Kadıköy Gökhan Enli. Instagram'da hesabı mevcut.

Aşı sonrası alkol en az 10 gün süreyle önerilmiyor.

Ben de 3 gün diye duymuştum ama net bilgi değil. Alkol aşının etkisini azaltıyormuş.

Burada alkol alınmaması yönündeki tavsiye alkolün yan etkileri tetikleyebileceği için değil bağışıklık sisteminizi zayıflatıp antikor oluşumunu geciktirebileceği/engelleyebileceği için veriliyor. En az 72 saat boyunca tüketilmemesi tavsiye ediliyor.

3 gun icme

Evet. 3 gün tavsiye edilen miktar. Hatta Sputnik içindi sanırım. 2 ay demişlerdi, üretici firma 3 günün yeterli olacağını söylemişti. Tabii bu 4. gün gidip rahat rahat 4-5 şişe bira içebilirsin demek değil.

alkol bağışıklık sistemine çok zarar veren bir konu. o yüzden bu süreden sonra 1-2 şişe bira ya da 1-2 kadeh orta seviye alkollü içecek içmen büyük zarar vermez. 2 ay açıklaması da onun için yapılmıştı zaten. 3 gün düzeltmesi de "haftada 2-3 kadeh içiyorum" diyenler için.

teyit.org

alakası yok 100 kere söyledi uzmanlar. (yurt dışındakiler)

icilmemesi gerektigini bunu okuyarak ogrendim.
16/06 tarihinde saat 11'de asi oldum 17/06/2021 20.00'da bi tanecik bira ictim. kolumda agri vs de olmadi. ama okurken korktum. ulan kimse icme sicma da demedi 10 yil sonra ilk kez 1 kutu bira ictim o da buna denk gelmis arkadas.

Valla 24 saat deniyor, o da ne olur ne olmaz,ilaç vs alınması gerekirse etkileşime girmesin diye, sanki sorun olmaz gibi ama bir iki gün sabredin bence sonuçta her gün aşı olmuyoruz:)

bugün 1. doz aşımı oldum ve hemşire hanım 8 saat boyunca duş almamamı (aşı olunan kola temas olmaması için) ve 3 gün alkol tüketmememi önerdi.

içki içilmemesi hakkında kisme bişi söylemedi ve akşamı ocak başında baya içtik.ama kolum öyle bir ağrı dı ki 2 gün uyuyamadım.

afiyet olsun. bana hemşire hiç bir şey demedi

Bir sure icmeseniz iyi olur. Yurtdisinda tavsiye edilmiyor.

bir iki arkadaş hariç herkes sallamış.
alkolün aşının etkinliğini azalttığına dair bir sonuç yok.

www.prevention.com
www.nytimes.com
www.abc4.com

evet, girer

Roborock s5 giriyor. Mop pro da aynı boyutlarda aşağı yukarı. O da girer. Hatta 10cm minimum.

Net 10 cm koltuk dolap vs altına giriyor.

Aldım, denedim, evet rahatlıkla koltuk altlarında dolaşıyor. Teşekkürler cevaplar için.

Tartiyi bilmiyorum ama mi fit uygulaması ile çalışıyor. Dolayısı ile sağlık verileri tek bir yerde toplanıyor. Saatten uyku, nabız gibi bilgiler gelir. Tartıdan da ağırlık, yağ oranı falan gelir. Mesajları da gösteriyor. Ama Apple Watch gibi cevap verme yok. Sadece bildirim gösterme, mesaj içeriği, mail içeriği, gelen aramayı reddetme ve müzik değiştirme/durdurma, ses açma kapama gibi fonksiyonları var.

Bu arada bu bahsettiğim fonksiyonlar mi band'da olanlar ama mi watch'ta da aynıdır muhtemelen.

2 hafta iş arama süresi dahil. Haftada 5 gün çalışılıyorsa 10 günden toplam 20 saat is arama iznin var. Günde 9 saat çalışma ile 2 gün 2 saat erken çıkabilirsin işten.

Fifth edition var olur mu?

google > zlibrary > enter

libgen.is

Kendi temizleme fırçasının bir tarafında bıçağımsı bir bölüm var. Aslında o bölüm tam olarak bu iş için. Eğer onla olmazsa makasla yapman lazım, evet.

valla benim de bulduğum en pratik yöntem, makas ile kesip çekiştirmek

Cursor+1

Bence abartmış.
Klima ustalarının tek bildiği gelen herkese gaz basmak ve kompresör değilecej demek.
Klima kompresörü trigere değil V kayışına bağlı olarak çalışır.Benim aracın da kompresörden uğultu geliyor,60bin km dir öyle biniyorum,bana da kompresör değişecek va bi sürü söylediler.Klima çalışıyorsa çok ta şeyetmeyip farklı bi ustaya da gösterilebilir.

eyvvallah hocam, durumum acil zaten klima da çalışıyor gayet güzel, ses pıt pıt, çıt çıt gibi geliyor, mısır patlağı gibi, umarım yolda başımıza iş açmaz.

Trigerle ne alakası var anlamadım. Klima kompresörü V kayış ile çalışır. O da kayışı koparacak bir mekanizma değil ki. Kopmresörün dağılması, kasnağın yerinden çıkması lazım onun için. Yalnız böyle bir şey olur da V kayış koparsa en fazla 5 dakika falan kullanabilirsin o da motor soğuduktan sonra. Devirdaim pompası çalışmayacağı için motor soğumaz ve contayı eline alırsın.

Klimayı açmasan bile klimanın içindeki rulmanlar sürekli çalışır. Ustanın dediği gibi durum dead line seviyede değil fakat o ses rulmadan geliyor olabilir, tamir şart.

Bahsettiğin ses büyük ihtimal ile bilyaların içindeki misketlerden geliyordur, kırılmaya başlamışlar.

Bilya değişse yeterli büyük ihtimal.

usta tekrar sesi dinledi şarj dinamosu diyor, söktüler çıkmasını takacaklar sanırım., ortalama kaç lira vermeliyim sizce? kompresöre göre daha ucuz olmalı sanırım?

Ya hu pazarlık yapılmadan malzeme söktürülüp ustanın insafına kalınır mı?

Ayrıca şarj dinamosu da olsa ses yapıyorsa bilya/rulman dağılmıştır, onlar değiştirilir ve düzelir. Çıkma mıkma gerek yok kendi cihazınızı tamir ettirin, belki de tamir edip çıkma taktık diyecekler günahlarını almayalım peşin peşin.

@john üstadım dediğin doğru ama düştük ellerine, ustanın iyisini bulmak yılların deneyimi biraz. adam bu parça bozuk diyor, yok ustam onu tamir et diyemedim, zaten basiretim bağlanır böyle zamanlarda :(

1000 liramı aldı, problem çözüldü.

ozenkompresor.com.tr firma 7/24 destek sağlıyor. Bana çok yardımcı olmuşlardı.

Sesi hızlandırmışlar, Gökhan Türkmen o sesi takip ediyor ağzını oynatırken. Sonra görüntüyü aynı oranda yavaşlatıyorlar ve sesi üstüne ekliyorlar. Yöntemi bilmiyorum ama mantıken bu şekildedir.

himmet dayi +1

şarkıyı önce hızlı okuyor, sonra klibi yavaşlatıp orjinal sesi yavaşlatılmış klibinin üzerine bindiriyorlar, bu arada baya bi senkron kayması var aslında dikkatli izlerken ama göze batmıyor.

Bu arada bu işin nirvanası şu kliptir :

www.youtube.com

not : bilmeyenler için Aydilge klip boyunca şarkıyı tersten okuyor.

@solo

klip boyunca değil :)

1.42'ye bakarsan orada Aydilge'nin sağ kolu bitkiye takılıyor ve bitki yaylanıyor. O hareketi ters çekimde yapamazsın. O sahne olduğu gibi düz çekim.

@solo, Aydilge'nin klibi arak bu arada. O klibin birebir aynısını başka bir yabancı şarkıcı çekmişti yıllar evvel. (daha doğrusu tersten şarkı söyleme olayı).

@himmet dayi, valla ben Aydilge'nin yalancısıyım, o öyle demişti :)

@Avoiding The Puddle, mutlaka örnekleri vardır oradan esinlenmişlerdir tabi ama bizim ülkemizde bu teknikle çekilen ilk klip diye biliyorum ;)

Dizelin avantajı az yakması da, 1.000 liralık bir fark oluşması için 2.000 litre yakıt alman lazım (Benzin/Dizel farkı 1 litrede 50 kuruş).

