eğer gerçekten zayıflamak istiyorsan ilk önce doğru bir beslenme programı edinmeli ve sabırlı bir şekilde buna uymalısın.

sonrasında doğru spor yapman gerekir. bir spor salonuna gitmeni tavsiye ederim. ip atlamayla şınavla mekikle olmaz.

öncelikle diyet.

yediğini eritmekle olmaz. daha önce yediklerini de eriteceksin.
bol bol su iç.
sebze ye bol bol.
k.hidrat uzaklaş. makarna,pilav, cips,patates vs.
arat görürsün.

yani bildiğin aç kalacaksın, daha önceden yediklerine say.
110 kilo ne oğlum? genç adamsınız. az kendinize çeki düzen verin lan.
yavru dana gibi ne dolaşıyorsunuz ortalıkta.

diyetisyene git, o gerekiyosa zaten tahlil ister.
yemiceksin ya başka yolu yok.

annem 17 kiloyu hiç spor yapmadan verdi diyetle parmagını kıpırdatmadı ay kilo vereyim diye kiii annemin bagırsak sorunu vardı düşün.

aynı boydayız, 86'dan 77 ye düştüm 3 ayda. spor şart hacı sporsuz da verirsin ama tuhaf bi vücut çıkar ortaya ve çok daha zorlarsın vücudu. sporda mis gibi yakıyosun. ilk yatmadan önce yemeyi kestim 2 hafta kıvradım öyle böyle alışmamış bünye sonra öğünleri kontrol altına aldım spora da gittim. git bi tahlil yaptır ama senin sorunun tembellik bence. 6 aylık sıkı bi çalışma inanılmaz vücut değişiliğine götürür seni. hamur işi yok şeker yok dolaylı olarak şeker deposu olan kola yok yeemeklerin çok az yağlı olsun. tavuk soteye yağ katmıyorum mesela. tuz ekleme kesinlikle yemeklere. sporsuz bu şekilde 30 kio veren adam gördüm ama sağlıksız işte şekilsiz vücut çıktı ortaya.

eksisozluk.com

aç falan bırakma kendini sakın. sebze, et neyin hem tok tutar hem kalorisi azdır. "spor sevmiyorum" diye bir şey yok... biz böyle büyüdük, böyle alıştık ama normali bu değil. o yüzden yapmak zorundayız aslında, sadece kilo vermek için de değil, sağlıklı yaşayabilmek için.

yediğimiz ambalajlı ürünlerin çoğu "normal" değil, yokluğu hiçbir şekilde hissedilmeyecek zehirler. şekerde çaya gerek yok. beyaz ekmeğe gerek yok. yediğinin çok daha azıyla doyabilirsin. evet doymaktan bahsediyorum, aç gezmekten değil.

seninkisi 5-10 kilo fazlası değil, o yüzden en doğrusu diyetisyene gitmen olacaktır. ben de "bi 10 kilo fazlam var yaz geliyo" tribine girdiğim için son birkaç aydır bayağı arıyorum sağı solu. bu süreçte gördüklerimi şöyle özetlemek isterim, bir kısmını da yukarda yazdım zaten,

* spor elzem. hiçbir şey yap(a)mıyorsan, yürü. yağ yakmak için kardiyoya ihtiyacın var, şınav-mekik bu noktada fark yaratacak kadar etkili olmayacaktır. faydasız değil, ama kilo verme ümidiyle yapma. ip atlamak her babayiğidin harcı değil, köpek gibi basket-futbol oynadığım zamanlarda bile beceremiyordum. dediğim gibi, bunlara yönelmek yerine yürüyerek başlar ve kendini tempoya zamanla alıştırırsan daha rahat olur. oturduğun yerde egzersiz istediğini biliyorum, ama olmuyo abi, toparlanmıyo öyle.

* kendini aç bırakma, gözünü seviyim 1 aydan fazla katlanamayacağın aptal saptal diyetlere bel bağlama. dediğim gibi bizim sorunumuz şu: hiçbir şekilde olmaması gereken fabrikasyon ürünler tüketiyoruz ve bunları hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz. çaya-kahveye şeker atma, meşrubatmış bisküviymiş kekmiş bunları ciddi ölçüde azalt, olması gerektiği gibi 15-20 günde bir yiyip iç. sadece bu bile fark ettirir. karbonhidrat da al, yağ da al, protein de al. bunların dengesini tutturmak, ne kadar alacağını bilmek lazım. bu yüzden diyetisyen çok iyi olur. vücuduna 150gr tavuk eti yetecek mesela. ama sen 400 yemeye alıştığın için, 150'de bırakamıyorsun. diyetisyen "bu yeter olm sana" derse psikolojik olarak da daha dirayetli olursun. en önemli nokta, dediğim gibi, ömür boyu uygulanabilecek mantıklı, makul bir programla çalışmak. şu eti form yiyen, sabah akşam salata patlatan tipler verdiği gibi geri alıyor hepsini. "düzgün beslenin" diyenlerin önerdiği şeyler, yüzyıllardır yediğimiz ve yememiz gereken şeyler. "normal" bir beslenme düzeni oturtmamız, şu sağlıksız bok püsürü bırakmamız lazım. sanırım 50. kez söylüyorum, devam edersem 500. kez de söyliycem. önemli bu.

* su içmenin olayı ne ben hala bilmiyorum ama günde en azından 8 bardak (2 litre ediyor galiba) su iç. hiç değilse bol bol çiş yaparsın, bağırsak böbrek neyin temizlenir. ben sadece çiş yapmaya gidip gelerek günde 100 kalori yakıyorum. su ihtiyacını meşrubatlardan karşılayarak hem vücudu asıl ihtiyacından mahrum ediyor hem de hayvan gibi şeker alıyorsun. şeker hem sana güzelinden yerleştiriyor, hem de aldığının yetmemesine neden oluyor. aç hissediyosun. insülin direnci denen şey.

***

velhasıl, öncelikle eğer istiyorsan testler için hastaneye, sonra diyetisyene git. sonra da oturup düşün. sorunun vücudunda değil, kafanda olduğunu ve hiç ihtiyacın olmadığı halde acayip ilginç şeyler yediğini fark et. gerisi daha kolay oluyor.

(NOT: bunlar doktor veya yetkili değil, düz vatandaş tavsiyeleridir. işbu vatandaşın kendi deneyimlerinden yola çıkarak edindiği bilgiler ışığında yazılmıştır ve doğru, yanlış, çirkin veya güzel olabilirler. şahıs, olası komplikasyonlar için sorumluluk kabul etmez. tam bir şerefsizdir.)

***

ekşi duyuru ailesine bu duyuru vesilesiyle buradan bir de teşekkür etmek istiyorum. ciddi bir problemim olmadığı halde ara sıra mesaj atıp "nasıl lan kilo veriyo musun ibibik" diyen, böyle sıradan bir problem için sürekli olarak destek sağlayan çok tatlı insanlar var. dün mesaj atan bir ince düşünceli arkadaşımıza da yazdım: şu 9-10 kiloyu atıp üstüne kasları döşeneyim, sizler için tek başıma özel pirelli takvimi bastırıcam. her sayfasına da ayrı teşekkür koyucam.

çünkü siz buna değersiniz. hehhehe.

selam!

öncelikle tahlil konusu:
aile hekiminize gidip "şeker, kolesterol, tiroid baktırmak istiyorum, epeydir bakılmadı" vs. şeklinde bir girizgah yapabilir, araya bir de tam kan sayımı sıkıştırabilirsiniz.
spesifik olarak hangi tahlilleri istediğinizi sorarsa;
AKŞ, HbA1c (şeker)
HDL, LDL, Trigliserit (kolesterol)
T3, T4, TSH (tiroid)
Hemogram, Ferritin (kan)
AST, ALT (karaciğer fonks.)
Ürik asit, BUN (böbrek vs.)
gibi gibi sıralayabilirsiniz.

tabii daha da artırılabilir ama bunlar sanırım temel olarak ilk etapta bakılanlar.



gelelim beslenmeye:
yukarıda da yazılmış.
sürdürülebilir, uygulayabileceğiniz bir beslenme programı edinmelisiniz.
yani buradan şunu kastediyorum: 1 ay değil bir ömür bıkmadan yapabileceğiniz bir program. bunu başarırsanız al-ver durumlarından kurtulursunuz.
herkes kilo verebilir. önemli olan sağlıklı beslenerek, sağlıklı bir biçimde verebilmek ve sonrasında da koruyabilmek mevcudu.
niye kilo vermek istiyorsunuz? sağlıklı olmak ve sağlıklı görünmek için.
o zaman sağlıksız her tür yiyecek içecekten "mümkün olduğunca" uzak duracaksınız.
eğer ki gıdaların kalori miktarlarına ve içeriklerine hakimseniz (bir dolu diyet girişiminiz olduğundan aşağı yukarı hakim olduğunuzu düşünüyorum) o zaman karbonhidratlardan uzaklaşıp, protein ve sebze ağırlıklı bir beslenme programı oluşturmanız kafi olacaktır. tabii belli miktar yağ tüketimini ve bol su tüketimini de ihmal etmeden.
eğer ki enerji ve besin öğeleri muhabbetine hakim değilseniz, o zaman ilk etapta kalori sayımı ve prot,kh,yağ sayımı yapmanızı tavsiye ederim. (tabii sayım derken kabataslak bir sayımdan bahsediyorum) yani 200 gr tavuk göğsü size kaç kalori ve ne kadar protein veriyor vs. gibi bilgileri bilmekte fayda var.

unutmayın ki; çok az enerji tüketmek de çok fazla tüketmek kadar tehlikeli. mühim olan beynimize ve vücudumuza "gerektiği kadar" enerji ile doymayı öğretmek. oburluğun müsriflikten bir farkı yok.
peki ne kadar enerji almalısınız?
www.health-calc.com bu baya kapsamlı bir hesap sunuyor. metric sistemi seçip verileri girdiğinizde size bir değer verecek.
bu değeri: www.health-calc.com burada yerine koyduğunuzda günlük kaç kalori alırsanız haftada ne kadar verirsiniz gibi bir bilgiye ulaşabilirsiniz.

tabii bunlar son derece teorik veriler. kabataslak bir fikir sahibi olmanızı sağlar yine de.




ve spor!:
olmazsa olmaz, üzgünüm. "ip şınav mekik"tense ben size yürüyüş tavsiye edeceğim. 20 dk ile başlayın yavaş yavaş artırırsınız. kulağınızda bir müzikle, yanınızda bir arkadaşla, kafanızda bir hikaye ile vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız, bir deneyin. siz yine de ipinizi de atlayın tabii ama yürüyüşü hayatınıza dahil etmeye bakın.


özet: protein ve sebze ağırlıklı, bol su tüketimli "uygulanabilir" bir beslenme programı + yürüyüş.



-hekim değilim, uygulamacıyım-

viski veya filtre kahve

romantik bir şeyler okuyorsan sıcak şarap,
ders çalışıyorsan votka redbul
tarih okuyorsan wisky
sıradan bişeyler okuyorsan bira

otostopçunun galaksi rehberi'ni okuyorsan kahve likörü

beyaz şarap ama soda ile karıştırılmış olacak. sonra akar gider kelimeler <3

Baileys :) ama nadiren...
Geneldd bitki çaylarım var çeşit çeşit onlar ve neskafe

Yeşil çay.

en basit yolu anlamak için:

modernizm, yenilikçilik, yeni fikir demek.
modernizm geliyor, yeniliklerle. muhafazakarlığa tepki olarak.

daha sonra bu modernizm'e tepki olarak da postmodernizim geliyor. yenilikçi sonrası.

modernistler dünyadaki hızlı değişime tepkili ve ondan korkuyor iken, postmodernist manyaklar bu kaosu benimsiyor ve seviyor. bu şekilde basite indirgemem sanırım en azından edebiyat alanı için açıklayıcı olur.

ayrımını yapmak o kadar basit değil. Bir bakış açısı sunabilmesi açısından marshall berman'ın katı olan her şey buharlaşıyor kitabı okunabilir.

