biçim boyacısı yani fırça ile biçimlendirme kopyalasanız...?

öyle de olmadı denedim.

Tam anlamadim ama;

Enter yerine "ctrl+Enter" deneyin bir de...

şöyle olmasını istiyorum ki:

sayfanın en başında ilk satır 72pt aşağıda olsun, yani yazı tipini buna ögre ayarladım. bir sonraki sayfada da yine aynı yazı tipi ile ilk satır 72 pt aşağıda olsun istiyorum. bende ilk sayfada bu dediğim oluyor istediğim gibi, ama sonraki sayfalarda ilk satır değil de ikinci satıra geçince algılıyor 72 pt aşağıdan yazması gerektiğini, bu yüzden bir satır fazla aşağı gitmiş oluyor başlık.

çözdüm, şöyle olacakmış:

bu boyutlandırmanın olmasını istediğiniz sayfadan önce break koymanız gerekmekteymiş.

emin değilim ama bence bunun şununla ilgisi var: word'de stil tanımlanırken, önceki paragraf, sonraki paragrafın da hangi stilde olacağı belirlenebiliyor. dolayısıyla enter'e bastığınız yerin stili etkiliyor olabilir. yine de hastayı görmeden bir şey diyemem.

kore'de bi eleman var, adını hatırlamıyorum ama baya meşhurmuş orada..

bizim yeteneksiz vatandaşımızı kim ne yapsın? yalnızca türkiyede alakasız insanlar meşhur olabiliyor.

haluk bilginer de, türkiye'ye kesin dönüş yapmadan önce ingiltere'de çok ünlü bir günlük dizide oynuyormuş ve çok fazla tanınıyormuş.
Ama ben örneklere katılmıyorum. ayumi sevimli bir kız, geçen yıl "ay kraliçesi" oyununda izledim gayet de başarılıydı. Nouma ise, para için değil bence gerçekten bizleri de sevdi. Pol ve Endi de aynı şekilde. türküleri öyle bir yourumluyorlar ki, bazı türk şarkıcılar o derece anlayamayabilir. "tokat yolları taşlı" türküsünün aslında hüzünlü söylenmesi gerektiğini söylediler düşünün. bizde bu türkünün adını duymayan gençler vrdır.

hidayet türkoğlu all stara katıldığı sezonda orlando magicteki performansıyla NBA'de takdir toplayan adamdı.

kaya yanar-almanya'da RTL kanalında komedi programı var halen yayında mı bilmiyorum ama almanya'da çok ünlüdür.facebook sayfasında da 680 bin hayranı vardır.www.youtube.com

tenhada yakala azını burnunu kır. sonra da kulağını koparıp ye.

sevgilinin duymaması için hiçbir şey yapamazsın olm, napıcan. ama döv yani.. iyi olur..

bence önce sizi birbirinizle muhatap eden sevgilini döv

@vakumlu o çok sert olur, öldürmeden dövmeyi planlıyorum.
@ladybug kadına şiddete karşıyım.

saçma sapan konuşma. "fikir verin dostlar" demişsin, veriyorum:

daha 18 yaşında bi elemansın. kendine göre haklı sebeplerinin olması yaptığın işi meşrulaştırmaz. burda gaz veren, git döv diyen yazarlara da yuhh diyorum.

çocuğu gazlamayın la! kimseyi dövme olum, niye dövüyorsun? adam dövmek suçtur.
üstelik sevgilin de her türlü duyar olayı.

kulağını kesince ölmez

tenhada bekle. seni görmeyeceği şekilde arkasından yakala, karanlık bir köşeye çek ve yine kendni göstermeden sağdan soldan böbreklerine yumruk at. yere düştüğünde yüzüstü yatır ki seni görmein kaçarken. belki cila olsun diye giderken kafasına bir tekme atarsın.

dövemiyoruz yani. iyi peki napalım.

kasten adam yaralama suçu işleyip ceza almak istiyorsanız buyrun. bir de sözlükten yazmışsınız.

Sadece eski sevgilisi diye mı döveceksin adamı?

@drip yok yahu o yüzden niye döveyim. adam bildiğin sapık ve uyarıları dikkate almıyor.

polis, savcı, adalet gibi kavramları daha önce herhangi bir yerde duydunuz mu?

cevap hayırsa www.google.com iyi bir ön araştırma kaynağıdır.

@kedilli makam, polis yeterince ilgilenmiş olsaydı zaten uğraşmazdım. lisede dahi kavga etmemiş bir insanım.

sevgilin duymucak olsa bile gider eski sevgilisi söyler, unut o işi.

olay ne ya olayı bi anlatsanız da nedir ne diildir anlasak.

haklıysanız bile kendinizi son derece haksız bir duruma düşürmüş olursunuz.

adam bildiğimiz sapık ve uyarıları dikkate almıyorsa ona ingilizcede "stalker" deniyor. musallat olan tiplerden yani. içten gelen bir güzel dövmekse de sakın yapmayın. haklıyken haksız duruma düşersiniz.
Kız arkadaşınız bu konuda ne düşünüyor? Bence hukuki yollara başvurmaktan başka çare görünmüyor.

hacı gidelim ağzını burnunu kıralım!

şaka lan dövme napcan dövüp, hukuki yolar önerisine katılıyorum.

Kız için kavga edecek kadar ahmak olma.

seninle alakası olmayan işlere burnunu sokma

kızın önceki problemleri yüzünden don kişotvari bir ahmaklıkla olaya atlama

sana ne eski sevgilisinden,

yatak giysisi pijamadır. pijamamla kahvaltıya oturmak, gün içinde gezmek gibi huylarım yoktur. aynı şekilde eşofmanla yatağa girmek gibi huylarım da yoktur. yattığım yerin temiz olmasını isterim. Öyle koltuklarda oturup sonra onunla yatağa giremem. Bir de pijamayla gezemememin sebebi kendimi çok paspal hissettiriyor.

edit: bu arada annem günlük kıyafetle, ister dışarda giydiğiniz kıyafet olsun, ister eşofman olsun, toplanmış, örtüsü serilmiş yatağa bile oturtmaz kimseyi. Öyle de bir evde büyüdüm. sanırım böyle olmam biraz normal:)

eve geldiğimde dışarıda giydiğim kıyafetler bana kirli gelir, ve pijama/eşofman ne varsa giyerim. ev sınırları içerisinde hepsi bana eşit temizliktedir. ev kıyafeti / uyuma kıyafeti diye ayırmak için çok tembelim. bir de pijamalar hakkaten düzgün olacak ki , kendini paspal ve hasta hissettirmesin

eve girer girmez o kıyafet çıkar, pijama giyerim hemen. öncelikle rahat hareket edebilmek için giyerim ama paspal olmak da hoşuma gidiyor.

@wtfps +1 ev içinde giydiğim eşofman vs. pijama kadar, oturduğum kanepe yatağım kadar temizdir. dolayısıyla yatarken ev içi giysimi çıkarıp ayrıca pijama giymem ama giyene saygım sonsuz. galiba da normali o ama kime göre neye göre? salon adında koca bi odayı süper döşeyip misafire kalsın diye girmeyen oturmayan bi normun normalinden mi?

eve girince soyunur picamaları çeker yatar uyurum. normal kıyafetler falan misafir geldiğinde oturmak durumunda kalırsam eğer kafayı yerim.

Eve gelince pijamamı ya da pijama niyetine kullandığım ev kıyafetlerimi giyerim. Dışarıda giydiğim kıyafetlerle bizimkiler yatağa oturduğumu görseler beni o evden atarlar herhalde.Kaldı ki sokak kıyafetiyle yatmak çok sağlıksız. Dışarısının bütün pisliği hoooopp bir anda yatağa ve size geçmiş oluyor.Rahatlık konusundan bahsetmeyeceğim bile.

pijama giymeyeli uzun zaman oldu:) evin içinde eşofmanla gezerim, eşofmanla yatarım. zırt pırt üstümüzü mü değiştircez arkadaş? annem koltukları her gün silio zaten, ev hijyenik zarar yok..

Diğer odalar neyse de salondaki kanapelere oturduğum kıyafetlerle asla yatağa girmem. Ben eve gelince dışarı kıyafetlerimi değiştiriyorum ama evimize çok fazla misafir geliyor, sonuçta onlar dışarı kıyafetleriyle oturuyor. Ama geleni gideni olmayan bir ev olsaydı belki farketmezdi. Genelde de pijama ile vs. kahvaltıya oturulmasını doğru bulmuyorum. Kendi evinde hadi neyse, ama bunu misafir olduğu evde yapanlara inanamıyorum. (Amma da kuralcıymışım).

pijama giymek huzur veriyor, uyurken mutlaka pijama giyerim. o kadar çok pijamam var ki..... miskin miyim neyim yahu ???? dışardan eve gelince mutlaka üstümü değiştiririm (işim gereği şart zaten). ama ev kıyafetim ile uyamam,yemek pişiriyorsun falan koku siniyor üstüne, sevmiyorum öyle şeyleri. hasbelkader bir-iki kere uyumuşluğum var yorgun kalktım. takıyorum demek ki bunu kafaya.

bence sebebi şu. her dilden anlamı farklı kelimelerin arasına saklayabiliyorsun. mesela sait faik'in şehri unutan adam'ını ingilizceye çevir. aynı tadı vermez. bi ingiliz de anlamaz zaten. çünkü 1 paragrafı yaklaşık 2 sayfa yorumlayabiliyorsun.

gayet keyifle okuyorum ingilizce kitapları. hatta orjinali ingilizceye zaten çevirisini satın almıyorum.

@dasher, tamam da sebebi ne iste :D

ben de yurtdışında büyüdüm, 5 yaşındaydım gittiğimizde oraya (avustralya), şöyle söyleyeyim yazar ingilizce yazmışsa orijinalini, ya da konuşmadığım bir dilde, o zaman ingilizcesini okurum. ama yazar türkse türkçe'de okurum. ancak tercüme okumam. fransızca konuşmuyorum, tabii ki kitabın orijinali fransızcaysa, tabii ki ingilizce okuyorum ama almanca konuşuyorum almancaysa orijinail almanca okuyorum. ama ingilizce okumayı daha çok seviyorum. öncelikle kafam daha rahat okuyorum. ve ingilizce yazılan şeylede daha çok ne bileyim anlatamayacağım bir anlatım derinliği oluyor bence. ondan.

Sebep yanlış kitap seçimi olabilir mi? Mesela "The Hitchhiker's Guide to the Galaxy"i İngilizcesinden okumayı denediniz mi?

e anlamada bir sorun yok. olsaydı rahat okuyaamzdım. bir filmi sen nasıl orjinal izlemek istiyorsan ben de kitabın orjinal halinden maksimum zevki alıyorum. :) yani dil konusunda problem olmadığı sürece bir fark olmaması lazım. hatta çeviriden rahatsız olman gerekmez mi? :)

@comicstring

son bi kac yildir avusturya'da yasiyorum, burda bana özel günlerde hediye getiren arkadaslarin cogu sagolsunlar ingilizce kitap aldilar, cok farkli konularda bile olsa hic birinden zevk almadim. film izlerken sorun yok ama is okumaya gelince gazete dergi haric bunaliyorum.

