wacom her zaman için uc logicten pahalıdır. nedeni biraz isim dolayısıyla. uc logic kalitesiz değildir oysaki.

hatta ikinci linkteki uc logic şuan benim kullandığım. gayet güzel. hassaslığı, hotcell özelliği vs vs. sade basit tasarımı var. wacom tasarıma abanıyor uc logic e göre. uc logic gibi kaliteli mi evet, bunun yanı sıra görünüm, kullanım kolaylığı gibi özellikler sokuyorlar.

wacomların en gıpta ettiğim özelliği klavyelerde olanlar gibi arka tırnaklar, açılı olarak kalkmasını sağlayan. uc logic'in o modelinde bu yok. düz satıh, ilk başlarda sinir etmişti, şimdi alıştım.

aldığım zaman (az biraz mallık yapıp aldıktan sonra) araştırmıştım, forumları ve tavsiye edenleri, uc logic ile wacom arasında bir fark yok. wacomlarda default özellik olarak yuvarlak navigasyon topu var tabletlerin üzerinde, ancak zaten tableti fare gibi kullanma özelliği olduğundan bana olmazsa olmaz bir parça gibi gelmiyor. uc logicte ise yine default olarak hotcell butonları mevcut, fare hareketlerine bile gerek kalmadan, yeni dosya açıp kapatabiliyorsun, kaydet, tarayıcı aç, başlat, page up/down, copy-cut-paste tuşları var. kalemi dokundurman yeterli. aryıca özel hedef seçip atayabileceğin boş tuşlar var.
uc logic derim ben.

bunların uc-logic olanı bende var. çok fazla kullanma fırsatı bulamadım ama gayet güzel alet. yanında yedek kaleminin gelmesi filan güzel bir olay. boşta bir dolu kısayol tuşu var, hatta var olanları da değiştirebilirsin. tavsiye edebilirim.

bende uc-logic la-paz a5 modeli mevcut. şöle söyleyebilirim ki; wacom her zaman en iyisi tablet olayının. yani a5 boyutunda bir wacom alabiliyorsan, paran yetiyorsa sakın durma. ancak daha ucuz ve kaliteli olsun diyorsan uc logic'den şaşma. ben şu an uc logic kullanıyorum ve çok memnunum. alias skeetchbook programı ile eskiz olayını muhteşem hale getirebiliyor bu alet. ayrıca üzrindeki kısayol tuşları ve senin atıyabileceğin başka tuşları olması da cabası. yazılımı da gayet başarılı.

son not olarak; uc logic alacaksan mutlaka 1024 basınçlı versiyonunu al. wacom'da karar kılarsan farketmez, 512 de idare eder seni.

umut sarıkaya'nın çizdiğinde babayı mafya zrlamıyordu ama adam hem kendini sormak zorunda hissediyordu hem oğluna acıyodu filan diye hatırlıyorum.

karikatür şöyle idi hatırladığım kadarıyla.ilk karede baba geç saatlere kadar oturup tv izleyen oğlunu yat yat diye azarlıyo ufaktan.2 karede ise bir mafya,çete,örgüt tarafından babaya oğlunu yatırması için işkence yapıldığını grüyorduk.baba hayır bunu oğluma yapamam tarzı bi şeyler de söylüyo du galiba.

13 agustos 2008 uykusuz sayi 2008/33 No: 50

umut sarikaya cizmis, sol üst kösede. tarayicim yok maalesef

bağlantı hızın nedir? 1 mbit ise normal gibi bence. zaten torrent kullanırken hep son sürat indiremezsin.

ortalama download hizini 60 ile carpip filmin boyutuna oranlamak zor olmasa gerek? hesap makinesi diye bir sey var hani. n tane farkli kombinasyon olabilir su halde, oyle ucu acik bir soru ki.

torrent olayi windowsda daha iyi calisiyor. ben mesela simdiye kadar hic mac ile torrent indirmedim.

yok öyle birşey ^^ macbook kullanıcıları içinde aynı hızla iner ama burada önemli olan torrenti nerden indirdiğin , önemli olan seed ( yani o anda o dosyayı internet üzerinden paylaşan sayısı ) özellikle zamunda bu konuda candır ^^ bu arada internet hızını biliyorsan torrent programının içinde kaçla indirdiğine bakıp karşılaştırabilirsin , kolay gelsin

ilk olarak şunu söylemek gerek ki "ben onsuz yaşayamam" kadar büyük yanılgı yok hayatta.bal gibi yaşarsınız.olmuyor ise olmuyordur ve de.şu da var ki -adı ne olursa olsun- bir kere yapan bir daha yapar(artık ne yapıyor ise).bence ayrılığa kendinizi alıştırmaya başlayın ki ilişkinizin maalesef kurtulma şansı yok.bol şans ve sabır ve de.

önce bi sakinleş:) bu kadar panik bir haldeyken herhangi bir mantıklı karar alamazsın.
psikologluk bir şey var gibi görünmüyor anlattıklarından ama dün burdaki duyurulardan bir kaç tanesinde seansın 100 lira olduğundan bahsediliyordu.

kız 1 aydır başkasına niyetlenmiş, sen hala onu seviyorsun? bence bu sevgi değil, kız sende alışkanlık yapmış onsuz bir hayat garibine gidiyor. bence alışmalısın. kabullenmelisin.

çok seviyorum, onsuz yaşayamam falan hikaye abi. sırf örnek olsun diye söylüyorum. çünkü biliyorum ki herkesin böyle bir yaşantısı vardır. eski sevgilimle 2 buçuk sene yapışık ikiz gibi yaşadık. onsuz yaşayamazdım. deliler gibi seviyordum. sonra ne oldu sence? bir yerden sonra aşk bitti, alışkanlık kaldı. ve 1 seneden fazla böyle devam ettirdik. çünkü ayrılınca ne yapacağımızı ikimiz de bilmiyorduk. boşluğa düşeceğimizi düşünüyorduk. bu düşünce bizi birlikte tutuyordu, ama yetmedi. başkasına aşık oldum ve bitti. ve çok kötü bitti. şimdi keşke gerektiği zaman bitirebilme gücü olsaymış elimde diyorum. o gücü kendimde bulamadım.

valla dayanamıyorum açık açık söyleyecem:

öncelikle c non'un söylediği aklında bulunsun. kimse vazgeçilmez değil. sen de değilsin, o da.

şimdi bu hatun sana "zamana ihtiyacım var" demiş. neden zamana ihtiyacı var acaba? çünkü seninleyken başka biriyle arasında yakınlaşma oldu, baya gaza geldi ve bunu sana da söledi sonunda ilişkinizin içine etmek için ama n'oldu? bu yeni eleman muhtemelen pek umduğu gibi çıkmadı, ters birşey oldu onunla. cidden büytük hata yaptığını düşünse herhalde seni geri kazanmak için daha çok çaba harcardı. bu, muhtemelen "ya bu herif beklediğim gibi çıkmadı pek, bununla olmazsa ben pozitif dusunce de kazanir'a dönerim" düşüncesiyle söylenmiş. yani kkesin değil tabi ama ben sana söyleyeyim durum %80 budur.

şimdi, ben yapamamıştım ama senin yapman gereken şudur: kızın ağzına sıçman lazım. evet, elinden geldiğince kötü davran, sallama, kesinlikle ilgi gösterme. seviyor olabilirsin kızı, muuhtemelen içinden öyle davranmak gelmeyecek ama inan bana bunu yapman lazım. ancak senin her tribine katlanır ve yaptığının seni ne kadar incittiğini cidden anlayabilirse ilişkiniz düzelebilir (sen anladı sanıyosun muhtemelen de yok, kızlar öyle kolay kolay anlamaz ne halt ettiğini). eğer dayanamaz da konuştuğu lavuğa meyil ederse de salla gitsin, hiç değmez. şu anda aranızın senin çabalarınla düzelmesi, sadece ileride senin daha acılı bir ayrılık yaşamana sebep olacaktır.

kız konusunda söyleyeceklerim bunlar. kendin hakkında yapacakların ise biraz sana kalmış. ben şahsen cidden kötü dönemler yaşadım ama çok düşündüğüm halde şimdilik hiç psikoloğa filan gitmedim. spor yapmak, fotoğraf vs gibi hobilerle uğraşmak, arkadaşlarınla daha sık görüşmek, kısacası boş kalmamak önemli.

ona "yol vermeyi" göze alabilir misiniz? bu zamanı vermemeyi, yok saymayı? yaptığınız an O anlamını yitirecek çünkü. onsuz yaşamak sizin için zor olmayacak. ihtimal dahilinde geri de gelebilecek.

onun hatırasına sarılmayı, onunla var olmayı başarabilecek misiniz? düşüncesini, yüzünü beyninizden kimse çekip alamaz, bir asır içinizde tutarsınız ve devamlı zarar görürsünüz! yazdığınız gibi de aldatıldınız. bu çok büyük bir şeydir, insanın içinde çıban olur, patladığı an irininde herkes boğulabilir.

tedavi için ilk görüşme 130 sonrakiler yarısı diye biliyorum. muayene tam, rutin kontroller yarım yani. ikiniz giderseniz bir seferde 130 olur yani.

benim de canımdan parça koptu, herkesin acısı kendine fazladır ya yine de gören duyan bile ortak oldu. deli gibi feryat ettim, tırnaklarımı etime geçirdim ve bekledim. istemeden bekledim:)

şidmi aşk var mı derseniz yok. güvenimi kaybettim çünkü, başka türlü aldatmış beni diyeyim. sevgi var ama bunu adlandıracak konumda değilim. çok sağlam koştuğunuz bir maçtan sonra oturur kalırsınız, ilk adımı atarken titrer ya ayaklarınız tam o haldeyim. ilk adımları attım ve tekrardan yürümeye başladım, gücümü yolda topluyorum.

yani inanın geçecek her şey, acıtmadan falan değil kıvrandıra kıvrandıra muhtemelen geçirerek geçecek. ama geçecek işte, ötesi yok geçiyor bir şekilde. feci bir dayak yediniz ve ölmeniz mümkün değil. gözünüzü hastanede açmadan toparlanıp evde pansuman yapacaksınız. öte halde pansuman hastanede olacak, ağrı sızı daha da artacak ve kol gibi bir fatura çıkacak. yine de geçecek, geçiyor. geçmesin diye uğraşsan da geçiyor.

geçmiş olsun, bu iş tedaviyle olacak iş değil derim. kendinizi baştan yaratın, kas yapın, saçınızı uzatın, giyiminizi değiştirin, kendinize olan güveninizi yenileyin. bunları yaparken desteğe ihtiyacınız varsa onu doktordan alın. diğer duruma doktor karışamaz.

şöyle taş gibi bir hatun bulun kendinize, bir şey yapmak için olmasa da sadece modeli yükseltmiş olabilmek için. avunmayı sağlar.

edit: son iki mesajı şimdi gördüm, daha önce yazdım bunu:

dost acı söyler diosunuz hepiniz.

ama bi psikoloğa gitsek daha iyi olmaz mıydı. vazgeçilmiyo be...

100 lira olsa hemen götürürüm.

off size katılıyorum haklısınız ama şu sıralar ruh gibi dolaşıyorum günler geceler geçmiyo.
ne dicemi de bilmiyorum onu istiyorum, her şeyimdi lan!

sen onun herşeyi değilmişsin ama. nasıl yedirebiliyorsun bunu? çok merak ediyorum.

valla çok teşekkür ederim cevap verenlere teker teker. hepsini bir kaç kez okudum, hala da okuyorum.

ama ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum.

evet yediremiyorum kendime ama o kadar kararsızım ki.

yazdıklarınıza yorum bile yapamıyorum. beynim duruk bir kaç gündür.
sadece okuyorum...

1 aydır başkasıyla görüşüyorsa.. ve bunu sana itiraf edebilme cesaretine kavuştuysa ümidi kesmenin vakti gelmiştir. kaybetmeyi göze almaktır bu gayet açık. hoş itiraf etmeseydide bitmiş zaten ki başkasına kaymış bu kişi.. bence boşuna uğraşma. psikolog aşka meşke iyi gelmez.. her insan kendinin psikoloğudur. onu tanımadan önce nasıl yaşıyorsan ayrıldıktan sonrada yaşarsın. ben onsuz yapamam kadar saçma bi laf yoktur... arkadaşında dediği gibi bir kere yapan yine yapacaktır. hatta bu sefer vicdanı daha az sızlayacağından daha beterinide yapacaktır..

ayrılınız..

dostum kişisel olarak yapmanı önerdiğim şeyler;

* o kızdan direk ayrıl
* bir spor salonuna yazıl, güzel fit bir vücut yap. 2-3 aya toplarsın 6 aya sen de brad ben diyim tom..
* o sana akıl veren arkadaşların olsun, facebook, 80630 vs. vasıtası yeni bir hatun bul kendine. illaki aşk arama, baktın hatun güzel direk atla.
* aşktan anlamayan bir öküz değilim. ama kimse böyle birşey yaşamayı hak etmez. kendine böyle birşey yaşatma bence. uğruna dünyayı yakacağım kızın adını zor hatırlıyorum şuan.. (biliyorum "sizin aşkınız çok başka ve temiz ama.." di mi? inan aşık olan herkes böyle düşünüyor.)
* seni depresifleştirecek herşeyden kaç şu ara. eternal sunshine vs.
* bitik durumda olma. hayat güzel. sende güzel bir arkadaşımızsın ince düşüncenden anladım bunu. gülümse, bu kadar ciddiye alma.
* yazımı yurdum atasözü ile bitiriyorum..

sana kız mı yok?

bir de şu var:

(sağlıklı) bir ilişki nedir, bunu tanımlamanız gerek.

ama bence (sağlıklı) ilişki:insanların bir başlarına iken olan hayatlarına lezzet katmak için yaşadıkları kısa-uzun çok çok yakın arkadaşlık.ama ve lakin insan bir ilişkiyi "ben onsun yapamam" fikri ile ite kaka sürdürmeye çalışıyorsa o şey yaşanılan şahane bir ilişkiden çok bir tür kişisel ya da çift taraflı işkenceye dönüşüyor bir zaman sonra ki amaç hayata lezzet katmak falan da olmuyor. şunu da biliyorum ki insan "onsuz" bir hayatı korkutucu-üstesinden gelinemez görüyor kimi zaman mamafih insanlar kendilerini korumak için kendilerine zarar veren insanları uzak tutmalılar. son olarak: aşk şahahe bir şey doğru insan ile doğru zamanda; ancak doğru insan artık doğru insan değilse aşık bile olsanız da kendiniz için kaçınız o insandan.bunu yapmanın ne kadar zor olduğunu inanınız ki kestirebiliyorum fakat unutmayın ki bir gün birine aşık oluyorsunuz bir başka gün bir başkasına siz bile farkında olmadan.

bir de:yukarıda da anlatmaya çalıştım ama tekrarlama gereği duyuyorum.seans ücreti ne olursa olsun psikoloğa gitme fikrini aklınızdan çıkarınız.size sizden başka kimse yardım edemez.ve siz de en iyi yardımı size zarar veren insanlardan kendinizi uzak tutarak sağlayabilirsiniz.

öyle.

önce sakinleyelim, derin nefes alıp, algıları açıp okuyalım;

psikolog sorusu; seansı 100 liradan 3-4 seans sürer.. ama sizinki daha cok ilişki danışmanının işi gibi görünüyor tam emin değilim.

pozitif düşünce; herkes hata yapar öle ya da böle..

kadınların da zaman zaman kafası karışır, etrafta da kafa karıstırmak için hazır bekleyen modeller de çoktur..

