parasıyla gösteriş yapıyorsa müstehak. Yapmıyorsa zaten parası için gelip gelmediğini anlayacak kadar akıllıdır. İki taraf içinde konuşuyorum.

kaptanlık okuyan birkaç kişide "ilerde karımız bizimle paramız için evlencek zaten" kabulü görmüşlüğüm bile var benim. erkek bakış açısına cevaben söylüyorum. ha bence sıkıntılı bir bakış açısı ama, olabiliyor.

neyin gösteriş için yapıldığı, neyin doğallıkla yapıldığı çoğu zaman ayıt edilebilir şeyler bence. cebinde durmasından rahatsız olunan araba anahtarının masaya konması ile, markası görünsün diye masaya konması arasında da fark var haliyle. he, kadın yine de bundan etkilenebilir mi? etkilenebilir. olumsuz düşünebilir mi? düşünebilir. o artık onun algısına ve karşısındakine ne kadar şans vermediğine bağlı.

maddi konularda çok fazla düşüncesi olmayan biri olarak ise söyleyebilirim ki; eşit olmayan maddi durum beni biraz da olsa gerer. ne kadar olsa bu varlık sonradan edinilmiş bir şey değilse içinde yetiştiğin ortamı, yaşam tarzlarını etkileyen bir şey. bu konuda bir uyumsuzluk çıkması olasılığı gerer beni. bunun dışında benden daha çok kazanan birinin yanında olmak beni sıkıntıya sokmaz açıkçası. asıl "acaba kendisiyle parası için mi beraber olduğumu düşünüyor" diye düşünürsem hataya düşerim bence.

herkes kendi olduğu gibi davranırsa bir sorun çıkacağını düşünmüyorum ben.

Çok fazla parası olan çok arkadaşım oldu, aşırı bok gibi parası olan sevgilim de oldu. Yanlış anlaşılma olmasın diye -normal şartlar altında bi başkasıylayken zaten hesabı ben ödeyecekken- bu sefer onlarlayken ALLAHAŞKINABENÖDİYCEMYAAAAAA!!!! kavgası oluyor. Bi insanın parasıyla övünüp övünmediğini zaten konuşmalarından anlarsın; şahsen tiksiniyorum bu tarz insanlardan ama çok parası olan diğer insanlara karşı da "ulan şimdi kesin yanlış anlar, ne uğraşıcam" diyerek hafiften uzaklaşıyorum açıkçası.

Parayla gösteriş yapmaya çalışan erkek kendini bir şekilde belli eder, masaya anahtar koymasına gerek yok. Cebinde rahatsız ediyorsa, acaba yanlış anlaşılır mıyım diye düşünmeden koy gitsin. Zaten karşındaki insan az çok biliyorsa seni hava atma amacı gütmediğini anlar kolaylıkla.
Kadınlarda gözlemlediğim kadarıyla şöyle oluyor: erkek zenginse ama yakışıklı veya havalı değilse, erkeğin karakterinin, birikiminin hiçbir önemi yokmuşcasina kesin parası için birliktelerdir yorumu yapılabiliyor.
İki taraf da çok çirkin yakıştırmalara maruz kalabiliyor. İnsanların önyargıları ve genellemeleri yüzünden durumun öyle olmadığını ispatlama çabasına giriyorlar ya da yanlış anlaşılma korkusuyla -anahtar örneği mesela- rahat olamıyorlar.

eşimin ailesinin maddi durumu bayağı iyi. ama tanıştığımızda hiç öyleymiş gibi davranmıyordu. bir keresinde konuşurken anlattıklarından erkek kardeşinin eğitimini onun üstlendiğini ve işini bu yüzden bırakamayacağını bile çıkarmıştım. anlamam çok daha sonra oldu. her iki şekilde de benim için bir şey değiştirmedi. bazen düşünüyorum bilerek mi yaptı acaba diye.

anlattığın örneklerde de varlıklı bir adam araba anahtarıyla kimseyi etkilemeye çalışmaz bence. bahsettiğin hareketleri yapanların o maddelere aslında rahat ulaşamamış insanlar olduğunu düşünüyorum. ne biliyim, varlıklı bir insan şunu göstereyim de etkilensin bak diye düşünmez, masaya koyar anahtarını ama hava atmak için koymuyordur; alışkanlıkla, düşünmeden yapıyordur onu. baktığında neyin kasıtlıca yapıldığını çıkartabilirsin. zaten mercedes, bmw çok varlıklı insanları simgelemiyor, golddiggerlar için etkilenecek bir şey yok.

bence masaya anahtar koymak öküzlük.
olması gereken: cüzdan, sigara, anahtar :P
rahatsız etse de cepte durmalı o anahtar. kötü görünüyor dışarıdan.

gözlemlerime göre parasıyla hava atan adamlar sürüsüyle kızlarla beraber oluyor. mütevazı kendi çapında takılan zengin arkadaşlarım ise (otel zinciri sahibi falan tadında) sap sap takılıyor üniye başladığımızdan beri.benden bir farkları yok. arabaları Mercedes audi falan bunlarında bu arada.

devir kendini duyurma gösterme devri.

Ben şunu anlamadım, bu buluşan adamla kadın ne şekilde buluşuyor da, kadın adamın kullandığı arabanın ne olduğunu, adamın üç aşağı beş yukarı standartlarını halâ bilmiyor ve ancak anahtar masaya konunca anlıyor/görüyor. Yani, adam arabanın anahtarını masanın üstüne koymasa da, adamın işyeri bellidir, işi bellidir, evi bellidir, ne bileyim kolundaki saat, üstündeki ceket bellidir, bellidir de bellidir yani.Sonra şunu da anlamadım, kıçının altına en az 200-300 bin liralık arabayı alacak durumda bir adamın hayatı, neden masa üstüne anahtar koyacak ve bundan medet umacak güdüklükte kalıyor.
Ben şunları gördüm, düzgün bir insansan, para için peşinde koşanlarla zaten ortak bir paydan olamıyor, o ilişki olmuyor. Parayı çalıp çırparak yapmışsan, zaten buna teşnesin, kendine göre para avcısı insanları buluyorsun , alan razı, satan razı. En son, trilyoner bir adamla, teknik bir iş kolunda çalışan, maaşı ve tek bir evi olan ve onun da halâ kredisini ödeyen bir kadının tanıştığını ve bir ilişkiye başladığını gördüm, para aralarında hiç konu bile olmadı. Bildiğim budur.

zengin insandan bilhassa uzak dururum ben, çünkü ona yetişemem. ilişki dediğinin tarafları eş seviyede olmalı bence ya da çok az oynamalı aradaki denge.

"Aynı şekilde, erkek "bu kadın param için mi benimle ilgileniyor" şüphesine düşmez mi? Parası olan insanlar için samimi, gerçek ilişkiler kurmak daha mı zor? Hadi tartışalım biraz."
Şüphe değil zaten para için öyle olduğunu biliyor herkes. Para olunca istediğin kadında oluyor samimiyet aranmıyor zaten bunun bir kadın tarafından beklenmiyor. En klasiği resmi olanı evde yemeğimi yapsın azıcık amaç olsun, diğeriylede gönül eğlendireyim. Açıkçası para varsa kadın var çok değerli varlıklar ve bu şekilde daha mutlu insanlar "para mutluluk getiriyor be target" :) bunu deneyimlemedim ancak epey örneklerini gördüm.

kadın tarafı zengin olunca hiçbir sıkıntı olmuyor. soruya göz gezdirdim sadece. ne ben aa gözüme mi sokuyor diyorum ne de adam ay param için mi benimle birlikte diyor benim için.

davullar dengi dengine olsun. bu çok güzel bir laf. ilişkide yakın olmaya bakmalı herkes kesinle. çok çok acı acı deneyimledim maalesef. sınıf/para farkını ilişkilerimde çünkü umursamadım karşı taraf ne zaman ki maddi durumu çok düşük oldu. o ilişkimde hep sorun çıktı.

hatta bütün arkadaşlarım bir tanesinin sırf para için beni istediğini düşünüyor.

yani ne zengin taraf param için mi desin ne de diğer taraf etkiliyo mu diye ezikçe düşüncelere girsin. eşitlik iyidir

Benim yok da İtalyanlar pastırmayı kavunla yiyor mesela.

