olayı şu ; ekim de havalar soğuk oluyor, ki eskiden daha soğuktu. ısınmak için seks yolu seçiliyor ve bu kadar çok haziran çocuğu var

ısınmak için seks mi yapılırmış yuh bahaneye bak
hanım koş üşüdüm
ahahaha işin aslı bayıcı sıcakta seks yapamadıkları için olsa gerek

çok düz mantık gidiyorum. malum yaz sezonu düğün sezonudur. direkt çalışmalara başlarsan anca eylül ekimi bulur sonuç alman.

kompisko +1 kışın geceler uzun...

genşler kışın diyorsunuz da eylül bu daaa??

ayrıca @çok şey bilen adam, o kasımdı benim bildiğim?

yazın sıcaklarda yeterli çiftleşme düzeyine erişemeyen çiftlerimiz, eylül & ekim aylarında arayı kapatmaya çalışıyor olabilirler.

ford'a önceden toplu sipariş verip uygun almışlardır, biraz karla da satıyolardır, bayiisinden almak daha mantıklı eğer arada çok fark yoksa.

arada 2000 lira kadar fark var. fiyattan başka avantajları nedir. dezavantajları nedir

Donanimini incele. Full mu, klimasi elektronik mi vs atiyorum. Donanim cok fark eder. Ford'un internet sitesinden kendi arabami yarat secenegi mi ne var. Bu arabadaki donanimlari ekleyip bi fiyat olustur bakalim o zaman fark noluyor.

seri titanyum.. paket x paket. bunların donanımı standart zaten. oraya bakılıp öyle alınır zaten

Bazı bayiler şahsına yapılan indirimden yararlanarak fabrikalardan araba alıyorlar.
Teori'de trafikte gözüksede pratikte asfalt yüzü görmemiş arabaları piyasanın altına satabiliyorlar.
Resmi olarak ikinci al ama kullanılmamış :)
Biz şuan kullandığımız Punto'yu bu şekilde bayiden aldık.
Oldukça ciddi bir indirimle almıştık.

abi bayii den al tamam da ben gidip de bağcılar'dan sıfır araba almam. üye adı da özkan özkan. sallamasyon açmışlar. 2009'dan bu yana da üye ama bir şey satmamış.

uydu hd alıcı olmalı

provizyon bekleyenlere bak, muhtemelen ordadır hacım.

bekleyen işlemlerde de herhangi bir şey yok

İşlemler gözüküyor mu peki ? Dönem içi işlemler, Açık bilmemne var Garanti bankasında oralara bak karşılığında tutar olarak ne yazıyor.

provizonda bile olsa limitinden düşmeli. limitin eksilmemişse alışveriş olmamıştır.

efruz +1. alışverişten hemen sonra tutar otomatik olarak limitten gidiyor, ekstrede görünmesi biraz vakit alabiliyor ama.

iş bankası kartı, hesap özetinde de yok, sanki son 4 gündür hiç işlem yapılmamış gibi duruyor.

İslâm Hukuku'nda Gayrimüslimlerin Vatandaşlık Statüleri

Giriş

İslâm hukukunda dini inanç özgürlüğü açısından gayrimüslimlerin vatandaşlık hakları başlangıçtan günümüze kadar hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır. Bunun yegâne istisnasını bazı İslâm hukukçularının Arap müşrikleri, mürtedler ve Ehl-i Kitap kapsamıyla ilgili bazı farklı yorumları oluşturmaktadır. Kur’ân, Ehli Kitab’ı cizye ile yükümlü tutmakla, onların vatandaşlık statüsüne sahip bulunduklarını zaten beyan etmiş olmaktadır (Tevbe Sûresi, 9/29). Mecusilerin vatandaşlık hakkına sahip olacakları ise Peygamberimizin tatbikatına dayanır (Buhari, Cizye, 1; Tirmizi, Siyer, 31). İslâm hukukunda Mecusilerin vatandaşlık hakkına sahip oldukları konusunda ihtilaf olmamakla birlikte, onların Ehl-i Kitap kapsamına dahil olup olmadıkları konusu tartışmalıdır. İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre Peygamberimiz Ehl-i Kitap olmadıkları halde Mecusileri vatandaşlık statüsüne dahil etmiştir. Yine, Hanefîlere ve Malikîlere göre, İslâm’da Ehl-i Kitap, Mecusi, müşrik, hattâ ateist bile vatandaşlık hakkına sahip olabilmektedir. Kısacası, vatandaş olabilmek için insan olmak yeterlidir. Gayrimüslimlerin vatandaşlık statüleriyle ilgili tartışmalar, daha ziyade eşitlik düsturunu ilgilendirmektedir. Biz, bu makalede gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmesinin hukuki niteliğini özgürlük prensibi, kapsamını ise eşitlik prensibi açısından inceleyeceğiz.

Vatandaşlık Sözleşmesinin Hukukî Niteliği

İslâm hukukunda gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmeleri, eman (himaye hakkı) müessesesine dayanır. Eman müessesesi kendi içinde geçici ve daimî niteliğiyle iki gruba ayrılır. Geçici eman, uluslararası nitelikte devlet başkanının yetkisine bağlı olan ve başlangıcı itibariyle bağlayıcı olmayan bir akit olarak kabul edilir (Kasani, VII, 109). İslâm hukukunda vatandaşlık sözleşmesi ise, Müslümanlar açısından tek taraflı bağlayıcı bir sözleşme olarak değerlendirilir (Kasani, VII, 107). Farklı bir ülke vatandaşı olan herhangi gayrimüslim bir kişinin gönül rızasıyla vatandaşlığı kabul etmesi, vize süresinin bir yılı geçmesi, gayrimenkul satın alması veya evlilik gibi sebeplerle vatandaşlık statüsünü kazandığı bilinmektedir. Ayrıca savaşın hangi merhalesinde olursa olsun, vergisini verme taahhüdünde bulunan gayrimüslim düşman bir kişinin vatandaşlık sözleşmesini kabul ettiğini beyan etmesi kâfi görülmektedir. Savaşta ısrar edenlere de, yenik düştüklerinde vatandaşlık hakkı tanınmaktadır (Zeydan, 25 vd.).

İslâm hukukunda vatandaşlık sözleşmesi “müebbet eman” diye isimlendirilir ve daimi bir statüyü ifade eder (Kasani, VII, 110). Bilindiği gibi, ticari sözleşmeler bozulabilir, ebediyet şart olmakla birlikte evlilik sözleşmesi de bozulabilir; fakat gayrimüslimlerin vatandaşlık statüleri, gerektirici bir sebep olmadıkça Müslümanlar açısından hiçbir zaman bozulamaz. Hanefi Mezhebi’nde ceza vakaları vatandaşlık anlaşmasının feshini gerektirmez. Vatandaşlık anlaşması sadece gayrimüslim vatandaşların ya düşman bir ülkeye sığınmaları ya da isyan etmeleriyle hükümsüz kalır (Kasani, VII, 106-107, 112). Bu konuda temel yaklaşımı Hanefilerinkinden farklı olmamakla birlikte, İmam Şafii başlangıçta şart koşulması durumunda, ilgili şartların ihlalinin de anlaşmayı hükümsüz kılacağı kanaatindedir (Şafii, IV, 208-211).

Fıkıh literatürümüz, Müslüman veya gayrimüslim bir vatandaşı vatandaşlıktan çıkarma kavramına yabancıdır. Çünkü İslâm hukukunda vatandaşlık sözleşmesi yönetim yetkisinin dışında kabul edilmektedir. Bu sebeple devlet başkanının bile gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmelerini feshetme yetkisi yoktur (Kasani, VII, 109; Hamidullah, 210). Bu durum, insana değer vermenin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin tabii bir sonucudur. İslâm dünyasında katliam ve soykırım türü bir hâdisenin meydana gelmemiş olması bu düsturla yakından alâkalıdır. İslâm tarihinde en radikal çözümler bile iskan politikasıyla sınırlı kalmıştır. Konunun ayrıca, modern vatandaşlık kavramının 20’nci asırda ortaya çıkan ulus devlet kavram ve niteliğiyle de alâkası bulunduğunu, yani modern dönemde vatan ve vatandaşlık kavramlarının farklı ve özel boyutlar kazandığını kaydetmek gerekir.

Vatandaşlık Sözleşmesinin Kapsamı

Gayrimüslimlerin, can, namus, çocuk ve mallarının dış ve iç tehditlere karşı korunması, dini hakları, İslâmî ibadetlerden muafiyetleri, cizye ile yükümlü olmaları, asayiş ve emniyet faktörü vatandaşlık hakları kapsamında değerlendirilebilir. Biz burada ilgili konular hakkında genel bilgiler vermekle yetineceğiz.

a. Dış Güvenlikleri

Vatandaşlık sözleşmesinin gereği olarak gayrimüslimlerin haricî ve dahilî tehditlere karşı can, namus ve mal güvenliklerini sağlamak Müslümanların garantörlüğündedir (Kasani, VII, 111). Peygamberimiz (s.a.s.) bu garantörlüğü, “Onlar Allah’ın ve Resûlü’nün zimmetindedir.” (Tirmizi, Siyer, 48) ifadesiyle tanımlar. Hz. Ömer (r.a.), vatandaşlık sözleşmesinin, onlar uğruna savaşmayı bile gerekli kıldığını belirtir (Buhari, Cihad ve Siyer, 174). Halid b. Velid’in Hire halkıyla yaptığı vatandaşlık anlaşmasında ise şu ifadeleri görüyoruz; “Eğer verdikleri sözleri tutar, ahitlerini muhafaza ve şartlara riâyet eder, Müslümanlara karşı vergi borçlarını öderlerse, o vakit onlar için bir gayrimüslim vatandaşa tanınan haklar eşit olarak tanınır. İç ve dış düşmanlara karşı onların müdafaasını yapmak, can ve mal emniyetini sağlamak bizim vazifemizdir” (Ebu Yusuf, 143-144).

Gayrimüslimlerin dış tehlikelere karşı korunduğunu ilk dönemlerden itibaren görmekteyiz. Suriye’nin fethi esnasında ordu kumandanı Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a.), Şam bölgesi Hıristiyanlarıyla sulh anlaşması yaparak onları zimmete kabul eder. Gayrimüslimler İslâm devletinin adil ve insani davranışı, Müslümanların dürüstlüğü ve iyi ahlâkı karşısında duydukları hayranlık ve memnuniyet sebebiyle, Müslümanlar lehine, savaş hazırlığı içinde olan Rumlardan bilgi getirmeye, İslâm devleti için casusluk yapmaya başlarlar. Rumların savaş hazırlıklarının ciddi sayılabilecek bir noktaya ulaşması karşısında Ebu Ubeyde (r.a.), bölgedeki Müslümanlarla sulh anlaşması yapmış bulunan memleketlerin valilerine birer mektup yazarak, gayrimüslimlerden toplamış oldukları cizye ve haraçları iade etmelerini emreder. Gayrimüslimlere hitaben de şöyle yazar: “Biz, sizden almış olduğumuz mallarınızı size geri iade ediyoruz. Çünkü, bize gelen haberlere göre Rumlar büyük bir savaş hazırlığı içindeler. Halbuki biz, bu malları sizin canınızı, malınızı ve memleketinizi korumak için almıştık. Şu anda biz buna muktedir değiliz. Sizden aldıklarımızı geri veriyoruz. Allah bizi, düşmana karşı muzaffer kılarsa, önceki şartlara yine bağlıyız.” Bu talimat üzerine alınanlar iade edilir (Ebu Yusuf, 139).