Oldukça basit ve anlamsız bir ayrım yapmam gerekirse; modernizmin iki görünüşü var: yaratıcı-yıkıcılık ve bütünleştirici. İlki modernizmin sürekli değişim olduğuna ilişkindir. İkincisi ise modernizmin, metafizik zorlamaları yıkıp yerine akılsal zorlamaları getirdiğine ilişkindir. Yani insanların bir zincirden başka zincire vurulduğunu anlatır.

İlk görüştekiler için postmodern diye bir şey söz konusu olamaz. Söz konusu olan modernliğin bir değişimidir. İkincisi içinse dil, kültür ve farklılıklar üzerine yapılan incelemeler postmodern incelemelerdir. Tekrar söyleyeyim her iki söylemin de göz ardı ettiği büyük noktalar var.

Bir ekleme yapayım: modernite 15.yy'a kadar indirilebilecek bir kavram. Ancak postmodernizm-modernizm tartışmasını inceleyebilmek için 19.yy iyi bir başlangıç noktası(yani modernizmin, endüstri devriminin, kitlesel mobilizasyonun başlangıcı). Belki isaiah berlin'in romantikliğin kökleri de okunabilir.

en başta ikisi de batı dünyasının düşünce tarihine aittir. modernizm, reform ve ardından gelen rönesans ile başlar. batı ortaçağı'nın baskıcı, bireyi dışlayıcı, bütün her şeyin tanrıya bağlandığı, insanı aşan mistik ve metafizik bilgilerin var olduğunun kabul edildiği... anlayışına karşıdır. bunun yerine insanı, bireyi ve aklı getirir. insanın aklını doğru kullanarak doğayı bilip ona hükmedebileceğini, bilginin insana ait olduğunu, hakikatin mistik olmadığını, insan aklı için ulaşılabilir olduğunu kabul eder. tanrı var olsa bile bir kere dünyayı yaratıp geri çekilmiştir. bu dünya insanın dünyasıdır artık. ama yine de bir hiyerarşi kurar: bilgiye sahip olanlar ve olmayanlar. çünkü aklın hakikati de tektir. aklını doğru kullanırsan, pozitivist pozitivist bilimle uğraşırsan her şeyi bilirsin, yüzlerce yıl yaşarsın, hastalıkların tedavi edilir, şahane teknikler geliştirip bir koyup üç alırsın, doğaya ve aklını kullanamayan herkese istediğin gibi hükmedersin... iddiaları büyüktür, sözleri büyüktür, hedefleri büyüktür, burnu büyüktür, her yere sokar. bunu da akıl ve hakikat adına yapar. mesela bir yere demokrasi götürmek ya da birilerini aydınlatmak, medeni yapmak modernizmin işidir. sonunda da dünya savaşlarıyla o dünya başına yıkılmıştır. o çok şahane biliminin nasıl iktidar aracı olarak kullanıldığını görür. hakikat hakikat diye tutturursan hitler gibi birinin gelip "hakikat medeni olmaktır, almanlar medenidir, öyleyse alman olmayanları, özellikle de pis yahudileri yok edeyim de dünya doğruyu bulsun" diyebildiğini görür...

bu travmaların da etkisiyle, postmodernizm doğrudan modernizme tepkidir. aslında başlangıcı rousseau gibi romantiklere gider. nietzsche de bir postmoderndir aslında. kısaca kazın ayağı öyle değil der. yine bireycidir, yine akıldan başka egemen tanımaz, ama tek bir aklı ve tek bir hakikati değil, farklı akılları ve hakikatleri de tanır. kimseye tek bir hakikati dayatamazsın, kimseye bu iyi, bu güzel, bu doğru diyemezsin, öyle medeniyet falan götüremezsin, otur oturduğun yerde der. bu nedenle bir nevi "zevkler ve renkler tartışılmaz" gibi anlaşılır çoğu zaman. ama bundan fazlasıdır. mesela azınlıkların, küçük grupların varlıklarını sürdürme haklarını tanımak gerektiğini söyler. bilgide de, sanatta da, toplumda da, politikada da, inançlarda da... çoğulcudur, demokrattır. postmodernizmin en büyük sorunu da her türden evrensel hakikati reddederken nasıl insan hakları gibi değerleri ya da bilimi, ajdar ile mozart'ın bir olmadığını... savunabileceğidir. bugün postmodern dünyada yaşıyoruz. büyük lafları pek ciddiye almıyoruz. o yüzden bu ikiliği de sürekli yaşıyoruz.

üçünüz çeyrek alın. yoksa gram altın alın. o da yoksa para takın. düğüne borcamla gitmeyin.

@optum kib bye yok artık ne borcamı , mahalleden hayriye teyzenin kızının düğününe gitsek neyse :))))

hoca kadın mı erkek mi

derslerinize çalışın sınavlarda üçünüz de pekiyi alın. hocanıza en güzel hediye budur.

ayrıca hababam sınıfındaki ahmet gibi hissettim kendimi.

bulgur, makarna, sandviç, tost, çikolatalı ekmek, yağlı salçalı ekmek, karnıbahar…

bulgur pilavı yap. yanına yoğurt miss.

teknopark
teknokat
teknodart
teknoraat (kafam raat olm)

Tekno-ges(güneş enerji sis.)
Elektro-ges

Tekno ile başlayanlar bizimde aklımıza geldi ama sanki mahalle arası elektrikci izlenimi oluşturuyor gibi. O yüzden başka türlü örneklere açığız.

Helios

Sun-tech

idisuda elek. elekt. inş. tic. gnş ener. sis. :)

rusça buraya gel demek. idi na huy diye düşündüm ama ilk o çok ayıp hehe :)

marka tescilden kontrol edin

prag

net.

izmir

çok büyük olmayan bir il düşünüyorsan kesinlikle Çanakkale derim. ama iş bulma açısından biraz sıkıntılı.

izmit değil. duyduklarıma göreyse: eskişehir.

ekmek arası +1

küçük ve güzel olsun diyorsan Çanakkale.

sessiz ve homojen bir ortam, istikrar ve disiplin arayışındaysan Kayseri

sıkıntıdan patlamalık il diyorsan çanakkale...

yazin sicak mahveder ama mersin.

aman diyim kayseri için. egede kıyı şehirleri güzel, özellikle izmir. sakin olsun diyorsan çanakkale iyiydi.

prag +1
olmazsa izmire gel

istanbul'a gel hacı. tez zamanda ankara'yı özlersin yaşamalık şehir olarak görürsün.

yazin cok sicak oluyor demezsen mersin+1, izmir de olabilir.

çanakkale ama kurumsal bir firmada iş bulmadan gitme açıkta kalırsın. ki çanakkale'de kurumsal firma yok denecek kadar az.

antalya. net.

eskişehir olmadı denizi olan bir il izmir antalya olabilir.

istanbul'a gel istanbul güzel.

Çanakkale de yasanır ama iş bulmak gerçekten zor. Orda kafe tarzı bişi işletmek en güzeli bol öğrencisi var çok keyifli bir şehir

amasya güzeldi la sessiz sakin.

manisa-aydın-uşak-afyon-kütahya-denizli-muğla haricinde herhangi bir ege bölgesi şehri.

Kars.

benim aklımdan batı karadeniz geçiyor yaşamalık olarak. sinop mesela. akdeniz ve ege'nin yazları fazla sıcak oluyor. rusyaya alıştım ben oralarda yapamam. biraz yeşil ve havadar olmalı. bir kaç yerde sinopun buna uygun olduğuyla alakalı yazı gördüm. zannedersem türkiyede en uzun yaş ortalaması sinop yada kastamonuda idi. belki de kıytırık haber sitelerine aldandım bilemedim şimdi :)

doktora git. doktora gidene kadar da geçici bir çözüm olarak yukarı bakmamayı dene.

üşütünce bana oluyordu böyle.
doktora görünmek şart

Bence sen sağlam bir cereyanda kalmışsın. Doktora git de bir gözük bakalım. Geçmiş olsun.

Mehmet Akif Ersoy hem konu hem de şiirin sahibi olabilir bence . okumaya ve dinlemeye doymadığım bir hayatı vardır.
parasız olduğu halde istiklal marşı için düzenlenen yarışmaya katılmak istememesi ,sonrasında ısrarlar üzerine yazdığı şiiri göndermesi ve kazanınca para ödülünü almamış olması.memlekerine hasret yaşamak zorunda kalması.
çok güzel bir yazı hazırlayabilir onun fazla bilinmeyen bir şiirini okuyabilirsin.

orhan veli'yi kesinlikle öneririm. hatta orhan velinin şiirleri yanılmıyorsam müşfik kenter tarafından seslendirilmişti. onu alır birkaç şiir seçer arka planda dinletirsin sen konuşurken. en son da müşfik kenter ile düet yaparcasına bir şiir okursunuz beraber. :)

hayatı da çok ilginç orhan veli'nin. herkesin ilgisini çekeceğine eminim. ayrıca orhan veli'yi anlatan bir kitap var, orhan veli şiir evi'nin kurucusu tarafından yazılmış. Kanıksadığım biri, Orhan veli kitabın ismi. onu okudun mu yeterli. biraz da internetten kaynak ayarlarsın. bir de orhan veli'nin büün şiirleri kiabını alırsın. zaten incecik.

ama emin ol müthiş ilgi çekici hikayeleri var. şiirleri de öyle.

@devilone konu birinin otobiyografisinden çok insanlığı ilgilendiren şeyler olursa daha iyi olacak. Mesela Türkiye'deki su sorunu, Ermeni soykırımı, Meclis içi demokrasi vb.Her konuda olabilir, yeter ki dikkat çeksin ve dinleyiciyi sıkmasın.

@emfuzi Orhan Veli diyorsun yani :) Şiirle pek aram olmadığı için kimi seçsem bilemedim. Söylediğin kitabı edineyim en iyisi, mutlak bir şiirini beğenirim teşekkürler :)

yahya kemal: sessiz gemi
konu içinse facebook olabilir. avantajları dezavantajları

en başta seçim sebebi, daha kolay terfi etme imkanı. hatta araştırma da vardı bunu destekleyen.

bunların dışında bizzat bildiğim üniversitedeyken hocalara herhangi bi talepte bulunmadan asistanlık teklifi almak var.

Yakisikliligi bilmiyorum da guzelseniz yukselmeniz daha kolay. Hatta guzel olmasaniz da olur, bayan olun yeter.

örneğin perakende'de, tekstil'de ürün sunumu yapan prova mankenleri var. bu tarz işlerde görece çirkin kadın veya erkeğe denk gelmedim hiç.

bunun dışında, insanları etkileme, ikna edebilme de sanırım fiziksel güzellikler sayesinde de kolaylaştırılabiliyor.

örneğin herhangi bir lacoste mağazasına giderseniz çirkin kadın göremezsiniz.

veya yine sunum işi olan hostluk hosteslik vs aynı şekilde.

bunun dışında çalışılan pozisyonda yöneticiniz tarafından beğenilmenin de artıları olabilir yine. bir nevi ters mobbing durumu yani. tamamen aynı özelliklere, yeteneklere sahip iki kişiden biri herhangi bir pozisyona terfi edilecekse, seçim yöneticileriyle daha iyi ilişki kurandan yana kullanılır. bu ilişki de bazen fiziksel avantajlar sayesinde oluşturulabilir gibi.

ama bir yandan da özellikle kadınlar arasında gözlemlediğim bir kıskançlık durumu da var. güzel kadınlar kıskanılıyor, bu da iş hayatında bir çekememezlikle birlikte olumsuz sonuçlara gebe olabiliyor.

@mr.goodcat cinsiyetçilikten öleceksin birazdan

(bkz: glass ceiling)
(bkz: cam tavan)

@lawist akılda kalmanı, tercih edilmeni kolaylaştıracaktır

Yakın arkadaş iki kız. Biri yetenekli ve çirkin, diğeri çok güzel ve orta karar beceriye sahip.

Tahmin et, hangisi diğerinin iki katı maaş alıyor?

