Komünist toplumun daha yüksek bir evresinde, bireylerin işbölümüne kölece boyun eğmesinin ve onunla birlikte de kafa emeği ile kol emeği arasındaki çelişkinin ortadan kalkmasından sonra; emek, yalnızca yaşam aracı değil, yaşamın birincil gereksinmesi haline gelmesinden sonra; bireylerin her yönüyle gelişmesiyle birlikte, üretici güçlerin de artması ve bütün kolektif zenginlik kaynaklarının gürül gürül fışkırmasından sonra - ancak o zaman, burjuva hukukunun dar ufukları tümüyle aşılmış olacak ve toplum, bayraklarının üzerine şunu yazabilecektir: "Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre!"

tr.wikipedia.org!

Bahsettiğim alıntı bu değil ne yazık ki. Gotha'da değildi.

"insanlar kendi tarihlerini kendi yapar, ama onu özgür iradeleriyle değil, kendi seçtikleri koşullar altında değil, dolaysız olarak önlerini buldukları, verili, geçmişten devrolan koşullar altında yaparlar sözleriyle tarihsel maddeci yaklaşımında bireyin eyleminin ve siyaset üretme yelpazesinin nesnel seçeneklerini teorik olarak ortaya koyar."

18 brumiare'aden. bu mu acaba?

Bu da değil. Doğrudan komünist toplum tasarımını şimdiden vermemeye ilişkin bir sözdü.

polistir, nüfus müdürlüğünde çalışıyordur veya tanıdığı vardır.

gsm operatörü ya da herhangi bir kurumda bu bilgilere erişimi olan bir yöneticidir. hatta sade bir avukat bile olabilir. bir dönem avukatlara cd içerisinde tckimlik, telefon adres bilgileri içeren databaseler satıyorlardı.bunların hiçbiri de olmayabilir ama elinin altında bu tip databaselerden biri vardır.

Bir ara ülkedeki seçimden sonra seçmen veritabanı ifşa olmuş 50 milyona yakın insanın bilgileri internette yayılanmıştı. Buradan da bulmuş olabilir.

Eğer sizi tehdit ediyorsa savcılığa yazismalari vererek ilk girişimde siz bulunun. Tehdit etmek neymiş görsün.

Bu tip bilgilerin toplandığı bir firmada çalışıyor olabilir, e-ticaret siteleri olur, bankalar olur, direkt operatörde çalışıyor olabilir, 118 rehberinde ilçeye kadar erişiliyordu sanırım, eğer açık adres değil 118 rehberinde sorgulamış olabilir, bilgileriniz gizli ise de işte bu operatörde çalışma muhabbeti olabilir.

kargo sirketleri herkesin gercek adini, adresini ve ulasilabilecek cep numarasini kaydeder.

onlardaki veritabani polisten yahut nüfus müdürlügünden dahi daha dogrudur.

Avukat bir arkadasim var cok rahat gorebiliyor. Bi programa sahip ama ne oldugunu bilmiyorum.

daha geçen haftasonu 35'lik kara efe rakıyı 95 liraya aldım. litreliğini bilmiyorum ama iyi gibi görünüyor.

kara efe denilen distile yazan mı?

kataloglarda 70'liği 165 deniyor.

litrelik sisesler yalnizca duty-free-shop larda oluyor.
Marketlerde (yurticinde ve yurtdisinda) 20'lik, 35'lik ve 70'lik siselerle satilir.

Eskiden free-shop ta tl fiyati ayrica yaziyordu. Artik sadece euro fiyati yaziyor ve euro arttikca fiyat otomatik olarak artiyor.

comic sans el yazisini andiran, ciddiyet disi ve okunakli bir font.

hiç öyle fontla belirtildiğini duymadım. ciddiyetsiz olsun diye comic sans olabilir belki ama onu da sanmıyorum.

tırnak içinde yazılabilir, veya italik yazılabilir. eskiden beri kullanılan, cümle sonuna parantez içinde ünlem konulabilir.

ya da illa font olacaksa, o kısım yazının genelinden farklı bir fontla yazılabilir belki.

yazdığın araç tam olarak ne ki? yani maile mi yazıyorsun? birine karşı yazdığın bir ifadede font olayını kullanabileceğin mecrayı düşünemedim bir an.

ama şöyle örnek vereyim, mesela ironi yapmak için büyük puntoyla yazılır sosyal medyada bazen. hani bi klişeye işaret edilecekse ya da'' TAMAM ALLAH BELAMI VERSİN'' gibi kendini gömme samimiyetsizliğinde şeyler yazılır ya hani.

ya da kalınlaştırıp, üzerine bi de tombalak fontlarla harley davidson kalınlığı çizgisinde de yazabilirsin. :D

halki manipüle etmek icin sürekli bir düsmana ihtiyac var.

yahudiler, sosyalistler, escinseller, sakatlar, ari irktan olmayanlar hitler icin yapay düsmanlardi sadece...

bireysel olarak yahudilere karsi ayrica bir antipatisi oldugunu düsünmüyorum.

Pek çok iddia ortaya atılıyor ama genel olarak ülkedeki adaletsizliğin, işsizliğin, fakirliğin sebebini yahudiler olarak görüyor hitler. En kısa şekilde böyle.

toplumda en zengin, en üst /elit en burokrat ve en etkin grubun yahudiler olduğunu düşünüyor. Yani ortalama bir alman vatandaşı ne yaparsa yapsın yahudi refahina ulaşamaz. Onun gözünde en iyi şeylerin kaymağını yahudiler yemiş hep yani.

hitler's circle of evil isimli bir netflix belgeseli var. nazi hareketinin başlangıcından bitişine uzanan 10 bölümlük bir belgesel. sadece hitler'in değil hareketin önde gelen isimlerinin de geçmişi ve fikirleri hakkında güzel bir belgesel. öneririm.

ben de circle of evil dizisini tavsiye etmeye gelmiştim ki edilmiş zaten.

Hitler aslında biraz da çevresindeki fanatiklerin gazına gelmiş. Kamplarda yahudi öldürme fikri de himmler’den çıkmış.

www.youtube.com

Almanya'nın 1. Dünya Savaşı'nı kaybetmesinin nedenini onlar olarak görüyor. Yanılmıyorsam Yahudilere karşı yapılanların katliamdan soykırıma geçişi artık Nazi Almanyası'nın yenilgisinin ufuktan belli olmaya başlamasından sonra oluyor.

Batı hristiyanlığının olduğğu bölgelerde Yahudiler'in toprak sahibi olması yasak olduğundan adamlar esnaf, zanaatkar ve bankacı olmak zorundaydı. Zaman içerisinde birbirlerini de koruyup kolladıklarından baya bir zenginlik topladılar. Ayrıca bu meslekler zeka gerektirdiğinden yapay seçilim yaşandı ve zeka ortalamaları yükseldi. Bugün bile batı Yahudileri zeka testlerinde ortalama olarak en tepedeler ve köylü kökenli kuzenleri olan doğu Yahudilerine fark atıyorlar.

1. Savaş sonrası doktor, avukat, iş adamı, akademisyen gibi paralı ve itibarlı mesleklerdeki Yahudi oranı dengesiz bir biçimde yüksekti. Savaş sonrası Alman toplumu ekonomik olarak ciddi sıkıntılar çekerken bu adamların zenginliği çok göze battı. Zaten bütün toplumda solcular (Ki birçoğu komunizmi de Yahudi işi olarak görüyordu) bizi arkamızdan bıçaklamasa savaşı kazanacaktık miti kuvveteniyordu.

Hitler tahminen sanat okuluna kabul edilmediğinde zaten sert olan dünya görüşü daha da keskinleşti ve bunu sanat okullarındaki yahudi akademisyen mafyasına bağladı. Ordan da aldı yürüdü işte.

demek ki diktatörülüğe oynayanlar, çoğunluğu en eğitimli kesime düşman etmeyi kullanıyorlar hep :)

zaten bakıldığında kullandıkları tüm yöntemlerin biribirlerine çok benzer olduğu görülüyor.

yakaladiginiz sözleri yazarsaniz, izlemeyen insanlar da yardimci olabilir...

en azından saat söylerseniz bulmaya çalışayım.

sanırım 16:00 civarıydı.. video da paylaşabilirim ama nasıl paylaşırım bilemedim.

skagen

Swatch.

(bkz: orient)

Casio, o fiyat aralığında bir sürü çeşit bulunur.

Skw6007

Gshock

mızıka geldi aklıma.

Yasin siniri yok onemli olan motivasyon.

Keman olabilir. Kızınız gençse gitar iyi bir örnek olur. Daha 15 yaşında olup, son çıkan şarkıları YouTube'a koyan birçok genç var. Söyleme konusuna takılmayın. Klasik eserlere yoğunlaşırsınız. İlle Duman - Aman Aman çalmanıza gerek yok. Akort etmek için akort cihazı var. Yani tabii yetenek meselesi de sesi çok iyi olmayan şarkıcılardan ilham alabilirsiniz.

mızıka kolay mı arkadaş?

kizim henüz 2 yasinda :) motivasyonlarimdan birisi örnek olmak. Beni görüp ilgilenmesi de mümkün, ilgilenmemesi de.

gitar güzel bir enstrüman ve ögrenmek icin kaynak cok fazla. ilk dezavantaji, söylemeyip sadece calmak biraz sacma oluyor.

ayrica komsularla papaz olmak istemiyorum, elektro olursa kulaklikla da calabilirim.

baska önerilere de acigim.

Piyano ve türevleri. Gürültü olmaz yani seslerini kısarsınız.

keman için sağlam müzik kulağı gerekir, keman tavsiye etmem o yüzden, ama denemek serbest tabi :) gerçi suzuki metoduyla artık kulağa da çok gerek yok ya, neyse. gitar daha iyi bir seçenek gibi duruyor. aslında ben olsam ukulele çalarım ama küçücük bir müzik aleti, hoşlanır mısınız bilemedim? sesi de çok tatlıdır.

bir de cidden bunun yaşı yok, kırkından sonra kanun, ud, def, akordiyon vs vs öğrenen bir sürü tanıdığım var, bir kısmının müzik kulağı da iyi değil, öğrenirsiniz yani dert etmeyin. bir de müzik kulağınız hiç yok değildir, yoksa 20 sene önce öğrendiğiniz parçaları ezberden olsa dahi çalmanız zor olurdu. akordu zamanla öğrenirsiniz, hemen çat diye yapamayabilirsiniz, normal yani.

