atomix mp3 player ile bir denemelisin. tabii her iki kartın da çalışıyor durumda olmalı. BIOS ve diğer tüm ayarları yapmalısın.

fusion ve atomixte ayni parcayi iki ses kartindan dinleyemezsin. bu programlar mix icindir. bir sarki bir ses karti uzerinden calarken diger parcaya diger ses kartina bagli kulakliktan gecis yapmak icin kullanilir

sonuçta çaldığın parçanın 10 kanal desteği yok ise ne işe yarayacak ki bu?
herhangi stereo bir parça çalacak ve analog çıkışı kullanacaksan çıkışı çoklamak iki ses kartı kullanmaktan daha makul bir çözüm. ha spdif kullanacaksan eminim onun da bir çoklayıcısı vardır.

ikisinin çıkışlarından tercih yapabilirsin ses ayarlarından ama aynı anda kullanamazsın sanırım. zira windows yada ubuntu altında ses çıkışı master ayarlarında hiç bir şekilde ikisini birden seçme opsiyonu görmemiştim ben. zaten olması da manasız.

ayrıca dendiği gibi atıyorum 5+1 bir filmi, 10+2 izlemek demek aslında sadece kolonları bir şekilde paylaştırıp her kanal için 2 kolondan aynı sesi vermektir.

cevaplar için teşekkürler, ben port çoklayıcıyla ses kartına veya onboard ses kartına yüklenmek istemedim. yoksa çok kanallı bir şeyler dinlemek gibi bir amacım yok :)

tamami emule'de var Porshce unleashed fazla sorunlu bu arada, adam gibi calistiramadim ben bir turlu. VM olarak 98 kurarsan sorun cozulebilir, simcity2000în cok bir problem yaratmamasi lazim, grim fandango gayet duzgun calisiyor, digerlerini denemedim.

porshce unleashed xp'de çalışıyor.

freespace 2 ücretsiz indirebilirsin netten. açık kaynak oldu o.

zork un cd si var bende. hafta başı sözlükten mesajla ulaşırsan, bi orta yol buluruz.

grim fandango torrent sitelerinde var

the last express, grim fandango, need for speed porshce unleashed vs rapidshare
angernet.org

1-2 sene önce, Hürriyet gazetesinin ramazan zamanında yayınladığı köşede birisi bu soruyu sormuştu. Süleyman Ateş de "dövme boyası deri altına yapılıyor, cenabetlik söz konusu değil" diye cevap vermişti.

insanı kıllandırıcak bir dip not veriyim: hafızam %100 emin değil bu olay hakkında.

bu kadar yazmışken kendi görüşümü de ekliyim, vücuda zarar vermiyorsanız günah falan değildir.

o cenabetlik olayı doğru, evet... nedeni de dövme deri altına yapılıyor, o bölge yıkanınca su ile temas etmiyor bu bağlamda alınan boy abdesti kabul olmuyor vs vs...

kaynak istersen, islamda cinsel hayat diye bir kitaptan okumuştun sanırım, yazarını hatırlayamadım şimdi...

ama sen gene de araştır :)

Benim esas derdim yoruma açık olmayan bir şeyler bulmak. Dövme boyası deri altında kalıyor, bu konu tartışmaya çok açık.

Gönlüm "olm boya deri altında kalıyor. su deri yüzeyine eskisi gibi temas ediyor" derken bir tarafım da "acaba ?" diyor.

ben gusulu engelliyor diye biliyorum ama isterseniz alo fetva hattini arayip bir de oraya sorun.

geçici dövme yaptır abi ne bileyim. dövme yapanlar genelde pişman da olabiliyor.

Dövmeye tamamen başka nedenlerden dolayı kendi bünyem dâhilinde karşı olan biri olarak(yoksa kimine yakışıyor bence); dinen sakıncası olabileceğini kabul edebilirim ancak şu da var*; kolaylık dini islamiyet değil midir? Misal dövmeli bir gayrimüslim, müslüman olmaya karar verse kabul edilmeyecek mi? Biraz kul ile hak arasında bir şey gibi...

Mekruh olabilir mi?

Bir de bir arkadaşın abisinin getirdiği çözüm vardı; dövme yapılmadan önce gusül abdesti almış, böylece orası hep temiz kalacakmış...

Naçizane fikrimce deri altına yapıldığı için etkilememesi gerek gibi zira insanoğlu abdest alınca deri altı mı temizleniyor, deri üstü mü? Abdest alarak vücudun dışını kirden arındırıyoruz, derinin altına yapılan bir uygulamanın bunu etkilemesi bana mantıklı gelmiyor. Ancak ben ne bilirim ki...
Zira kitabın tek olmasına rağmen bu kadar mezhep olması da bana mantıklı gelmiyor, neyse bu işler karışık, daha fazla kurcalamayayım...

bilimsel olarak düşündüğümüzde, dövme deri altına yapılır.abdestle su ile temas eden, yani yıkanan/temizlenen yere yapılmaz.abdest alındığında vücudun hepsi su ile temas eder, epidermis dediğimiz dış deri temizlenmeye ve dökülmeye devam eder.deri altına yapıldığı için ömür boyu kalıcıdır.islam mantık diniyse, bilimsel açıklamanız da budur.karar sizin.

valla hiç bir mantıklı inanç dövme yaptın günahkarsın, dövmezsin cennete buyur demez eminim.

ha dersen ki benim inancıma göre, bedenim tanrı'nın bir emaneti, tanrı'nın bir parçası, ben bunu deforme edemem. çarpılırım. o zaman haklısın. ama bu mantıkla kolestrol, sigara,nargile,içki, uyuşturucu, kemoterapi vs vs vs 'de günah olmalı.

dövme yaptirmak dinen günah, ancak dövmenin vücudun suyla temasini engelledigi ve ömür boyu bir cenabetlik durumu sözkonusu degil. sadece söylenti.
star tv´den müptelasi oldugumuz ilahiyatci nihat hatipoglu söylemisti bir keresinde, ordan biliyorum.
benim anladigim kadariyla din adamlari bu konuda da fikir birligi icinde degiller.

bildiğim kadarıyla dövmenin günah olup olmadığı hakkında kesin bir bilgi yok. her din adamı kendince yorumluyor ve "evet günahtır!" ya da "değildir" diyor. bu yüzden milletin aklı karışmış durumda (tatmin edici cevap bulunamamasının sebebi de bu sanırım).

Kuran'ın ortaya çıktığı yıllarda dövme yaptırma eyleminin var olduğunu sanmıyorum. o sebeple o zamanlardaki adamlar dövmeyi yasaklamış olamaz (bu tamamen mantık yoluyla ortaya atılmış bir düşünce). böyle düşünüldüğünde "günah, cenabet kalırsınız!" diyenler sanki kendi yorumlarını Kuran'ın gerçekleri gibi aktarıyormuş gibime geliyor. yani dövme sırf müslüman buluşu değil diye bizde yasaklanmış gibi geliyor bana (mantıklı düşündüğümde başka hiçbir sonuca ulaşamıyorum). yabancılar yapıyor diye bizimkiler sırtını dönmüş dövme olayına. bunun birçok başka örneği de mevcut zaten.

dövme yaptırmak günah değildir. zira bir fiilin "günah" sayılabilmesi için Kur'an-ı Kerim'de açıkça yasaklanmış olması gerekir. günah kısmını geçtiğimize göre, abdest konusuna gelelim; ben de zamanında çok araştırmıştım ve genel kanı olarak dövmenin gusül abdestini etkilemeyeceği yönünde fikirler hakim. ama şöyle bir şey var; çoğu güvenilir hadisten anlaşılıyor ki Hz. Muhammed (sav) döneminde de dövme yaptıranlar olduğu için kendisi bu tip vücuttaki oynamalara pek hoş bakmazmış. sonuç olarak naçizane fikrim; kesinlikle günah değildir. ama eğer sünnet takipçisiyseniz, dinen pek hoş karşılanmayan bir eylemdir.

ben vucudun tamamen yıkanması olayını kısıyı adam akıllı banyo yapmaya yonlendırmek ıcın oldugunu dusunuyorum. sen nıyetını edıp vucudunu adam akıllı yıkadıktan sonra dovmenın altına su gıtmıs gıtmemıs ben o kadar da onemlı degıl. nıyet onemlı sonucta.

günah olduğunu düşünüyorsan günah, düşünmüyorsan değil.

Bildiğim kadarıyla Kuran'da direk bir şey yok. Bu konudaki tartışma şöyle tezahür ediyor, dövme yapmak İslam'da yasak diyenler Nisa suresindeki şu ayeti örnek gösteriyorlar:

"Ve yine onlara Allahın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim".

Sonra bir de Hz. Muhammed'in söylediği rivayet edilen bir söz var, buna göre

"Allah dövme yapan kadına da, yaptıran kadına da, kaşlarını alana da aldırana da, güzelleşmek için dişlerini incelten ve yüce Allah’ın hilkatini değiştiren kadınlara da lanet etmiştir."

Yani bu bağlamda kaş almak da haram oluyor.

Bir de bir zamanlar Osmanlı'da leventlerin (denizciler) neredeyse tamamında dövme olduğunu ve dövme yaptırmaya gitmeden önce gusül abdesti aldıklarını okumuştum. Galiba o dönemdeki bazı hocalar bunun uygunluğu yönünde fetva vermişler falan filan.

günah değil ama caiz de değil

günahtır ama cenabetlik diye birşey olmaz,tövbe edeceksin abdestliyken yaptıracaksın,
peygamberin müslüman pis olmaz diye hadisi vardır.ama dövme bu sadece dinen değil ruhen de ileride sıkıntı olabiliyor ,sonradan istenmiyor ona göre yaptır.
küçük olsun en azından.

@ttg: Öyledir efendim, rivayet zaten :)

Bununla birlikte sadece Türkiye'deki bir muhabbet değilmiş bu anladığım kadarıyla:

www.muis.gov.sg
community.beliefnet.com

Bunun öyle yoruma kapalı kesin günah/kesin değil, ya da kesin cenabet/değil yorumu, yoruma mahal bırakmadan dediğin gibi ayetle/hadisle, kesinkes söylenmesi imkansız.

Kuran'ı Kerim'in indiriliş yılını da genel maksadını da unutmayalım. İçinde facebook'da tanımadığına poke yapmak mekruh, dövme caiz değil gibi şeyler bulamazsın.

Tıpkı şu anda da gördüğün gibi kimilerinin, o konuya karşılık görüdüğü, kuran kaynaklı genel ilkelerden ket vurularak yapılan "yorumlara" boğulursun. Din olayının zorluğu, din kaynaklı siyasi meselelerin çıkış özü de buradadır. Şimdi burada ben bir şey desem bu da büyük oranda benim yorumum olacak.

İçinde bulunduğun durumu bu şekilde tanımlayıp ayrılıyorum.

Kısacası sorduğun yanıtı bilgi olan bir dini soru değildir bence, yanıtı sendedir.
(bkz: risk nedir)

DÖvme yaptırmak mekruhtur. Günah olduğunu söylemek çok zor çünkü bununla ilgili açık bir ayet ya da hadis yok. Bazı alimler deri altında kaldığı için boyanın gusülü bozmadığını idaa ediyorlar ve yanlız Allah'ın yarattığı üzerinde değişiklik yapmaktan kaynaklanan bir hoş karşılanmama sebebi ile mekruh sayıyorken, bazı alimler gusülü bozduğunu idaa edip, cenabet kalmaya sebep olduğunda ısrar ediyorlar. Bilimsel olarak bakıldığında gusülü bozmaz, çünkü derinizin yıkanmasına engel değildir. Vakt-i zamanında kalemi koluna bastırıp orada mürekkebin kuruması nedeni ile mavi nokta sahibi bir kişinin dövmeli bir kişiden bu açıdan farkı yoktur.

Lakin mekruh olması herhalükarda söz konusudur. Çünkü beden size ait değildir. Beden Allah'ın size ruhunuza ev sahipliği yapması için verdiğidir. Bu nedenle kendine iyi bakmak, vücuduna zarar vermemek gerekir. Dövme vücudun orjinalliğini bozar. Allah'ın yarattığını beğenmemek ona yenilik katmaya çalışmak anlamına gelebilir.

Ancak burada niyet önemlidir. Eğer dövmeyi yaptırırken bu gerçeklerin farkında iseniz ve yaptırmanızı hoş karışılayacak bir nedeniniz varsa mekruh olmaktan çıkabilir. Lakin hangi sebep dinen dövme yaptırmayı hoş karşılatabilir, orasını bilemiyorum.

kediler kendi tüylerini kendileri temizlerler, ayrıca tarakla ya da buna benzer şeylerle uğraşmanıza gerek yoktur. sadece mama vermeyin,evde yediğiniz yemeklerden verin arkadaşa.bildiğiniz gibi, evinizdeki kedi kaplan minyatürüdür, avcılık yeteneklerini sergileyebileceği oyunlar oynayın.ha, bu arada, o ev kedinizin. siz uyumlu bir ev arkadaşı olmaya çaba gösterin :)

1 yaşına kadar kaliteli yavru kedi mamalarıyla (market mamaları değil) beslemeni öneririm.
Tüy dökülmesini aza indirgemek için kedi fırçalarıyla düzenli fırçalamak işe yarar. Ev daha az kıl tüy olur. Hiç olmaz demiyorum ama.

ilgi gostermeniz, duzenli oyun oynamanız onemli.
mecbur kalmadikca kisirlastirmayin. tembellesir, kilo alir.