@dasher film izlerken ceviriden rahatsiz oluyorum, kulaklarimi tirmaliyor.

ben de seninle ayni durumdayim. 6 senedir Italya'da yasiyorum, hatta bazen turkce konusurken bile farkinda olmadan kelimelerin italyancalari agzimdan cikiyor ama kitap olayindan bir turlu zevk alamiyorum. baslasam bile bir sure sonra birakiyorum. konu anlamamak filan degil ama nedense elime almak bile gelmiyor kitabi.

Türkçe kitap okumayı çok seviyor olduğun halde mi İngilizce kitap okumaktan nefret ediyosun, yoksa genelde okumayı mı sevmiyosun?

Bi de 15 yaşından sonra gittiysen İngiltere'ye, onun da biraz etkisi olabilir.

Biz ne kadar çabalarsak çabalayalım, bu sorunun cevabını bulamayabiliriz. Beyin daha o kadar da çözülebilmiş bir organ değil.
İşin kolayına kaçıp "bünye reddediyor İngilizce romanı" deyip kaçarım.

beni de çevirinin dili rahatsız ediyor :) aynı şekilde akıcı bile olmuyor. ingilizceden çeviri bir kitap okurken cümlelerin orjinal halleri geçiyor aklımdan, "aa bunu böyle demiş ahah süpermiş" diye ama bu türkçede bir anlam ifade etmiyor. deyimler, anlatımlar, her şey farklı. aynı keyifi almamın imkanı yok yani. budur :)

@compadrito

okumayi seviyorum. türkce kitap okumayi cok seviyorum, ingilizce dergi günlük gazete web sayfalari falan hic bi dert yok. ama is ingilizce kitaba gelince off daglar oooff off

şu konuda sana hak verebilirim, ingilizce romanlar türkçedeki gibi akıcı gitmiyor, cümle yapısından mıdır nedir bir kesinti durumu oluyor. örneğin ben harry potter'ı ingilizce okuduğumda yazarın üslubunu çok küçümsemiştim, türkçe çevirisi sayesinde güzelleşmiş diyebilirim. bir de rus romanlarını asla ingilizce okumamak gerekir diye düşünüyorum. halen güzelim karamazov kardeşler'den nefret etmiş durumdayım.

bunun istisnası; yukarıda da belirtilmiş, eserin gerçekten bir edebi değeri varsa ve yazıldığı dil ingilizce ise sorun olmuyor.

@firez harry potter'da yazarı nasıl küçümsediniz inanılmaz sahiden. aklım hafsatam almıyor. kelime dağarcığı bakımından inanılmaz bir kalem rowling. olaylaran kurgusu sırasında saklanması gereken yerleri harika gizlemiş kelimelere sığınarak. bir çok yazarın kullandığından daha kapsamlı ve geniş bir kelime çevresi var. anlatımı inanılmaz akıcı. gerçekten inanılır gibi değil.
havsala imiş o kelime, hafsata değil, affola.

ingilizce'yi bir edebiyat dili olarak düşünme de, o milletin insanlarının hikayelerini bir şekilde anlatmaları gerekiyor ve bu da anadilleri olduğu için ingilizce yazılıyor. üstelik okurken satır aralarında kültürüne aşina olduğun için hikayeler ve yaşayışlara dair çok güzel ayrıntılar keşfediyorsun. kültüre yakınlık hissediyorsan bu şekilde yaklaşmayı dene bir de.

@yvonne: yanlış anlamayın, ben -genç olmadığım halde- büyük bir Harry Potter hayranıyımdır. Çocuk eseri zannedilerek küçümseniyor ama çok değerli kitaplar. Benim anlatmaya çalıştığım, cümlelerin türkçe okunuşta kulağa daha hoş ve akıcı geldiği idi. Özellikle gençlerin kendi aralarında konuşmalarını ingiliz genç argosuyla yazdığı kısımlardan hoşlanmadım. Tabii benim fikrim, bir iddiam yok.

ilaç alma, aklını başına al.
haince bir tavsiye ama tek yolu bu.

canın şu an ne yapmak istiyorsa iki gün boyunca onu yap. abart ama bokunu çıkar. sonra ondan sıkılınca otur ders çalış.

ben final zamanı ders çalışmayıp lost izlemek istediğimde şöyle diyordum " tamam mlky okulu uzatınca bol bol izlersin". şimdi de ders çalışmak istemediğimde tamam mlky sınavı kazanamayıp işsiz kalınca bol bol girersin sözlüğe diyorum.

Bak sana bir numaralı tavsiye geliyor .Ygs-lys hazırlıksa gitmek istediğin üniversiteye git oha diyiceksin,o ortamda rahat adamları görüceksin yoğolan şey fazlasıyla sana geri dönücek,çalışıp burayı kazanıcam gibi cümleler beyninde uçuşucak falan filan ..

%100 working yanii ..

Başka türlü ders çalışmaya gelince netle yürümez arkadaş,kaç kurtar kendini gündüz çalış gece gir nete .

dalga geçmiyorum kesinlikle ama şunu düşün. sen rocky'sin!! o dersler de ivan drago!! yumruklarınla yenmelisin o dersleri!! acı yok rocky!! çok zorlanıyorsun biliyorum, üstüste yumruklar yiyorsun ama dayanmalısın!!

www.youtube.com

küçük adımlarla olabilir mi? "on dakika bakıp kapatacağım" gibi bir düşünce. "günde onbeş dakika ayırarak doktora tezi yazmak" adında bir kitap varmış onun gibi. hani az az bakıp hiç değilse kopmamak adına.

Herkesin tatil olduğu bayramlarda filan çalışmak diğer günlere göre zaten zordur, çok sıkışık değilseniz zorlamayın bugünlerde. the kene'ye de katılıyorum.

audiobooker.booklistonline.com

internette bilmiyorum da bilgisayarından word aç oraya kopyala. sonra onu farklı kaydet masaüstüne pdf olarak kaydet. daha sonra da pdf dosyasını açıp görünüme tıkla en altta yüksek sesle oku çıkar. ona tıkla yanda etkinleştir çıkar, etkinleştirdikten sonra tekrar görünüme tıkla en altta yükses sesle oku de, alayını okur yazının.

www.acapela-group.com

translate.google.com.tr|en|

www.readplease.com
kullandığım her bilgisayarda yüklüdür. hızlı ayarlandığında uzun ingilizce metinleri okurken kolaylık oluyor.

çıkan çoğu kitabın audiobook u var artık hatta ünlüler seslendiriyor.

eşkıya gibi türk filmi gelmez daha.

eşkiya derim.

ikisinden birini izleme mecburiyetin varsa eşkıya'yı izle. ikisini de izlediğinde uzaylılar dünyayı istila etmeyecekse muhsin beyi'i de izle.

ikiside izlenilmeli

muhsin bey

muhsin bey. ben eşkiya'yı pek fazla beğenmiyorum.

Boş ver filmi Cik 5. Kattan atla :p
Eşkiyaya başla sonuna doğru durdur Muhsin beyi ac izle bitir sonra eşkiyaya devam et.tek oturuşta ikisini de aradan çıkarmış olursun. Yada filmi başlarken durdur konu dağılmasın evet bu daha mantıklı.

galiba perşembe.

onun yerine gidin atm'den havale yapın bence.

öyle yapınca adamın hesabının olduğu bankanın atm'sinden hemen yatıyo mu hesabına?

adamın olduğu bankanın atm si para yatırmayı kabul ediyorsa olur

adamın banka yapı kredi. onun atm'siyle hiç işim olmadı bi deneyeceğim bakalım. avm mantıklı ama bayram dolayısıyla köyümüze dönüyoruz. orda avm yok :/

atm işini denemekte yarar var. teşekkürler herkese

gecikebilirsiniz bunda sorun yok ama evsahibine mutlaka bir haber verin.

sanırım kişinin hesabının olduğu bankanın atm.sinden yatırdığınızda mesai saatlerine bağımlı olmuyoruz eft gibi. yatmış mı diye teyit etmek için aradım ev sahibini ama adam zengin beyler. kontrol etmemiş bile.

başlıklar fiyattan büyük olsun, böyle çok acayip duruyor, hatta ortadaki satırın boyutları sitenin geri kalanıyla tamamen alakasız onlar eşitlense daha güzel durur gibime geldi, hatta böylece ortada satır başına 3-4 ürün de gösterilebilir daha verimli olur

siteye rss eklerseniz takip ederim ne satılıyormuş ne veriliyormuş. ama rss olmazsa bakmak aklımın ucuna bile gelmez. ekşiduyuru ve ekşibition'ı öyle takip ediyorum ben. rss ekleyin ekşimarket'i de takip edeyim.

ilanımıza mesaj atılmış mı ya da attığımız mesaja ceap gelmiş mi diye siteye giriş yapmazsak gelen mesajlardan haberimiz olmuyor. bir bildirim gelsin e-mailimize ya da sözlük hesabımıza ne güzel olur.

bence duyuru ile ortak çalışma yürütülebilir ilgiyi artırmak için. mesela duyurunun sağdaki boşluğuna son ilanlar sıralanabilir.

hep ekşimarket'in gittigidiyor, sahibinden gibi işlek bir yer olmasını istedim. sanırım o yönde adımlar atılmaya başlanıyor.
bence işe kategorilendirmelerden başlayın. bir de güncellik çok önemli. 2007'den kalma ilanlar görmek can sıkıyor. şöyle bir sistem getirilebilir mesela, her ilan 1 haftalığına açılır. 1 hafta sonra ilan sahibinden onay istenir, eğer verirse tekrar yayına sokulur. bu yönden hem ilan kalabalığından kurtulmuş oluruz, hem de aramalarımıza güncel ilanlar takılır.
ayrıca sözlükte bol bol reklamı yapılsın ki insanlar tercih eder olsun.

yorumlara saat ve tarih konulmalı

SATILIK ve ALINIK seklinde 2 kategori de olsun

ilan ekleyen fiyat kesin bu gibi bir şeye tik koysun, ona göre altına teklif gibi zarf atacak fiyatımızı yazabilelim.

