bildiğim kadarıyla kağıtların %40-45 kadarı odundan, geri kalanı kimyasal maddelerden oluşuyor. tam olarak hangi maddeler var bilmiyorum ama suyla temas edince yapısı bozuluyor bu maddelerin. yapısı bozulan madde bir daha eski haline dönemiyor.

liflerin su tutma oranı da farklıdır cok bi unıform degil kagıt ondandır.

Bir de özel aletlerle, presle falan kurutuluyor o şekli alması için. Ama biz ıslattıktan sonra o şekil bozuluyor doğal olarak, aynı işlem uygulanmadıkça eski şeklini almıyor. Misal ıslatmayın, katlayın sonra eski haline getirin, orada izi kalıyor. Biraz benzer bir durum. Üretim aşamasındaki işlemleri uygulamadıkça eski durumuna getiremeyiz. Yoksa herkes kağıt geri dönüşümü yapardı, değil mi?

kağıt hamuru denen bişiy var. ilkokulda yapmıştık deneyini.

basitçe

kağıtları topluyup, su içinde uzun bir süre bırakıyorsunz. Bir kaç ilkokul öğrencisinin yapabileceği işlemi de yapınca elinizde ham halde kağıt hamuru oluyor. Sonra bunu tekrar işlerseniz, bir ihtimal 2. kalite bir kağıt olarak kullanabilirsiniz.

1 hafta önce kadar 3 ya da 4 haftanız var diyordu atv haberde. Ben de tutuşmuş vaziyetteyim. Ama bir yandan da 2028'e kadar emekli olacakları kapsamayacak emekli yaşı dedi bugün yanılmıyorsam çalışma bakanı.

pirim ödemeye başladıysanız, ve 1 gün bile prim ödemişseniz, eski yasaya tabisiniz diyor herkes.

1. asp tabiki de windows.

2.kendinizce bi site yapacaksaniz turk derim. hic de cok pahali degil disariya gore. odemeyi daha kolay yaparsiniz hem.

3. hostingi aldığınız firma size nameserverlarını söyleyecektir. godaddy'den domain ayarlarından nameserverlara tıklayıp, custom nameserver diyip size verilenleri girin. 24 saat içinde siteniz açılır.

Daha detaylı anlatanlar olacaktır ama:

Full HD; gerçek HD. HD ready ise HD yayınların çözünürlüğünü düşürerek gösterebilme. Yani şu an kullandığımız TV'ler HD yayınları göstermiyor, bu işi tam olarak Full HD aletler yapıyor. Ancak HD ready ikisinin arası bir şey, HD değil ama HD yayınları gösterebileceği şekilde çözünürlüğünü uyarlıyor.

Kontrast ise ne kadar kontrast o kadar köfte, ancak burada gerçek kontrast oranlarını öğrenebilmek önemli, zira bu da iki çeşit. Gerçek kontrastın yüksek olması makbul.

MS olanlar da LCD tepkime türesi, hareketli görüntülerde görüntünün akışkan olması için tepkime süresi(ms) ne kadar düşük olursa o kadar iyi.
En basit şekli ile yanıtlar bu şekilde. Teknik detaylar gelecektir.

Yine de söz konusu LCD ise fikrim değişmedi:
(git: 21179)

abi sen de combo yapmışsın. arka arkaya tüm tv teknolojilerini sormuşsun.

hd ready 720p çzöünürlüktür. full hd 1080p çözünürlükrü.
ms ne kadar düşük olursa ekrandaki hareketli görüntüler o kadar akıcı olur. 8ms altı idealdir.
kontrast'ı ben de tam bilmiyorum. 10000:1 en çok duyduğum değer sanırım.

hmm yok ayrıntı istemiyorum ,böyle iyi:) sözlükte bakındım ama kafam karıştı..ne alıcağımı bilmiyorum..sittiğimin teknosada vatan computerde her türden tv var, artık pazarlama taktiğimidir nedir birinin ayarı düşük birini ekranı titriyor sinir oluyorum..her ay farklı birşey pazarlamaya çalışıyorlar..işte edindiğim bilgilerden en çok içime sinen modeli alıcam..

16000:1 contrast ratiodur. Genelde boyle bir deger dinamik kontrast ratio'ya tekabul eder sanirim. Bu deger ne demek dersen siyah ile beyaz arasindaki ton farkini gosterir yani bu kadar ara deger gosterebilir televizyon. (sanirim yani) Bu televizyonlarin sorunu gercek siyahi adam gibi yakalayamamalari yani arkadan bir aydinlatma geldigi icin hep bir parlaklik oluyor. Iste bu contrast yuksek olursa o zaman siyah daha bi siyaha yaklasir.

Eger ekran buyukse Full HD almak faydali olacaktir ama 40inch alti icin HD ready'de makul zaten cogu firma 32 ve 37 inch icin sadece 720p cozunurluk sunuyor. Birde soyle dusunmek lazim simdi sunulan en yuksek cozunurluk 1080p ve artik 50 - 60 inch arasi LCDler piyasaya girdi. Onlarda 1080p ile izlemek ve 40 inch de 720p de izlemek asagi yukari ayni tadi verecektir.

ms ise yukarda belirtildigi gibi ekrandaki bir noktanin tekrar guncellenmesi icin gereken sure.

yanlız late viper kişisinin söylediği "Full HD; gerçek HD. HD ready ise HD yayınların çözünürlüğünü düşürerek gösterebilme." yorumu hatalı olmuş.

burada anlatılmak istenen bazı iblis markaların keşfi olan hd compatible. hd ready'nin 65" altındaki boyutlarında kullanımı için aynalarda kullanılan görüntü standardı diyebiliriz. Şu an tüm dijital platformlardaki yayınların 720p, yani hd ready olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

1080p yani full hd 'nin işe yarayacağı şeyler günümüzde bir elin parmaklarını geçmez.

hd ready ise insanı uzuuun süre tatmin edecektir.

Size almadan önce muhtemelen HD bir film izleteceklerdir o ekranda. Sizde görüntünün kusursuzluğu karşısında heyecanlanıp maçları, dizileri o kalitede izleyeceğinizi düşünürsünüz hemen. Oysa şu anda yapılan yayınların çoğu (türkiye için) hala pal'dır. 720X576 çözünürlükte yayın yapılıyor yani. Sadece kısıtlı bir kaç kanal ve özel platform hd yayını yapabiliyor. Eşşek kadar aldığınız tv'de yayınları piksel piksel izleyince hayal kırıklığına uğramayın sonra, alıp adamların kafasına atmayın diye söylüyorum.

HD ready, HD yayını alır ve pal'den daha yüksek bir formata sıkıştırıp verir. Genellikle bu oran 1280x720 progressive'dir. Yani HD ready bir nevi geçiş formatı. Pal'den iyi ama HD'den kalitesizdir. Pazarlama stratejisidir, şimdiden teknolojik olarak eskimiş alanlarını pişman etmiştir.

hemen kim değiştiriyor ki onlar değiştirsin? önce servise gönderilir kullanıcı hatası mevcut değilse değiştirilir. kanunda 30 gün süre verilmiş sonuçta kullanırlar sonuna kadar.

carrefour anında para iadesi yapıyor 15 gün içinde gelen malda. (ürün değiştirmeyi bilemeyecem, ben iade etmiştim)

kutle cekim olmasın o.

öncelikle manyetik yükler değil kutuplardan dolayı oluşan bir olaydır.

ayrıca manyetik kelimesi manisadan gelmektedir.

Manyetik, miknatis ozelligi olan, miknatisla ilgili demektir. Miknatisin tamini icin:

www.tdk.gov.tr

Arti ve eksi yuk derken elektrik yukten bahsediyorsaniz bu manyetik cekimle ayni sey degil.

manyetik kelimesinin manisa'dan geldiği söylenir. çünkü çe vre dağlarda oldukça fazla manyetik özellikli maden bulunurmuş. lisede anlatmıştı hoca.

manyetizmanin elektrik yukuyle alakasi yoktur. manyetiklik manyetik maddelere (demir, nikel, krom'du sanirim yamuluyorsam duzeltin) ozgu bir yetenektir. bu saydiklarim miknatis degildir, yani kendiliginden diger demir, nikel ve krom maddeleri cekmezler, miknatislarca cekilirler. eger bu demir, nikel ve krom maddeleri elektrik alana koyarsaniz onlar da miknatis ozelligi gostermeye baslarlar ve elektro miknatis olurlar. elektro on eki bu maddeleri miknatis haline getirenin elektrik alan olmasi nedeniyle konur. bu elektrik alaniyla miknatis olmanin da elektrik yukleriyle alakasi yoktur, hemen ekleyelim. (yalniz burda elektrik alan manyetik alan karistirmasi yapmis olabilirim, emin olamadim simdi)

farkli yukler nedeniyle birbirini ceken maddelerde manyetiklikten bahsetmek tamamen yanlistir. manyetik gercekte yuklere bagli olmadan manyetik ozellik nedeniyle birbirini ceken maddeler icin kullanilir. digeri ise elektriksel cekimdir. hani su kagit parcalarini ceken dolma kalem ornegindeki gibi.

yalniz ingilizceden ceviri dumuna bakarsak ingilizcede miknatis magnet, manyetik ise magnetic olarak gecer. bu nedenle bir karisiklik dogmus olabilir, bizdeki gibi tamemen farkli iki kelime yok ingilizcede.

Valla orada çalışan mühendisler dua ediyordur özelleştirilsin diye. Özelleştirilince maaşlar düşeceğine fırlıyor özellikle şef ve müdür kadrolarının maaşı 2-3 katına çıkabiliyor. 1-2 yıllık tecrübeli bir mühendisi de atamazlar öyle kolay kolay çünkü hiç bir firmanın yedekte mühendisi olmuyor yok ben yeni bir fabrika alırım orada kullanırım diye mühendis yetiştirmiyor. Kendi fabrikasında çalışan mühendisi de oraya göndermesi düşük bir ihtimal çünkü bu sefer onun yerine başkasını alması lazım.

Ayrıca bir yer özelleştirildiğinde çalışanlara belli bir süre işten atılmama garantisi veriyorlar, bu da tecrübene tecrübe katıp oradaki koltuğunu sağlamlaştırıyor. Bu yüzden her hangi bir kit özelleştirilse bile korkulacak bir şey yok...

Not: Bu dediklerim tamamen gözlemlere dayanmaktadır kafadan sallamıyorum:)

mühendisleri bilmem de işçileri öyle güzel işten çıkarıyorlar ki, anlatamam. bi de devlet kurumlarında klasik torpil sahibi atm memurlar olduğundan dolayı bunları direkt kovuyorlar.