Kedinizin sagligina deger veriyorsaniz kesinlikle ev yemegi, sakatat, haslama et veya whiskas, kitkat gibi market mamalari vermeyin. Vermeniz durumunda mide sorunlari, dis taslari ve agiz kokusu gibi etkileri olacaktir kediciginize. Onun yerine profesyonel mama denen mamalarla besleyin, misal (bkz: nutrience) kullaniyorum ben fiyat/performans olarak gayet iyi geliyor. Gunluk maliyeti yaklasik 1TL oluyor bana, market mamasi alsam da asagi yukari ayni olacak zaten. Tabi kedinizin yasina ve kilosuna uygun olcude vermek lazim mamayi. Ha tabi arada evde pistigi zaman tavuk ya da balik vermenizin bir sakincasi yok ama surekli etle beslerseniz protein yuklemesinden dolayi karacigeri yipranir ve almasi gereken diger besinleri alamaz. Profesyonel mamalarda gerekli olan tum maddeler (vitamin, yag, protein) uygun miktarlarda mevcut.

Cevabimi su deyisle bitirmek isterim 'kedinizin her gun market mamasi yemesi sizin her gun bigmac menu yemeniz kadar sagliksizdir'

yok canım 2 tane aşı yapıldı bu gün. 15 gün sonra yapılacak bir kaç tane. sonra bir 15 gün daha sonra.

eagle pack demiler sözlükte carrefour'da filan bulunur mu bu mama?

bir goddy yavru maması bitsin de.

öncelikle mecbur kalmadıkça goody vs gibi market mamalarıyla beslememenizi öneririm ki arkadaşlar premium konusuna değinmiş yeterince.market mamaları felaket ishal yapar diğer zararlarının yanında.
şöyle bir örnek goodyle de doyar ama premium ile beslenir.
suyunu sık sık değiştirin,ayak altı bir yerde olmasın mümkünse şeffaf ya da cam kapta olsun.
ilk yıl aşı takvimini özellikle sıkı tutun.
tüyleri kendisi temizler ama ekstrası gerekırse tarakla tararsınız bazıları bayılır bazısı nefret eder :)
oraya buraya yapısan tuyler için ise ben yıllardır koli bandı kullanıyorum.cııırtt şraak yöntemi :)
hayırlı ugurlu olsun bebişiniz :)

market mamaları ileri yaşlarda böbrek yetmezliği yapıyor.

maddi durumun nasıldır bilemiyorum şimdi bunları okuduktan sonra gidip kaliteli mamaların fiyatlarına bakacaksın şaşırcaksın. nasıl alayım bunları diceksin. özellikle büyük pet shoplarda filan bunları kilo ile satıyorlar. fiyatları daha uygun oluyor. özellikle royal canin markasının fit 32 isimli ürünü bulunuyor buralarda.

istanbul için konuşuyorum. istanbulda bile evine yakın bir yer yoksa bile ayda bir filan toptan al bu mamalardan.

bir de kedişi mutlaka kısırlaştır.

efendim öncelikle güle güle büyütün. 27 yıllık kedisever 1,5 yıllık da düzenli kedi sahibi bir insan olarak tavsiyelerim aşağıdadır.
* mama konusuna arkadaşlar değinmişler kesinlikle katılıyorum. kullanabileceğiniz mamalar:nutrience, hill's, royal canin, proplani iams. iams için hayvanlar üzerinde test yapıyor diye haberler çıkıyordu ben kıllandım almıyorum ama alınabiilir çünkü o da iyi bir mamadır. eagle pack de iyidir ama bulmanız zor olur. bunların içinde en iyisi hill's dir ve kolaylıkla da bulursunuz. fiyatı pahalıdır ama kedinizi en iyi şekilde besler. çok da severek yiyeceğini tecrübelerime dayanarak söylüyorum.
*Kedi 1 yaşına kadar çok aktif deyim yerindeyse kudurgan olacaktır. evin altını üstüne getirecek, girip çıkmadığı kıyı bucak kalmayacak, sokağa da çıkan bir kediyse rengini bilmiyorum ama eğer beyazsa kısa süre içinde kapkara olacaktır. tavsiyem yılda 1-2 kez sadece yazın yıkamanızdır. onun dışında kendini yalayarak tertemmiz yaptığını görecek ve zaten yıkamaya gerek duymayacaksınız.
* silica kum kullanmanızı tavsiye ederim. diğer kumlara göre çok az daha pahalıdır ama kesinlikle koku derdi, sık sık temizleme derdi olmayacaktır.
*evde pişirdiğim yemeklerden sık sık verdiğim ama ana yemek olarak kuru mama kullandığım 1,5 yaşında 6 kilo ağırlığında sapasağlam (burda tahtaya vurup maaşallah diyoruz) bir kedim var. her ne kadar kuru mama kednin ihtiyacı olan tüm vitaminleri karşıladığı söylense de ben yine de arada evde hazırlanmış tavuk, balık, ciğer veriyorum. yaş mama (whiskas vs) vermeyip balıkçıdan kilosunu 2,5 liraya alacağınız hamsiyi haşlayarak kedinize süper bir ziyafet çekebilirsiniz.yalnız hayvana 1 kilo balığı bir anda vermeyin :)
*kedinin tüyleri uzunsa taramak ve tüy temizliği konusuna ayrı bir önem vermek gerekiyor. benim kedinin tüyleri kısa olduğundan ve biraz da huysuz olduğundan tarama işine hiç girişmedik. kendisi yalayarak hallediyor o kısmı sağolsun. ama bir ara çok fazla tüy dökülmesi problemi yaşadık. bunun önünegeçeblimek iin çok şey denedik: tüy dökülmesini engelleyen haplar, tüy dökülmesine karşı mamalar, tüyleri traş ettirmek, taramak vs. İşe yarayan sadece hill's in sağlıklı deri ve tüy için olan maması ile yazın tüyleri traş ettirmek oldu.

lütfen lütfen lütfen market mamalarından ve whiskas vermeyin. proplan marka kedi mamaları yavru kedinizin sağlığı ve gelişimi için güzel bir seçim olur. kedinizi en az gün aşırı tarayın. kesinlikle sakatat vermeyin, artık yemeklerinizi vermeyin. kendi mamasını yemesi en doğrusu. aşılarını aksatmayın. aşıları bitene kadar dışarı çıkarmayın. aşıları bitene kadar başka hayvanlarla yakın ortamlara sokmayın. (kedi köpek kuş vs) bol bol oyun oynayın. ilgi gösterin. sevginizi verin. oyuncak alın bol bol. evde ağzına alıp yutabileceği tehlikeli şeyleri onun ulaşabileceği alanlardan kaldırın. boğulmasını vs istemezsiniz. şayet evinizde saksı bitkileri varsa, internetten kedilerde zehir etkisi yapan bitkileri araştırın, evinizdeki bitkiler bu listede varsa, derhal bu bitkileri arkadaşlarınıza hediye edin. aşıları bitmeden kedinizi kesinlikle yıkamayın.

ÖNEMLI: lütfen market mamalarıyla beslemeyin. besin değeri olmayan mamalardır. neyden yapıldığı belli değildir. kaliteli değillerdir. vitamin takviyesi yapamazlar. lütfen bir veterinere danışarak bir mama alın. whiskas'dan kesinlikle uzak durun.

Nedir bu whiskas korkusu ya? Whiskas'ı kötülemek için millet veterinerlerinden o tazsız tuzsuz sağlıklı!!! mamaları bedava mı alıyorlar? Bırakın bu fantastik korkuları hiç bir mama yokken whiskas vardı. Anlatılanların hepsi kesinlikle markalar arası çekişme ve ticari kaygılar ile yapılmış abartılar. Kediniz seviyorsa verin korkmayın...

billy elliot vardi galiba.

13lü bişiy vardı. uyuşturucu satan bir çocukla ilgili. güzeldi.

billy elliot'i izledim. darknum, senin bahsettigin sanirim sweet sixteen. zaten ken loach filmlerinin tamamini izledim.

Breaking and Entering, bu film istediğin tarza yakındır.

Dead Man's Shoes pek banliyo sayılmasa da süper bir ingliz filmidir.

intermission
the football factory

"young adam" tavsiye ederim, banliyö sayılmaz pek ama havası aynen öyle. bence oldukça başarılıydı.

millions var ama biliyorsunuzdur sanırım.

Tim Roth - "Made in Britain "

cd-rom dediğine göre eski bir model mi? 2-3 senelik optik sürücülerde görülebilen bir arızadır cd seçmek.

arıza değildir aslında nasıl bir mantık olduğunu bilmediğim şekilde "kopya haltlar çalışmasın" yaklaşımıdır. Desteklediği cd-r lerden başkasını çalıştırmaz eski notebooklarda olur bu.

bir de iyimser yaklaşayım çalıştırmadığı tüm cd ler aynı markaysa, ya da atıyorum 10 cd nin 5i aynı diğer 5i de aynı falansa o cd lere cdroom un gıcık kapmış olabilir, bu da yeni notebookların cd room larında oluyor zaman zaman.

iso buster'la dene derim. okursa o okur.

ilk dizüstü bilgisayarımda aynı problem olmuştu, bir süre sonra orjinal de okumamaya başlar. en kısa sürede servise götür derim, eğer garanti kapsamı dışında ise external cd sürücü almanı tavsiye ederim. çünkü garanti dışında ki parçaların hepsi acayip tuzlu olmakta.

benım cok taze olan combo surucumde de olmustu. garantıye verdım degıstırdıler. bozuk olabılır yanı.

olmaz oyle bir sistem. psu olmadan nerden alicak elektrigi ? :)
benim de sistemim traktor gibiydi (eksoz degil).
gecen ay "high power 500w psu" ve "zalman cnps 9500" aldim. sanki cali$miyor kasa. o kadar sessiz ki. odamin bu kadar huzurlu olacagini du$unmemi$tim ben hic.
biraz paraya kiy, boyle parcalar al derim. benim de once kacmi$ti bir yerlerime ama verdigim her kuru$a degdi.

edit: ba$likta verdigim bazi degerler var mesela fan ile alakali. onun di$inda ses ile ilgili bir $eyler ekleyeyim. en du$uk hizda cali$tiginda (ki bu bile yeterli olabiliyor) ses hic yok. en yuksek hizda cali$tigindaki ses ise dvd-rw'nin bir disk okurken cikardigi ses gibi bir $ey. ama eski gurultulu sistemim yaninda hicbir $ey. ona bile raziydim misal ben :)

edit 2: aldigim parcalari da gostereyim, bir bak.
psu: www.hepsiburada.com
cpu sogutucu: www.hepsiburada.com

işlemci fanı olmayan sistem mi? şahsen ilk defa duyuyorum. ha belki kutuplarda oluyodur (ciddiyim)

çok sesten şikayetçiysen sıvı soğutma deneyebilirsin.

tamamen sessiz pc ler var. marka vermeyim ama kulağımı dayayınca bile duymuyorum.
hem laptop hem masaüstü. (aynı marka)

not: bunların ikisi de fanlı sistemler. su soğutma, fansız başka bir şey falan değil.

ben marka ve model vereyim
www.hepsiburada.com
ZEROTHERM BTF95 AMD\INTEL FANSIZ İŞLEMCİ SOĞUTUCUSU

PSU nun caresi nedir bilmiorum.

fansiz sogutucu icin kasanin on ve arkasinda fan olmasi gerekiyor ki hava sirkulasyonu olsun. ki bunu hepsiburada da yazmi$.
mantikli degil bence.

tamamen sessiz pc elbette mümkündür. eğer amaçlanan 0 desibel ses şiddeti ise epeyi pahalıya mal olur,piyasada onlarcası bulunan fansız bir cpu ve ekrankartı soğutucusu satın alır, nispeten zor bulunan fansız bir psu satın alınır, bir adet ssd satın alır(en pahalı kalem bu galiba), birde optik sürücü kullanmazsanız ve bütün bunları sol kapağı açık, fanları sökülmüş ferah bir kasaya monte ederseniz hiç ses üretmeyen bir pc sahibi olursunuz.
daha makul bir seçenek olarak; fansız cpu/gpu soğutucusu alınır, oldukça sessiz çalışan kasa ve psu fanlarından alınır, ses yalıtımı olan bir hdd kutusu satın alınır, optik sürücü sesine de katlanırsanız fazla pahalı olmayan sessiz sayılabilecek bir pc kurmuş olursunuz.