1. hatasını anladıysa bunun farkındaysa üstelik bi de üste cıkıp hemencik "affet beni ben ettim sen etme" demeyip, kötü ve kafası karısık bir süreçte olduğu için ikinizi de daha da fenasına sürüklememek için "zaman ver bana" diyorsa..

ben o hatuna eyvallah derim. kimse hatasını 1 günde anlayıp ertesi gün pişman olup affet diye ağlamaz. zaman lazımdır.

sevgilinin gerçekten kafası karısmış, sana, hayata, ilişkiye dair. ne büyük aşklarda neler yaşanıyor, sevdicekten kusursuz mükemmel sadık sevgili rolü beklemek niye? o bir insan ve bu dönem boşluğa düşmüş olabilir.

kızı yargılayan arkadaşlara da uzun süreli ilişkilerinin bi yerinde hiç mi acaba demediler diye sorarım.. ayrıca sırf telefon ve sms ile biri ile görüştü diye kötü kadın muamelesi yapılmasından daha fena bişey olamaz 21. yüzyıldayız ne tuhaf ne iğrenç ne adi ilişkiler yaşıyor insanlar. pozitif düşüncenin ilişkisi öle değil çok belli.

dostum, kıza zaman ver gerçekten ama üstüne düşme.. yani seven ve ilişkinin devamını bekleyen roldesin ama o kadar da hevesli görünme, üzüldüğünü, bozulduğunu, acı cektiğini, hayal kırıklığına uğradığını açıkca belli et her türlü davranışınla.. "iyi peki hadi öp barışalım" durumu olmasın yani.

o zaman kıza şöle bi mesaj verirsin; "oh be neler yaptım terketmediği gibi ayrılmadığı gibi bi de ayrılmayalım diye o üstüme düştü, çantada keklik lan bu adam." düşüneceği yoksa da düşündürüsün fazla sınırsız olma yani verdiklerinde..

sakin, sakin..

bence çok cool bir süreç izleyeceksin..

hem sevgine, hem ilişkine, hem kız arkadasının kötü döneminde ona sahip çıkıyorsun, mücadeleni veriyorsun, savaşını veriyorsun hem de ama yine de bi uzaksın böle hatundan.. daha dün tependeyken şimdi elini tutmaya cekinir olacak.. üzdü çünkü seni.. hemen yanında yürüyeceksin ama uzak durucaksın, duygusal bir sınır çiziceksin aranıza..

ben, onu üzmeme incitmeme rağmen büyük eşeklik etmeme rağmen, yine de benden vazgeçmeyerek elimi tutan, belli bir süre içinde de kaybedeceğimden çok korktuğum ama yine de gitmeyen ve elimi tutmaya devam eden bir adamın

hele ki bir türk erkeğini değil bir daha kalbini kırmak, tanrıya şükrederim böle bir erkek için.

çünkü o önce insan sonra erkek olduğunu kanıtlamıştır bana..

duygularını dinle derim dostum.

derinlerde gerçekte ne istediğini bul.

karısı ya da sevgilisi tarafından daha ciddi boyutlarda aldatıldığı halde ilişkisini devam ettirecek kadar sevgiye odaklanan adamlar var bu dünyada.

ama iyi tart kendini, sonra ilerleyen aylar, yıllarda içindeki bastırmadığın bir öfkeye dönüşmesin bu olay. yansıtırsın yoksa ilişkiye ikinizde üzülürsünüz.

gülümseyerek kapatalım; "hatasız kul olmaz, hatamla sev beni."

medre'ye katılıyorum. hemen herkesin biletini kesmemek lazım. psikoloğu falan da boşverin inanın düşündüğünüz gbii bi faydası yok.

hepinizin yorumuna saygılıyım, emin olun hepsini üç-beş kere okuyup anlamaya çalıştım, teşekkür ederim.

ama medre'nin yorumu ilaç gibi geldi yemin ediyorum...

medre'nin yorumu ilaç gibi geldi çünkü o sana duymak istediğin şeyleri söyledi.ben daha bozulup da düzelen bir ilişki görmedim de yaşamadım da.yine de gene de karar senin.ama ille de sürdürmek istiyorsan ilişkiyi:

-eski konuları kesinlikle açma.
-kimle konuştun, ne ettin, ne yaptın, o kim, bu kim gibi sorular kesinlikle sorma.
-çok sevdiğini kız arkadaşın çok bilmesin, bilse de görmesin.
-bunu yeni bir ilişki gibi düşün ve ona göre hareket et.

kolay gelsin.

c non a bi noktada bende katılıyorum ancak ona duymak istedikleri demeyelim de farklı bir bakış açısı diyelim.. pozitifin dile getiremediği ama aradığı cümleleri ben özetlemiş oldum.. çünkü eğer kesinlikle bitirmiş olsaydı, nefret ettirecek kadar çirkin bişey yaşanmış olsaydı bu başlığı asla açmazdı. intikam, öfke, kin ve kırılan gururdan kıvranıyor filan olurdu ama ben pozitifin kelimlerinde bunu görmedim.

affedebileceğini biliyor, bunu hissediyor ama yöntemini ve yolunu bilmiyordu.

hamiş; şahit olunmuş 2 örnekten;

üzen taraf "vay ben ne yaptım" diyerek birden ayılmış ama uzun süre kendine ve sevgilisine yasattıklarından dolayı bünyeyi aklı toparlayamadığından ne kendisine ne sevgilisine hayrı olmamıştır.

birbirlerine zaman, sevgi ve sefkat vererek yaralarını karşılıklı sarmışlardır. acıyı cektiren de acı cektiği için, acıyı ceken onu sarmış sarmalamış.. bi başka gün acıyı ceken cok acı cektiği için, acıyı veren onu pamuklara sarmıstır..

uzun sürdü ama basardılar. çünkü seviyorlardı. insanlardı, hatalar, yanlışlara rağmen yaşananları kabullenebilecek cesareti gösterebilecek kadar.

ne alışkanlıktı adı, ne de onsuz yaşayamama yanılgısı.

seviyorlardı.

ki pozitif in hikayesi onlarınkinin yanında neredeyse gülümsetecek kadar masum ve basit (kötü anlamda değil) kalıyor.

c non un önerileri de derinlemesine uygulanması gereken öneriler.

Kardeşim öncelikle yapman gereken sakin olabilmek..

Sakin olduğun sürece akıl yapın ve olaylara bakış açın normal bilinçli bir insan gibi oluvericek buna eminim bi önce sakin..

yapılan yorumları okumaya zamanım olmadığı için öncelikle aynı şeyleri gevelemekte istemem fakat kendi görüşlerimle sana yardımcı olabilmek adına deneyimlerimi sunmayı amaçladım..

İlk olarak Bu olay senin aklından hiç bir zaman çıkmıycak bunu kabul et yıllar sonra yine birlikte olsanız bile hiç bir zaman güvenemiyeceksin sevgiline..

İkinci söluyucegım se ise bir insan hatasını anlamışsa zaten anlamıstır neden zaman ıstesın kı ? emınım dusundugu ve yapmaya calıstıgı se tam anlamıyla gerceklesmedıgınden oturu bu zamanı beklıyor ve senın elınde olman ıcın pısman gıbı duruyor. ( dostum biraz sert gibi oldu ama kusura bakma nolursun daha sağlıklı dusunebılmen adına sert konustum).

Üçüncü söluycegım mevzu ise biz sevgilini tanımadıgımız ıcın genel yargılardan bahsedıyoruz acaba ıcıne kapanık bırımıdır cok vurdumduymaz ego sahibi bi insanmıdır bize bunlardan bahsedebilirsen daha cok yardımcı olabiliriz sanırım..

Dördüncü sorcağım şe ise psikolog yerine ben olsam eğer işim gücüm yoksa kendimi bi kaç gün inzivaya çekerdim ve hayatımın geri kalanını etkiliycek bu kararı çok iyi analiz edip öle hareket ederdim basit bişe değil bu..

bence psikolog olayını dusunme,pahalıya gelır.hem kız gtmeyı kabul edıcek mı bakalım.kızın gonlu baskasına kaymıs ısteyerek yapmıs,bunun doktorluk bı yanı yok
kıza acık kapı bırak ama asla affettım deme.ugrassın bı sure senı gerı kazanmak ıcın.ama cokta umutlanma.yanı senı yada dıger cocugu yedekte tutuyo olabılır.gercı kndısı ıtıraf etmıs,wıcdan yapmıs demek kı bu sana deger werdıgını gsterır.taraflardan bırı aldatınca ılıskı bıter dıye bısey yok.dewam edebılır duzelebılır de kı bunu kndı tecrubeme dayaranak soyluorum,cunku bnmde basıma geldı,ama ASLA ESKISI GIBI OLMAZ.bunu goze alabılıyosan dewam et derım ama hemn degıl.baktın eskısı gıbı olmadı bırak gtsın.ayrıca kndıne unutucam yada unutamıcam dıye baskı yapma.rahat bırak kendını.ınsanız we emın ol unutuyoruz.ıyı olanı da kotu olanı da.

saçlarımız dökülüyor,hücrelerimiz yenileniyor,hava kararıyor,cildimiz buruşuyor.
değişiyoruz.değişirkende bişeyleri bırakmamız gerekiyor.
ne mutlu sanaki değişim senide bulmuş.bu büyüyü sakın bozma.ve sakın ama sakın müzik dinleme.herşey gayet güzel.

psikoloğuna göre çift seansları 100 ile 200 lira arasında değişir (daha uçanları da vardır). şunu garanti edeyim psikoloğun kesinlikle faydası olur.
hangi şehirdesin?

icmis olan icecektir.

'zorla sikişten piç doğar' gibi çok felsefik bir atasözü ile yol göstermek isterim. hiç kasmayın üstadım, hiç zorlamayın. uzun ömürlü olmaz ilişkiniz. en ufak şeyde bu dönemin bahsi açılır açılır durur.

aldatmak şahsın sorunları halletme (halledememe) biçimi. sorunu kendisiyle alakalı yani, kendisinin çözmesi gerekiyor. bir de aranızdaki sorunları çözemezseniz kişi aldatmaya meyledebiliyor başkasıyla baştan yaşamaya yöneliyor flört dönemini (bir nevi çözmeye çalışmıyor gibi).
severken de aldatabilir insanlar, kötü ama doğal bir durum. size olan sevgisini anlarsa düzelir belki durum.
siz de bu yaptıklarını unutup onu suçlamayacaksanız düzelir bence.
ayrıca neşelenin azcık, bi komedi filmi izleyin vs.
(diğer arkadaşların yorumlarını okumadım, yazıldıysa affola)

dostum kimse vazgecilmey degildir. bugun baskasiyla gorustugu halde devam edersen yarin obur gun iliskiniz tekrar boyuldugunda onun ayni seyi yapmayacagini nereden biliyorsun? sakin ol ve onu cikar hayatindan. hayatindan cikarmak kolay olur; aklindan cikarmak uzun surer ama basarirsin.
hayatina devam et. aliskanliklarini ve beklentilerini baska birine sakla. kendini baska birine sakla. sana daha cok deger verecek birine.

medre'ye katıldığımı belirteyim ben de.
eğer ki bu yarım aldatma - ki dürüstçe çıkmış karşına,bu da bir artıdır - meselesi ilerleyen zamanlarda kafanı kurcalamayacaksa sürekli,bir kadın aldatınca gözünde direk kötü kadına(hele ki sırf kadın olduğu için) dönüşmüyorsa medre'yi dinleyebilirsin.Ama anın zayıflığıyla bunları kabulleniyorsan hiç bir şey olmaz bu işten.
Bir de daha 1 hafta olmuş,boktan hissetmen çok normal.Ama şunu kesinlikle bil ki hep böyle hissetmeyeceksin.muhtemelen daha önce de yaşadın ve sen de biliyorsun.

onsuz yaşayamam gib birşey yokmuş ben bunu yaşayarak öğrendim son üç ayda, sancılı oluyor ama geçiyor.4 yıllık ilişkimi bitirdim aldatma falan da yoktu, beni yıprattığını hissettim bitirdim. hayatta sizden önemli birşey yok. size, sağlığınıza zarar verecek şeyleri kapı dışarı edin. bence çok yıpranmış o ilişki, isteseniz de eskisi gibi olmaycaktır. hayatınızda yeni sayfalar açmalısınız

hayat kisa degmez bir kiza

sadece dinlenin ve bekleyin. öğrenci olduğunuza göre muhtemelen tatildesiniz.
aynısını yaşadım. hiç bir geri dönüş yaşamadım yalnız.
ve bu durum çok koymuş olsa da, sonrasında aldığım haberler ve yaşanan olaylarla uzamış da olsa, bir an için sırtımdan yük kalktığını hissetmiştim. rahatlamıştım baya. tabi bu sadece ufacık bir an sürdü.
sonra çok üzüldüm.
ama sonra düşündüğüm gibi oldu. herşey hızla düzelmekle kalmadı, daha üst boyutlara taşındı. (onunla değil elbette, o hıyarın biri olarak kalacak gönlümde sadece) çok daha mutlu, mesut günler yaşadım. ohh! canıma da değdi doğrusu, dadından yinmedi. :D
göynünü her daim ferah tutasın.

yok çıkamıyorum işin içinden.

yeme, içme, uyku kalmadı.

çıldırcam beynimi yiyen düşüncelerden.
arkamda bırakacaklarımı düşünerek kıymıyorum canıma.
yoksa hiç durmam.

haydaa.abartmayasınız o kadar da abartsanız da.inanınız ki sizi anlıyorum(z), mamafih bu duygu halinin geçici olduğunu söylemek zorundayım.zaman hızlı geçiyor ve zamanı böyle şeyler için harcamak bir zaman sonra pişman ediyor insanı.

şöyle cümleleri yazmış birileri bir zaman:

...
gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka
anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka.

ne kadar alakalı oldu bilemedim gerçi.neyse.zamanlardan bir zaman "çok aşığım ben ama" diyen bir arkadaşı dövmüştük, sonra düzeldi hemen.sizi de mi dövsek?

c non sopayı kap gel, ben tutayım sen vur.. sen tut ben vurayım

nickine baksana sen dostum önce bi.

kazanırsın o zaman işte.

bi akışa bırak.. bi suya bırak, suya anlat bakalım ne olacak..

Hani küçükken uyuyormuş gibi yaparken uyuyakalırdıkya, unutmuş gibi yap unutursun ;)

film afişi dediğiniz boy A1 civarı bişey olsa gerek? resmi kendiniz bulucaksanız fotoşopta ayarlayıp boyutunu ozalitçidekaliteli kağıda bastırın. daha ucuza geleceğini düşünüyorum. en azından bi sorun. sorduğunuz yerin ozalitçi olmadığını varsayıyorum tabi. ya da "resim vericem afiş yapar mısınız?" filan dediyseniz o fotoşoptaki 2 dakkalık iş için para alıyo olabilirler.

evet A1 boyutu veya daha büyük boyutlarda. kadıköyde poster satan bir yere sormuştum ben kendim getirsem olur mu diye ama dedigim gibi bir türlü kaliteli resim bulamadım poster olabilecek.

bağlarbaşında cemil ozalit var. sanırım poster basıyorlar. daha ucuza gelir diye tahmin ediyorum.google'da özel arama vardı bir de ordan boyutunu ayarlayıp arayabilirsiniz. ayrıca deviantart.com'da da yüksek çözünürlüklü resimler denk gelebiliyor.

deviantart'dan satın alınabilir belki. ozalitçide ise daha pahalı bile olabilir.

sözlük açıldığından beri değişen bir şey yok. ateistlerin dine karşı yazı yazdığı gibi, bir dine inanan yazarlar da ateistlere karşı yazı yazıyor. tek taraflı değil bu.

(bkz: kutsal değerlere hakaret prim yapar mı)

bir kısmı bence şöyle düşünüyor:

bu ülkeyi şu berbat hale getiren ne? insanların istismarı. insanların en çok hangi konudaki saflığı kullanarak onlardan yararlanıyorlar? din. bunu anlamaları için ne gerekiyor. hım, işte burada çeşitli yollar var. adam gibi anlatılabilir, bak sizi sömürüyorlar vs vs. dinlerler ve inanırlar mı? bence dinlemezler, dinleseler de yok yahu öyle bir şey gibi bir tepki verirler. çeşitli yollar tabii ki var ama aklıma gelmedi şu an. onun dışın bahsettiğim bir kısım da tokatlıyarak sömürüldüklerini göstermek istiyor. yani savundukları şeydeki eksiklikleri okursa kişi ve okuyan 10 kişiden 1'i 2'si lan acaba diye sorarsa durumun ne olduğunu anlar. bizim halkımızın özelliklerindendir bu dayaktan anlarız laftan anlamayız (yazıyla dövmek de dayak burada)

kısaca amaç dine saldırmak filan değil bence (bir kısım için), amaç sadece insanları uyandırmak..