çok teşekkür ediyorum yanıtlar için, gene benim kuzen için sordum, meşhur oldu adam: )kendisi diğer işlerine zaman kalsın diye devlet istiyo, yani 5ten sonra ve cumartesi pazarları tam boş, o yüzden acaba özelleşince ne olur eşşek gibi çalıştırırlar mı diye kaygılanıyo. salı günü başlaması için toyota'dan çağırdılar, mülakatlar falan bitti, ama işte orda da dediğim durum var acaba çok mu yoğun çalışırlar. büyük ihtimalle gitmeyecek, ya da cumartesi pazar çalışmazsam geliym diycek ama toyota kabul eder mi bilemiyoruz. bu konuda yorum var mı?

ben tüpraşın özelleştirme dönemine şahidimne işçi ne mühendis kimseyi işten atmadılar. tek bir kişi bile. yalnızca emekliligi geçtigi halde hala çalışanları emekli ettiler.
eger kurumsal bir şirket satın alırsa beyaz yakalıları kesinlikle o dediginiz şekilde çıkartmaz çok büyük hatadır zira değişim yönetiminde sıçmak demektir.bence olmaz yani öyle bişey rahat olun.

mühendis isen yogun çalışacaksın arkadaşım.. başka yolu yok bunun =) yani acı ama gerçek türkiyede mühendislik böyle. ben de bilgisayar muhendisiyim bayram tatilinde bile çalıştıgımı bilirim, gece 2 de işten eve döndügümü de.

bunun için memurlar.net'e bakabilirsiniz. en detaylı bilgiler orada oluyor.

"top benim oynatmıyorum" deme hakları var bildiğim kadarıyla. Yalnız 3 kişi film izlediğimi hatırlıyorum. Görevli "kimse olmasa bile oynatmamız gerekiyor" demişti. Özetle sinemasına göre değişir.

20 kişi olmadığı için izleyemediğimi bilirim.

Ben de tek başıma izlediğimi hatırlıyorum.

oynatmayabilirler ama bileti iptal etmemeleri lazım.

3 kişiden az olduğu zaman oynatamıyoruz denmişti bana ama ısrar edince izleyebildim.

Oynatmıyor vicdansızlar, ben çok döndüm sinema kapısından.
Bazen 2 kişiye oynattıkları oluyor, o da şansa...

Tek kişiye oynatmamanın mantığı ne peki?

değişiyor bu olay. mekanın müşteriye tavrına bakar. capitolde paşa paşa oynatırlarken, izmitte hiç bir yer oynatmıyor.

ben izmir-kipa cinecity de defalarca 2 kişi film izledigimizi biliyorum şaşırdım valla ne yalan söyleyeyim?

cinepol öyle ya zaten etrafta başka sinema yok. heveslenip gidiyosun bide. yok efendim oynatamıyoruz. gidipde kaç kere istemediğim bir filmi izledim belki güzeldir diye.

@ermanen



"içerde ölürse kimsenin haberi olmaz!" değil tabi tek kişiye oynatmamanın mantığı olsa olsa tamaaamen duygusal (para işte anla), tek kişi masrafları karşılamaz, uğraşmaya değmez felan filandır diye düşündüm.

bir keresinde abimle tek başıma film izlemiştim koca sinemada. işin ilginç kısmı ise biz salona geç girmiştik. yani gerisini siz düşünün.

Küçükken ucuz fiyatlı sabahtan akşama kadar eski, türk erotik filmleri yayınlayan pespaye bir sinemaya gitmiştim. Sabah 9 dan akşam 18 e kadar filmler oynuyordu. Sinemaya girdim, yaşlı bir adam geldi ışıkları söndürdü, baktı salon bomboş bir tek ben varım, önce kendi kendine mırıldan dı sonra: -ooohh salon bolboş rahat rahat osbir çekersin dedi ve filmi oynatmaya gitti. tam iki film izledim "rahat rahat":D... sonra da askerler geldi!
Diyeceğim o ki o adam o seansta bilet alıyor ve filmi izlemeye hakkediyor, ya seansı kaldır ya promosyon yap mağdem insanların vakitlerini telef etme, eski pornocular kadar yok şimdikiler....

düzcede üniversitedeyken tek kişiye (yani ben :) oynatmamışlardı, bende evden arkadaşımı çağırdım iki kişi izledik filmi.

Ölsen kimsenin haberi olmaz deyince aklıma düştü...

M.Köy Profilo'da DeathProof'u izliyordum. Arkada köşede de bayan ve erkek bulunmaktaydı (Toplamda üç kişiyiz yani). Herif film başlar başlamaz kadını dövmeye başladı, çaat çaat ses geliyor. Neyse fantezi yapıyorlardır belki diye pek oralı olmadım. Uzadıkça uzadı... Müdahale ettim sonunda kestiler... Ters bir durum da yaşanabilirdi açıkçası...

Normal şartlarda müşteri olarak kızarsın duruma, ki etik olarak doğru değil oynatmamaları, salt ticari olarak düşünmeleri açısından. Ama bu gibi durumlar da aklınızda bulunsun...

Ha bir de bu izlediğim Grindhouse'daki Fake trailer'lardan "don't" geldi aklıma tabi... "If you want to.... watch this film alone.... don'T"

madem öyle olcak, 2 bilet alırdım gişeden..
birini kendime saklar, diğer bileti de orda olan herhangi birine yarı fiyatına satardım..
maksat gıcıklığa gıcıklıkla karşılık vermek, eheh..

(bkz: adsense) ? (su her sitede olan bu olsa gerek)

yok her sitede derke hani bu kenarlada bazı seylerin reklamları bana para ile reklam yayınlatıcaklar...

Reklam almanız için reklam verenlere istatistik sunmanız lazım. Belli sayıda ziyaretçiniz yoksa pek kimse reklam vermez. Misal günde 500 kişi bakıyor siteme gibi bilgi verebilmeniz lazım.

Peki bu kadar ziyaretçiyi bulduk diyelim adamlarla nasıl goruscem sitesi fln varmı?

valla içerik düzgün olmadıktan sonra, canlı seks şovu yayınlamaktıktan sonra filan adsense kolay kolay bişiy kazandırmayacaktır size.

kediyi ele alalım evcil bir kedi ve arada sokağada çıkıyor. diğer kedilerle çal oynasın vur patlasın alem yapacak bi ton yavru kedi dünyaya gelecek ve onlarda yine senin başına kalacak yada sokakta telef olacak. ben modada oturan biri olarak, sokak kedilerinden bıkmış durumdayım. evde besledigim 2 tane kedimiz var. bu kediler apartmanın arka bahçesine doğdu 3 yıl önce kıyamadık öleceklerdi sokakta bizde eve aldık. 3 yıl önce bahçedeki kedi sayısı 3 5 iken şimdi 15 20. Sebebi kıyamıyorsun su tası koyuyorsun, her akşam düzenli yemek veriyosun ve işte sonuç. Benim uyuz oldugum yavru kedi alıp beslemeye başlayıp bi şekilde bakamayıp canı sıkılıp sokağa atanlar malesef.

şimdi kısırlaştırılmayan kedi/köpeklerin yaşadıkları her azgınlık döneminde salınan östrojenler eğer hamile kalmadıysa-yani hamilelikte salınan progesteronlarla karşılanmıyorsa- meme ve over kanseri riskini arttırıyor ki kedilerde meme kanseri çok azımsanacak düzeyde değil. hatta amerikada kedilerin cinsel olgunluğa erişmeden yani hiç azgınlık dönemi geçirmeden kısırlaştırılması önerilmekte...

bunun dışında olayın başka bir boyutu en az 3 yavru doğduğunu düşünün,emin olun bu yavruların hepsi ev bulamıyor ve ne yazık ki nihai istikametleri sokak oluyor,hem sağlıksız yaşayıp kısa bir süre sonra ölüyorlar hem de kontrolsüz çoğalıyorlar vs. vs.

erkek kedi için veterinerin dediğini aktarıyorum

"hayvan için kızışma dönemlerinin olmaması dışında bir fark olmayacaktır. acı macı da çekmiyorlar bu operasyonda."

ayrıca o kadar çok kedi köpek var ki etrafta. keşke yasa çıksa tüm evciller kısırlaştırılsa. isteyen sevmek isteyen sokaktakini alsa baksa.

şimdi kimse kusuruma bakmasın ama benim anladığım şudur: evcil hayvanlar evlerin bir nevi süsü, neşe kaynağı falan olarak görülmektedir ve bizlere bağımlı oldukları için de kendimize onların aile planlaması hakkını veriyoruz.
beni rahatsız ediyor bu durum açıkcası.
alternatif olarak evcil hayvanların tekrar yabanileşmesini soruyorum; şehirlerde kendilerine bakacak yüzeysel vicdanlı insanlara muhtaç olmaları yerine, doğada kendi başlarına yaşamaları ya da besin zinciri davası sonucu ölmeleri daha iyi değil midir?

değildir efendim çünkü ne doğa bildiğin doğadır ne de besin zinciri lise kitaplarındaki besin zinciridir. bu hayvanları sokağa terketmek onların çocuklar tarafından bıyıklarının kesilmesi ve tekmelenmesi,arabalar tarafından ezilmesi,belediyeler tarafından zehirlenmesi anlamına geliyor ve emin ol biz yüzeysel vicdanlı insanlar onlara evlerimizde en azından birine bile olsa daha iyi ve uzun bir yaşam sunuyoruz.
işin bir de şu yanı var zaten sokağa atılan kediler iyi çalışan bir belediye ( mesela izmir)tarafından alınıp kısırlaştırılıp geri bırakılıyorlar.

yani olay burada''çiftleşipte başıma dert açmasın, onun yavrularıyla uğraşamam'' olmaktan kalkıyor ve senin benim vergilerim paralarım harcanıyor senin zamanında kısırlaştırmaktan kaçındığın kedinin yavruları için

şimdi hayvanseverlik güzel birşey ama empatinin de snırları vardır. tutup yok onun da yavruları olsun mutlu olsun gibi bir yaklaşım olmuyor bu mevzuuda

@october swimmer: tamamen yanlış anlamışsın. sormaya çalıştığım, özellikle ayırdığım gibi ''şehirlerde'' değil de, bildiğin yabanıl doğada (insan yapılarının olmadığı ya da çok az olduğu yerlerde) yaşamaları, orada kendi başlarının çaresine bakmaları. sonuç olarak her evcil hayvan bir zamanlar yabaniydi değil mi? hem benim bildiğim evcil hayvanların tümü belli bir amaca hizmet etsinler diyerekten evcilleştirildiler. misal kediler fareler için, köpekler koruma için falan. peki şimdiki büyük şehirlerde ne diye evciller?
ayrıca bir hayvansever olduğumu söyleyemem.

evcilleştirilmiş hayvanlar doğal ortamda avlanamazlar yüzyılları hatta binyılları aşan evcillik öyküsü onların evrimlerine kaçınılmaz olarak etkimiştir ve artık ne tasarıldıkları gibi avcıdırlar ne de hayatlarını onları evcilleştirenlerden hariç idame ettirebilecek yeterlilikte...