Yarışmada karşılaşsam, "kapalı pc" yanıtı verirdim sanırım. Kulağa "eşyanın tabiatına aykırıymış" gibi geliyor.

fan olmasa da hdd sesi gelir çatır çutur.
ha bi high power 370 aldım ben de artık soğukken az mı dönüyor nedir sessiz hakikaten

niye yava$ olsun?
yok oyle bir $ey!

www.quietpcusa.com

sanirim Hp'nin 6200 dolarlik bir urunu vardi, zamaninda bir kurumun ozel bir isi icin aldigimiz bir server idi. Mantigi fan yerine iklimleme yapmasi idi kasanin icinde. Dezavantaji bilgisayar calistirildiktan 4 5 dakika sonra aciliyordu, bir de icinde bir degisiklik yapmak, parca takmak cikarma ciddi sekilde zor ve uzun suruyordu. Ancak sanirim daha sessiz bir sistem yapmak da cok mumkun degildi.

bu arada sessiz harddisk için maxtor gönüllerin şampiyonudur, akılda bulunsun.

Simdi markasini unuttum ama eskiden bi islemci modeli vardi ucuz olan laptoplarda kullanilan, hizi daha yavasti ve islemci sogutmasi yoktu uzerinde. P4'un yeni ciktigi doneme falan tekabul eder sanirim.

işlemci ve psu için fansız çözümler var. üzerlerine hayvan gibi heat sink'i dayıyorlar veriyorlar adama.
ekran kartında var 7600 gs silent vardı mesela benim bildiğim pasif soğutma fansız.

ama bunlar yeter mi? sanmıyorum. yetse bile harddisk ve optik sürücüler öküz gibi ses çıkartıyor neden? çünkü mekanik şeyler bu ikisi. çatır çatır dönüyorlar. bunların sesini kesmenin efektif bir yolu yok.(optik sürücüler için nero drive speed'den silent moda geçip hızını azaltabilirsiniz bir nebze işe yarar mp3 filan dinlerken) harddiskler için yok özel kutular yok lastik bantlar filan var deniyor ama bu sesi yok etmez. sadece titreşimi azaltıp kafa ütülemeyi azaltmaya çabalar.

en fiyat/performans oranlısı. 10db civarı fanlar kullanmak büyük heat sinkler kullanmak ve harddisk'i alırken sessiz olandan seçmeye çalışmak. optik sürücü içinse kullanmayın ses yapmasın diyebiliyorum başka bişiy gelmiyor aklıma. (sök at değil de gece vakti mesela cdden bişiy okuma)

Hard disk yerine SSD kullanılabilir. Tüm birimler pasif soğutmayla pekala soğutulabilir. Fakat bunun için özel olarak üretilmiş olmaları gerekir.

Thermaltake'in fansız, pasif soğutmalı PSU'ları çıkmıştı yıllar önce.

tamamen sessiz bir sistemi 2000$ civarına (-2000 olabilir) çok rahat topluyorum. içindeki parçalar dönen değil ama sessiz bir radyatörle sus soğutma yapıyorsunuz mis gibi oluyor. su soğutmaya uyuzsanız ve uğraşamam diyorsanız inanılmaz sessiz ekipmanlar var onları kullanıyoruz tuzlu oluyor biraz ama hp gibi 6000$'da değil.

mümkün değildir. ne kadar fansız, pasif soğutmalı sistem de koysan ses yalıtımı da yapsan her elektronik alet gibi bilgisayarda çalışırken ses çıkarır. monitörün bile çalışırken çok tiz ve tüksek frekanslı bir sesi vardır. ha sen duyar mısın duyamaz mısın orası senin kulağının hassasiyetine kalmış.

rahatsız etmeyecek kadar sessiz bilgisayar ise mümkün. fansız soğutucular kullanırsın, geniş refah ve havalandırması kaliteli ve ses yaılıtımlı bir kasa alırsın, anakartın pasif soğutucularla doludur, PSU'un da bile pasif soğutma kullanırsın, bilgisayara aşırı yüklenmez ve 20 dereceyi geçmeyen sıcaklıktaki bir ortamda çalıştırırsan çok sessiz bir bilgisayar sahibi olursun.

hp'nin fiyati cok anormal degil aslinda, o donanimli serverlar ortalama o aralikta zaten. Kisisel kullanim icin ise fazla tabii.

Alienware'in websitesinde guzel ekipmanlar var bu arada, onlar da cozum olabilir, aksam rastladim.

sesin kaynağı %90 psu dur. psu fanını değiştirin ses azalır.hala ses varsa kasa fanlarını sökün. hala varsa cpu fanına bir bakın tozlanmış olabilir. hala ses yapıyorsa ekran kartında fan var mı temiz mi bir göz atın. sıfırlamak için ekstra masrafa gerek bile duyulmaz çoğu zaman. eğer film izleniyorsa hdd gürültüsü gelmiyor. oyun falan oynanıyorsa zaten sessizlik istenmez çoğu zaman.
ben bu metodla sistem topladım ve modifiye ettim. cebimden sadece sessiz fan parası çıktı (ışıklısını 14 dolara aldım vatandan). şu an salonumda 24 saat açık bir kasa duruyor. ben söylemesem orada bilgisayar olduğunu bile anlamıyor kimse. bazen laptop un fanı bile daha fazla gürültü yapıyor ona şaşırıyorum. tabi bir de kasanın konumu önemli gidip salon içinse mesela dank diye ortaya koymaya gerek yok koltuk arkasına falan sakladım ben. odanda ise gidip yatak ucuna koymak yerine ayak ucuna koymayı denemek lazım.

efenim öncelikle girilen yorumları okumadığımı belirtmek istiyorum ve kendi yorumuma geçiyorum :)


Sesin çok büyük kısmı PSU kaynaklıdır bilgisayarlarda. fakat içerideki işlemci fanı ve diğer absürd fanlar nedeniyle çok baş ağrıtır. Bunu karbüratör benzeri su soğutmalı afilli kasalar ile önüne geçilebiliyor. Rowenta lissimadan bile daha sessiz bir makina elde edeceğine garanti verebilirim. Denemişliğim var bir arkadaşım olayı abartıp kasanın içinde balık besliyordu :) fiyatları 12.000 $ civarında seyrediyor bu kasaların.

Ya da alacaksın bir intel tesla bakacaksın keyfine...

www.youtube.com şöyle bir şey var. Oldukça güzel gözüküyor aslında. Yanlız bazı bileşenler mecburen dışarıda kalmak zorunda. Ah bu arada; akvaryum olarakta arkadaşlara gösterilebilinir nitelikten. ;)

goruntu kablosu tamam da.. ses icin ciki$ aldin mi ki ?
bir de kablolarin baglantilarini ve refresh rate'e dikkat et

o dediğin s video'dur. o sesi taşımaz. zaten ekran kartıyla sesin alakası yok ses kartı çıkışına takacan ses kablosunu.

ntsc-pal seçeneğini doğru seçtin mi ekran kartı ayarlarında ?
bi de bende anten kablosu tv'ye giren, parazit yapıyor. ancak çıkartınca düzgün oluyor.

ses olayını tv den değil pc'nin hoparlörüne bağla. (en az uğraştıran yöntem bu.)

karıncalanma dediğin şey çok fazla mı? tv çözünürlüğü monitöre göre çoook düşüktür ve aynı görüntü kalitesini yakalayamazsın. masaüstü, word falan açarsan yaıları okumak falan çok güç olur. film seyrederken sorun olmaz ama.

renk için kabloları biraz zıplat.
ayrıca farklı çözünürlükleri dene.

tamam, ses olayının sormadım kabul edin.

@assert h: refresh rate, o ne ki?

@darknum: anten kablosu boşta. diğer scart girişi dolu...

@can see: kablolaları zıplat derken?

tazeleme/yenileme hizi

kablolar yerine tam oturmadığında renk değişimleri olabiliyor. salla biraz kabloları.

O soruyu soran kişi olarak şunu diyeyim: Şu anda olmayan bir uygulama, fakat ocakta çıkacağı öngörülen bir yasa ile emeklilerin maaşlarının çalışmaya başlamaları durumunda büyük oranda veya tamamen kesileceğine dair bir bilgi var elimde, bunu da bize bir muhasebeci söylüyor. Ne kadar doğru olduğu konusunda kesinlikle bir fikrim yok.

çalışanın emekli maaşını kaldırırlarsa isyan çıkar bu ülkede. babam emekli çalışıyor, dedem emekli çalışıyor, dayım emekli çalışıyor.

bu ülkede emekli maaşı tek başına neye yetiyor ki tek maaşla geçinsin millet.

herkes yanlış anlıyor bu kesinti olayını. olay aldığınız emekli maaşının kesilmesi demek değil. çalışmaya başladığınız yerden alacağınız brüt maaştan yapılacak olan %7,5'luk kesinti. örneğin asgari ücret için brüt 585 liranızın %7,5'u 43,88 ytl.'si ssk işçi payı (sosyal güvenlik destek primi) olarak kesilecek. elinize 541 ytl. geçecek (daha vergi falan da var ama konu vergi olmadığı için bunu hesaplamadım). ssk aynı kesintiyi %14+%1 olarak çalışırken yapıyordu ama bu kesinti emeklilik hesabında kullanılıyordu. yani aynen çalışırken olduğu gibi ssk'ya maaştan kesinti yapılıp prim ödenecek. çalışırken bu primler emeklilik ,için kesiliyordu ama şimdi emekli maaşına hiçbir olumlu katkısı olmadığı halde kesilecek. kesinti kesinti denilen şey bu.

veya yine herhangi bir kurumdan (ssk bağkur) emekklisiniz. kendi işinizi kurdunuz. bunun için de bağkur'a yok yere yanlış hatırlamıyorsam her ay 65 ytl. ödeme yapıyorsunuz sosyal güvenlik destek primi diye. emekliliğe falan hiçbir katkısı yok. öyle havadan ödeniyor. emekli maaşınızı da alıyorsunuz eksiksiz. ama bu ödediklerinizin daha sonra emekli maaşına artı bir katkısı falan olmuyor. haybeye ödenmiş oluyor.

www.resulkurt.com

önce bu adresi oku. sonrad akısaca şunu söyleyeyim özetle.bir kişi bagkurlu ise ve işyerini kapatmadan iş hayatına devam edecekse emekli maaşından yuzde onluk bir oranda sgdp kesilir ama bunu senin bildirmen lazım yoksa on sene sonra gelip kardeş sen bildirmemişsin bak şu paraları faizi ile ver diyebilirler, ama diyorlar mı ben bugune kadar görmedim pek :=)

yazarken gördüm emekli sandıgı emeklisini, emekli sandıgı ile bilgim yok ama ssk bagkur ile ilgili sormak istersen her daim yardım edebilirim.ç ki dur bunuda araştırayım ben.

amarat
s.m.m.m.

( unvan sadece kıçımdan sallamadıgımı göstermek için yazılmıştır )

ABBYY FineReader 9.0 Professional Edition
finereader.abbyy.com
adresinden detayli bilgiyi edinebilirsin.

kendim kullandigim, 0 a yakin hata ile calisan bir programdir.dahili scanner yazilimi , pdf, resim destegi vs vs..
fiyatida makul.

bir kaç saat önce angarya bir projeyi sayesinde yetiştirebildim. kesinlikle abby fine reader. daha ötesi yok.

hata olayı sadece "nın" ları "nm" ve "rı" ları "n" olarak arada kaçırıyor. 10-15 sayfa kadar scan yaptım başka hata görmedim.

kesinlikle ABBYY fine reader. 6 dan sonraki bütün versiyonları makbuldür. darknum un sorununa çözüm olacak bilgi: ABBYY nin sitesinden türkçe dil paketini indirmektir..

youtube'a baktın mı genelde oradan çıkıyor böyle oyun çekimleri?

karamela . koşuyolu caddesi üzerinde hsbc'nin tam karşısında.

ilk kahvemi sana adayacağım! sayende büyük yükten kurtuldum

starbucks? herkeesin bişi ısmarlamasına gerek kalmaz. 2 dakkada bir çay da dayamazlar.30 kişi bir katını çok güzel doldurur bence süper olur valla. koşuyolu starbucks a bi kere gittim çok güzel buldum.

koşuyolu tansaşın orada "biber" isminde çok sevimli bir yer var..şiddetle öneririrm..bahçesi de harikadır

okul notları değil ama elimde megabyte'larca e-book var programlama dilleri ile ilgili, onları sana ulaştırabilirim.

senduit? rapidshare? mail adresi?

geç cvp vermek zorunda kaldım pardon. mail de olur rapid'e de yükleyebilirim. farketmez

mail: akhunaktosun [at] yahoo.com buradan iletişime geçebilirsiniz.

ingilizcen iyiyse mit'nin websitesinde tüm dersler video ve pdf olarak var. şahane hizmet adamlarınki.

geceleri kısık derecekde ama açık tutun derim çünkü,

1/gece 1- sabah 7-8 saatleri arasında sağlam soğuk yersiniz.
2/ertesi gün evi sıfırdan ısıtmak daha zor ve maliyetlidir.

benim denemelerim sonucunda hiç kapatmamak daha iyi sonuç verdi. evde olmadığınızda ya da gece yatarken ne kadar kısabileceğinizi hesaplayın. daha iyi olur gibi.

sıfırdan ısıtma çok gaz tüketiyor. özellikle kalorifer petekleriniz eski tip demir döküm ise durum iyice abarıyor.

yıllardık kullanıyorum ben kapatmama tarafındayım. neden dersen kapattığın vakit ev bir kere soğuyor, evi bırak koca koca demir radyatörlerde soğuyor hepsinin ısınması daha bir maliyet bence. Çünkü sıfırdan ısınmaya başlıyor bunlar, ayrıca evde sıcaklık değişmesi de hoş bir durum değil. Kapatmak yerine en düşük ayara getirmek optimum durum bence, hem maliyet hem keyif açısından.

ama bu çok hassas bir nokta eğer karı koca çalışıp da sabah 8 de çıkıp akşam 8 de eve geliyorsanız gece kapatmak yerine bu saatler arasında tamamen kapatırsanızda bence karlı olursunuz. gece uykusu dediğin çok uzun olmasa gerek.