2.000 litre yakıt nerden baksan 40 bin kilometre yol demek.

Ben dizelin mantıklı bir tarafını göremedim.

fark fazla benzinli al.

dizeli amorti edecek kadar kullanmayacaksın ki saçma bu durumda. araba farkı da var zaten. tourneo ne ya. devrilir mevrilir. sedan diğeri ne güzel :D

1000 TL'lik fark için Türkiye turu yapmanız lazım, hiç mantıklı değil dizel kiralamak bu şartlar altında.

Tourneo Courier çok güzel araba. Muhtemelen 1.5 TDCI 6 vites olanı. Ben de onu 3 gün kullanmıştım uzun yolda çok güzel araba.

1.2 Peugeot 301 ise atmosferik sanıyorum.

Bu durumda tek fark benzinli ya da dizel olmaları değil, araçların uzun yoldaki konforu, büyüklüğü falan da farkediyor. Ben courier'de 4.3 lt ortalama ile gitmiştim uzun yolu 6. vites 2bin devir 120 km/h ile. Peugeot 301'de ise 6.5 civarı olur diye düşünüyorum. 3bin km yapacağınızı varsayarsak 2 litre civarı farktan yaklaşık 60 litre yapar. Tabii yakıt aynı değil. Benzini 7.85, Motorini 7.35 üzerinden hesaplamak da gerekiyor.

Son tahlilde karma yakıt tüketimleri üzerinden bir hesap yaparken uzun yolda yakılan yakıta +1 litre eklesek (aslında dizellerde şehir içindeki yakıt artış oranı benzinlideki kadar yüksek değil) 5.5lt/100 km hesabından 3000km için: 165 lt motorin, 225 lt benzin gerekiyor.

165 lt motorin: 1212 TL
225 lt benzin: 1766 TL

Araçların yakıt türleri kaynaklı fark aşağı yukarı 550 TL. Yani araç sınıfı ve konforuna ödediğiniz fark 450 TL.

Uzun yol da söz konusu olunca 450 TL fark verilebilir gibi.

Bu arada ralli falan yapsanız bile öyle kolay kolay deviremezsiniz. Ki versustaki diğer araç da 301. Yol tutamayışı ile ünlü bir araç. 1.2 atmosferik ve yüklü olacağını tahmin ettiğim bir araba ile sollamaya falan çıkmak çok daha tehlikeli :)

Armagan +1

301'i bilmiyorum ama Courierin surus keyfi binek araclardan farkli degil. Bana guvenli de gelmisti. 110 km hizla giderken onume birden kopek cikmisti ve direksiyonu hizla kirmistim. Ilk baslarda yahu ne soformusum diye havalandim ama meger iş esp'de imis. Ne kadar esp de olsa O gun hala nasil savrulup takla atmadigima sasiririm.

Suşi somondan değil, orkinostan yapılmıyor mu?

Yapılır fakat bu somonu önce her yerini tuzlayıp biraz da su ekleyip 24 saat buzdolabında bekletin sonra yıkayıp yiyebilirsiniz.

Turk somonu denilen balik somon degil, alabalik. Ondan lezzetli olacagini sanmiyorum, cig yenebileceginden de supheliyim. Bir somonun sushi grade olmasi icin temizlendikten sonra tezgaha gelene kadar soguk zincirden cikmamis olmasi gerekir. Bunu gorevliye sorun ona gore alip almamaya karar verebilirsiniz. Tezgahta degil bazen migros buzdolaplarinda leroy marka somonlar oluyor (dilim olanlar degil fileto olanlar) onlardan bulursaniz rahatlikla alip dilimleyerek sushi yapabilirsiniz.

@himmet dayi farkli sushi roll’lar farkli baliklardan yapilabilir. Somonlusu da var ton baliklisi da. En cok somon kullanilir ama.

Sıradan olanlarda telefon görüşmesini kulaklıktan yapamıyorsun. Sadece ses geliyor.

Himmet dayı +1
Ben de sıradan ama biraz da kaliteli olsun diye baseus marka aldım (40-50₺) ancak telefon görüşmesinde çalışmıyor.

Yeni nesil macbook'lar arm tabanlı işlemciye sahip. Dolayısıyla macbook'a bootcamp ile windows kurma devri şu an için bitti. Microsoft'un bootcamp'te stabil çalışacak bir sistem çıkarması gerekiyor. Apple topu Microsoft'a attı.

Mevcutta arm tabanlı bir windows var ve mac üzerinde parallel desktop ile çalışıyor ama neredeyse hiçbir uygulama bu sanal platformda çalışmıyor.

Anlattığın kadarıyla senin işin tamamen Windows'a bağlı. Yani hiç maceraya girme ve Windows ile devam et.

Şimdi gelip Intel işlemcili macbook'a geç diyeceklerdir. Sakın öyle bir şey yapma. Mac dünyasında Intel işlemci devri bitti.

macbook'a geçme. dert.

sadece mac'e özel programları kullanacaksan mac mantıklı. birde office falan iyi.

yoksa windowstan şaşma.

Yazdıklarından çıkardığım mana: -bir arkadaşta gördüm çok güzeldi ben de Mac almak istiyorum..dercesine

Windowsta sorun yaşamıyorsan öylece kal orda. Unut Mac almayı.
Sorun yok diye ben Win 7'den 10 a bile geçmeyi düşünmüyorum hala.

Çok spesifik kullanıcısın, sen windows devam et. Yani 4- thinkpad ile devam. (İnce hafif bişey istersen dell xps falan bakarsın)

thinkpad devam

hem windows hem macos kullanan bir geliştirici olarak cevabımı veriyorum : Thinkpad ile devam!

Al lazım olur: www.amazon.com.tr

Dikkat etmen gereken bir şey yok. Apple garantisi var zaten. Sorun çıkarsa iade eder yenisini alırsın.

Ekranda ölü piksel olup olmadığını kontrol et. Sırf macbooklar için değil gerçi ekranı olan her şeyde önemli.

Tanimadigim insanlarin profillerinin sahte veya abartili oldugunu düsünüyorum. Tanidiklarim içinse durum daha da vahim.

Denk gelirsem evet. Bazıları “ben boş insanın tekiyim” diye bağırıyor.

bana sürekli kendi fotoğrafını paylaşanların paylaşacak başka bir şeyleri yokmuş gibi geliyor. her güzel manzaraya bi şekilde kendilerini monte etmeleri falan tuhaf bi kişilik problemi gibi geliyor. bunun dışında pek bi değerlendirmem olmuyor.

Galiba bilinçsiz bir şekilde yapıyorum. Şimdi düşününce bunun farkına vardım. Normalde haftada bir fotoğraf ya da hikaye paylaşan bir arkadaş yurtdışına yerleştikten sonra günde 3-4 paylaşım yapmaya başladı. "Vay görgüsüz" diye düşünmeden edemiyorum. Birkaç yıl önce de eski iş yerinden biri Kanada'ya yerleşmişti. Belediye otobüsünün içinden video çekip atıyordu. Bir de süpermarkete gitmiş, içki reyonunun önünde durup "cennete düştüm" diye fotoğraf paylaşmıştı. Bu bahsettiğim kişiyi tanıyan iki arkadaş olarak "sanki burada yok alkol reyonu ..." diye gülmüştük. Yine bu bahsettiğim kişi istisnasız her gönderisinde mekan olarak Kanada'yı işaretlerdi. Evinin duvarını çekse bile konum eklerdi. "Anladık Kanada'dasın" gibi bir his oluştu bende bir süre sonra.

evet

Senede 1 - 2 belki üç kez paylaşım yapıyorum. Beni takip eden kişilerin hayatımın akışını bilmeleri gerektiğini düşünmüyorum ve evet sürekli yediğini, içtiğini, okuduğu kitabı, bahçesini, orasını burasını, ayakkabısını paylaşan insanları saçma buluyorum

Muhtemelen altyapı nedeniyle iyi bir hız gelmiyor. Mutlaka ara çağrı merkezini. Bazen hat değişikliği yapabiliyorlar. Başıma gelmişti yıllar önce.