özetle tutup bir sokak kedisini ormana atarsan yaşayamaz,çünkü evcilleştirilmiştir ve bu evcillik uzun süreden beri varolduğundan genetik yapısına da işlemiştir ve ne yazık ki ormanda karıştıracak çöpler yoktur,onlara yemek artığı verecek mahalle teyzeleri de yoktur.

tabi salarsan bir milyon kediyi vahşi yaşama belki aralarından en güçlü 1000 tanesi sağ kalacak ve ve bin yıl sonra o kedilerin soyundan gelecek olanlar evrilecektir ama sanırım bu senin sorununa kısa vadeli bir çzöüm sunmuyor?

not: tabi hayvansever değilse insan ne diye bunlara kafa patlatır,diye düşünmeden edemiyor. ki en nihayetinde amaçsızca kafa patlatan insanımsıya da ne diye oturup uzun uzun laf anlatırsın diye de kendine soruyor...

cevabımı aldım, teşekkürler.

tanidigin biri varsa alabilir. kutusunu atip cihazi getirirse sorun cikmaz. cikmamasi gerekir. ya da o haliyle hediye paketi yaptirabilir.

önümüzdeki mayıs ayı amerikadan öğrencilerin dönüş ayıdır. bir tanesini yakala onlara aldır. kutusuz bir şekilde getirsinler.

telefon açıp kontrol ettirseniz?

Söz konusu kanuna göre idareye tanınan yasal süre 30 gündür. ama bu süre idareyi pek de bağlamaz. çünkü idareye tanınan süreler hak düşürücü vs değildir. sadece idareyi zorlamak için getirilmiştir. aşılmasının bir müeyyidesi yoktur. ayrıca, idare bir takım sorularınıza da cevap vermeyebilir. canı isterse beş sene sonra da cevap verebilir :)

şöyle bir alet lazım size:

www.ec-deal.com (8'li)
www.ec-deal.com (16'lı)

ve şu kablodan (audio video kablosu, rca kablo falan deniyor):

www.kablocenter.com

kablodan televizyon adedi+1 tane lazım. o +1 taneyi dvd player'a ve bu yukarıdaki aletin "in" yazan yerine takacaksınız, diğer kabloların her birini de bir ucunu out'lara, diğer ucunu televizyonlara takacaksınız.

yazıcıoğlu ve hepsiburada.com'da ses ve görüntü ürünleri olarak bol bol çeşidi var.

3 tane tv bağlayacaksanız 25 tane çıkışı olanı almanın anlamı yok. buna göre uygun modeli seçersiniz. (bu aletler aynı zamanda atıyorum dvd player, amfi, tv, radio tuner'ı, vhs filan kombinasyonu da yapabiliyor.

(bkz: muse)
(bkz: coldplay) aklıma ilk gelenler.

3 doors down, blackfield, travis, pain of salvation ve opeth ('in bazi parcalari) (damnation albumu tavsiyedir opeth'ten), katatonia.. guzel muzik yapan gruplar bunlar. aklima gelen $imdilik bunlar var.

şu sayfa da işine yarayabilir ama adam gibi tek benzeyen kişi thom yorke.

www.lastfm.com.tr

a perfect circle
pearl jam
tool
white stripes
audioslave
sound garden
ccr
starsailor
matchbox twenty, ilk aklima gelenler.
bir de queens of the stone age.

bir de ek olarak, a perfect circle, soundgarden, audioslave ve ccr begenme garantili :P

Yabancı olarak The Arcade Fire ve Mogwai, Türklerden de Kafabidunya ve Nem aklıma geliyor. Pain of Salvation dinleyip beğenirseniz şiddetle Wastefall'u da tavsiye ediyorum.

ekleme: hafif grunge'a kaysa da Love Battery de pekala aynı etkiyi bırakır.

sana kesinlikle "pilot speed" grubunu öneririm. çünkü kime dinlettiysem, "radiohead" gibiler diyorlar. aslında radiohead'i iyi dinleyen biri aradaki farkı rahatlıkla görür.

not: "alright" şarkısını kesinlikle öneririm. hatta arka arkaya defalarca dinlenesidir...

dredg

bi de (bkz: ghinzu)'yu deneyebilirsiniz.

massive attack

jimmy jib operatörü ilginç gelir bana. verdiğiniz örneklerdeki gibi yaratıcı değil ama olsun...

boom operatoru.

birkaç soru aşağıda sperm işçisi var sanırım
benim oyum ona

şenör denen adamlar var mesela total station ya da nivo kullanan adamın çırağı pozisyonundalar sanırım görevleri şeritli çubuğu tutmak olan

Plaza camı silicisi. Makara düzeneğiyle çalışan bir balkon gibi bir şeyin içinde durup dışardan camları siliyorlar.

hayvan psikologları

kanatlı hayvan yetiştiriciliği diye bir bölüm var meslek yüksekokullarında.

(bkz: plise)

bu tavuk üretme ciftliklerinde calisan adamlar var... civcivlerin cinsiyetini belirliyolar dişi ya da erkek die ayiriliyolar... ve deli para kazaniyolarmis... sanirim türk yok iclerinde uzakdogudan geliyolarmis vs. bir gastede röportajlarini okumustum... ha bir de şey vardi. öküz dergisinde röportaj yapmislardi bir ölü yıkayıcı kadınla... o da ilginc gelmisti. yutupda da rastlamistim bir videoya kurs acilmis bir yerde ölü yıkayıcılığı kursu sertifika vermişler filan :)

google türkiye ülke müdürü

türkiyeden degil gerci ama , amerika da doublespeak denen bi olgu var, hani biseyi baska biseyle anlatma gibi, örnegin sahada oynayan sporculara su veren elemana waterboy dersen sana dalabilir, cünkü onun ismi "rehydration consultant"

ekşi sözlük yazarları sözlük içinden mesaj atabildiğinden daha kolay iletişim sağlıyorlar bunun dışında bir fark olduğunu sanmıyorum. bi de malazgirtle ne alakası var anlayamadım.

bir internet kullanıcısı olarak ben hiç böyle bir ayrım hissetmedim şu güne kadar. vakti zamanında bir arkadaşım kayıplara karışmıştı ben de buraya ilan vermiştim. sonra bir baktım (ben herhangi bir talepte bulunmamama rağmen) duyuru sabitlenmiş ve günlerce (hatırlamıyorum ne kadar) öyle kalmıştı.

önemliyse duyuru'nun içinde rica edebilirsin üste taşınmasını, mesajlaşma fasilitesi düşünülebilir ilerde

sözlük yazarları mesaj atarak duyurunun sabitlenmesini isteyebiliyorlar. maalesef sizin böyle bir olanağınız yok.(bu konuda birkaç fikrim var compumaster'a söyleyeceğim görünce) mail adresine atmışsınızdır ama compumaster orayı ne kadar sıklıkla kontrol ediyor bilemiyorum. bir duyurunun önemli olması için gereken nitelik de sadece kullanıcının duyurusunu pek önemli olarak görmesi. tabii bunu abuse etmemesi de önemli.(size abuse ediyorsunuz falan demiyorum yanlış anlamayın.)

ayrıca compumaster'ın modere edenlere ve ekşi duyuru'da da özellikle belirttiği gibi burada özgürlük esas. bir duyurunun önemli olarak yukarıda kalma süresi belli değil. yani 1 hafta dursun sileriz gibi bir şey yok. moderasyonun değerlendirmesine göre bir süre sonra indiriliyor aşağıya. sadece "acil" kan aranıyor duyurularına binaen 5 gün sonra indirilir diye bir kural var o kadar.

Ben böyle bir ayrım görmedim, ilanı sabitlenen internet kullanıcıları da oldu, oluyor. İletişim problemlerinden kaynaklıdır diye düşünüyorum, bu kadar büyütülmesine gerek yok.

iletisimle ilgili oldugu konusuna tamamen katiliyorum. duyuru'daki yazarlarla okurlari birbirinden ayiran tek sey yazarlarin sozluk uzerinden de iletisim kurabilmesi. mailinize cevap gelmedigi icin siz zaten kararinizi 2 okuldan birinin digerine gore daha onemli oldugu seklinde vermissiniz. tanidigim ve bildigim kadariyla neyse ki eksi duyuru moderasyonunda sizin yaptiginizi yapanlar yok. tarziniz hic hos degil. bu konuda elestiri hakkiniz olabilir sonuna kadar ama onyargiyla dolu bu mesajinizdan ziyade buraya ' mail attim gormediniz belki de, durumum sudur vs vs' seklinde yazmaniz daha uygun olurdu. size neyi nasil yapmaniz gerektigini ogretmek degil amacim, sadece kizgin ve hak edilmeyen suclamarla dolu mesajinizdan duydugum rahatsizligi dile getirmek. her hangi bir soruya ( yazar ya da okur kimin yazdiginin bir onemi yok dememe gerek yok sanirim ama olsun ekleyeyim, dursun parantez icinde) cevap verirken karsimizdaki insandan bir beklentimiz yok, haa cevabin begenilirse kutunun yanina tik kazaniyorsun ( bunun da onemi yok). yardim almak, yardim vermek burdaki toplasma amacimiz ve de karsiliksiz. demem su ki; kizginligiza lutfen bizleri ya da moderasyonu alet etmeyiniz. varsa elestiriniz buyrun yapin ama bunun icin once lutfen onyargilarinizdan kurtulunuz.
iyi aksamlar

valla tartışmaya geç kalmışım ama yinede söylemek istiyorum geçen arabamız çalınmıştı buraya duyuru vermıştım hemen önemli'ye almışlardı tekrar teşekkürler moderetörlere ie'yi kapatırlarsa o zaman daha güzel olur işte !!

ben buna katılmıyorum bence herkez eşit fakat bazen yazdığım duyurular durup dururken uçuyor tekrar yazıyorum gene uçuyor yahu önemli diyorum tekrar yazıyorum gene uçuyor.nasıl oluyor neden oluyor biri bana kıl mı oluyor bilmiyorum.
yahu adam sileceğine editlese mesajını sildim bak böle böle dese eywallah ama ne yaptığımı bile bilmiyorum.canımı sıkıyo bol bol béla okuyorum.

@omer460

(git: 6274) şurdakilerden biriyle ters düşüyordur duyurun.

citroen c2 bakabilirsin mesela

clio dandik bi arabadır, şirin görünse de. hiç tavsiye etmem.

güzel bi focus bulabilirsin

seat vw group otomobili olduğundan nispeten biraz daha kaliteli olacaktır clio'ya göre. hyundai getz, seat toledo, ford mondeo da benim alternatiflerim olsun.

renault tavsiye etmiyorum. özellikle servis ve bakım konusu çok problemlidir.

honda nın servisi iyidir. honda jazz falan yok mu ikinci el?

evet, clio'dan vazgeçmiş bulunuyorum.. daha önce de sözlükteki entryler olsun, arkadaşların tavsiyeleri olsun, bayağı bir negatif yorum okumuş/duymuştum..şimdi kesinlikle vazgeçtim..

citroen c2 biraz küçük gibi geldi..

honda jazz ve getz'e ısınamadım bi türlü şekilleri itibariyle.. pek hoşuma gitmiyolar açıkçası..

