geçmeyeceksin demek.
biraz gelecek zaman bildiriyor. yakın gelecek zaman.

we shall go, gideceğiz demek mesela hem biraz gitmeliyiz var hem de yakın gelecekte yapılması planlanan bir durum.

shall is used only when we wish to express determination or to emphasize certainty.


kesinlik, kararlılık belirtir.

türkçesi kaba olacak ama

siksen geçemezsin balrog dayı!

İngiltere kraliçesi Queen Elizabeth'ten başkası kullanmıyor zaten. Merak etme. İş ingilizcesinde sana çok lazım olmaz.

biraz 10 emir'e de gönderme var sanırım. eski, dini ve emredici tat katıyor shall.

should değil will ile birbirine benzer şeyler bunlar.

@medecophobic, polemiğe girmeyelim soruya cevap verelim :)

@medeco
gerizekalı mısın taklit mi yapıyorsun?
sözleşmelerde, şartnamelerde herhalde shall kullanılabilir çünkü onlar resmi belge ve dilleri de resmi. resmi olan her yerde de shall kullanılabilir; illa ticari olmasına gerek yok ki. bizim burda bahsettiğimiz konuşma dili. shall'i konuşma dilinde kullan bi bakalım ingiltere'de amerika'da sana götleriyle gülmüyolar mı. ukalalık yapmak için sazan gibi bilip bilmeden atlama.

@medecophobic
Bu konuyla ilgili gerekli cevabı cem üstad özetlemiş zaten. Bana laf düşmez.
www.youtube.com
Daha fazla da uzatmayalım. Çünkü belli ki sen ayrı şeyden bahsediyorsun ben ayrı. Benim bahsettiğim konuşma dili. "Shall" lazım olmaz derken de iş görüşmelerinden bahsetmiştim. Yani kimse durup dururken şöyle bi cümle kullanmaz herhalde: "I shall buy the shares of Microsoft Company". Yani normal insan evladı bunu demez. Ha ama işi sözleşmeye falan döküyorsan elbette kullanabilirsin. Bunun için de metnin ticari amaçla yazılmış olması gerekmez. Antlaşmalar, dini yazıtlar, ebedi metinler shall ile doludur. Çünkü shall formaldir ve üslubun formal olduğu her yerde kullanılabilir. Ama benim hakkında bilgi verdiğim business english informal olan. Formal olan değil. Kimseye de yanlış bilgi verdiğim falan yok. 4 yıl bu işin okulunu okumuş biriyim ve bana ukalalık yapmaya çalışana acımam.

@ medeco musun ne karın ağrısıysan

Sınırlı olan senin okuduğunu anlama kapasiten. Çünkü ben konuşma dilinden bahsettiğimi söylediğim halde sen hala metinler üzerinden cevap yazıyorsun. Allah akıl fikir vermiş biraz kullanmayı denesen böyle olmayacak. Konu neydi nereye geldi.

mümkün. "featured articles" maddesinde sağ tarafta random featured article linki var.

tam olarak şu link:
toolserver.org

kim dedi yok diye bir sürü var.
ama ne gidicen kursa yabancı hoca bul, turist kaynıyor.

kaplan on numaradır mesela
www.kaplan-turkey.com

@kurcalamabozarsin
kaplan wall street i işaret ediyor ama. wall street e daha önce gittim ve kendilerinden nefret ettim. Farklı bir yapılanması mı var, biliyorsan biraz anlatabilir misin?
yabancı hoca gerçekten aradım ama bulamıyorum.
@evrenos gazi
ben de taksim amerikan kultur ile görüşmeye gidecektim yarın, sözlükte baya olumsuz bahsetmişler, bir farkları var mıdır?
Teşekkürler.

mecidiyekoy'de yeni bir kurs açıldı bank street diye, teknosanın orda.
sahibini tanırım, saçma bir işe girmez, bir konuşun isterseniz. detayını bilmiyorum ama sadece kurumsal calısıyor da olabilirler.

ben verebilirim, amerikan kültür'ü sol cebimden çıkartırım.

amerikan kültür'de remedial arkadaşım ingilizce dersi veriyor ayrıca. kıps.

sozluge bakarsan bok atmadıkları kurum bulamazsın dostum. bende sahsen boklamak ıstedıgım her kurum ıcın sozluge basvuruyorum.

kaplan dunya caplı bır dıl kursu, cok ıyıer, turkıyede wall street le mi anlaşmıslar bımıyorum ama her halukarda ıyıdırler.

uzun sureler dıl egıtımı aldım tekrar soyluyorum ozel ders al, kursa verdıgın paraya alırsın 3 kat hızlı ılerlersın

@klassno dersi nerede veriyorsun? saatli mi? ücret nedir?

kaplan turkiyede sadece sınav programına dahil olarak ingilizce egitimi veriyor, genel ingilizce vermiyor. genel ingilizce icin giderseniz wall street'e yonlendirirler. sahipleri aynı cunku.

özel ders. ücret konuşulur. :) ayrıca cidden söylüyorum şunu, dil kurslarında öğrenilen ingilizce ingilizce değildir. -burada ciddi anlamda kendimi öne sürmeden yazıyorum- doğru düzgün kişilerden özel dersle daha iyi ingilizce öğrenirsiniz ayrıca daha ucuza bile getirilebilir bu süreç. sadece biraz daha araştırın, size dayatılan o saçma sapan paketlere kanmayın.

@kurcalamabozarsin
dediğine kesinlikle katılıyorum, daha önce yazılıp da gitmediğim(wall street, bogaziçinin verdiği dil kursu, english time) 3 kursa dayanarak ben de seninle aynı fikirdeyim. fakat son bir şans vereyim diye düşünyordum ama yapmayım en iyisi bunu.
Bununla birlikte anlayamadıgım şekilde hoca bulma sıkıntısı oldu. az once ozelden gelen bir mesajla bunu profosyonel olarak yapan bir şirket bile olduğunu öğrendim.
Teşekkürler.

british side'a baktın mı?

british side +1. eski british council'in hocaları kurdu.

geçenlerde dizimagin ilanı vardı. altyazı çevirmenleri arıyorlardı. tıpkı senin bahsettiğin özellikteki kişileri. çeviri başına para veriyorlarmış vs. vs. sitelerinden ilanı kaldırmışlar gerçi ama iletişim bölümünden bi irtibata geç istersen.

çok uçuk fiyatlar bulamazsın. hatta emeğine değmez. bence yol yakınken kurtul bu sevdadan. ben ingilizce öğretmenliği bölümündeyim daha 2 sayfa çevirmişliğim yok. sikerler.

ingilizcene güveniyorsan gidiceksin bi tercüme bürosuna. en azından cv'ni bırakıcaksın. ama artık ingilizce ayağa düştü. müziğini dinle, yazını yaz, çevirini yap, ama aman aman para kazanmayı düşünme.

onehourtranslation olayına fazla bel bağlama derim. aylardır certified olmayı bekliyorum. en son mail attım, gelen cevap şöyle:

Thank you for your interest in joining our community.

Currently we do not recruit Turkish<>English translators.
We will contact you once the recruitment starts.

tamam ya boşuna heveslenmişim. teşekkür ederim cevaplarınız için.

daire

evrimin işleyişi.

metafiziksel olarak Allah kusursuzdur.burada zorunlu varlık mümkün varlık kavramları ortaya çıkıyor.Mümkün varlıklar zorunlu varlıktan taşan objeler olduğu için onlar hiçbir zaman zorunlu varlığın mükemmeliğine ulaşamazlar.

kusur.

insan vücudu.

elbette şaka yapıyorum.

dersu uzala filmi mükemmeldir. onun dışında aklıma mükemmel bir şey gelmiyor.

ataçın dünyadaki en kusursuz ürün olduğu söylenir mesela, işlevini en güzel ve doğru yerine getiren ürün ataçmış. ben de öyle düşünüyorum. göreceye gelirsek, bana göre su kaplumbağaları mükemmel.

www.wopp.biz

kusursuzluk ne?

biz var miyiz ki?(benim varligimi kanitla önce diye bi geyik war ya o)

:)

önce bu sorulari cevaplamak lazim,sorun felsefi cünkü :)

pi sayısı tam belirlenemediğinden mükemmel daire çizmek mümkün değil.

matematik

zenciler.

belki künefe o da belki hani

Boşluk diyorum ben.

Mutlak boşluk, yani maddenin mikroskopik boyutta bile bulunmadığı bir ortam sadece teoride var diye biliyorum. Fakat teori bile olsa boşluk, hiçlik, yokluk mükemmel kavramını karşılayabilir. madde devreye girdiği andan itibaren her halükarda bir etkileşim, bir bozulma, bir başka şeye evrilme var.

"nerede çokluk orada bokluk" demiş birileri.

mukemmel sayi mukemmel

milla jovovich var. (bkz: 5th element)

'su' mükemeldir bence.

noscript'i sadece bir sitede çalışacak şekilde ayarlayabiliyorsun. istediğin siteler için ayarla. onlar otomatik yenilenmesin.

Noscript'in sadece refresh'i engellemesini istiyorum, sitede ne var ne yok engelliyor. Hadi flash'ı vs manuel olarak açıyorum ama iş görecek olan scriptleri de engelliyor. Tek amacım refresh eden scripti engellemek.

google'da "how to disable/block/stop auto refresh" gibisinden arama yaparsan bir şeyler bulursun. misal bazı tarayıcılarda ayarlardan önlenebiliyormuş:

maketecheasier.com

öncelikle oturup sakin kafayla eşine olan duygularını gözden geçir. ardından çok ciddi bir konuşma yap onunla. aklındaki her şeyi anlat. tüm acabalarını. onun tepkisine göre oturup tekrar düşün neyi nasıl yapacağını. zira ufak tefek ama sürekli tartışmalar zannediyorum ki ilişkiye çok zarar verir.

not: 18 yaşındayım evliliğe dair tecrübem yok ama yorumum bu yönde. kaale almayabilirsin o yüzden.

ayrıl.

dışarıdan konuşması kolay elbette ama o evlilikte çok şey tüketilmiş gibi geldi bana. bir ömür geçmez ki böyle. en azından birinin aklında boşanmak varsa çok yürümez diye tahmin ediyorum ben. yürüse de ağır aksak yürür. hayat bir kere yaşanıyor ve onu da böyle heba etmemek gerekli sanki.

neden sinirli bir insan eşin?başına istemeyeceği şeyler mi gelmiş,şekeri mi var ani sinir yapıyor ya da yetersiz mi?insan trafikte birine sinirlenip ananı sikim diyebilir yada inip kafa atabilir ama sevdiği insana 2 günde bir kafa atmaya çalışmaz.çalışıyorsa bu işte sorun vardır.sonunda o kafayı atacaktır.bence kafayı yemeden bu sorunu cozmeye çalışın,çozulmuyorsa uğraşmayın.buyuk ihtimal 30 yaş sınırındasınız.henuz gec değil çoluk cocuk icin sonra cocuga yavrum baban psikopattı demek zorunda kalmayın.

ben senin çocuk yapmak için evlenesi olan versiyonunum ama aklımı yitirmedikçe yapmayacağım öyle bişey. çocuk isteme durumunu çok iyi anlıyorum. çocuk yapsan boşanmak birkaç kat kez çok zor gelecek onu yalnız büyümeye mahkum etmiş hissedeceksin vs. güçlü müsün bu kadar?
kimseye anlatmamakla zaten doğrusunu yapmışsın
ortada sorun olacak bişey yokken bu kadar kavga etmeyi nasıl başarıyorsunuz ki? bunun altında bişey olması mümkün mü?

Kendi kendinizi dinlediğinizde ağır basan ne ise ona karar verin? Kafanızın karışık olduğunuzu yazmışsınız tamam ama mutlaka derinlerde bir yerlerde bir ses size doğruyu söylüyordur.

Bana göre sizin ilişkiniz bitmiş ne yazık ki,ayrılmanız sizin adınıza iyi olur gibi ama bu benim düşüncem. İçinde değilim,hiç evlenmedim ve ne yaşadığınızı,kafanızın içindekileri bilemiyorum.

Belki profesyonel destek alsanız,karar vermekdaha kolay olabilir sizin için.

edit: Boşanacaksanız çocuk yapmayın. O çocuğa en büyük haksızlığı yapmış olursunuz.

böyle konularda tavsiye vermek ne haddime ama okurken bir iki şeye takıldım.

-boşanmayı başarısız olmak olarak görmek başlı başına bir yanlış. evet topluma hakim görüş bu olabilir fakat boşanmak da evlilik kadar tabii bir haktır, gerektiğinde kullanılabilir. toplum dünyanın dönmediğine inanıyor diye dünya dönmekten vazgeçecek değildir. doğru bildiğinizi yapın, boşandınız diye başarısız olacak değilsiniz.

-"çocuk yapıp da ayrılayım" demenizi hiç anlayamadım. ayrılmayı düşündüğünüz bir insanı çocuğunuzun babası yapacaksınız. bu işte bir terslik var. ayrıca genler önemlidir yahu, yabana atmayın.

Evlilik konusunda fikir verecek yetkinlikte ve yaşta değilim ama sizi bir ablam yerine koyarak cevaplayayım.

Bir kere insanlar arasında her türlü geçimsizlik olabilir ama işin içine küfür girdi mi o çok kötü. Bir erkek olarak diyebilirim ki bir erkeği en aşağı düşüren şey küfretmesi ve bir kadına el kaldırmasıdır. Ha, bu konularda kararı siz kendi kriterlerinize göre verin. Ama benim söyleyeceğim; her ne olursa olsun çocuk konusunu erteleyin. Hele ki çocuk yapıp ayrılmayı falan düşünmeyin, çünkü gerçekten kötü bir karar olur sizin için. Çocuk yapıp ayrılırsanız çocuğa ve kendinize yazık edersiniz, hamilelik sürecinde işler iyi gider ve boşanmazsanız ama sorunlar ileride devam ederse yine çocuk ve sizin için bu sefer çok daha kötü olur.

Allah yardımcınız olsun.