öğrenmenin yaşı yok. :) kızınıza örnek olabileceğinizi sanmıyorum gitar çalarak, ben kız kardeşime olamadım en azından. elektrik gitar çalmayı deneyebilirsiniz, kulaklıkla çalabiliyorsunuz en azından. sıfırdan başlayıp en zorlu metal parçalara uzanan bir yolculuğa girebilirsiniz.

nota okuyabildiğini nota okumayı gerçekten bilen biri mi söyledi yoksa senin tespitin mi?

yani çok insan gördüm "ben nota biliyorum" deyip de bildiğini zanneden... ondan sordum. nota okuyabiliyorsan işin başlangıcı ceptedir. bir gitar al. istanbul'daysan okulda okuyan öğrenci çok adam var. bağlantı da sağlarız gerekirse.

Yediklerinizi yazın.

Çok yemekten daha büyük sorun ne yendiğinizdir.
Düşük karbonhidrat diyeti uygularsanız aç kalmadan kilo alimini durdurursunuz, hatta kilo verirsiniz...

Sınırsız sebze ve et yiyin. Bol su icin. Meşrubat, patates, ekmek, makarna, hamur işi ve kizarmalardan uzak durun.

İstanbul ağzına dayandığını biliyorum ama emin olamadım. D diyorum

tıklanmayan duyuru olmuş sanırsam özel karakterden
cevabım d ve e

edebi konuşma dili ise a diyorum.

A

Turkce yazıldığı gibi okunmaz. Başka diller de yazıldığı gibi okunmaz. Türkçe Latin alfabesine geç geçtiği icin yazim konusunda Avrupa dillerine Göre daha avantajlıdır ama yazıldığı gibi okunmaz.

Diksiyon derslerinde bile “gideceğiz” biçiminde değil “gidicez” biçiminde okunması öğretilir. Agabey değil abi okunur vesaire...

Bir kere edebi konuşma dili nedir? Öyle bir şey yok ama edebi konuşma diline doğru Türkçe seslendirmesi dersek hayır İstanbul ağzı ile aynı değil, o başka bir şey. Doğru olan TRT konuşması. Hayır yazıldığı gibi kesinlikle seslendirilmez ve seslendirildiği gibi de yazılmaz, bkz: gelecek zaman ekleri. Cevap D gibi.

Turkce yazildigi gibi okunur. Gelecegim, Gelecegim dersen herkes anlar, ama konusma dilinde gelcem dersin. Konusma dilinde seslerin yutulmasi yazildigi gibi okunmadigi anlamina gelmez, ogretemedik Bunu marjinal takilanlara bir turlu. Ingilizce yazildigi gibi okunsa you dersin, ama yu diye okuyorsun ve konusma dilinde ya oldugu da oluyor.

a

E değil, tabii ki de şive söz konusudur. İstanbul ağzı, Anadolu ağızları vs.
D değil, D şıkkı bir manada E şıkkını geçersiz kılıyor zaten. Aynı zamanda İstanbul ağzının, Türkiye Türkçesinin kaynağı kabul edildiği doğrudur.
B ve C seçenekleri doğrudur.
A yanlış. Zira Türkiye Türkçesi bir dildir. Ağız ile dil ayrı kavramlardır. Ağız, bir dilin alt başlıkları arasında anılabilir ancak.

D

turkce genelde yazildigi gibi okunur ama tamami ile yazildigi gibi okunur denilemez zaten diller bir sure sonra yazi dili ile sozlu dil gelisim sureleri farkli oldugu icin yazildigindan farklilasiyor, bizim latin afabesine gecisimiz yakin zaman once oldugu icin bu etki daha yok gibi.

Cevabim:A

Dandik denilemeyen yapımlara verilen bi sıfat bence. Misal 2001: A Space Odyssey dandik bir film ama sorsan kült derler. Böyle yapımlar işte.

tanim olarak arkadasin hakli cult tarikat

kült daha ziyade arkadaşınızın anlattığı gibi kullanılır. çıkış şekli o yani. sizin bu kelimeyi kullanıma sokan insanların zihnini sorguluyor oluşunuz ayrı mevzu.

kült şeylerde sonradan değerin bilinmesi zorunluluğu yoktur ama kült addedilen şeylerin "değer"inin sonradan anlaşılması nadir bir durum değildir çünkü zaten küçük bir kesimin umursadığı şey ancak ileride onu daha büyük bir kesim takdir ederse bir "değer" olabilir.

buradan da sanat nedir, tartışmasına ve ducamp'ın pisuarına kadar gidersiniz.

cult following'i olan bir şeyin kalıcı cult mertebesine erişmesi, zamanın testinin gelecekte bir sınırı olmadığından mümkün olmaz zaten. bu yüzyıl kült addedilip önümüzdeki yüzyıl adı bile hatırlanmayacak onca şeye değer biçip değer biçtiğimiz şey üzerinden kendimizi çaktırmadan sevme ve karşılıklı pohpohlama, şeylere "değer" tayin ederek güç egzersizi yapma sanatımız zamanın testinden belli bir dönem için kesinlikle geçmiş olup "klasik"leşmiş eserlerin zaten ihtiyaç duymadığı bir dinamik.

yani demem o ki o zihni ben de sorguluyorum ama kültün anlamı arkadaşınızın anladığına daha yakın olduğu gibi aslında siz de fark etmeden ona yakın bir tanım yapıyorsunuz.

sorun şu ki wire kült statüsüne erişemeyecek kadar popülerleşti ve nispeten kısa bir zamanda oldu bu. fringe'e kıyasla değil sadece. bugün hangi diziyi izleyeyim gibi sorulara baksanız wire'la sıklıkla karşılaşırsınız.

internet sayesinde "eskiden sadece biz bilirdik" toplulukları da azalarak bitecek ve devasa bir bilgi çöplüğünde artık bulucuların şeyleri bu sefer "gem" kılacağı yeni bir dönem başlayacak. eski şeylerin istifçileri değil, çöp süzücüler değer biçici olacak. falan filan.

kült kendimizi önemli hissetmek için kullandığımız bir sıfat. bana göre öyle.

palahniuk okuyucusu nispeten azdı ve nevi şahsına münhasırdı diye -ki hemen yapıştırmak lazım "kim diyor?" sorusunu- otomatik oalrak kült statüsüne konan fincher filmini düşünüyorum da film bana palahniuk okurunun "kimin okuru" olduğunu anlatma derdinden daha samimi geliyor.

"kıymeti kendinden menkul" olana kıymet biçmek suretiyle kendi küçük gizemini yaratarak aidiyet hissine doymak isteyecek topluluklar yeni icatlara yelken açarlar artık yavaştan.

arkadaşınız haklı.

arkadaş kült konusunda haklı da fringe konusunda değil. ekşi sözlük bu kadar popüler değilken(orada görmediler yani) üniversitede fringe muhabbeti yaptığımızı biliyorum ben. alakasız tipler bile internet kafelere gidip fringe yüklesene bana ağbi muhabbeti yapıyordu.

geri kalan kısmı godoşu beklerken açıklamış, yorumlarına da katılıyorum.

bu arada spece odyssey çekim tekniklerindeki sofistikasyon derecesi yüzünden ve yapay zeka nedir, sorusunu iredeleyen ilk filmlerden biri, belki de ilki olduğu için önem sahibi.

o film klişe yarattı, kült değer değil. bugün izlediğiniz bir sürü film ve dizi oradaki fikirden nemalandığı gibi (1. ya yapay zeka sentient* olursa 2. sentient olduktan sonra insan olmanın önemi var mı, soruları), rem'in tabii tabii aya kesin ayak basmışızdır, yersen tadındaki man on the moon parçasında göndermesini yaptığı, "nasa'nın aya ayak basması hile miydi" tartışması bu filmde kullanılan teknikler yüzünden hasıl oldu, bildiğim kadarıyla.

*sentience: kendi varlığının bilincinde olan bir "ben" duygusu. biyologların memelilerde hayvan zekasına baktıklarında "aynaya baktığında kendini tanıyabiliyor mu" soruna verilecek cevapları ölçek yaptığı durum

turkcede kült dediginiz sey ingilizcede "cult following" olarak geciyor. yani bir kultmuscesine takip edinilen / bagli olunan filmler. yayinlandigi andan itibaren cult following'i olan yiginla film var, yani arkadasiniz hakli. zamaninda tutulmamis olmasi gibi bir on sart yok.

>Hangi filmin, dizinin kendine özgü bir zümresi olamasın ki?

Filmlerin cogunun boyle bir zumresi yok. cult following filmlerin organize olmus bulusan tartisan komuniteleri, sayisiz web siteleri, wikileri, alternatif / paralel evrenleri, kanonlari yani kendilerine ait sevenler tarafindan yaratilmis filmin kendisinden cok daha buyuk bir evrenleri olur. bu da her film icin olmaz. bunun olmasi icin de bastan degerinin bilinmemis olmasi gerekmez, yayinlandigi andan itibaren bu komunite olusabilir, cok da ornegi vardir.

tl;dr: arkadasiniz hakli.

Çok sayıda fanı olan yapıtlar kült diye adlandırılır. Uzay yolu ve yüzüklerin efendisi filmlerinde kullanılan dillerin dil kursları var mesela.

Bazı yapıtların yıllar sonra prömiyeri yapılır, tekrar vizyona girer, Diyaloglari sürekli tekrarlanır vesaire.

Örnek kült filmler;
The Rocky Horror Picture Show, Blues Brothers, the Godfather, life of Brian, big lebowski, star terk, star wars, back to future, The Matrix...

gram altın tak?

Düğün hediyesi takıdır. Borcam alacak halin yok. Gram altın al.

gram altın tabii ki düşündüm ama herkes çeyrek takarken gram takmaya çekindim nedense.
@elorelia zaten hediyenin fiyatını belirtmiştim, borcam nereden aklınıza geldi?

50$ takın.

Hem sahte para veya sahte altınla da karışmaz. Ama 50$ 194tl yapıyor. İsterseniz 40$ takın, 2 adet yirmilik

isim yazacaksaniz ve imzaya benzemesini istiyorsaniz scriptina

addon lari devredisi birakin ve tekrar deneyin. Eger yuvarlak cikmiyorsa bir addon u acarak tekrar deneyin. Tek tek add-on lari acarak hangisinin sebep oldugunu bulabilirsiniz.

türkiye icin düsük bir ortalama yurtdisi icin yüksek kabul edilebilir, zira gelismis ülkelerde yüksek ögrenime talep türkiyedeki kadar fazla degil. Bir ustabasi da iyi para kazanabiliyor...

acikögretim de direk 3. yildan baslayabilirsiniz, ilk iki seneden sadece birkac fark dersi almaniz gerekir ama yine de acikögretimin bitmesi iki yil sürer...