Sağlıktan pek anlamam; ama ben herhangi bir sağlık problemim olmamasına rağmen şişe Efes'ten şeker tadı alıyorum bazen. Bu biranın o anki haliyle de ilgili olabilir diye düşünüyorum.

bir bomonti daha içerek cevabı bulabilirsin bence. daha önce hangi bira içtin, arpa birası mı buğray birası mı vs

@emfuzi, o kritik bilgiyi atlamışım... bahsettiğim seansların hepsinde ki 2 yıla yakın zamandır gerçekleşiyor, bomonti içtim. daha önce hiç yoktu bu.

@g man, aldıktan sonra 5 saat falan dolapta beklediler. ve belirttiğim gibi, daha önce hiç karşılaştığım bir durum değildi. aklıma gelen ilk şey, vücudun kendini toparlayıp "aa şekerli lan bu" diye tepki vermesi oldu ama bilmiyorum. hatta bira ne kadar şekerli onu da bilmiyorum, belki şeker bile yoktur yani, bir fikrim yok.

dolapta tatlı falan var mıydı yakınında? meyve falan? bazen kokusu sinebiliyor. şişeden içmişsin muhtemelen.

ayrıca her biranın içinde glikoz var bildiğim kadarıyla. senin savın gayet makul göründü bana.

uzun zamandır şeker kullanmadığın için en ufak tatlı tadı alıyorsun. Bende de durum öyle.

Problem yok.

Not: 4 senedir şeker kullanmıyorum.

bira fermente olan bir içki olduğundan, bazı şişelerde fermantasyon daha yüksek olduğunda şeker tadı alınabiliyor. bana da oluyor ara ara, hatta efes içmeyi bu yüzden bıraktım. sanırım şişeyle doğrudan bağlantılı, hep depozitolu şişelerde denk geldi bana. çikolat dışında ben de şeker tüketmeyen bir insanım bu arada.

yok hayır dolap bomboştu diyebilirim. normalde şişeden içiyorum ama arkadaşım bomonti bardağı getirmişti, heves edip onda içtim. o bardağı da geceden yıkamıştım, tertemizdi.

cardiff taraftarıyım, bugün cardiff ve liverpool'un maçı var üst üste. yine içmeye niyetlendim ama ağzımda şeker tadıyla komaya girmekten çekiniyorum.

g man+1 o tadi efes içerken alıyordum, özellikle de ılınmaya başladığı zaman.
mayalanma şekliyle ilgili olduğunu düşünüyorum.

ayrıca yumurtadan sonra maşallahın var bakıyorum, götür...

butikbira.blogspot.com.tr

şekeri kestikten sonra daha net algılar olmuş olabilirsin

bomonti'nin içinde fazlasıyla şeker olduğu için şeker tadı alman çok normal.

sadece ilk biramda olmuştu böyle bir olay. bildiğin şerbet gibiydi, yarısını içememiştim.

(bkz: efes pilsen şekerlidir)

Pekmez gibi bi tad geliyor bomonti içtiğimde o yuzden hiç sevmiyorum. Efes malt veya tuborg dene bi aynısı olacak mı

Ben de sekeri kestim. Ve evet, Bomonti cok tatli. Ama bira dedigin sey sivi karbonhidrat zaten, agizdaki enzimler parcalayip sekere donusturuyor. Vucut da onu seker olarak isliyor. Karbonhodrattan uzak durmaya calisiyorsaniz bira icmeyin.

tv izlemeyen kitle falan yok. sor bakalım survıvor'da kim elenmiş bilmeyen kaç kişi var?

tvdeki her şey kâr amaçlı olduğundan, en manyak program bile para kazanmaya başlayınca çok saçma bir hâl alıyor. en baba yarışma programı bile anten anten tipleri almaya başlıyor.

tvdeki hiç bir şeyi izlemezdim muhtemelen.

emfuzi, cok uzun zamandir acmiyorum bile. yeni tasinan kardesim evine tv almaya bile gerek duymadi. oyle bir kitle var yani.

g man, en son kelime oyunu'na bakiyordum, baya saglamdi bence o. o tarz icten bir seyler olabilir.

üç sene önce evdeki televizyonu başkasına vererek tamamen uzaklaştım bu olaydan. sanırım bilgi yarışması falan ilgimi çekmezdi. belki dünya mutfağıyla ilgili hani rick stein geziyordu da sonra mutfağa girip yemekleri deniyordu ya, lahmacun bile yapmıştı adamcağız, o tip programı izleyebilirdim. popüler kültürle alakalı tek dayanabileceğim şey şöyle güzel hazırlanmış bir yemek programı olabilirdi sanırım.

(bkz: mythbusters)
(bkz: overhaulin)
(bkz: repair)
(bkz: How It's Made)

Bu tarz programlari cok seviyorum ben. Hem eğitici hem de izlemesi keyifli oluyor. Bize gelse kesin tutar bence bunlar.

televizyonum yok.

dünya yemekleri +1
kaliteli bir seyahat programına da hayır demem.

içinde geyik olmasın, reklam almasın, interaktif olmasın, stüdyoda çekilmesin, sunucusu olmasın.

danimarka, norvec diyorum. baska soze gerek yok.

Dinin yokluğunda yaşanacak muhtemel durum ile Sovyet toplumunda yaşananları karşılaştırmak doğru bir yaklaşım değil. Yani, o dönemde yaşananlar dinin yokluğu nedeniyle yaşandı diyemeyiz. Ama din kaynaklı çok acı olaylar yaşandı.

Dinin yokluğunda oluşabilecek muhtemel tablo için İskandinav ülkelerine ve Avustralya'ya, Yeni Zelanda'ya bakmak gerek bence. Bu ülkeler, dünyada dini eğilimin en düşük olduğu ülkeler. Dini eğilim bu ülkelerde günden güne azalıyor, aradan 1000 yıl geçince 2000'li yıllarda dini inancın hakim olduğunu öğrenen o ülkenin halkı, bugünleri garipseyecek. Neyse.

Dinin yokluğu ile zorbalık arasında bir ilişki kurulabileceğini düşünmüyorum. Ama aksine din ile zorbalık arasında ilişki kurulabileceğini düşünüyorum. Zaten dinlerin kendisi bile, "sizden olmayanla savaşın" emri veriyor.

Zorbalık örneği için Suudi Arabistan'a, İran'a, Somali'ye bakabilirsiniz. Oysa dinsizliğin günden güne daha yüksek bir yüzde tarafından benimsendiği İsveç, Norveç, Yeni Zelanda, Avustralya gibi ülkelere bakarsanız burada herhangi bir zorbalığa bu denli rastlanmaz. Zina yapan bu ülkelerde taşlanmaz, kadınların üzerine kezzap atılmaz, namus cinayeti işlenmez, dinden çıkan (veya bir din seçen) taşlanarak öldürülmez ve terörist ilan edilmez, basın/internet önemli ölçüde sansür edilmez, vesaire.

Zorbalığın, halkının önemli kesimi dindar olan ülkelerde mi, yoksa dinsiz olan ülkelerde mi daha yaygın olduğuna siz karar verebilirsiniz.

kişisel fikirlerimce, dinin insanların vicdanından, bilincinden dışarı çıkmaması, sosyal hayata vs etki etmemesi gerektiğini düşünüyorum. ama din öyle mi? ne yediğinden tut da ne giydiğine, kiminle arkadaş olup cinsel hayatına, temizlik kültürüne vs her şeye müdahale ediyor.

din, totaliterizmin bile ötesine geçmiş durumda.

kendi adıma, dini gereksinimlerin insanların hayatlarını şekillendirmesine karşıyım. hatta başkalarının dini inançlarının benim hayatıma etki etmesinden de hoşlanmıyorum.

inanç tanrı ve birey arasındaysa orda kalmalı, toplumla tanrı arasındaki şey inanç değil, totaliterizmdir.

din kendiliğinden mi oluşmuştur?
toplum dine neden ihtiyaç duyar?
toplum dine ne zaman ihtiyaç duymaz?

din merkezli bir toplum yaşantısının algımızdaki yeri pek de olumlu değil hani. ama bunun nedeni din midir? yoksa insanların dinden medet ummasına sebep olan faktörler mi? ya da bu geri kalmış toplumlara din hiç uğramasaydı bugün tam tersi bir konumda mı olacaklardı?

yani bence dinin yokluğu ya da varlığı değil, önemli olan, o anki toplumsal yaşam ve şartlar. bu şartların insani düzeyde olması, insanların cenneti dünya üzerinde aramasına teşvik edici bir yaşantıda tabii ki din geri planda olur. yani hep verilen isveç örneği falan dinin yokluğundan ötürü ortaya çıkmış şeyler değil. daha doğrusu, bugün türkiye'de dini yasaklasak birkaç sene içerisinde kalkınacağımız mı düşünülüyor? din yasaklanır, fasülyeden medet umulur.

imgur.com

ricky gervais'nin invention of lying filmi cok guzel anlatir aslinda bunu.

âmin maalouf durumu çok yanlış değerlendirmiş. Sovyet toplumunda yaşananların sebebi dinin yokluğu değil. O dönemde din'le birlikte toplumu oluşturan öğeler (aile vs) yok sayılmış ve bunu insanlara zorla, şiddetle uygulatılmaya çalışılmıştır. Kırılma bu yüzden gerçekleşti. Dini yok saydıkları için değil.

"din kitlelerin afyonudur" güzel ama eksik bir söz. din kelimesi yerine "dogma" denirse o söz yerini bulur. eleştirel düşüncenin olmadığı; baskının ve sansürün olduğu yerde yaşam standardı yükselmeyecektir.

saçma sapan bir yazı. din hayatın ta kendisidir ve ne yazık ki çoğunluk bundan habersiz. yazık.

dinin yokluğundan hiç zarar görmedim ama varlığından çok zarar görüyorum.
din ne mk? 3-5 tane şizofren adamın yazdığı şeylere köpek gibi bağlanmak.

buradaki yazi, insani, "ideal bir devlete dini yerlestirir misiniz?" sorusuna yonlendiriyor. benim buna cevabim 'hayir' olacak. benim icin aslolan ahlaktir. dinse bilindigi uzere sadece bir inanis. ibrahimi dinlerden birine de inanabilirsin. paraya da inanabilirsin. isine-gucune de. sanata da. bunlarin hepsi birer din. isteyen istedigine inanir, ama ahlak dinin ustundedir. ve dunya gibi ve ahlak gibi dini kapsayici, ondan daha engin olgularin varliginda 'din olmazsa olmaz' demek benim icin tartisilamayak kadar mantiksiz bir yargi olur. buradaki yazi da kafamda olumsuz bir tortu birakti. herhangi bir dine inananlarin cogunlukla -kimi zaman belki de ister istemez- kendi dinlerini zafere tasimak gibi bir tehlikeyi haiz olduklari goz onune alindiginda, devlet destekli bir din algisi savunuluyormus hissiyati yaratabilecek yorumlarin yapilmasini zararli buluyorum. destekleyici olmaktan ziyade, bir devletten kisisel beklentim toplumun herhangi bir inanisi temel alacak sekilde yogrulmasinin onune gecmesi, potansiyel zararlarini minimize edecek sekilde onlemler almasi olur.

www.imdb.com

işte bir kişinin hayatının ilerleyişinin mevsimlerle paralel olarak anlatılması gibi bişey denebilir sanırım.

500 days of summer

sonunda bahar geliyor gerçi :d

mayıs sıkıntısı - nbc
adından da anlaşılacağı gibi... muzaffer, bir (ilk)bahar günü çocukluğunu geçirdiği çanakkale`nin yenice kasabasına geri döner...

film çok çok iyi bir film değil yalnız.

sonbahar - tr.wikipedia.org
iklimler - tr.wikipedia.org

aklıma hanami geldi. ancak tam olarak bir mevsim filmi degil. yanlış hatırlamıyorsam bahar öğeleri sıkça kullanılmıştı.

temmuzda - tr.wikipedia.org

sweet november (kasım'da aşk başkadır)
autumn in new york

ikisi de sonbaharda geçiyor, ölümcül hasta kadın, imkansız aşk falan filan.

bir de dolls diye bir japon filmi vardı 2000lerin başında, kızla adam birbirlerine bir iple bağlılardı, film boyunca mevsimler değişiyordu, onlar da sürekli yürüyordu.

www.imdb.com

okuldan yazı alıyorsun, onunla beraber vergi dairesine gidip onaylatıyorsun, ordan da emniyete.

en azından eskiden böyleydi

Okulda yazsaydin daha net cevap veren olabilirdi. Itü de, dilekce doldurup fakulteye veriyon, sonra bir ara gidip o dilekcene cevabi aliyon rektorluk imzali.Onunla da bostanci daki vergi dairesine gidiyosun cunku bir tek orasi bakiyor bu ise(okullardan aninda konfirme edebildigi icin) sonra ordan aldigin belgeyle emniyete.