Biraz alakasız olacak kusura bakmayın ama güzel ülkemizde benim kafama öyle bir anlayış kazındı ki artık, elindeki bir şeyi satacak olan adamın benim gözümde satma sebebinin arkasında %99 bazı ters sebepler var gibi geliyor. sırf 2. el için değil, 0 olan her şey için de geçerli. yakında hiçbir şey almamaya başlayacağım sanırım.
hayır yani playstation olsun, monitör olsun, herhangi tırışkadan bir şey olsun, bu adam bunu satıyorsa bu fiyata kesin edeceği kârı bol bol koymuştur ve ürünün bir tersliği vardır gibi geliyor.

bunun ekşimarket'le zerre ilgisi elbette yok fakat bu anlayışı kökünden kaldırsanız ben bağımlısı bile olurdum :)) kolay gelsin herkese!

satılık ve alınık kategorileri olsun bunun yanında alınık ilanı açan adama aynı kategorideki ve kriterlerdeki ürünleri göstersin bir şekilde

halka açılsın. ekşisözlük yazarlarına kapansın. daha başarılı olur :)

sözlük ahalisinin profiline baktığımız zaman şu ürünlere;
otomobil motosiklet cep telefonu notebook'a ekstra önem verildiği görülüyor. manşet modeliyle ürünlerin duyurumu.

siteyle ilgilenecek editör alımı olsun. eksik ilanların tamamlatılması ve dandük ilanların modere edilmesi.

yazarların aldıkları ve sattıkları ürünleri göstermesi badget ile duyurumu. belki puan sistemi ile güvenilir satıcının öne çıkması vs.

eklenen ürünün ekşisözlük başlığı varsa oradan entari çekebilir.

evet diğer arayüz uzmanı arkadaşların dediği gibi genele hitap edileceği için daha standart basit arayüz.

logonun kötü olduğunu düşünmüyorum. logo kalabilir.

güvenli ödeme sistemi. get gibi.

duyuru gibi yalniz sözlük içine ve bütün internete olmak üzere düzeltin siteyi. saçma sapan olmuş böyle, her boku görüyoruz iletişim kapalı. çok zor sanki duyurudan birisine mesaj attırmak. iş çıkartmayın boşu boşuna.

ekşi duyuru'daki alınık/satılık bölümü direkt ekşi market'e yönlenmediği sürece ekşi market işlek hale gelemez. aynı ilanı 2 yerde vermiştim, birinde 10 kişi yanıt verdi, diğerinde bakan/cevap veren bile olmadı.

insanlar birine birşey satmışlarsa satış hakkında olumlu veya olumsuz yorum yapabilsin. gittigidiyordaki adamlara satış olumlu güvenilir gibi etiket verebilelim.

Şehire göre sıralama, filtreleme olabilir.

kiralık bölümü de olsun.

giyim bölümü olsun

takaslık bölümü olsun

eski tasarımı bile son halinden iyi idi bence vakit var mı bilmiyorum ama, önerileri aldıktan sonra tasarımı baştan yenilemeniz faydalı olur. bu tasarımın üstüne ne yapsanız yamalı bohça gibi olacak.

"hibe" diye bir kısım olursa insanlar kullanmadıkları şeyleri ihtiyacı olan kişilere hibe etmek konusunda daha bir hareketlenebilir diye düşünüyorum.

bir sürü şey yazılmış aramayla uğraşamadım.
ilanlar sahici mi değil mi diye ilan veren kişiye telefon açılıp onay alınabilir. kişi zaten yazar ve nicki belli olduğundan yalan ilan açamaz açarsa da bir daha ilan veremez. abuk subuk villa satanlardan kurtulmuş olursunuz.

konmuştur belki son durumu bilmiyorum ama şehir seçme özelliği olmalı.

kullanıcıların kredi kartı bilgilerini görsek iyi olur. nasıl fikir ama ?

ekşimarket gayet güzel bir oluşum. ilanların yanında satıcı hakkında kimdir butonu gibi bir buton olsa hoş olur.

''madem üreten biziz'' sloganini hazirlayan/düşünen arkadaşa ömür boyu başari plaketi verin. onun yerine daha hoş kulağa yatkin güzel bir slogan bulun.

araç bölümü de olsun.

* sadece yazarlara açık olsun. dışarıdan görülmesin. sahibinden.com vs'den farkı olsun. buranın önemi bizbize olmamız. bir sözlük yazarına tanımadığım bir insandan otomatik olarak daha çok güvenirim ben. biz bize olalım.

* satıcıların, güvenilir, çakal vs. gibi puan/yorum verebileceğimiz profil başlıkları olsun. güvenilir kim, kim yamuk yaptı bilelim.

Tasarımı komple facia bence, renk seçiminden başlayarak düzeltilirse iyi olur.

belli bir mesaj sayisini asmis, belli bir tarihten once alinmis duyuru uyelerinin de katilmasina izin verebilirsiniz. boylece benim gibi insanlar da yararlanabilir.

benım eksi acaountm kapali ama duyuru acik duyurudan da girilebilsin..

KEsinlikle sub ethada bir link olmalı ben duyuruyu o sayede takip ediyorum

İlanların görüntülenme çeşitleri çoğaltılabilir.Liste görünümü,resimli görünüm ve bir sayfada daha çok ilan görüntülenebilir.

ekşisözlük yazarı olmayan insanlara da hizmet etsin.

duyurudan da girilebilsin

Yazar olmayanlarda girebilsin,resimler tıklanınca büyüsün(pixel orantısızlığı rahatsız edici düzgün ve büyük görmek isteriz resimleri),ilanlarda tarih olsun.

zamaninda soylemistim, tekrar ediyorum: -beyaz-dan kurtulsun. eksi sozluk her zamanki olabilir ya da duyuru gibi renk secimi yapabilelim.

ekş yazarı olmasa bile en azından duyuru üyelerine açık olsun bari. bizim niye yok?

Dışarı açık olmasını istemem, öyleyse gittigidiyoru kullanırım ne farkı olur ki.

ayrıca hibe +1

Merhaba,
-Her şeyden önce ekşi sözlük kullanıcıları dışına çıkmamalıdır. Zaten bu işi yağan onlarca site var ve bu standartlara yükselmek biraz zor olur bence. Ayrıca bu şekilde daha güvenli ve samimi bir alış-veriş olacaktır.
-Tasarım üzerinde hiç uğraşılmamış hatta böyle bir şeyde olsun gibi bir şey olmuş kategori bile 3-4 tane. Daha uğraşılmış düzgün renklerde, logo ve tasarım olmalı.
-Kategori olayı bence daha rahat şu şekilde yapılabilir; kategori oluşturma gibi bir bölüm olur marka, model, durum vs... herkes kendisi ekler kategorisini benzer kategori var ise ona yönlendirilir ya da site admini tarafından ona eklenir.
-Hibe olayı mükemmel bir fikirmiş takdir ettim.
-Ekşisözlük bünyesinde üyelik girişi yapıldıktan sonra yanda yeni eklenen ilanlar gözükebilir.
-Şakacı butonlar değişmesin ekşisözlüğün vazgeçilmezi zaten onlar.
-İlana yorum olayı olmamış, mesaj yoluyla iletişmek en iyisidir.
.
.
.

-Ve son olarak ekşimarket ile alakası olmayan tamamen ekşi sözlüğü biraz daha temizlemek adına ekşi forum gibi bir forum sayfası açılsa acaba ekşisözlüğe ilgi azalır mı? Bence azalır ama en azından boş konuşan ya da saçmalamak isteyen orada takılabilir. Nacizane bir fikir, sonucu saçma sapan bir şeyde olabilir.
-

(bkz: #23699676)

1. logo berbat. sitenin tamamı için iyi bir tasarım gerek
2.kesinlikle siteye girmek ve ürün satmak için yazarlık şartı aranmamalı. (facebook için okul mail adresi girmek zorunlu olsaydı bu kadar yayılabilir miydi?)
3.ürünün satılma tarihinden belirli bir süre sonra satıcıya bu ürünün hala satılıp satılmadığı ile ilgili otomatik sorulsun. site güncelliğini korusun.
4.ürünle ilgili gelen mesaj satıcı yazarsa sözlüğün mesaj kısmına ve maille yazar değilse yalnız maille bildirilmeli
5.ekşi ilan sözlükte ya da duyurularda da akıcı bir şekilde görülmeli

ekşi sözlük yazarı olmayanlar da en azından satıcılarla iletişim kurabilsin.

Istekleri gerceklestirdik sayin duyurucular. Gorusler icin tesekkurler. Yeni versiyona goz atmak isterseniz dogrudan siteye gidebilir (eksimarket.com) ya da once degisiklikler hakkinda sozlukteki detayli aciklamayi okuyabilirsiniz (www.eksisozluk.com ). Saygilarimla.

ekşi hesabımızla ya da facebook hesabımızla giriş yapabiliyormuşuz sadece. çok adalaetsizce bence.
üye olayım dedim babayı aldım, ayıp be :(

ne olucu şimdi ?
benim facebookum yok, ekşi yazarı da değilim
ekşi duyurucuyum
bari duyuru hesabıyla da girilebilsin ?....

tr.wikipedia.org

o ülkelere göre değişiyor her 15. meridyen zaman çizgisidir, ülkeden çok meridyen geçiyorsa o kadar saat farkı oluşur (rusya mesela) o yüzden onlar bizim gibi ortak saat kullanmazlar ülke içinde yerel saat kullanılır 2-3 tane.

bildiğim kadarıyla çin'de yok böyle bir şey, çinli oda arkadaşım baya şaşırmıştı böyle bişeyi duyunca.

bu sene itibariyle rusya'da bu uygulama kaldırıldı.

japonya'da da yok. bizle aynı enlemdeler. saatleri ileri geri alma daha yüksek enlemlerde (kuzey avrupa filan) az biraz fayda sağlıyor, japonlar gereksiz diye uygulamıyor. biz de her zamanki gibi avrupa'ya uyacağız diye bu saçma uygulamaya alet oluyoruz. bu avrupa aynen zengin akraba gibi, beş kuruş faydasını göremezsin, zararı çok olur.

masaüstüne notepad'den bir dosya aç. hangi dizide hangi bölüme kadar izlediğini yaz.

daha pratik bir tavsiye lazım. her izledikten sonra tek tek girmek zor. hem o dosya silinir, pcye format atılır vs...

tv.com'dan özetlere göz atabilirsiniz, ben bunu görmedim dediğiniz yerde izlemeye başlarsınız.

history'e gir tarayıcından, dizi ismini arat, son izlediğin bölüm çıkar. ben öyle yapıyorum.

diziport vb sitelerde izlediğin bölümlerin linkleri daha koyu bi renkte oluyor. izlemediklerin daha açık renkte oluyor.. ben böyle anlıyorum nerde kaldığımı..

iyi güzel demişsiniz de ben daha uzun süreli hatırlatmalardan bahsediyorum. format çekip, cookieleri sildim mi ne geçmiş kalır ne koyu link

Eğer bilgisayara indiriyorsan dosyalarını indirdiklerini izlediklerim ve izlemediklerim olarak iki klasör oluştur.Ondan sonra iediğini sil ya da diğer klasöre at

google chrome yükle, gmail hesabınla senkronize et. sonra her izlediğin bölümü yerimlerine ekle.
format vs sonra bile yeniden senkronize ederek yer imlerinden takip edebilirsin.

sen de kendi kendini sabote etmek için hyaratılmışsın sanki arkadaşım:) geçmişi kukileri sildikten sonra sen bi kareli deftere not al dizilerini daha sağlam olur..???

ohoo notepad bile zor geliyormuş sana. format ihtimaline karşı online olarak google tasks, ya da docs'a not al diyecem ama o daha zor gelir sana. ben şahsen imdb'de oylarım izlediklerimi. ama bu da sana çok zor gelir yapması şimdi. imdb'ye gir, login ol, diziyi bul, oyladıklarına bak falan uzun iş.

cep telefonuna da not alınmaz ki. o da uzun iş. sen işin zor hacı.

next-episode.net

unpacked'in söylediği iyi bir şey herhalde. (hatta şahane, şimdi kullanmaya başladım).
fakat başka bir yöntem olarak ben wikipedia'dan diziyi bulup episode/bölüm özetlerini okuyunca konuyu hatırlayıp öyle devam ediyorum.

ben gereksiz olduğunu düşünüyorum. sadece 29 ekim değil diğer rejimi gereksiz yere övme toplantılarını da.

genel olarak insanlar toplanmıyor mu? beraber "bir şeyler" paylaşılmıyor mu? Mutlu dönmüyor mu insanlar evine? Bu bile gerekli olduğunu göstermez mi?

wessago +1, kurtulusundan kurulusuna kadar tüm bayramların gereksiz ve yersiz olduğu düşüncesindeyim. saygılar.