Istediginiz bir üniversite varsa o üniversite ile dogrudan iletisime gecin, elinizdeki ortalama yeterli ise bosuna vakit kaybetmemis olursunuz.

2.37 ile de kabul alabilecegin yerler bulabilirsin, iyi bir toefl ve motivasyon mektubuyla.

sakin acikogretimle falan ugrasma, oradan not ortalamasi alip basvurma cakalligi 2 senene malolur.

cek cumhuriyeti ve baltik ulkelerini -ozellikle estonya- arastirmani oneririm.

Benim ortalamam seninkinden düşük. Hocalarım da beni sever gel bizde yüksek yap doktoraya daha yüksek ortalamayla ve daha kolay çıkarsın yurtdışına demişlerdi. Napsam diye gidip geliyorum ben de ama mantıklı geldi.

2.37 ile kabul alırsın sadece tam burslu okuyamazsın.

Bircok yer burs vermeyecektir hatta basvurunu bile degerlendirmeyecektir.

Aradiginizda nasil konusuyorsunuz ama?

o mesaj atarsa cevap vermeyin. Yüzyüze geldiginizde sorarsa "haaa, yazacaktim" filan deyin. Yani yazma ve konusma motivasyonunu kirin.

victorinox var, bicakcim.com'da satılıyor.

yanlış hatırlamıyorsam Metro'larda oluyor profesyonel mutfak ürünleri.

Tupperware araması yap

Wüsthof marka bıçaklar Create and Barrel ve Enplus mağazalarında satılıyor.

internette bulabilirsin de bütçen ne kadar? 100 lira altı ise pirge ve sürbisa'ya bakacaksın. 400-500 liraya kadar çıkarım diyorsan alman bıçaklarına bakacaksın zwilling veya wüsthof'a. parası neyse vereceğim ulan diyorsan da şam çeliği japon bıçaklarına bakacaksın onlar da 1500-2000tl civarı

yani 150 lirayi gecmesem iyi olur. Santoku da olurmus. Su nasildir mesela: urun.n11.com

surbisa

o fiyat aralığında victorinoxların sapları çok kötü oluyor. şunlara baksana:

www.pirge.com
www.pirge.com

Ikea nin şef bıçağı en iyi fiyat/performans oranını veren şef bıçağıdır.

Zwilling istinyepark ya da enpluslar da bulabilirsin

Şimdi aklıma geldi refikadan da pirge üretimi bir bıçak satıyorlar ona da bakabilirsin. Türk mutfağına uygunluk mottosu var hoşuma gidiyor oyüzden

sürbısa +1

aldıktan sonra muhafaza etmeyi, bakım yapmayı unutma. yoksa bilmem şu kadar para verdim bişeycik olmaz dersen geride kullanabileceğin bıçağın da olmaz.

inanmam, soğurum ve uzaklaşırım. söyleyemediğ bir şeyi geçiştirmek üstünü örtmek başka tabii, misal babasıyla arası kötüdür söylemek istemez asıl sebebini 'küçük bi şey boşver' desin, kurgu yapıp yalan konuşmasın isterim

dolandırıcı değilse, palavra ile ilgi cekiyorsa önemsemem. Yalanları kimseye zarar vermiyorsa uzaklaşma ihtiyacı hissetmem.

3- var. okul vs gibi kişinin anlattığında kendini kötü hissedeceği ya da onun üzerinde fazla gereksiz baskı kurduğum konularda söylediği şeyleri affedebilirim. ama bu seviye yakınlıkla da alakalı. mesela sevgilim bu yalanı söylese ağzına sıçarım.

4- bir süre aileme okulu o sene bitiriyor gibi davranmışlığım var. eylül ayında başlarken bitmediğini söylemiştim.

1 hayır
2-
3- mazereti olabilir. ama ben unutmam ve affetmem. bana temiz gelmeli insan.
4-

1-nedenler çok önemli.

drama ve aksiyonu tadinda birakan, olmasi gerektigi gibi kanli bir film.
cok güzel bir final yaptigini düsünüyorum.

--spoiler--
logan in degil ama genc klonunun yalnizca adamentium dan yapilma bir mermi ile öldürülmesi bana sacma geldi; adamentium ancak kizgin haldeyken deforme edilebilir. serinin tüm mantigina aykiri. logan icin durum farkli, cünkü o eskisi kadar hizli iyilesemiyor.
--spoiler--

Ben bu filmlere pek sıcak bakmıyorum. Fakat iki arkadaşım seyretmişler ve çok iyi olduğunu söylediler. O yüzden bir bakmayı düşünüyorum.

Senaryosu bana -son zamanlarda cikan bircok Hollywood filmi gibi- biraz yavan geldi. Yani bi plot twist, bi merak unsuru, zekice manevralar yoktu pek, dumduz akti gitti. İzlerken tabi ki sikilmadim, ama bittiginde "vay be" de demedim.

Boyum uzun olduğu için ve business uçmadığım için genelde dizlerim ağrıyor oturmaktan. onun dışında bir rahatsızlık duymuyorum hiç.

ben hostesim uçakta yolcuların en çok şikayet ettikleri şey kulak tıkanması oluyor, malum basınç olayı. mide bulantısı çok değil, nadiren çocuklarda oluyor.

kalkış ve inişi bir uçak yolculuğu sayacak olursak, sanırım 8-9 kez uçağa bindim. indiğim şehirler istanbul, kiev, lviv, harkiv. bu yolculuklarımda SADECE istanbul'a inerken basınçtan kulaklarım patlayacak gibi oldu, son dönüşümde iki gün boyunca kulağım ağrıdı ve doğru dürüst duyamadım. sonra geçti. hiç abartmıyorum, sakız çiğnediğim halde kulağımın ağrısından ağlayacaktım artık. bu sadece istanbul'a dönerken ve ilginç bir şekilde her dönüşte oluyor. diğer şehirlerde hiç olmadı ama ne zaman pilot istanbul'a alçalıyoruz deyip denizin üstünde dönmeye başlasa kafam patlıyor. nasıl iş anlamadım.

bunun dışında rahatsızlık yaşamıyorum ama çok canım sıkılıyor. otobüste 10 saat gözümü kırpmadan giderim mesela ama uçak havalandıktan sonra bir uyku bastırıyor ki sorma gitsin. yol 1 saat olsa bile dalıyorum direkt. koltuk desen minicik, ne rahat rahat bulmaca çözülüyo ne kitap okunuyo sinir oluyorum, bunalıyorum.

Uçak bence koltuk dar da olsa otobüsten daha rahat. Çok daha rahat uyunuyor titreme vs olmadığından çok fazla. Müzik dinleyerek uyuyorum ben genelde. Ya da cam kenarindan etrafı izliyorum hava kapali ya da cok bulutlu değilse. O da benim coğrafi merakım olabilir.

küçük uçaklarla büyük uçaklar arasında nasıl fark görüyosunuz?

A380 le ucuyorum is icin, haliyle is oldugu icin business ucabiliyorum. Emirates Cok cok iyi zaten. Iste ust katta oturuyorsunuz, bar var icinde, istediginiz gibi gidip oturup sosyallesiyorsunuz vs. business icin herkesin bir de kendi koltugunda alkolsuz icecek bari var. yemekleri cok guzel. Gece ucusu ise Bulgari set veriyorlar, oyle minik seyleri pek severim ben. Fist class'ta spa -daha dogrusu dus alma yeri- vs varmis, fist class kullanamiyoruz. Baska sorun olursa cevaplarim. Oyle ani olacak birsey yok benim icin, giderken stres icinde ucakta calisiyor oluyorum donerken de bol icki film.

suan piyasada olan boeing 787 haric her ucakla ucmusumdur. a380 diger ucaklara gore oldukca buyuk oldugu icin, cok fazla ani manevra vs hissetmiyorsun. en son a380 ile uctugumda british airways los angeles-londra ucusuydu. biraz uzun, lakin rahat bir yolculuktu.

bas agrisinin nedenlerinden biri yeterince sivi tuketmemek. ucus sirasinda dusuk basinctan dolayi vucut fazlasiyla sivi kaybediyor, bunu dengelemek icin ucus sirasinda sivi tuketmeniz lazim.

rahat bir ucus icin, rahat koltuklar olmasi; cocuk aglamasinin olmamasi lazim. bir de bir zahmet koltuk arkasindaki ekranlar calissin. ayrica amerikalilarin asirili yagli igrenc ucak yemeklerinden nefret ediyorum. american airlines bu konuda en dipte. yalniz en kafa hostesler de onlarda.

kulak tikanmasinin min olmasi icin, agzinizi acmaniz lazim.

Midem bulanmıyor, başım ağrımıyor.

Özellikle uçak kalkarken bi kafa oluyorsun ya, o müthiş bir şey:)

Rahatsız hissetmemek için ön koltukları (motor sesi daha az) ve koridor koltuğu (ayağı koridora uzatma, tuvalete fırt diye kaçma, uçaktan daha rahat çıkma) tercih ederdim

A380'e bindim. Uçak işte, öyle "Vay anasını" diyeceğim bir özelliğini görmedim; çok dikkat de etmedim. 747 gibi bu da bana nispeten sessiz geldi; sanırım büyük olduklarından dolayı 737, A320 gibi küçük uçaklara göre sesi belki daha iyi emiyorlardır.

(bkz: uçak yolculuğu sonrası başlayan kulak ağrısı)

Ucak pistte hizlanirken eylemsizlik kanununa kendimi birakarak koltuga yapismayi, indikten sonra da ucak fran yaparken yine eylemsizlik ilkesi geregince koltukta one gitmeyi seviyorum. Buna hic direnc gostermemeyi :)

Onun disinda kulak tikanmasi olayi oldu mu nefret ediyorum :/
Ha bir de ilginc bir sekilde surekli yaptigim yol (viyana-istanbul) kalkar kalkmaz uyuyakaliyorum, thydeysem tam yemek servisinde uyaniyorum. Hic sasmadi su ana kadar :D

Tam olarak the wade'in şurada anlattığı gibi:
eksisozluk.com

Onun dışında, bir de inince kulak ağrısı oluyor.