@suicides underground hiç aklıma gelmedi bile bütün meyvelerle yemekleri birlikte yiyebiliyorum.

lakin hayatımda hiç pastırma sucuk vb şeyler yemedim. ama kavunla yediğim her yemeği yerim :D

benim yok da pislik kuzenim karnı acıkınca ketçapla mayonezi karıştırıp kaşıklayarak yiyordu. bildiğin kaseye döküp yoğurt yermiş gibi. düşününce bile midem bulanıyo.

Kırmızı mercimek çorbasının içine birkaç kaşık yoğurt atıp yemekte güzel oluyor. Tencereye değil tabi, yediğim tabağın içine. Hafiften ekşiyor böyle nahoş değişik oluyor.

patates ile dondurma yiyen bir sevgilim vardi ama yogurt ile tulumu karistirmak garip geldi bana.

pastırmayı çilek reçeliyle yiyorum. çiçek ekmek arasında çok güzel oluyor.

yukarıda verilen örneklere ise midem bulandı. pastırma-kavun hariç.

ben denemedim ama kuzenim bulgur pilavı üzerine balın müthiş bir lezzet olduğunu söylüyor, fırsat bulursam deniycem.

@baba jo. evet çok güzel oluyor (:

ben bulgur pilavını yoğurt/bal/narekşisi/sade dondurma/ketçap la birlikte yiyorum. tabi tek tek (:

edit: ve üzümle. üzüm her yemeğe uyuyor. bir lokma yemek sonrası ağıza alınan soğuk yeşil üzüm. <3

Yaptigim en tuhaf karisim pilavla cacigi karistirip yemek. Bence gayet guzel oluyor.

Bana çok normalmişsin gibi gelmedi :)

Ben de biraz anormalim. Kahvaltıda sıraya sokarım masadakileri. Önce tuzlu yerim mesela. Domates, zeytin, peynir falan. Sonra tatlıya geçiş aşamasında masada karpuz varsa karpuz-peynir yerim. Sonra da tuzlulardan daha fazla yememeye karar verdiğim zaman kaymakla bir şeyler yerim. En önemli prensibim de tatlı kısmına geçtikten sonra tuzluya dair herhangi bir şey yememek.

feralkitchen.com

Prosciutto (pastırma) ve kavunu tavsiye ederim. Bir de çin yemeklerinde ananas oluyor et yemeğinin içinde.

@fraise evet çok güzel ama garip sayılmaz :p

@aguilas negras: prensibin kötüymüş :p bir tatlı bi tuzlu gitmek çok keyifli <3

ananasın içindeki bir enzim etin sindirilmesine çok yardımcı oluyormuş. ayrıca ananas ve et birbirine gerçekten çok yakışıyor. yalnız ananas da biraz kavrulacak.

op (başlığı açan) sen biraz değişikmişsin de ben senin yerinde olsam umursamam milleti. bence şu ana dek keşfedilmiş farklı lezzetler bu şekilde keşfediliyor. marinasyonlar, soslar, türlü türlü yemekler. takma milleti. tadını seviyorsan ye iç.

ben yeni yakın şöyle yapmaya başladım mesela: koca bir kase süt, içine lor peyniri, içine ülker saklıköy yulaflı bisküvi kırıkları, en üstüne de bol bol tarçın. mama gibi oluyor ama çok doyurucu, protein ağırlıklı. uzun süre de tok tutuyor.

baklavayla ayran güzel gidiyor. bilumum şerbetli tatlılarla.

bak bakkal amcaların teneke peyniri var ya hani, böyle çok kaliteli olmayan, çok yağlı olmayan, hafif ekşi. onunla da pötibör bisküviyi dene. mükemmel.

bir tane daha: dolma yeşil zeytin (biberli) ve çokokrem. ekmeğin arasına ikisinden de bolca koy. ekşi, tuzlu ve tatlı. yok böyle bir lezzet. mutlaka dene. mutlaka.

her gece nerdeyse peynir yerim. Neden bilmiyorum. Aseriyorum resmen.
yaninda bisey olmadan takir takir gidiyor hemde.

Tutku yiyip ayran içerdim, arkadaşlara garip gelirdi. Ama tatlı ve yoğurtlu güzel bir uyum bence.

Buzdolabında artmış salata ve pilav varsa, salatayı pilavın üzerine döküp yiyorum. Ya da yoğurtla karıştırıp yiyorum pilavı.

kuzenimin eşi tatlı ile turşu yiyordu mesela çok yadırgamıştım görünce. geçende de tv'de salatalığın ortasındaki çekirdekli kısmı çıkartıp tereyağında biraz çevirdikten sonra etin yanına garnitür yapmışlardı. onu deniycem ama.

@fraise aynen muhtesem oluyor.

Ben patetes puresine recel karistiriyorum mesela cok guzel oluyor.

Tulum peyniri ile labne peyniri karistip yiyorum.

Ayrica aynen her yemegin yaninda sut icebilirim.

tatlıyla ayran yan yana da gider onu geç. patates milkshake olayı da hangi dizide vardı hatırlamıyorum(breaking bad olabilir) saçma gelmişti.

ben salatayla pilavı karıştırırım. bi de çaya çok az tereyağ atarım(kokusu mükemmel -sütlü çay gibi)

çorbalara sıcakken biraz yoğurt koyarım(ekşiyince güzel oluyo)

bi arkadaşım da peynirle çikolata yerdi. tatlı şeylerle aram olmadığı için sevmem tabi.

ben hamburger ve parmak patates yanında milkshake'e bayılırım.

kırmızı şarap yanında bitter çikolata yerim.

bunlar bence hiç ilginç olmasa da başkalarına ilginç gelebiliyor. yukarıda ilginç bulunduğunu görünce ben de patates-milkshake sevdiğimi yazayım dedim.

alışıldık tatlara tatlı, ekşi, acı tatlar katmayı da seviyorum. çin et yemeklerindeki ananas gibi... köfteyi kızılcık reçeliyle yemeyi, salatalara yeşil elma koymayı, biberli çikolatayı severim. tek değilim ama bunlarda da. :)

bir de haşlanmış mercimekle ton balığını karıştırıp yemek çok güzel oluyor.
*edit: yeşil mercimeği direkt suya atıp haşlıyorsun. suyunu çekiyor. soğuyor. yağı süzülmüş ton balığıyla karıştırıyorsun. bundan farklı bir şey, sulu mercimek yemeği filan düşünmeyin. :) salata yani bu da bir nevi.

dondurmalı kazandibini çay eşliğinde yememi yadırgayan bir çevrem var. bu konuda beni yadırgamalarını da ben yadırgamıştım. bu şekilde bir beslenme alışkanlığı olan mutlaka birileri vardır bu hayatta diye düşünüyorum.

peyniri bulduğum herhangi bir reçele bandırarak yerim.

nar ekşisi demişken aklıma geldi. yanlışlıkla nar ekşisi yerine pekmez dökülen bir salata yemiştim ; hayatımda yediğim en güzel salataydı.

tahin-pekmez karışımına lokma tatlısını bandıra bandıra yiyerek kilolardan kilo beğenebilirim.

tatlıyla tuzlunun yegane uyumu cici bebe, süt , bal ve peynir karışımıdır sanırım.

ballı baharatlı yerinde marine edilmiş tavuğa hastayımdır.

montauq yazınca aklıma geldi, kadayıfı tahinsiz yemem.

ekmek arası baharatlı cips . bazı geceler favori yiyeceğim oluyor kendileri. yokluktan falan değil :D

erigi sekerle yerim. muzun etrafindaki puturlu kisma uyuz oluyorum. yalnizsam o kismi bicakla soyar muzu dilimleyip yerim. karpuzun bir tek dip kisimlarini yerim. jelibonlari bazen emerek yerim. kadayifi ters dondurup yerim.

kimisi tuzlu-tatlı karşımını sevmez ama ben peynirin üstüne bal sürüp yemeği severim

net de daha rahat elbette

eğer birşey açılayacaksam yüz yüze daha rahatım. çünkü yazarken düzgün cümle kuramıyorum.

yüzyüzeyken daha iyi olmasının bence tek sebebi mimiklerinle yapacağın bir espriyi veya geyiği yazarak yapamıyorsun. karşı tarafta anlamıyor mal gibi bi diyalog gerçekleşiyor sonra.