(negzel yazmışım ya)

ama aynısı olmuyor dine inananlar ateistlere yazıyor.fakat ateistler dinlere yani dine inananları değerlerine inançlarına değerlerine saldırıyor. yoksa birbirlerine yazmaları bana hiç bir zman problem oluşturmaz.mesela bi arkadaşıma tavsiye ediyorum her kafadan insan var herkes hayati görüş olsun siyasi görüş olsun bi çeşitlilik var , orjinallik var geyik muhabbeti var diyorum güzelmiş diyolar açıyolar bibakıyor değerlerine yüzlerce hakaret hemde ne orjinallikte(!) bundan sonra artık ne senin okuma şevki kalıyor nede arkın.yani tabi karşıt fikir den inançtan insanlar hayatta mutlaka olacak ama bunu hakarete taşıyınca hır da çıkar gür de çıkar

çok iyi niyetliler ayrıca saolsunlar.
haklısın dostum sömürü var fakat bnu hakarete vuruyorlar.sence 10 tane adamın kaçı bu hakareti görse okumaya devam eder? Ayrıca hangi kısmı tokatlama? tekme tokat kısmına giriyor zorla benimsetmek için galiba

bir de şöyle bir şey var. yazar sayısı 20 bini aştı. tabii ki dine saldıranlar da çıkıcak. bütün yazarların aynı seviyede olmasını beklemek mantıksız olur.

bu seviyeyi korumak bize düşmez

acaba moderatör sayısı mı az yoksa aktif mi değiller?

moderatörler ne yapacak ki? yazılar formata uygun oldukça moderatörler dokunamaz.

genel olarak toplumda ateistler baya azınlıkta kalıyorlar. bunun belli getirileri var. çoğunluk olsalar dine saldırmak gibi bir gayeleri olmazdı zaten. dini eleştirip de önyargıyla bakılmadıkları, saldırılmadıkları yegane ortam burası. bu da birikmiş duyguların dışavurumu.

din savunuculuğuna girişmeden önce anadilinizde yazmayı, klavye kullanmayı, noktalama işaretlerini düzgün kullanmayı öğrenseniz daha mantıklı olur kanımca.

beni de sizin gibi türk dilini doğru dürüst kullanma gereği duymadan soru soran duyurucular ekşi duyuru'dan soğutuyor.

böyle noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakmadan, aynı cümlede iki soru eki kulanarak, soru eklerini bir bitişik bir ayrı yazarak içinizdeki kini mi kusuyorsunuz?

acaba hangi kitaba ya da peygambere "saldırmalarından" rahatsızsınız?

bhagavat gita'yla alay etmeleri sinirinizi bozuyor mu?

isa'nın tanrı oğlu olduğu gerçeğine karşı çıkmaları?

ineklere tapınmayı komik bulmaları, nilüferden türeyen buddha hazretlerini sallamamaları?

yukarıdakiler perde 1'di.

perde 2;

dediğiniz gibi "inananlar" ateistlere yazıyor. sokakta görürse saldırabiliyor, öldürebiliyor, domuzbağı kullanıp işkence edebiliyor.

ateistlerse inanca, inanışa, bir düşünceye karşı bildirimde bulunuyorlar. kişilere zarar vermiyorlar. inançlar kandırmacadır diyorlar, kandırılan aptallar inananlar demiyorlar. inanç aptallığın sistemleştirilmesi de diyorlar ama inananlara aptal demiyorlar.

o siteye girmeyip kaçan arkadaşlarınızın durumu hiç iç açıcı değil. söylediğiniz gibi çeşitlilik barındıran bir siteden bahsediyoruz. ihl sözlük falan değil, ekşisözlük. türkçüsü, kürtçüsü, tanrısızı, imanlısı, cemaatçisi, anarşisti, feministiyle alabildiğine karışık. buradan kaçabilen insan düşüncelerinin sınanmasına gücü yetmeyecek insandır. alabildiğine özgür bir platform ve öyle olmalı. bundan kaçınan insanı da baştan eğitmek gerekir, e bu da çok mümkün değil.

ve hepsinden önemlisi;

binlerce yıldır inanç adı altında dayatılan sistemli kandırmacalar var. bunlar yeryüzünde öylesi güçleniyorlar ve sistemleşiyorlar ki gözardı edemiyorsun. papalığa, diyanete, ayetullahlığa bak. ben bunları yıkmamak için niye uğraşmayayım.

düşünki, darwin'e saydıran adnan hoca şahsiyeti amerikan(hristiyan) yaratılışçılarıyla el ele. yahudi diye saydırdığı Darwin zamanında papaz olmaya çalışan bir ilahiyat öğrencisi. ortada yahudi yok, mason yok. kaldı ki link falan veremiycem şimdi odatv'ye girin adnan oktar ve yahudi din adamlarının henüz görüşmelerde bulunduğunu göreceksiniz. eski yahudi mahkemesinin günümüzde kurulması için uğraşan din adamları gibi bir şeymiş abiler. hasosundan siyonistler ve adnan amcayla görüşmeye gelmişler.

fethullah gülen papayla görüşür, mekke'ye giremez.

papa insanların çobanıdır, sürüsünü aids alsın diye çabalar, kondom kullandırmaz.

insanlar dini sorumluluklar adı altında boyun eğdirilir, başları örtülür ama çalık olsun, diğerleri olsun vitrinlerinde bir tane "örtülü" sekreter bulundurmazlar.

bu adamların davaları ne için? bu adamlar bu gücü kendileri için kullanmıyorlar mı?

dahası ateistler sadece bu ayrıntılara(adamlar, kişiler bazında) karşı çıkmamalı. sinekleri öldüreceğine bataklığı kurutmalısın. yoksa bu adamlar hep olur ve hepsiyle tek tek uğraşamazsın.

sorunun köküne inmeye çalışılıyor amaç bu.

hep söylenen, ideal islem ümmeti ve devleti, ispanya emevilerinde sadaka verilecek yoksul müslüman bulunamazdı. peki ya ispanyol, yahudi, diğerleri? müslümanların aç kalmaması(zenginleşmesi) uğruna açlıktan ölen kimlerdi?

soruyu zamanı ve mekanı değiştirerek tüm dinlere uygula.

insanlar sorunun kökenine inmekte haksız mı?

hızlı yazdım, noktalamalar ve diğer imla kuralları berbat. suçum neyse affola.

tamam blackdog sen memnun değilsen hiç müdahil olma (oha kesin bu yazıda da imla hatası vardır yazı yazmayı bırakmayı düşnüyorum)

aynı şeyden bahsediyoruz yer yer
evet ülkemiz böyle bir ülke kabul ediyorum fakat ateistlik islam altında değil hristiyanlık altında doğmuştur.Avrupa anlayışlar başka burada başka.Yani İslam da daha katı, şüphe duymamak gerekiyor bazı konularda.adnan oktar ve fetullah üzerinden islama giydirmeye çalışıyorlar.adamlarını kötü davranışlarını işte islam böyledir bla bla gibisinden argümanlarla kötülüyorlar.sahte hadisler bulup kötülemeye çalışıyorlar.İslam hakkında fazla bilgili değilimdir.Mesela "kertenkele öldürmek sevap kazandırır" ya da "sol elle yemek yiyeni çolak yapan peygambe"r bunlar var veya son konular "eski sevgilinin peygamber olması" gibi bunlar basit olanlar daha neler var bunları sizde biliyorsunuz.İnananları sizin doğrunuza inandırmak istemek değildir bu.Bu daha çok parkta kumla oynaması gereken bir çocuğun zeka seviyesinden öteye gidemiyor.

sorun burada bence şu: konu din olunca insanlar osuruktan nem kapıyor. şimdi şöyle ki, sen bir dine inanıyorsan bazı şeyleri sorgulamak yasak, günah vs. ama bir ateist için sorgulamanın ya da düşüncenin sınırı yoktur. evet, açık açık şunu söylüyorum ki bir ateist genellikle daha açık görüşlüdür. ve ateistler genellikle durup dururken kimsenin dinine saldırmaz (hani ciddi bir kuyruk acısı filan yoksa ne demeye sataşsın etrafa?), oysa islamda müslüman olmayan direkt dışlanır (hoşgörü moşgörü diye kendimizi kandırmayalım lütfen, ne teoride ne de pratikte yok böyle bir şey). "Benim inancım kendime" diyip de çevresine musallat olmayan, yargılamayan müslüman oranı %1 bile değildir.

daha bugün stajdayken bir muhabbet döndü, kafayı yedim. "camide uyunur mu ya, tövbe tövbe..." tarzı birşey.ulan neden uyunmasın?! zaten selçuklu zamanında kervansaraylar yokken caminin ayrılan bir bölümünde konaklamak gayet olağan bir durumdu. ve bunu okuyan pek çok müslüman bunu da yeni öğrenecek muhtemelen, sıkı durun: caminin kubbesi ya da minaresi olmak zorunda değil, bunlar tamamen sonradan ortaya çıkan ve zamanla klasikleşen öğeler! valla bak, gelin size biraz tarih biraz din dersi vereyim ben. ayrıca osmanlı zamanında yapılan camilere bakarsanız eşşek kadar avluları vardır, neden? millet toplaşsın kaynaşsın diye! camiler sosyal mekanlardır(yani en azından biz oy toplamak için her yere küçük boktan camiler dikmeye başlamadan önce öyleydi). islam mimarisinde meydanların pek yeri olmamasının sebebi budur. neden bu kadar korkuyosunuz bir şeyleri öğrenmeye anlamıyorum.

e, ben neden deliriyorum peki? sonuçta ben müslüman da değilim ateist de ama ben bunları biliyorum, müslüman geçinenler bilmiyor. yani o kadar koyun ki insanlar, kafalarını o kadar kuma gömmüşler ki kendi inandıkları şeyi öğrenme zahmetine bile girmiyorlar. sonra "aa, ekşi sözlük'te biri bunu bunu yazmış ben okumayayım". e, okuma anasını satayım ama sen okumasan da o adam öyle düşünüyor sonuçta. kendi fikrinden başkasını okumak istemiyorsan zaten okusan ne olur okumasan ne olur...

var evet öyleleri fakat sormadan birşey öğrenilmezki kişilerin problemi olduğunu düşünüyorum

ben gayet din hakkında bilgili arkadaşlarımla konuşabiliyorum öyle abartıyorum falan değil şaka da yapmıyorum hatta evrim i bile tartıştığımız olmuştur.belli başlı şeyler sorgulanmaz İmanın şartları vardır falan işte.Yani herkesi alim sanmanın yada kendin gibi sanmanın alemi yok

@paintov iyi güzel de burda bir sürü kişi seni kendi gibi sanıp cevap vermeye uğraşıyor.
bir şeyde bir yamukluk görürsen, bunu en kısa, net ve vurucu biçimde hiciv ile yaparsın.

oturup 5 sayfa peygamberin çolak ettiği solak üzerine güzelleme yapsan okumassın belki.
ama tek cümle ile doğruyu söyleyip yapıştırınca karşındaki dellendirmek, soru içinde bırakmak ve sorular sormasını sağlamak mümkündür.

dolayısı amaç kin kusmak değildir. kin dinsizlere karşı bin yıldır sürmektedir.

bir de ateizm hristyanlık içinde doğmamıştır. dünya tarihi semavi dinlerle başlamıyor.

air optix aqua ve acuvue oasys zaten bu işin tepesindeki 2 lens. bunlar da rahatsız ediyosa çözüm nedir bilemiyorum :)

ilk kez lens takan biri olarak focus visitint montly aldım ama pek rahat edemedim bu arada. yukarıda yazdığım ikisinden birini deneyip olmazsa bırakıcam bu lens işini.

ilk kez lens takan biri olarak ilk lensimde bosh&lomb toric kullanıyorum memnunum hiç alışma problemi yaşamadım.ne kadar yardımcı olur bilemedim

oasys kullanıyodum, bi ara bulamadım, acelem de vardı, air optix alıverdim. sonra oasys'ın ne de güzel bi lens olduğunu anladım. tekrar oasys'le devam ettim sonra, aynı düşünce balonu tekrar geçti kafamdan. air optix oldukça kalın ve konforsuz, haklısınız.

ben zeiss kullanıyorum, memnunum. kornea çapı yanlış ölçülmüşse filan o rahatsız ediyordur belki? salladım ama bir olasılık işte..

ben de bosch and lomb'u bırakıp oksijeni ve su oranı yüksek olan acuvue oasys'e geçtim, her zaman takamıyorum benim ileri seviyede bir alerjim var, ve kalın değildir oasys, özellikle bilgisayar başında çalışanlara falan önerilir gözü kurutmadığı için, ha eğer çok sıkıntım var diyorsan bi doktora danış belki alerjik bir şeydir. ama oasys bir numaradır.

hellsing
basilisk

Full metal'den umut kesme, çok fena güzelleşiyor 5. bölüme değin sabredebilirsen. Death note'da neymiş dedirtmişti bana.
naruto serisi de son derece keyifli, filler bölümleri atlamak lazım tabi. avatar'ı beğendiysen, naruto'ya hasta olursun hatta. öyle

animenfo diye bi site buldum, orada sıralama yapıyorlar beğeniye göre, şimdilik elfen lied ve berserk'in ilk bölümlerini indiriyorum. bakalım onlar nasıl çıkacak. full metal'la naruto'ya kanım sıcak değil.. yine de bi denerim baktım hiç olmadı :p

ben genelde anime'lere önyargılı yaklaşan bi insanım da yine de bi izliyim diyip kısa olduğu ve güzel olduğunu duyduğum için elfen lied'i izlemiştim. gayet de iyiydi. gerçi dediğin gibi hepsine güzel diyorlar zaten de ben en azından anime'lerden pek haz etmeyen bi insan olarak bunu diyorum :) yine de aklımda tek numune olarak kalacak elfen lied. başka anime izlemem diye düşünüyorum :)

hah ben o daha üst yaşlara hitap eden animeleri istiyorum evet. bu listelediklerini bi arayayım nette :))

üst yaş animesi (bkz: serial experiments lain)
edit: (bkz: cowboy bebop)

@brick top
"full metal" ama hangisi?
bunun bir de "panic" olanı var:
(bkz: full metal panic)

ben de animeye yeni girmeyi düşünüyorum, şuradan puana göre sıralayıp araştırmayı düşünüyorum belki sana da faydalı olabilir;

www.anime.gen.tr

psychedelic anime; texhnolyze. önce lain'i izle ama.

elfen lied dandik ya. naruto bayaa bir güzel de arada çok filler çıkıyor. bence 63. bölüme kadar bleach izle. ha bir de ilk bölümlere dayanabilirsen dünyanın en güzel yol hikayesi var; samurai champloo...

ya alemde bi tane ful metal var o da alchemist in ilk versiyonu. ful metal dedı mı onu anlıcan.

ghost in the shell'in hem serileri hem de filmleri oldukça iyidir.

ergo proxy vardı bi de.

yazılanların çoğu güzel ben de bir kaç şey eklemek istiyorum
slum dank
samurai champloo
great teacher onizuka

naruto

ergo proxy güzeldir ayrıca blood+: the last vampire de güzeldir 50 bölümlük güzel bi animedir... Hellsing ve hellsing ova da izlenilmesi tavsiyedir...

birkaç anime film izleyerek de başlayabilirsin arada dizi haricinde filmlerde güzel oluyor...

pek anıme tarzında olmasa da, final fantasy nın iki cgi bir de anımesi var onlar da basarılı baya.

Şimdi anime denilince akla ilk gelen isim tabiki miyazaki . Her filmine kefilim , sıralama önerebilirim sana mesela ;
Princess Mononoke
Spirited Away
Howl's Moving Castle
Grave of the Fireflies
bu dörtlüyü kesin izle , ve miyazaki ne yaptıysa otur izle , hepside birer başyapıttır.