Gördüğüm ısı aktarımı derslerini nasıl uygulayabilirim, bir bakalım. Yalıtımı iyi dediğiniz ortamda bile inanılmaz bir ısı kaybı var. Kombiyi tamamen kapatırsanız gece ev çok soğuk olur, özellikle gün doğtuktan yaklaşık yarım saat sonra en düşük sıcaklığa ulaşılır. Gün doğtuktan sonra ortam da ısınmaya başlayacağından ve saat 10'da kalktığınızı düşünerek (önemli bir veri aslında, sonucu değiştirir) kalkar kalkmaz kombiyi açtığınızı varsayarsak, ev o kadar zor ısınmaz ve maliyet düşer.

Ama götünüz donar, o ayrı.

En iyisi deneyerek görmek. Yaşlı çiftler böyle bir durumda her şeyi bilirler. Gece kapatıp yatarlarsa fatura ne kadar geliyor, hangisi daha karlı, sorsanız hepsini söylerler.

yillardir benim evimde ugruna kavgalar edilen bir mevzu bu.

Cevap acik, x kullandigimiz ortalama yakit miktari olsun, mx ise bu sayede uretilen ortalama isi miktari. Birim zamanda zaten bir kayip var devamli, yalitimin az yada cok olmasi onemli degil buna da yaklasik olarak Ky diyelim.

ne yaparsaniz yapin devamli bir ky var ortada. normal sartlarda mx'in bir bolumu ky'yi notrlemek icin kullaniliyor. Kombi kapaninca bir kere isi kaybini tolore etmek icin devamli olarak kullandiginiz ekstra yakit masrafi ortadan kalkiyor. Tekrar actiginizda ise yine mx-ky icin caba harciyorsunuz.

simdi bu noktada karsi iddia sudur ki, kombi kapali oldugu icin evi tekrar ideal isiya getirmek icin daha cok yakit harcaniyor. Elbette normalde kullanilan mx'den daha fazla bu anda kullanilan yakit. Ote yandan hicbir sekilde tum o gecen zaman boyunca isiyi sabit tutmak icin gerekenden fazlasi olamaz. Zaten isiyi sabit tutmak icin gereken yakit cok az olsaydi, eviniz hic sogumazdi.

Kapat, acima yani !

valla bizim evde odaya termostat taktığımız kombilerden var. sabah 6 gece 12 arası gündüz modunda 25 dereceye ayarlı. o sıcaklığa gelince kapanıyor kendiliğinden. aynı şekilde de 12-6 arası gece modunda 15 dereceye ayarlı. düşerse sıcaklık bunun altına ısıtıp kapatıyor.

ciddi bir karlılık sağlıyor bu aletler.

yoktur.
ba$ka bir program icin hazirlanmami$tir cunku.

edit: hali hazirda bulunan dosyalarin formatini okuyabilen ba$ka programlar var mi bilmem. ama tek ba$ina ba$ka bir sistem icin hazir degil bir $ey $u an.

foobar2000.

foobar2000 , amarok , totem fln hepsi calıstırıyor. jetaudio da sorun cıkarmaz tahmın ederim.

aacplus çözebilen ve internetten radyo yayını alabilen her şey çalabilir.

kmplayer dene derim.

ares,canavar gibi çalışıyor,bir ikon olarak sağda usulca durur,radyo da çalar..

amarokla dinlemişliğim var. sorunsuz.

valla yazıcıoğlunda bir sürü laptop işi yapan yer var. ama bu adamlar açıkcası bildiğin hödük oluyor genelde. senden az şey bilen adamlara laptopunu emanet etmek sana kalmış.

tavsiyem pahalıda olsa ibm /lenova servislerine sormaktır.
son çare bunlara gitmek olsun.
bi de giderse tüm dükkanları üşenme dolaş. yazıcıoğlu piçlik ve pislik mekanı olarak (a tribute to atrin) ilk dükkandan bişiy alınacak yer değil.

izmir'de çankaya'yı gezeceksin, çankaya da ayrıca bilgisayarcılar çarşısı da var.

izmirde çankaya itfaiye tarafından hiltona çıkan sokakta pc onarım var. bi iş hanının içinde 1. katta. dizüstü tamir üzerine bütün işi. oraya bakın derim.
bulamazsanız telefonunu falan eklerim kartı, torbası falan vardı burda biyerlerde :))

Ay'ın çekim gücü kaybolacağından Dünya'nın yörüngesi değişir. buna bağlı olarak Dünya'nın Güneş'e uzaklık/yakınlık konumlarında farklılaşmalar gözükür. bunun sonucunda da mevsimlerde değişiklik hissedilir.

Öte yandan Ay'ın Dünya'ya ulaşmasına engel olduğu irili ufaklı meteorlar Dünya'mıza ulaşmayı başarır. 100 tane geliyorsa bunların 40'ını Ay engelliyordu, onu da yapamaz kısacası.

Coğrafik açıdan baktığımızda ise okyanusların ve denizlerin konumlarında bariz bir farklılaşma gözükür, evet.

ayın dünya üzerindeki cekim güçü biter buna bağlı olarak med cezir olayı sonlanır ve denizler taşar. ya da öyle birşey işte.

med cezir olmaz. belki bu sebeple su akışları bozulabilir. bi de yörünge sapmasından dolayı gün-yıl- ay süreleri filan kayabilir bir miktar.

in.answers.yahoo.com

o değil de, dünya kaybolsa ayın hali daha fena lan

23 27 eğimi bozulur ve dünya yalpalamaya başlar. bunun sonucunda dönencelerin yerleri değişir.

bulunduğunuz yerdeki çocuk polisi -çocuk şube müdürlüğü- (emniyet müdürlüğü) ve/veya sosyal hizmetler il müdürlüğüne müracaat ederseniz onlar size dilediğinizce yardımcı olacaklardır. gidemiyorsanız maille ulaşabilme şansınız da vardır (özellikle emniyet müdürlüğü için)

emniyet müdürlüğünün web sitesinden en yakın çocuk şubeyi bulman lazım. hatta direkt emaili de yazıyordur orada.

bi de kişisel notum bunu tanımadığı kişilere dövdüren öyle adam olunmaz diye. ana babasını da öldür gitsin. gerek yok böyle oksijen tüketen şahıslara.

bu yaklaşıma karşıyım ama gözümle gördüğüm ve çocuğu tanıdığım için söylüyorum potansiyel suçlu şu durumda. fiili bir suç yok, ama 5 sene sonra olması çok muhtemel, şu an için çevreye rahatsızlık, arada 1-2 kavga, gördüklerini hırpalama falan var... çocuk polisi bu durumda da ilgilenir mi?

zamanında milli egitimde görev yaparken bu türden genclerin bulundugu bir okulda calisiyordum. belki maksadini asacak söyledigim ama sosyal hizmetler ve rehberlik bu anlamda fonksiyonsuz türkiye de ve sosyal güvenlik görevlisi birsey yapmak istese de aile sen ne karisiyorsun dedikten sonra cok zor bir müdahale de bulunmak. cocuk polisinin oldukca aktif ve etkili oldugunu da gördüm o zamanlar ve her ne kadar tasvip etmesem de bu durumu cocugun ve ailesinin polislerce korkutulmasindan baska bir care yok gibi.bir suc islemedikten sonra polisin de daha fazlasini yapabilecegini sanmiyorum. sayet cocuk caki ile okula geliyorsa okuldan uzaklastirilir ama 6. sınıf oldugu icin baska bir okula gönderilir ve baskasinin sorunu olur artik.

yeni sistemde gerek çocuk polisi ve gerekse sosyal hizmetler çocukla her yönüyle ilgilenirler. çekinmeyin bir uğrayın veya haber edin yeter.

hayattaki güzel şeyleri keşfetmek...

dünyayı gezmek...

mutlu, sağlıklı ve zengin olmak...


daha güzel şeyler varsa bana da söyleyin...

interrail.

deniz yolculugunu tavsiye ederim ama mevsimi degil su siralar. pek bir güzel oluyor kisa bir mesafe bile olsa iyi geliyor insana.

www.ntvmsnbc.com

"mavi tur" ile fethiye-marmaris hatti.

Bonsai yetistirmeye calismak.

Not: Cinsiyetini ve yasini yazmaliydin bence.

gezip dolaşmak. ama turist gibi değil. mümkün olduğunca turistik alanlardan kaçarak.
mesela karadeniz köylerini arabaya atlayıp yada otostopla dolaşmak.

eminim neden geldin demez buyur ederler düzgün davranan birini.

evcil hayvan

Dalmak. Snorkel ya da tuple.

balona binmek.kesinlkle büyük bi haz alıyor insan.

gidip profesyonel bir yerde bastırırsanız, mürekkebinize yazık etmemiş olursunuz.

ayrıca, (bkz: henri de toulouse lautrec)

300 dpi çözünürlükte ve bir plotter ile güzel sonuçlar alabilirsin. Baskı merkezlerinde sana maliyeti 20 YTL olur. sinirlerini germe boş yere evde.

a3 boyutunda olsun istiyorum ama, resmin boyutu nasil olmali? yani bulabildigim $u andaki resimler genelde en fazla 640*480 falan
@lateviper : evet sanatcinin imzasi, posteri yapan da rené gruau

rasterbator isimli program tam sana göre. a4 lere bölüp devasa posterler hazırlayabiliyorsun.yaz google a rasterbator die bak çalışmalara.

640x480 filan çok büyük poster baskılarında iğrenç gözükür. dpi denen hadiseden boyutu aşağı yukarı hesaplarsınız. 300 dpi süper kalitelidir. 70 dpi ve altı ise bi halta benzemez.

ayrıca cidden ozalitçilerde bastırmak kestirmek hazırlatmak evde yapmaktan hem sinir hem de mürekkep olarak daha ucuza gelecektir.

Google da vintage posters diye görsel aratırsan aralarında bulabilirsin işine yarıyacak şeyler. Çözünürlük wallpaper ebatlarında olursa yeter a4 için. Tabi daha pro birşey istersen hazır poster www.posteradam.com da var yine. Vintage kategorisinde.

konuya cok hakim olmamakla boyle bir olayin her bankada oldugunu soyleyebilirim. genelde bu ucret yillik olarak aliniyor kurtulma yolu ise (i$ bankasi icin) otomatik odeme talimati vermek.

Evet o senelik ücrettir ama bu konuda bankaların tavrı; "tuttuğunu ***mek" şeklindedir. Zira bu ücretin kesileceği hafta bütün paranızı çekerseniz banka "şu kadar para ödemek zorundasınız" gibi bir şey demez. Çünkü zorunda değilsiniz ama hesapta para varsa tak diye alırlar, galiba dilekçe vermeniz gerekli.
Hatta geçen haberlerde çıkmıştı; biri bankayı mahkemeye vermiş, mahkeme de adamı haklı bulmuş. Bu gibi olaylara örnek teşkil edecek bir davaymış, bu ücrete itiraz edenler parasını geri alabilecekmiş.

geçen ay ben de akbank'tan bir hesap açtırdım kendime bankacı kişi yılda bir kez (yalan olmasın) 24 ytl çekilecek hesabınızdan bilginiz olsun dedi. neden sorusuna verdiği cevap ise işlem mişlem vs. masrafı gibi bir şeylerdi. ayrıca bunu tüm bankalar yapıyor sanırım. sadece otomatik ödeme yoluyla kurtulunabiliyormuş bu masraftan.