Yüz yüze daha rahat. Nette mimik yok jest yok el kol hareketleriyle anlatacağınız konuyu destekleme yok göz teması yok. Bi sik yok yani. Bir şey anlatana kadar kırk takla atıyor insan.

Duruma göre değişiyor hacı gel sohbet edelim burdan desen 2 cümleyi bir araya getiremem, ama bana yalnızlığın tanımını yaparmısın desen, roman yazarım yüzüne karşı tek cümle kuramam.

Konuştuğum kişiye bağlı olarak genelde yazışarak konuşmayı tercih ederim. Yüz yüze konuşmak, hatta telefonla konuşmak bana göre değil. Zorunda olmasam ağzıma açmayacağım bütün gün. Hep asosyallik işte...

yüz yüze. birebir dokunmalı mimikli iletişim gibisi var mı yav.

internette daha rahatım.
hatta öyle ki twitter'da falan edindiğim arkadaşlar beni görseler gerçekte eminim hayalkırıklığına uğrarlar. gerçek hayatta çok çekingenim mesela.

yüz yüze elbette. mimik kullanan, kelimelerde vurgu yapan, gözün içine bakan bir insanımdır.

nette yazdıklarımı beni tanımayan biri okurken kim bilir nasıl anlıyor, kim bilir kafasında nasıl canlandırıyor cümlemi diye düşünüyorum hep.

çok ciddi ve sert mizaçlı biri olduğum düşünülüyordur herhalde.

yüz yüze konuşmak tercihimdir. en rahatsız olduğumdan en rahat olduğuma sıralama yaparsak telefon, internet ve yüz yüze olur bu sıralama. telefonda hiç tanımadığım insanlarla konuşmaktan nefret ediyorum.

eşit

yüz yüze soramayacağım şeyleri internette soruyorum, aldığım cevaplardan sonra o konuyu yüz yüze çok daha rahat konuşuyorum.

normal konuşmayı kast ediyorsak ikisi de aynı. yüz yüze konuşurken gerilmem, rahatça konuşurum.

fakat şimdiye kadar tüm kadınlarla (yattıklarımla da, sevgililerimle de falan) hep internetten tanıştığım için yazışarak bazı şeyleri sormak çok daha rahat oluyor tabii. örnek vermeyeyim şimdi.

bugüne dek kimsenin yüzüne söyleyemeceğim hiçbişi olmadı bu yüzden dibine kadar rahatım hocam. burda y.rraga y.rrak diyosak yüzyüze de aynını söylüyorum.

tanimadigim insanlarla bir tek burasi vasitasiyla konusuyorum internet uzerinden. bundan onceki nick'imle agzimdan ciktigi gibi yaziyordum da bu nick'imle yazmaya basladigimdan beri cok dusunerek yaziyorum niyeyse.

tanidiklarimla cok bir fark olmuyor. anliyorlar nerede ciddiyim, nerede degilim. zaten mimiksiz, zipcikti cafer gibi adamim pek bir sey degismiyor onlar icin. arkadaslar arasindaki lakabim da yine mimiksiz olusumla ilgili.

yalniz duygusal konularda konusacaksam, yazida daha rahat oluyorum.

benim de kullanilan sozlerle ilgili benzer bir soru geliyor aklima. bazen boyle "oh mis", "cogzel" filan goruyorum. acaba bunu konusma dilinde de kullaniyorlar midir diye dusunuyorum.

@m e l t e m evet, sert biri gibi duruyorsunuz buradan.

normal bir insanla konuşurken yüz yüze tabiki, ama türkiye genelinde yüz yüze konuşurken gerçekten bir şey anlatabileceğin ya da tartışıyorsanız bunu düzgünce yapıp sonuca ulaşabileceğiniz kişiler çooook az olduğundan internet üzerinden daha iyi.

tabi bir de karşı taraf da sıklıkla saçma sapan şeyleri mantıklı sanarak söyleyen ya da laf olsun diye konuşan kişiler olduğundan yüz yüze bir anda kesip atmak biraz daha zor oluyor konuşmayı. o açıdan da internet daha iyi.
he ben yüz yüze de yav hee he diyip geçiyorum saçmalayan adamı, ama herkes yapamıyor da bunu.

Yazarken daha rahatım, yüz yüze de çok büyük bir fark yok. Burun farkı diyelim. Zaten ben burada yazarken kendi kendime mimik de kullanıyorum. Telefonda ise gerile gerile bir hal oluyorum, konuşamıyorum bile.

Ama şu da var, yazarken bir yandan düşünebiliyorum. Konuşurken aynı anda düşünemiyorum. Başka birinin varlığı beyni devre dışına çıkarabiliyor. Yoksa yüz yüze konuşurken "Bır bır konuşma da iki düşüneyim" dediğim çoktur.

Yazmaktan nefret ettiğim için yüz yüze.

beni de tanısanız seversiniz aslında, internette çok gıcık bir profilim, mizacım var, farkındayım. yüzyüze daha rahatım, konuşunca ha zeki, mantıklı adammış lan, diyen çok oluyor.

internette veya telefonda(yazışma olarak) cok daha rahatım. yüz yüze daha sıkıntı benim için.hele hele erkek değilde kızsa bas basa kalmak korkutucu eğer 10 dakikadan fazla sürecekse çünkü muhabbetimden sıkılıcak diye korkuyorum bir an önce sıvışmaya çalışıyorum. ama sanal olunca cok rahat oluyor muhabbet akıyor yani.

Nokta atisi yapiyorum ihtiyacin olan kulaklik akg q460.

Hem kompakt hem rahat hem tipi guzel hem de ses kalitesi cok iyi.

Trde fahis fiyata satiliyor tabi yurt disi fiyatina bulursan al ya da ebayden al.

akg dnr da 400. pioneeri da 340 a almıştım zaten. boşu boşuna :(

bu arada ben mix yapıyorum. sadece müzik dinlemek için değil mix yaparken de kullanacağım bir kulaklık lazım. bu önerdiğin akg katlanıyor. kulaklığı sürekli boynuma alıyorum kafama yamuk takıyorum bir kulak kapalı diğeri açık tutuyorum. yani setup başındayken sürekli oynuyor kulaklık. buna uygun olması lazım

kulaklar kullandıkça alışıyor hocam. bende de technics rpdh 1200 var, ilk aldığımda 5-6 dakika zar zor kullanabildim, çok ağrı oluyordu. ama şimdi 5-6 saat kullanabiliyorum. artık hissetmiyorum kulaklığı.
ayrıca pedler de önemli. mesela pioneer hdj2000' de bu sorunun çözümü olarak kulak şeklini alan özel pedler kullanılmış. pioneer yeni bir teknoloji kullanıyordu o modelde. hdj500'de bu tarz ped bulup değiştirilebilirmi bilmiyorum ama çözüm yeni bir kulaklık gibi. ama önce bu kulaklığa alışmaya çalışın biraz daha, kullanma süreniz de zaten hiç az değil.