Sonra Ghost in The Shell gibi bi animemiz varki akıllara zarardır.Bu animeyide kesinlikle tavsiye ederim.( 2 filmi var bunun )

Seri olaraktan ;
Elfen Lied
Fullmetal Alchemist ( kesinlikle izle derim , çok mükemmel bir seri )
Hellsing
Berserk
Claymore

hafif romantik komedi tadında ;
Love Hina ve Specialları

eğer sıkılmadan izleyebilirsen gene love hina benzeri ki ben çok beğenmemiştim , Negima!? gibi bi anime vardı. Sadece iki karakter için 26 bölüm felan izlemiştim . Ve sadece o iki karakter için tekrar izlerim.

Bir de Kenshin gibi bi animemiz varki sırf sonradan yapılan o özel filmleri için 95 bölümü izlenir. sonradan yapılan özel bölümleri ki film tadındadır oturur ağlatır adamı.(ağladın mı dersen ağlamadım ama gözlerim doldu^^ hiç bir filmde ağlamayan biri olarak büyük başarıdır bu anime için (:

ben gülmek istiyorum dersen kesinlikle Slam Dunk . kendisi 101 bölüm olabilir ama izliyeceğin en güzel anime de olabilir. Bi ara show tv de de yayımlanmıştı.

Samurai Champloo da güzeldir, tavsiye ederim

bunun haricinde devam eden naruto bleach one peace üçlüsü baaaayaa vakit kaybettirir haberin olsun . he güzelmidir dersen evet güzeldir ama arkadaşların dediği gibi hep iyiler kazanır ^^ tavsiye edermisin dersen , tabiki ederim bi gaara ile rock lee nin karşılaşması unutulmaz heralde ^^

, iyi seyirler ^^

one piece

üzerine bilmem.

Code Geass Seyrediyoum şimdilerde. ilk sezon taze bitti. öyle anlatıldığı kadar inanılmaz gelmesede sarıyor adamı. Bunun dışında "Seinen" aranıyorsa serial experiments Lain ilk sıraya oturur. 2 ay oldu seri biteli hala kendime gelemedim. "What is Matrix" diye diye dolanıyorum yollarda.

tv tokyo'nun bütün animeleri güzeldir, şahanedir.
eğer bir manga tutulmuş ise animesi/ovası ve hatta filmi bile vardır. bu mantıktan yola çıkarak great teacher onizuka'yı öneririm.

eğer yok ben sadece gülmek istiorum dersen dediğim gibi tv tokyo yayınları iyidir. school rumble fruit basket gibi.

yok ben daha ciddi bişiyler izliyeceğim dersen cowboy bebop, serial expreiments of lain ve black lagoon hoşuna gidebilir.

eğer uzun serilerden birine, bleach/naruto/one piece/ başlayacağım dersen ilk naruto'yu seç bence.

kull metal alchemist candır bittiğinde eksiklik hissetmiştim

cevap veren herkese çok teşekkür ederim, bu cevapları word'e kopyaladım, birini izleyip bitince diğerine başlayacam, baya baya beni meşgul edecek kadar anime ismi aldım :)))

guten morgen!!

benim de benzer bişi başıma geldi, ama ehliyeti aldıktan bi gün sonra farkettim yanlışlığı.. ehliyeti aldığım bölge trafiğe gittim durum böleböle diye, arka kaplamayı açıp eski kan grubunu (A) maket bıçağı ile güzelce oydu ordaki memur. yerine aynı profilde kesilmiş doğru grubu (0) yazan kağıdı yerleştirdi.. sonra tekrar kapladı arkasını.. oldu diye getirdi.. resmi bi işlem yapılmadı bi gün önce verildiği için ehliyet.. ben de ehliyeti bi daha pvc kaplattım belli olmasın diye.. şimdi orijinalden farkı yok bakınca..

sıfır grubu genel alıcı değil genel verici.. her gruba kan verebilirsin ama sadece sıfır (+) dan alablirsin. genel alıcı AB (-) sanırım. A(+) kan verilirse iyi şeyler olmaz gibime gelio.

bence o gruba verilir, bu gruba verilmez diye bir düşünce içine girmek yerine düzeltmek daha doğru olacaktır.

düzelttirmek için bi saglık kuurlusundan onaylı kan grubunu gosterir belge gerekli ya da nufus cuzdanında yazıyorsa o da olur.

istanbuldaysan direksiyon dersi verilir.

@cyclops, ben de mi aynı yöntemi uygulasam süfermiş o. zaten ahı gitti vahı kaldı garibin.
@co2s2, yok canıma susamadım henüz daha, düzelttiricem orası kesin de meraktı o extra kısım zaten.
@ bryan fury, aklımdakileri okudun sanırım ders olayını da başka bi duyuru konusu yapmayı düşünüyodum ilerleyen zamanlarda. ankaradayım ama. ehliyeti alırken gösterilmesi zorunlu olan kan grubu kartı vardı aslında duruyo o da. onda 0 rh + diye yazıyo zaten onu götürsem yeter o zaman.

kan alış verişi en sağlıklı aynı gruplar arasında olur. 0 grubunun A'dan kan alması ise hiç hayırlı olmaz.

ayrıca 0 genel kan vericidir ve sadece kendi grubundan alır diye biliyorum. yanlışmı biliyorum ?

aynen sıfır genel vericidir herkese verir ama sadece sıfırdan alır.

evet o belge yeter.

tuh ankaraymıs.

bu arada konuyla alakalı değil, ama genel alıcı, genel verici durumlarına pek bakmıyorlar artık bildiğim kadarıyla, özellikle kendi grubundan alıyorlar, yani A veya B grubu birine, nasıl olsa 0 genelverici diye dayamıyorlar, özellikle kendi grubundan ısrarla arıyorlar.

ek olarak, kan grubumuzdan kesin emin miyiz? bu konuda da çok kişi var bir kez daha tahlil ettirdiğinde farklı kan grubu çıkan. ne olur ne olmaz, bir sefer alındıysa, 2.den üşenmeyelim. önemli mevzuu çünkü.

@bykush, değiştirmeden önce bi kere daha kontrol ettiririm duymuştum o yanlışlık olaylarını ben de. teşekkürler tekrardan herkese.

hostelworld.com'dan bakın

bakmıştım, orada gözükmüyor.

bunu yazdiktan sonra sözlükte birisi yazmis buna cevabi; (bkz: #16522159)
varmis demek ki

whatsafterthecredits.com
moviestinger.com

x-men'de de vardi can alici bir goruntu.

hmm... valla 10 saniyeden sonra da devam ediyor ama zack snyder'ın yeniden çevirdiği dawn of the dead'de yazılar geçerken gelen görüntüler sağlam bir "hasssktiiir" çektirmişti bana.

akıllıca bir jenerik intikamı

(bkz: last chance harvey)

-nikotina diye bir meksika filmi vardı onda vardı böle dişe

www.hepsiburada.com

fujitsi siemens pi3540

son birkaç yılda çıkmış her bilgisayar ihtiyacını karşılayacaktır. çünkü wireless desteklemeyen laptop yok artık, autocad de bilgisayarı fazla zorlayan bir program değil. ama oyun meselesi zor gibi biraz, ne oynayacağına bağlı. hani full detay crysis filan oynamak istiyorsan 1000 liraya mümkün değil pek.

www.hepsiburada.com

1 aydır kullanıyorum cok memnunum

çok sık oyun oynamayacaksan eyvellah ama; eğer güncel oyunları takip eden ve her ay en az 1-2 oyun bitiren birisi isen, hele ki multiplayer oyun oynayacaksan, hem parana hem de laptop'a yazık etme derim kardeş. 1200 liraya cilllllopp gibi bir masaüstü toplayabilirsin. benden söylemesi.

çok oyun oynadığımı söyleyemem. Yeni nesil oyunları orta grafik seviyesinde çok kasmadan oynayabileyim yeter. Bir de ekranı çok küçük olmasın istiyorum. 16.4" ve ya 17" bir ekran işimi görecektir. blackdog'un önerdiği bilgisayar güzel gibi geldi bana. Ayrıca ACER ASPIRE GEMSTONE BLUE AS6530G diye bir bilgisayar varmış. Kullanan/bilen fikirlerini belirtirse sevinirim.

acer alma. konfigürasyonuna göre fiyatları güzel oluyor acer'ların ama malzeme kalitesi, işçiliği çok kötü. bulabilirsen bir de lenovo y730'a bak, çok güzel makine ama senin bütçeni biraz aşıyor.

hayvanat halının altında devam ediyorsa belki bir eklembacaklıdır? çıyan belki? ama bu fotoğrafa bakıp söylemek zor cidden.

yengeç dicem ama...

halıyı kaldırın. üzerinize atlayıp yemez sizi merak etmeyin. yapabileceği en fazla şey koşarak kaçmak olacaktır. o yüzden elinizde bir terlik gazete falan hazır tutun, halıyı kaldırdığınız gibi çakın kafasına bi tane. sonra resmini çekin, biz inceleriz :)

öldürme. bir bardakla hapsetmeye çalış, sonra düzgün bir fotoğrafını çek. buradan hiçbir şey anlaşılmıyor.

tekrar ediyorum: öldürme.

iyide arkadaşım madem o kadar korkuyosun nasıl yaşamayı başardın birkaç gün onla hayret. üstteki cevaplarda güzel taktikler verilmiş üstüne basmayı göze alamıyosan al bi böcek ilaca en etkilsinden sık anasını satayım bitene kadar kapını iyice kapa uyu. diğer gün ölü olarak ele geçirebilirsin yaratığı.

sivi nitrojen sik uzerine

o evde dip köse temizlikte yapilmaz simdi...

böcek öldürmek icin sprayler oluyor ya, böcege hic yaklasmadan ondan kurtulabildigin.. onlardan alip sikabilirsin.

süpürgeylen çekin en temizi sanırım.

Eklem bacaklılardan nefret eden biri olarak, ver adresi kafasına kafasına vurayım anne terliğini. Hiç acıma geçir suratının ortasına.

Not: 2 sene önce ayağıma karafatma tırmandı, önceleri bir gıcıklığım yoktu göttenbacaklılara

bence bu en az 1 metre boyunda bisey. fotograftaki kisim da buzdaginin gorunen kismi.

o bacaklar karadul bacaklarina benziyor, altinda da kirmizi kum saati figuru varsa cok zehirli bir orumcekle karsi karsiyasiniz demektir...

haliyi tam kaldirip bir foto cekseydiniz de siz de biz de ogrenseydik tam olarak.. elinize bir edevat alin her ihtimale karsi..

onu biraz daha orda birakirsan asil, yarin bakacaksin orda yok.... ugras dur, ara ki bulasin. napacaksan yap cabuk yap. :)

abicim bir şey yap artık ya ama.

çıyan dedikleri mahluk bu.

az önce ben de odamda öldürdüm bir tane.fena ısırıyor diye biliyorum.mutlaka öldür.öldürdükten sonra üzerine benzin döküp yak.

bu kesin çıyan.. ben olsam bütün halıyı yakmıştım şimdi. iğrenç bi yaratık. evet böcek fobim var.

ben de çıyan diyorum. abi teaser tribi yaptın, göster artık şu mahlukatı :)

kollarımızı aşağıya doğru salıyoruz ve trapez bölgemizi 100 kere kaldırıp inidiriyoruz tabi dumbell olsa daha etkili olur.Omuz için kollar geniş şekilde açık barfiks çekebiliriz ensemize doğru kendimiz çekip indiririz.Ya da pet şişeleri alıp sağa sola doğru açma kapama hareketini yapabiliriz.Şınav göğüsle beraber triceps,omuz çalıştıran bir harekettir bol bol yapın.Halat ya da sağlam iple esneme germe yaparakta omuzlara etki eden hareketler yapabiliriz.Ekipman olmadan ancak bu kadar en azından bir dumbell alırsan seçeneklerin artar.Daha çabuk gelişirsin.Şınav ve barfiks olayına girerek 3 ayda temelini oluşturursun vücudunun.

yapabiliyorsan barfiks bütün üst vücudu çalıştırır.

edit: yazılmış lan...

omuz için genelde tavsiye edilen omuz pres hareketi.

www.exrx.net

yukarıdaki linkte gif formatında resmi de var oradan daha iyi anlarsın. ama bu hareketi ciddi kilolarla yapmak sakatlıga sebebiyet verebilir dikkatli calışmak lazım.

trapez için ise en çok tavsiye edilen hareket kollarını asagıya salıp elinde oklava ile aşağından yukarıya oklavayı gogusune degdirerek kaldırabildigin en yuksek noktaya kaldırmak. bunu serbest agirlik ile yapabilirsen super olur.

www.bodybuilding.com
www.bodybuilding.com

Dikkat edin sakatlanmayın.

www.coopersguns.com

hersey iyi güzel de "trapez için ise en çok tavsiye edilen hareket kollarını asagıya salıp elinde oklava ile aşağından yukarıya oklavayı gogusune degdirerek kaldırabildigin en yuksek noktaya kaldırmak. bunu serbest agirlik ile yapabilirsen super olur." bunu canlandıramadım kafada ??

kapıda bırak ismini yaşına bile bakmıyolar doğru düzgün. ilk gidişimde ben çıkarmıştım kimliği adamın gözüne sokacam neredeyse, bana 18+ bilekliği verdi. (yaş 17ydi)

poker,blackjack,pis yedili,51,pişti,blöf

daha daha?

sürüklesin baya bi

speed var, stres var. blöf 2 kişi oynanır ama eğlenceli olmaz.

bul karayı al parayı

balayi kingi

66

kılıç oyunu vardır. tam kumarlıktır. bedavaya kimse kılıç kesmez.

50 defa poker oynanabilir. sonra bi daha 50. sonra bi daha. sonra bi..

papaz kimde..olur olur

En basiti şu olsa gerek; deste karıştırılır, iki tarafa eşit olarak bölünür. Sonra her oyuncu kendi destesinden sırayla(üstten) kağıt atar. Aynı kağıt denk gelince ortada birikenleri alır kendi destenin altına koyar. Vale her türlü alır(pişti gibi). Rakibin destesi bitene kadar böyle devam eder.

bezik yazmamış kimse..eskide kaldı ama kaliteli oyundur.

kastet bir de.

blum

11811 de numaradan söylüyorlar mı acaba?

büyük bir olasılıkla vermezler. veriyorlarsa suç işliyorlar. savcılık kanalıyla öğrenilebilir böyle şeyler. biri sizi sürekli arıyorsa, tehdit ediyorsa vs.

evet, vermiyorlar. yok ya, öyle mahkemeleik birşey yok :) numaradan google vasıtasıyla semti çıkardım, sanırım buldum zaten, yarın ararım artık, ilgilenenlere teşekkürler.

eskiden telekomun sitesinde numaradan isme ulaşabiliyorduk ama maalesef artık yok.

hmm www.divxplanet.com da araçlar bölümünde bişeyler vardır belki, oraya bak bence.

yanlış hatırlamıyorsam " Ctrl " + " ileri / geri " ya da " yukarı / aşağı " tuşlarıyla film oynarken değiştirilebiliyor. olmassa " shift " i falan da dene, hatta bi de " alt " ı dene

@pongiyen: o dediğin oyantıcı olarak kullanılan programa bağlı birşey biraz.

daha önce ne çıkmış olursa olsun yeni sonucu tabii ki etkilemez. bir nevi batıl inanç diyebiliriz. hatta kaptırıp sorgulayalım istersen, "şans nedir?" ya da "şans var mıdır?", "rastlantı var mıdır?", "kader" filan ama içinden çıkamayız gibi geliyor bana :)

umut işte. mutlu oluyorlar.

gayet mantıklıdır. zira insanüstü bir efor göstererek sayısal lotoyu doğru bilmek (tahmin etmek değil, bilmek) mümkündür. şöyle ki;

topların hangi sırayla çekildiği çok önemli. yani gazetelerde falan küçükten büyüğe doğru sıralansa da, aslında olay sayıların çıkma sırasında gizli.