A380 değil de, onun Boeing karşılığı olan 747'ye bindim. İlk kattaydım, 50 sıra vardı. 49.da idim. Çok dardı. Önümdeki koltuğa sarılarak yerimden kalkabiliyordum. Frankfurt'tan aktarma sırasında binmiştim. Yanımdakine 'Bu balina uçmaz bence' demiştim. Normalde uçak koşar koşar, tırmanış hızını alınca kalkar ya; haliyle büyük uçak daha çok koşmalı. Koştuk, koştuk, koştuk (adına ne deniyorsa o hız almanın). O süreç o kadar uzun sürdü ki, 'Yolun kalanı karadan herhalde' diyesim geldi. Frankfurt'u falan geçtik sanırım bayağı bir :)

Yine de büyük uçaklarda rahatım, çünkü büyük uçaklar hem cüsse büyüklüğünden, hem de genelde uluslararası uçuşlar nedeniyle daha yükseğe çıktığından sanırım; daha az sallanıyor ve sarsılıyor. Küçük uçaklar yaprak gibi sallanıyor yukarıda. Kalkışı çok kolay değildir belki rüzgarda ama yukarıda daha rahat. Büyük uçakla manevralar yavaş yapıldığı için bir 'Amanın, ne biçim döndük' hissi de olmuyor.

2015 ağustos bodruma beraber tatile gittiğim sevgilimden tatilin daha 2. gününde ayrılmışım, ayrılmak zorunda kaldım her neyse yani kısmet olmadı diyelim acil dönmem lazım tabi istanbula orda kalmaya devam edemem. hemen dönüş uçağını değiştirdim en yakın bugün saat kaçta varsa ona verin döneyim dedim. neyse vardım havalimanına ama ben insanlıktan çıkmışım tabi açlık, sinir bozukluğu, stres inanılmaz kötüyüm. uçağın kalkmasına 2 saat var daha dedim şurda bari bişey yiyim kendime gelirim. o kafayla hamburger patatesi gömdüm 5 dk içinde falan 2şer de bira içtim yanına biraz gevşetsin diye. neyse bindim uçağa inanki kalktığımızı bile hatırlamıyorum biner binmez uyumuşum snra bi tuhaf hisle uyandım. sağa sola bakıyorum derken bi içim kaydı bi fenalık geldi yanımda oturan kıza ben bayılıyorum dediğimi hatırlıyorum gerisi yok. gitmişim. sonra gözümü açtım başımda hostes ve uçakta tesadüfen bulunan bir doktor hanım. meğer ben bayıldığımda tam inişe geçmek üzereymişz. neyse beni ayılttılar sağolsunlar 3lü koltukta yatarak iniş yaptım. hayatımda yaşadığım en kötü yolculuktu. o yüzden artık uçuştan önce kesinlikle ağır şeyler yemiyorum ve içki içmiyorum. çünkü gerçekten hayatımın en kötü deneyimiydi.

Bende hem yükseklik korkusu var hem de kapalı alanlarda çok kötü olurum, çoğu zaman nefesim sıkışır.

İlk defa uçağa bineceğim zaman günlerce düşünüp korkmuştum. Uçak kalkana kadar sürekli diken üstündeydim. Resmen o gün öleceğime inandırmıştım kendimi. Olsijen maskelerinin kullanımı anlatılırken falan nefesim daralmaya başlamıştı yine. Ama sonra nedense bir rahatlama geldi bana uçak havadayken. Diğer insanları çok rahat görünce ben de gevşedim. Kulaklarımda falan da hiç sorun yaşamadım.

Sonra pek binmedim zaten uçağa ama daha rahattım binerken. Ama şimdi aylar sonra tekrar binecek olsam yine o ilk günkü stresi yaşarım muhtemelen, sonradan alışırım. Diğer insanların rahatlığını görene kadar bana rahatlık yok uçakta.

Sığmadığımdan darlanıyorum. Bazen çok sıcak oluyor.

otobüsten bin kat daha konforlu. zaten acil çıkış koltuğu almak için kırk takla atıyorum. acil çıkıştaysam dünyayı dolaşabilirim uçakla inanılmaz rahat. diğer koltuklar benim için dar evet ama yine de otobüsten iyi.

2+2 koltuklu emberar'la da uçtum, boeing ve airbus'ın çift kat modelleri hariç jumbolarıyla uçtum. boeing 777-300ER güzel uçaktı. benim koltuk kuyruktaydı, körükten bindim yarım saat yol yürüdüm yaklaşık :)
pegasus'un yeni airbus'ları güzel modelini bilmiyorum da 3+3 düzeninde olan işte. koltukları çok rahat.

mesela geçen sene 1 hafta içinde ankara-istanbul-atina-roma-atina-istanbul-ankara gittim hiç sorun çıkmadı. baş dönmesi, bulantı hiç olmaz. kulak tıkanması çok nadir olur o zaman da sakız çiğniyorum geçiyor.

Easyjetin ekonomik ucaklariyla ucmayanlar ucaklardan sikayet etmesin bence:) hele de 4 saatlik bir yolculuksa. Kulaklarimda kalici hasara neden oldugu dogrudur. 2 senede bir orta kulak iltihabiyla acillik oluyorum. Kulaklarim artik daha az duyuyor falan. Kulak en buyuk sikinti bence

Ağır hastaydım, ağzım burnum tıkalıydı, kulaklarım o kadar acıdı ki ağlama limitlerine geldim. Şimdi hastayken ..ler binmem uçağa.

Soru ilgimi cektigi icin arastirdim ve tatmin edici bir cevap buldum;

inkscape programinda yaziyi yazip istediginiz boyuta ayarlayin.
Yazinin dolgu rengi (fill color) bos olsun
kenar rengin (stroke paint) olarak herhangi bir renk secin
yaziyi egri haline getirin (path-stroke to path)
uzantilardan ölcüm eklentisini calistirin (extensions / visualise path / measure path
birim olarak (length unit) istediginiz birimi secin
apply a basinca nesnenin etrafinda bir yerde yazi olusacak.
100mm x 100mm arial ile E harfi yazdim, ölctürdüm; E nin ortadaki kolu azicik kisa oldugu icin 700 ün biraz altinda olmasi gerekiyordu 699,87 cikti, yani ölcüm dogru.

bence yapay secilime en bariz örnek köpekler. gözümüzüm önünde evriliyorlar.
dizimag1.co

Insanin kendisi de evrimlesiyor. Ornegin 20'lik disler icin agzimiz artik cok kucuk.

kanıtıdır.

Başka bir şeye saplantın yoksa kanıt oluyor.

Normalde kanıt, ama kolaylıkla "akıllı bir varlık tarafından geliştirilmiş yani" şeklinde ters kanıtmış gibi kullanılıyor.

tohum ıslahı deniyor buna :)
ayrıca evrim diye bir şey vardır, canlılar yaşadığı koşullara uyum sağlamak için bazı özellikler geliştirebilir. ama suda balık yaşıyodu dur ben karaya çıkam dedi, hadi biraz da uçam dedi kanatlandı olayı saçma geliyor bana.

mısırın evrimi evrimin kanıtıdır ama insanın evrimiyle bir alakası var mıdır biraz karışık bir soru olur. ama insan evrimleştikçe (keşfettikçe zekası arttıkça) bitkiler daha yenebilir, daha iyi durumda olduğunu düşünürsek yani bu doğru orantıyı kurarsak insan evrimiyle alakalıdır diyebiliriz sanırım.

fakat bitkilerin çoğu insan eliyle değil doğal seçilim yoluyla evcilleştirilmiştir. hayvanlar özellikle kuşlar bu bitkileri alıyor, tohumunu, çekirdeğini başka bir bölgeye bırakıyor ve bıraktığı yer aldığı yerden daha verimli topraklar ise orada yeniden filizleniyor ve büyüyor. bu sürekli tekrarlandığında bilinçsiz bir evcilleştirme oluyor. fakat bunun olması için hayvanın bağırsaklarından geçmesi gerekiyor bunun içinde o bitkinin renkli yani çekici olması gerekiyor. bu bitkiler ilk kez hayvanlar tarafından evcilleştirilmiş ardından ilk tarımı yapanlar faydalanmış.

edit: tüfek mikrop ve çeliği oku, hatta önce sorunun cevabı için 7. bölümden başla. sorun değil, sonra başa alırsın.

sudan karaya geçiş gayet açıklanabilir bir durum. hem trake solunum yapan hem de akciğerli balıklar var. öyle birkaç haftada bu hale de gelmediler. milyonlarca yılda ortama ayak uydurup değiştiler. bu mutasyon bilinçli olmadı. seçeneklerden biri bu değişimdi. diğer seçenekle devam edenler ya yok oldular ya da suya döndüler. olaya deterministik bakınca akıl farklı yorumluyor.

@freetakilir bahsettiğin kitabı okudum, zaten bitkilerin evcilleştirilmesi bilgim oradan geliyor.

insanın evrimiyle alakası yok mudur derken şunu söylemek istedim, şimdi mısırın evrimleştiğini görüyoruz. dolayısıyla gözümüzün önünde bir canlının nesilden nesile değişimi varken insanın evrimleşmiş olabileceği nasıl kesin bir dille reddedilebilir. bu alakayı kurmak istemiştim.

bence çevrede bu kadar değişken şey varken insanın değişmemiş evrimleşmemiş olmasını ifade etmek çok saçma gelirdi. yani bu bi ihtimalken bile sağlam olmazmış. kesin dille de ifade edilemez edilse de yanlış olur..

bence firma üzerinden yapmayin, bosuna komisyon verip bir kursa bagli kalmayin.
internetten kurslar hakkindaki yorumlari okuyun, önkayit yaptirin, konsolosluk üzerinden vizeye basvurun ve gidin.

ikisine birden sorabilirsiniz, ben soru sordugumda bimer den ayni gün dönüs oldu, cimer ertesi gün cevap verdi.

kodi sadece bir mediaplayer ama plugin ler yükleyerek fonsiyonunu arttirabiliyorsunuz. Bazilari dizi sitelerinde sunulan icerigi oynatacak ücretli veya ücretsiz pluginler yaziyorlar, uzaktan kumandayla sayfalara girmeden bu icerikleri oynatabiliyorsunuz. torrent pluginleri de var.