O esnada gayrimüslimler ise şöyle derler: “Sizlerin idaresi ve adaleti, daha önce içinde bulunduğumuz zulüm ve zorbalıktan bizim için daha iyidir. Bizler, sizin valinizle birlikte Herakl’ın ordusunu şehirden kovacağız.” Oradaki Yahudiler de harekete geçtiler ve “Tevrat üzerine yemin ederiz ki, Herakl’ın kumandanı, bizi mağlup ve yok etmeden Hıms şehrine giremeyecektir” dediler ve şehrin kapılarını kapatıp müdafaa ettiler. Müslümanlarla anlaşma yapmış olan diğer şehirlerin Hıristiyanları ve Yahudileri de aynı şekilde hareket ettiler ve şunları söylediler: “Eğer Bizanslılar ve onlara bağlı olanlar, Müslümanlara galip gelirlerse, bizler daha önceki (kötü) halimize döneriz; biz, Müslümanlardan bir kişi de kalsa, onlara verdiğimiz söze bağlı kalacağız.” Allah, Müslümanlara zafer nasip ettiğinde bu insanlar, şehirlerinin kapılarını açtılar, davul ve zurnalarını çıkarıp oynadılar (Belazuri, 195-196).

b. İç Güvenlikleri

Gayrimüslimlerin can, namus ve mal güvenlikleri dış tehlikelere karşı korunduğu gibi iç güvenlikleri de sağlanmaktadır. İslâm muhakeme hukukuna göre kul hakkı ile ilgili davalarda davacı veya davalının dinî kimliğinin verilecek hükme hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Hattâ İslâm hukuk tarihinde değil Müslüman bir kişinin, devlet başkanının bile gayrimüslim bir vatandaşla beraber muhakeme edildikleri bilinmektedir. Böyle muhakemelerde Müslüman hakimlerin halifelerin aleyhine karar verdikleri vakalar vardır.

İslâm ceza hukukuna göre, Müslüman ve gayrimüslim vatandaşlar eşit hükümlere tabidir. Bir Müslüman’ın bir gayrimüslim vatandaşı öldürmesi durumunda Ebu Hanife’ye göre kısas hükümleri uygulanmaktadır. Çünkü Kur’ân’da “nefs/insan” kelimesi kullanılmıştır (Mâide Sûresi, 5/32). Nefs kelimesi de inanan inanmayan herkese şamildir. İbn Abbas, diyet yönüyle Müslüman ile gayrimüslim vatandaşın eşit olduğunu belirtir. (Kâsânî, VII, 252)

Müslüman ölülere saygı gösterildiği gibi gayrimüslimlerin ölülerine de saygı gösterilmelidir. Hayattayken gayrimüslimlere hakaret edilemediği gibi mezarlıktaki kemiklerine de hakaret edilemez. Müslümanlara iftira etmek yasak olduğu gibi gayrimüslimlere de iftira etmek yasaklanmıştır. Şâyet bir Müslüman bir gayrimüslim kadına tecavüz ederse bir Müslüman kadına tecavüz ettiğinde kendisine verilecek cezanın aynısıyla cezalandırılır (Hamidullah, 174).

Gayrimüslimlerin mal varlıklarına riâyet edilmektedir. Müslüman bir kişinin gayrimüslim bir vatandaşın malını çalması durumunda hırsızlık cezası tatbik edilir. Hattâ dini açıdan Müslümanlara haram olan içki ve domuz gibi mallar gayrimüslimlerin mal güvenlikleri kapsamına dahildir. Her ne kadar bu mallar Müslümanlar açısından kıymeti haiz bir mal (mal-ı mütekavvim) olarak değerlendirilmeseler bile, gayrimüslim sahiplerince mali bir değer ifade ettiği için bu mallara dokunulamaz. Hakim kanaate göre, Müslüman birisinin bu mallara zarar vermesi durumunda tazmin etmesi gerekir (Serahsî, Mebsut, XI, 102).

c. Dinî Hakları

Peygamberimiz (s.a.s.), hicretle Medine’yi şereflendirdiklerinde, değişik inanç, değişik düşünce ve farklı etnik gruplarla yaptığı sözleşmeye (Medine Sözleşmesi) milimi milimine riâyet edilmiş; dini, ırkı, sosyal seviyesi ne olursa olsun, fevkalâde bir hassasiyetle herkesin hukuku gözetilmiş ve uzak-yakın çevreye göre “Medine-i Münevvere” bir “dâru’l-emân” hâlini almıştı. O çağ bir altın çağdı ve Peygamber Şehri de Cennet bahçelerinden bir bağdı. Bununla beraber özellikle son zamanlarda Medine vesikasının bir anayasa olarak takdim edildiği ve çok hukukluluğun bir referansı olarak kullanıldığı görülmektedir. Oysa tarih kitaplarında ilgili vesikanın bir anlaşma metni olduğuna dikkat çekilir. Bu yüzden, müteakip dönemde ilgili kabileler ile yapılan muhasara ve muharebelere sebep olarak, onların mezkûr anlaşmayı bozmaları gerekçe gösterilmektedir. Dolayısıyla Medine vesikasının, daha ziyade uluslararası ilişkileri, daha doğrusu, bir konfederasyon içi ilişkileri ilgilendirdiği söylenebilir. Belki de bu sebeple zimmet hukukunun anlatıldığı siyer bölümlerinde ve ahkâmu’z-zimmiyyin türü eserlerde Medine vesikasına pek atıf yapılmaz. Burada Hz. Ömer döneminde Tağlib kabilesiyle yapılan anlaşmanın bazı dini-hukuki sonuçları bulunması sebebiyle, bu anlaşmanın ilgili bölümlerde ve ilgili eserlerde anlatıldığına işaret etmek yerinde olacaktır (Ebu Yusuf, 66-67, 120 vd.). Tabii ki bu yorum, Medine vesikasının orijinalitesini inkârı ima etmez. Medine vesikası, barış düsturunun yanı sıra, konfederasyon içi ilişkilerde dayanışma ve yardımlaşma düsturunu hayatiyete geçirmesi yönüyle ebette çok büyük önem arz eder. Medine vesikası iç hukuku ilgilendirmez. Bununla birlikte şu söylenebilir ki, sözleşmenin yapıldığında Medine’deki Müslüman ve gayrimüslim toplumlardan her birinin iç hukukları açısından serbest oldukları a priori bir gerçek olarak kabûl edilmiş ve bundan dolayı anlaşmada bu konuya yer verilme gereği duyulmamış da olabilir.

İç hukuk yönüyle İslâm hukukunda genel düstur mülkilik prensibidir. Diğer bir ifade ile, İslâm ülkesinde yaşayan herkese, dini kurallarıyla ilgili olmayan hususlarda dinleri ne olursa olsun İslâm hukuku eşit olarak uygulanır. Bu bakımdan Müslüman bir devletin hakimiyeti altında yaşayan gayrimüslimler, vatandaşlıkla ilgili hükümlerde İslâm hukukuna tabidir. Muamelat ve ceza konuları da bu kapsama dahil olmakla birlikte (İbn Abidin, IV, 128-129; Şafii, IV, 180), evlenme, boşanma ve miras gibi hususlarda gayrimüslimler kendi kitaplarına göre davranırlar, davranabilirler. Peygamberimizin “Müslümanların hakları onların da hakları, Müslümanların sorumlulukları onların da sorumluluklarıdır.” hadisi (Tirmizi, Siyer, 48) hukukî prensibi beyan eder.

Fıkıhta gayrimüslimlerin dini hükümleriyle ilgili konulardaki genel prensip, “dini hükümlerinde gayrimüslimleri inançlarıyla baş başa bırakınız!” (Kasani, VII, 147) ifadesiyle özetlenir. Esasen Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki eşitlik ilkesinin yegâne istisnasını dinî hükümler oluşturur. Dini hükümler de, gayrimüslimlerin dinî hükümleri ve Müslümanların ibadet kategorisinde değerlendirilen dinî hükümleri olmak üzere iki kategoride değerlendirilebilir.

İslâm’da gayrimüslimlerin dinî değerlerine ve dinî hükümlerine dokunulmaz. Peygamberimiz, Necran Hıristiyanlarını Mescidü’n-Nebî’de kabul etmiştir. Tartışmalar ortasında Necranlılar konuşmalarını yarıda keserek dışarı çıkmak isterler. Peygamberimiz sebebini sorduğunda onlar, “Bizim için ibadet vakti geldi ve biz onu tam vaktinde yapmak istiyoruz.” diye cevap verirler. Peygamberimiz, “İbadetlerinizi burada Mescid’de de yapabilirsiniz” buyururlar. Bu, onlar tarafından kabul edilir. Hıristiyanların kıblesi doğu olduğundan, onlar Mescid’de doğuya doğru yöneldiler (İbn Hişam, II, 574). Ayrıca Necranlılar ile yapılan sulh anlaşmasında mabetlerine dokunulmayacağı, patrik ve rahip atanmalarına karışılmayacağı Peygamberimiz tarafından belirtilmiştir (Ebu Yusuf, 72, 73).

Gayrimüslimler, dini inanç esaslarını kendi çocuklarına öğretme ve onları kendi inançları istikametinde eğitme hürriyete de sahiptir. Peygamberimiz zamanında Medine Yahudilerine ait, sinagog ve eğitim müessesesinin her ikisini ihtiva eden Beytü’l-midras bulunmaktaydı (Hamidullah, 217; İbn Hişam, II, 552, 558). İslâm tarihinde rahip yetiştiren okullar hiçbir zorlukla karşılaşmamıştır. Ayrıca mevcudiyetlerini devam ettirme adına değişik vakıf ve cemiyetler etrafında bir araya gelmeleri engellenmemiştir. Hattâ İslâm hukukunda Müslüman bir koca, Ehl-i Kitap olan karısını kendi dinine göre ibadet etmekten, oruç tutmaktan, kiliseye gitmekten menetme hakkına sahip değildir (Bilmen, II, 105). Dahası, yukarıda ifade edildiği gibi, dinî kurallarla yakın ilgisi bulunan şahıs, aile ve miras hukuku alanlarında gayrimüslimlere dinî hükümlerini uygulamalarına müdahale edilmemiştir. 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlara göre ayrı ayrı hükümler belirlenmesi (Çeker, 32 vd.), dine saygılı yönetim anlayışını yansıtmaktadır.