şimdi sen mix yapıyorsan neden bir referans kulaklık almıyorsun. yaptığın iş mix mi yoksa dj lik mi yapıyorsun. iki şarkı arasına fade in/out verip bpm eşlemek mix değildir. kavram kargaşasını önledikten sonra aldığın kulaklığın kafa ayarı yok mu? yani uzatılıp kısaltılmıyor mu? eğer öyşeyse geçmiş olsun. kulaklık olarakta kg, audio technica ve buşabilirsen technics tavsiye ederim o fiyatlarda. akg k 240 kullanıyorum memunum. oda olur.

hepsine (headset başlığındaki hepsine aslında) kefilim. kullanıp beğendiğim dt 770 pro.

europe.beyerdynamic.com

beats studio, kırmızı.

Marshall Major kullanıyorum. İlk aldığımda kulaklarımı biraz acıtıyordu (kafam biraz büyük de) ama zamanla esnedi sanırım. Şu an epey bi rahat kullanıyorum. Ses kalitesi ise mükemmel:

www.hepsiburada.com

audio technica ath-m50
beats mixr

ikisini de kullandım. gözlük takmıyorsan sorun yok.

bişe olmaz korkma. adamların amacı zaten senin korkmanı sağlamak. İsraillileri düşün, senden çok çok daha fazla risk altındalar. ama her gün hayata yeniden başlıyorlar.

pkknın canlı bomba işine girebileceğini şuan için sanmıyorum. Çünkü Faşist tece ye köpek gibi muhtaç durumdalarken kendi ayaklarına sıkmazlar. Ama Suriye'yi bitirecez diye ışid e de girersek her gün bombalar patlar diye düşünüyorum. Kaldı ki zor değil aqdum İstanbul'unda çok var bu ışidcilerden.

o tarz bombalarda çok kişi ölmüyor, insan selinin ortasında patlatsalar en fazla 30 kişi ölür 20 kişinin falan da kolu bacağı kopar. bişey olmaz raad ol.

pkk nın değil de ışid in yapacağını düşünüyorum ben??

o 30 ölü 20 yaralıdan biri de olabilirim işte?

ne zaman rahattık ki? hep böyle bir tehlikeyle yasıyoruz. bırak bombayı falan yolda usul usul yürürken insaatın bilmem kaçıncı katından taksiden sekerek gelen kalas kafana düsebiliyor bu ülkede. her an ölebiliriz. hepimiz ölüceeez! :)

www.youtube.com

yanında bir bombayla gez. aynı ortamda iki bombacının bulunma ihtimali çok düşük.

ışid yapmaz. ışid'in politikası bildiğimiz radikal islamcı terör gruplarından çok farklı.

pkk'nın tarzı ise genelde çöp konteynırına falan koymak oluyor. net hatırlamıyorum ama sanırım sonucunda ölü olan bir eylemi yoktu pkk'nın.

edit: @hayvan gibi yazar'ın hafızası benden sağlam çıktı. pkk yapıyor.

o zaman oyLArakp ye gençler bu müthiş strateji sağ olsun devamı için 2015 seçimlerinde akp ye oy vermeliyiz

@novemba

mavi çarşı ne bildiyor musun? pkk yapmaz demişsinde ilk aklıma gelen bu sonra akp li oya diye bir vekil vardı diyarbakırlı pkk dersane önünde bomba patlatıp öldürmüştü çocukları.

aslında çok kolaymış gibi gözükse de o kadar kolay değil kitlesel eylemler. istihbarat bir şekilde çalışıyor. (tamam dilim bunu söylemeye varmıyor ama yine de...) nihayetinde ciddi bir ön hazırlık ve eylem planı gerekiyor öyle bir saldırı için. olmaz diye bir şeyin garantisini de kimse veremez tabii ki (bkz: 27 temmuz 2008 güngören patlaması). ha benim inancım ise şu yönde; bu ülkede katlederse devlet katleder.

tabi ya katlederse devlet katleder diğerleri çatapat patlatıyor. ulan şu marjinal görünelim ayağına devlete saldırmanız yok mu bitiriyor beni. pkk ailenizden birini inşallah öbür yana götürür de anlarsınız sözlükte böyle cool olmak için saçmalamanın anlamsızlığını.

abi çok kuul oldum, kızlar vermek için uzun kuyruklar oluşturdu mahalle de konu komşuya ayıp oldu.

molotof yakılarak öldürülen serap'ın, katilinin mit elemanı çıktığını, Mısır Çarşısı patlamaları'nın Pınar Selek'e "yıkılamadığını", Jitem'in katlettiği insanlarla ilgili birinci ağızdan Ayhan Çarkın'ın itiraflarını, yaşından çok kurşun yiyen terörist Uğur Kaymaz'ı, dağda koyun güderken havan bombasıyla parçalanan Ceylan'ı, 1 Mayıs'da çatıdan sniperla insan vuran polisleri, vaktiyle gazi olaylarını, Madımak'ı ve daha niceeeeeeeelerini hiç duydun mu?

ya olmekten degil de, hayatinin geri kalanina sakat/yatalak vesair devam etmekten kork bence. oldun mu senin acindan degisen bir sey olmuyor cunku, gomuyorlar. obur turlu, engelsiz basladigin hayatina engellerle devam etmek pek zor olsa gerek.

Kalabalık yerlerde çok takılma korkuyorsan. Çünkü senaryo gereği bu tür eylemler olabilir. Zamanındaki HSBC ve sinagog eylemleri boşuna yapılmadı. Piyango işleri bunlar.

İsrailliler pek öyle değil. İsrail'in bir bölgesi dünyanın en güvenli bölgelerinden biri seçildi.

Ben de tırsıyorum biraz açıkçası. iki gün önce bir tanıdığımın başına geldi. Arabayla giderken küçükçekmece'de maskeli bir grup tarafından çevrilmişler. bu kişiler kimlik sormuş. bunlarda hızla polise gitmişler. polis bizim yetkimiz yok bir şey yapamayız demiş.

bir akrabağam bizde kalıyor. şehir merkezinin biraz dışında yaşadıkları için, buradan okula gidip geliyor falan. dün annesiyle konuştu. toma'lar varmış. bu dediğim istanbulda küçük bir yer, yani ormanlık falan. o kadar küçük ki emniyet yok jandarma bakıyor düşün. ama yaşayanlar genelde zenginler.

yani büyük yer de aynı küçük de. bu şerefsiz hükümetin eğer biraz inancı varsa hakkımı helal falan etmiyorum. mit tırlarıyla silah göndermek, kontrolsüz bir şekilde suriyelilerin içeri alınması. (alınmasın demiyorum yazık ama kontrol altında tutulsun, seçip alınsın falan), eğitim sisteminde her sene bir değişiklik. akp'ye oy veren mallar varsa özelden de yazabilir. hepsinin sorumlusu onlardır.

Aynı korku bende de var. Metrobüste, metroda, vb. geriliyorum. Hem bilcümle gruplardan, hem de fucking machine in my head'in dediği devlet teröründen de korkuyorum. Yapılıp yapılıp bir o grubun, bir bu grubun üstüne atılmaları da bilinmedik şeyler değil; eski MIT üyelerinin itirafları arasında bol bol yer alan şeyler. Hiçbir kurum ve kuvvetin sütten çıkmış ak kaşık olduğuna inanmıyorum.

Zaten IŞİD ve PKK'yı geçtim; normal dışarı çıkmaya bile korkar oldum. Kafana üstgeçit düşer, ölürsün. İskelede yürürken otobüs girer, ölürsün. Dolmuş ezer, ölürsün. Asansör düşer, ölürsün. Metro kaza yapar, böğrüne kocaman demir saplanır, cankurtaran gelmez. Olasılığı ve etkisi küçük olmasına rağmen, bu tür olaylar boku çıkarcasına artıyor her gün.