Gelelim yaptirama, okula yurtdisinda staj yapacağım diye yalan soyledim, harcsiz pasaportla interrail yaptim

arabayla mı gidiyorsun? kaçta gidiyorsun? nerden kalkıyorsun? dönüş ne zaman?

Pzt gunü kendi aracımla gidiyorum uyarsa gel

ben o halde işiyorum walla. öne doğru yeterince eğiliyorum, sorun olmuyor. üstüme işemedim hiç bu zamana kadar. sarhoşken bacağıma işiyorum bazen ama o sayılmaz. bol bi tişört giymen yeterli ayrıca boner'ı gizlemek için.

istisnasız her sabah oluyor mu bu olay ? her gün aynı saatlerde mi ötüyor kuş ? o kuşa bülbül öte.

hızlı hızlı nefes alıp vermek ereksiyonun daha hızlı kaybolmasını sağlıyor. ayrıca kaç dakika sürüyor ki ereksiyon ? şu an pipinize gereksiz bir merak saldım.

kes at.

yürürken ellerini cebine koymak ve cebinde açmak suretiyle engelleyebilirsin çişini yapmaya giderken.

ayrıca koyu renk pijama giy ki daha az belli olsun.

öte yandan dar boxer giyersen daha çabuk geçer ereksiyon hali.

söylemeden edemeyeceğim 6-7 senedir yalnız yaşıyorum sabah ereksiyonu konusunda o kadar rahatım ki bazen unutup bakkala gittiğim bile oluyor.

bu arada soğuk da yardımcı olur. artık soğuk su mu tutarsın odanda, yoksa pencereden dışarı mı sallarsın bilemedim.

son çare olarak da orta parmağını baş parmağında gerdirip, iki kez tık tık diye kafasına vurman. bunun da etkisi olabilir. ama ilk başta canın yanabilir söylemedi deme.

annenize değil de babanıza söylesenize, genç adamım ilk uyandığımda uygun olmuyorum yanınıza gelmeye, anneme biraz izin ver çocuğa ayılsın gelir falan desenize diye?

güldürdün akşam akşam. ne diyeyim, belki çoğu erkek evlatta vardır bu tip durumlar. böyle bir durumda kahvaltıya çağırdıklarında pijamayla göbeğin arasına sıkıştır, üstten bol bir tişörtle kamufle et, tuvalete git ihtiyacını gider. sonra o kendiliğinden uyku moduna geri döner.

yine sen dua et sadce kahvaltıya çağırıyorlar. benimkiler bazen "çok yatıyorsun" deyip üzerimden yorganı çekmeye çalışıyorlar.

geceden işe yat. sabah ereksiyon mereksiyon kalmaz.

bu işin kesin çözümü erekte olmuş penisin başını boxer ve eşofmanın lastik kısmına denk getirmek ve üzerini tişörtle kamufle. sefil arkadaş doğru diyor.

john lee hooker +1 en guzel yol bu.

çıkar vur masaya, zeytinler zıplasın!

yanılıyorsun dostum. asıl sebebi o ereksiyonu ödüllendirecek birinin olabilmesi yanında.

asker hastanesine gidebilirsin.

askerlik şubesine gidip sevk alman gerekiyor öncelikle. aldığın sevkle de askeri hastaneye gideceksin.

görürsün de sevk lazım. özel dişçiye 50 tl civarı çektirirsin. dolgu yaptırırsın. git sağlık hizmetleri de batsın her şeyi batsın.

bugün yeni pasaport çıkardım. eskisinin süresi dolmuştu. emniyette, eski pasaportundaki vizeyi kullanmaya devam edebilirsin dediler. delik deşik ediyorlar yalnız eski pasaportu dikkat et vizenin üzerine bişey yapmasınlar.

bir de fikir yürütüyorum sadece, konsoloslua eski pasaportunla birlikte başvursan yeni pasaportuna vizeyi işleyebilirler

vizeni hala kullanabilirsin. eski pasaport ile yeni pasaportunu beraberinde tasiman gerekecek ABD'ye girerken. Vizeyi eskisinden kontrol edecekler ama damgayi yenisine basacaklar.

çok teşekkürler, başka bir işlem gerekmiyor değil mi?

hayir gerekmiyor. sadece emfuzi'nin dedigi gibi vizeye zarar vermemeleri icin uyar da uzerindeki yazilar, numaralar felan okunur olsun.

Hayır, sadece 2 pasaportla geziyorsunuz ve ülkeye girerken ikisini de gösteriyorsunuz. İlki delik olacak ve geçerliliğini yitirecek, ama içindeki vize süresi bitene kadar geçerliliğini koruyacak. Gayet standart bir prosedür.

Geçerli pasaportunuz yenisi olacak ama, unutmayın. Uçakta giriş formunu falan doldururken yeni pasaporttaki bilgilerinizi kullanın.

üniversitede kızların biraz daha gözü açıldığından olsa gerek bu. lisede o da liseli, o da ergen. üniversite'de erkek hala ergen ergen çükünün peşinde koştuğundan kadın biraz daha seçici oluyor haliyle.

bir de ekstradan bir kezbanizm durumu söz konusu olabilir kimi hanım kızlarımız için, tabii sözüm meclisten dışarı. sözlükteki kızların hepsi çok naif insanlar.

ne bölüm okuduğuna bağlı biraz.

geçen bir arkadaş aynı senin gibi dert yanıyordu ''lisede ne güzel bam güm boş durmuyorduk üniversitede nedense bir tutukluk dönemindeyim'' diyordu. ki gayet eli yüzü düzgün, kafa adamdır otur sabaha kadar anlatsın. o bile böyle diyorsa demek ki haklısın. bir de hangi üniversitedesin o önemli. yüksek puanlı bir bölüm kazandıysan haliyle hayattan daha farklı beklentileri olan insanlarla biraradasındır. e özel üniversite ortamları da cebinin doluluğuna, altındaki arabana bakıyor ne kadar inkar etsek de. çok takılmamak lazım bu meselelere. en iyisi düzgün ilişki der geçerim. :)

bolumden bagimsiz dusunebilirim cunku bir cok farkli ders aliyorum

yav kiz arkadasim var zaten kiz aramiyorum genel ortam olarak kotu diyorum efor sarfetmek gerekiyor kizli erkekli arkadas ortami olmasi icin. ozel uni degil genelde ortalama herkesin durumu. lisedeki gibi sira arkadasi ya da derste tasak muhabbeti yok ki tenefus yok ki geliyorsun dersi dinliyosun herkes evine gidiyor. ekstra bir caba sarfetmen lazim partilere gitmen lazim dedigim gibi

ya aynısını düşünüyordum günlerdir. benim durum da çok benzer çünkü. sırf manitacılık falan da değil arkadaş çevrem daraldı, sosyal hayatım çöktü resmen. doğal olarak manitacılık da yerlerde.

@juninho77 güzel özetlemiş bu işler bölümünle okulunla cebinle vs. çok alakalı. ama ne yapalım yani kaderimiz bu deyip kabul mü edelim? bu saatten sonra ortam mı kovalayalım, kendimizi mi bozalım?

en iyisi bence de düzgün ilişki ama hem düzgün ilişki için de bir ortam lazım, hem de insan eski sosyal hayatını arıyor moruk. çıkar yolu nedir bilemiyorum, bilen varsa aydınlatsın.

verebilirler. bi daha düşündüm de verebilirler de o ihtimal baya düşük.

20 30 lira filan.

Hangi ildesin ben alayim

sevabına birine versen daha iyi olur. 100tl verileceğini sanmıyorum.

bilgisayarcı oparayı vermez ama başkaları verebilir, tabiki malzemeler çalışırdurumda ise..nerede ve kime satacağın önemli..çokdandik malzemeler değil sonuçta.

50 tl ye sahibindene koy

savcılığa gidip suç duyurusunda bulunursun.

günlük daireler de var bu arada çapa civarında. uygun fiyatlı otel konusunda bilgim yok malesef. ayrıca haseki tarafında da oteller var. fındıkzade'de de var.

çeşitli bitki çayları var onları deneyebilirsin hem rahatlatır daha iyi uyumanı sağlayabilir

salep

Sıcak çikolatalı soya sütü.

melisa kesinlikle. hatta rahatlatır bile. ıhlamur da olabilir.

(bkz: ayvalı ıhlamur)

Papatya cayi rahatlatici etkiye sahiptir, ic sonra guzelce uyu ;)

adaçayı içiyorum ben gece sigarayla.boğaz ağrısı başladı bende de ve sigara da haliyle tahriş ediyor.bal ve limon da koyup adaçayı içiyorum hem rahatlatıp uyku da getiriyor az da olsa.

(bkz: mistik chai), hem boğazı rahatlatır hem de uyku getirir. içinde süt olan herhangi bir karışım olabilir.

Ihlamur. Ballı limonlu. Gevşetici etkiai var zaten ihlamurun bilimsel olarak

siyasi parti kurma şartlarına göz atmalısın. ysk üzerinden araştırabilirsin. ayrıca seçim yardımı nedir ne değildir, hangi partilere verilir vs.

aklındaki soruların hepsinin cevabını bunları araştırdığında öğreneceksin.

Ya bunların hepsini araştırabilsem zaten gelip buraya sormam. Ben kısa ve net cevap arıyorum, sekme sekme dolaşmadan, binlerce madde okumadan.

Neymiş bu şartlar, her siyasi parti hazine yardımı alabiliyor muymuş, bu aday olan adamlar bir şey kazanabiliyor muymuş?

lmgtfy.com

Google'da arattım ve yalnızca 3 partinin seçimde hazine yardımı aldığını öğrendim. Bu 3 partide şuan mecliste olan büyük partiler oluyor.

Yani benim "Küçük partiler'den neden aday oluyor millet?" sorumun cevabı bu değil. Zırt pırt aynı aklı vermenizin bir anlamı yok.

madem insan dışında olacak, parayla evlenirdim. yatağa, arabaya, soslu mısıra da aşık olamam nasıl olsa. hiç olmazsa mantık evliliği yapardım. ahah.

Iphonela :)

kesinlikle golden retriever.

yüksek ihtimal öyle olacak. yalnız yaşayacağım. can dostum ve ben.

darphane

canlı bişey olacaksa Turritopsis dohrnii (ölümsüz denizanası). belki bana da öğretir...

abi son günlerde sorununuz nedir sizin? "köpek eti yer misiniz?", "para verseler köpek beyni yer misiniz?", "evcil hayvanlar ensestmiş aslında nasıl hissediyorsunuz?" diye sorular soruyorsunuz.

bir normalliğe dönün. sosyolojik açıdan daha akıl kârı olan sorular sorun. bunlar nasıl sorular, niye merak eder insan böyle şeyleri yahu?

yapılmışı var;

(bkz: yunusla evlenen ingiliz kadın)

:))))

ekşiduyuru: full of normal people.

kate upton

kendisi insan olamaz çünkü

minotor

golden retriever (larim) kesinlikle

ferrari :)

Ceylan. O bakışları yok mu öldürüyo beni asffadssd

merter'den aksaray yönüne giden metroya bineceksiniz, emniyet-fatih durağında inip emniyetin önünden çıkacaksınız.