d. İslâmî İbadetlerden Muafiyetleri

Genelde Müslümanlarla gayrimüslimler arasında eşitlik düsturunun ihlali olarak yorumlanmasına sebep olsa bile, esasen gayrimüslim vatandaşların cizye ile yükümlü olmaları zekâtın ve askeri hizmetlerin (cihad) dinî niteliğinden kaynaklanmaktadır. Temel düstur olarak gayrimüslim vatandaşlar Müslümanların dini yükümlülükleriyle muhatap değillerdir (Zencani, 99). Çünkü fıkıh literatürümüzde namaz, oruç ve hac ibadet kategorisinde değerlendirildiği gibi, zekât ve cihad da (askeri hizmetler) ibadet kategorisinde değerlendirilmektedir. Bu sebeple gayrimüslimler zekâttan ve cihaddan muaf tutulmuşlardır (bkz. Bilmen, III, 360). Tabii ki askeri hizmetlerle yükümlü tutulmamayı, gayrimüslimler askerlik yapamazlar şeklinde yorumlamamak gerekir. Çünkü gerek Peygamberimiz gerekse de daha sonraki dönemlerde gayrimüslimlerin askeri hizmetlere iştirak ettiklerini biliyoruz. Tarih kitapları, Peygamberimizle birlikte Hayber seferine katılan Yahudilerden ve Huneyn seferine katılan müşriklerden bahsetmektedir. Gayrimüslim vatandaşların askeri hizmetlere iştirak etmeleri durumunda, o yıl cizyeden muaf olacakları ve ganimetten devlet başkanının takdir edeceği bir miktar alacakları İslâm hukuk kitaplarında kayıtlıdır (Meydani, IV, 132). Bununla beraber, askeri hizmetlerin stratejik önemi hiçbir zaman göz ardı edilemez.

e. Malî Yükümlülükleri

Tarihte vergisiz bir devletin olmadığı bilinmektedir. Çünkü devletin iç ve dış güvenliğini sağlayacak, çeşitli kamu hizmetlerini devam ettirecek başlıca kaynak, vergilerdir (Tuğ, 1 vd.). Bilindiği gibi Müslümanlardan arazi vergisi olarak öşür, gayrimüslimlerden haraç alınmaktadır. Yalnız haraç vergisi, toprak statüsüne bağlıdır. Yani, sahibinin Müslüman olması veya olmaması sonucu değiştirmez. Ticari vb. diğer gelirlerinden ise Müslümanlar zekât ile, gayrimüslimler ise cizye ile yükümlüdürler (Ebu Yusuf, s. 123). Zekât miktarı Müslümanların malî gelirleriyle orantılı olduğu gibi, cizye miktarı da gayrimüslim vatandaşların malî gelirleriyle orantılı olmuştur (Ebu Yusuf, 40, 122). Tarihte farklı kategorilerde (12, 24, 48 dirhem gibi) cizye alınması bu kanaati teyit eder (Ebu Yusuf, 36, 38). Oran itibariyle cizyenin, zekâtın iki katı olduğu söylenebilir. Bu da, büyük ölçüde %5’lik vergilendirme oranına tekabül eder. Bu oran günümüz devletlerindeki vergilendirme oranlarıyla ayrıca karşılaştırılabilir. Zaten çocuklardan, kadınlardan, kazancı olmayan fakirlerden ve din adamlarından cizye alınmamıştır (Ebu Yusuf, 122).

Hattâ daha sonra fakirleşen gayrimüslimlerden cizyenin kaldırıldığını, dahası hazineden yardım yapıldığını Hz. Ömer (r.a.) örneğinde görüyoruz. Hz. Ömer (r.a.) bir gün bir adamın kapısından geçerken, önünde yaşlı ve gözleri görmeyen birisinin dilendiğini görür. Arkasından yaklaşarak omzuna dokunur ve hangi dine mensup olduğunu sorar. Adam, Yahudi olduğunu söyleyince, Hz. Ömer (r.a.) ona: “Seni bu hale düşüren nedir?” diye sorar. Adam: “Ödemekle mükellef olduğum cizye, ihtiyaç ve yaşlılık!” cevabını verir. Bunun üzerine, Hz. Ömer (r.a.) adamı elinden tutup kendi evine götürür, bir miktar sadaka verir, Beytü’l-Mal’in hazinedarına yollar ve şöyle söyler: “Bu adamı ve benzerlerini gözetiniz. Vallahi, biz bunlara insaflı davranmalıyız. Gençliğinde cizyesini aldığımız bu adamı, ihtiyarlığında böyle perişan halde bırakamayız.” Hz. Ömer, daha sonra bu adam ve benzerlerinden cizye alınmasını kaldırır (Ebu Yusuf, 126).

Tanzimat döneminde vergide eşitlik ilkesinden hareketle, cizye vergisinin kaldırılması karşılığında askerlikle mükellef olmalarına gayrimüslim vatandaşların razı olmadıkları burada hatırlanabilir (İnalcık, VIII, 48). Sözün özü, cizye alma, idari bir tasarruftur ve sulh ile fethedilen yerlerde cizye miktarı anlaşma ve rızaya dayanmaktadır (Kasani, VII, 111).

f. Emniyet ve Asayiş Faktörü

Müslümanların îlây-ı Kelimetullah adına yaptığı faaliyetlerinin dinin yayılmasında oynadığı rol inkar edilmemekle birlikte, bunun İslâm dininin zorla kabul ettirilmesi için bir vasıta olarak kullanılmadığı, asimilasyon uygulanmadığı, hattâ isim değiştirmeye bile gidilmediği tarihi bir gerçektir. Müslümanlar, fethettikleri şehirlerin adlarını bile değiştirmemişlerdir. Son dönem Osmanlı paraları üzerinde bile halâ Konstantiniyye yazması, kâfi bir göstergedir. Gayrimüslimler kendi inançlarını koruma konusunda her zaman tam bir serbesti içinde olmuşlardır. İslâm tarihinde salt dinî inanç farklılığı hiçbir zaman takip ve kovuşturma sebebi olmamıştır. Yalnız burada salt dini inanç farklılığı ile dini inancı ve mezhebi farklı kişilerin düşmanca davranışlarını birbirinden ayırmak elzemdir. Elbette düşmanca davranışların faili Müslüman da gözükse, düşmanca faaliyet yapılan yer mescit olarak da adlandırılsa, buna müsaade edilemez (Mescid-i Dırar örneği için bkz. Tevbe Sûresi, 9/107). Bu tür konularda Müslümanların duyarlı, yöneticilerin basiretli olmaları gerekmektedir.

Bununla beraber İslâm tarihinde gayrimüslimlere yönelik bazı kısıtlamalardan hep bahsedilmektedir (bkz. Şafii, IV, 218). Bu kısıtlamaların önemli bir kısmını emniyet ve asayiş gerekçesine hamletmek mümkün gözükmektedir. Örneğin, Hz. Ebu Bekir döneminde stratejik öneminden dolayı bazı gayrimüslim kabilelere askeri üniforma giymemeleri şart koşulmuştur (Ebu Yusuf, 144). “Onlar daha önceden Ensar’dan birine saldırdıkları gibi, şimdi de Abdullah b. Ömer’e saldırdılar. Orada bizim onlardan başka düşmanımız olduğunu bilmiyorum” (Ebu Yusuf, 51) ifadesi, sürgün gerekçesi olarak zikredilir. Hıristiyanların Necran’dan tehcir edilmelerinde ise, orada at ve silah edinmeleri sebebiyle Hz. Ömer’in (r.a.) onların Müslümanlara karşı düşmanca bir tavır içerisinde olmalarından endişe ettiği belirtilir (Ebu Yusuf, 73, 74).

Özellikle Hz. Ömer döneminde Arap yarımadasından Yahudi ve Hıristiyanların tehcir edilmesini, bazı İslâm hukukçuları gayrimüslimlerin Hicaz bölgesine giremeyeceği şeklinde yorumlamışlardır (Şafii, IV, 216 vd.). Halbuki Peygamberimiz zamanında gayrimüslim heyetlerin, elçilerin, hattâ tüccarların Medine’ye gelip gittikleri bilinmektedir. Hulafa-i Raşidin ve sonrası dönemlerde bu geliş gidişler devam etmiştir. Zaten Ebu Hanife’ye göre, hac ve umre maksadı olmayan gayrimüslimlerin Harem bölgesine girmeleri hususunda dinen bir mahzur bulunmamaktadır. Diğer mescitler de aynı kategoride değerlendirilir (İbn Abidin, IV, 108-109; Elmalılı, IV, 2501 vd. ).

Genel düstur olarak kiliselerinde çan çalmaları, ayin ve bayramlarında haç gezdirmeleri dinî ayin ve ibadet serbestisi kapsamında düşünülmüştür. Yalnız namaz vakitlerinde çan çalmalarına izin verilmeyeceği bazı anlaşma metinlerinde kayıtlıdır (Ebu Yusuf, 146). İslâm hukukunda fethedilen yerlerde eski mabetlere dokunulmayacağı, tahrip olmuşsa restorasyon imkânı sağlanacağı beyan edilir (Ebu Yusuf, 143, 146-149). Müslümanların inşa ettiği şehirler ile Müslümanlarla iç içe yaşadıkları şehirlerde yeni mabet inşasına ise genelde sıcak bakılmamıştır. Bu sıcak bakılmayışının sebebi, Müslümanların kurdukları şehirlerde İslâm şeairinin gözetilmesi anlayışına dayanır. Yine de ihtiyaca binaen devlet başkanının iznine bağlı olarak yeni mabet inşa edilebileceği ifade edilir (bkz. Bilmen, III, 427). Ayrıca alkollü içkilerin kullanılması Müslümanlara yasak olduğu halde, gayrimüslimler yalnız kullanmada değil, imal ve ithal etmekte ve kendi aralarında alım-satımını yapmakta serbesttirler. İslâm tarihinde sadece Müslümanların çoğunlukta olduğu yerlerde sedd-i zerai ilkesi açısından içkinin aleni satımına izin verilmemiştir (Kasani, VII, 113).

İslâm tarihinde Osmanlı hoşgörüsü halen de tartışmasız kabul görmekte ve dünyaya örnek gösterilmektedir. Konumuz açısından özellikle Fatih’in gayrimüslimlere verdiği ferman ayrı bir önem arz etmektedir. Endülüs’teki Müslümanlara yapılan zulme mukabele olması için Yavuz Sultan Selim kiliseleri camiye döndürmek isteyince Zenbilli Ali Efendi bunun Kur’ân’a ve Fatih Sultan Mehmed’in patrikhaneye verdiği ahitnameye göre şer’an caiz olamayacağını bildirmiş ve Yavuz Selim’in teşebbüsünü önlemiştir. Aynı konu Kanuni zamanında da ele alınmış, fakat bu kere de Ebussuud Efendi tarafından reddedilmiştir (Niyazi, 227).

Sonuç

İslâm hukukunda devletlerarası anlaşmalar eman (himaye hakkı) müessesesine, eman müessesesi zimmet müessesesine dayanırken, zimmet müessesesi de Müslüman’a eşdeğer hukuki bir güvenceyi gerekli kılar (Kasani, VII, 111). Bu sebeple İslâm tarihinde azınlıklar kavramı nüfus durumunu nitelese bile hukuki statüyü asla ifade etmez ve fıkıh literatürümüzde azınlık kavramı kullanılmaz.

İslâm hukukunda gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmeleri tek taraflı bağlayıcı akit olarak kabul edilir, daimi bir statüyü ifade eder ve yönetim yetkisinin dışında değerlendirilir. Vatandaşlık anlaşması gereği, gayrimüslimlerin haricî ve dahilî tehlikelere karşı can, namus, çocuk ve mal güvenliklerinin sağlanması ve korunması, Müslümanların garantörlüğündedir. Kul hakları kapsamındaki bütün konularda din, dil, ırk, milliyet, cinsiyet ve makam ayrımı yapılmaz ve eşit hukuki hükümler uygulanır.