Dışarı çıkmazsan ne olacak; evinde otururken deprem bekler ve ölürsün. İşyerimin betonları zaten çürük ötesi. İşe yeni geldiğimde bir güvenlik camı vardı, kırılması binanın tehlikede olduğunu gösteriyordu. Cam kırılalı 4 sene oldu, 2 sene sonra bina yıkılacakmış da yenisi yapılacakmış daha. Şu şehirde ileriki 10 yılımı göremiyorum ciddi ciddi. Başına bir şey gelenlerin benden bir farkı mı var ki? Onlar da benim gibi amaçlı veya amaçsız dışarı çıkmış insanlar. Benim tek şansım o zamanda orada olmamaksa, onun da tek şanssızlığı o zamanda orada olmak.

Ama şu da var ki, korkunun ecele faydası yok. Kaderci değilim, "Ölmek varmış kaderde" diye düşünmem asla. Hastalıksız ve zamanında önce olan ölümlerin her biri, birilerinin mallığının işaretidir gözümde ama olasılıklar üzerine hayatımı durduracak, bitkisel hayata girecek değilim. O sinirle "Ölürsem de ölürüm, yeter be" havasına girdim.

Pil benim için 5 ila 10 saat arasında değişiyor. Kullanıma bağlı yani ama daha pil konusunda mac'imin beni üzdüğünü görmedim.

Oyun performansı beklememelisin macbooklardan, özellikle air'lerden. Yosemite 2008'den itibaren çıkan tüm air/pro modellerine yüklenebilecek, için rahat olsun.

Alacaksan en aşağı i5 modellerinden almanı tavsiye ederim.

macbook airden yazıyorum şu an:p bir seneyi geçti benim 7 saat ortalama pil ömrüm var. ama pilim sağlam kalsın diye çok iyi bakıyorum. arada yapılması gereken tamamen boşaltıp bekleyip doldurma olayları vs

ama oyun oynanmazmış gibi geliyor. iki laptop kullanıyorum. biri işlerim için autocad photoshop 3ds max falan.

mac book airi da sadece internette kullanmak. araştırma yapmak gezinmek için aldım. bir nevi ipad misali aldım ben aslında. bana göre klavyeli ipad mac book air. işlerimi iş laptopumdan yapıp macbook airim dan internette sörf, video izleme yapıyorum sadece. ha bir de ne olur ne olmaz ihtiyacım olur diye autocad yüklü acil durumlarda değişiklik yapabiliyorum.

aslında güçsüz değil ama diğer bilgisayarlardaki ultrabook gibi düşün macbooku işte. iyi ki var çok hafif şarjı harika. ama oyun oynarsan çok deli ısınıcak eminim. yosemiteyi kendin yüklersin. hem de iphone kullanıyorsan macbook al. kardeş olsunlar insana zevk veren ufak şimarıklıklardan.

Macbook air harika bir cihaz fakat oyun icin yeterli degil. 7-9 saat arasi rahat gidiyor benim pil. Surekli dusuk parlalklik internette 10-11 saati de gordum.

Ama hic bir zaman pil konusunda yariyolda birakmadi. %100 ile cikip iki gun eve girmeden tum islerimi hallettigimi bilirim.

valla diger sorulari cevaplamis arkadaslar ama oyun konusunda hangi oyunlari oynayacagina bagli. ben lol oynuyorum mesela gayet rahat. steam'de de mac icin oyunlar var ama windows kadar genis degil tabi kutuphane.

bence en bastan soyle, aileni kandirma. guzelce acikla durumu, elimden geleni yaptim olmadi de. ise girip harcligimi da cikaricam de. universite uzamasi cok da korkunc bi olay degil, normal gayet.

babana erkenden soylemen en iyisi para isiyle o ilgileniyorsa. planlarini ona gore yapar. kendi harcligini cikaricak bile olsan bunu onceden bilmek isterdim ben baban olsam.

ya bence yapabilme ihtimalin de var. sınırlarını zorla sene kaybetmezsen büyük iş başarmış olacaksın. yok bu dönem olmazsa direkt sömestr'da söyle babaya.

en başında söyle bence.

Okul uzayabilir de. Nasıl diye sorarlarsa da anlat işte.

ben bu olaya sistemli bir şekilde yaklaştım ve başarıya ulaştım. öyle ki ben okulun uzadığını asla dillendirmedim bilakis onlar biriyle muhabbet ederken ha onun okulu zaten öbür sene bitecek diye konuşuyorlardı.

nasıl mı ? işte şöyle

okula gidiyorsak eğer sıklıkla hocaların derse gelmediğinden şikayet edip oldukça agresif, ben öğrenmek istiyorum, bilmek istiyorum, bu ne biçim ilim irfan yuvası amına koyim imajı yaratacak serzenişlerde bulunuyoruz. sürekli boş mu gidip geliyosun lan sen buraya tepkilerinden kaçınmak için bazen de hoca gelmiyor yerine asistan yolluyor versiyonuyla sunuyoruz bunu.

sınav dönemlerine doğru hocaların fotokopicilere sınav için bir not bırakma vaadi verdiğini ancak bunu yapmadıklarını bu nedenle de büyük birer yavşak olduğunu dillendiriyoruz.

yine sınav döneminde iki kredilik falan siksok derslerin hocalarının süpersonik alanlardan sorumlu tuttuğunu bu nedenle de 4-5 kredilik mühim derslerimize yeterli ilgi alakayı gösteremediğimizi çalışma sistemimizin zarar gördüğünü ve bir kez daha hocaların gerçek birer yavşak olduğunu belirtiyoruz.

hocalarımızın çeşitli opsiyonel ödevimsi şeyler verdiğini, bunun notumuza yansıyacağını ve muhteşem bir öğrenci olduğumuz için bu fırsati tabii ki kaçırmayacağımızı laf arasına sıkıştırıyor, ebeveynlerdeki kredimizi yükseltmeyi ihmal etmiyoruz.

sınav dönemi sonrası "şş nası lan notlar" tarzındaki sorulara süper stresli inanılmaz gergin görünerek ya bilmiyorum az önce üst dönemden bi arkadaşla konuştum o şöyle müthiş böyle harika şeyler yapmasına rağmen bırakmış hoca dersten, ben o kadar emek ettim, uykusuz kaldım bu adam beni bırakırsa ne yaparım, ne ederim, nerelere giderim diye veryansın ediyoruz.

sıçtığımız bir dersi hiçbir şekilde açıklayamazsak mazlumu, yenilgiyi kabul etmiş, boynunu eğmiş bir çilekeşi oynuyor "ya ne yapayım. uğraşıyorum gerçekten uğraşıyorum ama yapamıyorum. saatlerce başında oturuyorum, her satırını tekrar ediyorum, her sorusunu gözden geçiyorum ama olmuyor işte olmuyor" gibi sitem ediyor ve anında ortamdan tüyerek karşımızdakini aslında bu duruma ne kadar üzülüyor ne kadar kahroluyor olduğumuz düşüncesiyle başbaşa bırakıyoruz.

gittikçe uzuyor bu o yüzden özet geçeceğim, insanlara kendimize "çalışıyor ama önüne geçiyorlar" dedirtecek bir imaj bir ilizyon yaratıyoruz. ne yapıp edip özellikle ebeveynlerimizin ne kadar hırslı, ne kadar bilgiye aç olduğumuzu ama hayatın zor olduğunu ve bazen bazı sorunlar yaşanabileceğini, bizim çabalarımıza rağmen elimizden bir şeyin gelmediği anlar olduğunu hissetmesini ve düşünmesini sağlıyoruz.

rica ederim.

son dakka soyleme inme inebilir. amk öle bi hata yaptım bn tam mezun olucakken soledim daha bi senem var diye:) kadına inme iniyordur. ne kadar erken soylersen o kadar iyi

ilk kaldığım sene söylemedim. şu an hatırlamıyorum 3. sene annem benim bir hocamla şans eseri tanışıp öğrenmişti.
artık ailem okulu iki sene uzattığımı biliyordu. kimse bir şey demedi. sonra bir sene daha tekrar uzadı son sene. onu da hemen söylememiştim. bir gün karakolluk olmuştum annem de beni nezarethaneden çıkarmaya gelmişti. orda ağlayıp bağırırken anneme ya zaten okulum da uzadı falan diye anlatmıştım. 8 sene üniversite (:
en başından söyle.

hhehheehe ben de hep bi sıkıntı yok derdim. çok saçma. git söyle :D

adidas energy boost

ne olur nike air max alma. boost +1

asics stromhawk aldım, memnunum ama koşu ayakkabısıyla yürüyüş olmuyor, koşmaya uygun dizayn edilmiş o ayakkabılar. eğer spor yaptığınız ayakkabıyı normal hayatta da giyebiliyorsanız yanlış ayakkabı ile spor yapıyorsunuzdur

asics gel kayano (16-17-18-19-20)

skechers'ın memory foam tabanlı ayakkabısı. muh te şem.