Normal bi ülkede gereksiz olabilirdi ama bu kadar terörün olduğu, milletin "kürdüstan hurr durr" diye bağırdığı bi ülkede gayet gereklidir rejimi övmek. Gerçi 2011'de bu günleri pek takan kalmadı o ayrı.

kutlamalar çocuklara stadda eziyet çektirmek, caddede tank yürütmekten vs. ibaret olduğu sürece çok da kızamıyorum bu iptale. hatta tatile bile gerek yok.

bunun dışında, bu tür günlere önem veren insanlar için bu gibi gösteriler yapılmış, yapılmamış mühim değil bence. 29 ekim'in ne demek olduğunu hatırlamak kafi.

eğer insanlar "zorla" bir yere toplanıp, götleri dona dona 2 tane "atatürk yoktu düşman çoktu" şiiri dinliyorsa gereksizdir. ama statlardaki gibi büyük çaplı törenler olmalıdır. zaten oluyor da.

cocuklar donmadan da kutlanabilir pekâla.

törenlerin iptal edilmesini skandal olarak görüyorum. çocuk bayramı değil, gençlik bayramı değil, devletin kuruluş bayramı. tepki görmemesi de ayrı bir ilginç.

insanların "bir" olduğu bölümünü tekrar gözden geçirebilirsiniz (bkz: bu birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan günler)de

"bir" olmak kendi başına sakat bir terim derim ben de.

ayrıca bir mesele de şu ki, herkes "tek yürek" olmuyor, "bir" olmuyor milli bayramlarda. o sadece memleketin milliyetçileri, atatürkçüleri, cumhuriyetçileri. zorunlu ve zorlama kutlamalar olmasa kaç kişi "bunu kutlayalım!" diyecek? bence bunu düşünmek gerek. yarın referandum yapılıp "milli bayramlar sadece tatil olarak kalsın, kutlamalar olmasın, var mısınız?" dense bir resmi gazetelik işi var o bayramların.

bir de ben henüz çocukların mağdur/istismar edilmediği bir bayrama ve dahi kutlamaya denk gelmedim.

o bile gereksiz bence ama olacaksa da microfiction'ın dediği gibi olsun en fazla.

söylemin amacına değil de pratikte ne gibi sonuçlara yol açtığına bakarım. ırkçı veya milliyetçi veya ikisi de değil, birşeyi değiştirmez.

Anayasada "Türk"'ün tanımı şu şekilde: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes "Türk"'tür." Bence bu tanım ile Türklük ırksal bir söylem olmaktan çıkıyor.

bence artniyetli biri bir tartışmada bunu kullanan birini ırkçılıkla değil de şovenist olmakla suçlayabilir. zira "ne mutlu Türküm diyene" ezilmemiş bünyelerde bir etki yapmayacaktır. ancak ezik kalan biri bunun altında kalıp da atağa geçebilir.

tek başına bir Türk ırkçılığını bağırmamakta ama sürekli göze sokulursa (bir anlamda @cro magnon'un dediği gibi) asıl niyetinin Türk olmayanlara hoş gözle bakmayacağı olacağının sinyallerini vermekte bence.

bunun neresi ırkçılık allah aşkına? burada başka bir ırka hakaret mi var? onları küçümseme mi var, aşağılama mı var?
ben türkleri severim demek de ırkçılık o zaman.
ırkçılıkla alakası yok. bir ırkın kendi ırkını övmesi ırkçılık değildir. her ırkta da bu vardır zaten. olmaması anormal.

Baldur her ırkın kendi ırkını sevip övmesinin normal olmasının sonuçları için seni Türk milliyetçilerine ve ALman milliyetçilerine ve yaptıklarına ve ayrıca genel olarak "milliyetçilik" kavramlarına yönlendirmek istiyorum.
Yalnızca bir ırkı sevmemek değil, bir ırkı diğerlerinden fazla sevmek ve üstün olduğunu düşünmek de ırkçılıktır.

ne mutlu Türküm diyen kişinin kafasındaki Türk kelimesinin anlamı anayasadaki tanım ile eşleşiyorsa ırkçı bir söylem olmayabilir ama çoğumuz biliyoruz ki ne mutlu Türküm diyen çoğu kişinin kafasındaki tanım öyle değil.

gayet de ırkçı bir söylem. sen adamın evladına her sabah zorla ne mutlu türküm diyene dediriyorsun. kürtlere hak verdiğim bir iki noktadan biri. düşün ki amerikan mandası kabul edilmişti her sabah god praise who say i am american demekten rahatsızlık duyarmıydın_?

felina ve idm +1, ben de anayasada geçtiği haliyle anlıyorum bu cümleyi. ama pratikte farklı yerlere çekiliyor..

burada şu tartışmaya girmeye ne gerek var?

ulan benim bacaklarımı açarak oturmamı bile seksistlikle suçlayan insan var bu dünya üzerinde. dolayısıyla ne yapıldığı değil etkileri ve sonuçları önemlidir. ne mutlu türk'üm diyene sözü de ayrımcılığın ekmeğine yağ sürüyor. pratikte böyle.

ben ırkçı buluyorum.
pratiğe bakınca, anayasada tanımlanan Türklük kavramı ile farklı bir durumla karşılaşıyoruz.
mesela: tarih dersinde Orta Asyadan gelen bir milletten söz ediliyor. oysa ordan gelmeyen, anadoluda daha önce de var olan insanlar da var, başka yerden gelenler de... türkiyedeki tüm insanlara Türk ırkının etnik özellikleri empoze ediliyor... ne mutlu Türkiyeliyim diyene, anatolyan'ım diyene gibi bir şey olsa iyi olurdu...

ırkçı bulmuyorum, o yıllarda yeni kurulan devletin vatandaşlık ruhunu oluşturmak için kullanılmış bir slogan olarak görüyorum. adeta "aşağılık kompleksine kapılma, sen de iyi/güçlü bir bireysin" anlamına geliyor. Bu söylenirken de "ne mutlu türküm diyene, ne kadar yazık almanım diyene" anlamının kastedildiğini sanmıyorum, ülkedeki etnik azınlıkların dışlanması için söylendiğini de hiç düşünmüyorum.
Ama tabii günümüz koşullarında bir anlam taşımıyor. sanki bir çocuğun büyümesi gibi.

mustafa kemalin bunu söylediği zamana ve sosyal şartlara bakarsak mantıklı ve hatta gerekli bi söylem. ama 2011 yılında hala bu söylem üzerinde ısrarcı olmaya gerek yok. dünya o kadar çok değişti ki.. bugün bi ingiliz çıksa karşıma ve "ne mutlu ingilizim diyene dese" hassiktir ordan derim.. ne mutlu insan olabilenedir bence..

durup dururken niye türküm demekle mutlu olunuyor onu bi irdelemek lazım bence öncelikle.

bi de şöyle düşünelim:

almanya'da "ne mutlu almanım diyene" diye bir söz olsa ordaki türkler ve diğer göçmenler için bu ne anlama gelirdi? üstüne almanlığı da "alman devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes almandır" gibi bir kılıfa soksalar?

(bkz: ulus inşası)

Atatürk Ne mutlu Türküm diyene demiş ve akabinde o dönemin eğitim politikası da vatandaşların eğitimini bu düşünceye uygun üstlenmiş. Yani 70-80 sene önce söylenmiş bir lafı düzyazı olarak algılamamak lazım. O dönemde bu ülkede ermeniler,rumlar çerkezler vs. birçok topluluk bir aradaydı buna rağmen bu laf söylendi ise kimse çıkıpta "bizi öteleme amaçlı söylediler bu lafı" diyemez.

Bazı kesim amerkan filmlerindeki "zenci" leri oynamayı seviyor. Zenci hırsızlık yapar tutuklanır hemen başlar şikayete "ben zenciyim diye tutukladılar" soru sorulur "zenciyim diyemi soruyorsun" vs. vs. Günümüzde bir kesimde kendini zenci yerine koymayı seviyor. Onun için yazılan yer yazıyı düzyazı olarak okuyup çarpıtıyorlar.

Hepsinin cebinde Türk parası,Türk kimliği var Yurtdışında pasaportlarından dolayı Türk vatandaşı görünüyorlar, ama buna rağmen "Ne mutlu Türküm diyene" lafından rahatsız oluyorlarsa çözüm basit. Mutlu olmadığınız ülkenin nüfus cüzdanını,pasaportunu,parasını,dilini taşımayın. Bu konuda bir zorlama yokki...

türk'üm diyene övgü içerdiğinden ırkçılığı, etnik aidiyetiyle ön plana çıkmayı alenen teşvik etmiştir bu söz 90 yıldır. yüzlerce yıl kendini müslüman olarak tanımlayan, türk,laz, çerkes, gürcü, kürt, boşnak kitleleri bu bilinçten sıyrılıp devletin resmi millet kalıbının içine girmeye zorlamıştır. bu kalıba girmek istemeyenleri, bu kalıbın dışarıda bıraktığı kültür ve dilleri türk milliyetçisine dönüşen kitlelerin hedefi haline getirmiştir. bu kitlelerin büyük kısmı maalesef 90 yıldır parmağın gösterdiği yerden kafasını çevirip parmağın sahibini görememiştir.

:) Saçmalamamak lazım bazen, Bu laf söylendiğinde ülke bile değildik bir nesil,okumuş eğitimli bir gençlik, eğitmenler doktorlar bilim adamları hepsi cephelerde şehit olmuş,ülke harabe haline idi.

Tüm ulusu ayaklandırmak için çeşitli övgü sözleri söylenmiş, aradan geçmiş 90 küsür sene birileri sıcacık kaloriferin yanında monitör başında yok şuydu buydu edebiyatı yapıyor. O zamanki insanlar dünyanın en büyük ordularına boyun eğmemişte bu lafımı yutup 90 sene sineye çekmiş? işkembeden teori uydurmamak lazım.Nefret söylemidir bu diyenler nefret kusmaktadır aslında.

turkcell (nar, gnctrkcll, bedava sms vs..)

turkcell faturalı,

120dk her yöne - cayma bedelli kontratlar - ücretsiz
100mb internet - aylık 3 tl
250 sms her yöne - aylık 5 tl

toplam aylık fatura = 8 tl :DD

turkcell (öğrenci hattı)

Turkcell

Vodafone - 8 liralık aylık sınırsız interneti

avea - 19tl'ye 1000dk avea için konuşma, 1000sms her yöne, 1gb internet paketi üstelik faturasız hatlara.

turkcell. bir şeyinden memnun değilim aslında. her ay 20 tl yüklüyom zaten, bana yetiyor.

turkcell ve avea ama aveayı vodofona tasıcam bugun yarın

avea -
30TL yükle hediye 120 dak her yöne bedava ,10 Tl 'ya her yöne 150 dak bedava
sevgilin varsa 11 TL'ye yurt içi her yöne 1.000, Avea içi 10.000 SMS atıyorsun,
yoksa her yöne 500 sms işimi görüyor benim 7,8TL..
1GB internet aboneliğim var ayda 9Tl ya.. sanırım kullandıklarım bunlar

yeni avea'ya geçtim vodafone'dan.

