en başta ikisi de batı dünyasının düşünce tarihine aittir. modernizm, reform ve ardından gelen rönesans ile başlar. batı ortaçağı'nın baskıcı, bireyi dışlayıcı, bütün her şeyin tanrıya bağlandığı, insanı aşan mistik ve metafizik bilgilerin var olduğunun kabul edildiği... anlayışına karşıdır. bunun yerine insanı, bireyi ve aklı getirir. insanın aklını doğru kullanarak doğayı bilip ona hükmedebileceğini, bilginin insana ait olduğunu, hakikatin mistik olmadığını, insan aklı için ulaşılabilir olduğunu kabul eder. tanrı var olsa bile bir kere dünyayı yaratıp geri çekilmiştir. bu dünya insanın dünyasıdır artık. ama yine de bir hiyerarşi kurar: bilgiye sahip olanlar ve olmayanlar. çünkü aklın hakikati de tektir. aklını doğru kullanırsan, pozitivist pozitivist bilimle uğraşırsan her şeyi bilirsin, yüzlerce yıl yaşarsın, hastalıkların tedavi edilir, şahane teknikler geliştirip bir koyup üç alırsın, doğaya ve aklını kullanamayan herkese istediğin gibi hükmedersin... iddiaları büyüktür, sözleri büyüktür, hedefleri büyüktür, burnu büyüktür, her yere sokar. bunu da akıl ve hakikat adına yapar. mesela bir yere demokrasi götürmek ya da birilerini aydınlatmak, medeni yapmak modernizmin işidir. sonunda da dünya savaşlarıyla o dünya başına yıkılmıştır. o çok şahane biliminin nasıl iktidar aracı olarak kullanıldığını görür. hakikat hakikat diye tutturursan hitler gibi birinin gelip "hakikat medeni olmaktır, almanlar medenidir, öyleyse alman olmayanları, özellikle de pis yahudileri yok edeyim de dünya doğruyu bulsun" diyebildiğini görür...
bu travmaların da etkisiyle, postmodernizm doğrudan modernizme tepkidir. aslında başlangıcı rousseau gibi romantiklere gider. nietzsche de bir postmoderndir aslında. kısaca kazın ayağı öyle değil der. yine bireycidir, yine akıldan başka egemen tanımaz, ama tek bir aklı ve tek bir hakikati değil, farklı akılları ve hakikatleri de tanır. kimseye tek bir hakikati dayatamazsın, kimseye bu iyi, bu güzel, bu doğru diyemezsin, öyle medeniyet falan götüremezsin, otur oturduğun yerde der. bu nedenle bir nevi "zevkler ve renkler tartışılmaz" gibi anlaşılır çoğu zaman. ama bundan fazlasıdır. mesela azınlıkların, küçük grupların varlıklarını sürdürme haklarını tanımak gerektiğini söyler. bilgide de, sanatta da, toplumda da, politikada da, inançlarda da... çoğulcudur, demokrattır. postmodernizmin en büyük sorunu da her türden evrensel hakikati reddederken nasıl insan hakları gibi değerleri ya da bilimi, ajdar ile mozart'ın bir olmadığını... savunabileceğidir. bugün postmodern dünyada yaşıyoruz. büyük lafları pek ciddiye almıyoruz. o yüzden bu ikiliği de sürekli yaşıyoruz.
0