Gayrimüslimlerin dinî değerlerine dokunulmaz ve dinî hükümleriyle ilgili bütün hususlarda kendi inançlarıyla baş başa bırakılmaları temel ilke olarak kabul edilir. Ayrıca gayrimüslimler, İslâmî ibadetlerle muhatap değildir. Bu anlayış, “Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize!” (Kafirun Sûresi, 109/6) ve Ehl-i Kitap kastedilerek “Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size!” (Bakara, 2/139; Kasas, 28/55; Şura, 42/15) şeklinde ifade edilen âyetlere dayanır ve dinî hükümlere saygılı yönetim anlayışını yansıtır.

Bazı dönemlerdeki şahıslara bağlı istisnaî tutumlar hariç, İslâm toplumunda inançların ve dini hükümlerinin farklılığından kaynaklanan içtimaî tezahürler, genelde hoşgörüyle karşılanmıştır ve asla eşitlik ilkesinin ihlali ve ayrımcılık olarak yorumlanmamıştır. Doğrusu, onu yaşamaya bir kısım manilerin bulunduğu veya “şu alan-bu alan” mülâhazasıyla diyanete sınırlar konmaya çalışıldığı bir yerde din ve vicdan hürriyetinden söz etmek mümkün değildir. Elbette baskı ve dayatmalar, hem insana hem de insanın iradesine karşı apaçık bir saygısızlıktır.

Esasen, dinî hükümler, üzerimizde bütün haklardan daha önemli Allah hakkı olmakla birlikte, kul ile Allah arasındadır, ibadet kategorisindedir ve imanî-vicdanî bir meseledir. Karşılığı daha ziyade Âhiret’e aittir. Bu sebeple, dinî hükümlerde zorlamalar çoğu zaman ya nifak ya da zulüm doğurur. Fert açısından dinî hükümleri yapmak istemeyenleri zorlamak, en azından ihlâsı zedeler ve sonuçta münafık tipler üretir. Münafığın imanı da ameli de Allah katında makbul değildir. Elbette konunun eğitim ve ahlâkî boyutunu istisna etmek elzemdir.

Üçüncü şahıslar açısından ise –velâyeti ne ölçüde olursa olsun– hiçbir insanın dinî hükümleri kısıtlama ve engelleme yetkisi hukuken yoktur. Çünkü, dinî hükümlerin kaynağını “Allah’ın bizim Rabbimiz, bizim de O’nun kulları olmamız” oluşturur (Debusi, 81; Serahsi, Usul, I, 117). Bu yüzden İslâm hukuk metodolojisinde dinî hükümler Allah hakları kategorisinde değerlendirilir, bütün hakların önünde gelir ve hiçbir hak onlara tercih edilemez, katiyen müdahale edilemez; cereyan şekli değiştirilemez. Ayrıca bu haklarda af sistemi işletilemez; sulh yoluna gidilemez; hiçbir suretle ıskatları söz konusu olamaz ve böyle bir şeye teşebbüs bile edilemez.

Bu temel düsturlar çerçevesinde, dinî hükümlerini yaşamak isteyen insanların dinî haklarını kısıtlamak veya engel olmak, en azından kişinin vicdanıyla çelişki meydana getirir ve çoğu zaman mağdurlar üretir. Kalıcı çözüm, insana, düşüncesine, inancına, inancının gereği olan dinî değerlerine ve dini hükümlerine ve dinini yaşamasına saygı anlayışında saklıdır.

* Atatürk Ünv. İlahiyat Fak. Öğretim Görevlisi

cihad anlayışı içerisinde kafirlerin kafalarının kesilmesini emrediyo diye biliyorum, ama yanılıyor da olabilirim. umarım yanılıyorumdur.

demiyor, herkes ayni kurallara uymak zorunda, ne var ki; icki, kumar vb. hafif sayilacak gunahlar hakkinda veya namaz kilmamak, oruc tutmamak, tesetture girmemek vs konularinda kur'anda hirsizliklik, eskiyaliktaki gibi kolunu bacagini kesin, kirbaclayin, oldurun gibi hukumler yok. bunlarin cezasi diger tarafta kesilecek, bunu anlatamiyoruz sakirtlere, onu buraya tasiyip sirke giriyorlar, hadisleri gosterip peygambercilik, halifecilik oynuyorlar. islam'da tek gercek vardir o da kur'an.

www.youtube.com

quest.net işi olmasın?

Tahminen termal otel tanıtımıdır size orada devremülk Satmaya çalışacaklar saatlerce sizi esir alacaklar diye tahmin ediyorum bu nedenle bu tür şeylere bence hiç itibar etmeyin.

devremülk tanıtım pazarlama. bir grubu alıp bi hafta ağırlayıp pazarlayıp satıyorlar

ben de inanıp zorla götürmüştüm babamı. palavra onlar maksat tanıtım yapıp,devremülk satabilmek. bi'de bıdı bıdı saatlerce anlatırlar size şöyle indirimli böyle indirimli diye ben kandım siz kanmayın:)

abi tatile çağırıp devremulk satmak nasi bı zihniyet deremulk dediğiniz den kastiniz
ne ev arsa ne satıyor bunlar?

@Bysb devremülk tatil diye bi'durum var. yılda 1 ay mesela ölene dek hep tatil yapıyormuşsun öyle bi'şey tanıtımını yaptıları

telefonun modeli ne, mevcut sürümü ne

iphone4 4.1 idi. ios5 5.1 oluyo sanirim

şu sayfayı bi inceleyin. belki ordaki sorunlardan birinden kaynaklıdır.
www.iphoneturkey.biz

yok ya ben kablosuz denemedim ki, pc den denedim. olmuyor olmuyor

Vize İçin Gerekli Evraklar :

1. Pasaport (Seyahat tarihi itibari ile geçerlilik süresi en az 6 ay olmalıdır.)

2. Menenjit aşı defteri (A+C AWY 135)

3. Oturum kartı.

4. Sağlık raporu (Ev doktorundan alınacak)

5. 45 yaşından küçük bayanlar, birinci derecede erkek akrabası ile (Baba,amca,dayı,erkek kardeş,oğul ve kayınbaba) gidecekler ise akrabalık belgesi gerekmektedir. (Konsolosluktan alınacak)

o arabaya basit, işini görecek bişey al yeter. ayrıca dışardan satın alıp bir de montaj parası ile uğraşma, git bi oto elektrikçiye elindekilerden birini taktır

giriş uçları tutuyorsa şayet, adaptörde çıkış güçleri yazar 12 veya 15 misal. onlar da tutuyorsa çok sorun olmaz

ama sen yine de kullanma yanar manar sorumluluk kabul etmez

uçlarının, voltajlarının ve amperlerinin aynı olması lazım ancak. şansa denk gelebiliyor bazen öyle.

evde packardbell ve acer marka iki laptopumun şarj aletleri aynı ,uyuyor ve kullanıyorum.

Farklı markalarınkini kullanmanı önermem, aletin haşat olma olasılığı çok yüksek.

HP'ler için uyumlu modellerin tablosu şu şekilde:

www.shopping.hp.com

Kadıköy, Yazıcıoğlu?

q klavye alıp değiştirmeyi neden düşünmüyorsun?

orijinalliğinin bozulmaması açısından ilk tercih, f klavye olarak üretilmiş bir laptop almak. bu mümkün değilse klavyeyi değiştirme yoluna gideceğim.

servislerinde orijinali ile değiştiriliyor.

orjinal diye birşey yok ki. daktilo değil ki bu. tuşların vuruşlarını bilgisayar yorumlayıp yazıya döküyor. sen basınca a çıkar, arab basınca başka harf, japon basınca başka. sen üzerine f sticker yapıştırdığında hiç bir farkı kalmıyor.

özellikle üst sıradaki numara tuşlarını ihmal etme, tırnak işareti, kesme işareti kafa karıştırabilir.

zaten tuşların üzerindeki harfler çıkartma. F klavye çıkartmaları da var. al yapıştır işletim sisteminden de zaten F yapman gerekiyor. boş yere serviste beklemesin laptop.

F klavye laptop yok. F bildiğim için, zamanında çok araştırmıştım. Sorduğum bilgisayarcılar, seneler boyunca "yakında başlayacak imalatı" diyip durdular ama o yakın hiç gelmedi. q öğrendim öpe öpe

bir de şu var, f klavye 10 parmak öğrendikten sonra klavyedeki işaretle pek işin olmuyor. ben yıllardır q klavyede f yazarım. ctrl+shift ile f e alıp zaten otomatik öğrenmiş parmaklarınla yazıyorsun. çok ihtiyacını hissetmedim f klavyenin yahut çıkartmanın

sticker mticker.
sonuçta sony'de orijinali çıkarıp yerine yine f olarak ve orijinal olarak etiketlenmiş f klavye takıyorlar. öyle üstüne yapıştırmada olduğu gibi 3 günde yamulmuyor.q

km player. tüy gibi hafif ve kullanışlı.

gom player kullanıyorum, gerçi son popup reklamı sinir bozucu, özellikle dizilerin boş sahnelerini sağ sol ok tuşlarıyla atlaya atlaya izlemek kolay oluyor. altyazı ileri geri ayarlamak ta kolay

potplayer. kmplayer'in yapimcisindan. ucretsiz, hizli, guzel. daha ne isterim..? ha ubuntu'da ise vlc.

bs altyazıların ctrl+sağ sol tuşlarıyla senkronlayabiliyorum vlc bitmemiş dosyalarıda açar bazen onu da kullanıyorum.

kmplayer'ın yerini hiçbiri tutamaz. çok harika bir şey lan. yani işletim sistemi kurmam kmplayer kurarım bir bilgisayara !!11!!

bir de değişik gelebilir ama media player classic de kullanırım arada. media player'dan farklı olarak bayağı şeyi oynatıyor.

vlc ve media player classic home cinema. hafiflik ve sadeliğinden dolayı.

gom kullanıyorum, mpc kadar olmasa da nazaran hafif, kullanımı kolay, izlerken bir çok şeyi kolayca ve hatta tek tuşla ayarlayabiliyorsun. vlc, mpc falan kullanışlı gelmiyor, ayar yapmak falan uğraştırıcı, gereğinden fazla sade.

normal filmler icin km player, blue ray filmler icinse splash player'i kullaniyorum..

daha gom, vlc, splash lite hepsini kullandım ama uzun süredir km player kullanıyorum.

broadway springin donanım olarak üstü, ön iki cam otomatik, merkezi kilit. motoru da broadway motor diye farklı sanırım.

broadwayde çelik jant var. springte yok.

tr.wikipedia.org
en.wikipedia.org

belki faydasi dokunur.

Temizini bulman imkansız.

Ayrıca bildiğim kadarı ile o modellerin motorlarında kronik sorunlar varmış.Mesela benim arkadaşın 107'si hayatta benzinin kırmızı ışığını yaktırmazdı.Eğer kırmızı ışık yanan kadar beklersen ve benzin almazsan motor hava yapıp boğulur gibi oluyordu.Sonradan araştırdığında bunun genel kronik bir sorun olduğunu öğrendi.

Bilmiyorum, belki kendi arabasına bok attırmamak için sallamış da olabilir (-:

annemin ta sene bilmemkaçta, ben mini mini bir çocukken arabası bundandı ve en kısa süreli kullandığı araba bu oldu.

bir de gözde çakal arabasıdır, temizini bulmak cidden zor. bir de peugeot zaten, silme sıkıntı.

edit: cidden ya 107 demiş, ben de evocati'ye uymuşum :))

106 demiyor 107 diyor yahu, kaç yıl oldu ki çıkalı. yenisi vardır elbet piyasada. şehir için iyidir candır

nasıl temizini bulmak imkansız ? arabanın üretimi 2005'de başladı zaten.

