırakmadan gittikleri olabiliyor.

belki kapıya bile gelmediler demek oluyor ve tıpış tıpış şubeden alıyoruz öyle mi?

Öyle maalesef.

edit: Gerçi siz bir arayın. Ankara'da olduğum zamanlarda bazen aşırı yoğunluktan bir sonraki güne sarkıtıyorlar teslimatı. Belki sizde de öyle olmuştur.

uykusuzluk, yorgunluk, aşırı sigara-kola tüketimi gibi sebepleri de olabilir.

daha çok kan şekeriniz düşükken yani aç olduğunuzda mı oluyor? kaşık tutarken dediğinize göre, o sırada aç olmalısınız.

bu yasta korkacagin birsey yok. benim de 25 yasim var 18 yasindan beri elim titriyor. yukarida yazilanlara dikkat et yeter.

her yaşta korkacak birşey var. doktora git en yakın zamanda.

lan hayatım boyunca bu anı bekledım bir house sever olarak.

sende huntingtons var hacı.

yok lem şaka şaka.

yinede bir doktora gorunmekte fayda var tabi. yorgun felansındır belki.

huntington otozomal dominant gectigi icin mutlaka babasinda ya da amcasinda veya annesinde olmak zorunda hastalik ayrica huntingtons 30-40li yaslarda ortaya cikar ve kotu bir hastaliktir. sakasina olsa bile yapmayin arkadaslar

şınav çekerken ya da ağır bir şey kaldırırken de oluyor mu?

eskiden oluyordu da kaslandıkça kayboldu.

orjinali soyle;

"Songs are thoughts which are sung out with the breath when people let themselves be moved by a great force, and ordinary speech no longer suffices. When the words that we need shoot up of themselves, we have a new song.."

kabaca turkcesi;

muzik; nefesimizle dile gelen dusuncelerimiz. siradan sozler kifayetsiz kaldiginda, insanlarin kendinilerini koyverdikleri buyuk guc.. ne zaman ki kelimeler icimizde inanilmaz bi hizla yukselir, iste o zaman yeni bir sarki daha ortaya cikar.

teşekkürler. aslında bu, bir bölümün başındaki epigraftan. o aradaki kısmı yazar kendi çıkarmış. ikinci cümleye daha fazla takılmıştım: shoot up of themselves kısmına. sanki hızla yükselmekten bahsetmiyor da kelimelerin kendi boylarını aşmalarından bahsediyor gibi düşündüm hep, nasıl ifade edeceğimi bulamadım. o da bir nevi yükselmek, ama kelimelerin kendi içlerindeki bir devinimi ve değişimi anlatıyor sanki.

aslinda "shoot up" boyle cosar gaza gelir felan gibi bi yukselme sanirim. hani icinden ta$an kelimeler gibi.. sanki.

evet, öyle bir sürat, coşma çağrışımı var kelimenin. hatta burada anlatmak istediğine güzel bir örnek kola şişesi olabilir. şişeyi sallarsın, kapağını açtığında içindeki kola köpürerek taşar. bu alıntıda o kolanın köpürmesinden bahsediyor, kola şişesinden değil. o yüzden o köpürme halini ifade edecek bir ibare bulmak daha doğru olabilir, neyin içinden taştığını anlatmak yerine. taşmak başka bir nesneye referansla olabiliyor ancak, köpürmek kendi başına. falan fıstık.

bu kadar incik cincik ne önemi var gibi dursa da kitap tam da bu mevzular üzerine olduğu için aslında önemli:) ama teşekkür ederim yine de. başka bir şey aklıma gelmezse taşmak güzel bir öneri olabilir.

mumkun

mümkün, tecrübeyle sabit.

alıcının tel no.sunu da yazın. kargonuz şubeye geldi diye mesaj atıyorlar. arkadaşınıza da haber verin tabi. mesaj falan atmayabilirler de. kendisi sorsun kargom geldi mi diye.

kargo numarasını alıcıya iletin, internetten takip etsin.

www.eksiduyuru.com

"şubeden teslim" diye bir gönderi seçeneği var. mümkün yani :)

Alıcının adı siyadı, X şubesi - Telefon ihbarlı yazın il-ilçe adı. Mutlaka alıcıya ait telefon nosu da olsun. ;)