şu durumda seat leon(toledo'nun hatchbacki deniyor zaten) ile ford focus'tan birini tercih edicem sanırım..

önerileriniz için tekrar teşekkürler..

clio vardı, berbat bir araç, para vermeye değmez.

şu an ford focus kullanıyorum, aslında iyi ama ne bilim sanki bir eksiklik var gibi, pek konforlu değil kasa güzel ama iç donanım olsun sürüş keyfi olsun bir eksiklik arıza veriyor insana.

bence alman arabası iyidir, vw golf falan bakın temiz denk gelir, ortalık 2. el kaynıyor, ümraniye araba pazarı iyidir havalarda ısındı alternativ çok olur ama VolkWagen derim, ve kazasız günler dilerim.

clio hakkaten kötü araba ama az yakıyor dizelse. seat leon dışarıdan gözüktüğü gibi değil içi pek geniş ayrıca kaplamaları güzel bence en iyisi ama bildiğim kadarıyla çok yakıyor.

c2 küçük böyle kutu gibi bir şey öbürlerinin de tipi hakkaten yamuk.

focus benzini nasıl yakıyor bilmiyorum ama leon'un sağlam yaktığını zaten söylemiştim niye tekrar belirtme gereği duydum bilmiyorum.

clio ve getz i geç bi kere.
toledo müthiştir, leon da onun gibiyse o da müthiştir anasını satayım
bi de unutamadığım ilk aşkım nissan almera HB var. ama ona duygusal yaklaşıyo olabilirim tavsiye ediyo gibi olmayayım :)

ford focus benzinli yakıt tüketimi şöyle tasvir edilebilir, misal çölde 24 saat susuz kaldınız ve ilk bulduğunuz 1 litre suyu içme şansınız oldu, evet focus öyle lukur lukur götürüyor:) lpg taktırcam, ocağımı söndürdü lanet motor.

öehh clio'ya kötü denip fiat palio mu tavsiye ediyorsunuz? ehliyeti palio'yla aldım ben. rezil ötesiydi.

2. el renolar ucuz olmalarına rağmen özellikle 100binden sonra sorun çıkartırlar.

ikinci el yabancı montaj olsun.

seat'ın vw'nin kardeşi olduğu için düşünme gibi bir olaya girme, leon'ların aşırı benzin tüketimi olduğunu okumuştum, çünkü kullandıkları motör yeni teknoloji ürünü değil. O fiyata şahsen ben olsam 2.el 2003 2004 golf falan bakarım. aynı benzini yakar, ama çok daha kalitelidir leon'a göre. vw rulaz

getz'i geç demeden önce o otomobili iyice bir kullanıp da fikir belirtmek gerekir. kendi otomobilimde şimdiye kadar bir kez servise gittim, onda da balans ayarı ile far değişimi yaptırttm. o sebeple hemen es geçmenizi tavsiye etmem. bir kere zaten içinin küçük olduğunu söylemek en yanlışı olur, en büyük hatchbacklerdendir.

wv golf veya ford focus hatchback. o kadar bütçe olduktan sonra bu iki modelden şaşma derim. özellikle wv ailesinin direksiyonuna geçtiğin anda insana verdiği güveni tahmin bile edemezsin.

yürüme mesafesinden epey uzak. 2 numara bağlarbaşında indiriyor nerdeyse

ziverbeyden 14b ya da 14es otobüsüne bin, emin olmamakla birlikte 8e de olabilir. libadiye caddesinde in, misal soyak sitesi durağında... kozyayatağındnan gelen 129t otobüsen o duraktan bin, muhtemelen önünden gececektir

2 numara kadıköy evlendirme dairesinin ardından 1nci köprü çevre yoluna girip gidiyor dolayısı ile hiç tavsiye etmem o saatte oraya gitmenin en kolay yolu kadıköy üzerinden gitmektir. bu gideceğiniz yer için capitolde inip arka cadde olan kısıklı caddesine giderseniz iyi olur. bir alternatifde kadıköyden polis hastanesi minibüsleri ile gitmek ama marmara üniversitesi hastanesinin orda da trafik oluyor. dediğim gibi kadıköye inin ordan sarı üsküdar dolmuşları ile capitole gidin.

kadıköy rıhtıma inin. sarı dolmuşlara binin ama bağlarbaşından geçiyor mu diye sorun. geçene binin. doğancılara binmeyin.

söylediğiniz yer capitol civarında bir yerde olmalı capitolde inip sorabilirsiniz birilerine.

Zaman da onemli oldugu icin capitol'un onunden taksiye binebilirsiniz. Kisikli 6-7ytl tutar en fazla.

1) ne amacla kullanacaginiza ve kac inch dusundugunuze gore degisir.
2) marka da 1 e bagli olarak degisir
3) yine 1 e gore degisir
5) kampanyalari bilemem ama internette iyice arastirmak gerekiyor. 3000 ytllik urunun aynisini ayni garanti sartlari altinda 2450 ye almak mumkun olabiliyor. vatan'in 2-3 hafta once yaptigi kampanya da cok hesapliya geliyordu misal televizyonlar. onun disinda turkiyede faaliyet gosteren tum firmalarin sitelerine de bir bakin kampanya vs var mi diye. (bazi firmalar; vatan, bimeks, darty, electrocity, gold, teknosa)

kaç para civarı düşündüğüne göre değişir bu sordukların.

5) internette dört dön. dükkanları dolaş filan çok iyi kampanyalar yakalanabiliyor.

plazma, lcd secimi kullanim amacina gore degi$ir. plazma konusunda pek bi lafim olamicak ama lcd panelleri daha evvelinden samsung uretirken $imdi sony ile birlikte uretiyorlar. yani ne marka alirsan al panel ayni kalitede olacak ancak modellerde degi$iklik olur. sony diger marka lcdlere gore biraz daha pahali ama 5 yil gibi bir garanti soz konusu, diger markalarda bildigim kadariyla hep 2 yil garanti var. samsunglarin fiyat/performansi fena degil. bu arada televizyon boyutu kullanacagin odayla orantili olmak zorunda. misal 3 metre ve a$agisi izleme mesafesine 32" almalisin, daha buyuk boyutlarda pixelle$meden dolayi verem, tifus, kolera gibi hastaliklara yakalanabilirsin, hic olmadi psikolojiyi bozarsin. ve bu konuda saticilari ve te$hirdeki urunleri dikkate alma zira adamlar dayiyorlar televizyona hd goruntuyu sonra $abalak gibi bakiyoruz "vay be neriman, kooocaman ekranda cam gibi goruntu hee" diye.

forum.donanimhaber.com forumlarini iyice bi gezip dola$. muhakkak karar vermende etkili olacak bilgiler bulacaksin.

2- loewe

ilk dediğin replik ünlü tatil köyünün ilk başlarında salak oğlanın metin akpınara balıklarla ilgili sorduğu bişiyle alakalıydı.

dur bulayım hemen diğerlerini çıkartamadım.

bi balik bi domates bi defne yapragi
ahh süperdir o sahne ya. bi de rahmetli selim naşit'in gözlerine zeki alasyanın
"adamın gözlerine bak. biri kalk gidelim biri sıçtırtma otur diyor." lafı süperdi ya.


ahah.

aaaaaaa o dediğin başkaymış buldum

#3598315

yasaklarda bendeki eski çekim videolarında var bu sahnede.

bunlar geceler'deydi sanirim.
2.repligin devaminda "sulaa akar delilee bakar" diye bi kisim oldugunu hatirliyorum. gencler gece bi amcaya rastliyorlardi. sonra ufo mu geliyordu ne.
eğer karistirmiyorsam 3.de de bunlarin masasindaki kadinlardan biri hayat hikayesini anlatirken zemin katin penceresinden intihar ettigini soyluyordu.

repliklerini verdigin oyun
geceler'e aittir,

ve ilginctir ki,
geceler'in bir video kaydi yok sanirim
yani yillar önce duydugum bir söylentiye göre,

uzaylilarin geldigi hani bütün bu oralaaa buralaaa kisminin olduğu yerde
merhabalar yerine, nah hareketi yapildigi icin, bir de orada özal esprisi vardi
bu yüzden yasaklandigini duymustum.

cok sordum, cok aradim
cikmadi...

p, park konumudur. akıl ve mantık sahibi bir insan hareket halindeyken parka atarsa çotank diye arabanın durmaya çabalayacağını ve bunu yüksek hızlarda başaramayarak arabanın nerelererini kıracağını tahmin edebilir. tabii arkadan gelen arabanın size geçirmesi, geçirmese de inip bir güzel dövmesi gibi olayları unutmamak lazım.


gaz pedalına basılıyken araç viteste olmalıdır yani ya r(reverse,rear neyse) yada d (drive, 1,2,3,4 de olabilir farketmez) p ve n konumunda araba viteste değildir boşu boşuna gaza basarsınız bu da hayli mantıksız bişiy.


yokuş aşağı inişlerde ise boşa atmak benzini az yakar mı bilemiyorum ama aracın motor freni olayını tamamen devre dışı bıraktığınızdan dolayı tüm aracı fren balatalarına emanet etmektesiniz. özellikle dağdan inme gibi uzun süreli fren kullanılan yollarda çok riskli bir durumdur bu. ölümcül riskli diyim.

bu anlattıklarınız ekonomiden ziyade arabanızın şanzuman ömrü ile alakalı bir durum.

ilk sorunuz için diyebileceğim, D modunu da eklemeniz olacaktır :) bu yazdıklarınızn aynısını arabanızın kullanım kılavuzlarında da bulabilirsiniz bu arada.

ikinci sorunuz konusunda da haklısınız, hareket halinde park moduna alırsanız vitesinizi de elinize almış olursunuz

üçüncü söylediğiniz de doğru. eğer yeni model bir arabanız varsa zaten ayağınızı gazdan kestiğiniz anda yakıt tüketiminiz boştaki halinden de düşük olur. cutoff sistemi denilen bu mekanizma ile gaz vermediğinizde minimum benzin harcaması yaparsınız. boşa alırsanız rölanti devrinin gerektirdiği yakıtı yakar, ancak aracınız cutoff'u devreye soktuğunda rölanti yakıt miktarından da azını yakarsınız. eğer yol bilgisayarınız varsa bunu deneyebilirsiniz.

yokus asagı ınerken aracı bosa almak benzın tuketmek anlamına gelır..banada cok sacma gelıyordu oncelerı..

lakin digital gostergelı manuel vites li bir aracta denedım. yokus asagı gıderken arac 4. vites de ve ben gaza basmıyorum benzın tuketımı 0,0 lt olarak gorunuyo..
vitesi bosa aldıgımda gosterge benzın tuketımını 0,1 lt olarak gostermekteydı..

not : rakamlar tam olarak aklımda deıl ama..