Yaptığın işlemlerle alakası olmayan bir işlem. İstersen bütün işlemleri yap, istersen koy kenara hiç kullanma. Bu uygulama bütün bankalarda vardır. Yılda 2 defa işletim ücreti kesilir. Garanti bankası veya İşbankası gibi bankalar 3 tane faturanı otomatiğe bağlarsan işlem ücreti kesmeyiz gibi kampanyalar yapıyor.

evet hesap işletim ücreti denen olay bu. bunun kesilmemesi için bildiğim tek yöntem university hede card gibi bi olay. (öğrenciysen tabii) kesildikten sonra itiraz edince [mü$teri hizmetleri, mail veya $ikayet formu vs] parayı hesabına geri koyuolar genelde. ama itiraz eden insan sayısı da çok deil herhalde ki hala kesmeye devam ediolar, itiraz edenlere geri veriolar.

Yanılmıyorsam önce bankaya verin lan paramı mealli bi dilekçe yazıyorsunuz. Yok olmadı tüketici haklarına v.s.'ye gidiyorsunuz. Sözleşmede bu ibare (işlem ücreti alcaz gibi) olsa dahi yine de yasal değilmiş bu. Hayvanlar hala kesiyorlar müthiş bir güzellik, insancıl bir puştluk.

tam tarihini bilmiyorum ama eski hesaplarda yapılan sözleşmelerde bununla ilgili bir madde yoktu. o yüzden itiraz edenlere çatır çatır geri veriyorlardı.

ama son bir kaç senedir sözleşmelere bununla ilgili bir madde ekleniyormuş. o yüzden verin paramı diye itiraz sonuç vermiyor. en azından hsbc'de vermedi.

hatta hsbc'de öğrenciyim, otomatik ödeme yapıyorum, sizin için kırk takla atarım almayın şunu demem de işe yaramadı.

Abi ama televizyonda tüketici haklarından mı ne birisi söylemişti, sözleşmede olsa dahi yasal değil diye. Bilmiyorum ama tüketici hakları ya da dava yoluyla geri alınabilir gibi geliyor bana.

az önce garanti ile konustum haberler iyi. otomatik ödeme talimati verirseniz almioyuruz hesap isletim ücreti ama kredi kartinin aidatini öyle ya da böyle aliriz dediler. bir zamanlar ben de ödemeyecegim anasini satayim dedigim ve ödememenin yollarini aradigim icin sunu söyleyebilirim ki isteyen banka istedigi kadar aliyor. ne yazik ki bddk bile insafli olsunlar disinda birsey söyleyemiyor mahkeme kararlarina yasal hükümlere ragmen. müthis bir gelir kaynagi bankalar icin bu kesintiler ve kolay kolay vazgececege benzemiyorlar.

hani bi bankada hesap açtırırken ya da diyelim ki kredi kartı alırken falan doldurup imzaladığımız bir sözleşme var ya. işte bu sözleşme, bankanın bazı işlemler ve hatta hiçbir işlem yapmadan dahi kesinti yapabilmesine olanak tanıyor. eğer ki bu sözleşmeyi güzelce okumamışsak ki bilmemkaç sayfa ve yazılar çok küçük+karşık olduğu için okumak mümkün değil ne yazık ki, altına imzayı bastığımız anda geçmiş olsun diyoruz. istediğiniz mahkemeye derneğe gidin, sözleşmede bunu kabul ettiğiniz ispatlandığı anda yapacak hiçbir şey olmaz. ya ''başımın gözümün sadakası olsun ipneler!'' diyeceğiz, ya ''kapatıyorum hesabımı. yastık altında saklıcam bundan böyle bütün paramı.'' diyerek kahramanlık taslayacağız ya da otomatik ödeme talimatı verip mutlu yarınlara doğru yelken açacağız.

(bkz: super kahraman ad soyad basharflerinin ayni olmasi)

yani... demek istediğim...3 tane olması, hepsi demeyi gerektirmez. bkz. alakasız gözükürse tekrar düşünün.

lex luthor
lois lane
lana lang
chris cornell

harbi ilginçmiş.

500 w dan assa alma psu yu.

anladım yani şöyle sorayım: 400 watt güç kaynağı aldım ve yanlış ekran kartı ya da anakart seçiminden bişeyi yakmam di mi :)

400 ya da 500 watt alacak olursam anakart destekler sanırım :)

ekran kartı su guzel bisey,

www.thgtr.com

Kasa ve güç kaynağına ayrı ayrı para vermektense kaliteli bir kasa ile ikisini birden halletmeni tavsiye ederim. Kasa'nın genellikle asıl para eden kısmı zaten PSU'sudur. Çok çok profesyönel bir sistem kurmayacaksan coolermaster'ın kaliteli PSU'ları olan çok güzel kasaları var tavsiye ederim.

PSU'nun watt gücü elektrik vereceği donanıma bağlıdır. 350 Wattlık bir PSU standdartkarda bir donanımı kaldırır. Ama benim tavsiyem 550 Wattlık bir PSU'su olan kasa seçmendir. Bu kasa üzerinde taşıdığı PSU'dan da anlaşılacağı gibi kuvvetli bir donanıma yönelik olacaktır ve yüksekle muhtemel bol havalandırması/fan'ı olan ön paneli gelişmiş, yüksek bir kasa olacaktır. Aman küçük olsun yer kaplamasın diye düşünme, büyük kasa herzaman daha iyidir.

Ekran kartı alırken tabii ki anakartının ekran kartını desekleyip desteklemediği önemli. Anakartının modelini öğrenip ekran kartını alacağın satıcıya mutlaka destekleyip desteklemediğini sor. Eğer zorda kalırsan ya da kafanda soru işaretleri olursa bu konuda rahatlıkla danışabilirsin.

psu genelde karpuz alinir gibi aliniyor. soyle bir tartiyorlar, hafif gelirse "bu gercek 450w degil" diyorlar. sen de psu alirken ya elinle soyle bir tart ya da "real xxx watt" yaziyor olmasina dikkat et. burada xxx'in ideali minimum 400'dur bence. felaket donanim takacaksan anakartina 500'e falan cik tabii. su siralar glacialpower gp-ps450ap kullaniyorum, memnunum.

Bu ağırlık muhabbettii geyik değildir. Gerçekten de kaliteli PSU'lar dandiklerine göre daha ağırdır. İçindeki fan'dan ve kablo kalınlıklarından kaynaklanır bu. Tabii ki en iyi PSU en ağır olan diye bir şey söz konusu değil ama hafif bir PSU'nun kaliteli olması ihtimali çok çok düşüktür.

Bu arada sözlükte PSU başlığının altında PSU üreten markalar ve kaliteleri hakkında bir liste var. Yardımcı olacaktır.

aslinda psu, sisteme gore alinmali. o yuzden siz butcenizi ve beklentinizi yazsaniz(oyun, office kullanimi vs..) biz de ona gore bir sistem olustursak size?
eger sisteminizi biliyorsaniz psu'nuzun seciminde su siteye basvurun, harika bir alet; siz tek tek parcalari giriyorsunuz program sistemin cektigi gucu watt degerinden veriyor. orada soylenen degerin %10 fazlasi olan bir psu size hic bir problem cikartmadan yetecektir..
extreme.outervision.com

psu seçerken kesinlikle marka alın. nette filan aratınca çıkan markalar olmalı. yoksa gider 400 watt diye 200 wattlık şeyi kakalarlar.

bunun dışında ekran kartlarını sli filan yapacaksanız kutularında yazıyor sli yaparsan 450 watt(7600 gtnin kutusunda yazan bu) gibi değerleri var.

o degil de zalman falan fan almayi du$un derim ben.
daha ucuza kapatirsin hem. ben a$iri memnunum. psu'yu da degi$tirdim. kasada tik yok.

su sogutmalı ne zamandan beri sessiz ki, suyu kim sogutacak yine fanlar. bir de pompa var üstelik.

dell in var. bi kac yerde gordum cok nefisler.

istediğiniz donanımı belirtin sizin için toplayalım nedir? =)

su soğutması dediğimiz sistemde de sonuç olarak fan var. ben darkhardware'de satılan fanların (su soğutma sistemlerindeki) hiçte sessiz çalışacağını sanmıyorum.

genelde düzgün fan seçimi daha etkili sessizlik sağlar gibi geliyor bana. yada pasif soğutmayla su soğutma sistemini birleştirebilirseniz belki fan sesi sorununu çözersiniz.

konsevatuvarda master için bölüm dışından adam alırlar mı emin değilim.
şöyleki lisansa giriş için bile çok ciddi oranda uğraştırıyorlar insanları. özel derslerdir, kurslardır falan. işinin oldukça zor olduğunu düşünüyorum.

itü'nün vardı galiba sesle alakalı yüksek lisans programları. işin tekniğine yoğunlaşan daha çok. itü'nün sitesinden bir araştır derim.

mimar sinan icin konusuyorum, imkansiz otesi.

hatta ben de bilkent için konuşayım yine durum aynı.

değil sadece master yapmak, "ben orta 2'ye yatay geçiş yapmak istiyorum" diyen bir insanın bile neredeyse dileğine nail olamayacağı bir durumdur. ben de msü için konuşuyorum ama her konservatuar için durum aşağı yukarı aynı.

Lisans okusan? Misal Bilgi Muzik, burs istemezsen girmesi de kolay sayilir eskiye oranla. Bu yil 3 kez ek kontenjanla ogrenci alindi. Burslu zor ama imkansiz degil.

peki konservatuvar mezunu birinin master için les e girmesi gerekiyor mu. yoksa les yerine geçen yetenek testi gibi bişey mi var.

itü miam'a bak, farklı-değişik bölümlerden giren bir sürü kişi oluyor. teknoloji kompozisyon vs... ama bir enstruman çalıyor olmaktan öte bir altyapı gerekiyor muhakkak.

konservatuarda master yapmak için eskiden les'e girmek gerekiyordu. ancak şimdi gerekmiyor, bazı bölümler de çok düşük barajla alıyorlar. ama şunu söyleyebilirim; yetenek sınavı yapılyor ve o bölümün lisans seviyesinden mezun olmuş birinin birikimini istiyorlar. ki neredeyse o bölümden mezun olanın bile bazen şansı olmayabiliyor.

miam'a baktım zaten. bir de mail attım fakat cevap gelmedi. gidip konuşurum heralde. neyse cevap veren herkese teşekkürler.

valla xbox konusunda değilde pc konusunda satıp elinize geçecek azıcık para yerine verin ihtiyaç sahiplerine gitsin. eski bilgisayarları bilgisayar simsarlarına kaptırmak yerine bağışlamak daha iyi.

ps3 al. i$letim sistemi de kuruluyor. cpu gucunden bahsetmiyorum bile...

fikir yürütüyorum; masaüstünde açık pencere, winamp, vs falan.. ha ben bugüne kadar hiçbir şeyi kapatmadım, zararını görmedim, o ayrı..

bazı programlar var. böyle firefox vs ile alakalı oluyor kapat kardeşim bunu diyor zira kendsine bişiyler ekliyor falan filan.

bunun dışında mesela oyun yüklerken hep der böyle kapatın arkadaki programları diye de ben hiç bir zaman bir faydasını görmedim (hız dışında)

Çoğu yazılım üreticisinin önlem olarak orya yazdıkları bir şey. Yüklenilen programın çalışmak için aktif olarak ihtiyacı olan ve gerekirse güncelleyeceği bir dosya o anda açık olan program veya programlar tarafından aktif olarak kullanılıyor olabilir ve değiştirilmesine-güncellenmesine sistem izin vermeyebilir. Bu durumda yükleme başarısız olur. Bu durum her bilgisayar ve her farklı açık yazılım kombinasyonu için farklı olabileceğinden olasılıklarla ilgili dev bir kitap yazmak yerine "kapat hocam her şeyi iki dakika, sonra açarsın yeniden" demeyi uygun görüyorlar. Yükleme işlemine etki edebilecek bir sürü olay var sonuçta, installer'ı dünyadaki bütün açık program kombinasyonları ile deneyemeyecekleri için böyle bir şey yazmaları normal, ne senin başın ağrısın, ne benim hesabı.

%99.9 ihtiyacınız olmaz gerçi.

çok hassas bir adamım servisleri bile kapatıyorum.

geçenlerde www.imgoingtoflashmob.com adresinden birdirbir için yapıldı ama başarısız oldu sanırım. çünkü attıkları adımlar hatalıydı. önce türkiye'nin ilk flashmob'u dediler ama gerek ekşisözlük dahilinde olsun gerek yahoogroups'takinde olsun önceden denenmişti. saçma bir forum koymuşlar haberleşmesi zor, teknik altyapı da yapamamışlar. başarısız olacağı belliydi.

nedense o ajansa kılım ondandır nefretim :p trendshow'u yapanlar yapmıştı bunu.

bir de istiklal caddesinde koşu zirvesi gibi birşey vardı sözlükte. o bence başarılı bir örnek, kısıtlı sayıda kişi katılmış olsa da.

starbucks önünde baraj kurduğumuz bir zirve vardı istiklalde. onu sayarım ben bu olaya örnek.

ben de istiklal burger king önünde yapıldı bir kez diye hatırlıyorum.