@pelinn @surdanburdan @devilred @duptıs teşekkürler.
@devilred kesinlikle ömür geçmez, geçmiyor. peki çocuk yapma fikrim konusunda ne düşünüyorsunuz? 29 yaşındayım. ya boşanır ve tekrar evlenmezsem. çünkü gerçekten midem kaldırmaz tekrar. hiç çocuğum olmazsa.
@duptıs ben eşimden fazla kazanıyorum. belki bunu takıyordur diye düşünüyorum. normal hayatında da çok sinirli zaten trafik örneği falan cuk oturuyor. 29 yaşındayım evet.

yani gerçekten çaresiz kalıyorum. bu konuyu insanlara anlatmak konusunda ketum davranmamın sebebini anlayabildiğinizi sanıyorum. gerçekten anlatmak çok zor. defalarca konuştum. hep pişman olduğunu bir daha tekrarlamayacağını söylüyor ama sonuç yine aynı.

çocuk yapıp ayrılma düşüncesinden vazgeçin siz anne olarak her ne kadar yetebileceğinizi düşünseniz de o çocuk çok sıkıntı yaşayacaktır bunu hafife almayın

annelik isteğini anlarım, bende de var ama bir anne önce çocuğuna mutluluk vermelidir. sırf bu isteği bastırmak için bencilce çocuk yapıp da boşanmak çocuğu mutlu etmez. öyle süren bir evlilikte de mutlu olmaz çocuk.

niye ama skywalkeremre dave87 johan sebastian çok teşekkürler.

tamam çocuk fikrinin saçma olduğunu kabul ediyorum. aklın yolu birdir..
sorun olabilecek birkaç şey var. ben büyük bir şehirde yetiştim. o küçük bir ilçede yetişmiş. doğal olarak çok ciddi bir kültür farkımız var. ben yöneticilik yapıyorum. o halen olamadı. para farkını da yazdım zaten. bilemiyorum kişilik sorunu sanırım. hep ezilmiş hissettiğini sanıyorum benim yanımda. çok yakışıklıdır. normal olduğu zamanlarda çok neşeli komik bir insandır. ama gelin görün ki en ufak şey sorun olabiliyor. hep herkesin yanında övüyorum onu gururu okşansın diye çabalıyorum. ama olmuyor. ayrılık tek çare gibi... psikoloğa falan gitmeye de yanaşmıyor zaten.

evliliğiniz için bir şey diyemem tecrübem yok ama boşanma aklınızda olduğu halde bencilce davranıp siz istediğiniz için bir çocuk dünyaya getirirseniz doğmamış birinin hayatıyla oynamış olursunuz. bunun yükünü çocuk büyüdükçe kaldıramaz hale gelirsiniz. ve o çocuk sizden nefret edebilir. hem çocuğunuz olmazsa tekrar evlenmeniz daha az sıkıntılı ve kolay olur, yaşınız da geçmiş değil.

bencede çocuk yapıp ayrılma fikrini kafanızdan atın hiç mantıklı değil öle bi durumda çocugunuzu babasından ayırmış olursunuz çok çocuk istiyorsanız evliliğiniz bittikten sonra (eger biterse) gidip bi sperm bankasından sperm alabilirsiniz hiç olmadı buyrun ben petride veririm size sperm ama boşanmadan önce çocuk olayindan kaçının aklinizda boşanma varsa

belki de sorun eşinizin ezilmiş hissettiğini düşünmenizdir? siz onun gururunu okşadıkça aslında bu düşüncenizden dolayı yaptığınızı düşünüyordur? anlatabilmişimdir umarım düşüncelerimi.

böyle kompleksleri olan, kendini sizin yanınızda aşağılık hisseden biriyle baştan nasıl evlenebildiniz, işler nasıl buraya kadar gelebildi, çok ilginç... ama çocuk konusunda devilred ile aynı fikirdeyim, bencillik etmemelisiniz.

herkese sonsuz teşekkürler.

son olarak;

boşanmak sanıldığı kadar korkunç mu? insanlar-hayat vb. beni zorlar mı?

@rayde olabilir mi? bilemiyorum. ama onun için iyi bir şey yaptığımı düşünerek yapıyorum bunu.

@megalomaniac tanıştıktan 4 ay sonra evlendik belki de sorun bu. bir de evlendiğimiz sıralar da benim işimde bu kadar hızlı yükseleceğimi düşünmemiş olabilir. şartlar çok eşitti.çok iyi tanımıyorduk. zaten ilişkilerde insanlar hep farklı yüzleriyle varlar. hepimiz ayrıldıktan sonra görmüyor muyuz bunları?

trafik örneğine katılamıyorum çünkü en sakin insani bile çileden çıkarıyor bazen diğer sürücüler, ama o eli size kaldırıp tehditle indiriyorsa elbet bigün size de vurur. aslında kendi sorunu kısmen cevaplamışsın 4 ay evlilik için hiç yeterli bi süre degil çok genç olsan bi anlık heyecana kapıldın evlendin derdim. sanırım çok kısa sürede evlenmen en büyük hatan olmuş

@berginyonbaenre evet kesinlikle çok tanıyamadan oldu. bunu evlendikten çok kısa süre sonra da anlamıştım zaten.
bu gerçekten çok zor bir durum. insan ağlamadan duramıyor. ama her zaman şunu söylerim. bir hata yapınca bu hatanın ömür boyu acısını çekmek mi gerekiyor. insan o hatayı yapmaktan vazgeçebilir. değil mi...
tşkler.

eşinizi psikoloğa götürmeyi denediniz mi? evet belki psikolog deyince daha fazla sinirlenecek ama tatlı bir dille "aslında sinirin tedavi edilir birşey olduğunu" anlatırsanız bence gidebilir. sonra birlikte gidersiniz psikoloğa. belkide sinir problemi çözülmüş olur eşinizin. umarım herşey düzelir. sevgiler....

@yokumbenburda teklif ettim ama reddetti. kabul etse de uygulamıyor zaten. ben böyleyim diyor. değiştiremiyorum diyor vs vs. teşekkür ederim.

@jugador zaten en çok korktuğum şey bana vurması, bana vurursa asla toparlanamam. ve evet kesinlikle herşey tükendi...

çok teşekkür ederim.

sinirlilik, sık kavga falan eyvallah, düzelir ya da alışılır belki de; ağır küfür etmek ve şiddet girişimi feci şeyler. bunları bile bile çocuk yapmak daha da büyük bir hata olur diye düşünüyorum. bence acilen eşinizi (onun da rızası ile) psikolojik tedavi için bir doktora götürün, olmazsa da buraya kadarmış demek lazım. diyelim ki sineye çektiniz, ya da biraz düzelir gibi oldu, çocuk yaptınız, sonra tekrar küfür/şiddet teşebbüsü başladı. hadi siz tamam diyelim, çocuk için ne kadar kötü bir şey olacağını hayal edebiliyor musunuz? alkolik ve karısını yıllarca dövmüş bir babaya sahip bir kız arkadaşım vardı, detayı anlat anlat bitmez, özetle çok sıkıntılı bir çocukluk geçirmiş ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala etkisini atamamıştı, en basitinden sokakta bağırışan bir çift gördüğümüzde hemen uzaklaşıyorduk çünkü allak bullak oluyordu. çocuk sahibi olmak istemeniz güzel bir şey ama böyle bir ihtimal varken bu insanla mı olmak zorunda onu çok iyi düşünmeniz lazım diye düşünüyorum.

boşanmak kesinlikle korkunç bir şey değil. hele çalışan kadın için çok daha az sancılı. ama çocuklu halde boşanmak yarım boşanmak gibi bir şey. çocuk yüzünden asla tam olarak bağlar koparılamıyor. ayrıca çocuksuzsan tekrar evlenebilmek çocukluya nazaran daha kolay. yakın çevremden bildiğim iki örnek var. biri çocuklu halde boşanıp yeni biriyle evlendi ve huzura erdi. diğeri boşanamayıp başkasıyla yatıp kalkmaya başladı, arabada, iş yerinde sabahlar hale geldi. çocukların psikolojileri evdeki huzursuzluktan berbat halde.

boşanmaktan kesinlikle korkma. dediğim gibi hele çalışan kadın için işler daha kolay. bi dünya insan boşanıyor, tekrar evleniyor.

Bir saniye bir saniye.. Evlilik dediğimiz şey, iki kişiden birinin diğerine eziyet çektirdiği, tehdit ettiği ya da hayatında yaşadığı eziklikleri telafi etmek için ego gösterisi yapmaya çalıştığı bir süreç değildir. Bir kişinin; sırf diğeri onu seviyor diye diğerine şiddet uygulayabileceğini, onun dertlerini yok sayabileceğini ve ona karşı kötü davranabileceğini düşünebileceği bir birliktelik de değildir.

Belki ütopik olduğunu düşüneceksiniz ama evlilik bir hayat birlikteliğidir; hayata dair tüm dertlerin kapıda bırakılıp içerisine girilen evdir, evlilik "bu benim hayatımdaki nihai insan" diyerek karşıdaki insana sarılmanın verdiği huzurdur. evlilik gerçek anlamda iki kişinin artık tek bir kişi imiş gibi düşünmesidir. bir "eve" karşı aidiyet hissetmektir, bir sıcaklıktır..

Kusura bakmayın ama, eşine eşine şiddet uygulamaya yeltenen, uygulayan ya da bunu düşünen her erkek öküz yaradılışlıdır ve bu adamların yalnız kalması, üreyememesi, yavrulayamaması, genetik havuzda boşuna yer işgal etmemesi gerekir.

Siz kimsenin kölesi değilsiniz sonuçta; kimsenin hayatındaki bütün komplekslerini, kaprislerini, eziyetlerini sırf onu sevdiğiniz için çekmek zorunda değilsiniz.

Bir şans daha verin; herkes son bir şansı hak eder. Bunu da ona belirtin ve bundan sonra en ufak bir şiddet girişiminde, saniye bile beklemeden -dakika değil saniye- ayrılın. Ayrılın ve ardınıza bile bakmadan uzaklaşın.. Tahminen ayrıldıktan sonra 1 yıl kadar sizi rahatsız eder, sonra başka bir kurban bulup onun hayatını zindan eder.

Çocuk falan demişsiniz; bir daha evlenememe ihtimali falan demişsiniz.. Kusura bakmayın ama "saçmalamayın" derim, şu an için en önemli olan şey kendi ruhsal ve fiziksel sağlığınız. O evlilik bana göre daha ilk şiddet aşamasında bitmiş. (şu "bir şans daha verin" kısmını, çok sert olan üslubümu biraz yumuşatmak için kullandım, muhtemelen zaten kullanamayacak..) Potansiyel çocuğunuzu, kesinlikle böyle bir duruma alet etmeyin, çocuk işleri düzeltmez, aksine onun da hayatı zehir olur.

29 yaş, yeni bir hayata başlamak için (gerçi 1 yıllık "rahatsız edilme süreci" ni düşününce 30 olur) çok geç değil. Ben 28 yaşındayım ve evlenmedim; çünkü öküz yaradılışlı insanların ayırdına varamayan ve gerçek anlamda evliliğin değerini bilebilecek nitelikte bir karşı cinsle tanışmadım henüz. sampling yaptığım grubun eleman sayısı 30 a yaklaşmasına rağmen.. Yine de umudumu yitirmiyorum. Siz de yitirmeyin. En önemli olan şey iç huzurunuz ve sağlığınızdır.

boşanmaktan korkma ve şunu bil ki çocuk yoksa bu boşanmak değil de sevgiliden ayrılmak gibi olur. sakın çocuk yapma, boşandığın, tekrar görmek istemeyeceğin bir insanla ömür boyu görüşmek zorunda kalırsın. çocuksuz boşananlar çok rahat atlatıyor ve yeni bir hayata çok kolay adapte oluyorlar, unutma.

özet geç piç mode on:

1. bu evliliğinde çocuk yapma (bu babayla çocuk büyütülmez, babasız çocuk büyütme haksızlığını da çocuğuna yapma)
2. boşanmaktan korkma. sadece biraz cesaret.
3. bu soruyu silsen bile, cevaplarla birlikte bir kopyasını sakla.
4. on beş sene sonra bu cevabımı oku, bu dediklerimi yapmışsan mutlu olmuş olacaksın ve bana hak vereceksin, dediklerimi yapmamışsan, çok pişman olacaksın.

boşanmayı en son çözüm olarak değerlendir.

bir evlilik terapistiyle görüşebilirsin. www.evlilikenstitusu.com

dışarıdan gayet güzel anlaşan, hiç bir derdi sorunu olmayan güllük gülistanlık gibi görünen bir çiftiz. asabi biriyim, trafikte olsun evde olsun ufak bir şeyden sinirlenebiliyorum, başkalarına küfür ediyorum, en ufak bir şeyden kumandayı kırabiliyorum, yada küçük eşyaları o anki hıncımla sıkıp ezebiiyorum yada onlarıda kırabiliyorum, hatta bir keresinde evin kapısını bile kırdım, (sonra beraber tamir ettik :) ama hiç bir zaman eşime zarar vermedim, vermek aklımdan geçmez bile, beni çok sinirlendirdiği zamanlarda oluyor, o da biliyor bunu ama düşününce o dünyaya farklı bir yerden bakıyor, ben farklı bir yerden bakıyorum bunun farkına varıyorum ve kabullenmeye çalışıyorum, kabulleniyorum da, o da beni kabulleniyor. bir birimize bir şeyler öğretiyoruz, farklı alışkanlıklar kazandırıyoruz. buz dolabına neden su koyulmuyor diye kaç kere söylendikten sonra bir gün bunun için kavga ettik, sonra barıştık ertesi gün 12 şişe su alıp buz dolabının yanına koyunca ikimizde gülme krizine girdik, ondan sonra anladım ki benim de öğreneceğim şeyler var, o suyu benim de koymam gerekiyor. sorunlarımızı sürekli konuşuyoruz, kavga ettikten bir süre sonra neden kavga ettiğimiz hakkında kritikler yapıyoruz mesela. karı koca arasında hiç bir şeyin gizli kalmaması gerektiğini düşünüyoruz ikimiz de, aman bunu söylersem üzülür yada alınır söylemeyeyim demiyoruz. kırıcı da olsa içimizde ne varsa çok açık yüreklilikle konuşuyoruz
çok yakın bir arkadaşım var, sırdaşım (umarım senin de güvenebileceğin birisi vardır) onunla konuşurum mesela ona da ufak tefek şeyleri anlatırım, bu rahatlatır ve bazen de çıkış yol bulmak için sana ışık tutar, kendimce her zaman haklıydım ama başka birisi(güvendiğim) bana anlattığım konuda haksız olduğumu söylediğinde, yüzüm kızarıyor o zaman çeki düzen vermem gerektiğini anlıyorum. biz de beraber büyüyoruz. biraz dağınık oldu kusura bakmayın, içinden kendinize lazım olan kısımı alırsınız.

merhaba,
eğer evli olmasaydın ayrılırdın di mi? evli olunca adı boşanmak oluyor diye korkutuyor. yine de bekar birinin bu konuda ahkam kesmesi çok kolay. o yüzden boşanmakla ilgili bir şey söylememeye çalışacağım. çocuk olmadığı için çok şanslısın bunun farkında ol. ve büyük şehirde yetiştiğin için ve kariyerli olduğun için de. önce nelere sahip olduğunu bil, bu sana cesaret katar.
hangi şehirdesin acaba? eğer eşini ikna edemiyorsan sen git bir psikoloğa. mutlaka git. çünkü etrafınla konuşamadığını söylemişsin. öncelikle bunları yüksek sesle konuşabilmek sana iyi gelecektir. buna ek olarak, sen olanları anlatırken, ne düşündüğünü ve ne hissettiğini daha iyi anlayabilirsin. bu yüzden cevaplar kendiliğinden sana gelebilir. tabi bu konularda yetkin biriyle görüşürsen daha da iyi olur. senin yardım alman eşine evliliğine en önce kendine fayda sağlayacaktır. her şey güzel olur umarım!