Beşiktaş'ta oturuyorum. Mahallenin veletleri sabahtan akşama kadar patlatıyor bunlardan. Tahminimce kırtasiyeden falan alıyorlar. Yer bilemiyorum maalesef, ama kırtasiyelere sormak lazım önce bir.

eminönü tahtakalede hani bu kahvecinin olduğu sokakta vardı bunun toptancıları.

yolun düşerse bir kutu al.

istanbulda havaş yok magaralı genç. havataş var ona bilet alınmıyor.

bilet alınmıyor dediğin, önceden almıyorsun bilet, ama otobüse bindiğinde muavin ücret topluyor.

İstanbulkart ya da akbil ile de ödeme hapılabiliyor Havataş'ta. İstanbul dışında bazı şehirlerde var Havaş, otobüs içinde ödeme yapılıyor.

Bütün dünya istanbul'dan ibaret olduğu için havaş yok.

Cevap: Bileti bindikten sonra alıyorsunuz.

Forum Mersin'deki servise binip Şakirpaşa Havalimanı'na gidecektim. Cevaplar için teşekkür ederim.

bahsettigin olay gittigidiyor' da satis yapanlarin basina gelmisti. r10.net gibi yerlere bakarsan hala davalari devam eden insanlar oldugunu gorebilirsin. takip eden linkte de "ticaret mi, hobi mi ?" isimli bolume bakmani oneririm. (git: www.egirisimci.gov.tr)

yaptıklarınızı satması için ve iyi vakit geçirmesi için, anneniz veya daha yakın gördüğünüz birine ufak bi dükkanda açabilirsiniz aslında.

edit : günaha davet'in fikri de çok hoş :)

nakit ödemeleri bi şekilde yaparsın da kredi kartı satışları için bankadan sanal pos almanın yolu vergi numarası almaktır. vergi dairesine başvuru yapcan sonra posa başvuru yapcan.

@sterimar: link bayağı faideliymiş, teşekkür ederim. benim de aklımda gittigidiyor diye kalmış esasen, ama o dönem mesela pasaj.com'da satış yapan insanlardan bazıları vergi cezası korkusuyla internetteki dükkanlarını kapatmışlardı. o ceza ne kadar kişiyi etkiledi bilmiyorum, ama genel bir korku yarattı sanırsam.

ya ben öğrenci ve çevirmen insanım. her şeyi bıraktım, kendimi bu işlere veriyorum noktasına gelsem tüm bürokratik işleri yaparım ama bu koşullarda bu işe ne kadar zaman ayırabileceğim belli değil, her zaman aynı yoğunlukta iş çıkartıp çıkartamayacağım belli değil. tezgahmış, dükkanmış, şu aşamada batması garanti hepsinin:)

etsy.com bu konuda uzman diyebilirim. paypal üzerinden ödemeni alıyorsun hesabına tabi, o kısmı var sadece. böylece satış yapmış gibi görünmüyor musun bilemedim.

konuşma dilinde headscarfed şeklinde duymuşluğum var.

hijab diye de geçer. hepsi olur.

hijab da diyorlar. arapçasını yani.

covered diyorum ben ki kullanılıyor da sanırım.

headcover :)

headscarfed.

turban diyen bir iki encebiyle konuşmuşluğum var. ama literatürde de kabul görüyor mu türban bilemiyorum.

başörtüsünün turban, hijab, veil gibi çeşitli kullanımları da mevcut ve yaygın ingilizcede, evet. ama ben "başörtüsü"nün değil "başörtülü"nün karşılığını arıyordum:) headscarfed en uygunudur gibi duruyor evet.
teşekkürler cümleten.

turend diye bi site yapmışlar dehşet:
tureng.comürbanlı
tureng.comşörtülü

edit: linkler yarım yamalak çıkıyor gibi ama arama şeysinden halledersin.

who wears hijjab olarak kullanmıştım birkaç konuşmada.

sonuçlar 10-12 günde kesin çıkıyor.

ben bakırköy bilge adamda girdim. gayet iyiydi. bu iki yeri bilmiyorum.

Eminönü'deki istanbul ticaret üniversitesinde 2010'da girmiştim, fena değildi ama dışarıdan ses geliyordu.