Kesin donuslerde hakkini kaybediyor diye biliyorum.

ben yıllardır çok çok şey gördüm, duydum, olmaz diye bir şey yok, ben oluru var diyorum.

18 yaşına kadar ne olursa olsun almanyada yaşamış, eğer ki 18 yaş altında türkiyeye döndü ise, reşit olmadığından ötürü ben çocuktum ailem döndü mecbur döndüm demesi çok daha büyük avantaj. olmadı yine de 18 yıl almanyada yaşamışlık var, almanya doğumu var bu işin. 18 yaşı geçtiyse de ayla geçmiştir zaten.

iyi bir avukata danışsın, zor gibi olsa da olur derim.

Kesin dönüşü nasıl yaptığı önemli. Para kabul edip haklarından vazgeçtiyse hiçbir hakkı olmaz doğal olarak. Kalıcı oturum izni varken döndüyse, adı üzerinde kalıcı oturum izni var ondan doğan haklarını kullanabilir.

Babanın durumu için emin değilim ama başvuru hakkı olsa da sen 18 yaşından büyüksen sana etkisi olmaz. Bu ülkeler jus soli ile direkt olarak vatandaşlık vermiyorlar, o yüzden en fazla başvuru hakkı vardır babanın. Naturalization'a başvurup vatandaşlığını alsa da 18+ çocuğa hiçbir etkisi olmaz.

vatandas degilseniz ve 6 aydan uzun süre almanya disinda kaldiysaniz oturumunuz iptal olur.
almanya dogumlu olmanin hicbir avantaji yok, normal türk vatandasi ile ayni statüye sahipsiniz...

Cevaplar için teşekkürler.

Şöyle bir durum var; ablamın annesi sadece sigorta haklarını iptal ettirip onun parasını almış ve 18 yaşından küçükken Türkiye' ye dönüş gerçekleşmiş. Yani reşit olmadan, aile zoruyla.

İyi bir avukat bulsun, biraz harcar ama umut var.

Onlar şarap içerken aynı zamanda bir diyalog içinde oldukları için o şekilde olabilir. Normalde hüpleterek içildiğini hatırlamıyorum. Ya da ben görmedim.

sarap eksperleri önce calkalar, bardagin ic duvarindan asagi dogru akan sarabi izleyerek kivami hakkinda fikir edinir. Ardindan kadehi capraz bicimde tutularak koklar.
ardindan ufak bir yudum alarak yudumu agzinin tamaminda dolastirir (cünkü farkli bölgelerde farkli tat aliriz). Ilk yudumu yutmayip tükürenler de vardir...

hüpletme yok ama agiz icinde gezdirirken gargara yapiyor gibi görünüyor bazilari.

studio.code.org

@acemi,
hayal gücünü sınırlayacağımı düşünmüyorum aksine kod yazmayı öğrenmek hayal gücünü geliştirebilir.
Ayrıca onunla yaşamıyorum en iyi ihtimalle 2-3 haftada bir birkaç saat yanında olucam. Haftada 50 saat çizgi film izliyor diyelim 1 saat oyun olarak kodlamayı öğrenmesinin neresi kötü?
Çocuklar için kodlama tüm dünyada yaygınlaşıyor, buyur Amerika'nın en iyi üniversitelerinden MIT'nin çocuklara yönelik uygulaması scratch.mit.edu

Çocuğa "çizgi film yok, oyun yok kod yazmayı öğren" demeyeceğim. Bu olay az önce benim bulduğum bir şey değil. Biraz araştırmanı tavsiye ederim.

Codemonkey.com

www.amazon.com

kodlama öğretmeden önce tavsiyemdir, 'hello ruby' onu bu alana daha sıcak bakmaya, eğlencei görmeye itebilir. ki bu sadece programlama değil, genel olarak bilgisayarları ele alan, ios, android gibi platformları da gösteren bir kitap. ama müthiş bir çocuksu sadelikle birlikte. elbette odak noktası 'çocuklar için kodlama.' fiyatı da oldukça uygun.

www.ted.com

bu da ted konuşması.

*

keşke böyle bir kuzenim olsaydı da bana da öğretseydi. :) tebrikler. :)

@acemi,
aslında benzer şeyleri savunuyoruz. Ben de istiyorum ki televizyon denen kutuya bakmasındansa saatlerce hayal gücünü kullanabileceği, eli ile bir şeyler deneyip denediklerini görebileceği bir şeyle ilgilensin. codemonkey'e bakıyordum az önce. Başta maymunun nasıl hareket ettirileceği gösteriliyor, sonrasında çocuk sağa değil sola gitse ne olacağını merak edecek. Başka bi şey eklediğinde ne olacağını hayal edecek. Zaten bu tarz uygulamalarda da bir sürü proje paylaşılmış çocuklar tarafından yapılmış olan.

Bu konu başka bir yerde tartışılabilir, teşekkürler.

bilgisayar mühendisiyim acemi'ye katılıyorum. çocuğa algoritmik bir düşünce tarzı sağlayabilirsin ama hayal gücünü geliştiremezsin. kod dünyası siyah beyaz bence. yaratıcı ne kadar olabilirsin ki? tasarım kısmında hayal gücü konuşabilir. kendin yazılım bildiğini sanmıyorum. çocuğu bırak çocukluğunu yaşasın çizgi film falan izlesin.

cevap: hayır yok.

ben de acemiye katılıyorum. kodu ortaokul - lise öğrencisine öğretebilirsiniz ama o yaşların çok erken olduğuna inanıyorum.
humblebundle da çocuklar için ebook bundle vardı belki işine yarar. javascript for kids, database for kids gibi kitaplardı

çocuğa faydanız olacaksa, müzik aleti çalmayı öğrenmesine teşvik edin, spora yönlendirin, basit, şuanda anlayabileceği deneyler falan yaptırın.

belki de o programlamayı herkese en başında öğretme goygoyu, büyük şirketleri yetenekli eleman "üretebilmek" için yürüttükleri programlardır. sonuçta sen ilkokuldan beri bi çocuğa bişeyi öğretirsen illa ki o konuda iyi olur. çocukların hayal gücü gelişsin diye değil de kendilerine çalışan yaratabilmektir amaçları. bu programcı tayfası çok hayal gücümüz yüksek, sürekli değişen bi sektör ayak uydurmak çok zor falan der ama baksan adamın en son değişiklik dediği angular'dan angular 2'ye geçmektir. süper hayalgücü olan, muhteşem programcılar yok mu? var. ama onlar ya bunu işlerine yansıtıp orda çok iyiler ya da işlerini sadece para kazanmak için yapıp sağda solda işlerini övüp prim yapmıyolar.

bilgisayar mühendisiyim ve bir cocugum var;
birseyin cocuk icin zararli olup olmadigini merak ediyorsaniz konu hakkinda yapilan arastirma sonuclarina bakin, uzman görüslerini okuyun. Örnegin cocugu kundaga sarmanin zararli oldugunu düsünüyordum, fakat uzmanlar bunun tersini söylüyorlar.

bu nedenle "bence yararli" ve "bence zararli" söylemlerinin kiymeti harbiyesi yok...

cocuklarin programlama ögrenmesini saglayan projeler var;
www.makeuseof.com
scratch.mit.edu

Ben de dahil olayim olaya. Kodlama dedigin sey matematiktir. konustugumuz dilin nasil bir grameri varsa yazilim dillerinin de herbirinin grameri var.
Bunu acik secik bir sekilde ilk defa 30 yasinda farkettim. Daha once de atip tutuyordum yazilim matematiktir, gramerdir falan diye ama "Javascript the Good Parts" kitabini okuduktan sonra nasil koca bir dilin tek bir A4 sayfasina formul olarak dokulebilecegini gordum ve olaya bambaska bakiyorum artik.
5 yasindaki birinin algi dunyasi cok farkli. Formuller kullanmak yerine taklit ile birseyler insa etmeye calisiyor. Daha insan yavrusu o, neden sonuc iliskisi kavrami tamamen deneyler uzerine kurulu onun icin.

Dolayisiyla kod ogretecegim diye yola cikip cocugu maymun etmenin (code monkey) hicbir anlami yok. Birakin cizgi film izlesin aksama kadar; bence cizgi film izlemek cok guzel :)

codeacademy.com

Tıraş makineleri yeni çıkan kıllar için yetersiz kalıyor. Benim yüzüm beyaz tenli, tıraş olduktan bir iki gün sonra siyah siyah sakal kökleri belli olmaya başlıyor. O kısalıktaki sakalları makineyle almanız zor. Her gün tıraş olmanız gerekiyorsa tek mantıklı yöntem üç bıçaklı jiletler. Biraz yeteneğiniz varsa usturayla da olabilirsiniz. Ama hafif sakala izin veriyorlarsa dört beş günlük sakallar makineyle alınabilir.

Gilette blue 3 kullan at çok iyi. Tabii ki ben kullanıp atmıyorum 1 hafta rahat keser günlük kullanımda. He bi de traş olduktan sonra kolonya sürme. Nivea nın tıraş sonrası balsam ını kullan.

Tirak olmam gereken bir sirkette calismiyorum ama hemen her gun tiras oluyorum makineyle. Gayet sinekkaydi tiras ediyorlar, kesmiyor diyenler Cruzer ile falan deniyor sanirim.

Braun 7 Serisine bakin, cillop gibi tahris etmeden tiras eder.

Braun 7 series electric shaver+1 ama bayağı pahalı. 700tl civarinda

haftanin ilk gunu vur jileti diger gunler iyi bi markanin yanar donerli maknasiyla devam et.. suratini eline falan almazsin abartiyorlar.

Öncelikle makineyle sinekkaydı olmaz. Olur diyenler ya sinekkaydı nedir bilmiyorlar yada ne dediklerini bilmiyorlar. Sadece sinekkaydıya yakın traş eden makineler var.

15 seneden uzun süredir makineyle traş olan biri olarak Panasonic bu işte tektir, diğerleri kendi aralarında çekişir diyorum.

Sakallarım çok sık ve gür. Vaktim ve keyfim olursa ustura ile tras oluyorum, yoksa makine ile. ağabeyim asker ve bazen günde iki defa traş oluyor. İkimiz de makine ile jiletten daha iyi traş olduğunu düşünüyoruz. Braun marka kendi temizleme istasyonu olan makinelerden kullanıyoruz.

www.geltir.com
bu abilerden yardım iste.