@thejester söylediklerinize tamamen katılıyorum. maalesef psikoloğa gitmeye yanaşmıyor.
@hyu evet iki taraf içinde zor ve sancılı bir süreç. ama çocuklar için çok daha zor.

@want2die biz de sizin gibi kavga edip hiçbirşey olmamış gibi devam ediyoruz. ama bu yormuyor mu sizi? yani ben o kadar çok korkuyorum ki küfür edip bağırmaya başladığı anda. ya birgün çok sinirlenip beni dövmeye kalkarsa, yaralarsa mesela. sonuçta o an gözü hiçbirşey görmüyor ki...

@pozzecco evet çok doğru. ben zaten en büyük son kavgamızdan sonra ona son şans verdiğimi bir daha bana bağırıp küfür etmemesini, dayakla tehdit etmemesini istedim. ama o tekrar yaptı. hem de bu 4 oldu o gunden sonra. şimdi ben onu hep affettim diye hep affedeceğimi biliyor. gidemediğimi sanıyor sanırım.

@pisekar v2 zaten değişmiyor. benim de artık değişeceğine inancım gün geçtikçe tükeniyor.

@kadifepanter çocuk fikrini sildim evet kesinlikle haklısınız.

@compadrito boşanmaktan korkmanın yanı sıra kocaman bir alışkanlığı değiştirmek var ya işin ucunda insanı zorlayan o sanırım. cevapları saklayacağım.

@hepiniz oleceksiniz eşimin bu huylarını değiştirebilirler mi? pek inanamıyorum.

@vicenzo eşim tuvalet ve banya kapılarını kırdı sinirli bir anında. bir keresinde elinde şu sırt kaşıyıcıları var ya onu kırdı eline girdi sonra kırık yeri. ne kadar sert vurduysa parmağı çatladı. bunun eşinizi ne kadar çok korkuttuğunu bir düşünün derim. en azından beni korkutuyor bu kadar sinir. bizim de gizlimiz saklımız yok emin olun. ne kadar süredir evlisiniz bilemiyorum ama ben 3 senenin sonunda bu noktadayım. sürekli kavga olur mu bir evde? normal mi? anne-babalarımız böyle miydi? bilmiyorum...

@poisson evli olmasaydım...herşey daha kolay olurdu tabi ki.. psikolojik destek almayı ben de çok istiyorum. ama sanırım bu evlilikten sonra alacağım bunu. çünkü kurtarabileceğime dair neredeyse hiç umudum yok.

herkese çok teşekkürler destek ve alaka için.

anne babalarımızın ilk yılları böylemiydi ben de bilemiyorum ama şu an öyle olmadıkları kesin.
biz de yeni sayılırız çok eski değiliz.
kapıyı kırmanın sizi ne kadar korkuttuğu konusuna katılıyorum. ben evin dış kapısını kırmıştım eşimin ne kadar korktuğunu anlamamıştım, yada evdeki ufak tefek şeyi kırdığımda eşimin korktuğunu anlamadım. sonradan sonraya fark ediyorum eşimin benim vandallığımdan korktuğunu. idrak edemememin, o hissi anlamayışımın sebebi ise 'benim asla ona zarar vermeyeceğim' di. evet ona dokunmak aklımın ucundan bile geçmiyordu, evdeki her şeyi yıksam bile onun kılına dokunmazdım, benimkisi sadece sinir di, ona zarar gelmesine tahammül edemezdim. bunu onun da bildiğini biliyordum. ama ahmak kafam, böyle düşündüğüm için onun ben kafama göre takılırken onun korkmayacağını, korkmasını gerektirecek bir şey olmadığını sanıyordum.

erezyon derken?

yok öyle bir problem,dogal seyler bunlar kelimelerin türkce karsiligi yok,olanlarin kullanimi zor,ki ben alistigim sekilde kullaniyorum acikcasi,bunda da bir sorun görmüyorum günlük hayatimda 3 farkli dil kullanan biri olarak.

ki öyle olmasa da cogumuz ingilizce kaynaklari okuyoruz,normal yani ilk onlarin akla gelmesi.

takilmamak lazim böyle seylere.

devlet de ne kadar önlem alirsa alsin cok fazla önüne gecilemez bunlarin,gecilmemeli de.

dile bi bok olduğu yok. kendi uydurmanız hep bunlar. dilde yapılan en büyük katliam 90 sene önce dil devrimiyle yapıldı. konuşacaksanız bunu konuşun. bugün 90 seneden eski bir kitabı okuyabilmek mümkün değil. bir milletin tarihi kültürü ancak bu kadar katledilebilirdi.

@serabetan
fakat bu durumda bi süre sonra türkçe dili denilen birşey kalmayacak. kendi kültürümüzle ilgili kaynakları anlayamıyor olacağız. birkaç nesil önce yazılan bir kitabı bir çevirmen yardımıyla okuyabileceksem türk dili.nin ne kıymeti var?

günlük hayatta türkçeyi kullansam da türkçe dışında iki dil daha öğreniyorum. haliyle bazen konuşurken kelimenin türkçesi aklıma gelmiyor diğer dildeki karşılığı söyleyiveriyorum. ve biliyorum ki bu sahip olduğun dillere hakim olamamaktan kaynaklanıyor. kaldi ki en azından yazarken biraz daha dikkat ediyorum buna.

ingilizce kaynakları okuyoruz, karşılığı olmayan kelimeler için söyleceklerim yok, ama olanlar için de biraz dikkat göstermek gerekir bence. "download etmek" yerine indirmek demek zor olmasa gerek. ya da ekran görüntüsü kelimesi akla gelmiyor da caps geliyorsa gülerim o adama.

takılmamak lazım dedin ama arthur schopeanhaur şöyle demiş; dili bir kelime daha fakir kılmak, bir ulusun düşüncesini bir kavramdan yoksun kılmak demektir.

peyami safa.nın da benzer bir deyişi var, dili elinden alınmış bir toplum, kolu kesilmiş bir insan gibidir.

@hyu
katliam mı? evet anlayamıyoruz çünkü ister özenti de ister başka birşey sağolsun o zamanın bilginleri arapça ve farsçadan alıntılar yapıp bunları birleştirip ortaya yeni birşey çıkarmışlar ve al sana türkçe demişler. aklım almıyor bunu. beynim o kadar büyük değil sanırım. ama cidden, hem arapçadan hem de farsçadan birer kelime al, bunları birleştir ve türkçe diye kullan, eserler yaz. dil devrimi o saçma sapan arap etkisinden kurtulmak adına yapılmıştı. gerçekten türkçeye dönüş niyetiyle.

şimdi bırak, senin deyiminle katliamı, bundan sonra yeni kelimeler girmesin yeter. sen yine capture et, imageni resize et. valla birşey demem. ama yeter ki daha fazla ileri gitmesin bu.

dile en büyük kötülüğü dili koruduğunu sanan dil muhafızlarından geliyor diyorum sen hala dile yabancı kelime girmesin derdindesin. saçmasapan arap etkisi diyebilmek en hafif tabirle cahilliktir. tarih ve siyaset bilmeden dil üzerinde ahkam kesme. yaptığın şey faşistliğin, ırkçılığın dik alası. dil öyle tepeden gelme kurallarla, yasaklarla yönlendirilebilecek bir şey değil. yönlendirilmeye çalışıldığında da işte böyle kendini bilmez nesiller gelip dil bozuluyor, yozlaşıyor bilmem ne diye abuklayıp duruyor.

ırçkısınız demiyorum. bu tür dilde budama hareketleri özünde ırkçlıktır diyorum. sizin bilerek ya da bilmeyerek yaptığınız bu ayrımlar bin yıllardır süregelen kültürel etkileşimi yok ediyor. siz dildeki yabancı kelimelere alerji duyabilirsiniz. bunu sadece bizler de yapmıyoruz. daha iki ay önce bbc'de "sevilmeyen amerikan kelimeleri" haberi çıktı. ortalık yıkıldı. fakat ne bir amerikan ne de bir ingiliz resmi kurumu çıkıp da yabancı kelimelerle baş etmek için bir şey yapmalıyız diye saçmalamadı. ortaya çıkan tek şey ingilizlerin ve amerikalıların birbirlerinde sevmedikleri, uyuz oldukları farklılıkları görmeleri oldu. yani birbirine çok yakın iki kültür arasında bile ayrımlar dil aracılığıyla ortaya çıkabiliyor.

bunlar sözde dilsel ama aslında tamamıyla siyasi ve kültürel kaygılardır. işte en basit örnek: cahilin biri de çıkıp "arapçı" diyecek kadar kendinden geçebiliyor.

son olarak geoffrey lewis'in "trajik başarı türk dil reformu" kitabını okumanızı öneririm. sözlükteki başlığından nasıl bir kitap olduğuna dair bir fikir edebilirsiniz.

bin yıllardır süregelen etkileşimin bozuluyor olduğunu iddia eden bir takım kişilerin sığ ve gerici görüşlerine katılmamak ile dili korumaya başlayabilirsiniz. bireylerin sahip olduğu dile sahip çıkmanın özünde hiç bir şekilde ırkçılık yoktur. zira diller ırklara ait değildir. farklı ırklardan gelmesine rağmen aynı dili konuşan toplumlar buna bir örnektir. 90 yıl önce türk diline katliam yapılması gibi bir durum dahi söz konusu değildir. zira 100 yıl öncesinde kullanılan dil türk dili dahi değildir.
hiç bir ülkenin umursamaması gibi bir durum yoktur. italya'da da italyanlar kendi dillerine sahip çıkarlar, bizdeki gibi yabancı sözcüklerin gündelik kullanıma girmesini istemezler. hangi dil olduğu önemli değildir. zira kendi dilinizde aynı anlamı karşılayan bir sözcük olduğu için kendi dilinizdeki kullanmak her zaman mantıklı bir yaklaşımdır.
belçika'da 2 tane resmi olmak üzere 4 farklı dil kullanılmaktakdır. flamanca-fransızca-almanca-ingilizce. bir walon ile flaman aynı ortamda genellikle ingilizce olarak anlaşırlar. ikisi de fransızca ve flamanca bilmesine rağmen ingilizce kullanırlar. hadi onu geçtim flemekçe konuşan bir hollandalı ile flamanca konuşan bir belçikalı bile çoğu zaman arasında ingilizce konuşmayı tercih eder. flamanca ile flemenkçe birbirine çok ama çok yakın olmasına(Sadece aksan ve vurgu farklılıkları bile diyebiliriz) rağmen ingilizce konuşmaktan çekinmezler. kültür etkileşim her şekilde gerçekleşiyor. insanın kendi dilini kullanması kültürel yaklaşımı öldürüyor demek tek tip insan yaratma düşüncesinden başka bir şey değildir. tek tip insan-tek tip kültür-tek tip dil. asıl böyle düşünenler özünde ırkçılığı besleyen bireylerdir.

şuraya 10 sayfa argüman koyarım da dilin korunması gerektiği gibi saçma ve dahası hasta ruhlu bir savdan anti-tektipleşmeye varabilen birine nasıl laf anlatacağımı kara kara düşünüyorum. şu lafa bak allah aşkına:

"kendi dilinizde aynı anlamı karşılayan bir sözcük olduğu için kendi dilinizdeki kullanmak her zaman mantıklı bir yaklaşımdır."

bu mantıkla en basitinden dilimizde aynı anlama gelen siyah ile kara sözcüğünden siyahı kullanmamamız lazım. siyah farsça, kara türkçe. alın size tektipleşmemiş öz be öz türkçe. gülünç şeyler bunlar.

bilmediği şeyler hakkında konuşup karşısındakini de en kolayından "gerici" olarak hayalleyenlerle tartışmak lüzumsuz. şaka gibi

mağaza adlarında yabancı isimden çok beni mağazanın türünün ingilizce olması rahatsız ediyor. ortahalli bir semt sokağında küçük bir dükkanın üstünde çerçeveci yerine atıyorum "demetevler frame center" yazısını görmek hoşuma gitmiyor.