Allah başka sıkıntı vermesin kardeş.

sıkıntı sizde bence.

cips dediğin ürünün fabrika çıkış şekli tamamen pazarlamasıyla alakalıdır. makarna gibi tıpkı, örneğin kelebek makarna aldıysan eğri büğrü olmasını istemezsin. ya da spagettinin içinden birkaç tanenin 2-3 kat daha kalın çıktığını düşün.

demek istediğim cipslerin şeklinin gerçekten de önemli olduğu. pringless sırf bu yüzden kırılmayı en aza indirgeyen kutularda satıyor ürününü. veya diğer cips markaları kırılmasın diye poşete belli miktar cips koyup hava ile dolduruyor.

yani ürün sana orjinal şeklile pazarlanıyor sen de tadıyla birlikte o şekli satın alıyorsun aslında.

genel itibariyle herkes için sendeki durum geçerlidir yani. tabii istisnalar mutlaka vardır.

ben genelde mısır cipsi yerim sadece. tek yediğim patates cipsi pringlestır onu da her zaman alamıyoruz zaten.

yoğurtlu sos yapıyorum baharatlı doritosu alıp kırık olmayanları sosla gömüyorum arta kalan kırıkları da yoğurdun içine döküp kaşıklıyorum. bu şekilde kırılmış cipsleri de severek yiyorum.

ben tam tersi. cips aldığım zaman poşetin içinde un ufak edip sonra kafaya dikerek yiyorum.

eve misafire gelen arkadaşımla alışveriş yapıyorduk. sevdiğini bildiğimden cips aldım işte reyondan. cipsi alışveriş arabasına fırlattım diye bayağı söylenmişti bana. çok ayıp etmişti. benim için fark etmiyor nasıl olduğu zaten kırk yılda bir yerim.

sende ki sikinti başka gibi...

çok sık yerim ve ben de kırıkları seviyorum. ufak un gibi değil ama pringles'ı 3 e böldüğünü düşün, o büyüklüktekiler.

yeri gelmişken geçenlerde keşfettiğim bir durumu anlatayım;

makromarkete gittim 2 metre boyunda pringles standı koymuşlar 2 tanesi yanyana indirimli. bir tane aldım sonra geri dönüp farklı kattan bi tane daha aldım evde dursun zaten yeniyor.
eve geldim 2 gün içinde dördünü de açtım ve hepsi kırık çıktı.

ulan dedim kırık diye mi ikili satıyor acaba bu pezevenkler, sonra gittim bir çift daha aldım ve o ikisi de kırık çıktı muhattap bulamadığım için hepsini yedim.

demek istediğim kırık cips sevmeyen arkadaşlar 2 çift satılan cipslere pek yanaşmayın.

Seninki mesleki deformasyona bağlı bi durum. Eh, bu kadar deforme adama da, ayda 8 bin dolar önerirler yani.

abinin hastalığıyla ilgili vs rapor götürmen gerekir diye düşünüyorum.

@emfuzi iyi bir noktaya değindin. belgeler şu an başka şehir. yarın isterlerse olmayacak o iş artık.abimin askeriyenin verdiği raporları var sadece. bakımını üstlendiğime dair bir belge yok. umarım öyle bir şey istemiyorlardır.

bir sorum daha olacak. yarın dolduracağım formlarda yabancı dil bilgisi sorulur mu acaba. sorulursa da biliyorum dememin uzun dönem-kısa dönem seçimine bir etkisi olur mu acaba. almancam iyi seviyede. şimdi ben almanca biliyorum deyip sahil şehirlerine jandarma olabilmenin hesaplarını yaparken kendimi uzun dönem yaparken bulmak istemiyorum. iş hayatım ve özel hayatımın içine edildiği andır çünkü.

@divit abim 2003 yılında asker öğretmen iken trafik kazası geçirdi. kalıcı hasarlar zihinsel olarak.

daha pahalısı var, hemde 2 tekerlekli

kendine araba alacaksan, devlet bi tane de bana al diyor. ötv bu demek aslında.

biz devletini vatanını milletini çok seven insanlar olduğumuz için ne alırsak bi tane de devlete alıyoruz. ilginç gelen ne yani? :)

e alma bu fiyatlara?
ben almıyorum mesela.
almayınca ne olacak 2010'da olduğu gibi ötv indirimi vb. gelecek.
ama alan çok olunca devlet ne yapsın? halkımızın bir uyanması şart.

Bephanten?

kurcalama bence ya herpes filan bulaştıysa?
vaselin sürüp iyice yayarsın sonra.

herpes nedir??????

burun spreyi mi kullandınız? eğer öyleyse bırakın. değilse de dediğiniz gibi yumuşatın, vazelin/krem olur

okyanus suyu iyi gelebilir. gelmeye de bilir. eczaneye danışabilirsin bence.

1 gün sonra kendiliğinden geçer o. ellemeyin hiç.

uçuk falan değilse kuruduğu için de yara olmuş olabilir. nemlendir orayı. doktor dediydi bana.

Ucuk oldugunu nasil anlicam???
Burun icinde ucuk mu cikarmis? :(((((

evet çıkar. daha önce dudağında falan çıktıysa anlarsın zaten acıma şekli aynı oluyor. hafif bir kaşıntısı olur. varsa uçuk kremi (zovirax vb) sür. yoksa da bephanten iş görür. o da yoksa başka bir şeyle nemlendir.

kbb'ci bana bi krem vermişti burun içine sürmem için. 2 gün olmadan geçmişti. ilacın adına bakıyorum şimdi.

edit: kremin adı "stafine cort krem". turuncu çizgili. burnunun içine sürüyon. iki kez fln sürdüm ben, geçmişti hemen.

(bkz: full metal jacket)

(bkz: letters from iwo jima)

der untergang
english patient

enemy at the gates , black hawk down, Stalingrad (93 yapımı olan), war horse, kingdom of heaven, english patient, cold mountain.
pianist i de sayabiliriz.
benim izlediklerim şu an akılma gelenler bunlar.

edit: iwo jima'yı görünce aklıma geldi Tae Guk Gi de müthiş bir film.

Valkyrie

(bkz: the thin red line)

stalingrad, 85 öncesi olsa da das boot, kore sinemasından 2 başyapıt : www.imdb.com www.imdb.com

film tavsiyeleriniz için teşekkür ediyorum arkadaşlar.. bu kadar yeterli =)

sıcak nescafe ile daha iyi gider.

sıcak nescafe ile çok iyi gider. ölçü olarak da 1/5 oranı iyidir bence.

nescafe ile yaptım bardağın yarınsından biraz fazlasına kadar doldurudm üstüne kesin 3-4 kapak koymusumdur yani kapak hesabı ile koymadım aynı şeyi sıcak çikolata veya soğuk içecekler içinde deneyebilirmiyim ?

deneyebilirsin. hatta daha az da koyabilirsin.

hatta hare diye bir likör var. yerli. bunun beyaz çikolatalısı, mocha'lısı falan var. tavsiye ederim. türk kahvelisi bile var. maçiyato bile var.

sözlükten ilginç şeyler cıkıyor geçende viskiyi ice tea ile karıştır demişlerdi gerçekten iyi oluyodu 2ci bardakta bayıyor ama koladan daha iyi nebiliyim alkol tadına alışamadım ama seviyorum böyle çakır olmayı tabi hiç bir şey buz gibi biranın tadını vermiyor ama :D

sıcak sütle de iyi gider.tavsiye

nesquiklisi favorim. çocuk gibi nesquikli süt içiyorum evet.

taşınırdım. bir arkadaşım 4 yıl kadar samsun'da yaşadı ve gayet memnundu.

başka yer olsa düşünmeden giderim de bi kadın olarak eşinin ailesinin yanı ne derece rahat olabilirsiniz bilmiyorum. Akrabalardan nefret ederim de.

Taşınırdım. İstanbul'da yaşamak hem ekonomik hem sosyal açıdan her geçen gün zorlaşmaya başladı.

türkiyenin acı gerçeği herkes para getiren işi yapıyor gözlemlediğim kadarı ile ha sevdiği işi yapan var mı vardır illaki şimdi istanbulda kurulu bir düzeniniz var istanbuldaki bol kaynakları orada bulabilirmisiniz ? diğer yönden eşinizin ailesel bir problemi yoksa ailesine yakın olmak ve orada yaşamak isteyebilir. bu arada sizin aileniz ne der bu işe ?

hayat dedigin 3 gunluk zaman. istanbulda her gun trafik cekip tekduze ir hayat yasamaktansa daha kucuk bir sehirde daha mutlumyasamayi tercih ederim

ikiiz de isiizi samsuna tasiyabiliorsaniz ne guzel iste. istanbula arada gezmeye gelirsiniz, bir bokmyok istanbul da

işle ilgili bir problem oldu diyelim ki samsun'da. iş imkanları istanbul kadar geniş değildir diye tahmin ediyorum.

ileride çocuk sahibi olduğunuzda çocuk istanbul'da daha geniş bir perspektifle yetişecek, daha iyi eğitim alma şansına sahip olacak vs. diyelim ki samsun'a yerleştiniz. çocuğunuz üniversite tercihlerini istanbul öncelikli yapacak büyük ihtimalle eğer yurtdışı şansı yoksa tabii ki.

hal böyleyken, istanbul'un sağladığı sosyal imkanlar samsun'a göre çok çok önde.

önceliğiniz maddiyattan ibaretse samsun elbette ki daha rasyonel. ama istabul'da da yeterli miktarda kazandığınızı belirtiyorsunuz bu durumda samsun'a gitmenin pek bir anlamı yok.

eğer imkan varsa, samsun'daki devlet kadrosundan istanbul'a atanma fırsatı varsa, en azından gerekli süre dolana kadar samsun'da yaşanılabilir. bu durumda da siz tekrar istanbul'a döndüğünüzde aynı şartlara sahip işi bulabilecek misiniz riski var.

ben olsam istanbul'da kalırdım.

taşınırdım.

ben taşınırdım.

zaten eğer ki kafanızda soru işaretleri vardıysa neden o şehri yazdınız? eğer ki yazdıysanız atamalar yapılana kadar fikre de alışmış olmanız gerekmez miydi?

kaçkaçkaçkaçkaaaç

ben samsunluyum, size bir samsunlu olarak samimi cevaplar vereyim.

yaşınızın kaç olduğu önemli değil. samsun dediğiniz yer, biraz esenler, biraz nişantaşıdır. daha doğrusu, nişantaşında yaşayan esenler gibidir. ancak bu örnekten tek farkı, nişantaşı gibi eğlenceli bir yer olmaması. çok fazla gezilecek, akşam dışarı çıkıp takılacak, ya gidelim iki bira atalım denecek yeri yok. ultra muhafazakar bir yer, ama çok da fazla karışmazlar birbirlerine.

eğer derseniz ki bizim ne işimiz olur sık sık gece dışarı çıkmalarla, bar, club neyin de aramayız, işte o zaman samsun kötü değil. ama bi taksim'e çıkayım diyorsanız istanbul'da, samsun'da onu bulamazsınız.

Istanbuldan her yere tasinirim. Hem samsun guzel bi yer, samsunlular guzel insanlar

taşınırdım.

doğma büyüme samsunluyum. 10 yıldır istanbulda yaşıyorum. özels ektör çalışanıyım.

ben dahil bütün samsunlu olup istanbulda yaşayan arkadaşlarım, hepimiz bir gün mutlaka samsuna döneceğiz.

Esenler diyenlere inanmayın, gece hayatı, clubı fln istediğini taktirde 10 numaradır.

Samsun son 10 yılda çok değişti. Keşke dönmem için sizin gibi bir sebebim olsa. Hiç düşünmem.

Kesinlikle taşınırdım.

İstanbul'un imkanları geniş ama bu imkanları kullanmak isteyen insan sayısı çok daha geniş. Heryerde beklersiniz. Araban varsa trafikte gitmek için beklersin, yoksa toplu taşıma beklersin, bankaya gider kuyrukta beklersin vs. hep istanbul için kurban ettiğin bir vakit vardır. Bu arada soluduğun egzos dumanı,binlerce ağacın kesilip milyonlarca insanın gelmesiyle azalan oksijen vs derken istanbul çekilmez hale geliyor.
keşke fırsatım olsa bursaya dönsem :)

geliştireceğin yabancı dil, edineceğin hayat tecrübesi, öğreneceğin farklı bakış açıları gibi önemli noktaları göz önünde bulundurursak iş görüşmesinde agh'nin seni bir adım öne götüreceğini düşünüyorum. ama agh dışında seninle aynı şartlara sahip başka bir adayın referansı daha sağlamsa yapacak bir şey yok.

ab ülkelerinden birinde iş görüşmesi olacaksa, yine diğer türk'lere göre avantajlı konumda olursun tabii ki.

avantajlı tabi, yurtdışını görmüş bir insan gerek arkadaş ortamında gerekse iş başvurularında her zaman bir adım öndedir bence.

hele avrupa ülkesine seçildiysen hiç düşünmeden kabul et

Domates, soğan

kereviz salatası olabilir.

evet başka?

kremalı kaşarlı mantar

yoğurtlu havuç kavurması.