2012'de girdiğimde sonuçlar bir hafta sonra internetten açıklanmıştı. Benden bir hafta sonra giren arkadaşımın 10 gün sonra açılanmıştı mesela. Postayla ulaşması 4-5 hafta sürebilir.

Bakırköy çok uzak kaçıyor. Mecburen ya Ticaret Üniversitesi'nde ya da Şişli'deki o yerde gireceğim.
Ben en son girdiğimde internetten sonuç açıklama olayı yoktu. O zaman haydi haydi yetişir Şubat başına. Çok teşekkür ederim:)

tavada kagitsiz pisirsene? baligi sicak tavaya koyarsan yapismaz.
ocaga ve sicrayabilecek yerlere onceden gazete serersen isin bitince kaldirir atarsin. temizligi de kolay olur.
kokmasin diye kagit, kapak kullanayim diyorsan nasil olsa kokacak.

kağıtla belki az biraz buğulama havası yakalarım diye düşünmüştüm. bir de kokmasından ziyade (her halükarda kokacak evet) tavayı temizleme derdi var. ama doğrudan tavada da olur, doğru.

çok da güzel olur. fırında olabilecek her balık olabilir.

teflon tencerede kısık ateşte aynı fırın malzemelerıyle fakat folyosuz kağıtsız yapıyorum ben. buğulama oluyor o da. bence sen de öyle yap.

OLur, buğulama gibi olur. Alu folyo ile değil yağlı kağıt ile yap.

hepsi birbirinden gereksiz insanlarmış.

off hepsi karaktersiz insanlarmış.

kıza bunu yapanlar çok gerizekalıymış.kızdan çok onların durumuna üzüldüm.

intikam falan ayıp şeyler bunlar ama ne eğlenmiştirler lan ABOOOV.

saniye kafa yormaya bile değmez tiplermiş diyeceğim ama insan başına gelse takar tabii. bir kadının kendisinden hoşlanmayabileceğini kabullenemeyen tipten de, onun bunu kabullenememesini ve hatta intikam almasını destekleyen ve bunun için başka birinin kalbini kırmak için bu kadar uğraşan adamdan da, bunlara yardım eden ikinci kadından da, bunların dostluğundan da ne hayır gelir ne bir şey beklenir. keşke kız eve gittiğinde ve "bak bu da benim sevgilim" lafını duyduğunda çekip gitseymiş. o şok halinde ve tabii insanların bu kadar gerzek olabileceğine inanamama durumunda bunu akla getirmemek mümkün tabii. insan böyleleri için "allahın sevgili kuluymuşum da erken kurtulmuşum" demeli.

güzel olmuş :)) beğendim

yani insanlar bizi değil başkasını severlerse her itliği yapabiliriz onlara. Ne faydasızlık hakaten, bir de kendilerini akıllı falan sanmışlardır şimdi gariplerim.

"sonrasında kız, reddettiği erkeğin yakışıklı can dostuna yazıyor."

bu ne lan?!

yemeği çıkardın mıydı çok güzel porno senaryosu olur bundan. lakin çok midesiz insanlarmış, dördü de.

cool story bro

hep bu bkzı vermek istemiştim.

daha güzel intikam alınabilirdi. bu hakkaten çok işsizce olmuş.

pardon kizin ne sucu var aq? tipi degilsen tipi degilsindir, intikam alacak durum goremedim? obur uc vatandas da agir orospu cocuguymus.

zaman kaybı başka bir şey değil.

güzelmiş saygı duydum.

şaka la şaka. yazık kıza bir suçu yok. herifler hala çocuk sanırım.

yok lan yok. çok iyi olmuş tebrik ediyorum.

organizasyonda emeği geçen herkesin eline sağlık. bu tarz kızlara müstehak !

çocuklar tamam gerizekalı.
kızımız da biraz saf sanırım.

yeni tanıştığın bir erkeğin evinde ne işin var kızım senin?

ağır ezel terkmiş onu tertipleyen. bu arada story güzelmiş hacı beğendim B)

eğer kız reddettiği elemanın yakın arkadaşı olduğunu net bir şekilde bile bile yaptıysa müstehak olmuş.