öteyandan tamamen yabancı ismi yasaklamak biraz işin romantizmini ve edebiyatını öldürür, o kadar abartmamak gerekir. örneğin anjelik kafe, prometheus kitapçısı beni rahatsız etmez. ama "hakan bookstore" rahatsız eder. kısaca isimlerde yabancı olabilmesini, cins isimlerde yasaklanmasını tercih ederim. ama uluslarası mağaza zincirler de var uygulanması zor olur gibi.

firez +1, bizim mahalledeki berber tabelayı değiştirip isminin sonuna hair design diye ekledi. hayır yani öyle bir design durumu da yok, düz berber adam. aynı şekilde mobilyacı bir abimiz de "home" kelimesini çeşitli şekillerde kullandı tabelasında. sanki turistik yerde yaşıyoruz anasını satayım. hair design yerine saç tasarım, home yerine ev yazsan ne olur. bu şekilde ingilizce isme kasmaya gerek yok. bi de şu yeni yapılan lüks sitelere yabancı isim koymuyarlar mı...

bence yeterli karşılaşma sayısına ulaşmamışsınız. bir kaç gün daha günde en fazla bir kez markete gitmeye devam edin. şöyle 1 hafta daha. durumu incelemeye devam edin. sonra yavaş yavaş muhabbete girin. işte sizin de işiniz zor, youğun bugun sanırım vb. sonra duruma göre şekillendirirsiniz. kolay gelsin.

markette işe başlayarak..

@toshiro öğrenciyim be usta, dersler yoğun, yoksa girerdim:)

2 önerim var;

1)alışveriş sırasında kıza iş muhabbeti aç. öğrenciyim, çalışmayı düşünüyorumda başvursam buraya alırlar mı sence falan de. böylece muhabbet açılır. bi süre sonra o sana sorar zaten, noldu iş buldun mu diye. sonra muhabbet ilerler adını sorarsın falan filan.

2)kasada muhabbet zordur, heleki arkanda bi müşteri varsa imkansız. bak bu taktiği ben migros'taki kasiyer hatuna yapmıştım zamanında. günde 5-6 defa gideceksin ve sürekli aynı şeyi alcaksın. ben kola alırdım hep, ev kola dolmuştu amk:) bi zaman sonra kız zaten anlamaya başlar bi şeyleri, eşşek değilse tabi. sonra fişte bu kasiyerlerin ismi yazıyo ya, faceden kızı bulmuştum hacı ve sadece şu mesajı attım, sırf seni görebilmek için boş boş alışveriş yapıyorum dedim. cvp yazdı sen kimsin diye. ev kola doldu, koyacak yer bulamıyorum artık, sanırım kim olduğumu anlamışsındır dedim. anladım ama ben nişanlıyım dedi. vay anasını dedim içimden, yani o kadar plan suya düştü amk. işte böylede kısmetsizimdir ben..

not: sen iş muhabbetini aç, işe girmene gerek yok amk. maksat muhabbet açılsın;)

valla en etkili taktik bu aslında. o zaman suspendline ve blackmail'in dediklerini uygala derim..

ahahahahahhah, bundan birkaç ay önce paticik forumlarında biri birebir aynı başlığı açmıştı, otur onları oku derim keyfin yerine gelir
forum.paticik.com
forum.paticik.com

@blackmail iki taktik de takdire şayan usta eyvallah. kızın ismini zaten öğrendim o fişlerden ama soyadı yazmıyordu, o haliyle de baya baktım ama bulamadım. boynundaki karta bakıp görmeye çalışıcam bi dahakine ama.

@suspendline, henüz yeteri kadar karşılaşmadığımız konusunda da haklısın:)

garip gelicek ama kızın kullandığı kasanın markası ncr mı ? eğer öyle ise direk isim soyisim söyliyebilirim sana.

bittabi şehir ve hangi mağaza olduğunu bilmem gerek

@roket adam ilham verdi forum:) ama sonu hüzünlü bitti. keşke bizim kız da o kadar konuşkan biri olsa.

kasiyerle nası diyalog kurulabilir ki? hele bir de kalabalık bir marketse?

evet bi kaç kez daha git o markete. seni iyice bellesin. sonra eski alışverişlerinden kalan bi fişin arkasına karala bişeyler. ve alacaklarını aldıktan sonra çaktırmadan fişi orada bırak. işte telefon numaranı falan yazabilirsin. ya da ne biliyim aslında burda unuttuğum sadece bu fiş değil, aklım da hep burda falan gibi :)

cevap gelmiyorsa tekrarla aynı olayı. zamanla hala cevap gelmiyorsa, zaten suratı da asılmaya başlar muhtemelen seni görünce. o zaman siktir et B planına geç. (bkz: abi seviyorsan git konuş bence) :)

ama bence cevap verir gibi geldi ya. yılma. bi de aklıma geldi bunları yazarken (bkz: dokunmayın şabanıma) filmini izle, arkadaşlar bu kitapta yazanların hepsi hava cıva diyo ya özellikle o sahneyi izle. hadi kolay gelsin. durumdan da haberdar et bizi emi :)

ahahahaha :)

kasiyer tavlamis bir erkek olarak ne yaptigimi yazayim belki isine yarar, güldüm ama cok hosuma gitti yasadiklarin hislerin falan.

kasada calisiyordu, 2-3 alisveris sonrasi aga benim bu kizla cikmam lazim dedim panpalara, ucuz bi alis-veris yaptim kasadayken, etiketleri okuttu 7.20 euro falan dedi, "sizin dudaklarinizin 10 saniyesi benim icin 7.20 euroya maloldu, o dudaklarinizin kahve icmesi icin gerekli olan parayi düsünmeden sadece kahve icme saatinizi ögrenmek istiyorum" demistim, hayvan gibi sarhostum ve kroyum bunu unutma. kahve mi icelim yani demisti, icelim demistim, parayi ödedim, bekle beni bi dakika dedi, siradaki müsterilere bakti. sonra benle konustu. ben o aksam sirinleri bile gördüm. cünkü sadece iyi cocuklar sirinleri görür.

Ben maekette, part time kasiyerlik yapıyorum.tavsiyelerimi uygula emin ol ise yarıyacaktır.
Marketin, daha tenha olduğu vakiti belirlemelisin.buda genelde öğleden önce,ikindi vakti birde aksam 6-7 den sonra yaniokul cıkısından 1 saat sonra filan ozaman naber,nasıl gidiyo,yorgun gibisin bu ayaklarıyla başla sonrası gelir zaten he birde dikkat etmen gereken, kasanın etrafında patron müdür v.s varsa muhabbet etme. kıllanırlar gozlerinde kızında puanı düşer. En önemlisi bu kız büyük ihtimalle vardiyeli çalışıyordur yada haftada en az birkere aksam gec saatlerde paydos ediyordur çünku,diger kasiyerler izinli oldugu icin yerine bakıyordur ozaman vreya normal is cıkış saatini bulup pusuda ol tam cıkarken eger kimse almaya gelmiyorsa,abisi annesi v.s tesadüfen karşılaşmış gibi yap,ama sakın farkına varmasın.bu saatte ywnlızmı gidiyosun filan dersin bırakayım seni dersin.ama bu asamaya gelmen icin basta dediklerimi uygulayıp samimi oldugundan emin olduktan sonra yap.Hadi basarılar.

duyurunu okuyunca çook eski bir reklam geldi aklıma direkt. yeminle yaklaşık 45dk'dır arıyorum ama bulamadım. o yüzden hatırladığım kadarıyla anlatıcam. bulabilen varsa da linkini paylaşsın.


bir eleman markete giriyor, arkadaşları da dışarıda camdan ona gaz veriyorlar "hadisene olum, yürü be!" falan gibisinden. çocuk bir bu elemanlara bakıyor, bir de kasiyer kıza. sonra bir raftan reklemının yapıldığı ürünü alıyor eline (gofret gibi bişeydi sanki, hatırlamıyorum). sonra cebinden keçeli bir kalem çıkarıyor, barkodun sonuna birkaç çizgi daha ekliyor. sonra yavaş yavaş kasaya gidiyor. ürünü veriyor, kızla da önceden tanışıyor gibi sanki. kız barkodu okutuyor, kasa ekranında "I LOVE YOU" yazıyor :) sonra kız çocuğa bakıp gülümsüyor mahçup mahçup. dışarıdaki elemanlar da coşuyordu.


bu kadarı henüz senin aşamanda fazla ileri tabii ama ilerde gerekirse diye ücretsiz barkod yazılımları var internette, aklında bulunsun;)

marketçilik yapmış biri olarak söylüyorum: kasiyer kızlara günde kaç müşterinin asıldığını bilsen kendinden tiksinirsin. ha "ben farklı düşünüyorum" falan diyorsan al sana taktik: kasadayken cüzdanını falan unut. maksat kendini tanıtmak. "kayıp halinde ulaşım bilgileri" dışında cüzdanın içine ne koyacağın sana kalmış.

şirketin sektörü nedir? yani tabii eğer bir reklam ajansında ya da benzeri yerde çalışmayacaksanız?

medya, televizyon..yayında olan bir dizi..

sosyal medya sadece facebook değildir, sadece twitter değildir. sosyal medya insanların internette (web2.0 diye tabir edilen) etkileşim içine girdikleri her türlü site olabilir.

fan sayısı artırma bir markanın yaygınlaştığını göstermez, o kampanyayı yapan insanın facebookta kaç kişi tanıdığını gösterir. ama fan sayısını arttırma konusunda facebook dışı çalışmalarla destek alınırsa marka tanıtılabilir.

bunlar kişisel görüşümdür bu arada.

örnek bir sitede bir yarışma yapılır, kazanana ödül verilir, yarışmaya katılma şartı olarak da facebook fan sayfası beğenmesi şart koşulur. bunları içiçe geçirerek birşeyler yapabiliyorsan sosyal medyayı etkin kullanabiliyorsun diyebilirim şahsım adına.

farklı bir boyut ise diyelim x müşteriniz firma tabiki, haber siteleri ve forumlarda kendisi ile ilgili çıkan haberleri takip etmenizi,gerekirse işleyişi,çözüm odaklılığı vb. konularda, hakkında olumlu izlenim oluşturmak adına bu tarz sitelerde haberler altına yorum yapılmasını isteyebilir.

yazıyorum bunları 10 günlük süre içinde denemek üzere..

Facebook, twitter, linked.in , friendfeed vb. siteleri hatmedeceginiz, geri dönüşlere vakit sınırı olmaksızın bildirim yapacağınız ve insanlarla sürekli iletişim halinde olacağınız bir yola giriyorsunuz, hayırlı olsun :)

teşekkür ederim :)
facebook dışında pek bir şey kullanılmıyor şu an bildiğim kadarıyla. o mecralara benimle birlikte adım atmayı düşünüyor gibiler. biraz stres altındayım yani şu an :)

dizi hakkında her şeyi, oyuncuları, yönetmeni, senaristi, yapımcıyı, yayın saatlerini, tekrar saatlerini iyi bil, takip et. bunlar hakkında sorular gelebilir. seyirciyle interaktivite, geri dönüş yapmak vs işin püf noktası.

eminim antakya biberinin yanında antakya yemekleri yoktur mesut yar'ın diyetinde

künefeyi biberden çok yedikleri için.

biber tek başına zayıflatmaz,metobalizmasını hızlandırmak için bir etkendir sadece, yanında dengeli beslenme ve spor olmadan zayıflamak imkansız.

edit: Erkek adaylar için bedelsiz askere gitmelerini öneririm ayrıca zayıflamak için. 6 ayda 17 kilo verdim,eğitim birliğinde devam etseydim askerlik şubesi yerine neye dönerdim bilemiyorum.

biber tam tersine iştah açar. yaptığı diyete bakmak lazım.

akbank sanat istiklalden girince sagda az gidince.

adres : istiklal caddesi no : 14-18
beyoğlu
taksim istanbul
tel : 0 212 252 35 00

basit krokisi:
www.akbanksanat.com

(bkz: #569640)

yapi kredi sanat

garanti,
salt online

www.saltonline.org

Geçen gün bununla ilgili bir duyuruda zamanında istiklal'de banka açmak isteyenlerin bir tane de sanat galerisi açma zorunluluğu getirildiğini okumuştum. Aramaya inanarak bulabilrsiniz.

galerileri ve yerlerini biliyorum :) yine de teşekkürler.

ama görünen nedenler sanat için sanat olmakla beraber bankaların böyle bir yatırımı sanat için yapmayacaklarını biliyoruz ve geçiyoruz.

@skywalkeremre, benim duyurumdan bahsediyorsun sanırım haricinde bir şey yok.

teşekkürler

ben "neden"i, "nerede" diye okumusum. bu da bana ders olsun. özür dilerim.

yasal bir zorunluluk var mı bilmiyorum ama imaj için de yapıyorlar. zenginler her zaman sanata ve sanatçıya destek olmuşlardır, bu onlara prestij katar. istiklaldeki bankaların galerileri bir yana, sabancı koca köşkünü müze yaptı. eczacıbaşı, koskoca modern sanatlar müzesini kurdu filan. rönesanstan beridir, böyle bu...

ruhibirbanyo çok doğru söylemiş. sanat esasen soylunun, zenginin parasıyla yaşatılmış eskiden beri hep. patron kelimesi bile sanatçının hamisi demek özünde. bankalar da işte günümüzde paranın/sermayenin merkezleri. hem kendi prestijleri için hem de prestijli müştrelere "vip hizmeti" babında sanat galerileri falan bu tür atraksiyonlara girerler.

bu arada tarihe not düşülmesi açısından bahsedeyim, türkiye'de kültür-sanat teşviki var. yasaya göre bu yapıların tamamının temini ve işçi sigortala primlerine kadar ödenekleri devlet tarafından desteklenerek ödenmekte.

tabi bir nedeni bu olsa da dediğiniz tarzdaki nedenleri araştırıyorum malumunuz.

Öncelikle geçmiş olsun, bir Meriç vakasıyla karşı karşıyasınız. Öyle bir derttir ki bu atsanız atılmaz, satsanız satılmaz. Kıskansanız aşırı baskıcı, kıskanmasanız ilgisiz, müdahale etseniz (çok afedersiniz) öküz, müdahale etmezseniz "mezhebi geniş" ilân edilirsiniz. Sonra da kararsız kalır, "ne haliniz varsa görün be" diyerek kendi kendinize Şener Şen'in Dolap Beygiri'ndeki karakteri Yakup'un bir repliğiyle "sonra kötü kişi ben oluyorum canım" dersiniz.