örneğin nike free ile koşuyorken, kotun altına giyince neden nike free ile koşmak yanlış anlamadım.

adidas energy boost, pembe pamuk şeker rengi.

energy boost aldım
aldım da tipini hiç beğenmedim :D :(

sadece koşu için uygun kesinlikle. günlük hayatta giymelik spor ayakkabı olarak da originals bölümü uygun o kısım spor için değil günlük kullanım amaçlı tasarımın ön planda olduğu imiş. bunu da öğrenmiş oldum.

benim manitada adidas supernova mi ne ondan var. ses etmedigine gore iyidir saniyorum. majör markalardan ayaginiza tam uyan kosu ayakkabisi olsun da gerisi yalan.

Nike Free 5.0 id. Hayatımda giydiğim en rahat ayakkabı. Kadın için de var.

Buyur sözlükten bak hatta;
eksisozluk.com

Boost asiri rahat gunluk kullanimda olmaz ama boosttan baska kosu ayakkabisi dusunemiyorum.erkek arkadasim diyordu inanmiyordum ondan sobra tum ayakkabilar tahta gibi geliyor.

Benimki biraz eskilerden. asot 350. Tezimi yazarken 9 saatlik seti kac defa dinlediğimi hatırlamıyorum.

ben asot 500, den bosch'u çok dinlemiştim. genel olarak sağlamdı.

518
<3
<3

kaç kere dinledim hiç bir fikrim yok 100 civarıdır.

ama bir senedir dinlemiyorum :/

450 toronto armin'in kendi çaldığı.

oncekalem.blogspot.com

vardı, vardır...

DnRda da nezihte de kesin vardır.

ben bir adet a5 defter 60 ya da 80 yaprak bir adet stabilo olsa gerek beyaz tükenmez kalem (gel ama gayet güzel yazıyordu) kadıköyde akmardan almıştım. 20 falandı sanırsam. daha da çeşit vardı.

blogspot linkinde gösterilen defterin aynısını geçen yıl alakasız şekilde kıyafet satan bir dükkandan almıştım, eleman bu defterlerden birkaç tane almış orada satıyordu. 20 liraydı fiyatı. kalemlerinden yoktu hepsini kendine gaftilemiş ama tek de satılıyor kalemler. 15x10 gibi bir ölçüsü var, arka kapağın iç kısmında da zarf gibi bir bölüm. kesinlikle tavsiye ederim aklım çıktı ilk gördüğümde -normalde akıl çıkarıcı bişey değil ama çizen bünye olunca delirmemek elde değil-

ayrıca d&r'ın sitesinde de mağazalarında da deffter marka ürünler var. illa ki vardır bu defterden de.

www.dr.com.tr

Moleskine + lamy

2000 lira, bir polonyalı voleybol takımına basmıştım, kaybetmiştim :D

emlakçıya verdiğim para.

gta san andreas aldım geçen gün 7 dolara. hala içimde ya.

Ben oyumu ten rengine uymayan, mağaza ışıklarına aldanıp alınan kapatıcı, kremler adına kullanıyorum.

(70-80 tl vardır.)

eski erkek arkadaşıma aldığım tüm hediyeler.
toplamı ne kadar ediyor bilmiyorum ama ona aldığım bütün hediyeleri evinin bahçesinde yakıp facebookta albüm yaptı kendisi.

en çok ona ispanyadan aldığım isminin yazılı olduğu barcelona formasına pişmanım.
yandığını gördüğüm diğer bir çok değerli hediyeyle birlikte..

ankara - gençlik parkında; 3 gol at paranın iki katı, 1 tane halka geçir 10 tl kazan ayağına şaka maka 200 tl kaybetmiştim.
baya bildiğin gerizekalılık olmuştu ama hırsa yenik düşmüştüm.

eve gidip bir logo tasarımı yapıp kaybettiğim parayı çıkarmıştım ama yinede o salaklığım hala içimdedir...

9 sene boyunca sigaraya verdiğim milyarlar(eski parayla).

cilt bakım ürünü seti diye komple 400 tl harcadığım kozmetik ürünleri ,

ne salakmışım evet.

türkiyedeki ilk mp4 çalara zamanında 500 kağıt saymama yanarım. böyle b.ktan bir arayüz olmaz. yabancı değil türk dedik iyi halt yedik.

bir de geçen telefon kılıfı aldım lifeproof tarzı. zaten telefon nal kadar cebe zor sığıyor. resimde ölçü mölçü vardı da kıvrımlı hatlarla olur dedik. kılıfı taktım su geçirmez falan ama cebe sığmıyor ya. kullanmadım.

paran kıymetli ve her harcamanda bin kere düşünüyorken dahi oluyor böyle vakalar demek ki.

Araba kiralamaya verdiğim paralara çok üzülüyorum. Hem arabanın keyfini çıkaramıyorum istanbul trafiğinde, dur kalk, aman biri bişi yapıcak, kaza olucak paniği endişesi, hem pahalı, hem daha çok yoruluyorum resmen. Bin taksiye en kötü git.

500tl verip sıfır trident cep telefonu aldım. Ama hiçbir zaman kullanamadım. Servise gönderiyordum. Ertesi gün aynı arızadan dolayı servise geri gönderiyordum. Abartısız servise 20-25 kere göndermişimdir herhalde. O telefonu hiçbir zaman kullanamadım. Çöpe attım. :(

emlakçıya verdiğim para, tek başıma eve çıkıp 4 ay sonra evden taşınmak zorunda kaldığım da giden paralar kiralar :(

Diablo 3'e verdigim 60 dolar. Zaten ilk birkac gun calismadi oyun, bir kere bitirdikten sonra da sarmadi.

Eski kiz arkadasima uykusuz'un ilk sayisini vermistim. Buyuk mallik. Gerci parasal degerinde degilim ama icime oturmustur yani.

Yılların alışkanlığı diye alıp kurmaya bile fırsat bulamadığım son 3 yılın orjinal fm oyunları.

for day to break +1

Eskiden gereksiz supplementlere dünyanın parasını harcadığım bir dönem olmuştu.

geçen gün pinkylips ile buluşup seks yapacaktım 100 tl ev kiraladım, 17 tl prezervatif aldım, 10 tl yol parası verdim, 25 tl yediğim yemeğe verdim.

eve doğru giderken eve 30 metre kala vazgeçtim ben gidiyorum diyip ayrıldı. o parayla harici bellek alırdım aq.