Yatıp bırakabilirdi de. Ucuz yırtmış.

off harika ya. harika bir dostlukmuş helal olsun.

herifin intikam almak istemesi inanılmaz ergence. hikayenin gerisi over dose liselilikten ölüyor. ama iyi.

dark side kızın ta kendisi kesinlikle çok iyi olmuş ohh vallahi gece gece rahatladım he :)

Ne kadar süre oldu başlayalı?

Ya kendi içlerinde birbirlerinin açıklarını da kolluyrdur onlar o yüzden ispiyon potansiyeli olan birinin aralarına girmelerini istememişlerdir. Güvenlerini kazanman lazım önce. Yapışmayan duruşunu muhafaza et, ve kontrollü ifşa yöntemiyle (dandik açıklarını anlatarak mesela) ben de sizdenim, sizi söylemem alt mesajını ver iyice.

@kenarortay baya oldu. yanı bu saatten nsonra çok zor içlerine girmek.

hiç de birbirlerinin açıklarını yakalamak ister gibi halleri yok. ve ünşversiteden, yüksek lisanstan filan tanışıklıkları var yani iş evvelinde de arkadaşlıkları var. dışarda da hep görüşüyorlar.

Ufak tefek bir şeyler yap ama göz çıkarmayacak şekilde. Börek götür mesela bir sabah ya da faaliyetler ne gibi şeylerse benzerini bulmaya çalış falan.

@whoosie bunları yapmadım mı sanıyorsunuz. ama olmuyor işte bir türlü sevemediler beni. ya da mobbing yapıyorlar ve mobbingi seviyorlar.

@sucuklu,

açıklarını yakalıyorlardır demedim. birbirlerini kolluyorlardır. sen gözlerinde her şeyi ispiyonlayabilecek birisin. azıcık açık vermiş gibi davran. anlasınlar zarar gelmeyeceğini senden.

@kenarortay yeterince açık verdim zaten. huzurum olmadığı ve saatler süren sohbetlerinden dolayı konsantrasyonumu toplayamadığım için işte pek de başarılı değilim. hepsi de farkında.

yani onlar sistemlerini iyi kurmuş. ben fazlalık gibi hissediyorum.

bir de ben ağzına vur lokmasını al türü bir profil çiziyorum. beni tehlike olarak gördüklerini de sanmıyorum. ki olamam da zaten amirimiz onları çok seviyor ve çok tutuyor.

ben hiç ofis ortamında çalışmadım, hep freelance'tim. o yüzden bu tür konularda ne dersem sallamaya girebilir. ama tarif ettiğiniz tipitipler hayatın her alanında mevcut malum, insan başka şekillerde de deneyimleyebiliyor bunu.
bu anlattığınız kişilerin sizi aralarına almamalarının sebebi safi kıdemli oluşlarından da kaynaklanıyor olabilir. biz yeterince iyi anlaşıyoruz, yeni birisine ihtiyaç yok gibi bir düşünceden ziyade, yerimizi tuttuk, böyle de devam etsin çabası olabilir o. kek börek götürmekle, ikram etmekle kırılmaz o bence. valla ben sizin yerinizde olsam gider amirle konuşurdum. atıl kapasitede çalıştığınızı da yüzünüze söylemiş madem. ben de gidip "bu durumun farkındayım, ama çekingen de bir yapım var, atılgan davranıp iş kapamıyorum. bu atıl olma meselesini çözebilmek için siz beni görevlendirseniz bir konuda" derdim, bir sonraki gelecek işi getirip sana verebilsin diye. tabii amir şerefsiz bir tipse bu konuşmayı yapmaya değmez, daha büyük sıkıntı açabilir başına. ama böyle bir konuda konuşabileceğin kadar düzgün biriyse, sorunu kabul ettiğini ve onu çözmeye gönüllü olduğunu göstermen de çok işe yarayabilir. sen ancak o birimde doğru düzgün iş yapmaya başladığın zaman iş arkadaşların aralarına almaya başlarlar seni. eskiye dayanan arkadaşlıkları olabilir, ama iş yerindeki arkadaşlıklarını da işe yarama üzerinden kuruyorlardır muhtemelen.

memuriyet, ofis vs. bilmeden eyyorlamam budur.

başka birim şeysini görmemişim. millet ne diyecek diye can sıkmaya değer mi yahu? orada da benzer bir durumun yaşanmayacağından emin olun önce. ondan sonra deneyin şansınızı. burada böyle ömür geçireceğinize, millet arkanızdan atsa tutsa bile kendinizi iyi hissettiğiniz bir yerde çalışırsınız.