@nerdeyim ben onu sevmiyorum :(
@fasyhbyz bak bu güzel gibi

bunların hepsi kuru yanına sulu bişey yapsan iyi olur aslında. pilaki mesela. ya da sebze, z.yağlı pırasa.

havuç salatası. rendeliyorsun limon sıkıyorsun. :) çok lezzetli.

eğer yoğurtlu havuç kavurması yaparsanız havuçları zeytinyağında kavurun sarımsakla beraber. yoğurduda mayonez ile karıştırırsanız lezzeti artar. gece gece canım çekti:)

süper marketlerde hazır mezeler oluyor. onlar oldukça iyi oluyor. yoğurtlu yoğurtsuz patlıcan ezmesi, yoğurtlu kırmızı biber, havuç vs oluyor.

(bkz: yoğurtlu semizotu) bi de üşenmezsen sarma sarabilirsin. :)

normallik, toplum tarafından genel kabul gören alt ve üst limitlerin dışına çıkmamaktır. çeşitli değer yargıları, ortak bakış açıları vs ile çizilen çemberin içide kalanlar normaldir. tabii normallik de subjektif bir kavramdır. bana göre normal olan ile başkasına göre normal olan farklı olabilir. bu durumda kendi çizdiğimiz çemberin içi bize göre normaldir, dışı anormal. başkalarına göre de aynı.

monotonluk, tekrar gerektirir. normal olan her şey monoton değildir. örnek vermek gerekirse bana göre mini etek giymek çok normal bir şey. ama hiç de monoton değil çünkü herkes tarafından tercih edilmiyor.

her türlü norm a karşıyım.. normal diye bir şey yoktur..
uydurulmuş, türetilmiş bir şey. tek tipliğin güzel olduğu hissene kapılmasına neden oluyor..
burda tanımalanacak her türlü norma karşıyım..

normal diye bir şey yok..

canlı renkler çok daha güzel değil mi?

toplum tarafından genel kabul gören davranışlar normal olarak etiketleniyor. mesela, dondurma sadece yazın mı yenir. belli zaman dilimlerinde mi? kışın dondurma yiyen birisi ya da kahvaltıda dondurma yiyen birisi anormal midir? tabii ki değil.

ayrıca konuya merak sardın madem, totaliterizm'i araştırmanı tavsiye ederim.

kaynak olması açısından Gündüz Vassaf - Cehenneme Övgü şiddetle öneririm.

Kafandan çıkardığı şapkayı kendi kafasına takan ve şapkanın kendi kafasına küçük geldiğini gören biri " ne küçük kafan var lan" der. Büyük gelirse "amk ne koca kafalısın lan böyle" der. Dolayısıyla normal diye bir şey yok. Herkes kendini normal sanıyor.

Ama ben normalim. Şu güne kadar aldığım hiçbir pantolonun paçasını yaptırmadım. Paça yaptıran herkese anan sana hamileyken radyasyona mı maruz kaldı derim. Sanırım en fazla, en çok normal benim.

inşa edilmiş bir kavramdır.
gerçekliği yoktur.

ha pislikse, pislik: monotonluk, normalliğin master yapmış halidir. kesin mba falan yapmıştır. eüğğğ.
normal sıkıcıdır. şu ana kadar normalliği seven ve normu seven bir saniyem dahi olmadı.

giyildigi belli oluyorsa satmazlar

merak etme sirketler o pantolonu tekrar satisa cikarmazlar.

evet

en fazla outletlerde defolu ismiyle satıp yine para kazanırlar.

kuru temizlemeye gönderip satacaklar bence

her türlü satarlar

çok kötü durumda değilse bariz bir şekilde belli olmuyorsa kullanılmış olduğu reyona koyulacak. baktılar satamıyorlar defolu olarak şirkete iade edilecek. şirket de outlet mağazalara yönlendirecek.

ps: mağaza yöneticisiyim

kart sistemi teorik olarak doğru olsa da bütün birliklerde aktif değil malesef. bunun yanında bozuk para önemli tabii ama giderken torba torba götürmene de gerek yok. gittiğinde bir şekilde halledersin.

ayrıca bozuk para kantinden ziyade matiklerde işe yarar. kahve makinası vs.

Ziraat kartları geçerli olur depozito karşılığı alırsınız kartların gelmesi gibi bir durum yok bozuk parayada gerek yok .
Hayırlı tezkereler

Çarşı izninde çıkıcan haftalık bozduracaksın hacı kart mart yaş iş şuan.

gittiğin yere göre değişir. kiminde kart kiminde nakit çalışır, şansına artık.

O gittiğin yere göre değişiklik gösterebilir. Ben 351 KD olarak Manisa batı kışlada yaptım acemi birliğini.

O kartları kışlaya girince veriyorlar, yani ilk günden elinde oluyor. Paralar daha çok çay kahve makinalarında kullanıyor, cola fanta 1tl, kahve 50 kuruş felan. Kartı da kantinden herhangi birşey alırken kullanıyorsun. Kantinde para geçmiyor, yasak, hatta yazısı bile vardı camda. Ama kantinci eleman para alıyodu duruma göre.

Usta birliği olarak kıbrısa gittim. Kantin mantin yoktu amk, çay ocağından bozma birşey vardı. kart felanda geçmiyordu, tamamen nakit çalışılıyordu.

Kasımda gittim ve ilk 1 hafta bozuk para geçerliydi sonra kart dağıtıldı ve bozuk para hiç bi yerde geçmemeye başladı.

Düştüğün yerle alakalı birazda, arkadaşım jandarma mecbur bozuk para kullanıyor çünkü jandarmada o kart 5. ayda bile gelebiliyor.

Sen abartmadan biraz bozuk para götür yanında ne olur ne olmaz.

o verilen ziraat bankasının kartı geçerliyse o kartı kredi kartıyla da doldurabiliyorsun. ancak bir kere kredi kartıyla doldurduysan içindeki bitene kadar nakit parayla yükleme yapamıyorsun. içinde beş kuruş falan kalırsa da sildirebiliyorsun ama gerçi on lira kalsa da sildirebiliyorsun ama onu yapacağını sanmıyorum.

2009 da mardinde 70. Mekanize p. Tugayında kısa dönem dim. Hiç senin takıntı ettiğin sorunlarla karşılaşmadım. Dert etme yeterki para olsun. Bişekilde çözülür. Paradan korkma parasızlıktan kork.

ne farkeder canım benim. gidince niye öğrenmeden geldin demiyolar. söylerler orda.

bozuk para götürün denilmesinin sebebi içecek makineleri.

Cebinde bozuk paran olsun.
20 tl banknotla cay alamazken 20 krs ile cay icebiliyorsun.

Jandarmaya ise 5 ayda geldigi yok. 20 gun sonra kart elimdeydi.

Tavsiyem 5-10-20 tl banknottan yukarisi olmasin.
Bol bol 50 krs 1 tl gotur. (Toplamda 20 tl edecek kadar yeterli)
Cay kahve ve biskuvi makinelerine tedarikciler gelir. O arabalari kolla ve parani bozdur.

Hakkari il jandarma komutanligi safak 96.

naftalin

naftalinin kokusu daha iğrenç bence. güzel bir şey koksun istiyorum.

home sweet home tarzı mağazalarda lavanta kokuları satılıyor. bir tane alsanız yeter, 3-5 tl bişey zaten.

sabunlar koy araya güzel kokulu. anne taktiği.

sabun

koku keseleri

Ben şu aloe vera sabunlarından kullanıyorum, memnunum.
www.horizonmum.com
Bir pazarda küçük kesecikler içinde küp küp aloe vera sabunu almıştım dolaba koymalık, temizleyici bir kokusu var.

lavanta keseleri

annem lavanta koyar.
kokulu pamuk kozaları da oluyor onlar da kullanılabilir.

bitmiş parfum şişelerinin kapaklarını aç ve dolaba koy.süper cozumdur.

bitmiş parfüm niye koku versin ki ?

bitmiş parfüm değil de artık sık kullanmadığın parfümlerden birkaç fıs sıkabilirsin, parfüm aynı zamanda odalar için de kullanışlı olabiliyor.

bildiğim kadarıyla 7 gün(tahmini)e kadar kesemiyor. ama yol ve yemek parandan kesebilir. 7günden(tahmini) sonrası maaşından kesilir fakat raporunla birlikte sgk ya başvurarak kesilen ücretin bir kısmını(%60 tahmini) geri alırsın.

araştırmakta fayda var.

www.ozlukhaklari.com

ille de that gelecek diye bir kural yok who da olabilir gayet de diye düşünüyorum. yanlışım varsa düzeltin ama.

şöyle bi açıklama buldum;

Who is used for people. Which is used for things, and that can be used for either. It is quite unfashionable to use that for people. (The consensus seems to be that using that for people is still acceptable in speech and informal writing, but you should avoid doing it in formal writing.)

gelebildiği için. ikisi de uygun.

kitapta yazmasa da ikisi de gelebilir. kitap ingilizce'nin kutsal kitabı gibi bir niteliğe sahipse bilemeyeceğim.

çok berbatmış. ev konusunu bilemiyorum. ama ortak havuz oluşturulsa, herkes üç beş bişey koysa en azından şu çok sıkıntılı zamanı biraz atlatabilir?

hayat çok zor...

en azından arkadaşın şu sıkıntılı döneminden kurtulabilmesi için diğer arkadaşların dediği gibi aramızda üç beş bir şey toplasak, genel anlamda kendini toparlamak için basamak oluşturabiliriz.

banka hesap numarasını paylaşma şansınız var mı? içinden gelen arkadaşlar bir şeyler gönderebilir diye düşünüyorum. arkadaşın samimiyetine güveniyorum, kolay olduğunu zannetmiyorum.

hangi ilde yaşıyor bu arkadaş belki iş konusunda yardımcı olabilirim.

gerçekten berbat birinin bu arkadaş ile iletişime geçmesi şart.
başka türlü ne yapabiliriz bilmiyorum.
ilk başta idare edeceği kadar bir para transferi ardından iş bulması yapılabilecek en mantıklı şeyler gibi.

kim ulaşabilir ? ben beceremem pek konuşmayı bu tür durumlarda.
hesap numarası falan olmadan nasıl yardım edilebilir ?

arkadaslar ozel mesaj yoluyla iban no sunu yolluyorum ben kendisiyle iletisim halinde olmaya calisiyorum elimden geldigi kadariyla su an kendisinin acil ihtiyaci
cumartesi ne kadar cikabilecegi bir ev
ve esyalarini da koymasi lazim tabi yoksa yediemin e kaldirilcakmis zorla.

arkadaslar olay biraz daha duyulsun diye sozluge de baslik aciyorum lutfen gorenler sol frame de kalmasi acisindan altina bir kac entry yazarsa sevinirim.
her turlu destege ihtiyac var.
baslik su
antik.eksisozluk.com
ya da
(bkz: eksi duyuru'daki cok onemli duyuru)

abi seve seve yardım ederim kendisine ancak nasıl güveneceğim? LGBTT bile mi kalacak yer vermemiş eşyalarını saklamamış?

dini butun kedi'ye katılıyorum. güvenirsem seve seve yardımda bulunurum. lütfen ne duyuruyu açan arkadaş ne de zor durumda kalmış olan arkadaş bir ihtafta bulunduğumu düşünmesin.

hemen dalıyorum dikkatimi çeken noktada.. hiv raporu capsi istemek ondan zalimlik olur. yapman..
beylikdüzündeymiş. iş için istanbul dışında olmasam ben de gider kontrol ederdim bizzat durumun vehametini.