10-15 saat kadar fiste tutmak dı o. ben yapmadım tak calıstır hesabı bi sorunum yokhala 1 bucuk yıldır.

bunun yanı sira ayda bir falan tamamen bosaltmanin da faydasi var.

ilk alındığında 12 saat civarı şarj halinde dursun derlerde yeni pillerde gerek yok da diyorlar artık. tercih size kalmış.

kullanım kılavuzları bunun için var. içinde yazıyorsa 10 12 saat gibi bir ibare yaparsınız. yoksa kulaktan dolma bilgilerle iş yapmayın. notebook pilleri eski cep telefonu pilleri gibi değil. tam dolduktan sonra elektriği keser.

digitürk devamlı şifre değiştiriyor bir kırsan ikinciyi izleyemiyorsun diyorlardı en son.

bildiğim kadarıyla dsmart kesinlikle çözülmüyor card sharing sistemlerle bile, dijitürkleri tam bilmiyorum forumlarda tartışmayı yasaklıyorlar türk sistemi olduğu için.

tps paketine dahil olan kanalları (multivision, xxl, private spice, vs.) pc olmadan kırmayı unutun, şifreler 15 dakikada bir yenileniyor.

bunlar dışında şifre kırmaya değecek bir kanal da yok pek, sky kanalları var tabi ama ne tür kanallar olduğundan haberim yok.

digiturk imknsız... bu ise harcadıgı para ve emekle dunyanın en zoru oldugu iddia ediliyor otoriteler tarafından..

bir zamanlar gozbebegimiz olan multivision grubu ise artık imkansıza yakın; cunkü onlar da sistem degistirdi.. ama simdi baska bir yol var.. bazı receiverler icinde sifrelerle geliyor; net baglantılı ama tuzlu bayaa.. abazalar ve zenginler icin simdilik

ben de uydu alıcı almayı düşünüyorum, uydudan card sharing yapan yani şifre yükleyenlerden al dediler. lakin digitürk d-smart filan kırmıyormuş uydudan, multivision'ları ve mtv'leri filan kırıyormuş. bu multivision'lar da bayağı popüler anladığım kadarıyla :) bu cs'deb daha çok hoşuma giden usb'den harici hard diske kayıt yapabilen modeller oldu, yeni alıcı alırken onlara da bakılabilir bence.

learning to fly olabilir mi?

high hopes olabilir mi acaba?

www.youtube.com

upuzun pelerinler varsa high hopes'dur.

başka bi ayrıntı yok mu? the wall filminden ya da pompeii konserinden bir sahne mi acaba?

ya da herhangi bir filmle senkronize edilmiş bi şarkıları da olabilir. youtube'da o tür videolardan çok var.

yok onlar degil. aslinda pink floyd oldugu konusunda israr eden ablam. bana ise daft punk ya da chemical brothers gibi geliyor. sarkiyi hic hatirlamiyorum, sadece klip doga goruntusuyle doluydu, surekli ilerleyen bir kamera, baska hicbir goruntu (insan vs) yoktu.

pink floyd şarkısına benziyor olmasına rağmen kesinlikle pink floyd değildi diyorsanız, the orb olma olasılığı mevcut, zira birkaç pink floyd şarkısına remix yapmıştı orb (hangileriydi yav)

ayrıca emin olmasam da -zira hayal meyal hatırlar gibiyim- take it back'in klibi de sanki öyle uçmalı muçmalıydı

olmayabilir, ama;
1970 de KQEDtv performansında o dediğiniz doğa görüntüleri mevcuttu, zaten atom heart mother 20küsür dakikalık bir şarkı olduğu için ilk 5-10dakikası sadece kuşbakışı doğa idi. yine aynı videodan green is the colour ve yanılmıyorsam grantchester meadows şarkılarında da doğa görüntüleri kullanılmıştı.
bir deneyin isterseniz bunu;
www.youtube.com

ha bir de insanların senkronize ettiği 2001 a space odyssey filmi ile harmanlanmış bir echoes videosu var, onda da doğa alanları üzerinden uçuyordu... biraz daha hatırlayabilirseniz şıp diye çıkma olasılığı yüksek gibi...

ablam take it back oldugunu soyluyor ama ben insan goruntuleri oldugunu hatirlayamiyorum. sanki sadece atom heart mother ve take it back'teki ucan kamera goruntuleriyle yapilmis bir klipti. yaniliyor da olabilirim gerci.

ben permatik türü tıraş bıçaklarının işe yaradığını biliyorum. bir de tiner eşliğinde olursa belki daha iyi sonuç verebilir.

deli gibi inşaat temizliği temizlemiş biri olarak söylüyorum. bunları en güzel sıpatula ile kazıyorsun. hoş ben boya, sıva gibi şeyleri kazıdım hiç silikon kazımadım (ha bir de o pervazdaki yakışık etiketleri kazıdım) ama bişey farketmez sanırım.

tineri bilmem ama aseton yarar sandık işe bir halta yaramıyor.

cam yuzeylerde sirke her birseyi cikarir diye biliyorum ama denemedim silikon ve boyada.

bir adet tek piçaklı permatiği alıp jiletin ağzındaki koruma plastiğini kırın. daha sonra bu lekeleri cıyır cıyır kazıyarak yok edebilirsiniz. daha önce de belirtildiği üzre, tiner destekli yaparsanız çok verim alabilirsiniz...

wd40.

kesin çözüm.

Benim tavsiyem, yeni bir sabit disk alıp temiz bir kurulum yapmak. Aynı sabit diske kurmak isterseniz Microsoft sürpriziyle karşılaşıp, boot ederken ubuntu'ya ulaşamayabilirsiniz.

Ayrıca ubuntu'yu web sitesinden ücretsiz olarak sipariş edebiliyorsunuz(10 gün içinde elinize ulaşıyor). Ancak son sürümü göndermiyorlar :) Ben zamanında yaklaşık 10(!) adet istemiştim, halen birkaçı duruyor. Versiyonunu hatırlamıyorum ne yazık ki. Eğer Bursa ya da çevresindeyseniz elden ya da kargoyla teslim edebilirim.

çalışır mı bilmiyorum ama çalışsa da yanarlı dönerli şeylerde acaip kasılır.
sırf ekran kartından dolayı diyorum bunu. ama belli olmaz bu işler.

compiz in yeni hali olan bu fusionda bazi ekran kartlari desteklenmiyordu. sitesinde bir listesi mevcuttu onlara bir bakis atmanizi oneririm... benim laptopda desteklemedigi halde acip yamulmustum zira.

ayrica hdd niz tek parca halindeyse eldekinin gitmesi demek bu. o yuzden once 2 parca haline getirin sonra xp varken uzerine ubuntu kurun. tersi durumlarda boot u bozuyor xp ve ubuntuya erisemiyorsunuz.

daha ayrintili bilgi icin ubuntu web sitesine bakis atabilirsiniz.

çalışır. ekran efektleri de çalışır. rahat kaldırır.

abicim içinde gparted var zaten onun uzerinden partititon islerini yaparsın. vindoz a vs ulasamaman gibi bisey de vindoz u ucurmadıkca olacak sey degil.

yenı versiyonu da gonderiyorlar bende var 2 tane, birisini birine verdim duruyor digeri de.

tüm harddiski tek partition olarak xp ile doldurduysan kuramazsın yoksa kurarsın xp'ye de hiç bişiy olmaz. xp üzerine ubuntu kurunca sorun olmaz ama ubuntu üzerine xp kurarsan sorun oluyor. (xp grub ayarlarını siliyor ama çözümü basit bir sorun bu da)

mercury messenger

mercury java altında çalışan hantal çılgın gibi ram ve cpu yiyen rezil rüsva bir client hehehe sahte bu konudaki fikrimi iyi biliyor. Tek artısı: güzel gözüküyor. Bir de bir developer'ı var ki "source unu açmıyorum çünkü fork edip daha iyisini yaparlar kesin ühüh ühüh" gibi şeyler söylüyor.

aMsn iğrenç gözüküyor ama gerekli portu açarsan direk bağlantı ile dosya transferi yapabilen tek client o. Güzel gözükmesi için Tcl/Tk nın antialiasing destekleyen bir sürümü ile build edilmeli. Ubuntuforums.org da amsn antialias falan diye aratırsan bri tane scripte rastlayacaksın. o script güzel bir şekilde gerekli her şeyi indirip build edip sana cillop gibi gözüken süper bir amsn verecek.

Aha linki de bu:
ubuntuforums.org

Screenshot da var.

sizleri seviyorum gençlik. her ne kadar hayırsız olsanızda.

batucum seni 2 kere seviyorum :D

kurucum sen mercury'nin güzelliklerini hiç anlayamamışsın. tamam yazarı hafiften mal olabilir, java da hantaldır vesaire, ama şuan kullandığım 1 gb ramli makineyi bırak bir önceki 512 mb'li celeron'da bile sorunsuz çalışan bir msn idi kendisi. ayrıca tek tuşla screenshot gönderme onda, gelen dosya yarım kalsa bile geldiği kadarını değerlendirebilme şeysi (icq gibi) onda, tabbed chat'in en alası onda, derli toplu şirin tasarım onda, webcam desteği onda, sonsuz konfigürasyon onda.. bir yığın şey denedim mercury'nin üstüne tanımadım.

bu arada file transfer konusunda da gördüğüm en sorunsuz client mercury.

sahte, yazdıklarını okudum ve seni kınıyorum. sen haksızsın!
Evet mercurynin de kendine göre bir güzelliği var elbet, saydığım eksileri dışında.

yazıcıoğlu girişinde sağ tarafta goldun yanındaki sırf mürekkep işi yapan dükkan. zaten kendisi en eski yazıcıoğlu esnafındandır. ben 10-15 senedir bilirim kendisini. büyük ihtimalle daha da eskidir.

test çıktısı alır mısınız dersen çıktı alıp gözünün önünde onaylıyorlar.

not: 56-57 'yi bende kullanıyorum bazen bunun devre kısmı bozuluyor (açıkta taşımaktan sanırım) bu durumda adamlara celallenme.

tarif edilen yerin adı "vink" yıllardır hastasıyız

bence doldurma dicem de doldurcaksın :) kartuş fiyatları gayet düşük bence.

doldurma kartus orijinalinin yerini tutmuyor dogal olarak (ozellikle fotograf baskilarinda) fakat su siralar yaziciyi sadece dokumanlar icin kullandigimdan doldurtmayi tercih edecegim.

aynı yerde yan sanayi kartuşlar vardı üstünde doldurma yerleri hazır geliyor içi zaten dolu markası galiba vink'ti. ben bundan çok memmun kaldım sittin senedir bitmedi içini full doldurmuşlar.

jennifer lopez - in these shoes 'du galiba. try walking in these shoes for a mile gibi bişiydi sözleri de.

Levent de Yapi Kredi Plazalarin onunden direk 2. kopruden Sabiha Gokcen'e giden Havas otobusleri kalkiyor gunun belirli saatlerinde, onlari arastirabilirsiniz.

4.levent iett garajından buraya iett otobüsü var. yanılmıyorsam 2 yahut 3 otobüs biletine gidiyor.

o havaş'a ait özel servis araçları sağlam para alıyor benden demesi :P
hemen yanındaki iett garajından atla iett otobüsüne git. tabi öncesinde iett nin websitesinden kalkış saatlerine bak.

iett sitesinde kadıköy'den başka hat bulamadım. (arama kısmına sabiha yazdım)

www.iett.gov.tr

sabahları sürekli görüyorum, oradan biliyorum bu hattı.
bu arada hat ismi çok uzun olduğundan "S.GÖKÇEN" şeklinde iett tarafından kısaltılmış. sabiha yazınca sadece kadıköy çıkıyor.

**********

E-3
S.GÖKÇEN-HAVA ALANI-UYDUKENT-4.LEVENT METRO hattı
www.iett.gov.tr

**********

10 ytl falan ya havaşlar sağlam para mıdır yani?

4 ytl verip mercedes citaro (iett) ile gitmek varken?

evet 10 ytl çok sağlam paradır 4 ytl ye gitmek varken.

bu da bu kadar basit.