500dk her yöne
1000 sms her yöne
1gb internet paketi (en çok bundan memnunum, harca harca bitmiyor)
19 tl, faturasız. ( bir de bundan )

vodafone. turkcelldeyken yüklediğim 20tl bir hafta içinde bitiyordu, şimdi 1 ay gidiyor.

Turkcell. Gnctrkcll olayi guzel kiyafetlerde, yemekte falan indirim oluyor genelde.

vodafone genç özgür (freezone)

Turkcell Star

bedava mesajı olduğu için vodafone, aramalarımda da turkcell

Turkcell'den vodafone'a geçtim. Geçen ay 47.50 TL turkcell faturası ödedim.
Bu ay çok daha fazla kullandığım Vodafone 18.50 fatura geldi.

avea: çekmeme sorunu gerçek, yine de değiştirmeyi düşünmüyorum: çünkü Türkcell'in tarifelerinden bir şey anlamıyorum. abidik gubidik şeyler, misal bir ara konbara diye bir şeyleri vardı, şimdi joker diyor, nar diyor. Beni kandıracaklarmış gibi hisediyorum. avea'da hiç değilse ne konuştuğumu ne ödediğimi biliyorum.

turkcell den aveaya geçtim 19tl 1gb internet 500dk her yöne 1000sms

turkcellin kucağına oturanlara duyrulur.

algıda seçicilik banko. almayı düşünüyosun sen de sanırım belli :) son kasa bu aralar moda gibi oldu ama evet renginden dolayı pembeye yakın bi rengi var kadınlar bayağı sevdi onu. çevremde onu kullanan iki arkadaşım var renginden dolayı almışlar. bizim gibi motor hacmine bakmıyolar veya ulan ne gazlarım bunla ne aralara girerim demiyorlar sanırım :D

tasarımı süper. 30-35 milyara spor bir arabaya biniyorsun gibi...

Bana göre şu an tasarım olarak öne çıkan 4 araba var.

Ford Fiesta
Opel Astra
Bmw 5 serisi
Range Rover Evoque...

hepsi de kendi segmentlerinin en baba tasarımına sahip araçlar. Şahsen ben alacak olsam bu 4ünden birini tercih ederdim.

bence süper bir araba. ve evet siyah olanı çok şık aga.

dışı seni içi beni yakar cinste bi araba aslında. ama tipi ve meşhur elektrik kırmızı renginden dolayı tercih ediliyor öncelikle. sonrasında da b sınıfı olmasına rağmen c sınıfı donanımına sahip olması ve aynı donanımı sunan rakiplerine göre (polo vs) daha uygun fiyatlı olması. (gerçi 2012 modellerine bi fiyat bindirmesi yaptı ford ama aralık filan gibi ucuzlar muhtemelen)

renklerı cok güzel sadece bıldıgın bu dişiyim.

bahsedilen yeni kasa fiesta ise beni çok hayal kırıklığına uğratmış bir arabadır. 2006 fiesta kullanıcısıyım ve arkadaşımda 2010 modeli vardı test ettim. arabadan indiğimde dış görünüşüne aşık olduğum bu arabanın aslında bom bok bir araba olduğunu görünce büyük hayal kırıklığı yaşadım. arabada bir kere görüş alanı çok kötü!!! ve 2006 arabam o an bana daha geniş bile geldi gerçeği nasıldır net bilgim yok. ha iç dizaynı, kullanılan malzemenin kalitesi, direksiyon fonksiyonelleri çokta kötü değil ama dış görüşünüşü mükemmel bir arabaya yakışmamış. param olsa 2006 ı satıp asla ve asla almayacağım bir araba olarak cümlemi bitiriyorum.

yenileri hoş görünüyor, teknik olarak nasıl bilmiyorum,
2005 fiesta kullandım onla ilgili söyleyebilirim. beni de, arada bir kullananları da şaşırtan iyi bir arabaydı. beklentim olmadan almıştım, tipini de beğenmiyordum zaten ama gerçekten iyi bir araba çıktı. sorunsuz ve kolay kullandım, hiç arıza çıkarmadı, yamuk yapmadı, iç hacmi beklediğimizden geniş çıktı, 7-8 kişi bindiğimiz oldu (birisi apaçi arabası mı demişti).
Sanıyorum bu memnuniyet nedeniyle tavsiye ediliyor olabilir, tipi de güzelleştiği, fiyatı da uygun olduğu için tercih ediliyordur.

ucuz dostum. O fiyata alınabilecek pahalı hissiyatı yaratan tek araba galiba. dış görünüş olarak yani.
dizel modelleri üst segment dizellere göre epey bir ucuz kalıyor.

tam bir bayan arabasi, ufak, hesapli, cok yaktigini da sanmiyorum. tasarimi da guzel. ancak motor olarak zayif(mis) ve kücük.

evet yarım gün, bazı üniversiteler tam gün tatil ilan etti.

Milli bayramlar içinde bir tek Cumhuriyet bayramı 1,5 gün olarak kutlanır. Yani evet Cuma günü öğleden sonra tatil.

gitme.

seviyorsan git konuş bence.

saat geç gidilir mi okul bomboş olacak.

daha şimdiden ekersen dönem sonu nasıl çıkacak?

kesinlikle gitme, ileride mezun olunca 'salak gibi o 18.30 dersine gitmi$tim' diye çok yanarsın; demedi deme. gitme o derse, sakın.

ek ders falan mı bu yoksa her hafta o saatte var mı o ders? ek ders ise ve çok önemli değilse salla gitsin de diğer halde gitmelisin.

gitme la. 40 yaşına gelince, vay ben o derse niye gitmedim mi diycen sanki?
mis gibi yat.

GItme

@jugador +1

derse gitmezsen ileride anlatacak bir hikâyen olur. ama uyuymak yerine, daha farklı bir şey seçilebilir. öylesi daha zevkli olur. karizma yaparsın ayrıca.

ama git be, arkadaşların ordadır geyik yaparsınız falan. kaçırma sonra...

git belki yolda hayatinin askini bulacaksin...

git.

(bkz: lanet)

la havle ve la kuvvete illa billah il aliy ül azim

işe yarıyor bende. tekerleme gibi, tamamını söyleyene kadar sinirim geçiyor zaten.

(bkz: hey allahim ya)
(bkz: tövbe estağfurullah)

daha yaratıcı şeyler arıyorum yalnız

pütan
karai foldes
yada foldes karai

ben jeez diyom

ben tripanazomigambiyetsizi kullanıyorum

fizdepüt

ahyak de

ov may guudnıs!

dümbelek, heceleyerek söylüyorsun. vurguyu keyfime göre ilk ya da son heceye veriyorum.

şimdi buldum bir tane; zerzevat \ zerzevat saksısı

"çizmemin ranceri" diyin, tommiks öyle derdi. küçümsediğiniz kişilere karşı kullanın.

amokachi diyorum ben. "hayyyy amokachiii" gibi.

kedi canını senin.....

leyla ile mecnundaki küfürler olabilir
poşet
damacana
tuvalet terliği
duş perdesi

alüminyum

tuvalet terliği, duş perdesi, bulaşık süngeri, tuvalet fırçası, bakkal poşeti gibi şeyler kullanıyorum bu aralar.

(bkz: leyla ile mecnun)

- tuvalet terliği! sarı olan, plastik! bi tarafı kopmuştur hani; ayak dışarı çıkar. basamazsın yahu! yani giyemezsin de ayağını sürürsün üstüne basarak. işte o pisss tuvalet terliği! o derece çirkin!

Damacana

küfrün yerini hiçbirşey tutmaz. ben genelde hayskym yada sadece mnskym derim. böyle dişlerini sıkarak söyleyince kimse anlamıyor da.

www.tintinologist.org

(bkz: kaptan haddock)

kişiye kızılmışsa; ağzına ekmek goduğum, köfteci, keranacı, dümbelek, dübürzade, dübürcan, g.t lalesi,

duruma kızılmışsa; fikero, seh seh ( h'leri hafif yutarak yavaşça söylenince güzel oluyor sanki ), zıbınımını

bunlar yer yer kullandığım küfürümsüler. küfür olarak ta şunlar çok hoşuma gider; ananı laciverde boyarım, y.rrğın altına yıkarım.

biraz terimleşmiş ama cins isim olduğu için küçük harfle yazılacağı kanısındayım.

yani gar'dan aşti'ye.
-tandoğan istasyonuna kadar yürüyüp ankaray'a binerseniz 5dakikada gidilir. (yürüme ve bekleme hariç).

-muhtemelen o civardan dolmuş da geçiyordur.
-taksi de gider 10 -15 tl'yi geçeceğini sanmam. 10-15 dakikada gider.

antalyalı değilim, kimse cevap vermemiş diye yazıyorum: (geçen bir iş için biraz araştırmıştım da).
havaalanındaki havaş servisleri antalya otogara kadar gidiyormuş. oradan da zaten kemer minübüsleri kalkar.

daha iyi bilenler bilgi verirse yanıltmamış olurum ben de...

filmleri boşver. olay örgüsüne bir katkısı yok. doğrudan animeyi izle. manga var mı bilmiyorum.

bir de anime ingilizce ve japonca dublajlı olarak bulunabilmekte. japonca olan kulaklarımı tırmalarken(garip tonlamalar, vurgular, ünlemler...), ingilizcesi gayet rahat izletti kendini.

direk animesini izle işte, 30 küsür bölüm olması lazım.

hatta stream linki atıyorum mesajla.

manga, çizgi romanı. simdilik karıştırma :) bitirdikten sonra mangasının ( yanılmıyosam 13. volume u ) animeye ek bilgiler sağlıyor.

filmlerini izleme.

ya dublaj olayına takıldım ingilizce olanını izlemek çok daha rahat olur benim için ama tadı çıkar mı ki öyle ne diyosunuz?

mümkünse japonca ses + ingilizce alt yazıdan şaşma.

kuso, schine, konoyero, baka, bakayero gibi küfürlerin tadı başka türlü çıkmaz.

ben iki türlü de izledim, japonca ses + türkçe/ingilizce altyazı tercih ederim. fark ediyor.

bu fark ne kadar peki? çünkü zerre anlamadığım bir dilde izlediğim için bi kayıp da olucak telafi eder mi?

japonlar seslendirme işini amerikalılardan çok daha iyi yapıyor. ice age'in türkçe çevirisi nasıl çok başarılıysa, japonlarda da aynı durum var. ayrıca ingilize alt yazı izlersen, inanılmaz göz aşinalığı kazanıyorsun ingilizcen sana çaktırmadan çok gelişiyor.

telafi eder çünkü vurgu ve tonlamalar daha iyi japonca dublajlıda. ayrıca sesler kafadaki karakter imajlarına uymuyor ingilizce olunca. öbür türlü daha iyi.