şehir içi arabası olarak alabilirsin. az yakar, az gider, yüksek süratlere çıkamaz, 5 kişi binemezsin, park etmesi, sağa sola sığdırması, köşeleri dönmesi kolaydır.

periyodik bakımları her araç gibidir 10bin km de bir yağ, 20 binde bir filtreler vs. 40-50 binde bir lastik değişimi. araç ucuz olduğu için periyodik bakımları da göreceli olarak diğer araçlara kıyasla ucuz olacaktır.

vevelegan mı öyle bir şey yazıyor tam göremiyorumki.

arapça değil osmanlıca... volkan yazıyor

yes volkan yazıyor.

osmanlıca bilmiyorum aga o üzerindeki çizgiler hareke gibi duruyo amma sallamışım o zaman :d

altan okudum ben de

feci sallama bir volkan. ama arapçayı türkçe gibi kullanmış yazan her kimse. türkçede harflerle yazılırken arapçada seslerle yazılır, yani alfabe seslerden oluşur. o ikinci vav gereksiz, normal bi arap yün prenses gibi veve diye okurdu onu.

okuyamayan arkadaşlar için sağdan sola sırayla vav, vav, lam, kaf, elif, nun yazıyor.

volkan yazıyor.

altan oltan diyen var lakin yazıda eşek gibi kaf seçiliyor.

vulkan
vülkan
volkan
völkan

gibi okunabilir ya da

vevelkan

en mantıklısı volkan oluyor halilyle.

vav -> v
vav -> o
lam -> l
kaf -> k
elif -> a
nun -> n

nasıl?

oh şet.

şimdi o zaman az biraz boktan osmanlı türkçesi derslerinden öğrendiğim bilgileri satayım size.

şimdi efenim malum olundğu üzere arapça'da vokaller sizin tabirinizle ünlüler kelimelerde gösterilmezler. daha doğrusu bir ses değerindelerse gösterilmez.
ancak uzun olduklarında gösterilirler. mesela bir arapçağız hüküm kelimesini ki fu'l kalıbında olup orijinali hükm olur he kef mim şeklinde yazarlar.

aynen şöyle; hkm

ancak uzun vokaller arapçada gösterilir. misal hâkim

he elif kef mim aynen şöyle; hakm

gelgelelim türkçeye.
mallum olduğu üzüere türkçede bütün sesler işaret ile gösterilir.

ve ancak arapçada vokaller gösterilmediğinden dolayı vokaller yarı vokallerle gösterilir.

bunlar ise vav, ye, he(yanlış olabilir)'dir

bu yarı-vokaller arapçada uzun vokalleri gösterirken yazılırlar.
türkçede ise eğer arap tabanlı alfabe kullanılıyorsa bu yarı-vokaller vokal gibi kullanılırlar.

yanı kol kelimesi kaf vav lam şeklinde yazılır.
evet evet v sesi veren vav o olarak kullanılır.

aynı zaman o vav u ü o ö yerine kullanılır
ye de ı ve i yerine kullanılır.
he hem h hem e yerine kullanılır.

kelime başlarında ise ye ve vav elif ile beraber yazılır.

mesela okul yazmak için elif vav kaf vav lam harfleri kullanılır.

aynı şey kelime başındaki ı ve i'ler içinde kullanılır.
mesela ilgi kelimesi elif ye lam kef ye ile yazılır.

böyle işte.

ne muhabbet dönmüş hacı ya. gayet sarih volkan işte. osmanlıca da sesli harfler için elif vav ye harfleri kullanılır. o ve u için vav... bilmeyen bilenden daha emin. sözlükten volkan kelimesinin yazılışına da bakılabilir.

kalpteki delik helal sana

soundfxcenter.com

burda var...

kendin yap, yutubdan bul, tam çalarken windows ses kaydediciyle kaydet

birazcık araştır ulan soundfxcenter.com

ulan mı

evet ulan

uykusuz her gece, sende biraz üsteki yorumları araştır ulan

ikaynak.com a gir ordan öğren.

eğer uygulama kırılmışsa onu cihazına kurarsın.ama bunlar bi cydia yüklemekle olmuyor.appstore da ki uygulamaların crackli hallerini indireceksin baska yerlerden.

hacım jailbreak appleri beleş yapmak demek değil. jailbreak iphonun kapalı kutusun açmak demek.

jailbreak ile iphone istediğin gibi müdahele edebilirsin. iphoneda olmayan özellikler yükleyebilirsin. bunlardan bazıları beleştir bazıları paralı. sen beleş olanları seç para sorun oluyorsa

ayrıca jb ile paralı uygulamaların varsa cracklilerini yüklemeye hakkın olur. otomatik app store beleş olmaz, uygulamacılar cracikini yapabilmişse mevcutsa indirip yüklersin

hocam installous diye bir program var onu cydia'dan indireceksin..

installousun içinde de envai çeşit beleşi bulabilirsin

Özür dileriz panpa :( hep insanları cydia cemaatine sokmak için böyle şeyler yapıyoruz.

installous iyiymiş yalnız. installous indirip, hala cydia'ya ihtiyaç duyuluyor mu peki ? hayır yani silmek açısından değil ama ordan bir şey indirmek artık mantıklı kalıyor mu ?

cydia yı zaten normal yollardan silemezsin.cydia sana lazım olacak.jailbreak yapılmış bir cihaza sadece uygulama yükleme haricinde ios sistemine de müdahale edebilirsin.bunun için cydıa ve cydıa uygulamaları ve kaynaklarına ihtiyacın olacak.o yüzden cydia önemli.cydia içindeki paralı uygulamalar zamanla ücretsiz sunulur onları da bu şekilde temin edersin

arafa; bu bahsettiğin ios müdahaleleri misal olarak " tema değiştirmek, home butonunun işlevleriyle oynamak ( activator diye bişeyden buldum ) gibi şeyler sanırım. tabi daha çok kurcalamak lazım. bakalım nerelere varacağız kendisiyle.

evet aynen öyle.neredeyse ios a görsel anlamda her türlü müdahale edebilirsin
mesela kilidi aç yazısı yerine istedigini yazabilrsin.biri seni ararken ekranda xxx arıyor yerine xxx (istedigin yazı)yazabilrsin.youtube dan videoları kaydedip sonra izleyebilirsin.iphone tv ye - projektorlere 10 dolarlık çakma kablolarla baglayabilirsin.normalde orjinal kablo gerekir (120-150 tl arasında)falan filan işte bir sürü şey yapabilirsin jb li bir cihazla.
ikaynak.com da cydia uygulamaları diye bir konu başlığı var ordan öğrenebilirsin

Cevap açık ve net. Çıkmaz. Hidrojen oksijenle temas ederse su açığa çıkmaz.

@insanlık, bu durumda laboratuar ortamında su üretmek de mümkün değil gibi birşey mi oluyor?

@dahinnotha: laboratuvar ortamında su üretmek mümkün.

havada hidrojen de var oksijen de. senin dediğin gibi olsa her yer su olurdu.

suyun kimyası ne kadar basit bilemiyorum lakin neden hidrojen ile oksijen birleştiğinde ortaya direk su çıkmıyor? hidrojen ve oksijen atomlarının birleşimi ile diyorlar ya suyun oluşumu için.

en.wikipedia.org
ingilizcen varsa eğer anlatılmış.

hidrojen oksijenle birleşirse karışım olur, maddeler kendi özelliğinde kalır, hidrojenli oksijen olur. su oluşması için tepkime olması lazım. yani bir reaksiyon. bunun için enerji katalizor gerekli, labaratuvar da yapılabilir yahut doğada şimşek ile olur

ateşleme, alev veya bir katalitik etki olması gerek; o zaman tepkime gerçekleşir su açığa çıkar. hidrojenin yanması sonucu su açığa çıkar, karmaşık bir durum yok.

Hidrojen ve oksijen birlesip su olusturmalari yanmalari ile mumkun olur. Ortaya cikan urun de kizgin su buhari olur. Yanmak demek zaten oksijenle birlesmek demektir kimya dilinde.

Bir baska deyisle; bu iki atomun su olurturabilmesi icin reaksiyona girmeleri gerekir. Reaksiyona girmeleri icin de belli bir aktivasyon enerjisinin asilmasi gerekir. Mesela benzin yanicidir ancak durduk yerde yanmaz, bir kivilcim gerekir.

Diyelim ki dedigini gibi bir tupe hidrojen doldurduk. Susadigimizda kibriti caktik. Patlama riski cok yuksek, hadi onu gectik, ortaya kizgin su buhari cikar. Hadi onu da bir sekilde sogutup yogunlastirip su haline donusturduk, bu suyu icmemiz halinde vucudumuzun iyon dengesini altuts etmis oluruz. Dedigin gibi suyun icinde mineraller olmayacak. Bu mineraller suya sadece tad verme amacli degildir. Hucrelerin icinde iyonlar vardir kalsiyum, sodyum, potasyum gibi. Eger hucre bu iyonlardan yoksun bir ortama girerse kendi iyonlarini kaybetmeye baslar. Cunku iyonlar hucre zarindan gecebilirler ve az iyonlu yere gecip her yerin iyon seviyesini esitlemek gibi bir amaclari vardir. Iyonsuz kalan hucre hayati fonksiyonlarini yerine geritemez ve olur.

havada O2 var O olsaydı dediğin olurdu.

olur

güzel olur

Film olarak "Paprika" yı tavsiye ederim.

kredi kartına eft yapmayı dene. kart numarasından

Anaa, çok ironik geldi bana bu. Bir sözlük yazarı bir yakını için yazılan ve hakaret içermeyen bir yazıyı kaldırtmak istiyor.
Bence kişiye bir hakaret yoksa, bir sorun da yok. bence kaldırtmanız zor.

support.google.com

id numarasına filan baktım. şikaye edebileceğin şekilde düzenledim. buradan şikayet etmeyi dene.

böyle bir yazıyı kaldırtman zor. hakkında yazılan her şeyi insanlar kaldırtabilseydi ekşi sözlük komple kalkmış olurdu.

kuzenim bundan 4 ay önce amerikaya giderek oyunculuk eğitimine orada devam ettirme kararı aldı.
bunun akabinde 15 gün kadar önce ilk oyununa çıktı. bunu bir sebepten sindiremeyen bir yönetmen de kalkıp bu yazıyı blogunda paylaşıyor.

henüz bir şeyler yapmaya çalışıp bunda da başarılı olması ve bu şekilde isminin karalanması, önünün kesilmek istenmesi hoş değil.

bu duruma tepkisiz kalmak olmazdı. bir ekşi sözlük ironisi değil bu yaptığım. fakat düşüncenize de cevaplarınıza da saygı duyarım.

zor. karşı atağa geçin. 5-6 blog açın , kuzeninizi övün.

sen o sayfaya hit kazandırdıkça google aramalarında daha çok sonuç çıkar, ciddiye alma bazı şeyleri, sonuçta subjektif bir blog yazısı.

loser kelimesi dışında bir hakaret içermiyor, tabii loser da ne kadar hakaret sayılırsa.

bu sebeple elinde bir dayanak yok blog'u kaldırmak için.
o olmadan da google bir işlem yapmaz maalesef.

kuzenin de blog açıp yönetmeni kötüleyen bir yazı yazsın, içinde kalmamış olur en azından.

gog.com ya da gog kelimesini de koy ararken. çünkü gog.com'unkiler optimize edilerek piyasaya sürülüyor. hatta gog.com'a girip oradan hangi oyunları çıkarmış, windows 7 destekli mi, görebilirsin.