Yalnız tarifeni bir kontrol de et. Eğer "16 MBit'e Kadar" gibiyse sana "6-7 MBit ortalamanın üstünde. Sorun yok." diye cevap vereceklerdir. Boşuna sinirlenme, şimdiden uyarayım.

şu kadar hız alırsınız diyen sadece 1 firma var diye biliyorum. diğer firmaların tamamı xx'e kadar hız alırsınız der. bu nedenle bir şekilde işin içinden çıkabilirler. ben 4-5 sene önce eski bir binada otururken benzer bir sorun yaşamıştım. 2 günde 1 arayıp taciz ettim, şikayet kayıtları oluşturdum ve sonunda 14-15 megabitleri görmüştüm. sanırım gelip kablolarla ilgili bir değişiklik yapmışlardı tam hatırlamıyorum. benzer bir yol izleyebilirsiniz. twitter'dan da sıkıştırın mutlaka.

Bu bir şey mi.. vodafone da neler oluyor. Çözüm yok

Taşınma durumunda taşınacağın yerde şu anda kullandığın internet altyapısı yoksa mevcut tarifeni iptal etme hakkın oluyor. Adsl olayına bulaşma. Arkadaşların dediği gibi vdsl’e geç.

Edirnede yaşarım,
1 saate Bulgardayım
2-3 saate Yunandayım
100 bin lira hariç şu an yaşadığım hayat

Hoş eğer yurtdışına çıkmayı düşünmüyorsunuz maddesine gezmekte dahilse o zaman hiç farketmez Şırnakta bile yaşanır.

3.seçenek, yeşil küçük bir şehir. Benim şahsi cevabım olur ama memleketinize yakın, İstanbul’a yakın gibi yerlerde, hele ki ilişiğinizin olduğu bir yerler bulursanız tadından yenmez. Aylık 100bin lira gelirden bağımsız olarak köşede 10-12 milyon lira da varsa, o zaman muhtemelen istanbul’da deniz manzaralı bahçeli ev falan bakardım.

@paramolcak - yurtdışına çıkmaya yeni yeni başlamıştım ki virus olayı girdi malesef. gezmeyi seviyorum yoksa. yaşamayı düşünmüyorum.

@avatar is back : aracım olmadığından ve ehliyetim de olmadığından yapabilir miyim diye düşünüyorum küçük şehirde yaşamayı. genelde o tarz yerlerde ulaşım biraz problem oluyor çünkü.

10 milyonluk bir birikimim yok :)

İnternetten kesin yüz bin gelirim olacaksa direkt "hepinizden iğreniyorum" moduna girip büyük şehiri falan terk ederdim, ne uğraşacam onun derdiyle. Giderdim görece küçük bir kasabada falan yaşardım. Tabii interneti iyi olmalı. Hangi kasaba falan dersen de söylemem onu da sen bul.

Tekirdağ olurdu sanırım güzel bir müstakil evde merkeze çok uzak olmayacak şekilde. Araba ehliyet alınır. arabasız olmaz

Güney Marmara'nın iklimi çok güzel. Öyle bi senaryoda Çanakkale'den (Biga falan) zeytinlik alır takılırdım. İnternet de çok problem olursa bi starlink çakar geçersin.

Küçük ege kasabasında o kadar parayı ne yapacağım yalnız başıma. Yurt dışına çıkış olmadığı için İstanbul'da kalırdım. İstanbul parası olana güzel bir şehir bence.

istanbul'da kalırım.
rahat yaşayabilen için istanbul gibisi yok.

datça muğla
adalar istanbul

istanbul ve izmir cevabını verenlerden ilçe / semt önerisi de bekliyorum

İzmir'de Alsancak Gül sokak civarı evlere çok özeniyorum hep. O civar ufak bi avrupa gibi tam olarak kafeler, butikler falan sokaklar da güzel. Onun dışında Güzelbahçe de olabilir şehrin gürültüsünden uzak ama toplu ulaşımla bile gidip gelenebilecek bi yer. Bi dolmuş/otobüsle f altay üzerinden metro ile tüm İzmir'e ulaşırsın. Ben Balçova'da yaşıyorum Balçova'yı da seviyorum güzel yaşanılası mahalleleri ve siteleri var bakılabilir.

Karşıyaka Bostanlı civarı ya da Mavişehir de güzel ama karşıyakaya hiç hakim değilim ya kaç yıllık İzmirliyim ama yılda max iki üç defa geçiyorum o tarafa :)

İzmir dışında Çanakkale'yi çok seviyorum ben. Merkezi de güzel, Biga gibi ilçeleri de. Ya da Ayvalık gibi bi yerde güzel bi ev bulunursa yaşanabilir. Sakin güzel bi yer de bulunabilir ege/akdeniz şeridinde.

-edirne yunan/bulgar için çok mantıklı. virüs işi elbet bitecek. tabi küçük şehir beni boğmaz ve sıkıntı yaşamam derseniz. ayşekadın, esentepe, gölet oturmak için güzel yerler.

-gezmeyi tozmayı çok seviyorsanız, hısım akraba varsa, biraz da ortam çocuğuysanız mutlaka istanbul. deniz manzaralı güzel ev iyi gider. anadolu yakasını seviyorsanız moda, erenköy, suadiye olabilir. avrupa yakası daha güzel derseniz darphane, ortaköy, etiler, bebek, yeniköy, bahçeli ev vs isterseniz zekeriyaköy.

-izmir'de arabasız biraz zorlanabilirsiniz. ehliyet alır araba alırım diyorsanız mutlaka izmir'i seçin. ege'nin ortasında, canınız sıkıldığında her hafta bir yerlere kaçabilirsiniz. karşıyaka, çeşme, foça belki aliağa.

şahsım aynı şartlarda olsaydı sanırım moda tarafında oturup ehliyet/araba alır yazları gezer, kışları da moda'nın ekmeğini yerdim.

Edirne cok sacma. Aylik 100 bin dolar gelir varsa ucaga binebilirim zaten, 1 saatte bulgaristan'a gidebilmenin herhangi bir degeri yok. Zaten o kadar param olsa bulgaristan'a mi gidicem.

yaz dışında Antalya, yazları kafama neresi eserse orası. Türkiye'nin en güzel şehri Antalya'dır.

İzmir

Caddebostan dalyan arası denize sıfır mis.

Mecburen Istanbul Caddebostan ya da Etiler, Sariyer taraflari.

Bisikletle Türkiye'yi ağır ağır gezer nerede kalabileceğime bakardım. Bisikletle gezmek istemezseniz de kendime aday şehirler belirler, her birinde 15-30 gün kadar konaklar, evet ben burada mutulu mesut yaşarım dediğim yerde kalırdım.

bir kere mutlaka ehliyet alırım. arabasız bu kadar paranın keyfi çıkmaz.

bekarsam - istanbul fenerbahçe, etiler
evliysem - istanbul zekeriyaköy, riva, beykoz, şile, kilyos tarafındaki müstakile evler

100 bin tl üstü kazanıp köyde yaşamak istemem.

Türkiye'ye genelde Aralık-Ocak gibi geliyor. 12'lerin fiyatı ilk anda düşer ama satıştan kalkacağı için stok azaldıkça fiyatının arttığını bile görebiliriz.

apple'ın iphone'lar için lansman-üretim-satış tarihleri fixtir.

temmuz ağustos'ta üretim başlar. eylül ayında lansman yapılır cihaz tanıtılır. ekim başlarında abd ve uk başta olmak üzere satışlar başlar. kasım başında da türkiye'de satışa sunulmuş olur. sadece geçen sene pandemiden dolayı lansman ekim, satışlar kasımda oldu. türkiye'ye de iphone 12 27 kasımda gelmişti. tekrar bu tarihler olmaz. eylül lansman ekim civarı satış politikası devam eder.

iphone 12 fiyatları düşecektir evet. alt modeller 50'şer üst modelde 100 dolar civarı düşer diye tahmin ediyorum. ancak dolar kuru ve etkisini analiz etmek lazım. 12 çıktığında iphone 11'lerin hepsi ucuzladı ama usd/try farkından dolayı tr'de değişiklik olmadı.

Evet. Bana tuhaf gelmedi.

Ekşi sözlük de 1999 yılında kuruldu. O zamanlar internet gayet vardı. Şimdiki kadar her eve girmiş olmasa bile o dönemde internet cafeler falan da vardı.