Havaş - 9.5 YTL (Taksim/levent aynı fiyat)

www.havas.com.tr

www.sgairport.com

evet sanırım E-3 hatlı iett otobüsüne bineceğim. herhalde sabah 9'daki otobüse binsem 12'ye yetişirim (127 dakika diyor, beklenilmeyen trafik koşulları vs.) Havaş'ı da işaretledim, eğer uyuyakalırsam onu tercih edeceğim.

peki size çok gelsin ama bir gün sabahın 3-4 ünde havaalanında kaldığınızda en ucuz ulaşım 60 ytl civarı taksi göründüğünde görürüm sizi. adamlar 24 saat her saat başı karşılıklı otobüs kaldırıyorlar. sahrayıcedide kadar geliyorsunuzx mesela taa yeşilköyden. neyse 2 bilet iett ararsınız da bulursunuz merak etmeyin :)

hehehehe gecenin bi vakti Havaş'ı tercih etmek tabi ki daha mantıklı, ona hiç şüphe yok. diğer yandan hazır 4.levent'teyken direkt bu semtten araca bineyim diyorum, Taksim'e gitmeye üşeniyorum :)

yalnız en son saat 03:00'de bile s.gökçen'de iett otobüsü vardı. yani daha ucuzu var :D

var olan thy seferlerinin hepsine koymuşlar galiba. dönüş için en azından.

genelde index.html diye bir şey atarsan ftp'ye o giriş sayfası olur. ama godaddy'e mi cevap verdim ben bilmiyorum, soruyu da anlamamış olabilirim.

Evet aynı dosyadan bahsediyoruz :) Ama işte godaddy'de illa ki welcome.html olması gerekiyor adı, o adı nasıl değiştirebilirim diye bakıyordum.

hmm godaddy kullanmıyorum ama şöyle yapardım ben olsam. welcome'a öncelik veriyorsa ftp paneli bulur, (webftp gibi bir adı da olabilir onun) oradan welcome'u bi silerdim ilk önce, sonra index html diye bir şey yaratınca welcome olmadığı için index'i açardı belki. gerçi %100 denemişsindir de neyse.

o da olmazsa mutlaka bir settings vardır panelde, default giriş sayfasını ayarlayabileceğin. öyle bir saçmalık olcağını pek sanmıyorum. yardımcı olamadım pek neyse.

Sorun değil, evet o ilk denediğim şeydi :) Settingste de bulamayınca buraya sorayım dedim.

yakın bir süreye kadar godaddy kullandım index.html atınca otomatik olarak onu açıyordu benim bildiğim

wlecome page filan yok. index.html 'i değiştirmen yeterli istediğinle.

ayrıca ayarları kurcalarsan 404 error page vs de hazırlayıp yükleyebiliyorsun vs vs vs.

durursa a$iri isinir. buyuk ihtimalle yanar zaten.
eger adam akilli bir $ey degilse yaninda bir kac parca da goturur soyleyeyim.
ben de sirf o yuzden yeni bir tane psu aldim. (daha bugun geldi o da)
oh be diyorum dunya varmi$.

eh alalım bari yenisini bulabilirsem. zor değildir herhalde montajı?

yok abi gayet kolay, vida söküp takıyorsun işte olay o. ama psu al hakkaten lazım olur, zaten dandikleri 25 ytlye bile gidiyor. bende 2 fan vardı zamanında 1i tekledi uçtu gitti ama idare etti. 2. de gitmiş ben evde yokken. baktım cpu 85 derece olmuş, biraz daha dursa yanacaktı alet komple. kurtardık neyse ki. amma anektod anlatma meraklısıymışım be öeh.

kolay kolay. topu topu 4vida abi. kablolamalari da yaparsin.
anakarta iki tane takiyorsun (main + atx)
geri kalanlar da ide+sata+floppy vs.

ben hepsiburada.com'dan "high power 500w" aldim. %80+ verimlilik orani. a$iri sessiz. super vallahi. tavsiye ederim. verdigim paraya degdi.

PSU'larda genellikle fan, soket üzerinden bağlanmaz. Kabloları kendin bağlayacaksın. Ama bana sorarsan, hiçbir şey olmaz. Onu boşuna mı oraya koymuş adam demeyin, biz de iyi kötü bir adamız.

yok zaten yeni psu al alacam ama pahalıymış hepsiburada da ben en iyisi yerel "bilgisayarcı"mdan şöyle 20 liralık filan vbir şeyler arayım.

abi, 20liraya everest falan verirse $imdiden soyleyeyim yanmasi durumunda sistemin eline verir.
ben uyarayim da.

20 liraya psu alıp 2 gün sonra buraya allahım bir bok yedim bilgisayar yandı napacam diye yazarsın. baştan söyleyeyim.

bilgisayara veriyorsunuz en az 400-500 ytl bir psu için 90 ytl max ayırmak mı çok zor geliyor anlamıyorum. hayır anakarttan daha önemli bir parça bu. hiç anlamayan biri bile açıp içinden çıkan kabloların girdiği yerlere baksa biraz farkeder önemini sanırım.

not: iyi psu için darkhardware.com'u tavsiye ederim.

olmayınca insanın parası alamıyor haliyle.

fanı değiştir sadece ne gerek var yeni psu'ya.

fanı değiştir. ben vatan'dan 14 usd ye ledli ve süper sessiz bir fan buldum mesela ve psumu sökerek onu monte ettim. hem modifiye kasa oldu hem de süper sessiz. tavsiye ederim.

fan almaya çalışayım da olur da psu alırsam diye soruyorum hepsiburadan baktım 2x sata konnectörü neyin diyor sata filan bilmem benim bilgisayarım sata ile ide farklı konektör mü ister?

e tabi.
ide ve satanin hem data hem power kablolari farkli.

detayını bilmem ama:
hiç bir bilgisayar, internet, donanım bilgisi olmayan bir girişimciye maliyeti ile 3 - 5 tane bilgisayar+internet olayını yemiş bitirmiş insanın karşılaşacağı maliyetin birbirlerine oranı %1.000.000 falan olabilir.
özetle ilgilenebilecek uzman bir kadro varsa çok çok ucuza mal edilebilir. masrafın büyük tarafıda veri güvenliği harcamaları falan olur.

içerik yönetimli sitelerin kodlaması en az 5 bin dolardan başlar bu tarzda olursa. bunun metindi, reklamdı, çalışandı giderleri var. işletme masrafı denebilir bunlara genel olarak fikrim yok boyutları hakkında.

özellikle yemeksepeti.com'sa giriş aşamasında kodlamasını sahibi yapmıştır. hatta sitenin sepeti direkt olarak sitenin sahibi tarafından siteye oturtulmuş hazır sepettir.

Ben ilk zamanlardan bahsediyorum şimdi tabiki çalışanları vardır. Sanırım boğaziçi bilgisayar mühendisiydi sahibi.

Ayrıca en büyük parayı attığı reklam maillerinden kazanır yemeksepeti.com.

masraflara gelince 9-10 dolar domain parası, en fazla 300-400 dolar da host'a verdiği paradır. kendi serverını kurduğunu sanmıyorum. çalışanların parasını da bunun üstüne koyabiliriz.

evet dediğim thefirst'ün dediği gibi. ama eğer bilgisayardan anlamayan bir girişimci isen yemeksepeti gibi bir site astronomik rakamlara malolabilir.

Yemeksepeti'nin sahibiyle bir ropörtajı okumuştum yıllar önce. Sanırım Boğaziçi Endüstri mezunu idi, Amerika'da master yaparken orada bu online yemek siparişi sistemini görüp Türkiye'ye dönünce sistem olarak aynısını yaptırıyordu.

en büyük maliyeti çalışanlar olur büyük ihtimalle.
her 20 siparişten birinde sıkıntı olduğunu varsaysak günde 10000 yemek siparişi veriliyorsa bu da gelen 500 telefon demek. bu 500 telefonu karşılayacak personeli çalıştırıyor olması lazım ya da bu hizmeti bir yerlerden alıyor olması.

ikinci büyük masraf kalemi de pazarlama elemanları olmalı. sonuçta bir sürü restoranı karlı olan bir sektörde rakiplere karşı elde tutmak için çabalaması gerekiyor.

sitenin kodunun piyasa değeri çok büyük değil zira ufak bir ekiple dahi kısa sürede hayata geçirilebilecek bir proje. böyle bir sitenin esas değeri bağladığı restoranların sayısı ve dolayısıyla tüm restoranlar içindeki oranı. restorana "yemeksepeti'ne üye olan benden % bilmem ne kadar fazla sipariş alıyor, ben de üye olmalıyım" diye düşündürüyorsa işte bu değeri ortaya çıkıyor.

ama şahsi fikrim bu katma değeri sadece geçici bir şey. bu gibi kullanıcıya aracılık eden esas işi kendisi yapmayan işlerin kazançlarını aracılık ettiklerinden değil de kullanıcılarından çıkarmaları gerektiğini, er ya da geç bunun böyle olacağını düşünüyorum.

yemeksepeti'nden gidecek olursak, onlar tarafından bildiğim birkaç reel veriyi paylaşmak isterim.

yaklaşık 1.000 küsur işletmeyle anlaşmalılar. günde ortalama 6.000 sipariş geliyor. her işletme 100 usd vererek kayıt oluyor. eğer ayrılırsa bu parasını geri alabiliyor. gelir kalemleri;

- her satışın % 10'u kendilerine kalıyor
- depozitoları çalıştırma durumu sözkonusu
- sitenin bir çok yerinde çeşitli reklam alanları mevcut ki fiyatları çok uygun. örneğin taksim, etiler, beşiktaş gibi lokal ilanlar veriyorsunuz ki özellikle lokal bazlı hedef kitlelere ulaşmak isteyenler için güzel bir fırsat.

neye itiraz ettiğinizi anlamadım. adamlar önceden demedi mi sonuçlar pazartesi açıklanacak diye? 50 bin kişinin hesaplaması 1 haftada yapılamaz mı falan demişsiniz ama bence 1 hafta gayet makul bir süre, çok da abartılı değil yani. sonuçta bunların sadece kaç doğru kaç yanlış yapıldığına bakılmıyor, kimin yedek subay olacağı kimin kısa dönem olacağı, hangi birliğin ne ihtiyacı var, girenlerden kimler bu ihtiyaçları karşılıyor bunlara bakılıyor. ayrıca asıl olay bu değil, acemilikten sonraki dağıtım. şu anda gideceğimiz yerlerde en fazla 2 ay falan acemilik yapıp ordan asıl görev yerlerimize dağıtılacağız. (evet ben de sonuçları bekliyorum) şimdiye kadar sabretmeyi öğretebilmiş olmalıydı ordu size (askerlik şubesinde, sınav kuyruğunda=) kendi adıma ben çok iyi öğrendim.

valla bu mantıkla zor geçer askerlik.

ahah senin askerlik harbi zor geçecek. umarım uzun dönem yaparsın da bu kafayla min. zararı görürsün. acemilik kısa dönemde 28 gün falan .

o tamamen komutanın insiyatifine bağlı. bizde de bir gün takan biri vardı, hiçbir şey olmadı. bizimle birlikte çıktı. ama ne oldu? biz gittiğimiz gün kamuflajlarımızı, malzemelerimizi aldık. depo sorumlusu haftada bir geliyormuş. adam onca askerin arasında uzaylı gibi bir hafta sivil gezdi.evet eğitimden falan da yırttı ama psikolojyi düşünemiyorum. herkesin takım elbiseyle gittiği bir düğüne kotla gidip bütün bakışları üzerine çeken dallama gibi kaldı bölükte.

illa diskoya duseceksiniz, hapise atilacaksiniz, sabah karsi kogusa su verilerek uyandirilacaksiniz, kufur ve hakaret dolu bir haftayla askerlige baslayacaksiniz diye bir kaide bulunmamakta. komutaniniz, yani askerliginiz suresince butun vucudunuzun yekpare sahibi olan kimse, size bu cezayi vermeye de bilir. her halikarda yedek subay da olsaniz askerlige baslama tarihiniz teslim oldugunuz tarihtir. teskereyi alirken de ona gore alirsiniz. yani misillemeniz askerliginizi uzatir.
askerlik kesinlikle parlak fikirlerin yeri degil malesef. gormek uzeresiniz, birkac gun var :)
buyuk gecmis olsun ...

bildigim sudur: eger 6 günden fazla gecikirsen mahkemelere düşersin. sakata gelirsin. ama 6 günü geçmeyecek kadar gecikirsen sadece eksik olan günler askerligin bitisine ekler, terhisin geciktigin gün kadar uzar. tabi sana bilmedigin bişey daha söylemek lazım. herkes teskeresini alıp çıkarken seni bir saat bile fazla tutacak olsalar kafayı yersin. en güzeli zamanında gitmektir.

hiç bir cezası olmasa bile en kötü yatak, en dandik dolap vs. size kalır, boşu boşuna çile çekersiniz. hem küçük bir yere düşerseniz "1 gün geç gelen kıl tip" olarak mimlenirsiniz, acemilik bitene kadar sorun olabilir.

kibritsuyu'nun bahsettiği olay gayet gerçektir. anlaşılan sık oluyor.

usb yi uzatan kablo var?
yani kasanin arkasina takmaniza falan gerek kalmiyor en azindan boyle durumda?
takip cikartirsiniz yine ama en azindan masanizda vs. elinizin altinda durur?

windowstan ses ayarlarından m-audio usb ile o/b kartı seçerek geçebilirsin birbirleri arasında.

ben notebook için usb docking station kullanıyorum üzerindeki çıkışlar filan aynı seninki gibi orada öyle bir switch buldum (pardus için de var o olay aynı şekilde.)

targus'un var, gold'da vardı altunizade şubesinde.

kaliteli bir çantayla taşınır. şöyle 120lik filan alınır saklanır.

ama ucuz dandik olanlardan çıkartıp takarken çizersiniz. bol bir çanta olmalı.ağzına kadar doluyken fermuarını kapatmak için kasıyorsanız kötüdür o çanta.

hdd al buyuk bi tane, onda sakla en guvenılırı o.