Binary; iki tabanında sayı, onluk sistemden tek farkı var; sadece 0 ve 1 ile gösteriliyor.

Dual sayı; kompleks Sayılara benziyor, bir sayının reel kısmı ve dual kısmı var. 0 ve 1 ile gösterilebilir, farklı notasyonla da gösterilmesi mümkündür.

icloud. mis gibi.

owncloud destekleyen bir NAS alirsaniz kendi sabitdiskinize otomatik upload edecek bicimde ayarlayabilirsiniz.

@alperz ayfon kullanmıyorum :/
@hanz , anlayamadım o ney. "nas" rapper'mış. Başka bi bilgiye ulaşamadım :)

Google Cloud servisleri. Cihazdan bagimsiz olmasi guzel. Mesela iPhone/Android ile cektigin bir video otomatik olarak upload oluyor, sonra onu Windows/Mac/Linux bilgisayardan ya da iOS/Android tabletten sorunsuz sekilde izleyebiliyorsun.

Edit: Jennifer Lawrance'dan ders alip 2 adim dogrulamayi kurmaliyiz.

iphone her bt cihazi tanimiyor. cihazin uyumlu oldugundan emin misiniz?

Kulaklığı eşleşme moduna alıyorsun di mi? Sadece kulaklığı açma yeterli olmaz.

Iki yorum da haklilik payina sahip. Cihazin kullanma klavuzuna bakin, bazilari cok fantastik oluyor, 5 kere power tusuna tiklayip sonra 3 saniyelik 2 defa daha basmani isteyenler var mesela. O sequence tamalaninca baska cihazlara görünür oluyor. Eslestirme talimatlarina bakin, her cihazda düz tus olmayabiliyor. Sonra sirasiyla @atomun sonra da kullanma kilavuzuna, ordan da @hansin dedigi seye bakin.

tabii ki, ama daha önce bilmediğimiz bir şeyi öğrenmeyiz, derinlere saklanmış şeyleri çıkarabilir, yaratıcılık çalışabilir, hatta matematiksel işlemler ve çözülemeyen sorunları çözebilirsiniz. bilinçaltının yansıması zaten.

ama hayatta hiç urduca duymadı iseniz onu öğrenmezsiniz.

bir kaç vakanın buna benzer şeyler olduğu iddia ediliyor, ama alakası yok muhtemelen önceden duyulan, alakalı alakasız bi yerde duyulan şeyleri beyin işlemiş ve rüyada çözümlemiş olabilir.

Bunu genelde kolektif bilinçaltıyla (bkz: jung) aciklarlar ama beni pek tatmin etmez bu tip açıklamalar.

yani hiç bilmediğim bir tadı sanırım tadamam beynimde kayıtlı değilse en fazla tatmadığım bir yemeği yer önceden yediğim bir şeye benzetirim ama bu gerçekte böyle olduğunu göstermez tabi.

Hiç bal şeker yemeyen birisi rüyasında bal tadıp hmm tadı buymuş diyemez gibi geliyor bana.

rüyalarımda önceden görmediğim bilmediğim bir bilgiye rastlamadım sadece öss zamanı yaratıcı sorular hazırlıyordum.

Bilinçaltı değil, bilinçdışı olacak bu arada.

2 elimi bırakarak bisiklete binmeyi küçükken rüyamda öğrenmiştim. sabah uyandığım gibi kahvaltımı yapmadan aynı yere gidip denedim, oldu. daha önce hiç 2 elimi bırakarak bisiklet sürememiştim. bilinçaltı inanılmaz derecede kuvvetli birşey. fizik kurallarını tamamen gerçeği gibi canlandırabiliyor rüyada.

Ruyanizda yeni bir şeyler ogrenemezsiniz.. Sadece daha once görüp duyup hissettiğiniz bilinç altinda yer eden ya da fark etmediginiz seyler ruyalarinizda karşınıza çıkabilir.

bazi örnekler var;
www.bilgiustam.com

fakat bir sey ögrenmekten ziyade rüyada görülen seyden "esinlenme" demek daha dogru olur. Mesela cekirdeksiz karpuz gördügünüz icin böyle bir tür üretmeyi hedef edinebilirsiniz ve hatta basarabilirsiniz. Fakat cekirdeksiz karpuzun hangi tür genetik oynamalarla üretilebilecegini rüyanizda ögrenemezsiniz.

bozcaada veya şarköy

Bursa bencede hem ucuz da . Ama Adalar'da olabilir

ağva, iğneada, kefken-kerpe. benim de hep merak ettiğim yerler.

gökçetepe'de kamp <3

(bkz: insan hakları evrensel beyannamesi)
www.ohchr.org

Sim kartı görüyor olmalı ki sim yok diyeceğine servis yok diyor. Ama pin sormamasını garipsedim.

cihazi yurtdisindan mi aldiniz? imei numarasi kayitli degilse "servis yok" yazar.

İmei kayıtlı. Sorgulattım.

Başlangıç için ise çok iyi para , peder abartıyor sanki

istanbul dışında bir şehirde, hele hanım da öğretmenken başlangıç olarak bence çok çok iyi. ayda karı koca elinizde min 5 bin lira para geçecek. ikiniz de savurgan insanlar değilseniz birkaç yıla güzel birikim yaparsınız çoluk çocuk olunca sıkıntıya düşmezsiniz işte.

iyidir, özellikle insaat mühendisi icin iyidir cünkü o sektör adam yiyici dolu. Almanyada insaah mühendisligi bitiren arkadasim türkiyede ise basvurdu, 2000 tl nin deneyimsiz mühendis icin baslangic maas oldugunu söylediler, üzerinden coook uzun zaman gecmesine ragmen zam filan vermediler. Birkac yere girdi, sartlarin hepsinde ayni oldugunu gördü. Resmi tatillerde calismak, zorunlu mesai filan da cabasi. Kendi isini kurmaya karar verdi, sektörün tamamen dolandirici ve kaypak adamlardan ibaret oldugunu kavradi. Sonunda kpss ile memur oldu, doguda bir yere atandi ama kafasi rahat, calisma sartlarindan menmun. Ayni seyleri yasama diye hikayeyi tamamen anlattim :)

başlangıç için hele arkadaşlarımın çalıştığı fiyatları ve saatleri baz alınca çok iyi para zaten. tek sıkıntı zamanla öyle bi ahım şahım artış olmuyor. özelde bu ihtimal daha yüksek ama o da ihtimal neticede. savurgan değil bilakis tutumlu olduğumu düşünüyorum. aylık 250-350 lirayla yaşıyorum izmir'de. kira hariç.

öğrenci olduğum için soruyorum zaten. hani bu paralarla geçinince 3000 lira çok çok yüksek geliyo göze ama normal bi çalışan hayatında haliyle harcamalar da değişiyor. çalışan insanların fikrini almak istedim o yüzden.

@hans özellikle anlattığın son kısım yüzünden memurluk bana çok cazip geliyor zaten de bölümde memurluk düşünen tek tük adam var. ben mi yanlış düşünüyorum acaba diyor insan. ya da milleti çok fena para hırsı bürümüş, ilerde çok kazancam diye şimdi 1,5-2,5 bandında köle gibi çalışıyolar.

okul 9 eylül bu arada.

benim gözlemim; 3-5 seneliğine yurtdışı projelerine gidenler baya kazanıyor, genelde üçüncü dünya ülkelerine gittikleri için ister istemez biriktiriyorlar da. istanbul'da ofiste oturayım diyenler ise sürünüyor. sen bunlardan ikinci gruba daha yakınsın anladığım kadarıyla, o yüzden devlet fena fikir değil bence.

çok dert ediyorsan çalış üstüne spk'dan gayrimenkul değerleme lisansı al. özellikle taşra için konuşuyorum.bir ay 5 bin kazanırsın bir ay belki hiç ama mutlaka getirisi olur.

yeni başlayanlar için verdiğiniz örnekler benim çevremde yok valla.

izmir 1750-2250; istanbul 2700(bu itü mezunu); türkmenistan 2250 $

ayrıca yurt dışına gitmek için sağlam referans gerekiyor ki ben evlenmeyi düşündüğüm için çok da sıcak bakamıyorum.

balıkesir'de yaşıyorum, denk gelirse burada çalışmayı isterim. baz alcanız şehirler de bu seviyede olmalı masraf olarak.

şimdi insanlar bilmeden cevaplamışlar soruları.

3000 lira maaş gerçekten iyi bir para yeni mezun için. yeni mezun birine 3000 liradan fazla veren bi yer yoktur zaten. ancak 25 yıldır devlette çalışan mühendis 3500 alıyor. yani aldığın para nerdeyse hiç değişmiyor devlette 25 yılda . işte bu az değişimi göze alabiiyosan çok iyi

devlette 3000 tl mühendis maaşı kalmadı ocakta zamlarla birlikte en az 3500 alırsın girdiğin kuruma göre dil tazminat arazi tazminatı promosyon giyim yardımı çoçuk yardımı çalışmayan eş yardımı ıvır zıvır aylık gelirin 4000 geçer. haftada 5 gün giriş saati çıkış saati hakların her şey belli manitanıda memur yaparsın eve en az 6-7 bin girer özelde bunun kadar iyi başlayamazsın ama zamanla(en az 3 ile 5 yıl sonra) 2 katı daha fazla kazanırsın ama çalışma saatleri tatillerin belli olmaz.

plan yaptiginiz kisi ile planlarinizin gerceklesip gerceklesmeyecegi mühim degil, gerceklesmemesi halinde sizin ve onun ne yapacagi önemli; saglikli bir iliskide su akar yatagini bulur, basiniza ne gelirse gelsin, önemi olmaz.

vizeyi cek cumhuriyetinden alip berlin ucagina binerseniz sizi geri gönderirler. ilk ikamet edeceginiz ülkeden vize alin.

konsolosluk mu söyledi, yoksa bir arkadaş mı bunu söyleyen, otel paralarının verilmiş olması mevzusu bence çok gerçekçi değil. almanya dandik bir rezervasyon kabul ederken macarların böyle bir talepte bulunması çok manasız bana kalırsa. ama ilk giriş de oradan olacak sanırım, dolayısıyla oradan başvurmanız gerekecek, kalış süreleri aynı olduğu için. ama siz uçak rezervasyonunuzu berlin gidiş budapeşte dönüş olarak değiştirip booking'den de o tarihlere uyacak rezervasyonlar yaptırırsanız, sonuçta uçak rezervasyonunu cüzi bir ücret karşılığı yapıyorlar sanırım, almanya başvurunuzu mecburen kabul edecektir. siz daha sonra dilediğiniz ülkeden girersiniz, bir şey sorarlarsa da plan değişikliğine gittiğinizi söylersiniz olur biter yine de şu macaristan'ın rezervasyon mevzusunu bir netleştirin derim böyle alengirli yollara girmektense.