Şirketimi 7 yıl önce kurdum, 2 yıldır faalim. O hesap :-)

yalnız yemeksepeti X yıl önce kurulup Y yıl faal şeklinde değil 2001'den beri faal bir site.
buyrunuz Wayback Machine'den 2001 halinin görüntüsü:
tinyurl.com

Hocam 2000'lerin başı size sanki yakınmış gibi gelse de aslında cidden uzun bir zaman öncesi. Teknolojik olarak en azından.

O zamanlar biz tüm siparişleri telefonla veriyorduk. Ne internet bugünün interneti ne de yemeksepeti bugünün yemeksepetiydi.

10-12 yıl öncesi ok ama 20 bana abartı geldi.

Side project olarak başladığı zamanı kastediyorlardır. Hatta muhtemelen şimdikinden çok farklı bir sipariş iletme süreçleri vardır (telefonla aramak gibi vs.)

Çünkü değil 2001, 2009-2010 yılında çok benzer bir uygulamayı, esnaf internet kullanmadığı için yapmaktan vazgeçmiştik. İnternet diyince "hee duyduk öyle bişey" demişlerdi.

Zaten kimse 2001'de Yemeksepeti 128 milyar dolarlık bir şirketti demedi. 2004'te ilk kez bir günde 1000 sipariş almışlar. Bu o döneme göre önemli bir başarı. Uzun süre boyunca da türünün tek örneğiydi Türkiye'de. Daha yeni yeni rakip şirketler çıkıyor (getir yemek örneğin). O dönem herkesin internete erişimi yoktu belki ama özellikle şirket çalışanlarının ofise yemek söyleyebileceği bir platform olduğu için gayet mantıklı bir girişim.

Aradığım cevap sizinki pluton hocam, yoksa bu işleri bilen zaten 2000'lerin başındaki internet olgusunun bu tarz hizmetler için ne kadar ilkel kaldığını bilir:)

2001'de bugünkü gibi değildi elbette ama kullanıyorduk biz, sadece İstanbul'da aktifti o zamanlar sanırım, 2002 yılında en iyi web sitesi ödülü almıştı Altın Örümcek'te.

99-2000 civarı kangurum.com vardı migros'un online alışveriş sitesi. gayet de mümkündü ve televizyonda reklamları çıkardı hep.

bence şaşırtıcı değil.

Gayet faaldi, beyaz yakalar, eksiciler kullaniyordu.

Internet ilk moda oldugu zaman teknoloji meraklilari internette cogunlugu olusturuyordu, bunlarin telefonu kredi karti her seyi vardi.

Hatta o zamanlar tonla eticaret sitesi de vardi tv'de reklamlari donerdi. Renksiz ekran Wap'tan girer takilirdik
eksisozluk.com

O zamanin internet alemi su ankinden cok daha hareketliydi,
Simdi 3 tane tekel icinde sekip duruyoruz.

Google'dan once turk arama sitesi bile vardi.
eksisozluk.com

2002 yilinda yemek siparis verdigimi hatirliyorum (isyerinden)
ama kredi karti ile mi oduyorduk onu hatirlamiyorum. sanirim kapida nakit ya da pos ile oduyor olabiliriz. cok net hatirlamiyorum. zaten ilk sloganlari "kredi kartiniz bizi hic ilgilendirmiyor" gibi bir seydi. muhtemelen siparisi restorana iletip komisyon aliyorlardi. odemeyi restoran kuryesi aliyordu. sonradan online odemeyi falan entegre etmislerdi dogal olarak.

ama simdiki gibi dusunmeyin tabi simdi uygulamasi var mobil stesi var falan. o zaman sadece web arayuzu vardi ve bu kadar yaygin ve populer degildi. ama vardi

zaten yemeksepetinin temeli 99 senesi falan olmalı. e-ticaret bu kadar yaygın değildi ama 99-2000 zamanında alışveriş yapılıyordu. ilk zamanları bilgisayar, internet olmayan restoranlara panasonic fax kurup siparişleri fax çekiyordu.

Divit +1

İnterneti ve siteleri şimdiki gibi düşünmeyin tabii. Ama başlarda sadece çok ilgililer vardı ve mesela benim çevremdeki herkes geocities üzerinden websitesi yapmaya çalışıyordu, icq kullanıp mesajlaşıyorlardı, ilgili olan tam ilgiliydi yani. İnternete gerçek isim ve adres vermek tabuydu o zamanlar, Yemeksepeti onu kırmakta zorluk çekmiş olabilir ama zaten İstanbulda az kişiyle başladık bağımlı belli kişiler var diyordu kurucusu.

Ha şu var, işletmelerde internet yoktur evet. Tahminen diğer arkadaşların dediği gibi, online gelen siparişi telefon veya faksla iletiyorlardır.

Vektörel çizim programlarıyla yapılır dediğiniz gibi. Ben inkscape'de yaptım son cv'mi.

LaTeX/Overleaf. Canva'ya da bakabilirsiniz.

novoresume.com

ben buradan oluşturdum. tek sayfa CV bedava. Sonra baktım çok güzel duruyor ama bazı bilgiler tek sayfaya sığmıyor. Yazı tipini falan küçültmem gerekti. Yaptığım CV'nin aynısını Excel'de oluşturdum. Şimdi Excel üzerinden değişiklik yapıyorum. Fikir vermesi açısından güzel tasarımlar var bu sitede.

Valla ben HTML ve CSS ile yapmıştım.

Yıkama talimatına uyulmamış diyeceklerdir. Şansını dene ama pek ihtimal vermiyorum iade alacaklarına.

hm kesim anlamında güzel ama kumaş kalitesi düşük. şansınızı deneyin.

kenarındaki çıkıntılar keskin değil. O sorun olmaz ama 15.6" laptop koyarsan fareye yer kalmaz.

Kullanıyoruz, fareye yer kalmıyor +1

merhaba,
1. ürünlerin fiyatları nerede yazıyor?
2. "TOPLAM" dediğiniz yere tüm ürünlerin tüm aylardaki kg satışlarından gelen total ciroyu mu yazdırmak istiyorsunuz?

Toplam dediğim yere sadece O ayın kg satışlarının toplamı gelsin istiyorum.
Aynı formülü tüm aylar için uygulayacağım.

Fiyat demişim ama yanlış yazmışım düzelteceğim şimdi, fiyat değil orada yazan satış rakamlarını alacağım.

=ETOPLA(D3:D12; "KG"; E3:E12)

Ocak ayı için çalışması lazım dener misin?
kalan aylar için de mantık aynı, yana sürüklersen de olur.

=SUMIF($D:$D;"KG";E:E)

edit: veritaslibertas'in formülünü yana sürüklersen olması için D3:D12 kısmının $D3:$D12 olması lazım. Onu atlamış. Bir de D12 diye kısıtlamaya gerek yok. Aşağı 200 satır girdikten sonra o 12 değişecek. Onun yerine direkt D:D yazarsan kaç satır girdiğinin önemi olmaz.

Eveet oldu çok teşekkür ederim.
Diğerleri için aynısını uyarlıyorum, oluyor.

@himmetdayi; size de teşekkür ederim sağa kaydırınca olmayınca elle yazmıştım, şimdi böyle de deyeyim. 12 olan kısmı da elle 200 yaptım sorun olmadı :)

Arkadaşınız sözleşmenin bitimine 15 gün kala ev sahibine evi boşaltacağına dair haber vermeliydi. Taraflar sözleşmenin bitimine 15 gün kala haber vermezse sözleşme bitse bile otomatik olarak 1 yıl uzar.

"Sözleşmenin hükmü yok" ne demek bunu tam anlamadım. Sözleşmenin hükmünün olması için noter onayına falan ihtiyaç yok. Karşılıklı imzalanmış bir kira sözleşmesinin elbette hükmü var. Arkadaşınız kafasına göre "2 hafta sonra çıkıyorum ben" diyemez. Ev sahibi 1 aylık kira istemekte haklı. Aslında arkadaşınız evden çıksa da sözleşme şartlarına uymadığı için ev sahibi sonraki aylarda da kirayı isteyebilir. Başka kiracı bulana kadar evin kirasını arkadaşınızdan tahsil edebilir.

Son olarak evi temiz kullanmak zaten kiracının yapması gereken bir şey. Burada ev sahibine bir lütufta bulunmuş olmuyor arkadaşınız.