Ben japonca sesle izledim. ruhunu daha iyi veriyor bence.

yahu kendi dilinde japonların her daim asabi gibi konuşmalarını, kadın karakterlerin mıyır mıyır bebek gibi konuşmalarını falan duymazsan hiçbişeye benzemez. adam sinirle nandaaaa diye bağıracak ing. no mu diyecek.
kesinlikle anime+japonca izle. sağda solda spoiler okuma dikkat et.

takip kodsuz bir şekilde göndermiştir 6 dolarlık bir ürünü, takip kodu olmadığı için takip edemezsin. Eğer 1 aydan fazla olduysa ürün yollanalı üzerine soğuk su iç

yok 13 gün oldu

gönderdiği şirket belli değil mi oşirketin türkiye ayağı belli değil mi? ne oluyor gümrük müdürünün 5 yaşındaki piçi "baba bu benim olsun mu" mu diyor gümrükte bizim eşyalarımıza?

olay sadece o değil, posta bir yerde takılıyor, ya da postacı getirmeyi unutuyor, sallıyor vs

bazı ürünler hong kong'tan geliyor, 1 ayı geçtiği oluyor. satıcının değerlendirme puanına bakın, yüksekse endişe etmeyin.

Adam postalasa da o ürün size bir türlü ulaşmak zorunda. Satıcıya mesaj atın. Ben de 3 dolarlık bir şey almıştım, 2 ayın sonunda artık gelmeyince adama mesaj atmıştım. En sonunda paramı iade etti.

Vatan bilgisayarın sitesine bakabilirsin bir de ayın sonuna yakın yüzde 25 indirim yapıyorlar takipçisi olursan baya indirimden faydalanırsın.

en ucuz diye tek bir site yok. her parça başka bir sitede ucuz oluyor genelde. ama gigatek i tavsiye ederim ben.

www.gigatek.com.tr

edit: siteye üye olunca gördüğün fiyatlar 5-10 dolar daha ucuz oluyor.

henry gale +1

gigatek
inventus
teknobiyotik

geçen yeğenim topladı; gigatek, teknobiyotik ve vatan'dan sipariş etti. Teknobiyotik kasayı yanlış göndermiş, mail attık, ertesi günü hemen düzgününü gönderdi, memnun kaldık.

inventus çok iyidir.
inventus.com.tr



www.eksikolay.com

Kazak Abdal'ın şiiridir bu. Hikayesi olduğunu sanmıyorum. Çevresinde gördüğü çarpıklıkları sinirli görünümlü mizahi bir üslupla dile getirmiş gibi görünüyor.

en kısa ve umutsuz yolu, facebooktan tek tek bütün fotoğraf grafik bölümlerine bakıcan.

ben onaylamadım davranışınızı, hafif saplantılı geldi bana. kızın yerinde olsam tırsardım bayağı. kız size "buluşalım" diye mi verdi o resmi. resmi işi varmış çektirmiş vesikalığını. suistimal etmemelisiniz bence.

@firez
çok doğru söylüyorsun...

gazeteye ilan ver şu şu fotoğrafçıya gelen kız beni bul diye

belki 'aşk tesadüfleri sever' deki gibi yıllar sonra denk gelirsiniz. umudunu kaybetme.

ara cagrı merkezını, bi kac gune balıyorlar. kablo tv, modem, hd reciever, internet 40tl mı neydı.

sitesinde herhangi numara yazmıyor ama

444 0 126 olabilir. web sayfaları çok kötü.

Şuanda çok güzel bir kampanyaları var, tavsiye ederim. Kablosuz modem, hd receiver, kurulum...vs. bedava. Ayda 38.5TL' ye 1 mb sınırsız internet+HD Teledünya veriyorlar. www.kabloteknik.com üzerinden abone olunabiliyor.

John'un o kişiyle tanışmasının bilgisi bize verilmiş bir bilgi, dolayısıyla mış diyoruz, ama okula başlama bilgisi sağlam bir bilgi o yüzden dıktan sonra diyoruz. tense isimlerini salla gitsin, her zaman cümlenin özünü türkçeyi araya katmadan anlamaya çalış.

"had" olunca, -mıştı, -muştu oluyor. yani, "John kendisiyle, o (he) okula başladıktan sonra tanışmıştı." tamamen anlatım şekliyle alakalı. had'i kaldırırsak, "tanıştı" olacaktı.

Teşekkür ederim. Ben olaylar arasındaki öncelik-sonralık bağlantısı nedeniyle kullanmış diye düşünmüştüm. Şimdi anladım sayenizde. Sağolun.

Bana da biraz tuhaf geldi. Bana kalsa "john met him after he had started this school" diye kurardım cümleyi.

Fakat belki de burada, vurgu önceki ve sonraki cümlelerdeki bilgiye bağlı olarak "John had met him" kısmında olduğundan orada had kullanmaları gerekmiş olabilir. bilemedim.

@fireze neden kesin bir bilgiyle aktarılmış bilginin yerini değiştiriyorsun ki? john okula başladı, bu bildiğimiz bir gerçek diyelim, aynı john geldi bize filanca ile okuldan sonra tanıştım. onun verdiği bilgiye dayanarak bir başkasına bu bilgiyi aktarırken bu tip bir cümle kurmak gerekir.

dosyayı açıp, 'undo-geri al' yaparsa belki bir şeyler olur.

cık, işe yaramadı :/

pcyi kapatıp açınca soruyor belgeyi kurtarmak istiyor musunuz diye. En azından bende öyle oluyor bana güvenmeyin tabi ama son çare olarak deneyebilirsiniz.

ya o da çıkmadı, çünkü normal bi şekilde kendisi çıkmış kaydetmeden. kaydetmek istiyor musunuza hayır deyivermiş :/

Kaydetme dediyse bitmiştir onun işi.

çok fena o zaman :S

bazen temp klasöründe gizli dosya olarak görünen *.tmp dosyaları oluyor, onlardan biri olabilir belki. ama hiç kaydetmediyse o bile zor.

hiç kaydetmemiş :S

ekşi

acı

tuzlu. çünkü bir şeyi çok acı, çok tatlı veya çok ekşi yiyebiliyorsun ama çok tuzlu yiyemiyorsun. inanılmaz bir mantık hatası bence.

ekşi. hiç sevmem zaten ekşiyi.

ekşiyle tuzlu arasında ikilemde kaldım. ama asla tatlıdan ve acıdan vazgeçemem.

tatlı.

tatlıdan vazgeçerim, böylece saçma saçma tatlıya abanıp yaptığım tüm sporu ziyan etmemiş olurum.

tatli.

acı (en sevmediğim)
tatlı (vazgçmesi en işlevsel olan)

ikisinden biri ama... bilemedim :)

tuzludan vazgeçsen fazla tuz alarak ölecek kıvama gelebilirsin. acıdan vazgeçsen, acı şey aslında toksiktir ama biraz acıdan çok zarar gelmediği için yiyoruz o yüzden tehlikeli olabilir.

fiks ekşi.

tuzlu kesinlikle.

tatlı

ekşi anket

tatlı. tatlıyı hiç sevmme lan. anlamıyorum ben insanların neden tatlı tükettiğini.

acı. normalde pek yiyemem zaten, vazgeçmesi en kolayı.

Tuzlu gitsin. Aci tatli eksi kesin kalsin. Cunku eksi olmazsa limon olmaz, limon olmazsa Lim5 olmaaz.

acı acıdan hiç haz almam ve aramam. ama bir nar ekşisi tuzlu kuru fasülye bir jelibon bunlardan vazgeçilmez.

acı

ekşi. ekşi olan hiç bir şeyi yiyemiyorum kolay kolay.

"acıyı severim" derken, "acı" dediğiniz duyunun pul biber yediğinizde hissettiğiniz şey olduğunu mu sanıyorsunuz canlar? o hissettiğiniz şey acı değil "yanma"dır. tat alma duyusuyla değil, dokunma duyusuyla alakalıdır. acı biberi diline değil eline sürersen elin de yanar. hatta daha hassas bir yerine sürersen (çüke mesela) bak gör neler oluyor. ha sen çükünden tat alabiliyorsan onu bilemem.

acı dediğiniz şey mesela bulaşık deterjanının tadına bak, aha odur işte.

bu anlamda acı olan yiyebildiğimiz veya içebildiğimiz neredeyse hiçbir şey yok. tuzlu, tatlı ve ekşi dolu. sadece bazı alkollü içkiler verir o acılığı o kadar. ya da çok demli çay, çok koyu kahve. yani rahatsız edici derecede kötü hazırlanmış yiyecek ve içecekler. olmasa daha iyi olanlar.

kesinlikle acıdan vazgeçerim. biber acısından değil. zehir acısından.

1,3
tek bitane seçmek lazımsa 3 delfina gibi turkuaz yüzünden.

genel beğeni: 1
özel beğeni: 3 (türkuaz rengi manyaa olduğum için bu.. kaale almayabilirsin :))

31

2 veya 3. kimse 2'yi beğenmemiş çünkü alttaki pantolonun renk seçimi yanlış. açık renkli bir şort veya pantolonla güzel olabilir.

1 ve 3 bence de

1 yea.

1.

2 diyorum ben.

3'ü al güle güle kullan dostum..

1 en güzeli.

sadece 1; 3 ü evde bile giymem pazar kahvaltısında 2 için çok yaşlıyım :)

edit: (;)

bence hepsi güzel..genelde t-shirt gömlek karışımı yaparım..gömleğin önünü aç..içinede uyumlu bi renkte t-shirt al.

ben de 2. diyorum.
1. çok sıradan bu arada.

1'i tek geçerim.

2 güzel bir tek

2 ya da 4. 3'ü seçme de!

sırasıyla 3, 4, 2
1'i hiç beğenmedim.

zor olduğundan değil, zor bulunduğundan.

torrent ne ki ftp server açıp online oyunlarda pvp sırasında elalemin eline verenler var :P tamir bile yapıyolar asdasda
ya ben format atmayı bilmeyen erkek biliyorum. salak salak genellemeler yapıyorlar aslında eksisözluk beyinsiz kaynıyor. aaa kıza bak tekken oynuyo hassiktir diyolar mesela :) bi boktan haberleri yok çünkü.

ya olum benim tanıdığım bi kız var inşaatta amele (yersen)

onu geç 4chan'de takılan tanıyorum. çekici geliyor başta da abi kızla da erkek muhabbeti yapılmaz ki ya. erkek muhabbetini erkekle yaparsın. erkek muhabbeti yaptığım kızlar dişi özelliğini kaybediyor gözümde.

yau bırakın bunları, millet orjinallik olsun diye traş olan kızlara uuuuu çekicek neredeyse. sözlük homojen değil malesef. ben de lisedeyken ilk printer'ım olduğunda herkese anlatıyordum bişeymiş gibi, sonradan öğrendim ki zaten herkeste varmış printer. öğrendikten sonrası rezillik, başka bir şey değil.

aynı sözlükte, rakı içen kadınla ege kasabasına yerleşip domat yetiştirmek isteyen mallar da var.

torrent kullanmak bişeymiş gibi.. tövbe yareppim.