64 sürümde sorun olmaması lazım, geriye dönük 32 lik programları destekler, uyumsuzluk 32 iken 64 lük program yüklemeyle oluyor. uyumluluk modlarını deneyin

gog.com'da grim fandango yok yalnız. wishlistin en tepesinde hatta şu an requested games kısmında :D eski oyunlarda genelde xp service pack 2 uyumluluk modu + yönetici olarak çalıştır komutu işe yarıyor.

işletim sistemi uyumsuzluğu değil ama. denedim onları. bit uyumsuzluğu var.

win 7 bende de aynı durum

internet explorer ile denerseniz wmv olanlar açılır muhtemelen. veya firefox veya chrom için windows media player plugini kurmanız gerek.

diğerine bakmadım.

www.turkyildizlari.tsk.tr
www.turkyildizlari.tsk.tr
www.turkyildizlari.tsk.tr
www.turkyildizlari.tsk.tr

orda açmayan videolar bunlar

genelde maglite kullanıyorlar, fiyatları oldukça yüksek elbette. taksim' de atlasta görmüştüm bunlardan. internette de maglite diye ararsanız vardır gittigidiyorda falan.
selamlar.

kadıköy de kadıköy çarşısına uğrayınız

www.meydankamp.com

nokia suite programını yükleyim ordan telefonu bilgisayara bağlayınız. ister kabloyla ister bluetooth ile. wifi ile olmaz.

daha sonra nokia suite üzerinden internete bağlan a tıklayın.

joikuspot diye bir uygulama var nokia için. Wi-Fi özelliği var ise telefonunda 3G erişimini Wi-Fi ile dağıtabiliyorsun. İster laptop'ta ister başka bir Wi-Fi cihazında bunu kullanabilirsin. Ancak Android telefonlarda olmuyor. Çünkü bu program Wi-Fi erişimini Ad-Hoc denilen bir sistem ile yayıyor ve Android'in Ad-Hoc desteği yok.

Androidde de hotspot var aynı şey , iphonedaki gibi @himmet

Kesilen gelir vergisinden indiriliyor.

benim bireysel emekliliğim de var. ondan da düşünce 5 lira kalmış gelir vergisi. daha ne kadar düşecek.

çocuk sayısına göre 113 liraya kadar yükseliyor bu asgari geçim indirimi. gelir vergisi eksiye mi düşecek peki? :)

Eksiye düşmez, 0 olur. Diyelim ki hesaplanan gelir verginiz 55 TL çıkarsa ve normal asgari geçim indiriminiz 75TL ise; uygulanan asgari geçim indirimi de 55TL olur. Yani 75'in tamamındna yararlanamazsınız.

Bir arkadaşın 1. derece özürlü çocuğu nedeniyle aylık 770TL matrahından indirim oluyor. Bu durumda zaten aylık matrahı 800-850TL olduğundan, matrahı 100TL civarı oluyor ve ~15TL vergi kesiliyor. Asgari geçim indirimi de daha yüksek olmasına rağmen ~15 tl olarak yararlanıyor.

eft referans numarasını sana verirse, sen de onun gönderdiğin bankaya sorup öğrenebilirsin. söylerlerse tabi

bence yatırmamıştır. en azından bana hep öyle oluyor :D

ben mesai saatleri içinde eft yaptığımda 1-2 dk içinde gidiyor karşıya bana da sms geliyor.

sx210 600 lira sıfır 12 ay garantili
ben spot sx230 600 e almıştım. onlara bak istersen

orcs must die

limbo

bilgisyarin kaldirirsa nba2k12 baya guzel....ya da sen en iyisi machinariumu indir..bulmacali..beyin olduren bir oyun..bagimlisi olacaksin

bügün güzel zaman geçirmek istiyorsun ozaman çabuk inen birşey olmalı :)
heroes of might and magic 2-3
word world party vista ve 7 de biraz sorun çıkartıyor ama
tsubasa 2 oyunu var gayet güzel
rpg den hoşlanıyorsan monster world rpg var letitbit.net

Dungeons Game of the Year Edition

dota

bitirdiğim tek pc oyunu mafia II

crysis 2 ! birde türkçe yamasını indirirsen başından kalkamassın emin ol.

mafia 2 hayatımın oyunu.

skyrim, fm 2012, guitar hero, medieval 2, shogun 2, team fortress 2

ve limbo, plants vs zombies. / bunlar küçük boyutlu ama epey güzeller /

şu an bilgisayarımdaki oyunlar.

bulletstorm

assassin's creed serisi söylendi mi? (:

(bkz: doukutsu monogatari)

space marine 40000 ve gears of war'ı oynamadan ölme!

Limbo+3

syndicate hedef şaşmaz
www.youtube.com

sen 10 yıl boyunca 675 lira kira olsa 675*12*10=81.000 lira kira ödeyeceksin. kira seneye 750 olursa. 5 sene sonra 1000 lira olursa. 10 sene sonra 1500 olursa ödeyeceğin parayı ayrı ayrı hesap et. belki 10 senede 150 bin kira ödeyeceksin

ikincisi ve en önemlisi sen 10 sene kira ödersen 10 sene sonra ceketini alır o evi terkedersin. ama şimdi alacağın 240 bin liralık ev 10 sene sonra belki 500.000 bin lira değerinde olacak. belki de daha fazla

almak istediğiniz evle de ilgili bu.
mesela toplu konut projelerinin çoğunda faizsiz ya da düşük faizli ödeme imkanları sunuyorlar bu sorun yüzünden.

uygun fiyatlı bir evi yatırım amacıyla alıp (taksitle ya da verebileceğiniz peşin parayla), 2-3 yıl sonra değerlendiğinde satıp, üzerine daha az para koyarak (ya da koymayarak) istediğiniz başka bir evi alabilirsiniz.
bunu yapan çok var.
özellikle ağaoğlu, dumankaya gibi şirketlerin evleri 2-3 yılda ikiye, hatta üçe katlayabiliyor değerini.

10 yıl boyunca ödeyeceğiniz kira, en az enflasyon oranında artış gösterecek. yani her yıl sabit kira ödemeyeceksiniz ama kredi ödemeniz sabit kalacak ve enflasyon oranında eriyecek. 10 yıl sonra ayda 820TL'nin alım gücü kimbilir ne olacak? yani ödeyeceğiniz kredi taksitlerinin hepsini bugüne getirip ödeyeceğiniz toplam kirayla karşılaştırmanız lazım.

fikrim yok sadece evet convert etmen gerekiyor diye cevap alırsan, format factory ücretsiz ve kullandığım en kolay/rahat dönüştürme programı.

av player bir çok formatı destekliyor. bir ara ücretsizdi ama ücretliyse bile alınmaya değer programlardan biri. dönüştürmeden oynatıyor

online convert edebileceğim bir site varmı?

öehh be hocam. hd videoyu upload edip, çevirmesini bekleyip indirecek misin tekrar ? üşenme indir format factory'yi. :)

free make programıyla çok hızlıca çevirebilirsin

Handbrake bu alandaki en iyi ücretsiz yazılımlardan biri. Iphone ve Ipod Touch için otomatik ayarları var. Ayrıca alt yazı entegre etme şansınız da var. Şurada anlatımı da var. Var ha var: (git: www.iphoneturkey.biz)

convert etme, OPlayer var. Free sürümü de var. Birçok formatı ve altyazıyı destekliyor. Uygulamayı indirdikten sonra iTunes'u açıyorsun. Cihazına tıklayıp üstteki sekmelerden Uygulamalar'a tıklıyorsun. Ardından Sayfada en alta inip Oplayer'a tıklayıp sağdaki boşluğa filmi ve var ise aynı isimde altyazıyı sürükleyip bırakıyorsun. İlk izlemeye başladığında altyazıda türkçe karakterler bozuk çıkıyorsa altyazı dilini Türkçe'ye getiriyorsun. Hepsi bu.

www.oynazor.com

Europa Universalis eger tarihten hoslaniyorsan isine yarar

age of oynamadıysan oyna. ülkelerin güçlü yanlarını siktir et en azından strateji, kurmayı, plan yapmayı öğrenirsin. zihninde saldırılara nasıl karşı koyacağını düşünürsün,

age of demeyin falan demişin de. ülkelerin güçlü yanlarını salla vincenzo'nun dediği gibi. strateji ve rpg oyunları oynamaya bak. geçenlerde bir araştırma çıkmıştı. bu tarz oyunları oynamanın beyni olumlu anlamda değiştirdiğini falan söylüyordu.

Metal Gear Solid serisi derim. Pc ye ilk ikisi cikti ama ozellikle ilk oyundan cok fazla sey ogrenirsin, politika, ulkelerin hirslari, son 40 yildaki dunyanin durumuyla ilgili cok aciklayici seyler var. Fakat bu senin oynama sekline de bagli, dumduz kosup videolari gecersen de eglenirsin tabii

mafia oyna hayatı anla.

Hazır gıdaların hepsi bir fiyasko. How Its Made tadında videolar var youtube izleyin derim. Artık tavuk mudur, martı mıdır, tavuk ayağı mıdır bilinmez.

En sağlık tavuk markası diye bir şey yok diye düşünüyorum. Çünkü, bütün üreticiler bu tavukları büyüme hormonları ile şişiriyorlar ve seri üretim yapıyorlar. Keskinoglu bu konu da cok iddiali ama guvenmek zor.

hazır satılan nugget tarzı şeylerden ziyade direkt tavugu yemek daha saglıklı. sonuçta içinde ne var (katkı malzemesi olarak değil et dedikleri şeyden bahsediyorum) bilmiyoruz.
gecenlerde milliyetde bir yazı okumuştum tavuklara civcivlikten itibaren antibiyotik verildiğini, dolayısıyla kemik gelişiminin durdugu ve yağ bağladığı sadece et olduğu yönünde. biz de o antibiyotikli tavukları yiyoruz. hiç farkettiniz mi bilmem ama eskiden tavuk kemikleri daha sağlam ve büyük olurdu. şimdi ise kemikler o kadar inceki ete dokunduğunuzda direkt kırılıyor hatta hali hazırda kırılmış oluyor.
linki de buldum:
gundem.milliyet.com.tr

bunu okuduktan sonra köy tavugu aramaya başladım. imkan olsa balkonda yetiştiricem:s

lezita tercih ediyorum ben

1- kesinlikle tavuklarda hormon bulunmaz. bulunur diyen kanatlı üretimi hakkında hiçbir şey bilmiyordur. kullanan varsa da gerizekalıdır. çünkü hormonlar pro. beslemeye göre daha pahalı olmasına rağmen, daha az etkilidir. isteyen olursa pro beslemeyi uzun uzun anlatabilirim.
2- antibiyotik 2006 yılından beri kullanılmamakta korkacak bir durum yok.
3- piyasadaki bir çok büyük tavuk yetiştiricisinin ürünlerini gönül rahatlığı ile tüketebilirsin. banvit, keskinoğlu, şenpiliç, şekerpiliç şimdilik aklıma gelenler. bunlar büyük firmalar ve dünya standardında ürün üretmekteler.
4- hazır tavuk ürünleri konusunda garanti veremem. ama büyük firmalarınkini güvenle tüketebilirsin. ismi pek bilinmeyen ya da açık satılanlara her şey katılabilir. Kanatlı sektöründe çalışmış bir veteriner hekimi olarak normal tavuğu öncelikli tercih ederim. ama kimse de nugget zevkimi elimden alamaz.

sayın 65 derece o kara cahil onkoloğa bir çok dava açıldı ve ayrı ayrı kapaklar geldi. bir kaçı aşağıdaki linkte. lütfen bu gibi zibidileri kaale almayınız.

www.dagmedya.net

@unique hint kumasi

Hocam büyüme hormonu veya benzeri bir takviye yapılıyordur kesin. Yoksa bu kadar seri üretimi açıklayacak bir sistem var mı?