Açıkçası sözleşmede “aylık” ödeme ibaresi varsa ev sahibi haklı. Ama ev sahibinin de anlayışlı olmasını beklerdim. Ki biz de ev sahibiyiz. Çıkarken ayı komple ver demiyoruz, gün sayısını hesaplayıp alıyoruz eğer 1 haftayı geçmişse. 3-5 günün lafını falan yapmıyoruz zaten.

Bu aşamada tek kriterimiz yeni kiracı için evi görmesi kolaylığını sağlaması. Ben çıktıktan sonra bakarsınız deyip bir de o ay geç çıkarsa ev sahibi olarak anlayışlı olmak içimden gelmiyor.

kira müddeti dolduysa ve 2 hafta sonra çıkıyorsa esasen kontrat uzar 1 yıl daha .karşılıklı fesih yaptıklarıan dair bir kağıt imzalamaları gerekiyor. yada 15 gğnlük parayı ödemek gerek haklı mal sahibi.

Kiracı evde oturduğu sürece her ayın kirasını önceden peşin ödemek zorunda. Evsahibi haklı, günlük otel değil bu. Ama aralarında anlaşırlarsa kiracı evi boşalttıktan sonra evsahibi artan günlerin kirasını iade edebilir eğer kabul ediyorsa. Yalnız bu hesaplaşma, kiracı çıktıktan sonra olabilir ancak. Arkadaşınızın eve masraf yapmış olması (ev önceden oturulamayacak durumda değilse) evsahibini borçlandırmaz ama bir pazarlık unsuru olarak kullanılabilir tabi eğer diyalog ile çözüm aranıyorsa. Sözleşmeye noter onayı gerekmez. Sonuç olarak ben o evsahibinin yerinde olsam kiracının iyi niyetine ve tavrına göre karar veririm tahliye sonrası iade yapıp yapmayacağıma.

Vermez.

oksitlendiyse izopropil alkol ile temizleyin.

O koku tereyağının kokusudur. Her baklava kokmaz. Fıstıklı olmayan baklavaya baklava demem.

baklavanın her türlüsünde çok yoğun bir tereyağı kokusu olur. bazıları yumurta da kokabilir hafiften.

Sade yağın kokusu. Baklavalarda tereyağı değil, sade yağ kullanılır.

Şefin direktif vermesine gerek yok. Hangi vuruş esnasında gireceğini adam biliyor zaten. Şef tempoyu ve geçişleri belirliyor.

Şeflerin işleri orkestra iledir ama kimi yerlerde solistlere ve koristlere yardım ettikleri / hatırlattıkları olur.

Misal bir çocuk korosu varsa ve giriş/çıkışları zor ve bazı yerleri çok hızlı bir eserse (örnek: mahler 8. senfoni) mutlaka şef yardımcı olur.

aynı şekilde, carmina burana gibi eserlerin çocuk partilerinde de, tempo değişiklikleri yer aldığından mutlaka çocuklara ekstra destek olur şefler.

büyüklerden oluşan gençlik koroları ve amatör korolar için de benzer destekler gelebilir. bu biraz da koro şefinin de provalarda orkestra şefinden ricası ile şekillenebilir.

ama profesyonel solistler ve koristler, meslekleri bu olduğundan nerede gireceklerini çok daha iyi bilirler / bilmelidirler.

tabi bu mevzunun şöyle bir istisnası var,
"opera" sanatında serbest söylenen kadanslar, veya eşliksiz söylenen reçitatif gibi bölümler sonrasında solistin orkestra ile birlikte gireceği yerde solist mutlaka çaprazlarda duran referans monitörlerinden (veya çapraza bakmıyorsa göz ucuyla şefe) bakar ve aynı anda girerler, yoksa büyük sıçış olur.

sizin verdiğiniz örnekte zaten 4-4 lük tempolu giden bir şeyin belli bir ölçüsünün 1. vuruşunda giriyor, büyük bir yardıma gerek yok. (ama sanki bir ölçü yani 4 vuruş önce soliste bir bakış atmış gibi)

hoş, söylediği gazel/uzun hava her ne ise, yanlışlıkla geç de girilse toparlanabilecek bir şey gibi. sonunda zaten sesi uzattıkları uzun bir bitiş bölümü var, amcam en kötü oraya sarkardı.

Bunu ben de anlamadım, aşı olacam fakat kendim dışında başkasını korumada önemi ne

Aşıların önceliği bireysel ölümlerin ve ağır hastalanmasını sağlamak.
Bunun yanında bulaşıyı azalttığına dair çalışmalar tam olarak sonuçlanmamakla birlikte ilk sonuçları olumlu. Hayvan deneylerinde bulaşıyı azalttığına dair sonuçlar alındı.
En basitinden aşı olmadan virüsü kapıp gezerseniz 8-10 gün virüsü yayıyorsunuz. Aşı olan biri virüsü kapsa bile bir iki gün içinde antikorları sayesinde yok ediyor
Aktif vaka sayısı azalıyor. Dolaşımdaki virüs azalınca aşı olmayanlara da bulaştıracak kişi kalmıyor

Aşılama henüz başlamadan önce de hastalığı semptomsuz geçirenlerin bulaştırma ihtimalinin yok denecen kadar düşük olduğuna dair bir bilgi vardı. Aşı da ya hafif semptomlarla ya da semptomsuz atlatmaya yaradığı için virüsün bulaşıcılığını düşürdüğünü söyleyebiliriz söz konusu çalışma doğru ise.

Valla ben de anlamıyorum. Bi de sistemin olup olmamasından ziyade neye ne kadar faydası olduğunun ölçülmesi lazım. Yani tamam bir sürü şey dijital, ama hala her yer memur?? 5 milyon memur varmış, ankaradaki yazılım sektörünün de yarısından fazlası devlete çalışıyor mesela. E ne anladık bu işten o zaman?

AÖF ders kitaplarina takılma. Örneğin Abdülhamid sonrası dönemi sonrasının öyle bir yeriyorlar ki mesela bir kitapta. Enver paşa vatan hainidir demedikleri kalmış sadece.

İyi de e-devlet sistemini ne icat eden ne de başlatan AKP. e-devlet projesinin temeli 1970'li yıllarda atıldı. Dünyada böyle bir projeye başlayan birkaç ülkeden biri Türkiye. Ancak çok uzun zaman sonra tamamlanabildiği için (bu anlamda da türümüzün birkaç örneğinden biriyiz) sanki AKP döneminde yapılmış gibi bir algı var.

kendi kitlesine bunu yedirebiliyor

almanya bizi kıskanıyormuş diye bana gelip konuşan bir akp'li amca vardı. adama ne versen yiyor sağda solda da anlatıyor sonuçta

uyaptanda övünsün. uyapta hazırlanan programı silemiyorlar, kendi içinde çıkılmaz durumda uyap. onu da akp yaptı.

Sevgili arkadaşım

Memleketin yüzde 70 i Rusya'nın haritada yerini bilmez, hayatında hiç yurt dışına çıkmamış, oradaki en ufak bir elektronik sistem ile muhattap olmamış insanlar. Tabi yiyecekler, bunu bilen akp de tabi yedirecek.

Bazen çok şaşırıyorsunuz bu işlere anlam veremiyorum, adam şehrine park yaptı diye oy veriyor, park park, beleşe kek yiyoruz çay içiyoruz diye oy veriyor, bedavaya ders kitabı veriyor diye oy veriyor alooo :) E-devlet bunlara bir nevi Tesla, bir nevi hologram teknolojisi gibi.

akp neyle övünmüyor ki. bir hastanenin açılışını 5 kere yapan parti sonuçta.

bu sistemler güzel ama 128 milyar dolara daha iyisini yapabilirdim ben. :D

sadece o değil ki, bu millet her şeyin avrupa'dan iyi olduğunu sanıyor.

Bilgisayar ve internet devrimini sahiplendi adamlar.
Gerçi buzdolabını bile akp icat ettiği için normal yani.

@playing star again
O yüzden rusyayı örnek verdim. Estonya’nın yapabildiğini almanya yapamadığı için yoksa tercih etmediği için mi? Bence almanyada yok bizde var demek, almanyanın tercih etmediklerini yapmakla övünmek akılcı değil.

almanya tercih etmiyor değil. bazı konularda yeniliğe ve değişime karşı bir korkuları var bunu kabul etmek lazım. yaptıkları gerçekten iş değil normalde.