şimdi, bir yıllık bir istatistiki çalışma yapılır. bu çalışmaya göre, sallıyorum 6'dan sonra genelde hangi sayıların çıktığı not edilir. ayrıca buradaki en önemli parametre; görevlinin butona ikinci kez kaç saniye sonra bastığıdır. yani bir kere basıyor, toplardan biri geliyor, sonra cihaz dönmeye başladıktan sonra bir daha kaç saniye sonra duruyor makine. istatistiki çalışmanın diğer parametresi de bu olması lazımdı (yanılıyorsam muhtemelen galadnikov düzeltir beni zaten).

daha aklıma gelmeyen bisürü şey olabilir konuyla ilgili. bu konuda ciddiyseniz sizi birkaç isme yönlendirebilirim.

"Sayılar tamamen random geldiğine göre"

sayıların random gelmediğini, ne olursa olsun bir algoritmaya tabii tutulduğunu hatırlatırım.

kesinlikle random değil. belli bir düzeni var fakat bunun için o kadar çok parametre var ki, zaten bunların hepsi bir araya gelmediği için unpredictable. uzunca bir süre araştırdım, yazılmış ne varsa okudum, aynı anda 3 tane program falan ama tabi ki aha bu hafta kesin bunlar çıkacak dediğiniz anda zaten dünyadaki bütün loto oyunları kalkar. yalnız şunu biliyorum bir ara baya abartıp, çekilecek 6 rakamdan 5i, seçtiğim 32 rakam içindendi (sayısal lotodan bahsediyor burda suser). ne derece başarıdır bilmiyorum tabi. bu güne kadar en büyük başarım da 4 tutturmaktır.

deckard: bu konuda epey ciddiyim, benden başka sıyırmış arkadaş kim?

ya nasıl olur da sonuç bir algoritmaya bağlı olur mantığım almadı gerçekten? sonuçta alana düşen topların düşerken ve düştükleri anda verdikleri tepkinin her seferinde aynı olması mümkün değil. o kadar hassas, karmaşık bir yapısı yok çünkü makinenin. bu yüzden tamamen rastgele bir havuz oluşuyor.

@emrag: rastgele diyorsun, sen 24 rakam seçiyorsun, bunlardan 3 tanesi tutuyor (belki de tutmuyor), ben 24 rakam seçiyorum bunların içinden her hafta mutlaka 4 tane tutuyor. rastgele durumu?

evet 2 ya da 3 sene önce oldu. nedeni ise sanırım 3 senelik müfredatın 4 yıla yayılması ve böylece daha rahat, aceleye getirilmeden derslerin işletilmesi. öss ile de bir alakası vardı sanki ama hatırlayamadım.

evet liseler 4 sene oldu.

ayrıca düz liseler(3 yıllık) kalktı, hepsi anadolu lisesi oldu. adam gibi yabancı dil öğreten anadolu liseleri piç edildi.

ya bütün liseleri anadolu fen süper standardına çekmeye çalıştılar, ilk sene hazırlık gibi olacaktı sözde ama ilk sene sadece 10 saat ingilizce koydular pek bir işe yaramadı. doğru düzgün ingilizce öğretilemez oldu anadolu liselerinde felan. önceden hazırlık atlardı kolejden gelenler, şimdi yok öyle bir şey, sıkılıyolar ingilizce derslerinde yaramazlık yapıyolar, diğerleri de öğrenemiyo felan.. ahah çok çocukça anlattım:)

07-08 döneminde olmuş olması lazım..

Yeniden 3 yila inmiş olmasi lazim

eskiden okutulan 1 sene hazırlık kaldırılıp onun yerine liseler 4 sene oldu değişen bişey yok.

ek bilgi olarak st. benoit, üsküdar amerikan lisesi vb. bazı özel statülü okullar diğer liselerden daha önce 4 + 1 sene hazırlık sistemine geçmişti.

Özellerin haricinde İstanbul, Vefa, Galatasaray 5 sene oldu. Hazırlık + 4 sene. Pertevniyal ve Cağaoğlu da öyle sanırım. 07-08 den önceydi ayrıca, ben okurken (2006 da mezun oldum) 2 dönem üst üste 9. sınıflar filan vardı, daha önce olması lazım. tabi burada kastettiğim, vefa 5 yıllık olmadan önce onun da hazırlığı kalktı bir seneliğine, ertesi sene geri geldi hazırlık (çok süper ingilizce öğretiyolarmış gibi). işte o deönemde girenler direkt hazırlığı bitirenlerle 9'a başladı ama farklı müfredatları filan vardı. baya boku çıkmıştı yani, ben de bulandırdım herhalde kafaları iyice.

bu sistemin ilk öğrencileri bu sene öss'ye girdiler, ne zaman oldu'ya cevaben, 4 sene olmuş yani.

5 sene lise okumak da iyiymis. millet doktor oluyor o surede.

absolute raspberry ve dimes kırmızı..

vodka+schweppes bitter lemon

eklemekte fayda var:

rakı rulz :)

- buzlukta bekleterek sek olarak
- tonik ve biraz taze limon suyu
- schweppes mandalinayla
- taze nar suyuyla

russian white miydi neydi, o da hostur kokteyl olarak. kahve likoru, votka, sut ve buz ile yapiliyor ;) the big lebowski de vardi hatirlarsan

@enedwaith white russian o :)

bir sürahiye nestea böğürtlen+ vişne suyu+ absolut+ 2-3 tane küp şeker.

bir de mesela pi'de apple mojito'yu smirnoff green apple ile yapıyolar, güzel de oluyor ama uğraştırır tabi.

bloody mary, acılı olması.

@enedwaith

ona bir de kahlua lazım malesef. varsa affedilmeden içilmeli tabi o ayrı.

votka+redbull ya da votka+fındık likörü

kahve yapmak, icine yaparken bir iki cay kasigi bogurtlen receli ya da (sahicisinden) bal damlatmak, olduktan sonra hafif iliyinca buz kalibina dokmek buzluga koymak, donduktan sonra ortaya cikan mukemmel karisim-kalibini onceden redbullanmis votkanin icine yavasca birakmak...

(bkz: yeni başlayanlar için votka/@alkolik imam)

Vodka bardagina...

Kirik buz , vodka (ben yesil elma aromali kullaniyorum , blagoff marka) , yesil elma suyu , bir dilim yesil elma. İcine biraz limon suyu.

Kirik buz , vodka (ruski standart veya nemiroff) , martini extra dry , nar suyu.

binboa vodka satsuma, yedigün bodrum madalinası ve cappy sarı meyveler meyve suyu alınır. (Reklam gibi oldu, komisyon mu istesem firmalardan!?)
Uzun ince bir bardağa (rakı kadehi de olur) 1/3 votka, 1/3 meyve suyu 1/3 yedigün koyulur. buz ilave edilir ve üzerine taze nane yaprağı koyularak servis yapılır.(varsa karıştırma çubuğu veya pipet de koyun bardağa) çok leziz olduğu için de içerken dikkat edilir, zom olunmaz!

edit: binboa vodka satsuma nedir diyenler için geliyor:
arsiv.sabah.com.tr
votkadan nefret etmeme rağmen sanırım bu kokteylden 6 ya da 7 bardak içmişim!kesinlikle çok leziz ve bu sıcaklarda hafif ekşimsi bayıltmayan bir tat oluyor.evet,günün gerisini hala hatırlamıyorum :)

dergi işinden pek anlamasam da aylık dergide bir editörle 30-40 sayfa zor gibi geliyor bana. işçi hakları gibi bir şey sözkonusu olduğuna göre yazı ağırlıklı olacağını tahmin ediyorum.

Bir kişi bütün işleri yapabilir. Yani tek başına dergi çıkartmış olan insan sayısı hiç de az değildir. Dergide ticari kullanımı sorun olmayan grafik ve fotoğraflarda kullanılabilir bunların lisansında zaten yazar.

Yalnız bir kişi, yazarları ayarlamadan her ay çıkacak 30-40 sayfalık bir dergiyi çıkartamaz. Dolduramaz.

Matbaalar artık çok farklı ve bir çok formatta materyali basabiliyor yani bi gidin sorun onlar size hangi formatlarda dijital döküman kabul ettiklerini söylerler. Umarım buradan bi matbaacı söyler de gitmenize gerek kalmaz.

Yalnız merak ettiğim şey sizin işçi haklarıyla olan ilişkiniz nedir? Konuyla ilgisiz ama böyle dergi çıkartacak birinin bu konuya ilgisinin nedenini, derecesini bilmek isterim.

savcılıktan izin alınması (ya da dergi çıkartacağınıza dair bildirim yapılması) gerekir diye biliyorum. yanılıyor da olabilirim ama.

dergi yerine gazete basın. star gazetesinin matbaası oldukça ucuz. normal bir matbaada bin dergi bastıracağın fiyata 10 bin gazete bastirırsınız.

arkadaşlar bir sendikaya bağlı olarak çıkarılacak bu dergi. yani tüm izinler vs hepsi ayarlanmış durumda. benden tek başıma yapıp yapamayacağım yada yapamazsam kaç kişilik bir ekiple yapabileceğim konusunda araştırma yapmamı istediler. editörlük deneyimim mevcut fakat internet editörlüğü yapıyorum. dergi deneyimim yok. işler nasıl yürür bilmiyorum. bu yüzden bilgi almak istedim.
yasal konular hakkında vs sorun yok yani. tamamiyle derginin hazırlanma aşamasıyla ilgili eksiklerim var.

dergi çok profesyonel bir şey olmayacak. sadece işçiler okuyacak. yazıları sendika yönetimi vs yazacak ben redaksiyonunu, düzenlemesini yapacağım. ya sonra? yazılar şöyle şöyle yapılır, sonrasında şu yapılır vs gibisinden adımlara ihtiyacım var.
tekrardan teşekkür ederim herkese, yardımmm

@elxa,
inan süper olur. çok minnettar olurum. [email protected]

milsan ile de görüşün. istanbul'da irili ufaklı bütün marksist kardeşler orada bastırır dergilerini. dergi işinden ben anlarım. internet editörlüğünden zordur.
sendikacıların yazılarını redakte edecek adam lazım mesela. çamur gibi yazacaklardır emin olabilirsin.
grafiker lazım.

en az 3-4 kişi olmalısınız.

emin ol yayın dünyasının çok çok içinden yazıyorum bunları.

malesef ankara'da olacak dergi işi. ankaraya yerleşeceğim hatta bu iş için.
redaksiyon işini rahatlıkla yapabilirim buna inanıyorum. sadece hepsini yetiştirme konusunda emin değilim.

bir editör, bir grafiker ile gayet başarılı bir şekilde çıkartabilirsiniz.
baskı öncesi hazırlığına gelince editör yazısını dergi boyutuna uygun bir şekilde soft haliyle yazsın. hangi sayfada neler yazmalı vs.. grafiker arkadaş ise bilgisayar üzerinden sayfanın dizaynını yapsın. (resimler jpg değil pdf formatında olmalı ki bu işlerden anlayansa zaten bilir.) baskıya teslim ettiğinizde matbaadan size ozalit vereceklerdir. bu aşamada kelime, harf hatası varmı diye son kontrolleri gerekli düzenlemeleri vs..yaparsınız. yaptıktan sonra ok dediğiniz anda seri baskıya geçerler.
Not:
aylık dergiler hep bir ay önceden hazırlanır mesela şu an ağustos sayısı için hazırlık yapılması gerekli. o nedenle zaman çok önemli. bir de dergiye reklam alacaksanız eğer reklam verenden pdf formatında dergi ebatına uygun ilan istemelisiniz aylık dergi olduğu için en geç 20'sine kadar teslim almanız gerekir. işinizi sağlama almak için baskıya bir hafta öncesinden teslim edin.
dergi basıldıktan sonra teslim edilir ve dağıtıma geçersiniz.

kolay gelsin.

eger grafik tasarim cok onemli degilse bunu matbaaya birakabilirsiniz. hatta cok iyi tasarimcilari olan matbaalarda var ankarada.

yıllık 30 dolar verirsen devianart da reklamsız oluyor zaten.

flickr daha sempatik geldi ama bilebilsem..

flickr en güzeli belki de,
limiti aşmanın yolu vardır mutlaka yahu türkleri kim durdurabilir ki

photobucket var da ne amaçla istediğinizi anlamadım. depolamak için mi yayınlamak için mi?

@aithra her ikisi için de düşünüyorum aslında.

picasa niye değil?

arayüzü pek hitap etmedi açıkçası.

yıllık 25$ flickr en iyi seçenek. muadilleri arasında en kullanışlı arayüz flickr'ın.
geçen sene mayısta aldığımda +3 ay daha vermişlerdi, kampanya devam ediyodur belki.

delikanlı 3 aylık flickr bi dene bence 10 lira çok büyük rakam değil demedi deme ;)

250-300 veririm diyorsan boşver.

peki boşver derken benim sadece eğlence amaçlı dediğimi de gözönünde bulundurdun mu? öyleyse boşverdim gitti.

3-4 yıldır elektronik bateri kullanıcısıyım.

bende şu an akita soul drum adı verilen aletlerden bulunmakta. şöyle bir şey :

images.pazaryerim.com

bunların sıfırları piyasada 200-300 tl arasında değişen fiyatlarla satılmakta. ancak bunu alıp bıkan bir çok insan olduğundan dolayı ikinci elini max 100-120 tl lık fiyatlara edinebilirsin.

fazlaca amatör olmakla beraber pek de gerçekçi olmayan davul sesleri barındırmakta. ancak oyalanmak ve bir süre eğlenmek için birebir. oyuncak gibi birşey aslında.

elektronik baterim güzel sesler versin, adam gibi kayıt yapayım diyorsan da roland ve yamaha gibi markalardan almalısın ki onlar da pahalı gerçekten. hatta akustik davul fiyatını aşan modelleri bile var.

ilgilenirim diyorsan ben elimdeki davulu bırakabilirim makul bir fiyata. iletişmek istersen [email protected] adresim. aşağıdaki linkte de bu davulla yıllar evvel yaptığım bir kayıt bulunmakta. arkadaşın elektro kaydının üzerine çalmıştım :

www.snapdrive.net

gerçekleracidir: kayıt açılmıyor. bende mi bir problem var acaba?

sanırım site mp3 uzantısını kabul etmiyor. zipledim , yeni link buyrun :

www.snapdrive.net

win + tab.
aero flip 3d olarak geciyor.

ek bilgi olarak windowsu basılı tutarken tab'a her basıldığında bir sonraki pencereye geçecektir. isteen pencere mouse ile de seçilebilir tabi.

fotograf ve sirkeci diyince aklıma hayyam dan baska biyer gelmiyo sanırım orda bulabılırsın aradıgın seyı. fotografın gobegı orda atıyo kalbı pardon!!

eheh, sağol photogren biliyorum zaten ama aradığım biraz cins birşey o yüzden şüphe ettim. makine öyle çok eski değil, 2007 çıkışlı yanlış bilmiyorsam ama kodak'ın sitesinde göremiyorum makinayı şu anda (var bir manyaklık)

edit: ingilizce olarak varmış makina sitenin ücra bir köşesinde. adı bile geçmeyince bir an afallamıştım.

bu tür makinelere filtre takabilmek için makine objektifinin erişebileceği maksimum uzunlukta bir uzatıcı tüp gibi bi şeye ihtiyacınız var ama bu zaten makineyle verilmiş olan parasoley adaptörünün işi. ve lens çapını bildikten sonra -ki bilmesenizde orada deneyerek- filtre almak kolay. hayyam pasajı ve etrafında bununla ilgili çok sayıda yer var.misal ben ekin fotoyu ve kamer ithalat ı öneririm

adaptörün sirkeci'de bulunması ihtimalinin düşük olduğunu düşünmekteyim. lakin markasına baktım, fotodiox imiş. bu firmanin eos to nikon adaptörünü kullanıyorum (elektronik olmayanlardan) gayet geniş ürün yelpazesi olan iyi bir firma. en azından malzemeye güvenilir diyorum, mağazadan da hiç alışveriş yapmadığımı ekleyerek bitiriyorum. bit.

edit: aa evet bi de yuvarlak olmayan, objektifin üstüne filan takılan filtreler var, onlardan arasanız? belki bulma şansınız yüksektir..