evet onur kırıcı olabilir bence de. ancak arkadaş yardım istemiyor, ekstra bir şey istemiyor. hakkı olanın iadesini istiyor. sonuçta gasp edilmiş hakkını ona geri verebilmemiz için, güvenini kazanmamız ve gerçekten hakkını aradığına kâni olmamız için bize biraz yardımcı olsa iyi olmaz mı?

gitmek lazım abi, yerinde görmeli. avcılarda benim evim mesela ama 1 ay şehir dışındayım. olmasam giderdim. bunu yapabilecek bir ya da iki kişi çok iyi olurdu.

arkadaslar ben de bu arkadasi duyurusundan taniyorum. sonra kendisiyle maillestim ve telefonda konustum. sadece sozune guveniyorum yani. ondan bunu kanitlamasini isteyemem. askere giderken gay oldugunu kanitlamak icin ters iliski fotorafi istemek gibi geliyo yani bana ters. siz aklinizda suphe varsa kendisinin no sunu vereyim direk arayip sorun. ama bence cok iyi bi fikir degil.
dedigim gibi yakini degilim arkadasi degilim sadece duyurudan tanidim ve sozune guvendim. yanina gitsek ne olacak nasi anlycaz doru soleyip solemediini vs cok saglikli gelmedi bana bu oneriler ama beyin firtinasi yapabiliriz tabi ki..

katılmıyorum. biraz üzücü belki ondan güvenini kazanmayı istemek. ancak ortalıkta bu kadar dolandırıcı varken bize bu konuda anlayış göstermesini isterim kendisinden açıkçası.

dedigim gibi ben sadece araciyim ve kendimden sorumluyum ben guvenip yolladim.
onun disinda herkesin kendi bilecegi is.
ulasmak isteyen olursa cebini vereyim bana mesaj atmaniz yeterli.

yav ben de güveniyorum, ona ve rentts sana, zaten yapabileceğim mütevazı katkı, iş üçkağıt bile olsa acımam. ne acıyayım. adamın ihtiyacı olur herkesin olur, kim istese varsa veririm, samimi de olsa kandırsa da veririm. benim bi kast ettiğim de işte bu destek verme meselesi. yani gidip gören hepimizin desteğini iletecek. ben gitmeyi çok isterdim. hatta şimdi denizlideyim ve istanbula zayıf da olsa bi ihtimal var gidebilirim. gidersem iki adım yol. mutlaka uğrarım.

@tek millet tek dil tek yuzuk
yanlis anlamisim kusura bakma
tabi ki de o acidan destek onemli. cok haklisin.

belki avrupa yakasında ufak bir zirve düzenlenip ziyaret de edilebilir.

mağdur kardeşin, güvenini kazanmış biri ile görüşmesi gerek diye düşünüyorum. çakallığımdan, paranoyaklığımdan değil. dolandırıcılığın hiç bir sınır dinlememesinden bu düşüncem. caps falan uğraşılmasın ama görüşülebilir bence de.

hey, bu sözlükte başlığı meta kanalına girecek şekilde taglemek kimin fikri? sebebi ne? sol framede görünmüyor betada. kasıtlı yapılan bir şey mi?

kalktı suanda sanırım meta etiketi

evet kalkmış

içinizde harbi yavşaklar var he, pardon kaç milyar yardım yapacaksınız da adama, dolandırıcılığını sorguluyorsunuz? adam şuan açım ve cebimde 3-5 kuruş var demiş. çaresiz yanlız kalmış ve kimseden de para istemiyor bir yol gösterin diyor. para istememiş. sorgulayacak adam şu götünü bilg başından kaldırsın da arasın bi konunun muhatabı ile konuşsun halini hatrını sorun neye ihtiyacı varmış sorun, samimiyetini anlayın.(başlığı açan arkadaşta nosu vardır diye tahmin ediyorum) amk bu kadar yardım seversiniz daha elini cebine atmadan dolandırılır mıyım telaşına düştünüz ne değerli paranız varmış amk.

@insect

abi anlamadım şimdi gerçekten hiç tanımadığım birine güvenmemi mi bekliyorsun benden? ya da hayatında hiç kazık yemedin mi?

affedersin de karşımdakine boşu boşuna neden para vereyim? öğrenciyim ben yahu. ona vereceğim para beni sıkıntıya sokacak. görüyorum ki elini taşın altına koymaya yanaşmıyorsun bile. bende hakkı varsa hakkını vermek istemem, yoksa da aç gözlü birinin gözünü doyurmaya çalışmak istememem yavşaklık mı?

ilk duyurunun sahibi arkadaş bereket versin ki sözlük yazarı değil ve burayı okumuyor. ilk zannım elbette iyi niyetli olduğu yönünde. ancak sıkıntıya girmeden, elimi taşın altına sokmadan emin olmak istemem nasıl bir yavşaklık arkadaşım bana onu bir anlatır mısın?

@farabi ben tanımadan etmeden yardım yapın demiyorum zaten, tanımanızı gerektirecek kadar bir yardım yapacaksanız buyrun tanıyın ona göre yardım yapın diyorum. bunu forumcu kafasında ben demiştimciliğe getirmeyin. ayrıca söylemek istediğimin tam özeti de şu; yok efendim dolandırıcı mı? raporunu görelim? tarzı şeyler şöyleyenlere diyorum ki? birader yapacağın yardım adamı tanımanı gerektirecek boyuttaysa ara adamı tanışın konuşun yap yapabileceğini. bu kadar basit. ben yardım etmeyeceğim. fakat adamın da madur durumda iyice madara edilmesine de gönlüm razı olmadı.

hala güvenmekten bahsedenlere şaşırıyorum.

olayın kahramanı 7 yıllık yazar duyuruda. eski duyuruları neşe dolu. bir trollüğü yok, paşa paşa yazmış. şu anki durumu da yazdıkları ile uyuşuyor.

yok caps göndermek yok şu yok bu..adamın yazdıklarını okuyunca içinizde zerre kadar şüphe kalmayacaktır. bu kadar güvensiz olmayın yahu. yok yardım edemeyecekseniz gölge etmeyin yeter.

adamın gerçek hayatta yaşayabileceklerinin simülasyonu bu duyuruda yaşanan bence. burada nasıl şüphe dolu insanlar varsa iş başvurusu yaptığı yerlerde de eminim "ya oyle ama ufff ya" diyen insanlar vardir.

tanımadan yardım mı yapacağız, dolandırıcılıksa, kazık yersem vs. diyenlerin götüne oradan buradan her gün binlerce kazık giriyor. sen evsiz olmanın ne demek olduğunu biliyor musun? üstelik bir de hastasın. onu da geçtim bu ülkede "öteki"sin. senin 3-5 kuruşunla mı zengin olacak birisi? evde ayakkabı kutularını hazır tutuyormuş zaten milyon dolarlar için.

ne şekilde yardım edilebileceği netleşmeli. para yardımı daha makul. banka hesap numarası paylaşılsa iyi olur.

Arkadaş yalan söylemiyordur. söylüyorsa da benim destek için göndereceğim miktar beni fakirleştirmez.

1000 kişi 10 TL dahi verse arkadaşın yeniden hayatına devamına katkı olacaktır.

arkadaşlar kendisiyle 1 saat önce konuştum ve güven sorunundan bahsettim daha ben söylemeden istersen sana raporlarımı mahkeme kağıtlarımı vs verebilirim dedi..
hatta bu endişeyi de çok haklı bulduğunu söyledi..
bugün sözlükten bir arkadaş yüzyüze görüşecek kendisiyle ben çalıştığım için şu an ne yazık ki gidemiyorum hatta sizden de isteyen olursa kendisiyle görüşebilir iletişim bilgilerini yollayabilirim.

lütfen
eksisozluk.com
şu entry yi de ispiyonlayın da silinsin.
yazara msj atmaya çalıştım ama mesaj alımını kapamış.

ben de istanbul'dayım, hem yaşadığı hukuki sorunlarda avukat olarak yardımcı olabilirim hem de maddi olarak bi miktar yardımcı olabilirim. sözlükten görüşen arkadaş bana da ulaşsın lütfen.

ben de kendisiyle mesajlaştım. insect'in dediği gibi adam kimseden para istememiş ki.yol gösterin demiş fikir önerin, isteyene telefonunu veriyor ne bileyim arayın destek olun ya da gidip oturup muhabbet edin. benim maalesef bunları yapacak fırsatım yok bu yüzden ufak da olsa maddi olarak yardım etmeyi tercih ettim. bir insana yardım etmek istiyorsanız bunun binlerce farklı yolu var. inanmıyorsanız, çok ikna edici değilse de okur geçersin. kimseden bir şey istemeyen birine mağduriyetini ispatla yoksa benden sana bir şey yok demeyi çok yanlış buluyorum.

arkadaşlar internet siteleri üzerinden yardım toplamak amacıyla hesap numaralrının paylaşılması yasak. bunun için ilgili kurumların izni gerekiyor ki şu aşamada bu çok vaktimizi alır. o yüzden eğer biliyorsanız ilgilenen arkadaşlara (ben dahil) hesap bilgilerini yeşillendirerek paylaşın..

ben istanbul'da değilim o yüzden fiziki olarak yanında olamıycam ama istanbul barosu hem hukuki yardım olarak hem de diğer konularda kendisine yardımcı olacaktır. lütfen istanbul barosu insan hakları komisyonuna başvurun onlar sizinle oldukça ilgileneceklerdir. tabiki lgbt de yardım edecek kuruluşlardan biri.

lgbt kendisini hayrı olmayan iğrenç bir oluşum.
dün telefonda konuştum kendileriyle nerdeyse azarladılar ve yüzüme kapamadıkları kaldı telefonu.
karşımda olsaydı o an bi tane çakardım o derece sinirlendim telefondaki tipe.

ilgili arkadaşlar bir yardımlaşma başlatıldığında beni de yeşillendirirlerse çok sevinirim, az çok bizim de tuzumuz bulunur çorbada.

allah sabır versin ve yardım etsin inşallah.

yardım konusunda bi karara varıldı mı, eyleme geçildi mi?

yardımcı olmak isteyenler bana mesaj atarsa iletişim ve hesap bilgilerini paylaşıyorum, şimdiye kadar bir çok kişiden yardım geldi ama hala yeterli değil.
cumartesine kadar daha toplamamız gerekecek..

amın evlatları bari biri yemek göndersin. yok mu ön ödemeli yemek sepeti hesabı olan ne bileyim bu tarz şeyleri olan. yemekle de dolandıracak değil ya?

bu adama nasıl yemek gönderebilirim? bilen varsa söylesin bi yemek ısmarlamak isterim en azından, karnı doymuş olur.

burda bunun doğruluğunu sorgulayan insanları tamam anlıyorum ama şöyle de bir şey var; şu memlekette deniz feneri diye ortalığın .mına kodular, davanın akıbetinden pek azımızın haberi vardır, bunu bile unuttuk gitti. bu arkadaşa da yapacağınız 10-20 liralık bir yardım onun çok işine yarayabilir. doğruysa eğer, dua alırsın, almasan bile iyilik yaptım denize attım dersin. yok yalansa, allahından bulsun der geçersin. 20 liranın hiçbiriniz için bu kadar önemli, ya da üzerine bu kadar düşünülmesi gereken bir mebla olduğunu sanmıyorum.

elinizi vicdanınıza koyun lan, okurken bile korkmadınız mı?

@726490
dostum sakin ol. mesaj attım sana...

Hesap bilgilerini bana mesaj atar mısınız. Mobildeyim, mesaj atamıyorum.