Turkiye disinda 2 ulkede yasadim, bir cok yeri de gordum. Burokrasinin dijitallesmesi noktasinda tr gercekten cok iyi noktada.

Gerek bankacilik dijital altyapimiz, gerekse edevlet hizmetleri cidden iyi.

Burada 2 tikla yapilan onlarca islem icin diger ulkelerde saatler harcamak+posta yolu gozlemek gerekiyor.

@bohr atom modeli
İşte o yüzden tercih diyorum. Yapamıyor değil istese yapar/yaptırır. Bürokratik ya da değil, teknolojiye uzaklık bu ülkeler için tercihtir. Atıyorum almanya kişisel verilerin korunumunu hızlı işleme tercih ediyor.
Bankaları dolandırılma olasılığı yerine müşterileri daha manuel kullanıma itiyor. Bunlar birer tercihtir.

@brkylmz
Yabancı arkadaşımla türkiyede avmye girmek için hes kodu gerekiyordu. Benim hes kodu almamda bir sıkıntı yok fakat arkadaşıma hes kodunu avm önündeki klübede çalışan aracılığıyla aldık. Ad, soyad, pasaport no gibi bilgileri yazıp bilmem kaça mesaj atıyorduk.
O da olmadı zaten. Siz bir yabancıyken çoğu kolaylıktan faydalanamıyorsunuz. O tip hizmetleri manuel yapma mecburiyetiniz var. Aynı bizim ülkemizdeki yabancılar gibi… uluslararası özel kurumlarda ya da kitlerde kullanırsınız tabi ama ben daha çok ticari kaygısı olmayan devlet kurumlarının övünümlerinden bahsediyorum. Uzun süre yaşayıp hatta vatandaşlık aldığınız yerlerde öyledir ona bir şey diyemem ama mesela amerikadan önce göz lazer ameliyatları amerikadan türkiyeye getiriliyordu. Sebep bizde FED diye bir kurumun olmaması. Sözde sağlık bakanlığı diye bir şey var ama adı dışında bir şeyi yok. Bunu baz alarak “biz amerikadan bile iyi göz ameliyatı yapıyoruz, son teknolojiyi onlardan önce uyguluyoruz” demek sizce ne kadar mantıklı? Zira o tıbbi cihazlara ilaçlara seneler sonra onay veriyor FED, uzun vadede zararını görmek ve daha kararlı olmak için. Tabi burada ürünleri ve sektörleri karşılaştırmıyorum yanlış anlaşılmasın. Mentaliteden bahsediyorum sadece.

Yine rusyayı örnek verecek olursam; temassız kart sistemleri, sanal kart uygulamaları, nfc ile ödeme falan hepsi var. Barkod sistemi ödeme ile alışveriş de yapılıyor. Çoğu kişinin hantal olarak adlandırdığı rusyadan bahsediyorum.

@playing star again
Üstteki paragrafla birlikte internet telefon gibi hizmet açtırma olayına hiç girmeyelim bence. Aylarca port beklemek gibi saçmalıklar varken…
Bence bir yabancı olarak o ülkeyi deneyimlemek alamancı dayılar gibi burası çok kötü yiğenim demeye benziyor.
Türkiyede her şey yapboz sistemiyle olduğu için yenilikleri kanunlarla ters düşer şekilde hızlıca uygulayıp almanyadan daha hızlı ama daha güvensiz ortama atıyor. Ha tabii ki bunlar güzel şeyler ama abartmasak mı?

tercih meselesi olarak bakarsak her şey tercih. türkiye'nin onlarca fabrika açmaması da tercih. buğdayı ithal etmesi de tercih. yap işlet devret'e taahhütlü kontrat vermek de tercih. 750 milyon euroya dinozor parkı açmak da tercih.

öncelikleri yanlış belirliyorsan yanlış yapıyorsun demektir. türkiye yapınca kötü yönetiliyor almanya yapınca tercih diye bir şey yok. almanya çağı yakalayamadı bu konularda henüz.

@bohr
Ondan sonra neden benim seçmen bilgilerim zipli dosyada torrentten indiriliyor:)

“Almanyada yok bizde var daha ne olsun övünmeyek mi?” mantığını kavrayamadım. Dünyada iyi konumda ve bu sisteme uzak diye mi konu almanyaya dönüp dolaşıp geliyor? Rusyayı, estonyayı örnek verdim bir de. Akp haklı valla eyvallah ikna oldum.

sokakta araba çarpıp kaçsa plakasını görmezsen gittin ama. sokakta kamera yok kişisel veri ve özel hayat manyaklığı yüzünden.

kişisel veriler üçüncü kişilerle paylaşılmadığı sürece devlet tarafından tutulabilir. bunda bir sakınca yok. hayat kurtarıcı bir şey. misal almanya'da mekanlarda kamera var ama mekan sahibi kafasına göre açıp izleyemiyor polisin gelip alması gerekiyor. bu güzel bir şey. böyle olmalı ama kameranın kullanım alanı çok dar.

Bu kişesel veri manyaklığı zamanında yahudi fişlemesinden bile geliyor olabilir. Biz adamların hassasiyetini bilemeyiz ki buna manyaklık diyelim. Mesela ben de amerikada bahçene izinsiz girdi diye bir adama ateş edebilmene ya da kelle avcılığına manyaklık diyebilirim ama o kültürü bilmeden…

(bkz: platoniğin aşırı umut veren sıradan davranışları)

çok gereksiz bir anlam yükleme halindesin.

manasız

ben iyi bir şey çıkınca kullanıyorum. henüz sorun yaşamadım kalite ve hizmet açısından.

Restoranlara emri vaki olayı doğru, konuştuğum bi restoran sahibi söylemişti. O yüzden kullanmıyorum.

Geçen bi joker denk geldi. Sıradan köfteci yarım ekmek köfteye 65 lira, kutu kolaya 18, yarım litre suya 12 lira fiyat çekmiş. Bu şekilde başa çıkan da var. Bunu görünce insanın üzülesi gelmiyor. 65 lira nedir 5 adet köfte ve yarım ekmeğe?

Kullanmıyorum, joker ile söylenen menüler leş gibi geliyor.

kavga sırasında bıçak, zincir, çivili sopa vb. paslanma ihtimali olan bir şeylerin kullanılma ihtimaline karşın olsa gerek.

bu aşıyı zaten olmuşsunuzdur ki çocukken falan. en kötü askerde herkese yapıyorlar. 5-10 yıl gidiyor ama. garip de değil çünkü tetanoz kuduz gibi direkt öldüren bi şey.

cizikleri yapan seyin tetanoza sebep olma ihtimaline karsi yapmislardir. bir nevi yapalim garanti olsun demisler.

Ben zamanında 12-13 tane alıp yapmıştım, bozulmadı.

Bozulabilir. Bozulmasa bile deger mi? Bana bir tanesi 2 aydan fazla gidiyor

2.5 sene önce aldığım hala duruyor. Hala aynı koku, aynı kıvam.. bozulmamış.

Taşınırken elbise dolabının arkasından duş jeli çıktı, epey yıllık, 5 senesi çok rahat var bi sıkıntı yoktu.

bozulmaz. ancak konuyla alakasız olsa da belirtme ihtiyacı hissediyorum. duş jeli diye satılan ürünlerin çoğu sağlıksız ve cilt için son derece tehlikeli kimyasallar barındırıyor. üstelik parfümlü vs. kokuları da aynı şekilde sağlıklı değil. bunların yanı sıra duş jelinş duruladıktan sonra dahi vücudumda kaldığını hissediyordum ben kullandığım zamanlar. bu sebeple geleneksel yöntemle üretlen doğal sabunlarla yıkanıyorım uzun zamandır. bunu da denemenizi tavsiye ederim :)

@pardus onun sebebi duş jelindeki gliserin. gliserin yağ gibi suyla çıkmayıp deride kalır ve nemlendirir. aslında çok sağlıklı. ben sabunun üstüne duş jeli kullanırım nemlendirici olduğu için.

Duş jelinde benzer midir bilmiyorum ama Head and Shoulders Clinical Strength kullanan seboreik dermatit mağdurları bilir. Şampuanın bir son kullanma tarihi var ve o tarih geçtikten sonra etkisini yitiriyor. Duş jelinde de SKT varsa ben pek önermem. Parfümü falan yerinde kalabilir belki ama kimyasal olarak bozulmuş olabilir. Farkına varmazsın.