Edit: aptalca ve çok şüphe çekici şeyler söylemediğiniz sürece kimse sizi geri göndermez bu arada. bu tarz hurafelere itibar etmeyin.

hangi ülkede daha fazla kalacaksan o ülkeden almanı istiyorlar. ama sen hepsinde eşit bir şekilde kalacağını söylüyorsun. ilk giriş yapacağın ülkeden alman daha doğru.

aynen imo num dedigi gibi oluyor

ilk hangi ülkeye giris yapacaksan ordan alacaksin. ondan sonra bütün schengen-zone acik. geri gönderilirsin diye birsey olmak zorunda degil. yollayabilirler de ama. en garantisi varsa imkanin, macarlardan al.

unutma en cok kalacagin ülke degil, ilk girecegin ülke önemli. ben acip schengen yasasini okudum. kesin bilgidir. güvenebilirsin.

şu zamana kadar hiç otellerin parası ödenmiş olmalı diye bir istek duymadım. aksine niye bunun parasını ödedin belki vize vermeyeceğiz sana diye azarlanan insan duymuşluğum var.

ancak birden fazla ülkeye gideceğin için esasında daha çok kalacağın ülkeden alman gerekiyor vizeyi. daha çok kalacağın ülke belli değilse o zaman ilk giriş yapacağın ülkeden alman lazım. yani illa almanya'dan vize almak istersen almanya'dan 5 günlüğüne bir rezervasyon yapıp çek cumhuriyeti'nden de 2 günlük rezervasyon yaparsan benim esas seyahat amacım almanya diyerek alabilirsin vizeyi. pasaport kontrolünde de eğer sorarsa durumu böyle anlatırsın.

bu da ilgili yönetmelik:
"(b) if the visit includes more than one destination, the Member
State whose territory constitutes the main destination of the
visit(s) in terms of the length or purpose of stay; or
(c) if no main destination can be determined, the Member State
whose external border the applicant intends to cross in
order to enter the territory of the Member States."

prag'da ve budapeşte'de döviz bürolarına dikkat et, paranı alırken verirken iyi say, kazıklanma.

bu arada prag ve berlin ucuz sehirlerdir, berlin euro bölgesi oldugu icin her türlü tl'ye vurunca biraz pahali görünebilir bazen ama normalde ucuz bir sehirdir ve yine berlin'de kaziklanman falan pek söz konusu degil, o kafada pek kimse yok yani.

onun disinda schengen ülkeleri icin ilk girecegin ülke degil en cok kalacagin ülke önemli, bu; alman, italyan zart zurt bircok konsolosluk teyitli bilgidir. o nedenle internetten okuduklariniza inanmak yerine, ki dis isleri bakanligi sitesi bile bu konuda yanlis bilgi veriyor, arayin konsolosluktan ögrenin bu tarz sorularinizin cevabini. sonucta her sey uygulamada bitiyor, biz burada ne desek hep birileri hayir ben onu biliyorum, en iyi ben biliyorum diyip sizi yanilgiya düsürebilir.

Arkadaşlar çıldırcam, biletim Ağustos'un 13'ünde, macar konsolosluğu haziran ve temmuz ayında vize randevularını dolu gösteriyor :(

böyle sinavlarda senaryolar bellidir;
kendini tanitma
bir is yaptirma (rezervasyon, bilgi alma vs.)
bir arkadasa akil verme
istatistik anlatma (bu cok nadir olur)

bu senaryolara uygun güzel cümleler ezberleyin ve kullanmak icin firsat kollayin. Ezberlediginiz cümlelerin yan cümlesi olsun ve az kullanilan kelimeler olsun icinde.

viyana'da aynı sınava ben de girmiştim. 2 öğretmenle karşılıklı konuşmuştuk. mutlaka bir iki deyim ezberle ve uygun yerlerde aralara serpiştir. deyim vs. bilmek o dile hakim olduğunu gösterir.

sarja taktigin halde sarj isigi yanmiyorsa adaptörü bozulmustur. Ayni voltaj degerlerine sahip bir baska sarj aleti bulup onunla dene, olmazsa sorun anakarttadir.

pili cikart oyle sarja tak. bi de ici de cd unutmus olabilir misin diye kontrol et.

(bkz: oneplus one)
hem en düsük fiyata hem en yüksek performans!

Nerden alınır bu telefon :)

Ben google Nexus 5 kullanıyorum. Fiyatına göre çok iyi performans gösteren bir telefon. Ancak fotoğraf konusunda bir iphone değil

Anksiyete-panik atak
Birbirini tetikler psikolojik sorunlar.arastir anlarsin

bir psikologa gidin.

baskalarinin davranislarindan rahatsiz oluyorsaniz o kisiye bunu dogrudan söyleyin, sürdürüyorsa o kisiden uzaklasin.
neseli insanlarla vakit gecirin.
dertlerinizi insanlarla paylasin, ümitsiz ve depresif olmayin.
kafaniza takmayin, rahat olun biraz.
spor yapin.

Ölum korkum kalp krizi gecirme hissi yok
kimseyi takmiyorum herseyi pat diye soyluyorum. Dostlarla paylasimim cok. Etrafimda negatif insan tutmuyorum. Hatta cok mutlu biriyim. Hic bi derdim yok

Kendi kendine yenemezsin. Eger tedavi olmazsan gittikce daha kotu ataklar gecireceksin. Ilacla ancak uyutursun. Simdiden kolay gelsin.

Anksiyete bozuklugum var yıllardır birlikde gül gibi geçinip gidiyoruz

bence bir psikiyatri uzmanına danışın.

baban değişmez, sein kendi hayatını kurman gerekiyor ancak

geleceginize dair atacaginiz adimlar onun bütcesinden gectigi sürece sizin her harcamaniz ona "yük" gibi gözükecektir.
ekonomik bagimsizliginizi kazanirsaniz harcamalariniz ona batmayacaktir.

Siktiret babaymis. Baba dersin, baba sonuçta demezsin.

Al başını git. Kendi ayakların üstünde dur. Yaşamak istediğin hayatı yaşa. Bırak babayı.

Olay şudur, sen onun gözünde her zaman yol bilmez iş bilmez birisin, bu kolay kolay değişmez, onun saygısını kazanman lazım, bu da onun suyuna giderek de olur tersi yöne giderek de ama her şekilde başarılı olman lazım, ilk önce inat edecektir ama zamanla kabul etmek zorunda kalacak ve sana önce güvenecek ardından da saygı duymaya başlayacaktır. Sen babanı değiştirmeye değil kendini değiştirmeye bakmalısın.

Edit: bazı huylar hiç değişmiyor tabii onu da belirteyim, ne yaparsan yap 40/50 yaşına gelmiş birini kolay kolay değiştiremezsin.

Anlatmak yerine sormayı dene. Dakikalarca ifade etmeye çalıştığın şey karşısında hiç duymamış gibi su getirmeni istiyorsa anlattığın şeyi kafasında kabul edemiyor, kaçmak, konuyu bitirmek için su istiyor olabilir.

Her ikinizi de tanımadan, sadece bir paragrafa sığan kısa özetle böyle önemli bir konuda tavsiyede bulunmak oldukça zor. Yanılma payı oldukça fazla biliyorsun. Benim çıkarımım şu yönde oldu;
Sanırım o seni işin başında görmek istiyor. Seni o yönde yetiştirmek, sonrasında işi sana devretmek istiyor. Sen ise işin ortamıyla bağdaşamıyor, kendime başka bir yol çizsem mi acaba diyorsun. Bana kopma noktanız bu gibi göründü.

Ortam konusunda yalnız değilsin Buradaki arkadaşların çoğu seninle aynı duyguları paylaşıyordur. Ekşi camiasının böyle bir durumu var. En basitinden ele alayım, espri yapsan anlaşılmıyor, gönderme yapsan yerine ulaşmıyor. Uzaylı kalıyorsun gibi bir durum. Galiba sizin iş yerinin ortamı daha da farklı. Uyumsuzluk yaşaman normal yani.

Gelelim esas meseleye... Üniversite senin için neden vakit kaybıydı, neden master yapmak istiyordun, yüksek lisansı neden aklından çıkardın, ne yapmak istiyorsun, daha doğrusu önüne geçemediğin içine ateş düşüren isteğin ne, nasıl yaşamak istiyorsun, on sene, yirmi sene sonra kendini nerede görmek istiyorsun, nasıl bir hayat yaşamak istiyorsun sorularını kendine sorup cevaplaman lazım.

Sana bir aforizmamı diyeyim. (Altı boş değildir ha, çok kez tecrübe edildi tarafımdan)

(bkz: kararlılık girdap oluşturur)

Önce sen kendin için en doğru şeyin ne olduğuna karar ver. İyice tart biç, sor soruştur. (görüyorum yapıyorsun)
İşte o karar seni ve babanı değiştirme gücüne sahip olacak.

Kolay olsun.

bu konularda hiçbir bilgim olmasa da mantık yürüterek aklıma gelenleri söylüyorum. yapmacık olma kendin ol ki adam sana güvensin. söyleyeceklerini kendisi beğensin diye söylediğini hissederse bence senin için işler iyi gitmez. içinden geldiği gibi davran saygı çerçevesinde.

abi inan çoğu şeyi gözümüzde büyütüyoruz valla. işin içine girince bir şekilde olduğunu farkediyoruz. yapabilirsin inanıyorum ben :)

ya got olacaksin ya da basarisiz. mudurluk boyledir.

kendin ol. bildiğin soruları soracak sana. zaten aynı iş yerinde çalışıyorsun, dışardan gelmedin öyle değil mi. niye sıkıntı yapıyorsun onu anlamadım.

mülakatta nasıl davranacağını bilmiyorum ama hayatta eline gelen fırsatları değerlendirmeyip sonradan pişman olacağına; değerlendirip başarısız olmayı göze almalısın bence. eğer denemeye karar verirsen bu soru işaretleriyle değil, kendine güvenerek gir o mülakata. her şey daha iyi gidecektir.