@isott:

Otomatik vitesle bu boşa alma durumu farklılık yaratır sanırım çünkü otomatik viteste vites D'de iken siz ayağınızla gaza basmasanız da sistem gaz vermekte az da olsa. Ben yokuş aşağı giderken ya da kırmızı ışıkta dururken N'ye alıyorum vitesi ama yol bilgisayarı olmadığı için kesin rakam veremiyorum. Yol bilgisayarlı otomatik vitesli bir aracı olan deneyip sonucu yazsa güzel olacak aslında...

hizlanip yokus asagi gelince d modunda gaza basmiyorum ve yol bilgisayarinda sarfiyat 0.0lt olarak goruluyor. renault bu arada araba. Ama her arabada oldugu gibi motor freniyle azicik yavasliyor ki normal.

ya bir ara sokaklarda standlarda önüne gelene veriyorlardı kartları. sonra yasa değiştirdiler filan noldu bilemiyorum ama ciddiyetsiz bir sürü kredi kartı vardır kesin verecek.

çalışıyorum işe yeni girdim dersen ve çalışmıyorsan bir arkadaşının akrabanın numarasını ver onları arıyorlar ama çağrı merkezinden gelen aramalar kısa sürühyo zaten, elemanların canı çıkmış akşama kadar.
ikinci yol, vatan bilgisayardan finansbankatan çıkartmak, ben laptop almak için gittim çıkarttım, çalışmıyorum ve formda pederin numarayı verdim patron diye ve pederi tembihledim aradılar aynı gün böyle çok daha rahat, seri çalışıyorlar çünkü , tabi ben riskli iş yaptım limit olayı yüksekti 3900ytl lik kart:)
genedekredi kartı başa bela hacı.

eheheh iki üç gün önce pretty 'nin blogunda yaşadığımız sorun bu.

şimdi bunun çözümü için en kolay yol ingilizce olarak blogta tekrar deneyin ve bu adreste başka bir blog vardır yazısının ingilizcesini copy paste yapıp google'da aratın.

ilk çıkna sonuçlardan birinde 3-5 tane çözüm var biri link veriyor blogspotta bir sayfaya. oradan domaini girip otomatik olarak 1-3 saat içinde sildirebiliyorsun o bug'ı. çok popüler bir bug. linki arayacam birazdan da pretinin laptopundan girmiştik history filan yok bende o yüzden bulamayabilirim.

oleyy buldum.

spreadsheets.google.com

google'da yapacağın site çeşidi için x templates diye (html, web page, joomla, php vs vs vs) aratınca tonla beleş şey çıkıyor.

ama para kazanmak için yapacaksan söylüyorum müşterin burasını değiştir diyince şapa oturursun. tüm o template kayar eder. genelde böyledir en azından.

linuxta temel olarak, yüklemeler genelde packet manager ile yapılır. örneğin pardus'un packet manager'ı PiSi'dir ve PiSi'nizde bulunan ve PiSi database'inde bulunan programları bilgisayarınıza yükleyip kurabilirsiniz. windows gibi internetten bir program indirdim, bunu unzip yapıp bilgisayara kurayım diye bir durum yok bildiğim kadarıyla.

hangi dagıtım? hangi sürüm? bazılarında cift tıklamayla da yukleniyordu sanki. netten araştırsanız daha kolay olur sanırım işiniz.

1) tar dosyaları sıkıştırılmış dosyalardır. bunları açtığınız klasörde make ve compile komutlarını kullanarak yüklenir hale getirebilirsiniz.

ya da

hangi dağıtımsa onun spesifik dosyasını (pardus için pisi, ubuntu için deb vs) indirip üzerine çift tıklamayla rahat rahat yükleyebilirsiniz.

veya

program yöneticisi hangisi yüklüyse sisteminizde onunla (pardus pisi, ubuntu synaptic vs) search edip lay lay lom diye yükleyerek rahata erebilirsiniz.

bazi durumlarda sikistirilmis dosyalarin icinden direk yukleme dosyasi cikar (mesela .bin uzantili olarak), bu durumda dosyanin bulundugu dizinde ./bin_uantili_dosya_adi.bin seklinde bu dosyayi calistirarak da yukleyebilirsiniz. ama tum linux ortamlarinda aslolan icinden cikan "readme.txt, install.txt" gibi dosyalari okuyarak ilerlemektir. istsnasiyla henuz karsilasmadim ama icinden boyle bir sey cikmiyorsa uygulamanin indirildigi yerde bir kisim dokumantasyon olsa gerek diyecegim :).

benim bildiğim adetten olarak şöyledir:
.tar.gz açılır ve klasöre girilir.
./configure
./make
./makeinstall

esyanin dogasina aykiri. hic birsey yoktan varolmaz, var olan birsey yok olmaz.
mutlaka kalite kaybi olcaktir.

kalite illaki gider

o zaman en az kalite kaybıyla diyelim...

bicubic resizing yapan herhangi bir program olabilir.
(not algoritmanin adini tamamen attim, program olarak sony vegas, adobe premiere falan olabilir mesela)

Program değil de televizyona(CRT) bağlamak çözüm olabilir. Nasıl oluyor bilmiyorum ama o ufak avileri bilgisayarda büyütünce berbat oluyor. Ama divx oynatıcı ile televizyonda tam ekran yapınca o kadar kötü olmuyor.

@late viper

zira tvlerin çözünürlükleri zaten düşük. 17" crt monitörüm 1024x768 çözünürlükteyken 55 ekran (21,6" oluyor oluyor) crt tv 800*600 (zorlarsan 1024x768) çözünürlükte oluyor.

@darknum
Yani dediğim doğru, çözünürlük düşük olsa da sonuçta daha büyük görüntü alınıyor, hem de çok bozulmadan. E zaten onu istememiş mi...

a)dogru
b)yanlis
c)dogru
d)dogru

ilk önce d :) sonra a

arkasından

e) Teknik servis elemanı ne dediğini bilmiyor.

Sizin durumunuzda s video veya kompozit bağlantıdan başka çare yok gibi.

akamaipix.crutchfield.com
content.answers.com

valla ilk kez cat5 ile görüntü iletme duyuyorum çok pis sallamış sanırım wikipeadia'dan da baktım orada da yok. cat5'ten ikili kablo kullanıp telefon (vice versa) bağlantısı yaparsın da görüntü ıhıh.

tv'de hangi çıkışlar varsa en kalitelisini kullan diyecem de vga'dan çıkış alıp bağlayacaksan zaten kalite sınırlı olacaktır. laptopta tv out varsa s video'dur ve baya iyidir vga'dan onu tavsiye ederim.

ya kablo adlarını karıştırmıştır yada düşük bi ihtimal cat5 den kablo yaparsın demek istemiştir. ne zaman tel gibi kablo lazım olsa cat5 kullanılır yani zorlasan vga bile yaparsın tabi ortalık telden geçilmez. şahsen ben jumper istediğim zaman 1 metre cat5 kesip veriyorlar "al kendin yap" diye :)

bazı amerikan arabalarının ön koltukları bütün oluyor (arada boşluk olmuyor) belki o sebeple adam yatınca gizlenebiliyordur?

yok olmayacak böyle, seni teknik tercümeye transfer edeceğiz :)

yok ama kütüphaneden bakabilirim belki yarın senin için. hala gecerliyse.

abi sana en kolayını söylüyorum kadıköyde alkıma git. tüm shakespeare serisinden bul oyunu (sendekinde kaçıncı line o yazıyorsa hatta kitabın içinde aramanda gerekmez)

zaten çeviri yapmayı beceremem bi de içeriği bilmeden hatalı çeviri yapmayalım derim.

alkımda satın almadan bir mindere kurulup saatlerce okuyabilirsin de kitabı.

ptesi sabaha kadar acelesi yoksa, okulda tiyatrocu arkadaslara sorar veya kutuphaneden bakar yazarim ptesi.

cümlenin tamamı:

"The heavens themselves, the planets, and this centre observe degree, priority, and place, Insisture, course, proportion, season, form, Office and custom, in all line of order."

çevirisi(Sabahattin Eyuboğlu-Mina Urgan, Troilos ile Kressida):

"Gökler, yıldızlar, ve bu dünya, büyük bir düzen içinde,
başa, sıraya, mevkiye, yola, yordama, ölçülere, mevsimlere, biçimlere,
görevlere, geleneklere, saygı gösterirler."

Bu konu bayagi zor aslinda. Arama motorlarinda ozellikle ilk siralarda cikmaya calisan cok kisi var. Ve de tabi bunu duzenleyen bir suru arama motoru calisani.

En basidinden, aranilan sozcukler sitede cok geciyorsa, o sozcuklerin gectigi baska siteler o siteye link vermisse arandiginda cikar.

Ben de iyi bilmiyorum, ama Wikipedia imdadimiza yetisiyor:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

Bu arada, benim bir ay once baslattigim blog, yazi yazmaya basladiktan 10 gun sonra Google'da ilk 20 sonucta cikmaya basladi. Ben ozel bir sey yapmadim, sadece belli aramalarla yakin ilgili seyler yazdigim icin cikiyor diye tahmin ediyorum.

gugıl'da çıkmak için pagerank denen bi hadise var. kabaca sitenin başka sitelerden ne kadar link aldığını gösteren bi değer bu. yannız pr'ı yüksek bi siteden link aldığın zaman senin pr'ına etkisi daha büyük oluyor. yüksek pr'lı (7-8 mesela) sitelerin link satışı yaptığını ve sadece domain'lerinin bile epey para ettiğini biliyorum. onun dışında bu gugıl, bot denilen hedeler ile linkten linke dallanarak interneti tarar. gugıl'a yardımcı olmak için sitemap hazırlar www.google.com adresinde açtığın hesaba bunu tanıtırsan bu botlar daha sık ziyaret eder siteni. www.google.com burası da var basitçe link eklemek için. bi de adresini dmoz a ekleyebilirsen pek çok directory sitesine kendiliğinden eklenir.

search engine optimization (seo) diye bir iş dalı bile var web siteleri için. çok sevgili çalışma arkadaşım her dakika şu fiyata onu da yapalım abi diye söylemekte ama benim şu ana kadar ihtiyacım olmadı. sanırım site içinde bir link ağı oluşturuyor falan filan.

iletişim için bkz: crystalsoul

www.pclabs.gen.tr

sağolun ama bunlar çok pahalı ve söylediğim özelliklerden çok çok fazlası var. ben maks. 400$ civarı bi şey düşünüyorum en fazla, dediğim gibi multipc adaptörüne alternatif yani.

valla minik bir güç kaynağı bulursan kasayı ona göre kestirebilirsin. düşük bir sistem için güçlü tek bir fan yeterli olacaktır.

ama kocamana boyuttaki standart güç kaynakları için hem ısınma problemi olur hemde gereksiz yer kaplar.

episodeworld.com dan bir coguna ula$abilirsin.

niptuckfans.com

ben indirmiştim e mule'den. her sezon için ayrı dosyalar halinde sıkıştırılmıştı.

nip tuck sounds
www.biletix.com

:) bence reflekten oluyor o itirazlar, henüz hiç rastlamadım "aa evet haklısınız" diyen hakeme, ömrümün tribünlerde geçmesine rağmen:)

"aa evet haklısınız" dedi mi bilmiyorum ama bir maçta golün skorbord'tan silindiğini biliyorum.