2018'de aldığımı yeni açtım, bozulmamış.

ayrıca görüyorum ki sözlük stokçu dolu.

İlk durumun sebebi lightning girişini 3,5mm jack girişine çeviren o aparat. Sen o ara kabloyu takında iphone mikrofonlu kulaklık taktığını varsayar, 3,5mm girişten cihazın ne olduğu bilgisini alamayacağı için tüm ses giriş/çıkışlarını lightning'e verir. dolayısıyla kendi hoparlörü ve mikrofonu devredışı kalır.

ikinci durumda JBL'i bağladığında bluetooth menüsüne gelip menüde yer alan cihaz adının sağındaki i butonuna bastığında mikrofon ayarı çıkıyorsa buradan o ayarı değiştirebilirsin. Eğer cihazda mikrofonu kapatacak bir ayar ya da buton yoksa bu istediğini yapmak mükmün değil.

kerem bürsin

son feci bisikletin solisti.

yani çok sevilmiyordu tabii de tek bir hareketle yok oldu bence. ekşideki sorulardan da anlaşılıyor.

orhan gencebay bir de kesinlikle.

Güner Ümit geliyor benim aklım direkt. İner misin çıkar mısın diye bir yarışmayı sunuyordu. Çok popülerdi kendi zamanında. Aleviler için çok yersiz bir şaka yapmıştı ve azalarak değil bir anda bitti.

Ozan Güven diyebiliriz. Eskiden mizahını seversin sevmezsin, kimsenin nefret edeceği bir tip değilken sevgilisine şiddet uygulayıp bir de mağdur kendisi gibi rol yapınca ekranlardan siliniverdi.

Yavuz Bingöl. Herkesin malumu.

Bir çırpıda aklıma gelenler bunlar.

Hakan Şükür Fetö öncesinde seviliyordu.

emrah serbes

Oytun erbaş

Sezen Aksu
Erkan Oğur

Muharrem ince.

Orhan Gencebay

Cevaplar biraz da "siyaset üstü bir kişi iken akp'ye yanlayanlar listesi" olacak gibi. Öyle olunca da toplumun yarısı nefret ederken diğer yarısı da sevmiş oluyor. Some kutuplaşma problems.

Sonradan itibarını yeniden kazandıysa da (ki bence çok daha fazla saygınlığı hak ediyor) bu tanıma en çok uyan isim Ahmet Kaya olabilir. Çocukken hatırladığım kadarıyla kendisine inanılmaz bir sevgi ve saygı vardı. Sonrasında olanlar malum...

Canan Karatay

güner ümit miydi ya, şu yarışma programında mum söndü mü oynuyorsunuz diyen?

ebru gündeş de bu sınıfa girer bence.

kara melekte oynayan kadın da en yakın arkadaşının kocasıyla arabada öpüşürken yakalanıp ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

aliye dizisindeki oyuncu, adini unuttum.

Kevin Spacey, Bill Cosby.

80liler icin direk Guner Umit'tir herhalde. Herif Turkiye'nin o zamanlar en unlu adami iken tek kelime ile bitti.

Hakan Sukur'de kafaya oynar.

Okan BAYÜLGEN
Necati ŞAŞMAZ
Muharrem İNCE
Fatih TERİM

Sezen Aksu
Kadir İnanır
Yavuz Bingöl

AB ile yayın anlaşması gereği uydudan bu gibi özel yayınları şifresiz veremiyor hiçbir kanal. TRT'nin iki farklı frekansı var. Biri Doğu diye geçiyordu sanırım. Doğu olan şifresiz veriyor maçı. Uydu alıcısının şifre kırma özelliği varsa hangi şifre ile kırılacağını da yazıyorlar genelde forumlarda.

Şunlara gözatabilirsin;

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

onlara göz attım, tatmin etmedi. açtım baştan izliyorum. kısa kısa bölümler zaten. bugün sabahtan akşama kadar birinci sezon bitti.

beinconnect'te var. oraya üye olup izleyebilirsin.

bein connect, dsmart go da var.

ben 9'un başını izleyip bıraktım. diziyi üç-dört tane topluluğun arasında sıkıştırdılar. aynen çizgi roman da öyleydi, sonralara doğru tekrar etmeye başladı ve baktılar ki bir yere gitmiyor, bitirdiler. izlemediysen fear the walking dead'in ilk 3 sezonunu izle. onunda 3'ten sonrası sıkmaya başlıyor.

Bence etme.
Ben de azalan bir heyecan ile 6 veya 7’ye kadar izlemiştim. Spoilerden okuduğum kadarıyla düşman bul, her sezon 1-2 kayıp ver devam et zinciri kırılmış değil. dizi tamamen bitince başlayacağım ben.

yarıda bırakmayı sevmediğim için ben ediyorum. 1 defa ilk sezonlarda bırakmıştım sonra tekrar başladım vs. bence et ya. atmosferini vs. seviyorsan sırf o post apokaliptik atmosfefr için bile izlenir.

Ben 8 sezon izleyip bırakmıştım. Sonra bir arkadaş 8 ya da 9. szon hakkında bir spoiler verdi. Acayip merak ettim. Tekrar başladım. Hiç de beklediğim gibi çıkmadı. Her sezon bir 'villain' bulup uzatıyorlar diziyi. Artık yerli diziye döndü. Arkaplanda şarkı çalıyor, uzun uzun bakışmalar, sarılmalar falan. eeeh eytere bea dedim sonunda ve 10. sezonda bıraktım.

Can sıkıntısından izlemeye devam ediyorum. İzledikçe canım daha çok sıkılıyor.

devamlı bir yerleşke buluyorlar. tam oraya alıştıkları sırada bir villain çıkıyor, ana gruptan bir iki kişi ölüyor. bol kanlı bir sezon finali yapıyorlar. bir iki sezon sonra yine aynı terane. 7'de mi ne bıraktım ben de.

Sular kesikken termosifon da çalışmıyor. Termosifona gelen suyun debisi neyse musluktan gelen suyun da debisi o oluyor. Yalıtımlı kapalı bir sistem olduğu için aksi yönde çalışması mümkün değil, içerdeki termosifona su dolmazken musluktan su gelse (içerdeki basınç buna müsaade etmez normalde) tehlikeli olabilir.

sular kesikken termosifondan su çıkmıyor

suyun debisini arttırmanız için apartmanın tesisatının yenilenmesi gerekir. hatta bizim apartmanda yakın zamanda öyle bir tadilat yapılacak.

ya sacmalik da orda. alelade bir cumleyi kalin yapiyorum stilin kendi de degisiyor?

eksiduyu.ru

benim verdiğim cevabı kontrol et.

ellese

İki sebebi var.

1- Birleşik Krallık'ta yakın zamanda kısıtlamaların çoğu kaldırıldı. 1 seneden fazla süren kısıtlamalardı bazıları.
2- Aşının koruyuculuğu var ama bulaşmaya karşı değil. Aşı olanlara koronavirüs yine bulaşıyor ama hastalık ağır geçmiyor. Hastaneye yatmaların önüne geçiyor büyük oranda. Yani öyle aşı olduk covid tamamen bitti gibi bir durum yok.

Yanlis hatirlamiyorsam Delta varyanti diye yeni bi mutasyon soz konusu.

Evet öyleymiş

www.google.com

Delta varyantı artmış, o da genelde aşı olmayanlarda görülüyormuş şeklinde okudum bir yerde.

2 adet var.

Şuradan fiyatlarına bakabilirsin: ispark.istanbul

Biri yol kenarında direkt: goo.gl

Bence de mantıksız. İşkillenmekte haklısın. Sektörle ilgim yok ama duyuyoruz böyle olayları. Ben olsam -mümkünse- yaptığım içeriklere filigran eklerim kaldırılamayacak şekilde. Videoların ortasında kocaman "PAZAR SÜRPRİZİ" yazıyor ya magazin haberlerinde, o tarz :)

Mantıksız evet, bence şüpheleriniz de yersiz değil.

Ortasına kocaman bir watermark koyup sadece video'yu gönderseniz nasıl olur? Yani dertleri çakallıksa zaten almazlar, ama kullanamazlar da en azından, siz de portfolyoya eklersiniz.