Şakası bir yana, buraya yazdığınız hiçbir detay, kız arkadaşınızla yakın arkadaşının arasındaki ilişkinin seviyesini anlamamızı sağlamayacaktır. En yakındaki adam olarak tek gözlemci siz olursunuz, çünkü her şeyi yakından ve ilk ağızlardan siz duyarsınız. Ne yapmanız gerektiğine dair kendinize sormanız gereken şu, "ben bu ilişkiye nasıl bir ciddiyetle bakıyorum?" Ciddiyetinizin seviyesini ona ilgisinin seviyesiyle ayrı kefelere koyun, ikisi de dengeleniyorsa sorun yok. Lâkin kefelerden biri ağır basıyorsa, yukarıda kalanla ilgili bir kararı siz vermeseniz de genleriniz verecektir, merak etmeyin.

çocuğun gay olma ihtimalini hesaba kat. kız arkadaşı falan var mı? ya da olmuş mu? bunları öğren. samimiyetlerini bilmiyorum, senin abartman da olabilir. ama çok samimilerse böyle bi şey olabilir. kendimden biliyorum. benim de çok yakın kız arkadaşım var öyle, sevgilisine gay olduğumu söyleyince rahatlamıştı çocuk.

bu arada bişeyi farkettin mi hacı "facebooktan birisini göstereceğim diye şifresini vermiş" senin tamamen çemberin dışında kaldığın,,sevgilin ve o çocuğun arasındaki birisi, nasıl bi ilişki içindesin olumm sen
o birisi erkek ise bu çocuktan zarar gelmez hacı,fakat sevgiline nie başka bi erkekle ilgili bişey göstersin, sevgilinde şifreyle mifreyle ilgilensin .
o birisi kız ise bahsettiğin yalaka çocuk sevgilinden arasını yapmasını isticek..bu durumda bu çoçuk tehlikelidir hacı, dier durumdan daha tehlikeli, kurtul
yani bu olayı bi arştır derim

@cok sey hakkinda az sey bilen adam
evet nasıl dengeleyeceğimi bilemiyorum bazen ama en iyisi bu beni rahatsız etse de ona güvenmek ve bu olayı büyütmemek gibi geliyor.

@cigerdelen
güvensizlikten ziyade kız arkadaşıma yapılacak bir hareketin onun doğru yorumlayamayacağı yönünde bir düşüncem var, çocuk gelir kız arkadaşımın hareketlerini yanlış yorumlar, saçma sapan şeyler söyler. zaten bu olaylar olduğunda sakin kalmaya çalışarak ifade ettim, asla küfür ya da aşağılayıcı şeyler söylemem, söyleyemem zaten. o da benim rahatsız olduğumu bildiği için sadece hoşnutsuzluk belirtme olarak karşılıklı alttan almalarla sorunlar halloldu belki ertelendi.

@yazaryan
yok çocuk gay değil, sevgilisi vardı.

babuş, dost acı söyler. bende zamanında buralara çok dert yandım, hatta senin düştüğün duruma düşmemek için kızı daha başlamadan kaybettim falan filan. ama gel gör ki şu an daha mutluyum. ben diyeceklerimi madde madde söyleyeyim.

1-bunu istemiyorsan, daha en başından diyecektin. şu saatten sonra "meriç" i çok zor pasivize edersin.
2-buna rağmen, o olayı kısıtlamak istiyorsan; bu hayatım şunu yapma, bunu yapma ile olmaz. koca koca adamlarsınız. prensip sahibi ol, de ki ben o kişiyle görüşmeni istemiyorum.
3-bir önceki maddeyi uygularsan da kız giderse, bırak gitsin. dönerse senindir.
4-sevişiyor dahi olabilirler.
5-sevişmiş te olabilirler.
6-çocuğun gay olma ihtimali sıfıra yakın.
7-sen ayrıldıktan sonra, sevgili olacak, sevişecek olabilirler.

velhasılı kelam, ilişkiler "yakın erkek arkadaşlarla" yürümez. bunun bir de evliliği var bu kadar seviyorsan. o zaman da mı omzunu yaslayacak sağa sola? ek olarak, özgürlüğü kısıtlamak demişsin. kardeşim aşk zaten, o özgürlükten gönüllü olarak vazgeçmektir, ne özgürlüğü.

sonuç:ya o adam gidecek, ya sen gideceksin.

@dianen: "çünkü bir erkek ile bir kızın o kadar da yakın arkadaş olamayacağı kanaatindeyim."

Sana + kaç versem azdır.

Öyle bir arkadaşlıkta belli bir yakınlıktan sonra genelde erkekte duygular da karışmaya başladığı için hiç gerek yok öyle arkadaşlığa.

1. Hanımkız o arkadaşta sevgili potansiyeli görseydi size böyle her şeyi anlatmazdı.
2. Sizi bir gün birileriyle aldatmak isterse ruhunuz bile duymaz.

bir meriç vakası daha
4.bp.blogspot.com


kesin bi karara bağlayın olayı

sevmem bu tür konuları, ama sakın kısıtlama! sakın!

bunu entel veya geniş olduğundan değil kendi özgüveninden yap. ben de aynı yoldan geçtim, ne kadar uzak tutmaya çalışırsan o kadar yaklaşacaktır onlara. muhabbetini bile etme, yüz göz de hiç olma ne hali varsa görsün takıl.

bu seni daha bir "sağlam" yapacak, daha bir vazgeçilmez yapacak. açıkçası hiç bir kadın sağlam adam varken meriç'e gitmez. giderse salla, yenisini bul o iş zaten olmayacaktır.

konuyu konuşma vakti geldiğinde senin durumunu ters senaryo ile ona göstermen gerek. yani yakın bi kız arkadaşınla beraber alışverişe gitsen, sen başını onun omzuna koysan, arkadaşın sana facebook şifresini verse, sevgilin ne hissederdi? ne yapardı senin durumunda? ona yaşadığın durumu böyle anlatmalısın. aranızda ne kadar güven duygusu olursa olsun, bu tür durumların sizin için ilişkiyi kanser gibi sarıp kemirdiğini görmeli.

kuja'ya katılıyorum diğer arkadaşı yokmuş gibi davran muhabbetini etme.ben lisede yapmıştım o salaklığı, bu adam sana başka bakıyor fazla muhabbet etme dedim hatta zorladım etmesin diye, o benim abim gibi olmaz öyle şey demişti. biz ayrıldık sonra ensest bir ilişkiye başladılar :/

Buradaki yazıları okuyup okuyup gaza gelme sakın. İlişkine kalıcı zarar bırakacak şeyler yazmış adamlar resmen.

Bak simdi şöyle düşün. Sen bir kızla çok yakın arkadaşsın. Onu arkadaş olarak çok seviyorsun. Sonra biri geliyor o kızla sevgili oluyor ve aranıza mesafe koyuyor. Sinir olursun di mı? Sen de kendini o Sonradan gelen sevgili gibi düşün. Sen simdi bu olayin üzerine gittikçe o eleman da sana sinir olabilir (kesin sinir olur demiyorum). Bu da yine sevgilin üzerindeki gizli baskıyı arttırır. Bu aşamada yapacağın en iyi şey, kendine guvenen bir duruş sergilemen. Sevgilin kentindeki güveni gördükçe içten içe sana saygı duyacak ve daha çok bağlanacak. Kendimden biliyorum. Sevgilimin çok cins ve ucuz (baya baya Mehmet Ali Erbil kıvamında) arkadaşı vardi arkadas ortamında. Sevgilime, kendisine güvendiğimi ve geri kalan hiçbir seyin umurumda olmadıgını hissettirdim (söylemedim, hissettirdim). Zamanla zaten seçim yapması gerektikçe o arkadaşı gözden çıkardı.

sen kendine güveniyor musun? peki kız arkadaşına güveniyor musun? bu sorulardan birinin bile cevabı hayırsa o ilişkiden bir cacık olmaz. "ben kız arkadaşıma güveniyorum ama işte diğer çocuğa güvenmiyorum" ile gelmesin kimse. Kandırmayın kendinizi. Ne yapacak çocuk; ilaç mı atacak kızın gazozuna?

@elxa
tamam da sadece yakın arkadaşlar, bazı duyguları tatmin edebilmiş birisi bulduktan sonra o yakın arkadaşın ağzına sıçıyım ben.

@dergus
meriçi bundan sonra ben pasivize etmicem, bir yasak koyarsan onu daha da aşmaya çalışıcaktır kesinlikle. şunu yapma bunu yapmadan ziyade şunu yapmandan hiç hoşlanmadım deyip diğer yorumu kendi getirmesi daha mantıklı, eğer getiremiyorsa zaten bir sorun vardır.

@jesterdvine
evet bir yerden sonra duygular karışmaya, yanlış yorumlamaya başlıyorsun, kendimden biliyorum.

@duyuru var dediler geldik
aynen aynen hep öyle yavşak yavşak isimler oluyor topunda. bir diğer çözüm ise o yakın arkadaşlara gözdağı vermek gibi geliyor ama tehlikeli bu.

@ardaron
ya ne kadar senden vazgeçemem dese de bir insan daha bir zorlukla karşılaşmadan bunu yapıp yapamayacağına karar veremez ki.

@cosmicstring
ilk söylediğine kesinlikle katılıyorum, öyle bir arkadaşını saklamak isteseydi rahatlıkla saklardı. şimdi hoşnutsuzluğumu da belirtiyorum ama sonradan bu çocuk bunlardan hoşlanmıyor ben en iyisi bu yakın arkadaşımdan hiç bahsetmiyim demesini de istemiyorum işte.

@kuja
evet ben de hiç sevmiyorum, bir yakın arkadaşının sevgilisi oluyorsa bir sınır koyman lazım, empati kurman lazım, değil mi?

@hyu
evet zaten bunu konuştuğumuzda empati kurmasını söylüyorum her zaman. hak veriyor ama bu sefer de bana onunla yaptığı şeyleri anlatmamasından korkuyorum.

@gaza gelen
+1

@deckard
ahaha hayır tabi ki de, ciddiye alınabilecekler belli oluyor zaten.
tamam sinir olurum ama onun yakın arkadaşı olarak ona sadece kısıtlı şeyler verebilirim, ne biliyim eğleniriz ederiz ama bir sevgi ya da şevkat cinsinden duyguları yakın arkadaştan bir yere kadar bulabilirsin. umarım o seçim aşamasına kadar düzgün bir duruş sergileyebilirim.

@kky
güveniyorum, evet haklısın ama ne biliyim onun söylediği bir şeyden saçma sapan etkilenir diye korkmuyor değilim ama bu dediğim bile sanırım biraz daha güvenmem gerektiğini gösteriyor sanırım :/

Meriç'le mesafeni koru, yüzgöz olma zaten o da çekinip uzaklaşacaktır. konu hakkındaki serin duruşunu koru. Kız eğer ilgini çekmek için yapıyorsa sonuç alamadığı için vazgeçecektir.

mala bağladım ben

bu duyuruya cevap yazmak için.

vakit geçirmek için.

şimdilik aktifleşebileceğim tek alan sözlük ve burası olduğu için.

@wide ben ilk defa sorduğum için bi sıkıntı yok :D

hergünüm böyle bozmak istemiyourum.

facebookta kız bakıyom.

simdik sevistim geldim anlatacak birine bakınıyordum.

çok yalnızım be duyuru...

çünkü hepimiz bilgisayar ve internet bağımlısıyız...

amaçsızlıktan

beşiktaş maçındaki malum 25 saniyeyi izlemek için açtım. olmaz böyle karambol. az sonra da kapatacağım öptm kib bye.

behzat ç. yi izleyebilmek için açtım ben

iddaa oynadık onu takip ediyoz hacı..

dersten kaçıyorum.

Mesaj beklerken uğraş işte.

"bu bir aşk olayı ercan"

sizin derdiniz benim derdim duyuru dertlerinizle dertlerimi harmanlamak için :)

@dert vader teşekkürler cevap verdiğin için , @tohny başka yerlerde aramalısın aktifleşmek için buraya hapsolma ,@neden 40 karakter ki dışardan öyle gözüküyoda içten öyle olmayabilirsin , @baldur hacı geç o işleri faceyle fln olmuyo denedim ben kaç kez hemde, @duptıs aman -18 olanlarda vardır başka yerde anlat , @yetersiz veri aynen bende kanka :( @ermanen ama bu işe bi çare bulmalıyız , @hyu amaçsızlığın bile bi amacı vardır , @lethe sende kib bye ama öptüm yazmadım bende çünkü kimsin nesin belli değil, :D @proustun aşkı ben hiç izlemedim be kanka, @blackmail tuttu mu iddaa ? @ZZ otur çalış sınıfta kalma , @maimai kimden bekliyorsun acaba :D , @mavi kız sen çok yaşa :)

böyle yaşıyorum.

semson sen benden daha çok yaşa :)

Hdmi kablo lazım size. Hızınıza şaştım :)

bi de hama marka altın uçlu hdmi kablo alın. teknosa'da 30 tl'ye satılıyor. fiyatlar 150 tl'ye kadar çıkıyor ama size 30 liralık yeter

güzel bir hdmi kablo al 9.90 a salı pazarından alma :)) madem bu kadar hızlısın para var huzur var 35tl dan aşa alma


edit: full hd hemde led ha ne maç seyredilir onda beee bağlıcan bide dreambHD:)

hadmi kabloların ucuz pahalı hangisinden alırsan al görüntü kalitesi açısından farkı yoktur. altınmış neymiş bunlar hikaye

sen @lancelotu dinle hama dan dandiğini alma kırılıyor kablolar soketleri bozuluyor.bi kere al tam al

Pahallıdır vardır hikmeti ucuzdur vardır illeti @hyu biraz bu atasözünü anlamaya çalış biz iyiliğini istiyoruz onun

@sazan
görüntü kalitesi demiş hyu. eğer tersini iddia ediyorsa biraz araştır bence.

ayrıca (bkz: pahalı)

hdmi kabloda görüntü dijital olarak iletildiğinden pahalısıda bir ucuzuda.

evet doğru.

halk ciddi bir fakirlik icersinde. ufak bir zumre butun bu ayricaliklardan yararlaniyor. ozgurlukler yok denecek kadar az.

hayvani petrol ve dolayisiyla ekonomik potansiyeli olan bir ulke; ona laf yok. petrol gelirlerinin o kadar buyuk bir kismi genel halka gitmiyor ama, ona eminim.

insan hakları ihlalleri ve kaddafi ailesinin kimsede olmayan refah içinde yaşıyor oluşu gözardı edilince doğru tabi, yazık oldu.

hahaha yok ebesinin amı ali sami. bunlar herkes için geçerli olsaydı millet hiç durmaz akardı herhalde libya'ya, libyalı birini bulup evlenmek için yanar tutuşurdu. hem de sadece bizim boktan ülkemizdekilerden değil, abd'deki avrupa'daki insanlardan bahsediyorum. millet o bedava veya vergisiz olan şeyleri satın alabilmek için eşşek gibi çalışıyor dünyanın her yerinde. eminim hepsinin bir bedeli vardır. paralı, veya parasız.