"birisinin intihar olduğu nasıl anlaşılır"
hocam önce siz şu cümleyi bir açıklayın. "kişi intihar etmek istediğini nasıl anlar" mı demek istediniz?

intihar için: tr.wikipedia.org

sözlükteki meth'i görmüştüm ben boğaz köprüsünden geçerken. demirlerin arkasına geçmiş, sırtında sırt çantası kollarını gerip bükerek düşücek gibi yaparcasına hareket ediyordu. ağlayarak ve titreyerek devam etmiştim arabayı kullanmaya. o sıra düştüğünü de görebilirdim/k. resmen hayatımda gördüğüm ve hafızama kazınan en korkunç sahneydi benim için. benim için bile düşünün. onun orada sallanması.

birisinin intihar olduğunu anlayamayız ama intihar çaresizlik demek bence. ve kendinden nefret etmek


edit: 3 tane mesaj geldi. evet intihar etmedi düştüğünü de görebilirdim derken orada zaten yeterince kötü bir sahne gördüğümü belli etmek amaçlı söyledim. yani atlamamasına rağmen ben ağlayıp titriyordum ya atlasaydı herhalde kafayı yerdim.

hacı tişörtünün arkasında yazar.

birisinin intihar olup olmadığını oraya bakarak anlayabilirsin. ya da annesine babasına sorabilirsin. onlar da bilebilir.

tam emin değilim ben de. karışık mevzular.

-merhaba sen intihar mısın?
+yok intihar yeni çıktı.

sorarak.

kaç kişi gelebilir? ben gelmek istiyorum ama belki yanımda biri daha olabilir. belki olmaz?

kendi kuaförümü önereyim. öyle çok janjanlı bir yer değil ama isteklerini fazlasıyla yerine getirecektir. üsküdar'Da yeşim kuaför. merkez'de, ösym'nin karşısında.

bri de bağdat caddesinde cool design sahibi ömer durak. marks&spencer'ın sokağında mekan. linkte örnek bir gelin var kendisinin elinden çıkan. bilunsen.blogspot.com

mac standlarında makyaj yapıyorlar, kesinlikle bir prova yaptırmanız gerek zaten, hatta saç provası ile aynı gün yaptırın, hoşunuza giderse ayarlarsınız kişileri, kesin emin olmanın yolu bu sanırım.

mac de prova yaptırmakta yarar var. ben evlenicek olsam onları da bir denerdim. daha önce günlük makyaj için 1.5 saatlik eğitim gibi bir şey almıştım memnun kaldım

beşiktaşta kapalı hiç güneş açmazmış gibi yağmur da yağar gibi ama daha yağmıyor

şişli serin ama çok değil. yağmur yağabilir ama güneş de açabilir. iki kat üst üste giyinip duruma göre hareket edebilirsiniz.

beşiktaş'ta kapalı. yağmur gelir bir iki saate.

ekinezya cayi

bir de b vitamini

ekinezya yok :/

dikişler alınana kadar yıkanma bence.

Bir keresinde annem ameliyat olduğunda doktor strec filmle sar ameliyatlı yerini öyle yap demişti. Tabi yine de en iyisi doktoruna danışmak.

yapma :(

streçle sar öyle yap.

banyo yaparken laparoskopi bölgesinin kirli su yüzünden enfeksiyon kapma riski var.

remington babyliss

braun iyice ama fiyatina gore degil...ortalama.

dikkar edeceginiz sey isi ayari olmasi ve ion lu olmasi.
aman philips olmasin. nesini aldiysam daha ucuz ama bu da kaliteli yani diye bozuldu. isini yapmadi.

babyliss. iyi valla hem çok pahalı da değil, 1 yıldır düzleştiricisini de maşasını da kullanıyorum. param olsa su dalgası yapan şeysinden bile alırdım.

rowenta sublime steam
çok memnunum.

babylıss var ben de memnunum.
vimjo.com

Bende Braun'un saç düzleştiricisi, Babyliss'in de kalın maşasından var. İkisinden de memnun değilim. Saçımı yapıştırıyorlar resmen yağlı gibi gözüküyor, şöyle hacimli bir görüntü elde edemiyorum. Fön makinesi kullanmayı tercih ederim.
Ben düzleştiriciyi normal mağazadan almıştım, maşayı da Tekzen'in online sitesinden aldım, diğer yerlere göre biraz daha indirimliydi fiyatı.

remington acik ara en iyisi. babyliss, philips hepsini kullandim. net remington

babyliss in içi pembe ıslak ve kuru kullanımı olan var ismini kodunu bilmiorm ince bi model . kullanamıyorum çok saç koparıyor sürekli tabakanın köşelerinde saçlarım kalıyor nefret ettim düzleştirmiyorum

rowentayı falan geç ya. philips in düzleştiricisi gerçekten çok güzel. muhteşem hatta.

Rowenta ve Braun da kullanmis biri olrak cevabim kessssinlikle Remington.

Herkes kötü zannediyor ama Remington iyi bir üründür. Buradan inceleyebilirsiniz. www.ovalmarket.com

burun bantları bu işler için var zaten sanırım :/

Kenar derken içten mi dıştan mı bahsediyorsun?

balla birayı karıştırın sonra bu karışımı pamuğa sürün ve burun kenarındaki kıllarınızı alın.

olur ağdayla da olur. yapışkanı kuvvetli bant yapıştırsan dahi olur.

dün yapan var mı diye başlık açıcaktım unutmuşum.. kuaförde kadının suratına komple ağda yaptılar. burun kenarı alın çene . ağda sürülmeyen yer kalmadı .

bulursunuz

bulursunuz. yurt hayatı canına tek etmiş insanlara odaklanın. yurtta kalanlarla kulisler yapın.

arkadaşım ev değiştiriyo an itibari ile. gayet bulunur. anlaşamayan kavga eden değiştiren ilk çıkan belki yüzde 20 daha az ama var evet.

Olur. Ben aralıkta çıkmıştım mesela.

olur, oldu.

pekala bulunur ben de onlardan biriydim zamanında

ben geçen ay öyle yaptım. yurtta kafayı yiyecektim, birlikte eve çıkacak adam da bulamayınca mecburen tek başıma eve çıktım. depozitosu falan derken iyi masraf oldu, eli yüzü düzgün biriyle eve çıkmak ya da odasına kiracı olarak gitmek isterdim açıkçası.

peki eşyasız olması bir dezavantaj mıdır_? içine biraz eşya koymak kiraya veriş surecini hızlandırır mı?

hangi okulsa o okulun facebook sayfasında duyuru yapmanızın faydası olabilir.

ekleme yapayım o halde ben de; eşyalı baktım ben. zaten yurttan ayrılırken yurda bi miktar para ödüyorum, üstüne ev için depozito falan vericem ilk ay kirası vericem, bi de çamaşır-buzdolabı-ocak alamam. yatak+koltuk almak yerine bi üçlü kanepe aldım, vereceğim paraya acıyıp.

büro tipi buzdolabı, ortalama bi' çamaşır makinesi ve setüstü ocak alıverin eve. spotculardan olur, çalışır halde ikinci el olur. elbette hızlandırır süreci.

bulunur. kirasıyla, kiracılık sözleşmesiyle adamlara geçirmeye çalışmayın yeter.

bulursunuz. ben arıyorum mesela şu an.

yeditepe üni yakınında .. lazımsa . Yok ben de öğrenciyim , halden anlarız.

günlük mü eğlenceli mi yoksa daha farklı bir şey mi olduğuna göre fiyat epey değişiyor bence.
bir grup her kadının sahip olması geektiğine inandığım siyah dikişsiz kaliteli bir sütyen olmalı bunun için marks&spencerstan falan bakılır fiyatlar 25ten 90'a kadar uzanır.
eğlenceli dediğim desenli renkli sevimli sütyenler için la senza güzeldir. burada kampanyaya göre değişir. 20 liraya da bulabilirsin. 35 liraya da. eğlenceli sütyen elzem bir şey olmadığı için ben uygun fiyata bulmayı beklerim mesela.

yine de sorunu tam olarak anladığımdan emin değilim ben ya.

en sağlam iç giyim olarak marks&spencer tavsiye ederim. hergün seksi olmak gerekmediğinde (dantelli transparan vs), rahat giyinmek istendiğinde (aklınız hemen babanne donuna da kaymasın) tercihim.
aynı şekilde intimissimi de, ama burdan çok fazla şey almadım.
oyshonun dikişleri hiç sağlam değil, ikinci giyişte bir yerlerinden pörtlüyor, yırtılıyor. hareketli bir seks hayatınız varsa ilk giyişten sonra kullanılmaz hale gelebilir.
bunların dışında düzenli alışveriş yaptığım yok.