Bir de zaten portfolyonuz yok mu? Eğer varsa "bakın benzer bir şey yaptım zaten" diyip onu gönderemiyor musunuz? Ben yazılımcıyım, bazen böyle "challenge" gönderen oluyor, kendi kullanma ihtimalleri de yok, ama yine de yapmıyorum, open source projelerim var zaten, açın bakın diyorum.

Ben editörüm. Video istemiyorlar zaten. Sadece senaryosu tretman bir de sinopsis işte. Bunlara öyle watermark gibi şeyler ekleyemez sadece noterden onaylatabilirim. Onun için de zaman yok. Çünkü maili bugün atmışlar benden pazar günü teslim etmemi istiyorlar vs.

Yazdıklarımı olduğu gibi paylaşmasalar bile bazı yerlerinde oynama yapıp kullanabilme ihtimalleri çok yüksek.

Üniversite öğrencisiyken maalesef bir hocan bu şekilde oluşturduğum çizgifilm senaryosunu TRT’ye satıp çok iyi paralar kazanmıştı çakal :))

En iyisi uygun bir dille bunu göndermeyeceğimi belirteyim.

Ticari amaçla kullanmayacak olsalar bile biraz mantıksız. Biz sizi ararız derlerse birkaç gününüz boşa gitmiş olacak.

tecrubeli biriyseniz eski projelerinize baksinlar. yeni mezunsaniz ki sanmiyorum zaten yeni mezunu bir yerde egitmek durumundalar iki durumda da proje beklenmesi mantiksiz. cakallik var isin icinde

En nefret ettiğim görüşme süreci bu heralde ya.
yapmayın bence. hayır gelmez böyle bir yerden.

geçen sene product manager pozisyonuna başvurduğum bir şirketten gelen case study geldi aklıma. tüylerim diken diken oldu.

kendi app'lerinin;
- kullanıcı kitle analizini
- rakip analizini
- market analizini
- kullanıcı journey haritasını
- CRM planını
- ürün analizini

48 saatte istemişlerdi. bi de utanmadan kendi app'leri sadece google store'da var diye "ios kullanıyorsanız ios'taki şu rakibimiz için yapın bu case'i ama case'lerde bizim app'i inceleyenleri önceliklendiricez" demişlerdi.

dalga mı geçiyosunuz siz minvalinde mail atıp sürece devam etmeyeceğimi söylemiştim. ve maalesef ciddilerdi bu istediklerinde.

velhasıl kelam, başvuru sahibi kişinin bakış açısını, nasıl çalıştığını görmek isteyen şirket çok daha farklı bi yaklaşım sergileyebilecekken, sizin görüştüğünüz yer çakallık peşindeymiş gibi hissettirdi.

Tabiki de normal değil. Projeyi bedavaya çıkarmak istiyorlar.
Yıllar önce bir iş mülakatında işveren yaptığım bir önceki projeyi çok beğendiğini ve örnek çizim yollarsam beni işe alacağını belirtmişti. Bundan işkillenip çizimi yollamadım. Günlerce uggunsuz bir vakitte beni arayıp çizimleri istediler. Baskı ve ısrarla. Kendilerinin niyeti iyice açığa çıkınca beni bir daha aramamalarınj söylemiştim. Bence siz de burayı unutun. Bu mantıkta iş yapan bir ofisle calıssanız da mutlu olamayacağınız aşikar.

İkisi biraz farkli ihtiyaclara cevap veriyor. Demek ki sizin için farkeden nitelikli bir fark yok:) sadece daha yeni daha hafif daha uzun şarj olacak. Neden olmasin diyorsaniz, alin gitsin.

Mantıklı intel için spesifik bir ihtiyacınız yoksa her türlü daha iyi diyebilirim hatta.

Youtube i7 16 ram imac/macbook pro ve m1 air karşılaştırması kaynıyor sonuçlar fevkalade ilginç.

şu an intel işlemcili macbook pro'nun m1'li air'e göre tek avantajı Bootcamp ile windows kurulabiliyor olması. 8GB RAM'li M1 Air, 16GB RAM'li i9 işlemcili 16" MBP ile kafa kafaya. Hatta bazı test kategorilerinde çok daha iyi.

Geçmemek için bir neden yok (bootcamp dışında). Sorun şu ki 2019 MBP'yi m1 air fiyatına satabilir misiniz? Biraz zor. Kıyaslayınca m1 air çok daha iyi iken sıfır m1 air almak yerine ikinci el i5'li MBP'nin alıcısı çıkmayabilir. Çıkarsa da konuya hakim olmadığı içindir.

düz işler yapıyorsan geç. Benim müzik işleri için kullandığım bazı pluginler henüz m1'de çalışmıyor ama mesela.(Izotope Ozone/Neutron/Nectar)

ileriye donuk hamle dusunuyorsak 16gb ramli modele gecmek lazim. Evet m1 baya akici ama ben 16gb ramin standart olmasini dusunuyorum.

Airpods bağlı iken iPhone'un Bluetooth ayarlarına girip listedeki Airpods'un en sağındaki i simgesine tıkladığında gelen menüde o ayarın olması lazım.

Merhaba, destek sayfasına baktım öyle yazıyordu ama o ayarı bulamadım. Gürültü engellemeyi siri'ye aktarma var sanki sadece.

Airpods'u kutusundan çıkarıp kulağınıza takıp baktınız değil mi?

Bir de bahsettiğim menünün ekran görüntüsünü gönderebilir misiniz?

Bende ikinci nesil var, kırmızı dikdörtgen içine aldığım alandaki gibi bir menü yok mu sizde?

i.ibb.co


ya da şurada görülen Press and Hold airpods menüsü olmalı.

support.apple.com

airpods pro'da touch sensor yok ki? force sensor var. baya sikmali falan.

Sorun bence kabloda. Lightning girişinden bağladığın için telefona birtakım komutlar yollamaya çalışıyor gibi kablo. Kablonun giriş yönünü değiştirmeyi dene. Yani telefona takılan kısmı araca, araca takılan kısmı da telefona tak. Düzelmezse farklı kablo ile dene. Mümkünse kumandasız kablo olsun.

playing star again'in bahsettiği cihaz: www.hepsiburada.com

dünyanın en güzel ilk 5 cihazına girmese de üst sıraları zorlar.

Yılda 12.500 km ile ortalama bir aile kullanıcı kadar kullanılmış diyebiliriz. Senede bir tatil ona 3k km gitmiştir. Kalan 9k da Ayda 800km iş ev yapmıştır.

istanbul'da ortalama iş mesafesi tek yön 20 km civarı desek. günde 40, biraz hafta sonu biraz da tatil gezmelerini de ekleyince ayda ortalama 1500 diyelim. yılda 18.000 km. evet az kullanılmış diyebiliriz.

bence çok normal bir mesafe. az değil, çok da değil. bir arkadaşımın arabasını 4 yaşında 6000 km'de (altıbin) sattım. benim şirket arabam 3 yılda 85bin km yapmıştı.

2017, 1 agustosta aldıgım araç 30.015km de şu an.

yıllık 20 bin km ortalama değerdir. 20 binden az ise az gitmiş sayılır.

bence gayet az. dizel ise çok çok az.

ama trafiğe çıkış tarihi model 17 ise belki 18 dir ve yillik 16 civarı yapmıştır. yine az, 20 altı normal 15 altı az bence.

kime göre az? bana göre az mesela. özellikle dizelse çok çok az.

Senle ilgili olduğunu sanmıyorum. Tamamen kedinin huyu ile ilgili. Benim iki kedim var. Biri tepemden inmez. Biri yanıma gelmez. Zorla kucağa aldığımda da kaçmak için fırsat kollar.

Kedilerin 95%i zaten öyle. Hatta miyavlar, sana yaklasir ama asla sevdirtmez.

kendi kedim kucağa aldırmıyor yıllardır ya, elin sokaktaki kedisi hop kucağıma fırlıyor. belki benden kedi kokusu da alıyor olabilirler. bi de şımarıklar yav. kendilerini sevmeyenlere acayip salça oluyorlar ne cool insan diye mi düşünüyorlar artık nedir. sen mıç mıç sevmeye kalkınca iteliyorlar seni.

kediler zorunlu sosyal hayvanlar değildir, canı isterse gelir :) www.kedimag.com