@i ve been mistreated +1

arkadaş her şey bedava! o zaman bi yeme içme parası kalıyor... bu arada kaddafi'nin 200 milyar dolar serveti olduğu söyleniyor! onu niye yazmamışlar? bir de bunlar doğru bile olsa her şey ekonomik şartlarla açıklanamıyor demek ki. komplo teorisyenleri üretiyordur bu videoları. amerika ve avrupa indirdi kaddafi'yi diye... ha bunlar aç kurtlar gibi saldırmayacak mı. evet saldıracak ama 42 yıllık bir diktatörün devrilmesi sadece bununla açıklanamaz.

evet bunlar gerçek. bizdeki milletvekili ailesi gibi bir zümreye ait özellikler diyebiliriz kısaca.

halkı sefalet ve açlıkla boğuşurken kendisi italyada çadır kurdurup içine 50 tane orospu koyduruyordu. düşün artık ne kadar doğru bu söylenenler.

hatta bu söylenenler o kadar doğru ki, halkın büyük bölümü cahil kalmış. ve kaddafi gider gitmez şeriata sarılmışlar. düşün o kadar memnunlar, o kadar güzel bir düzenleri var.

libyada yaşamış kişiler cevap verirse daha sağlıklı olur. öyle 7/24 kompüter başında entry kasan muhalif sözlükçü kafasıyla yazdığınız şeylerin hiç bir dayanağı yok.

libyada bulunmuş bir arkadaşım durumun aynen ilk mesajda olduğu gibi söylemişti. tabi herşey o kelimelerdeki gibi mükemmel bir sistemle işlemiyordur.

(bkz: referans kaynak olarak facebook)

akrabamız inşaat işi için libya'ya gidiyormuş sık sık 10-15 sene öncesinde. rakamların kesinliğinden emin değilim, ancak bedava ev, ucuz benzin, bedava eğitim, bedava sağlık hizmetlerinden bahsettiğini biliyorum.

son olaylardan sonra "libyalılar rahattı şimdiye kadar ama şimdi ağızlarına sıçılacak" gibi bir yorum yaptı.

benim fikrim değildir, elçiye zeval olmaz.

kaddafi başa geldiğinde islami sosyalizm'den bahsediyordu. hatta libya'nın resmi adı da sosyalist cumhuriyet gibisinden uzunca bir şeydi. bütün bu bedavaların sebebi bu olabilir.

"7:00'ye kadar" yazılır, "yediye kadar" okunur diye biliyorum.

07:00'ye kadar olmasının daha mantıklı olduğunu düşünüyorum ekler okunuşa göre belirlendiğine göre ve yedi sıfır sıfıra kadar değilde yediye kadar şeklinde okuduğumuza göre TDK'da hata yok bence.

TDK'nın verdiği pek çok bilginin yanlış olmasına karşın bu doğru sanırım.

07:00'ye kadar diyorum ben de, zira xx:00 olduğu zaman nasıl telaffuz sırasında "sıfır sıfır" seklinde dakikayı belirtmiyoruz, dolayısıyla 07:00'a ( yedi sıfır sifir'a ) bence doğru kullanım olmayacaktır

bu tür yazım kurallarında doğrular yanlışlardan değil de tercihlerden söz edilebilir ancak. tutarlı olduğunuz müddetçe istediğinizi kullanabilirsiniz.

hadi len ordan diyeceklere peşin cevap: chicago, apa, associated press, guardian, mla, nytimes gibi bi ton style guideın olmasını açıklasın hele.

"yedi sıfır sıfıra kadar" şeklinde okunmayacağından hareketle tdk ...doğrudur

pul

Dijital veriler sayılırsa, Rammstein koleksiyonu var. FLAC rip halinde, kapak ve sayfalarıyla tüm albüm ve single'lar ile 1994-2011 arası fan çekimi konser videoları.

madeni para koleksiyonum var

eğer elinizde yerli yabancı eski madeni paranız varsa bana virin la sevaptır

bozuk para

seker koleksiyonum var;
cafelerde kahvenin yaninda verilen paketlenmis toz/küp seker koleksiyonu.

elinizde varsa vermeyin, ben kendim gittigim yerlerden topluyorum. bazisinin üstünde cafe'nin adi, adresi yaziyor. aa bunu surdan almisim, bunu ordan almisim diyorum, güzel oluyor.

edebiyat dergileri arşivlerim var. notos, adam öykü, eşik cini. nâzım hikmet'in adam yayınlarından çıkma bütün kitapları var seri halde. aynı biçimde sait faik'in yky'den çıkan bütün öykü kitapları ve iki romanı. sayıları az olmadığı ve aynı yayınevinden çıktıkları için koleksiyon olarak sayabiliyorum. ayrıca yine adam yayınlarının özel ciltli serisinden kitaplarım var. tamamlamaya çalışıyorum. varlık dergilerim var. sayıları da az değil. ama sonuçta her ay alınmış sayılar değil. dizgeli olarak biriktirilmemiş bozuk ve kâğıt para koleksiyonum var. gerçi, dediğim gibi, bunlar dizgeli biçimde biriktirilmediği için ne derece koleksiyon sayılır bilemem. ama sayıları oldukça fazla, çeşitli ve üstelik öneml parçalar da barındırıyor.

eski fotoğraf ve bi kaç plak var kendimce topladığım ama koleksiyon denmez yani. bi de trenle türkiye turuna çıkmıştım 2 sene önce. kaldığım her otelin, yemek yediğim her lokantanın kartını falan almıştım. hala daha şehir dışına çıktığımda denk geldikçe kart topluyorum.

ikramiye çıkmayan piyango biletlerini saklarım. 1 tb'lık porno arşivim var bi de. hepsi seçmece.

hardrock cafe rozetleri.

eski para, pul, plak, kaset, hormon, bira halkası, bira altlığı, toka, bileklik, 40 öncesi basımlı kitap, eski defter ve dvd koleksiyonum var. ama ben hastayım bu konuda. zaten tedavi oluyorum. şimdi son olarak ilaç küpürü biriktiriyorum.

bira altlığı koleksiyonu. avrupa'da gittiğim her ülkede, her şehirde en az bir bira içerim, ve altlığnı araklarım. baya da güzeldir.

çok yönlü değerlendirmek gereken bir konu bu,
türktelekomu ele alırsak yurtiçi haberleşme yabancılarda
hangi yabancı da olduğunu bilmiyorsun,
bunlar istedikleri adamların telefonunu dinler,
bir yerlere servis eder.
kaldı ki
sen bir evi 2,5 yıllık kira getirisi fiyatına satarmısın?
telekomu sattılar.
telekomun arazileri her şeyi beraber gitti.
zarar eden bir işletmeyi satsan yine biraz biraz anlarım,
ama kar eden bir işletmeyi satmak garip.
ekonomik açıdan istihdam yatırım bilmem ne bir çok konusu var özelleştirmenin.
uzun hikaye yani.
öyle kısaca özetlemek zor.
bir de hadi sattın diyelim
parayı ne için kullandın?
yatırım mı yaptın o para ile ?
örtülü ödeneğin bin kat arttığını,
cari açığın pörtlediğini hatırlatır
iyi günler dilerim.

akp özelleştirmeyi yakın çevresine çıkar sağlama amaçlı kullanmaktadır. iktidar destekçisi gazeteler yazmaz bunları. sora sora, okuya okuya öğrenebilirsiniz. ayrıca özelleştirmeden elde ettiği gelirlerle de fellik fellik bir takım kritik borçları kapatmaya çalışır ki rakamlar güzel görünsün.
özelleştirmeye genel anlamda karşı da değilim yeter ki memleketin, halkın çıkarına olsun sonuçları. ama hele ki telekom gibi kritik şirketleri dan dun özelleştirmek??? herşey para değil efenim.

sabah grubu'nu çalık'a 750 milyon dolara sattılar. halk bankası, bunun için çalık'a satış bedelinin tamamı kadar kredi açtı. 2 yıl ödemesiz, 10 yıl vadeli, sıfır faizli. teminat yok, kefil yok. 750 milyon dolar. biz istesek 7 lira vermezler.

sonuçta atv-sabah grubu yandaş saflarına katıldı. akp'nin yayın organı oldu. yandaşlar da paraları cebe indirdi. erdoğan'ın damadı çalık grubu'nun genel müdürüdür bu arada.

kul hakkından korkan kesim, müslüman bros.

tekel'in alkollü içecekler ve sigara kısmının özelleştirmeleri de ayrı birer faciadır. araştırınız.

2005'te türk telekom'un yüzde 55'i 6,5 milyar dolara satıldığında o yıl 2,8 milyar tl kar etmişti. telekom'un karasal hatlarda hala bi rakibi yok. ttnet'e rakip internet servis sağlayıcılarının hepsi yine telekom omurgasına bağlı. özelleştirme evet iyi bir şey ama süreci iyi düzenlemek gerekli. telekomda rekabet ortamı yok maalesef.

picturf siker.

imageshack.us

imgur.com

awesome screenshot diye bişey de var çok güzel.

chrome da çalışıyor üstelik..

imgur iyidir

fazla paranoyaklaşmışsın bence kredi kartı numarası vs.. girerken ekran klavyesi kullan yeterli

özel olan tek şey(im) kredi kartı numarası değil ki. hem o olayı tüm alışveriş siteleri, siteyle birleşik olarak veriyor zaten.

Kaspersky İnternet Security hepsinin babasıdır,daha keylogger bulaşmadan at sesiyle inletir bilgisayarını,ha bulaştı dersen;tarar,bulur yok eder.

bilgin olsun diye söylüyorum: bilgisayarımda lazım olur diye sakladığım iki tane keylogger var. malwarebytes ikisini de buluyor.

Ayrıca Firefox tarayıcı için Keyscrambler eklentisi var, göz atın derim.

bas git

valla haci oyle bas git demelere kulak asma, hollanda'da irkcilik falan cok fazla bu bir. ikincisi o ulkenin dilini ogrenmek zorundasin ayak uydurmak icin, en kotu ingilizce. oyle kolay degil bir vasfin yoksa...ekonomik anlamda bir sikinti yoksa git tabi, guzel ulke boyle bisikletler falan. :)

Ne desek boş, siz bilirsiniz. Kızı siz tanıyorsunuz, gurbetin sizin için ne demek olduğunu da sadece siz biliyorsunuz.

yaş kaç acaba ?

kız iş güç sahibiyse, oralarda perişan olmayacaksan git derim. yabancı dil öğrenir, orda da bi şekilde iş tutturursun..

yaş 20 aga. cem değilim abi.

hiç düşünme direk git.

20 yaşında evli mi olcaksın bi sene sonra baba belki de deli olma yaa.

annen başının etini neden mikti? cevap burada gizli.

kaybedecek neyin var?

ben olsam basar giderdim. uzaktan akraban olduğu için, kültür ve dil çatışması yaşamayacağın bir karın olacak. birbirinize destek olacaksınız. hollandaca öğreneceksin, çocukların medeni olduğu var sayılan bir ülkede büyüyecek. "okyanus mu iki şehrin arası? kaç saatlik yol ki şunun şurası?" şeklinde gidip geleceksiniz türkiye'ye. bütün bunlar avantaj.

20 yas cok erken bu isler icin ama kiz guzelse bas git sikilirsan gelirsen.

annem başımın etini şundan dolayı tarumar etti. kızı annesini filan çok seviyor.
böyle bi teklif gelince kadın bana baskı uyguladı.
20 yaşında evlensem ne olacak ki? türkiye'de kalsam da 4 sene sonra evlen demeye başlamayacaklar mı?

ya bi dakka. yurtdışına gitmekten ve genç evlenmekten önce seni gerçekten sevip sevmediğini bilmediğin biriyle evlenmen meselesi var. kız niye şimdi evet diyo? belki aslında istemiyo ama ailesi zorluyo evlen diye?? önce kızın seni gerçekten sevdiğine emin ol bence. bi buluşun, konuşun fln.

Ben olsam gitmezdim. Oradaki hayatınız çok kısıtlı olacak. Evli olduğunuz için Hollanda'nın kutsal nimetlerinden yararlanamayacaksınız. Ufak bir anadolu kentindeki yaşamdan farkınız olmayacak. Ayrıca 20 yaşında evlenilir mi aga?

hemen hükümet nikahı kıyma. süründür biraz

jimick, valla bende tam bilmiyorum. ama kız isetemese annesi gelip anneme böyle bişey demez heralde fakat daha kızla konuşmuşluğum yok. tabiki karar verirsem ilk işim kızla konuşmak olacak..

dostum para ve hayat standartları için bir kızla ömür boyu yaşanmaz. gerçekten seviyorsan ve o da seni gerçekten seviyorsa git. diğer türlü asla gitme.

kıza deli gibi aşık değilim tabiki. hatta unutmuştum bile. fakat 4 sene önce söylemiştim sevdiğimi. şimdi de gayet hoş güzel kız.

öncelikle jimicik ve scruffy'i dikkate al sonra bulabilirsen bir biçimde german for love belgeselini izle derim. "gidenlerin hayatı ne derece hayallerdeki gibi oluyor"'un filmi.

burda mutsuzsan bas git.

hiç düşünme

evet kısıtlı olma olayını biliyorum. kasaba gibi bi yerde mi ne yaşıyorlarmış hacılar. alışverişe filan amsterdama gidiyorlarmış o derece.

20 yaşındasın 1 milyar gelirin var bi iş sahibisin yani artıların çok fazla yaşıtlarına göre kendini daha çok geliştirirsin ve tam istediğin bi hayatı yaşarsın ilerde. evlenmek ne yaaa! 4 sene sonra kimin ne diceğini çok takma hayat senin hayatın. iyi düşün yapma derim yani abla tavsiyesi.

bide askerlik olayı var tabiki:) 15 ay yerine 1 hafta gitmekte var.