@bilgisayar ogretmeni: o tüp gibi şey converter işte, esas onu arıyorum zaten yoksa sirkeci'de filtre sürüsüne bereket :)

@paradoxical: adaptörün markasında değilim aslında, sadece internetten bunu bulabildim. yine de referans için teşekkürler, yarın bulamazsam bunu alırken içim rahat edecek en azından :)

makineme doğrudan takılabilecek filtrelere de göz atacağım dediğiniz gibi ama 58 mm daha rahat bulunan ve çeşitlilik sağlayabilecek bir standart diye düşünüyorum. yani ben polarize filtrede kalmayıp renkli filtrelere filan da dalabilirim ileride o yüzden converter avantajlı olacak muhtemelen. ilginize teşekkürler.

snatch ama herkes konuşmuyor ingiliz aksanıyla. yine de izlemediyseniz izleyin kesin. eğlenceli film.

this is england
rockrolla
revolver
lock, stock and two smoking barrels
snatch
made in britain
a shot at glory (iskoç filmi. daha bi hoş aksan)
the 51st state
a clockwork orange (vardı sanki ingiliz aksanı. yanlış hatırlıyor da olabilirim)
mean machine
green street hooligans
the football factory
the last king of scotland (iskoç)
the bank job
trainspotting (iskooohhğşş)

tarihi şeyler hoşunuza gidiyorsa:

Elizabeth (1998)
The Other Boleyn Girl (2008)
Elizabeth: The Golden Age (2007)

hazır snatch denmişken, "lock, stock and two smoking barrels" da unutulmamalı. iskoç aksanı bilem var :) bir de film olmasa bile coupling ingiliz aksanlı ve oldukça yarıcı bir dizidir tabi.

barry lyndon
sweeney todd
a clockwork orange'ta da var evet ama biraz da farklı bir aksan kullanılır. şahanedir ama. şuraya bakabilirsin kullanılan için. (bkz: cockney aksanı)

aksi bir ibare olmadığı için yazma cüretini gösteriyorum, full ingilizece aksan ve süpper bi komedi için: coupling

my fair lady :) tavsiye ederim hem zaten film aksan üzerine nerdeyse

kind hearts and coronets. eskidir biraz ama.. 48 yada 49 olmasi lazim 50 degil.
coupling, yes minister, black books, spaced izleyebilecegin diziler.
bu arada sirf aksan icin diyosan da yes minister derim. bunu izledikten sonra lordlar kamarasina bile girersin ses cikarmazlar :)

Imagine Me and You

film = pride and prejudice (romantik)
dizi = the it crowd (komedya)

shaun of the dead var bide ingiliz filmi..eğlenceliydi baya..

IT crowd +1

bu yazdıklarını print al herkesi salona topla ve oku bu kadar basit garantili net :)

haklı olmadığını nokta yok gibi. bence direk söyleseniz anlarlar ve ailenizin sizi ayrı bir eve çıkarmak için maddi gücü varsa bunu kabul de ederler..

benim üniversiteye gelmeden önce görüşüm şuydu, ailemden kesin olarak ayrılmalıyım. gerek onlar benden gerek ben onlardan ne kadar çabuk uzaklaşırsam o kadar iyi. uzun süre yanlarında kaldığınızda çok alışıyorlar size ve iş hayatında filan "yavru kuşun yuvadan uçacağı" gerçeğine uzak kalmış oluyorlar..

valla, mumutum öyle kıracaklarını zannetmiyorum seni.
bir de, yıllardır ailesiyle istanbulda oturmuş biri olarak, istanbul, üni 1-2-3 te iken bir kaç kere eve yurda çıktım, mesele şu: maddi olarak karşılayabiliyorsan problem yok.

bu konuyu nasıl açarsan aç bozulacaklardır muhtemelen. evet alınacaklar, belki üzülecekler ama yine de yapmalısın bence, cesaretini takdir ediyorum. söylemek istediklerini çok iyi anlıyorum, ben de çok istiyorum kendi evime çıkmayı ama artık üniversite bitene kadar bekleyeceğim. çünkü vakıf üniversitesindeyim, bursum yok ve mimarlık okuduğum için part-time çalışmam çok sözkonusu değil. yani muhtemelen bunu yaparsam okul uzar ve ben sadece aileme daha fazla masraf çıkarmış olucam. ha, ailemin durumu fena değil ve şu an ayrı eve çıkarsam bunu karşılayabilirler ama ben onlara sırtımı daha fazla dayamaya utanıyorum. vakıf üniversitesine gitmeye de beni ailem ikna etti, (başka bölümde ya da başka şehirde okuyabilecek puanım vardı) ama bazen ben bu yükü taşımakta zorlanıyorum açıkçası. lan ben de kaşla göz arasında mızmızlanıp durdum kendi derdimi yazıyorum... neyse diyeceğim o ki şu yazdıklarına bakarak koşullarının çok iyi olduğunu söyleyebilirim, yerinde olsam bir dakika durmazdım. hiçbir şeyin seni engellemesine izin verme.

okulum uzak ve evde ders calisamiyorum favori bahaneler bu konuda.

hak verilmez alinir derler ya, o misal. yukarda yazildigi gibi uzulme, bozulma, kirilma vs mutlaka olacak ondan kacarin yok, sadece oranini bazi kucuk hamlelerle azaltabilirsin belki.
mevzuyu siz degil, sorun bende yaklasimi icinde goturursen, onlari suclamamis olursun. bu onemli yani siz soyle yapiyosunuz, siz boyle yapiyorsunuz, ben xxx hissediyorum tadinda yaklasirsan, sana anlatacaklari, savunma yapacaklari suruyle sey olur, haliyle cok kirilirlar da.

o nedenle iste okul uzak, mumkun oldugunca kendi ayaklarimin uzerinde durmak istiyorum, hayata daha iyi hazirlanirim,gibi gibi yaklasimlarla anlatmaya calisin derim. ozgurluk argumanina girerseniz, onlar da ama biz senin iyiligini dusunuyoruz olayina girerler ve isler iyice sarmallasir.
kolay gelsin

önce "beni bunaltmayın, biraz rahat bırakın, lisede daha rahattım yeminle" ayakları yapın, nabız ölçün :) olmazsa eve çıkarsınız.
bir de şöyl bir durum var ki göz ardı edilmemesi gerekiyor, lisede yurtta kalmışsınız, bekar evinde değil. aileler yurda daha çok güveniyor (niyeyse?).

arıyorlar soruyorlar diye cevaplaman gerekmiyor tabi, o kısımdan basla oncelikle.

(bkz: empati)

insanlara saygı duymakla oluyor.

her tarafa çekilebilecek bi soru sordum fazla dağınık ve tam istediğim şekilde soramadım anca bu kadar oluyo şu halde.her türlü cevaba açığım

Pratikte insanlara saygı duyan ve empati yapabilenler fazla önyargılı olmuyor evet.

Fakat insanların önyargılı olması engellenemez bir şeydir bana göre. Ne kadar empati yapılırsa yapılsın, ne kadar saygı duyulursa duyulsun illaki farkında olmadan insanları yaftalayabiliriz diye düşünüyorum. Sanırım içgüdülerle alakalı bir durum, insanlar farklı olanları daima tehdit olarak algılayabilir.

Genel anlamda insanları yaftalamam, önyargıda bulunmam ama kimi zaman farkında olmadan yapıyorum.

kafanla düşünüyorsun. direkt kesmen zor olabilir. ama onun yerine piyano teli bağlayıp yüksek bir yerden atlarsan yüksek ihtimal kopacaktır.

Çnyargılar bize vakit kazandırabildiği için kullanıyoruz, kısa yol tercih etmek gibi. Daha önce çin yemeği yiyip nefret ettiyseniz yeni bir çin yemeğini de denemeye daha az meyilli olursun. ama kısa yolların sosyal durumlarda hazin sonuçları da olabiliyor ayrımcılık gibi. yalan yanlış öğrendiğimiz bir bilgiyi farkında olmadan kullanabiliyoruz.

Bu konu üzerine ben de çok düşünmüştüm şöyle bir yöntem buldum, bir sıfatın ya da niteliğin tanımladığı şey dışında bir şeyler de içerdiğini düşünürsen düşüncenden vazgeçmek gibi. Mesela abartılı süslü püslü bir kadın gördüğünde kafasının çok çalışmayabileceğini düşünebilirsin, o zamana dek gördüğün tüm süslü kadınlar gerçekten boş kafalı olabilir ama o tek kadınla ilgili diğerlerine dayanarak çıkarım yapamazsın bu çıkarımı yapman için sana bu niteliğe ilişkin birşey sunması gerekiyor. sunarsa tamam o hakikaten boş kafalıdır ama sunmayabilir de, önyargılarından bağımsız bir gözlem yapman lazım. Bu sadece olumsuz önyargılar için değil olumlu önyargılar için de geçerli. Gördüğün tüm patagonyalılar yardımsever insanlar olabilir ama yeni tanıştığın bir patagonyalıyı da bu önyargıdan bağımsız değerlendirebilmen gerekiyor. Yani olumsuz görüneni bırakıp olumlu görünendeki önyargılarında ısrarcı olmaman lazım, tutarlılık gerekiyor.

Başka bir yöntem de şu, algı, düşünce ve davranışların merkezi olan beyin her an o kadar büyük bi hızla yeniden yapılanabiliyor ki kişilerin deneyimleri arasındaki farklar kişilikleri arasında çok ciddi farklara yol açabiliyor. İki ikiz bile aynı genleri ve çevreyi paylaşmalarına karşın birbirinden çok farklı olabiliyor. Senin izlerken heyecandan öldüğün, dinlerken coşkudan bayıldığın bir şarkıyı aynı şeyleri hissetmesini bekleyerek birilerine sunduğunda onların nasıl da sıkıntıdan bayıldığına tanık olmuşsundur muhakkak. Kendi dünyamızın merkeziyiz ama kendi algımız dünyanın merkezi değil. Bunu kabul etmek göründüğünden daha zor olsa da kabul edebilirsen çok şey kazanmış olursun.

"without judgement perception would increase a million times"
(bkz: without judgement)
(bkz: chuck schuldiner)

insanları zihinlerde putlaştırmamakla da oluyor. birisini zihninde putlaştırıyorsun sonra başkası onu eleştirince bu da adam değil ne bilir aydın düşmanı diye yaftalıyorsun...

beynindeki frontal lobu kesebilirsin mesela, işe yarar. hem frontal lob olmadan da yaşanabiliyor. süper bir koygötünegitsincilik gelir huzura erersin.

ticari bir istek değil ki bu.bir ödev olduğunu söylemiştim zaten.ticari olması için benim de bu slogandan maddi bir fayda sağlamam gerekmez mi?en fazla yapabileceğim sınıfta yağtığım sunumda "x kişiye yardımlarından ötürü teşekkür ederim" gibi bir cümle sarfetmek olur malesef bir öğrenci olarak.

"sür lekenin üstüne rahvan gitsin"

-crystal clean ile suyu sabunu lekeyi unutun.
-lekelendiniz mi? panik yok, crystal clean var.
-o en güzel bluzunuzla/gömleğinizle/pantolonunuzla rahat olun, crystal clean var.

aklima olacak o kadar reklamlari tarzi seyler geliyor :)
bikac tanesini paylasayim, belki isinize yarar.

crystal clean, suyu sabunu dert etmeyin.
crystal clean, aninda temizleyin. (veya aninda temizlik)

(ben yazana kadar entari dolmus bura)

suya gerek yok, tek başına etkili

bakterilerin yararlı ve zararlı çeşitleri olduğu halde,yararlı virüs hiç duymadım.hep hastalık yapıyorlar ve parazit yaşıyorlar.bana mı öyle geliyor yoksa?

dolayli yoldan yararlari var:

-mesela "sığır çiçek hastalığı"na (cowpox) yakalanan bir insan bu hastaligi gecirdikten sonra "çiçek hastalığı"na (smallpox) bagisiklik kazanmis oluyor.

- bakteriyofaj denilen, bakterileri yok eden virusler var. hatta bazilari bakteriye zarar vermeyip, bakterinin bulastigi canliyi olduruyor. yani bakteriye yardim etmis oluyor bir nevi.

- molekuler ve hucresel biyolojide, genetik biliminde ve nanoteknolojide virus incelenerek ilerlemeler kat etmemizi sagliyor.

@ermanen: tamam da çiçek hastalığına sebep olan da bir diğer virüs zaten o yüzden pek fayda olarak sayılamaz gibi.

güçlü güçsüzü ayırıyor. virüse dayanabilen güçlüler devam ederken diğerleri ölüyor. doğal seleksiyon.

valla kime neye göre katkı.bu bağlamda cavalluccio'ya katılıyorum.insanoğlunun kime ne yararı var. Virusler ve buna bakterileri katıyorum, aslına bakarsan temelinde yaşamlarını devam ettirmeye çalışan yaratıklar. bu bağlamda ekolojik zincirde bize yakın bir yerlerde olduğunu düşünüyorum.

bakteriyofaj konusuna eğilmenizi tavsiye ederim. bir çok bakterinin -örneğin- çoğul antibiyotik direnci kazanmasında veya çeşitli toksinler salgılamasında etkisi olan genetik mutasyonun sebebi bakteriyofajlardır. eğer evrimin veya ekolojik zincirin tek hücreliler kısmına kadar inebildiyseniz sizin önünüzde artık bakteriyofaj sayfasıa duruyor demektir.

bir de sanırım bazı bilim adamları canlıları yararlılar,zararlılar ve gereksizler olmak üzere gruplamışlar.ilginç bir bakış açısı.

bence evrimin en üst basamağında duruyolar zaten.. biz onlara katkı yapıyoruz sadece.

evrime inanmak için, tanrı'ya inanmak için gerekli imandan daha büyük bir iman gerekiyor.
en basidi temizliğe, virüsler yüzünden dikkat ediyoruz.

aynı bunalımsal dönemden bende geçiyorum şu sıralar hey şey boş anlamsız geliyor, sonra başka insanların ne amaçla yaşayabileceği sorusuna yöneliyorum aynı şekilde sanırım başkalarının amacından feyzalmak gibi br hedefim var, bilemiyorum , cevaplayın yahu bu soruyu aydınlatın bizi..

içgüdüler yaşatıyor. neslin devamı.

açıkçası hiçbir şey ama arada inanıyorum be yarının daha güzel olacağına, belki o tutunduruyor beni.

1-2 ay boyunca cehennem hayatı yaşıyorum gibi oluyor, sonra birgün o kadar ilginç bir şey geliyor ki başıma. anaa yaşam değişik bir şey diyorum. sonra bu döngü devam ediyor..

belki de o ilginç şeyler inandırıyor arada yarının güzel olacağına. ha belirtmeden geçemeyeceğim yarının güzel olma ihtimali %0.0000000000001..

Mutlu olmak icin yasiyorum. Illa somut bir amac mi olacak yani, amac mutlu olmak iste. Somut olanlar plan oluyor, ya da hayallerini gerceklestirmek diyorlar..

uzaylılar gelir diye bekliyorum ben kendi adıma.

sevdiğim insan(lar)dan başka birşey yok beni hayata bağlayan. kanımca insanı hayata bağlayan nesneler(maddeler) değil de insanlardır.

@dambil
usta o ihtimal ne öle ya. sen benden de karamsarsın.

@ermanen
mutlu olmak garanti değil ki. hatta ortalama bir yaşamın en fazla %24.68 i(küsüratlı verdim.) mutludur. bu kadarcık bir mutluluğa tutunmak çok zor yahu.

@mortifera
Koptum resmen. mükemmel bi neden.

@cro magnon
beni hayata bağlayacak kadar seveceğim birini uzun zamandır bekliyorum zaten.