Dünya standartları demişsiniz ama dünyada da böyle üretilmiyor mu? Food Inc'de bunları zaten anlatmadılar mı?

Ben de bu kadar heyecanlanıp, körü körüne bunları savunanları anlamıyorum. Gıda sektöründe çalışan bir veteriner olabilirsiniz, ama bir veteriner gibi değil, üretim yapan firmaların çalışanı gibi savunmuşsunuz. Gerçekten ilginç.

Edit: Bu arada, büyüme hormonu olmasa dahi protein vb gibi genetiği değiştirilmiş, mısır vb ürünlerle bu hayvanlar pompalanıyor. Bu dünya standartlarında da var, ancak bu demek değildir ki dünya standartları bizim sağlığımız için dizayn edilmiş.

Bu standartlar şirketlerin çıkarını korumuyor olsa beş dakika da kaldırılırlar. Ki ucuz hammade ve yem bu işin anahtarı.

eskiden banvitin mi keskinoğlunun mu tam hatırlayamıyorum köy tavuğu vardı, tabağı siyahtı. üzerinde tavukların serbest çiftlikte serbest dolaştığı falan yazardı. ondan almaya çalışırdım. şimdi o kadar dikkat etmiyorum. hangisi denk gelirse ve fiyatı uygunsa onu alıyorum.

elbetteki var. basitçe anlatmak gerekirse, hayvan ıslahı sayesinde tavuklar daha hızlı kilo alabiliyorlar. yapılan ıslah çalışmları ile - bu çalışmları kabaca üstün özellikli tavukların üremesine izin verilerek hibrit ırklar oluşturmak diyebilirim.- 42 günde bir civcivden tükettiğimiz pilici elde edebilirsiniz. ayrıca düzgün rasyon programları ile hem kemik hem de kas gelişimini optimize ederek sağlıklı olarak büyümeleri sağlanmaktadır.

ayrıntılı bilgi için www.dagmedya.net son yazıyı okuyabilirsin...

yapılan ıslah çalışmları sonucunda yemden yararlanma oranında ciddi artış sağlanmıştır. broiler piliç beslenmesinde kullanılan besinler %20 etkiliyse, genetik 80 etkildir. kültür hayvanları ile besleme sayesinde bugün ucuza tavuk eti tüketebilmekteyiz. bu nedenlerle tavuklarda hormon kullanmak saçmalığın daniskasıdır...

bir veteriner hekim olarak öncelikle doğru bilgiyi, sonrasında halkın doğru bilgilenmesini ve sağlığını son olarak da kendi sektörümü düşünürüm. eğer bugün bu ıslah çalışmalarını yapmıyor olsaydık, tavuk da kırmızı etteki gibi aşırı derecede pahalı olurdu. gerçekten antibiyotiklere ve hormonlara ihtiyaç duyardık. o zaman gerçekten antibiyorik direnci oluşumu bizim için bir sorun oluşturur, hormonların kanser tehlikesini düşünüyor olurduk. kusura bakma ama yanlış bilgilerle sektörün baltalanmasındansa, korumayı tercih ederim.

bugün kırmızı et yiyemiyorsak tek nedeni tavuktaki uygulamaların büyükbaşlarda yapılamaması... kültür ırkları sayesinde çok ucuza süt içebiliyoruz, tavuk eti yiyebiliyoruz. darısı umarım kırmızı etin başına da gelir...

gdo lu ürünler de üretilen tarım ürünleri ile ilgilidir. gdo nun hayvanlar veya insan sağlığı üzerine zararlı ya da yararlı etkisi olduğu hakkında herhangi bir kesin bilgi bulunmamaktadır. çalışmlalar sonuçlanıncaya kadar da gdo hakkındaki her söylenene inanmayın derim.

5 yıl servis ve yedek parça garantisini

hangi hatayı veriyor.

yoksa hiç mi görmüyor. cihazın şarj alıyor mu, kabloda sıkıntı olmasın

image prewiew var, linkin üzerine geldiğinde resim görünüyor.

linke uzun basıli tutunca linki yeni sekmede açma var.

daha önce o kaydı almadıysanız geri dönemezsiniz malesef

hangi filmleri istediğinizi yazsanız daha pratik olur

kavga-dövüş, aksiyon, vampirli vb tarzdaki filmler

bende de ev arkadaşlarımda da filmler var. dilerseniz yarın, öbürgün bir kahve içmeye beklerim. ama efruz.un da dediği gibi varsa aradığınız filmler yazın buraya. arşivde yoksa bile indiririm internetten.

yukarıda bahsettiğim türdeki filmler arıyoruz, hangilerini izleyip izlemediğini bilmediğim için isim veremeyeceğim.

yarın öğlenden sonra gelebilirim bir ihtimal, sen numaranı özelden yaz ben rahatsız ederim gün içinde.

sağolasın

zamanında bi arkadasıma bir sürü film dvdsi yapmıstım sonra veremedim elimde kaldı. çöpe atacaktım içim el vermedi. elimde 11 dvd var her birinde ortalama 4-5 film oldugunu varsaysak 50-60 filmlik arşiv var.

fakat filmlerin hepsi aksiyon değil. önemli bir kısmı sanat filmi. eğer sorun olmayacaksa adresini ver pazartesi günü kargoyla gönderiym.

adam salı günü yola çıkacak, muhtemelen kargo yetişmez. yinede teşekkürler

10bin için belki değmez diyebilirler ama bir çok kişiden üst rütbede olmak bence en geçerli sebep.

bence asla öyle birşey yapma.

10bini biriktirebileceğini söyleyen kim? sana ev vermeyecekler onu vermeyecekler bunu vermeyecekler. bir ton masrafın olacak.

bu yönden de düşün.

sakın yapma, zaten uzun dönem de gitsen 3 ay acemilik, aynı kısa dönemler gibi, ondan sonra 2 ay asteg olsan ne yazar, 5 ay 5 gün askerlik yapan kısalar tezkere alır

kisa donem yaptim ama uzun donem arkadaslarla sohbetlerimiz aklima geliyor da simdi, gozumun onunden şerit gibi gecti o diyaloglarin tumu.

sakin yapma uzun. sakin yapma. abi nolur yapma cidden. kendim yapmis kadar kötü oldum.

sakin yapma. bak yaparsan bu satirlari hatirlayip pisman olursun. gozunu seviyim. içim acıdı şu an cidden.

uzun dönem meslek kurası olduğun takdirde harika olabiliyor (benim askerliğimde olduğu gibi) ama diğer türlüsünü yapmadım bilemiyorum.

benim çevremdekilerde benzer şeyler söylüyorlar. askerden yeni gelmiş kişileri hayattan soğumuş halde görünce bende aynı kanıya vardım. ayrıca uzun dönem olduğun için güney doğuya gönderilme durumunda çıkabilir. dışarıda yemek yemek isteyeceksin para dayanmayacak.

işte gerçekler,

1- askerlikle ilgili "iyi" duydugun seyler ya yalandir, ya da cok istisnai şeylerdir

2- askerligi yapmamis kisileri, hele kadinlari, dinle ama nolur gercek olan onlarin soyledikleriymis gibi degerlendirme

3- kadinlari gectim, askerligini yapmamis insanlarin hele sozunu en son dinle. ulan gitmeden nasi biliyolar psikolojisini, yasamadan nasil anliyorlar? delirmek mumkun.

4- 5 ay askerlik yapan kisinin ölme riski, her zaman icin 15 ay yapaninkinden dusuktur.

5- degil 10.000 lira icin, 30.000 icin bile degmez.

6- ancak homeless falan olsan anlardim bu mantigi. ki onda bile bak biraz yine dusundum, baska care bulunur diyorum simdi daha ikinci cümlem bitmeden.

7- bu satirlarin yazari, jandarma olarak tertemiz askerlik yapmis, askerde kilo almis, haftada 2 bazen 3 kez carsiya cikmis, sifir masa tenisinde her gun oynayabilmis, karakolunda digiturk olan, carsidan bazen uzman komutaninin arabasiyla dönen(ki hala arkadsimdir sivilde), karakol kilerinin yedek anahtarina sahip, iki ay nobet tutup iki ay sonunda karakol nobetcisi olup nobetleri de bay gecmis birisidir. ha terörist de kovaladik, komutanlarin bilgisayarlarini da tamir ettik vs, onlar ayri. ama benim askerlikteki sahip oldugum avantajlarin 4te1'i olmamistir genelde kisa donemlerde.

fakat ben bile bunca olumlu gozuken seyin ardindan yine de "sakın ha" diyorum. bunu bir düşün.

bonus
(bkz: #17920075)

Güneydoğuda uzun dönem askerlik yapmış biri olarak söylüyorum ki, öncelikle astek olmak senin elinde olan bişey değil, tamamen şansa bakar( mühendis isen özellikle makina, inşaat ya da elektrik astek olma olasiliğin biraz daha yüksek)

ben usta birliğimi doğuda yaptığım ve 9ay dağda taburda kaldığım için 14bine yakın para biriktirme şansım oldu, rütbeli olduğum içinde genelde rahat bir askerlik gecirdim, ama tabi ortam ve şartlar her an değişebilir askerlikte..