Elime yüzüme bulaştırırım korkusu: Gereksiz. Müdürlüğü, müdürlük yaparak öğrenirsin. Bir işi yapmadan, teorik olarak asla öğrenemezsin. Kimse öğrenemez. Denemeden zaten öğrenemeyeceğin şey için yapabilecek miyim diye endişe etmen saçma.

Mülakat: Kendin ol. Somut ol. Net ol. Ciddi ol. Çok konuşma. Fikirlerini paylaş (mutlaka kendi departmanın ve yaptığın iş adına fikirlerin vardır, bunları çekinmeden söyle ki işi bildiğini görsün).

Şuana kadar sergilediğin karakterinle, performansınla bu mevkiye aday gösterilmişsin zaten. Yani yine kendin ol yeter, kafanı gereksiz karıştırma.

Evet ayni isyeri de, müdürlük daha kapsamlı, müdürum fabrikanin 2.adami pozisyonunda.
Departmani yonetmenin yaninda diger mudurler ile genel müdür arasinda kopru olucam, 20 senedir burda olan mudurler var, ben daha 3 senedir buradayim.

Hep müdürlerin tam olarak ne iş yaptığını merak etmiştim. Dünyanın en gereksiz insanları gibi geliyor bana.

Abi cidden olursan yaz bana kardeşim şu şu işleri yapıyorum diye.

Yukarıdaki migros kişisel gelişim kitaplarından fırlamış geveze tipleri boş ver. Malumat almaya bak müdürünü tanıyan birilerinden. ne yapar ne sorar falan diye.

hayırlı olsun.

senden kral müdürlük yapacak adam yok orada. herkes de bu konuda hemfikir. senin düşünmeni bile gerektirecek bi durum yok ki ortada. demek ki sen fakında olmadan o potansiyele sahipmişsin. aynen hiç bişey yokmuş gibi devam.

@dios sen hiç yüzlerce kişinin direkt ilgisi odağı üzerinde olduğun bi işte çalıştın mı? hata payının düşük ve rezil olabileceğin, anlık performans isteyen bi işte. o kitaplardan en başta ben nefret ederim, kimseyi böyle fütursuzca yargılama.

hacıü, şimdi müdür olamazsan ne olur? şimdi ki olduğundan rütbe sökmüyorlar ki, devam edersin işine, çok takma kafaya rahat ol

özgüven çok önemli,toplantilarda vs net ve hızlı çözümler sunabilmek,planlı olmak,evet biraz da göt olmak
edit,5 aydır benzer bir görevdeydim ilaç firmasında hersey oldugum ama göt olamadigim için işten atildim.

sakin olun ve müdür olmayi hedefleyin. Aksi halde pisman olursunuz.

müdür olunca maas ve yetki artar bunlar olumlu etkileridir.
altinizda calisanlarin hatalarinin hesabi sizden sorulur, bu da olumsuz etkisidir. Calistiginiz firmaya göre satis veya üretim oranindan yüzde alabilirsiniz, edilen zararin bir kismini üstlenmek zorunda kalabilirsiniz...

mülakatta yöneticinize sunlari vurgulayin:
*yapilacak is konusunda uzmanim
*isin verimli ve kusursuz yapilmasini saglayacagim
*sirketin basarisi benim icin önemli

mülakat sonrasi müdür olmayabilirsiniz, demekki ya siz henüz hazir degilsiniz yahut yöneticileriniz henüz bunu anlayacak kapasitede degil. Üzülecek birsey yok.

müdür olursaniz sonra altinizda calisacak kisilerin verimli ve hatasiz calismasini saglamaniz gerekiyor. Burada calisanlarin karakterleri devreye giriyor, bazilari dostca bir uyarinizi ciddiye alirken bazilari sadece sert uyarilara dogru reaksiyon gösterir... Bu boyutunu daha uzun vadede cözeceksiniz. Hatalari görmezden gelmeyin ve tekrarlanmasina izin vermeyin.

ne kadar sorumluluk o kadar baş ağrısı, dışarıdan güzel gibi gözükse de her işin avantajları kadar dezavantajları vardır

Müdür müdür müdür? Eğer öyleyse, mutlaka ol!

Mobilden sabite geçince gelen ekleme:

öğrendim ki yerine düşünülen aday benim,

*** en kilit bilgi bu işte! seni kara kaşın kara gözün için düşünmezler. potansiyelin var çünkü.

genel müdürle ne konusuruz hicbir fikrim yok,

*** sorulanlara, basit basit cevap vereceksin. naapıyosun, kendinden bahsetsene biraz, kaç senedir burdaydın sen? neler yaptın şindiye kadar, sence bölümde neler yapılmalı? neler değiştirilmeli? Buna benzer bir sürü soru hazırla. Kağıda yaz bu soruları. Ulan ben bu şirketin sahibi ya da genel müdürü olsaydım ve bu kadroya müdür seçecek olsaydım, neler sorardım bu adaya diye saatlerce düşün ve 40-50 tane soru bul. Dandik olmasın bu sorular. Kallavi ve zor sorular olsun. Bu kendi bulduğun sorulara, cevapları da yazılı olarak ver. Kendin çalacan, kendin oynayacan yani.

neler soylemem gerekir ya mulakati gecemezsem diye icim icimi yiyor.

*** Sen mülakatı %50 geçmiş durumdasın zaten. Genel müdür dediğin adamın zamanı çok kıymetlidir. Çok ciddi düşünülmeyen adaylar, o herifin karşısına çıkarılmaz. Çıkaranlar olursa, itin götüne sokar çıkarır sonra.

Asıl problem mülakatı gecer ve mudur olursam ne yapicam ben?

*** Bu herifler sende müdür potansiyeli görüyo da, sen kendinde müdür potansiyeli göremiyon mu? Hâl böyleyse, bu konu üzerinde düşünmeli ve çalışmalısın.

Ya basaramazsam diye cok korkuyorum.

*** Ne korkcan beyav? O genel müdür, anasının karnından genel müdür olarak mı çıktı sanıyosun? Herkeşin bi ilk müdürlüğü var işte. Seninki de bu olacak!

Hic bu topa girmeden müdür olmak istemiyorum ben desem cok pisman olurum ileride onu da biliyorum.

*** Hem de itten köpekten pişman olursun!

Napcam ben duyuru ahalisi bi akıl verin

*** Sakin olacan, sakin sakin hazırlanacan ve mülakatı geçecen. Mevzumuz mülakat. Diğerleri, bugünün mevzuu değil. Sen şu mülakatı bi geç güzelcene, ondan sonra, bu sorunun altında güncellersin durumu ve ordan devam ederiz.

altında sıkı bir kaç elemanın olacaksa müdürlük "approved", "supported" ve "ok" mevkiidir. ne mal insanlar ne müdürlükleri idare ediyor bir bilsen. rahat ol, başına gelince yaparsın, işleri takip et yeter, askıda iş kalmasın, proje zamanlarına uy, ekibini movie et.

=ıf(vlookup formülü=0;"Belirtilmemiş";vlookup formülü)

=IF(VLOOKUP(B17;Q2:AZ201;25;FALSE)=0;"Belirtilmemiş";VLOOKUP(B17;Q2:AZ201;25;FALSE)) olur mu?

tamamdır oldu, çok teşekkürler @twelfth @rare

=IF(ISNA(VLOOKUP(
biciminde de kullanilabiliyor

lg g3 - hepsiburada fiyati 1449tl

ben de g2 diyorum

Viber. Hem bedava telefonla da konuşabiliyon.

yurt dışındaki bir arkadaşımla viberden hem konuşuyoruz, hem chatleşiyoruz.

viber - tek gecerim, sesli ve kamerali görüsme özelligi var, pc ye kurulabiliyor. android, ios, windows phone, blackberry, nokia... her türlü cihaza yüklenebiliyor.

icq. sesli konuşması da var. cabası nostalji olması :)

Telegram
Viber
Tango
Kik
Skype
Hangouts

viber diyorum. Sürekli bilgisayar başındaysanız ve telefonda mesaj yazmaktan nefret ediyorsanız ve de sesli görüşme yapmak istiyorsanız tek geçerim.

eğer burda avea falan kullanıyorsanız ordaki operatörlerin çekim gücü daha iyi olduğu için normaldir.

daha fazla baz istasyonu vardir veya cekim alanlari daha genistir bu yuzden telefonun sinyal aramak icin kasmaz.

birkaç gündür turkcell reklamları görüyorum, turkcell'lilerin şarjı %20 daha uzun dayanıyor gibi bir şey, demek ki hat ile alakası var.

telefon az cektigi yerde daha cok pil tüketir.
mobil internet baglantisi cok pil tüketir.

bu ikisini zaten yazmislar, bir de su var;
yurt disinda sadece gelen aramalarin bazilarina cevap veriyorsunuz, nette gezinmiyorsunuz, uzun uzun konusmuyorsunuz. Yani telefon cogunlukla cebinizde duruyor, kullanim sekliniz normalden cok farkli.

güvenli kipte açıp,bir dene yeniden başlatmayı.

Denedim guvenli modda acinca da bir sey degismedi.

harici bir klavye ve fare baglayip deneyin.

Harici calisiyor. Actim. Simdi ne yapmam gerek.

Modeme baglaniyor ama internete cikmiyor. Ethernetle de baglanmiyor. Sistemi geri yukledim galiba ama degisen bir sey olmadi.

Noldu anlamiyorum.

Yardim edebilecek biri var mi?

harici calisiyorsa fiziksel bir ariza vardir, kablo gevsemesi veya su dökülmesi gibi birsey. Icini acmaniz gerekecek ama düzelip düzelmeyecegi garanti degil. Harici ile devam edebilirsiniz tabii...

Arkadasim iyi hos diyorsun da. Windows harici, dos ekraninda mesela her sey calisiyor.

Arkadaslar ? :(

lan ayıp lan

dos ekraninda ok tuslari ve enter calisiyor ama diger bütün tuslar calisiyor mu? Eger öyleyse aygit yöneticisinden klavyeyi kaldirin ve donanim degisikliklerini tara ya basarak klavye sürücülerinin yeniden yüklenmesini saglayin.

Alternatif olarak ubuntu live cd (veya usb) ile acarak klavye ve farenin orada calisip calismadigini kontrol edin. Eger orada da calismiyorsa format ile de düzelmez, ariza donanimsaldir.