Uff işyerinde benzer mutsuzluğu ben de yaşıyorum.canımı sıkıyor bu durum cidden.çok iyi anlıyorum sizi..tanıdığım,beni sevdiklerini bildiğim insanlarla konuşma arzusu içindeyim bi kaç zamandır.ilacı bulursak kafamıza sürelim beraber..sanırım ihtiyacımız olan şey sizi bilmiyorum da benim ihtiyacım olan şey işimi yapıp çıkmak ve dışarda aramak o mutluluğu.onlar ne börekler yerse yesin.ben dışarda sushi yiycem.onları da çağırmıycam işte.hıh..(ciddiyim iyi sushi yapan bi yer arıyorum.)iş çıkışları diğer arkadaşlarınızla buluşun,zaman geçirin.birilerine ihtiyacın var belki de onlara sarıyorsunuz.ben öleyim açıksası.

başka birime geç. böyle hayat geçmez. kaybedecek bir şeyin yok zaten kamu. çok birim değiştirsen ne olacak. sanki yolsuzluk yaptın rüşvet yedin bir suçun yok ki.

yemin ederim okudum ve üzüldüm senin icin ben ve arkadaslarim emrindeyiz. kimi indir diyosan indiririz. döner bicaklariyla dalariz abi.

Okurken ben daraldım, bunaldım ve gerçekten üzüldüm durumunuza. Ancak bu kadar sıkıntıya değer mi? @kelepir çok doğru söylemiş, geçin başka birime allasen rahatlayın hem belki şimdi geçeceğiniz birimde çok mutu olacaksınız belki boşuna çekiyorsunuz bu insanları şu an.

Ben de benzer şeyler yaşıyorum. Ama şunu anlamadım asosyal biriysen yabancılarla bol temas kurmayı ve yurtdışına seyahati gerektiren bir organizasyon işi sana nasıl zevkli gelebilir ki? Bir de kontrollü ifşa yöntemiyle (dandik açıklarını anlatarak mesela) ben de sizdenim, sizi söylemem alt mesajını ver kısmını anlamadım

kendi güncellenir. nokia 3310 bile kendi güncelleniyordu diye hatırlıyorum.

benim akıllı telefonum akılsız olmuştu; güncellememişti.
sen eski usul bir çalar saati deneyerek kur. evhamlı mıyım neyim:)

ya işte eski usül çalar saat yok, kötü olan o:) telefon kendini güncellemese bile zaten 6'da uyandım zannedip 5'de uyanırım en fazla. havaalanına da 1 saat erken giderim. uçağı kaçırma riski yok neyse ki. ama bir saat fazladan uyku pek tatlı tabii. bir de sabah telefon 6'da çalınca saatin gerçekten 6 mı, yoksa 5 mi olduğunu anlayamama hali olacak, onu nasıl çözeceğim, şimdilik meçhul:)

ben televizyondan kontrol ediyorum. tek tek kanal geziyorum:) evhamlıyım demiştim değil mi?

üstad manuel olarak saati değiştir, otomatik güncelleme tarzı bir şey varsa kapat

hicri?
google'dan ingilizceye çevirdim mardini fetihlerinden bahsediyor tarih olarak mantıklı geldi
fransızca sıfır bu arada

evet hicri bana da mantıklı geldi şimdi
fransızca kısaltmalar listesinde bulamadım, bu da zaten çeviri bir metin gibi.

yok evet, mantık doğru, hicri takvimden bahsediyor. ama mesela ilk cümlede kabaca şöyle diyor: "19 H.'den (640) beri Araplar, Tur Abdin ve Dara'yla beraber Mardin kalesinin de sahibidir." "19 hicriden beri" anlamsız kaçıyor haliyle burada. 640 yılı 19 H.'ye tekabül ediyor, onun ne olduğunu bulmaya çalışıyorum.

hicret miladi takvime göre 622'de gerçekleşmiş. 622+ 19= 641 yani (ay farkları var ama) kabaca hicri 19. yıl = miladi 640. yıl oluyor.
hicri 19. yıldan beri, miladi 640. yıldan beri....