@ency:

karamsar mıyım yoksa gerçekçi miyim ben de bilmiyorum=)

insani hayata bağlayan, yaşam denen zorluğun bir şekilde üstesinden gelinmesini sağlayan, manevi değerlerdir.

yani bu aslında, işe yaramak/üretmek ürettiğin şeyden dolayı mutlu olmak.. sanatkârlık olabilir herşey olabilir, bir projede bir iletişim ağını bile çizmek insanı mutlu edebilir yani buna kısaca çalışmak denebilir.

ama tabii ki bu üretim yapmak için yaşadığımızı değil, mutlu olmak için yaptığımız dolayısıyla mutlu olunca da yaşanabilir bir hayat sürmeyi sağlıyor.

kimisi için maneviyat tasavvufi bir anlam taşıyor, bu da dinin gerektirdiği şekilde yaratan'a olan bir hükümlülüğü sürdürmek için oluyor.

kimisi içinde çevresinde ki insanların varlığı keza bu benim içinde geçerli (sadece sevgili değil) hayatı yaşanabilir kılıyor.

hayatta mutlu olmak için nedenler arayıp duruyorum, bunun için yaşıyorum aslında..

ben meraktan yaşıyorum valla. uçan ayakkabı falan yapacaklar mı diye. veya sınırsız bi güç kaynağı bulup uzayda gezebileceğiz mi diye.

ha bi de, öldükten sonra bi bok olcak mı diye yaşıyorum. hem kendimi öldüresim olmadığından hem de üst paragraftaki faztezilerim sebebiyle vadeli hesabımın dolmasını bekliyorum. bi de natalie portman var ki, öf.

@mortifera: yok abi, ben konuştum. bi dahaki reenkarneye işalla.

şu jüriyi atlatayım, cumartesi mezunlar günü var ilkokulumun. katılamayacağım ama akşam taksimde görücem milleti. ondan sonra ne yaparım bilmiyorum, sonbahardan beri hayatım gayet boktan geçiyor, carpe diem sadece.

@kobretti: maneviyat dediğin de insanlarla birlikte gelen birşey değil mi zaten? kimse okumadıkça mükemmel şeyler yazsam, çizsem, söylesem ne yazar? kimsesiz olduktan sonra ahirete inansam ne yazar?

ben rastgele yaşıyorum açıkçası. okumam lazım, kitap açıp ders bile çalışmıyorum. kötü giderse kafama sıkar siktir olup giderim, benim mantalitem bu.

edit: ama birine bağlanırsan iş değişiyor. sadece kendi hayatından sorumlu olmuyorsun. okursam sırf onun için okurum.

gemi halatı bağlıyor beni. biraz çözülse kopup gideceğim hayattan (espri değil, felsefe yaptım).

çeşitli hobiler, ilgi alanlarıdır gerçek cevap. çocukluğumdan beri uzayla ilgiliyimdir. bok gibi olduğumda teleskobumu park'a çıkarır, o anda hangi gezegen varsa ona bakarım. gözleme uygun bir şey yoksa da merceği ters çevirir, karşı apartmandakileri dikizlerim.

sonracığıma, dslr aldığımdan beri fotoğraf çekmek, sonra photoshop'ta onlarla oynamak bağlar beni hayata.

eööv, bak mesela bir sürü film indir. ouvv hepsini izleyecem" de. sonra izleme. ama bir gün izleyeceğini bil.

uğraş bul bir tane işte.

ben her an sevişebilirim diye yaşıyorum, yoksa dakika durmam.

@cro magnon;

içerisinde yaşadığımız toplum ıssız bir ada değil dolayısıyla, bir şekilde buraya adapte olmuş herkesin, kalitesi önemli olmayacak şekilde sosyal bir hayatları var.. kimsesiz olarak kendinizi hissederseniz, dolayısıyla bu evrede yapabilecek birşey zaten yok.

yani herşey bizim elimizde nasıl istersek öyle oluyor(uyum anlamında)

şartların gerektirdiği gibi bir şekilde bir hayata adapte olunur, koşullar değiştiğinde de bir şekilde alışılır, kolay veya zor tartışılır ama kimsesiz değildir hiç kimse.

siki sikine yaşadığımı şimdi fark ettim.

kısa veya uzun vadeli hedefler oluyor sürekli, onlar hayata bağlıyor, ya da acılar, sorunlar ve onlardan kurtulma çabası. arada hedefsiz kalınan vakitler de oluyor. ama çok sürmüyor. sen de kendine hedefler belirle, onlar için çabala.

cidden çok enteresan bir evrende ikamet ediyoruz... bir dk öncesine kadar tek ve birincil derdim intel i945G/GZ chipset driver bulmak iken (yine de aklınızda olsun neyse...)bu duyuruyu görür görmez kendimi matrixteki bir bitten bile değersiz hissettim derdim eger yedi-sekiz ay önce olsa! nefret ettiğim bi okulu son senesinde bırakıp kendimi çeşitli işlerde(şişşt saçmalamayın öyle diil!) çalışırken buldum. sözde kendime meydan okuyordum,kendi kurallarımı kendim koyuyordum geç de olsa...benim yerim burası degil, ben sanatçıyım sanat gibi de yaşamımım olmalı sanrılarıyla hayat gayet de güllik gülistanlıktı benim için isyankarı oynarken... o işten çıkıp başka birine girsem de olurdu iki ay ortalıktan kaybolup backpack tatili yapsam da...öylesine fütursuzca anlayacagın...
sisteme falan karşı gelme geyiği değil bahsettiğim.başka birşey... beyin kapasitesini zorlayacak derecede çok düşünmeyle orantılı icraata geçememe sorunuydu aslında bu...ne sanatla hayatımı kazanmak için uğraş veriyordum ne de boktan okulumu bitirmekle! baktım o kadar düşünmeyle de olmuyor o zaman saldım kendimi toplumsal mantığa...bıraktım mantığımı çayıra...o gün bugündür en büyük dertlerim; bir sonraki günün dersine geç kalıp kalmayacağım, akşam hangi filmi izleyip izlemeyeceğim,arkadaşlarla akşam buluşulacağında annemi de üzmeyeyim arkadaşları da ekmeyeyim ikilemi v.b demem o ki; hayatı minicik, sığ ve düz amaçlarla yaşamak lazım geliyormuş ben geç anlamışım.şimdilik görünen o ki nefret de etsem garanti iş imkanı olan bir mesleğim olacak,ailemle eskisinden daha iyi anlaşıyorum,arkadaşlarımın sitemleri kesildi pek hatırşinas bir arkadaşım artık...yanisi o minik amaçlar toplanıp birleştiğinde gerçek amaca ve huzura(eet kalp gözü de izliyorum artık asadsada) götürüyormuş meğer insanı...düz olmaktan korkmayın(hayır % yüz düşünce gücü okumam o kadar da degil!)

ortak baglayan sey herkesi "hayaller, beklentiler" iste.. onceki yazilanlar da bu kapiya cikiyor.
herkesin bir beklentisi var,
ufo beklemek, kiz cocugu hayal etmek, evlilik, bol para kazanma arzusu, en azindan tum parami bir seylere harcayabileyim ondan sonra sona erebilir hayatim dusuncesi, hayata bir seyler birakabilmek, vs.. hatta bazen korkular.. hayatima son verirsem acaba bu hayattan daha kotu bir sey basima gelebilir mi endisesi ile bile en azindan bir sekilde surdurenler var yasamini..


size bunu soru olarak sordurcak derecede bunalimsal bir donem bence. degismesi de mumkun er ya da gec.

kendim için yaşıyorum. şu hayatımın amacı yok, ne fark yaratır vs gibi bunalım düşüncelere ben de daldım, çıkmam uzun sürmedi çünkü çok saçma. illa bişey için yaşanmaz. sorma, yaşa git arkadaşım ne kastırıyosun. bundan sonra "bunu yapmak neyi değiştirir" yerine "bunu yapmak hoşuma gider mi" diye sor. olumlu cevap alırsan deli gibi motive oluyorsun.

Uzun zaman üzerinde düşündüğüm bir soruydu: neden yaşıyoruz ki? Aynen sizin gibi insanlara sormaya başladım :) Sonra insanlar sadece mutlu olma ihtimaliyle yaşıyor diye düşünmüştüm.
Ben ise kendimi öldürecek kadar cesarete sahip olamamaktan yaşıyor olabilirim, ama hayatımın devamını merak etmiyor da değilim. Sonuç olarak merak olsa gerek.

guc ve para?

öncelikle seni nelerin mutlu ettiğini bulman lazım. benim her zaman yaptığm şey budur. beni neler keyiflendiriyor, neler enerjik tutuyorsa onlarla hemhal olmaya çalışıyorum. bunlar arkadaşlar olabilir, hobiler olabilir, değişik mekanlar keşfetmek olabilir.. önemli olan ne istediğini bilmen. kimse karamsarlık üzerine bir hayat yaşamaktan hoşlanmaz sanırım. ne demişler: "geçmişi vaad etme, geleceği murad etme, anını berbat etme."

insanı yaşatan arzularıdır.

yaptığın herhangi bir şeyin, çok istisnai durumlar hariç, uzun vadede önemsiz olduğunu kavramak ilginç bir tecrübe gerçekten. koskoca roma imparatorluğu bile yıkıldı, sen istediğin kadar 3.70 gpa yap. öbür taraf gibi masallara filan da inanmıyorsan tek yol hedonizm bence. cryogenics gibi bir opsiyon her zaman mevcut tabi.

niye yasamiim ki? gormedigim suruyle yer, taniyabilecegim zibilyon tane insan, bulgur atmami bekleyen kahverengi kumrular, sayemde hayatlarinda kucucuk olsa da bir seyler yapabilecegim canlilar, bitkiler, kendim, esyalar var. sen soyle simdi hayatta yapilcak bu kadar sey varken niye yasamiim ki? hih!

o kadar da umutsuz değilim canım. hatta zamanımın çoğu zaman arkadaşlara umut dağıtan ben oluyorum. evde yalnız geçirdiğim haftasonunun etkisi bunlar.

benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak.

Sadece merak ettim, arkadaşlara da soruyorum bu soruyu. Herkesi bağlayan bişeyler var gördüğüm kadarıyla. sanki çoğu çaresizlikten seçilen yollar gibi.

Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta

umutlar için yaşamak çok zor. bazen düşünüyorum da yarını yaşayacağını bilmeden umutlara sarılıyoruz. benim için en mantıklısı ölmüyorsam yaşamalıyım ilkesi.

simdi soyle bir problem var yalniz:

"benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak."

demissin, bunlar tam olarak olmasa, hayatinin aski degil de oraya biraz yakin birisini bulsan, cocuk da dogum itibari ile kel, biyikli ve cirkin cikarsa, "napalim idare edecegiz artik" mi diyeceksin, yoksa "fuck my life" moduna mi gireceksin?

ya da gercekten hayatinin aski onune cikacak, guzel bir kiz cocugun olacak, ama 3 sene sonra askin biterse o zaman ne olacak? ("onu o zaman dusunuruz" diyebilecek birisine benzemiyorsun dediklerin ile. <3 satirdan karakter analizi: ben yaptim oldu> ) bu durumda hayatin onune cikardiklari ile mucadele etmeyi mi sececeksin, yoksa yine mutsuz mu olacaksin?

yani hayatin senin elinde degil pek, hic bir zaman da olmayacak, mesele senin buna nasil yaklastigin, umutsuzluk kisir dongusu icine girip girmedigin. mantikli olani umutsuzluk ve mutsuzluk getirse de, bazen mantikli yaklasmamak gerekebiliyor hayata, yoksa canli cikmiyorsun, bence.

basketbol.

oynadığım her saniye yer yüzünden ayrılıyorum. zaman ve mekan boyutu kayboluyor benim için.

yemin ediyorum basketbol olmasa bu yavşak ve şerefsiz dünya çekilmez. (benim için)

tabii ki başka güzel şeylerde vardır.

misal futbol-tenis-resim-müzik-dans gibi sportif veya sanatsal olaylar uğrunda yaşanmaya değecek şeyler.
ama lalak gibi gezip, güç ve para uğruna bir ömür harcamak bana göre değil.

@bunubenyazdim

aşklar hep bitiyor zaten. bitmez bu sefer dediğimde de bitiyor. onun için üzülmemeyi öğrendim.
40 lı yaşlardan sonra bir yelkenli alıp güneye yerleşirim artık. tek derdim de balık tutmak olarak mutlu mesut devam ederim.

kendini izole etmek problemini cozecek mi ama? istedigin o mu, teknede yalniz yasamak, kendi kafanin icinde dusuncelerin beynini yemesi, konusacak kimseyi bulamamak, bunlar mi cikis yolu? ya secme hakkina sahip olsa idin? "ben 40 yasinda daha zengin, daha guclu olacagim ki o zaman butun secenekler onumde olsun, ve geri donulebilir secenekler olsun" desen, bunun icin ugrassan, 40 yasinda "ben tekne alip guneye gideyim" tek secenegin olmasa, o tekneyi alip istedigin zaman hala guney'e gidebilmenin disinda istersen yapabilecegin baska 10 tane daha sey olsa? yani demek istedigim, gelecekte yapacagin tercihleri arttirmak, yanlis karar verme durumunda da alacagin zarari azaltmak ve geri donebilme sansina sahip olmak icin calissan? yeterli bir hayat hedefi olmaz mi?

ayrica tekne isleri isin dogasi geregi cok sorun cikariyor, 40 yasindan sonra ugrasilmaz yahu..

@bunubenyazdim

para bu dünyayı yaşanmaz yapan şey değil mi? Aldığın bir son model otomobil yüzünden kaç kişi aç kalıyor acaba? ben minimal yaşıyoruum.

İnsanlardan kaçmak gibi bi isteğim yok, güneyde yalnız yaşamayı da seçmiyorum zaten, sadece denize aşığım, o yüzden güney. yalnızlık yüzünden bu noktadayım, böyle devam etsin istemiyorum.

Merak etme düzenli spor yapıyorum, o yaşta da çivi gibi olurum ben.

gelinlikle sıçın, iyi gelir.
dans kursuna da başlayabilirsiniz, kan dolaşımınız falan hızlanır, hem sevgili de bulursunuz belki.

@aithra

tebrikler mutluluğun iksirini çözmüşsün. bu fikri satarsan köşeyi dönersin herhalde.

Hayal kuruyor musun?

Hayal kur(a)madığım dönemlerimde çok kötü hissederdim, çok kısa sürdü ama. Hayal kurmak aynı zamanda hedef belirlemek oluyor benim için. Ne kadar ütopik olsa da diriltici, aynı zamanda ara duraklar belirlersin (hayal ama kurgusu iyi olmalı). Şimdilerde Tansu Çiller'den sonra gelen ilk kadın başbakan mışım hayali kuruyorum. Başbakan olamk ister miyim, hayır, ama güçlü olmayı isterim o ayrı.

Kimseyi yeterince sevmediğini düşünüyorsun, acaba bunun altında "kimse beni sevmiyor" üzüntüsü olmasın. Tersi de olur çoğu zaman, insan "neden kimse beni sevmiyor" diye üzülürken kendinin kimseyi sevmediğini fark eder. Sevme kısmı ev ödevin olsun, istersen önce hayali birini sev, sevgiye alışırsın o zaman.

@ ency, büyüyünce geçer :P
şaka bir tarafa amaçsızlık gerçekten kötü bir şey.
yaşamınla ilgili bir standart belirle kafanda o zaman ve ona göre yaşamaya çalış en iyisi.
mutluluk, huzur vs. için de bir şey diyemeyeceğim çünkü bu insanın kendisiyle alakalı. 50 kere yazsak da söylesek de siz değişmedikçe değişmiyor bu gibi durumlar.

onca zaman geçmiş hala benim verdiğim ilk cevabımsıda tik yok, yaşama amacım o tiktir benim.

bu seferde son cevabımda tik yok:( hem artık burası bizim özel alanımız, mesela buradan şimdi recep tayyip erdoğana küfür etsem götümüze girmiyor,burayı kontrol eden yok, o yüzden ilk önce buradan rte'ye küfür edip sonra ekşiduyuruya dava açıp zengin olabiliriz, iyi düşün ency bu fırsat ele geçmez. iki güne kadar cevabını bekliyorum çok zengin olabiliriz:P

aynı senin durumunda bir amcam vardı , hayata bağlayacak birşeyi yoktu, hiçbirşey ona zevk vermiyordu , bıkmıştı, sıkılmıştı, en olmadık şeyleri kafasına takar oldu en sonunda geçen hafta intihar etti...
galiba sende aynısını yaptın.