Kameralı sistemler falan filan futbolun ruhuna aykırı bulunuyor otoriteler tarafından. Sadece kamera değil, sahadaki hakem sayısı da artırılabilir, maçtan sonra posizyonlar hakkında karara da varılabilir vs. vs. Son zamanlarda çizgiyi geçince öten toplar falan yapılmaya başlandı ama kimsenin "oo süper buluş laan" dediğini sanmıyorum.

Futbolun kanında var hatalar.

özetlerde falan izlerken anlatan kişiler genelde "itirazlar tabii ki kararı değiştirmiyor" gibi laflar ederler. bence itiraz sadece tepkiden. karar değiştirme olayında ise sadece yardımcı hakemler(4. hakemi bilmiyorum) etkili olabiliyor, tsl'de bi maçta görmüştüm yan hakemin uyarısıyla karar değiştirildiğini. ama tabii takdir orta hakemde olduğu için yan hakem bikini giyse bile karar değişmeyebilir. sadece futbolcular itiraz ederken yan hakemi gösterirler : )

şöyle oluyor. diyelim hakem haksız bir penaltı kararı verdi. futbolcular yoğun bir şekilde itiraz ediyorlar. hakem penaltıyı verdikten sonra "aa evet lan doğru söylüyosunuz penaltı değil galiba" diyip kararı geri almaz. ama futbolcunun itirazı ve baskısı, hakemi kendi içinde "lan penaltı değil miydi acaba. çocuklar haklı galiba" diye düşünmeye iter. penaltıyı vermiş bulunduğu için geri alamayan hakem vicdan yapar. rakip takım aleyhine de salak bir penaltı, kabak gibi ofsaytı vermeme gibi saçma kararlar verip vicdanını rahatlatmaya, haksızlığı ortadan kaldırmaya çalışabilir.

itiraz eden değil de mesela faule maruz kalan adam yok hayır bişiy yok derse (bir kaç kez duymuştum fair play ödüllerine bkz) hakem vazgeçebiliyor.

1) hakeme itiraz bilinçli bi şey değil. bi sonuç getireceğinden fln değil yani. tamamen refleks. hakemin de oyuncunun itirazıyla verdiği kararı değiştirmesi gibi bir durum olmaz. yardımcılarına danışıp değiştirebilir en fazla.

2) bunun en büyük sebebi oyunun sürekli itirazlarla durdurulmasını engellemek. böyle bi sistem gelirse ota boka hadi kayıtlara bakalım demesinler diye sıcak bakılmıyor.

2) Şöyle bir sistem varmış:
topics.nytimes.com

1. kibritsuyu'nun dediklerine aynen katılıyorum. tabii bir de oyuncuların 90 dakika boyunca fiziksel kapasitelerinin %100'ünü kullanarak yaptıkları bir şey bu futbol oynamak. yorgunluk, tam konsantrasyon, vücuttaki yüksek adrenalin ve daha başka bir takım salgılar sayesinde haksız addettiğiniz bir karara karşı tahammül eşiği azalıyor. bu da işin psikoloji ve insan anatomisiyle ilgili kısmı. halı saha maçı yapanlar bilirler, en yakın arkadaşlar bile ipe sapa gelmez durumlarda birbirlerine girip papaz olabiliyorlar o durumda.

2. bence 90 dakika sonrası, bir sonraki maça kadar olan kısımda dönen goldü-gol değildi, ofsayt mıydı değil miydi geyikleri işine geliyor futbol endüstrisinin ve yönetiminin. baktığımız zaman futbol özü itibariyle çoğu zaman diğer bazı spor dallarına kıyasla o kadar da heyecanlı, spektaküler olamayabiliyor (ben diğer çok ilgi duyduğum nba'le kıyaslıyorum mesela). bu tarz tartışmaların, kamplaşmaların vs. ilgiyi ayakta tuttuğu göz önüne alınarak bu tartışmaları giderebilecek bazı önlemleri özellikle almıyorlar diye düşünüyorum.

hakeme itiraz kararı 180 derece değiştirmez ama karara yeni şeyler katabilir. mesela ekran başında şahit olmuşsunuzdur futbolcular öyle bir itiraz eder ki bazen. hakem kart çıkarmayacağı halde kart çıkarır. bu seneki kayserispor-fenerbahce maçında edu'ya çıkarılan sarı kartlardan biri böyledir mesela. pozisyonun sarı kart gerektirip gerektirmediği önemli değil burada hakemin diğer futbolculara boyun eğmemesi önemli ama oluyor işte arada.

bir sonraki kararı etkilemeye binayen oluyor bu itirazlar istem dışı olsa da.ayrıca basketbolda sert itirazlar karar değiştirdiğini çok görüdm.futbol böyle ahlaksız bir şey işte, her şeye itiraz.

topun çizgiyi geçip geçmediğini elektronik olarak belirleyen bir sistem gelecek ilerde. hakem kararlarına teknolojinin katılması ilk bu şekilde olacak. sadece gol mü değil mi görebilmek için.

verdiğiniz linkteki samsung tan bende var..geçen yıl babalar gününde almıştım teknosadan..tv den gayet memnunum..gerçi hernekadar kablolu tv den iyi bir verim alamasamda samsung gerçekten güzel...diğer linkte vermiş olduğunuz toshibanın bi artısı var oda büyük olması..ya büyüklükten feragat edip samsung alacaksınız yada teknolojisini önemsemeyip toshiba alacaksınız..dediğiniz toshibanın özellikleri şu an için gayet kötü..yani teletext i bile yok..hdmi bağlantıları gelecekte çok önemli olacak.toshibanın sadece 1tane.samsungta iki adet var ben bile yeterli bulmuyorum..yayını nasıl alıyosunuz bilmiyorum ama ikisi içinden ben samsung diyorum..kablolu tv ise sonylere bakın derim.

edit:konrast oranlarını unutmuşum onuda ekleyim..gerçi çok fazla söze gerek yok..toshibanınki çok ama çok düşük.1600oran gayet düşüktür.samsungta ise bu 7000..kontrast oranı lcd de önemlidir.

dinamik kontrastla normal kontrasti karistirmamak gerekir. genelde gercek kontrasti 1600 olan cihazin dinamik kontrast degeri 6000 civaridir. tabi dinamik kontrast destegi varsa cihazin. yani esasen 7000lik kontrast orani biraz pazarlama stratejisi.elbette su durumda teorik olarak samsung daha iyi kontrast acisindan ama aradaki fark gozle gorulecek kadar fazla degildir.

hatta donanimhaber forumundan bir alinti yapayim. dinamik kontrast konnusunda soru soran birisine verilen cevap soyle:

"Buna da daha önce değinilmişti. Sony Sitesinden alınan teknik bir açıklamayı tekrar yazıyorum:
"Dinamik Kontrast Yüzlerini geleceğe dönen bir dizi LCD şirketi, arkadan verilen ışığı kontrol ederek kontrastı geliştirecek yeni teknolojiler arıyorlar. Geleneksel olarak, LCD TV�lerin arka aydınlatması fluoresan lambalar kullanarak üretilir ve büyük TV boyutlu bir panelde (örn. 32inç) bir çok lamba vardır.
LCD�lerin siyah seviyesini kontrol etmenin bir yolu, ekranda karanlık görüntüler varken arka aydınlatma parlaklığının azaltılmasıdır. Yine de, bu, arka aydınlatma azaltılırken ekrandaki maksimum parlaklığı sınırlar. Bazı şirketler, karanlık sahnelerde çok fazla ışık patlaması yokken daha fazla detay vererek izleme deneyimine küçük bir katkıda bulunabilecek bu tekniği kullanır.
Bununla birlikte, diğer şirketler bu tekniği arka aydınlatma azaltıldığında siyah seviyesini ve tam aydınlık olduğunda beyaz seviyelerini ölçerek en yüksek kontrast oranını iddia etmek için kullanırlar. Bazı şirketler bunu �dinamik kontrast� olarak ifade eder ama bu biraz yanıltıcı olmalı, zira ölçülen siyah ve beyaz seviyeleri aynı anda ekranda olamıyor.
Daha yanıltıcı olanı ise çıkan sonucu �kontast oranı� olarak ifade eden şirketlerin olması. Ticari amaçlı büyük LCD�lerde son durum yazma sırasında yaklaşık 800:1 (veya 1000:1) ve bundan büyük rakamlar da, kontrast oranı �dinamik� olarak ifade edilsin ya da edilmesin muhtemelen bu yolla ölçülüyor."
Burada özetle şöyle diyor:
1- LCD'lerde gerçek kontrastın 800:1 veya 1000:1'i geçmesi yazılımsal olarak mümkün değildir.
2-Ancak tam siyah veya tam beyaz sahnelerde dinamik kontrast devreye girer ve siyahları tam siyah veya beyazları tam beyaz algılarsınız. Bunu yaparken arka planda çalışan fluoresanları siyahta kısar, beyazda açar.
3-Siyah-beyaz (veya diğer renklerin) birlikte olduğu sahnelerde, gerçek kontrastın 1000:1'i geçmesi bugünün teknolojisinde mümkün değildir. Örneğin, siyah-beyaz dama görüntüsünde bunu gözlemlemek mümkün olabilir.
Bu nedenle sadece kontrast yüksekliğine bakarak ürün almak sakıncalıdır. Bu tekniğin, ağırlıklı kullanım kaynağında nasıl bir görüntü yarattığını tespit etmeniz gerekir. Siz tatmin oluyorsanız, fazla problem çıkarmayan ve ürününe sahip çıkan bir marka ise tercih edersiniz.
Bence dinamik kontrastın en önemli yararı; backlight bleeding (karanlık sahnelerde arkadan ışık sızması) sorununu en aza indirmesidir. "

babannemlere aldıktı o samsungu kablolu tv için kötü ama mesela 480p wii taktık çok güzeldi.

edit: pardon 480p değildi sanırım zira kompozit kablo kullandık komponent değil. ama widescreendi ve güzeldi.

www klasorunde herhangi baska bir sey yok mu? eger yoksa ve gorunmuyorsa cpanelden bir kontrol edin bir yerde bir hata yapiyor olabilirsiniz.

bi ihtimal hem public_html hemde www olmasından kaynaklanıyordur. silip birini deneseniz. (www'yi silin cpanel son hatırladığım public_html kullanıyordu)

problem şu : klasör izinleri...
klasörler için 755 dosyalar için 644 olması gerekmektedir.
sizin public_html 722 mi ne öle bişey gözüküyor. 755 yapın bütün klasörleri.
genelde default olarak host açildiğinda zaten 755 olarak açilir, overwrite falan yapmışsın sanırım. veya sonradan permissionları değiştirmişsin. 755 yap düzelecek.

dos dan bi komutla duzeliyordu o. vindoz cd sini de istiyor lakin.

fixmbr diyosun!
fixmbr diyorum:
"fixmbr iç ya da dış komut çalıştırılabilir program ya da toplu iş dosyası değil" diyor.
fixboot diyorum:
"fixboot iç ya da dış komut çalıştırılabilir program ya da toplu iş dosyası değil" diyor.
*Tuneup 2008 kurulu bilgisayara! Acaba?