Burda durman hata, hala düşünüyomusun bide?

ya hollanda'yı bilmeyenler tavsiye vermese iyi olacak bence. abi oraya giden bi dolu arkadaşım var. denizlili çoğu. böyle evlenip gidiyorlar. köle gibi vasıfsız işlerde çalışıyor hepsi. üstüne üstlük ırkçılıkla karşılaşıyorlar. hayat şartları hiç de göründüğü gibi değil orda. evlilik meselesi başka mesele. o senin karar vereceğin şey de hollanda mevzusu hiç de iç açıcı değil. uyarayım.

evlen ve git sen 16 yaşunda teklif ettiysen kız tabi hayır der. Ama bir an önce ticarete atılmaya bak.

hemen git bence de.her halükarda insan yerine konulduğun bir ülkede yaşayabileceksin.sonrasında neler olur bilinmez ama burada bıraktığında kendini kötü hissettirecek hiçbişeyin yoksa gitmelisin bence.denemekten zarar gelmez ama hemen evlenmeme şansın varsa hemen evlenme tabi.

Bi psikolağa görün derim... İlaç vermese bile sadece gitmek bile işe yarayabiliyor...

yaşın 19 çooooook normal, rahat ol zamanla geçecek!

sosyallikle burç arasında bir alaka yok, çünkü burcun senin kişiliğini etkilemiyor. burcum yüzünden sosyal olmalıyım diye düşünme.

7 tekila shot derim

bu anlattıkların çekingen kişilikten çok narsisistik kişiliği andırıyor. çekingen eleştiriden korkar bir şey yapamaz ama narsisist yaralanır ve şiddetli tepki verir. çünkü ona hayranlık duyulması gerekir çünkü o herkesten üstündür. narsisist kabuk kırılırsa da kendini aşırı değersiz görür. güven eksikliği ise narsisistlerin temel sorunu paranoyadan kaynaklanır.

sorunun ciddi, çözümü zor. dediklerim bir şey ifade ediyorsa heinz kohut'un "kendiliğin çözümlenmesi" kitabını okumanı tavsiye ederim. orada kendini bulacaksın.

sosyal olcaksin.

yas 19 sa ve üniversite ögrencisiysen,gidiceksin temiz bi ögrenci klubune acilicaksin.

psikolog filanda care olabilir belki ama ben bunu denemeden gitme derim.

hocam ilacin kafa adamlardir bu kadar.

İlaç kullan; çoğu zaman işe yarıyor.Tabi doktor kontrolünde..

burcum aslan, yükselenim terazi..

dediğinize göre sanırım narsist oluyorum ama gerçekten yürek yaralayıcı bir olay.. tüm hayatın boyunca engelli bir insan gibisin. uzaktan bakan insan sana imrenebilir belki seni tanımadığı için ama iş öyle değil..

bu tür sorunlarda ilaç kullanmak bana kalırsa uyuşturucu kullanmakla aynı şey.. her başın sıkıştığında ilaca başvuracaksın madde bağımlısı olacaksın..

kafa adamların yanına gidebilmek için onlar için cazip bir insan olmak lazım.. sonuçta arkadaşlıkta bir nevi çıkar - menfaat ilişkisidir ben onlar için nasıl cazip olabilirim? (para yedirmek dışında)

psikoloğu hiç kendime yakın görmüyorum yıllardır aynı şey söylenir ama gereksiz görüyorum.. psikologun faydası olması için güvenmelisin bir kere.. onunda bu işi bir kaç seansta çözemezsin, işin ehli bir adam benden iyi para alır, beni yolar.. öğrenci adamım sonuçta.. bilmiyorum psikologun bu konuda bana yardımcı olabileceğini düşünmüyorum..

su film ve dizilerden sonra herkes kendinde özel bir sey arar oldu,sende simdi "ayyyy ben farkliyim,narsistmisiaammm" diyosun.

yok efendim ,bende söyle bi sorun var,söyle boktan bisey var diyerek ben özelim,farkliyim herkesten moduna girmeyin.normal asosyal ergensin ötesi yok bunun.

ya bahanelerle kendinde bir sey arar basarisizliklarina bahane ararsin (bkz: narsist oldugunu düsünmek) ,ya da gidip cözüm ararsin!

panpa,

yazdıklarımı okuduysan narsistim çok kötüyüm demedim.. iyi olan özelliklerim vardı ama bunların hiç birisi bir dahinin özelliği değildi. öyle olsa bile ben farkında değildim. ben eksi sözlükte takılan insan grubu değilim, entel filmler izlemem televizyon kültürüm aşkı memnu ve adını feriha koydum'dan ibarettir.. asosyallim ama vaktimi hayallerimle geçiririm. müzik dinleyerek günde 4-5 saat hayal kurabilirim.. aynı zamanda bu süre zarfında yürürüm.. yorulunca da uyurum..

son günlerde hastalıklar ve güçsüzlüklerle boğuşuyorum.. aksine kendimi yetersiz bulduğum pek çok şey de var.. toplumdan kendimi soyutlama sebebim kendimi üstün görmem değil.. bunun sebebini veridğim linkte yazanları okuduğunda göreceksin.. ben özel bir insan değilim.. zaten insanların binde birinin özel olduğuna inanırım, gelirleri ne seviyede olursa olsun pek çok insan aynı zeka seviyesinde..

#narsist ne demek bunu bugün öğrendim, kendimi özel sandığım bir şey yok zaten.. sadece normal insanlar gibi yüz yüze göz göze konuşabilmek isterim onlar gibi yaşayabilmek isterim evde oturacağıma..

en ucuz internet bankacılığı, 2. ucuz digitürk varsa tv bankacılığı, 3. ucuz atm, en pahalı şube. şubeden 25 tl yi bulabilir.

internet hesabı açmak da zor değildi hatırladığım kadarıyla. şubeye gitmeye gerek yoktu. müşteri hizmetlerine telefon ederek halloluyordu.

Halkbank interner subesinden tutar - banka gozetmeksizin tum eftler ucretsiz ama internet bankaciligi actirmak icin muhakkak subeye gitmek hazir dilekceyi doldurup imzalamak gerekiyor...

hayır yok. daha bol soru çözmeye ihtiyaç var sadece.

sözelci olduğum için matematik için gitmiştim ben. sözelden 90 küsür yapmıştım. evde olmuyor ya. bir problemin püf noktasını bilmeden kendi kendine çok vakit kaybediyorsun, ki ales'te asıl mevzu soruların zorluğu değil vaktin yetmemesi. e kendi başınayken motivasyonun da gidiyor bir zaman sonra. dersanede yarış ortamını hissedebildiğinde motive oluyorsun.

geçen şubat 120 saatlik kursa 1000tl verip murat dersanesine gitmiştim. matematik hocası süperdi. bir sürü test vermişlerdi. 4 tane deneme sınavı yaptılar. birkaç arkadaşla da tanıştım orda. benim için doğru bi karardı.

matematikte problem yoksa gerek yok. bol bol soru çözmek yeterli. bi de 70 puanı 8-9 puan artırmakla 85 puanı 8-9 puan artırmak arasında dağlar kadar fark var.

taş çatlasın 3-5 bin.

her baskısı 3000 adet yapılıyor, oldukça da fazla tutulan bir kitap PR iyi yapılırsa 10-15000 kadar satar. (Aynı yayınevinin başka kitapları çok daha fazla sattı)

çok pardon ama angutyus kim yaw?

benden anla işte ne kadar satar.

işceple gerçekten çok kolay eft yapmak, hem de ücretsiz. istersen telefon bankacılığından destek iste işcep kurulumu için.. makine yerine canlı biriyle görüşmek bazen işe yarayabiliyor bu gibi konularda.

ben bu yüzden işbankasını kullanmayı bıraktım

şubeye gidip yetki tanımlattığında 6 ay süreyle geçerli oluyor. sonra yeniden şubeye gitmek gerekiyor. çok kavga ettim bu yüzden işbankla.

işceple hallediyorum artık ama şarjımız bitse bişey olsa acil durumda internet bankacılığına bile giremeyeceğiz bu sefer. her telefon işcebi desteklemiyo ki çıkaralım takalım hattı başka telefona. desteklese bile kuracan edecen. garanti öyle mi, bi sms tamam.

sırf bu nedenlerden dolayı işbankı kullanmamaya çalışıyorum.

@darkrocq sorunda burda zaten, tam yetki için işi gücü bırakıp şubeye gidiyorum ama zaten tam yetkiyle kullandığım gerekçesiyle eli boş dönüyorum, o hızla eve geliyorum ama hala eft yapamıyorum. ha ayarlarda da tam yetki olarak gözüküyor ama yinede hesap tanımlama yapılmıyor işte. diğer üçüncü sınıf uygulamalarını yüklettiriyor zorla, ha yüklemezsen hesap tanımlayamazsın diyor.

5 bankanında internet şubesini canavar gibi kullanıyorum ama işbankasına gelince saçma sapan nedenlerden dolayı işimi göremiyorum.

alayı fake bunların. :/

umarım doğrudurlar. ne diyeyim.

"En çok umursamaz göründüğümüz, aslında en çok odaklandığımızdır."

sirf suna yanit vermek icin atesli bir sevismeye ara verdim.

genelde anlatimlarda benim yukarida yazdigima benzer buyuk gedikler oldugundan kale almiyorum. cool story bro deyip geciyorum cogu vakit.

valla neredeyse bi senedir kimseyle yatmadım ben onu bilirim. ne mutlu o arkadaşa.

yalansa da kendine amına koyim. beni mi sikiyorlar sanki? 30 yıldır elime kadın eli değmemiş buna mı takacam?

dur bi sevisip geleyim yazarim bi seyler.

gelip nette yazıyorsa bunları %99.999999 sallıyor. %0.000000001 ihtimalle ise kaptan amerika'dır.

moral bozuyor ipnetorlar.

iş bankasından, hesabımdan senelik 70 lira alma çabaları yüzünden soğudum, o parayı belki geri alırdım ama uğraşmadım sinir olup kapattım işte.

daha çok backup kartı olacak bir banka arıyorum

ziraat bankasinin karti iyi, maximum özellikleri de var. tek sıkıntı henüz atm den para yatirma işinin olmayisi. yavas yavas makineleri degistiriyorlar, yakinda o da olacakmis.

HSBC iyidir. Hem şubesi yaygın, hem puanlarını üçle çarpınca uçak bileti alabiliyorsun, internet bankacılığı da çok kullanışlı.

aynı dertten ben de muzdaribim. vereceksem de devlete vereyim dedim halkank'ı seçtim. emekli maaşları yattığından halkank yaygındır hem.

ya benim derdim, taksitli, puanlı bilmemnelerde yaygın olsun, finansbank o konuda çok fakir mesela

ben hsbc kartı kullanıyorum yani advantage. taksit konusunda iyi de faizlerde cortlatıyor bilgin olsun.

1,84.

170cm halbuki ayağım da büyük değildir o kadar?

165 cm

ayaklarım, mevcut cüssemin yüzde 10'unu oluşturuyor diyebiliriz. diğer yüzde on'u tahmin edebilirsiniz heralde.

(bkz: büyük kayanın altında büyük balık yatar)

180+ ölçtürmedim bayağıdır

177 cm

186

178 180 arası değişiyorum.

179

1,80

1,87

1,74

1,81

181

O değil 175 cm'nin altında adam yok neredeyse de sokakta niye durum farklı lan? Kısalar yazmıyor mu?

172 cm (emin değilim, 2-3 cm daha uzun olabilirim).

183

1.70 lan ama yazılanlara bakınca sanırım bende bir anormallik var.

185

1,74.
ama bazı ayakkabılarım 42 mesela kalıp değişebiliyor

183

bana da 1.75 den aşşağı kimsenin yazmaması tuhafıma gitti

167cm

1,84.

al gitsin hacı, dünya kimseye kalmayacak. gözlük dediğin nedir. 1242213 tane ayakkabısı olan insanlar var.

bertrand russell mantığıyla şunu derdim kendime:
eğer ben o gözlüğü alırsam birilerine para kazandırmış olacağım. sonuç olarak da birilerinin ihtiyacını karşılamış olacağım. evet, belki gözlüğü aldığım kişi açlıktan ölmek üzere değildir. belki çok da varlıklı birisidir ama her halükarda onun da kazandığı parayı harcayacak bir yeri olacak.
muhtemelen o gözlüğü alacağım para ile gözlüğü almazsam, gidip onu açlıktan ölen insanlara mani olmak için kullanmayacağımı da bilirim. ihtiyaç duyduğum daha önemli bir şey yoksa ve gözlüğü almakla kendime gerçek bir mutluluk sağlayabileceksem o gözlüğü alırdım.

farz et ki aldım. bunu derim kendime.

Yahu lütfen cevapları size alsam mı diye soruyormuşum gibi cevaplamaktan vazgeçin abiler ablalar. Burda araştırmacı gazetecilik yapıyorum halbuse.

ben: şu an buna ihtiyacım var mı?
ben: hmm yok
ben: o zaman sktret başka zaman alırım.

- almazsam bana ne zararı olur? onsuz yaşayabilir miyim?
- bi zararı olmaz. yaşayabilirim. bu parayı harcamış gibi düşünüp kötü günlerde kullanmak üzere saklayım en iyisi. aferim bana

umudunuzu kırmak gibi olmasın ama doğru diye biliyorum ben öyle duydum.

şöyle bi şey var ama:
www.yediiklim.net

bizim bölümü katmıyolar malesef:(

İngilizce Öğretmenliği de yazıyo ama? ingilizce için başka kimi katıyorlar ki o zaman?

veriliyormuş.bugün otobüste bir kızla tanıştım başka okulda ingiliz dil edebiyat okuyup bizden formasyon alıyormuş.

ya sadece bi kaç üniversitede var bizim bölüm hatta saü de açık açık yazmış yökün kararı gereğince ingiliz dili ve edebiyatına formasyon verilmeyecektir diye anlam veremiyorum bu formasyon muhabbetine

damla çikolata bizden dediğin kimden yani hangi üni den:d

Formasyon zaten öğretmenlik mezunu olmayan kişiler için oluşturulmuş bir şey, İngilizce Öğretmenliği için İngiliz Dili ve Edebiyatı ve benzerlerine verilmeyecek de kime verilecek? Yalnız yediiklim.net sitesinde bazı okullarda artık verilmediğini ve kontenjanların düşürüldüğünü görüyorum. İhtiyaç olmadığı için bu yola gidilmesi çok normal.