evet işte öyle yazınca mantıklı:) ilk sefer algılayamamışım resmen
araplar ne zaman mardin kalesine sahip olmuşlar, onu bir teyit edeyim nolur nolmaz.
teşekkür ederim!

hemen kapat bilgisayarı. pirincin içine koy sabah dek beklesin. sabah ilk iş bilgisayarcıya götür temizlesin.

su için pirinç dolu bir yere kapatın derler, kola da işe yarar mı bilmiyorum denemek lazım

www.slaw.ca

bir çok dizüstünün ters çevrilince kendi kendine kapandığına şahit oldum.ondandır o, ikincisi klavye ile bilgisayar parçaları arasında bir tabaka olması lazım, bu tarz dökülmelerde sadece klavye masrafı ile kurtul diye. yani içeri geçeceğini sanmıyorum.

kuruyunca tuşlar yapışacak. işlevi bozulacak çoğunun. ya şimdi açıp detaylı temizlik yapman lazım, ya da yeni klavye alman lazım. 'boca etmek' betiminden yola çıkarak en kötüsüne de hazırlıklı olmanı öneririm.

space tuşuna abanmak gerekmesi haricinde sorunsuz çalışıyor yahu. hayrettir. gece pirince yatırıp yatmıştım, sabah biraz dış temizliğiyle uğraşmam gerekti haliyle, ama bir sorun yok görünen o ki. teşekkür ederim yardımlar için.

ola ki ileride bir gün başka birinin başına daha aynısı gelir, sözlükte aratacak olur falan: laptopı prizden çekmek gerekiyormuş hocam:) mantıklı tabii:)

@forbes
az önce bir örneğini gördüm de o yüzden.

"özenmemiş demesinler" "özenmemiş gibi durmasın" duygusu yüzünden. asıl amaç güzel olmak değil yani. "ooo 3 saatte olur bu makyaj saç" olayı.

o kadınların bir kısmı o makyaja maruz da kalmış olabilir. kendimden biliyorum:) bazı özel gecelerde, özellikle mezuniyetlerde falan, o makyaj evde değil dışarıda yaptırılır, daha da bi güzel olsun niyetiyle. aman çok hafif bir şey olsun diye bir milyon kere söylenmesine rağmen insan kendini uzaylıya dönmüş bulabiliyor:) yani o kadınların bir kısmı o özel gecelerde de ne kadar abuk göründüklerinin farkında olabilir pekala. ben birkaç kere düştüm o hataya. şimdi eski fotoğraflara bakıp gülmek için vesile oldu.

farkında değiller. birilerinin yüzlerine vurması gerekiyor.

mesela bülent ersoya biri bunu anlatmalı. bence bu derece mide bulandırıcı bir uzaylıya dönüştüğünü farketse gerçekten makyajsız çıkardı.

@jam
mesele güzel kadınların çirkinleşmesi. bülentle alakası yok sakjdhsakj

makyajın ne olduğunu bilmeden yapan kişi ve kişilerle alakalı bir durum. maalesef çoğu kadında farkında değil çünkü çevresi '' ayy çok güzel olmuşsun bebeğim, oo güzelliğe bak bitanem yakıyosun '' diyen hemcinsleri ile dolu. dobra dobra biri de çıkıp demez yani olmamış badana yapmış gibi olmuşsun diye.

aklına kötü şeyler getirme hocam. durumu anladım cidden fenalık geçirtir bu ama sen yine de olumlu düşün, hatta biraz uyumaya çalış. telefonun sürekli açık olsun.

yorulmuş olupta yol üzerinde bi yerde uyumuş olabilir. telin sesi kısıktır duymamıştır ve sarjı bitip kapanmıştır.

iyi şeyler düşünün. ulaştığınız zaman buradan duyurun lütfen.

polisi arayıp aynen bu şekilde anlattığın gibi anlat, plakadan belli olur kötü bir şey olup olmadığı. hatta ara bence, çaresiz beklemekten iyidir.