Sonuçta bunlara şimdiden kafa yorma bence, olayları akışına bırak, artık ne denk gelirse bahtına

niyet devreye giriyor orada, yani kasıt, mükafatın yahut cezan niyetle orantılı

şimdi tecavüze uğramakta olan kişi öldürse, günahi yok ama iş 3. şahsın öldürmesine gelince garip olmuş. muhtemelen öldürme amacıyla vurmadığın için diyet gerekir. (kısas gerekmez) yine de kesin bir bilgim yok. akıl yürüttüm sadece

haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diyorsa, tecavüze müdahale etmeyene kızacağı kesin. müdahale ederken istemeden tecavüzcüyü öldürene de bence kızmaz.

en temizi yaradana sormakta, işte teknik yetersizlikler.

diyet miyet bişi söyliycez günah olacak.
mına kodumun tecauzcusune ne diyeti lan dinen zaten hükmü idam gibi bişey değil mi

emin olmamakla birlikte "ve gad rabbi zidni ilman" rabbim ilmimi artır, alttaki ile anlamca uyumlu

emin olmamakla birlikte "ve qul rabbi zidni 'ilmen"

evet kesinlikle qul... lam harfi orantısız gibi ama.

bana farklı bir soru soruyor

farklı sorudan kasıt nedir tam olarak.

başka bir güvenlik sorusu. bilmem neyin ismi mesela.

denetim masasında windows bileşenlerinde olacak tam hatırlayamadım

support.microsoft.com

Domuz eti satan da bir çok lokanta-restoran var zaten hali hazırda. Kimsenin de gidip taşladığı falan yok.

yine de haklı. içki içsen kimse niye içiyosun demez ama domuz eti yesen kafir din düşmanı muamelesi görürsün

bir de işin şöyle ironik bir yanı var: domuz zannedersem "aç kaldığınızda, başka bir şey yoksa yemenizde bir sakınca yok" şeklinde geçiyor islamda.

ancak içki için "canınız çok çekerse içiverin bir şey olmaz" şeklinde bir şey yok. içki kesinkes her halükarda yasak.

ama bizde tam tersiymiş gibi davranılıyor. sanki içki için "o kadar da yasak değil" diye bir şey var ya da domuz içinse "yanına yaklaşan dinden çıkar" gibi bir şey varmış gibi.

kültür dinin önüne geçiyor. domuz eti kültürel olarak da yasak. toplum daha hassas
başka bir örneği sünnet olmak. yani allahın emri farz olan namaz ibadeti yapılmadığında kimse birşey demez ama peygamberimizin emri sünnet yapılmayınca kafir ilan edilir. kız verilmez

"Domuz eti satan da bir çok lokanta-restoran var zaten hali hazırda."
Nerde yaşıyosun sen? Sadece turistlerin yaşadığı bölge/bölgelerde bile tek tük.

@arden v2 İstanbul'da yaşıyorum. Bir çok büyük restoranın menüsünde domuz etini görebilirsin, yanına özellikle belirten bir işaret de koyarlar domuz eti olduğunu anlamadan kimse yanlışlıkla sipariş edip yemesin diye.

örneğin (bkz: mezzaluna)

@arden v2

sultanbeyli'de mi satılacaktı?

Hayır restoranları falan geçtim bir çok şarküteride bile satılıyor. İstanbulda domuz çiftlikleri de mevcut.

yahu alkol birçok yerde satılır, domuz eti için aynısı söylenemez. Konu ile ne alaka? Kıstas tabandan çökmüş sizin. Ne yani İstanbul da bir avuç seçkin restaurant ın menüsünde domuz etinin olmasını anadoluya mı mâl ettiniz? Gülerim ben buna. Siz yurdumu bir gezin bakalım, alkolü kanıksamayan kesimler var türkiye de. Domuz eti satan birçok restaunt var demek abes kaçmış

Ben istanbulda yaşıyorum girip çıkmadığım yer kalmamıştır denk gelmedim arkadaşın bahsettiği gibi menude domuz eti şakküteride var demiş bir arkadaş migrosun tansaşın metro nun şarküterisinde yok!
hangi şarküteride var yada varda benim mi nazarımı cezbetmiyor anlayamadım.
her neyse konu hakikaten garip.

soru yine farklı yönlere kaymış, son zamanlarda sıklıkla oluyor bu. neyse,

evet büyük bir çelişki var. bi arkadaş kültürün dinin önüne geçtiğini söylemiş. aynen öyle, dini takan kim, yapılan ibadetler bile farz olduğu için değil kültürel olduğu için yapılıyor. dine mal edilen bazı şey bile islamiyet öncesi türklerden, şaman inancından kalmış.

alkol için üretenden, fabrikasında çalışana, pazarlayana, dağımtıcısına satana özetle içilmesinde payı olan herkes için haram olduğu söyleniyor.

bir benzeri de sigara ve benzeri tütün içeçekleri. mesela islamiyette şöyle bir ifade geçiyor. vücuda zarar veren herşey haram ve bu vücut senin değil, hor kullanmamalısın. ama sigara içmenin hiç bir abes yanı yok. 7 yaşına kadar düştü sigara yaşı.

bir diğer örnek ise her sevgilim bana versin ama karım bakire olsun durumu. hepsi benzer örnekler, farklı telden çaldığımı söylemesin kimse. kişi -farkında veya değil- dini, çıkarları doğrultusunda anlıyor. an geliyor tövbe ederim geçer ya, an geliyor yaşlanınca namaz kılarım diyor. an geliyor karşısındakini kolayca yaftalabiliyor felsefi görüşünden ötürü. ama islamiyet nedir ne değildir bilmiyor. ben o tarz kişiler için fiziki evrimini tamamlasa da bilnç düzeyinde hala evrimleşememiş, hayvani istekleri doğrultusunda bahane bulabilenler olarak nitelendiriyorum.

birazdan çıkmam gerek yok mu bir bilen?

metrobüse bin edirnekapıda in. ordan 38b 88a 38e ya da küçükköy minibüslerine bin. önünde geçer

aynen öyle yaptım sonradan. ama mesajı görmeden çıktığım için okmeydanında 49g yi bekleyip edirnekapıya geri döndüm vs ayaklarıııımmm:( teşekkürler yine de.

görüntülü konuşan var mı hakkaten telefonda

8 yıl boyunca tek tip tek yetenek öğrenci yetiştirmemek için, dünyanın hiç bir yerinde olmayan 8 yıl KESİNTİSİZ eğitimi bırakıp 4. yıldan sonra uygun ve alternatif eğitim vermek için yapılıyor. gayet de makul.

merak etme iyi bir yere gidiyoruz.
Tabi eğer avrupa kriterlerini örnek alıyorsak ve benimsiyorsak iyi bir yere gidiyoruz ki ülkemizdeki çoğu insan da benimsiyor uymaya çalışıyor. Bu sistem de çoğu yabancı ülkelerde olan bir şey diyolla. yani bizim şuanki mevcut 8 yıllık kesintisiz eğitim çok az bir ülkede var diyolla.

ben de cok bilgili degilim ama anladigim kadariyla
ilk 4ten sonrasi zorunlu olmayacak.
11 yasinda cocugun yetenegini anlayan mukemmel egitim sistemimiz* hepsini ya evlendirtecek ya da imam hatipe falan gönderecek.

* 18 yasinda öss'den(simdiki ismi neyse artik) gelen puana göre karambole, bilip bilmeden bolum secilen sistem.

başka amaçla hizmet ediyor, modernlik ve çağı yakalama ile alakası yok.

Keşke eğitimi modernleştirmek amacıyla yapıldığına inanabilsem...
Ömer Dinçer geçenlerde bir açıklama yaptı.
“İmam hatiplerin orta kısmı niye eğitim vermesin?”
Bu açıklama yasanın amacının ne olduğunu birinci ağızdan gösteriyor.

okuduklarımdan aklımda kalanlar. Çocuk ortaöğretimi uzaktan okuyabiliyor, bu da demektir ki direkt olarak ilkokul sonunda çocuk okuldan alınabilecek. Zaten uzaktan eğitim falan kimse takip etmez.

Amaç çocukları okula erken başlatıp, okuldan alınmasının önünü açmak. İlkokuldan sonra isteyen çocuğunu alır okutmaz, evlendirir, satar, kullanır. İsteyen de takunyax tesbih sıkörtıl müslümbörd tayfasında eğitime verir hesabı

@efruz, @komutanlogar:

lan yemin ederim millet bilmeden işkembeden sallıyor, yok avrupa'da böyleymiş, kesintisiz eğitim yokmuş. her denilene inanmayın açın interneti araştırın.

aha avrupa'da genel olarak eğitim yapısı: eacea.ec.europa.eu

asıl şu anki 4+4+4 eğitim sistemi avrupa'da yok! bakalım avrupa'nın hangi ülkelerinde ilköğretim KESİNTİSİZ olarak kaç yıl:

- danimarka'da 9-10 yıl!
- estonya'da 9 yıl!
- finlandiya'da 9 yıl!
- isveç'te 9 yıl!
- norveç'te 7 yıl!

hiçbir ülkede 10-11 yaşında meslek okulu yok. 10 yaşında mesleki yönlendirme yapılamaz.

4+4+4 kapsamında çıraklık yaşı 11'e düşürüldü, çocuk işçilerin önü açıldı.

yine aynı kapsamda fatih eğitim projesi çerçevesinde alınacak altyapı ve teknolojik ekipmanlar ihale kapsamından çıkarıldı. meb artık istediği firmayla 15 yıla kadar sözleşme imzalayabiliyor.

www.eurydice.org adresinden inceleyin bakalım hangi ülkede eğitim sistemi nasıl işliyor. muhalefet de muhalefet değil ki doğru düzgün bilimsel gerekçelerle itirazını ortaya koyamıyor! pedagojiden, eğitimden anlamayan herifler kendi kafalarınca sistem geliştiriyor.

Param yetse lenovo alırdım heralde. Babamın son 2 bilgisayarı lenovoydu. şekli şemali vaionun yarısı değil ama taş gibi aletler.

lenovo, ibm'in kişisel bilgisayar departmanını satın aldı. mesela thinkpad modeli lenovo etiketi altında satılıyor.

Lenovo epey sağlam hakkaten, çok uluslu firmalarda da sık sık Lenovo kullanıldığını bizzat gördüm. Bayaa iyi yani.

Lenovo yoksa VAIO derim ben, ama hepsinden iyisi PC almayıp Mac almak.

ben 6-7 ay önce hp pavilion dv6 aldım tek kelimeyle süper,herkes ısınıyo diyo ama güçlü oyunlar oynarken ısınıyolar sadece.bence hp al.24 saat oyna hiç ısınmaz.

yaklaşık 8-10 yıllık hp kullanıcısı olarak ben de hp derim. ama güzel modellerinden. şahsen hp tableti bekliyorum ipad almaktansa

sevdigim bir şeyse ben de çok sinirlenirim kendime

mesela benim bazı 'obje'lere karşı takıntım var. kalem mesela. alt üstü 10-15 liralık bi rotring ya da faber castell kalem, kaybolsa sinir olurum.yenisi değil, illa o kalem olacak.objeleri bi gözden geçir derim, önemsediğin işlerle ilgili araç gereçlerse bu yüzden kafaya takıyor olabilirsin.Giden gitti.

bir de eskilerin bulduğu bir teselli var: bir şey nasipten çıktıysa elinden bi şekilde çıkar gider.sen istersen bi tarafını yırt.

ölüsü olan bir gün ağlar, yitiği olan her gün ağlar diye bir laf var. yalnız değilsin

bu kadar mı 12den vuran cevaplar gelir arkadaş,helal hepinize.
@qweqwe hissiyat aynen o işte.
@quaketrigger objelerle duygusal bağ yok tam tersi hafızamdan şüphe ediyorum.yoksa yolda ya da orada burada kaybettiğim şeyler değil bizzat iş yerinde ya da evde kaybettiğim şeyler söz konusu.Yine de onay verdim çünkü önemsenen işler kısmı çok doğru.güzel yazmışsın.
@efruz günlerdir aklımda.gidip alacağım yenisini,kurtulacağım.

kafana bak.

george carlin şovunda bu konuyu işlemiş:

www.youtube.com

Yabancıların pasaportuna kaydedilmiyor, Türk pasaportu lazım.

Yabancıların kendi kullandıkları telefonlar için geçici bir uygulama vardı ama uzun soluklu olmuyor o yöntemle, belli aralıklarla yenilemek gerekiyordu diye hatırlıyorum.

türkiyeye son 1 ay içinde giriş yapmış olan bir yabancı 6 ay süreli kayıt yapabiliyor. 6 ay sonra kapanıyor.