fiyat kısmını bilemeyeceğim.

sütyen fix marks n spencer .aldıklarımın yüzde 80 i autograph .fiyatları yıllardır 79 tl. iç çamaşırı yine mark n spencer brazilian cut 5 li paketler 29 39 49 tl şeklinde değişiyor. la senza da 3 tanesi 49 gibi kampanya gördüğümde girerim.

la senza'dan alisveris yapmaya bayiliyorum.

pahali bir sutyen begendiysem genelde kampanyaya girdiklerinde -mesela bir tane alana ikincisi yuzde elli indirimli gibi- aliyorum. kulotlari her zaman bes tanesi elli tl vs gibi kampanyalarda alirim. takim alma duskunlugum yok, renkleri uydurmayi sevdigimden sorun olmuyor.

son zamanlarda aldigim ic camasirlarina sutyen ortalama 50 t, kulot ortalama 10 tl verdim gibi.

H&M'in takımları ve tek sütyenleri çok güzel.
Bir sütyene maksimum 30 lira falan vermek uygun geliyor bana. Takım da hadi olsun 50.

''c&a lingerie'' sütyenler 19,90dı geçen gördüğümde.
''La Senza'' param varsa kıyıp alıyorum yoksa :(
Bunların dışında sosyete pazarı forever. Nasılsa eskiyo çabucak yenisini alıyorum ucuz olunca.

tchibo dan hiç aldınız mı iç giyim ürünü?

evet. sağlam ve büyük oluyorlar. ya da küçük gelebilirler. bedenleri çok ortalama çünkü.

la senza candır

tchibonun pamuk sütyenleri çok iyi.

bu konuda fiyat vermek o kadar zor ki

50 tl-yatan sekiz tl

gider yani allah ne verdiyse...

pembesepet.com adlı siteyi öneririm gerçekten harika bir iç giyim satış sitesi. 75 tl ve üzeri siparilerde kargo üçreti almıyorlar. internet sitesi üzerinden online iletişim bölümünden, mail atarak veya sitenin telefonunu arıyarak destek ekibinden 7/24 yardım alabilirsiniz. ürünleri a+ kalite kumaştan incelikle işlenerek üretilmiş ben çok beğendim.

gelir hocam. orada gözüküyosa gelir.

turkiyeye girdikten sonra ptt.gov.tr ile takip edebilirsin.

Ptt de ki grev yuzunden bnm de 2 hafta once turkiyeye giris yapan kargom gelmedi. Cok az calisiyolarmis bu aralar

gidip sen al bence, akıllı ptt çalışanları geri yolluyorlar sonra.

bu sıralar dağıtımda sıkıntı var biraz. sanırım yapabilecek pek bir şey yok. posta işlemeyi arayıp elle alma imkanı varsa bir sorun ama sanmıyorum pek.

2 hafta önce aynı şekilde İngiltere'den 4 günde gelen kargom 9 gün kadar ellerinde bekletildi.
Şimdi yolda bir kargom daha var, takip numarasını da istemedim artık.

www.eksiduyuru.com

oha. tanesi 40 kron patlıcan mı olurmuş? kilo fiyatı olmasın o. isveçteyim ve tanesi 40 kron olan patlıcan görmedim.

neyse, ali nazik yap bence. kıymalı yap ama.

ha bi de hangi şehirdesin?

patlıcanları at fırına pişsinler, çıkar soy, çatalle ez, az limon az tuz, al sana nefis patlıcan salatası.

aljsşladkşsaş olm dedim ben kuru fasulye bilav iyidir diye...

meze yap bari o badılcanları. közde patlıcan mıydı onun adı, öyle bir şey.

edit: desdinova +1

desdinova +1+soğan ve varsa pul biber.

küp küp kesip yağda kızartın . domates sarımsak tencerede öldürün sos niyetine

oha bir patlıcana 11 lira ödemiş :/

güvece sırayla, 1 kaşık tereyağı, doğranmış et, patlıcan, havuç, mantar artık ne sebze varsa yerleştir tuzla 1saat kısık ateşte pişir.

ben karnıyarık yap demiştim :/
patlıcanlar zaten fırında kendi kendine közleniyor, onları soyup tepsiye dizecektin, bıçakla karınlarını yarıp kıymalı iç koyacaktın ve kendi kendine pişiyor zaten.

kardeş mi geliyor acaba sana ?

geçen ay tavuktan zehirlendiğimde ishal olmadım. anneniz hakkında hiçbir fikir yürütemem ama zehirlenmede ishal zorunluluk değil. çok çok geçmiş olsun. karnımın ağrısı 3 gün sürmüştü. zehirlendikten sonra genel bi ağrı bulantı hep oluo zaten. geçmiş olsun

zannedersem gıda zehirlenmesinde 2-3 günde toparlanıyorsun.

geç toparlar. yoğurt yesin bol bol.

ankarada hamburgerciyi sorandan bahsediorsan eğer o bi kaç saat önceydi bi kaç sayfa geride olabilir.

Bendim o. Ama biraz önce aramadım. Baya oldu.

www.eksiduyuru.com

oh tamam buymuş. silmediğiniz için teşekkür. duyuruda çıkmadığı için compumaster höt, çıktı bulamadıysam bana löp.

ogs kalkmadı mı ya hgs var şimdi

kgs kalktı ogs var hala

Beşiktaş: alkım, kabalcı
taksim: mephisto, d&r

taksim - insankitap, mephisto, yky yayınları, can yayınları.

taksim-mephisto,d&r,pandora,robinson crusoe,yky

kıtap hangı kıtap. onu deseydın ya.

kitap: edebiyat ve kötülük. dnr kanyonda bulabildim onlar da zar zor buldu dehlizlerden kitabın birazı yanmış.

4 dilim tam buğday ya da çavdar.

edit: aslında geçen pazara kadar hiç ekmek yemeyen insandım ama şu anda diyetisyen tavsiyesiyle ekmeğe başladım. normal insanlar diyet yapacaksa ekmeği bırakır, bende tam tersi oldu.

1 yada 2 dilim ruyeşmli yada tam buğday

1 ekmek dort gun gıdıyor

0. Etcil bir insanim.

1.75-2 arası bildiğimiz somun :) maalesef bu kadar ekmekten kafam büyüdü..

1.5-2 ekmek.

yarım bile değil. bir tek kahvaltı yiyorum

6. İki buçuk da kola içiyom.

toplasan 3 dilim etmez.

haftada 3 dilim tam buğday ya da çavdar . ama bazen starbuckstan çavdarlı mini hindi falan yiyorum oradan gelen de bir ekmek var . haftada 7 dilim diyelim

bazen 1 ekmek 1,5 günde biter.bazende 1 hafta sonra yenmemekten küflendiğini farkederim.yoğunluğuma göre. dışarda ekmek barındıran şeyler yemem. balık yada ev yemekleri yerim.

2-3 ince dilim. kahvaltıda o da.

yarımdan biraz fazla genelde..3 öğünü evde yersem 1 ekmeği bulabiliyor.

3 4 dilim

3 ekmek.

yemiyorum genelde. haftada bir kahvaltı edersem de 1-2 dilim, evde ne çeşit ekmek varsa...

rejimden değil, yediğim şeylere yakıştıramadığımdan yemiyorum.

1.5 belki 2 asla daha azı değil. daha azı olduğunda acıkıyorum. bu durumu gözlemliyorum bende 2 aydır kendimde

@xportant adam tanımadığına yalan söylese ne kazanacak? günde 3 somun ekmek yesem gelsem burda yemiyorum desem başım göğe mi erecek? rahat olun az.