#174677

Benim de öyle bi olayım olmuştu win me yi çoook eskiden xp nin yanına kurmuştum, kaldırdıktan sonra bile boot ekranına geliyordu. Bunu düzeltmek için XP de bilgisayarım sağ tıklayıp properties e giriyoruz, Advanced sekmesindeki startup and recovery nin settingine tıklalıyoruz, açılan pencerede default olarak xp yi seçip "time to display list of operating systems check box unun yanındaki tiki kaldırıyoruz. Bunu yaptıktan sonra pardus olsa da olmasa da xp pardus mardus dinlemeden direkman açılacaktır...

tamam da şimdi ben bu programı nasıl kullanacağım? Eğer grubu ya da boot.ini kaybedersen bilgisayarı açılış cd sinden açamam, format falan intahar olur!

Benim de öyle bi olayım olmuştu win me yi çoook eskiden xp nin yanına kurmuştum, kaldırdıktan sonra bile boot ekranına geliyordu. Bunu düzeltmek için XP de bilgisayarım sağ tıklayıp properties e giriyoruz, Advanced sekmesindeki startup and recovery nin settingine tıklalıyoruz, açılan pencerede default olarak xp yi seçip "time to display list of operating systems check box unun yanındaki tiki kaldırıyoruz. Bunu yaptıktan sonra pardus olsa da olmasa da xp pardus mardus dinlemeden direkman açılacaktır...
-------------------------------------------------------------------------------
selimse! tr kullandığım için :bilgisayarım>sistem özellikleri>gelişmiş>Başlangıç ve kurtarma dedim:
Varsayılan işletim sitemi:
"Microsoft Windows XP Professional" /fastdetect /NoExecute=OptIn /TUTag=WF062E /Kernel=TUKernel.exe
ya da
"Microsoft Windows XP Professional (TuneUp Backup)" /fastdetect /NoExecute=OptIn /TUTag=WF062E-BAK
seçenekleri var ayrıca:
işletim sistemleri listesini görüntileme süresi -kapalı- 0 saniye(tık konmamış)
Gerekirse kurtarma seçenekleri gösterme süresi -tıklı- 30 sn

seçenekleri mevcut(üste ekran görüntüsü koydum)

ben de ubuntu kaldirdiğm zaman deli olduydum ne yapmali diye. Win xp cd den boot ediyosun, recovery moda girip fixmbr yapıyosun düzeliyor...

fixmbr sadece revovery console'da işe yarar canlarım. xp cdsinden başlatın bilgisayarı. girin. bitsin.

boot.ini bozulsa da partition'u formatlamadıktan sonra birşeycik olmaz.

teşekkürler ancak win xp cdsi yok! dizüstü bilgisayar: 2 cd si va 1.yi koyuyorsun next diyorsun vindovsu, yazılımları falan kurup atıyor konsol monsaol yok yani!

anlayacağınız bunu windows üzerinden yapmam, yanlış bir şey yapıp windowsun açılmaması durumunda iyice şapa oturuyorum keza dizüstü bilgisayar her kopya cdyi okumuyor-kurtarma cdsi falan- orijinal-yukarda bahsettiğim 2 cd- ile açarsam direk format atıp yeni sistem kuruyor!

Ben gelen ekranı windows un boot ekranı olduğunu sanmıştım ama ekranda gördüğüm kadarıyla boot da gelen ekran pardus dan kaynaklanıyor. Pardus u daha önce kurmadığım için bu konuda bir şey söyleyemiyorum ama 2 windows olsaydı çözümü kesin böyle idi :D

www.divxevi.com
istediğiniz bu film miydi?

yüce insanlarsınız hepiniz. (film adını yanlış yazıp google'da aratınca bulamamı sağlayan uploaderlara sözüm : akıllı olun puan kazanın!)

evet arkadaşlar neden canına yandığimın normal kolası bi halka köpürüyo da zero olsun light olsun niagara misali pösüm pösüm pösüyor? neden hı?

aspartamla alakalı olmasın ?

mythbusters'da mentos cola kopurme deneyinde aspartamin etkili oldugunu gormuslerdi

efenim aspartam iki amino asit olan aspartik asit ve fenilalaninden oluşan bir dipeptitdir. yani bir nevi proteindir (protein olmasa bile benzetebiliriz). proteinler de köpürmeye neden olur. misal biranın köpürmesi proteilere bağlıdır, mikrobiyal yolla üretilen antibiyotik gibi ürünlerin üretim ortamında da köpürmeye proteinler sebep olur. ha derseniz ki proteinler nasıl bööle köpürüyor? onu tam hatırlamamkla beraber, izoelektrik noktaları, bağları falan filan bir şekilde yüzey gerilimini etkiliyordu ama...

ntsc - pal conventer (daha doğrusu pal - ntsc) sizin işinizi görür gibime geliyor. buradan aldığım wii için bir tane alacam ilk fırsatta o zaman fiyatlarını da söylerim (ebayde 10-15 dolar civarı)

valla biz lisedekini kadıköyde bir kuyumcuya yaptırmıştık. öğrenci birliği başkanı benden rica etmişti paraları götürmemi oradan biliyorum, tavsiyem çıkın 2-3 kişi kadıköy altıyoldaki tüm dükkanları dolaşın, sonra eminönü filan.

acikcasi, bi bayanın kaydıraktan indiği foto bana fake gibi geldi.

lakin, şahsi fikrim, bunlar zaten çalışanların daha rahat hissetmesi açısından tasatlanmış fasiliteler, atraksiyonlar. yaratıcılık gerektiren mevzular için fresh mind sağlamaya çalışıyorlar. hoş ben çalışmazdım böyle bi yerde lakin, ona göre personel seçimi yapılmıştır.

p.s : cevaptan ben de bi bok anlamadım.

Microsoft olsun Google olsun -bildiğim kadarıyla- proje bazlı çalıştığı için fake olacağını pek sanmıyorum.

aha bbc videosu bi de : news.bbc.co.uk

mekanların gercek ıcındekı kısılerın yalan oldugu fotolar..

bbc'deki yazıyı okursanız orada açık açık anlatmış. google'ın %20 boş zaman olayı var. Şirkette tüm bilgiler tüm kullanıcılara açık (özel şirket bilgileri dahil) çalışanların çalışma sürelerinin %20'sini yaratcılık çalışmalarına ayırmalarını istiyorlar. Kişilerde akıllarına ne gelirse o bilgi bankasına da danışarak deneyebiliyor. Google trends ve google news böyle çıkmış şeyler.

proje geliştirirken masa başında kravatla durmanın kimseye faydası yoktur di mi :P

işyerindeki koordinatörümüz microsoft seattle'a gitmişti. bize "çalışma ortamı hiç buradakiler gibi değil, proje yöneticileri ve ekibi şortla dolaşıyor" diye anlatıyordu.

aglamayin, hersey gercek. Google sizin is yerinde yasamanizi istiyor, hersey var o yuzden ve hersey cok cazip o yuzden. Ama it gibi calistiriyor karsiliginda...

çok saçma değil bunlar oradaki kaydırak katlar arasında merdiven işlevi görüyor aslında ofis ortamlarında sıkça kullanılmaya başlanan bir sirkülasyon yöntemi hızlı oluyor ulaşım.. çalışma alanları dışında biraz da belki lükse kaçılmış dinlenme-eğlence alanları var yani çok çok "o ne olm lan" lık bi ortam sayılmamalı sanki

her şey ötesinde ben resimlerde çalışan kimse göremedim. ha bi tane abi kucağında laptopla oturuyo ama o da chat mi yapıyo, google'da olmadık taramalar mı yapıyo burdan bilemiyorum.

elmasepeti ve yalçınlarda orjinalini (metanın garanti kağıdı çıkıyo içinden) satıyor türkiyede. onun haricinde hele 10$ gibi fiyatsa güvenme. %90 fasondur. ebay diyorsan bi 25$ kargo ücreti ekle. hem ayrıca paypal hesabı açman gerek.. korsan olsun farketmezse gg'de var 15-20 ytl'ye.

alakasız not: ytl demişken 2009'da tekrar tl'ye geçecekmişiz

power sellersa korkmadan alırım ebayden ben. tabii ilandaki tüm detayları okuyarak. okumayıp ağlayanlara da gülerim.

evet mümkündür fiyat farkı. ben usb docking station için mediamarkta 250 küsür ytl istenen şeyi kargo dahil 70 ytlye ebayden alıp 6 günde kapımda bulduydum.

Brand New Sealed Retail Box bu ayrıca. ilandakiler. yani 2. el gibi bişiy.

ebay'de bir satıcının powerseller olduğu, o vatandaşın gerçek/sahte_olmayan/orijinal ürünler sattığını göstermez, dikkat edin lütfen.

An itibariyle CX 300 indragandi de 75 ytl.

ben reseller satıyorum o dediğini. paket içeriği için [email protected] 'a mail atarsın.

yurtdışında olması hız olarak belli işlerde farkediyor (jpg resim açarken öyle ahım şahım fark yaratmaz ama ne bileyim büyük miktar datayı kısa sürede transfer etmek gerektiğinde fark edebilir. (tabii bu bağlanan bilgisayarlara da bağlı)

Ben de reseller'ım... Ben de web hosting hizmeti sunuyorum; hem de gayet düşük ücretle.. Ama niye kendi reklamımı yapayım burada.
Google'da ½ saatlik bir araştırmayla hangi host'un iyi hangisinin kötü olduğunu kabaca anlayabilirsin.
Yabancı host olması da herhangi bir olumsuzluk yaratmaz.