çünkü bazı insanlara ilginç geliyor. ben saygı duyuyorum aslında, zahmet edip öğrendiği için.

yada mesela bazıları duyuruda soru soruyor, bazı insanlar vakitlerini harcayıp ona cevap yetiştiriyor. hatta çok iyi biliyorum, kendileri bilmedikleri halde arayıp, bulup bir cevap yazıyorlar ama işte bazı insanlarda bu cevaplara tik koymuyor. bu da bana çok ilginç geliyor. anlam veremiyorum aslında.

tabii bazıları öyle değil, daha farklı düşünüyorlar. onlar taktik yapıp hemen tik koymuyor, herkes cevabını veriyor, sakin oluyor, telaş yapmıyor, yangından mal kaçırmıyor. sonra hepsini gözden geçirip, bir bütün olarak tik koyuyor. akıllı duyuruculardan onlar.

sözlüktekilerin kız algısı sanki hayat holywood teenage filmiymiş, kızların da hepsi ponpon kızmış gibi olduğundan star wars seyrettiğine de şaşırırlar, çizgi roman okuduğunda da.

erkekler futbolu da çok komplike bi' şey zannediyor desem yeter.

senaryo ya da kitap yazardım herhalde.

çok zor. insan sosyal bir hayvan. depresyona girerdim her halde.

aydınlanırdım herhalde :D
he pardon fiziksel bişiler yaptığımızı yazmak lazım herhalde.
yaşamımı sürdürecek normal aktivitelere devam ederdim. yemek yoksa yetiştirmek veya toplamak lazım mesela. herşey var bişi yapmana gerek yok diyosan da ellerimi oyalayacak bişiler yapardım, ağaç yontmak, seramik vs gibi, yürüyüş, keşif yapardım, ormanda sessizce oturup vahşi hayvan gelsin diye beklerdim vs vs
ama hep dediğim bişi var insan ormanda bir ay yalnız kalsa eskisi gibi olmaz bence.

of ya bi de yıldız gözlemi yapardım. teleskopumuz da olabilir mi?

gündüzleri yürüyüş filan, doğayla vakit geçirir, herhalde geceleri de hayatımda ilk kez roman yazmaya kalkardım.

deli gibi spor yapardım, döndüğümde baklava kaslarla kızlara hava atardım.

Gerekirse kablo çeker internete girerdim. Olmadı serrar baz istasyonu ya da uydu telefonu filan bulur yine internet yapardım. İnternet şart ağa :)

kalem kağıt varsa yazıp çizmek.
evden dışarı çıkabiliyorsam, gerekli malzemem de varsa ağaçtan bir şeyler yapmak. bahçe düzenlemek.

"hiç biri yok" diyorsan hayal kurmak.

çoluğumu çocuğumu keserdim.

(bkz: the shining)

muhtelemen yanına ikinci dağ evini dikerdim.

kalem kağıt dışında heralde yanımda herhangi bir müzik aleti götürür bir sene içinde de bayağı bir ilerlerdim.. müzik olmadan geçmez o kadar zaman..

eşeysiz ürerdim.

doğa ile uğraşınca zaman gayet güzel geçer. öyle bir ortamda dağdaki her bir ot, her bir taş, her bir pınar bir anlam ifade eder. Şu pınarı genişleteyim, şu ağacı yoldan çekeyim derken işler bitmek bilmez.

Okçuluğumu geliştirmeye çalışır, müzik aletleri ile folkun dibine vururdum. Zaten sonlara doğru bahar gelince raid'e çıkan viking moduna girerdim sanırım.

mürekkep, kalem ve kağıt serbestse kaligrafi tekniğimi geliştirirdim; teknolojik ürün gerektirmeyen spor hareketleri yapardım; 1 yıl sonra ne yapacağımı hayal ederdim; geri kalan zamanlarda da paso uyurdum.

Anadan doğma gezerdim, elbise giymezdim.

Böyle mülteci istekleri olanlara Yönetmen Sean Penn'den gelsin "Into The Wild"

konuşmayı unuturdum. üç gün evden çıkmasam biriyle konuşmasam bozuluyor konuşmam:D

Gitarımı alır bir sürü beste yapardım, domates falan yetiştirirdim, kitap okurdum ama muhtemelen bir aya kalmaz sıkılır geri dönerdim :)

bol bol pipo içer, yazar, tahtadan objeler yapardım.


(bkz: walden)

www.imdb.com

joseph stalin faşist değildi. konuyla ilgili faşizmin tanımına bakın. (bkz: faşizm) ama eli kanlı bir katil ve diktatördü.

@ mtrksn, "...a policy of belligerent nationalism ve racism" kısmı uymuyor.

her baskıcı ya da diktatöre faşist denmez. Faşist olması için ekonomik politika olarak kapitalizmi savunması, şiddeti de bunun için kullanması gerekir. (sanırım teorik olarak böyle).

faşizm = ırkçılık dememek gerek aslında, ırkçılığı bir enstrüman olarak kullandığını söylemek daha doğru olur. bu bağlamda içinde bulunduğu konjonktür (bkz: komünist parti) ve etnik kökeni (bkz: gürcü) stalin'in politikalarını ırkçı temel üzerine inşa etmesini önlediyse de faşizmi örnekleyen pratikleri uygulamasına engel olamadı -örn. Çeçenlerin Kazakistan'a sürülmesi-.

Neticede "faşizm" sözcüğünü hangi tanımıyla yorumladığımıza bakmak lazım burada:

tdkterim.gov.tr

ikinci tanımı baz alırsanız faşist değil, ilkini baz alırsanız yes it is.

ayrıca

www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com

edit: bu arada kişileri ve şeyleri astarı-kumaşı belli elbiselerin içine sığdırmaya çalışmanın yersiz olduğundan yanayım. bir insanın zalim olması için faşist olması gerekmez. zalim zalimdir.

@boshi ilk tanımı esas alırsak nasıl oluyor da stalin faşist oluyor? ilk tanımda italya'daki faşizmden bahsediyor ki faşizm de asıl itibarı ile zaten bu italya'da mussolini'nin faşist partisinin tarihe kazandırdığı bir yönetim biçimidir. faşizm temelde budur zaten.

@mrtksn nasyonel sosyalizmle sosyalizm aynı şey değil. bir de faşizmle diktatörlüğü, otokrasiyi karıştırmayalım. dediğim gibi faşizm temelde italya kökenli bir kavram. daha ziyade toaliter ve milliyetçi bir nevi solidarizme dayanıyor.

@microfiction, ilk tanımı bölgesel niteliğiyle değil yaklaşım niteliğiyle ele aldım. bu arada faşizmle dikatörlüğü birbirinden ayırmak konusunda sana katılıyorum. "faşist dikta" diye bir tamlamanın mevcut olması dahi bunları birbirinden ayırmak gerektiğine işaret eden bir durum. dikta rejimlerinin tamamı faşist olsaydı bazılarının başına faşist ekleme gereği duymazdık.

evrenin sizi sınama şekli.. sabır diyip geçiceksin.

Haksızsın.

öküzün birine denk gelmişsiniz. tamam koltuğunu yatırabilir ama arkadan rica geldiyse en azından birazcık düzeltebilirdi. genel hal tavırdan da yüzsüz bir şey olduğu anlaşılıyor.

sinir bozucu bir durum evet ama para verilen koltuğun bütün nimetlerinden yararlanmak kişinin hakkıdır. arka koltukta yaşlılar olduğu için koltuğunuzu yatırmamak sizin tercihinizdir. aynı şekilde öndekilerin koltuklarını yatırmaları da kendi tercihleri.
koltuğunuzu yatırmadığınız ve yatırılan koltuktan rahatsızlık duymanız sizin sorununuz oluyor maalesef ki :/

şayet servis/ikram sırasında aynı tutumu sergileselerdi siz haklı konuma geçerdiniz.

aynısı bana ankaraya giderken olmuştu. 1. kez uyardım iplemedi. 2. kez uyardım iplemedi. en sonunda seni 3. kez uyarmıcam dedim koltuğu kaldırdı. tehdit etseydiniz işe yarardı.

Haklısınız. Öndekilerin öküzlüğü. O koltuğun o kadar yatırılabilecek biçimde üretilmiş olması demek saygısızca davranabilecekleri anlamına gelmiyor. Öndeki para verdiyse arkadaki de verdi. Öndeki para verdi diye bir başka yolcunun hakkına tecavüz edebileceği anlamına gelmez.

Bu arada ona bakılırsa bir otomobilin gidebileceği azami hız da şehiriçi sınırlarının çok çok üstünde. Millet şimdi "Bu otomobil bu hızda gidebiliyorsa, ben de giderim arkadaş!" mı diyecek yani? Öndekilerin terbiyesizliği, muavinin basiretsizliği. Sinir bozucu bir durum.

otobüsü yapan mühendis suçlu..

Aslında o koltuk aralıkları standartlara uymuyor ama muavinin patronları standartlara uymayan koltukları herkes yarım yatıracak kimse rahatsız olmayacak der mi? demez. Çünkü standartlara uymayan bi hizmet vermek marka imajını zedeler:)

haksızsın. ben olsam ikram servisini bekleyip koltuğu mecbur kaldırmalarını beklerdim. sonra 2 taktik var ya içeceğini koyup içmeden bekleyeceksin ya da dizi dayayacaksın öne yatıramayacak koltuğu.

özet: öndeki haklı

---boş vakti olanlar için benzer bi hikayeyle ilgili anı---

aynısı başıma geldi. ama senin yerinde değil, öndeki eleman yerindeydim.
aynen inatlaşma oldu arkamda oturan 100 kiloluk kadınla. atar yaptı kadın. ben de ters yapmasına kızıp daha beter atar yaptım. bi süre arkadan dizleriyle sırtımı tepeledi taciz olarak. sonra söylene söylene söylene kalkıp gitti, arkalarda boş bi yere oturdu...

gece otoban kenarında arıza yaptı otobüs. elektrik sistemi kitlenmiş. 20 dakka durduk. sonra (karanlık ya) bi patlama sesiyle savaş alanına döndü içersi. hepimiz yerlere savrulduk. dumanlar bastı ortamı. çığlıklar...
otobüse arkadan kamyon girmiş meğer. uyudu heralde kamyon şöförü yolda... zaten sabaha karşıydı. zaten de bi süre çok kötü can çekişip, sanırım sonra sıkıştığı kabinde öldü inleyerek o kamyon şöförü.
arkaya giden kadın yaralandı sanırım. çok emin değilim.

ben de hıyarım gerçekten di mi?

bi de benden dinle;
o otobüse bindiğimde, hayat memat meselesi diyebileceğim bir proje yüzünden yaklaşık 6 gündür (evet hiçbir abartı yok, tamı tamına 6 gün!) uykusuzdum. uykusuzluktan ölmek diye bişey varsa, işte o başıma gelmek üzereydi.
aslında işin bitmesine 1 günlük süre vardı. ama o akşam, geceye doğru bir telefon aldım. telefondaki ses annemdi. hastaneye kaldırıldığını ve sabah ameliyat olması gerektiğini söyledi. acil bi durum işte, ona da doktorlar söylemiş.

tek çocuğum ben. bizimkiler ayrı. üstelik teyzem, dayım, bişeyim de yok.
bir komşu gitmiş refakate o gece için. annemin benden başka kimsesi yok gerçekten...
velhasıl otobüse bindiğimde, 6 gündür uykusuzdum, annem sabah ciddi ve riskli bir ameliyat olmak üzere hastaneye kaldırılmıştı, ve benim tüm gün hastane/ameliyat prosedürlerine koşturabilmek için -en azından- birkaç saat boyunca (mümkün olan en rahat pozisyonda) uyumam gerekiyordu...

böyle şeyler her zaman olmaz. ama bazen oluyor işte.
her biri parmağım kalınlığında, kocaman altın bileziklerini, kolyelerini şıkırdatarak, çene altındaki yağlı gıdıyı tavuk gibi şişirip şişirip bırakarak, üstten üstten, buyruk verircesine konuşan bu arkamdaki kadına çok uyuz olmuştum. (o anda onu böyle görüyordum)

belki de çok iyi biriydi, bilemem... bilemiyoruz...