Yerdeki karıncanın bile bir amacı var , o çok iğrendiğimiz sineğin bile hayattan zevk almasına neden olan şeyler var, bence bizim bu lüksümüz yok, zevk alacaksın , bir şeye bağlanacaksın zorla da olsa yapacaksın. hayat böyle ilerliyor çünkü.

zorunluluk

amazonda var ama türkiyeye yolluyorlar mı bilmiyorum.
www.amazon.com
bir de tam cevap olur mu bilmiyorum da the sims 3 dvdsinin üstünde windows ve mac yazıyor. mac için de çıkacak yani. bir kaç gün içinde türkiyede raflarda yerini alacak. vardır öyle başka oyunlar da kesin.

doğrudan makinaya windows da kurmak çok rahat ettirecektir muhtemelen. artık mac'ler windows destekliyor, ama eski birşeyse bilemeyeceğim tabi.

muhtemelen bir fitness salonuna gidersen yardımcı olurlar. yağ olarak kilo almanın pek bir manası yok sonuçta, vücudun yağ ihtiyacı oldukça azdır. kilo alacaksan kas olarak alman daha hayırlı olacaktır. belki protein tozu gibi takviyeler kullanarak ve bisiklet-koşudan ziyade ağırlık çalışarak sağlıklı bir şekilde kilo alınabilir. ama tabii ki beslenme miktarı ve biçimi önemli. yemeden kilo almak zor gibi :)

iki katından fazla bir bmi sahibi olarak yemek yemeden zor bu işler diyorum. keşke yemek yeme alışkanlıklarımızı bir 6 aylığına falan değiştirebilseydik :)

siipor yapmayı denediniz mi?

umutko çok güzel söyledin. Arkadşalar ben de spor yapmadığım zamanlar yemek yemeyi önemsememişimdir gerçi ama kilo vermişimdir.

Sizin durumunuz oldukça sağlıklı. Lütfen spor yapın örneğin ben ağırlık çalışmaya başladığımda 2 haftada 5 kilo aldım geçen sene. Bundan önce de yaptım ama yine uzun bi süre bırakıp zayıflamıştım. Yani atletik yapılı olanlar çabuk kilo alır verirler ayrıca zayıf olmaları da daha iyidir.

www.bodytr.com sitesine de göz atın spor konusunda bilgilenmek isterseniz, benim site orası da gitgide güzelleşiyor daha yarayışlı bi yer oluyor.


Ek: zayıf olmak sağlıklıdır demek istemedim yani durumunuz anormal değil normal demek istedim. Birileri de zayıf olacak arkadaş yani kiisi nasıl daha kısaysa kimileri daha zayıf olabilir onun için egzersiz yapın ki sağlıklı olun.

umutko siteyi beğendiğin ve takip ettiğin için teşekkür ederim iran iksiriyle ilgili dediğinde haklısın kimse iran iksiri hakkında doğru düzgün bişey yazmamıştı daha önce. Bu arada ben iran iksirinde anabolizan olduğuna inanmıyorum ama ihtimal olarak göz önüne aldım çünkü eğer kısa sürede kilo aldırması gerçekse şüphelenilir diye. ancak bana kalırsa o ürün tamamen balon içinde ucuz şeyler var ve inanılmaz pahalı satılıyor.

zayıflık kötüdür ben kendim biliyorum ama hiç kafaya takma biraz fedakarlıke et biraz sık dişini ve aceleci olma 1 senede fark yaratır 2 sene sonra 2 sene önceki halinle kıyaslanmayacak bir hale gelirsin. ama ne olursa olsun kendinle barış ve sana verilenler için şükret.

Önce Vücut anatominize uygun bir beslenme programı yaratmanız gerekecek.Bu illa saat 2 de elma yiyim,saat 3 te 12 tane fındık yiyeyim şeklinde deil ancak Ana hatları ile 3 ana öğün 2-3 tane de ara öğünü barındırmalı.
Kilo almak için bol karbonhidratli yiyecekler tüketerek göbek yapabilceğiniz gibi dengeli bir beslenme yaparak az yağlanarak kilo alabilirsiniz anca dediim gibi bu süreç tamamen genlerinizle alakalı.kimisi 1 ayda aynı besnler le 2 kg alırken kimisi hiç alamaz gibi..
Kabaca bol bol yumurta tüketin kahvaltıda ve günün en çok karbonhidratını bu öğünde almaya gayret gösterin çünkü vücut gün boyu enerjiye ihtiyac duyacaktır.Eğer siz ona enerjiyi vermezseniz kastan tüketekcetir o enerjiyi.
Ara öğün olarak biraz fındık,fıstık,ceviz tarzi yemişleri tercih edebiliriz anca yağlı olanlar değil,soya soslu falan olanlar tehlikeli:D
Yada 1 kase yoğurt olabilir.1 bardak süt olabilir.
Öğlen öğününüde ihmal etmeden mümkünse kırmızı-beyaz et takviyesi ile yemelisiniz.Yanında kaliteli bir karbonhidrat alınabilir.Pilav,makarna gibi.Ton balıklı bir salata bence öğlen yenmemeli çünkü amaç kilo almak ve enerjiye ihtiyac duyuyoruz.
Ardından gelen ara öğüne şık bir meyve sıkıştırabilirz.,muz,kayısı,elma gibi.
Akşam yemeğinde biraz sebze ile birlikte çok az miktar bir karbonhidrat ve mümkünse gene biraz protein içeren bir yiyecek yenebilir.Nohut,kuru fasulye,köfte,bezelye gibi.
Biraz yoğurt ile takviye edebiliriz bu yiyeceğimizi.
GÜn içerisinde bol su,az kahve az çay diyelim.
İştahınızı açık tutmak ve sindirim sisteminizi rahatlatmak için Benexol alabilirsiniz.Kaliteli B vitaminlerini içeriri oldukcada bütçeye uygun bir fiyatı vardır.

Bunların dışında birde hormonel tedaviler mümkündür ki tedavi sırasında neler olabilceğini tahmin edemezsiniz.Saygılar sevgiler..

bir endokrinolog görmeli sizi derim

denemiş ve görmüş biri olarak,
düzenli body yapacaksın, arada kusa kusa da olsa o weight gainerları ve protein tozlarını içeceksin. öğün arası ceviz, fındık vs yiyeceksin.
haliyle biraz masraf yapacaksın.
sihirli yol falan yok.

uy buna, 3 ay sonra gel, teşekkürünü kabul ederim :)
malesef bu spor nankördür, çok ara vermeye gelmez. sonra neden iniverdim deme.

ps: yemek yemekten ölesiye tiksinirim.

ben de eskiden çok yemek yememe rağmen kilo alamamıştım zamanında. benim kullandığım yöntem pek sağlıklı değil ama şöyle:
yatmadan önce 3 bira ve 1 paket cips.
1 senede 15 kilo!

*The usual suspects tam sana göre bence.
*Godfather serisi olabilir, alakasız gözükse de mantıken aynı ;)
*Taken'da da güzel bir konu işleniyor cinayetlerle karışık, göz atabilirsin.

the jackal var.

oldboy gibisini zor bulursun :) aklıma film değil de kitap geldi ya, grange'in "kızıl nehirler" mükemmeldir. filmi de var ama filmden uzak dur derim.

perfume the story of a murderer

belki saw ve seven

oldboy, intikam üçlemesinin bir parçası zaten, diğer ikisi;

Sympathy for lady Vengeance
Sympathy for Mr Vengeance

once upon a time in america (elbette uzun versiyonunu izlemelisin.)
amadeus

lucky number slevin da fena değil.intikam teması açısından.

cağaloğlu yokuşunun başlarında sol tarafta vardı galiba ama iyi midir bilmem. mozaik filan yapıyoruk deyu yazı asmışlardı cama.

bunu benim bildigim tum fotografcilar yapiyordu. kaliteli isim yapmis fotografcilara bir sorun ve ornek isteyin isterseniz.

beşiktaş civarındaki ozalitçilerden bazıları yapıyor.

bir kartona resmi bastır maket bıçağınla kendin yap espirili olur

Eğer "huzur" arıyorsan sisteme 1 gb bellek ilave etmelisin. Vista sp2 nin türkçesi yakında çıkar.

windows 7 arayüzü vistaya oldukça benziyor. taskbar biraz farklı (aslında mac'ten yürütmüşler) ancak çok güzel bence. kesinlikle vista kadar kastırmıyor, oldukça stabil çalıştı şimdiye kadar. 1-2 program haricinde her şeyi çalıştırdı. en fazla uyumluluk moduna almam filan gerekti. tavsiyem torrent'den değil windows'un sitesinden indirmen. adamlar betayı dağıtıyolar zaten, torrent kullanmanın çok manası yok. ve evet, dediğin şekilde kurulabiliyor. bende 2 gb ram var, gayet rahatım ama 1'de ne olur bilemiyecem.

evet farkındayım 1 gb daha ram eklemenin gerektiğini ama yakın zamanda imkansız bu duygusal sebepler gerekçesi ile..

vista'nın sp2 mi çıktı yaa!! hiç haberim yok nası gözümden kaçmış.. türkçesinin çıkmasına gerek yok.. ingilizce windows kullanıyorum zaten.. teşekkürler..
ben windows 7'yi çekip de kurayım en iyisi..
umarım 3-5 ay sonra "beta süresi bitmiştir, bu windows'u kullanamazsınız artık" falan demez.. :))

@fuck milk get beer2

The rest of the dates in the mail were correct. Here’s a quick summary: Version: Starts shutting down every two hours: Expires:
Beta July 1, 2009 August 1, 2009
Release Candidate March 1, 2010 June 1, 2010

rc'nin kullanımı daha uzun. mart 2010 a kadar sorunsuz, sonrasında 2 saatte bir sistem kapanacak. haziran 2010 da ise expired.. MS mailinde açıklamış...

vista'dan daha hızlı daha stabil ancak bazı uygulamalarda sorun çıkarıyor. mesela diablo II'yi çalıştırmadı, pes 2009'u çalıştırdı. adobe cs4, visual studio 2008 cart curt programlarda pek bi soruna rastlamadım şimdiye kadar, bu programları açış ve kullanım hızı, vistaya göre ciddi anlamda daha hızlı. xp'ye göre ise karşılaştırmak zor. benim kullandığım notebook'a xp yüklediğimde hem vista hem de seven'dan yavaş kaldı, directx 10'dan dolayı olsa gerek. masaüstüne de kurmuştum bir süre( iş yeri bilgisayarı olduğu için sadece deneme amaçlıydı) orada da iyiydi seven.

1- bence en iyisi birşey yapmamak. döversiniz ilginizi çektiklerini anlarlar ve zaten istedikleri de o sanırsam . o yüzden bulaşmayın hiç, büyüyünce düzelirler.

1- elleşilmesin, heveslerini alsınlar taraftarıyım ben.

1- Bırakınız geçsinler.

2- Hiphop-Rap

3- Genelde şikayet edenler de radikal insanlar. Mesela Adnan Hoca için bir şey dersen müritleri indirirler. Ama ona buna söversen kimse bulaşmaz.

1 açıkçası herkes ergenlikte salak olmuştur, o yüzden bence dokunmamak en güzeli...
2 o yaşadığın yere göre değişir açıkçası, varoşlarda ağır abiler, bağdatta tikkyler, kadıköyde emolar metalciler, yan kıyı köşe yerlerde hiphop rap vs...
bir de yeni moda hafif paralı özel üniversite gençliği var... onlar tikky olamadıkları için alternatif oluyorlar...

1- eğer adanadaysanız emo görürseniz sakın dövmeye kalkışmayın(tabi ki yaşı olanları) dayak yiyebilirsiniz, çünkü artık adanadaki kırolar nasıl olduysa emo olmayı benimsedi, çok garip. adanamın bıçkın delikanlıları ne hale geldi :P

3- Site kapatılama nedenleri

İntihara Yönlendirme
Çocukların Cinsel İstismarı
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanılmasını Kolaylaştırma
Sağlık İçin tehlikeli madde temini
Müstehcenlik
Fuhuş
Kumar ve Bahis
5816 Sayılı yasaya aykırılık (Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun)

1- kendi hallerine bırakmak en iyisi genç onlar.
2- Gördümğüm kadarıyla kızlarda edward cullen aşkı mevcut. erkeklerde alice cullen. genel olarak twilight.

1- tanıdık emo varsa (kardeş, kuzen, vb) bol bol fotoğrafı çekilmeli 10 sene sonra kendisine gösterilip sağlam dalga geçilmeli.

muhteşem bir öneri teşekkürler akrabam yok şükürler olsun ama tanıdık var

en mantıklısı görüdüğünüz yerde dövün.
tabi.

1- emo ile metalci kelimesini yanyana kullanmayalım lütfen emo görünce de dövmeyelim ama küçük bir bahane bulunursa zevkle döverim, neden olmasın.

2- gençler çok fena bu ara ya...

3- bırak ne bok yerse yesinler yaa, hem ben çok gülüyorum onlara. site kapatmak güzel birşey değil. bir sitede hakaret vs. varsa zaten gerekli yasal işlemler yapılır ama site kapatmak da neymiş? iki üç dallamanın koyduğu video yüzünden hangi zihniyet bir site kapatır? ya da gerçekten o videolar yüzünden mi kapandı youtube, bunu sorgulamak lazım. çarşı sansüre de karşı. (takım tutmuyorum ama şampiyonluğun ardından bu göndermeyle kutlayayım kendilerini dedim, eheh)

1-ergenlikte normal, ilişmeyin, zaten zamanla düzelirler, yok 40 yaşında hala emo olacam diye uğraşıyorsa o zaman dövün bak.

1. kendi hallerine bırakın, geçtiğine bizzat şahit oldum. dayak atınca/laf edince daha da emolaşıyolar, kimse beni anlamıyo böhüü moduna geçiyolar.
2.indie/hipster ve geek/nerd

1- şöyle bir şey var, oraya yollanabilir: (bkz: emo kid rehabilitasyon merkezi)

olmaz mı hocam var tabi böyle şeyler. hatta bende biraz kasarsam duvarın arkasını görebiliyorum bunu yapınca iki kilo veriyom ama. bu aralar çok yaptım galiba bu işi şu an 14 kiloyum.

edit: dinciye selam bu arada.

sadece düşünürek böyle bir şeyin gerçek olup olamayacağını anlamanız lazım, sence mantıklı birşey mi bu ,kibrit çöpü ve zayıflama?

edit: dinciye selam söylemeyi unutmuşum.

temassız derken telekinesis gibi bir şeyden mi bahsediyoruz?

inanmıyorum ama rahipler hakkında bir sürü hikaye var belki burdanda duyan olmuştur diye bekliyorum.

evet telekinesis hani bu syların yaptıgından:)

telekinesis diye bir şey var ama bunlar hiçbir zaman kanıtlanamaz. zaten böyle bir şey gerçekten olsa, e2 dahil bütün kanallarda görürdük. ve bu insanlar minyon dolarlar kazanırdı.

Aslında bu konu daha önce de tartışıldı ama aramaya üşendim. Neyse Amazing Randy diye bi eleman var herhangi bir özel gücünü kontrollü bir ortamda ispat edecek kişiye amazing randy 1 milyon dolar veriyor. Bi ton eleman başvurmuş bu ödül için Randy hepsini göt edip yolluyo. Youtube da bulabilirsiniz bu videoları. Yani eğer adamın böyle bi gücü olsa ilk oraya giderdi...

böyle bir şey olsa hala mışlarla mişlerle mi anlatılırdı bu olay?
bir de öğretmenim ben deyip sonra da bunları anlatmazlar mı.

lars ulrich bozuk parayı duvara koyup bagetlerle vurarak duvarda sabit tutuyormuş...

o paraya phiilips ve samsunglar var. philipsten uzak dur, samsung iyidir.

marka takıntım yok demişsin ama bence olmalı mp3 çalar konusunda. çünkü bir mp3 çaların markası, ses kalitesini belirleyen şey olacaktır. bir de servis meselesi var dediğin gibi. creative/sony/apple ses kalitesi açısından tavsiye edebileceğim markalar. 100 liraya bulabilir misin emin değilim ama.