Şunlar daha resmi referanslar:

www.meb.gov.tr (sayfada "İngilizce" arayınız)

www.ake.hacettepe.edu.tr (sayfada "öğretmenliği" arayınız)

İngilizce Öğretmenliği mezunları atamalarda 1. dereceden önceliklidir, herhangi bir sertifika programına katılmaları veya formasyon almaları gerekmez. Bu tip programlar edebiyat fakültesi mezunları içindir, yani İDE bölümüne verilmediğinin iddia edilmesi absürd. Ancak herkesin yolu KPDS'den geçiyor tabii ki.

(bkz: bisexsuel )

Kesin yani alcapon?

ortada cinsel kimlik karmaşası yok, biseksüel oluyorsun bundan rahatsızlık duymaman gerektiğini düşünüyorum ,ancak kız arkadaşını unutamadığın için kafa karışıklığı yaşaman çok doğal

kesin diyemeyiz tabiki. arkadaşlık hissiyatı da duymuş olabilirsin hemcinsine. Çok da kafana takıp sürekli sıcak tutma bu konuyu. Biraz akışına bırak bence. Hislerin özgürken daha da rahat açığa çıkar.

Biseksuel oluyorsam o zmn her iki tarafimın ihtiyaclarını karşılamam gerekmez mı ??@atom heart mother

Arkadaşlık hissiyatı bnm bu yaşadıklarıma bakılırsa daha masum saf duru yada yada normal kaçar. Sıcak tutma diyorsun ama bn bı sabah rüyamda görsem bile her ne sekilde ogunum gidiyor toparlanamiyorum. Ahanda okul açıldığından beri okulun cewresinde hep birilerini ona benzetioum her sınıfın kapısı acildgnda o geldi dioum. Sence bu sogur gibi mi ? @alcapon

Hayır simdi toplumumza gore normal karşılansaydi çivi çiviyi söker misali baska birini bulurdum ama yok bulamıyorum. İzmirde yasıyorum ama Allah'ın Diyarbakırında bile bu tür sivil toplum örgütü varken koskoca izmirde yok.

bundan sonra hayat olacak. sakin ol. farlarını yak. sağdan yavaşça ilerle. :)

arkadaş biseksüelsin diye threesome yapacak, bir gün kızla bir gün erkekle takılacak halin yok ya. şimdi kıza aşık olumuşsun. gün gelir bir erkek karşına çıkar ona aşık olursun. üsteki yorumlara katılıyorum. takıl kafana göre. bence de biseksüelsin. sadece duygusal yoğunluğun bir kıza yönelik yaşanıyor. bu senin cinsel tercihini değiştirmez. oh. ne ala hayat amk. etrafındaki bütün insanlar potansiyel manita.

cinsel kimlik ile cinsel yönelimi karıştırmayın. biseksüellik cinsel yönelimdir. cinsel kimlik ise bambaşka mesele. görünen o ki kimlik sorunu yaşamıyorsun pek.

Arada kalmışlığım cok diye görüyorum. Bı tarafım toplumun normlarını yerine getirrken diğer tarafımı gizleyin bastırıyorum. Sizce bu bana zarar vermez mı bı sure sonra ? Yaklaşık 2snedir bı kiz yuzundn kafayı yemk uzereyim. Ne sekilde olursa olsun kafamdan atamıyorum. Yeni birisini bul desenizde hoop bulunmuyor bu!

Biseksuelsin,
toplum normları bimem neler bir yana sen bu durumdasın.
bunu kabul edersin ya da kendini tekrar dizayn edesin normlara uygun bir şekilde.
nasıl mutlu oluyorsan öyle yaşa.

Bu bir karmaşa olarak devam ediyorsa psikolojik destek alabilirsin.

cok dövün daha cok dövün sonra yine dövün, en son iyi bir dövüp temiz bir dayak atin.

abi ne biçim insanlar var ya. dövün amk.

adam gibi dayak atmış olsaydınız bence böyle yapmaya devam etmezlerdi. her ne kadar şiddete karşı birisi olsam da,bu durumda en uygun yöntem bu gibi görünüyor.

yabancılar konusunda ben de sana benzer bir durum yaşamıştım. biz de önce uyarmnıştık,sonra bir daha uyarmıştık,sonra sert bir diller uyarmıştık. durum değişmemişti. en sonunda da dayak yediler tabii. dayaktan sonra adam oldular. garip insanlar...

ağızlarını kullanmadan kola içmelerini sağlayın.
her gün akşam birdenbire saldırın.
büyük ihtimal kazaktır onlar.
dayağı çok severler ve başka dilden anlamazlar.

1-Tüm eşyalarını gece vakti toplayıp yakın. Daha iyisi fakire fukaraya dağıtın.
2-Jiletleyin. Ciddiyim. Öldürmeyin tabii. Biraz façalayın yeter. Yüze vurup hapishanelik olmayın tabii. Uyurken çullanıp kol bacak ne varsa doğrayın.
3-Oraların delisi varsa getirin gece siksin bunlardan birini.
4-Paralarını çalıp yiyin afiyetle.
5-Sınavlarından başlamasından önceki gün kolunu kırın. Kırmasanız da sakatlayın. Sınav dönemi kesinlikle uyutmayın, işkence edin.
6-Saçlarını maçlarını sıfıra vurun bebelerin. Daha iyisi tren yolu yapın. Tüm kıyafetlerini makasla kullanılamaz hale getirin.

Bunlar belki vahşice gelecek de ağır dayaktan bile anlamıyorlar diyorsun. Bu tarz bir çözüm en iyisi. Benim favorim jiletlemek.

@seyduna

kazaklarla iyi anlaşırım aslında, kırgızlarla daha doğrusu "dungan" denen milletle pek anlaşamam, geçen yıl onlardan vardı, onlar "sert sözlü uyarı" raddesinde susuyorlardı. şimdiki yabancılar moldovyalı.

son ikazdan sonra bilimum eşek şakasıyla hayattan bezdirebilrsiniz. uyurken elemanların yüzüne diş macunu sürün, hatta yumurta akıyla yapılan şakalar var onları da yapın. odada bol bol yellenin, içeceklerine müshil koyun falan. olmadı topluca dilekçe verin elemanları başka odaya gönderin..

yumurta akı şakası +1 :) uyandıklarında sizi keyif sigarasıyla görsünler bir de tam olur.

sünnet edin çocukları.

(bkz: 4s kuralı)
(bkz: özgüven eksikliği )
(bkz: kaçan kovalanır)

falan filan

mallık tamamen.

belli olmasından korkmak, anlaşılmamasını sağlamak ama aslında yanılmak. karşı tarafın hareketlerinden hayal kırıklığına uğramak, farklı manalar çıkarmak, kendince triplenmek kaynaklı olabilir.

belli ettiğinde kaybetmekten korkuyordur. genetik kodlarımızda var.

hoşlanılan kişi diyor anladığım kadarıyla karşılıklı değil, o yüzden bir mantık göremedim.

Yolunu değiştiren geri zekalılar bile var. cevabı da vermiş oldum sanırım.

ihtimaller; kendi hislerini açtığında ortaya çıkacak şeylerden korkuyordur. sevdiğine aşırı bağlandığından ona ve kendisine hayatı dar etmekten korkuyor olabilir. reddedilmenin açacağı narsisist yaralanmalardan kaçınmak istiyor olabilir vs vs. her halükarda zayıflık belirtisi

sözlükte paylaş face de paylaş, burda paylaş, içine bol key word koy... vs.

diğer flickr üyelerinin fotolarına yorum yap, beğendiklerini favorilerine ekle. alakalı gruplara fotolarını ekle. ingilizce ve türkçe tagler ekle.

fotografinizla alakali gruplari bulup fotografinizi onlara ekleyin.

panoramio.com

kız emeseni hekliyolar.

iki sözlüğünde olayı farklı :/

inci siker.

ayrıca inci daha samimi bi ortam, ekşi sözlükteki gibi herkes sadece anlatmıyor, orada dinleyenler de var.
ekşiyi mastürbasyon yeri olarak görüyorum bayadır.

ekşi sözlük yazarı olup de yi ayıramayan var.

inci hem eğitim hem kariyer hem de karakter konusunda ekşiyi siker bana göre...ekşideki ezik ben oldumcu tipler yerine özeleştiriye açık kendiyle barışık cahilse cahilliğini bilen rol yapmayan tipler vardır incide

sadece inciye kayıtlı olan birkaç arkadaşıma göre 'ekşi'

hacı ne ekşisi ne incisi ya? aynı tipler farklı formatlarda yazıyorlar işte. burda elitken orda piç oluyor. facebook'ta da özüne dönüyor.

inci öper :)

inci candır, ama mundar halde bu ara, ortalık birbirine girmiş halde.

ekşi ise kabak tadı vermekte. bu ara bir bora takıntısı başlamış, yorum dahi yapamıyorum. bilgi verici entry bulamaz olduk zaten.

2 dairen olsa minimum 800 liradan kiraya versen belki olur.

istanbul'da beşiktaş civarında bodrum da olsa bi ev alarak.. onu kiraya verir ayda min 900 tl kazanır..

not:adamın şuanda bi evi olduğunu düşünerek söyledim bunu. kendisi de kiradaysa olmaz tabi.

faiz olabilir, kira olabilir, çeşitli sektörlere yatırım olabilir.

halk otobüsüne ortaklık olabilir. ki bu çok karlı bi yatırım aracı. bi arkadaşımın babası bi halk otobüsünün 4. ortağı. 40 günde evlerine 7 bin lira girdiği oluyormuş söylediği kadarıyla. otobüsün hattına mı koduna mı ne para veriliyor 1 milyon lira kadar.

yatırımını toprak üstüne yapacaksın panpa

160000 tl ye hatlı minibüs al kirası 1250 tl,
zamanla değer artışıda olur banko.
90000 tl ye ev al.
oh mis.

aylık faize verirsen minimum 2000 tl gelir elde edersin. miktar arttıkça faiz oranları da artıyor haliyle. bankadan bankaya göre değişir.

piyasa takibi yapabilirsen al-sat yapabileceğin her işle geçinebilirsin. misal emlak ve mevsimlik tahıl ürünleri.

500 bin liran bile olsa, faizle çok zor, bankalar verirken gıdım gıdım veriyor, alırken hamuduyla götürüyor. ama parayı değerlendirmeyi bilirsen o 250 bin liranın bir sene milyonu görmemesi için sebep yok. ben bilmiyorum tabi ki ama yapan yapıyor.

samsunda o parayla lüks 2 ev alınabilir, ortalama ama merkezi bir binadan da 4 daire alabilirsin, hepsini kiraya ver sonrada.

öneri2: samsunda o fiyata arsa alabilirsin, 2-3 yıl geçmeden çok fazla değerlenir bina diktirirsin ya da arsayı satarsın

Ev alıp kiraya vermek +1

Bursa- Görükleye apartman dikmek. Evler max 40 metrekare olduğu için, o paraya 16 dairelik apartman dikebilirsin. En düşük kira 400 tl bu söylediğim 40metrekarelik evlerin.

dükkan, ofis veya ev kirası +1

faiz olur mu yaa? reel geitiri diye bir şey vardır. yani enflasyonu düşeceksin faiz getirisinden. sen faizi yersen 10 yıl sonra ana para enflasyon karşısında ne olur? yapmayın etmeyin...

ne güzel haber?

www.neguzelhaber.com

hayır o tarz bir site değil. burası "gerçekten" kekleme maksatlıydı. ingilizceydi türkçesini de çıkarmışlardı. zaytung, onion, ne güzel haber falan tamamen atmasyon haberlerden oluşuyor burası kullanıcıların oluşturup yalnızca verilen linkle ulaşabildiği haberler dışında gerçek haberler yayınlıyordu.

weeklyworldnews.com olabilir mi?

şuraya baksana bi:
www.makeuseof.com

daha profesyonel bir şeydi buradakilerden ama tarz olarak böyle bir şeydi aradığım evet.

(bkz: türk ceza kanunu)

madde 567

kumarhane isleten tiplerin karanlik tipler olmasi; zamaninda borc yuzunden oldurulen, sakat birakilan, kacirilan, iskence goren veya tehdit edilen kisilerin coklugu; kara para akisina zemin hazirlamasi gibi onlarca neden aklima geliyor. kac ailenin ocagina tuy diktigini tahmin bile edemiyorum.
ustelik bu sadece bizim ulkemize ozgu bir sey degil bildigim kadariyla. yani bu tur olaylarin yasanmasi.
kktc'de serbest oldugu icin eskinin cogu patronu oralara goc etti bildigim kadariyla. zengin kesim oraya gidip az sirket batirmadi. birebir bildigim bir ornek mudurnu tavukculuktur. baska sebepler olsa dahi kumar da buyuk etkendir.

ben hatırlıyorum 96-97de filan yasaldı sanırım. ama hatırladığım bişey var o da her akşam haberlerde kumarhanelerde vurulan insanları görüyodum. bu yüzdendir belki.

bulgar'da, ve (yani!!!) kıbrıs'ta serbest, onu biliyorum. burdan kumarhane turları oluyor bulgar'a halen..

peki avrupa'nın diğer ülkelerinde (fransa, italya, yunanistan, almanya, ingiltere, fransa, vs) durum nedir acaba?
serbest mi, yasak mı kumarhaneler?

tam olarak "neden yasak" bilmiyorum ama, yasakladığı dönemde -benim çocukluğumda- gazete ve televizyonlarda çok fazla "kumar borcu - intihar - cinayet - mafya" tarzında haber çıkıyordu. tabi bir şey hakkında bu kadar haber çıkıyorsa, devletin/hükümetin "şunları haber yapın, kumarhaneleri yasaklıycaz" demesi lazım. netekim, kumarhanelerin mafyaların/çetelerin himayesinde, devlet tarafından kontrol edilemiyor oluşu var.