Yalnızca bir iki önerim olacak:
1) Benim gibi reseller arkadaşlardan hizmet alacaksan önce karşılıklı konuş, hostunun performansını bizzat gör, ona göre karar ver. Reseller çözümleri çoğunlukla düşük performanslı sunucular üstünde çalışmakta, bu yüzden bir reseller'dan alacaksan senin hizmetine açacağı sunucunun özelliklerini ve performansını iyice incele. Ne kadar vurgulasam azdır, kendimden biliyorum; elimin altında cillop sunucular da var, çöplük de var.
2) WEBSAHIBI.COM'dan uzak dur... Güvenlik önemliyse elbette. Nedenini, ayrıntısını istersen anlatabilirim.
3) DREAMHOST.COM'dan da uzak dur... Yine aynı sebeple.. Güvenlik.

vay be! herkes bir bayi paketi alip bu isi yapiyor demek ki. sonra da 10 mb alani 10 ytl'den satip piyasanin bokunu cikartirlar. profesyonellere de bok yemek duser :)

turkiye'de ve www.hostcini.com diyorum.

turkiye'nin surekli yurtdisi baglantisinin kesilmesinden dolayi hicbir zaman yurtdisi lokasyonu tercih etmemis, onermemisimdir.

valla müşterilere satıyoruz reseller olarak, zaten başka türlüsü pek mümkün değil de müşterilerden bayaa boş alan kalıyor

o modül değildir. indirdiğiniz dosyayı google'da aratın neden yükleyemediğinizle ilgili kesinbir başlık çıkar.

genelde rar'ı açın içinde atıyorum 3 tane daha rar çıkacaktır. bunları yükleyeceksiniz şeklinde olur onlar.

mjturkiye uzerinden indirdigim moduller. İc ice .zip dosyalari yok. Direkt olarak .zip uzantili dosyalar ile yapmaya calisiyorum... ama....

bi dosyaları zip içinden çıkartıp bakın , xml dosyası yerli yerinde mi ?
ayrıca xml dosyasının bir formatı var vs.
ayrıca dosyalar karşıya gitmiyor olabilir upload ederken.

ikinci yükleme yolu olarak ise dosyaları zipli olarak yükleyin.
modül yüklerken orda absolute path vererek yükleme yapma imkanınız da var joomla'da, bir de o şekil deneyin derim.

hemen hemen tümünü izlediyseniz haneke'yi de izlemişsinizdir ama yine de yazayım.

funny games, arno frisch başrolde.avusturya filmi.

call of ctuhlu

film değil ama mini dizi olarak Lars von Trier'nin the Kingdom'ını tavsiye ederim. amerikan versiyonundan şiddetle sakınmak gerek yalnız

dead-donkey.com adresinde bu türlerden gayet iyi ve gayet kötü filmler çıkabilmekte.

ben de dagon diyorum.

Narc

us.imdb.com

sözlükte yazılanlara kulak asmayın derim; )

"hepsini izledim" dediğiniz için yazıyorum yoksa tavsiye etmezdim. ama yine de idare eder filmler: the dark hours ve p2.

japonlarınki iyidir asyaya bi gozat derim.

çok sagolun yanıtlar için ben bunları bi degerlendiriyim.

1.turion degil athlon
2.core duo her turlu dover
ama almisken 64 bit bence simdi olmasa bile 2-3 sene sonra gerekebilir

athlon değil turion (açın bakın sallamadan önce)
core duo değil de core 2 duo'ların performans olarak üstün olduğu kabul ediliyor, ben bir farkını görecek bir uygulama kullanmadım daha. belki pil süresi filan kayda değer uzunlukta değişebilir.

bunun laptop versiyonu var bende, core 2 duo da var. bence bi fark yok kodda yazıyoruz, sabah akşam video codec, acayip programlarla zorluyoruz %100e vuruyor devamlı. bana amd daha hızlı gibi geldi ne yalan soyleyim ki 64 bit versiyon kurmadım belki kursam daha da hızlanır.

sallayan arkadaslar icin link geliyor
products.amd.com
hadi canim hadi arkadasim

aha bu da benchmark sirasi(gerci tk-55 ama olsun) goruldugu gibi bi tek t2310 bundan kotu onun da hizi 1,46 oldugundan
www.notebookcheck.net

hotel rwanda (ağlatır)
elephant man (üzer)
dancer in the dark (hımmm'dan öte)
duvar (kızdırır)
yol (üzer)
sodom'un 120 günü (depresif duyguları besler)

devam edecek...(şimdilik aklıma gelenler)

elephant man'e ben de katılıyorum, ve hanneke'nin funny games adlı eseri oranında artırıyorum. ha ne hissedeceğin süpriz olsun.

Hiç bir filmin etki göstereceğini sanmıyorum..

into the wild
the pursuit of happyness

oturup ağlayın.

Film den ziyade televizyon tarihinin en carpici sosyal serisi olan Oz u izle. Omrumce cok cok az kez ekran karsisinda aglamisimdir, hatta suan tek hatirladigim "ucurtmayi vurmasinlar" var ki ondada yasim kucuktu. yani beni aglatmayi basaran yapit kesinlikle Oz oldu (spoiler: ozellikle Cyril O'riley in malum sahnesi). gerci dikkate pek alinmayan bi oneri bu. cunku genel bi onyargi var bu tip bazi temalara. bu seri bir aksiyon, vurdu kirdi serisi degildir. hele benim gibi tanriyi fazlaca sorgulayan birisiyseniz idealdir. sozu acilmisken bu tip on yargilara birde "battlestar galactica" yi uzay filminden ibaret sanip siktreden bunyelere yaziktir demek var ama neyse..

Oz, actiginiz baslikta dediginiz gibi size kesinlikle biseyler (!) hissettirecektir.

Mar Adentro filmini izlerken ağlamayana kendim dışında rastlamadım. Sizi ağlatır mı bilemem.

Ek: (bkz: #6842291)

flawless haklı, requiem ve schindler'e hmm diyen adama hiçbir film kar etmez ama şunlara da bir bakılabilinir:

eternal sunshine of the spotless mind
c.r.a.z.y.

bu film de seni aglatmazsa eger, bir ay boyunca gozlerine sogan bagla. :)

Taegukgi hwinalrimyeo

not: o listedeki filmlere bile hmmm dediysen, ya senin algi probleminde bir sroun var ya da baska dunyalarda yasiyorsun. ayrica, sana "birseyler hissettiren" film varsa ne oldugunu cok feci merak ediyorum.

edit: aklima geldi yine birsey, bu animeyi izle, izleyip de aglamayan yokmusmus. ben henuz izlemeye cesaret edemedim.

Grave of the Fireflies

"vozvrashcheniye"
sabredebilirsen...

my name is sam var sean penn in oynadigi. benim gibi bir kütüge ile amanın dedirtmistir.

"Black" derim ben (bkz: http://www.imdb.com/title/tt0375611/)

amores perros
forrest gump
reconstruction
12 angry men
donnie darko
mulholland dr

çok var aslında, bunlara da tepki veremiyorsan bence bi uzmana görün derim..

babam ve oğlum

(bkz: la vita e bella)
(bkz: reis bey)
(bkz: freaks)
(bkz: koroshiya 1)

dalgaları aşmak olabilir.

yeşil yol

insan hah en büyük tepkim hmm olmuştur diyorsa, tüm büyük yönetmenler birleşse film çekse gene beğenmez. yani genel olarak böyle değilseniz, zaten bir süre sonra bu döneminiz geçince (böyle dönemler olur normaldir) zaten izlediğinizfilmler öyle yada böyle etkileyecektir.

the shining

(bkz: susam sokağı)

in the name of the father

ağlatılacak kişi erkekse;
a perfect world - kevin costner, clint eastwood

ilgilenenler için doğru cevapları yazayım dedim:
(bkz: salo o le 120 giornate di sodoma)
(bkz: cannibal holocaust)
(bkz: hotaru no haka)
(bkz: pink flamingos)

grave of the fireflies'ı -orijinal adı hotaru no haka- izledim demin.ağlamadım ama gözlerim doldu.gayet mutsuz etti şu anda beni film.

o radyonun adini ve ulke capinda olup olmadigini da soyleseydiniz keske :S

95.7 ntv radyo yani Türkçe fakat her gün mü bilmiyorum akşamları bbc'nin hard talk tarzı programlarını yayınlıo, hoş oluo. ülke çapında vardır herhalde ntv radyo.

misyoner kanalları vardı. şahane müzik çalan arada bi tipin çıkıp konuştuğu. (müjde fm olabilir sanırım)

89.6 (ist icin) da bazen ingilizce biseyler oluyor. adını bilmiyorum

iletişim linkine baktığınızda noktasına virgülüne dokanmadan ;
"Ofisdepot Kuyumculuk Bilgisayar İç ve Dış Ticaret Limitet Şirketi" ibaresi var.
Kuyumculuk? Limitet?
özensiz bir şirket gibi geldi bana ama asla alışveriş yapmışlığım yok, ne bileyim sanki biraz gibi gibi.. enteresan.
ürünün fiyatı diğer sitelere göre son derece uygun. lakin kıllanmakta haklı gibisin .. tedarik süreci ne kadar sürer, gönderirler mi göndermezler mi orası muamma. yazı tura atmak gibi bi şey olacak sanırım bu alışveriş.. başın ağrıyabilir..
İstanbul'da isen ve iletişim adresine gidebilme şansın varsa gidip görmek o fiyata elden almak daha mantıklı gibi. Adresi buymuş: Bab-ı Ali Caddesi, Hasan Rasih Han, No : 22-24, D:60, 34140 Cağaloğlu-iSTANBUL

internette yapılacak en büyük hata bilinmeyen sitelerden alışveriş yapmaktır. doğabilecek zararları saymanın manası bile yok.

gayet acıyor ki nfts sistemını de. yazıyor okuyor.

externalı tak. desktopta çıkınca adı neyse (new disk, vs ) çift tıkla. :D

Tekrar Merhaba ;

Hemen açılmıyor ki; "Cannot Mount Volume" uyarısını alıyorum. "unable to mount the 'Yeni Birim'" hatası alıyorum :S:S

Bu durumda mount edememiş olmuyor mu :S:S

O vakit demek ki NTFS açamıyor :S:S alttaki ayrıntılarda öyle söylüyor.

hocam onu google edecen, komutu vardı bi. ubuntu ustunde de lakin windozlayım su an. ilk acıtıgımda yazarım komutu.

bryan furry nin dedigi gibi google a bakacaksin ubuntunun her turlu zimbirtisi icin. bak mesela soyle bir baslik var konunla ilgili olarak,

ubuntuforums.org

bu da google aramasi

www.google.com


konuyla alakasi olmayacak ama ben bir seye deginmek istiyorum,
"Ubuntu'nun 7.10 versiyonunu kurup windowstan kurtuldum"
demissin ama ubuntunun dosya arama ozelliginin 4 aydir calismadigini biliyor muydun?
bir de windows daki gibi grafik arayuzuyle degil de, terminal penceresindeki komutlarla cozeceksin butun sorunlarini. her bir sorun icin de ayri komut oldugundan, internet de bunlari arayip bulmak(cok zaman aliyor. keske windows u silmeyip, her iki isletim sistemini de kullaniyor olsaydin.

ayrica, arsasi sorunlu olan bir ev alacaktiniz , o ne oldu acaba?

bizden de size sevgiler efendim.

ntfs ile sunu belirteyim ki yazmak icin ufacik bi program yuklemen lazim ama adini unuttum su an.ubuntu baslignda yazmistim.ordan bakabilrisin.ama o yazdiklarim external hddler icin degildi.halledersen mount sorununu , aklinda olsun

zaman ayirdiğiniz icin cok tesekkürler arkadaslar sorun hallolmustur.

eogtm evi aldım:) belediyeden yaptigim arastirma sonucu evin arsasi hakikaten sorunlu cıktı ancak... imar müdürünün kendi ağzindan oradan yol gectigini senin torunlarin belki görür aciklamasi almamda etkili oldu. su an tadilat yapiyorum. bitince caya yemege beklerim :)

kolpazan yanlıs bilgi vermıssın gayet sorunsuz yazıp siliyor 7.10.