@darknum: en son bir çantada cd saklıyordum bundan yıllar öncesinde. cd ceplerinin açık olan kısımlarına denk gelen cd'ler sararıyordu. nasıl bir saçmalıktır anlamadım, ama bildiğin sararıyordu. :)

@bryan fury: bunu da denemiştim, lakin harddiskim yandı ve çok daha beter bir duruma geldim vaktinde :(

saklama! internet biraz daha hızlanırsa gerek kalmayacak ben su an indir-izle-sil yöntemini kullanıyorum. eskiden hayvan gibi vcd arşivim vardı da noldu sanki hepsi çöpe gitti. blue ray yaygınlaşınca içine 15-10 film atılacak arşiv yapanlara gün doğacak.

cantadan uzak dur derim. en guzeli kutudur, kutulama pahali gelirse o vakit zarfa yonelin.
bir de bence kutu/zarftan daha onemli olan sey dvdlerin markasidir. kaliteli dvdlere yazip saklamaya calisin.

arşivcilik çılgınlığını bırakmak en iyi çözüm olabilir.

hayatmı; kaset, cd, mp3, vcd, dvd, divx peşinde heder etmiş bir insanım. 2 çanta mp3 verdim arkdaşıma almayuı düşünmüyorum dinleyeceklerim bilgisayarımda duruyor. vdcler ne oldu bilmiyorum. cdler annanemim eski evinde vitrinde bir zaman çılgınlar gibi kopyaladığım dvdler öyle duruyorlar yerinde. elimin altında 1000 e yakın divx var hiç faydası yok. arada açıp sürekli bi kaç sahnesini izlediğim filmler hariç hiç bişe durmuyo bilgisayarımda.

ne kadar pis ve dürtükleyici gaza getirici ve bütçe sömürücü bir iş olduğunu biliyorum lakin cidden gerek yokmuş ya. ama dayanabiliyo muyum hayır hala indiririyorum anasını satim.aman şu da olsun bende bu da olsun.

bu duyuru aracılığıyla birkaç insanı uyarmak istedim.

yazdırırken verify ediyor musunuz? bütün crc hatalarının %99 u yazım sırasında meydana gelir. Yazdıırken kısa sürsün diyip 5 dakika verify ettirmeyince DVD'yi yazdım diye arşive atıp 2 ay sonra ihtiyaç duyunca çalışmadığını görmek acı oluyor. Ben de zor yoldan da olsa öğrendim bunu. Pahalıya geldi tabi.

evet aslında verify etmiyorum sanırım yazdırırken. bu bi çözüm olabilir :)

arşivleme çılgınlığını bırakmak iyi güzel hoş da, misal çok çılgın attığın bir dizi oluyor. bunu arşivleyip 54235 kez izlemek gerekebiliyor ister istemez. bu ve bu gibi durumlarda mecburen arşivlicez. ve dahası, böyle böyle bir kaç dizi var. :)

öncelikle adam gibi bir programla yazdırmak lazım. nero'dan şaşmıyorum ben. abuk subuk freeware bir programla yazdırdığımı sanıp bir kaç dvd'yi erişilemez bilgi yığını haline getirince farkettim bunu.

çanta al diyeceğim ben de ama çok pahalı caselogic'ler. bu yüzden ideefixe'teki 240 lık 20 liralık çantaları alıp kullanabilirsin ama dendiği gibi içine 240 dvd'yi de atma 2 çanta al 350 dvd koy mesela.

asıl tavsiyem bu arşivcilik merakını bırakman tabii ki. ben de yaptım çantalar doldu, üzerini yaz, çiz, millete ver kaybetsin filan en sonunda gına geldi. doldukça hdd almaya başladım 1TB'ye yaklaşınca artık ucu olmadığını farkettim, artık kırk yılda bir indiriyorum bu sayede youtube gibi siteleri keşfettim. neydi o buffer'lar, yüklenmeyen resimler, rapid'e giden paralar. aman derim.

orijinal dvd filmlerin kutuları vardır hani siyah, en güzeli onlarda sakla işte. kopya dvd satan yerlerde bulabilirsin bunlardan. adamlar tanesi 15-20 ykr'a alıyorlar, pazarlık yaparsın biraz "100 tane alıcam" gibisinden, çok masraflı da olmaz. film kapaklarının renkli fotokopisini de basıyorlar, onları da alırsın. kutusu, kapağı falan aynen orijinal dvd olur işte. kadıköy'de rexx sineması'nın oralarda bulabilirsin bunları satan yerleri.

boşver dvd formatında saklama. illa saklayacağım diyorsan double layerlarda sakla. adam gibi bir cd çantası bul. şu metalik gri olanlardan. filmlerde olur ya. ama gene de saklama. boşver! yakında türkiyede daha hızlı internet olabilir. o kadar emek boşa gider.

sözlükten kertenkeleye sorabilirsin.

www.istanbulcevor.gov.tr

ve

-----
13- T.C. ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ “HATIRA ORMANLARI” TALİMATNAMESİ

Madde-2 Bu talimatname;

1- Tesis bedeli gerçek ve tüzel kişilerce karşılanmak kaydıyla yeni kurulacak “Hatıra Ormanları”nı,

2- Daha önceki yıllarda tesis edilen biyolojik istiklaline kavuşmamış ağaçlandırma sahalarına tesis bedelini karşılamak kaydıyla özel ve tüzel kişilerin adını vermek suretiyle kurulacak “Hatıra Ormanları”nı,

3- Önceki yıllarda devletçe tesis olunan orman alanlarına ülke ormancılığına yararlı hizmetleri geçen Devlet Büyükleri ile ebediyete intikal etmiş ormancı meslektaşlar veya meslek dışından kişilerin hatıralarını yaşatmak, önemli olayları, günleri ve diğer Devletlerin ve ya Devlet Büyüklerinin dostluk duygularını belgelendirmek ve gelecek kuşaklara ulaştırmak amacı ile ayrılan ve isimlendirilen Hatıra Ormanlarını kapsar.
-----

işe yarar belki bunlar.

çekül vakfının ağaç kampanyasına katılıp onun adına ağaç dikmen çok daha kolay olacaktır.

ayrıca kesinlikle ağaç dikmeyi desteklemekle birlikte kendisini en güzel bir zirvede barda kahve içerek anarsın. kendisinin en sevdiğim orjinalliğiydi o.

Haydarpasa Numune Hastanesi netten randevu veriyor, oldukca da iyi calisan bir sistemleri var. Bildigim kadari ile artik ssk/devlet hastaneleri ayrimi kalmadi, bu yuzden gidebiliyor olman gerek.

Hatta ben geçen gün gittim devlet hastanesine ve yine hatta ayın 6'sında ameliyat olacağım devlet hastanesinde. Eğer öğrenciyseniz ve sağlık karnenize öğrenci olduğunuza dair imza/kaşe bastırmadıysanız, okulunuzun öğrenci işlerinden 1-2 dakika içerisinde yaptırıp devlet hastanesinde ve ssk'da muayene olabilirsiniz.

özel polikliniklerden de/ hastanelerden de randevu alip gidebilirsin. fark aliniyor hastanesine göre ama iyi bir hastane icin veriliyor o fark da. bir de gecenlerde hayad (hasta yakinlari dayanisma dernegi galiba acilimi) temsilcisi bir kadin radyoda "özel hastanelerde size imzalatilan taahhütnamenin altina imza atarken bu imzayi atmazsam beni tedavi etmiyorlar şerhini düserseniz ssk dan paranizi alabilirsiniz. sizden alinan fark yasal degil" dedi. bunu da bu arada söylemis olayim.

düzeltme: özel hastaneler haric notunu sonradan gördüm ama bu da bizim esekligimiz olsun.

gümüşsuyu askeri hastanesini tavsiye ederim.

validebağ öğretmenler hastanesi. hem hastane olarak hem de koru olarak güzeldir.

boşta duran her bilgisayar iş gücü kaybıdır. adamlarda bilgisayarlar boşta durduğu zaman devreye giren bir program yazıp işlemciye çeşitli araştırmalar için gerekli verileri işlettirmekteler.
sonra bizlerden bunları toplayıp birleştirme vs yapıp kullanıyorlar.

evet faydalı bişiy.
çalışma prensibi bu ve vakti zamanında seti@home başlatmıştı bu işi.

bazı komplo teoricilerine göre bunlar bize fbi şifreleri çözdürüyorlarmış.

bazi problemler cozulebilir olduklari halde, olasi cozumlerin coklugu ve de sorunun kisa cozumu bilinmedigi icin cok fazla islem gerektiriyorlar. Bu sorunlarin en klasiklerinden bir tanesi protein katlanmasi. Wikipedia'da falan daha detayli bilgi bulunabilir ama kisaca soylemek gerekirse, bir proteinin nasil katlandigini bulabilirsen, hastaliktaki sorunlar veya ilac yapimi konusunda avantajli hale geliyorsun. Cok onemli bir sey yani. Ama arastirma yapanlarin ellerindeki islem yapma kapasitesi yetmiyor, ya da yetiyor da is cok uzun surecek gibi gorunuyor. O yuzden hesaplamalari kucuk kucuk bolup baska bilgisayarlara (mesela bizim bilgisayarlara) veriyorlar. Sonra tum sonuclar toplanip, bundan anlam cikariliyor.

Aslinda cok guzel ve disiplinler arasi bir konu. Detayli bilgi icin sunlar yararli olabilir: brute force, grid computing, bioinformatics, protein folding....

bide asal sayı bulma olayı vardı bunun gibi. asal sayı bulmanın doğru düzgün formülü olmadığı için çok büyük bir sayıyı alıp bunu kendinden ufak bütün sayılara bölüyoruz kalan sıfıra eşit olmazsa bu sayı asaldır gibi. işte bunda da sayı büyükse 1 yıl bile sürer bu işlem, mat.çılar da problemi bölüp bizim pc'lere gönderiyor keşke bizim de böyle imkanımız olsa da şu benim winrar,office dosyalarını açsak.

nasil faydali olabilecegi konusunda soyle istatistiklere bakalim:
Boinc'in su anda averaj saniyedeki floating point islem gucu 741721 TeraFLOPS/saniye

Dunyanin en guclu makinesi olan IBM'in BlueGene/L modeli'nin islem gucu: 500TeraFLOPS/saniye.

IBM'in BlueGene/L modelinin toplam maliyeti 100 milyon dolar. Boinc'in maliyeti ise Berkeley'in cebinden cikaracagi bir paradir hic sorun cekmeden.

Bu arada belirtmek isterim ki World Community Grid, Boinc'in bir projesi sadece, asil olay Boinc yani.

bildigim ve gordugum kadariyla yok boyle bir sey Turkiyede. acikcasi sebebini merak ettim ben simdi. niye yok lan?

ucuz iş gücü sebebiyle ayrıca inşaat artıklarından metali filan ayırmak isteğiyle ve zaman derdi olmadığı için patlayıcı kullanmıyorlar.

tonlarca patlayıcı kullanılıyormuş, ve cok hassas mühendislik gerekiyormuş. yani cok maliyetli

burda kimsenin acelesi yok, ve çevreyi rahatsız mı etmiş, haftalarca yolu tıkamış mı cok umrunda olmadığından, kasmıyorlar öyle

Türkiye'de yıkım genelde binayı tutan ana kolonların kesilmesiyle oluyor.Gördüğüm hep bu.

Teşekkürler. 10-20 saniye içinde kontrollü olarak yerlebir olacak bir bina gerekiyor onu da burada bulmam imkansız sanırım. Sağolun.

kablosuz dusundun mu hic ?

usb kablosunun teknik 1.5 metreden uzun olmasi problemlere yol acabiliyor. dolayisiyla uzatma da isine yaramaz senin dedigin gibi... bence diger arkadasin dedigi gibi wireless isine girsen daha iyi olur.

usb'nin mesafesi 5 metredir. 5 metreden sonra sorun yaratır. klavye gibi bir parçada 3 metrelik usb uzatma + klavye kablosu sorun yaratmaz.