---boş vakti olanlar için benzer bi hikayeyle ilgili anı---

bildiğim tek şey şu ki; o koltuğun o kadar yatış payı varsa, arkadakinin bir miktar kıyak alan talep etmesi için birazcık kibar ve tatlı dille ricacı olması lazım...

@mrtksn, olayı mümkün olduğunca kısa anlatmaya çalıştım. yerime ilk geçerken zaten normal bir şekilde rica ettim, iplemediler. sonra da normal bir ses tonuyla koltuğunu kaldırır mısın dedim elemanlara. ben başka bir şey demeden adam bana direk başka koltuğa geç diyor. muhabbet uzayınca zaten arkada yaşlı çift var, ben de onların üzerine mi yatırayım koltuğu falan dedim muavin gelmeden, ister yatır ister yatırma dedi bebeler.

burda muavinin de suçu var sanırım, istese orta yol bulurdu direk kestirip attı. ilk defa başka bir firmayı tercih ettim onda da böyle bir durumla karşılaştım.

@delfina, senin yine gerekçen varmış. adamların ki tamamamen keyfi, zaten 2. uyarımdan sonra bi daha uyumadılar, yol boyunca ayakları öndeki koltukta tv izlediler. önümdeki eleman 1,60 civarı bir boydaydı düşünün artık.

ha bi de şöyle bir şey var, başka bir koltuğa geçmiş olsaydım herhangi bir kaza durumunda sigorta kapsamı dışında olacaktım..

tatilden böyle bi zamanda döndüğün için haksızsın hacım millet unu eledi eleği astı okullar başladı , sen yeni tatilden dönüyon

@delfina, kadinin sisman ve altin takiyor olmasi nasil bir etkendi? yani manken gibi ve sade giyimli, hos bir kadin olsa yapmayacak miydin?

bence herkesin koltugu istedigi kadar indirme hakkı var. ama konuya saygı ve rica gibi durumlar da giriyor tabi. bos koltuk varsa oraya gecilebilir bir de.

konu kisilerin nasıl biri oldugu degil illa yani. delfina'nın hikayesi de dogruluyor.

ben olsam ben de koltugumu indirirdim veya bos bir yere gecerdim. arkadaki yasli cifte de söylerdim durumu, onların da indirmesini söyleyebilirdin.

Firma hangisi merak ettim?

bence de ondeki hakli. en dogru davranis otobuste "ananizi skiim otobus muhendisleriiii" diye haykirmaktir.

öndeki iki tip teknik olarak haklı. ama ben onların aldığı eğitimi ve terbiyeyi ailelerinin ve öğretmenlerinin bir tarafına sokayım. nasıl insanlar lan bunlar.

@zekicalik, metroydu..

@anorexic,
insan psikolojisi işte. x, y, z sebeplerden tahammülsüzsen o anda, ne olursa olsun sana itici gelecek bi yan buluyosun şu durumda...

yani tip etken değildi. ruh halimi anlatmak için verdim o örneği... arka koltuktan atar yapan o teyze değil de, manken gibi, hoş, güzel bi kadın olsaydı, o anda "çiroz, sosyetik" olarak görecektim muhtemelen.

olayı anlatırken "o anda onu böyle görüyordum" dememin sebebi bu zaten. normalde insanlara asla böyle etiketler yapıştırmam, yapıştırılmasını tasvip etmem...

ama bak işte, durum ne hale getirmiş yani beni :)

@toshiro, haklısın. bu açıdan hiç düşünmemiştim. sigorta konusu yani...

yillardir otobusle seyahat ederim, bu sorunun cevabi "sagduyu ve hosgoru" olmasi gerekiyor.

seneler once benzer bir durum benim basima gelmisti. ondeki gerizekali adam (75-80 yaslarinda her zaman hakli oldugunu zanneden amcalardan), muavin ikramlari dagitirken koltugunu okuz gibi yatirmis, benim ikramlari onumdeki koltugun arkasindaki tepsiye/masaya koymami imkansiz hale getirmisti. koltugu diklestirmesini istedigim de, "bu koltuklarin yatma ozelligi olduguna gore istedigim kadar yatiririm" demisti. muavini cagirdim, o da en azindan ikram suresince diklestirmesini istedi ama adam kabul etmedi. muavin de bana yerimi degistirebilecegimi soyledi, sansa bakin ki amcanin hemen onundeki koltuk bostu. o koltuga oturdum ve tum gucumle koltugu olabildigine hizli geriye yatirdim. gerizekali amcanin yeni oturdugum koltugun arkasindaki masada/tepside yer alan sicak cayi uzerine dokuldu. sinirlendi ve bana bagirmaya basladi. ben de sakin bir sekilde koltuklarin yatma ozelligi oldugu icin istedigim kadar yatirabilecegimi soyledim. muavin geldi, "kaza olmus" falan dedi gitti, hic ilgilenmedi. muavin daha sonra mola yerinde sigara icerken yanima geldi, "abi iyi ki yaptin, bende gicik oluyorum bu tiplere" dedi.

Normal yatırmaya kimse bir şey diyemez ama sizin sorununuzdaki şey bir hıyar ve yatırırken kullanılan bölge onun olduğu kadar sizin de bölgeniz. Hatta onun koltuğunun arkası da sizin her şeyiyle. Sonuna kadar kullanıp yatırdığına bin pişman edebilirsiniz. Bacak dayayıp sallamak, tutamaçları çekip çekip bırakmak, ekran varsa düğmelere ayı gibi basmak, öndekini zıplatmak, gazeteyi kafasına değdirmek. Hepsi tarafımdan denenmiş, hıyarları doğru yola sevketmiştir.

ben de önce kişiden rica ediyorum, azıcık indirse neyse ama 180 derece kucağımda sırf keyfinden elin adamının yatması ayrı bir şey, ki ben romatizmalı, vb. teyzelerin ayağı kucağımda yol gittiğimi bilirim, hastalık neticesinde.

otobüsten otobüse değişiyor bu olay da. mesela a firmasında muavin benim yapacağım bir şey yok diyorsa, tüm yol zamanımı öndekini taciz etmekle geçiriyorum (koltuğa alttan vurma, dizlerle arkadan dayanma, çoğunda böyle tutunmalık bir yer oluyor onu tutup sallama, perdesini kendinime alıp onu güneşte bırakma vb.)

ama b firmasında muavin öndeki yolcuyu uyarmıştı. öküz de, e bu bu kadar yatabiliyorsa yatırırım ben de demişti. muavin de beyefendi (adam mcbur beyefendi demek zorunda kalıyor büyükbaşa) eğer arkanızda hiç kimse yok ise bu derece yatırabilirsiniz, ama arkanızda bir yolcu var ise şu kadar indirebilirsiniz falan demişti. öküze ben de arkadan çemkirince mecburen kaldırmak zorunda kalmıştı. sonra da firmaya teşekkür maili yollamıştım, şu şu muavininizin tavrından dolayı, onlar da bana teşekkür ettiklerini ama zaten muavinin yapması gerekinin bu olduğunu, başka yolculuklarınızda başınıza gelirse bu şekilde isteğimi yinelemekte haklı olduğumu yazmışlardı.

koltuğunu yatıran haklı.
benzer bir durumda ışığını açıp gece kitabını okuyan da haklı.
adamın aldığı bilet yatan koltuk bileti. "arkada oturanın kalbi kırılmayacaksa yatırılabilir koltuklu seyahat" değil.

Sırasıyla:
1-Muavin haksız,
2-Öndekiler de haksız.
3-Burada "öndeki maalesef haklı" diyenler de haksız.
4- Metro turizm de haksız.
kim haklı:
siz haklısınız. (konuşma üslubunuzun öndekiler tarafından nasıl algılanmış olabileceğine bağlı olmak koşuluyla.

@delfina anladim, ben de de oluyor bu :p

Haklısınız. Öndekiler haksız. En haksız olan da yatabilen koltuk diye bişey yapan mühendis. Şezlong mu bu allasen?

Yıllardır sürekli otobüsle yolculuk yaparım. Daha bir kez keyfimden koltuğumu yatırmış değilim. Bir iki yolculukta böbrek rahatsızlığımdan kaynaklanan aşırı bir sancım vardı biraz dinmesi için dönüp arkamdaki kişiden izin isteyerek sadece bir iki derece yatırdım koltuğu.

Hadi önümde oturan kişiden belki o kadar hassas olmasını bekleyemem. Belki hastadır, yaşlıdır, hamiledir yani cidden sorunu vardır. Yatırabildiği kadar yatırsın, helali hoş olsun. Ama dönsün en azında bak yatırıyorum diye haber versin. Biraz eğilmiş kitap okuyorum, küt diye birşey iniyor kafama. Bilgisayar kullanıyorum ekrana öldürücü darbe iniyor.

Default turk erkegi
O degilde kamilkoc ise muavin hakkinda direk tutanak tutturabilirdin.

Sorduğum sorunun cevabının Metro olduğunu tahmin etmiştim Metro turizim dedikten sonra başka bir şey demeye gerek bile yok...

pompa bozulmuş olabilir.

O makine efsanedir, annemlerin ilk makinesi, hala da çalışıyor.
cevap: "P" programı var, su boşaltır. bir de onu deneyin.
F programında yıkattığınızda H'ye gelir durur. Az kıpırdatıp H'de çalıştırırsanız, H sıkma programıdır, çamaşırı sıkar ve suyu boşaltır.
Ayrıca bir arıza vs oluşmuşsa onu bilemem.

benim ki de aynen böyle bozuldu bir süre P ile boşaltıp sıkma yaptırdım, sonra tamirci geldi pompasını değiştirdi, yedek parçada bozuk çıktı bir daha değişti ama makineden bir daha hayır gelmedi, yeni makine aldım.

bak kardeşim işin aslı şu şekilde çok degerli ama yakında biz işletemeyecekmişiz yabancılara satilıyormuş bize çalışma yaptırtmıyorlar

bora gelene kadar sen önce kendi fındığından çikolata yapmayı öğren demek yeterlidir heralde. hep boru işlesek şöyle olur böyle olur deniyor, sanki çok kolaymış gibi. evet çokça abartıldığı da ayrı bir olay tabi.