@eyyor +1
aynen polis ne güne duruyor? ara plakadan baksınlar, kayıtlara geçer direk kötü bir şey varsa. umarım yoktur.

akşam 4'te yola koyulduysa, direksiyon başında bayağı vakit geçirmiş yani. arayacağınızı düşünememiştir, arabayı bir yere çekip uykuya dalmıştır. telefonunu da sessize falan aldıysa, o sırada şarjının bitmiş olması çok muhtemel.
siz içinizi ferah tutun. yanınıza vardığında "niye korkutuyorsun insanı" diye çıkışır, gülersiniz beraber.

osmaniye üzerinden geliyorsa mersin konyadan geçer. oralarda gülnar mut gibi yerler var, kuş uçmaz kervan geçmez, pis virajlar var, orda telefon çekmez, yavaş gidilir. sen hiç merak etme, kötü haber tez gelir. telefonu çekmiyordur

bir süre daha bekleyip polisi arayayım madem.
ve çavezin venezuellası'na teşekkürler, güzergahı öyle olacaktı, adana falan da diyordu, eğer bi değişiklik yapmadıysa.

derdimle dertlendiniz, çok sağ olun, var olun.

Umarım kardeşinizle ilgili her şey yolundadır. Ben burada evhamlandım sizin adınıza. Sağ salim görüşmeniz dileğiyle.

kardeş mılletı boyle ıste. Saat 10 cıvarı konusmussunuz ya artık gec oldu deyıp senın uyuyacagını ve onu aramayacagını dusunup haber vermemıs, uyumustur. Ama yıne de sor tabıı polıslere. Icın rahatlasın.

Yolların durumunu biliyorsun telefonlar cekmiyor neredeyse bütün seyahatlerde basimiza geliyor boyle seyler.
Telefonun cekmedigi bir bolgeye girmis olabilirler , belki telefonlar cekmiyor diye kapattilar acmayi unuttular falan. Kot seyler dusunme ustad zor bir surec Allah yardimcin olsun.

Bizi de haberdar et gördüğümden beri takipteyim. İnşallah güzel haberler verirsin bize de.

Noldu ulaşabildin mi kardeşine?

var mı haber?

durum nedir?

selam herkese. sabaha kadar çok az uyudum, sabah apar topar dağın başındaki işime gittiğimden yazamadım buraya.

bu sabah 8 gibi ulaştım kendisine. dün telefon görüşmemizden hemen sonra mola vermiş. telefonun iyi çekmediği bir yerde. sabah yine telefon ettim, uyandırdım hatta. esneye esneye açtı, telefonu kapatmamış anladığım kadarıyla, bulunduğu yerde çok sınırda çekiyordu telefonu herhalde. mola verirken "ben şuradayım, mola veriyorum" demeyi de gereksiz görmüş.
akşam varıyor denizliye, detaylı ifadesini alıp beni 5 saat uykusuz bıraktığı için gerekli cezasını keseceğim.

size de böyle bir durum olursa, kalbinizi olabildiğine ferah tutun e mi dostlar? ve siz benim kardeşim gibi umursamaz dallamalardan olmayın e mi?
hepinize teşekkürler tekrardan..

akşam 10 gibi kapanıyordur muhtemelen.

teşekkürler. hocam hepsini aradım. hiç birinin ellerinde yokmuş. kadıköydeki alkım kitapevi de akşam saat 10'a kadar açıkmış.

gidip bankalardaki gibi kapida numara aliyorsun ve sirani bekliyorsun.
eskisi gibi randevu sistemi yok.

idata ya ayrıca para veriyorsun tabi . en son ikiyüz küsür tl birşey vermiştim . sonradan da takip etmen gerek. özellikle bayram öncesi düşünüyorsan çok yoğunluk vardır ve eksik evrak vs oldu mu ya da onaylanmama durumunda dönüp bilgi vermiyorlar .

konferansa gideceğim, davet mektubum da var diye vize ücreti ödemeyeceğim diye seviniyordum. o ekstra para işi hiç aklıma gelmemişti. 200 küsür de az buz değilmiş. tey allahım. pek teşekkür!

tamamen az önce kendim uydurdum.

"kan bağı her şeyden önce gelir."

kan bağı hiçbir şeye benzemez

www.facebook.com

www.radikal.com.tr

ben biraz daha alengirli, çağrışımlı bir şey arıyordum saatlerdir. bu kadar doğrudan şeyler aklıma gelmemiş:) teşekkürler.