@sen git ben geliyorum
gönderdim

hesap bilgilerini atarsanız ben de yardım etmek isterimz. ötekileştirilmek nedir çok iyi bilirim.

iş konusunda yardımcı olabilecek arkadaşlar için kendisine mesleğini sordum ve:

Ben gorsel iletisim tasarimi ve uluslararasi ticaret mezunuyum. Iki
universite okudum, 1.5 yil turk hava yollarinin musteri iliskileri
merkezinde calistim ancak taseron sirketti vodatech ismi, grafik
tasarim isleri yapabilirim, vitrin magaza duzenlemesi yapabilirim
(bununla ilgili de calistim kisa bir sure de olsa), cok iyi derecede
ingilizce biliyorum toefl 117 puanim var, thy de yabanci yolcularin
sorunlariyla ilgileniyordum (miles&smiles, kayip bagaj, overbook vs.)

bu cevabı verdi. belki iş konusunda da yardımcı olabilecek birileri çıkar.

kurcalıycak bi şey yok, bi şey kaybetmezsiniz, çok oyalanmadan herkes yapabileceği kadar bi şeyler yapmaya çalışsın, iletişime geçildi zaten, ben de aradım konuştum, 3-5 bi şeyler ya da yemek vb aktarımı yapılırsa her şeyden önce, moral olacaktır ki ihtiyacı olan bu ilk olarak.

arkadaşlar son durum nedir? eğer hesap bilgilerini bana atarsanız, öğrenci halimle ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım.

lütfen artık doğru mu yanlış mı gibi şüpheleriniz kalmasın
şunu okuyun hala inanmayanlara foto da gönderebilir borderline cadı
eksisozluk.com

ben de hesap numarası rica ediyorum.

iş konusunda borderline cadi'ya ve rentts sana mesaj attım ekşi sözlükten. yapabileceğim tek bu. çünkü doğrusu bu, para yollamak evet güzel bir şey, ama para biter.. önemli olan çalışması ve çalışıp cebinde para girmesi... selamlar..

Hesap bilgilerini bana mesaj atar mısın?

maaşımı almama 10 günüm var. ancak 10 gün sonra para gönderebilirim. o güne kadar da hukuki olarak yardımcı olabilirim. bir de arkadaş nereden ev arıyormuş? emlakçı arkadaşlarım var. gerekli kolaylıkları sağlayabileceğimi düşünüyorum.

bana da hesap numarası gönderirseniz çok sevinirim. yardım etmek istiyorum.

kendi adima sadece guvence verebilirim benim dolandiricilikla bi alakam yok gordugum seyi ilettim sadece:)
diger konularda guvenip guvenmemek sizin elinizde...
guvenen yardimci olur guvenmeyen olmaz.
bu kadar basit.

Iyi aksamlar herkes,

Oncelikle rentts e herkesin huzuruna tesekkur etmek istiyorum.ayni sekilde emegi bulunan herkese cok cok tesekkurler.kendilerini hic bir sekilde ilgilendirmeyen,sadece okuyup gecebilecekleri bir duyurudan yola cikip buaraya kadar geldiler.ayni duyuruyu bende yazildigi anda okumustum,pek cogumuz gibi okuyup uzulmekle yetindim,boyle hayata sovup gectim.onlar ise tabiri kesinlikle yerinde olacak islerini guclerini birakip bununla ugrasiyorlar.onlerinde saygiyla egiliyorum.

Yardimci olup olmamak tamamen bize kalmis,bu ay icin hepimiz bir kutu birayi eksik,bir paket sigarayi eksik,bir applicationu eksik kullansak hayatimizda hic bir sey eksilmez.bir hamburger menuden vazgecebiliriz,bir kavanoz nutella mesela,ihtiyacimiz olan sadece bunlar.kimin ne gonderdiginin hic onemi yok.sade bir dua,guzel temenniler.olay su.vermek,vermeyi bilmek.varsin karsimizda ki dolandirici olsun varsin bizi kandirsin,yalanci olsun.ne farkedecek.

kor hasan amca var selpak satiyor.her seferinde carpiyor beni.tren seferden kalkinca korsanla anlasmis,dedim ozel sofor tutmussun,paran kalmazsa haber ver bana dedi.gene carpti her zaman ki gibi.engellerini kaldiramadim cebimdeki metallerle.

Akillarinda soru isareti olanlar var.abi bir ricam var sizden.soru isaretiniz varsa bunlari okumak zorunda degilsiniz,yardim etmek zorunda da degilsiniz,okuyun ve gecin.birakin biz dolandirilalim,aptal olalim,gerizekali yerine konulalim ama bizi uyarmayi birakin.burada icinden gelip ugrasanlari da biktirmayalim.kimse mecbur degil bunu yapmaya.

Kibarca yazmaya calisiyorum.asagida bi viski tavsiye edin desem agzini lagavulinden baska turlu acmayan beyzade gibi topluluguz ve buraya yapacagimiz yardimimi sorgulayacagiz.ayni gun baska bir kiz cikti dedi alin deger verdigim herseyi,sikerim misketinizi ben oynamiyorum gidiyorum,aninda yuzlerce mesaj gitti bana ver diye,nihayetinde biri cikti dedi olm kiz intihar ediyor.yok mu telefon numarasi,ona bile alanlarin kismetine engel olmayin diyebilen cikti bu duyurudan.

Simdi bana isteyen sovebilir,umrumda bile olmaz.dusuncem budur.birakin isteyen yardimini yapsin.rica ediyorum golge etmeyin baska ihsan istemeyiz.

ben de hesap no rica ediyorum arkadaslar, hepinizi cok sevdiğimi de eklemek istedim.

arkadaslar arada sozlukteki basliga bir entry girerseniz, sol frame de gorunmesini ve daha cok yardima ulasmasini saglamis olursunuz.
cok tesekkur ediyorum...
eksisozluk.com

aynen abi. rapor istemek çirkin olabilir ama bu ülkede profösörleri bile dolandırıyorlar. şimdi ya bu dolandırıcıysa? istanbul'da olsam, kalacak yerim olsa kapımı açarım. her türlü desteği sağlarım. ama para gönderme işi, malesef güvene dayalı bir durum.
Ayrıca şimdi ben, "ya dolandırıcıysa?" dedim diye kötüleniyorsam, sizin fevriliğiniz yüzündendir. ben ne eşcinsel oluşuna, ne eski sevgilisinden dolayı hasta oluşuna, ne de başka bir şeye laf ettim. ayrıca elbette bu arkadaşın durumu gerçekçe acilen yardıma ihtiyacı var ve bu yardımı sağlamak lazım. ancak dediğim gibi, ne yazık ki güven gerekiyor.

aynen abi. rapor istemek çirkin olabilir ama bu ülkede profösörleri bile dolandırıyorlar. şimdi ya bu dolandırıcıysa? istanbul'da olsam, kalacak yerim olsa kapımı açarım. her türlü desteği sağlarım. ama para gönderme işi, malesef güvene dayalı bir durum.
Ayrıca şimdi ben, "ya dolandırıcıysa?" dedim diye kötüleniyorsam, sizin fevriliğiniz yüzündendir. ben ne eşcinsel oluşuna, ne eski sevgilisinden dolayı hasta oluşuna, ne de başka bir şeye laf ettim. ayrıca elbette bu arkadaşın durumu gerçekçe acilen yardıma ihtiyacı var ve bu yardımı sağlamak lazım. ancak dediğim gibi, ne yazık ki güven gerekiyor.

eksisozluk.com

eksisozluk.com

şurada kendisine iş ayarlayabileceğini söyleyenler var. gözden kaçmıştır diye söylüyorum.

Hesap numarası rica ediyorum ben de.

abi burda şükelalamak eksilemek yok o yüzden böyle yazıyorum.
legendary sen dombilisin taocusun.
rents büyük başkansın.
sufigay asıl lafım sana. okuyorsan burayı. okumuyorsan da birileri sana ulaştırır diye umuyorum. aga sıkma canını her şey çözülür. yaşıyosun sonuçta. halledilir yani. bence. seni seviyorum ben abi. ben biri heyet raporuyla verilen iki farklı kırmızı reçeteli ilaç kullanıyorum. seninki gibi bir hastalığım yok, yani hiv gibi viral bişey değil. ama psikolojik bişey. ben de söyleyemiyorum. başıma bu kadar büyük sıkıntılar gelmedi, çok daha şanslıyım senden bu yüzden belki ama, bunu niye söylüyorum? çünkü agoli seni zannedersem anlıyorum. o bakımdan sıkma canını yani. kim ne derse desin. bak burda güzel insanlar var gerçekten çok güzel insanlar var. ben ne yapabilirim? valla abi benim malesef para gönderecek durumum yok. o yüzden böyle içimden gelenleri yazmak istedim. belki dedim buna da ihtiyacı vardır. benim oluyo çünkü. bi de şu acil meseleleri hallet de, zeytinyağı gönderebilirim sana. :) o var elimde, gönderirim salata yaparsın yersin. ne var? olma mı?

son lafım: raporcu piçler bana da salça olmasınlar. onların haricindekiler isterlerse yerin dibine sokup full ayar verebilirler. ama raporcular gidin yürüyün. 4chan a falan girin internet memeleri sizi.

rentts, hesap no alabilir miyim. Mesaj attim ulasmadi sanki.

güzel haberler var.
4143,99 lira gibi bir meblağ toplandı.
yardım eden herkese çok teşekkürler.
kendisiyle bu akşam buluşcaz borderline cadı ile beraber.
hakkında yazılan iddialara da cevap vermek istiyor sözlükteki.
uzunca bir yazı paylaşacağını düşünüyorum onu da ilk entry ye ekleyeceğim.
tekrardan hepinize çok teşekkür ediyorum yüreğinize sağlık.
iyi ki varsınız.

ayrıca
bu akşam taksim de saat 7 de buluşacağız.
gelmek isteyenler bana ulaşabilir:
rentts at gmail com dan.
(şu an ofisteyim 6 da işten çıkacağım 6 ya kadar burdan gelen mesajlara da cevap verebilirim)

paypal olsa bir seyler gonderebilirim aslinda. diger turlu zor, yurtdisindayim.

arkadaşlar maddi yardıma ihtiyaç yok artık dediğim gibi...
çok teşekkürler herkese...

O kadar ugrastigina degmeyecek rakamlar bence en son 5000 indirim yapiyordu.al beklet ver.uzun is.

iki üç bine eski bir araç alabiliyor musun? o aracı 2-3 yıl trafikte tuttuğun için ne kadar vergi ödeyeceksin? hali hazırda şu an bu aracı trafikten çıkarıor olsan ne kadar indirimden faydalancaksın? bunların hepsini hesaplamak lazım. sonuç olarak devlet sana bu hakkı verdiyse senin işine gelmediğine eminim. :)

taksimdeki bütün büfelerde vardır hemen hemen. çiçek pasajında bulabilirsin ayrıca sanıyorum.

küba purosu gibi bir şey bakıyorum. Bulabilir miyim ki büfelerde?

Neredeyse hepsinde bulursun. Hadi cenbatliğin tuttu bulamadın, çiçek pasajında her çeşidini bulursun.

her yerde bulursun :) istediğin boy bulursun. tütüncülerde daha çok çeşit vardır sadece. che filan. backwoods alabilirsin. beşli...

captain black bulmak daha zor hatta.

Çok geç oldu ama yinede arayan arkadaşlar için yazayım ,
büfelerden puro almayın , purolar özel nem odalarında saklanması gereken ürünlerdir ve büfelerde satılanlar sahte ürünlerdir.

Türkiye'de bu işi resmi yapan che markasından bile yalnızca kendisine ait olan iki adet dükkanından alın.

Backwoods gibi ürünler puro değildir.

Captain black ve backwoods istiyorsanız özelden mesaj yolu ile sorun size bilgi vereyim

sevdiklerim; sen, douchebag, cesario, jackies, compadrito, uzunuzunilgi, ıdonthaveausername, cecilia, devorgilla the gunslinger, sarhoşken alınan hesap.
gıcıkları yazmayım.

her halttan rahatsız olan, sildirmek için yemeden içmeden çaba harcayan duyarcı tiplerden ciddi anlamda tiksiniyorum.

duyuruda beni tanıyıp tanımadıklarından bile emin değilim.

gıcık olduklarım: devilred, der meister, m e l t e m, sedef

yakında uçurulurlar inşallah.

sevdiklerimin içinde GibsonRules de var,nasıl unuttum ya.dünyanın en tatlı insanı o

özellikle sevdiklerim compadrito, ermanen, bugunku antrenmanda goz dolduran futbolcu, hope ender, cakabo. aklıma şu an isim gelmedi ama sempati duyduğum, konuşup ettiğim bissürü insan var, sevişiriz.

moderatörleri sevmiyorum bi tek :(

ha ek olarak hjarteblod'la xfestos'tan nefret ediyorum bi de.